Mehmet Özdoğru
GEÇİCİ VERGİ DÖNEMİNDE KUR FARKI DEĞERLEMESİ
- Fatura düzenlenmez.
- KDV hesaplanmaz.
- Kur farkı geliri için 646 kambiyo karları hesabı kullanılır.
- Kur farkı gideri için 656 kambiyo zararları hesabı kullanılır.
- “320 satıcılar hesabı” vb. Hesaplarda yer alan tutarların vergi usul kanununun 280. Maddesi kapsamında değerlemesinden kaynaklanabilecek kur farkı giderleri ise finansman gider kısıtlaması kapsamında değerlendirilecektir.
KUR FARKINA YÖNELİK DEĞERLEME VE FATURA KESİMİ ÖRNEKLE ANLATIMI
20 Mayıs Tarihli KDV Hariç 10.000,00 Dolar Tutarında Mal Satılmıştır. Buna Yönelik Ödeme İse 28 Ağustos Günü TL Cinsinden Bankadan Ödenmiştir.
Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara Göre:
- Türkiye’de Yerleşik Kişilerin Kendi Aralarında Akdedecekleri;
- Taşıt Satış Sözleşmeleri Dışında Kalan
- Menkul Satış Sözleşmelerinde ( MAL SATIŞI DÂHİL)
- Sözleşme Bedelini Ve Bu Sözleşmelerden Kaynaklanan Diğer Ödeme Yükümlülüklerini Döviz Cinsinden Veya Dövize Endeksli Olarak Kararlaştırmaları Mümkündür.
- Ancak Söz Konusu Sözleşmelere İlişkin Belirtilen Haller Dışında Kalan Ödeme Yükümlülüklerinin TL Cinsinden Yerine Getirilmesi Ve Kabul Edilmesi Zorunludur. KİRALAMA SÖZLEŞMELERİNDE İSE BU ŞART YOKTUR.
DÖVİZ ALIŞ KURU |
YAPILACAK İŞLEMLER |
|||||
Tarih |
TL |
Dolar Tutar |
TL Tutar |
TL KDV |
TL Toplam |
|
20.05.2024 |
32,1940 |
Mal Satış Faturası |
10.000,00 |
321.940,00 |
64.388,00 |
386.328,00 |
30.06.2024 |
32,8262 |
20.05.2024 -30.06.2024 Kur Farkı Geliri |
6.322,00 |
|||
27.08.2024 |
33,9577 |
20.05.2024 -30.06.2024 Kur Farkı Geliri |
11.315,00 |
|||
Kur Farkı Faturası |
17.637,00 |
3.527,40* |
21.164,40 |
|||
Ödeme Tarihi Kümülâtif Değeri |
339.577,00 |
67.915,40 |
407.492,40 |
* 20.05.2024 -28.08.2024 Kur Farkı Geliri KDV Toplamı
- Dönem Sonu Değerleme İşlemlerine Yönelik Kur Değerlemesinde Fatura Düzenlenmez Ve KDV Hesaplanmaz.
- KDV Dâhil Toplam Bedelin Dövize Endeksli Olarak Belirlenmesi Durumunda Vergiyi Doğuran Olayın Meydana Geldiği Tarih İle Ödeme Tarihi Arasında Ortaya Çıkan Kur Farkı Bedeline İÇ YÜZDE ORANI Uygulanarak KDV Hesaplanır. Yani 27.08.2024 Tarihinde 10.000,00 Dolar Karşılığı Olan 407.492,40 TL KDV Dâhil Tutar Olduğu İçin İç Yüzde Yapılarak 339.577,00 TL KDV Hariç Tutar Bulunur ve KDV Hesaplanır.
MUHASEBE KAYITLARI
SATICI |
ALICI |
|
20.05.2024 |
120 Alıcılar Hesabı 386.328,00 600 Yurtiçi Satışlar Hesabı 321.940,00 391 Hesaplanan KDV Hesabı 64.388,00 |
153 Ticari Mallar Hesabı 321.940,00 191 İndirilecek KDV Hesabı 64.388,00 320 Satıcılar Hesabı 386.328,00 |
30.06.2024 |
120 Alıcılar Hesabı 6.322,00 646 Kambiyo Karları Hesabı 6.322,00 |
656 Kambiyo Zararları Hesabı 6.322,00 320 Satıcılar Hesabı 6.322,00 |
27.08.2024 |
102 Bankalar Hesabı 407.492,40 120 Alıcılar Hesabı 392.650,00 646 Kambiyo Karları Hesabı 11.315,00 391 Hesaplanan KDV Hesabı 3.527,40 |
320 Satıcılar Hesabı 392.650,00 656 Kambiyo Zararları Hesabı 11.315,00 191 İndirilecek KDV Hesabı 3.527,40 102 Bankalar Hesabı 407.492,40 |
- Kur Farkı Yönünden Gelir 2 bölümden oluşmakta ancak KDV tahsil tarihinde oluşmaktadır.
Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
GİB, Yurt Dışına Çıkış Harcı Uygulama Genel Tebliğ Taslağı Hazırladı
5597 sayılı Yurt Dışına Çıkış Harcı Hakkında Kanun ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda düzenlenen yurt dışına çıkış harcının, 7524 sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 51 inci maddesiyle yapılan değişiklik sonrası uygulamasına ve ödeme şekillerinin yeniden belirlenmesine ilişkin usul ve esasların yer aldığı Yurt Dışına Çıkış Harcı Uygulama Genel Tebliğ Taslağı oluşturulmuştur.
Bu taslakta yer alan konuların geliştirilmesi, değiştirilmesi veya katkıda bulunulması ile ilgili görüş ve önerilerinizi 22/11/2024 tarihine kadar This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it. e-posta adresine iletebilirsiniz.
Tebliğ Taslağına ulaşmak için tıklayınız.
1/1/2025’de Daha Fazla Para Ödeyerek Gün Satın Alacaksınız
Prim gün sayısı eksik olan kişiler askerlik, doğum, yurtdışı borçlanması, halk eğitimde usta öğreticilikte geçen eksik günlerin borçlanılması, ücretsiz izin sürelerinin borçlanılması(memurlarda), doktora ve tıpta uzmanlık süreleri için SGK’ya prim borçlanması yapabiliyor.
Borçlanma tutarları asgari ücretin brüt tutarına göre belirleniyor. Borçlanmalar asgari ücretin %32’sidir. Yurtdışı borçlanması ise %45’dir.
31/12/2024’e kadar SGK’ya prim borçlanması için müracaatta bulunacaklar mevcut asgari ücrete göre borçlanma yapacaklar. 1.1.2025 ve sonrasında SGK’ya prim borçlanması yapacak olanlar asgari ücrete yapılacak zam oranında yeni tutarlarla borçlanma yapacaklar. Asgari ücrete %25-30 arasında zam yapılacağını düşünüyoruz. Bu oranlarda bir zamdan etkilenmek istemiyorsanız 31 Aralık 2024’e kadar borçlanmalarınızı yapabilirsiniz. Borç size tebliğ edildiğinde yurtdışı borçlanmanızı 90 gün diğer borçlanmaları ise 30 gün içinde zamsız ödeyebilirsiniz…
Borçlanmalar asgari ücret ve yedi buçuk katına kadar istediğiniz tutarlara göre yapılmaktadır.
Emeklilikte son 2520 güne dikkat edin!
Dava açarak Bağ-Kur’dan kurtulabilirsiniz!
Emekli olacakların çalışma statüleri SSK/Bağ-Kur/Emekli Sandığı/ Banka Sandığına göre prim gün sayılarını tamamlamaları gerekir.
8/9/1999 tarihine kadar yaş şartı olmadan;
SSK ve Banka Sandıklarında kadın ve erkeklerin ilk işe başlama tarihine göre 5000 gün ile 5975 gün arasında kademeli olarak belirlenen prim gün sayısının tamamlanması gerekir.
Bağ-Kur ve Emekli Sandığında ise kadınların 7200, erkeklerin 9000 prim gün sayısını tamamlaması gerekir.
Birden fazla sosyal güvenlik statüsünde tabi primleri olan kişilerin emeklilikte hangi statüden emekli olacakları son ödenen 2520 güne göre belirlenir.
Bu uygulama 1.10.2008’de kaldırıldı ancak 1.10.2008’e kadar sosyal güvenlik sistemine giren kişilerin emeklilikte son 2520 gün kuralına dikkat etmesi gerekiyor.
Tek bir statüde çalışanların emekli olacağı statü bellidir, ancak Son 2520 gün içinde birden fazla statüde prim ödenmiş ise hangisi fazla ise o statünün şartlarını tamamlayıp emekli olmanız gerekir.
Bu uygulama emeklilikte mağduriyet yaşatan bir uygulamadır.
Örneğin; 5600 günle SSK’dan emeklilik hakkı kazanan bir kişinin 4339 günü SSK ve son 2520 gün içinde 1261 günden daha fazla Bağ- Kur günü varsa bu kişi SSK’dan emeklilik hakkını kaybeder, Bağ- Kur statüsüne geçer, Bağ-Kur’dan da emekli olabilmesi için kadınsa 7200, erkekse 9000 günü tamamlaması gerekir. Ya da tekrar SSK statüsüne geçmesi için ayrıca 1261 gün daha SSK’lı çalışması gerekir.
Bu kuralı bilmeyenler emeklilik süreçlerini uzatırlar.
Bu konuda yargıya da taşınmış durumda, sadece SSK günleri ile emekliliğini hak eden fakat son 2520 gün içinde 1261 günden fazla Bağ-Kur günü olanlar dava açarak SSK’dan emekli olabiliyorlar.
Yargıtay, Sigortalı istemedikçe hizmetler birleştirilemez diyor.
Yargıtay 10.Hukuk Dairesi, Karar No: 2021/5424 SSK’lı ve Bağ-Kur’lu çalışması bulunan kişinin sadece SSK prim günleri ile emeklilik hakkını elde etmesi durumunda 2829 Saylı Kanuna göre hizmetlerin zorla birleştirilemeyeceğini söylüyor.
Örneğin SSK’dan 5600 günle emekli olacak bir kişinin SSK’dan 5600 günü varsa ve sonrasında 1261 günden fazla Bağ-Kur ödemiş ise bu durumda Bağ-Kur’dan 9000 günü tamamlamasına gerek olmadan sadece SSK günleri ile emekli olabileceğini ifade ediyor.
Özgür ERDURSUN
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
https://www.dunya.com/kose-yazisi/112025de-daha-fazla-para-odeyerek-gun-satin-alacaksiniz/752494
KDV İadesi Alayım Derken İncelemeye Girmeyin
Değerli okurlar KDV iadesi işletmelerin satın almış oldukları mal ve hizmetler üzerinden ödedikleri katma değer vergisinin kanun ve tebliğlerde düzenlenmiş şartlar dâhilinde geri alınmasını sağlayan bir süreçtir.
KDV uygulaması ve KDV iadeleriyle ilgili 26/4/2014 tarihli ve 28983 sayılı Resmî Gazete’de Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliği yayımlanmış ve daha sonra da tebliğ üzerinde çok sayıda değişiklik yapılmıştır. 31 Ekim 2024 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan 52 Seri Nolu Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ ile KDV Uygulama ve İadelerine yönelik olarak çok sayıda değişiklik yapılmıştır. Tebliğ açıklamaları çerçevesinde KDV iadelerinde vergi incelemesi ile iade yazılarına süresinde cevap verilmemesi halinde mükelleflerin vergi incelemesine sevk edilmesi konusu ele alınacaktır.
KDV iadeleri vergi incelemesiyle yerine getirilecek mükellefler
Tebliğ düzenlemesine göre, haklarında, düzenledikleri veya kullandıkları belgelerin gerçeğe aykırı olduğuna ilişkin delil ve karineleri içeren rapor veya tespit bulunan veya bu mükelleflerle ilişkili olan aşağıdaki mükelleflerin iade talepleri vergi inceleme raporu sonucuna göre yerine getirilir.
-Vergi Usul Kanununun (153/A) maddesi kapsamına giren mükellefler,
-Sahte belge veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme fiiline iştirak eden mükellefler de dâhil olmak üzere sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme ya da kullanma konusunda haklarında “olumsuz rapor” veya “olumsuz tespit” bulunan mükellefler,
-Sahte belge veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme konusunda haklarında “olumsuz rapor” veya “olumsuz tespit” bulunan mükelleflerin raporun ait olduğu dönemdeki ortakları, kanuni temsilcileri, bunların kurdukları veya ortak oldukları mükellefler ile kanuni temsilcisi oldukları mükellefler,
-Haklarında beyanname vermeme, defter ve belge ibraz etmeme ve adresinde bulunamama konusunda tespit bulunan mükellefler,
-Haklarında “olumsuz rapor” veya “olumsuz tespit” bulunan mükelleflerden doğrudan mal ve/veya hizmet alan mükellefler.
KDV iade eksiklik yazılarına dikkat
Mükellefler veya Yeminli Mali Müşavirler tarafından KDV iadesi talep edildikten sonra vergi daireleri tarafından sistem üzerinden kontroller yapılmakta ve tespit edilen eksiklikler giderilerek iade sürecine devam etmek için mükelleflere veya Yeminli Mali Müşavirlere eksiklik yazıları tebliğ edilmektedir. Konuya ilişkin olarak tebliğde yapılan açıklamada ise, mükelleflerin KDV iade taleplerinin teminat veya Yeminli Mali Müşavir raporu karşılığı yerine getirilmesi uygun görülen işlemlere ilişkin yapılan kontrollerde tespit edilen eksiklik veya olumsuzlukların verilen sürede mevzuata uygun şekilde giderilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Eksiklik veya olumsuzlukların verilen sürede giderilememesi halinde iade talebinin 15 gün içinde incelemeye sevk edileceği ve düzenlenen vergi inceleme raporu sonucuna göre işlem yapılacağı açıklanmıştır. Bu kapsamda incelemeye sevk edilen iade taleplerinin, iadesi talep edilen tutarın %150’si oranında banka teminat mektubu verilmesi halinde yerine getirileceği, teminatın vergi inceleme raporu sonucuna göre çözüleceği açıklanmıştır. Bu açıklamalara göre KDV iade talebinde bulunan mükelleflerin veya Yeminli Mali Müşavirlerin eksiklik yazılarını takip etmeleri ve süresinde cevap vermeleri çok daha önemli hale gelmiştir.
Mahmut Bülent YILDIRIM
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
https://www.dunya.com/kose-yazisi/kdv-iadesi-alayim-derken-incelemeye-girmeyin/752487
Enflasyon Düzeltmesine İlişkin Vergileme Ertelemesi Ve Yeni Sirküler Açıklamaları
30.10.2024 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 7529 sayılı Kanun’la yapılan düzenlemeler uyarınca, 01.01.2024 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere;
- “Yapılmakta Olan Yatırımlar Hesabı”nda izlenen yatırım harcamalarının enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan kazançlarının dönem kazancıyla ilişkilendirilmemesi, dolayısıyla, yatırım döneminde vergilendirilmemesi,
- Tasfiye ve iflas halindeki şirketler ile iktisadi devlet teşekkülleri ve kamu iktisadi kuruluşlarının enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan kazançlarının vergiye tabi tutulmaması,
sağlanmıştır.
Öte yandan, 1 Kasım 2024 tarihinde Gelir İdaresi Başkanlığının internet sitesinde yayımlanan 176 Nolu Vergi Usul Kanunu Sirküleri ile; enflasyon düzeltmesi uygulamasına yönelik bazı hususlara ilişkin örneklere de yer verilmek suretiyle ilave açıklamalar yapılmış olup, anılan açıklamalar aşağıda özetlenmiştir:
1- Stokların Düzeltilmesinde Kullanılabilecek Basit Ortalama Yöntemindeki “Bir Önceki Geçici Vergi Dönemi” İfadesinin Anlamı
555 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile basit ortalama hesap yöntemine ilişkin açıklamalar yapılırken her bir geçici vergi döneminde de enflasyon düzeltmesinin uygulanacağından hareketle gerekli tanımlamalar yapılmıştır. Bu bakımdan, stokların düzeltilmesinde kullanılabilecek basit ortalama yöntemindeki katsayıların doğru hesaplanabilmesi için söz konusu formülde enflasyon düzeltmesinin uygulanmadığı geçici vergi dönem sonundaki fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) yerine, enflasyon düzeltmesinin uygulandığı en son geçici vergi dönemi ya da hesap dönemi sonundaki fiyat endeksinin (Yİ-ÜFE) dikkate alınması gerekmektedir.
Dolayısıyla, 2024 yılının ikinci geçici vergi döneminde enflasyon düzeltmesi uygulayan mükelleflerin söz konusu formülde Aralık/2023 dönemine ait Yİ-ÜFE endeksini kullanmaları, üçüncü geçici vergi döneminde ise Haziran/2024 dönemine ait Yİ-ÜFE endeksini dikkate almaları uygundur. 560 ve 563 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri uyarınca 2024 yılının geçici vergi dönemlerinde enflasyon düzeltmesi uygulamayan mükelleflerden hesap dönemi sonunda (31.12.2024 tarihinde) basit ortalama yöntemini kullanacaklar ise bir önceki geçici vergi dönemi sonu endeksi olarak Aralık/2023 dönemine ait Yİ-ÜFE endeksini uygulayacaklardır.
2- "178- Yıllara Yaygın İnşaat Enflasyon Düzeltme Hesabı" İle "358- Yıllara Yaygın İnşaat Enflasyon Düzeltme Hesabının" Enflasyon Düzeltmesi Karşısındaki Durumu
"17- Yıllara Yaygın İnşaat ve Onarım Maliyetleri" hesap grubundaki yıllara sâri inşaat işlerine ilişkin maliyetler ile "35- Yıllara Yaygın İnşaat ve Onarım Hakedişleri" hesap grubundaki hakediş bedellerine enflasyon düzeltmesi uygulanması sonrasında ortaya çıkan düzeltme farkları "697- Yıllara Yaygın İnşaat Enflasyon Düzeltme Hesabı”nda takip edilmektedir.
“697 numaralı” söz konusu hesabın alacak ve borç kalanı vermesi durumuna göre "178- Yıllara Yaygın İnşaat Enflasyon Düzeltme Hesabı" veya "358- Yıllara Yaygın İnşaat Enflasyon Düzeltme Hesabı"na devredilerek bu hesap kapatılacaktır. Bu bakımdan, yıllara sâri inşaat ve onarma işlerine ait maliyet ve hakedişlere ilişkin düzeltmelerin “Enflasyon Düzeltme Hesabı” yerine “Yıllara Sâri İnşaat Enflasyon Düzeltme Hesabı”na kaydedilmesi ve bu hesabın işin bitiminde kâr/zarar hesabına intikal ettirilmesi gerekmektedir.
Dolayısıyla, sonuç hesabı olan, yıllara yaygın inşaat enflasyon düzeltme hesabının kalan bakiyelerinin takip edildiği "178- Yıllara Yaygın İnşaat Enflasyon Düzeltme Hesabı" veya "358- Yıllara Yaygın İnşaat Enflasyon Düzeltme Hesabı”nda yer alan bakiyeler, ayrıca enflasyon düzeltmesine tabi tutulmayacaktır.
3- Enflasyon Düzeltmesi Sonrası Ar-Ge ve Tasarım Harcamalarının Alt Hesabında İzlenen Düzeltme Farklarının Ar-Ge Ve Tasarım İndirimine Konu Edilip Edilmeyeceği Hususu
Ar-Ge merkezlerinde yapılan bir harcamanın Ar-Ge ve tasarım indirimine konu edilebilmesi için bu harcamanın Ar-Ge, yenilik veya tasarım faaliyeti kapsamında; tasarım merkezlerinde yapılan bir harcamanın indirime konu edilebilmesi için ise bu harcamanın münhasıran tasarım faaliyeti kapsamında yapılmış olması esastır.
Bu bakımdan, Ar-ge ve tasarım indirimine konu edilebilecek harcamaların fiilen yapılmış olması, diğer bir ifadeyle indirim konusu yapılabilecek harcama tutarlarının bir faaliyet kapsamında gerçekleştirilmesi gerekmekte olup, "263 Araştırma ve Geliştirme Giderleri" hesabında aktifleştirilen harcamaların enflasyon düzeltmesine tabi tutulmasından kaynaklı fark tutarlarının, Ar-Ge ve tasarım indirimine konu edilmesi mümkün değildir.
1. İndirimli Kurumlar Vergisi Uygulaması Kapsamında Enflasyon Düzeltmesi Sonrası Bilançonun Aktifinde İzlenen Harcamalara İlişkin Düzeltme Farklarının Yatırıma Katkı Tutarının Hesabında Dikkate Alınıp Alınmayacağı
Yatırım teşvik belgesi kapsamındaki yatırımlardan elde edilen kazançlara, ilgili teşvik belgesinde yer alan yatırıma katkı ve vergi indirim oranları dikkate alınarak yatırımın kısmen veya tamamen işletilmesine başlanılan hesap döneminden itibaren, yatırıma katkı tutarına ulaşılıncaya kadar indirimli kurumlar vergisi uygulanabilmektedir.
Yatırımın tamamlanması şartıyla, indirimli kurumlar vergisi uygulanmak suretiyle yararlanılan kısmı hariç olmak üzere kalan yatırıma katkı tutarı ise yatırımın tamamlandığı hesap dönemini izleyen yıllarda Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre bu yıllar için belirlenen yeniden değerleme oranında artırılmaktadır. Bu şekilde yeniden değerleme oranında artırılmış tutarlar indirimli kurumlar vergisine konu edilmektedir. Bu nedenle, enflasyon düzeltmesi sonrası bilançonun aktifinde izlenen harcamalara ilişkin enflasyon düzeltme farkları yatırıma katkı tutarının hesabında dikkate alınmayacak ve bu farklar indirimli kurumlar vergisi uygulamasına konu edilmeyecektir.
2. Enflasyon Düzeltmesi Sonrası Oluşan Kar veya Zararların İstisna Kazançlar Karşısındaki Durumu
555 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde vergiden istisna edilen kazançların enflasyon düzeltmesine tabi tutulan bilançolara göre tespit edileceği ve enflasyon düzeltmesine tabi tutulmuş kazanç tutarlarının beyannamede istisna olarak dikkate alınabileceği belirtilmiştir.
Dolayısıyla faaliyetlerinden elde ettikleri kazançlarının bir kısmı gelir veya kurumlar vergisinden istisna olan mükellefler, bilançolarını dönem sonlarında enflasyon düzeltmesine tabi tutacaklar ve düzeltme sonrası oluşan enflasyon düzeltmesi kar veya zararlarından istisna faaliyetlere isabet eden kısımlarını vergiye tabi kazancın tespitinde dikkate almayacaklardır.
Enflasyon düzeltmesi kar veya zararlarından istisna faaliyetlere isabet eden kısmın tespitinde, istisna kazanç kapsamında olan faaliyetler ile istisna kazanç kapsamında olmayan faaliyetler arasında maliyet veya hasılat unsurları gibi unsurlar kullanılarak mükelleflerce uygun bir dağıtım anahtarı tespit edilecektir.
Öte yandan, Kurumlar Vergisi Kanununun 5/3 maddesi kapsamında istisna faaliyetlere tekabül eden zararların diğer vergiye tabi kurum kazancından indirimi yapılamadığından, enflasyon düzeltmesi zararları da kazancın tespitinde gider konusu yapılamayacaktır.
3. Münhasıran İhracat Faaliyetiyle İştigal Eden Kurumlar ile Sanayi Sicil Belgesini Haiz Olup Münhasıran Üretim Faaliyetiyle İştigal Eden Kurumlarda Enflasyon Düzeltmesi Sonrası Kurumlar Vergisi Oranının Tespiti
İhracat yapan kurumların münhasıran ihracattan elde ettikleri kazançlarına kurumlar vergisi oranı 5 puan, sanayi sicil belgesini haiz ve fiilen üretim faaliyetiyle iştigal eden kurumların münhasıran üretim faaliyetinden elde ettikleri kazançlarına ise kurumlar vergisi oranı 1 puan indirimli uygulanmaktadır.
Kazançlarının bir kısmı Kurumlar Vergisi Kanununun 32 nci maddesi kapsamında yukarıdaki şekilde indirimli kurumlar vergisi oranına esas teşkil eden faaliyetlerden oluşmakla birlikte, indirimli oran uygulanmayan faaliyetleri de bulunan mükellefler, uygun bir dağıtım anahtarı kullanarak enflasyon düzeltmesi sonrası oluşan kar ya da zararlarına uygulayacakları kurumlar vergisi oranlarını tespit edeceklerdir. Diğer bir ifadeyle, kazancına indirimli kurumlar vergisi oranının uygulandığı faaliyetlerinin yanı sıra, %25 oranının uygulanacağı kazançları da bulunan mükellefler; maliyet, hasılat gibi unsurları dikkate almak suretiyle uygun bir dağıtım kullanacak ve bu dağıtım anahtarıyla enflasyon düzeltmesi sonucunda oluşan kar ya da zararlarına uygulayacakları kurumlar vergisi oranını tespit edeceklerdir.
4. Enflasyon Düzeltmesinden Kaynaklanan Kar/Zarar Farkı Kurum Kazancının Tespitinde Dikkate Alınmayan Mükelleflerde Enflasyon Düzeltmesi Kar/Zararlarının Bilançolarda ve Beyannamelerde Gösterilmesi
Bankalar, 6361 sayılı Kanun kapsamındaki şirketler, ödeme ve elektronik para kuruluşları, yetkili döviz müesseseleri, varlık yönetim şirketleri, sermaye piyasası kurumları, sigorta ve reasürans şirketleri, emeklilik şirketleri, tasfiye ve iflas hallerindeki şirketler, 233 sayılı KHK kapsamındaki iktisadi devlet teşekkülleri ile kamu iktisadi kuruluşları tarafından geçici vergi dönemleri de dahil olmak üzere 2024 ve 2025 hesap dönemlerinde yapılan enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan kâr/zarar farkı kazancın tespitinde dikkate alınmayacaktır.
Bu mükellefler de diğer mükellefler gibi dönem sonlarında düzeltme işlemlerini yapacaklar ve yapılan düzeltme işlemlerinin sonuçlarını gelir tablosunda göstereceklerdir. Düzeltme işlemi sonucuna göre, enflasyon düzeltmesi zararının oluşması halinde, söz konusu zarar tutarı beyannamede kanunen kabul edilmeyen gider satırına, enflasyon düzeltmesi karının oluşması halinde ise söz konusu kar tutarı beyanname üzerindeki diğer indirimler satırına yazılarak enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan kâr/zarar farkının kazancın tespitinde dikkate alınmaması sağlanacaktır.
5. Finansman Gider Kısıtlaması Uygulamasında Dikkate Alınacak Bilançonun Tespiti
1/1/2024 tarihinden sonraki geçici vergi dönemleri dahil dönem sonlarında düzeltilmiş bilançolardaki tutarlar dikkate alınarak finansman gider kısıtlaması hesaplaması yapılacaktır.
6. Depozito ve Teminat Hesapları ile Gelecek Döneme Ait Gider Hesaplarının Düzeltilmesi Sonucu Oluşan Fark Tutarlarının Vergiye Tabi Matrahın Tespitindeki Durumu
a. Alınan veya verilen depozito ve teminatlar
Alınan ve verilen depozitoların belli bir mal veya hizmet miktarına endekslenmeleri halinde, parasal olmayan kıymet kabul edilmesi ve enflasyon düzeltmesine tabi tutulması gerekmektedir.
Parasal olmayan kıymet mahiyetindeki alınan depozitoların enflasyon düzeltmesine tabi tutulması sonucu oluşan farklar 698 Enflasyon Düzeltmesi Hesabında gider kaydedilecek, depozito geri verildiğinde ise gelir hesaplarına intikal ettirilecektir.
Parasal olmayan kıymet mahiyetindeki verilen depozitoların enflasyon düzeltmesine tabi tutulması sonucu oluşan fark, 698 Enflasyon Düzeltmesi Hesabında gelir kaydedilecek, depozito geri alındığında gider hesaplarına intikal ettirilecektir.
b. Gelecek dönemlere ait giderler
“180 Peşin ödenen ve cari dönem içinde ilgili gider hesaplarına kaydedilmemesi gereken, gelecek döneme ait giderler” ve “280 Peşin ödenen ve cari dönem içinde ilgili gider hesaplarına kaydedilmemesi gereken gelecek yıllara ait giderler” parasal olmayan kıymet olarak sayılmış olup, dönem sonu itibari ile söz konusu hesaplarda yer alan tutarların enflasyon düzeltmesine tabi tutulması gerekmektedir.
Gelecek yıllara ait giderlerin 2023 yılı enflasyon düzeltmesi sonucu oluşan gelir farkları vergilemeye esas alınmamıştır. Bu nedenle, anılan giderlerin 2024 yılında gider hesaplarına aktarılması halinde, enflasyon farkları vergileme esnasında gider olarak dikkate alınmayacak, beyannamede kanunen kabul edilmeyen giderler kısmında gösterilecektir.
7. Öz Sermaye Hesaplarına Ait Düzeltme Farkları 2023 Yılı Enflasyon Düzeltmesinden Kaynaklanan Geçmiş Yıl Zararlarına Mahsup Edilen veya Sermayeye Eklenmiş Olan Mükelleflerin Tasfiyesi Edilmesi
Enflasyon düzeltmesine ilişkin yasal düzenlemeler uyarınca, öz sermaye kalemlerine ait enflasyon farkları düzeltme sonucu oluşan geçmiş yıl zararlarına mahsup edilebilmekte veya kurumlar vergisi mükelleflerince sermayeye ilave edilebilmektedir.
Öte yandan, sermayeye eklenmiş olan öz sermaye kalemlerine ait enflasyon fark hesaplarının, tasfiye sebebiyle ortaklara dağılması halinde ise söz konusu tutarlar işletmeden çekilmiş sayılacak ve çekilen bu tutarlar, Kurumlar Vergisi Kanununun “Sermaye Azaltımında Vergileme” başlıklı 32/B maddesi hükmü dikkate alınarak vergilenecektir. Akif AKARCA / Dr.Mehmet ŞAFAK
Geçici Vergide Yapılması Gerekenler
Gelir vergisi mükelleflerinden ticari kazanç sahipleri ile serbest meslek kazancı sahipleri ve kurumlar vergisi mükellefleri, altışar aylık dönem kazançları üzerinden, yıllık gelir veya kurumlar vergilerinden mahsup edilmek üzere, geçici vergi ödemekle yükümlü tutulmuşlardır. Ancak kanunla altışar aylık olarak belirlenen geçici vergi dönemleri, 2000/329 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca önce 2000 yılının 2. altı ayına mahsus olmak üzere, daha sonra 2000/1514 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kalıcı olarak üçer aylık dönemler şeklinde belirlenmiştir. (Daha sonra son dönemin kaldırılması dışında üçer aylık dönem uygulaması sürmektedir) İlk önce kanunu fiili duruma uydurmak gerekmektedir.
Geçici verginin oranı, gelir vergisi mükellefleri için % 15, kurumlar vergisi mükellefleri için cari dönemde uygulanan vergi oranıdır. Ancak bu mükellefler, geçici vergi dönemi içerisinde kendilerine yapılan ödemelerden kesilen vergileri, hesaplayacakları geçici vergiden mahsup hakkına sahiptirler. Serbest meslek kazançları % 20 oranında stopaja tabi tutulduğu için, pek çok serbest meslek erbabı fiilen geçici vergi ödememekte, sadece beyan gibi şekli bir yükümlülüğü yerine getirmektedir. İkinci olarak bir önceki yıl kazançlarının % 75 - 80’i stopaja tabi kazançlardan oluşan mükellefler izleyen yıl için geçici vergi beyannamesi vermekten muaf tutulabilir. Hazine burada sadece az buçuk damga vergisinden olur.
Geçici vergi döneminin kapanmasından sonra, geçici vergi beyanlarının incelenmesi sırasında, geçici verginin eksik beyan olunduğunun vergi idaresi tarafından tespiti halinde, eksik geçici vergi, ikmalen veya re’sen tarh olunur. Bu eksik beyan olgusu, aynı zamanda vergi ziyaına da yol açtığından ceza ve gecikme faizinin de beraberinde doğumuna yol açar. Ancak eksik beyanda bulunulduğunun, yıllık verginin vergilendirme döneminin kapanmasından sonra saptanması halinde, tarh olunacak geçici verginin mahsup olanağı artık kalmamış olacağından, geçici vergi tarhiyatı yapılamaz. Bu durumda mükelleflerden sadece, ceza ve gecikme faizi aranır. Böyle bir durumda aranacak olan gecikme faizinin ise, geçici verginin normal beyan ve ödeme tarihi ile mahsup olanağı bulunan yıllık beyan tarihi arasındaki süre ile sınırlı olması gerekir. Maliye Bakanlığı da gecikme faizinin hesabı konusunda 16.5.2000 tarih ve 2000/6 sayılı Uygulama İç Genelgesi ile bu yönde görüş açıklamıştır. Üçüncü olarak İç Genelgeye dayalı uygulamanın Yasaya işlenmesi gerekmektedir.
Burada yıl kapanıp yıllık beyanname verildikten sonra ceza uygulanması da ceza hukukunun temel ilkesi olan ve daha önce yasal dayanaklarını yazdığım “non bis in idem” (bir fiile birden fazla ceza verilemeyeceğine ilişkin) ilkesine açıkça aykırıdır. Bu hususun da gözden geçirilmesi gerekmektedir. Şarttır. Çünkü bir mükellefin AİHM’e müracaatı halinde, Bakanlık zor durumda kalabilir. Yıllık vergi matrahının eksik beyan edilen geçici vergi matrahını da kavradığı hallerde artık geçici vergi için ayrıca ceza tarhiyatı yapılmaması gerekmektedir. Dördüncü olarak bu hususun Kanunda vurgulanması gerekmektedir.
Geçici vergi matrahının mükelleflerce dönem sonu işlemlerine ilişkin kayıtlar yapılmadan ve dönem sonu işlemlerinden bir kısmı ihmal edilerek belirlenmesi dolayısıyla, mükelleflerin hata yapma olasılıkları yüksektir. Bu durumu dikkat alan yasa koyucu, geçici vergi matrahlarında ileride bulunacak farklarla ilgili olarak %10 oranında bir hoş görü payı öngörmüştür. Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 120 maddesinde yer alan yasal düzenlemeye göre, “yapılan incelemeler sonucunda, geçmiş dönemlere ait geçici verginin %10’u aşan tutarda eksik beyan edildiğinin tespiti halinde, eksik beyan edilen bu kısım için re’sen veya ikmalen geçici vergi tarh edilir”.
Bu düzenleme uygulamada farklı yorumlara yol açmaktadır. Bizim anlayışımızda, geçici vergi beyannamesini verenlerden, inceleme konusu yapılıp, %10’u aşmayan oranda vergi farkı bulunan mükelleflerle ilgili tarhiyat yapılmasına engel bir hoşgörü hükmüdür. Yoksa bu düzenleme, yapılan incelemelerde % 10’dan fazla oranda vergi farkı olan mükelleflere yapılacak tarhiyatlarda, % 10’luk kısım için de tarhiyat yapılmasına engel değildir. Ancak Maliye Bakanlığı, 217 sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliğinde, “%10’u aşan kısım re’sen veya ikmalen tarhiyata konu olacaktır” şeklinde görüş açıklamıştır. Buna karşılık bir 27635 sayı ve 7.6.2000 tarihli Özelgede, “hesaplamanın, beyan edilmesi gereken matrah üzerinden yapılması gerektiği” şeklindeki açıklama yapılmıştır. Ancak Danıştay 3. Dairesi E.2005/1149 K.2005/1925 sayı ve 20.9.2005 tarihli Kararı ile –savunduğumuz görüş doğrultusunda-, eksik beyan edilen geçici verginin tamamı için yapılan tarhiyatın % 10’luk kısma tekabül eden bölümünü kaldıran Malatya Vergi Mahkemesi kararını bozmuştur. Kararda “Maliye Bakanlığı görüşünü duyuran tebliğlerde, geçici vergi matrahının yüzde 10'unu aşan tutarda noksan beyan edilmesi halinde bu oranı aşan kısmın vergilendirmeye konu yapılacağı yönündeki açıklamanın, yasadaki düzenleme karşısında etkili olmayacağı açıktır.” denilmiştir. Beşinci olarak bu konunun da yasada açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Ve nihayet altıncı olarak, geçici vergi dönemleri üçe indirilmiştir. Ancak bu yapılırken geçici vergi kapsamında olmayan dönem yaratılmıştır. Bu yanlışlığın giderilmesi için geçici vergi dönemlerinin dörder aylık dönemler olarak belirlenmesi gerekmektedir. Zaten bu düzeltme yapıldığı takdirde meslek mensuplarının yıllık beyanname dönemlerinde katlandıkları eziyet de asgari düzeye indirilmiş olacaktır.
Günümüzde artık vergi düzenlemelerinin, vergi kanunlarının aksayan yönlerine bakmaktan ziyade para getirip getirmeyeceğine bakılarak yapıldığının bilincindeysem de, yeni bir geçici vergi beyan döneminde olmamız sebebiyle daha önceki bu önerilerimi bir kez daha hatırlatayım dedim. Bumin DOĞRUSÖZ
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/gecici-vergide-yapilmasi-gerekenler/778425
Stokların Enflasyon Düzeltmesine Tabi Tutulması Konusunda, Geçmiş Dönem Geçici Vergi Matrahlarını Da İlgilendiren Açıklamalar Mükellef Ve Mali Müşavirleri Çileden Çıkarıyor!
Önerim, açıkça kanuna ve tebliğe aykırı olup, düzenlemenin gerekçesine de uygun bulunmayan sirküler açıklamasına itibar edilmemesi ve ikinci dönem için 31 Mart endeksini kullanan mükelleflerin düzeltme beyannamesi vermemeleri yönündedir.
Maliyenin 1 Kasım 2024 tarihinde kamuoyuna duyurduğu 176 Vergi Usul Kanunu (VUK) Sirküleri ile yaptığı açıklamalar, başta toplulaştırılmış yöntemler kullanılarak stokların enflasyon düzeltmesine tabi tutulmasına ilişkin kısımları olmak üzere çok büyük bir tepki topladı.
Bu konuyu değerlendirmeye geçmeden önce mevzuatımızda sirkülerlerin yerini ve niteliğini kısaca açıklamak isterim.
Mükellefler, VUK’un 413’üncü maddesi uyarınca Gelir İdaresi Başkanlığından (GİB) veya bu hususta yetkili kıldığı makamlardan, vergi durumları ve vergi uygulaması bakımından belirsiz, açık olmayan ve tereddüt yaratan hususlar hakkında yazı ile görüş isteyebiliyorlar.
Gelir İdaresi Başkanlığı, kendisinden istenen açıklamaları “özelge” ile cevaplandırıyor. Vergi sistemimizde özelge yoluyla görüş açıklanması başarılı bir şekilde uygulanıyor.
Özelge yoluyla mükellefe özel açıklama yapılıyor. Bu maddede 2010 yılında yapılan değişiklikle, mükelleflere topluca açıklama yapmaya olanak veren “sirküler” müessesesi ihdas edildi.
GİB, mükelleflerin ve vergi sorumlularının vergi durumları ve vergi uygulaması bakımından müphem ve tereddüdü mucip gördükleri hususlar hakkında tüm mükelleflere yönelik olarak uygulamaya yön vermek ve açıklık getirmek üzere sirküler yayımlayabiliyor.
Sirküler uygulaması tebliğden farklı yürüyor, tebliğ Resmi Gazete’de yayımlanarak kamuoyuna duyuruluyor. Çoğunlukla “düzenleyici işlem” niteliğinde olduğundan idari davaya konu edilebiliyor. Sirkülerler ise esasen “açıklama” niteliğinde ve Resmi Gazete’de değil GİB’in internet sitesinde yayımlanıyor.
Sirkülerlerin dava konusu edilip edilmeyeceği geçmişte çok tartışıldı. Danıştay önce sirkülerin dava konusu yapılamayacağı yönünde kararlar verdi, ancak sonradan görüş değiştirdi. Danıştay'ın mevcut içtihadına göre sirkülerlerin, mükelleflerin menfaatini doğrudan etkiler nitelikte uygulamalar içermesi halinde iptal davasına konu edilmesi mümkün bulunuyor.
Bu uzun girişten sonra 176 sayılı sirkülerin stoklara ilişkin tartışmalı bölümlerine geçebiliriz.
VUK’un mükerrer 298 inci maddesinin (A) fıkrasının (5) ve (8) numaralı bentleriyle Hazine ve Maliye Bakanlığına verilen yetkiye istinaden stokların düzeltilmesinde;
- Basit ortalama yöntemi,
- Stok devir hızı yöntemi,
olmak üzere iki tür toplulaştırılmış yöntem belirlenmiş bulunuyor. Mükelleflerin bu yöntemlerden herhangi birini seçebilmeleri mümkün.
Toplulaştırılmış yöntemlerin tercih edilmesi halinde mükellefler stokların düzeltmeye esas tutarlarını, düzeltmede esas alınacak tarihlere bağlı kalmaksızın, dönem ortalama düzeltme katsayısı ile veya stok devir hızına göre bulunan düzeltme katsayısı ile çarpmak suretiyle düzeltme işlemini gerçekleştirebiliyorlar.
Toplulaştırılmış yöntemleri uygulamak istemeyen mükellefler, uyguladıkları stok değerleme yöntemlerine göre tespit ettikleri düzeltmeye esas tutara, düzeltme/taşıma katsayılarını uygulamak suretiyle enflasyon düzeltmesi yapıyorlar.
Toplulaştırılmış yöntemlerden “basit ortalama yöntemi”, stokların düzeltmeye esas değeriyle “ortalama düzeltme katsayısı”nın çarpılması suretiyle uygulanıyor.
Bu formülde yer alan “ortalama düzeltme katsayısı”, VUK’un mükerrer 298/A maddesinde “malî tabloların ait olduğu aya ilişkin fiyat endeksinin, bu endeks ile bir önceki dönemin sonundaki fiyat endeksi toplamının ikiye bölünmesi sonucu bulunan endekse bölünmesiyle elde edilen katsayı” olarak tanımlanmış bulunuyor.
555 sıra no.lu VUK Tebliğinde, söz konusu katsayı hesabına ilişkin formül aşağıdaki gibi belirlendi:
176 sıra no.lu Sirkülerde; bu formülde yer alan “bir önceki geçici vergi dönemi” olarak enflasyon düzeltmesinin uygulanmadığı son geçici vergi döneminin değil, enflasyon düzeltmesinin uygulandığı en son geçici vergi dönemi ya da hesap döneminin dikkate alınması gerektiği açıklandı.
Sirkülerde yapılan açıklamaya göre;
* 2024 yılının ikinci geçici vergi döneminde enflasyon düzeltmesi uygulayan mükelleflerin formülde bir önceki geçici vergi dönemi olarak Aralık/2023 dönemine ait Yİ-ÜFE endeksini kullanmış olmaları gerekiyor.
* Üçüncü geçici vergi döneminde ise Haziran/2024 dönemine ait Yİ-ÜFE endeksini dikkate almaları zorunlu bulunuyor.
31 Aralık 2023 tarihli gelir tablosundaki brüt satışları toplamı 50 milyon TL’nin altında olduğu için 2024 yılının ikinci ve üçüncü geçici vergi dönemleri sonu itibarıyla enflasyon düzeltmesi yapmayan mükelleflerden yıl sonunda basit ortalama yöntemini kullanacakların da, bir önceki geçici vergi dönemi sonu endeksi olarak Aralık/2023 dönemine ait Yİ-ÜFE endeksini kullanmaları gerekiyor.
Sirkülerde yer alan bu açıklamanın hatalı olduğunu düşünüyorum.
Çünkü “ortalama düzeltme katsayısı”nın tanımı VUK’un mükerrer 298/A maddesinde hiçbir tereddüde yer vermeyecek açıklıkta yapılmış bulunuyor. İlgili hükümde sadece “bir önceki dönem” ifadesi kullanılmış olup, bu dönemin enflasyon düzeltmesi uygulanan bir dönem olduğuna dair herhangi bir belirleme yapılmamıştır.
Dolayısıyla, bu hesaplamada enflasyon düzeltmesi yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın bir önceki geçici veya hesap dönemi sonunun esas alınması gerekir. Bu nedenle, Sirkülerde yapılan bu açıklama açıkça kanuna aykırı bulunuyor.
Konuyu toplulaştırılmış yöntemlerin getirilme gerekçesinden hareketle değerlendirecek olursak, basit ortalama yönteminin ihdas edilme sebebinin, satın alma ve aktife giriş tarihlerinin belirlenmesinde güçlük yaşanabileceği düşüncesiyle, stokların genel bir kabulle 45 gün önce satın alındığının varsayılarak düzeltme katsayısının kolayca tespit edilmesinin sağlanması olduğunu görüyoruz.
Sirkülerdeki açıklama bu genel kabule aykırılık teşkil etmekte ve geçici vergi dönemlerinde enflasyon düzeltmesi yapmış ve yapmamış mükellefler arasında eşitsizliğe neden olmaktadır.
Sirkülerde yapılan bu açıklama, VUK’un mükerrer 298/A maddesinin uygulanmasına yönelik olarak 13/08/2004 tarihinde yayımlanan ve halen yürürlükte olan 338 sıra no.lu VUK Genel Tebliğine de aykırıdır.
Söz konusu Tebliğde verilen bir örnekte, enflasyon düzeltmesi yapılmayan 2004 yılının birinci geçici vergilendirme döneminden sonra enflasyon düzeltmesi yapılan 2004 yılının ikinci geçici vergilendirme döneminde “dönem ortalama katsayısı” hesaplanırken, bir önceki geçici vergi dönemi olarak enflasyon düzeltmesi yapılmamış dönem olan Mart 2024 dönemi esas alındığını görüyoruz. Yani enflasyon düzeltmesi yapılmış olan 31 Aralık 2003 tarihine göndermede bulunulmamış. Oysa aynı durumda 176 sıra no.lu Sirkülerde önceki dönem olarak 31 Mart 2024 tarihinin değil, 31 Aralık 2023 tarihinin esas alınması gerektiği ifade ediliyor. Özetle 176 sıra no.lu Sirküler halen yürürlükte olan 338 sıra no.lu VUK Genel Tebliğine de açıkça aykırı.
Peki şimdi geçmiş dönemler için ne yapılacak?
2024 yılı birinci geçici vergi dönemi için enflasyon düzeltmesi yaptırılmamıştı. İkinci dönem için ise 31 Aralık 2023 tarihli gelir tablosundaki brüt satışları toplamı 50 milyon TL’nin üstünde olanlar enflasyon düzeltme yaptılar.
Enflasyon düzeltmesi yapan mükelleflerin önemli bir kısmı stoklarını basit ortalama yöntemine göre düzelttiler ve bunların neredeyse tamamı önceki dönem olarak 31 Mart tarihini esas aldılar.
Şimdi bu mükellefler 176 sayılı Sirkülerdeki gecikmiş açıklamaya uyum sağlamak isterlerse, ikinci dönem düzeltme hesaplarını Aralık 2023 endeksine göre revize edecekler, yani daha yüksek enflasyon kazancı hesaplayacaklar ve dolayısıyla ikinci dönem geçici vergi beyannameleri için düzeltme vermeleri gerekecek.
Tabii ki izleyen dönemlerde de satılan stokların maliyetini bu şekilde düzeltilmiş değerlere göre belirleyecekler. Yani daha önce gelir yazdıkları tutarların satılan stoklara isabet eden kısmını gider yazacaklar. Bu durum zaman itibariyle geçici vergi ziyaına neden olabilir.
Önerim, açıkça kanuna ve tebliğe aykırı olup, düzenlemenin gerekçesine de uygun bulunmayan sirküler açıklamasına itibar edilmemesi ve ikinci dönem için 31 Mart endeksini kullanan mükelleflerin düzeltme beyannamesi vermemeleri yönündedir. Zaten geçici vergide yüzde 10’a kadar olan eksik beyanlar için vergi ziyaı cezası uygulanmamaktadır.
Sirkülere kamuoyunda çok ciddi bir tepki olduğundan, Maliyenin geri adım atması muhtemeldir. En azından yıl sonuna kadar beklemek tercih edilebilir.
Erdoğan Sağlam YMM
İHRACAT-ÜRETİM -GENEL VERGİ ORANINA TABİ MATRAH ÜÇGENİNDE YENİ ORTAK ENFLASYON DÜZELTME KAR VEYA ZARARI KURUMLAR VERGİSİ TEBLİĞİ İLE 176 NUMARALI SİRKÜLER ARASINDAKİ ÇELİŞKİ VAR
Bilindiği üzere, % 20 ve % 24 oranında kurumlar vergisi tabi matrah kısımları bulunurken öncelikle ihracat faaliyetinden elde edilen kazancın ticari bilanço karı içerisindeki payı bulunmakta ve bu pay vergi matrahı ile çarpılmak suretiyle % 20 vergiye tabi matrah kısmı, benzer şekilde üretim faaliyetinden elde edilen kazancın ticari bilanço karı içerisindeki payı bulunmakta ve bu pay vergi matrahı ile çarpılmak suretiyle % 24 oranında vergiye tabi matrah kısmı tespit edilmektedir. 176 numaralı VUK sirkülerinde ihracat ve üretim faaliyetlerinin yanı sıra, %25 oranının uygulanacağı kazançları da bulunan mükelleflerin; maliyet, hasılat gibi unsurları dikkate almak suretiyle uygun bir dağıtım kullanarak enflasyon düzeltmesi sonucunda oluşan kar ya da zararlarına uygulayacakları kurumlar vergisi oranını tespit etmeleri öngörülmüş. Ancak enflasyon düzeltme kar veya zararına doğrudan bir vergi oranı uygulanması fiilen mümkün gözükmemektedir.
Ben buradan şunu anlıyorum. İhracat, üretim ve genel oranda vergiye tabi matrah varsa ihracat ve üretimden faaliyetinden elde edilen kazancın tespit ederken "enflasyon düzeltme kar veya zararından" belirlenen uygun dağıtım anahtarıyla tespit edilen oranda anılan faaliyetlere pay verilmesidir. Zira yukarıda açıkladığımız üzere kurumlar vergisi tebliği düzenlemesi uyarınca üretim ve ihracattan elde edilen gelirin ticari bilanço karı içerisindeki payının belirlenmesi ve bu paya göre matrah üzerinden yüzde 20 ve 24 orana tabi matrahların tespit edilmesi gerekiyor. Bu matrahlardan sonra kalan kısım ise genel orana tabi matrah kısmını oluşturuyor.
Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur. Gelir tablosunda ticari bilanço karına ulaşırken enflasyon düzeltme karı eklenmekte veya enflasyon düzeltme zararı indirilmektedir. Hal böyle iken enflasyon düzeltme karının bir kısmına yüzde 20 veya yüzde 24 oranını uygulamak nasıl olacak?
176 numaralı sirkülerdeki 5 numaralı örnekte dağıtım anahtarı ile bulunan oranın enflasyon düzeltme karına uygulanarak ihracat ve üretimden elde edilen kazanca isabet eden kısmının bulunarak doğrudan bu tutara yüzde 20 veya 24 oranının uygulanması öngörülmüş gibi. Halbuki böyle bir hesaplama yukarıda açıkladığımız nedenlerle fiilen mümkün gözükmemektedir.
Vergisini Ödediğiniz Karı Dağıtabilecek Misiniz!
11 Şubat 2013 tarihli köşe yazımızın başlığı “Hangi kar dağıtılacaktır? VUK’a göre oluşan mı, TTK’ya göre oluşan mı?” şeklinde idi. Bu yazı sonrası konu çok tartışıldı ve Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu görüş düzeyinde bir açıklama yaparken, Ticaret Bakanlığı ise Tebliğ düzeyinde bir açıklama yaptı. Öncelikle bu görüşleri ele aldıktan sonra konu hakkındaki görüşümüze ve ne yapılması gerektiğine aşağıda yer vereceğiz.
KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMUNUN GÖRÜŞÜ
Türk Ticaret Kanununun (TTK) 88’inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca gerçek ve tüzel kişiler münferit ve konsolide finansal tablolarını düzenlerken, Kurumumuz tarafından yayımlanan, Türkiye Muhasebe Standartlarına (TMS) uymak zorundadır.
TTK’nın 88’inci maddesinin üçüncü fıkrasında “Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu, değişik işletme büyüklükleri, sektörler ve kâr amacı gütmeyen kuruluşlar için özel ve istisnai standartlar koymaya ve farklı düzenlemeler yapmaya yetkilidir. Bu standart ve düzenlemeler, Türkiye Muhasebe Standartlarının cüz’ü addolunur.” hükmü yer almaktadır. Dolayısıyla Kurumumuz tarafından yayımlanan Büyük ve Orta Boy İşletmeler için Finansal Raporlama Standardı da TMS’lerin cüz’ü olarak değerlendirilmektedir.
Bu kapsamda kâr payı dağıtımında Kurumumuz düzenlemeleri çerçevesinde TFRS’ye veya BOBİ FRS’ye göre hazırlanan finansal tabloların esas alınması gerekmektedir.
Bununla birlikte, TTK’nın 64’üncü maddesinin beşinci fıkrası uyarınca TTK’ya tabi gerçek ve tüzel kişiler, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun defter tutma ve kayıt zamanıyla ilgili hükümlerine uymak zorunda olup, kâr payı dağıtımında dikkate alınacak değerin belirlenmesinde başta vergi mevzuatı olmak üzere ilgili diğer mevzuattan kaynaklanabilecek muhtemel sorunların da göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
TİCARET BAKANLIĞININ GÖRÜŞÜ
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun Geçici 13 üncü Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ 17 Mayıs 2020 Tarihli ve 31130 (Asıl) Sayılı Resmi Gazete yayımlanmıştır.
Buna göre;
Kâr payının hesaplanmasında; finansal tablolarını Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu tarafından belirlenen standartlara uygun hazırlamak zorunda olanlar tarafından Kanunun 88 inci maddesine göre hazırlanan, bunlar dışında kalanlar tarafından ise 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre hazırlanan finansal tablolar esas alınır.
Dağıtılması öngörülen kâr payı tutarı, 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre tutulan kayıtlarda bulunan kâr dağıtımına konu kaynakların toplam tutarını aşamaz.
KURUMLARIN AÇIKLAMALARININ ANLAMI NEDİR?
Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu ile Ticaret Bakanlığının görüşleri birbirini destekler niteliktedir. Ancak belirtelim ki, bu açıklamalar görüş düzeyindedir. Bu görüşler, uygulamada her ne kadar düşük olan kar dağıtılacak, yani “bağımsız denetim sonucu oluşan bilanço karı VUK’a göre oluşan bilanço karı üzerinde olsa bile maksimum VUK’a göre oluşan bilanço karı dağıtılabilecek, ancak bağımsız denetim sonucu oluşan bilanço karı VUK’a göre oluşan bilanço karından düşük ise de bağımsız denetim sonucuna göre oluşan kar dağıtılabilecektir” şeklinde olsa da bunun yasal bir zemini olduğu söylenemez.
Hemen belirtelim ki, bu tartışma bağımsız denetime tabi olan firmalar için yapılan tartışmadır. Bağımsız denetime tabi olmayan firmalar için tartışma bulunmayıp VUK’a göre oluşan bilançoda yer alan kar dağıtıma konu edilebilecektir.
Konu hakkında Hazine ve Maliye Bakanlığı henüz görüşünü açıklamış değildir. Kanaatimizce görüş düzeyinde değil, kanun düzeyinde konu açıklığa kavuşturulmalıdır. Yukarıda değindiğim üzere konuyu ilk olarak 2013 yılı başında yazmış olsak da, konunun temeli 2012 yılında yürürlüğe giren Türk Ticaret Kanunudur. Aradan 12 yıl geçmesine rağmen konunun hala netlik kazanmaması büyük bir eksikliktir.
Denilebilir ki, düşük olan kar dağıtılacak, bu neden tartışma konusu oluyor? Tam da bu soruya uygulamada mükelleflerin verdiği cevap, vergisini ödediğim karı neden dağıtamıyorum? Vergisini ödediğim karı dağıtamayacak isem, vergiyi de düşük olan kar üzerinden ödeyeyim. Yani bağımsız denetime göre oluşan bilanço karı daha düşük çıkınca bu kar dağıtıma konu ediliyor ise kurumlar vergisi de düşük olan bu kar üzerinden ödenmelidir o halde!
Kanaatimce de çok haklı ve yerinde bir taleptir.
Ne yapılmalıdır, çözüm nedir?
Vergi kanunları ile bağımsız denetim standartları ülkemizde uyumlaştırılmalı ve iki bilanço değil tek bilanço oluşturulmalıdır. Tek bilanço oluşunca kar da tek olacak ve bu tartışma ortadan kalkacaktır. Bu yapılamıyor ise, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile diğer ilgili kurumlar ortak bir çalışma yapmalı ve kanun düzeyinde konu açıklığa kavuşturulmalıdır. Ancak böyle bir düzenleme yapılacak olur ise mükelleflerin haklı talepleri olan vergisi ödenen karın dağıtımına imkan tanınmalıdır!
Dr. Ekrem Öncü
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Kat Karşılığı İnşaat İşlerinde Arsa Sahibine Kalan Bağımsız Bölümlerin Satılması Halinde Satıştan Elde Edilen Kazancın "TİCARİ KAZANÇ" Olmadığına Dair Bir VDDK Kararı Daha Çıktı
İstemin Özeti: Davacı adına, kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca edinilen bağımsız bölümlerin satışından ticari kazanç elde edildiği ve bu kazancın beyan dışı bırakıldığından bahisle tarh edilen KDV'nin kaldırılması
VM Karar Özeti: "...Maliki olduğu arsalara inşaat yapılması sonucunda edindiği bağımsız bölümleri zaman içinde satan davacının elde ettiği gelirin büyüklüğünün, hukuken bu faaliyetin ticari olarak nitelendirilmesi için yeterli bir sebep oluşturmadığı açıktır. Öte yandan, davacının arsası üzerine tek bir daire inşa edilip satılsaydı, bunun satışından elde edilen gelir nasıl ki ticari kazanç olarak nitelendirilemeyecekse, birden çok taşınmazın satışının da ortada ticari organizasyonun varlığına dair hiçbir işaret yokken ticari olarak nitelendirilmemesi gerekir. Ayrıca, söz konusu bağımsız bölümlerin bir defada blok halinde satılması veya yıl içinde birer birer satılması, elde edilen gelirin niteliğinin saptanmasında bir fark oluşturmayacaktır. Zira ticari bir organizasyonun devamlılık arz etmesi gerekmektedir. Ortada ticari bir organizasyon olmaksızın satış işleminin bir defada yapılması ile dönem dönem veya kısım kısım yapılması arasında, elde edilen gelirin ticari kazanç olup olmaması bakımından bir fark bulunmamaktadır.
Bu durumda, davacının kat karşılığı inşaat sözleşmeleri uyarınca edindiği bağımsız bölümlerin 2012 ve 2013 yıllarında satışından elde edilen kazancın ticari kazanç olarak vergilendirilmesinde hukuken olanak bulunmadığından, değinilen cezalı tarhiyatlarda hukuka uygunluk BULUNMAMAKTADIR..."
BİM Karar Özeti: "...karar, usul ve hukuka uygun olduğundan istinaf isteminin REDDİNE.."
Temyiz Karar Özeti: "...Bu nedenle, diğer yıllar da dikkate alındığında çok sayıda gayrimenkul satışı yapan davacının elde ettiği gelir yönünden devamlılık koşulunun gerçekleştiği olayda kazancın ticari nitelik taşıdığının kabulü gerektiğinden, VDD kararının aksi yöndeki değinilen hüküm fıkrasının, tarh matrahının hukuka uygunluğu yönünden yapılacak inceleme sonucuna göre yeniden bir karar verilmek üzere BOZULMASINA..."
BİM VDD kararında ısrar etmiştir.
VDDK Karar Özeti: ..."Davalının temyiz isteminin REDDİNE, BİM VDD ısrar kararının kesin olarak oy çokluğuyla ONANMASINA..."