Mehmet Özdoğru
Maliye Harcama Ve Gelir Beyanı Sorgulamasına Başladı Mı?
Vergide adaleti sağlamak amacıyla hükümetin son günlerde sıkça kullandığı “az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alacağız” sloganı gündemdeyken vergi denetim kurulu tarafından aylık harcaması 5 milyon liranın üzerinde olan yaklaşık 800 kişinin tespit edilerek incelemeye alınacağı haberi gündeme düştü.
Maliye Bakanının açıklaması ve öncelikli inceleme
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in, "vergide adalet ve etkinliği artıracağız, çok kazanandan çok vergi alacağız, kayıt dışı ekonomiyle mücadele ederek bütçe finansmanını iyileştiriyoruz." mesajı doğrultusunda çalışmalarını sürdüren vergi denetim kurulu, risk analizi raporlarını güncelleyerek “oltaya takılanları” mercek altına alıyor.
Hazine ve Maliye Bakanlığı Vergi Denetim Kurulu’nun (VDK), yüksek tutarda harcaması olduğu halde herhangi bir gelir beyanında bulunmayan veya düşük tutarlı gelir beyanında bulunan kişilerin öncelikli olarak incelemeye alacağı medyaya yansıdı. Buna göre; ilk etapta tespit edilen 800 kişinin aylık 5 milyon liranın üzerinde harcama yaptığı, lüks araçlara bindiği, lüks tüketimde bulunduğu ancak hiç gelir beyan etmediği ve vergi mükellefi olmadığı görülmüş.
Diğer bir inceleme
VDK tarafından, bazı mal veya hizmet tesliminde müşterilerini IBAN üzerinden ödemeye yönlendiren, alternatif olarak sıklıkla kullanılan "mail order" yöntemi de incelemeye alınacak. Bu yöntemle yapılan tahsilatlar, muhtemel vergisel riskleri nedeniyle takip edilecek, söz konusu tahsilatlarla satışı yapılan mal veya hizmet karşılığında fatura veya fiş düzenlenip düzenlenmediğine yönelik inceleme yapılacak.
Bu kapsamda incelemeye alınan IBAN hesabı sahiplerine vergi müfettişleri tarafından gelirin kaynağının tespitine yönelik detaylı sorular yöneltilecek. İnceleme sırasında, hesap sahiplerinin hesaplarını başkasına kullandırmanın suç sayıldığına ilişkin bilgilendirme yapılacak ve vergi kayıp kaçağına sebep olanlar hakkındaki gerekli işlem yapılacak.
Öneri paketinin belirsizliği
Orta Vadeli Plan (OVP) kapsamında, Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından önerilen ve doğrudan vergi gelirlerini artırıcı amaçlı yeni bir vergi paketi taslak olarak daha TBMM’ye sunulmadan kamuoyuna sızdırıldı, olumlu/ olumsuz ciddi tartışmalara yol açarak ses getirdi. Ancak; öneri paketi bazı kesimlerin tepkisi üzerine geri mi çekildi, arka planda üzerinde çalışma devam mı ediliyor? Belirsizliği devam ediyor.
Öneri paketinde; KDV, ÖTV, gelir ve kurumlar vergisi ile vergi usul kanunları başta olmak üzere birçok kanunda düzenlemeler yapılarak doğrudan vergi gelirlerinin artırılmasının yanı sıra, çeşitli harç ve cezalarda ciddi artışlar gibi çok önemli düzenlemeler öngörülüyordu.
Önerilerin en önemli olanı; beyan edilen gelir ve harcama kıyaslamasının sorgulanması idi. Doğrudan gelirlerin vergilendirilmesi ve vergi adaleti amaçlanıyorsa, kayıt dışı kalan gelirler ve harcamaların sorgulanması gerekli hale gelmiştir. Bu yaklaşımın, “servet vergisi” veya “nerden buldun” ile bir alakası yoktur. Servet vergisi veya nerden buldun çok daha kapsamlı farklı bir yaklaşımdır.
Değerlendirme
Son günlerde kamuoyunun gündemine düşen; aylık harcaması 5-10 milyon liranın üzerinde olan yaklaşık 800 kişinin VDK tarafından tespit edilerek incelemeye alınacağı haberiyle ilgili Bakanlık yetkilileriyle yapmış olduğumuz görüşmelerde haberin doğru olduğu, bu incelemenin daha önce kamuoyuna sızdırılan öneri paketiyle veya beklenen düzenlemeyle ilgisinin olmadığı, tamamen VDK’nın risk analizi raporuna takılan belli sayıdaki kişilere yönelik olduğudur.
Görüldüğü üzere; banka hareketleri, harcama ve gelir beyanı sorgulaması her zaman yapılabilir, bunun için yasal bir düzenlemeye de gerek yoktur. Ancak, vergisini düzenli ödeyen vatandaş ise soruyor, inceleme neden 5-10 milyon lirayla ve neden 800 kişiyle sınırlı tutulmuş? Esas olan; kişilerin tüm banka hareketlerinin, harcamalarının ve gelirlerinin sorgulanmasıdır, gerekirse, mevcut mevzuatta ilave yeni düzenlemelere gidilmelidir. Talha APAK
https://www.dunya.com/kose-yazisi/maliye-harcama-ve-gelir-beyani-sorgulamasina-basladi-mi/737020
“Mail Order” veya “IBAN” Üzerinden Vergi İncelemesi Etkin Midir?
Yeni vergi paketi dün yola çıktı!...
Son birkaç haftadan beri gündemi işgal eden ve sahibi çıkmayan (!) vergi torba kanununun yeni hali nihayet dün AK Parti Grubu tarafından Meclis Başkanlığı’na sunuldu.
Kanun, yürürlük ve yürütme maddeleriyle toplam 53 maddeden ibaret. Vergi Torba Kanunu ile 9 kanunda değişiklik yapılıyor. Bunların içinde en çok 19 madde ile Kurumlar Vergisi Kanunu’nda ve 12 madde ile Vergi Usul Kanunu’nda düzenlemeye yer veriliyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in açıklamalarından da anlaşıldığı üzere düzenlemeler içerisinde birkaç konu öne çıkmış durumda. Ticari ve mesleki kazanç sahibi gerçek kişiler için hasılat tespitine dayalı vergi inceleme yetkisi getiriliyor. Aynı düzenleme kurumlar vergisi mükellefleri için de geçerli kılınıyor. Bu arada yabancı ve yerli kurumlar vergisi mükellefleri için ayrıca küresel ve lokal asgari kurumlar vergisi öngörülüyor. KDV iade alacaklarının tasfiyesi yönünde kamuoyuna yansıyan hususlar da kanun teklifinde yer alıyor.
Sözün özü, getirilen yeni vergi paketini bir reform hareketi olarak görmemeliyiz. Daha çok teknik düzeltmeler ve uzun vadeli sonuçları olan düzenlemeler olarak görmeliyiz.
Mail Order ve IBAN’a göre vergi incelemesi konusu…
Bundan birkaç gün önce Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, yaptıkları tespite göre aylık 5 milyon liranın üzerinde 800 kişinin mail order ve İBAN ile harcama yaptıklarını söyledi. Vergi ile tanışık olmayanlar olduğunu vurguladı. Dolayısıyla mesajında böyle isimlerin üzerine gidilmesi gerektiğini ortaya koydu.
Önce “mail order” hakkında bilgi verelim.
Açık kaynaklardan edinilen bilgiye göre “mail order”, kredi kartının fiziksel olarak kullanılamadığı durumlarda bir POS cihazı yardımı ile yapılan sanal ödeme yöntemidir. Bilinen diğer işlemler kredi kartlarında POS cihazı üzerinden çip, manyetik veya temassız gibi çeşitli ödemelerle yapılır. Mail order sistemi ise bu iki ödeme şeklinin birleşimidir. Mail order ödeme yöntemi, işlem yapmayı kolay ve pratik hâle getirir. Mail order yöntem başlıca; giyim ve hediye mağazaları, turizm şirketleri ve oteller, sigorta şirketleri, seyahat acenteleri, dernek ve vakıflar, spor kulüpleri ve kitap, kaset, CD satan mağazalar tarafından kullanılır.
Mail order sisteminin bazı avantajları var:
- Alışveriş yapmak için fiziksel bir karta ihtiyaç yoktur.
- Zamandan tasarruf sağlar.
- Mail order işlemi için bilgi girişi yapmak yeterlidir. Bu da pratik ve kolay bir yöntemdir.
- Dünyanın pek çok farklı yerindeki kart sahipleri posta, telefon veya faks aracılığıyla kolayca işlem yapar.
- İşletmelerdeki müşteri sayısının ve satışların artmasına destek olur.
- Fazla ücrete sahip büyük ölçekli satın almalar yapılabilir.
- İşlem herhangi bir aracı gerektirmediği için maliyet düşüktür.
- Nakit olarak gerçekleştirilen ödemeler borç riski gibi durumlar oluşturmaz.
- Bankalar aracılığıyla mail order taksit seçeneği avantaj sağlar.
Mail order yönteminin dezavantajları da şöyle sıralanabilir:
- Kart bilgilerinin üçüncü kişilerle paylaşılması tehlikesini doğurur.
- Müşteriler satın aldıkları ürün ya da hizmetler için dolandırıcılık riskiyle karşı karşıyadır.
- Uzun teslimat süreleri acil ihtiyaçlar için kullanışsızdır.
- Beğenilen ürün satın alınırken fiziksel olarak görme ya da dokunma mümkün değildir.
Görüldüğü gibi mail order ve İBAN bir ödeme sistemidir.
Kaldı ki artık elektronik paranın, finansman şirketlerinin devreye girmesi ve e-ticaret sisteminin gelişmesi de bu ödeme sistemlerini gerekli ve hatta zorunlu kılıyor.
Hazine ve Maliye Bakanı’nın tespitleri doğru. Ancak tüm umudu vergi incelemesine bağlamak doğru değil. Türk vergi hukukunda delil serbestisi olduğu için bu ödeme araçlarına dayalı olarak vergi incelemesi yapılabilir. Ancak;
- Mail order yöntemiyle aylık şu kadar harcama yapan kişi sayısı 800 kişi olamaz. Bu sayı çok daha fazla olmalı.
- Kalıcı ve geçici yabancıların da dikkate alınmadığı 85 milyon nüfuslu ülkemizde bu sayı 800 bin kişi olabilir. Yani nüfusun yüzde 1’i. Türkiye’nin servet artışında dünyanın birinci sırasında bir ülke olduğunu, ilave 1 milyon dolar sahiplerinin sayısının 60 binin üzerine çıktığını unutmayalım.
- Harcamanın ya da ödemenin mahiyetini görmek lazım. Bu bedel borç alacak ilişkisi şeklinde de olabilir.
- Bu konumda olanların bütün bir yıl içindeki harcamalarını ya da ödemelerini izleyecek ayrı bir denetim veri sistemine ihtiyaç var.
- Vergi incelemesi ile işin bitmediğini ve bunun uzlaşma, düzeltme, yargılama süreçlerini göz ardı etmemeliyiz. Yani en iyimser tahminle 3-4 yıl zaman demek.
- Kaldı ki mevcut vergi mevzuatında da bir takım düzenlemelere ihtiyaç var.
Sözün özü; topu dolaştırmak ve bataklıkta sinek avlamak yerine, kayıt dışılığın kalıcı bir şekilde önüne geçilerek bataklığı kurutmak esas çözüm olacaktır. Nevzat SAYGILIOĞLU
Kurula İletilen Şikayet ve İhbarlarda Sık Yapılan Hatalar Broşürü Yayımlandı (KVKK Duyurusu)
Bu broşür, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (Kanun) ve Veri Sorumlusuna Başvuru Usul ve Esasları Hakkında Tebliğ’e (Tebliğ) uygun biçimde şikâyet ve/veya ihbarların Kişisel Verileri Koruma Kuruluna (Kurul) iletilebilmesi ve ilgili kişilerin bilgilendirilmesi amacıyla hazırlanmıştır. Bu kapsamda, Kurula intikal eden şikâyet ve ihbarlarda usul şartlarına ilişkin sıkça yapılan hatalara yer verilmiştir.
Vergiye Uyumlu Mükellef İndirimiyle İlgili Bir Özelge, İki Yargı Kararı
2024 hesap dönemi kurumlar vergisi beyan süresi ikibuçuk ay önce sona erdi. Beyan dönemi bitti ama beyannamelerin verilmesiyle iş bitmiyor.
Beyannamelerde sonradan ortaya çıkan eksiklikler ve hatalar, vergi dairelerinin eksiklik ve hata iddiaları, vergiye uyumlu mükellef indiriminden yararlanan kurumların, indirim koşullarının taşınmadığına ilişkin iddia ve yorumlar, indirimin diğer vergilere mahsup yoluyla kullanımında taleplerin çeşitli gerekçelerle reddi sıkça karşılaşılan durumlar.
Bugün, beyan dönemi sonrasında karşılaşılabilecek durumlar için, vergiye uyumlu mükellef indirimiyle ilgili bir özelge ve iki yargı kararının özetini, yorum yapmaksızın özetlemek istedim.
Beyanname üzerine tahakkuk eden verginin vadesinde ancak beyanname verme tarihinden sonra ödenmesi halinde vergiye uyumlu mükellef indiriminden yararlanılabilir mi?
Bir süre önce, gelir/kurumlar vergisi beyannamesinin zamanında verilmesi ancak tahakkuk eden verginin yasal süresinde ancak beyan tarihinden sonraki bir tarihte ödenmesi durumunda uyumlu mükellef indirim koşullarının ihlal edilip edilmediği tartışma konusu oldu. Mali İdare bu tartışmanın hemen sonrasında verdiği bir özelgeyle tartışmayı sonlandırdı.
Verilen özelgede özetle;
- İndirimin hesaplanacağı gelir veya kurumlar vergisi beyannamesini beyanname verme süresinin son gününden daha önceki tarihlerde veren mükelleflerin, bu beyannameleri üzerine tahakkuk eden vergilerini vadelerinde ödemeleri durumunda, Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 121. maddesinde öngörülen diğer şartları da sağlamaları kaydıyla, vergiye uyumlu mükelleflerde vergi indiriminden yararlanabilmelerinin,
- Bu bağlamda, 12.03.2024 tarihinde verilen gelir vergisi beyannamesi üzerine tahakkuk eden gelir vergisinin ilk taksiti ve damga vergisinin kanuni süresi içerisinde (25.03.2024 tarihinde) ödenmiş olması nedeniyle, öngörülen diğer şartların da sağlanmış olması kaydıyla, vergi indirimden faydalanılmasının,
mümkün olduğu açıklandı. (11.06.2024 tarih ve 18318 sayılı özelge.)
Pişmanlıkla verilen beyanname vergiye uyumlu mükellef indirimine engel olur mu?
Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 121. maddesine göre, vergiye uyumlu mükellef indiriminden yararlanabilmek için aranan koşullardan birisi, indirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile önceki son iki yıla ilişkin olarak verilmesi gereken, maddede sayılan beyannamelerin kanuni süresi içerisinde verilmiş olması.
Düzenlemeye göre, kanuni süresinde verilen bir beyannameye ilişkin olarak, kanuni süresinden sonra düzeltme amacıyla veya pişmanlıkla verilen beyannameler bu şartın ihlali sayılmıyor.
Mali İdare, indirimden yararlanmak için kapsamda olan bütün beyannamelerin zamanında verilmesini indirim için şart görüyor. Beyanname verildikten sonra, düzeltme veya pişmanlıkla verilen beyannamenin ihlale neden olmayacağı şeklinde uygulama yapıyor. İdareye göre, zamanında beyanname verilmemişse, sonradan pişmanlıkla verilen beyanname de indirim olanağını ortadan kaldırıyor.
Yargı kararları İdarenin görüşüyle aynı yönde değil. Başka kararlar da var ama güncel bir tanesini kısaca özetleyeyim.
Dava konusu olayda, uyumlu mükellef indiriminden yararlanan ve indirim tutarının diğer vergilerden mahsuben iadesini talep eden kurumun talebi Vergi Dairesi’nce, bir vergilendirme dönemine ilişkin 2 no.lu katma değer vergisi beyannamesinin süresinden sonra pişmanlıkla verildiği gerekçesiyle reddedilmiş. Kurum söz konusu işlemin kaldırılması istemiyle Gelir İdaresi Başkanlığına başvurmuş, başvurunun zımnen reddedilmesi üzerine de dava açılmış.
Vergi Mahkemesi, kanuni süresinden sonra pişmanlıkla verilen beyannamelerin vergi indiriminden yararlanma hakkına engel olmadığı gerekçesiyle, davacı kurumun mahsuben iade talebinin reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna vararak, davanın kabulüne karar vermiş. İstinaf başvurusunu inceleyen Bölge İdare Mahkemesinin başvuruyu reddeden kararı, temyiz talebini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi tarafından da uygun bulunarak temyiz istemi reddedilmiş ve Bölge İdare Mahkemesi kararı onanmış. (Danıştay Dördüncü Dairesi’nin 30.05.2023 tarih ve E:2020/6266 K:2023/2985 sayılı Kararı.)
Sistemsel sorunlar nedeniyle bir gün geç verilen beyanname vergiye uyumlu mükellef indirimine engel olur mu?
Dava konusu olayda, uyumlu mükellef indiriminden yararlanan ve indirim tutarının diğer vergilerden mahsuben iadesini talep eden kurumun talebi Vergi Dairesince, bir döneme ilişkin muhtasar beyannamenin bir gün geç verildiği gerekçesiyle reddedilmiş. Kurum söz konusu işlemin iptali istemiyle dava açmış.
Vergi Mahkemesi, bir döneme ilişkin muhtasar beyannamenin yasal sürenin son gününü takip eden ilk iş günü verildiği, beyanname vermeme kastının bulunmadığı, bu yükümlülüğün sistemsel bir sıkıntından kaynaklı olarak sehven yerine getirilemediği, ayrıca beyannameye istinaden tahakkuk eden vergilerin yasal süresi içerisinde ödendiği, kanuni süresinde verilen bir beyannameye ilişkin olarak kanuni süresinden sonra düzeltme amacıyla veya pişmanlıkla verilen beyannamelerin bu şartın ihlali sayılmadığına ilişkin düzenleme de nazara alındığında, beyannameyi süresinde vermekle beraber beyanname içeriğinde eksiklik ya da hata yapan mükelleflerin dahi vergi indiriminden faydalanabildiği, esasa etkili olmayan usule ilişkin eksikliklerin yasaların tanıdığı haklardan yararlanmaya engel olmayacağı, davacının vergiye uyumlu mükellef olarak kabulünün hukuk ve hakkaniyet gereği olduğu, aksi yönde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermiş.
İstinaf başvurusunu inceleyen Bölge İdare Mahkemesi’nin başvuruyu reddeden kararı, temyiz talebini inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesi tarafından da uygun bulunarak temyiz istemi reddedilmiş ve Bölge İdare Mahkemesi kararı onanmış. (Danıştay Dokuzuncu Dairesi’nin 12.10.2023 tarih ve E:2022/1647 K:2023/3605 sayılı Kararı.) Recep BIYIK
YENİ VERGİ YASA TEKLİFİ MECLİSE SUNULDU
"Vergi Kanunları ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi" 16/7/2024 tarihinde TBMM’ye sunulmuştur.
Kanun Teklifi, yürütme ve yürürlük maddeleri hariç 51 maddeden oluşmaktadır.
Kanun Teklifiyle, diğer bazı düzenlemeler yanında vergi kanununlarına ilişkin aşağıdaki düzenlemelerin yapılması öngörülmektedir.
- Yurt içi asgari kurumlar vergisi uygulaması getirilmesi,
- Küresel asgari vergi uygulamasının getirilmesi,
- Yatırım fon ve ortaklıklarında kurumlar vergisi istisnasının, fon ve ortaklıkların gayrimenkul kazançlarının en az % 50’sinin kâr olarak dağıtılması koşuluna bağlanması,
- Bazı ödemelerin gelir ve kurumlar vergisi tevkifatı kapsamına alınabilmesine yönelik Cumhurbaşkanına yetki verilmesi
- Yap işlet ve devret modeli kapsamında elde edilen kazançlardan %30 oranında kurumlar vergisi alınması,
- Ticari veya serbest meslek faaliyetleri yönünden mükellefiyeti olanların gerçek hasılatlarının tespitine yönelik vergi güvenlik müessesi oluşturulması,
- Teknogirişim şirketi niteliğini haiz işverenlerce hizmet erbabına pay senedi verilmek suretiyle sağlanan menfaatlerde ücret istisnası getirilmesi,
- Vergi aslının uzlaşma kapsamından çıkarılması,
- Usulsüzlük cezalarının artırılması,
- Özel usulsüzlük cezalarının artırılması,
- Deniz ve hava taşıma araçları için liman ve hava meydanlarında yapılan hizmetler iade hakkı tanınan istisnalardan çıkarılarak kısmi istisna kapsamına alınması,
- Bazı malların ithalatı ve yurt içi teslimindeki ithalat lehine olan uygulama farklılığının giderilmesi,
- Birleşme, devir ve bölünme işlemlerinde, devreden KDV ve iade hakkının zamanaşımına bağlı olmaksızın vergi incelemesi yoluyla yeni şirkete devrine izin verilmesi,
- Beş yıl süreyle indirilemeyen KDV’nin indirim hesabından çıkartılarak özel bir hesaba alınması ve gider olarak dikkate alınması,
- KDV iadelerindeki esas usulün vergi incelemesi olarak belirlenmesi,
- Serbest bölgelerde faaliyette bulunan işletmelere sağlanan kazanç istisnasının ihracat gelirleri ile sınırlandırılması,
- Vadesi geçmiş borcun bulunmadığına ilişkin belge arama zorunluluğu kapsamına mahkeme kararları ve icra dairelerinin ödeme veya icra emirleri üzerine yapılacak ödemelerin dâhil edilmesi,
- Yurt dışı çıkış harcının 500 TL olarak belirlenmesi,
- Bazı tütün mamullerinden alınmakta olan maktu vergi tutarına ilişkin asgari maktu vergi tutarının %20’sine kadar olan sınırlamanın kaldırılması.
A) KURUMLAR VERGİSİ KANUNUNDA YAPILMASI ÖNGÖRÜLEN DÜZENLEMELER
Yerel Asgari Kurumlar Vergisi Uygulamasının Getirilmesi
Bu Kanun Teklifinin 36 ncı maddesi ile Kurumlar Vergisi Kanununa eklenmesi öngörülen “Yurt içi asgari kurumlar vergisi” başlıklı 32/C maddesiyle, yurt içi asgari kurumlar vergisi uygulaması getirilmekte; Kurumlar vergisi mükelleflerinin ödeyecekleri kurumlar vergisinin, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancının %10’undan aşağı olamayacağı yönünde düzenleme yapılmaktadır.
Bu hesaplamada;
- Tam mükellef kurumlardan elde edilen iştirak kazançları istisnası,
- Emisyon primi kazanç istisnası,
- Sahip olunan taşınmazlardan elde edilen kazançlar dışında KVK 5/(d) bendinde sayılan yatırım fon ve ortaklıklarının istisna kazançları,
- Ristum istisnası,
- Fınansal kiralama şirketleri ve varlık kiralama şirketleri ile yapılan sat geri kirala işlemlerinden elde edilen kazançlara uygulanan istisna,
- Türk Uluslararası Gemi Siciline kayıtlı gemilerin işletilmesi ve devrinden elde edilen kazançlara uygulanan istisna ile
- Girişim sermayesi fonu indirimi ve korumalı işyeri indirimi
dikkate alınmayacaktır. Ayrıca, mikro ve küçük işletme tanımına giren kurumlar vergisi mükelleflerinin teknoloji geliştirme bölgesi kazanç istisnası ile aynı işletmelerin Ar-Ge ve tasarım indirimleri de hesaplamada kazançtan indirilecektir.
Maddedeki taşınmaz kazançları ibaresinden; taşınmaz alım satım kazançları, kira gelirleri, taşınmaza dayalı hakların devir ve temlikinden elde edilen kazançlar, taşınmaz inşaat projelerinden elde edilen gelirler, taşınmaz işletme gelirleri gibi doğrudan taşınmazlardan elde edilen gelir ve kazançların anlaşılması gerekmektedir.
Üzerinden %10 kurumlar vergisi hesaplanacak kurum kazancı olarak ticari bilanço karına veya zararına kanunen kabul edilmeyen giderlerin eklenmesi ve maddede öngörülen istisna ve indirimlerin düşülmesi suretiyle bulunan tutar dikkate alınacaktır.
Ayrıca,
- Payları Borsa İstanbul Pay Piyasasında ilk defa işlem görmek üzere en az %20 oranında halka arz edilen kurumların beş hesap dönemine ait kurum kazançlarına uygulanan iki puan indirim,
- İhracat yapan kurumların münhasıran ihracattan elde ettikleri kazançlarına uygulanan beş puan indirim ve
- Sanayi sicil belgesini haiz ve fiilen üretim faaliyetiyle iştigal eden kurumların münhasıran üretim faaliyetinden elde ettikleri kazançlarına uygulanan bir puan indirim nedeniyle ödenmeyen vergi ile
- Maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından alınan teşvik belgeleri kapsamındaki yatırıma katkı tutarları ile sınırlı olmak üzere, mükelleflerin kendi beyannameleri üzerinde Kurumlar Vergisi Kanununun 32/A maddesi hükmüne istinaden indirimli kurumlar vergisi uygulaması nedeniyle ödemedikleri kurumlar vergisi
asgari vergi hesaplaması nedeniyle ödenmesi gereken kurumlar vergisinden düşülebilecektir.
Küresel Asgari Vergi Uygulamasının Getirilmesi
Bu Kanunun Teklifinin 37 ila 50 inci maddeleriyle, farklı ülke uygulamaları ile OECD nezdinde yayımlanan Model Kurallar ve Rehberler de dikkate alınmak suretiyle, dünya genelinde elde ettikleri yıllık konsolide hasılatı 750 milyon Avro karşılığı Türk Lirasını aşan çok uluslu işletmelere asgari düzeyde kurumlar vergisi uygulanmasını amaçlayan düzenlemeler yapılmaktadır.
Bu bağlamda, anılan düzenleme kapsamında, mevcut düzenlemeler itibarıyla dört kısımdan oluşan Kurumlar Vergisi Kanununa “Yerel ve Küresel Asgari Tamamlayıcı Kurumlar Vergisi ve Geçici Maddeler” başlıklı beşinci kısım eklenmekte ve bu Kısımda Kanun kapsamına giren çok uluslu işletmelerin mükellefi oldukları yerel ve küresel asgari tamamlayıcı kurumlar vergisinin konusuna, mükelleflerine, matrahına, vergi oranına, istisna ve muafiyetlerine ve söz konusu verginin uygulanmasına yönelik diğer hususları içeren düzenlemelere yer verilmektedir.
- Düzenlemeye ilişkin detaylı bilgilendirme ilerleyen günlerde ele alınacak olup, kanun teklifinde yapılması öngörülen düzenlemeler özetle aşağıdaki gibidir:
- Nihai ana işletmesinin konsolide finansal tablosundaki yıllık konsolide hasılatı, gelirin raporlandığı hesap döneminden önceki dört hesap döneminin en az ikisinde 750 milyon Avro karşılığı Türk Lirası sınırını aşan çok uluslu işletme gruplarına ait bağlı işletmelerin ilgili hesap dönemindeki kazançları, yerel ve küresel asgari tamamlayıcı kurumlar vergisinin konusunu oluşturmaktadır.
- Hesap döneminin 12 aydan farklı olması durumunda, hesaplanan konsolide hasılatın bir yıla iblağ edilmesi ile tespit olunan tutar, bu kapsamdaki hasılat sınırının tespitinde dikkate alınacaktır.
- Çok uluslu işletme grupları için vergi yükü, her hesap dönemi için ülkesel bazda ayrı ayrı hesaplanacaktır.
- Çok uluslu işletme grubunun ülkesel bazlı vergi yükü hesaplamasında, o ülkede bulunan bağlı işletmelerin bir hesap dönemi için düzeltilmiş kapsanan vergileri dikkate alınacaktır.
- Bir bağlı işletmenin ilgili hesap dönemine ilişkin işletme bazlı kazanç veya zararı, fınansal muhasebe net kazanç veya zararına aşağıdaki düzeltmeler yapılarak tespit olunacaktır.
- Asgari kurumlar vergisi oranı %15’tir.
- Çok uluslu bir işletme grubunun her bir hesap dönemi için ülkesel bazlı vergi yükü; o ülkede bulunan bağlı işletmelerinin düzeltilmiş kapsanan vergilerinin toplamının, o ülkede bulunan bağlı işletmelerinin ülkesel bazlı kazanç toplamına bölünmesi suretiyle bulunmaktadır. Asgari kurumlar vergisi oranı ile ülkesel bazlı vergi yükü oranı arasındaki fark, küresel asgari tamamlayıcı kurumlar vergisi oranıdır. Ülkesel bazlı vergi yükünün asgari kurumlar vergisi oranını aşması halinde ise küresel asgari tamamlayıcı kurumlar vergisi hesaplanmayacaktır.
- Küresel asgari tamamlayıcı kurumlar vergisi, küresel asgari tamamlayıcı kurumlar vergisi matrahı üzerinden hesaplanır. Küresel asgari tamamlayıcı kurumlar vergisi matrahı ise net ülkesel bazlı kazanç toplamından; o ülkede bulunan bağlı işletmelerin çalışanlarının yıllık toplam brüt ücretlerinin %5’i ile maddi duran varlıklarının net defter değerinin %5’inin indirilmesi suretiyle tespit olunacaktır.
- Küresel asgari tamamlayıcı kurumlar vergisi, gelirin dahil edilmesi esası ve yetersiz vergilendirilmiş ödemeler esasına göre belirlenecektir.
- Gelirin dahil edilmesi esası kapsamında küresel asgari tamamlayıcı kurumlar vergisinin mükellefi, çok uluslu işletme gruplarına bağlı ve diğer ülkelerde yerleşik olan işletmelerin; Türkiye’de yerleşik nihai ana işletmesi, ara ana işletmesi veya kısmen sahip olunan ana işletmesidir.
- Küresel asgari tamamlayıcı kurumlar vergisinin vergilendirme dönemi hesap dönemidir. Kendilerine özel hesap dönemi tayin edilenlerin vergilendirme dönemi ise özel hesap dönemidir.
- Hesap dönemi, nihai ana işletmenin konsolide finansal tablolarının hazırlanmasına esas teşkil eden vergilendirme dönemidir.
- Küresel asgari tamamlayıcı kurumlar vergisi, mükelleflerin beyanı üzerine tarh olunur.
- Hesaplanan vergi, hesap döneminin kapandığı ayı izleyen on beşinci ayın son gününe kadar beyan edilir ve ödenir.
- 2024 hesap dönemi için maddi duran varlıkların net defter değerinin %7,8’i, bağlı işletmelerin çalışanlarının brüt ücretlerinin %9,8’i dikkate alınır. Bu oranlar; takip eden dört hesap dönemi boyunca %0,2, 2029 hesap döneminden itibaren dört hesap dönemi boyunca da her hesap dönemi için bağlı işletmelerinin çalışanlarının brüt ücretleri için %0,8, maddi duran varlıklar için ise %0,4 azaltılarak uygulanır.
- Çok uluslu işletme grubunun; ülkesel bazlı yıllık ortalama hasılatı 10 milyon Avro karşılığı Türk lirasından ve ülkesel bazlı yıllık ortalama kazancı 1 milyon Avro karşılığı Türk lirasından az ise bu ülkede bulunan bağlı işletmelerin küresel asgari tamamlayıcı kurumlar vergisi, ilgili hesap dönemi için sıfır olarak kabul edilebilir.
- Yerel asgari tamamlayıcı kurumlar vergisinin mükellefi, çok uluslu işletme gruplarına bağlı ve Türkiye’de yerleşik olan; bağlı işletmeler ve iş ortaklıklarıdır.
- Yerel asgari tamamlayıcı kurumlar vergisinin vergilendirme dönemi hesap dönemidir. Kendilerine özel hesap dönemi tayin edilenlerin vergilendirme dönemi ise, özel hesap dönemidir.
- Yerel asgari tamamlayıcı kurumlar vergisi, mükelleflerin beyanı üzerine tarh olunur.
- Hesaplanan vergi, hesap döneminin kapandığı ayı izleyen on ikinci ayın birinci gününden son gününe kadar beyan edilir ve ödenir.
Yatırım Fon ve Ortaklıklarında Kurumlar Vergisi İstisnasının, Fon ve Ortaklıkların Gayrimenkul Kazançlarının En Az % 50’sinin Kâr Olarak Dağıtılması Koşuluna Bağlanması
Bilindiği üzere, Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde sayılan fon veya ortaklıkların kazançları Türkiye’de kurulmuş olmaları şartıyla kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.
Bu Kanun Teklifinin 32 nci maddesiyle Kurumlar Vergisi Kanununun “İstisnalar” başlıklı 5 inci maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle, taşınmazlara yatırım yapan fon ve ortaklıkların, ticari mal niteliğinde olanlar dahil sahip oldukları taşınmazlardan elde ettikleri kazançların %50’sinin, maddede öngörülen süre içerisinde ortaklarına kar payı olarak dağıtmaları istisnanın temel koşulu olarak düzenlenmektedir.
Maddedeki taşınmaz kazançları ibaresinden; taşınmaz alım satım kazançları, kira gelirleri, taşınmaza dayalı hakların devir ve temlikinden elde edilen kazançlar, taşınmaz inşaat projelerinden elde edilen gelirler, taşınmaz işletme gelirleri gibi doğrudan taşınmazlardan elde edilen gelir ve kazançların anlaşılması gerekmektedir.
Kar dağıtımına konu kazanç bahse konu taşınmazlardan elde edilen kazançlara yönelik olup bu gelirler dışındaki kazançların dağıtım zorunluluğu bulunmamaktadır. Kar dağıtım şartının sağlanmaması durumunda taşınmaz gelirleri dahil diğer tüm gelirler için istisnadan yararlanılamayacaktır.
Faaliyet alanı gereği portföyüne veya aktifine taşınmaz dahil edemeyen ve inşaat projeleri yapamayan fon ve ortaklıkların bahse konu gelirleri bulunmayacağından, bu fon ve ortaklıklar için kar dağıtımı şartı aranmayacaktır.
Ayrıca, yapılan düzenleme ile kar dağıtım şartını sağlamayan ve bu nedenle istisnadan faydalanamayan yatırım fon ve ortaklıklarından kar payı elde eden kuramların, iştirak kazançları istisnasından faydalanabilmesine imkan sağlanmaktadır.
Bazı Ödemelerin Gelir ve Kurumlar Vergisi Tevkifatı Kapsamına Alınabilmesine Yönelik Cumhurbaşkanına Yetki Verilmesi
Bu Kanunun Teklifinin 33 üncü maddesi ile Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle, 6563 sayılı Kanun kapsamında, elektronik ticaret pazar yerlerinde elektronik ticaret hizmet sağlayıcılarının mal veya hizmetlerinin teminine yönelik sözleşme yapılmasına ya da sipariş verilmesine imkân sağlayan aracı hizmet sağlayıcılarının ve elektronik ticaret aracı hizmet sağlayıcılarının, mezkur Kanun hükümlerine göre faaliyette bulunan hizmet sağlayıcılarına ve elektronik ticaret hizmet sağlayıcılarına faaliyetleri dolayısıyla yaptıkları ödemeler vergi kesintisi kapsamına alınmaktadır.
Ayrıca, maddede yapılan diğer bir düzenleme ile mal ve hizmet alımlarına ilişkin tam mükellef kuramlara yapılan ödemeler üzerinden Cumhurbaşkanınca belirlenen sektör ve faaliyet konuları dikkate alınarak vergi tevkifatı yapılması öngörülmektedir.
Benzer şekilde, yine aynı Kanun Teklifinin 34 üncü maddesi ile Kurumlar Vergisi Kanununun “Dar mükellefiyette vergi kesintisi” başlıklı 30 uncu maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle, 6563 sayılı Kanun kapsamında, elektronik ticaret pazar yerlerinde elektronik ticaret hizmet sağlayıcılarının mal veya hizmetlerinin teminine yönelik sözleşme yapılmasına ya da sipariş verilmesine imkân sağlayan aracı hizmet sağlayıcılarının ve elektronik ticaret aracı hizmet sağlayıcılarının, mezkur Kanun hükümlerine göre faaliyet gösteren ve Türkiye’de işyeri veya daimi temsilcisi bulunan dar mükellef hizmet sağlayıcılarına ve elektronik ticaret hizmet sağlayıcılarına faaliyetleri dolayısıyla yaptıkları ödemeler vergi kesintisi kapsamına alınmaktadır.
Ayrıca, maddede yapılan diğer bir düzenleme ile mal ve hizmet alımlarına ilişkin dar mükellef kurumlara yapılan ödemeler üzerinden Cumhurbaşkanınca belirlenen sektör ve faaliyet konuları dikkate alınarak vergi tevkifatı yapılması öngörülmektedir.
Yap İşlet ve Devret Modeli kapsamında elde edilen kazançlardan %30 oranında kurumlar vergisi alınması
Bu Kanun Teklifinin 35 inci maddesi ile Kurumlar Vergisi Kanununun “Kurumlar vergisi ve geçici vergi oranı” başlıklı 32 nci maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle, 3996 sayılı Kanuna göre yap-işlet-devret modeli çerçevesinde gerçekleştirilen projeler ile 6428 sayılı Kanuna göre kamu özel iş birliği modeli çerçevesinde yürütülen projelerde faaliyette bulunan kurumların kazançları üzerinden %30 oranında kurumlar vergisi alınması düzenlenmektedir. Bu düzenleme ile anılan kurumların münhasıran bu faaliyetlerinden elde ettikleri kazançlara değil; tüm faaliyet kazançlarına bu oranın uygulanması sağlanmaktadır. Değişiklik hükmü söz konusu Kanunlara göre düzenlenen sözleşmelere doğrudan taraf olan kurumlar için geçerli olup, taşeron sözleşmeleriyle alt yüklenicilerin bu kapsamda yürüttükleri faaliyetlerden elde ettikleri kazançlarında, kurumlar vergisi oranına yönelik genel hükümler geçerli olacaktır.
B) GELİR VERGİSİ KANUNUNDA YAPILMASI ÖNGÖRÜLEN DÜZENLEMELER
Ticari veya Serbest Meslek Faaliyetleri Yönünden Mükellefiyeti Olanların Gerçek Hasılatlarının Tespitine Yönelik Vergi Güvenlik Müessesi İhdas Edilmesi
Bu Kanun Teklifinin 3 üncü maddesi ile Gelir Vergisi Kanununun mülga 69 uncu maddesi “Ticari ve mesleki kazançlarda günlük hasılat tespiti ve gelir vergisi matrahının belirlenmesi” başlığıyla yeniden düzenlenerek, mükellefler nezdinde yapılacak yoklamalar neticesinde tespit edilen günlük hasılat tutarlarının ortalaması alınarak mükelleflerin aylık ve yıllık hasılat tutarları tespit edilecektir. Bu şekilde tespit edilen hasılat tutarları ile mükelleflerin faaliyette bulundukları döneme ilişkin beyan ettikleri hasılat tutarları karşılaştırılacak ve karşılaştırma sonucu bulunan farkın %20’den fazla olması durumunda mükellefler, Vergi Usul Kanununda yer alan “izaha davet müessesesi” kapsamında izaha davet edilecektir.
Bu düzenleme, kurumlar vergisi mükellefleri hakkında da uygulanacaktır.
Ayrıca, Cumhurbaşkanına %20 oranını artırma ve azaltma, Hazine ve Maliye Bakanlığına, maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirleme yetkisi verilmektedir.
Teknogirişim Şirketi Niteliğini Haiz İşverenlerce Hizmet Erbabına Pay Senedi Verilmek Suretiyle Sağlanan Menfaatlerde Ücret İstisnası Getirilmesi
Bu Kanun Teklifinin 2 nci maddesi ile Gelir Vergisi Kanununun mülga 17 nci maddesi yeniden düzenlenerek, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca belirlenen kriterlere göre teknogirişim şirketi niteliğini haiz işverenlerce hizmet erbabına bedelsiz veya indirimli olarak verilen ve ücret niteliğinde kabul edilen pay senetlerinin, verildiği tarihteki rayiç değerinin o yıldaki bir yıllık brüt ücret tutarını aşmayan kısmı gelir vergisinden istisna edilmesi öngörülmektedir.
C) VERGİ USUL KANUNUNDA YAPILMASI ÖNGÖRÜLEN DÜZENLEMELER
Sahte Belge Düzenlemek Amacıyla Mükellefiyet Tesis Ettirdiği Tespit Edilip Mükellefiyeti Terkin Edilenlerin Teminat Uygulamasında Değişiklik Yapılması
Bilindiği üzere, Vergi Usul Kanunu'nun “teminat Uygulaması” başlıklı 153/A maddesinde, başkaca bir ticari, zirai ve mesleki faaliyeti olmadığı halde münhasıran sahte belge düzenlemek amacıyla mükellefiyet tesis ettirdiği tespit edilip mükellefiyeti terkin edilenlerin; yeniden mükellefiyet tesis edilebilmesi için işe başlama bildiriminde bulunanların ve mükellefiyeti terkin edilenlerin tüm vergi borçlarının ödenmiş ve belirlenen tutarda teminat verilmiş olması aranmaktadır.
Söz konusu maddenin 3 ve 4 üncü fıkralarında yer alan; verilen sürede yükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde istenilen teminat tutarının teminat alacağı olarak tahakkuk ettirilmesi ve tahakkuk ettirilen teminat alacağının gecikme zammı tatbik edilerek takip ve tahsiline yönelik hükümler ise Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmişti.
Bu Kanun Teklifinin 5 inci maddesi ile Vergi Usul Kanununun 153/A maddesi, AYM Kararı dikkate alınarak yeniden düzenlenmektedir. Buna göre;
- Madde kapsamındaki mükelleflerden istenilecek teminatın üst sınırı belirlenmekte (10 milyon Türk Lirasından fazla olmamak üzere düzenlenmiş olan sahte belgelerde yer alan toplam tutarın % 10'u tutarında),
- Üçüncü ve dördüncü fıkralar kapsamında istenilen teminatın verilme süresi 30 günden 60 güne çıkarılmakta,
- Üçüncü fıkra kapsamında yükümlülüklerini öngörülen şekilde yerine getiren mükelleflere teminatın iade edilmesi ve birinci fıkrada sayılan kişilerin teminat isteme tarihi itibari ile tahakkuk etmiş tüm vergi borçlarından sorumlu olmamaları sağlanmaktadır.
Ayrıca, madde metnindeki Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği hükümlere atıf yapan veya bu hükümlerle ilişkili olan hükümler de madde metninden çıkarılmaktadır.
Elektronik ticaret dahil olmak üzere internet ve diğer dijital ortamlarda hizmet sağlayıcılara ve aracılara bildirim verme yükümlülüğü
Bu Kanunun 6 ncı maddesi ile Vergi Usul Kanununun “Yetki” başlıklı mükerrer 257 nci maddesinde yapılması öngörülen düzenlemeyle, Hazine ve Maliye Bakanlığına, elektronik ticaret dahil olmak üzere internet ve diğer dijital ortamların reklam, ilan, satış ve kiralama gibi ticari amaçlarla kullanıldığı durumlarda vergi güvenliğini sağlamak amacıyla çeşitli hizmet sağlayıcılara ve aracılara bildirim verme yükümlülüğü getirebilmesine ilişkin düzenleme yapılmaktadır.
Kıymetli Madenlerin Değerleme İşlemlerinde Değerleme Ölçüsü Olarak Borsa Rayicinin Kullanılabilmesi
Bu Kanunun 7 nci maddesi ile Vergi Usul Kanununun “Borsa Rayici” başlıklı 263 üncü maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle, kıymetli madenler borsasında işlem gören kıymetli madenlerin değerleme işlemlerinde değerleme ölçüsü olarak borsa rayicinin kullanılabilmesi sağlanmaktadır.
Ayrıca yine bu Kanunun 8 inci maddesi ile Vergi Usul Kanununa “Kıymetli madenler” başlıklı 274/A maddesi eklenerek, kıymetli maden üretim ve alım-satımı ile iştigal eden mükelleflerin aktiflerinde ticari mal olarak kayıtlı olanlar hariç olmak üzere, mükelleflerin aktiflerinde tasarruf amacıyla tutmuş oldukları kıymetli madenler ile kıymetli maden ile olan alacak ve borçların borsa rayiciyle değerlenmesi sağlanmaktadır.
Dolayısı ile kıymetli madenlere dayalı fiziki ya da kaydi olarak açılan mevduat hesapları ile kredi hesapları da borsa rayici ile değerlenecektir.
Kayıt Dışı Faaliyette Bulunanlara Kesilecek Vergi Ziyaı Cezasının Artırılması
Bu Kanunun 9 uncu maddesi ile Vergi Usul Kanununun “Vergi Ziyaı Cezası” başlıklı 344 üncü maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle, mükellefiyet tesis ettirmeksizin kayıt dışı faaliyette bulunmak suretiyle vergi ziyama sebebiyet verilmesi durumunda, kesilecek vergi ziyaı cezasının %50 artırımlı uygulanması düzenlenmektedir.
Usulsüzlük Cezalarının Artırılması
Bu Kanunun 10 uncu maddesi ile Vergi Usul Kanununun “Usulsüzlük Dereceleri ve Cezaları” başlıklı 352 nci maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle usulsüzlük cezaları artırılmaktadır.
Özel Usulsüzlük Cezalarının Artırılması
Bu Kanunun 11 inci maddesi ile Vergi Usul Kanununun “Özel Usulsüzlükler ve Cezaları” başlıklı 353 üçüncü maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle özel usulsüzlük cezaları artırılmaktadır.
Ayrıca, yapılan düzenlemeyle, bir takvim yılı içerisinde mezkûr Kanunun 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (2) numaralı bentleri uyarınca birden fazla özel usulsüzlük cezası kesilmesi durumunda caydırıcılığı artırmak amacıyla artan ceza uygulamasının getirilmesi amaçlanmıştır.
Örneğin, vergi idaresi tarafından yapılan ilk tespitte mükellef tarafından iki adet ödeme kaydedici cihaz fişinin düzenlenmediği anlaşılmıştır. Buna göre mükellef hakkında iki adet 10.000 Türk lirası özel usulsüzlük cezası kesilecektir. Aynı takvim yılı içerisinde aynı mükellef hakkında yapılan tespitte mükellefin üç adet ödeme kaydedici cihaz fişi, bir adet fatura düzenlemediği tespit edilmiştir. Buna göre mükellef hakkında aynı takvim yılı içerisinde fatura yönünden birinci tespit yapılması nedeniyle 10.000 Türk lirasından az olmamak suretiyle fatura bedelinin %10’u nispetinde özel usulsüzlük cezası, ödeme kaydedici cihaz fişi yönünden ise ikinci tespit yapılması nedeniyle üç adet 20.000 Türk lirası özel usulsüzlük cezasının kesilmesi söz konusu olacaktır.
Yine Vergi Usul Kanununa göre düzenlenmesi gereken belgeler yerine Kanunda yer almayan belgelerin düzenlenmesi durumunda kesilecek cezalar artırımlı olarak uygulanacaktır.
Ayrıca bu belgeleri almak zorunda olanlara da ceza kesilmesi yönünde düzenleme yapılmakta, ancak, 5 iş günü içinde belge düzenlenmediğini idareye bildiren alıcılara ceza kesilmeyeceği düzenlenmektedir.
Damga vergisi ödenmemiş kağıtları işleme koyan noterler adına kesilecek asgari özel usulsüzlük cezası tutarı artırılması
Bu Kanunun 12 nci maddesi ile Vergi Usul Kanununun “Damga Vergisinde” başlıklı 355 inci maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle damga vergisi ödenmemiş kağıtları işleme koyan noterler adına kesilecek asgari özel usulsüzlük cezası tutarı artırılmaktadır.
Bilgi Verme Yükümlülüğüne Uymayanlara İlişkin Kesilen Özel Usulsüzlük Cezalarının Artırılması
Bu Kanunun 13 üncü maddesi ile Vergi Usul Kanununun “Bilgi vermekten çekinenler ile 107/A, mükerrer 242, 256, 257, mükerrer 257 nci madde ve Gelir Vergisi Kanununun 98/A maddesi hükmüne uymayanlar için ceza” başlıklı mükerrer 355 inci maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle, bu madde kapsamında kesilen özel usulsüzlük cezaları artırılmaktadır.
Ayrıca, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmaların bilgi değişimi hükümleri kapsamında bilgi toplanmasını amaçlayan bir düzenleme olan 213 sayılı Kanunun 152/A maddesi uyarınca getirilen zorunluluklara uymayanlara özel usulsüzlük cezası kesilebilmesi amacıyla madde hükmüne ekleme yapılmıştır.
Buna ek olarak, maddeyle yapılması öngörülen değişiklikle, elektronik ticaretin yanı sıra internet dâhil olmak üzere her türlü dijital ortamın reklam, ilan, satış ve kiralama gibi iktisadi ve ticari amaçlarla kullanıldığı hallerde vergi güvenliğini sağlamak amacıyla kendisine bilgi verme yükümlülüğü getirilenlerin, bu yükümlülüklerine ilişkin olarak bildirimde bulunmamaları ya da bildirimlerini eksik veya yanıltıcı bir şekilde yapmaları durumunda uygulanması gereken özel usulsüzlük cezasının, bu mükelleflerin ekonomik ve ticari büyüklükleri ile orantılı olması düzenlenmektedir. Örneğin, madde hükmü gereğince bildirim yükümlülüğü bulunan birinci sınıf tüccar, 100 adet ilan bilgisini bildirmesi gerekirken yaptığı 1 adet bildirim ile 70 adet ilan bilgisi bildirmiştir. Buna göre, bildirim görevini eksik yerine getiren mükellef adına, bildirilmeyen her bir ilan bilgisi için ayrı ayrı olmak üzere (30 adet) Kanunun mükerrer 355 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde belirtilen miktarda özel usulsüzlük cezası kesilecektir.
Bunun yanı sıra, yapılan düzenlemeyle tevsik zorunluluğu kapsamında olup da bu zorunluluğa uymayanlara uygulanan özel usulsüzlük cezasının artırılması ve bu zorunluluğa uymadan ödeme yapanların, durumu beş iş günü içerisinde idarenin bilgisine girmeden bildirmesi durumunda bu kimselere ceza kesilmemesi düzenlenmektedir.
Mükelleflerin mal teslimi veya hizmet ifalarına ilişkin tahsilatlarının, kendi adına kayıtlı hesaplar yerine, başka kişiler adına kayıtlı hesaplar aracılığıyla yapılması durumunda, başkalarının hesabını kullanan ve kendi hesabını kullandıranlara özel usulsüzlük cezası kesilmesi öngörülmektedir. Kişiler adına kayıtlı hesap olmaksızın isim, kimlik numarası ve benzeri yöntemler aracılığıyla yapılan tahsilatlar için de aynı ceza uygulanacaktır.
Benzer bir şekilde, mal teslimi veya hizmet ifaları için kredi kartı, banka kartı, ön ödemeli kart, karekod, elektronik cüzdan ve benzeri ödeme araçları kullanılarak yapılan tahsilatları, başka mükelleflerin veya mükellef olmayanların elektronik cihazları/sistemleri (POS ve benzeri cihazlar) aracılığıyla yapanlara ve bu elektronik cihazları/sistemleri kullandıranlara özel usulsüzlük cezası getirilmektedir.
Ayrıca, Anayasa Mahkemesi Vergi Usul Kanununun 153/A maddesinin teminat tahakkuku ve tahakkuk eden teminatın gecikme zammı tatbik edilerek mükelleften takip ve tahsilinin düzenlendiği üçüncü fıkrasının ikinci ve üçüncü cümleleri ile dördüncü fıkrasının üçüncü ve dördüncü cümlelerinin iptallerine karar vermiştir. Bu bakımdan Kanun hükmü gereğince istenilen teminatı vermeyenlere veya tamamlamayanlara ceza uygulaması getirilmektedir.
Yine maddeyle, gerek 3100 sayılı Kanun gerekse 213 sayılı Kanun uyarınca vergi güvenliğinin sağlanması amacıyla kullanılma zorunluluğu getirilen cihaz ve sistemler ile nitelikleri belirlenen ya da onaylanan elektrikli, elektronik, manyetik ve benzeri cihazlar ve sistemleri üreten, ithal eden, bu cihazlara çeşitli hizmetler veren ödeme kaydedici cihaz üreticisi veya ithalatçıları ile bu cihazlara ilişkin hizmet veren güvenli servis sağlayıcıları, bankalar, elektronik para kuruluşları, ödeme kuruluşları, şarj ağı işletme lisansı sahipleri ve elektronik defter, belge ve kayıtların oluşturulması, imzalanması, iletilmesi ve saklanması hususlarından herhangi biri için hizmet verme konusunda yetkilendirilenler ile sipariş, satış, muhasebe, stok takip vb. programları kullandıran, teslim eden veya satan mükelleflere ilişkin olarak bunlar tarafından yapılması, yapılmaması ya da yerine getirilmesi gereken hususlara aykırı davrananlara, bunların ekonomik ve ticari büyüklüklerine uygun olacak şekilde özel usulsüzlük cezası kesilmesi için düzenleme yapılması öngörülmektedir.
Son olarak, maddenin sonuna eklenen fıkra ile tek bir fiilin, Kanunun mükerrer 355 inci maddesinde yer alan özel usulsüzlük cezasını istilzam eden birden fazla cezayı gerektirmesi halinde bu cezalardan en ağırının kesilmesine ilişkin düzenleme yapılması amaçlanmıştır.
Vergi Aslının Uzlaşma Kapsamından Çıkarılması
Uzlaşma müessesesi kapsamında mükellefler ikmalen, re'sen veya idarece tarh edilen vergilerle bunlara ilişkin vergi ziyaı cezaları, vergi incelemesine dayanılarak tarh edilecek vergiler ve bunlara ilişkin kesilecek vergi ziyaı cezaları ile kanunla belirlenen tutarı aşan usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları için uzlaşma talebinde bulunabilmektedir.
Bu Kanunun 14 üncü maddesi ile Vergi Usul Kanununun; “Özel Ödeme Zamanları” başlıklı 112 nci maddesinde, “Vergi Ziyaı, Usulsüzlük ve Özel Usulsüzlük Cezalarında İndirme” başlıklı 376 ıncı maddesinde yapılması öngörülen değişikliklerle, Vergi Usul Kanununda yer alan uzlaşma müessesesinde vergi aslı uzlaşma kapsamından çıkarılmaktadır.
Arıca yapılan düzenleme ile vergi aslına ilişkin hükümlerin Kanunun ilgili maddelerinden çıkarılması amacıyla; aynı kanununun “Uzlaşmanın Konusu, Kapsamı, Komisyonlar ve Şekli” başlıklı ek 1 inci maddesinde, “Uzlaşma ve Vergi Mahkemelerinde Dava Açma” başlıklı ek 7 nci maddesinde, “Ödeme” başlıklı ek 8 inci maddesinde, “Uzlaşma ve Cezalarda İndirme” başlıklı ek 9 uncu maddesinde ve “Tarhiyat Öncesi Uzlaşma” başlıklı ek 11 inci maddesinde değişiklik yapılmaktadır.
Diğer taraftan, yine bu Kanunun teklifinin 16 ncı maddesi ile Kanunun yayımından önce yapılmış uzlaşma başvurularının değişiklik öncesi hükümlere göre sonuçlandırılmasına yönelik düzenleme yapılmaktadır.
Ç) KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNUNDA YAPILMASI ÖNGÖRÜLEN DÜZENLEMELER
Deniz ve Hava Taşıma Araçları için Liman ve Hava Meydanlarında Yapılan Hizmetler İade Hakkı Tanınan İstisnalardan Çıkarılarak Kısmi İstisna Kapsamına Alınması
Bilindiği üzere, deniz ve hava taşıma araçları için liman ve hava meydanlarında yapılan hizmetler için KDV istisnası uygulanmaktadır.
Bu Kanunun 17 nci maddesi ile Katma Değer Vergisi Kanununun “Araçlar, kıymetli maden ve petrol aramaları ile ulusal güvenlik harcamaları ve yatırımlarda istisna” başlıklı 13 üncü maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle, deniz ve hava taşıma araçları için liman ve hava meydanlarında yapılan hizmetlerde uygulanan KDV istisnasında; gezi, eğlence, spor ve amatör balıkçılık gibi faaliyetlerde kullanılan araçların, özel tekne ve yatların, deniz taşıma aracı olarak kabul edilmeyeceği düzenlenmektedir.
Ayrıca yine bu Kanunun 21 inci maddesi ile Katma Değer Vergisi Kanununun “İstisna Edilmiş İşlemlerde İndirim” başlıklı 32 nci maddesinde yapılan düzenlemeyle, deniz ve hava taşıma araçları için liman ve hava meydanlarında yapılan hizmetler iade hakkı tanınan istisnalardan çıkarılarak kısmi istisna kapsamına alınmak suretiyle, bu istisna nedeniyle yüklenilen KDV’nin, gelir veya kurumlar vergisinin tespitinde gider veya maliyet olarak dikkate alınması düzenlenmektedir.
Bazı malların ithalatı ve yurt içi teslimindeki ithalat lehine olan uygulama farklılığının giderilmesi
KDV Kanunu uyarınca, ulusal güvenlik kuruluşlarına milli savunma ve iç güvenlik ihtiyaçları için yapılan teslim ve hizmetler ile engellilerin eğitimleri, meslekleri ve günlük yaşamları için özel olarak üretilmiş her türlü araç-gereç ve özel bilgisayar programlarının teslimi KDV’den istisna olup bu malların yurt içi teslimlerinde uygulanan mevcut istisnalar aynı şekilde söz konusu malların ithalatında da uygulanmaktadır.
Ancak 4458 sayılı Gümrük Kanununun 167 nci maddesi uyarınca ithal edilecek bazı mallar ile taşıt araçları bakımından ithalatta ilave bir istisna uygulanması, bu malların ithalatını teşvik edici, yurt içi alımlarını ise caydırıcı mahiyettedir.
Bu Kanun Teklifinin 18 inci maddesi ile Katma Değer Vergisi Kanununun 16 ncı maddesinde yapılması öngörülen düzenlemeyle, belirtilen malların ithalatı ve yurt içi teslimindeki ithalat lehine olan uygulama farklılığı giderilmekte ve KDV Kanunundaki mevcut istisna devam ettirilmektedir.
Ayrıca yine bu Kanun Teklifinin 26 ncı maddesi ile benzer bir düzenleme Özel Tüketim Vergisi Kanunu için de yapılmaktadır.
Birleşme, devir ve bölünme işlemlerinde, devreden KDV ve iade hakkının zamanaşımına bağlı olmaksızın vergi incelemesi yoluyla yeni şirkete devrine izin verilmesi
Mevcut uygulamada şirketlerin birleşme, devir ve bölünme işlemleri dolayısıyla faaliyetini bırakan, bölünen veya infisah eden mükelleflerce yüklenilen ve indirilemeyen vergiler, faaliyete başlayan veya devir ve bölünme sonrasında devredilen veya bölünen kurumların varlıklarını devralan mükellefler tarafından indirim konusu yapılabilmektedir.
Bu Kanunun 19 uncu maddesi ile Katma Değer Vergisi Kanununun istisnalara ilişkin 17 nci maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle, faaliyetini bırakan, bölünen veya infisah eden mükelleflerin bünyesinde bulunan söz konusu sonraki döneme devreden KDV tutarlarının devralan şirkette indirilecek KDV olarak kullanılabilmesi için, bu KDV’nin doğruluğuna ilişkin gerekli incelemenin Vergi Usul Kanununda düzenlenen zamanaşımı süreleri ile bağlı olmaksızın yapılması ve inceleme sonucuna göre indirim hakkının verilmesi düzenlenmektedir.
Beş Yıl Süreyle İndirilemeyen KDV’nin İndirim Hesabından Çıkartılarak Özel Bir Hesaba Alınması ve Gider Olarak Dikkate Alınması
Bilindiği üzere, katma değer vergisi uygulamasında mükelleflerin mal ve hizmet alımları nedeniyle yüklendiği KDV’nin ilgili dönemde indirilememesi halinde, bu KDV tutarı sonraki döneme devretmekte ve devreden bu KDV’nin indiriminde herhangi bir süre sınırı bulunmamaktadır.
Bu Kanun Teklifinin 20 ve 23 üncü maddeleri ile Katma Değer Vergisi Kanununun “İndirilemeyecek Katma Değer Vergisi” başlıklı 30 uncu ve “Verginin Gider Kaydedilemeyeceği” başlıklı 58 inci maddelerinde yapılması öngörülen değişiklikle, beş takvim yılı veya daha fazla süreyle devreden KDV tutarlarının, indirim KDV hesaplarından çıkarılarak özel bir hesaba alınması, mükellefin talebine bağlı olarak yapılacak vergi incelemesi sonucuna göre gelir veya kurumlar vergisinin tespitinde gider olarak dikkate alınması düzenlenmektedir.
KDV iadelerindeki esas usulün vergi incelemesi olarak belirlenmesi
Bilindiği üzere, KDV mükelleflerin iade talepleri işlem türlerine göre vergi inceleme raporu veya yeminli mali müşavir (YMM) raporu ile yerine getirilmekte; mükellefler tarafından teminat verilmesi halinde de teminat vergi inceleme raporu veya YMM raporu sonucuna göre çözülmektedir.
Mükelleflerin iade taleplerine ilişkin eksiklik bulunması halinde haksız KDV iadesine sebebiyet verilmemesi amacıyla iade, inceleme sonucuna göre yapılmaktadır. Bu sürecin mükellefler tarafından yargıya intikal ettirilmesi üzerine mahkemeler tarafından vergi incelemesinin KDV iade yöntemi olarak Kanunda açıkça belirlenmediği gerekçesiyle, inceleme sonucu beklenmeksizin KDV iadesinin yerine getirilmesine karar verilmektedir.
Bu Kanunun 22 nci maddesi ile Katma Değer Vergisi Kanununun “Yetki” başlıklı 36 ncı maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle, KDV iadelerindeki esas usul, vergi incelemesi olarak belirlenmektedir.
Yabancı Devlet Kurum ve Kuruluşları Tarafından Deprem Nedeniyle Yapılacak Yardımlara KDV İstisnası Sağlanması
Bu Kanunun 24 üncü maddesi ile Katma Değer Vergisi Kanununa eklenmesi öngörülen geçici 45 inci maddeyle, genel bütçeli kamu idarelerine bağışlanmak üzere, konut, iş yeri, okul, öğrenci yurdu, hastane, ibadethane, kültür ve sanat merkezi, kütüphane gibi taşınmazların inşasına ilişkin yabancı devlet kurum ve kuruluşlarına 1/1/2024 tarihinden itibaren yapılan teslim ve hizmetler ile bu yerlerde genel bütçeli kamu idarelerine bağışlanacak konutların yabancı devlet kurum ve kuruluşlarına teslimi 31/12/2025 tarihine kadar katma değer vergisinden istisnası sağlanması düzenlenmektedir.
D) SERBEST BÖLGE KANUNUNDA YAPILMASI ÖNGÖRÜLEN DÜZENLEME
Serbest Bölgelerde Faaliyette Bulunan İşletmelere Sağlanan Kazanç İstisnasının İhracat Gelirleri İle Sınırlandırılması
Serbest bölgelerdeki üretim faaliyetlerinden elde edilen kazançların tamamı, üretilen ürünlerin yurt içine ya da yurt dışına satılıp satılmadığına bakılmaksızın kurumlar vergisinden istisnadır.
Bu Kanunun 25 inci maddesiyle, Serbest Bölgeler Kanununun geçici 3 üncü maddesinde yapılması öngörülen düzenlemeyle, serbest bölgelerde faaliyet gösteren kurumların münhasıran yurt dışına yaptıkları satışlardan (ihracattan) elde ettikleri kazançların istisna olması, yurt içine yaptıkları satışlardan elde edilen kazançlara tanınan istisnanın ise kaldırılması düzenlenmektedir.
E) AMME ALACAKLARININ TAHSİL USULÜ HAKKINDA KANUNDA YAPILMASI ÖNGÖRÜLEN DÜZENLEME
Vadesi Geçmiş Borcun Bulunmadığına İlişkin Belge Arama Zorunluluğu Kapsamına Mahkeme Kararları ve İcra Dairelerinin Ödeme veya İcra Emirleri Üzerine Yapılacak Ödemelerin Dâhil Edilmesi
Bu Kanunun Teklifinin 1 inci maddesi ile Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 22/A maddesinde öngörülen değişiklikle, bazı ödeme ve işlemler sırasında Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine vadesi geçmiş borcun bulunmadığına ilişkin belge arama zorunluluğu getirilmesine ilişkin düzenleme kapsamına, mahkeme kararları ve icra dairelerinin ödeme veya icra emirleri üzerine yapılacak ödemeler dâhil edilmektedir.
F) ÖZEL TÜKETİM VERGİSİ KANUNUNDA YAPILMASI ÖNGÖRÜLEN DÜZENLEME
Bazı tütün mamullerinden alınmakta olan maktu vergi tutarına ilişkin asgari maktu vergi tutarının %20’sine kadar olan sınırlamanın kaldırılması
Bu Kanunun Teklifinin 27 nci maddesi ile ÖTV Kanununun “Oran veya tutar” başlıklı 12 nci maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle, ÖTV Kanununa ekli (III) sayılı listenin (B) cetvelinde yer alan bazı tütün mamullerinden alınmakta olan maktu vergi tutarına ilişkin asgari maktu vergi tutarının %20’sine kadar olan sınırlama kaldırılarak, birim ambalajda bulunan mamul için alınacak asgari maktu vergi tutarı kadar maktu vergi alınabilmesine ilişkin yetki düzenlenmesi yapılmaktadır.
G) YURT DIŞINA ÇIKIŞ HARCI HAKKINDA KANUNUNDA YAPILMASI ÖNGÖRÜLEN DÜZENLEME
Yurt Dışı Çıkış Harcının 500 TL Olarak Belirlenmesi
Bu Kanun Teklifinin 51 inci maddesi ile Yurt Dışına Çıkış Harcı Hakkında Kanun ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 1 inci maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle, yurt dışına çıkış harcı 500 lira olarak belirlenmekte ve bu tutarın her yıl yeniden değerleme oranında artırılması düzenlenmektedir.verginet.net
Söz konusu Kanun Teklifine aşağıdaki bağlantı yoluyla ulaşabilirsiniz.
Uzlaşma
A.GİRİŞ
Vergi hukukunda henüz yargıya intikal etmemiş uyuşmazlıkların idari çözüm yöntemlerini hataların düzeltilmesi, şikâyet yoluyla müracaat, pişmanlık ve ıslah, cezalarda indirim, izaha davet, uzlaşma (tarhiyat öncesi/sonrası), emsal fiyat anlaşması, karşılıklı anlaşma şeklinde; yargıya intikal ettikten sonraki idari çözüm yöntemlerini ise kanun yolundan vazgeçme ve etkin pişmanlık şeklinde sıralayabiliriz. Ayrıca sıkça düzenlemeye konu olan vergi affı/varlık barışı kanunlarında da yargıya intikal etmiş/etmesi muhtemel uyuşmazlıklar için idari çözüm yöntemi denebilecek çeşitli hükümler yer almıştır. Bu düzenlemelerden kamu otoritesinin, vergisel sorunların yargıya taşınmadan bir kısmının ise yargıya taşınsa dahi yargılama süreci tamamlanmadan çözülmesini tercih ettiği anlaşılmaktadır. Diğer taraftan vergi ve cezalar tarh edilmişse mükelleflerin ihbarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde dava açma, uzlaşma, düzeltme ve cezada indirim hakları bulunmaktadır.
Saydığımız yöntemlerden etkinliği tartışılmaz/uygulama alanı oldukça geniş olan uzlaşma, mükelleflerin ikmalen, re’sen ve idarece tarh edilecek/edilen vergiler ve bunlara ilişkin kesilecek/kesilen vergi ziyaı cezaları konusunda yargı yoluna başvurmadan, vergi idaresi ile anlaşmak amacıyla başvurabilecekleri bir yoldur. Bu uygulamanın benzerlerini Sosyal Güvenlik, Gümrük, Ceza ve İş Hukukunda da görmekteyiz. Son günlerde vergi hukukundaki uzlaşma müessesesi ve bu müessesenin zımni olarak kaldırılması/yeniden düzenlenmesi gibi hususlara ilişkin çeşitli paylaşımlar görmekte, söylentiler duymaktayız. Bu nedenle uzlaşmaya dair bazı hususları hatırlatarak bu müessesenin kanunen/zımnen kaldırılması ya da etkinliğinin azaltılması konularındaki görüşlerimizi paylaşacağız.
B.TARHİYAT ÖNCESİ VE SONRASI UZLAŞMA
Bilindiği üzere uzlaşma müessesesi, tarhiyat öncesi ve tarhiyat sonrası olmak üzere iki şekilde uygulanabilmekle birlikte mükellef, uzlaşma haklarından sadece birini kullanabilmektedir. VUK’da uzlaşmaya dair hükümler Ek madde 1 ile Ek madde 13 aralığında yer almış, usul ve esaslar ise Tarhiyat Öncesi Uzlaşma Yönetmeliği (TÖUY) ve (Tarhiyat Sonrası) Uzlaşma Yönetmeliğinde (UY) belirlenmiştir.
VUK’un Ek 1. maddesine göre mükellefler,
√ Tarhiyatta VUK’da yer alan vergi hataları veya bunlar dışında her türlü maddi hatanın bulunması;
√ Yetkili makamların mükellefe yazı ile yanlış bir açıklama yapmış olması ve
√ Bir hükmün uygulanma tarzında yetkili makamların görüş ve kanaatini değiştirmiş veya
√ Bu hükme ait bir içtihadın değişmiş olması nedeniyle mükellefin yanıltılmış olması;
√ Mükellefin kanun hükümlerini yeterince bilememesi,
√ İhtilaf konusu olayda yargı kararları ile idarenin görüş farklılığının olması
hallerinde uzlaşmaya başvurabilirler. Bu gerekçelerin tarhiyat öncesi ve sonrası yönünden ortak niteliğe sahip olduğunu söylememiz mümkündür.
1-Tarhiyat Öncesi Uzlaşma ve Tarhiyat Sonrası Uzlaşmaya İlişkin Özet Bilgiler ve Kıyaslama
Açıklama | Tarhiyat Öncesi | Tarhiyat Sonrası |
Tanım | (GİB’in Vergi Terimleri Sözlüğüne göre tarhiyat öncesi uzlaşma; vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca yapılan vergi incelemelerine dayanılarak bulunan matrah veya matrah farkları üzerine salınacak vergi, resim, harçlar ile vergi ziyaı ve kanunen belirlenen tutarı gecen usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları için mükelleflerin adlarına tarhiyat yapılmadan önce kullanabilecekleri bir haktır.) | (GİB’in Vergi Terimleri Sözlüğüne göre tarhiyat sonrası uzlaşma; mükelleflerin, verginin tarh edilmesi ve vergi ziyaı ile kanunen belirlenen tutarı gecen usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının kesilmesinden sonra başvurabilecekleri idari bir çözüm yoludur.) |
Kapsamı | Vergi incelemeleri sonucunda bulunan matrah veya matrah farkları üzerine salınacak vergi, (resim ve harçlar), bunlara ilişkin vergi ziyaı cezaları ile 2024 yılı için 23.000 TL’yi aşan usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları.
Uzlaşmaya konu edilebilecek usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının tespitinde, cezayı gerektiren fiil bazında kesilecek toplam ceza tutarı dikkate alınacaktır. |
İkmalen, re’sen veya idarece tarh edilen ve vergi dairelerinin tarha yetkili olduğu bütün vergi, resim ve harçlar ile bunlara ilişkin olarak kesilecek vergi ziyaı cezaları ile 2024 yılı için 23.000 TL’yi aşan usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları.
Uzlaşmaya konu edilebilecek usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının tespitinde cezayı gerektiren fiil bazında kesilecek toplam ceza tutarı dikkate alınır. Kanuni süresinden sonra verilen beyannameler ile VUK’un 371. maddesine göre pişmanlık talepli olarak kabul edilen ancak şartların ihlali nedeniyle tahakkuk ettirilen vergilere ilişkin olarak kesilen vergi ziyaı cezaları. (VUK’un İzaha Davet başlıklı 370. maddesinin (a) fıkrası kapsamında %20 oranında vergi ziyaı cezası kesilmesi halinde bu ceza için, uzlaşma talep edilebileceği veya cezada indirim müessesesinden yararlanılabilir. 519 Sıra No.lu VUK GT’nin 5/2-ç maddesi.) |
Kapsam dışı olanlar | VUK’un 359. maddesindeki Kaçakçılık suçlarından dolayı 3 kat vergi ziyaı cezası kesilecek vergiler ve bunlara ilişkin cezalar ile kaçakçılık suçlarına iştirak nedeniyle vergi ziyaına sebebiyet verilmesi halinde kesilecek cezalar.
(Broşürde kaçakçılık cezası için 3 kat vergi ziyaına ilişkin belirleme mevcut iken VUK’un Ek 1. maddesi ile TÖUY’nde 359. madde genel itibariyle belirtilmiştir. Buna karşın 306 Sıra No.lu VUK GT’de kullanıcının belgenin sahte olduğunu bilmesi gerekiyorsa, bir başka deyimle, kasıt söz konusu ise burada 359. maddede belirtilen anlamda bir sahte belge kullanımı söz konusu olacağı, aksi takdirde ise suçun manevi unsuru oluşmadığından durum madde kapsamında değerlendirilemeyeceği ifade edilmiştir. Haliyle Tebliğin bu açıklamasından, bilmeyerek kullanım olarak değerlendirilen SMYİB kullanımının tarhiyat öncesi uzlaşma kapsamında olduğu söylenebilir.) Vergi incelemesine dayanmaksızın bulunan matrah veya matrah farkları üzerinden tarh edilecek vergiler ile kesilecek vergi ziyaı cezası, usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları. Belirlenen limitlerin altında kalan usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları. |
VUK’un 359. maddesinde yazılı fiillerle vergi ziyaına sebebiyet verilmesi halinde tarh edilecek vergi ve kesilecek cezalar ile bu fiillere iştirak edenlere kesilecek cezalar.
VUK’un 370 inci maddenin (b) fıkrası kapsamında kendilerine ön tespite ilişkin yazı tebliğ edilen mükelleflere mezkur maddeye göre kesilen ceza (VUK’un 370. maddesinin (b) fıkrası, SMİYB kullanma fiili işlenmiş olabileceği buna karşın belirlenen oran/limitler dahilinde izaha davet müessesinden yararlanılmasının mümkün olduğuna dairdir.) Belirlenen limitlerin altında kalan usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları. |
Uzlaşma talebinde bulunabilecekler / Uzlaşma görüşmelerine katılabilecekler. | Mükellef, vekili (noter tasdikli vekaletname ile); tüzel kişiler, küçükler ve kısıtlılarla, tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde bunların kanuni temsilcileri uzlaşma talebinde bulunabilir ve uzlaşma görüşmelerine katılabilirler.
(TÖUZ’nin 11. maddesine göre; harici bilgilere dayanılarak, mükelleflerin bilgisi dışında yapılan vergi incelemelerinde, incelemeyi yapan herhangi bir taahhüt altına girmeksizin mükellefi uzlaşma talebinde bulunmaya davet edebilir.) Uzlaşma sırasında mükellef isterse, bağlı olduğu meslek odasından bir temsilci veya 3568 sayılı Kanuna göre kurulan meslek odasından bir meslek mensubunu bulundurabilir. (Bu kişiler görüş açıklayabilir ancak tutanakları imzalayamazlar.) (VUK, TÖUY ve broşürde avukatların uzlaşma görüşmelerine katılabileceğine dair bir hüküm/açıklama bulunmamakla birlikte sözleşme yapılan avukatların 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 2, 35 ve 35/A maddeleri gereği bu yetkiye haiz oldukları görüşündeyiz. ) |
Mükellef, vekili (noter tasdikli vekaletname ile); tüzel kişiler, küçükler ve kısıtlılarla, tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde bunların kanuni temsilcileri uzlaşma talebinde bulunabilir ve uzlaşma görüşmelerine katılabilirler.
Mükellef uzlaşma görüşmelerin-de, bağlı olduğu meslek odasından bir temsilci veya 3568 sayılı Kanuna göre kurulan meslek odasından bir meslek mensubunu bulundurabilir. Bu kişiler uzlaşma komisyonu toplantısında görüşlerini açıklamak için katılabilirler, ancak tutanakları imzalayamazlar. Anılan meslek mensupları ile avukatların, uzlaşma görüşmelerine katılabilmelerinin hukuki bir belgeye (sözleşme, vekâletname vb.) dayandırılması ve söz konusu belgenin aslı veya onaylı bir örneğinin uzlaşma görüşmesi sırasında komisyona ibraz edilmesi gerekmektedir. (Broşürde avukatların uzlaşma görüşmelerine katılabileceğine dair ifade yer alsa da VUK’da ve UY’de bu yönde hüküm/açıklama bulunmamaktadır. Ancak sözleşme yapılan avukatların 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 2, 35 ve 35/A maddeleri gereği bu yetkiye haiz oldukları görüşündeyiz.) |
Uzlaşma talebinin yeri ve şekli | Uzlaşma talebi vergi incelemesini yapan inceleme elemanlarına veya bu elemanların bağlı bulunduğu ekip veya grup başkanlığına yazılı olarak yapılmalıdır.
Uzlaşma talebinin inceleme tutanağında yer alması da ilgili merciye yazılı başvuru yerine geçer. (Uygulamada incelemeyi yapan vergi müfettişi tarafından uzlaşma talebi olup olmadığını mükellefe sorulmaktadır.) (VDK Mükellef Portalı üzerinden de uzlaşma talebi yapılması mümkündür.) Uzlaşma talebine ilişkin verilecek dilekçeye mükellefin adı, soyadı, unvanı ve adresi; başvuru vekil tarafından yapılıyorsa vekilin adı, soyadı, vekâletname tarih ve numarası, incelemenin ilgili olduğu vergilendirme dönemi yazılmalı ve vekâletname dilekçeye eklenmelidir. |
Tarhiyat sonrası uzlaşma talebi, yetkili uzlaşma komisyonuna veya mükellefin bağlı olduğu vergi dairesine dilekçe ile yapılır. Uzlaşma talebine ilişkin dilekçenin Dijital Vergi Dairesi (İnteraktif Vergi Dairesi) kanalıyla veya taahhütlü posta ile gönderilmesi de mümkündür. |
Talep süresi | İncelemenin başlangıcından inceleme ile ilgili son tutanağın düzenlenmesine kadar geçen süre içerisinde.
İnceleme elemanlarınca yapılacak “uzlaşmaya davet” hallerinde ise, davet yazısının mükellefe tebliğ tarihinden itibaren en geç 15 gün içerisinde uzlaşma talebinde bulunulabilir. (Mükellefin istemesi halinde 15 günlük süreye bağlı kalmaksızın daha önceki bir tarih uzlaşma günü olarak belirlenebilir.) |
Vergi/ceza ihbarnamesinin mükellefe tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 30 gün içinde. (Bu hak düşürücü süre aynı zamanda dava açma süresidir.) |
Uzlaşma tarihinin mükellefe bildirimi | Yapılacak olan uzlaşma görüşmesinin yeri, günü ve saati, bir yazı ile uzlaşma gününden en az 15 gün önce mükellefe bildirilir (veya inceleme tutanağına yazılır). | Uzlaşma talebinin geçerli olduğunun anlaşılması halinde uzlaşma görüşmesine katılmak üzere mükellef veya vekiline uzlaşma davetiyesi gönderilir.
Uzlaşma davetiyesi; görüşmenin tarihi, yeri ve saati, görüşmelere bizzat katılınması veya resmi vekâlete sahip vekilin bulundurulması gerektiği hususlarını içerir ve görüşme tarihinden en az 15 gün önce mükellefe tebliğ edilir. |
Uzlaşma tarihinde erteleme | Belirlenen uzlaşma günü bildirildikten sonra, mükellefin herhangi bir zorunlu sebeple toplantıya katılamayacak olması veya komisyonun herhangi bir nedenle toplanamaması hallerinde uzlaşma görüşmesi ya aynı gün belirlenen ya da sonradan belirlenerek mükellefe bildirilecek bir başka tarihe ertelenebilir. | Uzlaşma günü mükellefe bildirildikten sonra komisyonun belirlenen günde toplanamayacağının anlaşılması halinde yeni bir uzlaşma günü belirlenerek mükellefe bildirilir.
Uzlaşma görüşmesi belirlenen günde sonuçlandırılamazsa ya da daha ayrıntılı bir inceleme veya araştırma yapılması gerekirse, uzlaşma görüşmesi ya aynı gün belirlenen ya da sonradan belirlenerek mükellefe bildirilecek bir başka tarihe ertelenebilir. Bu durum bir tutanakla tespit olunur. Mükellefin mücbir sebep halleri nedeniyle toplantıya katılamadığının mükellef tarafından ispat veya tevsik edilmesi şartıyla yeni uzlaşma günü tayin edilebilir. |
Uzlaşma talebinden vazgeçme | Uzlaşma talebinden vazgeçildiği takdirde; bu husus mükellef tarafından uzlaşma gününden önce, inceleme raporunu düzenleyen inceleme elemanına veya uzlaşma komisyonuna sekretarya hizmeti veren birime yazılı olarak bildirilmelidir. Bu durumda mükellef tarhiyat öncesi uzlaşma talebinde bulunmamış sayılır. | Uzlaşma talebinde bulunan mükellef, uzlaşma tutanağını imzalayıncaya kadar uzlaşma talebinden vazgeçtiğini beyan ederek kesilen vergi ve cezalar için indirimden yararlanabilir. |
Uzlaşma davetine uyulmaması | Mükellefin bilinen en son adresine uzlaşmaya davet yazısının tebliğ edilememesi veya yazıda bildirilen yer ve tarihte uzlaşma davetine uyulmaması hallerinde “uzlaşma temin edilememiş” sayılır.
Uzlaşma davetine uyulmaması sebebiyle uzlaşmanın temin edilemediği durumda, mükellefin tarhiyat sonrası uzlaşma hakkı ortadan kalkar. |
Mükellef veya vekilinin uzlaşma komisyonunun davetine katılmaması halinde uzlaşma temin edilememiş sayılır. |
Kısmi uzlaşma | Verginin matrah farkları itibarıyla bölünebildiği durumlarda uzlaşma görüşmesi sırasında matrahın bir kısmı için de uzlaşma talebinde bulunabilir.
(Kısmi uzlaşma talebinde bulunulması halinde, tutanağın açıklama bölümünde inceleme raporunda eleştirilen matrah farklarından hangilerinde uzlaşma talep edildiği ve bunlara ilişkin olarak uzlaşılan vergi ve ceza miktarı belirtilir. TÖUY 16/6. madde) Tarhiyat öncesi uzlaşma görüşmesinin kısmi uzlaşma ile sonuçlanmış olması halinde uzlaşılamayan kısım için tarhiyat sonrası uzlaşma talep edilemez. |
Uzlaşma talebi, ihbarnamede yazılı vergi ve vergi ziyaı cezası ile 2024 yılı için 23.000 TL’yi aşan usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının tamamı için yapılır.
Ancak, vergi ve cezaya muhatap olan mükellefler verginin matrah farkları itibarıyla bölünebildiği durumlarda bu vergi ve cezaların bir kısmı için uzlaşma görüşmesi sırasında kısmi uzlaşma talebinde bulunabilirler. |
Uzlaşmanın vaki olması (gerçekleşmesi) | Uzlaşma görüşmesi sonunda, komisyonun teklifinin mükellefçe kabul edilmesi durumunda “uzlaşma vaki olmuş” yani gerçekleşmiş sayılır. Uzlaşmanın vaki olması halinde, üç nüsha olarak düzenlenen ve imzalanan uzlaşma tutanağının bir örneği mükellef veya vekiline verilir. | Uzlaşma görüşmesi sonunda, komisyonun teklifinin mükellefçe kabul edilmesi durumunda “uzlaşma vaki olmuş” yani gerçekleşmiş sayılır. Uzlaşmanın vaki olması halinde, üç nüsha olarak düzenlenen ve imzalanan uzlaşma tutanağının bir örneği mükellef veya vekiline verilir. |
(Tutanakta yer alması gereken bilgiler) | (TÖUY’nin 16/2. maddesinde tutanakta yer alması gereken bilgiler; mükellefin adı soyadı/unvanı ve adresi, bağlı olduğu vergi dairesi ve vergi kimlik numarası veya T.C. kimlik numarası; İncelemenin konusu, dönemi, bulunan matrah farkı, tarh edilmesi öngörülen vergi tutarları; uzlaşılan vergi/ceza miktarı; İncelemeyi yapanın adı soyadı ve unvanı ve uzlaşma ile ilgili açıklamalar şeklinde sayılmıştır. Ayrıca tutanak komisyon ve mükellef (vekili tarafından imzalanmalıdır) | (UY’de komisyonun başkan ve üyeleri ile mükellef veya vekili tarafından imzalanacağına dair hüküm bulunmakla birlikte tutanakta yer alması gereken bilgilere ayrıca yer verilmemiştir) |
Uzlaşmanın vaki olmaması | Uzlaşma görüşmesi sonucunda komisyonun teklifinin mükellef tarafından kabul edilmemesi halinde “uzlaşma vaki olmamış” sayılır. Bu durumda komisyonun nihai teklifinin yer aldığı bir tutanak düzenlenir ve bu tutanak komisyon başkan ve üyeleri ile mükellef veya vekili tarafından imzalanır. İmzalanan tutanağın bir örneği mükellefe veya vekiline verilir. | Uzlaşma komisyonunun teklifinin, mükellef tarafından kabul edilmemesi nedeniyle uzlaşma sağlanamazsa yani uzlaşma vaki olmazsa, komisyon nihai teklifini tutanağa geçirir. |
Sonradan teklifin kabulü | Mükellef, komisyonun teklifini sonradan kabul etme imkânına sahiptir. Bu durumda mükellef, vergi dairesi tarafından düzenlenen vergi/ceza ihbarnamesinin tebliğ tarihinden itibaren başlayan 30 günlük dava açma süresinin sonuna kadar uzlaşma komisyonunun teklifini kabul edebilir. Bu takdirde, söz konusu dilekçe ile başvuru tarihi itibarıyla uzlaşma vaki olmuş sayılır ve buna göre işlem yapılır.
Uzlaşma komisyonunun nihai teklifinin yer aldığı söz konusu tutanağın bir kısmının kabul edilip bir kısmının kabul edilmemesi mümkün değildir. |
Mükellefin, dava açma süresinin son günü akşamına kadar komisyonun nihai teklifini kabul ettiğini bir dilekçe ile vergi dairesine bildirmesi halinde bu tarih itibarıyla uzlaşma vaki olmuş sayılır ve buna göre işlem gerçekleştirilir. |
Uzlaşmanın temin edilememesi | Mükellefin; uzlaşma komisyonunun davetine katılmaması, uzlaşma görüşmesine geldiği halde uzlaşma tutanağını imzalamaması veya ihtirazi kayıtla imzalamak istemesi halinde “uzlaşma temin edilememiş” sayılır.
Uzlaşma temin edilemediği takdirde, komisyon tarafından bu konuyu belirtmek üzere tutanak düzenlenir ve bir örneği anında hazır bulunan mükellefe veya vekiline tebliğ edilir. Mükellefin uzlaşma toplantısına katılmaması veya kendisine tebliğ edilmek istenen tutanağı imzalamak istememesi durumunda bu hususu belirten tutanağın bir örneği mükellefe, bir örneği de inceleme elemanına posta ile gönderilir. Uzlaşmanın temin edilemediği veya uzlaşma görüşmeleri sonucunda uzlaşmanın vaki olmadığı durumda, inceleme elemanı tarafından bu husus inceleme raporunda belirtilir veya raporla birlikte söz konusu tutanak bir yazı ile vergi dairesine gönderilir. |
Mükellef veya vekilinin uzlaşma komisyonunun davetine katılmaması, komisyona geldiği halde uzlaşma tutanağını imzalamaması veya tutanağı ihtirazi kayıtla imzalamak istemesi durumunda uzlaşma temin edilememiş sayılır.
Komisyonca bu durumu belirten üç nüsha tutanak düzenlenir ve bir örneği gelmişse mükellefe veya vekiline verilir. Mükellef gelmemişse söz konusu tutanak, tebligat hükümlerine göre mükellefe tebliğ edilir. Uzlaşmanın mükellefin bağlı bulunduğu vergi dairesi dışındaki bir komisyonda yapılması söz konusu ise; mükellefin uzlaşma davetine uymaması veya tutanağı almaktan kaçınması halinde tutanağın bir örneği dosyasında kalmak üzere, iki örneği gereği yapılmak üzere üç gün içinde mükellefin bağlı bulunduğu vergi dairesine gönderilir. Uzlaşmanın temin edilememesi durumunda, görüşmeye konu vergi ve/veya cezalar için yeniden uzlaşma talebinde bulunulamaz. |
Uzlaşmanın sonuçları | Uzlaşma görüşmesi sonucunda düzenlenen tutanaklar kesindir ve ilgili vergi daireleri tarafından gerekli işlemlere hemen başlanır.
Uzlaşma, vergi idaresinin tek taraflı olarak yaptığı idari bir işlem değildir. İdari işlemler hakkında yargı yoluna gidilebilmesine karşın uzlaşmanın sağlanması halinde üzerinde uzlaşılan hususlar hakkında yargı yoluna gidilemez. Başka bir ifadeyle üzerinde uzlaşma sağlanan veya tutanakla tespit edilen hususlar hakkında dava açılamaz ve hiçbir merciye şikâyette bulunulamaz. Uzlaşma görüşmeleri sonucunda uzlaşma temin edilemez veya uzlaşma vaki olmaz ise mükellefler tarhiyat sonrası uzlaşma talep edemezler. Ancak uzlaşılamayan veya uzlaşma temin edilemeyen vergi ve cezalara ilişkin olarak vergi dairesince düzenlenen ihbarnameye karşı, kanunun verdiği diğer yasal haklarını kullanabilirler. |
Tarhiyat sonrası uzlaşmanın vaki olması sonucunda düzenlenen uzlaşma tutanakları kesindir ve ilgili vergi daireleri tarafından gerekli işlemlere hemen başlanır.
Uzlaşma, vergi idaresinin tek taraflı olarak yaptığı idari bir işlem değildir. İdari işlemler hakkında yargı yoluna gidilebilmesine karşın uzlaşmanın sağlanması halinde üzerinde uzlaşılan hususlar hakkında yargı yoluna gidilemez. Başka bir ifadeyle üzerinde uzlaşma sağlanan veya tutanakla tespit edilen hususlar hakkında dava açılamaz ve hiçbir merciye şikâyette bulunulamaz. |
Uzlaşmanın davaya/süresine etkisi | (VUK’un 378. maddesine göre vergi mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi şarttır. Tarhiyat öncesi uzlaşmanın kapsamına ise henüz tarh edilmeyen vergiler ile kesilmeyen cezalar girmektedir. Haliyle ancak uzlaşılamayan veya uzlaşma temin edilemeyen vergi ve cezalara ilişkin olarak düzenlenen ihbarnameye karşı yargı yoluna gidilebilir. Bu nedenle VUK’da tarhiyat öncesi uzlaşmanın dava açma süresine etkisine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak tarhiyat öncesi uzlaşma bir süre/süreç gerektirdiğinden dava açma süresinin de bu sürecin gerektirdiği süre kadar uzayacağını söylememiz mümkündür.) | Uzlaşma talebinde bulunan mükellef, uzlaşma talep ettiği vergi ve cezalar için ancak uzlaşma vaki olmadığı veya temin edilemediği durumda yargı yoluna başvurabilir. Bu durumda mükellef, tutanağın tebliğinden itibaren genel hükümler dairesinde yetkili vergi mahkemesinde dava açabilir.
Mükellefin tutanağı tebellüğ ettiği tarihte dava açma süresi bitmiş veya 15 günden az kalmış ise, dava açma süresi tutanağın tebliğinden itibaren 15 gün olarak uzar. Aynı vergi ve cezalar için uzlaşma talebinin yanı sıra dava da açılmışsa, dava uzlaşma işleminin sonuca bağlanmasından önce vergi mahkemelerince incelenmez, herhangi bir nedenle incelenir ve karara bağlanırsa da bu karar hükümsüz sayılır. Uzlaşmaya varılması halinde bu durum mahkemeye bildirilir ve davanın incelenmeden reddolunması sağlanır. Mükellefin daha önce hem dava açmış hem de uzlaşma talep etmiş olması halinde ise, uzlaşmanın vaki olmaması veya temin edilememesi üzerine vergi dairesince uzlaşmanın gerçekleşmediği vergi mahkemesine bildirilir ve davaya kaldığı yerden devam olunur. |
Uzlaşılan vergi ve cezaların ödenmesi | Uzlaşılan vergi ve vergi ziyaı cezalarına ilişkin tutanağa istinaden tahakkuk fişi düzenlenir. (Broşürdeki ifade bu şekilde olmakla birlikte TÖUY’nin 19. maddesinde tutanağın tahakkuk fişi yerine geçtiği belirtilmiştir. Tarhiyat öncesi yöntemle uzlaşılan vergi/cezalar için mükellefin sonradan kabul hali hariç vergi ceza ihbarnamesi düzenlenmez.)
Uzlaşma tutanağı, vergi ve cezaların ödeme sürelerinden önce mükellefe tebliğ edilmişse; kanuni ödeme sürelerinde, ödeme süreleri kısmen veya tamamen geçtikten sonra mükellefe tebliğ edilmişse; uzlaşma tutanağının tebliğ tarihinden itibaren 1 ay içinde ödenir. Ayrıca, üzerinde uzlaşılan vergi miktarına bu verginin normal vade tarihinden uzlaşma tutanağının imzalandığı tarihe kadar geçen süre için gecikme faizi hesaplanır. |
Uzlaşmanın vaki olması halinde, buna ilişkin düzenlenen uzlaşma tutanağı vergi ve cezaların ödeme zamanlarından önce mükellefe tebliğ olunmuşsa normal vade tarihlerinde, ödeme zamanları kısmen veya tamamen geçtikten sonra tebliğ olunmuşsa ödeme süreleri geçmiş olanlar uzlaşma tutanağının tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenir.
Uzlaşılan vergi miktarına, normal vade tarihinden uzlaşma tutanağının imzalandığı tarihe kadar geçen süre için ayrıca gecikme faizi hesaplanır. |
Uzlaşılan vergi/cezanın süresinde ödenmemesi | (Uzlaşma sonucu tahakkuk ettirilen vergi ve gecikme faizi ile cezaların vadesinde ödenmemesi uzlaşmayı geçersiz kılmaz. Ancak bu durumda mükellefler hakkında 6183 sayılı Kanun gereği cebren tahsilata ilişkin işlemler yapılabileceği ve gecikme zammına muhatap olunacağı dikkate alınmalıdır.) | Uzlaşma sonucu tahakkuk ettirilen vergi ve gecikme faizi ile cezaların vadesinde ödenmemesi uzlaşmayı geçersiz kılmaz. (Ancak bu durumda mükellefler hakkında 6183 sayılı Kanun gereği cebren tahsilata ilişkin işlemler yapılabileceği ve gecikme zammına muhatap olunacağı dikkate alınmalıdır.) |
Aynı tarhiyat için hem uzlaşma hem cezalarda indirim / Uzlaşılan cezada indirim | (Mükellefler uzlaşılan ceza hakkında, Kanunun 376’ncı maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde yer alan hükümlerin kendilerine uygulanmasını talep edemezler.
Ancak uzlaşılan vergi ve cezalar hakkında 376. maddenin birinci fıkrasının (2) numaralı bendi hükmü uygulanabilir.) VUK’un 376. maddesinde 7338 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, uzlaşmanın vaki olması durumunda üzerinde uzlaşılan vergi veya vergi farkının tamamı ile vergi cezalarının %75’inin ödeme süreleri içinde ödenmesi halinde üzerinde uzlaşılan cezanın %25’i indirilir (Anlaşılacağı üzere vergi aslında indirim uygulanmaz). Böylece, vergi ziyaı cezasının yanı sıra 23.000 TL’yi aşan ve üzerinde uzlaşılan usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının %75’inin 1 ay içinde ödenmesi durumunda uzlaşılan cezanın %25’i indirilir. |
Uzlaşılan vergi ve cezalar hakkında 376. maddenin birinci fıkrasının (2) numaralı bendi hükmü dışında indirim uygulanmaz.
Hakkında 376’ncı maddenin birinci fıkrasının (1) numaralı bendi hükümleri uygulanan vergi ve cezalar için tarhiyat sonrası uzlaşma hükümleri uygulanmaz. Mükellefin uzlaşma tutanağını imzalayıncaya kadar uzlaşma talebinden vazgeçtiğini beyanla hadiseye 376’ncı maddenin birinci fıkrasının (1) numaralı bendi hükümlerinin uygulanmasını isteme hakkı mahfuzdur. VUK’un 376. maddesinde 7338 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, uzlaşmanın vaki olması durumunda üzerinde uzlaşılan vergi veya vergi farkının tamamı ile vergi cezalarının %75’inin ödeme süreleri içinde ödenmesi halinde üzerinde uzlaşılan cezanın %25’i indirilir (Anlaşılacağı üzere vergi aslında indirim uygulanmaz). Böylece, vergi ziyaı cezasının yanı sıra 23.000 Türk lirasını aşan ve üzerinde uzlaşılan usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının %75’inin 1 ay içinde ödenmesi durumunda uzlaşılan cezanın %25’i indirilir. |
Not: Yukarıdaki kıyaslama ağırlıklı olarak GİB’in 2024 Yılı Haziran ayında yayımladığı Tarhiyat Öncesi Uzlaşma Broşürü ile Tarhiyat Sonrası Uzlaşma Broşürü esas alınarak yapılmış olup parantez içerisinde not ve görüşlerimize yer verilmiştir.
2-Bazı Özellikli Hususlar:
a-Uzlaşma görüşmelerinin yapılacağı komisyon uzlaşmanın türü (tarhiyat öncesi/sonrası), incelemeyi yapan kurum (Vergi Denetim Kurulu, Vergi Dairesi gibi), tarhiyatın tutarı gibi kriterlere göre değişmektedir. Ancak genel olarak tarhiyat öncesi uzlaşmaların Vergi Denetim Kurulu bünyesindeki vergi müfettişlerinden; tarhiyat sonrası uzlaşmaların ise Gelir İdaresi Başkanlığın bünyesindeki başkan, başkan yardımcısı, grup müdürü, vergi dairesi müdürü ve yardımcıları, şefler, gelir uzmanı veya memurlardan teşekkül eden komisyonlarda yapıldığını söylememiz mümkündür.
b-Uzlaşma kapsamına alınan usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının tutarı, her yıl bir önceki yıla ilişkin olarak Vergi Usul Kanununun mükerrer 298. maddesine göre tespit edilen yeniden değerleme oranında artırılmak suretiyle uygulanır.
c-Mükellef, tarhiyat sonrası uzlaşma hakkını kullanmak istiyorsa mutlaka uzlaşma gününden önce tarhiyat öncesi uzlaşma talebinden vazgeçtiğini yazılı olarak bildirmelidir. Aksi halde tarhiyat sonrası uzlaşması hakkı ortadan kalkar. Başka bir ifadeyle tarhiyat sonrası uzlaşma talebinde bulunabilmek için; daha önce tarhiyat öncesi uzlaşma talebinde bulunmamak veya bulunmuş olmakla birlikte usulüne uygun olarak tarhiyat öncesi uzlaşma hakkından vazgeçmiş olmak şarttır.
d-Tarhiyat öncesi uzlaşmada, yapılan vergi incelemeleri sonucu, uzlaşmaya konu tarh edilecek vergi ve kesilmesi öngörülen ceza miktarı, incelemeyi yapan tarafından düzenlenecek bir raporla uzlaşma gününden en az 15 gün önce yetkili uzlaşma komisyonuna ve ilgiliye (mükellefe) bildirilir. Uzlaşma gününün 15 günden önceki bir tarih olarak belirlenmesi halinde inceleme raporu bu tarihten önce mükellefe tebliğ edilir. Gerektiğinde bu inceleme raporu, ön rapor şeklinde de düzenlenebilir. İnceleme raporu, ilgili mükellef ile komisyona intikal ettirilmeden uzlaşma yapılamaz (TÖUY 13. madde).
e- Mükelleflerin “tarhiyat sonrası uzlaşma”ya başvurabilmeleri için; bağlı oldukları vergi dairesi tarafından tarh edilmiş vergi ve/veya kesilmiş vergi ziyaı cezasını gösteren vergi/ceza ihbarnamesinin mükellefe tebliğ edilmiş olması gerekmektedir.
f-Usulüne uygun/süresinde/yetkililerce yapılmayan ya da kapsam dışı vergi/cezalar için yapılan uzlaşma talepleri reddedilir. Uzlaşma talebinin komisyonun yetkisi dışında bulunduğunun tespiti halinde, söz konusu uzlaşma talebi yetkili uzlaşma komisyonuna intikal ettirilir.
g-Uzlaşma talebinin reddi halinde vergi ve cezalara karşı genel hükümler dairesinde yetkili vergi mahkemesinde dava açılabilir ya da indirim hakkından yararlanılabilir. Bu işlemlerde süre, vergi/ceza ihbarnamesinin mükellefe tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 30 gündür. Burada dikkat edilmesi gereken husus 30 günlük sürenin, uzlaşmanın reddedildiği tarihin değil vergi/ceza ihbarnamesinin tebliğ tarihinin dikkate alınarak hesaplanmasıdır. Bu durumda 30 günlük süre içinde uzlaşma talep edilmesine karşın reddin 30 günlük süreden sonrasında yapılması halinde VUK’un 376. maddesinden yararlanma imkânı bulunmamaktadır (Gelirler Genel Müdürlüğünün 11.01.2001 tarih ve B.07.0.GEL.0.28/2864-124-2892/1520 sayılı özelgesi).
h-Mükellefin adına kesilen cezalar için önce Vergi Usul Kanununun 376. maddesi hükümleri uyarınca ceza indirimi talebinde bulunup, daha sonra vergi/ceza ihbarnamelerinin tebliğ tarihini takip eden 30 günlük süre içerisinde bu talepten vazgeçtiğini bir dilekçe ile beyan etmek suretiyle tarhiyata karşı yine aynı Kanunun ek 1-12 nci maddelerinde düzenlenmiş olan uzlaşma hükümlerinden yararlanması imkan dahilinde bulunmaktadır (Gelirler Genel Müdürlüğünün 10.12.2004 tarih ve B.07.0.GEL.0.28/2880-5876/58920 sayılı özelgesi). Ancak, düzenlenen ihbarnamelerdeki tutarlar için indirim uygulamasından yararlanıp ödeme yapıldıktan sonra, uzlaşma hükümlerinden yararlanılması mümkün değildir (Vergi Cezalarında İndirim Broşürü Eylül/2022).
ı-VUK’un Ek 9. maddesinde “…üzerinde uzlaşılan vergi ve cezalar hakkında 376’ncı maddenin birinci fıkrasının (2) numaralı bendi hükmü dışında indirim uygulanmaz” hükmünün mefhumu muhalifi gereği, uzlaşılamayan haller için VUK’un 376. maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı fıkrasının uygulanabileceği söylenebilir. Ancak tarhiyat sonrası uzlaşma için vergi/ceza ihbarnamesinin tebliğinden itibaren 30 günlük sürenin dolmamış olması şarttır. Diğer taraftan tarhiyat öncesi uzlaşma sağlanamamışsa indirim müessesinden yararlanılabilmesi gerektiği görüşündeyiz.
i-Vergi sistemimizde “hata üzerinden vergi alınmaması” esası açık bir şekilde benimsenmiş olup, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 116. 117 ve 118 inci maddelerinde belirtilen vergi hatalarının düzeltme hükümleri çerçevesinde düzeltilmesine imkân tanınmıştır. Bu nedenle; vergi mevzuuna girmeyen veya vergiden muaf olanlara yapılmış olan tarhiyatların, vergiye tabi olmamaları gerekenler adına yapılan tarhiyatların, aynı vergilendirme dönemi için yapılan mükerrer tarhiyatların uzlaşmaya mevzuu edilmiş ve üzerinde uzlaşılmış olması ve bu hatalı durumun da uzlaşma sırasında dikkate alınmamış olması hallerinde, söz konusu hataların 213 sayılı Vergi Usul Kanununun düzeltme hükümleri çerçevesinde düzeltilmesi mümkün bulunmaktadır (Gelirler Genel Müdürlüğünün 20.04.2005 tarih ve B.07.0.GEL.0.40/4001-115 sayılı özelgesi). Bu uygulama, kısmi vergi hatası tarhiyatlarının düzeltilmesine imkân tanımamakta ancak, vergi kanunlarının mevcut hükümleri karşısında hiç yapılmaması gerektiği halde yapılmış olup, uzlaşma yolu ile kesinleşen tarhiyatların düzeltilmesini kapsamaktadır (Gelirler Genel Müdürlüğünün 09.11.2004 tarih ve B.07.0.GEL.0.28/2880-5855 sayılı özelgesi). Özelgede sadece yukarıda bahsi geçen vergi hatalarının uygulama düzeltilebileceği özelgeye konu hatanın ise matrah hatası (kısmi vergi hatası) olduğu bu nedenle düzeltilemeyeceği ifade edilmiştir. Bu görüş çerçevesinde vergi inceleme ve uzlaşma sürecinin titizlikle takip edilmesi ve tutanakların imzalanmadan önce tekrar gözden geçirilmesinde fayda bulunmaktadır. Diğer taraftan VUK’un 125. maddesi gereği vergi hatası özelinde olmadığı sürece yüksek yargı karar vermiş olsa dahi söz konusu hataların düzeltilebileceğini hatırlatmamızda fayda bulunmaktadır.
j- VUK’un Ek1. maddesine göre; 2024 Yılı için 23.000 TL’yi aşmayan usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları için VUK’un 376. maddesindeki indirim oranı %50 artırımlı olarak uygulanır. Bu durumda VUK’un 376. maddesindeki indirim oranı %50 olduğuna göre limit altında kalan usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları için VUK’un 376. maddesinden faydalanılmak istenmesi durumunda söz konusu cezalar %75 indirimli ödenecektir.
k-VUK’un mükerrer 227. maddesine göre; beyannameyi imzalayan veya tasdik raporunu düzenleyen meslek mensupları, imzaladıkları beyannamelerde veya düzenledikleri tasdik raporlarında yer alan bilgilerin defter kayıtlarına ve bu kayıtların dayanağını teşkil eden belgelere uygun olmamasından dolayı ortaya çıkan vergi ziyaına bağlı olarak salınacak vergi, ceza, gecikme faizlerinden mükellefle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulurlar. VDK’nın 03.08.2022 Tarih ve E-55935724-010.07-1012 sayılı yazısında “Meslek mensuplarının disiplin sorumluluğuna yönelik rapor düzenlemiş olmasının, mutlaka mali sorumluluk yönünden de rapor düzenlenmesini gerektirmediği, bu kapsamda, sorumluluk gerektiren her bir fiil ve işlemin, ilgili mevzuat çerçevesinde ayrı ayrı değerlendirilerek, neden sonuç ilişkisinin de ortaya konularak sadece tespit edilen sorumluluk türü yönünden rapor düzenlenmesi gerektiği” ifade edilmiştir (Konu hakkında detaylı bilgiye “Vergi İncelemeleri – 2 Vergi İnceleme Süreci” başlıklı makalelerimizden ulaşabilirsiniz). Bu kapsamda tarhı öngörülen vergi/cezaya karşı SMM, SMMM ve YMM’lerin uzlaşma (ya da indirim) yoluna başvurma imkânları bulunmamaktadır.
l- 5604 sayılı Kanunun 1’inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının;
√ (b) bendine göre, ikmalen, re’sen veya idarece yapılan tarhiyata ilişkin olup vadesi mali tatile rastlayan vergi, resim ve harçlar ile vergi cezaları ve gecikme faizlerinin ödeme süresi (her iki uzlaşma sonucu tahakkuk eden vergi/ceza bu kapsamdadır),
√ (c) bendine göre, tarh edilen vergilere ve/veya kesilen cezalara karşı uzlaşma talep etme veya cezada indirim hükümlerinden yararlanmak amacıyla yapılacak başvurulara ilişkin süreler (tarh edilen vergiler dendiğinden tarhiyat sonrası uzlaşma kastedilmektedir),
mali tatilin son gününü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılacaktır.
1 Sıra No.lu Mali Tatil Uygulaması Hakkında Genel Tebliğin 4/3. maddesine göre;
√ Dileyen mükelleflerin, adlarına tarh edilen vergi ve kesilen cezalara karşı mali tatil süresi içinde de uzlaşma veya cezada indirim talebinde bulunabilmesinin mümkün olduğu,
√ Gerek tarhiyat öncesi gerekse de tarhiyat sonrası uzlaşmayla ilgili olarak, mükelleflerin bu yönde bir talebi olmadığı müddetçe, mali tatil süresi içinde uzlaşma günü verilemeyeceği,
√ Mükellefin talebi üzerine uzlaşma gününün mali tatil süresi içinde bir tarih olarak belirlenmesi halinde uzlaşma görüşmesinin bu tarihte yapılmasına engel bir durum olmadığı,
ifade edilmiştir. Mali tatil uygulamasının 2024 yılında 02.07.2024 Salı günü başlayıp, 20.07.2024 Cumartesi günü sona ereceğini hatırlatmamız yerinde olacaktır.
m-VUK’da ve Tarhiyat Öncesi/Sonrası Uzlaşma Yönetmeliklerinde tahsilinden vazgeçilecek vergi ve ceza için alt/üst limit belirlemesi yapılmamıştır. Buna karşın vakaya göre değişkenlik göstermekle birlikte uzlaşma görüşmelerinde vergi aslının kendisinde indirim yapılmamakta ancak vergi cezalarının %80’i silinmektedir. Ancak zaman zaman uzlaşmanın sonradan kabul edilmesi hali için komisyonun son teklifine bu oranların yansımadığını ve mükellef aleyhine oranlarda değişiklik olduğuna da denk geldiğimizi belirtmek isteriz.
n- Uzlaşma vaki olmamış ve yargı yoluna gidilmemiş ise vergi ve cezalar;
√ Taksit zamanlarından önce tahakkuk etmiş olması halinde, taksit süreleri içinde,
√ Taksit sürelerinin tamamen geçmesinden sonra tahakkuk etmiş olması halinde, tahakkuk tarihinden itibaren bir ay içerisinde,
√ Taksit süresinin kısmen geçmesinden sonra tahakkuk etmiş olması halinde, yalnızca süresi geçen taksit için tahakkuk tarihinden itibaren bir ay içerisinde,
√ Memleketi terk edenler, ölüm ve benzeri haller dolayısıyla mükellefiyetleri kalkanlar adına ikmalen, re’sen veya idarece tarh olunan vergiler bakımından, tahakkuk tarihinden itibaren bir ay içerisinde,
√ Uzlaşma başvurusuna konu edilen vergi ve cezaların, dava açma süresinin bittiği tarihten itibaren bir ay içerisinde,
ödenmesi gerekir.
o-Mükelleflerin tarhiyat öncesi uzlaşmadan mı yoksa tarhiyat sonrası uzlaşmadan mı yararlanması daha avantajlıdır sorusuna zaman zaman muhatap olunabilmektedir. Öncelikle vergi/ceza ihbarnamesiyle tebliğ edilen vergi/cezalar için (sonradan kabul hali hariç) tarhiyat öncesi uzlaşma hakkı bulunmadığını ve sadece vergi incelemesi sonucu tarh edecek vergiler için seçimlik olarak tarhiyat öncesi ya da tarhiyat sonrası uzlaşma yöntemlerden sadece birinin kullanabileceğini tekrar belirtmemiz gerekir. Diğer taraftan uzlaşma yönteminin seçiminde mükelleflerin aşağıdaki unsurları dikkate alması yerinde olacaktır.
√ Yukarıda yaptığımız kıyaslamadan hareketle iki uzlaşmanın da kapsamı, indirim uygulaması, gecikme faizinin hesaplanması hususlarında önemli ölçüde benzerlik bulunmakta ve her iki uzlaşma yönteminde ödeme süresi uzlaşma tutanağının tebliğinden itibaren bir aydır.
√ Tarhiyat öncesi uzlaşma daha önceki bir sürede tamamlandığından vergi aslı için daha düşük tutarda gecikme zammına katlanılmaktadır. Ancak burada mükellefin avantajlı mı yoksa dezavantajlı mı olduğu hususu gecikme faizi oranıyla, kullanılan yabancı kaynak maliyetiyle ya da mahrum kalınan kazançla (faiz, kar vs) kıyas yapılarak tespit edilmesi gerekir. Diğer taraftan gecikme faizinin gelir/kurumlar vergisi yönünden KKEG niteliğinde olduğunu da hatırlatmamız yerinde olur.
√ Vergi ziyaı cezaları gecikme faizine, usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları ise hem gecikme faizine hem de gecikme zammına tabi olmadığı düşüldüğünde içerisinde vergi aslı olmayan ya da (uzlaşılan) vergi ziyayı ile usulsüzlük/özel usulsüzlük cezalarına nispeten daha az olan tarhiyatlar için tarhiyat sonrası uzlaşma daha avantajlı olabilmektedir.
√ Tarhiyat öncesi uzlaşmalarda uygulamada vergi ziyaı, usulsüzlük/özel usulsüzlük cezalarına uzlaşma tutanaklarının kesinliği ve tahakkuk yerine geçmesi sebebiyle vergi daireleri tarafından VUK’un 339. maddesi kapsamında tekerrür hükümleri uygulanmaz. Bir bakıma tarhiyat öncesi uzlaşmalarda tekerrür hususunun vergi müfettişi/uzlaşma komisyonu tarafından değerlendirilerek uzlaşma sağlandığı varsayımı yapılabilir. Tarhiyat sonrası uzlaşmalar ise tekerrür hükümleri dikkate alınarak düzenlenen ihbarnameler üzerine yapılmaktadır. Haliyle tekerrür hükümleri uygulanması gereken mükellefler için tarhiyat öncesi uzlaşma daha avantajlı hale gelebilmektedir.
√ Tarhiyata konu vergi ve kesilmesi öngörülen cezalar için uzlaşmaya mı yoksa yargı yoluna mı başvurulacağı hususunda vergi inceleme raporları, eleştiriler ve bunların yasal dayanakları ile emsal yargı kararları dikkate alınarak karar verilecekse tarhiyat sonrası uzlaşma mükellefe daha fazla sürede kazandıracaktır.
√ Vergi hukukunda birçok husus (Vergiye uyumlu mükelleflere %5 indirim, vergi affı ya da yapılandırma yasaları) gibi verginin/cezanın kesinleşmesine/tahakkukuna bağlanabilmektedir. Bu durumda yakın bir gelecekte bir vergi affı beklentisi varsa mükellef için zaman kazanmak adına tarhiyat sonrası uzlaşma daha avantajlı olabilir. Hatırlanacağı üzere yakın geçmişte düzenlemeye konu olan vergi affı yasalarında kesinleşmeyen alacakların %50’sinin tahsilinden vazgeçilmişti.
√ Yukarıda yaptığımız açıklamalar haricinde tarhiyata konu vergi/cezanın tutarının düşük olması, yapılan hesaplama sonucu iki tarhiyat arasında dikkate değer bir fak bulunmaması, sürecin çok uzatılmak istenmemesi gibi sebeplerle bir an önce vergi incelemesinin külfeti tespit edilmek/ödenmek isteniyorsa tarhiyat öncesi uzlaşma tercih edilmesi daha uygun olacaktır.
Görüldüğü üzere hangi uzlaşma yöntemi tercih edilmeli sorusu, tarhiyatın içeriği, ceza geçmişi, karşılaştırmalı hesaplamalar, yakın tarihteki beklentiler, tarhiyatın kesinleşmiş olmasının sağladığı fayda ya da zararlar vaka ve mükellefe göre farklılık göstermektedir.
ö- GİB’in 2023 Yılı Vergi Harcamaları Raporunda;
√ Kamu maliyesi literatüründe vergi harcamalarının tanımı konusunda tam bir uzlaşı bulunmamakla birlikte en genel tanımıyla vergi harcamasının, “Standart Vergi Sistemi”nden (benchmark) sapmaların sebebiyet verdiği vergi kayıpları olduğu,
√ Standart vergi sisteminden sapmalar ise vergi indirimi, indirimli vergi oranı, vergi istisnası, mahsubu, muafiyeti ve vergi ertelemelerinden oluştuğu,
ifade edilmiştir. Buradan hareketle sonuçları itibariyle benzerlik gösterse de uzlaşmanın bir vergi harcaması olmadığını, raporda vergi türü bazında muafiyet, istisna ve indirimlere ilişkin tutar ve istatistiklere yer verilmiş olmakla birlikte uzlaşmaya bilgiye yer verilmemesi halinin bu görüşü desteklediğini söyleyebiliriz. Amacına ulaşmış ya da amacı dışında kullanılan/amacı dışına taşmış, haksız rekabete neden olan, kamuya maliyeti faydasına oranla çok daha yüksek olan vergi harcaması niteliğindeki muafiyet, istisna ve indirimlere ilişkin düzenlemelerin gözden geçirilerek yeniden düzenlenmesi yerinde olmakla birlikte uzlaşma müessesinin bu kapsamda değerlendirilmemesi gerektiğini söyleyebiliriz.
3-İstatistikler
a-Tarhiyat Öncesi Uzlaşma
VDK’nın 2022 ve 2023 yıllarına ait faaliyet raporlarında yer verilen Tarhiyat Öncesi Uzlaşma Komisyonlarında değerlendirilen vergi inceleme sonuçlarına ilişkin bilgilere aşağıda yer verilmiştir.
2022 Yılına ilişkin tutanak türlerine göre tarhiyat öncesi uzlaşma (TÖU) sonuçları:
2023 yılına ilişkin tutanak türlerine göre tarhiyat öncesi uzlaşma (TÖU) sonuçları:
Bu istatistiklere göre 2022 ve 2023 yıllarında toplam olarak;
» 279 mükellefin tarhiyat öncesi uzlaşma talebinde bulunduğu, bu mükelleflerin 22.026 tanesiyle uzlaşma sağlandığı, mükellef bazında uzlaşma oranının %59 olarak gerçekleştiği,
» Uzlaşmaya konu vergi aslının 1.453.531.255 TL olduğu, uzlaşma sonucunda bu tutarın 1.376.586.330 TL’ye indirildiği ve vergi aslı bazında uzlaşma oranının %95 olarak gerçekleştiği,
» Uzlaşmaya konu ceza tutarının 2.007.916.960 TL olduğu, uzlaşma sonucunda bu tutarın 351.768.947 TL ‘ye indirildiği ve ceza bazında uzlaşma oranının %18 olarak gerçekleştiği,
görülmektedir. Diğer taraftan bahse konu faaliyet raporlarında bahsedildiği üzere haklarında vergi tarhı ve ceza kesilmesi önerilen mükelleflerin bir kısmının 7326 ve 7440 sayılı Kanunun sayılı Kanunların 4’üncü maddesinin 6’ncı maddesi gereği tarhiyat öncesi uzlaşma haklarından vazgeçmiştir. Bir kısım mükellefler ise yine af yasaları kapsamında vergi/matrah artırımı hükümlerinden yararlandıklarından dolayı vergi incelemesine tabi tutulmamıştır. Haliyle sıkça düzenlemeye konu olan vergi affı düzenlemeleri olmasaydı gerek uzlaşmaya başvuru sayısının/tutarının gerekse uzlaşılan vergi/ceza tutarının çok daha fazla olacağını tahmin etmek zor değildir.
(Oran ve tutarlarla ilgili açıklamaya kısmi uzlaşma hali dahil edilmemiştir.)
b-Tarhiyat Sonrası Uzlaşma
GİB’in Faaliyet raporlarında yer alan bilgiler dahilinde hazırlanan 2022 ve 2023 Yılları Türkiye Geneli Tarhiyat Sonrası Uzlaşma sonuçlarına aşağıda yer verilmiştir.
Açıklama | 2022 | 2023 | Toplam |
Toplam Dosya Sayısı | 37.940 | 43.708 | 81.648 |
Uzlaşılan Dosya Sayısı | 36.321 | 38.895 | 75.216 |
Uzlaşmaya Konu Olan Vergi | 221.973.195 | 252.032.864 | 474.006.059 |
Uzlaşma Sonucu Vergi | 214.851.945 | 242.692.396 | 457.544.341 |
Uzlaşmaya Konu Vergi Ziyaı Cezası | 385.115.068 | 659.832.615 | 1.044.947.683 |
Uzlaşma Sonucu Vergi Ziyaı | 66.239.970 | 113.419.586 | 179.659.556 |
Uzlaşmaya Konu ÖUC | 116.463.882 | 337.578.759 | 454.042.641 |
Uzlaşma Sonucu ÖUC | 21.000.240 | 63.285.121 | 84.285.361 |
Uzlaşmaya Konu UC | 581.321 | 806.114 | 1.387.435 |
Uzlaşma Sonucu UC | 112.978 | 120.614 | 233.592 |
Not: Uzlaşmaya konu vergi ve vergi ziyaı cezası tutarına, geçici vergi aslı ve buna ilişkin ceza dahildir. Ancak, uzlaşılan bu tutarlara normal vade tarihinden uzlaşma tutanağının imzalandığı tarihe kadar geçen süre için hesaplanacak gecikme faizi tutarları dahil değildir.
Bu bilgilerden hareketle 2022 ve 2023 yıllarında toplam olarak;
» 648 tarhiyat sonrası uzlaşma talebinde bulunduğu, bunların 75.216 tanesiyle uzlaşma sağlandığı, dosya bazında uzlaşma oranının %92 olarak gerçekleştiği,
» Uzlaşmaya konu vergi aslının 474.006,059 TL olduğu, uzlaşma sonucunda bu tutarın 457.544.341 TL’ye indirildiği ve vergi aslı bazında uzlaşma oranının %97 olarak gerçekleştiği,
» Uzlaşmaya konu vergi ziyaı cezası tutarının 1.044.947.683 TL olduğu, uzlaşma sonucunda bu tutarın 179.659.556 TL ‘ye indirildiği ve vergi ziyaı cezası bazında uzlaşma oranının %17 olarak gerçekleştiği,
» Uzlaşmaya konu özel usulsüzlük cezası tutarının 454.042.641 TL olduğu, uzlaşma sonucunda bu tutarın 84.285.361 TL ‘ye indirildiği ve özel usulsüzlük cezası bazında uzlaşma oranının %19 olarak gerçekleştiği,
» Uzlaşmaya konu usulsüzlük cezası tutarının 1.387.435 TL olduğu, uzlaşma sonucunda bu tutarın 233.592 TL ‘ye indirildiği ve usulsüzlük cezası bazında uzlaşma oranının %17 olarak gerçekleştiği,
görülmektedir. Vergi affı yasalarının tarhiyat öncesi uzlaşmada olduğu gibi tarhiyat sonrası uzlaşma üzerinde de olumsuz etkileri bulunmaktadır. Ayrıca GİB’in 2023 yılı Faaliyet Raporunda daha yüksek tutardaki vergi/cezalar için kurulan Merkezi Uzlaşma Komisyonunda ve Vergi Daireleri Koordinasyon Uzlaşma Komisyonunda yapılan uzlaşma görüşmelerinde Türkiye genelinden çok daha düşük oranda uzlaşma sağlandığı görülmektedir.
c-Tarhiyat Öncesi ve Tarhiyat Sonrası Uzlaşma Toplamları
Açıklama | 2022 | 2023 | Toplam |
Uzlaşma Talep Eden Mükellef/Dosya | 58.597 | 60.330 | 118.927 |
Uzlaşma Temin Edilen Mükellef/Dosya | 49.443 | 47.799 | 97.242 |
Uzlaşmaya Konu Vergi | 1.115.585.607 | 811.951.707 | 1.927.537.314 |
Uzlaşılan Vergi | 1.048.416.567 | 785.714.104 | 1.834.130.671 |
Uzlaşmaya Konu Ceza (Vergi Ziyaı + ÖUC + UC) | 502.160.271 | 998.217.488 | 1.500.377.759 |
Uzlaşılan Ceza | 87.353.188 | 176.825.321 | 264.178.509 |
GİB ve VDK’nın faaliyet raporlarından alınan ve yukarıda yer verilen bilgiler dahilinde 2022 ve 2023 yılında toplam olarak;
» 927 uzlaşma talebinde bulunduğu, bunların 97.242 tanesiyle uzlaşma sağlandığı, dosya/mükellef bazında uzlaşma oranının %82 olarak gerçekleştiği,
» Uzlaşmaya konu vergi aslının 1.927.537.314 TL olduğu, uzlaşma sonucunda bu tutarın 1.834.130.671 TL’ye indirildiği ve vergi aslı bazında uzlaşma oranının %95 olarak gerçekleştiği,
» Uzlaşmaya konu ceza (VZC, ÖUC, UC) tutarının 1.500.377.759 TL olduğu, uzlaşma sonucunda bu tutarın 264.178.509 TL ‘ye indirildiği ve cezası bazında uzlaşma oranının %18 olarak gerçekleştiği,
görülmektedir.
d-Vergi Yargısı İstatistikleri
Anayasanın “Hak Arama Hürriyeti” başlıklı 36. maddesine göre; herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.
Ülkemizde vergi davaları hali hazırda hadler de dikkate alınarak Vergi Mahkemesi, Bölge İdare Mahkemesi (istinaf) ve Danıştay (temyiz) olmak üzere bir, iki ve üç dereceli olarak devam edebilmektedir (Anayasa Mahkemesinin 26.10.2023 tarih ve E:2023/81, K.2023/184 sayılı 21.09.2024 yürürlük tarihli Kararı ile 26.07.2023 tarih ve E: 2023/36, K. 2023/142 sayılı 13.07.2024 yürürlük tarihli Kararı sonrasında yeni bir düzenleme yapılmazsa belirlenen limitler altında kalan davalar için dahi yürürlük tarihleri de dikkate alınarak istinaf ve temyiz yolu açılacaktır). Ayrıca Bölge İdare Mahkemeleri ile Danıştay bünyesinde Vergi Dava Daireleri Kurulu oluşturulduğunu hatırlatmamızda fayda bulunmaktadır. Diğer taraftan mükelleflerin iç hukuk yollarını tükettikten sonra Anayasa Mahkemesine müracaat hakları da mevcuttur.
Adli Sicil İstatistiklerine göre 2023 yılında;
Vergi Mahkemelerindeki dosya sayısının 139.329 adet olduğu, bu dosyaların 31.004 adedinin 2024 yılına devrettiği, 108.325 adedinin karara bağlandığı; bu kararların 46.008 adedinde iptal (mükellef lehine), 8.603 adedinin kısmen iptal/ret, 23.332 adedinde ret (idare lehine), 30.382 adedinde diğer (ilk inceleme üzerine dilekçe ret, merciine tevdi, merci tayini-bağlantı, diğer kararlar) yönünde karar verildiği, bu durumda kararların %50,41’inin mükellef lehine/kısmen mükellef lehine, %21,54 idare lehine, %28,05’lik kısmının ise büyük bir bölümünün eksiklikler tamamlandıktan ya da ilgili merciye tayininden sonra yargılamaya devam edileceği görülmektedir.
Vergi Dava Dairelerindeki dosya sayısının 98.796 adet olduğu, bu dosyaların 16.794 adedinin 2024 yılına devrettiği, 82.002 adedinin de ise karara bağlandığı görülmektedir.
C.DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
Mükelleflerin vergi/ceza ihbarnamesi ile tebliğ edilen vergi ve cezalar için tarhiyat sonrası, vergi incelemesi kaynaklı henüz tarh edilmeyen vergi ve cezalar için ise tarhiyat öncesi uzlaşma yöntemi ile yargı yoluna başvurmadan idare ile anlaşma imkanları (hakları) mevcuttur. Bu hakkın kullanımı zorunlu olmayıp mükellef dilerse vergi/ceza ihbarnamesinin tebliğinden itibaren 30 gün içinde tercihine göre indirim talep edebilir ya da hak arama hürriyeti kapsamında yargı yoluna başvurabilir.
Ülkemizde vergi yargısı Anayasa Mahkemesi hariç üç dereceli olarak ilerlemekte bu süre/süreç ise idare açısından vergi alacağının kesinleşmesine, bazı hallerde de alacak kesinleşse dahi tahsil kabiliyetinin yok olmasına ya da tahsilatın gecikmesine sebebiyet verebilmektedir. Diğer taraftan yargı süre/sürecinin mükellefler üzerinde huzursuzluğa neden olduğu kuşkusuzdur. Yargılama aşamasında dahi bazı hallerde kanun yolundan vazgeçilmesi mümkündür.
Uzlaşma müessesenin, Anayasanın verginin kanuniliği, eşitlik ve hak arama hürriyeti ilkelerine aykırılık teşkil ettiği ileri sürülmesine karşın 60 yılı aşkın bir süredir mevzuatımızda yer almakta ve ülkemizde oldukça yoğun olarak uygulanmaktadır. Vergi/ceza alacağından kısmen de olsa vazgeçilmesi sebebiyle vergi gelirlerinde azalmaya neden olduğu, uzlaşma komisyonlarının ilave maliyet oluşturduğu gibi nedenlerle bir çok gelişmiş ülkede de uygulamaya konu olan bu müessesenin kaldırılacağı / etkisizleştirileceği söylemleri son günlerde herkesin malumudur. Benzer eleştirilerin indirim müessesesi için de yapılması mümkündür.
Uzlaşma hakkının kaldırılması/etkisizleştirilmesi halinde;
√ Uzlaşma görüşmeleri sayesinde idareye vakaya göre işlem yapma, mükellefe ise yaptığı işlemin gerekçesini/yasal dayanağını açıklama böylelikle de taraflara müzakere imkânı sağladığı (İstatistiklerle, genel uygulamadaki oran farklılıkların bu gerekçeyle izahı mümkündür),
√ Uzlaşma sağlayan mükelleflerin (2022 ve 2023 toplamı 97.242’dir) önemli bir kısmının iptal davasına konu olacağı bu hususun yargı sistemi üzerinde ağır bir yük oluşturacağı,
√ Dava sonuna kadar, davaya konu vergi ve cezanın tahsilinin duracağı (İYUK’un 27/4. maddesi),
√ Adli sicil istatistiklerine göre, vergi mahkemelerinin 2021 yılında %13,49’luk, 2022 yılında %18,82’lik, 2023 yılında ise %21,54’lük bir kısmında ret kararı (İdare lehine) verdiği (bu oranlara ilk inceleme üzerine ret, merciine tevdi gibi kararlar dahil değildir), yargılama sürecinde tarafların birbirlerine cephe aldıkları ve tarafların gerek birbirleriyle olan ilişkilerinin gerekse meslek mensubuyla olan ilişkilerinin zarar gördüğü, bu durumun ve istatistiklerin (mükellefler nezdinde kuvvetle muhtemel davayı kazanırız intibası oluşturduğu gerekçesiyle) vergiye uyumu azalttığı,
√ Mükellefin ret kararını üst mahkemeye taşıma hakkı bulunduğu ve yürütmenin durdurulmasını talep edebileceği, bu aşamada vergiyi/ceza mükelleften tahsil edilse dahi kararın idare aleyhine kesinleşmesi halinde tahsil edilen vergilerin/cezaların faiziyle geri ödenmesi gerekeceği,
√ Ret kararı İdare lehine kesinleşse dahi yargı süre/sürecinin uzunluğu sebebiyle mükelleften fiili tahsilat yapılamayabileceği,
√ Mahkemenin iptal kararı (mükellef lehine) vermesi halinde ise yargılama masrafları ve karşı vekalet ücretleri gibi maliyetler sebebiyle Kamunun çok daha fazla zarara uğrayabileceği,
√ Mahkeme kararı mükellef lehine kesinleşse dahi yargılama süre/sürecinin ilave zamana, maliyete ve baskıya neden olduğu ve ticari hayatını olumsuz etkileyebileceği, bazen de sürecin beka sorununa sebep olabileceği bu sebeple çoğu mükellefin vergi/ceza ihbarnamesine karşı dava açmaktansa uzlaşma yoluna gittiği,
√ Benzer vakalar için yargının farklı kararlar verebildiği haliyle yargılama sürecinin taraflar için belirsizliğe neden olduğunu, buna karşın Kanun ve yönetmeliklerde belirlenmiş bir sınır olmamakla birlikte uygulamada, uzlaşmada genel itibariyle vergi aslında indirim yapılmadığı cezaların ise %80’i silindiği haliyle uzlaşma müessesesinde sonucun daha belirgin olduğu,
√ Uzlaşma müessesi aracılığıyla Kamu açısından vergi alacağı, mükellef açısından ise vergi borcu yargıya göre çok daha kısa bir sürede kesinleştiği, bu hususunun ise tahsilatı olumlu yönde etkilediği (Uzlaşma sonucu düzenlenen tutanaklar kesin olsa da kısmi vergi hataları hariç vergi hataların düzeltilmesi mümkündür),
√ Uzlaşmanın kaldırılması/etkinliğinin törpülenmesi halinde mükelleflerin önemli bir kısmının VUK’un 376. maddesi kapsamında indirim talep etmek suretiyle dava hakkını kullanmayacakları varsayımının gerçeği yansıtmayabileceği, bu müessesenin mükellefe kendini izah etme (manevi tatmin) imkanı vermediği, vergi aslını kapsamadığı, cezaların %50’sinin silinmesine olanak tanıdığı, haliyle uzlaşmaya oranla daha az avantaj sağladığı, bu yöntemin daha çok uzlaşma kapsamında olmayan cezalar için (2023 yılı için 23.000 TL altındaki) talep gördüğü,
hususları dikkate alınmalıdır. Diğer taraftan kanunla sağlanan hakkın uygulamada mükellefin elinden alınması halinin İdareye olan güveni sarsacağı (senin haklılığın/haklılık payının, izahının önemi yok intibası uyandırır) ayrıca vergi tahsilatını artırmayacağı gibi azaltması üstüne oluşturulan komisyonlar sebebiyle ilave maliyete neden olacağı buna karşın;
√ Uzlaşma talebinin dava için ön şart haline getirilmesi (Ceza Muhakemesi Kanununun 253. maddesinde uzlaştırmaya, İş Mahkemeleri Kanununun 3. maddesinde ise arabuluculuğa dair benzer hükümler mevcuttur)
√ Uzlaşılan verginin/cezanın tamamının/bir kısmının peşin/taksitler halinde ödenme şartının aranması,
√ Uzlaşılan vergi ziyaı cezasının süresinde ödenmesi halinde vergiye uyumlu mükelleflere sağlanan %5’lik indirim imkanından yararlanma imkanının sağlanması,
√ Uzlaşılan vergi/cezalar için VUK’un 376. maddesinin (indirim) uygulama alanının genişletilmesi,
√ Yargıya intikal eden uyuşmazlıkların da uzlaşma kapsamına alınması (ya da VUK’un Kanun Yolundan Vazgeçme maddesinin yargılamanın her safhası için uygulanabilir hale getirilerek oransal olarak cazibesinin artırılması)
√ VUK’un mükerrer 227. maddesi kapsamında sorumluluk yüklenen meslek mensuplarına uzlaşma/indirim imkânı sağlanması,
gibi düzenlemeler ile,
√ Vergi/varlık barışı, matrah/vergi artırımı gibi düzenlemelere sıkça müracaat edilmemesi,
bu müessesenin uygulama alanını/etkinliğini ve vergi tahsilatını artıracağı görüşündeyiz.
Vergi mevzuatının genişliği, matraha ulaşırken yapılan çoğu hesaplamaların (indirimli kurumlar, finansman gider kısıtlaması, transfer fiyatlandırması, örtülü sermaye gibi) karmaşıklığı, idare ve yargı arasındaki görüş farklılıkları, kazancın/faaliyetin birden fazla ülkeye yayılması, vergi hataları, uygulamadaki sorunlar/boşluklar/farklılıklar gibi unsurların sebebiyet verdiği sorunların çoğunlukla uzlaşma müessesesi aracılığıyla çözüldüğü zaten bir çok düzenlemeyle kamu otoritesinin de esasında tercihinin bu yönde olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Daha net bir ifadeyle uzlaşma müessesesine vergi harcaması gibi yaklaşarak bu düzenleme olmasa daha fazla vergi tahsil ederdik yaklaşımının istenen amaca ulaşmaya katkı sağlamayacağı, idare ile mükellef arasındaki vergi sorunları kaynaklı iletişimin ve müzakere imkanının ortadan kaldırılmaması bilakis etki alanının genişletilmesi gerektiği görüşündeyiz.
Uzlaşma talebinde bulunan mükelleflere uzlaşma görüşmelerinde indirim yapılmayarak uzlaşmanın etkisizleştirilmesi halinde dahi uzlaşmanın dava açma süresi açısından mükelleflere fayda sağlayabileceği hususunu hatırlatmamız yerinde olacaktır. Diğer taraftan tarhiyat öncesi uzlaşmaları için uzlaşmadan vazgeçilecekse bu hususa ilişkin talebin süresinde yapılması, uzlaşma görüşmelerine katılınacaksa yetkilinin/vekilinin uzlaşma günü ve saatinde hazır bulunması, uzlaşma görüşmelerine muhakkak meslek mensubuyla katılımın sağlanması, görüşmelerinin dikkatli takip edilerek sonucun tutanaklara doğru şekilde geçirilmesi elzem derecede önemlidir.
Doğan ÇENGEL
Yeminli Mali Müşavir
Bağımsız Denetçi
Volkan DEMİRCİOĞLU
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
https://www.alomaliye.com/2024/07/16/uzlasma/
Kaynakça
– 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu ve 306 Sıra No.lu VUKGT
– 5604 Sayılı Malî Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanun ve 1 Sıra No.lu Genel Tebliğ
– 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu
– 7036 Sayılı İş Muhakemesi Kanunu
– 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu
– 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
– 4458 Sayılı Gümrük Kanunu
– Tarhiyat Öncesi Uzlaşma Yönetmeliği
– Uzlaşma Yönetmeliği
– GİB, Tarhiyat Öncesi Uzlaşma Broşürü, Haziran/2024
– GİB, Tarhiyat Sonrası Uzlaşma Broşürü, Haziran/2024
– GİB, Vergi Cezalarında İndirim Broşürü, Eylül/2022
– GİB, 2022 ve 2023 Yılları Faaliyet Raporları
– VDK, 2022 ve 2023 Yılları Faaliyet Raporları
– GİB, 2023 Yılı Vergi Harcamaları Raporları
– Adalet Bakanlığı, Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü, Adalet İstatistikleri, 2023
– Gelirler Genel Müdürlüğünün 11.01.2001 tarih ve B.07.0.GEL.0.28/2864-124-2892/1520 sayılı özelgesi
-– Gelirler Genel Müdürlüğünün 10.12.2004 tarih ve B.07.0.GEL.0.28/2880-5876/58920 sayılı özelgesi
– Gelirler Genel Müdürlüğünün 20.04.2005 tarih ve B.07.0.GEL.0.40/4001-115 sayılı özelgesi
– Gelirler Genel Müdürlüğünün 09.11.2004 tarih ve B.07.0.GEL.0.28/2880-5855 sayılı özelgesi
– VDK’nın 03.08.2022 Tarih ve E-55935724-010.07-1012 sayılı yazısı
– TÜRMOB Sirküler, 21.12.2023/174-1
– VDDK Uzlaşma Nedir? https://vdk.hmb.gov.tr/duyuru/uzlasma-nedir
-– Gelir İdari Başkanlığı, Vergi Terimleri Sözlüğü, https://teknoloji.gib.gov.tr/vergi-terimleri-sozlugu
– Anayasa Mahkemesi Norm Denetimi Basın Duyurusu; https://www.anayasa.gov.tr/tr/haberler/norm-denetimi-basin-duyurulari/konusu-581-bin-turk-lirasinin-altindaki-davalar-hakkinda-temyiz-kanun-yoluna-basvurulamamasini-ongoren-kuralin-anayasa-ya-aykiri-oldugu/
– İmdat Türkay, 2023 Yılı Uzlaşma Sonuçları ve Daha Etkin Bir Uzlaşma İçin Öneriler
– Yusuf Cihad Demet, Tarhiyat Öncesi Uzlaşmanın Avantajları
Tevsi Yatırımdan Elde Edilen Kazanç Ayrı Hesaplarda İzlenmemesi Durumunda Elde Edilen Kazancın Hesaplanmasında Uygulanacak Formülde Dönem Sonu Toplam Sabit Kıymet İfadesinden Ne Anlamamız Gerekiyor?
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun “İndirimli Kurumlar Vergisi” başlıklı 32/A maddesiyle sağlanan teşvikle ekonomik kalkınmanın hızlandırılması, istihdamın artırılması, bölgeler arası gelişmişlik farklılıklarının giderilmesi, sektörel kümelenmenin sağlanması, tasarrufların katma değeri yüksek yatırımlara yönlendirilmesi amaçlanmıştır.
İlgili madde de; “(4)Tevsi yatırımlarda, elde edilen kazancın işletme bütünlüğü çerçevesinde ayrı hesaplarda izlenmek suretiyle tespit edilebilmesi halinde, indirimli oran bu kazanca uygulanır. Kazancın ayrı bir şekilde tespit edilememesi halinde ise indirimli oran uygulanacak kazanç, yapılan tevsi yatırım tutarının, dönem sonunda kurumun aktifine kayıtlı bulunan toplam sabit kıymet tutarına (devam eden yatırımlara ait tutarlar da dahil) oranlanması suretiyle belirlenir. Bu hesaplama sırasında işletme aktifinde yer alan sabit kıymetlerin kayıtlı değeri, yeniden değerlenmiş tutarları ile dikkate alınır. İndirimli oran uygulamasına yatırımın kısmen veya tamamen faaliyete geçtiği geçici vergi döneminde başlanır.
…” hükmü yer almaktadır.
1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin“32.2.8. Tevsi Yatırımlardan Doğan Kazançlarda İndirimli Kurumlar Vergisi Oranı Uygulaması” başlıklı bölümünde tevsi yatırımdan elde edilen kazancın hesaplanmasında detaylara yer verilmiştir.
2012/1 No.lu Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararın Uygulanmasına İlişkin Tebliğde tevsi yatırım; Mevcut bir yatırıma üretim hattı veya makine ve teçhizat ilavesiyle kapasitenin artırılmasına yönelik olan ve mevcut tesis ile alt yapı müşterekliği oluşturarak bir bütün teşkil eden yatırımlar olarak tanımlanmıştır.
Tevsi yatırımdan elde edilen kazanç ayrı hesaplarda izlenmiyorsa; Dönem Ticari Bilanço Karı x (Gerçekleşen Tevsi Yatırım Tutarı/Dönem Sonu Toplam Sabit Kıymet) formülünden hesaplanan tutara indirimli oran uygulanacaktır.
Bu noktada dönem sonu toplam sabit kıymet ifadesinden ne anlamamız gerekiyor?
Tebliğ hükümlerine baktığımızda, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 313’üncü maddesi uyarınca amortismana tabi iktisadi kıymetler anlaşılması ve her geçici vergilendirme dönemi veya hesap dönemi sonundaki birikmiş amortismanları düşülmeden önceki brüt tutarların dikkate alınması gerekmektedir. Ayrıca gerekli koşullar oluşması durumunda sabit kıymetlerin yeniden değerlenmiş tutarları dikkate alınacaktır. Bu noktada amortismana tabi olmayan arazi, arsa ve verilen avanslar sabit kıymet toplamına eklenmeyecektir. Yapılmakta olan yatırımlar ise söz konusu toplamda dikkate alınacaktır.
Yasin TOPAL
Vergi Müfettişi
Kaynakça
1) 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu
2) 1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği
3) 2012/1 No.lu Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararın Uygulanmasına İlişkin Tebliğ
ANTREPODA YAPILAN SATIŞLAR 3'E AYRILIR.
A) YURTDIŞINA MİLLİLEŞMEDEN GÖNDERİLEN MAL KDV'NİN KONUSUNA GİRMEZ.
B) ANTREPODA BAŞKA BİR MÜKELLEFE YAPILAN SATIŞLAR İSE KDV'NİN KONUSUNA GİRER, İTHALAT İSTİSNASI OLARAK KDV BEYANNAMESİ İLE BEYAN EDİLİR.
C) ANTREPODAN SERBEST DOLAŞIMA GİRMEK SURETİYLE YURTİÇİNE GÖNDERİLEN MAL KDV'NİN KONUSUNA GİRER VE KDV HESAPLANIR- GÜMRÜKTE ÖDENİR.
- Yurt Dışından İthal Edilen Mallar Millileşmeden Gümrük Antreposundan Yurtdışına Tesliminde Malların Teslim Anında Türkiye'de Bulunma Şartını Taşımadığından KDV Kanunun 6. Maddesine İstinaden KDV'ye Tabi Olmaz.
- Buna Karşın Gümrük Antreposunda Serbest Dolaşıma (Millileşmeden Önce) Girmeden Başka Bir Mükellefe Teslimi KDV’nin Konusuna Girer. Ancak KDV Kanunu 16/1-C Maddesi Uyarınca İthalat İstisnası Kapsamında KDV’den İstisnadır.
- İthalat İstisnası Tam İstisna Değildir. KDV İade Mekanizması İşlemez. KDV Beyannamesi İle Beyanı Gerekir.
- Mallar Serbest Dolaşıma (Millileşmeden Sonra) Girdikten Sonra İade Edilirse KDV Doğar ve KDV Hesaplanması Gerekir.
Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Düzeltme Taleplerinin Reddinde Yargıya Başvuru
Hemen her hukuk dalı, kendi açısından “hata” kavramına yer vermiştir. Hata hâli ve kavramı Vergi Usul Kanunumuzda (VUK) da yer bulmuş ve kanunun 116. maddesinde “vergiye müteallik hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınmasıdır” şeklinde tanımlanmıştır.
İzleyen maddelerde hata, hesap hataları ve vergilendirme hataları olmak üzere iki ana türe ayrılmıştır. Kanun matrahta veya vergi miktarında yapılan hatalarla mükerrer vergi tarhını hesap hatası olarak kabul etmiştir. Kanunda vergilendirme hataları ise mükellefin şahsında hata, mükellefiyette hata, mevzuda hata ve vergilendirme yahut muafiyet döneminde hata şeklinde sayılmıştır (VUK md. 117 ve 118)
Görüldüğü gibi, vergi hukukunda hatadan söz edebilmek için, varlığı ileri sürülen hataların bu aktardığımız hâllerden birisinin kapsamı içerisinde yer alması gerekmektedir.
Hiç şüphesiz ki idare, idari işlemde (ki genellikle tarh işlemi şeklinde karşımıza çıkmaktadır) hata bulunduğu iddiasıyla yapılan başvuruları kabul ile sonuçlandırmak durumunda değildir ve zaten başvuruların çoğunluğu “ret” işlemi ile sonuçlanmaktadır.
İdarenin bu ret işlemleri de hiç şüphesiz yargı denetimine açıktır. Bu ret işlemine karşı ilgililer tabii ki dava açabilirler. Ancak burada yargıya geçiş, özellikle dava açma süresi bakımından bazı özellikler taşımaktadır.
Bu noktada önem taşıyan husus, hata ile sakat olduğu savı ile idareye yapılan başvurunun, başvuruya konu işleme karşı doğrudan dava açma süresi içerisinde yapılıp yapılmadığıdır. Örneğin, bir tarh işlemine karşı, bir başka deyişle tebliğ edilen vergi ceza ihbarnamesinin düzeltilmesi için yapılan başvurunun bu işleme karşı 30 günlük dava açma süresi içerisinde yapılıp yapılmadığı, dava yolu ve dava açma süresinin belirlenmesinde önem taşımaktadır.
Eğer hata ve düzeltme başvurusu, 30 günlük dava açma süresi içerisinde yapılmış ise ilgililer vergi dairesinin ret işleminden sonra bu ret işleminin iptali için dava açabilirler. Burada idareye başvuru, dava açma süresini durdurucu niteliktedir. Bu nedenle dava açma süresi, 30 günlük süreden idareye başvuru için harcanan zaman düşülerek hesaplanır ve kalan süre kadardır. Örneğin mükellef kendisine 1 Haziran günü tebliğ edilen vergi ceza ihbarnamesinin hata ile malûl olduğu savı ile 18 Haziran günü vergi dairesine müracaat etmişse, ret cevabının kendisine tebliğinden sonra dava açma süresi 12 gün olacak ve 12. günün mesai saati bitiminde sona erecektir. Vergi dairesinin -zımnî ret süresi olan- 30 gün içerisinde cevap vermemesi halinde ise bu 12 günlük süre, vergi dairesine müracaatı izleyen 30 günlük zımni ret süresinin bitiminden itibaren başlayacaktır.
Hata ve düzeltme başvurusunun, 30 günlük dava açma süresi geçirildikten sonra yapılması halinde vergi dairesinin açık veya zımni ret işlemine karşı doğrudan dava açılıp açılamayacağı tartışmalıdır. Tartışmanın sebebi ise Vergi Usul Kanununun 124. maddesidir. Maddeye göre, “vergi mahkemesinde dava açma süresi geçtikten sonra yaptıkları düzeltme talepleri reddolunanlar şikâyet yolu ile Maliye Bakanlığına müracaat edebilirler”. Mahkemeler bu düzenlemeye göre dava açma süresi geçtikten sonra yaptıkları düzeltme talepleri ret olunanların dava açmadan önce Maliye Bakanlığına müracaat etmeleri gerektiği, oradan da ret cevabı alınması veya 30 gün içinde cevap verilmemesi durumunda 30 gün içerisinde dava açılabileceği görüşünde. Bu yolu izlemeden önce dava açılması halinde Mahkemeler genellikle ön inceleme aşamasında “idari merci tecavüzü” kararları vererek dava dilekçesini müracaat dilekçesi olarak Maliye Bakanlığına göndermektedirler. Bu durumda dava dilekçesi, Maliye Bakanlığı’na müracaat dilekçesi olarak kabul edilmektedir.
Ancak az da olsa bir kısım mahkemeler, yukarıda aktardığımız maddenin son kelimesinin “edebilirler” şeklinde olması dolayısıyla ilgililerin burada bir seçimlik hakka sahip olduğu, bu yola gitmenin zorunluluk olmadığı ve doğrudan dava açılabileceği görüşü ile açılan davayı doğrudan inceleme yoluna gitmektedirler.
Bu davalarda dikkate edilmesi gereken husus, dava konusunun hatalı işlem olmadığı, ret işlemi olduğudur. Bu nedenle mahkemenin kararı sadece ret işlemini iptal olacaktır. Ret işleminin iptalinden sonra idarenin asıl işlemle ilgili yeni bir işlem oluşturması gerekmektedir. Bu işlemin ne yönde olacağını ise büyük ölçüde mahkeme kararı belirler. Eğer mahkeme, ret işlemini asıl işlemde hata olduğu ve düzeltilmesi gerektiği gerekçesi ile iptal etmişse idare, asıl işlemi (örneğimizde vergi ceza ihbarnamesini) düzeltmek zorundadır. Ancak mahkeme ret işlemini usul yönünden de iptal edebilir. Örneğin ret işleminin yetkili memurun imzasını taşımadığı, gerekli incelemeyi içermediği gibi bir gerekçe ile iptal edildiği bir durumda, idare bu eksikliklerini gidererek talebi tekrar reddedebilir. Bu durumda bu yeni ret işlemi aleyhine tekrar dava açmak gerekecektir.
Daha önce pek çok yazımda da belirttiğim gibi 6183 sayılı Kanun’a dayalı işlemlerde, örneğin ödeme emrine karşı, düzeltme başvurusu yapılamaz. Danıştay’ın yerleşik içtihadı da bu yöndedir. Ancak ödeme emrine karşı hata başvurusunun yapılamamasına karşılık, ödeme emrinin dayanağını oluşturan tarhiyat aleyhine hata ve düzeltme yoluna başvurmak mümkündür. Ancak tarhiyat aleyhine yapılan hata ve düzeltme, ödeme emrinin icrasını durdurmayacaktır. Bumin DOĞRUSÖZ
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/duzeltme-taleplerinin-reddinde-yargiya-basvuru/754712
Torba Yasa Nihayet Meclise Geliyor!
Maliye tarafından uzunca bir süreden bu yana hazırlanan ve iş dünyasının bilgisine sunulan Torba Yasa Teklifi’nin, ilgili sektör ve STK’ların da görüşü alınarak, son şekli verilmek suretiyle bugün veya en geç yarın TBMM’ye sunulması, bu hafta sonuna kadar Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, önümüzdeki hafta da Meclis Genel Kurulu’nda görüşülerek yasalaşması bekleniyor.
Başlangıçta oldukça geniş bir çerçevede hazırlanan Teklifin, kamuoyundan gelen tepkiler üzerine oldukça daraltıldığı, çoğu önemli düzenlemenin Teklif metninden çıkarılarak önümüzdeki Ekim ayında “Sonbahar Torbası” olarak adlandırılan yeni Torba Yasa Teklifi içerisinde yeniden TBMM’ye sunulacağı ifade ediliyor.
Dar kapsamlı Teklifte yer alması beklenilen düzenlemeler!
Sanırım kamuoyunda enine boyuna en çok tartışılan Torba Yasa Teklifi bu olsa gerek! Bunda, taslak çalışmanın medyaya sızması da biraz etkili oldu. Teklifin sızması bir yana, vatandaşları ve vergi mükelleflerini önemli ölçüde etkileyecek düzenlemelerin kamuoyunda yasalaşma süreci öncesinde tartışılmasını doğru bulduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Aslında Meclise sunulacak Teklifte yer alacak düzenlemelerin büyük bir kısmını Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Mehmet ŞİMŞEK açıkladı. Teklifte;
- Çokuluslu şirketler için küresel asgari kurumlar vergisi,
- Kurumlar vergisi mükellefleri için asgari kurumlar vergisi,
- Bilanço ve işletme hesabı esasına göre defter tutan ticari kazanç mükellefleri ile serbest meslek kazançlarına asgari gelir vergisi,
- Serbest meslek kazancı elde eden doktor, avukat, diş hekimi vb.’ye hasılat kontrolü ve beyanları ile hasılat kontrolleri sırasında elde edilen verilere göre tespit edilen kazançları arasında %20’den fazla fark bulunması halinde izah istenilmesi ve izahı yeterli görülmeyenlere hasılat tespitlerine göre belirlenen kazanç üzerinden tarhiyat yapılması,
- Kripto varlıkların vergilendirilmesi,
- GYO ve GYF’lere kurumlar vergisi istisnası için yüzde 50 temettü dağıtma zorunluluğu getirilmesi,
- Hisse senetlerinde elde tutma süresinin 2 yıldan 5 yıla çıkarılması ve kapsama limited şirket ortaklık paylarının da dahil edilmesi,
- Serbest bölge kazanç istisnasının kapsamının daraltılarak, istisnanın serbest bölgelerde faaliyet gösteren şirketlerin münhasıran ihracattan elde ettikleri kazançlara uygulanması,
- YİD VE KÖİ proje kazançlarının kurumlar vergisi oranının 5 puan artırılarak yüzde 25’den yüzde 30’a çıkarılması,
- İştirak hissesi satışındaki kurumlar vergisi kazanç istisnası ve KDV istisnasının kaldırılması, müktesep hakların korunması açısından yeni düzenlemenin yürürlük tarihinden önce iktisap edilen iştirak hisseleri açısından kurumlar vergisi istisna oranının yüzde 75’den yüzde 25’e indirilmesi ve KDV istisnasının aynen devam ettirilmesi.
- Gayrimenkullerden sonra iştirak hisselerinin de kısmi bölünme kapsamından çıkarılması,
- Kurumlar vergisinde tevkifat yoluyla vergilemenin kapsamının genişletilerek, e-ticaret platformları aracılığıyla gerçekleşen satışlara yüzde 15 tevkifat getirilmesi, KDV’de kısmi tevkifat uygulanan işlemlerden kurumlar vergisi tevkifatı da yapılması,
- Yurt dışı çıkış harcı tutarının artırılması ve harç tutarının her yıl yeniden değerleme oranında artırılması,
- Birleşme, devir ve bölünme işlemlerinde devreden KDV’nin, zamanaşımına bağlı olmaksızın vergi incelemesi sonucuna göre yeni şirket tarafından indirilebilmesi,
- KDV indiriminin 5 takvim yılı ile sınırlandırılması, bu süre içerisinde indirilemeyen KDV’lerin kayıtlardan çıkarılarak yapılacak vergi incelemesi ile gelir veya kurumlar vergisinin tespitinde gider olarak dikkate alınması,
- Malûl ve engellilerin araç alımlarındaki ÖTV istisnasının süresinin 5 yıldan 10 yıla çıkartılması, malûl ve engellilerin ÖTV istisnası kapsamında almış oldukları araçların, veraset yoluyla intikali veya ilk iktisap tarihinden itibaren on yıl içerisinde satılması halinde, zamanında alınmayan vergilerin mirasçılardan ya da istisnadan yararlananlardan alınması ve her sene yeniden değerleme oranında artan tutarın (araç satış bedelinin), yeniden değerleme oranının yarısı kadar artırılması,
- Uzlaşmada vergi aslının uzlaşma kapsamından çıkarılması ve sadece cezalarda uzlaşma yapılması,
- Kaçakçılık cezasında 3 yıl olarak uygulanan alt sınırın 5 yıla çıkarılması,
- Kayıt dışı faaliyet gösterene artırımlı vergi ziyaı cezası: Verginin 1 katı olarak kesilecek cezalarda 1,5 kat; verginin 3 katı olarak kesilen cezalarda 4,5 kat!
- Başkasına ait POS cihazını kullanana her bir tespit için; bilanço esasına göre defter tutanlara 90 bin TL, işletme hesabında defter tutanlara 45 bin TL, diğer mükelleflere 22 bin 500 TL özel usulsüzlük cezası kesilmesi,
- Başkalarının IBAN’ını kullanan ve IBAN’ını kullandıranlara asgari 30 bin TL azami 20 milyon TL olmak üzere işleme konu tutarın yüzde 10'u nispetinde ayrı ayrı özel usulsüzlük cezası kesilmesi,
- vb.
Hangi düzenlemeler bu teklifte yer almayacak?
Evet, Teklifte yer alması beklenilmeyen veya Tekliften şimdilik çıkarılan düzenlemeler ise şu şekilde sıralanabilir:
- Konut kira gelirlerine uygulanan gelir vergisi istisnasının (2024 yılı için 33 bin TL) kaldırılması,
- Gayrimenkullerin iktisap tarihinden itibaren 5 yıl geçtikten sonra elden çıkarılması halinde vergilendirilmemesini öngören düzenlemenin kaldırılması,
- Tapuda gerçek değere geçiş ve tapu harcı ile emlak vergisinin gerçek satış bedeli üzerinden alınması,
- Teknokent kazanç istisnasının kaldırılması,
- Borsa kazançlarının vergilendirilmesi,
- Özel gider harcama bildirimi,
- Moto kuryelerin basit yöntemle vergilendirilmesi.
İş dünyası en çok hangi düzenlemelere itiraz etti!
İş dünyası temsilcileri Maliye’ye gerek yazılı gerekse sözlü olarak kayıt dışı ekonomiyle mücadele kapsamında yapılacak düzenlemeleri en güçlü şekilde desteklediklerini ve arkasında olduklarını ifade ettiler.
Ancak, şu 3 konuya ciddi şekilde itiraz ettiler: Birincisi, asgari kurumlar vergisi ve asgari gelir vergisi, ikincisi, yüklenilen KDV’nin indiriminin 5 yılla sınırlandırılması, üçüncüsü ise, iştirak hisselerinin satışında uygulanan kurumlar vergisi ve KDV istisnalarının kaldırılması!
Gerçekten de hepsi birbirinden önemli konular. Bu 3 konu içerisinde en çok itiraz edilen ise, asgari kurumlar vergisi ve asgari gelir vergisi düzenlemeleri. Maliye bu iki düzenlemede ısrar ederken, iş dünyası kazanılmamış gelir-kazançtan ve ciro üzerinden vergi ödeneceği, bunun da Anayasaya aykırı olduğu iddiasıyla bu iki düzenlemeye karşı çıkıyor. Ayrıca, iştirak hisselerinin satışındaki istisnaların kaldırılması halinde, şirketlerin yatırım amaçlı da olsa başka şirketlere ortak olmama eğilimine girecekleri ve holding şirketlerin bundan olumsuz etkileneceği görüşüyle, bu istisnaların kaldırılması yerine, 2 yıl aktifte bulundurma süresinin 5 yıla çıkartılmasında ısrar ediyor. KDV indirimin 5 yılla sınırlandırılmasını öngören düzenlemeye ise iş dünyasının büyük bir kısmı özellikle gayrimenkul ve inşaat sektörü karşı çıkıyor. Bir inşaat projesinin başlama ve bitiş süresi yaklaşık 36 – 48 ay aralığında. Bazen 5 yılı bile bulabiliyor. Bu yüzden, 5 yıllık sürenin, en azından inşaat sektörü yönünden yeniden değerlendirilmesinde fayda var.
İş dünyası, enflasyon düzeltmesinin kaldırılmasını veya yıllık yapılmasını istiyor!
İş dünyası, Teklifte olmayan bir düzenleme ile ilgili de yürürlükten kaldırılması veya yılık olarak yapılması talebinde bulundu.
Evet, tam da tahmin ettiğiniz gibi, bu talep enflasyon düzeltmesi ile ilgili!
Yaklaşık 19 yıl sonra yeniden yapılma zorunluluğu getirilen enflasyon düzeltmesinden, Maliye’nin yanısıra konunun tarafı olan iş dünyası ve meslek mensupları da memnun değil. Üstelik hemen hepsi de oldukça şikayetçi. Gerçekten memnun olunacak gibi de değil! Çünkü, enflasyon düzeltmesi oldukça karmaşık ve teknik bir konu. Bu zorluğu, 2023 yılı bilançoları için yapılan enflasyon düzeltmesi sürecinde her işletme ve her meslek mensubu bizzat yaşadı ve gördü. Böyle zor ve meşakkatli bir düzeltme işlemini geçici vergi dönemlerinde uygulamanın ve uygulatmanın bir anlamı bulunmuyor.
İş dünyasının bu konudaki talebi oldukça net: Enflasyon düzeltmesinden beklenen amaç hasıl oldu, 2023 yılı için enflasyon düzeltmesi yapıldı, bundan sonrası için enflasyon düzeltmesi yürürlükten kaldırılmalı. Çünkü, 2024 yılı enflasyon düzeltmesinin iş dünyası açısından ciddi bir vergi etkisi olacak, bu kesin ve bundan kaçış yok! İş dünyası, enflasyon düzeltmesine, henüz realize olmamış kazançlar üzerinden vergi ödenmesine neden olacağı için karşı. Sonradan bunun farkına vardılar ama olsun, zararın neresinden dönülse kardır.
İş dünyası, enflasyon düzeltmesi kaldırılmayacaksa da, en azından yıllık yapılması, geçici vergi dönemlerinde uygulanmamasını talep ediyor!
Hemen belirtelim, enflasyon düzeltmesinin yıllık olması sadece iş dünyasının değil, meslek mensuplarının da (YMM ve SMMM) da isteği!
Teklife Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki görüşmeler sırasında enflasyon düzeltmesinin yıllık yapılması şeklinde bir madde eklenmesi iş dünyası ve meslek mensuplarının ortak talebi! Şimdi “Maliye’nin enflasyon düzeltmesini geçici vergi dönemlerinde uygulatmama yetkisi var, böyle bir düzenlemeye ihtiyaç yok” şeklinde bir görüş ileri sürülebilir. Evet, böyle bir yetki var ve Maliye 2024 yılının ilk geçici vergi döneminde enflasyon düzeltmesini uygulatmadı. İkinci geçici vergi dönemi geldi çattı, enflasyon düzeltmesi uygulanacak mı ertelenecek mi belli değil. İş dünyası ve meslek mensuplarının talebi oldukça net, enflasyon düzeltmesi geçici vergi dönemlerinde uygulanmamalı. Böyle bir konu hiç kimsenin inisiyatifine bırakılmamalı, önceden uygulanıp uygulanmayacağı belli olmalı. Bu her işletme ve her meslek mensubu için oldukça önemli.
Bu konudaki son sözümüz, enflasyon düzeltmesi geçici vergi dönemlerinde uygulanmamalı, şartların oluştuğu dönemlerde yıllık yapılmalı!
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/torba-yasa-nihayet-meclise-geliyor/754734