Mehmet Özdoğru
2025 Ve 2026 Yılında Çalışma Hayatı Ve Sosyal Güvenlik’te Gündem
Ülkemizin ekonomik ve sosyal yapısını geliştirmek amacıyla hazırlanan Orta Vadeli Program (OVP), her yıl hükümetin planladığı ekonomik ve yapısal reformları ortaya koyan temel bir belgedir. 2025 ve 2026 yılları için öngörülen programda, çalışma hayatı ve sosyal güvenlik alanlarında yapılacak düzenlemeler, ekonomik istikrarı sağlamak, iş gücü piyasasını modernize etmek ve sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliğini artırmak için büyük önem taşıyor. Bu çerçevede, 5 Eylül 2024 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konulan OVP’de 2025 ve 2026 yılında çalışma hayatı ve sosyal güvenlikte öncelikli reform alanları olarak aşağıda belirtilen düzenlemelere yer verilmiştir.
Orta Vadeli Programda, 2025 ve 2026 yıllarında çalışma hayatı ve sosyal güvenlik sisteminde önemli değişiklikler öngörülmektedir. Söz konusu düzenlemelerin hayata geçirilmesi durumunda esnek çalışma modellerinin yaygınlaştırılması, kayıt dışı istihdamın azaltılması, sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliğinin artırılması ve sosyal yardımların güçlendirilmesi gibi adımlar, hem ekonomik hem de sosyal açıdan ülke gelişimi ve kalkınmasına önemli katkı sağlayacaktır. Ancak, bu düzenlemelerin hayata geçirilebilmesi ve istenilen sonucun alınabilmesi için tüm süreçlerde sosyal diyalog mekanizmasının işletilerek ilgili kesimlerin azami desteğinin alınmasına dikkat edilmesi gereklidir.
Celal ÖZCAN
Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 459)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sıra No: 572) Resmi Gazetede Yayımlandı (Tevsik Zorunluluğu İle İlgili Ekleme Yapıldı)
Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB), Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği'nde değişikliğe gitti. Düzenleme bugün Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. Buna göre, 7 bin lirayı aşan ödeme ve tahsilatlarda, banka, PTT veya aracı finansal kurumlarının kullanılması zorunlu oldu.
Örneğin, bir memur 20 bin lira tutarında bir buzdolabı satın aldığında, tutar 7 bin lirayı aştığı için, bu ödemeyi banka kanalıyla yapılması gerekecek.
Tüketiciye en az 5 bin lira ceza
Alışverişte 7 bin lirayı aşan ödemeleri elden yapanlara ödeme tutarının yüzde 10'u kadar ceza kesilecek. Nihai tüketicinin cezası 5 bin liradan az olmayacak. Tüketici 5 iş gün içinde kendi bildirirse, ceza kesilmeyecek.
Vergi tabanı genişleyecek
Böylece ekonomik aktiviteler vergi idareleri tarafından daha kolay takip edilecek ve vergi tabanı genişleyecek. Mükellef olmayanların kendi aralarında yapacakları ödemeler zorunluluk kapsamında olmayacak.
18 Ekim 2024 Tarihli Resmi Gazete
Sayı: 32696
Hazine ve Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:
MADDE 1- 24/12/2015 tarihli ve 29572 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 459)’nin “2. Yetki” başlıklı bölümünün birinci paragrafında yer alan “mükelleflere” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve mükellef olmayanlara” ibaresi eklenmiştir.
MADDE 2- Aynı Tebliğin “3. Tanımlar” başlıklı bölümünün (ç) bendinde yer alan “vergiden muaf esnafı,” ibaresinden sonra gelmek üzere “mükellef olmayanları,” ibaresi eklenmiş ve (d) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“d) Mükellef olmayanlar: Bu Tebliğ uygulaması bakımından, Vergi Usul Kanununun 232 nci maddesinin birinci fıkrası kapsamında fatura almak zorunda olan birinci ve ikinci sınıf tüccar, serbest meslek erbabı, kazançları basit usulde tespit olunan tüccar, defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçi, vergiden muaf esnaf dışında kalanları,”
MADDE 3- Aynı Tebliğin “4.1. Kapsam ve Tutar” başlıklı bölümünün birinci paragrafı aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, aynı bölümün ikinci paragrafından sonra aşağıdaki paragraflar eklenmiştir.
“Tevsik zorunluluğu kapsamında olanların (mükellef olmayanların kendi aralarında yapacakları işlemler hariç olmak üzere) yapacakları, 7.000 TL’yi aşan tutardaki her türlü tahsilat ve ödemelerini aracı finansal kurumlar kanalıyla yapmaları ve bu tahsilat ve ödemeleri söz konusu kurumlarca düzenlenen belgeler ile tevsik etmeleri zorunludur.”
“Bu zorunluluk kapsamında, mükellef olmayanlar da, tevsik zorunluluğu kapsamında olanlardan yapacakları alımlarına ilişkin 7.000 TL’yi aşan tahsilat ve ödemelerini aracı finansal kurumlar kanalıyla yapacaklardır.
Örnek: Kamu kurumunda memur olarak çalışan Bay (A) evinde kullanmak üzere, beyaz eşya perakende ticareti ile uğraşan (B) Ltd. Şti.’nden 20.000 TL tutarında bir buzdolabı satın almıştır. Söz konusu buzdolabının tutarı 7.000 TL’lik haddi aştığından bu işleme ait tahsilat ve ödemenin aracı finansal kurumlar kanalıyla yapılması gerekmektedir. Söz konusu tahsilat ve ödemede tevsik zorunluluğuna uyulmaması durumunda memur Bay (A) ve (B) Ltd. Şti.’ye ayrı ayrı ceza uygulanacaktır.
Tevsik zorunluluğu kapsamındaki ödemelerin tahsilatı yapanın hesabına, bizzat aracı finansal kurumların şubelerine gidilmek ve işleme ait açıklamalara da yer verilmek suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, tevsik zorunluluğuna uyulmuş sayılacaktır.
Örnek: Herhangi bir banka hesabı veya kredi kartı bulunmayan Bay (C), mobilya perakende ticareti ile uğraşan (D) Ltd. Şti.’den 15.000 TL tutarında bir masa satın almıştır. Bay (C) söz konusu ödemeyi gerçekleştirmek için (D) Ltd. Şti.’nin hesabının bulunduğu bankanın bir şubesine gitmiş, işleme ait açıklamalara yer vermek ve karşılığında banka dekontu almak suretiyle ödemeyi yerine getirmiştir. Bu durumda tevsik zorunluluğuna uyulmuş sayılacak ve Bay (C) ile (D) Ltd. Şti.’ne ceza uygulanmayacaktır.
Örnek: Herhangi bir banka hesabı veya kredi kartı bulunmayan Bay (E), cep telefonu perakende ticareti ile uğraşan Bay (F)’den 25.000 TL tutarında bir cep telefonu satın almıştır. Bay (E) söz konusu cep telefonunun bedelini işlem anında nakit olarak Bay (F)’ye ödemiştir. Bay (F) ise söz konusu tutarı banka şubesine giderek kendi hesabına yatırmıştır. Bu durumda tevsik zorunluluğuna uyulmamış olacak ve Bay (E) ile Bay (F)’ye ayrı ayrı ceza uygulanacaktır.”
MADDE 4- Aynı Tebliğin “4.2. Kapsamda Olmayan Tahsilat ve Ödemeler” başlıklı bölümünün (h) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“h) Tevsik zorunluluğu kapsamında olanların (mükellef olmayanlar hariç olmak üzere) yabancılar ve/veya Türkiye mukimi olmayan gerçek kişilerle yapacakları işlemlere ilişkin tahsilat ve ödemelerin (şu kadar ki, düzenlenecek faturalara söz konusu kişilerin pasaport numarasının yazılması ve bu bent kapsamında nakit tahsil edilen tutarların, tevsik zorunluluğu kapsamında olanlar tarafından tahsilatı takip eden ilk iş günü sonuna kadar aracı finansal kurumlarca düzenlenen belgelerle tevsikinin sağlanması zorunludur.),”
MADDE 5- Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 6- Bu Tebliğ hükümlerini Hazine ve Maliye Bakanı yürütür.
Kullanıcı Yönetimi/Alt Kullanıcı Hizmetinin Dijital Vergi Dairesinde Kullanıma Açıldı
7 Ekim 2023 tarihli ve 32332 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 552 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği gereğince, işveren Sosyal Güvelik Kurumuna kayıtlı çalışanlarını 15.10.2024 tarihi itibariyle sistemin belirli fonksiyonlarını kullanmak üzere alt kullanıcı olarak tanımlayabilecek ve yetkilendirebilecektir. Konuya ilişkin kılavuz ekte yer almaktadır.
Savcılıklarda Vergi Ceza Raporları Patladı
Son dönemlerde başta akaryakıt sektörü olmak üzere, zannımca alınan prensip karar gereği, her tesbit için VUK 359’a muhalefet suçlaması ile raporlar yazılmaktadır.
Bu raporlar yazılırken , ne mükellefin matrah artışları dikkate alınıyor, ne izahları belgeleri itibar görüyor ne de VUK 306 nolu tebliğ dikkate alınıyor. (Alınanlar baş tacı)
Genel kanı, yine zannımca, siz derdinizi savcılığa anlatın.
Savcılık, siz derdinizi mahkemeye anlatın,
Mahkeme, ben vergi uzmanı değilim, bilirkişi ne derse o,
Bilirkişi, ( işini doğru yapanları tenzih ederim) dosya yoğun ücret az, müfettişin raporunu kopyala yapıştır.
Bizler vergici olarak , vergici olan müfettiş üstadlara derdimizi anlatamaz isek, vergici olmayan savcı veya mahkemeye nasıl anlatacağız ?
Sacvılıklarda 100 binlerce dosya oldu ve bu hem savcılığa hemde yargıya ağır yük ve hazine kaybı demektir.
Örneğin: mükellefin 123 adet alış faturasının 122’si eleştiri konusu yapılmaz iken 1 fatura sahte diye suç raporu yazılması ,
Örneğin: 2019 yılında 1.950.000,00 TL ödemesi çıkan firma , KDV si 15.000 TL olan faturayı sahte kullandı hadi suç raporu,
Sizce 1.950.000 TL ödeme yapan firma 15.000 TL ödememek için sahte fatura kullanır mı, velev ki bilmeyerek kullandı, suç raporu yazılır mı, nerede kaldı 306 nolu tebliğ
Örnekler çok fazla. Mali idarenin iş yükü de çok fazla, bu iş yükünü daha da artırmak için böylesi yüzlerce örnek için suç raporları yazmak, müteala hazırlamak kırtasiye, zaman, emek ve maddi kayıp değil mi?
Akabinde , savcılıktaki yüzbinlerce dosya iş yükü değil mi? (Suç unsuru olan dosyalar elbette gönderilecek)
Matrah artışı yaparak idare ile el sıkışan iş insanlarının mahkemelerde yıllarca sürecek davalar ile ( son Yargıtay kararlarına baktığımızda ceza davalarının bir çoğu zaman aşımı sürelerinde çözülemeyecek) uğraşmaları doğru mu? ( yine bilerek hazine kaybı yaratanlar elbette yargılanacak)
Hem mükelleflerin mağdur olmaması, hem mali idare ve yargının iş yükünün azaltılabilmesi için, vergi inceleme aşamalarında sektör gözetmeksizin 306 nolu tebliğ çalıştırılarak, gerçek mahiyetin inceleme esnasında ortaya konulması tüm paydaşların ve hazinenin yararına olacaktır.
Suç raporu yazarken iki sefer düşünmek gerekmez mi.
Linkedinden alıntı yapılmıştır.
Sporcular da Maliye'nin Radarında
Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından kayıt dışı ekonomi ile mücadele kapsamında değişik sektörlere denetimler yapılmakta, kimi zaman ise denetim yapılacak sektörlerle ilgili olarak veriler paylaşılmaktadır.
Geçtiğimiz günlerde Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek tarafından sosyal medya üzerinden yapmış olduğu açıklamada kazançlarını doğru beyan etmeyen sporcuların izaha davet edileceği ve ödenmeyen vergilerin cezalı olarak tahsil edileceği belirtilmiştir. Aynı tarihte Anadolu Ajansı tarafından verilen haberde, Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından farklı spor dallarında 1.900 kişinin ücretinin incelendiği ve son 3 yılda yaklaşık 5 Milyar Liralık kayıt dışı gelir saptandığı açıklandı. Bunun üzerine gözler sporcuların vergilendirme usul ve esaslarına çevrildi.
Sporcular gelir vergisi beyannamesi verecek
7 Aralık 2019 tarihli Resmi Gazete yayımlanan 7194 Sayılı Kanunla sporcu ücretlerinin vergilendirilmesinde, tevkifat esası korunmakla birlikte beyan esasına geçilmiş bulunmaktadır. Gelir Vergisi Kanununa göre, sporculara transfer ücreti veya başka adlarla yapılan her türlü ödemeler ücret olarak tarif edilmekle birlikte, ücretlerin vergilemesinden farklı bir düzenlemeye gidilerek Gelir Vergisi Kanununun Geçici 72. maddesine göre beyana dayanan vergileme esası getirilmiştir.
Buna göre sporculara;
a)Lig usulüne tabi spor dallarında; 1) En üst ligdekiler için %20, 2) En üst altı ligdekiler için %10, 3) Diğer liglerdekiler için %5,
b)Lig usulüne tabi olmayan spor dallarındaki sporculara yapılan ödemeler ile milli sporculara uluslararası müsabakalara katılmaları karşılığında yapılan ödemelerden %5 oranında tevkifat yapılır.
Sporcuların elde etmiş olduğu gelirlerin 2021 yılı için 650 Bin Lirayı, 2022 yılı için 880 Bin Lirayı, 2023 yılı için 1.9 Milyon Lirayı ve 2024 yılı için 3 Milyon Lirayı geçmesi halinde bunlar yıllık gelir vergisi beyannamesi vermek zorundadır. Yıllık beyanname verilmesi durumunda, beyan edilen gelirler üzerinden hesaplanan gelir vergisinden, spor kulüpleri tarafından vergi dairesine ödenmiş olması şartıyla kesilen vergiler mahsup edilir.”
Sporcular izaha davet edilecek
Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerine göre, son üç yılda 5 Milyar Liralık kayıt dışı gelir saptanan sporcular Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından “izaha davet” edilerek neden beyanname vermediklerinin açıklanması istenilecek. Kendilerine izaha davet yazısı gönderilen sporcular, yazının tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içerisinde izah değerlendirme komisyonuna yazılı veya sözlü açıklama yapabilirler. İzahı yeterli görülmeyen ve kabul edilmeyen sporcuların kayıt dışı bıraktıkları gelirleri ile ilgili olarak beyanname vermemeleri halinde incelemeye ya da takdir komisyonuna sevk işlemi yapılarak matrahları takdir edilecektir.
Beyan uygulamasının sorunları
Daha önce beyanname vermemiş ve net ücretlerle anlaşma yapmış, tevkifata dahi muhatap olmamış olan bir sektörün disipline edilerek beyanname vermesinin kolay olmayacağını düşünmekteyiz. Ayrıca bir yıl veya daha kısa sürede ülkemizde kalmış ve beyana tabi ücret geliri elde etmiş yabancı sporcuların beyanname vermeden ülkelerine dönmüş olmaları halinde bunların vergilendirme ile ilgili tebliğ ve tahsilat problemlerinin yaşanmaması kaçınılmazdır. Bize göre vergilemede eşitlik ve adalet ilkelerine uygun olarak sporcuların elde ettikleri gelirler farklı bir vergilendirme esasına tabi olmayıp ücretlerin vergilendirilmesi esasına göre vergiye tabi tutulmalıdır.
Mahmut Bülent YILDIRIM
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
https://www.dunya.com/kose-yazisi/sporcular-da-maliyenin-radarinda/750093
Yatırım Döneminde Enflasyon Düzeltmesi
Enflasyon düzeltmesi uygulaması, kısaca parasal olmayan değerlerin Yurtiçi ÜFE endeksi uygulanmak suretiyle güncellenmesi işlemidir. Enflasyon düzeltmesine ilişkin uygulamanın 50 milyon TL altında ciro yapan işletmeler için ertelenmesi ile önemli sayıda ve daha ziyade sermaye yetersizliği bulunan işletmeler bakımından oluşabilecek sıkıntı geçici vergi dönemleri için ortadan kalkmıştı. Temennimiz bu düzenlemenin kalıcı hale getirilmesidir.
Uygulamanın doğuracağı sıkıntılardan biri de yatırım aşamasındaki işletmeler bakımından vergi matrahı doğmasına neden olma ihtimaliydi. Enflasyon düzeltmesi parasal olmayan bilanço kalemlerinin düzeltilmesi esasına dayandığından yapılmakta olan yatırımlar, henüz tamamlanmasa ve üretime geçmese de uygulamamın mantığı gereği vergi matrahı çıkmasına neden olabiliyor. Bu konuya ilişkin istisnai bir uygulama doğal olarak yasal düzenleme ile yapılması gerekirdi.
TBMM’ne sunulan Kanun Teklifi ve gelişmeler
Geçen hafta Cuma günü TBMM ‘ne sevk edilen ve Salı gün Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşmeleri başlayan bir kanun teklifi ile bu konuya yönelik düzenleme yapılması gündeme geldi. Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeler sırasında bu konunun da içerisinde bulunduğu kanun teklifinin içerisinde bulunan başka hükümler nedeniyle geri çekildiği ve teklifte yer alan enflasyon düzeltmesine ilişkin hükmün Türkiye Büyük Millet Meclisi‘nde görüşülmekte olan bir başka kanun teklifine eklenmek suretiyle uygulamaya gireceği duyuruldu.
Düzenlemenin içeriği
Düzenleme bu haliyle yasalaşırsa yapılmakta olan yatırımlar hesabından takip edilen tutarlar yine enflasyon düzeltmesine tabi tutuluyor ancak karşılığında oluşan enflasyon farkları ayrı bir fon hesabına intikal ettiriliyor ve dönem karı ile ilişkilendirilmiyor.
Özel fon hesabında tutulan bu tutarlar yatırım tamamlanarak ilgili iktisadi kıymetin aktifleştirildiği dönem ve sonraki dört dönemde yani 5 eşit taksitte dönem karına ilave edilerek vergilendiriliyor. Bu işlem yapılırken fon hesabındaki bu tutar hem aktifleştirildiği dönemde ve hem de sonraki dönemlerde yeniden değerleme oranı ile artırılmak suretiyle dönem kazancına ekleniyor.
Doğal olarak bu tutar ayrıca enflasyon düzeltmesine konu edilmiyor. Aktifleştirme döneminden itibaren ilgili sabit kıymet genel olarak enflasyon düzeltesi uygulamasına tabi oluyor. Düzenleme, yapılmakta olan yatırımlar nedeniyle yatırım aşamasında işletmelerin herhangi bir gelir elde etmediği dönemlerde vergi matrahı ile karşı karşıya kalmalarına engellemek haklı gerekçesine dayanıyor.
Değerlendirme ve yapılabilecek olan
Yapılmakta olan yatırımlara ilişkin bu düzenleme kamuoyuna intikalinin ardından konunun uzmanları tarafından bazı eleştiriler de yapılmaya başlandı. Bu eleştirilerden bir tanesi yapılmakta olan yatırımlar nedeniyle ilave bir vergi matrahı çıkmayan veya geçmiş yıl zararları bulunan bir işletmede geçmiş yıl zararlarının zaman aşımı nedeniyle kullanılamaması gibi bir duruma neden olunabileceği konusu.
Teknik olarak uygulamada bu şekilde örnekler çıkması elbette mümkün olacaktır. Yapılmakta olan yatırımlara ilişkin enflasyon düzeltmesi uygulamasının vergi matraha dahil edilmemesine yönelik düzenleme aslında bir vergi istisnası değil vergi ertelemesi düzenlemesi. Bu nedenle de belki düzenlemeye dileyen mükellefler bakımından bu ertelemeden yararlanmamayı tercih etme hakkı verilebilir.
Düzenlemeye ilişkin bunun dışında bize göre kayda değer bir eleştiri kalmıyor diye değerlendiriyorum. Kaldı ki, bazılarının ifade ettiği, neden başlangıçta bunlar öngörülmedi, gibi eleştiriler ise bize göre gereğinden fazla zorlama içeriyor. Zira, enflasyon düzeltmesi IFRS’da olan ve özünde de o uygulamadan alınarak 2003 yılında yasalaştırılan bir düzenleme. Burada yapılmaya çalışılanın en az üç dönem uygulanacağı tahmin edilen bu düzenlemenin olası mağduriyetlerinin giderilmesine yönelik istisnai durumlar olduğu göz ardı edilmemelidir.
Osman ARIOĞLU
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
https://www.dunya.com/kose-yazisi/yatirim-doneminde-enflasyon-duzeltmesi/750089
Kurumlarda İştirak Kazançları İstisnası – Son Değişiklikler
Bilindiği gibi kurumlar vergisinden istisna edilen kurum kazançları, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5’inci maddesinde hükme bağlanmıştır. İştirak kazançları istisnası kanunun 5’inci maddesinin birinci fıkrasında sayılmış olup istisna kazançlara ilişkin açıklamalar kısaca aşağıda olduğu gibidir. Açıklamalarda vergi kanunlarında değişiklikler getiren 7394, 7456 ve 7524 sayılı kanunlarla yapılan son değişiklikler ve 23 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğ’de yer alan açıklamalar göz önünde bulundurulmuştur.
İştirak kazançları istisnası
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5’inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, iştirak kazançları istisnası düzenlenmiştir. Buna göre kurumların;
1) Tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun sermayesine katılımlarından elde ettikleri kazançlar,
2) Tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun kârına katılma imkânı veren kurucu senetleri ile diğer intifa senetlerinden elde ettikleri kâr payları,
3) Tam mükellefiyete tabi girişim sermayesi yatırım fonu katılma payları ile girişim sermayesi yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinden elde ettikleri kâr payları ve söz konusu katılma paylarının fona iadesinden doğan gelirler ile bu fonların katılma paylarının Vergi Usul Kanunu’nun 279’uncu maddesi kapsamında değerlenmesinden kaynaklanan değer artış kazançları,
kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.
Ancak, diğer fon ve yatırım ortaklıklarının katılma payları ve hisse senetlerinden elde edilen, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5’inci maddesinin birinci fıkrasının (d)bendindeki istisnadan yararlanamayan fon ve ortaklıklardan elde edilenler hariç, kâr payları bu istisnadan yararlanamaz.(x)
Bu maddedeki düzenleme, yalnızca tam mükellefiyete tabi kurumların sermayelerine iştirak edilmesi suretiyle kurumlarca elde edilen(girişim sermayesi yatırım ortaklıkları dahil) kâr payları ile girişim sermayesi yatırım fonu katılma paylarının fona iadesinden doğan gelirleri kapsamaktadır. Kâr payını alan kurumun tam veya dar mükellefiyete tabi olmasının istisnanın uygulanmasında bir önemi bulunmamaktadır.
Dar mükellef bir kurumdan, bir başka ifadeyle kanuni ve iş merkezi Türkiye dışında bulunan bir kurumdan kâr payı alan kurumlar ise bu bent ile düzenlenen iştirak kazançları istisnasından yararlanamayacaktır.
Bu istisna ile mükerrer vergilemenin önlenmesi amaçlanmaktadır. İstisnaya konu kazanç, esas itibarıyla kazancın elde edildiği ilk kurumda kurumlar vergisine tabi tutulduğundan, kazancın kâr dağıtımı yoluyla intikali sağlanan diğer kurumlarda da kurumlar vergisine tabi tutulmasının önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
Tam mükellef bir kurumdan elde edilen iştirak kazancının, bu kurumda genel vergi rejimi uyarınca vergilenmiş veya kurumlar vergisinden istisna edilmiş kazançlardan oluşması veya kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisinin kapsamı dışında bırakılmış veya düşük oranda vergi kesintisi yapılmış olması, istisna uygulamasına engel teşkil etmemektedir.
Kurucu senetleri ile diğer intifa senetlerinden elde edilen kâr payları da kazancın elde edildiği ilk kurumda vergilendirilmektedir. Bu şekilde kâr payı elde eden kurumlarda da mükerrer vergilemenin önüne geçmek için öteden beri uygulandığı üzere kurucu senetleri ile diğer intifa senetlerinden elde edilen kâr payları kanunda iştirak kazançları arasında sayılmıştır. Aksi uygulama, aynı kazanç üzerinden mükerrer vergi alınma olasılığı ortaya çıkartır ki bu istisnaya Kurumlar Vergisi Kanunu’nun lafzında da yer verilmek suretiyle konuya açıklık kazandırılmış, tereddütlerin önüne geçilmiştir.
Aynı şekilde, Gelir Vergisi Kanunu’nun 75’inci maddesinin ikinci fıkrasının (3) numaralı bendinde, idare meclisi başkan ve üyelerine verilen kâr payları menkul sermaye iradı sayılmıştır. Dolayısıyla, kurumların başka bir kuruma iştirak etmeleri nedeniyle bu kurumun yönetim kurulunda bulunan temsilcileri vasıtasıyla elde etmiş oldukları kâr payları da iştirak kazancı istisnasından yararlanabilecektir.
İştirak kazançları istisnası uygulaması açısından, kurumlar vergisi mükelleflerinin iştirak ettikleri tam mükellef kuruma hangi oranda iştirak ettiklerinin bir önemi bulunmamaktadır. İştirak oranına bakılmaksızın tam mükellef kurumlardan elde edilen kâr paylarının tamamı kurumlar vergisinden istisnadır. Ayrıca, kâr payını elde eden kurumun tam mükellef kuruma belli bir süre iştirak etme şartı da aranılmamaktadır.
Diğer taraftan 28.7.2024 tarihli ve 7524 Sayılı Kanun’un 32’nci maddesiyle yapılan değişiklikle 01.01.2025 tarihinden itibaren elde edilen kazançlara uygulanmak üzere, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5’inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde düzenlenen fon ve ortaklıkların (emeklilik fonları hariç)bentte ön görülen kazanç istisnasından yararlanabilmeleri için, taşınmaz gelirlerinin % 50 sini dağıtmaları şartı getirilmiştir. Dolayısıyla, kar dağıtımı şartını sağlayan ve söz konusu istisnadan faydalanan bu fon ve ortaklıklardan elde edilen kar payları iştirak kazancı istisnasından yararlanabilecektir.
İstisnadan yararlanmayan fon ve ortaklık kazançlarına ilişkin karın izleyen dönemlerde dağıtıldığı durumlarda da kar payını elde eden kurum tarafından karın elde edildiği dönemde iştirak kazancı istisnasından yararlanılabilecektir.
(X) Kurumlar Vergisi Kanun 5.1.d bendi şöyledir;
Türkiye’de kurulu;
- Menkul kıymetler yatırım fonları veya ortaklıklarının portföy
işletmeciliğinden doğan kazançları,
- Portföyü Türkiye’de kurulu borsalarda işlem gören altın veya kıymetli madenlere dayalı yatırım fonları veya ortaklıklarının portföy işletmeciliğinden doğan kazançları,
- Girişim sermayesi yatırım fonları veya ortaklıklarının kazançları,
- Gayrimenkul yatırım fonları veya ortaklıklarının kazançları(Esas faaliyet konusu itibarıyla gayrimenkul, gayrimenkul projeleri ve gayrimenkule dayalı haklardan oluşan portföyü işletmek amacıyla kurulanlar dışında kalanların kazançları hariç),
- Emeklilik yatırım fonlarının kazançları,
- Konut finansman fonları ile varlık finansman fonlarının kazançları
Kurumlar vergisinden istisnadır.
Bu istisnadan faydalanılabilmesi için fon ve ortaklıkların (emeklilik yatırım fonları hariç)sahip oldukları taşınmazlardan elde ettikleri kazancın en az % 50sinin,elde edildiği hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken ayı izleyen ikinci ayın sonuna kadar kar payı olarak dağıtılması şarttır. Bu süre içinde belirtilen orana kadar karın ortaklara dağıtılmaması durumunda, istisnadan faydalanılması nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaı uğramış sayılır. Bu durumda vergi vergi ziyaı cezası ile birlikte istenir.(01.01.2025 tarihinden sonra elde edilen kazançlara uygulanmak üzere)
Akif AKARCA / Dr.Mehmet ŞAFAK
İzaha Davet Üzerinden Mükellefleri Beyanname Düzeltmeye Zorlamak
I- OLAY:
İzaha davet müessesesi, verginin ziyaa uğradığına dair işaretler bulunduğunda, vergi incelemesine başlanılmadan veya takdir komisyonuna sevk edilmeden önce yetkili merciler tarafından yapılmış ön tespitler hakkında, tespit tarihine kadar ihbarda bulunulmamış olması kaydıyla, mükelleflerden açıklama talep edilmesi olup; ilgili kurum tarafından izaha davet edilen mükelleflerin verdiği açıklamalar doğrultusunda yapılan değerlendirme sonucunda, vergi ziyaına neden oluşturacak bir durumun olmadığı anlaşıldığı takdirde mükelleflerin talep edilen izah konusu ile ilgili vergi incelemesine veya takdir komisyonuna sevk edilmesini önlemekte; vergi ziyaına neden oluşacak durumun ortaya çıktığının anlaşılması halinde ise indirimli ceza uygulanmak suretiyle daha ağır müeyyidelerden mükellefleri korumaktadır.
İzaha davet müessesesinin bir amacı da vergiye gönüllü uyum ile denetimlerdeki etkinliğin artırılması ve denetim maliyetlerinin azaltılmasıdır. Ön tespiti veya izaha daveti yapacak ve yapılan izahı değerlendirecek merci, yapılacak ön tespitin ve izaha davetin şekli ve kapsamı, davet yapılacaklar, yapılan izahta kullanılacak bilgi ve belgeler ile uygulamaya ilişkin diğer usul ve esaslar 30/07/2020 tarihli ve 31201 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 519 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile belirlenmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 359’uncu maddesinde yer alan kaçakçılık fiilleriyle verginin ziyaa uğratılmış olabileceği hallerde haklarında ön tespit yapılanlar izaha davet edilmemekle birlikte, sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge (SMİYB) kullanma fiilinin işlenmiş olabileceğine dair yapılan ön tespitlerde, kullanılan sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge tutarı, bir takvim yılında (2024 yılı için) 500 bin Türk Lirasını geçmeyen veya bu tutarı geçse dahi ilgili yıldaki toplam mal ve hizmet alışlarının %5’ini aşmayan mükelleflere SMİYB ön tespit yazısı tebliğ edilebilecektir.
İzaha davet edilecek mükellefler için ön tespit yapılmasında Gelir İdaresi Başkanlığı ve Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı bünyesinde Ön Tespit ve İzah Değerlendirme Komisyonları oluşturulmuştur.
Ön Tespit ve İzah Değerlendirme Komisyonları da;
a) Kendisine intikal ettirilen bilgi, bulgu veya verilerden hareketle verginin ziyaa uğramış olabileceğine ilişkin, maddede belirtilen ön tespiti yapar.
b) İzaha davet yazısını, tebliğ edilmek üzere, haklarında ön tespit yapılanlara gönderir.
c) Kendisine yapılacak izahları değerlendirip sonuçlandırır.
Aslında yazımın konusu tam bu noktada başlıyor. Evet kanuna göre bir komisyon oluşturuluyor ve mükelleflere 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 370/a maddesi kapsamında verginin ziyaa uğradığına dalalet eden emarelerin varlığında izaha davet yazısını gönderiliyor; mükellefin yaptığı izahlar komisyonca değerlendiriliyor; haklı gerekçeleri olması durumunda ve vergi ziyaına sebebiyet verilmediğinin anlaşılması halinde izahı kabul edilip hakkında bir işlem yapılmıyor ya da vergi ziyaına neden verecek durumun ortaya çıktığının anlaşılması halinde ise indirimli ceza uygulanmak suretiyle daha ağır müeyyidelerden mükellefler korunmuş oluyor, bu durumda hiç verilmemiş olan vergi beyannamelerinin verilmesi, eksik veya yanlış yapılan vergi beyanının tamamlanması veya düzeltilmesi yoluna gidiliyor. Fakat 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 359’uncu maddesinde yer alan kaçakçılık fiilleriyle verginin ziyaa uğratılmış olabileceği hallerde haklarında ön tespit yapılan mükellefler ise 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 370/b maddesi kapsamında izaha davet edilmiyor ve bu noktada zorlamaya giden bir dayatma başlıyor.
Öyle durumlar ortaya çıkıyor ki izaha davet edilmediği için SMİYB kullanımı ön tespitine konu faturaların gerçek durumu yansıtıp yansıtmadığı, SMİYB’nin bilerek kullanılıp, kullanılmadığının ya da kastın bulunup bulunmadığının ortaya çıkmasına, mükellefin gerçekten böyle bir ticari ilişkisinin varlığını açıklamasına imkan verilmeyen bir uygulama başlıyor.
Daha da hayret verici olanı ise KDV yönünden hiç indirim konusu yapılmayan, defter kayıtlarında yer almayan, İdarenin veri ambarında da iptal edilmiş fatura olarak görünen, bununla birlikte sadece mükellef adına düzenlendiği için ön tespitlere konu edilerek, mükellefin kullanmadığı ve hesaplarında olmayan faturaları hesaplarından çıkarması isteniyor ve düzeltme beyannamesi vermesi yönünde süre veriliyor. Olmayan faturayı düzeltme beyanı verip, indirimlerinden çıkartması istenilerek, düzeltme sonucunda olmayan fatura için düzeltmeden kaynaklı haksız vergilerin ödemesine neden olan bir dayatma veya zorlama sistemiyle karşı karşıya kalınıyor.
Ortada bir Komisyon var evet, hatta tespit ile ilgili haklılığınızı anlayan Komisyon üyeleri de var; fakat GİB sisteminde SMİYB kullanımı ön tespitine karşı müdahale edebilecekleri, yetki kullanacakları bir bilgi işlem sisteminin varlığı ise maalesef yok! Vergi dairesine ve Komisyona konu ile ilgili verilmiş tek yetki mükellefin düzeltme beyanı verip vermediğinin kontrolü yapmak yönünde. Durum böyle olunca ne kadar haklı olursanız olun, düzeltme beyanı vermediğiniz takdirde bildirilen sürenin sonunda incelemeye, takdire ya da SMİYB kullanıcısı olarak Özel Esaslar’a alınan mükellef listesine sevk olma durumu ile karşı karşıya kalabiliyorsunuz.
Mükellefler bilerek veya bilmeyerek vergi matrahını azaltıcı etki yaratacak faaliyetlerde bulunabilirler. SMİYB kullanımı ön tespiti yapılması durumunda, mükelleflere durumunu izah edebilecekleri, bilgi ve belge sunabilecekleri, kullandığı faturanın gerçekliğini ispat edebilecek şekilde kanıtlayabilme hakkı verilmelidir. Yasanın düzenlenme aşamasında mükellefleri bu haktan mahrum bırakılacak şekilde kaleme alınması, hiç kullanmadığı faturalar için ya da gerçekten faaliyetinde kullandığı faturalardan dolayı yaptırımla baş başa bırakılması sıkça uygulamaya yansımaktadır.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 3’üncü maddesine “Vergi kanunlarının uygulanması ve ispat” şeklinde başlık verilmiştir. Aynı maddenin B bendinde ise İspat: “Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya, ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır” şeklinde düzenlenmiştir. Bu durumda muamelelerin gerçek mahiyetinin ispatını istemeden, kayıtlardan çıkar ve beyannameni düzelt şeklinde zorlamaya gitmek, ne 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 3’üncü maddesine ne de bunun yanında izaha davet başlıklı Vergi Usul Kanunu’nun 370’inci maddesinin gerekçesinde yer alan “İdarenin vergi incelemesi veya takdir işlemlerine başlanılmadan önce mükellefin konuya ilişkin görüşlerini alabilmesi için yeni bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmaktadır” şeklindeki ifadelerine uymaktadır. Bu haliyle mahkemelerin zaten ağır olan iş yükü, mükelleflerin açık şekilde haklı olduğu konularda hakkını yargıda aramasına neden olduğundan, daha da artmakta, duruşmalar uzun zaman aldığı için, mükellefler açısından da hak kaybına neden olmaktadır.
Ayrıca izaha davet konusunda belli bir standart olmadığı da görülmektedir. Aynı konudan bir mükellef direkt olarak inceleme sevk edilirken, diğer mükellefe izaha davet yazısı gönderilebilmektedir.
Burada eleştiri yaparken uygulamanın mükellefler için avantajlı olan yönlerini de dile getirmek gerekir: Uygulamanın mükellefler açısından en faydalı tarafını, Komisyonun yaptığı değerlendirmeden mükellefin vergi ziyaına sebebiyet vermediği anlaşıldığında, vergi incelemesine veya takdire sevkin önüne geçilmesi, vergi ziyaının tespiti halinde ise indirimli cezalar uygulanarak mükellefleri daha ağır cezalara karşı koruması olarak ifade edebiliriz.
II- SONUÇ:
Eleştirdiğimiz yönü ile Vergi Usul Kanunu’nun 370/b maddesinin izah verilebilir şekle getirilmesi, mükellefe dayatma şeklinde vergi incelemesi veya Özel Esaslara alınma baskısı altında düzeltme beyannamesi vermeye zorlanmasıyla haksız vergi ve cezalar ile karşılaşmasının önüne geçilmesini sağlayacaktır. Mükellefler arasında eşitlik sağlanması için, açıklanan izaha davet konularının varlığı halinde vergi incelemesinden önce tüm mükelleflerin izaha davete çağrılması yönünde uygulamanın eksikliklerinin tekrar gözden geçirilmesinde yarar olduğunu düşünüyorum.
YMM Sınavı Soru Dağılımı
3568 sayılı Kanun’un 9’uncu maddesinde YMM olmanın şartları sayılmıştır. 10’uncu maddesinde ise YMM sınavı hakkında açıklamalara yer verilmiştir.
YMM sınavı aşağıdaki oturumlardan oluşmaktadır;
— İleri Düzeyde Finansal Muhasebe
— Sermaye Piyasası Mevzuatı
— Dış Ticaret ve Kambiyo Mevzuatı
— Denetim, Raporlama ve Meslek Hukuku,
— Yönetim Muhasebesi
— Finansal Yönetim
— Gelir Üzerinden Alınan Vergiler
— Harcama ve Servet Üzerinden Alınan Vergiler
— Vergi Tekniği
— Revizyon
“İleri Düzeyde Finansal Muhasebe” “Sermaye Piyasası Mevzuatı” “Dış Ticaret ve Kambiyo Mevzuatı” ile “Denetim, Raporlama ve Meslek Hukuku” oturumu için tarafımca hazırlanan sınav dönemleri itibariyle hangi mevzuattan soruların geldiğini ve tüm sınavlar içinde oransal olarak çıkma yüzdelerini bulunmaktadır. Sınavlara çalışmada strateji çok önemli olup söz konusu verilerin bu stratejiye katkısı olacağını düşünüyorum. İlerleyen süreçte ilgili verilerin güncellenmesi ve diğer oturumlarında eklenmesi amaçlanmaktadır.
Not: Çalışmanın daha fazla kitleye ulaşmasını sağlayan alomaliye.com platformuna teşekkürlerimi sunarım.
Söz Konusu Çalışmayı İndirmek İçin Tıklayınız |
Yasin TOPAL
Vergi Müfettişi
https://www.alomaliye.com/2024/10/16/ymm-sinavi-soru-dagilimi/
Emekli Olmak İçin 2024 Mü 2025 Mi! Ne Yapmalı!
Milyonlarca kişi yıllarca çalışır, prim öder (işçi ve işveren) karşılığında emeklilik için şartlar koşullar tamamlandığında emekli olur. Milyonlarca kişi emekli olduğunda kaç TL emekli aylığı alacağını merak eder. Bu sorunun cevabını 4/A ve 4/B’liler e-devlet sistemde ‘’4A Emekli Aylığı Hesaplama’’‘’4B Emekli Aylığı Hesaplama’’ bölümünden son yatırılan primlerine kadar çalışma yaşamında tüm primlerin karşılığı olan emekli aylıklarını görebilirler.
SSK ve Bağ-Kur’da 31/12/2024 tarihine kadar emeklilik müracaatında bulunanlar, 4/C ve kamuda çalışanlar ise 14/01/2025’e kadar emeklilik müracaatında bulunurlarsa sistemde gördükleri emekli aylıklarını alırlar. Emeklilik müracaatını bu tarihlerden sonra yapacakların emekli aylıkları %30-%33 arasında azalacak.
Emekli aylığı hesaplamasında enflasyon ve buna bağlı olarak Güncelleme Katsayı değişikliklerinden dolayı SSK, Bağ-Kur, Banka, 1.10.2008 sonrasında memur olanlar 2024’de emekli olmayıp emekliliğini 1/1/2025 ve sonrasına bırakanların emekli aylıklarında 2024 yılı enflasyonuna göre ciddi kayıplar yaşanacak. 2024 yılı enflasyonu %41.5 olursa yaklaşık %33, %45 olursa yaklaşık %30 kayıp yaşanacak.
Hükümet yetkilileri bir taraftan ülkemizde emekli sayısı çok diye yakınırken diğer taraftan emekliliğini hak etmiş ancak emekli olmak istemeyenleri, emekli olmaya zorlayan mevcut emekli aylığı hesaplama sisteminde değişiklik yapmıyor. Diğer taraftan milyonlarca çalışanında yıllar sonra alacağı emekli aylıkları da bu nedenlerle şimdiden tırpanlanıyor. Hükümet yetkilileri bu konuda çalışma olduğu söylemişti ancak böyle bir çalışma henüz kamuoyu ile paylaşılmadı.
2024’de emekli olayım mı!
2024’de emekliliğini hak edenler, emekli olduktan sonra SGDP ile çalışabilecekler 2024’de emeklilik müracaatında bulunmalıdırlar. Emekli olduktan sonra çalıştığım şirket beni tekrar çalıştırmaz, bir iki yıl daha çalışırım sonra emekli olurum diyenler 2024’de emekli olmazlar ise zarar ederler.
2024’de emekliliğini hak ettiği halde, işverenin emekli çalıştırmaması durumunda;
-2024 emekli aylığı 2025 emekli aylığı
-2024 maaşı, 2025 ortalama maaşı
-Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirim yapılan Prime Esas Kazançları
-Cebine girecek emekli aylığı ve cebine girmeyecek maaşı arasında farkı belirlemeli
-Emekli olmaz ise %30-%33 arasında düşecek emekli aylığı zararının kaç yılda amorti edileceğini bilmesi ve buna göre emeklilik kararını vermesi gerekir.
Bu zarar sadece 2024’den 2025’e girilirken tek yıllık bir zarar olamayacak, enflasyon TÜİK’e göre düşme eğilimde olduğu için aynı konu 2025’den 2026’ya girerken de yaşanacak.
2022’den 2023’e girerken de böyle bir durum gerçekleşmişti. EYT’liler 3.3.2023’de EYT yasası çıktığı için zorunlu olarak 2023’ü tercih etmişlerdi. 2023’de emeklilik için müracaatta bulunanlar %17 kayıp yaşamışlardı.İşin özü emekli olmak için yıllarca çalışıyor ve prim ödüyoruz, emekli aylıkları cebimize girmeden dahi emekli aylığı hesaplama siteminden dolayı düşüyor, değerini koruyamıyor, emekli olduktan sonra da gerçek enflasyon oranında değerlenmiyor bu nedenle emekli aylıkları emeklileri mutlu etmiyor.
1.10.2008’den sonra memur olanlar emekli olmak için iki kere düşünün!
1.10.2008’den sonra memurlar:
-Çalışırken memur gibi maaş alır.
-Emekli aylıkları SSK’lı gibi hesaplanır.
-SSK’lı gibi aylığı hesaplanır ancak özel sektördeki gibi netten brütü hesaplanmaz.
-Özel sektörde net 51.300TL alan kişinin brütü yaklaşık. 68.000TLdir, kamuda 51.300 TL netin brütü 26.780 TL olarak değerlendirilir. Maaşının büyük kısmı ek ödeme olarak verilir, maaş hesabında ek ödeme dikkate alınmaz.
-Memur gibi ikramiyeleri hesaplanır, ek gösterge, kademe ve derece dikkate alınır.
-Çok düşük emekli aylığı alır.
-İkramiyesini memur gibi alır.
-Emekli zammı memura verilen zam oranında olur.
-51.300TL maaşla çalışırken emekli olduğunda 16-17 bin TL emekli aylığı alır. Özel sektörde bu tutarlardan çalışan 30-35 bin TL emekli aylığı alır.
-Emekli olduğunda, çalışırken aldığı ücretin yaklaşık 1/3’ünü alır.
-Ek gösterge-kademe-derece emekli aylığını hesabında işine yaramaz.
-Ne zaman emekli olmayı hak ediyorsunuz, ne zaman emekli olmalısınız.
Hangi statüden emekli olacaksınız. Eksik günlerinizi nasıl tamamlarsınız, borçlanma tutarlarını kaç TL’den yapmalısınız. Emeklilik planlarınızı doğru yapın, mağdur olmayın!
Özgür ERDURSUN
Çalışma Hayatı ve Emeklilik
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
https://www.dunya.com/kose-yazisi/emekli-olmak-icin-2024-mu-2025-mi-ne-yapmali/750078