Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

11 Şubat 2013 tarihli köşe yazımızın başlığı “Hangi kar dağıtılacaktır? VUK’a göre oluşan mı, TTK’ya göre oluşan mı?” şeklinde idi. Bu yazı sonrası konu çok tartışıldı ve Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları  Kurumu görüş düzeyinde bir açıklama yaparken, Ticaret Bakanlığı ise Tebliğ düzeyinde bir açıklama yaptı. Öncelikle bu görüşleri ele aldıktan sonra konu hakkındaki görüşümüze ve ne yapılması gerektiğine aşağıda yer vereceğiz.

KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMUNUN GÖRÜŞÜ

Türk Ticaret Kanununun (TTK) 88’inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca gerçek ve tüzel kişiler münferit ve konsolide finansal tablolarını düzenlerken, Kurumumuz tarafından yayımlanan, Türkiye Muhasebe Standartlarına (TMS) uymak zorundadır.

TTK’nın 88’inci maddesinin üçüncü fıkrasında “Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu, değişik işletme büyüklükleri, sektörler ve kâr amacı gütmeyen kuruluşlar için özel ve istisnai standartlar koymaya ve farklı düzenlemeler yapmaya yetkilidir. Bu standart ve düzenlemeler, Türkiye Muhasebe Standartlarının cüz’ü addolunur.” hükmü yer almaktadır. Dolayısıyla Kurumumuz tarafından yayımlanan Büyük ve Orta Boy İşletmeler için Finansal Raporlama Standardı da TMS’lerin cüz’ü olarak değerlendirilmektedir.

Bu kapsamda kâr payı dağıtımında Kurumumuz düzenlemeleri çerçevesinde TFRS’ye veya BOBİ FRS’ye göre hazırlanan finansal tabloların esas alınması gerekmektedir.

Bununla birlikte, TTK’nın 64’üncü maddesinin beşinci fıkrası uyarınca TTK’ya tabi gerçek ve tüzel kişiler, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun defter tutma ve kayıt zamanıyla ilgili hükümlerine uymak zorunda olup, kâr payı dağıtımında dikkate alınacak değerin belirlenmesinde başta vergi mevzuatı olmak üzere ilgili diğer mevzuattan kaynaklanabilecek muhtemel sorunların da göz önünde bulundurulması gerekmektedir.

TİCARET BAKANLIĞININ GÖRÜŞÜ

6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun Geçici 13 üncü Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ 17 Mayıs 2020 Tarihli ve 31130 (Asıl) Sayılı Resmi Gazete yayımlanmıştır.

Buna göre;

Kâr payının hesaplanmasında; finansal tablolarını Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu tarafından belirlenen standartlara uygun hazırlamak zorunda olanlar tarafından Kanunun 88 inci maddesine göre hazırlanan, bunlar dışında kalanlar tarafından ise 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre hazırlanan finansal tablolar esas alınır.

Dağıtılması öngörülen kâr payı tutarı, 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre tutulan kayıtlarda bulunan kâr dağıtımına konu kaynakların toplam tutarını aşamaz.

KURUMLARIN AÇIKLAMALARININ ANLAMI NEDİR?

Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu ile Ticaret Bakanlığının görüşleri birbirini destekler niteliktedir. Ancak belirtelim ki, bu açıklamalar görüş düzeyindedir. Bu görüşler, uygulamada her ne kadar düşük olan kar dağıtılacak, yani “bağımsız denetim sonucu oluşan bilanço karı VUK’a göre oluşan bilanço karı üzerinde olsa bile maksimum VUK’a göre oluşan bilanço karı dağıtılabilecek, ancak bağımsız denetim sonucu oluşan bilanço karı VUK’a göre oluşan bilanço karından düşük ise de bağımsız denetim sonucuna göre oluşan kar dağıtılabilecektir” şeklinde olsa da bunun yasal bir zemini olduğu söylenemez.

Hemen belirtelim ki, bu tartışma bağımsız denetime tabi olan firmalar için yapılan tartışmadır. Bağımsız denetime tabi olmayan firmalar için tartışma bulunmayıp VUK’a göre oluşan bilançoda yer alan kar dağıtıma konu edilebilecektir.

Konu hakkında Hazine ve Maliye Bakanlığı henüz görüşünü açıklamış değildir. Kanaatimizce görüş düzeyinde değil, kanun düzeyinde konu açıklığa kavuşturulmalıdır. Yukarıda değindiğim üzere konuyu ilk olarak 2013 yılı başında yazmış olsak da, konunun temeli 2012 yılında yürürlüğe giren Türk Ticaret Kanunudur. Aradan 12 yıl geçmesine rağmen konunun hala netlik kazanmaması büyük bir eksikliktir.

Denilebilir ki, düşük olan kar dağıtılacak, bu neden tartışma konusu oluyor? Tam da bu soruya uygulamada mükelleflerin verdiği cevap, vergisini ödediğim karı neden dağıtamıyorum? Vergisini ödediğim karı dağıtamayacak isem, vergiyi de düşük olan kar üzerinden ödeyeyim. Yani bağımsız denetime göre oluşan bilanço karı daha düşük çıkınca bu kar dağıtıma konu ediliyor ise kurumlar vergisi de düşük olan bu kar üzerinden ödenmelidir o halde!

Kanaatimce de çok haklı ve yerinde bir taleptir.  

Ne yapılmalıdır, çözüm nedir?

Vergi kanunları ile bağımsız denetim standartları ülkemizde uyumlaştırılmalı ve iki bilanço değil tek bilanço oluşturulmalıdır. Tek bilanço oluşunca kar da tek olacak ve bu tartışma ortadan kalkacaktır. Bu yapılamıyor ise, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile diğer ilgili kurumlar ortak bir çalışma yapmalı ve kanun düzeyinde konu açıklığa kavuşturulmalıdır. Ancak böyle bir düzenleme yapılacak olur ise mükelleflerin haklı talepleri olan vergisi ödenen karın dağıtımına imkan tanınmalıdır!

Dr. Ekrem Öncü

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://www.borsaningundemi.com/yazarlar/vergisini-odediginiz-kari-dagitabilecek-misiniz-yazisi/1826643

İstemin Özeti: Davacı adına, kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca edinilen bağımsız bölümlerin satışından ticari kazanç elde edildiği ve bu kazancın beyan dışı bırakıldığından bahisle tarh edilen KDV'nin kaldırılması

VM Karar Özeti: "...Maliki olduğu arsalara inşaat yapılması sonucunda edindiği bağımsız bölümleri zaman içinde satan davacının elde ettiği gelirin büyüklüğünün, hukuken bu faaliyetin ticari olarak nitelendirilmesi için yeterli bir sebep oluşturmadığı açıktır. Öte yandan, davacının arsası üzerine tek bir daire inşa edilip satılsaydı, bunun satışından elde edilen gelir nasıl ki ticari kazanç olarak nitelendirilemeyecekse, birden çok taşınmazın satışının da ortada ticari organizasyonun varlığına dair hiçbir işaret yokken ticari olarak nitelendirilmemesi gerekir. Ayrıca, söz konusu bağımsız bölümlerin bir defada blok halinde satılması veya yıl içinde birer birer satılması, elde edilen gelirin niteliğinin saptanmasında bir fark oluşturmayacaktır. Zira ticari bir organizasyonun devamlılık arz etmesi gerekmektedir. Ortada ticari bir organizasyon olmaksızın satış işleminin bir defada yapılması ile dönem dönem veya kısım kısım yapılması arasında, elde edilen gelirin ticari kazanç olup olmaması bakımından bir fark bulunmamaktadır.

Bu durumda, davacının kat karşılığı inşaat sözleşmeleri uyarınca edindiği bağımsız bölümlerin 2012 ve 2013 yıllarında satışından elde edilen kazancın ticari kazanç olarak vergilendirilmesinde hukuken olanak bulunmadığından, değinilen cezalı tarhiyatlarda hukuka uygunluk BULUNMAMAKTADIR..."

BİM Karar Özeti: "...karar, usul ve hukuka uygun olduğundan istinaf isteminin REDDİNE.."

Temyiz Karar Özeti: "...Bu nedenle, diğer yıllar da dikkate alındığında çok sayıda gayrimenkul satışı yapan davacının elde ettiği gelir yönünden devamlılık koşulunun gerçekleştiği olayda kazancın ticari nitelik taşıdığının kabulü gerektiğinden, VDD kararının aksi yöndeki değinilen hüküm fıkrasının, tarh matrahının hukuka uygunluğu yönünden yapılacak inceleme sonucuna göre yeniden bir karar verilmek üzere BOZULMASINA..."

BİM VDD kararında ısrar etmiştir.

VDDK Karar Özeti: ..."Davalının temyiz isteminin REDDİNE, BİM VDD ısrar kararının kesin olarak oy çokluğuyla ONANMASINA..."

Yabancıların çalışma iznine yönelik istihdam, mali yeterlilik, ücret ve sektör kriterlerinde yeni güncellemeler yapılmıştır.

Bilişim, İleri Teknoloji Gerektiren Sektörler ve Kamu Projelerinde çalışacak yabancılar için mali ve istihdam kriterlerinde istisnalar getirilmiştir.

Yabancı çalışana ödenecek asgari tutarlar güncellenmiştir.

Bilanço esası usulüne tabi işyerleri için ödenmiş sermaye, net satış ve ihracat tutarlarına ilişkin yeni minimum kriterler belirlenmiştir:
Yeni kurulan veya faaliyette olan işyerlerinde ödenmiş sermaye minimum 500.000 TL,
Net satış tutarı minimum 8.000.000 TL,
İhracat tutarı ise en az 150.000 USD olmalıdır.

Son yıl net satış tutarı 50.000.000 TL veya daha fazla olan işyerlerinde, beş yabancıya kadar istihdamda her yabancı için beş Türk vatandaşı istihdam zorunluluğu aranmayacaktır.

Şirket ortağı yabancılar için:
Şirketin ödenmiş sermayesi en az 500.000 TL,
Ortaklık payı en az %20 olmalı ve çalışma izninin son altı ayında işyerinde en az beş Türk vatandaşı istihdam edilmelidir. Ancak yabancının sermaye payı 100.000 USD veya üzerindeyse, bu kuraldan muaf tutulur.

Türkiye’de uzun süredir ikamet eden yabancılar için istisna:
Son beş yılda en az üç yıl Türkiye’de yasal olarak ikamet eden yabancılar (öğrenci ikameti hariç), mali yeterlilik ve istihdam şartlarından muaftır. Bu istisna en fazla üç yabancı çalışana kadar uygulanabilir. Üçten fazla yabancı çalışanın istihdamı durumunda, dördüncü ve sonrasındaki yabancılar için istihdam ve mali yeterlilik kriterleri aranacaktır.

Yabancı çalışan sayısı hiçbir şekilde Türk çalışan sayısını geçemez. ELİF NUR AYDIN

* 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu 543. Maddesi Uyarınca Alacaklılara 3. Çağrı Tarihinden İtibaren 3 Ay Geçmedikçe Kalan Varlık Dağıtılamaz. Bu Durumda Tasfiyenin Sona Ermesi – Tüzel Kişiliğin Terkini İçin 3 Aylık Süre Gerekmektedir. ( 194. Madde Uyarınca Sermaye Şirketi Şahıs Ticari İşletmesine Dönüşebilir. Bu Durumda Dönüşme Tarihinde Tüzel Kişiliğin Terkin Edilir.)

* 31.12.2023 Tarihli Gelir Tablosundaki Brüt Satışlar Toplamı 50.000.000 TL Ve Üzerinde Olan Mükellefler, 2024/2. Geçici Vergi Döneminde Enflasyon Düzeltmesi Yapmışlardır. 50.000.000 TL Altında Cirosu Olan Şirketler Açısından Enflasyon Düzeltmesi Yapma Mükellefiyeti Bulunmamaktadır.

* 7529 Sayılı Kanunun 12. Maddesine Göre:

> TASFİYE Halindeki Şirketler Açısından Kurumların Tasfiyeye Girmesine İlişkin Genel Kurul Kararının TESCİL EDİLDİĞİ Tarihin İçinde Bulunduğu Hesap Döneminden İtibaren

- 2024 Ve 2025 Hesap Dönemlerinde Yapılan Enflasyon Düzeltmesinden Kaynaklanan Kâr/Zarar Farkı, Kazancın Tespitinde Dikkate Alınmaz.

- 2024/2. Geçici Vergi Dönemine İlişkin Yapılmış Olan Enflasyon Düzeltmesine Yönelik Geriye Dönük Herhangi Bir Düzeltme Yapılmaz.

Bu Durumda 2023 Yılında 50.000.000 TL Altında Cirosu Olan Şirketler Açısından 2024 Yılında Tasfiyesi Başlanan ve 2024 Yılı İçinde Tasfiyesi Biten Şirketler Açısından 2024 Hesap Dönemi İçin Enflasyon Düzeltmesi Yapılmasına Gerek Olmadığı Düşünülmektedir. Tasfiyenin 2025 Hesap Dönemine Sarkması Halinde 2024 Hesap Dönemi Enflasyon Düzeltmesinden Kaynaklanan Kâr/Zarar Farkı, Kazancın Tespitinde Dikkate Alınmaz.

Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

5510 sayılı Kanun’na tabi malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına prim ödeyenlerin, sigorta kollarından yapılması gereken yardımlara hak kazanıp kazanmadıklarının tespitinde, sigortalılık süresi, prim ödeme gün sayısı ve yaş faktörlerine bakılmaktadır.

Yaş ile ilgili olarak;

Yaşlılık ve ölüm sigortalarından aylık bağlanmasına ilişkin haklardan yararlanmak için Kanunda yer alan şartlardan biri de yaş olup, 5510 sayılı Kanun’un 57’nci maddesinde, sonradan yapılacak yaş düzeltmelerinde, sigorta kolları için yaşın hesabında aşağıda belirtilen doğum tarihlerinin esas alınacağı öngörülmüştür. Buna göre;

1) İş kazasıyla meslek hastalığı halinde, hak sahiplerine bağlanacak gelirlerin hesabında, iş kazasının olduğu veya meslek hastalığının hekim veya sağlık kurulu raporu ile ilk defa tespit edildiği tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihleri,

2) Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerin uygulanmasında, sigortalıların, mülga 5417, 6900, 506, 1479 ve 2926 sayılı kanunlar ile 2925 ve 5434 sayılı kanunlara, 506 sayılı Kanunun geçici 20’nci maddesine tabi sandıklara veya Kanuna göre ilk defa malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi oldukları tarihte, nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihleri,

3) Ölüm sigortasında hak sahibi çocukların yaş hesabında, sigortalının Kanuna veya mülga kanunlar kapsamında ilk defa malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olduğu tarihte, nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihleri, sigortalının çalışmaya başlamasından sonra doğan çocukların ise nüfus kütüğüne ilk yazılan doğum tarihleri, esas alınacaktır.

Sigortalıların, iş kazası geçirdiği, meslek hastalığının tespit edildiği veya ilk defa uzun vadeli sigorta kollarına tabi olduğu tarihten sonra kesinleşen mahkeme kararlarındaki yaş tashihleri aylık bağlama işlemlerinde dikkate alınmayacaktır.

- Pasif Kalemlere Ait Enflasyon Fark Hesapları, Herhangi Bir Suretle Başka Bir Hesaba Nakledildiği / İşletmeden Çekildiği Takdirde, Bu İşlemlerin Yapıldığı Dönemlerin Kazancı İle İLİŞKİLENDİRİLMEKSİZİN, Bu Dönemde:

> Kurumlar Vergisine Tâbi Tutulur.
> Kar Dağıtımı Tabi Tutulur.

İSTİSNASI:

- 502 Sermaye Düzeltmesi Olumlu Farkları Hesabı, 549 Özel Fonlar Hesabı Gibi Öz Sermaye Kalemlerine Ait Enflasyon Farkları

> Düzeltme Sonucu Oluşan GEÇMİŞ YIL ZARARLARINA Mahsup Edilebilir. ( 2024 DÖNEM ZARARINA MAHSUBUNUN YAPILMAMASINA DİKKAT ETMEK GEREKİR.)

> Kurumlar Vergisi Mükelleflerince Sermayeye İlave Edilebilir; Bu İşlemler Kâr Dağıtımı Sayılmaz.

-  Avanslar, Depozitolar, Hakedişler Ve Sabit Kıymet Yenileme Fonu Gibi İşleyişi Gereği İlgili Olduğu Hesaplara Aktarılarak Kapatılması Mümkün Olan Hesapların Kapatılması Durumunda, Bunlara Ait Enflasyon Fark Hesapları İşletmeden Çekilmiş Sayılmaz.

ÖRNEK:

2005 yılında kurulan şirketin 1.000.000 TL nakdi sermayesi vardır. 14/5/2024 tarihinde tescil edilen kararla tamamı 4 Milyon TL tutarında 502 Sermaye Düzeltmesi Olumlu Farkları Hesabından karşılanmak suretiyle sermayesini 5.000.000 TL’ye çıkarmıştır. Ancak 14/9/2024 tarihinde şirket yetkili organı sermaye azaltımı kararı almış ve sermaye 1.000.000 TL’ye inmiştir. Sermaye azaltımının sırasıyla yeniden değerleme artışları ve geçmiş yıl karlarından yapıldığı kabul edilecektir. Kalan kısmın ise sermayeye eklenme tarihi beş tam yıllık süreyi geçmiş unsurlardan karşılanması gerekmektedir. Bu durumda azaltılan sermayenin tamamının 502 Sermaye Düzeltmesi Olumlu Farkları Hesabından geldiği dikkate alınması gerekir. 555 Seri Nolu Tebliğe göre işletmeden çekilen enflasyon düzeltme farkının bu dönemde vergiye tâbi tutulur ve kar dağıtımı tabi tutulur.

Enflasyon Düzeltmesi Olumlu Farkı Kapsamında:

Hesaplanan Kurumlar Vergisi: 4 Milyon TL * % 25 = 1 Milyon TL
Kar Dağıtım Stopajı: (4 Milyon – 1 Milyon TL)* % 10 = 300 Bin TL

Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

15/6/2013 tarihinde yayımlanan 426 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ve sonrasında yayımlanan Genel Tebliğlerle;

- Perakende mal satan veya hizmet veren mükelleflerin, eski nesil cihazlar ve seyyar EFT-POS  cihazları yerine, içerisinde POS uygulaması bulunan EFT-POS   özellikli Yeni Nesil Ödeme Kaydedici Cihaz (YN ÖKC) kullanmalarına,

- Söz konusu cihazlar üzerinden ödeme belgesi (slip) ile mali belgenin (ÖKC fişi) bütünleşik olarak düzenlenmesine,

- Mükellefler tarafından kullanılan eski nesil cihazların belirli bir takvim dâhilinde YN ÖKC’ler ile değiştirilmesine,

yönelik düzenlemeler yapılmıştır.

Bununla birlikte 30/12/2023 tarihinden yayımlanan 557 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğiyle;

- Mali hafızalarının dolmaması nedeniyle halen kullanılmakta olan eski nesil ödeme kaydedici cihazların hafızalarının dolup dolmadığına bakılmaksınızın 1/7/2024 tarihininde kadar YNÖKC’ lerle değiştirilmesi,

- 1/7/2024 tarihinden itibaren YNÖKC’ ler üzerinden banka kartları ile ödeme kabul edilmemesinin zorunlu olması,

- Banka kartları ile ödeme kabul edilmeyen YN ÖKC’lerin kullanıma kapatılması,

öngörülmüştür.

* 1/6/2019 tarihinde yayımlanan 507 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğiyle ise Güvenli Mobil Ödeme ve Elektronik Belge Yönetim Sisteminin uygulamasına ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir.

- Bu düzenlemelerin sonucu olarak perakende mal satan veya hizmet veren mükelleflerin;

- Seyyar EFT-POS cihazı kullanmaması ve bunları banka ya da ödeme kuruluşlarına iade etmeleri,

- Seyyar EFT-POS cihazı yerine EFT-POS özellikli YNÖKC ya da Güvenli Mobil Ödeme ve Elektronik Belge Yönetim Sistemine ilişkin cihaz kullanmaları,

- Söz konusu cihazlar üzerinden mutlaka banka kartları ile ödeme kabul etmeleri,

Kullandıkları satış uygulama yazılım ve donanımların YNÖKC ya da Güvenli Mobil Ödeme ve Elektronik Belge Yönetim Sistemine ilişkin cihazlar ile entegre etmeleri
gerekmektedir.

- Bahse konu hususları yerine getirmeyen mükellefler hakkında her bir tespit için Vergi Usul Kanununun mükerrer 355 inci maddesinin uygulanması söz konusu olacaktır.

Bir şirketin vergi borcundan dolayı şirket müdürünün/yönetim kurulu üyesinin sorumluluğuna gidilebilmesi için:

??Şirkete ait olduğu ileri sürülen borcun, şirket nezdinde hukuka uygun bir surette tarh, tebliğ ve tahakkuk etmiş olması, borç re'sen veya ikmalen tarha dayanıyorsa şirket adına düzenlenen ihbarnamelerin usulüne uygun şekilde şirkete tebliğ edilmiş ve bu tebliğ sonrasında dava edilmemiş veya açılan davada tarhiyatın hukuka uygun olduğuna karar verilmiş olması,

??Usulüne uygun surette tahakkuk ettirilen vergi/ceza borcunun ödenmesi için şirket adına ödeme emri düzenlenmiş ve hukuka uygun bir şekilde tebliğ edilmiş olması,

??Ödeme emri tebliğine rağmen borcun şirketçe ödenmemiş olması,

??Borcun ödenmemesi üzerine şirket hakkında kapsamlı bir malvarlığı araştırması yapılarak haczi mümkün ve borcu karşılar bir varlığının, alacağının olup olmadığının saptanmış olması,

??Haczi mümkün bir unsurun bulunması halinde bunların haczedilmesi ve satılarak paraya çevrilmesi yoluna gidilmesi,

??Gösterilen tüm bu çabalara rağmen borçların, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyeceğinin somut bir şekilde tespit edilmesi, karar altına alınması,

??Tüm bu koşullar sağlandıktan sonra kanuni temsilciye usulüne uygun bir şekilde ödeme emri düzenlenmiş ve tebliğ edilmiş olması gerekmektedir.

??Bunlar yanında, içtihatlarla kabul edildiği üzere bir şahsın kanuni temsilci sıfatıyla takip edilebilmesine başlanırken; borcun ortaya çıkış sebebi, ilgili olduğu dönem ve vadesi dikkate de alınmalı ve doğrudan kusuruyla bu borcun doğmasına ve/veya ödenmemesine sebep olan temsilci hakkında işlem yapılmalıdır. Eğer tahsil edilmeye çalışılan amme borcu, doğrudan başka bir kanuni temsilcinin eyleminden/ihmalinden kaynaklanmış ise borcun yalnızca o yasal temsilciden aranması gerekir.

??Yine içtihatlarla kabul edildiği üzere, şirketin yeni yönetimi, birikmiş vergi borçlarını bir yapılandırma kanunu kapsamında taksitlendirmiş ancak ödememişse eski müdürlerin artık sorumluluğu kalmayacaktır.

??Elbette borçların tarh ve tahsil zamanaşımına da uğramamış olması gerekmektedir. Takibe konu alacağın tarh/tebliğ/tahakkuk safhalarında bir hukuka aykırılık varsa; örneğin, re'sen tarh edilmiş bir vergiye veya cezaya ait ihbarnamenin usulüne uygun bir tebligatla tüzel kişi mükellefe tebliğ edilmemiş olması halinde ortada tarh zaman aşımı süresi içerisinde usulüne uygun bir şekilde tarh ve tebliğ edilmiş ve bu itibarla hukuka uygun bir şekilde tahakkuk etmiş bir amme alacağınından söz edilemeyeceği de açıktır. Bunun gibi, amme borçlarının tahsili için şirket adına ödeme emri düzenlenmemiş ise veya tanzim edilen ödeme emri usulüne uygun şekilde tebliğ edilmemiş ise bu amme alacaklarının, tahsil zaman aşımı hükümleri nedeniyle artık şirketten ve/veya müdür veya ortaklardan takip ve tahsili de mümkün olmayacaktır.

@MKemalGoze

7529 Sayılı Kanun Ve 176 Nolu VUK Sirküleriyle Enflasyon Düzeltmesi Konusunda Yapılan  PDF Formatlı Açıklamalar İçin Tıklayınız 

Mali Müşavir

 

Sosyal güvenlik için 2025 bütçesi belirlenirken yıl geneli için yol haritası da hazırlandı. İstihdamda kayıt dışılığı azaltmaya, prim gelirlerini artırmaya odaklanılanan SGK, gelecek yıl denetimlere ağırlık verecek. SGK denetçileri, tespit ettikleri 168 bin işyerinin kapısı tek tek çalacak.

Geçen, ‘İşte sosyal güvenliğin 2025 bütçesi’ yazımda, 2025 yılı bütçesinde sosyal güvenlik sistemine ne kadar pay ayrıldığı, bu payın nerelerde kullanılacağı, 65 yaş aylıkları, evde bakım ve engelli destekleri için ne kadar ödeme yapılacağını yazmıştım. Yine yazımda, 2025 Bütçe Gerekçesinde sosyal güvenlik alanında yapılacaklara gelecek yazımda değineceğimi belirtmiştim.

Bütçede, 2025’te sosyal güvenlikte yapılacaklar 25 madde halinde tek tek sıralanıyor. Dikkat çekici olanları sizlerle de paylaşayım. Geneline bakıldığında; istihdamda kayıt dışılığı azaltmaya, SGK’nın prim gelirlerini artırmaya odaklanılacağı görülüyor. Yine görünen o ki, SGK, denetimlerin yapılacağı sektörleri, hatta işyerlerini de bir bir tespit etmiş. Sosyal güvenlikte neler yapılacağını madde madde sıralayayım.

ÖZEL EĞİTİM KURUMLARI DA VAR

SGK tarafından belirlenecek kayıt dışı istihdamın yoğun olduğu sektörlerde faaliyet gösteren toplam 130 bin iş yerine yönelik tarama şeklinde yaygın denetimler gerçekleştirilecek.

Son dönemlerde kayıt dışı çalışmanın yaygın olduğu yabancı uyruklulara ait işyerleri ile bu kişilerin yoğunlukta çalıştığı sektör ve iş yerleri belirlenerek toplam 13 bin iş yerine yönelik denetimler yapılacak.

Gelir İdaresi Başkanlığı matrah bilgileri ile SGK kayıtları karşılaştırılarak riskli olduğu belirlenen toplam 18 bin 763 iş yerinde denetim yapılacak.

Yapılan analizler sonucunda riskli olduğu belirlenen ve özel eğitim kurumları olarak faaliyet gösteren bin 500 işyerine yönelik denetim gerçekleştirilecek.

EYT’Lİ DENETİMİ

2023 yılından itibaren yaşlılık aylığı alıp aynı iş yerinde çalışmaya devam ettiği düşünülen kişilere ve bunların çalıştığı iş yerlerine yönelik olarak 2 bin 120 denetim gerçekleştirilecek. 2023 yılından itibaren yaşlılık aylığı alıp aynı iş yerinde çalışmaya devam eden ancak yaşlılık aylığı bağlanmadan önceki dönemlere kıyasla primleri düşük bildirilen sigortalıların iş yerlerine yönelik olarak bin 56 denetim gerçekleştirilecek.

Bu noktada yorumda bulunayım. 2023 yılının seçilmesi ilginç, çünkü EYT düzenlemesi 2023’ün Mart ayında başladı ve o tarihten bu yana da EYT’den emekli olanların büyük bir çoğunluğu aynı işyerinde çalışmaya devam ediyor. Anlaşılan o ki, SGK, emekli olup çalışmaya devam edenlerde hem kayıt dışı hem de bu kişilerin düşük primlerle çalıştırıldığını tespit etmiş ki, denetimler yapacak.

Yapılan analizler neticesinde 2023 yılı baz alınarak kalifiye meslek mensubu sigortalıların ücretlerini eksik bildirdiği tespit edilen ve bilgilendirici mektup gönderilen toplam 2 bin 505 iş yerinden, eksik ücret bildirimi konusunda tutumu ve risk durumu değişmeyen toplam bin 561 iş yerinde denetimler gerçekleştirilecek.

Özel sektörde çalışan sigortalıların prime esas kazancının bir önceki aya göre yüzde 20 ve üzerinde azalan sigortalılara eksik prim yatırıldığına yönelik bilgilendirme yapılacak.

Buraya kadar sıraladıklarım kayıt dışı istihdamı engellemeye yönelik 2025’te yapılacaklar. Daha açık bir anlatımla, gelecek yıl SGK denetçileri, tespit ettikleri 168 bin işyerinin kapısını çalacak.

ALMANYA’DAN AYLIK ALANLARA DÜZENLEME

Bir DE 2025 Bütçe Gerekçesi’nde sosyal güvenlik alanında diğer yapılacaklar da var. Onlardan önemli olanları da paylaşayım. Bunların başında işçi statüsünde (4/1A) olup da ay içerisinde 30 günden az çalışması bulunan sigortalıların ay içerisinde eksik kalan günlerinin tamamlanmasına yönelik düzenleme yer alıyor. Bir diğeri ise fazla ve yersiz ödeme yapılmasını engellemek için gelir ve aylık alanlardan 100 yaş üstü olanların, aylık alma şartlarının devam edip etmediği tespit edilecek.

Açıkçası, 100 yaşının üzerinde kaç kişi var diye merak ettim. Yaşlı nüfusuna yönelik yapılan son istatiğe göre 6 bin 609 kişi 100 yaşın üzerinde. 2025 yılında bu kişilerin emekli maaşı ya da 65 yaş aylığı almalarına yönelik hakları olup olmadığının tespiti yapılacak. Yapılacak önemli bir düzenleme de, Almanya’dan aylık alıp Türkiye’de ikamet eden yaklaşık 100 bin kişi için yaşam belgesi uygulamasına 2025’te son verilecek. Buna göre, Almanya’dan emekli aylığı alan kişilerin yılda bir kez ibraz etmeleri gereken yaşam belgesi 2025’te artık istenmeyecek. Noyan Doğan

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/noyan-dogan/sgk-168-bin-isyerinin-kapisini-calacak-riskli-sektorlere-siki-denetim-42582580

Page 15 of 1347

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • ÇOCUK VE GENÇ İŞÇİLER RESMİ TATİLLERDE ÇALIŞTIRILABİLİR Mİ? İşçinin resmi, genel ve bayram tatillerinde çalışma yapabilmesi için işverenin…
  • VAKIFLAR VE VERGİLENDİRİLMESİ 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 102. Maddesi gereğince; resmî senetle…
  • GİB, e-Fatura ve e-İrsaliye Yeni Merkez Uygulama Geçişi Hakkında Duyuru Yayımladı Başkanlığımız https://ebelge.gib.gov.tr/anasayfa.html internet adresinde 29.5.2024 tarihinde yapılan duyuruda, e-Fatura ve e-İrsaliye belgelerinde…
Top