Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

AK Parti’nin, en düşük emekli maaşını 10 bin TL’nin üzerine çıkarmak için yeni bir hazırlığı başladığı öğrenildi. AK Parti kurmayları, en düşük emekli maaşını yükseltecek formülleri hafta içinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da onayına sunacağı belirtildi.

AK Parti kurmayları en düşük emekli maaşının yükseltilmesi için harekete geçti. En düşük 10 bin TL olan emekli maaşının en az 12 bin TL olacak şekilde yeni bir hazırlık yapılıyor.

Erdoğan'ın onayına sunulacak

Yaklaşık 3 milyon emekli 10 bin TL maaş alıyor. AK Parti’nin ilk formülü en düşük emekli maaşını 10 bin TL’den 12 bin TL’ye çıkarmak. Altı aylık enflasyon farkının belli olmasıyla birlikte en düşük emekli maaşı alanlar yüzde 24,73’lük zamdan yararlanamıyor. Kök maaş üzerinden yapılan zam oranının en düşük emekli maaşı alanların emekli maaşlarına yansımadığı gerekçesiyle AK Parti harekete geçti.

AK Parti yönetimi hafta içinde en düşük emekli maaşının en az 12 bin TL olmasıyla ilgili hazırladığı raporu Erdoğan’a sunacak. Erdoğan’ın da onay vermesi halinde çalışma ivedilikle Meclis gündemine taşınacak ve temmuz ayı içinde de Meclis’te kabul edilecek. AK Parti kurmayları ilgili bakanlıklardan en düşük emekli maaşı ilgili mali rapor da istedi.

Yapılacak artışın kaç emekliyi kapsayacağı maliyetinin ne olacağına ilişkin raporda Erdoğan’a sunulacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2024 yılının emekli yılı olacağını açıklamıştı. 25 Ocak da en düşük emekli aylığı 10 bin TL olmuştu. Söz konusu düzenleme Erdoğan’dan onay alırsa 2024 yılı içinde en düşük emekli maaşı alanlara ikinci kez iyileştirme gelmiş olacak.

https://www.ekonomim.com/ekonomi/emekli-maasi-icin-iyilestirme-hazirligi-var-haberi-753134

Giriş:

Dijitalleşme süreci, işletmelerin vergi yükümlülüklerini daha verimli ve şeffaf bir şekilde yerine getirmelerine olanak tanımaktadır. Türkiye’de bu dijital dönüşümün önemli bileşenleri olan e-fatura ve e-defter uygulamaları, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu (VUK) ve ilgili tebliğler çerçevesinde düzenlenmiştir. Bu makalemizde, e-fatura ve e-defter uygulamalarıyla ilişkin; geçiş süreci, zorunlulukları, yaptırımları, idarenin yanlış uygulamaları, yargı kararları ilgili sıkça sorulan soruları ve konuya ilişkin değerlendirme ve açıklamaları kaleme alacağız.

1- Hangi Mükellefler E-Fatura Ve E-Defter Mükellefidir?

Bilindiği üzere, 509 ve 535 Sıra No.lu VUK Genel Tebliği’ne göre, aşağıdaki mükellefler e-fatura ve e-defter kullanmak zorunda olduğu yönünde düzenleme yapmıştır.

– Brüt satış hasılatı 3 milyon TL ve üzeri olan mükellefler: 2022 ve müteakip hesap dönemleri için geçerlidir. Bu haddin uygulamasında istisnai olarak belirlenen sektör faaliyetleri hariç tüm sektörler için geçerlidir.

– İnternet üzerinden veya elektronik ortamda mal veya hizmet satışı gerçekleştiren mükellefler: 2022 veya müteakip hesap dönemleri için brüt satış hasılatı 500 bin TL ve üzeri olanlar,

– Gayrimenkul ve motorlu taşıt alım, satım veya kiralama işlemleri yapan mükellefler: 2022 veya müteakip hesap dönemleri için brüt satış hasılatı 500 bin TL ve üzeri olanlar,

Şeklinde düzenleme getirilmiştir.

2- E-Defter Ve E-Fatura Geçiş Yükümlülüğünde Süreler Nedir?

E-Fatura Geçiş Süresi: E-fatura uygulamasına geçme zorunluluğu doğan mükelleflerin, ilgili hesap dönemini izleyen yılın Temmuz ayının başına kadar e-fatura uygulamasına geçmeleri gerekmektedir. Örneğin, 2022 hesap dönemi için brüt satış hasılatı 3 milyon TL’yi aşan bir mükellef, 1 Temmuz 2023 tarihine kadar e-fatura uygulamasına geçmek zorundadır.

E-Defter Geçiş Süresi: E-defter uygulamasına geçme zorunluluğu doğan mükelleflerin ise ilgili hesap dönemini izleyen yılın Ocak ayının başına kadar e-defter uygulamasına geçmeleri gerekmektedir. Örneğin, 2022 hesap dönemi için brüt satış hasılatı 3 milyon TL’yi aşan bir mükellef, 1 Ocak 2024 tarihine kadar e-defter uygulamasına geçmek zorundadır

3- E-Defter Ve E-Fatura Zorunluluğuna Uymayınca Uygulanacak Yaptırımlar Nelerdir?

E-fatura ve e-defter zorunluluğuna uymayan mükellefler için çeşitli yaptırımlar uygulanmaktadır:

a- Özel Usulsüzlük Cezası (VUK 353. Md.) : E-fatura ve e-defter düzenlemeyen mükellefler için her bir belge başına 2023 yılı itibarıyla 2.200 TL’den az olmamak üzere, bu belgelerde belirtilmesi gereken tutarın veya farkın %10’u oranında özel usulsüzlük cezası kesilmektedir. Bir takvim yılı içinde her bir belge türüne ilişkin olarak kesilecek toplam ceza 1.100.000 TL ile sınırlıdır.

Ancak burada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus, idarenin fiilin işlendiği yılın özel usulsüzlük cezası tutarını değil, sonraki yılın ceza tutarını uygulamasıdır. Benzer durum, mükelleflerin yükümlülüğe uyulmaması dolayısıyla İdarece “geçiş zorunluluğa uyulmaması yönünden yapılan bildirim”  yazısı esasında uygulanan özel usulsüzlük cezasında da yanlış uygulandığı tecrübe edilmiştir. Bu uygulama, hukuka aykırı olup, yargı süreçlerinde genellikle mükellef lehine kararlar verilmekte ve cezalar kaldırılmaktadır.

b- Faturanın Düzenlenmemiş Sayılması (VUK 232. Md.): Vergi Usul Kanunu’nun 232. maddesi gereğince, e-fatura düzenlenmesi gereken hallerde kağıt fatura düzenlenmesi durumunda, söz konusu fatura hiç düzenlenmemiş sayılır ve bu durumda özel usulsüzlük cezası uygulanır. Bu, mükelleflerin e-fatura düzenleme zorunluluğuna kesinlikle uymaları gerektiğini vurgulayan önemli bir düzenlemedir. Bu gerekçeyle VUK’un 353/1. Maddesinde açıklaması yapılan hususlar yürütülür.

c-Re’sen Vergi Tarhı (VUK 30. Md.): Vergi Usul Kanunu’nun 30. maddesi gereğince, defter ve belgelerini düzenlemeyen veya eksik düzenleyen mükelleflerin vergi matrahlarının re’sen tarh edilmesi mümkündür. Bu durum, mükelleflerin vergi incelemelerinde eksik veya hatalı beyanlarının tespit edilmesi halinde karşılaşacakları ciddi bir yaptırımdır. Bu dolayısıyla geçiş hükümlerine riayet edilmemesi halinde matrahın re’sen tarh edilme durumunu doğuracağının bilinmesi gereklidir.

d- KDV İndirimlerinin Reddedilmesi (KDVK 29. Md.): Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 29. maddesi gereği, yasal defterlere kaydedilmemiş olan ve belgelendirilmemiş işlemler için KDV indirimi yapılamaz. E-defter uygulamasına geçiş yapmamış mükellef, 29. madde düzenlemesinde bahsedilen “yasal defter” niteliğinde bir defterden bahsedilmesi mümkün değildir, dolayısıyla KDV indirimlerimin asli unsuru olan yasal defterlere kayıt zorunluluğu yerine getirilmemiş kabul edileceğinden, mükellefin KDV indirimlerinin tümüyle reddi gibi ağır bir yaptırımla karşı karşıya kalabilecekleri hususunu bilmelidirler. Yine aynı husus e-fatura için KDVK’nın 34. Maddesi esasında da geçerli olacağından, fiziki belgenin yasal belge niteliğinin kaybettiğinden indirim kayıtlarına alınması da mümkün değildir.

4- Peki, E-Fatura Yerine Fiziki Fatura Kesilmesine İlişkin İstisnai Haller Var mıdır? Hangi Hallerde Fiziki Fatura Kesilebilir?

Konuya ilişkin açıklama 509 nolu VUK Genel Tebliğinde yapılmış olup, anılan bölümde istisnai haller şu şekilde sıralanmıştır:

a) Başkanlığın ve e-Belge uygulamalarına taraf olan diğer kamu kurum ve kuruluşlarının bilgi işlem sistemlerinde meydana gelen arıza, kesinti ile bu sistemlerde yapılan bakım halinde, Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) veya e-belge uygulamalarına taraf diğer kamu kurumlarının bilgi işlem sistemlerinde meydana gelen arızalar veya kesintiler nedeniyle e-fatura düzenlenemediği durumlarda, kağıt fatura kesilmesine izin verilir.

b) Mükellefin veya özel entegratör kuruluşların bilgi işlem sistemlerinde meydana gelen arıza veya kesinti halinde, Mükellefin veya Başkanlıktan izin almış özel entegratör kuruluşların bilgi işlem sistemlerinde meydana gelen arıza veya kesintiler nedeniyle, ispat veya tevsik edilmek kaydıyla, planlı bakım süresince kağıt fatura kesilebilir. Bu durumda, yazılı bildirimde belirtilen süre ile sınırlı kalmak kaydıyla kağıt fatura düzenlenebilir.

c) Mali mühür veya elektronik imza aracının arızalanması veya çalınması halinde, kullanılmakta olan mali mühür veya elektronik imza aracının arızalanması veya çalınması durumunda, ispat veya tevsik edilmek kaydıyla, yeni mali mühür veya elektronik imza aracının temini süresince kağıt fatura kesilebilir.

ç) Bakanlık veya Başkanlık tarafından yayımlanan genel tebliğ, sirküler ve teknik kılavuz ve duyurular hakkında yapılan bildirimler halinde, Bakanlık veya Başkanlık tarafından e-belge uygulamalarına ilişkin yayımlanan genel tebliğ, sirküler, teknik kılavuz ve duyurularda belirtilen durumlar kapsamında kağıt fatura düzenlenmesine izin verilir.

Bu nedenlerle, kanunen düzenlenmesi gereken sürenin geçirilmemesi kaydıyla, yukarıda belirtilen hallerde kağıt fatura düzenlenmesi durumunda özel usulsüzlük cezası kesilmez. Mükelleften kaynaklanan diğer nedenlerle e-belge olarak düzenlenmesi gereken belgelerin kağıt olarak düzenlenmesi, yukarıda sayılan nedenler kapsamında değerlendirilmez.

Ayrıca, elektronik olarak düzenlenmesi gereken belgenin, Vergi Usul Kanun’unun 13. maddesinde yazılı mücbir sebepler nedeniyle elektronik olarak düzenlenememesi halinde, Kanunun 373. maddesi gereği özel usulsüzlük cezası kesilemez.

5- İlgili Yargı Kararları Çerçevesinde Durum Nedir?

Vergi mahkemeleri ve Danıştay kararlarının tetkikinde, e-fatura ve e-defter zorunluluğuna uymayan mükellefler hakkında verilen cezaların hukuka uygun olduğu yönünde kararlarında mevcut olduğu bilinmektedir. Bununla birlikte, idarenin fiilin işlendiği takvim ve gerekçe hususlarında yanlış uygulamaları dolayısıyla verilen cezaların kaldırıldığı tecrübe edilmiştir. Anlaşılacağı üzere, özel usulsüzlüğe konu fiilin tüm yönleriyle temas mevzuat kapsamında değerlendirilmesi ve durum esasında esaslı ve dayanak mevzuata uygun bir savunmayla ile bahsedilen özel usulsüzlük cezalarının kaldırıldığı tecrübe edilmiştir.

6- İdarenin Son Zamanlardaki Sıklıkla Bu Esasta Gönderdiği Yaptırım Yazıları ve Müeyyideyi Sonuçları Nelerdir?

Gelir İdaresi Başkanlığı, son dönemde e-fatura ve e-defter zorunluluğuna uymayan mükellefler için sıkça özel usulsüzlük cezası yazıları göndermektedir. Bu yazılarda, mükelleflerin belirlenen sürelerde e-fatura ve e-defter uygulamasına geçmeleri gerektiği ve aksi takdirde cezai yaptırımların uygulanacağı belirtilmektedir. Söz konusu yazılarda sadece özel usulsüzlük yaptırımına ilişkin açıklama yapılsa da makalemizin 3. Sorusundaki hususların da ilaveten uygulanabileceği hatta söz konusu gerekçelerle incelemeye sevk edilebileceği mevzuatsal gerekte tabidir. Ancak, idarenin bu süreçte fiilin/lerin cezası tutarını uygularken bazı hatalı belirlemeler yaptığı saptanmış olup, söz konusu hatalı uygulamaların gerek İdare tarafına paylaşıldığında gerekse yargıya taşındığında mükellef lehine sonuçlandığı tecrübe edilmiştir.

7- Peki, Bir Mükellefin Birden Fazla Nace Kodu Esasında Faaliyeti Varsa, Had Belirlemesinde Nasıl Bir Yaklaşım İzlenmelidir? Ki Bizce, İdarenin Konu Düzenlemelerindeki En Esaslı Eksiklik Olduğu Kanaatindeyiz!

Konuyu vergileme ilkelerinin belirlendiği, çatı Kanun kabul edilen ve vergilemeye temel prensipsel ilke olarak değerlendirilen, Vergi Usul Kanunu’nun 3/B maddesindeki “Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya, ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır.”  şeklindeki düzenleme esasında açıklama getirmek yerinde olacaktır.

Mükellefin birden fazla faaliyeti varsa ve her faaliyet için farklı NACE kodları kullanılıyorsa, her bir faaliyet esasında VUK 3/B gereği ayrı ayrı değerlendirilmesi kanaatindeyiz. Bu durumda, had belirlemesi yapılırken mükellefin tüm faaliyetlerinin toplam brüt satış hasılatı değil, sadece ilgili faaliyetin brüt satış hasılatı dikkate alınmalıdır. Bu yaklaşımla, mükelleflerin vergi yükümlülüklerini daha adil ve doğru bir şekilde yerine getirmelerini sağlayacağı şüphesizdir.

8- Konu Duruma İlişkin Mali müşavirlerin VUK’un mükerrer 227. Maddesi Kapsamında Sorumluğu Doğar Mı?

Bilindiği üzere, Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 227. maddesi, serbest muhasebeci mali müşavirler ve yeminli mali müşavirlerin vergi mevzuatına uygun olarak defter tutma ve beyanname düzenleme yükümlülüklerini belirler. Eğer mali müşavirler, mükelleflerin e-fatura ve e-defter zorunluluğuna uyum sağlamalarını sağlayacak gerekli işlemleri yapmazlarsa veya yanlış yönlendirirlerse, bu durumda VUK mükerrer 227. Maddesi kapsamında sorumlulukları doğacağı şüphesizdir, kaldı ki meslek mensubunun asli görevi mevzuatın doğru uygulanması ödevidir. Mali müşavirler, bu yükümlülükleri yerine getirmediklerinde ve bu nedenle mükellefler cezai yaptırımlarla karşılaştıklarında, meslek mensupları da mali müteselsil ve disiplin sorumluğu kapsamında hukuki sorumluluk altına girebilirler.

Sonuç:

Sonuç olarak, e-fatura ve e-defter uygulamalarına geçiş sürecinin doğru ve zamanında gerçekleştirilmesi, hem mükellefler hem de mali müşavirler için büyük önem taşımaktadır. Yasal düzenlemelere uyulmadığı takdirde İdarece uygulana veya uygulanabilecek cezai yaptırımların ciddi ağır sonuçlarının olduğu açıktır. Bu nedenle, İdarece ilan edilen düzenlemeleri mükelleflerin ve mali müşavirlerin dikkatle takip etmeleri ve yasal yükümlülüklerine tam ve eksiksiz yerine getirmeleri, muhtemel cezai yaptırımlarla karşı karşıya kalmamak adına büyük önem taşıdığını hatırlatmak isteriz.

Ayrıca konu hususa ilişkin bu Makalemizde belirtilen açıklamaların ötesinde müphem ve tereddüde mucip hususların varlığı bilinmekle beraber, ilave uyuşmazlık hallerine yine hukuksal ve mevzuatsal gerekler üzerinden yapılacak değerlendirmeler ile aşılabileceği kanaatindeyiz.05.07.2024

“Bu makale, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında kaleme alınmış olup eser niteliği taşıdığından, eser sahibinin yazılı izni olmadan çoğaltılması, farklı mecralarda kullanılması veya kaynak gösterilmeden paylaşılması halinde anılan Kanundaki diğer koruma hükümlerinden de yararlanılarak kişi/kişiler hakkında işlem tesis edilmesi talep edileceği bilinmelidir.”

Kaynak, YENER HUKUK BÜROSU 

Kaynak Link, https://yenerhukuk.com/e-fatura-ve-e-defter-uygulamasina-gecis-sureci-gecis-surecine-riayet-edilmemesi-halinde-uygulanacak-cezai-yaptirimlar-idarenin-uygulamalari-konu-duruma-iliskin-yargi-kararlari-ve-mali-musavirlerin/?fbclid=IwZXh0bgNhZW0CMTAAAR0muEsaqoFTkQD1Y9ZMpRtXCIDNlnyXcIE-dD3K3ptdWX1cDdAB1KAoUx8_aem_8Bzfp78EGDej1atyd3mDZw

KAYNAKÇA;

  1. 213 sayılı Vergi Usul Kanun’u
  2. 509 ve 535 Nolu Vergi Usul Kanun’u Genel Tebliği
  3. Gelir İdaresi Özelgeleri/Muktezaları
  4. Anılan Emsal Yargı İçtihatları

Engelli vatandaşların sosyal hayata katılmaları  ve bu hayatlarında ayrımcılığa uğramamaları sosyal devlet olmanın gereklerindendir. Devletimizde de  engelli vatandaşlarımızı korumak onların yaşamlarını kolaylaştırmak için uygulamalar yapılmaktadır. Bu uygulamalardan biri de engelli vatandaşlarımızın araç alım imkânıdır. Bu makalemizde engelli vatandaşlarımızın üzerine kayıtlı bulunan araçların, engelli vatandaşımızın vefat etmesi durumunda mirasçılarına intikalinde özellik arz eden durumları Özel Tüketim Vergisi, Veraset ve İntikal Vergisi yönünden örneklerle değerlendirilmesi yapılmaktadır.

1-) ÖZEL TÜKETİM VERGİSİ YÖNÜNDEN

4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 1’inci maddesinin 1/(b) bendinde (II) sayılı listedeki mallardan kayıt ve tescile tabi olanların ilk iktisabı bir defaya mahsus olmak üzere özel tüketim vergisine tâbidir. Aynı kanunun diğer istisnalar başlıklı 7. maddesinin 2 numaralı  bendinde (II) sayılı listede yer alan kayıt ve tescile tâbi mallardan; motor silindir hacmi ve iktisap tarihinde tüm vergiler dahil belirli rakamı aşmayan engellik oranı %90 veya daha fazla olan malûl ve engelliler tarafından beş yılda bir defaya mahsus olmak üzere ilk iktisabı vergiden müstesnadır.

Örnek;

A şahsının Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen tam teşekküllü hastanelerden alınmış bulunan %90 ve üzeri engelli olduğu, engelli aracı alabilme hakkının olduğu belirtilen engelli  raporu bulunmaktadır. Bu durumda A şahsının 1.6 motor silindir hacmini ve özel tüketim vergisi  ile her türlü vergiler dahil 2024 yılı için  belirlenen tutar olan 1.591,255 TL’yi geçmeyen araç satın alabilir.

Diğer taraftan Özel Tüketim Vergisi Kanununun 15’inci maddesinin 2/a bendinde (II) sayılı listedeki mallardan kayıt ve tescile tâbi olanların, veraset yoluyla intikaller hariç ilk iktisabında istisna uygulanan malların istisnadan yararlanalar dışındakilerce iktisabında, ilk iktisabındaki matrah esas alınarak adına kayıt ve tescil işlemi yapılandan, kayıt ve tescil tarihinde geçerli olan oran üzerinden, bu tarihte özel tüketim vergisi alınır”. Kanunun 7’nci maddesinin (2) ve (8) numaralı bentleri çerçevesinde istisnadan yararlananlar tarafından bu istisnadan yararlanılarak iktisap ettikleri kayıt ve tescile tabi malları 5 yıldan fazla kullanarak elden çıkarmaları durumunda bu hüküm uygulanmaz.

Örnek;

B şahsının ÖTV istisnasından faydalanarak 2015 yılında almış olduğu aracını 5 yıldan fazla kullanarak 2021 yılında satması durumunda ÖTV hesaplanmayacaktır.

Örnek;

B şahsının ÖTV istisnasından faydalanarak 2015 yılında almış olduğu aracını 5 yıldan az  kullanarak 2019 yılında C şahsına satması durumunda, b şahsının  ilk iktisabındaki matrah esas alınarak C şahsından kayıt ve tescil tarihinde geçerli olan oran üzerinden ÖTV hesaplanarak tahsil edilir.

2-) VERASET VE İNTİKAL VERGİSİ YÖNÜNDEN

2.1-) İstisnadan Faydalanılarak İktisap edilen aracın Tüm Mirasçılara Devri Durumu

7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 1’inci maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti tabiiyetinde bulunan şahıslara ait mallar ile Türkiye’de bulunan malların veraset tarikiyle veya herhangi bir tarzda bir şahıstan diğer şahsa intikali Veraset ve İntikal Vergisine tabi olduğu hüküm altına alınmıştır.

Üzerine kayıtlı araç bulunan engelli şahsın vefat etmesi durumunda mirasçıları tarafından 7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu hükümleri gereği beyanname verilmesi gerekmektedir. Özel Tüketim Vergisi ve Veraset İntikal Vergisi birlikte ele alındığında, engellilerin istisna uygulamasından yararlanarak iktisap ettikleri kayıt ve tescile tabi araçlardan veraset yoluyla mirasçılarına intikalinde ÖTV aranmayacağı, aynı şekilde istisnadan yararlanılarak iktisap edilen araçların veraset yoluyla ÖTV uygulanmadan varislere intikal ederek, istisnadan yararlanılan tarihten itibaren 5 yıllık sürenin bitimine kadar tüm mirasçılar adına kayıt ve tescilli kalmak şartıyla, sonradan üçüncü kişilere satışı durumunda da ÖTV’nin uygulanmayacağını sonucu çıkmaktadır.

Örnek :

İstanbul ili Pendik ilçesinde ikamet eden B şahsı ÖTV istisnasından faydalanarak 01.01.2023 yılında araç almıştır. B şahsı 01.02.2024 tarihinde yakalanmış olduğu amansız hastalık nedeniyle vefat etmiştir. Bu durumda B şahsının varisleri tarafından veraset ve intikal vergisi yönünden yetkili olan vergi dairesine beyanname verilerek ilişik kesilmesi gerekmektedir. İstisnadan yararlanılan tarihten itibaren 5 yıllık sürenin bitimine kadar tüm mirasçılar adına kayıt ve tescilli kalmak şartıyla, sonradan üçüncü kişilere satışı durumunda da ÖTV uygulanmayacaktır.

Özel Tüketim Vergisi Kanununun 7/2. maddesi kapsamında istisnadan faydalanılarak iktisap edilen aracın,  engellinin ölümü üzerine mirasçılara intikali ve daha sonra da diğer mirasçıların araç üzerindeki kendi miras hisselerinden bir mirasçı lehine feragat etmeleri, araç üzerindeki haklarını ona vermeleri nedeniyle, aracın sadece bir mirasçı adına tescil edilmesi durumu ortaya çıkabilmektedir.

2.2-) İstisnadan Faydalanılarak İktisap edilen aracın Tek Bir Mirasçıya Devri Durumu

Uygulamada vergi idaresi genelde bu durum ile karşılaşmaktadır. Engellinin vefatından sonra aracın tek bir mirasçıya intikalinde, Özel Tüketim Vergisi ve Veraset ve İntikal Vergisi yönünden mirasçıların üzerlerine düşen ödevleri makalemizde  iki başlık altında ele almaktayız.

a-) Engelli Aracı Dışında Miras Bırakanın Herhangi Bir Malvarlığının Olmaması Durumu

Veraset anlam olarak , bir kimsenin ölümü üzerine mevcut malvarlığının mirasçılarına ölümle birlikte bir bütün olarak doğrudan doğruya ve kendiliğinden geçmesi olarak ifade edilmektedir. Feragat, Veraset ve İntikal Vergisinde ivazsız intikal ile ilişkilendirilmemekte olup, aynı kanunun 2’nci maddesinin (d) bendinde “İvazsız İntikal “ tabirinin hibe yoluyla veya herhangi bir tarzda olan ivazsız iktisapları ifade ettiği belirtilmektedir.

Örnek:

Üzerine sadece engelli aracı bulunan, başka herhangi bir malvarlığı bulunmayan D şahsının vefatından sonra , mirasçıların miras haklarından ; paylarından, tek bir mirasçıya feragat etmeleri , haklarını ona vermeleri durumunda, taşıtı devralan mirasçının payına karşılık gelen kısım dışındakiler için ÖTV aranacaktır.

b-) Engelli Aracı Dışında Miras Bırakanın Başka Malvarlığının da Olması Durumu

ÖTV Kanunu 15/2-a maddesi kapsamında ÖTV aranmaması için; muristen mirasçılara intikal etmiş olan terekenin birden fazla mal bulunması halinde, diğer mirasçıların lehine miras hakkından feragatini gösteren belgenin ibrazı şartıyla istisnadan yararlanılmış olan  aracın lehine feragat edilen mirasçıya intikali “ Veraset yoluyla intikal “ olarak değerlendirilmesi mümkün bulunmaktadır. Bu durumda istisnadan yararlanılan aracın bu şekilde varise intikali ve murisin istisnadan yararlandığı tarihten itibaren 5 yıllık sürenin bitimine kadar varis adına kayıt ve tescilli kaldıktan sonra satışında da ÖTV uygulanmayacaktır. Burada önemli olan hususlar, aracın dışındaki mal ve hakların mutlaka veraset ve intikal vergisi beyannamesine dahil edilmiş olması gerekmektedir. Mezkur beyannameye dahil edilmemiş olan mal veya hakların bu istisna kapsamında dikkate alınmayacağı söylenebilir. Ayrıca, terekede yer alan diğer mal ve/veya hakların değerinin taşıtın değeri ile mütenasip olması gerekmektedir.

Örnek;

01.01.2023 tarihinde iktisap edilmiş engelli aracı bulunan A şahsı 01.03.2024 tarihinde vefat etmiştir. A şahsının toplam terekesi şöyledir; 1.000.000 TL değerinde 1 adet engelli aracı, B bankasında vadesiz mevduat hesabında 50.000 TL, C bankasında altın hesabında TL karşılığı 72.000 TL olan altın, 50 cc. Motor silindir hacmine sahip olan 45.000 TL değerinde motorsikletten oluşmaktadır. Bu durumda engelli aracı dışında terekenin toplam değeri 167.000 TL olduğu terekenin toplam değerinin engelli aracının değeri ile orantılı olmaması nedeniyle feregatname düzenlenmiş olsa dahi , terekede birden fazla veya hak bulunması kapsamında ÖTV’siz işlem tesis edilemeyecektir. Bu durumda ÖTV aranılacaktır.

Sonuç olarak engelli aracının miras kalması durumunda Özel Tüketim Vergisi ile  Veraset ve İntikal Vergisi yönünden mirasçıların dikkat etmesi gereken hususlar bulunmaktadır. Yukarıda detaylı bir şekilde yapmış olduğumuz açıklamalar neticesinde mirasçıların bu durumlara riayet etmemesi durumunda ÖTV hesaplanarak mirasçılardan tahsil edilir.

Abdulkadir YILDIRIM
Vergi Dairesi Müdür Yardımcısı
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://www.alomaliye.com/2024/07/08/engelli-miras-arac-otv-ve-veraset-vergisi/

Vergi/ceza ihbarnamesine karşı süresinde açılan davalarda, vergi mahkemesince verilen istinaf yolu açık kararlar ile bölge idare mahkemesince verilen temyiz yolu açık kararlarda (Danıştay’ın bozma kararı üzerine verilen kararlar hariç olmak üzere);

  1. Kaldırılan vergi tutarının %60'ı, tasdik edilen vergi tutarının tamamı ile tasdik edilen vergi tutarına ilişkin vergi ziyaı cezasının %75'i,
  2. Bağlı olduğu vergi aslı dava konusu yapılmayan veya 359 uncu maddede yazılı fiillere iştirak nedeniyle kesilen vergi ziyaı cezaları ile usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının kaldırılan tutarının %25'i ve tasdik edilen tutarının %75'i,

Mükellef için geçerli olan kanun yoluna başvuru süresi içerisinde, dava konusu vergi ve/veya vergi cezalarının tümü için kanun yolundan vazgeçildiğine ilişkin dilekçenin ilgili vergi dairesine verilmesi şartıyla kanun yolundan vazgeçme dilekçesinin verildiği tarih itibarıyla başkaca bir işleme gerek kalmaksızın tahakkuk eder.

Bu şekilde tahakkuk eden tutarlar tahakkuk tarihinden itibaren bir ay içinde ödenir. Bu maddeye göre tahakkuk eden vergi ve/veya vergi cezalarının %80'inin, hesaplanacak gecikme faizi ile birlikte bu sürede tamamen ödenmesi şartıyla, vergi ve ceza tutarından %20 oranında indirim yapılır. Şu kadar ki, tasdik edilerek tahakkuk eden vergi tutarında indirim yapılmaz. İndirim hükmünden yararlanılabilmesi için dava konusu yapılan ve bu maddeye göre tahakkuk eden vergi ve/veya vergi cezaları ile gecikme faizlerinin birlikte bu fıkra kapsamında ödenmesi şarttır.

Kanun yolundan vazgeçme dilekçesi vergi dairesince ilgili yargı merciine gönderilir ve bu dilekçenin vergi dairesine verildiği tarih kanun yolundan vazgeçme tarihi olarak kabul edilir. Kanun yolundan vazgeçilmesi hâlinde idarece de ihtilaf sürdürülmez. Kanun yolundan vazgeçildiği hâlde istinaf veya temyiz yoluna başvurulması durumunda ise bu başvurular incelenmez.

Kanun yolundan vazgeçilen vergi ve vergi ziyaı cezası için bu maddeye göre yapılan tahakkuktan önce ödenen gecikme faizi ve gecikme zammı da dâhil tutarlar, bu madde hükmüne göre ödenecek tutarlara mahsup edilir.

Bu madde uyarınca istinaf ve temyiz yolundan vazgeçilen davaya ilişkin kararlarda hükmedilen yargılama giderleri, avukatlık ücretleri ve fer'ileri karşılıklı olarak talep edilmez ve bu alacaklar için icra takibi yapılamaz.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenir. (VUK, Kanun yolundan vazgeçme Madde 379' da (7194 sayılı kanunun 27 nci maddesiyle yeniden düzenlenen madde; Yürürlük: 01.01.2020) 

Vergi Usul Kanunu, Özel Ödeme Zamanları Madde 112' de c) 379 uncu madde kapsamında kanun yolundan vazgeçilmesi durumunda söz konusu maddeye göre hesaplanacak vergilere, kendi vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden itibaren, kanun yolundan vazgeçme dilekçesinin vergi dairesine verildiği tarihe kadar;

Geçen süreler için 6183 sayılı Kanuna göre tespit edilen gecikme zammı oranında gecikme faizi uygulanır. Gecikme faizi de aynı süre içinde ödenir. Gecikme faizinin hesaplanmasında ay kesirleri nazara alınmaz.

Uzlaşılan vergilerde gecikme faizi; uzlaşılan vergi miktarına, (a) fıkrasında belirtilen tarihten itibaren uzlaşma tutanağının imzalandığı tarihe kadar geçen süre için uygulanır.

Dava açılması nedeniyle tahsili duran vergi ve cezalar mükellefler tarafından istenildiği takdirde davanın devamı sırasında da kısmen veya tamamen ödenebilir.(7194 sayılı kanunun 23 üncü maddesiyle eklenen bent; Yürürlük: 01.01.2020)

Mehmet Özdoğru

SMMM, Sorumlu Bağımsız Denetçi

·      Proforma Fatura: Satıcının Ticaretini / İmalatını Yaptığı Mal - Hizmet Hakkında Alıcıyı Bilgilendirmek Amacıyla Tanzim Ettiği Teklifname – Öneri – Ön Anlaşma Niteliği Taşıyan Belgedir. Türk Borçlar Kanunu Uyarınca Sözleşmeden Doğan Borç İlişkileri Kapsamında Henüz Kabul Oluşmadığından Sözleşme Tanzim Edilmiş Sayılmaz. Teklifnameler 2005 Yılından Beri Damga Vergisine Tabi Değildir. İşbu Durumda Teklifname Mahiyetinde Proforma Faturalar Da Damga Vergisine Tabi Değildir.

·      Proforma Fatura Teklifname Mahiyetinde Olduğundan:
-       Mal / Hizmet Muhteviyatını
-       Teknik Özellikleri
-       Ağırlığı – Boyutu
-       Menşe Ülkesini
-       Miktarını,
-       Birim Fiyatı,
-       Toplam Tutarı,
-       Döviz Alış Kuru Ve Döviz Tutarı
-       Döviz Cinsi,
-       Son Yükleme Tarihi,
-       Teslim Şekli,
-       Ödeme Şekli Gibi Detayları Gösterebilir.

·      Proforma Fatura Hakkında Vergi Mevzuatında Düzenleme Bulunmamaktadır.

·      Proforma Fatura İle İthalatçı Tarafından Akreditif Süreci Başlatılır. Bu Nedenle İç Ticaretten Ziyade Dış Ticarette Kullanılır ve İhracatçının Mamül – Ticari Mal Stoğunun İthalatçıya Teklif Edilmesini Sağlar.

·      Aşağıdaki Belgeler İhracat Faturaları / Gümrük Beyannameleri İle Uyumsuz Olsa Bile, İhracat Faturalarının / Gümrük Beyannamelerinin Gerçeğe Aykırı Olarak Düzenlendiği Tespit Edilmedikçe, Sahte Belge Veya Muhteviyatı İtibarıyla Yanıltıcı Belge Düzenlendiği Veya Kullanıldığı Gerekçesi İle Özel Esaslara Göre İşlem Yapılmaz.
-       Proforma Faturaları
-       Sipariş Mektupları
-       Sigorta Poliçesi,
-       Sevk İrsaliyesinin
-       Gider Pusulası( KDV İndirimi İmkanı Yoksa)
-       Ödeme Kaydedici Cihaz Fişi ( KDV İndirimi İmkanı Yoksa)

Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Pazartesi, 08 Temmuz 2024 07:56

İLK TORBANIN SON HALİ

1-Asgari kurumlar ve gelir vergisi

a-Asgari kurumlar vergisi düzenlemesi:

-Tahakkuk eden kurumlar vergi­si, indirim ve istisnalar (iştirak kazan­cı, gemicilik kazanç istisnası, emisyon primi istisnası ve gayrimenkullerden elde edilen kazançlar hariç olmak üze­re yatırım fon işletmeciliği kazanç is­tisnası hariç) düşülmeden önceki ku­rum kazancının %10’u olarak hesapla­nan asgari vergiden veya beyan edilen hasılatın %2’si (Banka ve finans ku­rumlarında aktif toplamının %2’si) matrah kabul edilerek %10 oranında hesaplanan asgari vergiden, yüksek olanından az olamayacaktır.

-Hasılat esas alınarak alınmış asga­ri kurumlar vergisi, mükellef tarafın­dan takip eden 5 hesap dönemi boyun­ca asgari vergi üzerinde ödenmesi ge­reken kurumlar vergisinden mahsup edilebilecektir.

- Yeni işe başlayan kurumlar vergisi mükellefleri için işe başlanılan dönem dahil 3 vergilendirme dönemi asgari vergi uygulanmayacaktır.

Ancak Kanunun yayımı tarihinden önce yatırım teşvik belgesi alınanlar için bu kazanca isabet eden tutarla sı­nırlı olmak üzere bu oran %5 olarak uy­gulanacaktır.

b-Asgari gelir vergisi uygulaması:

-Yıllık beyannamelerinde beyan ettikleri vergiye tabi kazançlarının (zarar beyan edenler dahil), gayrisa­fi hasılat/net satış tutarlarının yüzde 10’undan az olması durumunda mü­kelleflerin vergiye tabi kazançları; gay­risafi hasılatlarının/net satış tutarla­rının %10’u kabul edilecek ve oluşan kazanç farkı üzerinden tarifeye göre hesaplanacaktır.

-Mükellef tarafından takip eden 5 hesap dönemi boyunca asgari vergi üzerinde ödenmesi gereken gelir vergi­sinden mahsup edilebilecektir.

-Yeni işe başlayan gelir vergisi mü­kellefleri için işe başlanılan dönem da­hil 3 vergilendirme dönemi asgari vergi uygulanmayacaktır.

2-Bazı serbest meslek faaliyetleri ile ticari kazançlarda hasılat takibi:

Serbest meslek erbabı (doktorlar, diş hekimleri vb.) ile ticaret erbabının (restoran, kafe, kuaför, vb.) bir ayda 3, yılda da toplam 12 defadan az olmamak üzere yapılacak yoklamalarla günlük hasılatlarının tespit edilmesi, mükel­lef tarafından beyan edilen hasılat ile yoklamalarda tespit edilen hasılat ara­sında bir fark (%20 gibi) bulunması ha­linde mükellefin izaha davet edilmesi.

İzahatının yeterli görülmemesi ve mükellefin beyanını düzeltmemesi ha­linde, yapılmış hasılat tespitleri esas alınarak vergi dairesince re’sen tarhi­yat yapılması veya mükellefin vergi in­celemesine sevk edilmesi.

3-Kurumlar vergisinde bazı ödemelerin tevkifat kapsamına alınması:

-Katma değer vergisinde kısmi tev­kifatın konusuna giren (yapım işleri, iş gücü temin hizmeti, danışmanlık-denetim hizmetleri, yemek servis hiz­metleri gibi) özellikli bazı işlemlerin ayrıca kurumlar vergisi açısından da tevkifata tabi tutulması,

-Günümüzde yaygınlaşan e-ticaret platformları aracılığıyla gerçekleşen ödemelerden vergi kesintisi yapılması yönünde yetki düzenlemesi yapılması

-Düzenlemenin yayımı tarihinde yürürlüğe girmesi önerilmektedir.

4Hisse senedi ve ortaklık payları alım-satım kazanç istisnasının yeniden düzenlenmesi

Menkul kıymetlerin elden çıkarıl­masından doğan değer artışı kazançla­rının vergilendirilmesinde;

- Tam mükellef kurumlara ait olan ve 2 yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetlerine uygulanan istisnaya ilişkin elde tutma süresinin 5 yıla çı­karılması

-İstisna kapsamına ortaklık payla­rından doğan kazançların da (Limited şirket payları vb.) dahil edilmesi

-Düzenlemesinin yayımı tarihinde yürürlüğe girmesi önerilmektedir.

5-Kripto varlıklar ile ilgili işlem vergisi getirilmesi ve bu varlıklardan elde edilen gelirlerin vergi mevzuatında tanımlanması

Bu varlıkların SPK düzenlemesine tabi platformlar aracılığıyla satışından elde edilen tutarların gelir vergisine tabi olduğu ve üzerinden stopaj yapıl­ması stopajın nihai vergi olması, işlem vergisi uygulanması durumunda sto­paj oranının % 003 (onbinde 3) olarak belirlenmesi düşünülmektedir.

6-Yap işlet ve devret modeli ile kamu özel işbirliği projeleri kapsamında elde edilen kazançlardan %30 oranında kurumlar vergisi alınması

7-Startup şirketlerindeki hisse senedi opsiyonlarında vergisel kolaylık sağlanması

Sanayi Bakanlığı’nca tanımı yapıla­cak Ar-Ge ve tasarım faaliyetlerinde bulunan start-up işletmelerde çalışan personele, şartların sağlanması koşu­luyla verilen hisse senedinin elde tu­tulduğu süreye göre (ücretin vergilen­dirilmesi yönünden) aşağıdaki şekilde vergisel kolaylık sağlanması öngörül­mektedir.

Ancak istisna kapsamında kabul edi­lecek hisse senedinin değeri, hisse se­nedinin ilgiliye verildiği yılda elde edi­len yıllık brüt ücretini geçemeyecektir.

-3 yıla kadar genel hükümlere göre vergileme

-3-6 yıl arası %25 oranında vergi avantajı

-5-12 arası %75 oranında vergi avantajı

-12 yıldan sonra %100 vergi avantajı

Düzenlemenin yayımından itibaren yürürlüğe girmesi önerilmektedir

8-İşletmelerin aktifinde yer alan kıymetli madenler ile kıymetli madenlere dayalı mevduat hesaplarının borsa rayici ile değerlenmesi

Düzenlemenin 1 Ocak 2024 tarihin­den itibaren elde edilen kazançlara uy­gulanmak üzere yayımı tarihinde yü­rürlüğe girmesi önerilmektedir.

9-İştirak hissesi satış kazancı istisnasının kaldırılması

İştirak hissesi satış ve devirlerinde uygulanan istisnaların, yeni iktisap edilen iştirak hisselerine yönelik ola­rak (taşınmazlarda olduğu gibi) kaldı­rılması, mevcut hisselerin sonraki dö­nemlerde satışında ise istisna oranı­nın %75’den %25’e indirilmesi.

Düzenlemenin, Kanunun yayımı ta­rihinden itibaren iktisap edilen iştirak hisselerine uygulanmak üzere yayımı tarihinde,

Kısmi bölünme ile ilgili düzenleme­nin ise Kanunun yayımını izleyen 3. ayın sonunda yürürlüğe girmesi öne­rilmektedir.

10-Gayrimenkul yatırım fon ve ortaklıklarına tanınan istisnanın kaldırılması

GYO ve GYF’ler dahil tüm fon ve or­taklıkların sahip oldukları gayrimen­kullerden elde ettikleri kazançları­nın %50’sinin dağıtılma şartına bağ­lı olarak istisnanın devam etmesi. Ancak gayrimenkullerden elde edilen kazançlar dolayısıyla asgari kurumlar vergisi ödenmesi.

11-Serbest bölge istisnasının ihracat gelirleri ile sınırlandırılması

12-Yurt dışına çıkış harcı tutarının artırılması

13-Beş yıldan fazla devreden KDV’nin gider veya maliyet olarak dikkate alınması

Mükelleflerin KDV beyannamele­rinde yer alan indirilecek KDV tutar­larının 5 takvim yılı süresince indirim yoluyla giderilememesi halinde, bu sü­re sonunda yapılacak vergi incelemesi ile bu devreden KDV tutarının mükel­leflerin gelir veya kurumlar vergisinin tespitinde gider olarak dikkate alın­ması önerilmektedir. Ayrıca birleşme, devir ve bölünme işlemlerinde, bu iş­lemler nedeniyle devreden KDV ve ia­de hakkının 5 takvim yılı kriterine veya zamanaşımına bağlı olmaksızın vergi incelemesi yoluyla yeni şirkete devri­ne imkan sağlanması önerilmektedir.

14-Uzlaşmanın cezalarla sınırlı yapılabilmesi

15-Vergi uyumunun artırılması ve kayıt dışılıkla mücadele düzenlemeleri

-Kayıt dışılıkla mücadele amacıyla kayıtsız faaliyetlere artırımlı ceza uy­gulaması

-Başkasına ait POS cihazı kullanı­mına ceza uygulanması

-ÖKC ve POS cihazına ilişkin ba­kanlık düzenlemelerine uyum seviyesi­nin artırılması

-Fatura düzenlenmemesi duru­munda alıcının bildirimi

-Gayrimenkul kiralamalarında alı­cı/kiracının bildirimi

-Ödemelerin finansal kurumlar yo­luyla yapılmadığının bildirilmesi

- Ödemeleri başkalarının hesabına yapılan havaleler ile kabul edenlere ve hesaplarını kullandıranlara ceza kesil­mesi

-Meslek mensuplarının azami iş ka­pasitesinin belirlenmesi, bazı mükel­leflere tam tasdik zorunluluğu getiril­mesi

-Sahte belge düzenlemek amacıyla kurulan işletmelere hizmet veren mes­lek mensuplarından hizmet alınmaması

- İnternet üzerindeki satış veya ki­ralama ilanlarına yönelik bilgi talebine ilişkin düzenleme

-Kanunun 153/a maddesinin ana­yasa mahkemesi tarafından iptal edilen hükümlerine yönelik yeni bir düzenle­me yapılması

-Kaçakçılık suçlarına ilişkin hapis cezalarının artırılması

-Etkin pişmanlık müessesesinin kaldırılması

l Usulsüzlük ve özel usulsüzlük ce­zalarının artırılması ve tekerrürde artı­rımlı ceza uygulaması

Zeki GÜNDÜZ

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://www.dunya.com/kose-yazisi/ilk-torbanin-son-hali/735649

Sahte Belge Kullanma Bilerek- Bilmeyerek Ayrımına Tabi Olmakla Birlikte Asıl Olan Satıcının Bu Belgeyi Mal - Hizmet Alışı Doğrultusunda Düzenlediğini Kanıtlamak ve Alış Belgesinin Sahte Olmadığını Ortaya Çıkarmaktır. Aksi Takdirde Bilmeden Sahte Fatura Kapsamında Olsa Bile Rücu Davası İle İşlemin Sonuçlanması Muhtemel Olur.  Bunun İçin Aşağıdaki Verilerden Oluşan Alış Dosyası Oluşturulabilir.

* www.ticaretsicil.gov.tr - ito.org.tr Adreslerinden Şirket Bilgileri: Satıcı İle İlgili Şahsın Satıcının Ortak / Kanuni Temsilcisi - Çalışanı Olması Gerekir. Çalışan İse Muhtasar ve Hizmet Beyannamesinden Kontrolü Gerekir.
- Ortak / Kanuni Temsilci Bilgilerinin Kontrolü: Şahısların İletişim Bilgileri
- Adres Bilgilerinin Kontrolü: Mümkünse Merkez- İşyeri – Şube- Depo – Ambar Tanıtım Bilgileri
- Telefon Bilgilerinin Kontrolü
- Şirketin İktisadi Kıymetleri( Araç - Tesis Makina - Demirbaş)
- Üretim / Satış Merkezi - Çalışan Bilgileri
- Sözleşme ve E Postalar

* Vergi Dairesi Mükellefiyet Kaydı ve Kaydın Terkin Edilip Edilmediği, Vergi Levhası Kontrolü

* Nakliye Bilgileri:
- Şoföre İlişkin Bilgiler
- Plaka Bilgileri
- Araç Bilgileri

* Alınan Hammadde - Ticari Mal Satışa Konu İse Kaydi Envanter Çalışması

* Ödemenin Mümkünse Banka / Emre Yazılı Çekle Yapılması - Tahsilat Sürecinin İzlenmesi

* KDV Beyannamelerinde Beyan Edilip - Ödenecek KDV'nin Ödenip Ödenmediği

* Satıcı Hakkında Vergi Dava Süreci Varsa
- Vergi Tekniği Raporu - Takdire Sevk Bilgiler
- Dava Kararları
- Vergi Dava Süreçlerinin Takibi
- Adli Dava Süreçlerinin Takibi

Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, gelecek yılbaşından itibaren vergi mükelleflerine ait ticari araçlar için yürürlüğe girecek Ulusal Taşıt Tanıma Sistemi’yle 8 milyon aracın 713 milyar liralık akaryakıt tüketiminin dijital olarak takip edileceğini belirterek, "Sistemin devreye alınmasıyla elle plaka girişi ve bu sayede usulsüz akaryakıt fişi düzenlenmesi engellenerek akaryakıt istasyonlarındaki vergi kaybının önlenmesi için önemli bir adım atılmış olacak." dedi.

Akaryakıt piyasasında rekabet eşitliğinin sağlanması ve kayıt dışı ekonomiyle etkin şekilde mücadele edilmesi amacıyla birçok düzenleme ve çalışmayı hayata geçirdiklerini anımsatan Şimşek, akaryakıt istasyonlarında gerçekleştirilen satış işlemlerinde vergi güvenliğini sağlamak ve denetim etkinliğini artırmak amacıyla istasyonlarda akaryakıt pompalarına bağlı ödeme kaydedici cihazlara plaka bilgilerinin otomatik tanımlanmasına imkan sağlayan bir takip sistemi kurma kararı aldıklarına işaret etti.

Uygulama ne zaman başlıyor?

Şimşek, Ulusal Taşıt Tanıma Sistemi'nin Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü tarafından devreye alınacağını aktararak, "Darphane tarafından geliştirilen sistemle, akaryakıt istasyonlarında yapılan akaryakıt satışlarında taşıtların plaka bilgisi yeni nesil akaryakıt pompa ödeme kaydedici cihazlara otomatik olarak güvenli şekilde gönderilecek. Uygulama başlama tarihi olan 1 Ocak 2025'ten itibaren araç plakalarının ödeme kaydedici cihazlara girişi elle yapılamayacak. Zorunluluk getirilen taşıtlar için sistem kapsamında düzenlenmeyen belgeler, vergi kanunları bakımından hiç düzenlenmemiş sayılacak." ifadesini kullandı.

Bireysel araçlardan gönüllü katılım beklentisi

Türkiye'de 2,5 milyon vergi mükellefinin 8 milyon taşıtı olduğunu ve taşıtların 2,5 milyonunun özel şirketlere ait taşıt tanıma sistemlerini kullandığını kaydeden Şimşek, şöyle devam etti:

"Özel Taşıt Tanıma Sistemleri üzerinden yıllık yaklaşık 223 milyar lira değerinde akaryakıt alımı gerçekleşiyor. Ulusal Taşıt Tanıma Sistemi'nin tüm ticari taşıtlarda kullanılması ile taşıt tanıma sistemi kullanmayan ve akaryakıt istasyonlarında plakaları sisteme elle girilen 5,5 milyon ticari aracın yıllık yaklaşık 490 milyar lira değerinde akaryakıt alımı yapması öngörülüyor. Vergi mükelleflerine ait 8 milyon aracın tamamının sisteme dahil olmasıyla 713 milyar liralık akaryakıt tüketimi dijital olarak takip ve izleme altında olacak. Akaryakıt sektöründe sadece 2022 yılında 75 milyar lira değerinde usulsüz fiş ve faturalar sebebiyle yıllık en az 15 milyar lira seviyesinde vergi kaybının oluştuğu belirlendi. Ulusal Taşıt Tanıma Sistemi'nin devreye alınmasıyla elle plaka girişi ve bu sayede usulsüz akaryakıt fişi düzenlenmesi engellenerek akaryakıt istasyonlarındaki vergi kaybının önlenmesi için önemli bir adım atılmış olacak."

Ülkede bireysel araçlarla birlikte 29 milyon araç bulunduğunu bildiren Şimşek, bireysel araçların ilk etapta sisteme gönüllü olarak dahil olabileceğine dikkati çekti.

"Tüm yakıt ikmal bilgileri saklanacak"

Şimşek, sistemin, akaryakıt istasyonlarına ve taşıtlara monte edilecek cihazlar ve yazılımıyla entegre bir alt yapı olarak tasarlandığını bildirdi. Taşıtların yakıt depo giriş ağzına "taşıt tanıma birimi" adı verilen, akaryakıt pompalarındaki tabancalara da "taşıt tanıma okuyucusu" adı verilen cihazlar yerleştirileceğini anlatan Şimşek, bu iki cihaz yoluyla edinilen taşıt kimlik bilgisinin kasaya güvenli şekilde iletileceğini ifade etti.

Sistem kapsamındaki paydaşların bilgi, veri, iş ve işlemlerinin girişlerini yapabilecekleri bir portal ile bir çağrı merkezini de hizmete alacaklarına işaret eden Şimşek, uygulama kapsamında üretilen her türlü verinin elektronik ortamda aktarıldığı ve depolama, analiz ile izleme işlemlerinin gerçekleştirilebildiği veri merkezleri olacağını da söyledi. Şimşek, taşıtların istasyonlardan akaryakıt alım sürecinin otomatik yöntemlerle yapılması için cihazlar ve taşıt bilgilerinin birbiriyle ilişkilendirildiğini bildirerek, aynı zamanda pompa, kasa, akaryakıt istasyonu ve akaryakıt dağıtım şirketinin bilgilerinin de ilişkilendirildiğine dikkati çekti.

Akaryakıt alımının tüm sürecindeki cihaz ve modüllerin, kendi aralarında güvenlikli şekilde iletişim kurduğunu anlatan Şimşek, "Tüm bilgiler yapılan yakıt ikmal işlemlerini doğrulamak üzere güvenli olarak saklanacak." dedi.

"Gerekli cihazlar yıl sonuna kadar takılacak"

Bakan Şimşek, uygulama kapsamına girecek kesimlere yönelik uyarılarda da bulunarak, şunları kaydetti:

"Akaryakıt istasyonu işleten mükelleflerin, yıl sonuna kadar en az bir pompa ünitesinin tabancasına söz konusu cihazı taktırması zorunlu. Ulusal Taşıt Tanıma Sistemi'yle, kiralama yoluyla edinilen veya işletmeye dahil olan ve işte kullanılan yaklaşık 8 milyon araca 31 Aralık'a kadar taşıt tanıma birimi takılması zorunluluğu bulunuyor. Akaryakıt istasyonlarının, bu sistemin kurulması ve işletilmesi sürecinde gereken her türlü desteği vermesi önem taşıyor. Sistem kapsamında yapılmış bağlantıların korunması ve sistemin sürekli çevrim içi bağlantılı olmasının sorumluluğu akaryakıt istasyonu işleten mükellefe ait olacak."

https://www.ekonomim.com/ekonomi/ticari-araclarin-kayit-disi-akaryakit-alimina-yakin-takip-haberi-753051

Bilindiği üzere, Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 14’ncü maddesi ile yapılan düzenleme; kurumların 31.12.2021, 31.03.2022, 30.6.2022, 30.9.2022, 31.12.2022, 31.03.2023, ve 30.6.2023 tarihli bilançolarında yer alan yabancı paralarını 30/06/2024 tarihine kadar dönüşüm kuru üzerinden Türk lirasına çevirmeleri ve bu suretle elde edilen Türk lirası varlığı en az üç ay vadeli Türk lirası mevduat ve katılma hesaplarında değerlendirmeleri durumunda; söz konusu hesapların dönem sonu değerlemesinden kaynaklananlar da dâhil olmak üzere vade sonunda elde edilen faiz ve kâr payları ile diğer kazançlar (mevduat faizi kapsamında değerlendirilen prim gibi) kurumlar vergisinden müstesna edilmişti. Ayrıca istisnanın 30.06.2024 tarihine kadar vade sonunda yenilenen kur korumalı kazançlar hakkında da uygulanacağı hüküm altına alınmıştı.

Hatırlayacağınız üzere, istisna uygulamasına ilişkin olarak daha önce birçok kez yazarak uyardığım, üzerine basa basa yazdığım konular olmuştu. Bu konulardan en önemlisi kur korumalı kazanç istisnasına konu edilecek döviz tutarının yukarıda yer alan bilançoların herhangi birinde yer almasıydı.  Anılan bilançolarda yer almayan dövizleri kur korumalı hesaba alırsanız vergisel avantajlarından faydalanamazsınız, diye uyarmıştım.

Yine, Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 14'ncü madde kapsamında yukarıda saydığımız bilançolarda yer alan yabancı paralarının kur korumalı mevduat hesaplarına alınıp sonra vade sonunda yenilenmemesi, sonrasında belli bir süre Türk Lirası tutulup, yıl içerisinde tekrar kur korumalı vadeli mevduat hesaplarında değerlendirilmesi halinde, yabancı paranın kur korumalı mevduata alındığı ilk işlem nedeniyle ortaya çıkan faiz ve kur farkı gelirlerinin istisna kapsamında değerlendirileceğini, vade bitiminden belli bir süre sonra yenilenen ikinci kur korumalı hesapla ilgili faiz ve kur farkları için ise söz konusu istisnadan faydalanmanın mümkün olmayacağının altını çizmiştim.

Hali hazır 2024 yılı Temmuz ayının ilk haftası içerisindeyiz. Cumhurbaşkanının 30.06.2024 tarihini her defasında 6 ayı geçmemek üzere uzatma yetkisi var. Ama henüz uzatma yapılmadı. Dolayısıyla Cumhurbaşkanınca bu yetki kullanılmadığı sürece 30.06.2024 tarihinden sonra vadesi yenilenen kur korumalı hesaplarla ilgili izleyen dönemlerde elde edilen kazançlarla ilgili vergi istisnasından yararlanmak mümkün olmadığı gibi, yukarıda belirtiğimiz bilançolarda yer alan dövizlerin kur korumalı hesaplara 30.06.2024 tarihinden sonra alınması durumunda da vergisel avantajlardan yararlanmak mümkün gözükmemektedir. Ancak, 30.06.2024 tarihinden önce yenilen kur korumalı hesapların vadesinin 30.06.2024 tarihinden sonra dolması halinde ise vadede elde edilen kazançlarla ilgili kurumlar vergisi istisnasından yararlanmaya engel bir durum söz konusu değildir.

Linkedin paylaşımından alıntı yapılmıştır

I- GİRİŞ

Sigortalının ölümü sonrası geride kalan aile bireyleri yaşadıkları sosyal tehlike nedeniyle gelir kaybına uğrar. Sigortalının ölümü sonrası sosyal tehlikeye uğradığı için([1]) geçim sıkıntısı yaşaması muhtemel olan sigortalının dul kalan eşi, bekar, dul veya boşanmış kız çocuğu ve annesi, uğradığı ölüm sosyal tehlikesine bağlı olarak mahrum kalacağı maddi desteğin yerini alacak sosyal bir yardıma gereksinim duyar([2]). 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu([3]), sigortalının ölümü sonrası geçimleri sigortalı tarafından sağlanan aile bireyleri olan dul eşi, çocukları ve annesinin-babasının geleceklerini güvence altına almak amacıyla, ölüm sigortası düzenlemesine yer vermiştir.

5510 sayılı Kanuna göre hak sahibi sayılan dul eş aynı zamanda anne-baba ölümü nedeniyle kız çocuk olarak değerlendirilir ve hem ölen eş hem de ölen anne-baba üzerinden ölüm aylığı almaya hak kazanabilir. Yine ölen sigortalının annesi, ölen çocuğundan ölüm aylığı alma hakkını da elde edebilir. 5510 sayılı Kanun’un 54. maddesine göre, hem eşinden, hem de anne ve/veya babasından ölüm aylığına hak kazananlara, tercihine göre eşinden ya da anne ve/veya babasından aylık bağlanacağı (5510, m.54/I-a.5) hükmü bulunmakla birlikte, kız çocukları açısından ölüm aylığına esas hak sahipliğinin, ölümün gerçekleştiği tarihteki sosyal sigorta mevzuatına göre belirlenmesi ilkesi([4]) bulunmakta ve bu ilkenin Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği([5]) (SSİY) geçici madde 4’de yer alması nedeniyle kız çocuklarına, eş ve anne-baba üzerinden olmak üzere iki aylık bağlanması 05.12.2017 tarihinden önce ilgili kanunlara bakılarak tespit edilirdi.

Ölüm aylığına hak kazanma şartlarının düzenlendiği SSİY geçici m.4’de([6]) 05.12.2017 tarihinden geçerli olmak üzere bir değişiklik yapılmıştır. Yapılan bu değişiklik sonrası “Kanunun yürürlük tarihinden önce ölen sigortalıların hak sahiplerine gelir veya aylık bağlanmasında, sigortalıya ilişkin koşulların tespiti ile gelir veya aylığın hesaplanması ve paylaştırılmasında ölüm tarihindeki, hak sahiplerine ilişkin koşulların tespitinde ise hak sahibi olma niteliğinin kazanıldığı tarihteki Kanun hükümleri uygulanmaktadır. Bu çalışmada ölen erkek sigortalının dul eşi ve kızına ölüm aylığı bağlanma şartları değerlendirilecek ve dul kadınlara eş ve anne-baba üzerinden olmak üzere iki aylık bağlanıp bağlanamayacağı irdelenecektir.

II- ÖLÜM AYLIĞINA HAK KAZANMA ŞARTLARI

Temel koruma birimi olarak aileyi esas alan ölüm sigortası, di­ğer sigorta kollarından farklı olarak sigortalının kendisine değil, ölüme bağlı olarak geride kalan hak sahiplerine sosyal güvence sağ­lar. Yasa koyucu, Türk toplumunun aile ve sosyal yapısını gözeterek sigortalının eşi, çocukları, anne ve babasını([7]) hak sahibi saymıştır([8]).

5510 sayılı Kanun gereği, geride kalan aile bireylerinin, ölüm sigortası kapsamından ölüm aylığına hak kazanabilmeleri için üç koşulu sağlamış olmaları gerekir. Bu koşulların ilki sigortalının ölümü, ikincisi sigortalının sağlığında belirli bir süre prim ödemesinin olması yahut malullük ya da yaşlılık aylığı almakta iken ölümün gerçekleşmesi, son koşul ise geride kalanların 5510 sayılı Kanunda tanımlanmış olan hak sahibi niteliğini taşımasıdır([9]).

Sigortalının ölüm biçiminin bir önemi bulunmamakla birlikte, sigortalının iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle ölmesi veya sigortalının iş kazası veya meslek hastalığı almakta iken ölmesi durumunda, hak sahipleri ölüm gelirine hak kazandığı gibi sigortalının prim ödemesi ölüm aylığına hak kazanmaya yeterse hak sahiplerine ölüm aylığı dışında ölüm geliri de bağlanır (5510, m.16 ve m.34)([10]).

Belirtmeliyiz ki; ölenin mirasının reddedilmesi, -sosyal sigortalardaki zorunluluk ilkesi gereği([11])-, mirası reddedenin hak sahibi niteliği taşıması koşuluyla ölüm aylığı almasını engellemez([12]).

Ölüm aylığı bağlanabilmesi için gerekli sigortalılık süresi ve/veya prim ödeme gün sayısı aşağıda sunulan tabloda yer almaktadır([13]).

Ölüm Aylığı Statüsü/Uygulanacak Kanun

Ölüm tarihi

Ölüm Aylığı İçin Gerekli Prim Süresi

4/I-a veya 4/I-b veya 4/I-c

30.09.2008 sonrası

En az 1800 gün prim ödenmiş olması (4/I-a kapsamındaki sigortalılar için her türlü borçlanma hariç en az 5 yıl sigortalılık süresi bulunması + 900 gün prim ödenmiş olması)

Emekli Sandığı (5434)

Ölüm tarihinin önemi yok

En az 10 yıl (3600 gün) prim ödenmiş olması

(5 yıl/1800 gün prim ödemesi varsa 5510, m.32 ve m.34 kapsamından aylık bağlanır.)

SSK

01.10.2008 öncesi

Toplam 1800 gün prim ödenmiş olması veya 5 yıl sigortalılık süresi bulunması ve en az 900 gün prim ödenmiş olması (borçlanmayla tamamlanabilir)

Tarım SSK

(2925 sayılı Kanun)

Ölüm tarihinin önemi yok

Toplam 1800 gün prim ödenmiş olması veya 5 yıl sigortalılık süresi bulunması ve en az 900 gün prim ödenmiş olması (borçlanmayla tamamlanabilir)

Bağ-Kur

-04.10.2000 öncesi veya

-08.08.2001-01.08.2003 arası

En az 1080 gün prim ödenmiş olması (Eksik kalan süreler borçlanmayla tamamlanabilir)

-04.10.2000-07.08.2001 arası

-02.8.2003-30.09.2008 arası

En az 1800 gün prim ödenmiş olması (Eksik kalan süreler borçlanmayla tamamlanabilir)

Tarım Bağ-Kur

(2926 sayılı Kanun)

-04.10.2000 öncesi veya

-08.08.2001-01.08.2003 arası

En az 1080 gün prim ödenmiş olması (Eksik kalan süreler borçlanmayla tamamlanabilir)

-04.10.2000-7.8.2001 arası

-02.8.2003-30.9.2008 arası

En az 1800 gün prim ödenmiş olması (Eksik kalan süreler borçlanmayla tamamlanabilir)

Banka Sandıkları

(Aktif([14]) veya SGK’ya devir)

01.10.2008 öncesi

Toplam 1800 gün prim ödenmiş olması veya 5 yıl sigortalılık süresi bulunması ve en az 900 gün prim ödenmiş olması (borçlanmayla tamamlanabilir)

Banka Sandıkları

(Aktif veya SGK’ya devir)

30.09.2008 sonrası

En az 1800 gün prim ödenmiş olması (4/I-a kapsamındaki sigortalılar için her türlü borçlanma hariç en az 5 yıl sigortalılık süresi bulunması + 900 gün prim ödenmiş olması)

Tablo-1: Ölüm Aylığı Bağlanabilmesi İçin Sigortalının Gerekli Sigortalılık Süresi Ve/Veya Prim Ödeme Gün Sayısını Gösterir Tablo

A- DUL EŞİN HAK SAHİPLİĞİ

Ölüm aylığı bağlanma hakkı bulunan hak sahibinin ilki dul eşidir. Dul eşe aylık bağlanması için iki şart aranmaktadır. Bunların ilki sigortalının ölüm tarihinde Türk Medeni Kanunu’na göre evlilik birlikteliğinin bulunması, diğer şart ise dul eşin sigortalının ölümü sonrası evlenmemesidir. Dolayısıyla dul eşin gelir ya da aylık alması veya sigortalı olarak çalışması, ölen eşinden ölüm aylığı almasına engel değildir.

Dul eşin sigortalı çalışması veya kendi sigortalılığı nedeniyle malullük ya da yaşlılık aylığı alması ölüm aylığı hissesini değiştirebilir. 5510 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinden sonra ölen 5510, m.4/I-(a), 4/I-(b) veya 4/I-(c) kapsamındaki sigortalının hak sahibi eşi dışında, ölüm aylığına hak kazanmış çocuk bulunmuyor ise eşin çalışması veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir ya da aylık alması, ölüm aylık hissesini % 75’den % 50’ye (5510, m.34) indirir([15]). Aynı oranlar, aktif ve SGK’ya devir banka sandıklarından aylık bağlanacak dul eş için de geçerlidir. (5510, geçici m.20/XI) Yine ölen 5434 sayılı Emekli Sandığı iştirakçisi sigortalının dul eşinin, başka aylık alan yoksa yüzde 75, aylık alan bir çocuk varsa yüzde 60 olan aylık hissesi 5434 sayılı Kanun kapsamından emekli, adi malullük, vazife malullüğü aylığı alan veya iştirakçi olan dul eş için yüzde 50 olarak uygulanır (5434, m.68).

5510 sayılı Kanuna göre, dul eşin evlenmesi halinde aylığı kesilir, evlilik ölüm nedeniyle sona ererse dul eşe yeniden aylık bağlanır. Sonraki eşin ölümü sonrası önceki ve sonraki eşinden de ölüm aylığına hak kazanan eşe tercih ettiği aylık bağlanır([16]). (5510, m.54/I)

 İki eşin de ölümü halinde eşlerin birinden ölüm geliri, diğerinden ölüm aylığı alma hakkı bulunan dul eşe gelir ve aylık mukayesesi yapılarak yüksek olan tam düşük olan yarım bağlanır([17]) (5510, m.54/son).

Ölen önceki eşin ve sonraki eşin sigortalılık statüsünün farklı olması halinde, ölümlerden en az birinin 01.10.2008 tarihi öncesi olması halinde dul eş, ölen iki eşinden de ölüm aylığı almaya hak kazanır. Ölüm tarihleri 01.10.2008 tarihi sonrası olsa da ölen eşin birisinin 506, 1479, 2926, 5434 sayılı Kanun kapsamında, diğer eşin 2925 sayılı Kanun kapsamında bulunması yahut ölen eşin birisinin 1479, 506, 2926, 2925 sayılı Kanun diğer eşin 5434 sayılı Kanun kapsamında bulunması halinde ölen her iki eşten de ölüm aylığı bağlanması mümkündür. 

Ölen İlk Eşin Sigortalılık Statüsü/Uygulanacak Kanun

Ölen İkinci Eşin Sigortalılık Statüsü/Uygulanacak Kanun

Bağlanacak Aylık

506

506

Tercih Edilen Aylık

1479

1479

Tercih Edilen Aylık

2925

2925

Tercih Edilen Aylık

2926

2926

Tercih Edilen Aylık

5434

5434

Tercih Edilen Aylık

506

5510, 4/I-(a)

Tercih Edilen Aylık

1479

5510, 4/I-(b)

Tercih Edilen Aylık

2926

4/I-(b.4)

Tercih Edilen Aylık

5510, 4/I-(c)

5510, 4/I-(c)

Tercih Edilen Aylık

5434

5510, 4/I-(c)

Tercih Edilen Aylık

506

1479-2925-2926- 5434-5510, 4/I-(b) -5510, 4/I-(b.4), 5510, 4/I-(c) -Banka Sandığı

İki Aylık

1479

506-2925-2926- 5434-5510, 4/I-(a) -5510, 4/I-(b.4), 5510, 4/I-(c) - Banka Sandığı

İki Aylık

2926

506-2925- 5434-5510, 4/I-(a) -5510, 4/I-(b), 5510, 4/I-(c),- Banka Sandığı

İki Aylık

2925

506-1479-2926-5434- 5510, 4/I-(a)- 5510, 4/I-(b)- 5510, 4/I-(b.4) -5510, 4/I-(c),- Banka Sandığı

İki Aylık

5434

506-1479-2925-2926- 5510, 4/I-(a)-5510, 4/I-(b)- 5510, 4/I-(b.4),- Banka Sandığı

İki Aylık

Tablo-2: Dul Eşe Ölen İki Eşinden Bağlanacak Aylıkları Gösterir Tablo

B- KIZ ÇOCUKLARININ HAK SAHİPLİĞİ

5510 sayılı Kanuna göre bir diğer hak sahibi sigortalının kız çocuğudur. 5510 sayılı Kanunda, sigortalının bekâr veya boşanmış ya da dul kalmış veya sonradan bu duruma düşmüş olan, Türkiye’de veya yurt dışında çalışması bulunmayan([18]), kendi sigortalılığı nedeniyle gelir ya da aylık almayan kız çocukları, hak sahibi olarak nitelendirilmiştir (5510, m.34/I-b.3).

Kanun hükmünden de anlaşılacağı üzere, 5510 sayılı Kanundaki bu düzenleme gereği, sigortalının kız çocuklarının hak sahipliğini, genel ve özel olmak üzere iki şarta bağlanmıştır.

Sigortalının çocuklarının ölüm aylığına hak kazanabilmeleri için aranan genel şartlar, 5510 sayılı Kanun (uzun vade sigorta primine tabi) veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmamak veya asli sigortalı gelir ya da aylığı almamaktır([19]).

Kız çocukları için aranan özel şart ise kız çocuğunun medeni hali ile ilgilidir. Kız çocukları evlenmedikleri sürece hak sahipliği niteliğini taşır. Boşanmış veya eşinin ölümü nedeniyle dul kalmış kız çocukları da bekâr kız çocukları gibi hak sahibi sayılır. Kız çocukları için yaş ve öğrenim şartı aranmaz([20]). Diğer bir anlatımla kız çocukları için hak sahipliği, medeni durumuna ve sigortalılık/gelir-aylık alma ilişkisine bağlıdır.

5510 sayılı Kanun istisnai olarak malul kız çocuklarının evli olmasını ölüm aylığı almaya engel hal saymamıştır. Kurum Sağlık Kurulu kararı ile çalışma gücünü en az % 60 oranında yitirip malûl olduğu anlaşılan kız çocukları, 5510 sayılı Kanun veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışması ve kendi sigortalılığı nedeniyle aylık almaması şartıyla ölüm aylığı almaya hak kazanır.

Belirtelim ki; 1 Ekim 2008 tarihinden önce yürürlükte bulunan sosyal sigorta Kanunları kız çocuklarının hak sahibi sayılma koşullarını farklı belirlemiştir. Geçmiş sigorta Kanunları kız çocuklarının hak sahipliği için evli olmamak, evli olmakla beraber sonradan boşanmak veya dul kalmayı genel koşul olarak belirlemiştir.

506 sayılı Kanuna göre, Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi bir işte çalışmayan, buralardan asli sigortalı geliri veya aylığı almayan kız çocukları hak sahibidir. Banka sandıkları için de aynı şartlar geçerlidir. 1479 sayılı Kanun ise önceleri geçimi sağlayacak gelir bulunmama şartını sonradan sigortalı çalışmamak veya kendi sigortalılığı nedeniyle aylık almamak olarak revize etmiştir([21]). 5434 sayılı Kanun ise kız çocuğunun devlet memuru olmamasını (5434 veya 5510, m.4/I-c sigortalısı olmayan) aylık almak için yeterli görmüştür. Tarım SSK ve Tarım Bağ-Kur Kanunlarında ise dönem içerisinde değişiklik olmakla birlikte son değişiklikte sigortalı çalışmamak veya kendi sigortalılığı nedeniyle aylık almamak, ölüm aylığı bağlanması için aranan şarttır.

1479 sayılı Kanun, kız çocuklarının hak sahipliği sıfatını kazanmalarını, 04.10.2000-07.08.2001 arası ölüm ve 02.08.2003-30.09.2008 arası ölüm için, yaşları ne olursa olsun evli olmamaya, evli olmakla beraber sonradan boşanmaya veya dul kalmaya, 1479 sayılı Kanun ile diğer sosyal güvenlik Kanunları kapsamında çalışmamaya, bu Kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı asli sigortalı geliri veya aylığı almama şartına bağlamıştır([22]).

SGK’ya göre ölüm tarihinin 04.10.2000 öncesi veya 07.08.2001-01.08.2003 tarihleri arası olması halinde, kız çocuğunun hak sahipliği için geçimini sağlayacak başka bir gelirinin olmaması yeterlidir. Yargıtay’a göre 4956 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesiyle birlikte 02.08.2003 tarihinden itibaren yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan kız çocukları hak sahibi sıfatını kazanmaktadır([23]).

Sosyal Güvenlik Kurumuna devredilen Bağ-Kur Genel Müdürlüğü Yönetim Kurulu, 13.06.1996 tarih 1996/135 sayılı Kararında, geçimi sağlayacak gelir unsurunu, 1475 sayılı İş Kanunu’nu m.33 hükmü doğrultusunda uygulanan brüt asgari ücret olarak belirlemiştir. Diğer bir ifadeyle geliri asgari ücretin brütünün altında kalanlar, geçimi sağlayacak geliri bulunmayan olarak değerlendirilmiştir.

SGK Yönetim Kurulu, 18.08.2016 tarih 2016/285 sayılı Kararıyla([24]); 04.10.2000 öncesi ve 02.08.2001-01.08.2003 dönemi arası ölen sigortalıların kız çocukları bakımından, ilgili dönemde 1479 sayılı Kanunda yer alan geçimi sağlayacak gelirin olmaması kavramını 5510 sayılı Kanunun 34 üncü maddesindeki hükümlere endekslemiş, kız çocuğu hak sahipliğini 5510, m.5/I/(a), (b) ve (e) bentleri hariç bu Kanun kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmamak veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış olmak” biçiminde değiştirmiştir. SGK’nın bu düzenlemesi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun, 25.04.2018 Tarihli, 2018/427 Esas, 2018/949 Karar sayılı içtihadı ile örtüşmektedir.

Bu karar sonrası 1479 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalının ölüm tarihine bakılmaksızın kız çocuğunun sigortalı çalışması yoksa, kendi sigortalılığına dayalı bir aylığı da bulunmuyorsa 01.10.2016 tarihinden geçerli olmak üzere kız çocuklarına ölüm aylığı bağlanmasının önü açılmıştır. Ancak SGK Yönetim Kurulunun karar gerekçesinin isabetli olmadığını belirtmeliyiz. Zira buradaki esas gerekçe 4956 sayılı Kanunla ölüm aylığı şartlarının değiştirilmesine yönelik yasal düzenleme olmalıdır ve yerleşik yargı kararları da bu yöndedir. Bir anlamda bu uygulamanın yürürlük tarihinin 1.10.2016 tarihi değil 02.08.2003 tarihi olması gerekmektedir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından 30.03.2021 tarihinde verilen 2016/2552 Esas, 2021/368 Karar sayılı kararda, Ölüm sigortasından aylık bağlama koşulları değerlendirilirken temel kural olarak hakkı doğuran ölüm tarihi itibarıyla yürürlükte olan yasal düzenlemenin uygulanması gerektiği, bununla birlikte, Kanun koyucu tarafından daha sonra gerçekleştirilen lehe yasal değişikliklerden de hak sahiplerinin faydalandırılması gerektiği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun (HGK) 21.03.2012 tarihli ve 2012/21-21 E., 2012/223 K. ile 25.04.2018 tarihli ve 2018/21-427 E., 2018/949 K., sayılı kararlarında da aynı görüş ve yaklaşımın benimsendiği belirtilmiştir. Kararda, davacının 10.09.1981 tarihinde vefat eden babasından dolayı ölüm aylığı alıp alamayacağı konusunda 1479 sayılı Kanun kapsamında değerlendirme yapılması gerektiği, 24.07.2003 tarihinde kabul edilen 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun ile 1479 sayılı Kanun'un 45/c maddesi “yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan ve bu Yasa ile diğer sosyal güvenlik Yasaları kapsamında çalışmayan, bu yasalar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almayan kız çocuklarının her birine %25'i oranında aylık bağlanır...” şeklinde değiştirildiği, somut olaya ilişkin maddi ve hukuki olgulara göre davacıya aylık bağlanabilmesi için kanun koyucu tarafından aranan tek şartın “sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmama, bu kapsamdaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almama” koşulu olduğu, dosya kapsamından da davacının kendi çalışmasından dolayı gelirinin bulunmadığı anlaşıldığı, böyle olunca davacının vefat eden babasından dolayı (02.08.2003 sonrası dönem bakımından) hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla aylığa hak kazandığına ilişkin bozma kararının yerinde olduğu ve aksi yöndeki direnme kararının bozulması gerektiği sonucuna varılmıştır([25]).

Yargı Kararlarından da anlaşılacağı üzere, 1479 sayılı Yasa'nın 45. maddesine 24.07.2003 tarih 4956 sayılı Yasa'nın 23. maddesi ile eklenen (c) fıkrası uyarınca “onsekiz yaşını, orta öğrenim yapması halinde yirmi yaşını, yüksek öğrenim yapması halinde yirmibeş yaşını doldurmayan ve (18 yaşını doldurmayanlar hariç) bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmayan, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almayan veya yaşları ne olursa olsun çalışamayacak durumda malul olan çocuklarla, yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan ve veya dul kalan ve bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmayan, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almayan kız çocuklarının her birine % 25'inden az aylık bağlanamaz” hükmü uyarınca kız çocuklarına aylık bağlanması mümkün hale gelmiştir. 24.07.2003 tarihinde çıkan yasa hükmü önceki düzenlemeye göre lehe olup 02.08.2003 sonrası dönem bakımından uygulanmasının gerektiği ortadadır.

 SGK uygulamasına göre, SSİY, geçici m.4’de yer alan düzenlemenin yürürlüğe girdiği 05.12.2017 tarihi öncesi için kız çocuklarına ölüm aylığı bağlanması için aranan şartlar tabloda yer almaktadır. 

Aylık Statüsü

Ölüm tarihi

Kız Çocukları İçin Hak Sahipliği Koşulları

4/1-a, 4/I-b, 4/I-b.4, 4/I-c, Banka Sandığı

30.09.2008 sonrası

-Türkiye’de/Yurtdışında Sigortalı Çalışmamak

-Asli Sigortalı Geliri/Aylığı Almamak

-Evlenmemiş, boşanmış, dul kalmış olmak

SSK (506)

01.10.2008 öncesi

-Türkiye’de/Yurtdışında Sigortalı Çalışmamak

-Asli Sigortalı Geliri/Aylığı Almamak

-Evlenmemiş, boşanmış, dul kalmış olmak

Emekli Sandığı (5434)

Ölüm tarihinin önemi bulunmuyor.

-Devlet Memuru Olmamak (5434 veya 5510, m.4/I-c Sigortalısı Olmamak)

-5434 veya 5510, m.4/I-c Kapsamında Aylık Almamak

-Evlenmemiş, boşanmış, dul kalmış olmak

Bağ-Kur (1479)

04.10.2000 öncesi

veya

08.08.2001-01.08.2003 arası

1 Ekim 2016 tarihi öncesindeki uygulama:

-Evlenmemiş, boşanmış, dul kalmış olmak

-Geçimini Sağlayacak Başka Bir Geliri Olmamak (Gelirleri Toplamının Brüt Asgari Ücretten Fazla Olmaması)

04.10.2000 öncesi

veya

08.08.2001-01.08.2003 arası

1 Ekim 2016 tarihinden itibaren uygulama:

-Türkiye’de/Yurt Dışında Sigortalı Çalışmamak

-Asli Sigortalı Geliri/Aylığı Almamak

-Evlenmemiş, boşanmış, dul kalmış olmak

04.10.2000-07.08.2001 arası

veya

02.08.2003-30.09.2008 arası

-Türkiye’de/Yurt Dışında Sigortalı Çalışmamak

-Asli Sigortalı Geliri/Aylığı Almamak

-Evlenmemiş, boşanmış, dul kalmış olmak

Tarım Bağ-Kur (2926)

04.10.2000 öncesi

veya

08.08.2001-01.08.2003 arası

-Türkiye’de/Yurt Dışında Sigortalı Çalışmamak

-Herhangi bir statüde aylık almamak (ölüm gelir/aylığı dahil)

-Evlenmemiş, boşanmış, dul kalmış olmak

04.10.2000-07.08.2001 arası

veya

02.08.2003-30.09.2008 arası

-Türkiye’de/Yurtdışında Sigortalı Çalışmamak

-Asli Sigortalı Geliri/Aylığı Almamak

-Evlenmemiş, boşanmış, dul kalmış olmak

Tarım SSK (2925)

08.09.1999 öncesi

-Türkiye’de/Yurtdışında Sigortalı Çalışmamak

-Herhangi bir statüde aylık almamak (ölüm gelir/aylığı dahil)

-Evlenmemiş, boşanmış, dul kalmış olmak

07.09.1999 sonrası

-Türkiye’de/Yurtdışında Sigortalı Çalışmamak

-Asli Sigortalı Geliri/Aylığı Almamak

-Evlenmemiş, boşanmış, dul kalmış olmak

Banka Sandıkları

(faal veya SGK’ya devredilen)

Ölüm tarihinin önemi yok

-Türkiye’de/Yurtdışında Sigortalı Çalışmamak

-Asli sigortalı geliri/aylığı almamak

-Evlenmemiş, boşanmış, dul kalmış olmak

Tablo-3: Kız Çocuklarına 5.12.2017 Tarihi Öncesi Ölüm Aylığı Bağlanması İçin Aranan Şartlara İlişkin Tablo

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), 05.12.2017 tarihinden önce ölen sigortalının kız çocuklarına ayık bağlanması için aranan şartları ölüm tarihinde yürürlükte bulunan sosyal güvenlik kanunlarına göre (SSİY, geçici m.4/I) belirlemiş iken 05.12.2017 tarihinde SSİY değişikliği ile aylık bağlanması şartlarını 5510, m.34 hükümlerini esas alarak belirlemiştir. SSİY, geçici m.4’de yapılan değişiklik sonrası kız çocuklarına ölüm aylığı bağlanması için 05.12.2017 tarihinden itibaren aranacak şartlar aşağıdaki tabloda yer almaktadır. 

Aylık Statüsü

Ölüm tarihi

Kız Çocukları İçin Hak Sahipliği Koşulları

SSK-Tarım SSK- Bağ-Kur-Tarım Bağ-Kur, 4/1-(a), 4/I-(b), 4/I-(b.4), 4/I-(c), Banka Sandıkları

(faal veya SGK’ya devredilen)

Ölüm tarihinin önemi bulunmuyor.

-Türkiye’de/Yurtdışında Sigortalı Çalışmamak

-Asli Sigortalı Geliri/Aylığı Almamak

-Evlenmemiş, boşanmış, dul kalmış olmak

Emekli Sandığı (5434)

Ölüm tarihinin önemi bulunmuyor.

-Devlet Memuru Olmamak (5434 veya 5510, m.4/I-c Sigortalısı Olmamak)

-5434 veya 5510, m.4/I-(c) Kapsamında Aylık Almamak

-Evlenmemiş, boşanmış, dul kalmış olmak

Tablo-4: Kız Çocuklarına 5.12.2017 Tarihinden İtibaren Ölüm Aylığı Bağlanması İçin Aranan Şartlara İlişkin Tablo

Yargıtay’ın içtihatlarına göre, ölüm sigortasından aylık bağlama koşulları değerlendirilirken temel kural, hakkı doğuran ölüm tarihi itibarıyla yürürlükte olan yasal düzenlemenin uygulanması olmakla birlikte hak sahipleri Kanun koyucu tarafından daha sonra gerçekleştirilen lehe yasal değişikliklerden faydalandırılmaktadır. Benimsenen bu görüşün doğal sonucu, Türkiye’de veya yurtdışında sigortalı çalışmayan, kendi sigortalılığı nedeniyle gelir aylık almayan, bekar, boşanmış yahut dul kalmış kız çocukları, ölen anne ve babasından dolayı ölüm aylığı almaya hak kazanacaktır. SSİY, geçici m.4 değişikliği sonrası kız çocuklarına ölüm aylığı bağlanması için 05.12.2017 tarihinden itibaren SGK tarafından aranan şartlar, Yargıtay’ın içtihatları ile örtüşür hale gelmiştir.

5510 sayılı Kanun’un 54. maddesi hükmüne göre, hem anneden hem de babadan ölüm aylığı almaya hak kazanan kız çocuklarına hem anneden hem babadan olmak üzere iki aylık bağlanacak ancak yüksek olan aylığın tamamı, düşük olan aylığın ise yarısı ödenecektir. Anne ya da babanın ölümü sonrası bağlanacak aylılardan bir tanesinin 5434 sayılı Kanun kapsamında olması (Emekli Sandığı/Eski Kamu görevlisi) halinde yetim kız çocuklarına her iki aylık tamdan ödenecektir.

Kız çocuğunun evlat edinilmiş olması ve kız çocuğunun hem biyolojik babası hem de evlat edinen babasının ölümü halinde iki aylık ile sınırlı olmak üzere biyolojik baba ve evlat edinen baba üzerinden iki aylık bağlanması, 5510, m.54 hükmünün uygulanmayarak iki aylığın da tam olarak ödenmesi gerekmektedir([26]). Aynı olgu hem biyolojik annesinin hem de evlat edinen annesinin ölümü hali için de geçerli olacaktır.

Ülkemizde daha önce yürürlüğe giren beş temel sosyal güvenlik kanununda, kız çocuklarının ölüm aylığına hak kazanma şartları farklı esaslara bağladığı için kız çocukları açısından bir eşitsizlik olmuştur. Bu eşitsizlik nedeniyle sigortalılık statüsü ve ölüm tarihine göre değişkenlik göstermekle birlikte, kız çocukları ölen anne ve babasından dolayı iki tam aylık alabildikleri gibi, bir tam aylık veya bir tam bir yarım aylık alabilecektir.

Sigortalının anne ve babasının ikisinin de ölüm tarihleri 1 Ekim 2008 tarihi öncesi ise ölüm tarihindeki son sigortalılık statülerine göre ilgili sosyal güvenlik kanunlarının ölüm aylığı şartlarına göre değerlendirme yapılacak ve yetim kız çocuklarına iki tam veya bir tam bir yarım veya bir tam aylık bağlanacaktır.

 Ölümlerden birisinin 1 Ekim 2008 tarihinden önce olması halinde 5510 sayılı Kanun ve diğer sosyal güvenlik kanunu kapsamında değerlendirme yapılacak ve yetim kız çocuğuna kesin olarak en azından bir tam aylık bağlanacak veya bir tam aylığa ilave bir tam veya bir yarım aylık da ödenebilecektir. Burada temel belirleyici olan sigortalının ölüm tarihi ile ölüm öncesi en son tabi olduğu sigorta statüsü/sosyal sigorta Kanunu olacaktır.  

Ölüm Tarihleri

Baba-Anne

Anne-Baba

Alınacak Aylık

Ölüm 30.9.2008 Sonrası

5510, 4/I-(a), 4/I-(b), 4/I-(c)

5510, 4/I-(a), 4/I-(b), 4/I-(c)

Yüksek aylık tam düşük aylık yarım

Ölüm tarihinin önemi yok

2925 Tarım SSK

2925 Tarım SSK

Yüksek aylık tam düşük aylık yarım

Ölüm tarihinin önemi yok

Emekli Sandığı (5434)

Emekli Sandığı (5434)

Tercih edilen aylık (tam)

Ölüm tarihinin önemi yok

5510, 4/I-(a), 4/I-(b), 4/I-(c), 4/I-(b.4), 2925 Tarım SSK

Emekli Sandığı

İki tam aylık

Ölüm tarihinin önemi yok

2925 Tarım SSK

5510, 4/I-(a), 4/I-(b), 4/I-(b.4), 4/I-(c), Emekli Sandığı

İki tam aylık

Ölümlerden biri 1 Ekim 2008 öncesi

5510, 4/I-(a) veya SSK,

5510, 4/I-(b) veya Bağ-Kur,

5510, 4/I-(b.4) veya Tarım Bağ-Kur,

5510, 4/I-(a) veya SSK,

5510, 4/I-(b) veya Bağ-Kur,

5510, 4/I-(b.4) veya Tarım Bağ-Kur,

Yüksek aylık tam düşük aylık yarım

Ölümlerden ikisi de 1 Ekim 2008 öncesi

SSK

SSK

Yüksek aylık tam düşük aylık yarım

Ölümlerden ikisi de 1 Ekim 2008 öncesi

Bağ-Kur

Bağ-Kur

05.12.2017 tarihi öncesi([27]);

Yüksek olan aylık([28])

Ölümlerden ikisi de 1 Ekim 2008 öncesi

Bağ-Kur

Bağ-Kur

05.12.2017 tarihinden itibaren;

Yüksek aylık tam düşük aylık yarım

Ölümlerden ikisi de 1 Ekim 2008 öncesi

Tarım Bağ-Kur

Tarım Bağ-Kur

05.12.2017 tarihi öncesi;

Yüksek olan aylık

Ölümlerden ikisi de 1 Ekim 2008 öncesi

Tarım Bağ-Kur

Tarım Bağ-Kur

05.12.2017 tarihinden itibaren;

Yüksek aylık tam düşük aylık yarım

Tablo-5: Kız Çocuklarına Anne ve Babadan İki Aylık Bağlanmasına İlişkin Tablo

III- DUL KADINLARA EŞİ VE ANNE-BABASINDAN İKİ AYLIK BAĞLANMASI

5510 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinden önce SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı olmak üzere üç büyük sosyal güvenlik kurumu Tarım SSK ve Tarım Bağ-Kur kanunlarıyla birlikte 5 farklı sosyal güvenlik kanunu doğrultusunda, ölen sigortalıların geride kalan dul eş ve yetim kız çocuklarına ölüm aylığı bağlamaktaydı.

Her bir sosyal güvenlik Kanunu, diğerinden bağımsız hükümler içerdiğinden, eşi ve anne-babası öldüğü için dul ve yetim duruma düşen kız çocukları, -ölenlerin farklı sigorta kanunlarıyla ilişkilendirilmiş olması halinde- istisnalar hariç farklı Kanunlar kapsamından ayrı ayrı dul ve yetim aylığına hak kazanabilir, eş ve anne-baba üzerinden iki aylık alabilirdi.

Sosyal güvenlik kurumlarının SGK çatısı altında birleşmesi sonrası tek Yasa olan 5510 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesi sonrası eş ve anne-babanın ölüm tarihlerinin 30 Eylül 2008 sonrası olması halinde, sigortalılık statüleri farklı olsa bile 5434 sayılı Kanun, 2925 sayılı Kanun ve aktif banka sandıkları istisnası hariç- kız çocuklarının aynı anda hem dul hem yetim aylığı alma imkânı ortadan kalkmıştır.

Belirtelim ki; ölüm tarihi ne olursa olsun eşin ve anne-babanın sigortalılık statüsü aynı ise ölüm tarihine bakılmaksızın dul-yetim kız çocuklarına sadece bir aylık (yüksek olan veya tercihe göre) bağlanmaktadır. Buna ilişkin tablo aşağıda sunulmuştur. 

Eşin Sigorta Statüsü

Anne-Babanın Sigorta Statüsü

Alınacak Aylık

SSK

SSK

Tercih Ettiği/Yüksek Aylık

Tarım SSK

Tarım SSK

Tercih Ettiği/Yüksek Aylık

Bağ-Kur

Bağ-Kur

Tercih Ettiği/Yüksek Aylık

Tarım Bağ-Kur

Tarım Bağ-Kur

Tercih Ettiği/Yüksek Aylık

5434-Emekli Sandığı

5434-Emekli Sandığı

Tercih Ettiği/Yüksek Aylık

4/I-(a)

4/I-(a)

Tercih Ettiği/Yüksek Aylık

4/I-(b)

4/I-(b)

Tercih Ettiği/Yüksek Aylık

4/I-(b.4)

4/I-(b.4)

Tercih Ettiği/Yüksek Aylık

4/I-(c)

4/I-(c)

Tercih Ettiği/Yüksek Aylık

Aynı Banka Sandığı (aktif-devir)

Aynı Banka Sandığı (aktif-devir)

Tercih Ettiği/Yüksek Aylık

Tablo-6: Kadınlara Aynı Sigorta Statüsünden Eş ve Anne-Babasından Aylık Bağlanmasına İlişkin Tablo

506 sayılı Kanun’un 02.07.1973 tarihli 1753 sayılı Kanunun 2. maddesi ile yeniden düzenlenen 68. maddesinin I/C-a bendine göre; "yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan", "Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi bir işte çalışmayan," kız çocuklarına ölüm aylığı bağlanabilecektir. Aynı maddenin VI. bendi hükmüne göre de kız çocuklarına bağlanan ölüm aylıkları Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi işlerde çalışmaya başladıkları ya da evlendikleri tarihi takip eden devre başından itibaren kesilecektir. Ayrıca VI. bendin son cümlesinde; "... evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kimseye bu aylıklardan fazla olanı ödenir..." düzenlemesine yer verilmiştir.

Yasal düzenleme bu denli açık olmasına ve 506, madde VI’de evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kimseye bu aylıklardan fazla olanı ödenir ibaresi bulunmasına karşın SGK, 6.8.2003 öncesinde ölen eşi ve anne-babası 506 sayılı Kanun kapsamında bulunan kadınlara hem eşinden hem de anne-babasından olmak üzere iki aylık bağlamıştır.

506 sayılı Kanun’un 68. maddesi 4958 sayılı Kanun’un 06.08.2003 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 35. maddesiyle değişikliğe uğramıştır. 506, m.68/VI numaralı bende “buralardan gelir veya aylık almaya” ibaresi eklenerek böylelikle “....aylık veya gelir almaya başlama” olgusu, hak sahibi kız çocuklarına bağlanan aylığın kesilme nedeni çok açık biçimde düzenlenmiştir. Bu düzenleme sonrası dul kadınlara hem ölen eşinden hem de ölen babasından 506 sayılı Kanun kapsamında iki aylık bağlanması uygulamasına son verilmiştir.

Ne ki; 5386 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile 506, geçici 91’de bir düzenleme yapılmış ve 06.08.2003 tarihinden önce hak sahibi kız çocuklarına bağlanan gelir ve aylıkların; bunların evlenmeleri, Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi çalışmaları veya kendi çalışmalarından dolayı buralardan gelir veya aylık almaları halleri hariç olmak üzere geri alınmayacağı düzenlenmiştir. Maddenin 6. ve 7. fıkrası ile de, birinci fıkraya göre aylığın kesilmesi önlenenlerin, 01.10.2008 tarihine kadar aylık almaya devam edecekleri düzenlenmiştir([29]).

Bu düzenleme gereği SGK, 06.08.2003 tarihinden itibaren ölen eşi ve ölen anne-babası 506 sayılı Kanun kapsamında bulunanlara iki aylık bağlanması uygulamasına son vermiş ancak 506, geçici m.91 hükmü gereği 06.08.2003 tarihinden önce ölen eşi ve ölen anne-babası üzerinden 506 sayılı Kanun kapsamından aylık bağladığı kadınlara iki aylık ödenmesine devam etmiştir.

SGK, 06.08.2003 tarihinden itibaren ölen eşi ve ölen anne-babası 506 sayılı Kanun kapsamında bulunanlara iki aylık bağlanması uygulamasına son vermesi nedeniyle uygulama yargıya taşınmıştır.

Yargıtay önceleri, ölüm tarihi 06.08.2003 tarihi öncesi olduğu için ölen eşinden 506 sayılı Kanun kapsamından ölüm aylığı bağlanan kadınlara 01.10.2008 tarihinden önce ölen anne-babanın ölümü nedeniyle iki aylık bağlanmasına hükmetmiştir. (Yargıtay 10. H.D., 28.11.2016, 2015/3573 E, 2016/14251 K.; 06.03.2015, 2014/12992 E, 2015/4042 K.; YHGK, 21.03.2012, 2012/21-21 E, 2012/223 K.)

Yargıtay daha sonraları bu uygulamasını değiştirmiştir. Yargıtay’ın bu yeni içtihadına göre, 506, Geçici 91. madde ile 06.08.2003 tarihinden önce hak sahibi olan kız çocuklarının kendi çalışmaları dışında isteğe bağlı sigortalı olarak veya hak sahibi olarak gelir veya aylık almaları halinde önceden aldıkları ölüm geliri veya aylığın kesilmesini önlemek olduğu, 5510 sayılı Kanun’un düzenlemesine kadar gelir/aylık almalarını devam ettirmek ve gelir/aylık kesilmişse istirdadını engellemek ve 506 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile ilgili farklı uygulamaları gidermenin amaçlandığı, 02.07.1973 tarihinde 1753 sayılı Kanun ile getirilen 506 sayılı Kanun’un 68. maddesinde düzenlenen “evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almağa hak kazanan kimseye bu aylıklardan fazla olanı ödenir” hükmünün aynı Kanun’un Geçici 91. maddesi ile yürürlükten kalkmamış olduğu ve uygulanmaya devam edildiği, 02.07.1973 tarihinden sonra 506 sayılı Kanun kapsamında hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla hem eşten hem de ana/babadan gelir veya aylığın ikisi bir arada alınamayacağı ve hak sahibi aksini talep etmediği sürece bu ölüm aylıklarından fazla olanı ödeneceği değerlendirilmiştir. Yargıtay’ın bu yeni kararına göre 5510 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesi kapsamında kazanılmış haktan da söz etmek mümkün olmayacaktır (Yargıtay 10.H.D., 19.03.2019, 2016/16627 E, 2019/2530.; 31.10.2018, 2016/7983 E, 2018/8685 K.; YHGK, 30.03.2021, 2017/2529 E, 2021/370 K.; 16.12.2020, 2017/2400 E, 2020/1039 K.).

Hak sahibi olan ve duş eş ve sigortalı kızı sıfatı taşıyan kadınlara, sigortalı eşin ve sigortalı anne-babanın ölüm tarihleri 01.10.2008 öncesi ise ölenlerin sigortalılık statüsü farklı ise istisnalar hariç iki aylık bağlanmıştır. Yine ölümün birisi 01.10.2008 tarihi öncesi diğeri 01.10.2008 tarihi sonrası ise ölenlerin sigortalılık statüsü farklı olma şartıyla 05.12.2017 tarihine kadar iki aylık bağlanmıştır. Buna ilişkin 05.12.2017 tarihi öncesine ait eski SGK uygulaması aşağıdaki tabloda yer almaktadır.  

Eşin Sigorta Statüsü

Eşin Ölüm Tarihi

Anne-Babanın Sigorta Statüsü

Anne-Babanın Ölüm Tarihi

Alınacak Aylık

5510, 4/I-(a), 4/I-(b), 4/I-(b.4) 4/I-c

30.09.2008 sonrası

5510, 4/I-(a), 4/I-(b), 4/I-(b.4) 4/I-c

30.09.2008 sonrası

Tercih Ettiği Aylık

5434, 4/I-c

Farketmez

5434, 4/I-c

Farketmez

Tercih Ettiği Aylık

Bağ-Kur

01.10.2008 öncesi

Bağ-Kur

01.10.2008 öncesi

Fazla Olan Aylık([30])

Bağ-Kur

01.10.2008 öncesi

4/I-(b)

30.09.2008 sonrası

Tercih Ettiği Aylık([31])

4/I-(b)

30.09.2008 sonrası

Bağ-Kur

01.10.2008 öncesi

Tercih Ettiği Aylık

SSK

01.10.2008 öncesi

SSK

01.10.2008 öncesi

Fazla Olan Aylık

SSK

01.10.2008 öncesi

4/I-(a)

30.09.2008 sonrası

Tercih Ettiği Aylık

4/I-(a)

30.09.2008 sonrası

SSK

01.10.2008 öncesi

Tercih Ettiği Aylık

Bağ-Kur

01.10.2008 öncesi

SSK, 5434, 2925

01.10.2008 öncesi

İki aylık

Bağ-Kur

01.10.2008 öncesi

4/I-(a), 4/I-(b.4), 4/I-c, 5434

30.09.2008 sonrası

İki aylık

4/I-(b) veya 4/I-(b.4)

30.09.2008 sonrası

SSK, 5434, 2925

01.10.2008 öncesi

İki aylık

SSK

01.10.2008 öncesi

4/I-(b), 4/I-(c), 4/I-(b.4), 2925, 5434

30.09.2008 sonrası

İki aylık

SSK

01.10.2008 öncesi

Bağ-Kur

01.10.1972-03.10.2000 arası

08.08.2001-01.08.2003 arası

SSK aylığı ve toplam geliri brüt asgari ücret altında ise iki aylık alır. Üstündeyse Bağ-Kur aylığı alamaz.

(01.10.2016’dan itibaren iki aylık)

SSK

01.10.2008 öncesi

Bağ-Kur

04.10.2000-07.08.2001 arası

02.08.2003-30.09.2008 arası

İki aylık

4/1-(-a)

30.09.2008 sonrası

Bağ-Kur

01.10.1972-03.10.2000 arası

08.08.2001-01.08.2003 arası

SSK aylığı ve toplam geliri brüt asgari ücret altında ise ise iki aylık alır. Üstündeyse Bağ-Kur aylığı alamaz.

(01.10.2016’dan itibaren iki aylık)

4/1(-a)

30.9.2008 sonrası

Bağ-Kur

04.10.2000-07.08.2001 arası

02.08.2003-30.09.2008 arası

İki aylık

5434

01.10.2008 öncesi

SSK

01.10.2008 öncesi

İki aylık

5434

30.09.2008 sonrası

4/1(-a), 4/1(b), 4/1(b.4)

30.09.2008 sonrası

İki aylık

5434

01.10.2008 öncesi

4/1(-a), 4/1(b), 4/1(b.4)

30.9.2008 sonrası

İki aylık

5434

30.09.2008 sonrası

SSK

01.10.2008 öncesi

İki aylık

5434

01.10.2008 öncesi

Bağ-Kur

01.10.1972-3.10.2000 arası

08.08.2001-01.08.2003 arası

5434 aylığı ve toplam geliri brüt asgari ücret altında ise iki aylık alır. Üstündeyse Bağ-Kur aylığı alamaz.

(01.10.2016’dan itibaren iki aylık)

5434

01.10.2008 öncesi

Bağ-Kur

04.10.2000-07.08.2001 arası

02.08.2003-30.09.2008 arası

İki aylık

5434

30.09.2008 sonrası

Bağ-Kur

01.10.1972-03.10.2000 arası

08.08.2001-01.08.2003 arası

5434 aylığı ve toplam geliri brüt asgari ücret altında ise iki aylık alır. Üstündeyse Bağ-Kur aylığı alamaz.

(01.10.2016’dan itibaren iki aylık)

5434

30.09.2008 sonrası

Bağ-Kur

04.10.2000-07.08.2001 arası

02.8.2003-30.09.2008 arası

İki aylık

5434

30.09.2008 sonrası

2926

01.10.1972-03.10.2000 arası

08.08.2001-01.08.2003 arası

Tek aylık

5434

30.09.2008 sonrası

2926

04.10.2000-07.08.2001 arası

2.8.2003-30.9.2008 arası

İki aylık

SSK veya Bağ-Kur veya 2925 veya 2926

01.10.2008 öncesi

5434

01.10.2008 öncesi

İki aylık

4/I-(a) veya 4/I-(b) veya 4/I-(b.4) veya 2925

30.09.2008 sonrası

5434

30.09.2008 sonrası

İki aylık

SSK veya Bağ-Kur veya 2925 veya 2926

01.10.2008 öncesi

5434

30.09.2008 sonrası

İki aylık

4/I-(a) veya 4/I-(b) veya 4/I-(b.4) veya 2925

30.09.2008 sonrası

5434

01.10.2008 öncesi

İki aylık

Tablo-7: Dul Kadınlara 5.12.2017 Tarihinden Önce Farklı Sigorta Statüsünden, Eş ve Anne-Babasından Aylık Bağlanmasına İlişkin Tablo

SSİY, geçici m. 4’de yer alan hükmün 05.12.2017 tarihinden geçerli olarak değiştirilmesi sonrası SGK, ölen eşinden ve ölen anne-babasından iki aylık bağlanmasına ilişkin uygulamasını değiştirmiştir.

SSİY, geçici m.4 hükmüne göre, eş ya da anne-babanın her ikisinin ölümü ya da en az birisinin ölümü 1 Ekim 2008 tarihinden önce gerçekleştiği için hak sahibine 01.10.2008 tarihinden önce ölüm aylığı bağlanmış ise bağlanmış bu aylık hak sahipliğinin daha sonra ortadan kalkması nedeniyle kesilmiş olsa bile sigortalılık statüsünün aynı olmaması şartıyla -istisnalar hariç- 5510 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesi hükmü gereği iki aylık bağlanmaktadır. SSİY, geçici m.4 hükmüne göre, 05.12.2017 tarihinden geçerli olmak üzere aynı anda hem eş hem de anne-baba üzerinden iki aylık alınmasına ilişkin tablo aşağıda sunulmuştur. 

Ölen Eş Sigorta Statüsü

Eşin Ölüm Tarihi/

Eşten Aylık bağlanma Tarihi

Ölen Anne-Baba Sigorta Statüsü

Anne-Babanın Ölüm Tarihi

Anne-Babadan 1.10.2008 öncesi aylık bağlanmış mı? (Hak sahipliğinin Kaybedilmesi Nedeniyle Kesilme Dahil)

Alınacak Aylık

SSK

01.10.2008 öncesi

-BağKur-4/I-(b),

E.Sandığı-4/I-(c)

Tarım SSK

Tarım Bağkur,-4/-(b) Tarım

B. Sandığı (Aktif)

Ölüm tarihinin önemi yok

Evet/Hayır

İki Aylık

4/I-(a)

30.09.2008 sonrası

Bağ-Kur

01.10.2008 öncesi

Evet

İki aylık

4/I-(a)

30.09.2008 sonrası

Bağ-Kur

01.10.2008 öncesi

Hayır

Tek aylık

4/I-(a)

30.09.2008 sonrası

5510, m.4/I-(b)

30.09.2008 sonrası

-

Tek aylık

4/I-(a)

30.09.2008 sonrası

Emekli Sandığı

Ölüm tarihinin önemi yok

Evet/Hayır

İki aylık

4/I-(a)

30.09.2008 sonrası

5510, m.4/I-(c)

14.10.2008 sonrası

-

Tek aylık

4/I-(a)

30.09.2008 sonrası

Tarım Bağ-Kur

Ölüm tarihinin önemi yok

Evet/Hayır

Tek aylık

4/I-(a)

30.09.2008 sonrası

Tarım SSK

Ölüm tarihinin önemi yok

Evet/Hayır

İki aylık

4/I-(a)

30.09.2008 sonrası

B. Sandığı (Aktif)

Ölüm tarihinin önemi yok

Evet/Hayır

İki aylık

Bağ-Kur

01.10.2008 öncesi

SSK-4/I-(a)

Ölüm tarihinin önemi yok

Evet/Hayır

İki Aylık

4/I-(b)

30.09.2008 sonrası

SSK

01.10.2008 öncesi

Evet

İki Aylık

4/I-(b)

30.09.2008 sonrası

SSK

01.10.2008 öncesi

Hayır

Tek Aylık

4/I-(b)

30.09.2008 sonrası

4/I-(a)

30.09.2008 sonrası

-

Tek aylık

Emekli Sandığı

Ölüm tarihinin önemi yok

SSK-4/I (a)

Ölüm tarihinin önemi yok

Evet/Hayır

İki Aylık

4/I-(c)

14.10.2008 sonrası

SSK

01.10.2008 öncesi

Evet

İki Aylık

4/I-(c)

14.10.2008 sonrası

SSK

01.10.2008 öncesi

Hayır

Tek Aylık

4/I-(c)

14.10.2008 sonrası

4/I-(a)

30.09.2008 sonrası

-

Tek Aylık

Tarım SSK

Ölüm tarihinin önemi yok

SSK-4/I (a)

Ölüm tarihinin önemi yok

Evet/Hayır

İki Aylık

Tarım Bağ-Kur

01.10.2008 öncesi

SSK-4/I (a)

Ölüm tarihinin önemi yok

Evet/Hayır

İki Aylık

4/I-(b) Tarım

30.09.2008 sonrası

4/I-(a)

30.09.2008 sonrası

-

Tek Aylık

Banka Sandığı (Aktif)

Ölüm tarihinin önemi yok

SSK-4/I (a),

Ölüm tarihinin önemi yok

Evet/Hayır

İki Aylık

           

Bağ-Kur

01.10.2008 öncesi

Emekli Sandığı-4/I (c)

Ölüm tarihinin önemi yok

Evet/Hayır

İki Aylık

Bağ-Kur

01.10.2008 öncesi

Tarım SSK

Ölüm tarihinin önemi yok

Evet/Hayır

İki Aylık

Bağ-Kur

01.10.2008 öncesi

Tarım Bağ-4/I (b) Tarım

Ölüm tarihinin önemi yok

Evet/Hayır

İki Aylık

Bağ-Kur

01.10.2008 öncesi

B. Sandığı (Aktif)

Ölüm tarihinin önemi yok

Evet/Hayır

İki Aylık

Bağ-Kur

01.10.2008 öncesi

B. Sandığı (Devir)

Ölüm tarihinin önemi yok

Evet/Hayır

İki Aylık

4/I-(b)

30.09.2008 sonrası

Emekli Sandığı

Ölüm tarihinin önemi yok

Evet/Hayır

İki aylık

4/I-(b)

30.09.2008 sonrası

4/I-(c)

14.10.2008 sonrası

-

Tek aylık

4/I-(b)

30.09.2008 sonrası

Tarım SSK

Ölüm tarihinin önemi yok

Evet/Hayır

İki Aylık

4/I-(b)

30.09.2008 sonrası

Tarım Bağ-4/I (b) Tarım

Ölüm tarihinin önemi yok

-

Tek aylık

4/I-(b)

30.09.2008 sonrası

B. Sandığı (Aktif)

Ölüm tarihinin önemi yok

Evet/Hayır

İki aylık

4/I-(b)

30.09.2008 sonrası

B. Sandığı (Devir)

1.10.2008 öncesi

Evet

İki aylık

Emekli Sandığı

Ölüm tarihinin önemi yok

BağKur-4/I (b)

Ölüm tarihinin önemi yok

Evet/Hayır

İki Aylık

4/I-(c)

14.10.2008 sonrası

4/I-(b)

30.9.2008 sonrası

-

Tek aylık

4/I-(c)

14.10.2008 sonrası

Bağ-Kur

1.10.2008 öncesi

Evet

İki Aylık

4/I-(c)

14.10.2008 sonrası

Bağ-Kur

1.10.2008 öncesi

Hayır

Tek Aylık

Tarım SSK

Ölüm tarihinin önemi yok

BağKur-4/I (b)

Ölüm tarihinin önemi yok

Evet/Hayır

İki Aylık

Tarım Bağ-Kur

01.10.2008 öncesi

BağKur-4/I (b)

Ölüm tarihinin önemi yok

Evet/Hayır

İki Aylık

4/I-(b) Tarım

30.9.2008 sonrası

4/I-(b)

30.9.2008 sonrası

-

Tek Aylık

Banka Sandığı (Aktif)

Ölüm tarihinin önemi yok

BağKur-4/I (b)

Ölüm tarihinin önemi yok

Evet/Hayır

İki Aylık

B. Sandığı (Devir)

1.10.2008 öncesi

BağKur-4/I (b)

Ölüm tarihinin önemi yok

Evet/Hayır

İki aylık

           

Emekli Sandığı

Ölüm tarihinin önemi yok

Tarım SSK- Tarım Bağ-Kur-

4/I (b) Tarım

B. Sandığı (Aktif-Devir)

Ölüm tarihinin önemi yok

Evet/Hayır

İki Aylık

Tarım SSK- Tarım Bağkur-4/I (b) Tarım B.Sand.(Aktif-Devir)

Ölüm tarihinin önemi yok

Emekli Sandığı

Ölüm tarihinin önemi yok

Evet/Hayır

İki Aylık

4/I-(c)

14.10.2008 sonrası

Tarım SSK

Ölüm tarihinin önemi yok

Evet/Hayır

İki Aylık

4/I-(c)

14.10.2008 sonrası

Tarım Bağ-Kur, 4/I-(b) Tarım

Ölüm tarihinin önemi yok

Evet/Hayır

Tek Aylık

4/I-(c)

14.10.2008 sonrası

B. Sandığı (Aktif)

Ölüm tarihinin önemi yok

Evet/Hayır

İki aylık

4/I-(c)

14.10.2008 sonrası

B. Sandığı (Devir)

1.10.2008 öncesi

Evet

İki aylık

B. Sandığı (Aktif)

Ölüm tarihinin önemi yok

4/I-(c)

14.10.2008 sonrası

-

İki aylık

B. Sandığı (Devir)

1.10.2008 öncesi

4/I-(c)

14.10.2008 sonrası

-

İki aylık

Tarım SSK

Ölüm tarihinin önemi yok

4/I-(c)

14.10.2008 sonrası

-

İki aylık

Tarım Bağ-Kur

1.10.2008 öncesi

4/I-(c)

14.10.2008 sonrası

-

İki aylık

4/I-(b) Tarım

30.9.2008 sonrası

4/I-(c)

14.10.2008 sonrası

-

Tek aylık

           

Tarım SSK

Ölüm tarihinin önemi yok

Tarım Bağkur-4/I (b) Tarım

 B. Sandığı (Aktif ve Devir)

Ölüm tarihinin önemi yok

Evet/Hayır

İki Aylık

Tarım Bağ-Kur-

4/I-(b) Tarım-

B. Sandığı (Aktif -Devir)

Ölüm tarihinin önemi yok

Tarım SSK

Ölüm tarihinin önemi yok

Evet/Hayır

İki Aylık

           

Tarım Bağkur-4/I (b) Tarım

Ölüm tarihinin önemi yok

B. Sandığı (Aktif)

Ölüm tarihinin önemi yok

Evet/Hayır

İki Aylık

Tarım Bağ-Kur

01.10.2008 öncesi

B. Sandığı (Devir)

Ölüm tarihinin önemi yok

-

İki Aylık

4/I-(b) Tarım

30.09.2008 sonrası

B. Sandığı (Devir)

30.09.2008 sonrası

 

Tek aylık

B. Sandığı (Aktif)

Ölüm tarihinin önemi yok

Tarım Bağkur-4/I (b) Tarım

Ölüm tarihinin önemi yok

Evet/Hayır

İki Aylık

B. Sandığı (Devir)

01.10.2008 öncesi

Tarım Bağkur-4/I (b) Tarım

Ölüm tarihinin önemi yok

Evet/Hayır

İki Aylık

B. Sandığı (Devir)

30.09.2008 sonrası

4/I (b) Tarım

30.9.2008 sonrası

-

Tek Aylık

Tablo-8: Dul Kadınlara 5.12.2017 Tarihinden itibaren Farklı Sigorta Statüsünden, Eş ve Anne-Babasından Aylık Bağlanmasına İlişkin Tablo

Yukarıda yer verilen tablodan da anlaşılacağı üzere Eşten ve anne/baba üzerinden iki aylık ödenmesi ilkelerini dört madde halinde özetlemek mümkündür. Bunlar;

1- Eşin ölüm tarihi 1 Ekim 2008 tarihi öncesi ise ve eşin ölümü nedeniyle 1 Ekim 2008 tarihi öncesinde aylık bağlanmışsa eşin sigorta statüsü ile anne/babanın sigorta statüsünün farklı olması halinde iki aylık bağlanır.

2- Eşin ölüm tarihi 1 Ekim 2008 tarihi sonrası olmakla birlikte anne/baba ölümü nedeniyle 1 Ekim 2008 tarihinden önce hak sahipliği nedeniyle ölüm aylığı bağlanmış ise (hak sahipliğinin sigortalı çalışma veya evlenme nedeniyle sona ermesine bağlı kesilmiş olma hali dahil) sigorta statülerinin farklı olması koşuluyla yine iki aylık bağlanır. İstisnai olarak eş 1 Ekim 2008 tarihinden sonra ölmüşse ve eşin sigortalılık statüsü, -5510 m.4/I-(a)-, -5510 m.4/I-(b)-, -5510 m.4/I-(b.4) Tarım-, -5510, m.4/I-(c)- ve ölen anne/baba 2926 Tarım Bağ-Kur sigortalısı ise tek aylık (tercih edilen) bağlanır.

3- Ölüm tarihine bakılmaksızın ölen eşin ve ölen anne/babanın sigortalılık statüsünün birisi 5434 Emekli Sandığı diğer ölen ise 5510, m.4/I-(c) hariç farklı sigorta kapsamındaysa yani ölenlerden biri 5434 Emekli Sandığı kapsamında diğer ölen de SSK veya 5510, m.4/I-(a) veya Bağ-Kur veya 5510 m.4/I-(b) veya 2926 Tarım Bağ-Kur veya 5510 m.4/I-(b.4) veya 2925 Tarım SSK kapsamında ise iki aylık bağlanır.

4- Ölüm tarihine bakılmaksızın ölen eşin ve ölen anne/babanın sigortalılık statüsünün birisi 2925 Tarım SSK diğer ölen de SSK veya 5510, m.4/I-(a) veya Bağ-Kur veya 5510, m.4/I-(b) veya 5434 Emekli Sandığı veya 5510, m.4/I-(c) veya 2926 Tarım Bağ-Kur veya 5510, m.4/I-(b.4) kapsamında ise iki aylık bağlanır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun eski içtihadlarına göre, ölümlerden en az birisi 01.10.2008 tarihi öncesi ise ve sigortalılık statüsü de farklı ise iki aylık bağlanır.

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi tarafından verilen 26.11.2018 gün 2017/3288 Esas, 2018/8645 Karar, sayılı Kararda “5510 sayılı Kanun’un 54. maddesinin uygulanabilmesi için hak sahibi sıfatı ile ölüm aylığı talep edebilecek her iki sigortalının ölüm tarihinin de 01.10.2008 tarihinden sonra olması gerektiğine yer verilmiştir. Karar içeriğinde hak sahiplerine yönelik ölüm aylığı tahsisinde sosyal güvenlik hukuku ilkelerine göre sigortalının yaşamını yitirdiği tarih itibariyle yürürlükte olan yasal düzenlemenin uygulanmasının zorunlu olduğuna vurgu yapılmıştır. İlgili karara konu hak sahibinin eşi 01.10.2008 tarihinden sonra babası ise 01.10.2008 tarihinden önce ölmüş olup Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, davacının eşi ile babasının sigortalılık statüsü farklı olduğundan iki aylığa hak kazandığına hükmedilmesi gerektiğini işaret ederek aksi yöndeki yerel mahkeme kararını bozmuştur.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından 30.03.2021 tarihinde verilmiş olan 2016/2552 Esas, 2021/368 Karar, 25.04.2018 tarihli ve 2018/21-427 Esas, 2018/949 Karar, 16.06.2020 tarihli ve 2019/10-125 Esas, 2020/410 Karar ile 25.11.2020 tarihli ve 2017/21-1181 Esas 2020/948 Karar sayılı kararlarda da aynı ilkeler benimsenmiştir. Bu konu hakkında, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi tarafından, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun benimsediği bu esaslara uygun verilmiş olan çok sayıda kararlar da bulunmaktadır (Yargıtay 10. HD, 22.05.2019, 2017/823 E, 2019/4650 K., ve 18.06.2019, 2017/2430 E, 2019/5124 K.,).

Yargıtay, eşinden ve anne babasından iki aylık bağlanmasına ilişkin içtihadında değişikliğe gitmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu eşin ölüm tarihi 01.10.2008 tarihi sonrası ise anne/babanın ölüm tarihi 01.10.2008 öncesi ise sigorta statüleri SSK ve Bağ-Kur olarak farklı bile olsa ölen eş/anne-babadan iki aylık bağlanamayacağına dair içtihat değişikliğini şu gerekçeye dayandırmıştır.

Ölüm sigortasından aylık bağlama koşulları değerlendirilirken hak sahipliği sıfatının kazanıldığı başka bir anlatımla hak sahipliği hakkının doğduğu tarihteki mevzuat hükümleri ile düzenlenen şartların dikkate alınması gerekir. Hakkın doğması ise hak sahipliği sıfatına yönelik tüm şartların sağlanması olarak anlaşılmalıdır. Sigortalıya ilişkin koşulların sigortalının ölüm tarihinde; hak sahibine ilişkin koşulların ise hak sahipliği sıfatının kazanıldığı tarihte yürürlükte olan mevzuat kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Davacının eşinin 01.10.2008 tarihinden sonra vefat ettiği, babasından dolayı ölüm aylığı alma açısından hakkı doğuran olayın eşin vefatı olduğu ve babasından dolayı hak sahibi sıfatını eşinin ölümü ile kazandığı, bu nedenle eşinin ölüm tarihinde yürürlükte olan ve uygulanması gereken 5510 sayılı Kanun'un 34 ve 54. maddelerindeki düzenlemelere göre davacıya hem eşinden hem de babasından dolayı ayrı ayrı ölüm aylığı bağlanması mümkün olmayıp davacının çift aylığa hak kazanmasına imkan yoktur (Y.H.G.K; 15.3.2023, 2022/968 E. 2023/200 K.; 2022/999 E.; 2023/195 K.; 2023/154 E., 2023/199 K.; 2023/81 E., 2023/198 K.; 2022/1179 E., 2023/207 K.; 2022/1178 E., 2023/206 K.; 2022/1002 E., 2023/196 K.; 2022/992 E., 2023/202 K.)

Dikkat edilirse Yargıtay’ın iş bu yeni içtihadı SSİY, Geçici m.4 hükmüyle birebir örtüşmektedir. Yargıtay’ın iş bu yeni içtihadını aynı zamanda SSİY, geçici m.4’de yer alan düzenlemeye dayandırdığı da özellikle belirtelim.

VI- SONUÇ

Ölüm, ne zaman gerçekleşeceği belli olmayan ve bu olguyu yaşa­yan kişi ile birlikte ailesini de sosyo-ekonomik olarak etkileyen bir kav­ramdır. Temel koruma birimi olarak aileyi esas alan ölüm sigortası, di­ğer sigorta kollarından farklı olarak sigortalının kendisine değil, ölüme bağlı olarak geride kalan aile bireylerine sosyal güvenlik garantisi sağ­lar. Türk toplumunun aile ve sosyal yapısı gözeti­lerek sigortalının eşi, çocukları ve bazı şartları sağlayana anne ve/veya babası hak sahibi sayılmıştır.

Ölüm sigortası ile ölen sigortalının sağlığın­da geçimini sağladığı ve geride bıraktığı hak sahiplerine şartların yerine getirilmesi durumunda ölüm aylığı bağlanır. Ölüm aylığı bağlanmasındaki temel amaç sigortalının ölümü sonrası geride kalan hak sahiplerinin yaşamlarını asgari düzeye yükseltmektir([32]).

5510 sayılı Kanun’un 54. maddesine göre anne ve babasından ayrı ayrı aylığa hak kazanan çocuklara, yüksek olan aylığın tamamı, az olan aylığın yarısı; hem eşinden, hem de anne ve/veya babasından ölüm aylığına hak kazananlara, tercihine göre eşinden ya da anne ve/veya babasından aylık bağlanacağı hükmü eş-baba, eş-anne ve eş-anne-babanın (5434 sayılı Kanun, 2925 sayılı Kanun ve Aktif Banka Sandıkları hariç) 1-Ekim 2008 tarihinden sonra ölmesi halinde uygulanmaktadır.

Ölümlerin 1 Ekim 2008 tarihinden önce gerçekleşmesi ve sigortalılık statüsünün farklı olması halinde iki aylık (bazı hallerde üç aylık) almak mümkündür.

Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin Geçici 4. maddesinin 05.12.2017 tarihinden geçerli olmak üzere değişmesinden önce daha önce eş-anne/baba ölümlerinden en azından birisinin 1 Ekim 2008 tarihi öncesi olması, istisnalar hariç iki aylık bağlanmasını gerektirmekle birlikte değişiklik sonrası ancak 1 Ekim 2008 tarihinden önceki ölüme bağlı aylık bağlanmış olan hak sahipleri için sigortalılık statüsü de farklı ise iki aylık bağlanabilmektedir.

Ayrıca, SSİY değişikliği ile daha önce iki aylık bağlanamayan kadınlar için iki aylık bağlanması mümkün olabildiği gibi tersi biçimde daha önce iki aylık bağlananlara SSİY değişikliği sonrası iki aylık bağlanmaması da söz konusu olabilmektedir. İki aylık bağlanamayanlar için SSİY geçici m.4’de yer alan değişikliğin hakları geriye götüren bir düzenleme olduğunu söylemek isabetli olacaktır.

Ancak SSİY değişikliği sonrası daha önce eş-anne/baba üzerinden iki aylık alamayanların dava açmaksızın iki aylık alması da mümkün hale gelebildiği gibi anne-baba üzerinden sadece tek aylık alan (anne-baba Bağ-Kur veya Tarım Bağ-Kurlu olanlar) hak sahiplerinin iki tam aylık veya bir tam bir yarım alma haklarının oluşmasını dikkate aldığımızda ise bunlar açısından SSİY değişikliğinin hakları geriye götüren bir düzenleme olduğunu söylemek mümkün olmayacaktır. Ancak bu değişikliğin Kanun yerine SSİY’de yapılması da ölüm aylığına esas hak sahipliğinin, ölümün gerçekleştiği tarihteki sosyal sigorta mevzuatına göre belirlenmesi ilkesine aykırı düşmektedir.

Gerçekten de hiçbir kanun düzenlemesi bulunmamasına karşın 01.10.2008 tarihinden itibaren ölen eşinden dolayı ölüm aylığı bağlanan hak sahibine 05.12.2017 tarihinden önce başvuruda bulunduğu için farklı statüdeki ölen anne-babasından da ölüm aylığı bağlanması ancak 05.12.2017 tarihinden itibaren farklı statüdeki ölen anne-babasından ölüm aylığı talebinde bulunan hak sahibine ise ölüm aylığı bağlanmaması uygulamasının yasal dayanağından söz etmek mümkün olamayacaktır.

Yargıtay’ın SSİY, geçici madde 4 hükmüne de uygun düşen güncel içtihadına göre ölüm aylığı alma açısından hakkı doğuran olayın eşin vefatı olduğu ve babasından dolayı hak sahibi sıfatını eşinin ölümü ile kazanıldığı, bu nedenle eşinin ölüm tarihinde yürürlükte olan ve uygulanması gereken yasal mevzuatın 5510 sayılı Kanun'un 34 ve 54. maddelerindeki düzenlemeler olması nedeniyle eşi 01.10.2008 tarihinden itibaren ölen dul kadınlara, 01.10.2008 tarihinden önce ölen anne-babasından dolayı sigorta statüleri farklı olsa bile iki aylık bağlanması (hem eşinden hem de anne-babasından dolayı ayrı ayrı ölüm aylığı bağlanması) mümkün olmamaktadır.

Murat ÖZDAMAR*

E-Yaklaşım / Temmuz 2024 / Sayı: 379

 

* SGK Daire Başkanı, Doktora Öğrencisi

[1] Müjdat ŞAKAR, Sosyal Sigortalar Uygulaması, Beta Yayınevi, Yenilenmiş 10.Baskı, İstanbul:2011, s.283.

[2] Can TUNCAY/Ömer Ekmekçi, Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri, Beta Yayınevi, Güncellenmiş 1.Baskı, İstanbul:2011, s.422.; ŞAKAR, s.283.; Nurşen CANİKLİOĞLU, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu Açısından Geride Kalanların Korunması, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Marmara Üniversitesi, İstanbul:1997.

[3] 16.06.2006 tarih ve 26200 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.

[4] Yargıtay 10. HD., 12.5.2011, E.2010/9405, k.2011/7141., Yargı Kararının değerlendirmesi için bkz; Ali GÜZEL/Ali Rıza OKUR/Nurşen CANİKLİOĞLU, Sosyal Güvenlik Hukuku, İstanbul: Beta Yayınevi, Yenilenmiş 14. Baskı, 2012, s.679.

[5] 12.05.2010 tarih ve 27579 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

[6] 05.12.2007 tarih ve 30261 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.

[7] Anne ve babanın hak sahipliği şartları eş ve çocuklara göre nispeten daha ağırdır. Bu şartlar için bkz; Murat GÖKTAŞ/Murat ÖZDAMAR, “Ölen Sigortalının Anne ve Babasına Ölüm Aylığı Bağlanabilmesi İçin Aranan Koşullar”, Yaklaşım Dergisi, Sayı:269, (2015-Mayıs) s.141.

[8] Yusuf ALPER, Sosyal Sigortalar, Bursa: Ekin Kitabevi, 2003, s.323.

[9] TUNCAY/EKMEKÇİ, s.422-425.; ŞAKAR, s.284-288.; Semih Aktuğ/Namık Hüseyinli, “Türkiye ve Azerbaycan Sosyal Güvenlik Hukukunda Ölüm Sigortası” Kamu-İş Dergisi, C:12, Sayı:4/2012, s.126-129. Mehtap Yücel BODUR, Türk ve Avrupa Birliği Sosyal Güvenlik Hukukunda Ölüm Sigortası, Seçkin Yayınevi, Ankara:2021, s.70.

[10] Mustafa KURUCA/Murat ÖZDAMAR, Tüm Yönleriyle Emeklilik, Güncellenmiş 2.b.,Ankara: Yaklaşım Yayınları,2013.s.185-203.

[11] Bkz; 5510, m.92.

[12] TUNCAY/EKMEKÇİ, s.425.

[13] Aylıklar ölümün gerçekleştiği tarihteki yasaya göre belirlendiğinden sigorta statüleri; ölüm 1 Ekim 2008 öncesi ise SSK, Bağ-Kur, Tarım Bağ-Kur olarak, ölümler 1 Ekim 2008 sonra ise 4/I-a, 4/I-b veya 4/I-c olarak ifade edilmiştir. 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu ile 2925 sayılı Tarım SSK Kanunu halen yürürlüktedir.

[14] 5510 sayılı Kanun’un Geçici 20. maddesinde yer alan, “Bu Kanunun kısa vadeli sigorta kolları ve genel sağlık sigortası hariç diğer hükümleri bakımından; vakıf senetlerinde bu Kanuna aykırı hükümler bulunması halinde, bu Kanunun yürürlük tarihi itibariyle bu Kanun hükümleri uygulanır.” Hükmü gereği, ölüm aylığı için aranan prim şartları 5510 sayılı Kanun’un 32. maddesine eşit olacaktır. Aynı görüşte; Nergis ŞİMŞEK, SSK ve Bağ-Kur’da Emeklilik, Yaklaşım Yayınevi, Güncellenmiş 2.Baskı, Ankara:2012, s.420.

[15] ŞAKAR, s.286.; TUNCAY/EKMEKÇİ, s.425.; GÜZEL/OKUR/CANİKLİOĞLU, s.557.; KURUCA/ÖZDAMAR, s.191.

[16] Ölen eşlerin tamamının veya birinin ölüm tarihi 1 Ekim 2008 tarihi öncesi ve aylık almaya esas sigorta kanunları (ve sigorta statüleri) farklıysa iki aylık bağlanır.

[17] 1 Ekim 2008 tarihinden önce ölen sigortalıların gelir ve aylıkları farklı statüde ise aylık ve gelir tam bağlandığı gibi aylığın 5434 sayılı Kanun kapsamında, gelirin ise diğer kanunlar kapsamında olması halinde aylık ve gelir tam bağlanır.

[18] 5510, m.34/I hükmü gereği hak sahibi çocuklardan 18 yaşını, lise ve dengi öğrenim görmesi halinde 20 yaşını, yükseköğrenim yapması halinde 25 yaşını doldurmayanların, bu Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılmaları, 01.04.2017 tarihinden itibaren aylık bağlanmasına engel oluşturmaz.

[19] BODUR, a.g.e, s.118-125

[20] GÜZEL/OKUR/CANİKLİOĞLU, a.g.e., s.559.

[21] İlgili düzenlemenin yürürlüğü 02.08.2003 tarihidir. Aynı düzenleme 4.10.2001 ila 7.8.2001 tarihleri arasında da yürürlükte kalmıştır. 1 Ekim 2016 tarihinden itibaren de 04.10.2000 öncesi veya 08.08.2001-01.08.2003 tarih aralığı içinde hak sahipliğinde bu şartlar aranmaktadır.

[22] İlgili düzenlemenin yürürlüğü 02.08.2003 tarihidir. Aynı düzenleme 04.10.2001 ila 07.08.2001 tarihleri arasında da yürürlükte kalmıştır.

[23] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 25.04.2018 Tarih, 2018/427 Esas, 2018/949 Karar

[24] 4/1-(b) Hak Sahibi Kız Çocuklarının Gelir Tespiti İşlemleri konulu 22.09.2016 tarihli ve E.5040387 sayılı SGK, Genel Yazısı

[25] YHGK 25.04.2018 tarihli ve 2018/21-427 E., 2018/949 K.; 16.06.2020 tarihli ve 2019/10-125 E., 2020/410 K., ile 25.11.2020 tarihli ve 2017/21-1181 E., 2020/948 K. Sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir

[26] SGK, 21.06.2022 tarihli E.47687443 sayılı yazı

[27] Ölüm tarihi 04.10.2000 öncesi ve 02.08.2001-01.08.2003 arası olan sigortalının geçimini sağlayacak geliri bulunan kız çocuklarına SGK tarafından 01.10.2016 tarihi öncesi ölen anne ve babasından ölüm aylığı bağlanmamış, 01.10.2016-04.07.2017 tarihleri arasında sadece bir aylık bağlanmış, 05.12.2017 tarihinden itibaren yüksek aylık tam düşük aylık ise yarım olarak bağlanmıştır.

[28] 05.12.2017 tarihi öncesi uygulamaya göre, 18 yaşından küçük yetim kız çocuklarına her iki aylık tam olarak ödenir. 18 Yaşını tamamlayınca yüksek aylık tam ödenir. Düşük aylık kesilir.

[29] 506, geçici m.91/VII’de 31.12.2007 tarihine kadar aylık almaya devam edecekleri düzenlenmiş bu tarih 5724 sayılı 2008 yılı Merkezi Bütçe Kanunu’nun 28/9. maddesi ile 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun yürürlük tarihi olarak değiştirilmiştir.

[30] Anne/babanın ölüm tarihi 01.10.1972 ila 03.10.2000 tarihi arası veya 08.08.2001 ila 01.08.2003 arası ise toplam geliri brüt asgari ücret üzerinde çıkan yetim kadınlara anne/babadan ölüm aylığı bağlanamaz. Bu nedenle sadece ölen eşin üzerinden ölüm aylığı bağlanır.

[31] Ölen Anne/babanın sigortalılık statüsü 4/I-(b) olmakla birlikte (4) numaralı alt bent kapsamında (Tarım Bağ-Kur) ise hak sahibi dul ve yetim kız çocuğuna her iki aylık da bağlanır. Ayrıntılı bilgi için Bkz, Nergis Şimşek, SSK ve Bağ-Kur’da Emeklilik, Güncellenmiş 2.Baskı, Ankara: Yaklaşım Yayınları, 2012.s.402.

[32] GÜZEL/OKUR/CANİKLİOĞLU, s.551.

Page 101 of 1348

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • Enflasyon Düzeltmesi Uygulayan Şirketlerde Kar Dağıtımı Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan “Enflasyon Düzeltmesi Uygulayan Şirketlerde Esas Alınacak…
  • 1 TL için 532.000 TL Fazla Vergi Ödeme Riski Sosyal içerik üreticilerinden ile Appstore, Google Play üzerinden gelir elde…
Top