Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Torba tasarıya göre, Kurumlar Vergisi hesabı yapılacak, daha sonra indirim ve istisnalar öncesi matraha yüzde 10 uygulanmak suretiyle Asgari Kurumlar Vergisi hesaplanacak. Hangisi yüksekse mükelleflerden Kurumlar Vergisi olarak o tutar alınacak.

 Değerli okurlar, ilk ver­gi tasarısı torbasın­da yer alacak dediği­miz (8 Temmuz tarihli Dünya Gazetesi’nde yayımlanan ya­zımız) konuların büyük ölçü­de tasarıda yer almış olduğu­nu görüyoruz. Alınan görüşler ve gelen uyarılar dikkate alı­narak 1 Temmuz’da STK’lar­la paylaşılan taslakta bazı de­ğişiklikler yapılmış. Meclisi­mize sunulan tasarıyı hızlıca gözden geçirdiğimizde, daha önce ilk torbada yer alan deği­şiklikler şeklinde paylaştığı­mız hususlardan farklı olarak tespit edebildiklerimizi pay­laşalım istedik.

1-Asgari Gelir Vergisi bu torbada yok.

Gelir Vergisi mükellefleri­nin, zararda dahi olsalar ci­roları üzerinden, is­tisna-indirim öncesi kazançlarından vergi alınması anlamına ge­len öneriye bu tasarıda yer verilmemiş.

2-Yurt İçi Asgari Kurumlar Ver­gisi’nde ciro üzerin­den vergi alınmasın­dan vazgeçilmiş.

Tasarıya göre Kurumlar Vergisi hesabı yapılacak, da­ha sonra indirim ve istisna­lar öncesi matraha yüzde 10 uygulanmak suretiyle Asgari Kurumlar Vergisi hesabı ya­pılacak, hangisi yüksekse Ku­rumlar Vergisi olarak o tutar alınacak.

Ciro üzerinden yurt içi As­gari Kurumlar Vergisi’n­den vazgeçilmiş. Aynı zaman­da Asgari Kurumlar Vergi­si’nde de kazanılmış haklar korunmaya çalışılmış. Daha önce alınmış teşvik belgeleri­ne göre hesaplanan Kurumlar Vergisi, Asgari Kurumlar Ver­gisi’nden indirilebilecek.

İndirim ve istisnaların ka­nunda açıkça sayılan bir kıs­mının indirimli Kurumlar Vergisi hesabında matrahtan indirimi kabul edilmiş.

Taslak bu şekilde yasalaşır­sa geçmiş yıllar devreden za­rarının dikkate alınamayaca­ğı gibi bir sonuç ortaya çıkıyor ki bu hususa açıklık getirilme­si ve mahsubun sağlanması önemli olacak.

3-Yurt dışı çıkış harcı 500 TL olarak teklif ediliyor.

Harç her yıl yeniden değer­leme oranında otomatik arta­cak.

4-Vergide uzlaşma im­kanı kaldırılıyor.

Burada kayıt düşüyorum. Şayet uzlaşma konusu bu şe­kilde yasalaşırsa bundan son­raki affın gerekçesi bu mad­de olur.

5-KDV iadelerindeki esas usul, vergi ince­lemesi olarak belirleniyor.

Bu hususda uygulamayı görmemiz gerekecek. Vergi iade süreçleri ve maliyeti ar­tabilir.

6-İştirak hisse satışın­daki istisnanın yüzde 75’ten 25’e inmesi ile işti­rak hisselerinin bölünme­sinin kaldırılması da pa­ketten çıkarılmış.

Mali İdarenin bu istisna ve bölünme konusundaki yak­laşımının gözden geçirilme­sinde fayda bulunmaktadır. Şirketlere satarak, yeni or­tak alarak, ortaklığı ayırarak, birleşerek, bölünerek, iştirak veya gayrimenkulü satarak yeniden yapılanabilecekle­ri araçları korumak ve çeşit­lendirmek gerektiğini düşü­nüyoruz.

7-KDV 5 yıldan fazla devredemeyecek.

KDV’nin 5 yıldan son­ra devrettirilmemesi konu­sunda yürürlüğün 5 yıl sonra 2030’da başlayacak olması da (her ne kadar öneriye katıl­masam da) tasarıdaki hukuki tartışmaları önlemeye dönük bir başka olumlu yaklaşım.

Ancak, ödenmiş KDV’nin devrinin engellenmesi hiç bir şekilde hukukiliği olmayan bir yaklaşım. Mali İdare iste­diği gibi tabi ki incelesin. De­vir devam ettiği müddetçe in­celemede zamanaşımı sınırı da olmasın, ama aslında en­dekslenerek devretmesi ge­reken, bir dönem iadesi tartı­şılan KDV’yi bu yolla yok et­mesin.

Yeni vergi tasarıları

Bu dönem tasarıda yer al­mayan daha önce gündeme gelen diğer konuların peyder­pey gündeme gelme olasılığı yüksek. İş alemi artık tarih­sel “sızlanma”, ”isteme”, ”ge­rekçesiz karşı çıkma”, ”geri çekilip uygun zamanda eski­ye döndürme” reflekslerini bir yana bırakıp, bir yandan kayıt dışılıkla mücadele ko­nusunda inisiyatif almalı, bir yandan da doğru bildiği konu­larda argümanları ile kendini anlatma çabasına girmelidir. Aksi takdirde Mali İdare ça­baları Gramsci’nin Tarihsel Bloku(*) gibi görecek, sadece yük taşımak istememe uya­nıklığı olarak algılayacaktır.

(*) Tarihsel blok, var olan düzen içinde eğitim kurum­larının, sendikaların, din merkezlerinin ve çeşitli halk topluluklarının taleplerini otoriteye iletmek amacıyla bir araya gelinmesi sürecine denir

Zeki GÜNDÜZ

zThis email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://www.dunya.com/kose-yazisi/meclise-sunulan-tasarida-neler-degistirildi/737219

Yakın zamanda basına yansıyan ve yeni vergi düzenlemelerine yönelik Yasa Teklifi 16 Temmuz 2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sunuluştur.

Anılan yasa teklifi gerekçesinde;

- Vergilemede güvenliğin sağlanması ve kayıt dışılıkla mücadele,

- Vergi adaletinin güçlendirilmesi ve dolaysız vergilerin payının artırılması

- Vergiye uyumun artırılması

- Bazı istisnaların kaldırılması, bazı istisnaların da uygulanma şeklinin değiştirilmesi

- Cezaların ve tahsilat etkinliğinin artırılması, 

hedeflerine hizmet etmek üzere vergi mevzuatı ile ilgili kanunlarda düzenleme yapılmakta olduğu belirtilmektedir.

Bu kapsamda, vergi güvenliğinin sağlanmasına hizmet eden düzenlemeler içinde, uluslararası model kuralları ile uyumlu olarak çok uluslu şirketlerde asgari kurumlar vergisi (Küresel Asgari Kurumlar Vergisi) uygulaması yapılması ayrıntılı olarak yer almıştır. Anılan Yasa Teklifinde, çok uluslu şirketler için getirilmesi öngörülen bu düzenlemenin yanı sıra, yerel kurumlara da asgari kurumlar vergisi getirilmesine ilişkin düzenlemeler de yer almıştır. Ülkemizde kurumlar vergisi genel oranı %25'dir. Beyan edilen kazanç üzerinden indirim ve istisna uygulamaları nedeniyle hesaplanan ve ödenen kurumlar vergisi bu oranın çok altında kalmaktadır. Bu bağlamda, beyan edilen kazanç ile matrah arasında bir bağ kurulmak suretiyle ödenmesi gereken asgari bir vergi ihdas edilmesi önerilmektedir.

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 32/B maddesinde sonra gelmek üzere 32/C maddesi olarak eklenmesi öngörülen ve “Yurt içi asgari kurumlar vergisi” başlığını taşıyan düzenlemede öngörülenleri şu şekilde açıklamak mümkündür:

- Kurumlar Vergisi Kanunu’nun oranı belirleyen 32. maddesi ve teşvik kapsamındaki yatırımlarda uygulanacak oranı belirleyen 32/A maddesi hükümlerine göre hesaplanacak kurumlar vergisi, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancının %10'undan az olamayacaktır.

- “İndirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancı” ibaresi, hesap dönemi sonundaki ticari bilanço karına kanunen kabul edilmeyen giderlerin eklenmesiyle bulunan tutan ifade etmektedir.

- Yurt içi asgari kurumlar vergisi hesaplanırken ticari bilanço karına kanunen kabul edilmeyen giderlerin eklenmesiyle bulunacak tutardan, varsa, aşağıdaki istisna ve indirimler düşülecektir:


-  Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin birinci fıkrasının; 

(a) bendinde belirtilen iştirak kazançları istisnası,

(ç) bendinde belirtilen emisyon primi istisnası,

(i) bendinde belirtilen kooperatiflerle ilgili risturn istisnası,

(j) bendinde belirtilen sat-geri kirala işlemlerine ilişkin kazanç istisnası,

(k) bendinde yer alan kira sertifikası ihracı amacıyla varlık kiralama şirketlerine satışlarla ilgili kazanç istisnası,

(d) bendinde belirtilen yatırım fonları ve yatırım ortaklıklarının portföy işletmeciliğinden doğan kazançlarına ilişkin istisnaları. (Sahip oldukları taşınmazlardan elde edilen kazançlarına ilişkin olanları hariç. Taşınmazlardan elde edilen kazançlar tanımına; taşınmaz alım satım kazançları, kira gelirleri, taşınmaza dayalı hakların devir ve temlikinden elde edilen kazançlar, taşınmaz inşaat projelerinden elde edilen gelirler, taşınmaz işletme gelirleri gibi doğrudan taşınmazlardan elde edilen gelir ve kazançlar girmektedir.)

- Kurumlar Vergisi Kanunu’nun “Diğer İndirimler” başlığı altında yer alan 10 uncu maddenin birinci fıkrasının; 

- (g) bendinde belirtilen, Vergi Usul Kanununun 325/A maddesine göre girişim sermayesi fonu olarak ayrılan tutarların beyan edilen gelirin %10'unu aşmayan kısmı.

- (h) bendinde belirtilen, Engelliler Hakkında Kanuna göre kurulan korumalı işyerlerinde istihdam edilen kişilere ilişkin uygulanan korumalı işyeri indirimi.

- Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu ile 491 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun kapsamında vergiden istisna edilen kazançlar.

- Mikro ve küçük işletmelerin istisna kapsamındaki teknoloji geliştirme bölgeleri kazançları ile Ar-Ge ve tasarım indirimleri.

Yukarıda açıklanan şekilde hesaplanacak asgari kurumlar vergisi matrahı üzerinden %10 oranında hesaplanacak vergiden aşağıda sayılan vergi tutarları indirilerek, ödenmesi gereken asgari vergi tutarı bulunacaktır:

- Payları Borsa İstanbul Pay Piyasası’nda ilk defa işlem görmek üzere en az %20 oranında halka arz edilen kurumların beş hesap dönemine ait kurum kazançlarına uygulanan iki puan indirim nedeniyle alınmayan kurumlar vergisi tutarı, 

- İhracat yapan kurumların münhasıran ihracattan elde ettikleri kazançlarına uygulanan beş puan indirim nedeniyle alınmayan kurumlar vergisi tutarı, 

- Sanayi sicil belgesini haiz ve fiilen üretim faaliyetiyle iştigal eden kurumların münhasıran üretim faaliyetinden elde ettikleri kazançlarına uygulanan bir puan indirim nedeniyle ödenmeyen kurumlar vergisi tutarı, 

- Anılan yasa maddesinin yürürlüğe girdiği tarihten önce Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından alınan teşvik belgeleri kapsamındaki yatırıma katkı tutarları ile sınırlı olmak üzere, mükelleflerin kendi beyannameleri üzerinde Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 32/A maddesi hükmüne istinaden indirimli kurumlar vergisi uygulaması nedeniyle ödemedikleri kurumlar vergisi tutarı.

Böylelikle, mevcut yasal düzenlemeler uyarınca indirimli olarak uygulanmakta olan oranlardan kaynaklanan vergi indirimleri tutarlarının asgari vergi hesaplaması nedeniyle ödenmesi gereken kurumlar vergisinden düşülmesi imkanı verilmektedir. Keza, mevcut yatırım teşvik belgeleri kapsamındaki hakların korunması sağlanmaktadır.

- Asgari kurumlar vergisi geçici vergi dönemleri için de uygulanacaktır.

- İlk defa faaliyete başlayan kurumlarda faaliyete başlanılan hesap döneminden itibaren üç hesap dönemi boyunca asgari kurumlar vergisi uygulanmayacaktır.

Eğer teklif aynen yasalaşıp Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girerse, yurt içi asgari kurumlar vergisi, 2025 yılı ve izleyen vergilendirme dönemlerinde elde edilen kazançlara, özel hesap dönemine tabi olan kurumların ise 2025 takvim yılında başlayan özel hesap dönemi ve izleyen vergilendirme dönemlerinde elde edilen kazançlarına uygulanacaktır. 

Daha önceki yıllarda da farklı şekilde asgari kurumlar vergisi uygulanmıştır. Ancak kanımızca, temel vergi reformları yapılacaksa, vergi istisnalarını sadece planlı alanlarda yapılacak yatırımlara sağlanacak şekilde sınırlamak ve buna karşın, kurumlar vergisi oranını daha makul seviyelere (%15’ler gibi) çekmek, böylelikle daha kolay anlaşılır ve gönüllü olarak uygulanabilir vergilemeye gitmek tercih edilebilir. Akif AKARCA / Dr.Mehmet ŞAFAK

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/yeni-vergi-kanunu-teklifindeki-surpriz-yurt-ici-asgari-kurumlar-vergisi/755220

Vergi paketi nihayet Meclise sunuldu. Nihayet diyorum, çünkü mali kamuoyu yaklaşık üç aydır Vergi Paketi dedikodularıyla yaşıyordu. “O eklendi bu çıkarıldı, bu eklendi o çıkarıldı” söylentileri ile mali kamuoyu ve iş dünyası büyük bir belirsizlik ve korku içindeydi. Borsa oynadı, ev almak veya satmak isteyenler ne yapacağını şaşırdı. Bu süreçte şeffaflık yoktu. Her şey kapalı kapılar ardında yürüdü. 

Bu arada basına Gelir İdaresi Başkanlığı’nın (GİB) Cumhurbaşkanı’na yaptığı “Mevzuat Düzenlemeleri” başlıklı sunumun slaytları sızdı. İçerisinde güzel şeyler vardı. Ama Meclise gelen pakette pek çoğu yer almadı. Gerçi Sayın Şimşek, onlar benim onayımdan henüz geçmedi dediyse de GİB’in Bakanı’ndan habersiz bir sunum yapacağına kimse inanmadı. 

Sunumda anlatılanların içerisinde üç güzel şey vardı. Bunlardan birincisi küresel asgari kurumlar vergisi idi. Kimse itiraz etmedi. Diğerleri ile bahşişlerle moto kuryelerin vergilendirilmesi idi. Buradaki kazançlar basit bir vergilendirme sistemi ile disipline edilmekteydi. Ama şeffaflık olmayınca, gelen itirazlara karşı konu anlatılmayınca, kamuoyu tepkisi ile pakette bu konular yer almadı. Sunumlarda yer alan konulardan mesken kiralarının stopaj yoluyla vergilendirilmesi de paketten çıkarıldı. 

Paketin genel gerekçesi, klasik ve standart. Kayıt dışılıkla mücadele, vergi adaletinin sağlanması, vergiye uyumun arttırılması. Sanırım gerekçe ile madde metinlerini farklı kişiler kaleme aldı. Vergi adaletini sağlamayı hedefleyen tasarıda, gelir vergisi tarifesi bile gözden geçirilmedi. Pek çok adaletsizlik aynen duruyor. Serbest meslek erbabının haksız yere gider yazdırılmayan unsurlarına bakılmadı, enflasyon düzeltmesi uygulanan yıllarda finansman gider kısıtlaması olmaz denilemedi.  

Uzunca bir süre vergi istisna ve muafiyetlerinin büyük ölçüde kısıtlanacağı, çoğunun kaldırılacağı, Bakan düzeyinde bile dillendirilirken, Pakette bu da unutuldu. 

Peki, pakette neler var? Tek tek irdelemeyi bir kenara bırakıp, bu yazımızda kabaca bir bakış atalım. Pek çoğu sorunlu düzenlemeleri tek tek irdelemeyi ileriki yazılarıma bırakalım. Gerçi bu yazılarımın Meclis görüşmelerine yetişmeyeceği açık. Çünkü, bildiğim kadar ile paket bu gün Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülmeye başlanacak. Paket adeta yangından mal kaçırırcasına yasalaşacak. Biliyorum ki milletvekilleri tatile çıkacak, hızla yasalaşması gerek. Ancak vergi kanunları, bu kadar hızla çıkmamalı. Bu kadar hız verginin yasallığı ve mükellef haklarını ihlal eder. Tasarıda tartışılması gereken, Anayasa’ya aykırı düzenlemeler var, mülkiyet hakkı ihlalleri söz konusu, kurumların vergi yüklerini etkileyen ve ağırlaştıran hükümler var, uzlaşmanın adeta yeniden yapılanması söz konusu, cezalarda ölçüsüzlükler hâkim. Bunların TOBB, TÜRMOB, TÜSİAD, MÜSİAD, ticaret odaları, üniversiteler gibi ilgili kurum ve kuruluşlarca tartışılması ve ortak akla, en doğru şekli ulaşılması gerek. Paketi okudum, acil bir konu yok. Hazinenin acil para ihtiyacını karşılayacak bir düzenleme de yok. O halde paketin yasalaşmasının önümüzdeki yasama dönemine bırakılmasında fayda var. 

Neyse, pakette neler var, şöyle bir bakalım. 

Avukatların, mali müşavirlerin, doktorların, mühendislerin bürolarına vergi memuru gelip, gün boyu oturup kaç para kazandıklarını tespit edecekmiş. 70’li yıllarda bayramlarda pastanelerde hasılat tespiti yapıp, oradan hareketle yıllık hasılatı hesaplamaya çalışıyordu. Neyse ki Ankara’da Danıştay vardı ve bu tarhiyatların hepsi döndü. 

Paketle Cumhurbaşkanına, kendisince belirlenen sektörler veya faaliyet konularına göre mal ve hizmet alımlarına stopaj getirme hakkı veriliyor. Yanlış hatırlamıyorsam, Anayasa stopaj yükümlülüğünü kanun belirler, Cumhurbaşkanına sadece aşağı ve yukarı sınırlar içerisinde oran değişikliği yapma yetkisi verilebilir diyordu.

Devreden KDV’nin gider yazdırılması ise tam bir mülkiyet hakkı ihlali. Ayrıntılarını ileride ele alırım. 

Özel usulsüzlük cezaları öyle karmaşık hale gelmiş ki, adeta ayrı bir uzmanlık alanı. Belki ilgili fakültelerde bir dönemlik seçimlik ders konusu dahi olabilir.

Cezalar ölçüsüz olarak artıyor ve ödenemez hale geliyor. Bu şekilde ölçüsüz ceza artışlarını veya yoğun incelemeleri hep vergi afları izlemiştir. Acaba diyorum ki, bu kadar artan cezalar VERGİ AFFININ bir habercisi mi? 

İki de ilginç ceza düzenlemesi var. Bunlardan birincisi, vergi dairesine kayıt olmadan faaliyette bulunanlara kesilecek cezaların % 50 fazla olmasını düzenleyen hüküm. Bu durumda kayıt olup, defter tutmamak veya beyanname vermemek daha kârlı duruma geliyor. Burada benim anlayamadığım, bu durumdaki mükelleflere ömür boyu kesilecek cezaların % 50 fazla kesilmesinin öngörülmesi. Tekerrürde bile süre sınırı var. Vergi dairesine kayıt olmadan faaliyette bulunup cezasını % 50 fazlası ile ödeyenin, sonraki cezaları niçin arttırılıyor, bilemiyorum. 

İkinci ilginç düzenleme, nihai tüketicilere de belge almama halinde ceza öngörülmesi. Oysa Vergi Usul Kanununda nihai tüketicilere belge alma zorunluluğu yükleyen hiçbir düzenleme yok. Ceza olabilmesi için önce yükümlülük olması gerekir. Sırf cezadan hareket edilirse, yükümlülük olmasa bile ceza düzenlenmişse uygulanır diyorsanız, vergi levhasını asmayana, günlük kasa defteri tutmayana da özel usulsüzlük cezası kesilmesi gerekir. 

Cezanın miktarı her bir belge için 5.000 TL. Bir bakkaldan veya marketten 15 -20 Liraya bir jiklet aldınız, fiş almadınız. 5.000 lira ceza. Kolayı var, attım dersiniz. Çünkü nihai tüketicinin belgeyi saklama yükümlülüğü de yok. Pakette, cezadan kurtuluş yolu da düzenlenmekte. Belgenin düzenlenmesi gereken tarihten itibaren beş gün içinde vergi dairesine ihbarda bulunursanız cezadan kurtulacaksınız. Demek hep beraber muhbir olacağız.  

Fiş, fatura almayan bir nihai tüketici olarak kapıdan çıktınız. Size belge alıp almadığınızı kim sorabilir. Hiç olmazsa, nihai tüketicilerin yolunu kesip belge sorma yetkisi, yoklama memurlarına verilseydi. Yoklama memuru, mevcut düzenlemeye göre mükellefle ve onun mükellefiyetiyle ilgili hususları tespite yetkilidir. Mükellef olmayanın durumu ile ilgili bir tespit yapamaz ki. Bumin DOĞRUSÖZ

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/10-liralik-alis-verise-5-bin-lira-ceza-geliyor/755219

- Önerilen düzenlemeye göre hesaplanan vergi, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancının %10'undan az olamayacaktır.

Bu hesaplamada;

Üzerinden %10 kurumlar vergisi hesaplanacak kurum kazancı olarak ticari bilanço karına  veya zararına kanunen kabul edilmeyen giderlerin eklenmesi ve maddede öngörülen istisna ve indirimlerin düşülmesi suretiyle bulunan tutar dikkate alınacaktır.

Örneğin (A) A.Ş.'nin; ticari bilanço kan 1.000.000 Türk lirası olup iştirak hissesi satış kazancı istisnası 800.000 Türk lirasıdır. (A) A.Ş.'nin beyan üzerine (1.000.000-800.000) 200.000 Türk lirası matrah üzerinden hesaplayacağı %25 oranındaki kurumlar vergisi 50.000 Türk lirasıdır. Mükellef kurumun bu madde kapsamında indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancının %10'u üzerinden hesapladığı vergi (1.000.000x0,10) 100.000 Türk lirasıdır. Bu durumda, mükellef kurumun bu maddeye göre hesaplayıp ödemesi gereken kurumlar vergisi 100.000 Türk lirası olacak ve 50.000 Türk lirası ilave kurumlar vergisi ödenecektir.

Bahse konu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere Asgari kurumlar vergisi belirli istisnalar düşüldükten sonra TBK+KKEG’nin toplamının %10’nundan aşağı olamayacağı yönündedir. Bu konudaki düşüncem Ticari Bilanço Karına ulaşımına imkan veren  kayıtlarını doğru tutan ve buna mukabil idareye doğru beyan  veren mükellefler için asgari kurumlar vergisi ek vergi yükü getireceği aşikardır. Hazırlanan Kanun Teklifinin amaçlarından bir tanesinin vergilemede güvenliğin sağlanması ve kayıt dışılıkla mücadele olduğu ifade edilmiştir. Asgari kurumlar vergisi doğru beyan veren (Bu her yurttaşın vatandaşlık görevi) mükellefleri vergilendirecek ancak kayıtlarına gelirlerini doğru yansıtmayarak düşük ticari bilanço kar beyan eden  mükellefler için ise çokta bir hüküm ifade etmeyecektir. Bu konuda sektörel bazda araştırmaların yapılarak Asgari kurumlar vergisinin sektörel bazda farklılaştırılması gerektiği kanaatindeyim.

Linkedin paylaşımından alıntı yapılmıştır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesinin (A) fıkrası ve geçici 33 üncü maddesi uyarınca, 2023 hesap dönemi sonunda ve düzeltme şartlarının gerçekleşmesine/varlığına bağlı olarak (geçici vergi dönemleri dâhil) izleyen hesap dönemlerinde, bilançoların enflasyon düzeltmesine tabi tutulmasına ilişkin usul ve esaslar 555 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile belirlenmiş ve uygulamaya yönelik bazı hususlar ile örnekli açıklamalara 20/2/2024 tarihli ve 165 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Sirkülerinde yer verilmiştir.

Bu Sirkülerle de enflasyon düzeltmesi işlemlerinde kullanılacak 2024/Ocak-Haziran aylarına ait ortalama ticari kredi faiz oranları açıklanmaktadır.

 
Tarih: 17/07/2024
Sayı: VUK-170/2024-8/Enflasyon Düzeltmesi Uygulaması-16

T.C.

HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI

Gelir İdaresi Başkanlığı

Konusu

: Enflasyon Düzeltmesi Uygulaması

Tarihi

: 17/7/2024

Sayısı

: VUK-170/2024-8/Enflasyon Düzeltmesi Uygulaması-16

İlgili olduğu maddeler

: 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu Mükerrer Madde 298, Geçici Madde 33

VERGİ USUL KANUNU SİRKÜLERİ /170

1. Giriş

213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesinin (A) fıkrası ile geçici 33 üncü maddesi uyarınca, 2023 hesap dönemi sonunda ve düzeltme şartlarının gerçekleşmesine/varlığına bağlı olarak (geçici vergi dönemleri dâhil) izleyen hesap dönemlerinde enflasyon düzeltmesine tabi tutulacak mali tablolar ve yapılacak düzeltme işlemlerinin usul ve esasları 30/12/2023 tarihli ve ikinci mükerrer 32415 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 555 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile belirlenmiş ve uygulamaya yönelik bazı hususlar ile örnekli açıklamalara 20/2/2024 tarihli ve 165 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Sirkülerinde yer verilmiştir.

Söz konusu düzeltme işlemlerinde kullanılacak ortalama ticari kredi faiz oranlarının belirlenmesi bu sirkülerin konusunu oluşturmaktadır.

2. Ortalama Ticari Kredi Faiz Oranları

165 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Sirkülerinin (12.3.) bölümünde ortalama ticari kredi faiz oranlarının belirlenerek ilgili dönemlerde Başkanlığımızca ayrıca açıklanacağı belirtilmişti.

Bu kapsamda 2024/Ocak, 2024/Şubat, 2024/Mart, 2024/Nisan, 2024/Mayıs ve 2024/ Haziran aylarına ilişkin ortalama ticari kredi faiz oranlarına aşağıda yer verilmiştir. 

Dönem

Ortalama Ticari Kredi Faiz Oranı (%)

2024 / Ocak

54,82

2024 / Şubat

55,24

2024 / Mart

60,97

2024 / Nisan

68,46

2024 / Mayıs

66,68

   2024 / Haziran

64,27

Duyurulur.

                                                                                              Bekir BAYRAKDAR

                                                                                  Bakan a.

                                                                                                      Gelir İdaresi Başkanı

Okurlarımızın bildiği üzere, iştirak hisselerinin satışından doğan karların  %75’lik kısmı halihazırda KVK md.5/1-(e) uyarınca kurumlar vergisinden istisna olarak değerlendirilmekte. (Yeni Torba Kanun’da bu istisnanın yeni edinilen iştirak hisselerinde kaldırılması, mevcut iştirak hisselerinde için ise taşınmazlar için 7456 sayılı Kanun’la yapıldığı gibi %25’e indirilmesi planlanmakta) Kazanç istisnasının uygulanması ile ilgili şartlar Kanun metninde ayrıntılı bir şekilde açıklanmış durumda. Peki bu iştirak hisseleri satışı zararla sonuçlanırsa ne olacak? Bu konuyla ilgili açıklamalar da yine Kanun’un 5’inci maddesinde 3’üncü bentte yapılıyor. Bentteki “Kurumların kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlarına ilişkin giderlerinin veya istisna kapsamındaki faaliyetlerinden doğan zararlarının, istisna dışı kurum kazancından indirilmesi kabul edilmez.” hükmü uyarınca, bu satışın zararla sonuçlanması durumunda bu zararların %75’lik kısmı kurum kazancından indirilemeyecek ve kanunen kabul edilmeyen gider (KKEG) olarak dikkate alınacaktır. (Kanun koyucu “kar elde edilmesi durumunda %75 bir istisna tanınıp bu kazancın vergilenmemesi söz konusu ise, zarar oluşursa da zararının %75’ini kabul etmiyorum” bakış açısıyla hareket etmektedir. Hatırlatalım, yeni Torba Kanun’da mevcut iştirak hisseleri için %25’e indirilirse istisna oranı, o durumda da zararların %25’i KKEG olacaktır)

Bildiğiniz üzere 2023 sonunda hayatımıza artık “enflasyon düzeltmesi” girmiş durumda. 555 seri no.lu VUK Genel Tebliği ekinde yer alan EK 2: Parasal Olmayan Kıymetler listesinde de yer aldığı üzere 242-İştirakler hesabı parasal olmayan bir kıymet olarak kabul edilmekte ve halihazırda enflasyon düzeltmesi yapmak zorunda olan şirketler 31.12.2023 bilançolarında yer alan 242-İştirakler hesabını enflasyon düzeltmesine tabi tuttu. Artık İştirakler Hesabı, düzeltme sonrası değerleri ile bilançoda yer almakta.

Bu aşamada bir soru soralım: İştiraklerimizi elden çıkarmamız durumunda ve bu işlemin zararla sonuçlanması durumunda, zararımızı nasıl hesaplayacağız? Enflasyon düzeltmesi yapılmış olması zararımı nasıl değiştirecek? Ne kadarlık zararımı kurum kazancımdan indirebileceğim? Ne kadarının indirilmesi mümkün değil?

Konunun zihnimizde daha kolay şekillenmesi açısından bir örnek üzerinden gidelim. Örneğimiz, hem enflasyon düzeltmesi konusunun, hem de KVK md.5/1-(e) ve md.5/3 bendi hükmünün etkilerinin anlaşılması açısından bu konuları kapsayacak şekilde hazırlanmıştır:

Şirketimiz Yaşam Sanayi A.Ş., 3 şirkete iştirak etmiştir. XYZ, ABC ve QR şirketlerine iştirak ettiği tutarlar ve enflasyon düzeltmesine esas tarihleri, Yİ-ÜFE’ler ve düzeltilmiş 31.12.2023 değerleri aşağıdaki tabloda yer almaktadır.

242-İŞTİRAKLER

 Düzeltmeye Esas Tutar

Düzeltmeye Esas Tarih

Düzeltmeye Esas YİÜFE

31.12.2023 YİÜFE

Düzeltme Katsayısı

Düzeltilmiş Tutar

XYZ Madencilik

          20.000

03.12.2008

154,80

2.915,02

18,83088

           376.617,57

XYZ Madencilik

          30.000

03.12.2008

154,80

2.915,02

18,83088

           564.926,36

XYZ Madencilik

        150.000

25.08.2015

250,43

2.915,02

11,64006

       1.746.008,86

XYZ Madencilik

     2.500.000

08.09.2017

300,90

2.915,02

9,68767

     24.219.175,81

ABC İş Makinaları

     1.000.000

16.05.2018

354,85

2.915,02

8,21479

       8.214.794,98

ABC İş Makinaları

     3.000.000

05.03.2019

431,98

2.915,02

6,74804

     20.244.131,67

ABC İş Makinaları

     1.400.000

24.12.2019

454,08

2.915,02

6,41962

       8.987.464,76

QR Madencilik

        800.000

16.04.2020

474,69

2.915,02

6,14089

       4.912.713,56

QR Madencilik

        750.000

27.11.2023

     2.882,04

2.915,02

1,01144

           758.582,46

QR Madencilik

        500.000

12.12.2023

     2.915,02

2.915,02

1,00000

           500.000,00

Yaşam Sanayi A.Ş., aldığı karar sonucunda her 3 iştirakinin tamamını satmaya karar vermiştir. İştirakleri satın alacak firma, XYZ Madencilik için 23.000.000 TRY, ABC İş Makinaları için 25.000.000 TRY, QR Madencilik için ise 1.000.000 TRY bedel ödemeyi kabul etmiştir.

Aşağıdaki tabloda da görüleceği üzere, Yaşam Sanayi A.Ş. bu iştirak satışlarından zarar elde etmiştir.

 SATIŞ BEDELİ

İştirak_Enflasyon Düz. Sonrası Düzeltilmiş Değer

Satış Zararı (-)

XYZ Madencilik

  23.000.000

    26.906.728,60

 3.906.728,60

ABC İş Makinaları

  25.000.000

    37.446.391,42

12.446.391,42

QR Madencilik

     1.000.000

      6.171.296,02

 5.171.296,02

Görüldüğü üzere, “İştirakler” hesabının enflasyon düzeltmesi sonrasındaki düzeltilmiş değeri, bu İştirakler’in satışında tabii olarak “maliyet” olarak dikkate alınmıştır. Enflasyon Düzeltmesi ile ilgili 555 seri no.lu VUK Tebliği’nin 53’üncü maddesi 1. bent ilk paragrafta da zaten bu husus açıklanmıştır:

“213 sayılı Kanunun mükerrer 298 inci maddesinin (A) fıkrasının (1) numaralı bendi hükmü uyarınca, enflasyon düzeltmesine tâbi tutulan parasal olmayan kıymetlerin elden çıkarılması halinde, bunlara ilişkin enflasyon düzeltme farkları maliyet olarak dikkate alınacaktır.”

 

Fakat bendin hemen 2. paragrafında şöyle denilmiştir:

“Ancak, düzeltme işlemine tabi tutulmuş olan 2023 hesap dönemi sonuna ait bilançoda yer alan parasal olmayan kıymetlerden amortismana tabi olmayan kıymetlerin, düzeltilmiş değerlerinin altında bir bedelle satılması halinde, düzeltme sonrası değerle, düzeltme öncesi değer arasındaki farka isabet eden zarar, gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde dikkate alınmayacaktır.”

Tebliğ, parasal olmayan kıymetlerin enflasyon düzeltmesi sonrasında oluşan değerlerinin altında satılabileceğini öngörmüş, fakat amortismana tabi olan parasal olmayan kıymet ile amortismana tabi olmayan parasal kıymet arasında, ZARAR’ın indirilip/indirilememesi hususunda farklılaşmaya gitmiştir. Şöyle ki :

SATIŞ BEDELİ (A)

İştirak_Enflayon Düz.Öncesi Değer (B)

İştirak_Enflasyon Düz.Sonrası Düzeltilmiş Değer (C)

Satış Zararı (-)  (D)=A-C

Düzeltilmiş Değerle Düzeltme Öncesi Değer Arasındaki Fark  (E)=C-B

Düzeltilmiş Değerle Düzeltme Öncesi Değer Arasındaki Farka İsabet Eden ZARAR (-) (F)

XYZ Madencilik

    23.000.000,00

        2.700.000,00

      26.906.728,60

     3.906.728,60

        24.206.728,60

            3.906.728,60

ABC İş Makinaları

    25.000.000,00

        5.400.000,00

      37.446.391,42

   12.446.391,42

        32.046.391,42

         12.446.391,42

QR Madencilik

      1.000.000,00

        2.050.000,00

        6.171.296,02

     5.171.296,02

          4.121.296,02

            4.121.296,02

XYZ Madencilik ve ABC İş Makinaları için, Satış Zararı yani (D) sütunu, düzeltme sonrası değerle, düzeltme öncesi değer arasındaki fark yani (E) sütunundan az olduğu için, bu iştiraklerin satışındaki tüm “Zarar” tutarı Tebliğ’de 53’üncü maddede indirimi kabul edilmeyen, yani düzeltme sonrası değerle düzeltme öncesi değer arasındaki farka isabet eden zarar olacaktır.

QR Madencilik, diğer 2 İştirakten ayrışacaktır çünkü Tablo’da da görüleceği üzere, QR Madencilik’te bu iştirak satışındaki Zarar 5.171.296,02 TRY iken, (E) sütunundaki Tebliğ’in kurum kazancından indirimini kabul etmediği Zarar tutarı 4.121.296,02 TRY’dir. Dolayısıyla kalan Zarar tutarı olan 1.050.000 TRY’nin kurum kazancından indirilip indirilemeyeceğini KVK md.5/3’üncü bent ve KVK md.5/1-(e) bendi kapsamında değerlendirilmelidir. QR Madencilik iştirak hisselerinin bir kısmı (2 yıllık elde bulundurma şartı nedeniyle), satış kazançla sonuçlansaydı istisnadan yararlanabilecekken, bir kısmı 2 yıllık şart nedeniyle istisnadan yararlanamayacaktı. Dolayısıyla iştirak satışının zararla sonuçlanması durumunda da, aynı mantık silsilesiyle KVK md.5/3’üncü bentteki hüküm dikkate alınmalıdır. Yazımızda ilk tabloda QR madencilik hisselerinin edinilme tarihleri yer almakta, o tablo esas alınarak aşağıda QR Madencilik hisselerinin 2 yıl elde tutulma şartı sağlayıp/sağlamama konusunda oranları gösterilmektedir:

TOPLAM

 2 yıllık aktifte bulunma şartını sağlıyor 

 2 yıllık aktifte bulunma şartını sağlamıyor 

2.050.000

               800.000

            1.250.000

ORAN

                    0,3902

                  0,6098

Bu oranları dikkate alarak 1.050.000 TRY’lik zarar tutarının ne kadarının kurum kazancından indirilebileceğini, ne kadarının ise KKEG olarak dikkate alınması gerektiğini hesaplayabiliriz:

TOPLAM ZARAR (-) (A)

            1.050.000

 Oran (B)

Zarar Tutarı(-) (C)=A*B

 KKEG Yapılacak Tutar

Kurum Kazancından İndirilebilecek Tutar

2 yıldır aktifte bulunan iştirak hisselerine isabet eden zarar

                  0,3902

                                 409.756

              307.317

             102.439

2 yıl aktifte bulunmayan iştirak hisselerine isabet eden zarar

                  0,6098

                                 640.244

0

             640.244

Konu ile ilgili olarak yukarıdaki hesaplamalarımızla benzer mantıkla İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilmiş olan 15.03.2016 tarih ve 11395140-105[[231-2014/VUK-1-18866]-22668 sayılı özelge de uygulayıcılar için faydalı olacaktır. Yine hatırlatmakta fayda görüyoruz: KVK 13’üncü maddede yer verilen “Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı” hükümlerinin unutulmaması, iştirak hisselerinin satışında emsal bedel ilkesine uyulması, ilişkili taraflar arasında işlem gerçekleşiyorsa, kaydedilen zararın KVK 13’üncü madde kapsamında değerlendirilmesi gerekiyor; aksi takdirde ilişkili tarafa zararına satışta, zarar’ın indirimi konusunu Vergi İdaresi sorgulayabilecektir.

Özge Yıldırım
Direktör, YMM
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://kpmgvergi.com/

Bilanço usulünde defter tutan ve Tek Düzen Hesap Planı kullanan mükelleflerin 2024/2. dönem kurum geçici vergi ve gelir geçici vergi beyannamelerinde cari döneme ilişkin bilanço bilgilerini beyan etmeleri zorunlu hale gelmiştir. Lütfen Beyanname Düzenleme Programınızı güncelleyiniz.

Kaynak, GİB

İş dünyasının eleştirileri dikkat alınmamış görünüyor, benim tespit edebildiğim tek önemli değişiklik yerel asgari kurumlar vergisinde hasılat üzerinden asgari vergi alınmaktan vazgeçilmiş olması

Kamuoyunu uzun bir süredir meşgul eden ve tartışmalara yol açan torba yasa teklifi nihayet dün (16 Temmuz 2024) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sevk edildi. Teklifin temmuz ayı sonuna kadar yasalaştırılması bekleniyor.

Kamuoyuna ilk sızan sunumda çok daha fazla değişiklik yapılması öngörülüyordu. Tepkiler üzerine bazı değişikliklerden vazgeçildiği, bir kısmının ise sonbaharda gündeme gelmesi beklenen sonraki torba yasa kapsamında değerlendirileceği kamuoyu ile paylaşılmıştı.

Meclise sevk edilen metnin, kapsamı daraltılan ve 1 Temmuz'da Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek tarafından sivil toplum kuruluşlarına yapılan sunuma esas metin olduğu anlaşılıyor. Bu toplantıda gündeme getirilen iş dünyasının eleştirileri dikkat alınmamış görünüyor. Benim tespit edebildiğim en önemli değişiklik yurt içi asgari kurumlar vergisinde hasılat üzerinden asgari vergi alınmaktan vazgeçilmiş olması...

Yüklenilen KDV'nin indiriminin 5 takvim yılı ile sınırlandırılması ve KDV beyannamelerinde yer alan indirilecek KDV tutarlarının 5 takvim yılı süresince indirim yoluyla giderilememesi halinde, bu sürede indirilemeyen KDV'nin yapılacak vergi incelemesi ile gelir veya kurumlar vergisinin tespitinde gider olarak dikkate alınmasına yönelik düzenlemeye yönelik eleştirilerin ise dikkate alınmadığı görülüyor. Bence torba yasa teklifinin en çok tartışılan hükmü bu düzenleme olacak. Bu düzenlemenin mülkiyet hakkının sınırlandırılması gerekçesiyle çok sayıda ihtilaflara yol açacağını bugünden söylemek mümkün.

Tabii ki teklifin Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülürken bazı değişikliklere uğraması veya teklife yeni düzenlemeler eklenmesi söz konusu olabilir. Özellikle kesinleşmiş vergi ve sigorta borçlarına ilişkin bir yeniden yapılandırma düzenlemesinin umutla yasa teklifine eklenmesinin beklendiğini ifade edebilirim.

Bugünkü yazımda teklifin yurt içi asgari kurumlar vergisi hükümlerine ilişkin bilgi ve değerlendirmelerde bulunacağım. Fırsat buldukça ileride kaleme alacağım yazılarda diğer düzenleme önerilerine de değineceğim.

Teklifle, kurumlar vergisi mükelleflerine yurt içi asgari kurumlar vergisi getiriliyor. Gerekçede bu düzenleme, kurumlar vergisi mükelleflerinin hesaplayacakları kurumlar vergisinin tespitine yönelik ihdas edilen yeni bir vergi güvenlik müessesi olarak takdim ediliyor.

Teklife göre, Kurumlar Vergi Kanununun 32 ve 32/A maddeleri hükümleri dikkate alınarak hesaplanacak kurumlar vergisi, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancının yüzde 10'undan az olamayacak.

Bu değerlendirme yapılırken, kurum kazancından aşağıdaki istisna ve indirimler düşülecek, yani bu tutarlar üzerinden asgari kurumlar vergisi hesaplanmayacak (Bir defalık ek kurumlar vergisinde yapılan hatanın yurt içi asgari kurumlar vergisinde yapılmadığını görüyoruz).

İştirak kazançları istisnası (KVK Md.5/1-a),

Emisyon primi kazanç istisnası (KVK Md.5/1-ç),

- Sahip olunan taşınmazlardan elde edilen kazançlar dışında, KVK'nın 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde sayılan yatırım fon ve ortaklıklarının istisna kazançları,

- Kooperatiflerde risturn istisnası (KVK Md.5/1-i),

Finansal kiralama şirketleri ve varlık kiralama şirketleri ile yapılan sat geri kirala işlemlerinden elde edilen kazançlara uygulanan istisna (KVK Md.5/1-j ve k),

- 4490 sayılı Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu ile 491 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun kapsamında vergiden istisna edilen kazançlar,

Girişim sermayesi fonu indirimi (KVK Md.10/1-g),

Korumalı işyeri indirimi (KVK Md.10/1-h),

- 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 407 nci maddesi kapsamında tanımlanan mikro ve küçük işletmelerin istisna kapsamındaki teknoloji geliştirme bölgeleri kazançları ile Ar-Ge ve tasarım indirimleri.

Bunların dışındaki istisna ve indirimler yüzde 10 asgari kurumlar vergisinin hesabında dikkate alınacak.

Yukarıda sayılan istisna ve indirimler uygulandıktan kalan tutar (asgari kurumlar vergisi matrahı) üzerinden yüzde 10 oranında hesaplanacak asgari kurumlar vergisi tutarı, mevcut hükümlere göre beyan üzerinden hesaplanacak normal kurumlar vergisi ile karşılaştırılacak ve büyük olan tutar tahakkuka esas alınacak.

Tabii ki yüzde 10 asgari vergi uygulanacak kurum kazancı (matrah), ticari bilanço kârına veya zararına kanunen kabul edilmeyen giderlerin eklenmesi ve yukarıda sayılan istisna ve indirimlerin düşülmesi suretiyle bulunan tutar olacak. Gerekçede bu hususun belirtilmesi iyi olmuş

Treklif metninde ve gerekçede belirtilmemiş olsa da, kurumlar vergisi beyannamesinin "Diğer indirimler" veya "Diğer indirimler ve istisnalar" satırlarında gösterilmekle birlikte, mahiyet itibarıyla indirim veya istisna kapsamında olmayıp, daha çok vergi matrahının doğru hesaplanması amacıyla beyannamenin bu satırlarına yazılan (Türkiye Muhasebe Standartları / Türkiye Finansal Raporlama Standartları ile Vergi Usul Kanunu hükümleri arasındaki değerleme farkları, örtülü sermaye kabul edilen borçlanmalarda borç alan kurum nezdinde Türk Lirası'nın değer kazanması sonucu oluşan kur farkı gelirleri, kıdem tazminatı karşılığı iptali, vergi borçlarına mahsup edilen ve gelir olarak dikkate alınan 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 121 inci maddesi kapsamındaki indirim hakkı, sonradan ödenen sigorta primi gibi) tutarların da asgari kurumlar vergisi matrahına esas alınacak kurum kazancından indirileceği tabiidir.

Ayrıca, mevcut indirimli vergi oranlarının sağladığı hakların da korunması gerekir. Nitekim teklifin iligli maddesinde, payları Borsa İstanbul Pay Piyasasında ilk defa işlem görmek üzere en az yüzde 20 oranında halka arz edilen kurumların beş hesap dönemine ait kurum kazançlarına uygulanan iki puan indirim, ihracat yapan kurumların münhasıran ihracattan elde ettikleri kazançlarına uygulanan beş puan indirim ve sanayi sicil belgesini haiz ve fiilen üretim faaliyetiyle iştigal eden kurumların münhasıran üretim faaliyetinden elde ettikleri kazançlarına uygulanan bir puan indirim nedeniyle ödenmeyen vergiler ile maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından alınan teşvik belgeleri kapsamındaki yatırıma katkı tutarları ile sınırlı olmak üzere, mükelleflerin kendi beyannameleri üzerinde Kurumlar Vergisi Kanununun 32/A maddesi hükmüne istinaden indirimli kurumlar vergisi uygulaması nedeniyle ödenmeyen kurumlar vergilerinin asgari vergi hesaplaması nedeniyle ödenmesi gereken kurumlar vergisinden düşülmesi imkanı verilerek, mevcut indirimli oran hakları ile yatırım teşvik belgeleri kapsamındaki haklarının korunması öngörülmektedir. Daha önce basına yansıyan sunum ve metinlerde yer almayan bu müktesep hakların korunmuş olması fevkalade isabetlidir. Böylece çok sayıda ihtilafın önüne geçilmiş olacaktır.

İlk defa işe başlayan mükelleflerden, faaliyete başlanılan hesap döneminden itibaren 3 hesap dönemi için asgari kurumlar vergisi alınmayacaktır.

Cumhurbaşkanına, asgari kurumlar vergisi oranı olan yüzde 10'u; sektörler, faaliyet konusu, iş kolları ya da üretim alanları itibarıyla ayrı ayrı ya da birlikte sıfıra kadar indirme veya bir katına kadar artırma hususunda yetki verilmektedir.

Çok eleştirilen hasılat/ciro üzerinden de asgari vergi hesaplanmasını ve bu tutarın istisna ve indirim öncesi kurum kazancı üzerinden hesaplanan asgari vergi tutarı ile beyan üzerinden hesaplanan kurumlar vergisi ile karşılaştırılmasını öngören hükmün metinden çıkarılmasını ise iki açıdan önemsiyorum.

Birincisi, uzun zaman sonra kamuoyundan gelen tepkilerin dikkate alınması ile hatalı bir düzenlemenin önüne geçilmiş olması...

Kamuoyu tepkisini ve önerilerini dikkate alan bu yapıcı yaklaşımı son derece isabetli ve değerli buluyorum.

İkincisi ise bu hatadan vazgeçilmesi ile çok sayıda ihtilafın da önüne geçilmiş olması...

Bu da son yıllarda vergi sistemimizi ihtilaflara boğan yaklaşımın terk edilmekte olduğunu gösteren sevindirici bir tutum değişikliği.

Teklife buradan ulaşabilirsiniz

Erdoğan Sağlam YMM

https://t24.com.tr/yazarlar/erdogan-saglam/vergi-kanunlarinda-degisiklikler-iceren-torba-yasa-teklifi-meclise-sevk-edildi-yurt-ici-asgari-vergi-uygulamasi-ile-ilgili-detaylar,45665

İndirimli kurumlar vergisi uygulamasında esas olan, teşvikli yatırımdan elde edilen kazanca indirimli oran uygulanmasıdır. Bunun için de yatırımın kısmen veya tamamen bitmiş olması gerekir ki o yatırımdan kazanç elde edilebilsin. Ancak Cumhurbaşkanı Kararından da görüleceği üzere henüz yatırım bitmemişken yatırımcının diğer kazançlarına indirimli kurumlar vergisi uygulanması mümkün kılınmıştır

Kurumlar Vergisi Kanunu'nun (KVK) 32/A Maddesi uyarınca Ekonomi Bakanlığı[1] tarafından teşvik belgesine bağlanan yatırımlardan elde edilen kazançlar, yatırımın kısmen veya tamamen işletilmesine başlanılan hesap döneminden itibaren yatırıma katkı tutarına ulaşıncaya kadar indirimli oranlar üzerinden kurumlar vergisine tabi tutulur.

Yatırıma katkı ve vergi oranı farklı illerde aynı mükellef tarafından yapılan yatırımlarda, toplam yatırımın her bir ile isabet eden oranına göre ilgili ilin yatırıma katkı oranı ve indirimli vergi oranı uygulanır.

Tevsi yatırımlarda, elde edilen kazancın işletme bütünlüğü çerçevesinde ayrı hesaplarda izlenmek suretiyle tespit edilebilmesi halinde, indirimli oran bu kazanca uygulanır. Kazancın ayrı bir şekilde tespit edilememesi halinde ise indirimli oran uygulanacak kazanç, yapılan tevsi yatırım tutarının, dönem sonunda kurumun aktifine kayıtlı bulunan toplam sabit kıymet tutarına (devam eden yatırımlara ait tutarlar da dahil) oranlanması suretiyle belirlenir. Bu hesaplama sırasında işletme aktifinde yer alan sabit kıymetlerin kayıtlı değeri, yeniden değerlenmiş tutarları ile, enflasyon düzeltmesi yapılan dönemlerde ise düzeltilmiş tutarları ile dikkate alınır.

İndirimli oran uygulamasına yatırımın kısmen veya tamamen faaliyete geçtiği geçici vergi döneminde başlanır.

Maddenin uygulamasına ilişkin olarak Cumhurbaşkanı'na verilen pek çok yetki bulunmaktadır. Cumhurbaşkanı da bu yetkilerini 2012/3305 sayılı "Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar" ile kullanmıştır.

Kararın "Vergi İndirimi" başlıklı 15. maddesi aşağıdaki gibidir:

"Bölgesel teşvik uygulamaları kapsamında gerçekleştirilecek yatırımlarda, 5520 sayılı Kanunun 32/A maddesi çerçevesinde gelir veya kurumlar vergisi, öngörülen yatırıma katkı tutarına ulaşıncaya kadar aşağıda belirtilen oranlarda indirimli olarak uygulanır. 

Stratejik yatırımlar için tüm bölgelerde uygulanacak vergi indirimi oranı yüzde doksan ve yatırıma katkı oranı yüzde ellidir.

Bu maddenin uygulamasında yatırıma katkı tutarı, indirimli gelir veya kurumlar vergisi uygulanmak suretiyle tahsilinden vazgeçilen vergi yoluyla yatırımların Devletçe karşılanacak tutarını, bu tutarın yapılan toplam yatırıma bölünmesi suretiyle bulunacak oran ise yatırıma katkı oranını ifade eder.

Bu maddeye göre hesaplanacak yatırıma katkı tutarına mahsuben, gerçekleştirilen yatırım harcaması tutarını aşmamak ve toplam yatırıma katkı tutarının yüzde seksenini geçmemek üzere yatırım döneminde yatırımcının diğer faaliyetlerinden elde edilen kazançlarına indirimli gelir veya kurumlar vergisi uygulanabilir.

Arazi, arsa, royalti, yedek parça ve amortismana tâbi olmayan diğer harcamalar ile 5520 sayılı Kanun gereği finans ve sigortacılık konularında faaliyet gösteren kurumlar, iş ortaklıkları, 4283 sayılı Yap-İşlet Modeli ile Elektrik Enerjisi Üretim Tesislerinin Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışının Düzenlenmesi Hakkında Kanun ve 3996 sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun kapsamında gerçekleştirilen yatırımlar ve rödovans sözleşmesine bağlı olarak yapılan yatırımlar vergi indirimi desteğinden yararlanamaz.

İndirimli oranlar stopaj suretiyle yapılan vergilendirmede uygulanmaz."

Diğer yandan Kararnamenin Geçici 8. Maddesi uyarınca bu Karar ve daha önceki kararlara istinaden imalat sanayiine yönelik olarak (US-97 Kodu: 15-37) düzenlenen yatırım teşvik belgeleri kapsamında 1/1/2017 ile 31/12/2022 tarihleri arasında gerçekleştirilen yatırım harcamaları için bölgesel ve stratejik teşvik uygulamaları kapsamında vergi indirimi desteğinde uygulanacak yatırıma katkı oranları her bir bölgede geçerli olan yatırıma katkı oranına 15 puan ilave edilmek suretiyle, kurumlar vergisi veya gelir vergisi indirimi tüm bölgelerde yüzde yüz oranında ve yatırıma katkı tutarının yatırım döneminde yatırımcının diğer faaliyetlerinden elde ettiği kazançlarına uygulanacak oranı yüzde yüz olmak üzere, teşvik belgesi üzerinde herhangi bir işlem yapılmaksızın uygulanmış ve uygulanmaktadır.

Düzenlemelerden anlaşılacağı üzere, indirimli kurumlar vergisi uygulamasında esas olan, teşvikli yatırımdan elde edilen kazanca indirimli oran uygulanmasıdır. Bunun için de yatırımın kısmen veya tamamen bitmiş olması gerekir ki o yatırımdan kazanç elde edilebilsin. Ancak yukarıdaki Cumhurbaşkanı Kararından da görüleceği üzere (yatırımın tamamlanarak kazanç elde etme süresi uzun zaman alabildiği ve bu da düzenlemeden beklenen amacı zayıflattığı için) henüz yatırım bitmemişken yatırımcının diğer kazançlarına indirimli kurumlar vergisi uygulanması mümkün kılınmıştır. Uygulamada avans indirim olarak adlandırılan bu uygulama, düzenlemeyi daha efektif hale getirmiştir.

Bununla birlikte avans indirim uygulaması bazı tereddütlere de neden olmuştur. Bunun yanı sıra uygulamaya ilişkin başkaca tereddütlü hususlar da vardır. Makalemizde bu hususlara ilişkin görüşlerimize yer verilmiştir:

1. Diğer faaliyetlerden elde edilen kazancın kapsamı

1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğine göre, indirimli vergi oranı uygulamasında, mükelleflerin gerek 2009/15199 sayılı ve gerekse 2012/3305 sayılı Karara göre düzenlenmiş yatırım teşvik belgeleri kapsamındaki yatırımlarının işletilmesinden elde edilen kazançları dışında kalan tüm kazançları diğer faaliyetlerden elde edilen kazanç olarak kabul edilecektir.

Ancak, 2009/15199 veya 2012/3305 saydı Karara göre düzenlenmiş yatırım teşvik belgesi kapsamındaki yatırımların tamamlanmış ve indirimli vergi oranı uygulanmak suretiyle yatırıma katkı tutarlarının tamamının kullanılmış olması halinde, bu yatırımlardan, hak kazanılan yatırıma katkı tutarının tamamının kullanıldığı hesap döneminden itibaren elde edilen kazançlar, indirimli vergi uygulamasında diğer faaliyetlerden elde edilen kazanç olarak değerlendirilebilecektir.

Tebliğde yer alan bu düzenlemenin kanuni dayanağının olmadığını düşünüyoruz. Kanunun 32/A maddesi ile Hazine ve Maliye Bakanlığı'na verilen usul ve esas belirleme yetkisinin de mükelleflere hak kaybı yaşatan bu düzenlemeyi yapma yetkisini veremeyeceği, bunun Anayasa'nın verginin kanunla konulup kaldırılabileceği düzenlemesine aykırı olduğu kanaatindeyiz. Zira diğer kazancın kapsamı olsa olsa kanunla belirlenebilir. Birden çok yatırım teşvik belgesi olan bir mükellef, teşvik belgeli bir yatırımından elde ettiği indirimli kurumlar vergisi hakkını kullandıktan sona, kalan kurumlar vergisine tabi matrahı üzerinden, diğer teşvikli yatırımının sağladığı avans indirimli kurumlar vergisini uygulayabilmelidir. Ancak açıkça tebliğ düzenlemesine aykırı olacak bu uygulamanın getireceği tarhiyat riskine karşı bu durumda olanların ihtirazi kayıtla beyanname vererek dava yoluna gitmelerini öneriyoruz.

2. Teşvik belgesinde yer alan yatırım tutarının fiilen yapılan yatırım harcamalarından düşük olması durumu

Yatırımcıların, teşvik belgelerinde yer alan yatırım tutarı, gerek fiyat ve kurlarda yaşanan değişimler gerekse yatırımın teknik gereklilikleri nedeniyle yapılan belge kapsamı dışındaki yatırımlar nedeniyle çoğu zaman fiili yatırım tutarının altında kalabilmektedir.

Adana Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen bir özelgeye[2] göre, indirimli kurumlar vergisi uygulamasında yatırım teşvik belgesinde yer alan harcama tutarlarına göre hesaplanan yatırım katkı tutarlarının dikkate alınması esas olup, ekonomik gelişmelere paralel olarak teşvik belgesinde belirtilen yatırımlara ilişkin harcamanın fiilen artmış olması hesaplanan yatırıma katkı tutarını değiştirmeyecektir.

Özelgeye göre, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca teşvik belgesine bağlanan yatırımla ilgili olarak yatırım harcaması başta olmak üzere diğer konularda revizelerin yapılması durumunda, revize tarihinden itibaren ilave harcamalar üzerinden hesaplanan yatırım katkı tutarları dikkate alınabilecektir. Ayrıca, yatırım maliyetine eklenen veya eklenmeyen faiz giderleri ve kur farkları, indirimli kurumlar vergisine esas olan yatırıma katkı tutarının tespitinde dikkate alınmayacak, teşvik belgesine göre belirlenen indirimli kurumlar vergisine esas yatırıma katkı tutarı, finansman giderleri dolayısıyla artmayacak veya azalmayacaktır.

Bu özelgenin de yine kanuni dayanağının olmadığını düşünüyoruz. Zira indirimli kurumlar vergisine konu olacak yatırım tutarı ve kalemleri, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca verilen teşvik belgesinde yer alan tutar ve kalemlere göre belirlenir. Bu konuda Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın tasarrufta bulunma yetkisi yoktur.

Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararın Uygulanmasına İlişkin 2012/1 sayılı Tebliğ'in 17. Maddesine göre teşvik belgesinde kayıtlı olan değerlerde, yatırımın her aşamasında tevsik edilen bilgi ve belgelere istinaden yapılacak değerlendirme sonucunda Genel Müdürlük tarafından değişiklik yapılabilir.

Teşvik belgesinde kayıtlı sabit yatırım tutarında veya belgede kayıtlı diğer bilgilerde değişiklik olması durumunda, yatırımcı tarafından revize gerekçesi veya ilgili bilgi ve belgeler ile birlikte Bakanlığa müracaat edilerek teşvik belgesinin revizesi talebinde bulunulur. Genel Müdürlük tarafından yapılacak değerlendirme neticesinde gerekçesi uygun bulunan teşvik belgeleri revize edilebilir.

Yatırıma başlama tarihinden sonra temin edilen, ancak makine teçhizat listelerinde yer almayan makine ve teçhizatın proje ile uyumlu olanları, teşvik belgesi kapsamında temin edilmiş sayılmak suretiyle belge kapsamına dahil edilebilir.

Tebliğdeki bu düzenlemeye göre gerek yatırım tutarındaki gerekse yatırım kalemlerindeki değişiklikler, yatırımın her aşamasında revize edilebilir. Buna göre gerek fiyat ve kur artışları nedeniyle belge kapsamındaki kalemlerin daha yüksek maliyetle iktisap edilmesi, gerek yatırımlar için kullanılan krediler veya vadeli mal/hizmet alımları nedeniyle oluşan faiz, vade farkı ve faizler nedeniyle maliyet bedeline eklenmesi mecburi olan finansman giderleri, eğer Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca revize talebinin uygun görülmesi ile belge kapsamına alınmışsa, bunların da katkı payı matrahına gireceği kuşkusuzdur. Yine belge revizesinden önce gerçekleştirilip sonradan revize talebi ile belge kapsamına alınan kalemlerin de katkı payı matrahına gireceği de tartışmasızdır.

Burada dikkat edilmesi gereken husus, gerek yatırım dönemi avans indirim uygulamasında gerekse yatırımdan elde edilen kazanca indirim uygulamasında, henüz belge kapsamına alınmamış harcamaların katkı payından yararlandırılmaması, belgede yer alan tutar ve kalemler kapsamında katkı payı kullanılmasıdır. Ancak revize edilen belge kapsamına alınan yatırım kalemleri ile finansman giderleri dolayısıyla katkı payının kullanılabileceğini düşünüyoruz. Bununla birlikte, özelgede yer alan görüşün uygulamada risk yaratabileceğini unutmamak, ihtirazi kayıtla beyanname verip dava açma seçeneğini değerlendirmek gerekir.

3. 2017-2022 yatırımları için yapılan artırımlı katkı payı uygulamasına ilişkin bazı sorunlar

Yukarıda belirttiğimiz üzere Kararnamenin Geçici 8. Maddesi uyarınca bu Karar ve daha önceki kararlara istinaden imalat sanayiine yönelik (US-97 Kodu: 15-37) düzenlenen yatırım teşvik belgeleri kapsamında 1/1/2017 ile 31/12/2022 tarihleri arasında gerçekleştirilen yatırım harcamaları için bölgesel ve stratejik teşvik uygulamaları kapsamında vergi indirimi desteğinde uygulanacak yatırıma katkı oranları her bir bölgede geçerli olan yatırıma katkı oranına 15 puan ilave edilmek suretiyle, kurumlar vergisi veya gelir vergisi indirimi tüm bölgelerde yüzde yüz oranında ve yatırıma katkı tutarının yatırım döneminde yatırımcının diğer faaliyetlerinden elde ettiği kazançlarına uygulanacak oranı yüzde yüz olmak üzere, teşvik belgesi üzerinde herhangi bir işlem yapılmaksızın uygulanmıştır.

Buna göre, 2017 ila 2022 yılları arasında yapılan yatırım harcamaları nedeniyle:

  • Belgedeki katkı payı oranına 15 puan ilave edilecek
  • Bu harcamalar nedeniyle indirim oranı yüzde 100 uygulanacak
  • Yatırıma katkı tutarının yatırım döneminde yatırımcının diğer faaliyetlerinden elde ettiği kazançlarına uygulanacak oranı yüzde 100 olarak dikkate alınabilecektir.

Bu noktada karşılaşılan tereddütlü hususlardan birisi, anılan yıllar arasında ödeme veya değerleme nedeniyle hasıl olan kur farkı ve faiz gibi finansman maliyetlerinin yatırım harcaması olarak değerlendirilerek artırımlı katkı ve diğer avantajlardan yararlanıp yararlanamayacağıdır. İkincisi bu yıllar arasında yapılan yatırım harcamalarına ilişkin olarak 2023 ve devamında hasıl olan finansman maliyetlerinin bu yıl aralığına ilişkin sayılıp mezkûr avantajlardan yararlanıp yararlanamayacağı hususudur.

Öncelikle yukarıda belirtilen özelgede, yatırımlarla ilgili finansman maliyetlerinin indirimli kurumlar vergisinden yararlanamayacağı görüşünün yanlış olduğunu (bunların belgenin alınması, kapama veya revize esnasında Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nca teşvik belgesine dahil edilmiş olması kaydıyla) bir kez daha ifade etmek gerekir. Bu kabul altında, 2017-2022 yılları arasında yapılan yatırım harcamalarına ilişkin olmak kaydıyla bu harcamaların gerçekleştirilmesi için katlanılan ve bunların maliyet bedeli eklenen finansman giderlerinin oluşma şekline (ödeme veya değerleme) veya hasıl olduğu yıla bakılmaksızın Kararnamenin Geçici 8. Maddesiyle öngörülen avantajlı uygulamalardan yararlanabileceğini düşünüyoruz. Zira bu finansman giderleri, avantajlı uygulamadan yararlanacak yatırım harcamalarının maliyet bedelinin bir cüz'üdür ve ilgili sabit kıymetin ana bedeli hangi avantajlardan yararlanıyorsa, bunların cüz'ü olan finansman giderlerinin de aynı avantajlardan yararlanabilmesi gerekir.

Konuya ilişkin bir başka tereddütlü nokta da, aynı teşvik belgesi kapsamında hem 2017-2022 arası harcamalarının hem de bu yılların dışındaki harcamaların olduğu durumlarda, gerek yatırım dönemi gerekse işletme dönemi indirimli kurumlar vergisinin uygulamasında aynı belgenin avantajlı harcamalara ilişkin kısmına öncelik verilip, daha az avantajlı kısmının bu avantajlı kısım bittikten sonra kullanılıp kullanılamayacağıdır.

Örneğin teşvik belgesi kapsamındaki harcamaların 1.000.000 TL lık kısmının 2022, 2.000.000 TL lık kısmının da 2023 yılında gerçekleştiğini, yatırımın 2023 yılında işletmeye alındığını, bu yatırımdan elde edilen kazancın 600.000 TL olduğunu, başkaca bir kazancının olmadığını, yatırım döneminde avans indirimden yararlanılmadığını, belgede öngörülen katkı payı oranının yüzde 40, kurumlar vergisi indirim oranının da yüzde 80 olduğunu varsayalım.

Bu örnekte yatırımcı, 2022 yılında yaptığı harcama nedeniyle 550.000 TL, 2023 yılında yaptığı yatırım nedeniyle 800.000 TL olmak üzere 1.350.000 TL katkı payını hak etmiştir. Mükellef 600.000 TL lık kazancına uygulayacağı indirimli kurumlar vergisini belirlerken, önceliği 2022 harcamalarından kaynaklanan kısma verip yüzde 100 indirimli oranı mı uygulamalıdır, yoksa ağırlıklı ortalama olan (1.000.000xyüzde 100+2.000.000xyüzde 80/3.000.000) yüzde 86,66 oranını mı kullanacaktır?

Bize göre mükellefin bu konuda tercih hakkı olabilmeli, önceliği 2022 yılı harcamalarından kaynaklanan kısma vererek 600.000 TL lık kazancına yüzde 100 indirimli kurumlar vergisi oranının uygulayarak 2023 yılında kurumlar vergisi ödememelidir. Böyle olunca bu yatırımcı 150.000 TL katkı payından yararlanmış ve 2022 yılı harcamalarından kaynaklanan katkı payı tutarı 400.000 TL na düşecektir. Müteakip yıllarda da aynı tercihle ilk olarak bu 400.000 TL tüketilip daha sonra 2023 yılı harcamalarından doğan 800.000 TL lık katkı payını, buna ilişkin yüzde 80 lik indirimli oranı uygulayarak kullanabilmelidir. Bu durum yatırım döneminde diğer kazançlara uygulanacak avans katkı payı uygulamasında da geçerli olabilmelidir.

4. Enflasyon düzeltmesi dolayısıyla oluşan kazançlar yatırımdan elde edilen kazanç olarak değerlendirilebilir mi? 

Yukarıda belirttiğimiz gibi, indirimli kurumlar vergisi esas itibariyle yatırımdan elde edilen kazançlara uygulanır. Bu noktada, VUK'nun Mük. 298/A maddesine göre 2024 ve devamında yapılacak enflasyon düzeltmesi nedeniyle oluşan kazançların, işletmeden elde edilen kazanç olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği sorusu ortaya çıkmaktadır.

Elbette burada kastettiğimiz düzletmeden doğan kazanç, teşvikli işletmeye ait parasal olmayan bilanço kalemlerinin yarattığı düzeltme kazancıdır. Örneğin teşvikli bir fabrikaya ait sabit kıymetler ve onların birikmiş amortismanları, bu fabrikaya ait stoklar, fabrika müşterileri veya satıcılarıyla olan parasal olmayan avans ilişkileri gibi kalemlerin yarattığı 698 nolu hesap bakiyesi o fabrikadan elde edilen kazanç olarak değerlendirilmeli midir?

Bize göre evet. Çünkü VUK'nun Mük.298/A maddesi gereği yapılan düzeltme işlemi, VUK'nun diğer değerleme düzenlemeleri gibi bir değerleme düzenlemesidir. Düzeltme nedeniyle ortaya iki türlü vergisel sonuç doğar. Bunlarda ilki düzeltilen bilanço kaleminin kendisinin yarattığı amortisman, maliyet gibi sonuçlar, ikincisi ise gelir/gider yazılan enflasyon düzeltme farklarıdır (698 Hs.). VUK'nun değerlemeye ilişkin düzenlemeleri, vergiye esas kazancın tespitine yönelik olduğuna göre elbette ki işletmenin enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan kar/zararının da işletmeden elde edilen kazanç olarak değerlendirilmesi gerekir.


[1] 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi uyarınca 10.07.2018 tarihinden itibaren Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı

[2] 14.05.2024 tarihli ve 19341373-125[2023/14]-91717 sayılı özelge


Haluk Erdem
BDO Türkiye Vergi Ortağı (YMM)

https://t24.com.tr/yazarlar/haluk-erdem/yatirimlarda-indirimli-kurumlar-vergisine-iliskin-bazi-tereddutlu-hususlar,45666

Söz konusu Kanun eklifinde genel olarak vergi cezaları artırılmakta, KDV ve gelir vergisiyle alakalı bazı düzenlemeler bulunmaktadır. On dokuz madde ile en fazla düzenleme kurumlar vergisiyle alakalı yapılmıştır

Basında günlerdir konuşulan 53 madden oluşan vergi kanun teklifi 16 Temmuz Salı günü TBMM’ye sunuldu. Kanun teklifinin tam adı Vergi Kanunları ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi şeklindedir. 53 maddeden oluşan kanun teklifinin bir maddesi (m.1) 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’la; üç maddesi (m.2 ila m.4) 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’yla; 12 maddesi (m.5 ila m.16); 8 maddesi (m.17 ila m.24) 3065 sayılı KDV Kanunu’yla; bir maddesi (m.25) 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’yla; iki maddesi (m.26 ila m.27) 4760 sayılı ÖTV Kanunu’yla;  dört maddesi (m.28 ila m.31) 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’yla; 19 maddesi (m.32 ila m.50) 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’yla; bir maddesi (m.51) yurt dışı çıkış harcıyla; bir maddesi (m.52) yürürlük ile ve son maddesi (m.53) ise yetki ile alakalıdır.

Söz konusu Kanun teklifinde genel olarak vergi cezaları artırılmakta, KDV ve gelir vergisiyle alakalı bazı düzenlemeler bulunmaktadır. On dokuz madde ile en fazla düzenleme kurumlar vergisiyle alakalı yapılmıştır.

Özellikle basında çokça tepki çeken yurt dışı çıkış harcı tutarı 150 liradan 500 liraya çıkarılmakta ve Kanun, Resmî Gazete’de yayımlandığı günü takip eden günden itibaren 10 gün sonra yürürlüğe girecektir. Yurt dışı çıkış harcı her yıl yeniden değerleme oranı kadar artırılacak.

Bunları tek tek sırayla yazmaya çalışacağım ama bu yazının konusunu Vergi Usul Kanunu’nda ve özellikle cezalarda yapılan değişiklikler oluşturacaktır.

VUK m.153/A ile alakalı değişiklik

6455 sayılı Kanun m.1 ile eklenen VUK’un 153/A maddesi 11.04.2013 tarihinden itibaren; bir ticari, zirai ve mesleki faaliyeti olmadığı halde özellikle sahte belge düzenlemek amacıyla mükellefiyet açtıranların daha sonra vergi inceleme elemanlarınca düzenlenen raporlara binaen mükellefiyet kayıtları silinenlerin yeniden işe başlamaları için belli oranlarda teminat vermelerini düzenlemiştir.

Buna göre vergi inceleme elemanlarınca düzenlenen raporlara binaen, özellikle sahte belge düzenlendiği ve ticari, zirai ve/veya serbest meslek faaliyetinin olmadığı tespit edilip mükellefiyet kayıtları silinen;

  • Serbest meslek erbabı,
  • Şahıs işletmelerinde işletme sahibi,
  • Adi ortaklıklarda ortaklardan her biri,
  • Ticaret şirketlerinde; şirketin, kanuni temsilcilerinin, yönetim kurulu üyelerinin, şirket sermayesinin asgari yüzde 10'una sahip olan gerçek veya tüzel kişilerin ya da bunların asgari yüzde 10 ortağı olduğu veya yönetiminde bulundukları teşebbüsler,
  • Tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde bunları idare edenler,
  • Düzenlenen raporda fiillerin işlenmesinde bilfiil bulundukları tespit edilenler, yeniden işe başlama bildiriminde bulunmaları durumunda işe başlayabilmeleri için, tüm vergi borçlarını ödemiş ve 6183 sayılı Yasa m.10 uyarınca teminat olarak sayılanlardan “para, bankalar tarafından verilen süresiz ve şartsız teminat mektupları ile sigorta şirketleri tarafından verilen süresiz ve şartsız kefalet senetleri ve devlet iç borçlanma senetlerinden” en az birinden düzenlenmiş olan sahte belgelerde yer alan toplam tutarın yüzde 10’u kadar teminat vermesi gerekmektedir. VUK m.153/A uyarınca sahte belgelerde yer alan toplam tutarın yüzde 10’u 2024 yılı için 690 bin TL’den az ise yüzde 10’luk oran değil, 690 bin TL teminat alınacaktır.

Kanun Teklifinin 5. maddesinde ise Anayasa Mahkemesi tarafından Vergi Usul Kanunu’nun 153/A maddesinin üçüncü ve müteakip fıkralarında yer alan; verilen sürede yükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde istenilen teminat tutarının teminat alacağı olarak tahakkuk ettirilmesi ve tahakkuk ettirilen teminat alacağının gecikme zammı uygulanarak takip ve tahsiline yönelik hükümlerin iptal edilmesi üzerine. Anayasa Mahkemesinin kararında yer alan gerekçeler de dikkate alınarak madde metninde düzenlemeler yapılmış.

Yapılan düzenleme ile;

  • Madde kapsamındaki mükelleflerden istenilecek teminatın üst sınırı 10 milyon lira olarak belirlenmekte,
  • 3 ve 4. fıkralar kapsamında istenilen teminatın verilme süresi 30 günden 60 güne çıkarılmakta,
  • fıkra kapsamında yükümlülüklerini öngörülen şekilde yerine getiren mükelleflere teminatın iade edilmesi ve 1. fıkrada sayılan kişilerin teminat isteme tarihi itibari ile tahakkuk etmiş tüm vergi borçlarından sorumlu olmamaları amaçlanmıştır.

VUK mük. m.257 ile alakalı değişiklik

VUK mük. m.257/2.fıkra uyarınca Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın “mükelleflere muameleleri ile ilgili tahsilat ve ödemelerini banka, benzeri finans kurumları veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsik etmeleri zorunluluğunu getirmeye ve bu zorunluluğun kapsamını ve uygulamaya ilişkin usul ve esaslarını belirlemeye” yetkili olduğuna hükmetmiştir. Bu yetkiye dayanarak mükelleflerin 7 bin TL’yi aşan tahsilat ve ödemelerini banka ya da bir finans kurumu tarafından düzenlenen belgelerle tevsik etmeleri zorunlu kılınmıştır.

Bu madde hükmünde yapılan değişiklik ile tahsilat ve ödemelerin tevsik zorunluluğuna ilişkin yetkinin kapsamı genişletilerek kayıt dışılıkla mücadele amaçlanmıştır.

Bu maddenin getiriliş amacı Kanun Teklif metninin gerekçesinde Hazine ve Maliye Bakanlığının elektronik ticaretin yanı sıra internet dâhil olmak üzere her türlü dijital ortamın reklam, ilan, satış ve kiralama gibi iktisadi ve ticari amaçlarla kullanıldığı hallerde vergi güvenliğini sağlamak amacıyla elektronik ticaret hizmet sağlayıcılar ile başkalarına ait iktisadi ve ticari faaliyetlerin yapılmasına ortam sağlayan gerçek ve tüzel kişi aracı hizmet sağlayıcılar ile elektronik ticaret aracı hizmet sağlayıcıların yanı sıra erişim sağlayıcılara, içerik sağlayıcılara, yer sağlayıcılara ve sosyal ağ sağlayıcılara iktisadi ve ticari faaliyetlerine ilişkin bildirim verme yükümlülüğü ile başkalarına ait iktisadi ve ticari faaliyetlerin yapılmasına ilişkin bildirime konu bilgiler ile içerik sağlayıcılar tarafından üretilen ya da sağlanan bilgilerin aracı hizmet sağlayıcılar, elektronik ticaret aracı hizmet sağlayıcıları, erişim sağlayıcılar, yer sağlayıcılar ve/veya sosyal ağ sağlayıcılar tarafından alınması zorunluluğu getirebilmesine imkân sağlanmaktadır şeklinde izah edilmiştir.

Vergi ziyaı cezası ile alakalı değişiklik

Bilindiği üzere mükellefin yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle oluşan vergi kaybında kayba uğratılan tutarın bir katı kadar da vergi ziyaı cezası alınır. Vergi ziyaına kaçakçılık suçlarını (VUK m.359) gerektiren fiillerle sebebiyet verilmesi halinde bu ceza üç kat, bu fiillere iştirak edenlere ise bir kat olarak uygulanır.

Teklifin 9’uncu maddesiyle kayıt dışı çalışan ve bunu vergi idaresine bildirmeyenlerin yani mükellefiyet tesis ettirmeyenlerin yaratacağı vergi kaybından dolayı kesilecek vergi ziyaı cezası bir kat değil bir buçuk kat yani yüzde 50 artırımlı uygulanacaktır. Burada temel amaç kayıt dışılıkla mücadele etmektir.

Örneğin, ticari kazancı dolayısıyla mükellefiyet tesis ettirmesi gerekirken kayıt dışı çalışan bir kişi veya kurumun, mükellefiyet tesis ettirmediği dönemlere ilişkin gelir/kurumlar vergisi, katma değer vergisi, gelir stopaj gibi vergiler nedeniyle kesilmesi gereken vergi ziyaı cezaları yüzde 50 artırımlı olarak alınacaktır.

VUK m.352 uyarınca (genel) usulsüzlük cezası ile alakalı değişiklik

Teklifin 10’uncu maddesiyle usulsüzlük cezaları artırıldı. Aşağıdaki tabloda şu an uygulanan ile getirilmesi planlanan yeni ceza tutarları aşağıdadır.

Görüldüğü üzere ceza tutarları yaklaşık 15 kat ila 44 kata kadar artırılmış durumdadır. Bu kadar çok ceza artışının nedeni ise caydırıcılık etkisini artırmaktır.

VUK m.353 uyarınca özel usulsüzlük cezası ile alakalı değişiklik

Genel olarak vergileme sürecinin sağlıklı işlemesi için gerekli olan fatura, fiş, serbest meslek makbuzu ve bunun gibi belgelerin verilmemesi ya da alınmaması, bankadan kira ödemesinin yapılmaması gibi durumlarda uygulanır.

Özel usulsüzlük cezalarını genel olarak üç (3) ana başlıkta toplamak mümkündür. Bunlar:

  • VUK m.353 uyarınca, fatura ve benzeri evrak verilmemesi ve alınmaması ile diğer şekil ve usul hükümlerine uyulmaması,
  • VUK m.355 uyarınca damga vergisi ödenmemiş ya da noksan ödenmiş kâğıtların noterlerce tasdik edilmesi,
  • VUK m.86, m.148, m.149 ve m.150 uyarınca bilgi vermekten çekinenler ile VUK m.256, m.257, mükerrer m.257 hükümlerinde belirtilen durumlara uyulmaması ve GVK m.98/A uyarınca düzenlenen mecburiyetlere uyulmamasıdır.

Vergi Usul Kanunu’nun 353, 355 ve mükerrer 355’inci maddelerinde hüküm altına alınan özel usulsüzlük cezaları, genelde genel usulsüzlük cezalarından parasal tutar olarak daha fazladır.

Maktu özel usulsüzlük cezaları her yıl yeniden değerleme oranı kadar artırılmaktadır. Ancak bu Kanun teklifinin 11’inci maddesi ile söz konusu maktu tutarlar artırılarak caydırıcılık etkisinin artırılması hedeflenmiştir.

-Belge verilmediğini bildirene ceza yok

Fiş, fatura vs almak zorunda olanlar tarafından yani alışveriş yapan bizler de dahil olmak üzere vergi idaresinin bilgisine girmeden önce belgenin düzenlenmesi gereken süreyi takip eden beş iş günü içerisinde idareye bildirilmesi durumunda, alıcı adına özel usulsüzlük cezası kesilmeyecek.

-Artırımlı özel usulsüzlük cezası geliyor

VUK m.353/1.fıkrasının (1) ve (2) numaralı bentlerinde sayılan belgeleri düzenleme zorunluluğu bulunanların bu yükümlülüklerini yerine getirmedikleri takdirde, bu durumun işlemin muhatapları tarafından beş iş günü içerisinde vergi idaresine bildirilmesi halinde bu kişilere ceza kesilmeyecek, belgeleri düzenlemeyen, eksik veya yanıltıcı düzenleyenlere de özel usulsüzlük cezası 3 kat kesilecek. Düzenlemek zorunda oldukları belge yerine VUK’ta olmayan başka belge düzenleyenlere ise 2 kat uygulanacak. VUK kapsamında olmayan belgelerin düzenlendiğinin belgeyi almak zorunda olanlar tarafından beş iş günü içerisinde vergi idaresine bildirildiği durumlarda, söz konusu belgeleri düzenleyenler adına belirtilen cezalar 6 kat olarak uygulanacak.

Özetle, VUK m.353/1.fıkranın (1) ve (2) numaralı bentlerinde sayılan belgeler yerine Vergi Usul Kanunu kapsamı dışında belge düzenleyenlere 2 kat özel usulsüzlük cezası kesilmesi, bu durumun idarenin bilgisine girmeden önce belgeyi almak zorunda olanlar veya belge muhteviyatı işlemin muhatapları tarafından beş iş günü içerisinde bildirilmesi halinde ise Vergi Usul Kanunu kapsamı dışında belge düzenleyenlere 6 kat özel usulsüzlük cezası kesilecek.

Ayrıca artan ceza uygulaması da hedeflenmiştir. Teklifin Gerekçesinin 11’inci maddesi örneğin, vergi idaresi tarafından yapılan ilk tespitte mükellef tarafından iki adet ödeme kaydedici cihaz fişinin düzenlenmediği anlaşılmıştır. Buna göre mükellef hakkında iki adet 10.000 Türk lirası özel usulsüzlük cezası kesilecektir. Aynı takvim yılı içerisinde aynı mükellef hakkında yapılan tespitte mükellefin üç adet ödeme kaydedici cihaz fişi, bir adet fatura düzenlemediği tespit edilmiştir. Buna göre mükellef hakkında aynı takvim yılı içerisinde fatura yönünden birinci tespit yapılması nedeniyle 10.000 Türk lirasından az olmamak suretiyle fatura bedelinin yüzde 10'u nispetinde özel usulsüzlük cezası, ödeme kaydedici cihaz fişi yönünden ise ikinci tespit yapılması nedeniyle üç adet 20.000 Türk lirası özel usulsüzlük cezasının kesilmesi söz konusu olacaktır şeklindedir.

İki ve sonraki tespitlerde de artırımlı özel usulsüzlük cezası geliyor

VUK m.353 uyarınca kesilecek maktu özel usulsüzlük cezaları artırıldı. Örneğin VUK m.353/1.fıkradaki 3.400 TL 10 bin TL’ye, üst sınır olan 1 milyon 700 bin TL 10 milyon TL’ye çıkarılacak. Ayrıca yıl içinde tekrar aynı özel usulsüzlük kabahatinin işlendiği tespit edilenlere artırımlı ceza uygulanacak.

Tespite ilişkin oluşturulan 2 sayılı cetvel aşağıdaki gibidir.

Buna göre VUK m.353/1.fıkrasının (1) ve (2) numaralı bentlerinde yapılan değişiklik ile getirilen artan tutarlı ceza uygulamasında uygulanacak ceza tutarları VUK’a eklenen bağlı 2 sayılı cetvel ile belirlenecek.

IBAN’ını kullandırana ve kullanana ceza

Mükelleflerin mal teslimi veya hizmet ifalarına ilişkin tahsilatlarının, kendi adına kayıtlı hesaplar yerine, başka kişiler adına kayıtlı hesaplar aracılığıyla yapılması durumunda, başkalarının hesabını kullanan ve kendi hesabını kullandıranlara özel usulsüzlük cezası kesilecek. Kişiler adına kayıtlı hesap olmaksızın isim, kimlik numarası ve benzeri yöntemler aracılığıyla yapılan tahsilatlar için de aynı ceza uygulanacak.

Uygulanacak ceza tutarı ise VUK mük. m.355’te yer alan maktu tutarlardan az olmamak üzere hesabın kullandırılması durumunda işlem tutarının yüzde 10’u kadar hem hesabını kullandırana hem de kullanana (satışı yapana) ayrı ayrı özel usulsüzlük cezası kesilecek.

Benzer durum başkasının kredi kartı, banka kartı, pos cihazını kullananlar için de var. Benzer bir şekilde, mal teslimi veya hizmet ifaları için kredi kartı, banka kartı, ön ödemeli kart, karekod, elektronik cüzdan ve benzeri ödeme araçları kullanılarak yapılan tahsilatları, başka mükelleflerin veya mükellef olmayanların elektronik cihazları/sistemleri (POS ve benzeri cihazlar) aracılığıyla yapanlara ve bu elektronik cihazları/sistemleri kullandıranlara özel usulsüzlük cezası kesilecek. Bu durumda kesilecek özel usulsüzlük cezası 3 kat uygulanacak.

Özel usulsüzlükte “ağır olan kesilecek, diğeri silinecek”

Teklifin 13’üncü maddesinin son fıkrası ile tek bir fiilin bu maddede yer alan birden fazla özel usulsüzlük cezası kesilmesini gerektirmesi halinde bu cezalardan en ağırı kesilir şeklinde hüküm getirilmektedir. Buna göre tek bir fiilin VUK mükerrer m.355’te yer alan özel usulsüzlük cezası istilzam eden birden fazla cezayı gerektirmesi halinde bu cezalardan en ağırının kesilmesine ilişkin düzenleme yapılması amaçlanmıştır.

Uzlaşmayla alakalı düzenlemeler

-“Vergi aslı” uzlaşma kapsamından çıkarılıyor

Uzlaşma, vergi idaresi ile tahakkuk edecek vergi ve ceza hususunda anlaşmak için başvurabilecek idari bir çözüm yoludur. Uzlaşmanın konusuna verginin aslı, vergi ziyaı cezası ve 23 bin TL’yi aşan usulsüzlük cezası girmektedir. Teklifin 14’üncü maddesi ile vergi aslı uzlaşma kapsamı dışına çıkarılmaktadır. Yani uzlaşmanın kapsamına sadece cezalar girecek.

-Uzlaşmada cezada indirim kalkıyor

Verginin aslı uzlaşma kapsamından çıkarıldığı için VUK m.112’de yer alan uzlaşma tutanağının imzalandığı ana kadar gecikme faizi uygulanır hükmü kaldırılacak.

VUK m.376’ya göre uzlaşmanın vaki olması durumunda, üzerinde uzlaşılan vergi veya vergi farkı (tamamı) ve cezaların yüzde 75'i, VUK’un Ek 8’inci maddesinde belirtilen ödeme süreleri içinde ödenirse üzerinde uzlaşılan cezanın yüzde 25'i indirilirBu madde de kaldırılmaktadır.

Prof.Dr. Murat Batı

https://t24.com.tr/yazarlar/murat-bati/vergi-kanun-teklifinde-vuk-ve-vergi-cezalarina-iliskin-degisiklikler,45667

Page 96 of 1348

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • 1 TL için 532.000 TL Fazla Vergi Ödeme Riski Sosyal içerik üreticilerinden ile Appstore, Google Play üzerinden gelir elde…
  • BORSAYA AÇILAN ŞİRKETLER AÇISINDAN EMİSYON PRİMLİ PAYLARA YÖNELİK ÖRNEK UYGULAMA EMİSYON PRİMİ TİCARİ KARA DÂHİL DEĞİLDİR. ÖZKAYNAKLAR ARASINDA 520 PAY…
Top