Mehmet Özdoğru
Yöneticilere Özetle Vergide Son Gelişmeler
Geçtiğimiz günlerde peşi peşine vergileme ile ilgili düzenlemeler yayınlandı. Bu yazımda düzenlemelerin içeriklerini özetlemeye çalıştım.
Stopajlarda artış ve indirimli Oran uygulaması süre uzatımı
01 Kasım 2024 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 9075 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile bir kısım finansal ürünlerde uygulanan stopaj oranları artırılırken, bir kısmında indirimli stopaj uygulamasının süresi (oran artışına gidilerek veya bir kısmında oran artışına gidilmeden) 3 ay (31.1.2025 tarihine kadar) uzatıldı.
KDV Tebliği
52 Seri No.lu KDV Tebliği 31 Ekim 2024 Tarihli ve 32708 Sayılı Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.
- Tebliğ ile şirketlerin sahte belge kullanma iddiası ile tedarikçi ve müşterilerinin KDV indirim ve iadelerinde sorun yaratılması (listeye alma) uygulamasına son verilmiştir. Ancak sahte belge kullanma veya düzenleme iddiasında bulunulan şirketlerin KDV indirim ve iadeleri aynı şekilde (4-5 kat teminat alınmak suretiyle) devam edilecektir.
- 2 Ağustos 2024 tarihli 7524 sayılı Kanunla yapılan düzenleme ile KDV iadesinde vergi incelemesi esas usul olarak tanımlanmıştı.
Tebliğde, usule uygun şekilde işlem yapan mükelleflerin KDV iade taleplerinin, mevcut usullere göre (vergi incelemesi gerekmeksizin) sonuçlandırılacağı; ancak, risk içeren alt mükelleflerle bağlantısı olanların taleplerinin vergi incelemesi sürecine tabi olacağı düzenlenmiştir.
- YMM'lerin vergi dairelerine sundukları KDV iade raporlarında eksiklik bulunduğunun vergi dairesince YMM'ye bildirilmesi halinde, eksiklikler 15 gün içinde YMM tarafından tamamlanmazsa mükellef incelemeye sevk edilecektir.
- Ayrıca yeni bir uygulama olarak, incelemeye gönderilen iade talepleri, iade tutarının %150’si oranında banka teminat mektubu verilmesi durumunda gerçekleştirilebilecektir.
- Tam istisna nedeniyle KDV iadesi alan işletmelere, yüklendikleri KDV'nin yıl içinde herhangi bir dönem indirim yoluyla giderilen kısmının iadeye konu olamayacağı iddiası ile haksız vergi iadesi iddialı cezalı tarhiyatlar yapılmaktaydı. Tebliğ ile iade talep edilen döneme göre iade tutarının belirlenmesinin yeterli olacağı açıklaması yapılarak cezalı tarhiyatların önü alınmış oldu.
- Kasım 2024 tarihinde yayınlanan 176 seri nolu VUK (Enflasyon düzeltmesi) sirküleri tartışma yarattı
- Açıklamaların çok geç yapılması,
2. Bazı hususlarda genel anlayışın ve uygulamaların aksi sonuçlara varılmış olması, (stokların değerlenmesinde basit ortalama-ikinci geçici vergi döneminden değil Aralık 2023'ten itibaren endeksleme yapılması)
3. Daha önce verilen beyanlarda düzeltme gerektirdiği,
yönleriyle uygulamacılar, SMMM ve YMM'lerce eleştirilmektedir.
Yatırım dönemi için enflasyon düzeltmesi vergi yükü kanunla ertelendi
Geçen haftaki yazımızda Meclis'te kabul edildiği haberini verdiğimiz enflasyon düzeltmesine ilişkin hükümler içeren Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 7529 saylı Kanun, 30 Ekim 2024 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak 2024 beyan dönemini de içerecek şekilde yürürlüğe girmiştir.
Zeki GÜNDÜZ
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
https://www.dunya.com/kose-yazisi/yoneticilere-ozetle-vergide-son-gelismeler/752080
Sermaye Şirketlerinde Temsil İç Yönergesi Ve İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğü Uygulamaları
Türk Ticaret Kanunu (TTK) uyarınca limitet şirketler müdür, anonim şirketler ise yönetim kurulu üyeleri tarafından temsil edilebiliyor. Buna karşılık TTK uyarınca anonim şirketlerde yönetim kurulu, temsile yetkili olmayan yönetim kurulu üyelerini veya şirkete hizmet akdi ile bağlı olanları sınırlı yetkiye sahip ticari vekil veya diğer tacir yardımcıları olarak atayabiliyor. Aynı şekilde bu kural limitet şirketlere de kıyas yoluyla uygulanıyor.
Yukarıda belirtilen şekilde atanacak yönetim kurulu üyelerinin, müdürlerin veya şirkete hizmet akdi ile bağlı olanların imza yetkilerinin sınırının TTK uyarınca hazırlanacak bir iç yönerge ile belirlenmesi ve bu iç yönergenin Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan ve ticaret siciline tescil edilmesi gerekiyor. Ancak önemle belirtmek gerekir ki hazırlanacak temsil iç yönergesi ile sınırlı yetkiye sahip ticari vekil veya diğer tacir yardımcılarının atanması mümkün olmuyor. Zira temsil iç yönergesi sadece sınırlı yetkili ticari vekil veya diğer tacir yardımcılarının yetki sınırlarını belirleme amacına hizmet ediyor. Bu temsil iç yönergesine göre atanacak kişilerin TTK uyarınca ayrı bir yönetim kurulu ya da müdürler/ortaklar kurulu kararı ile belirlenmesi ve söz konusu kararın da tescil ve ilan edilmesi gerekiyor.
TTK kapsamında sermaye şirketlerinin iç yönerge çıkarabilmeleri ve bu iç yönerge uyarınca sınırlı imza yetkilileri atayabilmeleri için esas sözleşmenin buna izin veren bir hüküm içermesi zorunluluğu bulunmuyor. Dolayısıyla, şirket esas sözleşmesinde temsil iç yönergesi çıkarılabileceğine yönelik bir hüküm olmasa dahi iç yönerge çıkarılması mümkün.
Yukarıda da belirttiğimiz üzere, çıkarılan iç yönerge ile sınırlı yetkili ticari vekil veya diğer tacir yardımcılarının atanması mümkün olmadığından bu konuda ayrıca bir karar alınması gerekiyor. Bu kapsamda, incelenmesi gereken bir diğer husus ise iç yönerge uyarınca yetkilendirilen sınırlı imza yetkililerinin bu yetkilerini üçüncü bir kişiye devredebilip devredemeyecekleridir. Öğretide bu konuda fikir birliği bulunmamakla birlikte iç yönerge uyarınca yetkilendirilen kişilerin yetkilerini devredebilmeleri hususu yazarlar tarafından eleştiriliyor. Bu görüşe göre, sınırlı temsilci atama yetkisi yönetim kurulunun devredilemez görev ve yetkileri arasında yer alıyor. Bu nedenle, iç yönerge uyarınca yetkilendirilmiş kişilerin iç yönergede yer alan işlemleri ifa etmek amacıyla üçüncü kişileri yetkilendirebilme yetkisine sahip olmaları kabul edilmiyor.
Ek olarak, şirketi herhangi bir konu veya miktar ile sınırlı olmaksızın temsile yetkili olan kişilerin aynı zamanda iç yönerge uyarınca sınırlı imza yetkilisi olarak atanabilip atanamayacakları hususu da önem arz ediyor. Bu konuda İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) resmi internet sitesinde yer alan duyuruda, sınırsız temsil yetkisini haiz kişilerin aynı zamanda iç yönerge uyarınca sınırlı imza yetkilisi olarak atanamayacakları belirtiliyor. Her ne kadar TTK’da bu hususu düzenleyen bir hüküm bulunmasa da İTO’nun bu konuda uygulamayı şekillendirdiği görülüyor. Buna karşılık, TTK’da düzenlenmeyen bir hususun İTO tarafından uygulama yoluyla kural haline getirilmesi ise eleştiriye açık.
İç yönerge konusunda bir başka uygulama ise iç yönerge metninin tadil edilemiyor olması. Bir başka ifadeyle, iç yönergede yer alan imza gruplarının veya yetki sınırlarının genişletilmek veya daraltılmak istenmesi durumunda mevcut iç yönergenin bir yönetim kurulu/müdürler kurulu kararı ile iptal edilmesi ve yeni bir yönetim kurulu/müdürler kurulu kararıyla tadil edilmiş iç yönergenin kabul edilmesi gerekiyor. Bu uygulama ile hukuki güvenlik ilkesi uyarınca iç yönergede yapılan/yapılacak değişikliklerin tek bir dokümanda takip edilmesi amaçlanıyor olabilir. Ancak iç yönergenin belirli hükümlerinin tadil edilemiyor olması şirketler için büyük bir masraf kalemi haline geliyor; çünkü uygulamada iç yönerge metinleri detaylı bir şekilde düzenlendiklerinden iç yönergedeki kelime sayısı bir hayli yüksek olabiliyor. Bu kapsamda, ilan ücretinin kelime başına hesaplanıyor olması iç yönergede yapılacak en ufak bir değişiklik için dahi büyük bir masraf oluşması anlamına gelebiliyor.
Yukarıdaki açıklamalar kapsamında ticaret sicili müdürlüklerinin iç yönerge uygulamalarını, iç yönerge çıkarmanın ekonomik boyutu ve harcanacak zamanı göz önünde bulundurarak şekillendirmeleri daha faydalı olabilir. İç yönergenin tadil edilemiyor olması, iç yönergede küçük değişiklikler yapılmak istendiğinde bile hem iş yükü bakımından hem de ekonomik olarak şirketlere külfet oluşturabiliyor. Bu sebeple, ticaret sicili müdürlüklerinin iç yönergelerde en azından küçük ölçekli tadiller/değişiklikler konusundaki görüşlerini yeniden gözden geçirmelerinde fayda olabilir.
Av. Mustafa Turan’ın katkılarıyla
Av. Umut KOLCUOĞLU
Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartlarına (TSRS) Tabi İşletmeler
Dönemin Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu (WCED) Başkanı olan eski Norveç Başbakanı Gro Harlem Brundtland başkanlığındaki komisyon tarafından hazırlanan ve 1987 yılında Birleşmiş Milletler tarafından yayınlanan Brundtland Raporu, diğer adıyla “Ortak Geleceğimiz” raporunda sürdürülebilir kalkınma: “Bugünün gereksinimlerini, gelecek kuşakların gereksinimlerini karşılama yeteneğinden ödün vermeden karşılayan kalkınma”dır şeklinde tanımlanmıştı.
İlerleyen süreç içerisinde önce Kyoto Protokolü, son olarak da küresel sıcaklığın 1,5Co de tutulmasını amaçlamayan Paris İklim Anlaşması ile sürdürülebilirlik bir dünya politikası olarak benimsendi ve uygulamaya dönük adımlar hızlanmaya başladı.
Türkiye, 22 Nisan 2016’da sözlü şekilde, “gelişmekte olan ülke” olduğunu söyleyerek imzaladığı Paris İklim Anlaşmasını 7 Ekim 2021 tarihli Cumhurbaşkanı kararı ile onaylayarak iç hukuk normu haline getirmiş ve 2053’te net sıfır emisyon hedefi koymuştur.
İklim değişikliği ve sürdürülebilirlik alanında yapılan bu çalışmalara paralel olarak, özellikle son yıllarda yaşanan pandemi, savaşlar ve iklim krizi gibi küresel olaylar, finansal tabloların tek başına şirket performansını değerlendirmede yetersiz kaldığını göstermiş ve yatırımcıların çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) verilerine daha fazla önem vermeye başlamasına sebep olmuştur.
Bu ihtiyaçlar doğrultusunda, 2021’deki COP26 Konferansı’nda Uluslararası Sürdürülebilirlik Standartları Kurulu’nun (ISSB) kurulmasıyla sürdürülebilirlik raporlaması küresel geçerlilik kazanmış, raporlamaların şeffaf, karşılaştırılabilir ve güvenilir olması hedeflenmiştir. Aynı zamanda, sürdürülebilirlik raporlamasına yönelik güvence denetimlerine olan talep de artış göstermiştir.
Ülkemizde bu kapsamda atılan önemli bir adım ise 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda ve 660 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de yapılan değişikliklerle, “Uluslararası standartlarla uyumlu Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartlarını belirlemeye ve yayımlamaya, gerektiğinde değişik işletme büyüklükleri ve sektörler itibarıyla farklı düzenlemeler yapmaya ve bu konularda denetim yapacakları yetkilendirmeye ve gözetime tabi tutmaya” Kamu Gözetimi Kurumu (KGK) yetkili kılınmıştır.
KGK bu yetkisini kullanarak 29 Aralık 2023 tarih ve 32414 sayılı mükerrer Resmî Gazete’de yayımlanan Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları’nın (TSRS) uygulanmasına karar vermiş, yine aynı tarihli Uygulama Kapsamına İlişkin Kurul Kararıyla aşağıda sayılan işletme türleri arasında olup belirlenen hadleri aşan işletmelerin 01/01/2024 ve sonrasında başlayan hesap dönemlerine ilişkin faaliyet sonuçlarını TSRS’lere uygun olarak raporlamak zorunda olduğunu açıklamıştır.
a) Sermaye Piyasası Kurulu’nun düzenleme ve denetimine tabi şirketlerden;
1) Yatırım kuruluşları,
2) Kolektif yatırım kuruluşları,
3) Portföy yönetim şirketleri,
4) İpotek finansmanı kuruluşları,
5) Merkezi takas kuruluşları,
6) Merkezî saklama kuruluşları,
7) Veri depolama kuruluşları,
8) Sermaye piyasası araçları bir borsada veya teşkilatlanmış diğer piyasalarda işlem gören veya işlem görmeleri amacıyla Sermaye Piyasası Kurulu’nca onaylanmış geçerlilik süresi bulunan izahname veya ihraç belgesi bulunan anonim şirketler,
9) Bir borsada veya teşkilatlanmış diğer piyasalarda işlem görmemekle birlikte halka arz edilmeksizin pay hariç sermaye piyasası aracı ihraç eden (ihraç ettikleri sermaye piyasası araçlarının itfa edildiği hesap döneminin sonuna kadar) veya bu amaçla Sermaye Piyasası Kurulunca onaylanmış geçerlilik süresi bulunan ihraç belgesi olan anonim şirketler,
b) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun düzenleme ve denetimine tabi işletmelerden;
1) Bankalar,
2) Derecelendirme kuruluşları,
3) Finansal holding şirketleri,
4) Finansal kiralama şirketleri,
5) Faktoring şirketleri,
6) Finansman şirketleri,
7) Varlık yönetim şirketleri,
8) Finansal holding şirketlerinde ve bankalarda 5411 sayılı Kanunda tanımlandığı şekliyle nitelikli paya sahip olan şirketler,
9) Tasarruf finansman şirketleri.
c) Sigorta, reasürans ve emeklilik şirketleri.
ç) Borsa İstanbul Piyasalarında faaliyet göstermesine izin verilen; yetkili müesseseler, kıymetli madenler aracı kurumları, kıymetli maden üretimi veya ticaretiyle iştigal eden şirketler.
Bu işletmelerden, aşağıdaki eşik değerlerden en az ikisini 2022 ve 2023 yıllarında aşan işletmelerin, 01/01/2024 ve sonrasında başlayan hesap dönemlerine ilişkin faaliyet sonuçlarını TSRS’lere uygun olarak raporlamaları gerekmektedir.
- Aktif toplamı 500 milyon TL
- Yıllık net satış hasılatı 1 milyar TL
- Çalışan sayısı 250
Bu eşik değerlerden bağımsız olarak tüm bankaların (TMSF bünyesindeki bankalar hariç) faaliyet sonuçlarını TSRS’lere uygun olarak raporlamaları zorunludur.
Bugün itibariyle TSRS raporlaması yapmak zorunda olan işletme sayısının 500 civarında olduğu tahmin edilmektedir.
Peki, bu hükümlülüğü yerine getirmemenin sonuçları nelerdir?
TSRS 1 Sürdürülebilirlikle İlgili Finansal Bilgilerin Açıklanmasına İlişkin Genel Hükümler’in 60’ıncı paragrafında şu hüküm yer almaktadır:
"İşletme, genel amaçlı finansal raporların bir parçası olarak TSRS’lerin gerektirdiği açıklamaları sağlamak zorundadır.”
Aynı standardın EK-A bölümünde şu hüküm yer almaktadır:
“Genel amaçlı finansal raporlama, -bunlarla sınırlı olmamak üzere- işletmenin genel amaçlı finansal tablolarını ve sürdürülebilirlikle ilgili finansal açıklamalarını içerir”
Söz konusu hükümlerden anlaşılacağı üzere TFRS esaslı finansal raporlama ile TSRS esaslı sürdürülebilirlik raporları bir bütündür. TSRS’lere uygun rapor hazırlanmaması, TFRS’lere uygun rapor hazırlanmaması hükümlerini doğurur ve işletme aşağıdaki durumlarla karşılaşır.
-Kâr dağıtamaz,
- Sermaye artıramaz veya azaltamaz,
- Finansman sağlayan şirketlere mali tablolar sunulamaz,
Raporlar Hangi Tarihte Yayınlanacak?
Normalde sürdürülebilirlik raporlarının diğer finansal raporlar ile birlikte yayınlanması gerekmektedir. Ancak Uygulama Kapsamına İlişkin Kurul Kararı’nın Geçici 2. maddesinde bir işletmenin TSRS’leri uyguladığı ilk yıllık raporlama döneminde, sürdürülebilirlikle ilgili finansal açıklamalarını, ilgili finansal tablolarını yayınladıktan sonra raporlamasına izin verilmektedir. Bu geçiş muafiyetlerine ilişkin olarak işletmelerin sürdürülebilirlik raporlarını yayınlama tarihi, ara dönem finansal raporlar yayınlayıp yayınlamadıklarına göre aşağıda belirtilen şekilde farklı değerlendirmelere tabi tutulmaktadır.
- İlgili mevzuatı gereği zorunlu ara dönem finansal rapor hazırlaması gereken işletmelerin, TSRS uyumlu ilk yıllık sürdürülebilirlik raporunu, ikinci çeyrek veya altı aylık ara dönem finansal raporlarıyla aynı tarihte yayınlaması gerekmektedir.
- İhtiyari olarak ara dönem finansal raporlama yapan işletmelerin, TSRS uyumlu ilk yıllık sürdürülebilirlik raporunu, raporlama döneminin sonundan itibaren dokuz ayı geçmemek şartıyla, ikinci çeyrek veya altı aylık ara dönem genel amaçlı finansal raporuyla aynı tarihte yayınlaması gerekmektedir.
- Ara dönem finansal rapor sunmayan işletmelerin, TSRS uyumlu ilk yıllık sürdürülebilirlik raporunu, TSRS’lerin ilk kez uygulandığı yıllık raporlama dönemi sonundan itibaren dokuz ay içerisinde yayınlaması gerekmektedir.
Yaşar Çatalkaya
Yeminli Mali Müşavir
Bağımsız Denetçi
YÜKLENİLEN KDV - İNDİRİM KDV TOPLAMI KARŞILAŞTIRMASI VE AZAMİ KDV İADE TUTARI
KDV'den Tam İstisna Kapsamında İşlemleri Bulunan Mükelleflerin Bu İşlemler Nedeniyle Yüklendikleri KDV'nin,
> Yüklenildiği Dönem İle İadenin Talep Edildiği Dönem Arasındaki KDV Beyannamelerinde Yer Alan Devreden KDV İle Karşılaştırılmaksızın
> İadenin Talep Edildiği Dönem DÖNEM KDV BEYANNAMESİNDEKİ TOPLAM İNDİRİM KDV İLE KARŞILAŞTIRILARAK İade Talebi Sonuçlandırılır.
Bir Vergilendirme Döneminde İade Konusu Yapılabilir KDV (Azami İade Edilebilir Vergi), Kural Olarak O Dönemdeki İade Hakkı Doğuran İşlemlere Ait Bedelin (% 20'si)'(Genel KDV Oranı) Olarak Hesaplanan Miktardan Fazla Olamaz.
Ancak, Doğrudan Yüklenimler Nedeniyle Bu Tutardan Fazla İade Talebinde Bulunulması Halinde, Aşan Kısmın İadesi Münhasıran Vergi İnceleme Raporu Sonucuna Göre Yerine Getirilir.
Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
KDV İNDİRİM ZAMANAŞIMI
28 Ağustos 2024 Tarihli Faturanın:
· 16 Ekim 2024 Tarihinde Deftere Kayıt Edilmesi Halinde Ekim/2024,
· 4 Kasım 2024 Tarihinde Deftere Kayıt Edilmesi Halinde De Kasım/2024 Vergilendirme Dönemlerinde İndirim Konusu Yapılabilecektir.
· Ancak Her Halükarda 2024 Yılının İçinde Kesilen Faturanın 2025/Aralık Döneminde 2025 Yılı Defterine Kayıt Edilip 2025/Aralık Beyannamesinde İndirim Konusu Yapılması Gerekmektedir.
· Faturada Yer Alan KDV Ocak/2026 Veya Müteakip KDV Vergilendirme Dönemlerinde İndirimi Söz Konusu Olamayacaktır.
· Ancak Vergi Usul Kanununun Kayıt Nizamı Hükümlerine Uyulmaması Halinde Anılan Kanunda Belirtilen Müeyyidelerin Uygulanacağı Tabiidir.
Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Torba Kanun’un KDV Boyutuna İlişkin Tebliğ Yayımlandı
7524 sayılı Kanun ile çok sayıda düzenleme yapılmıştı. Gelir ve Kurumlar Vergisi yanında KDV açısından da devreden KDV’nin kullanımı, inceleme şartı ve KDV iadesinde özel esaslar yerine yeni bir döneme geçilmesi gibi çok tartışılacak bazı düzenlemeleri de içeren KDV mevzularına girilmişti.
Konuyla ilgili Gelir İdaresi tarafından özenle hazırlanan Tebliğ Taslağı, kamuoyunun görüş ve önerilerine açıldıktan sonra uzunca bir süre ses alınamamıştı derken anılan Tebliğ Ekim ayının son gününde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş oldu. Tebliğin farklı yürürlük tarihi olan maddeleri olduğunu da not edelim.
Tebliğde Neler Var?
Gelir İdaresi Başkanlığının web sayfasında Taslak olarak yayımlanan Tebliğe ulaşmak için tıklayınız.
Tebliğde KDV iadeleri, özel esasların uygulanması, Gümrük Kanunu’na göre gümrük vergisinden muaf veya müstesna olan eşya, isteğe bağlı tam tevkifat uygulamasının kapsamı, yatırım teşvik belgelerinde istisna uygulaması, deprem bölgesinde bağışlanmak üzere KDV’siz olarak yapılabilecek teslim ve hizmetler ve iade süreci, İTUS ve HİS gibi iade süreçlerinde kriter olan aktif, ciro, özkaynak, maddi duran varlık tutarı gibi bazı rakamların güncellenmesi, birleşme ve bölünmelerde devreden KDV’nin vergi incelemesi raporu sonucunda diğer şirkette kullanabilmesi ve KDV iadesinde vergi incelemesinin esas olduğu gibi çok önemli konular bulunmaktadır.
Ana başlıklarla bakarsak,
- Devreden KDV’lerin yanmasına ilişkin 2030’da başlayacak uygulamaya değinilmemiş,
- İTUS ve HİS gibi kolaylaştırılmış KDV iadelerinde rakamsal kriterler güncellenmiş,
- Birleşme ve bölünmede devreden KDV’nin kullanımı örnekle açıklanmış,
- İsteğe bağlı tam tevkifat uygulaması kapsamında değerlendirilmeyecek iadeler sayılmış,
- KDV iadesinde vergi inceleme raporu, YMM raporu ve teminat sınırı 10.000 TL’den 50.000 TL’ye yükseltilmiş,
- Kıymetli maden sektöründe mahsuben iade için tutarına bakılmaksınız raporsuz, teminatsız iade yapılmasına imkân tanınmış,
- Afet bölgesinde yabancı devletlerin yaptığı bağışlarda istisna uygulaması açıklanmış,
- Tam istisna kapsamında işlemleri bulunan mükelleflerin bu işlemler nedeniyle yüklendikleri KDV'nin, yüklenildiği dönem ile iadenin talep edildiği dönem arasındaki KDV beyannamelerinde yer alan devreden KDV ile karşılaştırılmaksızın iadenin talep edildiği dönem beyannamesindeki toplam indirim KDV ile karşılaştırılarak iade talebinin sonuçlandırılacağına dair bir açıklık getirilmiş,
- Kamunun yatırım teşvik belgesine istinaden KDV’siz alımlarını sınırlayıcı düzenleme yapılarak bu alımların ancak iktisadi işletmelere yapılabileceği açıklanmış ve çok önemli bir düzenleme olarak,
- KDV iadesinde esas uygulamanın “vergi incelemesi” olacağı örneklerle açıklanmıştır.
- Esasen YMM raporuyla iadeler ve mahsuben iade süreçleri devam edecek olup, özellikli ve netameli konularda iade vergi inceleme raporuyla yapılacaktır.
Taslakta yer almayan 4 madde Tebliğde yer bulmuştur. Bunlar maden sektöründe mahsuben iade, 10.000 TL’lik iade alt sınırının 50.000 TL olması ve iade prosedürüne ilişkindir.
Kıymetli Maden Sektöründe Mahsuben İade Düzenlemesi
Kanun’un 13/c maddesine göre, altın, gümüş ve platin ile ilgili arama, işletme, zenginleştirme ve rafinaj faaliyetlerine ilişkin olmak üzere, bu faaliyetleri yürütenlere yapılan teslim ve hizmetler KDV’den müstesnadır. Tebliğe yeni eklenen bir maddeye göre mükelleflerin bu işlemden kaynaklanan mahsuben iade talepleri Tebliğde sayılan belgelerin ibraz edilmiş olması halinde miktarına bakılmaksızın vergi inceleme raporu, YMM raporu ve teminat aranmadan yerine getirilir.
Eski Hali: Mükelleflerin bu işlemden kaynaklanan ve 10.000 TL’yi aşmayan mahsuben iade talepleri vergi inceleme raporu, YMM raporu ve teminat aranmadan yerine getirilir. İade talebinin 10.000 TL’yi aşması halinde aşan kısmın iadesi, vergi inceleme raporu veya YMM raporuna göre yerine getirilir. Teminat verilmesi halinde mükellefin iade talebi yerine getirilir ve teminat, vergi inceleme raporu veya YMM raporu sonucuna göre çözülür.
İşlemin Bünyesine Giren KDV Konusu
Tebliğin iadeye ilişkin hususları anlatan bölümüne aşağıdaki cümle eklenmiştir.
İşlemin bünyesine giren KDV, teslim işlemlerinde malın üretimi, iktisabı, muhafazası ve teslimi; hizmet işlemlerinde ise ifa edilen hizmetin meydana getirilmesi ile doğrudan veya dolaylı olarak ilgisi bulunan harcamalar nedeniyle yüklenilen KDV’den oluşur.
KDV’nin, iade hakkı doğuran işlemlerin gerçekleştiği dönemde ortaya çıkmış olması şart değildir. İade hakkı doğuran işlemin gerçekleştiği dönemden önce yukarıda belirtilen alımlar-giderler nedeniyle ödenen/borçlanılan KDV de bu tutara dâhildir.
İade hakkı doğuran işlemler için yüklenilen KDV, öncelikle indirim konusu yapılır. İndirimle giderilemeyen bir miktarın kalması halinde, kalan tutar iade hakkı doğuran işlemin gerçekleştiği dönemde iade edilecek KDV olarak dikkate alınabilir. “Tam istisna kapsamında işlemleri bulunan mükelleflerin bu işlemler nedeniyle yüklendikleri KDV'nin, yüklenildiği dönem ile iadenin talep edildiği dönem arasındaki KDV beyannamelerinde yer alan devreden KDV ile karşılaştırılmaksızın iadenin talep edildiği dönem beyannamesindeki toplam indirim KDV ile karşılaştırılarak iade talebi sonuçlandırılır.” Bir vergilendirme döneminde iade konusu yapılabilir KDV (azami iade edilebilir vergi), kural olarak o dönemdeki iade hakkı doğuran işlemlere ait bedelin (genel KDV oranı) olarak hesaplanan miktardan fazla olamaz. Ancak, doğrudan yüklenimler nedeniyle bu tutardan fazla iade talebinde bulunulması halinde, aşan kısmın iadesi münhasıran vergi inceleme raporu sonucuna göre yerine getirilir.
Eklenen bu cümle ile tam istisna kapsamında işlemleri bulunan mükelleflerin bu işlemler nedeniyle yüklendikleri KDV'nin, yüklenildiği dönem ile iadenin talep edildiği dönem arasındaki KDV beyannamelerinde yer alan devreden KDV ile karşılaştırılmaksızın iadenin talep edildiği dönem beyannamesindeki toplam indirim KDV ile karşılaştırılarak iade talebinin sonuçlandırılacağına dair bir açıklık getirilmiş oldu.
2030’da Başlayacak Devreden KDV Konusu
Öncelikle şunu söyleyelim ki Tebliğde devreden KDV ile ilgili getirilen 5 yıllık kural ve vergi incelemesiyle gider yazılabilme konusuna nedense hiç girilmemiş. Zaten daha 5 yıl var, 2030’da yürürlüğe girecek, dur bakalım diye düşünülüyor olabilir. Hatırlamak gerekirse, Kanuna eklenen bir hüküm ile beş takvim yılı süresince indirim yoluyla giderilemeyen katma değer vergisi indirilemeyecek KDV arasında sayılmıştır.
Geçiş aşaması olarak da bir geçici madde ile düzenleme yapılmıştır.
- Buna göre söz konusu indirilemeyecek katma değer vergisi, sonraki döneme devreden katma değer vergisi hesabından çıkarılarak özel bir hesaba alınır. Özel hesaba alınan sonraki döneme devreden katma değer vergisi, üç yıl içinde mükellefler tarafından yapılacak talep üzerine, Vergi Usul Kanunu’nda düzenlenen zamanaşımı süreleri ile bağlı olmaksızın talep tarihinden itibaren bir yıl içerisinde yapılacak vergi incelemesi sonucunda incelemenin tamamlandığı yıla ilişkin gelir veya kurumlar vergisinin tespitinde gider olarak dikkate alınabilir. Bu suretle talepte bulunulmayan katma değer vergisi gider yazılamaz.
Hazine ve Maliye Bakanlığı, bu maddenin uygulanmasında vergi incelemesi dışında farklı usuller tespit etmeye, maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir. Bakanlık bu aşamada usule ilişkin bir yetki kullanmamış olmakla birlikte daha sonra inceleme yerine YMM raporu ile uygulama yaptırabilir.
İşi Bırakma, Tasfiye ve Bölünme Hallerinde Devreden KDV’nin Kullanımı
7524 sayılı Kanunun 19’uncu maddesi ile yapılan düzenlemeyle, bu Kanunun yürürlüğe girdiği 2/8/2024 tarihi itibarıyla faaliyetini bırakan, bölünen veya infisah eden işletme ve şirketlerin devreden KDV tutarlarının, yeni işletme veya şirketler tarafından indirime konu edilebilmesi vergi incelemesi şartına bağlanmıştır.
- Devreden KDV tutarlarının indirim hesaplarına alınabilmesi için devir, bölünme, nevi değişikliği sonucu oluşan yeni işletme ya da şirket tarafından öncelikle bağlı bulunulan vergi dairesine konuya ilişkin vergi incelemesi yapılması hususunda bir talep dilekçesi ile başvurulması gerekir.
- Söz konusu talep ilgili vergi dairesince inceleme yapmaya yetkili ilgili denetim birimine ivedilikle aktarılır. Vergi incelemesi sonucu düzenlenen raporda uygun görülen indirim KDV tutarı, raporun vergi dairesi kayıtlarına intikal ettiği tarihi kapsayan dönem beyannamesinde yeni işletme ya da şirket tarafından indirim konusu yapılabilir.
Deniz ve Hava Taşıma Araçlarına Verilen KDV’siz Hizmetler
Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 13’üncü maddesine göre bazı teslim ve hizmetler KDV’den müstesnadır. Bunlardan bir tanesi de maddenin b fıkrasında sayılan araçlar için liman ve hava meydanlarında yapılan bazı hizmetlerdir. 7524 sayılı Kanun’la parantez içine eklenen türdeki araçların KDV’siz hizmet almalarının önüne geçilmiştir.
b)Deniz ve hava taşıma araçları için liman ve hava meydanlarında yapılan hizmetler, (7524 sayılı Kanunun 17’nci maddesiyle eklenen parantez içi hüküm Yürürlük; 01.09.2024) (Bu bendin uygulanmasında gezi, eğlence, spor ve amatör balıkçılık gibi faaliyetlerde kullanılan araçlar, özel tekne ve yatlar, deniz taşıma aracı olarak kabul edilmez.)
Liman ve Hava Meydanları Nereleri Kapsar?
Liman olarak belirlenen yerler; sınırları idare tarafından belirlenen, gemilerin bağlama ve beklemelerine elverişli yeterli su derinliğine sahip, güvence içinde yük ve yolcu alıp verebilecekleri veya yatabilecekleri, barınabilecekleri büyüklükte rıhtım, iskele, şamandıra demir yerleri ve yaklaşma alanları ile kapalı ve açık depolama alanlarını, atık alım tesislerini, idari ve hizmet amacıyla kullanılan bina ve yapıları veya bunların bazı kısımları ve bu bölümlerin hepsine girişin kontrollü olduğu yerleri, diğer tüm yapıları, kullanımlı veya boş sahaları içine alan bölümleri içeren doğal ya da yapay deniz yerlerini ifade etmektedir.
Hava meydanı (alanı) olarak belirlenen yerler ise; sınırları idare tarafından belirlenen, karada ve su üzerinde, içerisindeki bina, tesis ve donatımlar dahil hava taşıma araçlarının kalkması, inmesi ve yer manevraları için hazırlanmış, söz konusu hava taşıma araçlarının bakım ve diğer ihtiyaçlarının karşılanmasına, yük ve yolcu indirilip bindirilmesine elverişli tesisleri bulunan yerleri ve ayrıca, hava seyrüsefere ilişkin hizmetlerin yerine getirilmesi amacına yönelik olarak hava meydanı uzantısı olarak faaliyet göstermek üzere kurulmuş hava seyrüsefer istasyonları/hava seyrüsefer tesislerini kapsamaktadır.
Kapsama Girmeyen Özel Tekneler Hangileridir?
Özel Teknelerin Donatımı ve Özel Tekneleri Kullanacak Kişilerin Yeterlilikleri Hakkında Yönetmeliğin “Tanımlar” başlıklı 4 üncü maddesinin (d) bendinde; özel tekneler, ticari amaç olmaksızın münhasıran gezi, eğlence, spor ve amatör balıkçılık gibi faaliyetlerde kullanılan, ulusal standarda göre ölçüldüğünde gövde boyu 2,5 metre (dahil) ile 24 metre (dahil) arasında olan ve bağlama kütüğüne veya gemi siciline kaydedilerek bağlama kütüğü ruhsatnamesi veya gemi sicil tasdiknamesi düzenlenmiş olan tekneler olarak tanımlanmıştır.
Bu çerçevede, yük taşıma amaçlı olmayan gezi, eğlence, spor ve amatör balıkçılık gibi faaliyetlerde kullanılan, özel tekne ve özel yat kapsamında ve gövde boyu 24 metreye kadar olan deniz araçları, deniz motosikletleri, paraşüt çekme tekneleri, sürat motorları gibi araçlar için verilen hizmetler istisna kapsamında değildir.
Gövde boyu 24 metreyi aşan araçlar için, faaliyetin bu araçların kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olmasına bağlı olarak istisnadan yararlanılması mümkündür. Özel kullanıma yönelik deniz araçları için herhangi bir nitelik aranmaksızın istisnadan yararlanılamayacağı tabiidir.
İstisna Kapsamında Yer Alan Hizmetler Nelerdir, Faturada Nasıl Gösterilir?
İstisna kapsamına, liman ve hava meydanları olarak belirlenen yerlerde yük ve/veya yolcu taşımaya elverişli deniz taşıma araçları ve hava taşıma araçları ile bunların yük ve yolcularına verilen tahmil ve tahliye, pilotaj, römorkaj, palamar, uçak ve gemilerin parkı hizmetleri de dâhil olmak üzere, bu araçlar için seyrüsefere ilişkin verilen temizlik, güvenlik gibi hizmetler ile yükün gemiden karaya, karadan gemiye, gemiden gemiye veya benzeri yüzer vasıtalara aktarılması hizmeti, vinç hizmeti, kilitleme ve bağlama, kilit ve bağ çözme hizmeti, nezaret hizmeti, ambar kapağı açma/kapama hizmeti, gemi işgaliye, gemi fuzuli işgaliye hizmeti, gemi aktarma, gemilerin atıklarının alınması, limana gelen konteynerlerin transit gönderilmesi hizmeti girmektedir.
Ancak, bu araçlarla gelenlere verilen yeme, içme, konaklama, emanet, araç kiralama, otopark, gayrimenkul (iş yeri) kiralama gibi hizmetler ile konteyner içi bağlama/çözme hizmeti, ardiye, terminal hizmetleri, konteyner dolum/boşaltma, konteyner tam tespit, konteyner muayene/numune alma, konteyner tamir, konteyner temizleme (yıkama-kurutma), konteyner nakliye hizmetleri, konteyner tartı hizmeti, konteyner içi aktarma hizmeti, konteynere elektrik verilmesi ve uluslararası gemi ve liman tesisi güvenlik hizmeti (ISPS) istisna kapsamında değildir.
İstisna sadece hizmetleri kapsamakta olup, mal teslimleri bu istisna kapsamına girmemektedir. İstisna kapsamındaki hizmetin nev’inin yanı sıra hangi deniz taşıma araçları veya hava taşıma araçları için verildiğinin de faturada gösterilmesi şarttır. Liman ve hava meydanı olarak belirlenen yerlerde verilen hizmetlere ilişkin söz konusu istisna tek aşamalıdır. Bu nedenle araç ve yük sahibi firmalara veya acentelerine doğrudan ilk safhadaki asıl yüklenici tarafından verilen hizmetler istisna kapsamında değerlendirilir. Bu mükelleflerin istisna kapsamındaki hizmetlerle ilgili mal ve hizmet alımları ise genel hükümler çerçevesinde KDV’ye tabidir. Dolayısıyla, alt yükleniciler (taşeronlar) tarafından verilen ve asıl yükleniciye (ilk safhaya) fatura edilen hizmetler istisna kapsamında değerlendirilmez.
KDV İadesinde Yeni Dönem Başlıyor! İncelemeye Gitmeden İadeyi Düzgün Yönetmeli
28/7/2024 tarihli ve 7524 sayılı Kanunun 21’inci maddesiyle 3065 sayılı Kanunun 36’ncı maddesinde yapılan değişiklik ile iade hakkı doğuran işlemlerden kaynaklanan iade taleplerinin vergi inceleme raporu sonucuna göre yerine getirilmesinin esas olduğu hüküm altına alınmıştır. Bu çok önemli bir tercih. Buna göre, mükelleflerin KDV iade hakkı doğuran işlemlerden kaynaklanan iade taleplerinin vergi inceleme raporu sonucuna göre yerine getirilmesi gerekiyor.
Vergi inceleme raporu, Vergi Usul Kanununun 135’inci maddesinde sayılan vergi incelemesine yetkili olanlarca düzenlenmiş raporu ifade ediyor. Öte yandan, Kanunun 36’ncı maddesinde Bakanlığın; mükellefiyet süresi, çalışan sayısı, aktif ve özsermaye büyüklüğü, ödenen vergi tutarı, vergisel ödevlerin zamanında yerine getirilip getirilmediği, sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme veya kullanma yönünde olumsuz rapor ya da tespit bulunup bulunmadığı gibi kriterleri esas alarak mükelleflerin vergisel uyum seviyeleri ve bu uyum seviyelerine göre farklı iade yöntemleri tespit etmeye, iade alacağının mahsup edileceği vergi borçları ile iadeye ilişkin diğer usul ve esasları belirlemeye yetkili olduğu hükme bağlanmış durumda. Bu yetki çerçevesinde mükelleflerin KDV iade taleplerinin, Tebliğin ilgili bölümlerinde iade hakkı doğuran işlem türleri itibarıyla iade için belirlenen usul ve esaslara göre yerine getirilmesi Bakanlıkça uygun görülmüştür.
Tebliğin ilgili bölümlerinde iade hakkı doğuran işlem türleri itibarıyla iade için belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde mükelleflerin KDV iade taleplerinin teminat veya YMM raporu karşılığı yerine getirilmesi uygun görülen işlemlere ilişkin yapılan kontrollerde tespit edilen eksiklik veya olumsuzlukların verilen sürede mevzuata uygun şekilde giderilmesi gerekir. Eksiklik veya olumsuzlukların verilen sürede giderilememesi halinde iade talebi 15 gün içinde incelemeye sevk edilir ve düzenlenen vergi inceleme raporu sonucuna göre işlem yapılır. Bu kapsamda incelemeye sevk edilen iade talepleri, iadesi talep edilen tutarın %150’si oranında banka teminat mektubu verilmesi halinde yerine getirilir, teminat vergi inceleme raporu sonucuna göre çözülür.
Teminat karşılığı iadelerde, teminatın YMM raporu ile çözülebileceği hallerde, süresi içinde YMM raporu ibraz edilmemesi veya ibraz edilmeyeceğinin belirtilmesi halinde, teminat vergi inceleme raporu sonucuna göre çözülür.
Tebliğin tamamına ulaşmak için tıklayınız.
https://taxia.com.tr/blog-2024-66-torba-kanunun-kdv-boyutuna-iliskin-teblig-yayimlandi-668
30.06.2024 Tarihi İtibariyle Stoklarını Toplulaştırılmış Yöntem Kullanarak Ve Daha Düşük Katsayı Kullanarak Düzeltenler Ne Yapmalı?
Enflasyon düzeltmesi uygulamaya başladığından beri hayatımıza renk katmaya devam ediyor. Birde bu açıdan bakın derim. ?
Stok hesaplarını II. geçici vergi döneminde gerçek yöntem kullanarak düzeltme yapanlar açısından herhangi bir işlem tesis edilmesine gerek bulunmamaktadır.
Bilindiği üzere, II. geçici vergi döneminde toplulaştırılmış yöntem kullanmak suretiyle stoklarımızı enflasyon düzeltmesine tabi tutarken daha düşük bir katsayı kullanmak suretiyle ( 1,08881 yerine 1,03421 katsayısı) düzeltme işlemi gerçekleştirmiştik. Biz Kanun lafzını öyle anladık ve bu şekilde işlem tesis ettik. Hata yapmış olabiliriz. Yapacak bir şey yok. Gereği neyse onu yapmaktan başka da çaremiz yok.
Gelelim şimdi ne yapmalıyız onu konuşalım. İlk olarak 30.06.2024 tarihi itibariyle bakiye kalan stok hesaplarını 1,08881 düzeltme katsayısı kullanarak olması gereken enflasyon farklarını hesaplamamız gerekiyor. Bulduğumuz bu farktan 30.06.2024 tarihinde bakiye stok hesaplarına gönderdiğimiz enflasyon farklarını tenzil ederek aradaki farkı 150. 'li hesaplara "II geçici vergi dönemi enflasyon düzeltmesi fark hesabı" olarak kaydedin, sonrasında 1.7-30.09-2024 döneminde satılan ticari mal ve satılan mamul maliyetlerini yeni hesapladığımız bu enflasyon farklarını da kullanarak hesaplayın.
İkinci olarak 150'li hesaplara yeni kaydettiğiniz enflasyon farkı tutarları gelir etkisi yaratacağından II. geçici vergi döneminin düzeltmesi sonucu ortaya çıkan 648 veya 658 hesabının düzeltilmesi gerekiyor. Gelir etkisi kadar 648 hesabı artırıcı veya 658 hesabı azaltıcı etkisi olacaktır. Bu şekilde ilave yaratılan gelir etkisi kadar ikinci geçici vergi beyannamesinde beyan ettiğimiz 648 veya 658 hesaplar değişmiş olacak. Bu durumda II. dönem geçici vergi matrahı etkiliyor. Gelir etkisi olması gereken geçici vergi matrahının yüzde 10'undan az ise veya vergi matrahı yoksa sorun yok.
Ancak gelir etkisi geçici vergi matrahının yüzde 10'undan fazla ise tarhiyat riski olur mu? bilmiyorum. Sonuç olarak lehe veya aleyhe oluşacak matrah değişiklikleri için vergi idaresince bir işlem tesis edilmeyeceği veya düzeltme yapılmasının gerekli olup olmadığı konusunda açıklama yapılmasında fayda var. Aksi durumda biz meslek mensupları ile mükellefler karşı karşıya kalırız.
176 Sayılı VUK Sirküleri Yayımlanmış Ve Enflasyon Düzeltmesine İlişkin Tereddüt Edilen Hususlara Açıklık Getirilmiştir
01.11.2024 Tarihli 176 sayılı VUK Sirküleri yayımlanmış ve Enflasyon Düzeltmesine ilişkin tereddüt edilen hususlara açıklık getirilmiştir. Yayımlanan sirküler ile özet olarak aşağıdaki başlıklara yer verilmiştir.
* Stokların düzeltilmesinde kullanılabilecek basit ortalama yöntemindeki katsayıların doğru hesaplanabilmesi için söz konusu formülde enflasyon düzeltmesinin uygulanmadığı geçici vergi dönem sonundaki fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) yerine, enflasyon düzeltmesinin uygulandığı en son geçici vergi dönemi ya da hesap dönemi sonundaki fiyat endeksinin (Yİ-ÜFE) dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir.
*Sonuç hesabı olan yıllara yaygın inşaat enflasyon düzeltme hesabının kalan bakiyelerinin takip edildiği "178- Yıllara Yaygın İnşaat Enflasyon Düzeltme Hesabı" veya "358- Yıllara Yaygın İnşaat Enflasyon Düzeltme Hesabı”nda yer alan bakiyeler, ayrıca enflasyon düzeltmesine tabi tutulmayacağı açıklanmıştır.
*Ar-ge ve tasarım indirimine konu edilebilecek harcamaların fiilen yapılmış olması, diğer bir ifadeyle indirim konusu yapılabilecek harcama tutarlarının bir faaliyet kapsamında gerçekleştirilmesi gerekmekte olup, "263 Araştırma ve Geliştirme Giderleri" hesabında aktifleştirilen harcamaların enflasyon düzeltmesine tabi tutulmasından kaynaklı fark tutarlarının, Ar-Ge ve tasarım indirimine konu edilmesinin mümkün olmadığı,
*İndirimli kurumlar vergisi uygulamasında teşvik belgesine bağlanan yatırımlarla ilgili fiilen yapılan harcamaların ya da indirime konu edilmemiş bu harcamaların yeniden değerlemesinden kaynaklı tutarların indirimli kurumlar vergisine konu edilmesi mümkün bulunmaktadır. Dolayısıyla, mezkûr uygulama kapsamında enflasyon düzeltmesi sonrası bilançonun aktifinde izlenen harcamalara ilişkin düzeltme farkları yatırıma katkı tutarının hesabında dikkate alınmayacak ve bu farklar indirimli kurumlar vergisi uygulamasına konu edilmeyecektir.
* Faaliyetlerinden elde ettikleri kazançlarının bir kısmı gelir veya kurumlar vergisinden istisna olan mükellefler, bilançolarını dönem sonlarında enflasyon düzeltmesine tabi tutacaklar ve düzeltme sonrası oluşan enflasyon düzeltmesi kar veya zararlarından istisna faaliyetlere isabet eden kısımlarını vergiye tabi kazancın tespitinde dikkate almayacaklardır.
*Münhasıran ihracat faaliyetiyle iştigal eden kurumlar ile sanayi sicil belgesini haiz olup münhasıran üretim faaliyetiyle iştigal eden kurumlarda enflasyon düzeltmesi sonrası kurumlar vergisi oranının tespitinde dağıtım anahtarı kullanarak vergi oranını tespit edeceklerdir.
*Vergi Usul Kanununun geçici 33 üncü maddesi hükmüne istinaden; bazı mükellefler tarafından geçici vergi dönemleri de dahil olmak üzere 2024 ve 2025 hesap dönemlerinde yapılan enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan kâr/zarar farkı kazancın tespitinde dikkate alınmayacaktır.
*1/1/2024 tarihinden sonraki geçici vergi dönemleri dahil dönem sonlarında düzeltilmiş bilançolardaki tutarlar dikkate alınarak finansman gider kısıtlamasının hesaplanması gerektiği açıklanmıştır.
Enflasyon Düzeltmesine İlişkin 176 Nolu VUK Sirküleri Yayınlandı
Sirkülerde özellikle Stokların Düzeltilmesinde Basit Ortalama Yöntemindeki "Bir önceki geçici vergi dönem" ifadesine ilişkin açıklama yapıldı.
SÖZ KONUSU AÇIKLAMAYI OKUYUNCA ACABA HİÇ AÇIKLAMA YAPILMASAYDI DAHA MI İYİYDİ DİYE DÜŞÜNMEDEN EDEMİYOR İNSAN...
Sirkülere göre, 2024 yılının ikinci geçici vergi döneminde enflasyon düzeltmesi uygulayacak olan mükellefler Aralık/2023 dönemine ait Yİ-ÜFE endeksini kullanacaklar, üçüncü geçici vergi döneminde ise Haziran/2024 dönemine ait Yİ-ÜFE endeksini dikkate alacaklar.
Ayrıca 2024 yılının geçici vergi dönemlerinde enflasyon düzeltmesi uygulamayan mükelleflerden hesap dönemi sonunda basit ortalama yöntemini kullanacaklar ise bir önceki geçici vergi dönemi sonu endeksi olarak Aralık/2023 dönemine ait Yİ-ÜFE endeksini uygulayacaklar.
Sirkülerde belirtilen bu hesaplama yönteminin doğru olmadığını düşünüyorum.
555 sıra no.lu VUK Genel Tebliği ile hem 31.12.2023 tarihli, hem de ED şartlarının varlığı durumunda 2024 ve müteakip yıllarda yapılacak enflasyon düzeltmesi uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemektedir.
Basit ortalama yöntemde “dönem ortalaması” ifadesi hem 2023 sonu için, hem de müteakip dönem ED hesaplamalarında son 3 aylık dönemin basit ortalaması olarak alınmıştır.
Yani aslında bu yöntem diğer bir yöntem olan " stok devir hızı yönteminin" daha pratik bir versiyonu olarak sunulmuş olup aslında, stokların 45 günde bir yenilendiği kabulüne dayanmaktadır.
Bunun ötesinde bir anlamı ve gayesi olmayan basit ortalama yöntem için " bir önceki geçici vergi dönemi" ifadesinden kastın " düzeltme yapılmış son dönem olduğu" varsayılırsa o takdirde ;
2023 hesap dönemi sonu itibariyle stokların değerlemesinde Aralık/2004 ve Aralık/2023 ayları Yİ-ÜFE değerleri dikkate alınarak stokların yaklaşık 10 yılda bir yenilendiğinin kabul edilmesi gerekirdi.
Böyle bir katsayının ise düzenlemenin gerekçesi ile bağdaşmadığı ve 176 nolu sirkülerin basit ortalama yöntem ile ilgili bölümünün hatalı olduğu ve ilave bir açıklamaya muhtaç olduğu açıktır.
3. Geçici vergi dönemi sonu itibariyle yapılacak düzeltme işlemine az bir süre kala aslında bahse konu sirküler yayınlanana kadar pek te tartışmalı bir konu olmayan bir alanda böylesi bir düzenlemenin yapılmış olması uygulayıcılar açısından yeni bir sorunlu alanının oluşmasına sebebiyet vermiş gibi görünmektedir.
Bu nedenle basit ortalama yöntemine ilişkin açıklamanın İdarece tekrar gözden geçirilmesi ve mümkünse Geçici Vergi Beyan tarihinden önce konunun açıklığa kavuşturulması gerekecektir.
Vergi Usul Kanunu Sirküleri /176 (Enflasyon Düzeltmesi Uygulaması) Yayımlandı
2024/2. Dönem Basit Ortalama Yöntemi Düzeltme Katsayısı; 1,08881
* Dönem Sonunda 2024 için ilk defa enflasyon düzeltmesi yapacak mükellefler Basit Ortalama Yöntemi Düzeltme Katsayısında Aralık 2023 Yİ ÜFE dikkate alacaktır.
* 178- Yıllara Yaygın İnşaat Enflasyon Düzeltme Hesabı" veya "358- Yıllara Yaygın İnşaat Enflasyon Düzeltme Hesabı"nda yer alan bakiyeler enflasyon düzeltmesine tabi tutulmayacaktır.
* 263 Araştırma ve Geliştirme Giderleri ve indirimli kurumlar vergisi uygulamasında Enflasyon Düzeltmesi farkları dikkate alınmayacaktır.
* İhracat, imalat gibi kazancına indirimli kurumlar vergisi oranının uygulandığı faaliyetlerinin yanı sıra, %25 oranının uygulanacağı kazançları da bulunan mükellefler; maliyet, hasılat gibi unsurları dikkate almak suretiyle uygun bir dağıtım kullanacak ve bu dağıtım anahtarıyla enflasyon düzeltmesi sonucunda oluşan kar ya da zararlarına uygulayacakları kurumlar vergisi oranını tespit edeceklerdir.
* Depozito ve teminat hesapları ile gelecek döneme ait gider hesaplarının düzeltilmesi sonucu oluşan fark tutarlarının vergiye tabi matrahın tespitinde düzeltme farkları 2023 hesap dönemine ilişkin düzeltmelerden kaynaklanıyorsa, vergiye tabi tutulmayacak/ gider olarak dikkate alınmayacaktır. BU HUSUSA DİKKAT ETMEK GEREKİR.
Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.