Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

I- GİRİŞ

Yurt dışından Türkiye’ye işçi veya Süpervizör olarak gelenler ile yurt dışında kurulu bulunan herhangi bir kuruluş tarafından Türkiye’ye bir iş için gönderilen işçilerin, Türkiye’de çalıştıkları süre zarfında sigortalı olup olamayacakları ve hangi tarihten itibaren sigortaya bildirilmesi gerektiği ile ilgili Sosyal Güvenlik mevzuatında gerekli düzenlemeler bulunmaktadır. Buna göre; 6735 sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu’nun 6. maddesi uyarınca, yabancıların çalışma izni olmaksızın Türkiye’de çalışmaları veya çalıştırılmaları yasak olup, buna aykırı olarak yabancı çalıştıran işverenlere aynı Kanun’un 23. maddesi uyarınca 2024 yılında her bir yabancı için, 56.752,00 TL İdari Para Cezası uygulanacaktır.

5510 sayılı Kanun’un 6. maddesinin (e) bendine göre, uluslararası sosyal güvenlik sözleşmeleri hükümleri saklı kalmak kaydıyla; yabancı bir ülkede kurulu herhangi bir kuruluş tarafından ve o kuruluş adına ve hesabına Türkiye’ye üç ayı geçmemek üzere bir iş için gönderilen ve yabancı ülkede sosyal sigortaya tabi olduğunu belgeleyen kişiler ile Türkiye’de kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, yurt dışında ikamet eden ve o ülke sosyal güvenlik mevzuatına tabi olanlar sigortalı sayılmayacaklardır.

II- SOSYAL GÜVENLİK SÖZLEŞMESİ İMZALANMAMIŞ ÜLKE UYRUĞUNDA OLAN YABANCI 
İŞÇİLERİN
 SİGORTALILIĞI

Kanun’un amir hükmü uyarınca, Ülkemiz ile sosyal güvenlik sözleşmesi imzalanmamış ülkelerde sigortalı veya emekli bulunup Ülkemize en fazla üç ayı geçememek üzere çalışmaya gelenler sigortalı sayılmayacaklardır. Üç aydan fazla bir süreyle çalışmak için geçici görevli olarak yabancı ülkede kurulun herhangi bir kuruluş tarafından gönderilenler, çalışmaya başladıkları üçüncü ayın dolmasını takip eden günden itibaren sigortalı sayılacak ve işverenleri tarafından sigortaya bildirimlerinin yapılması zorunlu bulunmaktadır. Yasal süresi içinde işçinin işe giriş bildirgesini SGK’ya bildirmeyen işverene her bir işçi için 20.002,50 TL idari para cezası uygulanacaktır. 

III- SOSYAL GÜVENLİK SÖZLEŞMESİ İMZALANMIŞ ÜLKE UYRUĞUNDA OLAN YABANCI İŞÇİLERİN SİGORTALIĞI

1- 5510 sayılı Kanun’un 4. maddesinin (c) bendinde, mütekabiliyet esasına dayalı olarak uluslararası sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış ülke uyruğunda olanlar hariç olmak üzere, yabancı uyruklu kişilerden hizmet akdi ile çalışanların 4/a kapsamında sigortalı olacakları belirtilmiştir.

2- Ülkemizin diğer ülkelerle imzaladığı ikili ya da çok taraflı sosyal güvenlik sözleşmelerinde de iki ülke vatandaşlarının karşılıklı olarak diğer ülkede geçici görevli ya da geçici görevli olmaksızın çalışmaları halinde hangi ülkenin sosyal güvenlik mevzuatına tabi olacaklarına ilişkin hükümler bulunmaktadır.

3- Ülkemiz ile taraf ülkeler arasında imzalanan ikili ya da çok taraflı sosyal güvenlik sözleşmelerinde yer alan hükümler uyarınca, yabancı uyruklu kişilerin akit ülkede kurulu bir kuruluş tarafından belirli bir işin icrası amacıyla geçici olarak Ülkemize gönderilmesi halinde, sigortalının kendi ülkesinde çalışıyormuş gibi iş merkezinin bulunduğu ülkenin mevzuatına tabi tutulması kuralı getirilerek mükerrer sigortalılık önlenmiştir.

4- Geldiği ülkenin sosyal güvenlik kurumu tarafından, kendi ülkesinin mevzuat hükümlerine göre sosyal güvenliklerinin sağlandığına ilişkin sözleşmelerle belirlenmiş formülerleri Sosyal Güvenlik Kuruluna ibraz eden kişiler, ilgili ülke ile aramızda imzalanmış olan sosyal güvenlik sözleşmesinde öngörülen süre ve bu süreye ilave edilecek süre kadar sigortalı sayılmayacaklardır. Geldikleri ülkenin sosyal güvenlik mevzuatına tabi olarak kendi çalışmalarından dolayı aylık alanlar dahil geçici görevli olarak Ülkemizde çalışanlar sigortasız sayıldıkları sürelerin bittiği tarihten itibaren Kanunun 4/a bendi kapsamında sigortalı olacaklardır.

Ancak, ilk görevlendirme süreleri dolduktan sonra işin uzaması durumunda, geçici görevin uzatılması talebinin sigortalı veya işverence sözleşmeli ülkenin sigorta kurumuna iletilmesi ve bu kurumun talep etmesi halinde, bu talep SGK tarafından sözleşmeler kapsamında değerlendirilerek geçici görevinin uzatılması talebi uygun bulunan kişiler sözleşmede öngörülen uzatma süresince de Ülkemiz mevzuatından muaf tutulmaya devam edilecektir.

Ülkemiz ile yabancı ülkeler arasında imzalanan sosyal güvenlik sözleşmelerinde geldikleri ülkede sosyal sigortaya tabi olduklarını belgeleyenlerin Ülkemizde ne kadar süre ile sigortalı olmayacakları ekteki tabloda belirtilen süreler dikkate alınarak belirlenecektir (EK:1 Tablo).

5- Sosyal güvenlik sözleşmesi imzalanmamış ülkelerde sosyal güvenlik sistemine tabi çalıştığını ya da kendi çalışmalarından dolayı aylık aldığının belgelendirilmesinde bu belgenin yabancı uyruklunun kendi ülkesinin sosyal güvenlik kurumundan alınmış olması ve Ülkemizde bulunan temsilciliğinden (elçilik, konsolosluk, ataşelik vb.) onaylanmış olması gerekmektedir.

IV- SONUÇ OLARAK

1- Ülkemiz ile sosyal güvenlik sözleşmesi bulunmayan ülkelerde sigortalı ya da emekli olup, Ülkemize üç aydan fazla bir süre ile çalışmak için geçici görevli olarak yabancı ülkede kurulu herhangi bir kuruluş tarafından gönderilenler, çalışmaya başladıkları tarihten itibaren en fazla üç aya kadar sigortalı sayılmayacaktır. Ancak üç aydan fazla çalışmaya devam ettikleri taktirde Türkiye’de sigortalı sayılacaklarından, işverenleri tarafından sigortaya bildirimlerinin yapılması zorunlu ve gerekmektedir

2- 6735 sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu’nun 6. maddesi uyarınca, yabancıların çalışma izni olmaksızın Türkiye’de çalışmaları veya çalıştırılmaları yasak olup, çalışma izni olmadan yabancı çalıştıran işverenlere aynı Kanun’un 23. maddesi uyarınca 2024 yılında her bir yabancı için, 56.752,00 TL İdari Para Cezası uygulanacaktır.

Yabancı işçi çalıştıran işverenlerin bu tür idari para cezalarına muhatap olmamaları için çalışma izni almadan yabancı işçi çalıştırmamaları gerektiğini önemle belirtmek isterim.  

Sosyal güvenlik sözleşmelerine göre geldikleri ülkede sosyal sigortaya tabi olduklarını belgeleyenlerin Ülkemizde ne kadar süre ile sigortalı olmayacaklarına dair tabloda 

Ek: 1

SÖZLEŞMELERE GÖRE GEÇİCİ GÖREV UYGULAMALARI

Sıra

Sözleşmeli Ülke

Geçici Görev Süresi    Uzatılabilecek Süre

1

İngiltere

Geçici görevle bulunduğu sürece kayıtlı olduğu ülke mevzuatı uygulanır.

2

F.Almanya

5 yıl

3 Yıl

3

Hollanda

24 ay

Mutabık kalınan süre kadar

4

Belçika

24 ay

Mutabık kalınan süre kadar (Uygulamada 60 ay ile sınırlı)

5

Avusturya

24 ay

Mutabık kalınan süre kadar

6

İsviçre

24 ay

Mutabık kalınan süre kadar

7

Fransa

3 yıl

Mutabık kalınan süre kadar (Uygulamada 6 yıl ile sınırlı)

8

Danimarka

12 ay

İşin bitimine kadar (mutabakat koşuluyla)

9

İsveç

12 ay

12 ay

10

Norveç

12 ay

Mutabık kalınan süre kadar

11

Libya

01.09.1985 tarihinden sonra daimi geçici işçi uygulaması vardır.

12

K.K.T.C

24 ay

Mutabık kalınan süre kadar

13

Makedonya

24 ay

60 aya kadar uzatılabilir

14

Azerbaycan

24 ay

60 aya kadar uzatılabilir

15

Romanya

24 ay

60 aya kadar uzatılabilir

16

Gürcistan

24 ay

60 aya kadar uzatılabilir

17

Bosna-Hersek

24 ay

60 aya kadar uzatılabilir

18

Kanada

24 ay

60 aya kadar uzatılabilir

19

Kebek

60 ay

Mutabık kalınan süre kadar

20

Çek Cumhuriyeti

24 ay

Mutabık kalınan süre kadar

21

Arnavutluk

24 ay

60 aya kadar uzatılabilir

22

Lüksemburg

12 ay

12 ay

23

İtalya

12 ay

Mutabık kalınan süre kadar

24

Portekiz

12 ay

Mutabık kalınan süre kadar

25

İspanya

12 ay

Mutabık kalınan süre kadar

Ahmet AĞAR*

E-Yaklaşım / Temmuz 2024 / Sayı: 379

__________________________

* Sosyal Güvenlik Müşaviri

Danıştay 4. Daire

Tarih : 03.05.2023

Esas No : 2020/2740

Karar No : 2023/2458

5604 s. MALİ TATİL İEHK. Md. 1

MALİ TATİLDE TEBLİĞ EDİLEN DEFTER BELGE İBRAZI YAZISI ÜZERİNE, İBRAZ SÜRESİNİN BAŞLAMA TARİHİ

Mali tatilin uygulandığı tarih aralığında tebliğ edilen defter ve belge ibrazı yazısı üzerine, ibraz süresinin mali tatil bitiminden itibaren başlayacağı hk.

İstemin Konusu: İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 2. Vergi Dava Dairesinin 30.12.2019 tarih ve E:2019/1950, K:2019/3503 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Dava Konusu İstem: Davacı adına, 2017 yılı defter ve belgelerini ibraz etmediğinden bahisle vergi inceleme raporuna istinaden, 2017/11 ve 12 dönemlerine ilişkin olarak 449.043,19 TL katma değer vergisi alacağının iadesi talebinin reddi işleminin iptali ile davacı şirket adına 2017/11 dönemine ilişkin haksız iade alındığından bahisle re'sen salınan vergi ziyaı cezalı katma değer vergisinin kaldırılması istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: İstanbul 4. Vergi Mahkemesince verilen 29.03.2019 tarih ve E:2018/2356, K:2019/678 sayılı kararda;

5604 sayılı Mali Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanun'un 1. maddesinin 4. fıkrasında yer alan, mali tatil süresi içerisinde defter ve belgelerin ibrazının talep edilemeyeceği hükmü karşısında re'sen terkin olan şirketin kanuni temsilcisinin MERNIS adresinin kapalı olması nedeniyle 06.07.2018 tarihinde tebliğ edilemeyen defter belge isteme yazısının 13.07.2018 tarihinde ikinci kez tebligata çıkarıldığı aynı adreste kapıya pusula yapıştırıldığı ve tebliğ evrakının pusulanın yapıştırıldığı tarihten itibaren on beşinci günde dolayısıyla 28.07.2018 tarihinde tebliğ edildiğinin anlaşıldığı söz konusu defter belge isteme yazısının her ne kadar mali tatil süresi sona erdikten sonra tebliğ edildiği kabul edilmiş olsa da tebligat işlemlerinin bir bütün olduğu hususu dikkate alındığında, defter-belge isteme yazısının 28.07.2018 tarihinde tebliği işleminin safahatının mali tatil süresi sırasında yapıldığı ve bu nedenle usule aykırı olduğundan, davacı hakkında 2017/11 ve 12 dönemlerine ilişkin olarak 449.043,19 TL katma değer vergisi alacağının iadesi talebinin reddi işleminin iptali ile davacı şirket adına 2017/11 dönemine ilişkin re'sen tarh edilen vergi ziyaı cezalı katma değer vergisinde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge İdare Mahkemesi Kararının Özeti: Bölge İdare Mahkemesince; istinaf başvurusuna konu Vergi Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davalı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

Temyiz Edenin İddiaları: Davalı idare tarafından, davacı adına yapılan işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı, kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

Karşı Tarafın Savunması: Cevap verilmemiştir.

Karar: 5604 sayılı Mali Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanun'un 1. maddesinin 1. fıkrasında, her yıl temmuz ayının birinden yirmisine kadar (yirmisi dahil) malî tatilin uygulanacağı, 4. fıkrasında, mali tatil süresince inceleme amacıyla defter ve belgelerin ibrazının talep edilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.

28.03.2007 tarih ve 26476 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 5604 sayılı Mali Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanun'un 1. maddesinin 4. fıkrasında yer alan kural, defter ve belge ibraz yazısının mali tatil süresince tebliğ edilmesini engellememekle birlikte bu süre içerisinde mükelleflerden defter ve belgelerini ibraz yükümlülüğünü yerine getirmelerinin beklenemeyeceği açıktır. Mali tatil süresi içinde tebliğ edilen defter ve belge ibraz yazısında belirlenen ibraz süresinin mali tatil süresinin bitiminden itibaren başlatılması gerekmektedir.

Dosyanın incelenmesinden; defter ve belge ibraz yazısı re'sen terkin olan şirketin kanuni temsilcisinin MERNIS adresinin kapalı olması nedeniyle 06.07.2018 tarihinde tebliğ edilemediği, 13.07.2018 tarihinde ikinci kez tebligata çıkarılan yazının tebliğine ilişkin aynı adreste kapıya pusula yapıştırıldığı ve tebliğ evrakının pusulanın yapıştırıldığı tarihten itibaren on beşinci günde, dolayısıyla 28.07.2018 tarihinde tebliğ edildiğinin anlaşıldığı, bu durumda, defter ve belge isteme yazısının mali tatilin bitiminden sonra 28.07.2018 tarihinde tebliğ edildiği görülmüş olup dava konusu cezalı tarhiyatın dayanağı 27.09.2018 tarihli vergi inceleme raporunun tanzim tarihine kadar davacı tarafından ilgili yıla ait defter ve belgelerin ibraz edilmediği de sabittir. Kaldı ki defter ve belge ibraz yazısının mali tatilin uygulandığı tarih aralığında tebliğ edilmesinin defter ve belgelerin incelemeye ibraz edilmesine dair yükümlülüğü ortadan kaldırmayacağı, ibraz süresinin, mali tatilin bitiminden itibaren işleyeceği göz önüne alındığında anılan yazının mali tatilin uygulandığı tarih aralığında tebliğ edilmeye çalışılmasında hukuka aykırılık görülmediğinden aksi gerekçeyle verilen Vergi Dava Dairesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

Öte yandan, bozma kararı üzerine yeniden verilecek kararda, defter ve belge isteme yazısına istinaden davacı tarafından dava dosyasında sunulan dilekçelerde yasal defterler ve belgelerin mahkemeye sunulabileceğinin ileri sürülüp sürülmediği yönünden de değerlendirme yapılacağı tabidir.

Açıklanan nedenlerle; temyiz isteminin kabulüne, temyize konu İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 2. Vergi Dava Dairesinin 30.12.2019 tarih ve E:2019/1950, K:2019/3503 sayılı kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Vergi Dava Dairesine gönderilmesine, oyçokluğuyla karar verildi.(*)

(*)    KARŞI OY: Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan temyize konu karar, aynı hukuksal nedenler ve gerekçe ile uygun bulunmuş olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın bozulmasını gerektirecek durumda görülmediğinden Daire kararına katılmıyorum.

Danıştay 4. Daire

Tarih : 08.05.2023

Esas No : 2020/1827

Karar No : 2023/2540

VUK Md. 118, 122, 124

HUKUKİ YORUM GEREKTİREN HUSUSLARIN DÜZELTME ŞİKAYET KAPSAMINDA OLMADIĞI

Açık ve bariz vergilendirme hatası içermeyip hukuki yorum gerektiren hususlara ilişkin ileri sürülen iddiaların düzeltme şikayet kapsamında değil, hukuki ihtilaf niteliğinde olduğu ve söz konusu iddiaların ancak süresi içerisinde açılacak bir davada dikkate alınabileceği hk.

İstemin Konusu: İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 2. Vergi Dava Dairesinin 12.11.2019 tarih ve E:2019/1009, K:2019/2732 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Dava Konusu İstem: Davacı şirket tarafından 2015/11 dönemi için ihtirazi kayıt ile beyan edilen katma değer vergisi düzeltme talebinin reddi işleminin iptali istemiyle açılan davada İstanbul 1. Vergi Mahkemesinin 31.05.2017 tarih ve E:2016/828, K:2017/1312 sayılı kararıyla verilen merciine tevdi kararı üzerine şikayet başvurusunun zımnen reddedilmesi işleminin iptali ile yersiz ödenen tutarın tecil faiziyle iadesi istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: İstanbul 1. Vergi Mahkemesince verilen 08.11.2018 tarih ve E:2017/2560, K:2018/3283 sayılı kararda; davacı şirket tarafından, ortağı olduğu anonim şirketin sermaye artışına karar verilmesi nedeniyle hissesine düşen miktarın 1/4'ü olan kısmının ödendiği, daha sonra Mahkeme kararı ile sermaye arttırım kararının iptal edilmesi üzerine, nakit sermaye artışına ilişkin ödenen bu miktarın yasal faiziyle birlikte iadesinin yapıldığı, söz konusu faiz ödemesinin davacının sermaye artışı nedeniyle ortağı olduğu şirkete verdiği nakit tutarının haksız yere kullanılmış olmasından kaynaklı zararın telafisine yönelik olduğu kabul edildiğinden, faiz ödemesinin hizmet karşılığı olmaması nedeniyle katma değer vergisine tabi olmayacağı, 213 sayılı Kanun'un vergi hatalarını düzeltme ve reddiyat başlıklı bölümünde yer alan hükümlere göre ise verginin konusunda yapılan hataların vergi hatası kapsamında olduğu göz önüne alındığında, katma değer vergisinin iadesi istemiyle yapılan düzeltme ve şikayet başvurusunun reddi yolunda tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge İdare Mahkemesi Kararının Özeti: Bölge İdare Mahkemesince; dava konusu işlemin iptaline ve yersiz tahsil edilen tutarın iadesine ilişkin kısmı yönünden hukuka uygun olduğu ve davalı iddialarının, kararın bu kısmı itibarıyla kaldırılmasını gerektirir nitelikte bulunmadığı anlaşıldığından istemin bu kısma yönelik olarak reddine karar verilmesi gerektiği; dava konusu faiz istemi yönünden de, davacının, düzeltme başvuru tarihi olan 22.01.2015 tarihinden önceye ilişkin faiz talebinde hukuka uyarlık bulunmadığından, Mahkeme kararının bu tarihten önceki döneme ait hükmedilen faiz yönünden kaldırılması ve bu tarihten önceki döneme yönelik faiz istemi yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle, davalı istinaf isteminin kısmen kabulüne, kısmen reddine, kararın kısmen kaldırılarak bu kısım yönünden davanın reddine karar verilmiştir.

Temyiz Edenin İddiaları: Kararın hukuka aykırı olduğu ve bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

Karşı Tarafın Savunması: Cevap verilmemiştir.

Karar: 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 116. maddesinde, vergi hatasının, vergiye müteallik hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınması olduğu belirtilmiş, 117. maddesinde, hesap hatalarının; matrah hataları, vergi miktarında hatalar ve verginin mükerrer olması olduğu, 118. maddesinde de vergilendirme hatalarının; mükellefin şahsında hata, mükellefiyette hata, mevzuda hata, vergilendirme veya muafiyet döneminde hata olduğu tahdidi olarak sayılmak suretiyle düzenlenmiş; 118. maddesinin 1. fıkrasının 3. bendinde, mevzuda hata, açık olarak vergi mevzuuna girmeyen veya vergiden müstesna bulunan gelir, servet, madde, kıymet, evrak ve işlemler üzerinden vergi istenmesi veya alınması olarak tanımlandıktan sonra, 122. maddesinde, mükelleflerin, vergi muamelelerindeki hataların düzeltilmesini vergi dairesinden yazı ile isteyebilecekleri, 124. maddesinde ise, vergi mahkemesinde dava açma süresi geçtikten sonra yaptıkları düzeltme talepleri reddolunanların şikayet yoluyla Maliye Bakanlığına müracaat edebilecekleri hükümlerine yer verilmiştir.

Buna göre, dava açma süresi geçtikten sonra, ancak kanunda belirtilen durumlarla sınırlı olarak, hukuki ihtilaf içermeyen basit ve açık hataların düzeltme ve şikayet yoluna başvurulmak suretiyle dava konusu edilebilmesi mümkündür. Aksi takdirde, her türlü uyuşmazlığın düzeltme zamanaşımı içinde dava konusu edilebilmesi söz konusu olur ki, bunun da 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun dava açma sürelerine ilişkin 7. maddesinin düzenlenme amacına uygun düşmeyeceği tartışmasızdır.

Dosyanın incelenmesinden, davacı şirket tarafından, ortağı olduğu anonim şirketin sermaye artışına karar vermesi nedeniyle hissesine düşen miktarın 1/4'ü olan kısmının ödendiği, daha sonra Mahkeme kararı ile sermaye artırımının iptal edilmesi üzerine ödenen sermaye artırım tutarının faiziyle davacıya iade edildiği, iade edilen 24.990.870,00 TL üzerinden hesaplanan ve davacı şirkete ödenen 5.709.045,66 TL faize ilişkin olarak ihtirazi kayıtla verilen 2015/11 dönemi katma değer vergisi beyannamesinin verildiği, daha sonra ödenen 1.027.628,22 TL katma değer vergisinin düzeltilerek iadesinin Beyoğlu Vergi Dairesi Müdürlüğü'nden istenildiği, idarece söz konusu talebin reddi üzerine açılan davada, İstanbul 1. Vergi Mahkemesinin E:2016/828 ve K:2017/1312 sayılı "mercine tevdi" kararı üzerine 13.08.2017 tarihinde Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı'na şikayet yoluyla yapılan başvurunun reddine dair işlemin iptali ve yersiz ödenen tutarın tecil faiziyle iadesi istenilmiştir.

Olayda, davacının düzeltme ve şikayet başvurusunda ileri sürmüş olduğu iddiaların açık ve bariz bir vergilendirme hatası içermeyip hukuki yorum gerektirdiği görüldüğünden, uyuşmazlığın düzeltme şikayet kapsamında değil, hukuki ihtilaf niteliğinde olduğu ve söz konusu iddiaların ancak süresi içerisinde açılacak bir davada dikkate alınabileceğinden, Vergi Dava Dairesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle; temyiz isteminin kabulüne, temyize konu İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 2. Vergi Dava Dairesinin 12.11.2019 tarih ve E:2019/1009, K:2019/2732 sayılı kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Vergi Dava Dairesine gönderilmesine, oyçokluğuyla karar verildi.(*)

(*)            KARŞI OY: 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 10. maddesinde, ilgililerin, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilecekleri; altmış gün içerisinde cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı; ilgililerin, altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde, konusuna göre, Danıştay'da, idare ve vergi mahkemelerinde dava açabilecekleri; altmış günlük süre içinde idarece verilen cevabın kesin olmaması halinde, ilgilinin, bu cevabı, istemin reddi sayabileceği gibi, kesin cevabı da bekleyebileceği; bu takdirde, dava açma süresinin işlemeyeceği; ancak, bekleme süresinin başvuru tarihinden itibaren altı ayı geçemeyeceği; dava açılmaması veya davanın reddi hallerinde, altmış günlük sürenin bitiminden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilirse, cevabın tebliğinden itibaren (mahkemesine göre dava açma süresi içinde) dava açılabileceği öngörülmüştür.

Olayda, davacı şirket tarafından, ortağı olduğu anonim şirketin sermaye artışına karar vermesi nedeniyle hissesine düşen miktarın 1/4'ü olan kısmının ödendiği, daha sonra Mahkeme kararı ile sermaye artırımının iptal edilmesi üzerine ödenen sermaye artırım tutarının faiziyle davacıya iade edildiği ve iade edilen 24.990.870,00 TL üzerinden hesaplanan ve davacı şirkete ödenen 5.709.045,66 TL faize ilişkin olarak da ihtirazi kayıtla verilen 2015/11 dönemi katma değer vergisi beyannamesinin verildiği anlaşılmış olup, daha sonra verilen beyannameye istinaden ödenen 1.027.628,22 TL katma değer vergisinin düzeltilerek iadesi Beyoğlu Vergi Dairesi Müdürlüğü'nden istenilmiştir.

Bu halde davacının başvurusunun yukarıda belirtilen mevzuat uyarınca hakkında idari davaya konu olabilecek bir işlem ve eylemin yapılması niteliğini taşıyan bir başvuru olarak ele alınması gerektiği açık olup kararın bozulması ve Vergi Dava Dairesince davanın süresi içerisinde açılıp açılmadığı araştırıldıktan sonra esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği görüşüyle karara katılmıyorum.

* Müteselsil Sorumluluk Uygulaması: Mal Teslimi / Hizmet İfası Gerçektir. Satış Belgesini Mal Teslimi / Hizmet İfasını Yapan Mükellef Tanzim Etmiştir. Ancak Satıcı KDV'yi Hazineye Ödememiştir.

* Bilmeden Sahte Fatura Kullanımı: Mal Teslimi / Hizmet İfası Gerçektir. Ancak Satış Belgesi Mal Teslimi / Hizmet İfasını Yapan Mükellef Değil Paravan Bir Mükellef Tarafından Tanzim Edilmiştir. Ancak Alıcı Buna Yönelik Belgenin Sahteliğini Bilmemektedir.

Görüldüğü Üzere 2 Kurum Çok Farklı Olup, Müteselsil Sorumluluk Uygulaması Kapsamında Alıcılar Açısından KDV Dâhil Toplam İşlem Bedelini Aşağıdaki Şekillerde Ödemeleri Halinde Müteselsil Sorumluluk Uygulaması İle Muhatap Tutulmazlar.

- 5411 Sayılı Bankalar Kanunu Hükümlerine Göre Faaliyette Bulunan Bankalar Vasıtasıyla Ödemeleri Ve Bankaya Yapılacak Ödeme Sırasında Düzenlenecek Belgede Satıcının (Veya Adına Hareket Edenlerin) Adı Soyadı (Tüzel Kişilerde Unvanı) İle Bankadaki Hesap Numarasını Ve Vergi Kimlik Numarasını Doğru Olarak Yazdırmaları, ( BANKA KASASINDAN YUKARIDA SAYILI HÜKÜMLERİ İÇERMEYEN ÖDEME MÜTESELSİL SORUMLULUĞU KALDIRMAZ. )

- Ödemenin Çekle Yapılmış Olması Halinde Çekin Türk Ticaret Kanununun 785/1. Numaralı Fıkrası Kapsamında Emre, Hamiline Ödenmek Üzere Düzenlenmiş Olması,

- Ödemenin Kredi Kartı (İade Talebinde Bulunan Kişi Veya Kuruma Ait), Tapu Devri, Kamu Kurum Ve Kuruluşları Aracılığıyla (Ön Ödeme Avansı Şeklinde Kamu Kurum Ve Kuruluşlarının Veznesine Ödeme Gibi) Yapılması,

- Ödemenin PTT Yoluyla Yapılması Halinde, Ödeme Sırasında Düzenlenecek Belgenin İbrazı (Satıcının Veya Adına Hareket Edenlerin Adı- Soyadı (Tüzel Kişilerde Unvanı) İle Banka Hesap Numarası Ve Vergi Kimlik Numarası Doğru Olarak Yazdırılmak Kaydıyla)

SAHTE FATURANIN OLMADIĞININ İSPATI İÇİN ALIŞ BELGESİNİN SATICI TARAFINDAN DÜZENLENDİĞİNİN İSPATI GEREKİR. BUNUN İÇİN BİLMEDEN KULLANMA AÇISINDAN DAVA AŞAMASINDA SATICI - BELGE BAZINDA DELİLLENDİRME YAPILMALIDIR. ÖZEL USULSÜZLÜK CEZASI ARTIK KESİLMEMEKTEDİR.

Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Amaç

MADDE 1- (1) Bu Tebliğin amacı; 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 64 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında sayılan ticari defterleri elektronik ortamda tutmakla yükümlü olan ticaret şirketlerinin belirlenmesi, bu defterlerin elektronik ortamda oluşturulması, tutulması, saklanması ve ibrazı ile bu işlemlerin gerçekleştirileceği Sistemin işleyişine ilişkin usul ve esasların düzenlenmesidir.

Kapsam

MADDE 2- (1) Bu Tebliğ, pay defteri, yönetim kurulu karar defteri, müdürler kurulu karar defteri ile genel kurul toplantı ve müzakere defterini kapsar.

Dayanak

MADDE 3- (1) Bu Tebliğ 6102 sayılı Kanunun 64 üncü maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları ile 210 uncu maddesinin birinci fıkrasına dayanılarak hazırlanmıştır.

Tanımlar ve kısaltmalar

MADDE 4- (1) Bu Tebliğde geçen;

a) Bakanlık: Ticaret Bakanlığını,

b) Elektronik defter: Şekil hükümlerinden bağımsız olarak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve 19/12/2012 tarihli ve 28502 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Ticari Defterlere İlişkin Tebliğe göre defterlerde yer alması gereken bilgileri kapsayan elektronik kayıtlar bütününü,

c) Elektronik defter sistemi (Sistem): Ticaret şirketlerinin pay defteri, yönetim kurulu karar defteri, müdürler kurulu karar defteri, genel kurul toplantı ve müzakere defterlerinin ve bu defterlere yapılan kayıtların elektronik ortamda oluşturulmasına, tutulmasına, saklanmasına ve ibrazına imkân sağlayan ve Bakanlık tarafından oluşturulan sistemi,

ç) Elektronik kayıt: Elektronik ortamda tutulan, elektronik defter ve belgeleri oluşturan, elektronik yöntemlerle erişimi ve işlenmesi mümkün olan en küçük bilgi ögesini,

d) Defter: Pay defteri, yönetim kurulu karar defteri, müdürler kurulu karar defteri, genel kurul toplantı ve müzakere defterini,

e) Genel kurul: Anonim, limited, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket ve kooperatiflerde genel kurulu, şahıs şirketlerinde ortaklar kurulunu ve gereğinde ortakların tümünü,

f) Genel Müdürlük: Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdürlüğünü,

g) Kanun: 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununu,

ğ) Merkezi Sicil Kayıt Sistemi (MERSİS): Ticaret sicili işlemlerinin elektronik ortamda yürütüldüğü, ticaret sicili kayıtları ile tescil ve ilan edilmesi gereken içeriklerin düzenli olarak depolandığı ve elektronik ortamda sunulduğu, Ticaret Bakanlığı ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği nezdinde oluşturulan ve işletilen merkezi ortak veri tabanını da içeren bilgi sistemini,

h) Ticaret Şirketi (Şirket): Kollektif, komandit, anonim, sermayesi paylara bölünmüş komandit ve limited şirketler ile kooperatifleri,

ı) Sistem kullanıcısı (Kullanıcı): Sistemde işlem yapabilmesi için şirket tarafından yetkilendirilen gerçek kişiyi,

i) Yönetim organı: Anonim şirketlerde ve kooperatiflerde yönetim kurulunu, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirkette yönetici veya yöneticileri, limited şirketlerde müdür veya müdürler kurulunu,

j) Yönetici ortak: Kollektif şirketlerde yönetici ortakları, komandit şirketlerde yönetici komandite ortakları, ifade eder.

İŞLETMENİN MUHASEBESİYLE İLGİLİ OLMAYAN TİCARİ DEFTERLERİN ELEKTRONİK ORTAMDA TUTULMASI HAKKINDA TEBLİĞ TASLAĞI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Cuma, 05 Temmuz 2024 22:13

Kıdem Tazminatı Tavanı Belli Oldu

Hazine ve Maliye Bakanlığınca yayınlanan 5.7.2024 tarihli ve 27998389-010-06-02-3248709 sayılı Genelge ile 01/07/2024 – 31/12/2024 döneminde geçerli olan memur maaş katsayıları yeniden belirlenmiştir.

Dönem

01/07/2024 – 31/12/2024

Aylık Katsayısı

0,907796

Taban Aylık Katsayısı

14,208727

Yan Ödeme Katsayısı

0,287892

Buna göre 01/07/2024 – 31/12/2024 döneminde uygulanacak; Kıdem Tazminatı Tavanı ve Çocuk Zammı Tutarı  aşağıdaki şekilde olacaktır.

1) 2024 Yılının İkinci Döneminde Uygulanacak Kıdem Tazminatı Tavanı

Dönemi

Tutarı (TL)

01/07/2024 – 31/12/2024

41.828,42

1.1) Hesaplanışı:

Kıdem tazminatı tavan tutarı, Devlet Memurları Kanununa tabi en yüksek Devlet memuruna bir hizmet yılı için ödenecek azami emeklilik ikramiyesini geçememektedir.

Devlet Memurlarına bir hizmet yılı için ödenmekte olan emeklilik ikramiyesinin hesabında aşağıda belirtilen ödemelerin toplamı esas alınmaktadır:

Aylık Gösterge

X

Aylık Katsayısı

Ek Gösterge

X

Aylık Katsayısı

Kıdem Aylığı Toplam Göstergesi

X

Aylık Katsayısı

Taban Aylık Göstergesi

X

Taban Aylık Katsayısı

(Aylık Gösterge + Ek Gösterge)

X

Aylık Katsayısı X (% 215)

Bu çerçevede kıdem tazminatı tavanı aşağıdaki şekilde hesaplanmaktadır;

1.500

X

0,907796

=

1.361,694 

8.000

X

0,907796

=

7.262,368 

500

X

0,907796

=

453,898 

1.000

X

14,208727

=

14.208,727 

(1.500+8.000)

X

0,907796 X (% 215)

=

 18.541,733

Toplam

41.828,42 

2) 2024 Yılının ikinci Döneminde Uygulanacak Azami Çocuk Yardımı

Dönemi

0 – 6 Yaş Tutarı (TL)

6 Yaşından Büyükler (TL)

01.01.2024 – 31.12.2024

453,90

226,95

Hesaplama şekli

(500 x0,907796)

(250x0,907796)

Söz konusu Genelgeye aşağıdaki bağlantı yoluyla ulaşabilirsiniz. verginet.net

27998389-010-06-02-3248709 sayılı Genelge

Cuma, 05 Temmuz 2024 11:04

KDV Açısından KKEG Sayılan Haller

- KDV 30/D. Bendi: Gelir / Kurumlar Vergisi Kanunlarına Göre Kazancın Tespitinde İndirimi Kabul Edilmeyen Giderler Dolayısıyla Ödenen KDV: Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Olarak Dağıtılan Kazançlara İlişkin;
i.  Yurtdışı Hizmetler İçin Sorumlu Sıfatıyla Ödenmiş KDV’ler,
ii. İthalat İşlemlerine İlişkin Ödenmiş Olan KDV’ler,
iii. Yurt İçindeki İşlemlerde Mal Teslimi / Hizmet İfasında Bulunan Mükellefler Tarafından İlgili Vergilendirme Döneminde Beyan Edilerek Ödenen KDV’lerin İndirim Hesaplarından Çıkarılmasına Gerek Bulunmamaktadır.

- KDV 58. Madde: Hesaplanan KDV İle Mükellefçe İndirilebilecek KDV, Gelir Ve Kurumlar Vergisi Matrahlarının Tespitinde Gider Olarak Kabul Edilmez.
i.  Hesaplanan KDV: Bu Durumda Pişmanlık / Kanuni Süresinden Sonra Düzeltme Talepli / Yapılandırma Kanunları Kapsamında Ödenen KDV Gider Yazılamaz.
ii. İndirilebilecek KDV: KDV 29/2. Maddeye Göre İndirim Hakkı Vergiyi Doğuran Olayın Vuku Bulduğu Takvim Yılını Takip Eden Takvim Yılı Aşılmamak Şartıyla, İlgili Vesikaların Kanuni Defterlere Kaydedildiği Vergilendirme Döneminde Kullanılabilir. İndirim Hakkının Kullanılmaması Takvim Yılını Takip Eden Takvim Yılı Aşılması Hallinde Gider Yazılmasına İzin Vermez.

Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

1-Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,

2-İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle, sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,

3-Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,

4-5510 sayılı Kanunun 4'üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,

5-Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özüre uğratan olaylar iş kazasıdır.

6-Olayın, iş kazası olarak kabul edilebilmesi için olaya maruz kalan kişinin 5510 sayılı Kanunun 4. maddesi anlamında sigortalı olması, olayın, 5510 sayılı Kanunun 13. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak belirtilen hal ve durumlardan birinde meydana gelmesi koşuldur. Başka bir anlatımla, olayın, iş kazası sayılabilmesi için iki koşulun birlikte gerçekleşmesi zorunludur.

7-Yargıtay bu yönde değerlendirme yapmaktadır. (Yargıtay 10. HD, 2020/9838 E. , 2021/2962 K.)

Linkedin paylaşımından alıntı yapılmıştır.

1-Vefat eden sigortalı babası üzerinden, 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre, hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla bağlanan yetim aylığı boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının belirlendiği gerekçesiyle kesilmiş, yersiz ödeme sebebi ile borç çıkartılmıştır.

2-506, 1479, 2925, 2926, 5434 sayılı Kanunlarda yer almamakla birlikte ilk kez 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “Gelir ve aylık bağlanmayacak haller” başlığını taşıyan 56'ncı maddesi ile konu düzenlenmiştir:

“Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96'ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir.

3-5510 sayılı Kanunun yürürlüğü öncesinde yukarıda belirtilen beş adet sosyal güvenlik kanunu hükümleri uygulanmak suretiyle hak sahiplerine bağlanan aylığın, durum değişikliği sebebine bağlı olarak kesilmesi veya yeniden bağlanmasında, yine anılan kanun hükümlerinin esas alınması gerektiği benimsenmiştir.

4-Ancak söz konusu kanunlarda, boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama olgusu, aylığın bağlanması engeli veya kesilmesi nedeni olarak öngörülmemiştir. Dolayısıyla davanın yasal dayanağını oluşturan 56’ıncı maddesindeki uygulama ilk kez 5510 sayılı Kanun ile getirilmiştir.

5-Bu sebeple daha önceki bozma ilamlarında da açıklandığı üzere, eldeki davanın yasal dayanağının 5510 sayılı Kanun 56’ıncı maddesi olması karşısında, mahkemece anılan madde uyarınca yapılacak değerlendirme sonucu davacı kurumun talebi hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2022/11296
Karar Numarası: 2022/12381
Karar Tarihi: 13.10.2022

Linkedin paylaşımından alıntı yapılmıştır.

1-506 sayılı Yasanın 120/2 maddesinde “yaşlılık, ölüm ve maluliyet sigortalarına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerin uygulanmasında; sigortalının ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihinin esas alınacağı” hükme bağlanmıştır.

2- 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu (Bağ-Kur) ve 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununda da anılan maddeyle aynı yönde hükümler getirilmiştir.

3-Burada ki yaş düzeltmelerinden kasıt, Mahkeme kararı ile yapılan düzeltmelerdir. Esasen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun kararlarında da aynı yaklaşım belirlenmiş olup, HGK 09.10.2002 tarih ve 2002/761-777, 02.06.2004 tarih 2004/316-322 sayılı kararı ile 14.04.2010 gün ve 2010/21-194 E. 2010/219 K.sayılı kararında bu yaklaşım aynen; “sigortaya ilk tescil tarihinden sonra kesinleşen mahkeme kararı ile yapılan yaş tashihinin yaşlılık aylığı bağlanmasında nazara alınamayacağı, bu hallerde mahkeme kararının kesinleşme tarihinin dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir.

4-Ancak, sigortalının yaşı ile ilgili gerçek kayıtlar esas alınıp doğum tarihinin mahkeme kararı ile düzeltilmesi halinde, ilama konu dava, gerçek yaşının kayda yansıtılması ile ilgilidir ve nüfusa asıl doğum günü yazılmayıp da küçük veya büyük yazılan kişi tarafından açılan doğum gününün düzeltilmesi sonucunu doğuran klasik yaş tashihi davası değildir. Bu davalar, yaş tashihi ile ilgili değil kayıt tashihi ile ilgili olduğundan bu hallerde yaşlılık aylığı bağlanması ile ilgili emeklilik koşullarının oluşmasında mahkemece de tespit edilen bu yaşın dikkate alınmasında bir isabetsizlik yoktur (Hukuk Genel Kurulunun 24.12.2008 gün ve 2008/10-784 E. 2008/768 K.sayılı kararı).

5-Nüfus kaydının düzeltilmesi şeklinde olan sigortaya ilk tescil tarihinden sonra yapılan yaş düzeltilmesi yaşlılık aylığı bağlanmasında dikkate alınmaz.

Linkedin paylaşımından alıntı yapılmıştır.

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • Enflasyon Düzeltmesi Uygulayan Şirketlerde Kar Dağıtımı Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan “Enflasyon Düzeltmesi Uygulayan Şirketlerde Esas Alınacak…
  • 1 TL için 532.000 TL Fazla Vergi Ödeme Riski Sosyal içerik üreticilerinden ile Appstore, Google Play üzerinden gelir elde…
Top