Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

✅ Somut uyuşmazlıkta, dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden davacının davalıya ait işyerinde üretim şefi olarak çalışırken 31.03.2021 tarihinde işverence iş sözleşmesinin feshedildiği, SGK "Sigortalı İşten Ayrılış Bildirgesi"ne göre çıkış kodunun (iş sözleşmesinin fesih şeklini belirleyen kodun) "29" olarak gösterildiği, bu kodun ise işçinin ahlâk ve iyiniyet kurallarına uymayan davranışları nedeniyle iş sözleşmesinin işveren tarafından haklı feshi anlamına geldiği anlaşılmaktadır.

✅ Davacı vekilince dava tarihinden önce 05.04.2021 tarihinde... Sosyal Güvenlik Merkezine başvuru yapılarak işten çıkış kodunun "04" olarak düzeltilip davacının işsizlik ödeneğinden faydalandırılması talep edilmiş ise de ilgili Merkezce verilen cevapta, Kurum mevzuatı gereği işten çıkış kodlarını düzeltme yetki ve talebinin işveren uhdesinde olup işverenlerin yazılı başvurusu hâlinde düzeltme işlemi yapılabileceği açıklanmıştır.

✅ Davacı işçinin işten çıkış kodunun değiştirilmesi ile işsizlik ödeneği talebinde bulunabilecektir.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi
2022/4828 Esas,
2022/5676 Karar.

Orhan Kotan

Fazla mesai, işçinin haftalık normal çalışma süresinin üzerinde çalıştığı süreleri ifade etmektedir. İş Kanunu’na göre, haftalık normal çalışma süresi 45 saattir. Bu süreyi aşan her çalışma, fazla mesai olarak kabul edilmektedir. Fazla mesai, işverenin talebi doğrultusunda, işçinin onayıyla yapılmakta ve işçiye bu çalışmalar için normal saatlik ücretinden daha yüksek bir ödeme yapılmaktadır.

4857 sayılı İş Kanunu’nun 41. maddesine göre, fazla mesai yapan işçiye, her fazla çalışma saati için normal ücretinin %50 fazlasıyla ödeme yapılması zorunludur. Eğer, haftalık çalışma süresi 45 saatin altında belirlenmişse ortalama haftalık çalışma süresini aşan ve 45 saate kadar yapılan çalışmalar fazla sürelerle çalışma olarak kabul edilmekte, bu durumda da Fazla sürelerle çalışmalarda, her bir saat fazla çalışma için %25 fazlasıyla ödeme yapılması gerekmektedir.

Ancak bazı durumlarda işçinin talebi halinde işveren, fazla mesai karşılığında işçiye ödeme yapmak yerine, bu sürelere karşılık “serbest zaman” hakkı verebilmektedir.

Serbest zaman

Serbest zaman, fazla mesai karşılığında işçiye tanınan dinlenme süresidir.

Buna göre, fazla çalışma veya fazla sürelerle çalışma yapan işçi isterse, bu çalışmalar karşılığı zamlı ücret yerine, fazla çalıştığı her saat karşılığında bir saat otuz dakikayı, fazla sürelerle çalıştığı her saat karşılığında bir saat onbeş dakikayı serbest zaman olarak kullanma hakkına sahiptir.

Serbest zamanın ne kadar sürede kullanılması gerekir?

Serbest zaman hakkı, fazla mesai yapılan tarihten itibaren işçiye altı ay içerisinde kullandırılmak zorundadır. İşçi, bu süre içerisinde fazla çalışma karşılığında kazandığı serbest zaman hakkını, çalışma süreleri içinde ve ücretinde bir kesinti olmadan işverenin belirleyeceği bir zaman diliminde kullanması gerekmektedir. Ancak bu sürenin, işçinin talepleri ve işyerinin çalışma düzeni göz önünde bulundurularak planlanması gerekmektedir.

Serbest zamanın kullanım süresi, kanunla sınırlı olarak belirlenmiştir. İş Kanunu’na göre, fazla mesai karşılığı verilen serbest zamanın 6 ay içerisinde kullanılmaması halinde, işveren işçiye fazla mesai ücretini ödemekle yükümlü hale gelmektedir. Bu nedenle işverenin, işçiye serbest zaman hakkını süresi içerisinde kullandırması büyük önem taşımaktadır.

Serbest zamanın belirlenen sürede kullanılmaması/kullandırılmaması durumu

Serbest zaman hakkı, fazla mesai yapılan tarihten itibaren altı ay içinde kullanılmazsa ya da kullandırılmazsa, İş Kanunu’nun 41. maddesine uygun olarak, her fazla çalışma saati için normal ücretinin %50 fazlasıyla, haftalık çalışma süresinin 45 saatin altında belirlenmiş olması durumunda da 45 saate kadar yapılan çalışmaların, her bir saat fazla çalışma için %25 fazlasıyla ödenmesi gerekmektedir.

Serbest zaman kullanımında SGK uygulaması

- Sosyal Güvenlik Mevzuatı’na göre, sigortalının çalışmasının karşılığı olarak zamana göre, götürü, yüzde usulüne göre veya bahşiş şeklinde yapılan ya da sigortalıya tam bir çalışma karşılığı olmadan kanundan dolayı işverenin yanında çalıştığı süre ile bağlantılı olarak (yıllık izin ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve tatil günlerinde ödenen ücretler gibi) yapılan ödemeler ile kıdem zammı, vardiya zammı, gece zammı, yıpranma zammı, eleman teminindeki güçlük zammı, makam tazminatı, özel hizmet tazminatı, iş riski zammı, ek görev ücreti, meslek tazminatı, fazla çalışma gibi işçinin çalışmasının karşılığı olarak çeşitli adlar altında yapılan ödemeler, “ücret”,

- Sigortalının daha verimli çalışmasını ve işyerindeki üretimin arttırılmasını sağlamak için sigortalının gösterdiği başarıya göre yapılan ödemeler, “prim”,

- İşverenin sigortalılardan duyduğu memnuniyeti belirtmek ya da işyerine olan aidiyet duygusunu artırmak amacıyla sigortalıların başarısına ve verimliliğe bağlı olmaksızın yılbaşı, bayram, işyerinin kuruluş yıl dönümü, işçilerin evlenmesi gibi durumlara göre, yapılan ödemeler, “ikramiye”,

olarak nitelenmektedir.

Bu çerçevede, “ücret” niteliğindeki ödemeler ne zaman ödendiği üzerinde durulmaksızın hak edildikleri aya mal edilmek suretiyle, “ücret niteliği dışındaki diğer ödemeler” (prim, ikramiye, yakacak parası, yol parası vd.) ise ödendiği ayın sigorta primine esas kazancına dahil edilerek sigorta primi kesintisi yapılması gerekmektedir.

Buna göre, fazla çalışma veya fazla sürelerle çalışma yapan işçinin bu çalışmalar karşılığı zamlı ücret yerine, çalıştığı sürelere karşılık gelen sürenin kanunda öngörüldüğü şekilde serbest zaman izni olarak kullandırılması halinde işçiye talebi doğrultusunda fazla çalışma karşılığı ücret ödemesi yapılmadığından sigortalının fazla çalışma yaptığı ilgili ayın sigorta prime esas kazancına dahil edilmemesi gerekmektedir.

Bu durumda, işin veya işyerinin gereklerine uygun olarak işverence serbest zaman izni kullanılmasına karar verilen aydaki sigortalı ücretinden serbest zaman izni nedeniyle kesinti yapılmaksızın tam ücret üzerinden SGK’ya bildirimi yapılacaktır.

Buna karşın, zamlı ücret yerine sigortalı tarafından yazılı olarak talep edilen serbest zamanın kısmen veya tamamen işverence altı ay içinde kullandırılmaması veya işçinin kullanmaması ya da kullanmadan iş sözleşmesinin sonlanması halinde, işverenin bu süreye denk gelen fazla çalışmaları karşılığı ücretin sigortalıya ödenmesi gündeme geldiğinden, bu durumda ücretin hak edildiği ayın kazancına, başka bir ifadeyle fazla çalışma yapılan ilgili ayın sigorta prime esas kazancına dahil edilmek suretiyle prime tabi tutulması gerekmektedir.

Böyle bir durumda ise, geriye doğru verilecek ek bildirgelerden dolayı sigorta pirimi, gecikme cezası/gecikme zammı ve idari para cezası ile karşı karşıya kalınacak, ayrıca ek bildirgelerin yasal olarak verilmesi gereken süreden üç aydan fazla bir gecikme olmuşsa SGK incelemesi de gündeme gelecektir.

Sonuç olarak;

Serbest zaman uygulaması, işverenler için maliyet avantajı sağlarken işçiler için de dinlenme hakkını gözeten bir düzenleme olup, bu uygulamanın yanlış veya eksik uygulanması, hem işveren hem de işçi açısından olumsuz sonuçlar doğurabildiğinden, özellikle yukarıda belirtilen SGK riskleri ile karşılaşılmaması için işçiye tanınan serbest zaman hakkının, fazla mesai yapılan tarihten itibaren işçinin talebi ve işyeri ihtiyaçları dikkate alınarak altı ay içerisinde kullandırılmasına dikkat edilmesi gerekmektedir. Celal ÖZCAN

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/serbest-zaman-uygulamasindaki-sgk-risklerine-dikkat/772659

Cuma, 11 Ekim 2024 07:18

Son Pişmanlık İşe Yarar!

Vergi Usul Kanunu uyarın­ca beyana dayanan vergi­lerde, vergi ziyaı cezasını gerektiren fiilleri işleyen mükel­leflerle bunların işlenişine iştirak edenlerin bu durumu, vergi idare­sinin tespitinden önce kendiliğin­den haber vermeleri halinde vergi ziyaı cezası kesilmemektedir.

Hangi vergiler bu kapsamda, kimler yararlanabilir?

Pişmanlık kapsamına giren ver­giler; Gelir vergisi, Kurumlar ver­gisi, Katma değer vergisi, Özel tü­ketim vergisi, Banka ve sigorta muameleleri vergisi, Gelir stopaj vergisi, Değerli konut vergisi, Ko­naklama vergisi, Veraset ve intikal vergisi, Beyannameli damga ver­gisi, gibi beyana dayanan vergiler­dir. Vergi beyannamesi verilmesi­ne konu olmayan vergi ve harçlar (örneğin tapu harcı) için de piş­manlık hükümlerinden yararla­nılabilir. Ancak Emlak vergisi ve beyana dayanmayan vergiler için pişmanlık ve ıslah hükümleri uy­gulanmaz.

Pişmanlık hükümlerinden, ver­gi mükellefleri ve vergi sorumlu­ları ile vergi ziyaı cezasını gerekti­ren fiillerin işlenişine iştirak eden diğer kişiler yararlanabilir.

Pişmanlık hükümlerinin uygu­lanabilmesi için, yasada yer alan şartların bir arada sağlanması ge­rekmektedir. Bunlar;

Vergi ziyaının doğmuş olması ve kanuna aykırı eylemin, üçüncü bir şahıs (muhbir) tarafından res­mi bir makama ihbar edilmeden önce, mükellef yada bunların işle­nişine iştirak edenler tarafından, kendiliğinden haber verilmiş ol­ması ve bu durumun resmi kayıt­lara intikalinin sağlanması,

Haber verme dilekçesinin, yet­kili memurlar tarafından mükellef nezdinde haber verilen olayın ilgi­li olduğu vergi türüne ilişkin fiil­lerin işlendiğinin tespitinden, bir vergi incelemesine başlandığı ve­ya takdir komisyonuna intikal et­tirildiği günden evvel verilmiş ve resmi kayıtlara geçirilmiş olması,

Bu noktada bir not: 7338 sayı­lı Kanunla yapılan değişiklikle, 26/10/2021 tarihinden itibaren yapılmakta olan vergi inceleme­si ya da yapılan takdire sevk işle­mine ilişkin vergi türünden farklı vergi türü için pişmanlıkla beyan­name verebilecektir.

Örneğin, hakkında Katma Değer Vergisi yönünden vergi inceleme­si yapılmakta olan bir mükellef, Kurumlar Vergisi Beyannamesine ilişkin olarak pişmanlıkla beyan­name verebilir.

Son olarak hiç verilmemiş olan vergi beyannamelerinin haber verme dilekçesinin verildiği ta­rihten başlayarak 15 (on beş) gün içinde verilmesi ve/veya tamam­lanması veya düzeltilmesi, öde­me süresi geçmiş bulunan vergi­lerin ise ödemenin geciktiği her ay ve kesri için, 6183 sayılı yasa uyarınca belirlenen gecikme zam­mı oranında pişmanlık zammı ile birlikte, haber verme tarihinden başlayarak 15 (on beş) gün içinde ödenmesi, olarak sıralanabilir.

Bu noktada bir not: Kendisi­ne izaha davet yazısı tebliğ edilen mükellefler, davet konusu tespitle sınırlı olarak, pişmanlık hükümle­rinden yararlanamayacakları gibi sahte veya muhteviyatı itibarıy­la yanıltıcı belge kullanma fiilinin işlenmiş olabileceğine dair kendi­sine ön tespite ilişkin yazı tebliğ edilen mükellefler de söz konusu tespitle sınırlı olarak pişmanlık hükümlerinden yararlanamaz.

Pişmanlık hükümlerinden yararlanmanın avantajları nelerdir?

Vergi ziyaı cezası, yasada yer alan işleniş şekline göre ziyaa uğ­ratılan verginin yarısı, bir katı, üç katı tutarında uygulanmaktadır.

Pişmanlık hükümlerinden ya­rarlananlar ve yararlanma şart­larını eksiksiz yerine getirenler için en büyük avantaj bu mükel­lefler veya sorumlular hakkın­da vergi ziyaı cezası uygulanma­yacak olmasıdır. Diğer taraftan Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesinde belirtilen kaçakçı­lık suçlarını işleyenler hakkında pişmanlık hükümlerinin uygu­lanması mümkündür. Kaçakçılık suçlarından birini işlemek sure­tiyle neden oldukları vergi ziyaı için pişmanlık talebiyle beyan­name veren ve belirtilen şartla­rı taşıyan mükellefler hakkında bu suçlarından dolayı suç duyu­rusunda bulunulmaz ve adlarına vergi ziyaı cezası kesilmez.

Pişmanlıkla beyanname veril­mesi bir anlamda süresinde be­yanname verilmemesi anlamına gelmektedir.

Pişmanlık hükümlerinden ya­rarlananlar ve yararlanma şart­larını eksiksiz yerine getirenler hakkında vergi ziyaı cezası uygu­lanmayacak olmakla birlikte bun­lar hakkında süresinde beyan­name verilmemesinden kaynak­lı olarak beyannamenin elden ve/ veya elektronik ortamda verilme­sine bağlı usulsüzlük ve/veya özel usulsüzlük cezası kesilecektir.

Buna karşın pişmanlık hüküm­lerine göre gönderilen Muhta­sar ve Prim Hizmet Beyannamesi ile ilgili olarak 5510 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası kesil­mesinin gerekmesi durumunda aynı fiillerden dolayı ayrıca usul­süzlük ve özel usulsüzlük cezaları kesilmez.

Bu noktada bir not: Kanuni sü­resinden sonra kendiliğinden ve­ya pişmanlık talepli olarak verilen beyannamelerin ödeme süreleri mali tatil kapsamına dâhildir.

Pişmanlık şartları ihlal edilirse ne olur?

Pişmanlık talebi üzerine veri­len 15 günlük süre içinde vergi as­lı ve pişmanlık zammının tamamı ödenmez ise pişmanlık hükümleri ihlal edilmiş sayılacaktır.

Bu durumda bu mükelleflerin verdiği beyannameler kanuni sü­resinden sonra verilen beyanna­me olarak kabul edilecektir.

Pişmanlık şartlarının ihlali ha­linde; pişmanlık zammı terkin edilecek, bunun yerine gecikme faizi tahakkuk ettirilecek ve ta­hakkuk fişindeki vade 15 günden 1 aya tamamlanacaktır.

Pişmanlık ihlalinde en önemli müeyyide ziyaa uğratılan verginin %50’si tutarında vergi ziyaı ceza­sının kesilecek olmasıdır. Bu ceza ziyaa uğratılan verginin %50’si tu­tarında olacaktır.

Bu noktada bir ayrıntı;

Kanuni süresi içinde verilme­yip daha sonra pişmanlık talebiy­le elden veya posta yoluyla verilen elektronik ortamda verme zorun­luluğu bulunmayan beyanname­deki talebin kabul edilmesinden sonra pişmanlık şartlarının ihlal edilmesi halinde, ziyaa uğratılan verginin %50’si tutarında vergi ziyaı cezası, birinci derece iki kat usulsüzlük cezası ile mukayese edilecek ve miktar itibarıyla ağır olanı kesilecektir.

Kanuni süresi içinde verilme­yip daha sonra pişmanlık talebiyle elektronik ortamda verilen beyan­name ile ilgili önceden özel usul­süzlük cezası kesileceğinden piş­manlık şartlarının ihlal edilmesi halinde ziyaa uğratılan verginin %50’si tutarında vergi ziyaı cezası kesilecek ayrıca usulsüzlük cezası kesilmeyecektir.

Bir öneri;

Esas itibariyle Pişmanlık me­kanizması, vergi kanununa ay­kırı hareketlerin vergi idaresine kendiliğinden haber vermeleri ve hiç verilmemiş olan vergi be­yannamelerinin haber verme di­lekçesinin verildiği tarihten baş­layarak 15 (on beş) gün içinde ve­rilmesi, beyan dışı bırakılan bu vergilerin ise pişmanlık zammı ile birlikte, haber verme tarihin­den başlayarak 15 (on beş) gün içinde ödenmesi, esasına dayan­maktadır.

Ancak uygulamadan gözlemlen­mektedir ki çeşitli sebeple bu me­kanizmadan faydalanıp özellikle belirlenen 15 günlük sürede öde­me görevinin yerine getirilmeme­sinden kaynaklı olarak pişmanlık ihlalleri yaşanmaktadır.

Bu durum gerek mükellefler yö­nünden gerekse vergi idaresi yö­nünden bir takım yeni iş ve işlem­lerin tesisini zorunlu kılmaktadır.

Bu itibarla Pişmanlık mekaniz­masının işleyişini hızlandırmak ve söz konusu ilave iş ve işlemle­rin tesisini kalıcı olarak önlemek bakımından, yapılacak olan yasal değişiklikle beyan dışı bırakılan bu vergilerin pişmanlık zammı ile birlikte, haber verme tarihinden başlayarak aynı gün içinde öden­mesi şartının getirilmesi yerinde olacaktır.

Pişmanlık ve Islah müessesesi ile ne amaçlanıyor?

Pişmanlık ve ıslah, beyana daya­nan vergilerde, vergi ziyaı cezasını gerektiren fiilleri işleyen mükel­leflerle bunların işlenişine iştirak eden diğer kişilerin kanuna aykırı hareketlerini, vergi idaresine ken­diliğinden haber vermeleri halin­de, belli şartlarla vergi ziyaı cezası kesilmemesini esas alan bir uygu­lamadır. Pişmanlık şartlarına uy­gun olarak durumu ilgili makam­lara bildirenler hakkında kaçak­çılık hükümleri de uygulanmaz. Bu düzenleme ile vergi ziyaına ne­den olan kanuna aykırı eylemlerin vergi dairesine bildirilmesi özen­dirilerek, vergi kayıp ve kaçağının azaltılması amaçlanmaktadır.

Diğer bir anlatımla vergi ziyaı cezasını gerektiren fiilleri işle­yenler bakımından son pişmanlık işe yarar!

Unutmayalım vergi geleceği­mizdir!

Vergi Dairesi Müdürleri Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Fatih Mehmet GÖKTÜRK

https://www.dunya.com/kose-yazisi/son-pismanlik-ise-yarar/749422

T.C.

HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI

Gelir İdaresi Başkanlığı

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu Sirküleri /67

Konusu        : Geçici Vergi Dönemlerinde Yeniden Değerleme Oranı
Tarihi     : 9/10/2024
Sayısı    : KVK-67 / 2024-3 / Yatırım İndirimi – 53
İlgili olduğu maddeler            : Vergi Usul Kanunu Mükerrer Madde 298

Kurumlar Vergisi Kanunu Madde 32/A

Gelir Vergisi Kanunu Geçici Madde 69

İlgili olduğu kazanç türleri    : Ticari Kazanç, Zirai Kazanç

213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesinin (B) fıkrasına istinaden 2024 yılı üçüncü geçici vergi döneminde uygulanacak yeniden değerleme oranı % 34,14 (yüzde otuzdört virgül ondört) olarak tespit edilmiştir.

Duyurulur.

Bekir BAYRAKDAR

Gelir İdaresi Başkanı

Son dönemde kayıt dışı ekonomiyle mücadele kapsamında Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından farklı sektör ve meslek kollarında denetim çalışmalarının yapıldığını biliyoruz. Bu kapsamda, milyon dolarların havada uçuştuğu sporcu ücretlerinin de mercek altına alınması kaçınılmaz olmuştur.

Özellikle, 7194 sayılı Kanunla sporcu ücretlerindeki vergileme rejiminin değiştiği 2021-2022 ve 2023 dönemlerini inceleyen Başkanlık, futbol, basketbol ve voleybol branşlarında oynayan profesyonel sporculara ödenen ücretlerin bir kısmının beyan dışı bırakıldığını tespit etmiştir.

Anadolu Ajansında yer alan habere göre; Başkanlık tarafından yürütülen çalışmada, 1900 sporcu analiz edilerek, Gelir İdaresi Başkanlığı verileri, kulüplerin beyanları, sözleşme bilgileri, ulusal ve uluslararası basında yer alan haberler ve kulüpler tarafından Kamuyu Aydınlatma Platformuna yapılan transfer bilgileriyle çapraz kontrole tabi tutulmuştur. Aralarında milyon dolarlık kontratlara sahip yıldız isimlerin de olduğu 400 sporcunun, son 3 yılda yaklaşık 5 milyar lira ücret gelirini beyan dışı bıraktığı ve 100 sporcunun da beyanname vermesine rağmen ücret gelirini bildirmediği belirlenmiştir.

Öncelikle sporcu ücretlerinin vergilendirilmesindeki usul ve esasları kısaca belirtilmekte fayda var.

Bilindiği üzere 7194 sayılı Kanun ile Gelir Vergisi Kanunu’nun Geçici 72. maddesinde yapılan değişiklik ile “en üst liglerde” faaliyet gösteren sporcular için gelir vergisi stopaj oranı % 15’ten % 20’ ye çıkarılmış ve ayrıca ödenen ücret toplamının belirli tutarı (2021 yılı için 650.000-TL, 2022 yılı için 880.000-TL, 2023 yılı için 1.900.000-TL), aşması durumunda sporcular için yıllık gelir vergisi beyannamesi verme yükümlülüğü getirilmiştir. Yıllık beyanname verilmesi durumunda ise beyan edilen bu gelirler üzerinden hesaplanan gelir vergisinden, kulüplerce vergi dairesine ödenmiş olması şartıyla, kesilen vergilerin mahsup edileceği hüküm altına alınmıştır.

Yıllık gelir vergisi beyannamesi verme zorunluluğu olan sporcular, takvim yılı bazında elde ettikleri brüt ücretleri üzerinden, kulüpleri tarafından tahakkuk anında kesilerek vergi dairesine ödenen % 20 stopaj tutarını mahsup edecekler ve kalan tutarı vergi dairesine ödeyeceklerdir.

Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından kayıt dışılıkla mücadele kapsamında beyanname vermediği ya da eksik beyan ettiği tespit edilen sporcular için bu durumun sebebinin sorgulanması, başka bir deyişle kayıt dışı bırakılan ücret gelirlerinin nedenlerini tespit etmek çok önemlidir.

7194 sayılı Kanunla yapılan değişiklik öncesinde (2019 yılı sonuna kadar) sporcu ücretlerinden kulüpler tarafından yapılan gelir vergisi tevkifatları nihai vergileme olduğu için sporcular ücretin vergi kısmı ile hiçbir şekilde ilgilenmiyorlardı.

Vergileme rejiminin değiştiği 2020 yılı ve sonrasında ise özellikle 4 büyük spor kulübüyle sözleşme imzalayan sporcuların büyük bir kısmı, sözleşmelerinde alacakları ücreti “net” olarak belirlediklerinden, başka bir deyişle kendi üzerine düşen vergileri de sözleşme ile kulüplere yüklediklerinden, beyanname vermeleri gerektiğinin kimi zaman farkında olmamışlar ve/veya bu beyannamelerin kulüpler tarafından verileceğini zannetmişlerdir.

Gelinen noktada Hazine Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın söz konusu sporcuları izaha davet edeceğini ve beyan dışı bırakılan kazançlarını beyan etmelerini isteyeceğini, izaha davet kapsamında gerekli yükümlülükleri yerine getirmeyen sporculardan ödenmeyen vergilerin cezalı olarak tahsil edileceğini açıklamıştır.

Ancak, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın işinin göründüğü kadar kolay olmadığını şimdiden söyleyebiliriz. Özellikle, 2021-2022 ve 2023 yıllarında Türkiye’de faaliyette bulunup ücret geliri elde etmekle birlikte, sözleşmesi sona eren ya da farklı sebeplerle sözleşmeleri feshedilerek Türkiye’den ayrılan yabancı sporculara izaha davet nasıl yapılacaktır? Davete icabet etmeyen sporcuya vergi incelemesi, tarhiyatı ve tebligatı nasıl yapılacaktır? Bu hususlar sorunlu görünüyor.

Diğer taraftan davete icabet eden sporcular beyannameyi nasıl dolduracak. Zira, sporcular tarafından verilen Yıllık Gelir Vergisi Beyannamesi ile tahakkuk eden vergiden, kulüp tarafından kesilen stopaj tutarının mahsup edilebilmesi için stopajın ödenmiş olması şartı bulunmaktadır.

Ancak, Türkiye’de 4 büyük spor kulübü de dahil neredeyse bütün kulüpler sporcu ücretlerinden kesmiş oldukları stopajları vadesinde öde/yememektedir. Kulüpler tarafından kesilen ancak süresinde ödenmeyen bu borçlar, 7143, 7256, 7326 ve son çıkan 7440 sayılı genel yapılandırma kanunları ile yapılandırılarak 120 taksit / 10 yıl süresince vadelendirilmekte ve bu sürelerde ödenmektedir. Ve hatta bazıları yeni yapılandırma kanunu ile bozulup yeniden yapılandırılarak vadeleri daha da uzunca bir süreye ötelenebilmektedir.

GVK Geçici 72. maddesinde sporcular tarafından verilecek Yıllık Gelir Vergisi Beyannamesinde tahakkuk eden vergiden kulüp tarafından kesilerek ödenmiş olan verginin mahsubunun yapılacağı açık olarak belirtilmiştir. Bu noktada sporcu, kulübünden kendisine ödenen ücret üzerinden kesilen gelir vergisi stopajının ödenip ödenmediğini talep edecektir. Kulüp, söz konusu stopajları vadesinde defaten ödediyse sorun yok. Fakat 6183 sayılı Kanun ya da 7326 ve 7440 sayılı Kanunlarla yapılandırıp, 10 yıl vadeye yaydıysa ve hatta izaha davet tarihi itibariyle bir kısmını ödediyse, sporcu hangi tutarı mahsup edebilecek? Ya da mahsup kabul edilecek mi?

Mahsubun kabul edilmeyeceği durumda daha farklı sorunlar ortaya çıkıyor. Sporcu tarafından beyanname üzerinde tahakkuk eden vergiden kulüp tarafından kesilen ancak vadesinde ödenmeyerek 10 yıl süresince taksitlendirilen stopaj tutarları mahsup edilemeyecek ve sporcular yıllık gelir vergisi beyannamesi ile tahakkuk eden verginin (en üst dilim - %40) tamamını ödemek zorunda kalacaktır.

Sporcunun ücretinden kesilen stopaj tutarı, kulüp tarafından tecil ve taksitlendirme süreleri içerisinde ayrıca ödenmiş olacaktır. Başka bir deyişle, kulüp tarafından kesilen stopaj tutarı taksit süreleri içerisinde, sporcu tarafından verilecek gelir vergisi beyannamesinde mahsup edilemeyeceği için sporcu tarafından da ayrıca beyanname ile ödenecektir. Özetle aynı tutar hem kulüp hem de sporcu tarafından mükerrer olarak ödenmiş olacaktır.

Sporcu mahsup imkanı olmadığından ödemek zorunda kaldığı stopaj tutarını sözleşme ve Kanun hükmü gereği kulüpten isteyecektir. Kulüp bu tutarı sporcuya ödemek zorunda kalacaktır. Bu suretle kulüp, aynı tutarı hem tecil ve taksitlendirme süreleri içerisinde vergi dairesine, hem de sporcuya ödemek zorunda kalacaktır. Bu nedenle kulüp üzerindeki vergi yükü % 40’ın çok daha üzerinde olabilecektir.

Mükerrer olarak (hem sporcu hem de kulüp tarafından) ödenen stopaj tutarı vergi dairesinden talep edilebilecek midir? Talep edildiğinde mükerrer olarak fazladan ödenen vergi kime iade edilecektir. Kulübe mi? Sporcuya mı? ve ne zaman iade edilecektir? Tecil ve taksitlendirme süresi sonunda mı? 2 yılda bir yapılandırma kanunlarının çıktığını ve mevcut borçların bozularak yeniden yapılandırıldığını düşündüğümüzde bu iş tam anlamıyla bir arapsaçına dönecektir.  

Aynı matrah üzerinden iki defa vergi alınması sebebiyle yapılacak iade koşullarının oluşması için mükerrer vergilerin ödenmiş olması gerekmektedir. Başka bir deyişle, verginin Hazineye girmiş olması gerekmektedir. Kulüpler tarafından yapılandırma kanunları çerçevesinde taksitlendirilen ve önümüzdeki dönemlerde taksitlendirilecek vergilerin ödeneceği sürenin minimum 10 yıl olabileceğini dikkate aldığımızda yapılacak iadenin, hem kulüp tarafından hem de vergi dairesi tarafından takibi pek de mümkün görünmemektedir.

Öte yandan vergi dairesi tarafından, mükerrer ödenen stopaj tutarının sporcuya iade edilebileceğini düşünürsek, hem iadenin yapılacağı süre (minimum 10 yıl) hem de sporcunun kulüpten ayrılmış olabileceği (kaldı ki yabancı sporcuysa sorun daha da büyüyecektir) varsayımıyla kulüp çok büyük bir vergi maliyetine katlanacaktır.

Son dönemde Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yapılan vergi incelemelerinde “kulüpleri tarafından gelir vergisi stopajlarının ödenmediği” gerekçesiyle çok sayıda sporcu cezalı tarhiyata muhatap olmuş, bundan dolayı gerek kulüpleriyle ve gerekse de vergi idaresi ile ihtilaflar yaşamaya başlamıştır. Mevzuat ve uygulamanın bu yönde devam etmesi durumunda sorunun kangren haline gelmesi kaçınılmaz gibi görünüyor.

Oysa ki 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun Geçici 72. maddesinin 2. bendinde yer alan mahsup şartının tevkifatın ödenmesine değil, tahakkuk ettirilmesine  bağlanması şeklinde bir yasal düzenleme sorunu çözecektir. Kaldı ki sporcular dışında diğer ücretli çalışanların Gelir Vergisi Kanunu’nun 86. maddesi gereğince verecekleri beyannamede işverenleri tarafından kesilen gelir vergisi stopajlarını mahsup edebilmeleri için bu stopajların işverenler tarafından ödenmiş olması zorunluluğu bulunmamaktadır. Benzer bir yaklaşımın sporcu ücretleri için de düşünülmesi vergi tekniği açısından daha uygun olacaktır.

Yukarıda yer alan açıklamalardan hareketle, Gelir İdaresi Başkanlığı ile sporcular, sporcular ile kulüpleri arasında ciddi ihtilafların doğacağını şimdiden söylemek yanlış olmayacak. Ama günün sonunda finansal olarak zaten zor durumda olan kulüpleri ciddi maliyetler bekliyor.

Recep ÇETİN

Yeminli Mali Müşavir

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/vergi-odemeyen-sporcular-icin-maliyeden-var-incelemesi/772520

Enflasyon düzeltmesinin bir zorluğunun olmadığını düşünenlerdenim. Artık enerjimizi enflasyon düzeltmesinin akıbetinin ne olacağını tartışmak yerine üçüncü geçici vergi dönemi için enflasyon düzeltmesi yapmaya harcayalım. 50 milyonluk sınırlamanın da piyasayı rahatlattığını ifade edelim.

Bilindiği üzere, 563 Seri Numaralı VUK Tebliği ile 31.12.2023 tarihli gelir tablosundaki brüt satışlar toplamı 50.000.000,00 TL’nin altında olan mükelleflerin enflasyon düzeltmesi yapmaması uygun bulunmuştu. Anılan kapsama giren mükellefler üçüncü geçici vergi döneminde de enflasyon düzeltmesi yapmayacaklar ve bu mükellefler 2024 hesap döneminin üçüncü geçici vergi dönemlerine ilişkin beyannamelerin ekine dönem sonu bilançoları eklemeyeceklerdir. Sınırı takılıp ikinci ve üçüncü geçici vergilendirme döneminde enflasyon düzeltmesi yapmayacak olan mükellef grubunun yıllık enflasyon düzeltmesi uygulayacaklarında altını çizelim. Öte yandan ikinci geçici vergi döneminde enflasyon düzeltmesi yapıp vergisel etkiyi beyanname üzerinde bertaraf eden mükellefler benzer şekilde üçüncü geçici vergi beyannamelerinde de ikinci geçici verginin enflasyon düzeltme etkilerini giderecek şekilde beyanname vermeleri gerekmektedir.

Bilindiği üzere, 31.12.2023’ten farklı olarak, .2024 takvim yılında düzenlenen bilançolarda yer alan stok kalemleri için toplulaştırılmış yöntem olarak “Hareketli Ağırlıklı Ortalama Yöntemi” getirilmiştir.

01.07-31.09.2024 tarihleri arasında satılan veya üretilen mallarla ilgili olarak satılan ticari malın maliyeti veya satılan mamul maliyetleri belirlenirken 30.06.2024 tarihli düzeltilmiş bilançodan gelen stok kalemleri enflasyon fark hesapları dahil olarak dikkate alınacaktır. Anılan maliyet çalışmaları yapıldıktan sonra kalan bakiye 30.09.2024 tarihli bilançoların düzeltilmesinde kullanılacak stok tutarıdır. Anılan bilançoda yer alan stokların düzeltilmesinde gerçek yöntemi kullanacak mükellefler mümkün olduğunca inebildikleri kadar alt ayrıma giderek stok kalemlerinin düzeltme işlemlerini gerçekleştirebileceklerdir. Toplulaştırılmış yöntemleri seçen mükellefler ise her bir mal grubu ve mümkün olduğunca inebildikleri her bir alt ayrım itibarıyla diledikleri toplulaştırılmış yöntemi kullanmakta serbestçe belirleyebileceklerdir.

Öte yandan, 30.09.2024 tarihli bilançoda yer alan stok kalemlerinin bir kısmının gerçek yöntemle bir kısmının ise toplulaştırılmış yöntemle düzeltmeye tabi tutulmasında herhangi bir engel bulunmamaktadır. Ayrıca, 2024 hesap dönemi geçici vergi dönemi itibarıyla yapılan toplulaştırılmış yöntem tercihi sonraki dönemlerde değiştirilemediği gibi, toplulaştırılmış yöntem tercihinde bulunanların her bir mal grubu ve alt ayrım itibarıyla seçtikleri toplulaştırılmış yöntemden üç hesap dönemi boyunca vazgeçmelerinin mümkün olamayacağının altını çizelim. Mükellefler, 2024 hesap dönemi geçici vergi dönemleri itibarıyla yaptıkları gerçek yöntem tercihlerini ise sonraki hesap döneminde değiştirilebilecektir.

2024 yılı ve izleyen dönem düzeltmelerinde yarı mamul ve mamullerin düzeltilmesinde düzeltmeye esas tarih olarak, bunların üretilerek aktife kaydedildikleri tarihler değil de bu mamullerin maliyetine dâhil edilen ilk madde malzeme, işçilik, genel üretim giderleri gibi unsurların deftere kayıt tarihleri esas alınacaktır. Ayrıca gerçek yöntem ile düzeltme yaparken stoklara alınan ticari mal, ilk madde ve malzeme ile ilgili TL cinsinden avans verilmiş olması durumunda anılan avans tutarlarının ödeme veya tahsil tarihinden mahsup tarihine kadar düzeltilmesi gerekmektedir.

30.06.2024 tarihli bilançolarda yer alan bakiye stok hesapları "basit ortalama yöntemle" düzeltmeye tabi tutulması durumunda düzeltme katsayısı, mali tabloların ait olduğu aya ilişkin fiyat endeksinin (Yİ-ÜFE), bu endeks ile bir önceki geçici vergi döneminin sonundaki fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) toplamının ikiye bölünmesi sonucu bulunan endekse bölünmesiyle elde edilen katsayı kullanılarak düzeltme işlemi gerçekleştirilecek ve bu şekilde 698 hesaba kaydedilecek gelir etkisi hesaplanmış olacaktır. Bu yöntemde kullanılacak düzeltme katsayısı [(3659,84/(3659,84+3483,25/2)=] 1,02472 olacaktır.

 

31.12.2023 tarihli bilançoda enflasyon düzeltmesine tabi tutulan ve 30.09.2024 tarihi itibariyle de bilançoda yer almaya devam eden maddi duran varlık hesapları ile maddi duran varlık hesapları üzerinden ayrılan ve 257 Birikmiş Amortisman hesaplarında takip edilen tutarlar aynı katsayı ile düzeltme işlemine tabi tutulacaktır. Düzeltme katsayısı 30.09.2024 tarihli Yİ-ÜFE'nin 31.12.2023 tarihli Yİ-ÜFE'ye bölmek suretiyle bulunan (3659,84/2915,02=)1,25551 katsayı ile 30.06.2024 tarihli Yİ-ÜFE'nin 31.12.2023 tarihli Yİ-ÜFE'ye bölmek suretiyle bulunan (3483,25/2915,02=)1,19493 katsayı arasındaki fark olan(1,25551-1,19493 =) 0,06058'dir. Anılan düzeltme katsayısını 1.1.2024 tarihli iktisadi kıymet tutarı ile anılan kıymet tutarı üzerinden ayrılmış amortismana tutarına uyguladığınızda son üç ayın enflasyon farkı sonucuna ulaşabilirsiniz. Üzerinden amortisman ayrılacak tutar ise bu fark tutarına 30.06.2024 tarihli düzeltilmiş tutarın eklenmesiyle bulunacaktır. Farklı yollarla yapılan hesaplamalar bizi aynı sonucu iletecektir.

Öte yandan 1.1.2024 -30.09.2024 tarihleri arasında aktife giren maddi duran varlıklar ise 30.09.2024 tarihli Yİ-ÜFE’nin maddi duran varlığın deftere kayıt edildiği aya ilişkin Yİ-ÜFE’ye bölünmesi suretiyle bulunan düzeltme katsayısı kullanılarak düzeltme işlemi gerçekleştirilecektir.

Unutmamak gerekir ki maddi duran varlık hesapları için 30.09.2024 tarihli düzeltilmiş tutar üzerinden birikmiş amortisman ayrılacağından, öncelikle enflasyon düzeltme işleminin yapılması daha sonra ise düzeltilmiş tutar üzerinden amortisman ayrılması gerekmektedir.

Öte yandan bu kıymetlerin aktifleştirilmesinden önce bu kıymetlerle ilgili mahsuben verilen avansların, ödeme tarihinden mahsup tarihine kadar düzeltmeyi de unutmayın. Zira bu avanslar 30.09.2024 tarihli bilançoda görülmeyen avans hesaplarıdır. Düzeltme sonucu ortaya çıkan enflasyon farkları iktisadi kıymetin maliyetinin bir parçasıdır. Örneğin 2024 yılında bir makine satın alındığı ve Mayıs 2024 tarihinde bu makine için avans verildiği, Temmuz 2024 tarihinde makinenin geldiği ve aynı tarihte defter kayıtlarına alındığı varsayalım. Bu durumda 30.09.2024 tarihli bilançoda yer alan makineler düzeltmeye tabi tutulurken, avansın verildiği tarihten mahsup işleminin gerçekleştiği tarihe kadar verilen avans hesabının düzeltilip düzeltme farkının makinanın enflasyon fark hesabına eklenmesi gerekmektedir.

Perşembe, 10 Ekim 2024 13:21

Köprü Kredisi = Krediyi Aynen Aktarma

İlişkili kişi veya şirketlerin banka ve finans kurumlarından temin ederek, aynı şartlarda kısmen veya tamamen ilişkili şirketlere kullandırdıkları kaynak ve fonlara köprü kredisi denir. Bu neden ile Banka ve diğer finansman kurumlarından temin edilerek grup şirketlerine aynen aktarılan  kredilerin finansman hizmeti olmayıp, bu işlemlerde katma değer vergisi de hesaplanmayacaktır. Söz konusu bu krediler, genelde finansal durumu iyi olan grup şirketleri veya holdingler arasında görülür.

5520  Sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa bağlı olarak yayımlanan;

1.Seri Numaralı Genel Tebliğin “12.2.2.Banka ve Finans Kurumlarından Temin Edilerek Kullandırılan Borçlar” başlıklı bölümünde; “Ortaklar vasıtasıyla kurumların iştiraklerinin, ortaklarının veya ortaklarla ilişkili kişilerin, banka ve finans kurumlarından ya da sermaye piyasalarından temin ederek aynı şartlarla kısmen veya tamamen kullandırdığı borçlanmalar örtülü sermaye sayılmaz”.

Bu nedenle; Şirket ortaklarının bankadan kendi adlarına temin ettiği kredileri ortağı bulunduğu şirkete aynı şartlarla kısmen veya tamamen kullandırmaları ve bu durumu ispat edici vesikalarla belgelendirmeleri halinde söz konusu krediler dolayısıyla bankaya ödenmesi gereken faizlerin ve masrafların adı geçen şirket tarafından kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılması mümkün bulunmaktadır.

Ancak bu şartların ihlal edilmesi halinde; Söz konusu borçlanmanın örtülü sermaye hükümleri kapsamında değerlendirileceğini ve KDV ye tabi olacağını unutmamak gerekir.

SONUÇ OLARAK;

Banka ve diğer finans kurumlarından sağlanan krediler aynen aktarılarak grup şirketleri finanse edilecekse, sağlanan kaynağın aynı vade ve faiz koşullarıyla ve olabildiğince eş zamanlı olarak aktarılmasına, vade sonunda faiz tutarının aynı şekilde kaynağı kullanan şirkete yansıtılmasına, geri ödemenin de benzer şekilde eş zamanlı gerçekleştirilmesine dikkat edilmeli.

YMM/BD HASAN SANCAK

Kaynakça;

1.YMM Recep Bıyık

2.Danıştay Dördüncü Dairesinin 30.03.2022 tarih ve E:2019/2713 K:2022/2054 sayılı kararı

Bilindiği üzere, 165 Numaralı VUK sirkülerde yapılan düzenleme ile bilançolarda yer alan 159 Verilen Sipariş Avansları Hesabı ile 340 Alınan Avansları Hesabının hangi koşullarda düzeltmeye tabi tutulması gerektiği ile avansların düzeltilmesinden kaynaklı enflasyon fark hesaplarının akıbetinin ne olacağı hususlarında açıklamalar yapılmıştır.

Yapılan düzenlemeye göre 159 hesabının enflasyon düzeltilmesine tabi tutulması sonucu ortaya çıkan enflasyon farkları avansın mahsup edileceği ilgili hesaba aktarılarak, daha doğrusu mal veya hizmet alımı için verilen avanstan kaynaklı enflasyon farkı satın alınan mal veya hizmetin maliyetine aktarılarak kapatılacaktır. 30.09.2024 tarihi itibariyle bilançoda yer alan verilen avans hesapları aynı şekilde düzeltme işlemine tabi tutulmaya devam edecektir.

Öte yandan, verilen avanslar yıllara yaygın inşaat ve onarma işine ilişkin bir mal ve hizmet alımına ilişkin olarak ödenmişse avans hesaplarında ödeme tarihinden mahsup tarihine kadar ortaya çıkan enflasyon farklarının 170 hesapta muhasebeleştirilmesi gerekiyor. Benzer durum yapılmakta olan yatırımlar için verilen avanstan kaynaklanan enflasyon farkları içinde geçerlidir.

Alınan avansların durumuna gelince. 31.12.2023 tarihli bilançolarda yer alan parasal olmayan kıymet mahiyetindeki alınan avans hesapları enflasyon düzeltmesine tabi tutulmuş ve alınan avansların enflasyon düzeltmesine tabi tutulması sonucu oluşan farklar avans kapatıldığında gelir hesaplarına intikal ettirilerek kapatılmış ve 2024 yılı I. ve II. geçici vergi beyannamelerinde vergiye tabi olmayan gelir olarak matrahtan indirimi konusu yapılmıştır. Matrahtan indirim konusu yapılacak enflasyon farkları 2023 yılı enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan farklarla sınırlıdır.

Benzer durum III. geçici vergi dönemi içinde geçerlidir. 2024 takvim yılı içerisinde yapılan düzeltmelerden kaynaklı enflasyon fark hesapları avans hesapları kapatılırken gelir hesabına aktarılacak ancak beyanname üzerinde indirim konusu yapılamayacaktır. Bu durumu gözden kaçırmayın. 30.09.2024 tarihi itibariyle bilançoda yer alan alınan avans hesapları aynı şekilde düzeltme işlemine tabi tutulmaya devam edecektir.

Page 35 of 1348

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • BORSAYA AÇILAN ŞİRKETLER AÇISINDAN EMİSYON PRİMLİ PAYLARA YÖNELİK ÖRNEK UYGULAMA EMİSYON PRİMİ TİCARİ KARA DÂHİL DEĞİLDİR. ÖZKAYNAKLAR ARASINDA 520 PAY…
  • Yatırım Teşvik Belge Kapsamında KDV İstisnası Yatırım Teşvik Belgesi Sahibi Mükellefe Belge Kapsamındaki:· Makine Ve Teçhizat İthal…
  • 258- YAPILMAKTA OLAN YATIRIMLAR HESABINA AİT ENFLASYON DÜZELTME FARKLARININ KAYDİLDİĞİ 549 ÖZEL FONLAR HESABININ YENİDEN DEĞERLEME FARKLARI MUHASEBELEŞTİRİLMEYECEK Bilindiği gibi 7529 sayılı Kanunla; Yapılmakta Olan Yatırımlar hesabının düzeltme…
Top