Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Grup İçi Hizmet: İlişkili Şirketler Arasında Gerçekleşen:

-     Genellikle Ana Şirketin Bağlı Şirketlerine Veya

-     Aynı Gruba Bağlı Şirketlerden Birinin Diğerlerine Verdiği Hizmetleri İfade Eder.

Bu Hizmetler Tüm Grup İçin:

·     Yönetim,

·     Koordinasyon Ve

·     Kontrol İşlevlerinin Sağlanmasını Da İçermekte Olup,

> Bu Tür Hizmetleri Sağlamanın Maliyeti, Ana Şirket, Bu Amaç İçin Görevlendirilen Bir Grup Üyesi Veya Diğer Bir Grup Üyesi (Grup Hizmet Merkezi) Tarafından Üstlenilebilmektedir.

1 Seri Nolu Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında Genel Tebliği’ne Göre Grup İçi Hizmetlerle İlgili Faturaların Vergi Matrahının Tespitinde Gider Olarak Dikkate Alınması İçin;

- Hizmetin Fiilen Sağlanıp Sağlanmadığı,

- Hizmeti Alan Şirket/Şirketlerin Söz Konusu Hizmete İhtiyacı Olup Olmadığı,

- Hizmetin Alınmış Olması Halinde Hizmet Bedelinin Emsallere Uygunluk İlkesine Uygun Olup Olmadığının Belirlenmesi Gerekmektedir.

Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Hazine Ve Maliye Bakanlığınca meslek mensuplarının talepleri, yargı kararları ve teknolojik gelişmeleri de dikkate alarak uygulamada birtakım değişikliklere gitti. Bu değişiklikler  25 Eylül 2024 tarihli resmi gazetede yer alan  Vergi Usul Kanunu 565,566.567 ve 568 Sıra nolu Tebliğleri ile açıklandı.Yine SGK 13.08.2024 tarihinde yayımladığı 2024/11 sayılı genelge ile önemli bir değişiklik yaptı. Yapılan bu düzenlemelerin özeti çok önemli bir mükellef kitlesi ile meslek mensuplarını ilgilendirmesi nedeniyle aşağıda açıklanmıştır.

Vergi Uygulamalarına İlişkin Değişiklikler

 25/9/2024 tarihli ve 32673 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 567) ile,

Mükelleflerin aralarında elektronik beyanname aracılık ve sorumluluk sözleşmesi veya tam tasdik sözleşmesi imzaladıkları meslek mensuplarını alt kullanıcı olarak tanımlayarak uygulamanın belirli fonksiyonlarını güvenli bir şekilde kullanabilmelerine imkân sağlayacak şekilde yetkilendirebilmelerine yönelik düzenleme yapıldı.

Form BA ve Form BS Bildirimleri Kaldırıldı

 25.09.2024 tarih ve 32673 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 565 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel tebliği ile, Geçmişi 1990’lı yıllara dayanan, 2005 yılından bu yana verilmekte olan ve yaklaşık 1,6 milyon mükellef tarafından yaptıkları alım ve satımların bildirilmesi için kullanılan Ba-Bs formu uygulamasına 2024 Eylül döneminden itibaren son verildi.

Mükellefler Kendi Adlarına Dijital Vergi Dairesi Üzerinden İşlem Yapabilmeleri İçin Meslek Mensuplarına Yetki Verebilecekler

 Mevcut durumda mükellefler, Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarında yer alan çalışanlarını kendileri adına işlem yapmak üzere yetkilendirebiliyorlar.

Yapılan düzenleme ile mükellefler, aralarında aracılık ve sorumluluk sözleşmesi ya da gelir veya kurumlar vergisi beyannamesinin tasdikine ilişkin sözleşme bulunan meslek mensuplarını Dijital Vergi Dairesi üzerinden istedikleri işlemleri yapmak üzere yetkilendirebilecekler.

Yapılan düzenleme ile  meslek mensupları, mükelleflerin kullanıcı kodu ve şifre bilgilerine ihtiyaç duymadan, kendi bilgileri ile Dijital Vergi Dairesine giriş yaparak ilgili mükellefler tarafından verilen yetki çerçevesinde mükellefler adına işlem yapabilecekler.

Sıfır araç alan kişilere Elektronik Tebligat Uygulamasına dahil olma zorunluluğu getirildi

 Gelir İdaresi Başkanlığı tarafında geliştirilen, 9,5 milyona yakın kullanıcısı bulunan, Başkanlığın yanı sıra 8 farklı kamu kurumu tarafından da tebligatların elektronik ortamda hızlı, etkin ve ücretsiz olarak yapılmasına imkan sağlayan Elektronik Tebligat Uygulamasının kapsamına 1 Ocak 2025 tarihinden itibaren sıfır araç alacak olanlar da dâhil edildi.Elektronik Tebligat Uygulamasına Dijital Vergi Dairesi ve GİB Mobil üzerinden kolayca kayıt olunuyor.

Yeni nesil ödeme kaydedici cihazlara ilişkin düzenlemeler 

 Belirli had ve şartları taşımaları ve e-Defter ve e-Belge uygulamalarına dâhil olma koşuluyla yeni nesil ödeme kaydedici cihaz muafiyetinden yararlanma imkanı olan mükellefler için 2017 yılında belirlenen hadler yeniden belirlenerek güncellendi ve bunların her yıl yeniden değerleme oranında artırılması öngörüldü. Yeni nesil ödeme kaydedici cihazlardan yapılan işlemlerin Gelir İdaresi Başkanlığına bildirilmesine ilişkin usuller netleştirildi.

Yeni nesil ödeme kaydedici cihazlar ile satış uygulama yazılımları arasındaki entegrasyona ilişkin sorumluluklar net olarak belirlendi, sorumluluklarını yerine getirmeyenlere uygulanacak cezalara ilişkin hususlar belirginleştirildi.

SGK Tarafından Yapılan Düzenleme

Alt İşverene Ait idari para cezası Asıl İşverenin Teşvik Alacağını Etkilemeyecek

Malullük,yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin işveren hissesinin beş puanlık kısmının Hazinece karşılanabilmesi için daha önce var olan “Asıl işverenin söz konusu indirimden yararlanmak amacıyla gerek kendisinden gerekse kendisinden iş alan alt işverenlerden kaynaklanan muaccel sigorta primi, işsizlik sigortası primi, idari para cezası ile bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borcunun bulunmaması gerekmektedir” şartının Danıştay tarafından “alt işverenlerden kaynaklanan idari para cezası” cümlesi iptal edilmiş SGK bu yargı kararını dikkate alarak ; alt işverene kesilen idari para cezasından dolayı asıl işverenin teşvik alacağı bozulmayacağına ilişkin gerekli düzenlemeyi ilgili genelge ile duyurmuştur

Başka bir ifade ile alt işverenin idari para cezasının olması %5’lik SGK prim indiriminden yararlanma huşunda asıl işverene etkisi olmayacaktır. Alt işverenin idari para cezası dışındaki borçları için ise önceki uygulama devam etmektedir.

Fatih Acar
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://www.olay.com.tr/yazar/fatih-acar/vergi-ve-sgk-uygulamarina-iliskin-onemli-degisiklikler-1344902

Ek vergi, Kahramanmaraş ve çevre illerdeki depremin oluşturduğu olumsuz etkilerin giderilmesi, afetzede vatandaşlarımızın acil ihtiyaçlarının karşılanması ve bölgenin yeniden inşasına kaynak sağlanması amacıyla 2022 hesap dönemine ilişkin olmak üzere bir defalığına ihdas edildi (7440 sayılı Kanun, Mad. 10/27). Söz konusu düzenleme 12 Mart 2023 tarihinden itibaren yürürlüğe girdi.

Ancak, belirtilen amaçlarla bir defaya mahsus olarak getirilen ek vergiye karşı çok sayıda dava açıldı.

Davaların önemli bir kısmı emisyon primiyle ilgili!

1 milyon 69 bin 339 kurumlar vergisi mükellefinden 2022 hesap dönemi kurumlar vergisi beyannamesinde istisna, indirim ve indirimli kurumlar vergisi matrahı beyan eden yaklaşık 75 bin kurumlar vergisi mükellefi ek vergi hesapladı! Bu 75 bin kurumlar vergisi mükellefinin yaklaşık 45 bini, 2022 hesap dönemi kurumlar vergisi beyannamelerini ek vergi kaynaklı ihtirazi kayıtla verdi, tamamına yakın kısmı da dava açtı! Bu davaların önemli bir kısmı emisyon primi kazanç istisnası ile ilgili. Bunu sırasıyla serbest bölge kazanç istisnası ve Kurumlar Vergisi Kanununun (KVK) 32/A maddesi kapsamında indirimli kurumlar vergisine tabi matrah beyan edenler izliyor.

Anayasa Mahkemesi ek vergiyi Anayasaya aykırı bulmadı!

Anayasa Mahkemesi, Kahramanmaraş ve çevre illerdeki depremin oluşturduğu olumsuz etkilerin giderilmesi, afetzede vatandaşlarımızın acil ihtiyaçlarının karşılanması ve bölgenin yeniden inşasına kaynak sağlanması amacıyla sadece 2022 hesap dönemine ilişkin olmak üzere bir defalığına 7440 sayılı Kanun ile getirilen ek vergi düzenlemesini Anayasaya aykırı bulmadı! (AYM’nin 14.03.2024 tarihli ve E: 2023/169, Karar: 2024/82 sayılı Kararı, 19.04.2024 tarihli ve 32522 sayılı Resmi Gazete).

Danıştay serbest bölge kazanç istisnası ek vergi davasını reddetti!

Serbest bölge kazanç istisnası üzerinden ek vergi alınmasının anayasanın geriye yürümezlik ve öngörülebilirlik ilkelerine aykırı olduğu ve bu kazanç istisnası üzerinden ek vergi alınmaması  gerektiği iddiasıyla 3 Seri No.lu 7440 Sayılı Kanun Genel Tebliği’nin 5. Maddesinin 3. Fıkrasının (k) bendinin (Serbest Bölgelerde Elde Edilen Kazanç İstisnası (3218 sayılı Kanun)) iptali için açılan dava Danıştay 3. Dairesi tarafından reddedildi (Danıştay 3. Dairesi’nin 13.05.2024 tarihli ve E.2023/3132, K.2024/2877 sayılı Kararı). Bu konudaki ayrıntılı açıklamaları Gazetemizde 20 Eylül 2024 tarihinde yayınlanan “Danıştay’dan ek vergi ödeyen şirketlere bir kötü haber daha!” başlıklı köşe yazımda bulabilirsiniz.

Danıştay yatırımcıların ek vergi davasını da reddetti!

2022 hesap dönemi kurumlar vergisi beyannamesinde KVK’nın 32/A maddesi kapsamında indirimli kurumlar vergisine tabi matrahlar üzerinden ek vergi alınmasının anayasanın geriye yürümezlik ve öngörülebilirlik ilkelerine aykırı olduğu, KVK’nın 32/A maddesi kapsamında yararlanılan indirimli kurumlar vergisinden mahrum kalınmasının mali dengeyi bozacağı ve iktisadi faaliyetlerin yürütülmesine olumsuz etkilerinin olacağı iddiasıyla 3 Seri No.lu 7440 Sayılı Kanun Genel Tebliği’nin “Verginin Hesaplanması, Beyanı ve Ödenmesi” başlıklı 7. Maddesinin (2) numaralı fıkrasının iptali için açılan dava Danıştay 3. Dairesi tarafından reddedildi (Danıştay 3. Dairesi’nin 13.05.2024 tarihli ve E.2023/3122, K.2024/2878 sayılı Kararı). Bu konudaki ayrıntılı açıklamaları Gazetemizde 25 Eylül 2024 tarihinde yayınlanan “Ek vergide bir kötü haberde yatırımcılara!” başlıklı köşe yazımda bulabilirsiniz.

Danıştay emisyon primine ek vergi davasında YD talebini reddetti!

Emisyon prim kazancı istisnasına getirilen ek vergi ile ilgili olarak açılan dava ile, 3 Seri No.lu 7440 Sayılı Kanun Genel Tebliği’nin 5. Maddesinin 3. Fıkrasının (ç) bendinde yer alan “Emisyon Primi Kazancı İstisnası (5520 sayılı Kanun Madde 5/1-ç)” ibaresi ile 7. Maddesindeki 5 ve 9 no.lu örneklerin iptali ve dava sonuçlanıncaya kadar yürütmesinin durdurulması (YD) talep edildi.

Dava gerekçesi; emisyon priminin  gelir/kazanç değil, ortaklarca konulan sermaye benzeri bir öz varlık kalemi olduğu, kazanç niteliğinde olmadığı açık olan emisyon primlerinin ek verginin konusuna girmediği, emisyon primi elde eden mükelleflerden ek vergi alınmasının sermaye yani servet üzerinden vergi alınması anlamına geleceği, bunun da anayasaya aykırı olduğu, 7440 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemenin Anayasa'nın 2, 10 ve 73. maddelerine aykırı olduğu, bu sebeple getirilen ek verginin “hukuk devleti”, “hukuki güvenlik”, “hukuki belirlilik” ve “kanunların geriye yürümezliği” ilkeleriyle bağdaşmadığı ve hukuka aykırı olduğu şeklinde özetlenebilir.

Danıştay 3. Dairesi, davacının YD talebini reddetti (Danıştay 3. Dairesi’nin 19.10.2023 tarihli ve E.2023/3128 sayılı Kararı).

Danıştay VDDK’da davacının itiraz talebini reddetti!

Davacı bu karara karşı Danıştay VDDK’ya itirazda bulundu. Danıştay VDDK, davacının itiraz talebini reddetti (Danıştay VDDK’nın 24.01.2024 tarihli ve İtiraz No: 2023/20 sayılı Kararı).

Bu sırada verilen bir istinaf kararı umutları artırdı!

İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Sekizinci Vergi Dava Dairesi, emisyon primi kazancı istisnası üzerinden ek vergi hesaplanmaması gerektiği doğrultusunda karar verdi (İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Sekizinci Vergi Dava Dairesi’nin 13.03.2024 tarihli ve E. 2024/527 K. 2024/819 sayılı Kararı). Bu kararemisyon prim kazançları üzerinden ek vergi ödeyen startup’lar ve fintek’ler başta olmak üzere girişimcilik ekosistemi, girişim sermayesi yatırım fonları, teknoloji şirketleri, 2022 yılında emisyon primli sermaye artırımı yapan anonim şirketleri ve yabancı yatırımcıları umutlandırdı.

Maliye bu İstinaf Kararını Danıştay’da YD Talepli Temyiz Etti!

Maliye, emisyon primi kazancı istisnası üzerinden ek vergi ödenmeyeceğine ilişkin istinaf kararını, YD talepli olarak Danıştay’da temyiz etti.

Danıştay Maliye’nin YD talebini kabul etti!

Danıştay 3. Dairesi, Maliye’nin İstinaf Dairesinin verdiği kararın yürütmesinin durdurulması talebini gerekçeli bir şekilde kabul etti (Danıştay 3. Dairesi’nin 09.05.2024 tarihli ve E.2024/2532 sayılı Kararı)! Bu konudaki ayrıntılı açıklamaları Gazetemizde 27 Temmuz 2024 tarihinde yayınlanan “Emisyon primi üzerinden ek vergi ödeyen şirketlere şok haber!” başlıklı köşe yazımda bulabilirsiniz.

Danıştay bu arada emisyon primiyle ilgili Tebliğ iptal davasına son noktayı koydu!

Danıştay 3. Dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda belirtilen kararını dikkate alarak, emisyon prim kazancı istisnasına getirilen ek verginin anayasaya aykırılık iddiasını ciddi bulmayarak, 3 Seri No.lu 7440 Sayılı Kanun Genel Tebliği’nin 5. Maddesinin 3. Fıkrasının (ç) bendinde yer alan “Emisyon Primi Kazancı İstisnası (5520 sayılı Kanun Madde 5/1-ç)” ibaresi ile 7. Maddesindeki 5 ve 9 no.lu örneklerin iptali iddiasıyla açılan davayı aşağıdaki gerekçelerle reddetti (Danıştay 3. Dairesi’nin 13.05.2024 tarihli ve E.2023/3132, K.2024/2877 sayılı Kararı).

“Emisyon priminin kazanç değil yedek akçe olduğu ve doğrudan bir sermaye unsuru olduğu, KVK’da vergiden istisna tutulmamış olsa dahi vergiye tabi tutulamayacak bir nakdi kaynak olduğu ve sermaye artırımı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, KVK’nın 5. Maddesinin 1. Fıkrasının (ç) bendi ile emisyon priminin kurumlar vergisinden istisna tutulan kazançlar arasında sayılması yönündeki düzenlemenin, kurumlar vergisi beyannameleri verilirken izlenecek olan yolun gösterilmesi ve uygulamada doğması muhtemel olan tereddütlerin kanun hükmüyle önlenmesi amacıyla yasa koyucu tarafından yapılan bir düzenleme olduğu ve anılan düzenlemenin emisyon primine kazanç niteliği kazandırmadığı hususu yargı kararlarıyla da kabul edilmiştir.

Ancak, 7440 sayılı Kanunun 10. maddesinin (27) numaralı fıkrasında açıkça 2022 yılına ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinde gösterilmek suretiyle, 5520 sayılı Kanun ile diğer kanunlarda yer alan düzenlemeler uyarınca kurum kazancından indirim konusu yapılan istisna ve indirim tutarları üzerinden, dönem kazancı ile ilişkilendirilmeksizin %10 oranında ek vergi hesaplanacağının belirtilmesi ve anılan Kanun'la verilen yetkiye dayanılarak hükmün uygulamasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi amacıyla yürürlüğe konulan 7440 sayılı Kanun Genel Tebliği (Seri No:3)'nin 5. maddesinin (3) numaralı fıkrasında, 5520 sayılı Kanunda istisna olarak sayılmış olan emisyon prim kazancının sayılması, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nca kanunla verilen yetki aşılarak getirilmiş yeni bir kural olmadığından, Kanun'da hükme bağlanan kuralın kapsamı ve uygulanmasına dair esaslara yer verilen düzenleme ile istisna hakkı kullanımının, Kanun hükmünde öngörülmeyen bir şekilde daraltıldığı ya da ortadan kaldırıldığından söz edilemeyecektir. İdari yargı yerlerinin denetim yetkisinin, kanunların idari makamlara bıraktığı yetkilerin kullanılmasının hukuka uygun olup olmadığının belirlenmesi ile sınırlı olduğu dikkate alındığında, uyuşmazlık konusu düzenlemenin yukarıda belirtilen ilgili Kanun maddesinin Hazine ve Maliye Bakanlığı'na verdiği yetki kapsamında uyulması gereken usul ve esasların belirlenmesine ilişkin olarak yapıldığı ve Kanun'dan alınan açık yetkiye dayandığı, Kanun'un uygulama alanını sınırlamadığı veya genişletmediği gibi, Kanun'da belirtilen hukuki durumu açıklamaya yönelik olduğu ve üst hukuk normlarına aykırılık taşımadığı anlaşıldığından, uyuşmazlık konusu düzenlemede hukuka aykırılık görülmemiştir.” (Danıştay 3. Dairesi’nin 29.04.2024 tarihli ve E.2023/3128, K.2024/2430 sayılı Kararı).

Bu karar emisyon primine ek vergi davası açanların tüm umutlarını yok etti!

Danıştay 3. Dairesi tarafından verilen bu karar, 2022 hesap dönemi kurumlar vergisi beyannamesinde beyan ettikleri emisyon primi kazancı istisnası üzerinden ek vergi ödeyip dava açan şirketlerin tüm umutlarını yok etti! Çünkü, bu dava, bu konuda açılmış “ana dava” olarak kabul ediliyordu.

Maliye kaybetmeyi beklediği davayı kazandı!

Maliye, emisyon primi kazancı üzerinden ek vergi alınmasıyla ilgili davaları kaybedeceğini düşünüyordu. Bu konuda ilk derece mahkemeleri ve istinaf daireleri tarafından verilen kararlar da Maliye’nin moralini oldukça bozmuştu. Ancak, olay Danıştay’da tam tersine döndü, Maliye kaybedeceğini düşündüğü Tebliğ iptal davasını kazandı. Bu karar, bu konuda açılan ve yargılaması devam eden diğer davalara da emsal teşkil edecek.

Son söz;

Emisyon primi kazanç istisnası üzerinden ek vergi ödeyip dava açan herkese geçmiş olsun!

Abdullah TOLU

Abdullah TOLU

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/danistay-emisyon-primi-ek-vergi-davasina-da-son-noktayi-koydu/771646

Türk Ticaret Kanunu (TTK) anonim şirketlerde sermayenin en az onda birini (halka açık şirketlerde yirmide birini) oluşturan pay sahiplerine bazı haklar tanıyor. Azınlık veya TTK’nın ifadesiyle “azlık” olarak nitelendirilen bu pay sahiplerine tanınan önemli haklardan biri de genel kurul toplantısında finansal tabloların ve buna bağlı konuların görüşülmesinin geri bırakılmasının talep edilmesi.

Azınlığın, bu talebini ileri sürerken herhangi bir gerekçe göstermesi gerekmiyor. Burada TTK, azınlıkta kalan pay sahiplerinin haklarını korumayı amaçlıyor. Azınlık bu talebi iki kez ileri sürebiliyor; fakat hakkın kötüye kullanılmasını engellemek için aynı istemin ikinci kez yapılması şarta bağlanmış. Buna göre toplantı, azınlığın istemiyle bir kez ertelendikten sonra toplantının yeniden ertelenmesinin istenebilmesi için finansal tabloların itiraza uğrayan ve tutanağa geçmiş bulunan kısımları hakkında dürüst hesap verme ölçüsü ilkeleri uyarınca ilgilerce cevap verilmemiş olması gerekiyor.

Genel kurulca karara bağlanmasına gerek olmadan yalnızca istemin kullanılmasıyla genel kurul toplantısının ertelenebiliyor oluşu, azınlığa tanınan bu hakkı önemli kılıyor. Bununla birlikte, azınlığın bu istemini genel kurul toplantısı esnasında dile getirmesi önem taşıyor, genel kurul öncesi şirket yönetim kuruluna sözlü veya yazılı olarak erteleme talebinde bulunulması genel kurulu bağlamıyor.

Diğer bir önemli konu ise finansal tabloların görüşülmesini erteleme hakkının yalnızca finansal tabloların görüşülmesini değil, finansal tablolara bağlı konuların da görüşülmesini kapsıyor oluşu. Kanunda “bağlı konuların” hangi gündem maddeleri olduğuna ilişkin bir netlik olmadığından bu konudaki yargı uygulaması ve doktrindeki görüşler çok çeşitli olup birbiriyle çelişiyor. Yönetim kurulu üyelerinin ibrasının ve kâr dağıtımının “bağlı konu” sayılacağı hakkında genel olarak bir görüş birliği mevcut fakat diğer konuların akıbeti tartışmalı niteliğini koruyor. Örneğin yönetim kurulu üyelerinin seçimi, yönetim kurulu üyelerine ödenecek mali hakların belirlenmesi, yönetim kurulu üyelerine şirketle işlem yapma yasağı kapsamında izin verilmesi gibi konuların bağlı konu sayılıp sayılmayacağı noktasında görüş birliği bulunmuyor.

Esasen TTK’nın genel kurul gündemine ilişkin 413. maddesinde yönetim kurulu üyelerinin görevden alınmalarının ve yenilerinin seçiminin finansal tablolarının görüşülmesi maddesiyle ilgili olduğu açıkça düzenleniyor. Fakat bu madde, gündemde yönetim kurulu seçimi olmasa bile finansal tabloların görüşüldüğü bir genel kurul toplantısında yönetim kurulu seçiminin de görüşülebilmesi amacıyla getirilmişti. Yargıtay, birçok kararında yönetim kurulunun seçimini bu maddeye dayanarak finansal tablolarının görüşülmesine bağlı bir konu olarak görüyor ve finansal tabloların görüşülmesi ertelendiyse yönetim kurulu seçiminin de yapılamayacağı sonucuna varıyor. Fakat Yargıtay son yıllarda aksi yönde birçok karar da verdi. Ayrıca Yargıtay’ın, seçilen yönetim kurulunun eski yönetim kurulu mu olduğu yoksa yeni üyelerin mi seçildiği konusunda ayrım yaptığı kararları da bulunuyor. Bu kararlarında Yargıtay; eski yönetim kurulunun ibra edilmeden yeniden seçilemeyeceği, ibra konusu finansal tabloların görüşülmesiyle ilgili olduğundan finansal tabloların görüşülmesi ertelenirse yönetim kurulu seçiminin de ertelenmesi gerektiği görüşünde.

Azınlığın, finansal tabloların ve bağlı konuların görüşülmesinin ertelenmesine ilişkin istemi olmasına karşın toplantı ertelenmeyip bu konularda genel kurul kararı alınması halinde ise karar geçersiz sayılıyor. Tabii geçersizliğin tespiti için bir mahkeme kararı alınması gerekiyor. Bu nedenle finansal tabloların ve bağlı konuların görüşülmesinin ertelenmesine ilişkin azınlık talebi olduğunda bu konularda karar alınmaması ve genel kurul toplantısının TTK’da belirtildiği üzere bir ay sonraya bırakılmasında fayda var. Genel kurul toplantısının ertelenmesi durumunda ise yeni toplantının da çağrı ve toplantı usulleri gözetilerek yapılacağını son olarak belirtmek isterim.

Av. Zeynep Ceren Bayram’ın katkılarıyla

Av. Umut KOLCUOĞLU

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/anonim-sirkette-finansal-tablolarin-gorusulmesinin-ertelenmesi/771601

2025-2027 Orta Vade­li Programda (OVP), 2025 yılının tümün­de tüketici fiyatları (TÜFE) bazında enflasyon oranı yüzde 17,5 düzeyinde öngörü­lerken, yılın başında Emlak, Çevre Temizlik, Özel İletişim ve Motorlu Taşıt gibi vergiler ile resmi işlemlerde alınan çe­şitli harçlar, araç muayene üc­retleri, Gelir Vergisi tarife di­limleri ve trafik cezaları yüz­de 44 dolayında zamlanacak.

Söz konusu maktu vergiler ile ceza, harç ve ücretler, Ver­gi Usul Kanununun müker­rer 298’inci maddesine göre her yılın başında, “yeniden değerleme oranı” kadar artı­rılıyor. Her yıl ekim ayı sonu itibarıyla Yurtiçi Üretici Fi­yat Endeksinin (Yİ-ÜFE) son on iki aylık ortalamasında bir önceki on iki aylık dönemin ortalamasına göre meydana gelen artış, izleyen yılın başında geçerli ola­cak yeniden de­ğerleme oranı­nı veriyor.

Yeniden değerleme oranı son yıllarda enflasyonun seyrine gö­re oldukça farklı düzeyler­de oluştu, yüksek enflasyon­lu yıllarda mükellefin yükü olağanüstü ağırlaştı.

2020’de yüzde 9,11’de kalan, 2022’de yüzde 36,2’ye çıkan yeniden değerleme oranında 2023’te ise yüzde 122,93’le tarihindeki en yüksek görülmüş, söz konu­su oran 2024 başında ise yüz­de 58,46 olarak uygulanmış­tı. 2025 başında uygulanacak olası oranın yıllık enflasyon hedefinin çok üzerinde bek­leniyor. Bu da mükelleflerin yükünün yeni yılda da rekor düzeyde artacağını gösteriyor.

İbre yüzde 44’ü gösteriyor

2025 başında çeşitli vergi, ce­za, harç ve ücretlere uygulana­cak yeniden değerleme oranı, 3 Kasım’da Ekim 2024 enflasyon verileri açıklandığında netleşe­cek. Yİ-ÜFE’nin eylül sonu iti­barıyla düzeyi, yılbaşından ge­çerli olacak yeniden değerleme oranının yüzde 44 dolayında olacağını gösteriyor. Buna gö­re gelecek yıl çeşitli vergi, ceza, harç ve ücretler 2024’teki ka­dar olmasa da hedef enflasyo­nun çok üzerinde artacak.

Kasım 2023’de 2882,04 olan Yurt İçi Üretici Fiyat Endeks değeri, Eylül 2024’te aylık yüzde 1,37’lik artışla 3659,84’e yükseldi ve son on bir aydaki endeks değerleri­nin ortalaması 3028,74 oldu.

Ekim ayında Yİ-ÜFE artışı sıfır bile olsa son on iki ayın ortalamasında endeks değeri 3333,73 olacak ve geçen yıl ay­nı tarih itibarıyla on iki aylık ortalamada 2318,94 olan en­deks değerine göre yıllık artış yüzde 43,76’ya gelecek. Bu da 2025’te çeşitli vergi, harç ve cezalara uygulanacak yeniden değerleme oranını verecek.

Ekim ayında Yİ-ÜFE yüz­de 1,5 artarsa, son on iki ayın ortalama endeks değe­ri 3338,30’a, önceki on iki aya göre artış yüzde 43,96’ya yükselecek. Aylık artışın yüz­de 2 gelmesi durumunda orta­lama endeks 3339,83’e, önceki on iki ayın ortalamasına göre değişim yüzde 44,02’ye; aylık artışın yüzde 2,5 olması duru­munda ise ortalama endeks 3341,35’e, artış oranı da yüzde 44,09’a ulaşacak.

2024 enflasyonunun yükü 2025’e sarkacak

Cumhurbaşkanı yetkili ol­duğu alanlarda indirim-ar­tırım yetkisini kullanmazsa 2025 başında ilgili kalemler­deki yükümlülükler bu oran­da artırılacak. Yüksek yeni­den değerleme oranı ile ver­gi, ceza ve harçların yüksek oranda artırılması, aynı za­manda 2024 yılında önem­li oranda gerilemekle birlik­te hala yüksek düzeyde kalan enflasyonun özellikle dar ve sabit gelirler üzerindeki erozyonunu 2025’e de taşı­mak anlamına geliyor.

Yeniden değerlemeye endeksli kalemler

 3 Kasım’da belli olacak yeniden değerleme oranına göre yılbaşında artırılacak vergi, ceza, harç, ücret ve tarifeler şunlar:

- Emlak Vergisi

-Çevre Temizlik Vergisi

-Motorlu Taşıtlar Vergisi

-Gelir Vergisi Kanunu, bazı istisna tutarları, vergi tarifesi dilimleri vb.

-Veraset ve İntikal Vergisi, istisnalar, tarife matrahları

-Damga Vergisi.

- Özel İletişim Vergisi

-Trafik cezaları

-Ehliyet ve pasaport harçları

- Vergi Usul Kanunundaki cezalar

-Kabahatler Kanununa tabi idari para cezaları

- Araç muayene ücretleri

-Yurt dışı çıkış harcı

 CB değişiklik yetkisini kullanacak mı?

 Vergi Usul Kanunu uyarınca Cumhurbaşkanının, vergi ve harçlarda yeniden değerleme oranını yüzde 50’ye kadar azaltma ve yüzde 50’ye kadar artırma yetkisi bulunuyor. Motorlu Taşıtlar Vergisi’nde Cumhurbaşkanının artırma yetkisi yüzde 50, indirme yetkisi yüzde 80 düzeyinde bulunuyor. Ancak söz konusu yetkinin nadiren ve sınırlı kullanıldığı, genelde her yıl ekim sonu 12 aylık ortalama Yİ-ÜFE’de gerçekleşen artışa göre belirlenen yeniden değerleme oranının izleyen yılbaşında söz konusu vergi, harç, ceza ve diğer yükümlülüklere uygulandığı görülüyor. Cumhurbaşkanının idari para cezaları başta bazı kalemlerde ise böyle bir yetkisi bulunmuyor, ilan edilen yeniden değerleme oranları bu kalemler için değiştirilemiyor.

Naki BAKIR

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://www.dunya.com/kose-yazisi/2025te-vergi-ceza-ve-harclara-yuzde-44-zam/748843

Pazartesi, 07 Ekim 2024 07:15

Ülkemizde Emeklilik Yaşı Kaç!

Son günlere hükümet yet­kilileri ülkemizde emekli­lik yaşı konusunda açıklama­lar yapıyor. Son olarak AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler, ülkemiz içi emeklilik yaşı 45- 50 uygun değildir açıklaması yaptı. Hatta Gelişmiş ülkelerde çalışanların emeklileri karşıla­ma oranının 4 çalışana 1 emekli olduğu şeklinde açıklama yaptı.

Bu açıklamaların hiçbir geçerlili­ği yok, sadece kulaktan duyulan bil­giler ile yapılan açıklamalar.

Birincisi ülkemizde 9.9.1999 ta­rihinden sonra 30.04.2008 tarihi­ne kadar sigortalı olan kadınlar 58, erkekler 60 yaşından önce emekli olamaz. 1.5.2008’den sonra sigor­talı olanlar ise kadınlar kademeli olarak 55-65 yaş, erkekler ise kade­meli olarak 60-65 yaşında emekli olacak. Yani ülkemizde son 25 yıl­dır sigortalı olan ve bundan sonra sigortalı olacaklarda 45-50 yaşında emekli edecek bir emeklilik siste­mi yok! Madem böyle bir sistem yok neden sürekli bu konuda açıklama­lar yapılıyor.

4.5 milyon EYTL var

Sadece 8.9.1999 tarihine ka­dar sigortalı olan yaklaşık 4.5 mil­yon EYT’li vardı, bu kişiler için 3.3.2023’de yaş şartı kaldırıldı yak­laşık 2 milyon EYT’li oldu, 2.5 mil­yon EYT’li sigortalılık süresi ve prim gününü tamamladığında emekli olacak.

Ülkemizde EYT ile sanki emekli­lik yasaları değişmiş herkes 45-50 yaşında emekli olabiliyormuş gibi bir algı oluşturuluyor.

Gelelim ikinci konuya, gelişmiş ül­kelerde dört çalışan bir emekli finan­se ediyor cümlesi son derece yanlış, bilgisizce kurulun, yanlış bilgidir.

Aktif/Pasif oranında en iyi olan ülke İzlanda’dır. Bu ülkede dahi 2.5 çalışan 1 emekli finanse ediyor. Bi­zim ülkemiz Bu konuda Fransa, İtalya, Belçika, İsviçre, Portekiz gi­bi ülkelerden dahi iyi orana sahiptir.

Türkiye’de çalışan sayısı az

Ülkemizde emekli sayısı çok de­ğildir. Yaklaşık 16 milyon emekli var diye açıklamalar yapılıyor an­cak ülkemizde yaklaşık 11 milyon emeklimiz var. Peki neden 16 mil­yon olarak açıklanıyor. Yaklaşık 5 milyon dul yetim aylığı alan kişi var, bu kişiler emekli aylığı almıyor, emekli olan kişiden dolayı hak sahi­bi olarak dul yetim aylığı alıyor. Bu aylıklarda ömür boyu verilmiyor. Dul kadın evlendiğinde kesiliyor, yetim kız evlendiğinde, çalıştığın­da, kendisi emekli olduğunda kesi­liyor. Yetim erkek çocuğunun yetim aylığı eğitim süreci bittiğinde ke­siliyor. Yani bu kişiler emekli değil. Biliyorsunuz en düşük emekli aylığı 12.500 TL’ye tamamlanıyor. Dul ye­tim aylığında ise tamamlanmıyor.

Ülkemizde emekli sayısı çok de­ğil, ülkemizde çalışan sayısı az.

Hemen hemen aynı nüfusa sahip olduğumuz Almanya’da emekli sa­yısı 26 milyon, neden Almanya’da çok emekli aylığı var diye açıklama yapılmıyor. Çünkü Almanya’da ça­lışan sayısı 45 milyon, bizde dul ye­tim aylıkları ile birlikte 16 milyon kişiye aylık verilirken kayıtlı çalı­şan sayısı 25 milyon, kayıt dışı ça­lışan sayısı 10 milyonun üzerinde, kayıt dışı çalışan kişiler sisteme da­hil olsa ülkemiz ülkemizin sosyal güvenlik sistemi Avrupa’da en iyi ülkelerden biri olabilir.

Özgür ERDURSUN

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://www.dunya.com/kose-yazisi/ulkemizde-emeklilik-yasi-kac/748852

Değerli okurlar, Vergi Usul Kanunu’na baktığımızda, mükelleflerin defter ve belgeleri saklama ve ibraz yükümlülüğü 5 yılla sınırlı. Ancak, uygulamada 5 yıldan daha geriye giden çok sayıda problemle karşı karşıya kalınabilmekte, bu problem­ler nedeniyle de 5 yıldan daha önceki dö­nemlere ilişkin defter ve belgelere de ihti­yaç duyulabilmektedir.

Doğrudan ibraz ve saklama mükellefi­yetini uzatmasa da dolaylı olarak ibraz ve saklama yükümlülüğünü uzattırabilecek hususları özetlemeye çalışayım.

1.Takdir komisyonunda geçen süre tarhiyat zaman aşımını uzatır

İlk etapta takdir komisyonunda geçebi­lecek süre dışında VUK’ta zaman aşımını ileriye taşıyabilecek başkaca bir düzenleme aklımıza gelmiyor. Takdir komisyonunda geçecek süre de 1 yılla sınırlandırıldı.

2.Devreden KDV- birleşilen kurum kdv’si

Şayet 5 yıldan fazla süreden gelen devre­den KDV varsa, bugün herhangi bir neden­le, 2030 sonrası da gider yazabilmek için incelenirken geçmiş dönemlerin defter ve belgeleri gerekecektir.

Aynı şekilde, devir, birleşme, bölünme, şir­kete dönüşme işlemleri neticesinde mevcu­diyeti sona eren şirketten devreden kdv’ nin incelenebilmesinde zaman aşımı yoktur.

3.Devam eden yatırımlar

5 yılı aşkın süredir aktif hesaplarda “de­vam eden proje” diye takip edilen ve 5 yıldan sonra aktifleştirilerek amortisman ayrılma­ya başlanılan hesaplarla ilgili geçmişe dö­nük de izahat istenebilir. Bu durumda da ilgi­li döneme ilişkin defter ve belgelerin varlığı sorunu çözümüne katkıda bulunabilecektir.

4.Yatırım indirimi hesap ve tutarları

Yeni dönemde indirilebiliyorsa ilgili dö­nemler incelenmek istenebilecektir.

5.Halen amortisman ayrılmaya devam eden aktif kıymetler

Amortisman kıymet ve oranlarıyla ilgili hususlar incelenirken amortisman konusun­da çıkabilecek tartışmaların çözümünde def­ter ve belgelerin varlığı yararlı olabilecektir.

6.Devam eden vergi yargısı ihtilafları

Yargıdaki ihtilaf kesin olarak çözülene değin defter ve belgelerin muhafazası ya­rarlı olacaktır. Sadece vergi yargısı değil tüm ihtilaflı işler için aynı şekilde davran­makta fayda var.

7.Mahsup, düzeltme vb işlemler varsa

İlgili defter, belge ve kayıtları olabildi­ğince saklamakta fayda var.

8.Türk Ticaret Kanunu’nda saklama süresi 10 yıl

İşletmeler Türk Ticaret Kanunu’na göre defter ve belgeleri 10 yıl muhafaza etmekle yükümlüdür. Bu konuda, muhafaza etme­meye açık bir müeyyide bağlanmış olma­makla birlikte, işletme yönetimi bu neden­le doğabilecek zararlardan şahsen sorumlu tutulabilecektir.

9.Vergi dairesince borç ödenmedi iddiası

Özellikle ödeme makbuzlarının olabildi­ğince muhafazasında fayda var. Vergi ida­resi kendi kayıtlarına göre ödenmedi di­ye görülen tutarların peşine sonuna kadar düşebilir (bir şekilde tahsil zamanaşımını uzatarak), makbuzlarınızla ödemeyi ispat edemezseniz zor durumda kalabilirsiniz.

10.Teminat çözme işlemleri

Vergi dairenize verdiğiniz bir teminat var ve çözmek istiyorsanız, teminat çözü­lürken teminatı teslim ettiğinizde size veri­len makbuzun aslı sizden talep edilecektir.

Sonuç

Yukarıda saydığımız belki çoğaltılabile­cek durumların hiç birinde defter ve belge­leri ibraz edemediğiniz için saklama ve ibraz yükümlülüğünü yerine getirmemekle suçla­namazsınız. Ancak size karşı ileri sürüle­cek iddialara karşı koyabilmek için defter ve belgelerinizin varlığı yarar sağlayacaktır.

Zeki GÜNDÜZ

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://www.dunya.com/kose-yazisi/defter-ve-belgeler-neden-5-yildan-fazla-saklanmali/748842

Öte yandan, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 86’ıncı maddesinde, işveren ve iş yeri sahipleri, iş yeri defter, kayıt ve belgelerini ilgili olduğu yılı takip eden yılın başından başlamak üzere 10 yıl süreyle, saklamak ve kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilen memurlarınca istenilmesi halinde on beş gün içinde ibraz etmekle yükümlü tutulmuşlardır. Dolayısıyla, sosyal sigortalar kapsamına giren evrak ve belgeler ile defterlerin 5510 sayılı Kanun uyarınca 10 yıl süreyle muhafaza edilmesi gerekmektedir.

-  İş Sağlığı ve Güvenliği mevzuatında ise 15 yıl saklama zorunluluğu vardır.

Yıl sonu yaklaşıyor. Önemli bir konu var fakat diğer gündemler arasında biraz gölgede kalmış gibi. Birçok tarafı da var aslında. Ticari işletmeler başta olmak üzere, akaryakıt istasyonlarını, kamuyu (Darphane) ve yetkilendireceği kurumları ilgilendiriyor. Evet, UTTS olarak kısaltılan “Ulusal Taşıt Tanıma Sistemi”nden bahsediyoruz.

“Ulusal taşıt tanıma sistemi (UTTS)” nedir?

UTTS’nin kurulmasına ilişkin tebliğ aslında yaklaşık bir yıl önce (2023 Ekim ayında) yayımlandı. “1 seri numaralı Ulusal Taşıt Tanıma Sistemi Uygulama Genel Tebliği”.

Söz konusu tebliğde UTTS şöyle tanımlanıyor: Taşıt Tanıma Birimi (TTB) ve Taşıt Tanıma Okuyucu Cihazı (TTO) ile Yeni Nesil Akaryakıt Pompa Ödeme Kaydedici Cihazı (YN Pompa ÖKC) arasındaki iletişimi ve bu cihazların birlikte çalışmasını sağlayan, sistem kapsamındaki bilgilerin kaydedilmesine, saklanmasına ve paylaşılmasına imkân veren sistem.

UTTS, Darphane tarafından kurulacak ve işletilecektir. UTTS mükellefleri ve paydaşlarının öncelikle bu sisteme kaydolmaları gerekiyor. Montaj talepleri de bu platform üzerinden Darphane’ye bildirilecek. Darphane tarafından yetkilendirilmiş olan Yetkili Montaj Firmaları Darphane’den temin edecekleri UTTS donanımlarını taşıtlara ve akaryakıt istasyonlarına monte edecekler.

Akaryakıt pompasına TTO (Taşıt tanıma okuyucu)

Bu sistemin ikinci ayağı akaryakıt istasyonları. Bunların akaryakıt pompa tabancalarına “Taşıt Tanıma Okuyucu” (TTO) taktırma zorunluluğu bulunuyor. TTO, taşıtlara takılacak olan Taşıt Tanıma Birimi (TTB) üzerindeki bilgileri okuyabilen, okunan bilgilerin YN Pompa ÖKC’lere otomatik olarak iletilmesine imkân sağlayan cihaz olarak tanımlanıyor.

Akaryakıt istasyonu işleten mükelleflerin, en az bir pompa ünitesinin tabanca aparatları üzerine TTO bağlatmaları gerekiyor. Bu nedenle akaryakıt istasyonlarının, nitelikleri Darphane tarafından belirlenen ve Darphane ya da yetkili firmalar tarafından üretilen TTO’ları temin ederek 31 Aralık 2024 tarihine kadar taktırmaları gerekiyor. Darphanenin ürettiği bu TTO’ların montaj işlemleri ise sadece Darphanenin yetkilendirdiği firmalar tarafından gerçekleştirilebiliyor.

Yakıt depolarına TTB (Taşıt tanıma birimi)

TTB; yakıt verilen taşıtların yakıt depo girişine monte edilebilen ve söküldüğünde tekrar kullanılamayan, taşıta ait plaka bilgisi, mükellefe ilişkin bilgiler gibi hususları hafızasında muhafaza eden ve bu bilgilerin akaryakıt alımı sırasında TTO vasıtasıyla YN Pompa ÖKC’lere otomatik olarak iletilmesine imkân sağlayan pasif bir devre ve anteni içeren birim olarak tanımlanıyor.

Darphane’den temin edilen TTB’lerin montaj işlemleri sadece Darphane tarafından yetkilendirilen firmalar tarafından yapılacaktır. TTB’lerin montaj işlemlerine ait süreçler Darphane tarafından belirlenecektir. Bu cihazların taşıtların yakıt depo girişlerine, söküldüğünde çalışmayacak şekilde montajının yapılması gerekiyor.

Sahiplik ve/veya plaka bilgisinin değişmesi ile zarar görme, bozulma gibi nedenlerle çalışmaması durumunda TTB’ler sadece yetkili firmalar tarafından taşıt üzerinden sökülecek ve yerine yeni tanımlanan TTB’ler takılacaktır. Bunlar dışında TTB’lerin taşıttan sökülme imkânı bulunmuyor.

https://utts.gov.tr/utts-yetkilendirilmis-montaj-firmasi-listesi.pdf adresinden, Darphane tarafından yetkilendirilmiş olan “Taşıt Montaj Firması Listesi”ne ulaşabilirsiniz.

Kapsam ve uygulamanın başlangıcı

Tebliğde, hangi mükelleflerin yakıt depo girişine TTB taktırmak zorunda oldukları da belirlenmiş durumda. Buna göre söz konusu cihazların, kiralama yoluyla edinilen veya işletmeye dâhil olan ve işte kullanılan taşıtlara 31 Aralık 2024 tarihine kadar takılması zorunluluğu bulunuyor. Yani özel kullanılan taşıtlar şimdilik TTB taktırma zorunluluğu kapsamında bulunmuyor. Ama bunun uzun sürmeyeceği de geçtiğimiz günlerde çıkarılan 2 numaralı tebliğle anlaşıldı.

Buna göre 1 Temmuz 2025 tarihinden itibaren ilk defa iktisap edilen, Özel Tüketim Vergisi Kanunu’na ekli (II) sayılı listedeki mallardan (taşıtlar) kayıt ve tescile tabi olanlar da TTB taktırma zorunluluğu kapsamına alındı. Bu durumdaki taşıtlara kayıt ve tescil işlemini takip eden bir ay içerisinde TTB taktırılması gerekiyor.

Diğer taraftan bu yıl sonuna kadar TTB taktırmak zorunda olan taşıtlar dışında olmakla birlikte taşıt tanıma sistemi kullanan taşıtlara da 30 Haziran 2025 tarihine kadar TTB taktırma zorunluluğu getirildiğini hatırlatmak isteriz.

Tebliğde ayrıntılarına yer verilen kamu araçları ile diplomatik araçlar ise TTB taktırma zorunluluğu dışında bulunuyor.

Belge düzeni

UTTS kapsamında yapılan akaryakıt satışlarında, taşıtın plakasına ilişkin bilgiler sistem kapsamında YN Pompa ÖKC’ye otomatik olarak iletilecek ve ÖKC Fişi, detayları Başkanlık tarafından ynokc.gib.gov.tr adresinde yayımlanacak teknik kılavuzla belirlenecek, UTTS kapsamında düzenlendiğini gösteren bilgiyi ihtiva edecek şekilde düzenlenecektir.

UTTS kapsamında yapılan akaryakıt satışlarının, Katma Değer Vergisi Mükelleflerinin Ödeme Kaydedici Cihazları Kullanmaları Mecburiyeti Hakkında Kanunla İlgili Genel Tebliğ (Seri No: 68)’de belirlenen taşıt tanıma sistemine ilişkin belge düzenine yönelik kurallar çerçevesinde de belgelendirilmesi mümkündür.

Ücretler

UTTS kapsamında Darphaneden temin edilebilecek donanıma ilişkin ücretler ile UTTS kapsamında verilecek hizmetlerden alınabilecek ücretler Darphane tarafından belirlenecek ve darphane.gov.tr adresinde ilan edilecektir. Söz konusu ücretler, Darphanenin bir kamu bankası nezdinde açacağı banka hesabına yatırılacaktır.

Ücretler, ilan edildiği ilgili yıl için geçerli olacak, her yılın başında Türkiye İstatistik Kurumunca bir önceki yıl için belirlenen yıllık Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) oranında artırılacak ve bir yıl süresince uygulanacaktır. Yıllık fiyat artışı ait olduğu yılın 1 Ocak tarihinden itibaren geçerli olacaktır.

Alınması planlanan ücretler mevzuatta yukarıdaki gibi tanımlanmış olmakla birlikte bu tarih itibarıyla henüz belli olmadığını da belirtmek isteriz.

Çok sayıda aracın kapsama girdiği, bunların hepsine fiziki olarak TTM takılacağı ve yıl sonuna da 3 ay gibi kısa bir süre kaldığı düşünüldüğünde, sistemin bir an önce uygulamaya geçirilmesinde fayda olduğunu düşünüyoruz. Aksi taktirde uygulamaya geçilmeden mecburi bir uzatma gündeme gelebilecek ya da yıl sonuna doğru akaryakıt istasyonlarında istenmeyen kuyrukların oluşmasına sebebiyet verilebilecektir.

Ayrıca uygulamaya ilk dahil olacak firma taşıtları için ücretin ne kadar olacağının bir an önce duyurulması, akabinde 2025’in ikinci yarısından itibaren satın alınan özel taşıtların da kapsama girecek olması nedeniyle bu ücretlerin ya çok düşük tutulması ya da ücretsiz olarak montajın sağlanmasının daha uygun olacağını düşünüyoruz.

Gelişmeleri https://utts.gov.tr/ adresinden takip edebilirsiniz. M. Fatih Köprü 

https://www.vergidegundem.com/tr

Belediye iktisadi teşebbüsleri (BİT) olarak da adlandırılan belediye şirketleri belediyelerin sermayesinin yarısından fazlasına sahip bulundukları şirketlerdir.

Söz konusu şirketlerin bir kısmı piyasaya yönelik mal ve hizmet sunmak üzere kurulurken, bir kısmı 696 sayılı KHK (taşeron yasası) gereğince belediyelerin temizlik, özel güvenlik, park-bahçe vb. personel çalıştırılmasına dayalı hizmetlerini ifa etmek üzere faaliyet göstermektedir. Hangi amaçla kurulursa kurulsun, sermayesinin tamamı belediyeye ait olsa dahi belediye şirketleri belediyeden tamamen ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olup, söz konusu tüzel kişilik dolayısıyla belediyeden ayrı borç, alacak, hak ve varlık sahibi olabilmektedir.

Bu özellikleri nedeniyle, belediye şirketleri borçlarından kendileri sorumlu olup, söz konusu borçlardan dolayı belediyelerin herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Bu bağlamda, bir belediye şirketinin ödenmeyen borçlarından dolayı alacaklılar belediyeyi sorumlu tutamayacağı gibi belediyenin malvarlığına başvuramaz. Belediyeler limitet şirket veya anonim şirket şeklinde şirket kurma seçeneğine sahip olup, söz konusu sermaye şirketleri borçlarından dolayı yalnız malvarlığıyla sorumlu olan şirketlerdir. Zira 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 329’uncu maddesinde; “Anonim şirket, sermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan, borçlarından dolayı yalnız malvarlığıyla sorumlu bulunan şirkettir. Pay sahipleri, sadece taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile ve şirkete karşı sorumludur.” denilmektedir.

Kanunda aynı hüküm limitet şirket ortakları için de bulunmaktadır. Söz konusu hükümde yer alan “ile ve şirkete karşı sorumludur” ibaresi şirket ortaklarının taahhüt etmiş oldukları sermaye payları dolayısıyla sadece şirkete karşı sorumlu bulunduğuna işaret etmektedir.

Dolayısıyla, anonim şirket veya limitet şirket ortaklarının yalnızca şirketin tüzel kişiliğine karşı borcu bulunmakta olup, şirket alacaklılarına karşı herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Şirket ortaklarının ödenmemiş olan sermaye taahhüdü borçları yalnızca şirkete karşı olan borcu mahiyetinde olup, şirket alacaklıları nezdinde herhangi bir hüküm ifade etmemektedir. Bu bağlamda, şirket alacaklılarının; ödenmemiş olan sermaye borcundan ötürü şirket ortağına doğrudan başvurma yetkisi bulunmamaktadır.

Kural bu olmakla, belediyelerin belediye şirketlerinin borçlarından dolayı sorumlu tutulabileceği 2 alan bulunmaktadır:

1- Şirketin, ortak olarak belediyeden alacaklarının bulunması.

2- Limited şirket şeklinde kurulan belediye şirketlerinde ortakların şirketin vergi ve sosyal güvenlik prim borçlarından dolayı sorumluluğu.

1 - Şirketin, ortak olarak belediyeden alacaklarının bulunması

Belediyenin iştiraki şirkete borcunun bulunması, başka bir deyişle, şirketin ortak olan belediyeden alacağının bulunması halinde İcra ve İflas Kanunu’nun 89. maddesi uyarınca, şirketin şahsi alacaklıları, şirket ortaklarına haciz ihbarnamesi göndererek takip edebilirler. Bu durum, şirket ortaklarının belirli koşullar altında, şirket borçlarından dolayı şahsen sorumlu olabileceklerini göstermektedir.

2 - Limited şirket şeklinde kurulan belediye şirketlerinde ortakların şirketin vergi ve sosyal güvenlik prim borçlarından dolayı sorumluluğu

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunu’nun 35’inci maddesinde; “Limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar. Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur.

Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur.” hükmü bulunmaktadır.

Söz konusu kanun hükümlerine göre limitet şirket ortağı olan belediyeler söz konusu şirketlerin ödenmeyen veya ödenemeyen vergi ve diğer amme borçlarından dolayı sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar.

Dolayısıyla, limited şirketlerin vadesinde ödenmeyen vergi ve diğer amme borçları nedeniyle vergi idaresince söz konusu şirketlerin hissedarı olan belediyelere şirketle eş zamanlı olarak doğrudan ödeme emri gönderebilir. Öte yandan, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 88’inci maddesinde; Sosyal Güvenlik Kurumu’nun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Kanun’un 51’inci, 102’nci ve 106’ncı maddeleri hariç diğer maddelerinin uygulanacağı, kurumun 6183 sayılı Kanun’un uygulanmasında Maliye Bakanlığı ile diğer kamu kurum ve kuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanacağı belirtilmiştir.

Bu nedenle, Sosyal Güvenlik Kurumu da alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanun’un 35’inci maddesinden de yararlanabileceğinden, limited şirket ortakları şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan sosyal güvenlik borçlarından (sosyal sigorta primleri, genel sağlık sigortası primleri, işsizlik sigortası primleri, idari para cezası, gecikme cezası ve zamları ve katılım payları) dolayı sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu tutulur.

Dolayısıyla, limitet şirket şeklindeki belediye şirketlerinin ödenmeyen sosyal güvenlik prim borçlarından dolayı belediyelerin doğrudan sorumluluğu bulunmaktadır. Bununla birlikte, belediyelerin belediye şirketlerinin vergi ve sosyal güvenlik borçlarından dolayı sorumlu olmaları sadece limitet şirket şeklinde kurulan belediye şirketleri için söz konusu olup, anonim şirket şeklindeki belediye şirketlerinin vergi ve sosyal güvenlik borçlarından dolayı ortağı olan belediyelerin herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır.

SONUÇ

Kural olarak, belediyeler belediye şirketlerinin vergi, sosyal güvenlik prim borcu ve diğer borçlarından dolayı sorumlu değildir.

Bununla birlikte;

1- Belediyenin iştiraki şirkete borcunun bulunması, başka bir deyişle, şirketin ortak olan belediyeden alacağının bulunması halinde İcra ve İflas Kanunu’nun 89. maddesi uyarınca, şirketin şahsi alacaklıları, şirket ortaklarına haciz ihbarnamesi göndererek takip edebilirler.

2- Belediyeler limitet şirket şeklinde kurulan belediye şirketlerinin ödenmeyen vergi ve sosyal güvenlik borçlarından dolayı sorumludur (sermaye hissesi oranında). Anonim şirket şeklindeki belediye şirketlerinin vergi ve sosyal güvenlik borçlarından dolayı ise belediyelerin herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır.

AHMET ARSLAN

CPA, MBA / İÇ DENETÇİ

 

KAYNAKÇA

Ahmet ARSLAN; Tüm Yönleriyle Belediye

Şirketleri, 2. Baskı. Ankara

www.maliekonomim.com Ahmet ARSLAN;

Temel Mali Bilgiler, Eylül 2024, Ankara.

Page 39 of 1348

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • 1 TL için 532.000 TL Fazla Vergi Ödeme Riski Sosyal içerik üreticilerinden ile Appstore, Google Play üzerinden gelir elde…
  • BORSAYA AÇILAN ŞİRKETLER AÇISINDAN EMİSYON PRİMLİ PAYLARA YÖNELİK ÖRNEK UYGULAMA EMİSYON PRİMİ TİCARİ KARA DÂHİL DEĞİLDİR. ÖZKAYNAKLAR ARASINDA 520 PAY…
  • Yatırım Teşvik Belge Kapsamında KDV İstisnası Yatırım Teşvik Belgesi Sahibi Mükellefe Belge Kapsamındaki:· Makine Ve Teçhizat İthal…
Top