11 Şubat 2013 tarihli köşe yazımızın başlığı “Hangi kar dağıtılacaktır? VUK’a göre oluşan mı, TTK’ya göre oluşan mı?” şeklinde idi. Bu yazı sonrası konu çok tartışıldı ve Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu görüş düzeyinde bir açıklama yaparken, Ticaret Bakanlığı ise Tebliğ düzeyinde bir açıklama yaptı. Öncelikle bu görüşleri ele aldıktan sonra konu hakkındaki görüşümüze ve ne yapılması gerektiğine aşağıda yer vereceğiz.
KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMUNUN GÖRÜŞÜ
Türk Ticaret Kanununun (TTK) 88’inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca gerçek ve tüzel kişiler münferit ve konsolide finansal tablolarını düzenlerken, Kurumumuz tarafından yayımlanan, Türkiye Muhasebe Standartlarına (TMS) uymak zorundadır.
TTK’nın 88’inci maddesinin üçüncü fıkrasında “Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu, değişik işletme büyüklükleri, sektörler ve kâr amacı gütmeyen kuruluşlar için özel ve istisnai standartlar koymaya ve farklı düzenlemeler yapmaya yetkilidir. Bu standart ve düzenlemeler, Türkiye Muhasebe Standartlarının cüz’ü addolunur.” hükmü yer almaktadır. Dolayısıyla Kurumumuz tarafından yayımlanan Büyük ve Orta Boy İşletmeler için Finansal Raporlama Standardı da TMS’lerin cüz’ü olarak değerlendirilmektedir.
Bu kapsamda kâr payı dağıtımında Kurumumuz düzenlemeleri çerçevesinde TFRS’ye veya BOBİ FRS’ye göre hazırlanan finansal tabloların esas alınması gerekmektedir.
Bununla birlikte, TTK’nın 64’üncü maddesinin beşinci fıkrası uyarınca TTK’ya tabi gerçek ve tüzel kişiler, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun defter tutma ve kayıt zamanıyla ilgili hükümlerine uymak zorunda olup, kâr payı dağıtımında dikkate alınacak değerin belirlenmesinde başta vergi mevzuatı olmak üzere ilgili diğer mevzuattan kaynaklanabilecek muhtemel sorunların da göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
TİCARET BAKANLIĞININ GÖRÜŞÜ
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun Geçici 13 üncü Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ 17 Mayıs 2020 Tarihli ve 31130 (Asıl) Sayılı Resmi Gazete yayımlanmıştır.
Buna göre;
Kâr payının hesaplanmasında; finansal tablolarını Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu tarafından belirlenen standartlara uygun hazırlamak zorunda olanlar tarafından Kanunun 88 inci maddesine göre hazırlanan, bunlar dışında kalanlar tarafından ise 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre hazırlanan finansal tablolar esas alınır.
Dağıtılması öngörülen kâr payı tutarı, 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre tutulan kayıtlarda bulunan kâr dağıtımına konu kaynakların toplam tutarını aşamaz.
KURUMLARIN AÇIKLAMALARININ ANLAMI NEDİR?
Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu ile Ticaret Bakanlığının görüşleri birbirini destekler niteliktedir. Ancak belirtelim ki, bu açıklamalar görüş düzeyindedir. Bu görüşler, uygulamada her ne kadar düşük olan kar dağıtılacak, yani “bağımsız denetim sonucu oluşan bilanço karı VUK’a göre oluşan bilanço karı üzerinde olsa bile maksimum VUK’a göre oluşan bilanço karı dağıtılabilecek, ancak bağımsız denetim sonucu oluşan bilanço karı VUK’a göre oluşan bilanço karından düşük ise de bağımsız denetim sonucuna göre oluşan kar dağıtılabilecektir” şeklinde olsa da bunun yasal bir zemini olduğu söylenemez.
Hemen belirtelim ki, bu tartışma bağımsız denetime tabi olan firmalar için yapılan tartışmadır. Bağımsız denetime tabi olmayan firmalar için tartışma bulunmayıp VUK’a göre oluşan bilançoda yer alan kar dağıtıma konu edilebilecektir.
Konu hakkında Hazine ve Maliye Bakanlığı henüz görüşünü açıklamış değildir. Kanaatimizce görüş düzeyinde değil, kanun düzeyinde konu açıklığa kavuşturulmalıdır. Yukarıda değindiğim üzere konuyu ilk olarak 2013 yılı başında yazmış olsak da, konunun temeli 2012 yılında yürürlüğe giren Türk Ticaret Kanunudur. Aradan 12 yıl geçmesine rağmen konunun hala netlik kazanmaması büyük bir eksikliktir.
Denilebilir ki, düşük olan kar dağıtılacak, bu neden tartışma konusu oluyor? Tam da bu soruya uygulamada mükelleflerin verdiği cevap, vergisini ödediğim karı neden dağıtamıyorum? Vergisini ödediğim karı dağıtamayacak isem, vergiyi de düşük olan kar üzerinden ödeyeyim. Yani bağımsız denetime göre oluşan bilanço karı daha düşük çıkınca bu kar dağıtıma konu ediliyor ise kurumlar vergisi de düşük olan bu kar üzerinden ödenmelidir o halde!
Kanaatimce de çok haklı ve yerinde bir taleptir.
Ne yapılmalıdır, çözüm nedir?
Vergi kanunları ile bağımsız denetim standartları ülkemizde uyumlaştırılmalı ve iki bilanço değil tek bilanço oluşturulmalıdır. Tek bilanço oluşunca kar da tek olacak ve bu tartışma ortadan kalkacaktır. Bu yapılamıyor ise, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile diğer ilgili kurumlar ortak bir çalışma yapmalı ve kanun düzeyinde konu açıklığa kavuşturulmalıdır. Ancak böyle bir düzenleme yapılacak olur ise mükelleflerin haklı talepleri olan vergisi ödenen karın dağıtımına imkan tanınmalıdır!
Dr. Ekrem Öncü
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.