Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Çarşamba, 20 Aralık 2017 09:28

İkinci İşte Çalışmak Yasaldır

İşçi olarak çalışan birisinin aynı anda ikinci bir işte çalışması iş kanunu bakımından bir engel doğurur mu? İkinci işte çalışmak yasak mı? Adıma iki yerden sigorta primi yatsa sakıncası var mı? 5...129640 Nolu SMS
İş sözleşmesinde başka bir işte çalışma yasağı yoksa veya işveren işçinin başka bir işte çalışmasına izin vermiş ise işçi başka bir işte de çalışabilir. Adınıza iki yerden prim yatmasında SGK açısından sakınca yok. Ancak işverenin ikinci işinizi yapmanıza izin vermesi gerekir. Böyle bir izni yoksa işveren bunu öğrendikten itibaren 6 iş günü içinde işçinin iş sözleşmesini tazminatsız olarak sona erdirebilir. Yasal olarak ikinci işte çalışmanın ya da iki yerden prim yatmasının sakıncası yok ama işverenin izni gerekir.

Özel sektörde çalışan bir işçiyim. Bazen günlük izin almak zorunda kalıyoruz ama işverenimiz her zaman izin vermiyor. Biz de bu nedenle mağdur oluyoruz. İşçinin mazeret izni yok mu? K.A.
İşçilerin mazeret izinleri şunlardır;
İşçinin evlenmesi veya evlat edinmesi ya da ana veya babasının, eşinin, kardeşinin, çocuğunun ölümü halinde üç gün, eşinin doğum yapması halinde ise beş gün ücretli izin, İşçilerin en az yüzde 70 oranında engelli veya süreğen hastalığı olan çocuğunun tedavisinde, hastalık raporuna dayalı olarak ve çalışan ebeveynden sadece biri tarafından kullanılması kaydıyla, bir yıl içinde toptan veya bölümler halinde 10 güne kadar ücretli izin hakları bulunmaktadır. Bunun dışında belirttiğiniz şekilde işi olana mazeret izni olarak başka uygulama bulunmamakta.

NE ZAMAN EMEKLİ OLURUM?
03.05.1974 doğum tarihim, SSK girişim 01.05.1996, 5092 gün primim var. Askerliğimi 1994 yılında 18 ay olarak yaptım. Askerlik borçlanması yaparsam ne zaman emekli olurum? 5...554876 Nolu SMS
SSK girişinize göre, 25 yıl, 56 yaş ve 5825 prim gün şartlarına tabisiniz. 6 aylık askerlik borçlanması yaparak 25 yıl, 55 yaş, 5750 prim gün şartlarına tabi olabilirsiniz. Buna göre de 478 gün daha prim ödeyerek 55 yaşınızın dolacağı 04.05.2029 tarihinde emekli olabilirsiniz. Ali Şerbetçi
https://www.takvim.com.tr/yazarlar/aliserbetci/2017/12/20/ikinci-iste-calismak-yasaldir

13 Aralık 2017 tarihli Resmi Gazete'de Danıştay Başsavcılığı'nın talebi üzerine Danıştay 3. Dairesi'nce verilen “kanun yararına bozma” kararları yayınlandı.

Kanun yararına bozma ne demek?

Kanun yararına bozma tüm hukuki yollar tüketildikten ve karar kesinleştikten sonra, Danıştay Başsavcılığı'nın verilen kararı hukuka uygun olmadığını düşündüğü durumlarda başvurulabilen yargı yoludur. Verilen karar somut olayda etki etmemekte ancak karardan sonraki olaylar için yol gösterici olmaktadır.

Konu

Bir şirket adına, nihai tüketiciden satın aldığı araç için gider pusulası düzenlemediğinin tutanakla saptanması üzerine kesilen özel usulsüzlük cezasına karşı dava açılmıştır. Vergi Mahkemesi'nin kararıyla; özel usulsüzlük cezasında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiş, bu karara karşı yapılan itirazı reddederek kararı onayan Bölge İdare Mahkemesi'nin kararının düzeltilmesi istemini reddeden Bölge İdare Mahkemesi'nin kararının, Danıştay Başsavcılığı tarafından, davacı şirketin noter senedi ile nihai tüketiciden satın aldığı otomobil için gider pusulası düzenlenmediğinden bahisle kesilen özel usulsüzlük cezasında kanuna uyarlık görülmediğinden kanun yararına bozulması istenmiştir.

Gerekçe

213 sayılı Kanun'un 3’üncü maddesinin (B) bendinde yer alan, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği hükmü ile vergilendirmede serbest delil sisteminin kabul edildiği, yükümlülerin öncelikle 213 sayılı Kanun'da sayılan belgeleri, bu belgelerin kapsamadığı iş ve işlemler açısından hukuken geçerli her türlü belgeyi ispatlama vasıtası olarak kullanabilecekleri, yükümlülerin kullanmak mecburiyetinde oldukları, düzenlenmesi ve alınması gereken belgelerin kanunun 229 ila 242’nci maddelerinde belirtildiği, kanunun “Gider pusulası” başlıklı 234’üncü maddesinde de, birinci ve ikinci sınıf tüccarlarla, kazancı basit usulde tespit edilenlerin ve defter tutmak mecburiyetinde olan serbest meslek erbabının ve çiftçilerin, vergiden muaf esnafa; yaptırdıkları işler veya onlardan satın aldıkları emtia için tanzim edip, işi yapana veya emtiayı satana imza ettirecekleri gider pusulasının vergiden muaf esnaf tarafından verilmiş fatura hükmünde olduğu, bu belgenin, birinci ve ikinci sınıf tüccarların, zati eşyalarını satan kimselerden satın aldıkları altın, mücevher gibi kıymetli eşya için de tanzim edileceğinin hüküm altına alındığı, mevcut düzenleme uyarınca; ticaret ve serbest meslek erbabı veya vergiden muaf esnaf olarak kabulü mümkün bulunmayan nihai tüketicilerden, altın ve mücevher gibi kıymetli eşya niteliği taşımayan diğer eşyanın alımında gider pusulası düzenlenmesi zorunluluğu bulunmaması nedenleriyle kanun yararına bozma talep edilmiştir.

Karar

Davacı şirketin, noter satış senediyle satın aldığı otomobilin, 213 Sayılı Kanunun 234’üncü maddesinde belirtilen altın, mücevher gibi kıymetli eşya niteliği taşımadığının ve aracın satıcısının vergiden muaf esnaf olmadığının tartışmasız olduğu olayda, alım satıma konu araçla ilgili olarak gider pusulası düzenlemesi zorunluluğundan söz edilemeyeceğinden, ulaştığı aksi yöndeki yargıyı hükme esas alarak davayı reddeden vergi mahkemesi kararının onanmasına ilişkin karara karşı yapılan karar düzeltme isteminin reddi yolundaki bölge idare mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.

Sonuç

Mükellef olmayan birinden satın alınan araç için gider pusulası düzenlenmesine gerek olmadığına hükmedilmiştir. Şayet bir konuda, kanunda veya başka hukuki düzenlemelerde öngörülmüş belge tarifi/düzenlemesi yoksa, serbest delil sistemi çerçevesinde delillendirme yoluna gidilebilir.

Konunun belirsiz olduğu durumlarda benzetme yoluyla mevcut belgelerden birinin düzenlenmesinin zorunlu olduğu iddia edilemez. Zeki Gündüz

https://www.dunya.com/kose-yazisi/kanun-yararina-bozma/395127

Bazı durumlarda şirketlerin aktifleri fiili durumu yansıtmamaktadır. Kasa, demirbaşlar, stoklar ve gayrimenkuller bunlara örnek olarak gösterilebilir. Bu kalemler arasında tutarı yüksek rakamlara ulaşıp en çok anlam ve önem yüklenen kalem ise gayrimenkullerdir. Bu nedenle şirketler envanterlerine kayıtlı gayrimenkullerini gerçek değerine ulaştırmak için değişik yöntemler aramakta ve uygulamaktadır. Örneğin sat-kirala yöntemi de firmalara nakit sağlamanın yanı sıra gayrimenkullerin gerçek değerine ulaştırması amacına hizmet eden bir sistem olarak kullanılmaktadır.

Ancak uygulamada bazı şirketlerin, yetkili gayrimenkul değerleme şirketlerine veya Asliye Ticaret Mahkemeleri'ne gayrimenkullerini değerlettirip yeni değeri bilançoya taşıdıkları görülmektedir. Yani yapılacak değerleme sonucu ortaya çıkan değer artışını bilançoda bir taraftan gayrimenkul izlendiği hesaba diğer taraftan ise özsermaye hesapları altında açılacak özel fon hesabına kayıt ederek izlemek istemektedirler.

Öte yandan Vergi usul Kanunu'nda (VUK) gayrimenkullerin maliyet bedeli ile değerleneceği hüküm altına alınmış olup, daha sonra yapılan düzenlemeler ile enflasyon düzeltmesi müessesesi getirilerek yeniden değerlendirme uygulaması ise kaldırılmıştır. VUK mükerrer 298. madde hükmünde yer alan enflasyon düzeltilmesi işlemi ile yeniden değerlendirme işleminin uygulamasına son verilmiş olup, kanun maddesinde yer alan düzenlemelere uygun enflasyon düzeltilmesinin dışında hiçbir şekilde değerleme işlemi yapılmayacaktır. Dolayısıyla şirket aktifine kayıtlı gayrimenkullerin değerlemesinin yapılması halinde, bu işlemin VUK açısından kabul edilmesi mümkün görülmemektedir.

Ancak şirketlerin aktifinde yer alan gayrimenkulleri mahkeme kararı veya değerleme şirketlerince değerlerinin yeniden belirlenmesi halinde, mevcut değerin bilgi amaçlı bilançonun dipnotlarında gösterilebilmesi mümkündür. Maliye Bakanlığı da vermiş olduğu özelgelerde dip not olarak gösterilmesini uygun görmüştür.

Yapılan bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere VUK açısından şirketlerin aktifinde bulunan gayrimenkullerin değerlemesinde esas olan maliyet bedelidir. Herhangi bir şekilde değerleme yapılması ve bunun bilançoya taşınması mümkün değilken, yapılan değerleme sonuçlarının bilançonun dipnotlarında gösterilmesi mümkün gözükmektedir.

Tabi yapılan bu açıklamalar VUK açısından önemli ve değerli olup, Ticaret Kanunu açısından değerleme işlemin yapılmasında hiçbir sakınca bulunmamaktadır. Çünkü Ticaret Kanunu 78 ile 80. maddeleri arası değerleme ilkeleri ve değerlendirmenin nasıl yapılacağına ilişkin hükümler yer almaktadır.

Bu demektir ki, gayrimenkulün değerlemesi VUK hükümlerince yasak ama Ticaret Kanun hükümleri ile serbest! Tercih mükellefin demek yanlış olacak; mükellef Maliye Bakanlığı'na vermiş olduğu beyanname ve bildirimlerde değerlenmiş tutarları kullanamayacak, ancak Ticaret Kanunu hükümlerine göre yapacağı iş ve işlemler için kullanabilecektir. Kafa karıştırıcı bu durumun, idareyi ve mükellefleri mağdur etmeyecek bir şekilde çözümlenmesini dilemekteyiz. Yılmaz Sezer

https://www.dunya.com/kose-yazisi/sirket-aktifindeki-gayrimenkulun-deger-artisi-bilancoya-nasil-aktarilir/395108

Yeni yıla vergi ve harçlardaki olağanüstü artışlarla girerken, öyle bir harç kalemi var ki en yükseklerden bir tanesi olmasına rağmen (2017 için Başvuru harcı 56 bin 979 TL, Yenileme harcı 45 bin 583 TL) kaldırıldı ve yapılacak anlaşmanın damga vergisi hariç, hizmet mükelleflere bilabedel verilmeye başlandı. Bu harç, kurumlar vergisi mükelleflerinin, yurtdışı veya serbest bölgedeki yada serbest bölgedeki mükelleflerin bölge dışındaki ilişkili kişi yada kurumlarla hizmet veya mal, alım yada satım yapması halinde uygulayacağı fiyatı belirlemek maksadıyla, Mali İdare ile yapılan anlaşma üzerinden alınan bir harç idi ve her yıl yenileme harcına tabii idi. Bilindiği kadarıyla 3 mükellef bu zamana kadar bu anlaşmayı yapmıştır. İdare, yeterli randıman alamadığı için sistemin önündeki maliyet engelini kaldırarak doğru bir adım atmıştır.

Konuya vakıf olmayanlar, tabii olarak, Mali İdare'nin, mükelleflerin hizmet veya mal alım yada satımında fiyat belirlemeye yetkili olup olmadığını sorgulayabilir. Konu, 5520 sayılı Kurum Vergisi Kanunu'nun Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı başlıklı 13'üncü maddesi ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun Gider Kabul Edilmeyen Ödemeler başlıklı 41'inci maddesinin 5'inci fıkrasında düzenlenmiştir. İlişkili kişilerle yapılan işlemlerde, emsallere göre düşük veya yüksek bedel veya ücretin uygulanması halinde, İdare, bunu kar payının örtülü dağıtımı olarak sayıyor ve cezalı tarhiyatlar uyguluyor. Mükelleflere yardımcı olmak ve belirsizlikleri gidermek maksadıyla Kurumlar Vergisi Kanunu'nun mezkur maddesinin 5'inci fıkrasında, mükellefler dilerse peşin fiyatlandırma anlaşması için Maliye Bakanlığı'na başvurabilir deniyor.

Uygulama teoride çok basit ve garanti olmasına rağmen pek rağbet görmedi. Süreci kısaca özetlemek gerekirse; mükellef, Mali İdare'ye bir dilekçe ile başvuruyor ve bu anlaşmayı yapmak istediğini bildiriyor. Tek taraflı ise yani başka bir ülkenin mali idaresi işin içinde yoksa 9 ayda, varsa 18 ayda Mali İdare ile bu anlaşma imzalanıyor. Piyasa koşullarında bu sürelerin çok uzun olduğunu belirtmek gerek. Mükellef, 9 veya 18 ayda ilişkili kişi ile yaptığı işlemlerde uygulayacağı fiyattan emin olamayacaktır. Önceki dönem ile anlaşmadaki olumsuz farklar 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 371'inci maddesi kapsamında pişmanlık ve ıslah hükümlerine göre, 15 gün içinde beyan edilip ödenmesi halinde, vergi ziyaı cezası kesilmeden, vergi aslı ve geçikme zammı ile tahsil olunurken, mükellefin lehine olan farklar ise düzeltilmez ve iade edilmez. Bu da mükellef hukuku açısından ayrı bir eleştiri konusudur.

Anlaşma 3 yıllık yapılır ve uzatılabilir. Anlaşma yapıldıktan sonra kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gerektiği süreye kadar her yıl yıllık rapor verilecektir. Bu raporu hazırlayan mükelleflerin, Yıllık Transfer Fiyatlandırması Raporu hazırlamalarına gerek bulunmamaktadır. Mali İdare, anlaşmanın değiştirilmesini, isteyebileceği gibi tamamen de reddebilir. Şartların değişmesi halinde mükellef veya idare sözleşmenin revize edilmesini veya iptalini isteyebilir. Anlaşma yapılması vergi incelemesine engel değildir.

Transfer Fiyatlandırması, Vergi Denetim Kurulu'nun çok önem verdiği bir konu olduğu için kendi içinde bu isim altında ayrı bir başkanlık tesis etmiştir. İdarenin sistemi çok iyi kontrol edecek kanallara ulaşma imkanlarına sahip olması, e-Fatura, e-Defter gibi uygulamalar, banka hareketlerinin elektronik takibi gibi birçok yöntem süreçlerin izlenmesini kolaylaştırmaktadır. Mükellefler zaten yıllık transfer fiyatlandırması raporları hazırlamaları gerektiğinden, 5 yıllık zamanaşımı ve hatta zarar mahsubu veya amortisman uygulamaları nedeniyle, daha uzun süre arşivlenmesi gereken bu raporlar bir şekilde Mali İdare'nin kontrolünden geçmektedir. Risk almamak adına, önceden bu anlaşmalara yanaşılmasını tavsiye ederim.

Özellikle yabancı kurumlarda ilişkili kişi işlemleri tutar ve adet olarak çok yüksek olduğundan bu işletmelerin yöneticileri büyük sorumluluk altındadır. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulu Hakkında Kanun'un mükerrer 35'inci maddesine göre asıl borçludan tahsil edilemeyen kamu alacakları kanuni temsilcilerin malvarlıklarından tahsil edilebiliyor. Usulüne uygun yapılan peşin fiyatlandırma anlaşmaları hem işletmenizi ve hem de kendinizi olası vergi risklerinden koruyacaktır. Üstelikte artık masrafsız bir şekilde. Hasan Alevli

https://www.dunya.com/kose-yazisi/pesin-fiyatlandirma-anlasmasi-yolu-ile-transfer-fiyatlandirmasi/395133

5510 - MADDE 34- Ölen sigortalının 33 üncü madde hükümlerine göre hesaplanacak aylığının;

a) Dul eşine % 50'si; aylık bağlanmış çocuğu bulunmayan dul eşine ise bu Kanun kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmaması veya kendi çalışmaları nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış olması halinde % 75'i,

b) Bu Kanun kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmayan veya kendi çalışmaları nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış çocuklardan;

1) 18 yaşını, lise ve dengi öğrenim görmesi halinde 20 yaşını, yüksek öğrenim yapması halinde 25 yaşını doldurmayanların veya,

2) Kurum Sağlık Kurulu kararı ile çalışma gücünü en az % 60 oranında yitirip malûl olduğu anlaşılanların veya,

3) Yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan kızlarının,

her birine % 25'i,

c) (b) bendinde belirtilen çocuklardan sigortalının ölümü ile anasız ve babasız kalan veya sonradan bu duruma düşenlerle, ana ve babaları arasında evlilik bağı bulunmayan veya sigortalının ölümü tarihinde evlilik bağı bulunmakla beraber ana veya babaları sonradan evlenenler ile kendisinden başka aylık alan hak sahibi bulunmayanların her birine % 50'si,

d) Hak sahibi eş ve çocuklardan artan hisse bulunması halinde, ana ve babaya çalışmaması ve gelir veya aylık bağlanmamış olması halinde % 25'i oranında; çalışmayan ana ve babanın 65 yaşın üstünde olması, gelir veya aylık bağlanmamış olması halinde ise artan hisseye bakılmaksızın % 25'i,

oranında aylık bağlanır.

Sigortalı tarafından evlât edinilmiş, tanınmış veya soy bağı düzeltilmiş veya babalığı hükme bağlanmış çocukları ile sigortalının ölümünden sonra doğan çocukları, bağlanacak aylıktan yukarıda belirtilen esaslara göre yararlanır.

Hak sahiplerine bağlanacak aylıkların toplamı sigortalıya ait aylığın tutarını geçemez. Bu sınırın aşılmaması için gerekirse hak sahiplerinin aylıklarından orantılı olarak indirimler yapılır.

Ticari, sınai veya mesleki faaliyet gereği  mal teslimatı veya hizmet  sunumu  realize  olmadan   bazı  hallerde fatura düzenlenebilir. Temel prensip, mal teslimini veya hizmet ifasını müteakiben  sevk irsaliyesine bağlı olarak (7) gün zarfında faturanın  düzenlenmesi gereklidir.[1]

Yeni ticari yaşamın  gereği olarak,  bazı   durumlarda finans kuruluşları, kredi yaratmaya yönelik olarak  mal teslimi yapılmadan   ileri tarihte  teslim edilebilecek  mallarla ilgili (bilhassa yatırım malları için) önceden fatura düzenlenmesini  talep etmektedirler.[2] Böylelikle, bazı şirketler stoklarındaki mevcut mallarla ilgili, irsaliye düzenlemeden, mal depodan çıkmadan ileri tarihlerde teslim edilecek mallarla ilgili fatura düzenlenmektedir.[3]  Bu  faturalar  doğal olarak  satıcı ile alıcı arasında düzenlenen bir sözleşmeye istinaden ileri tarihlerde  teslim  edilecek  mallarla ilgili  faturalardır. Alıcı  ve satıcı arasında düzenlenen sözleşmede  ileriki tarihte teslim edilecek malların   veya hizmetlerin  kapsamı, türü, tutarı, cinsi vs. ayrıntılar yer almaktadır.

İleriki tarihlerde teslimi gerçekleştirilecek mallarla ilgili  irsaliye düzenlenmeden  kesilen faturalar gerek alıcı cephesinde  ve gerekse satıcı  firma muhasebe cephelerinde   muhasebesel olarak  problemlere neden olmaktadır.

Problemler, gerek gelir vergisi ve gerekse kurumlar vergisi ve ayrıca vergi usul ve KDV yönünden mal teslimi veya hizmet sunumu yapılmadan önce düzenlenen faturalarla ilgili  olabilmektedir. 

VUK ve KDV hükümlerine göre konunun  değerlendirilmesi:

VUK Madde 229’da “Fatura satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.” Denilmektedir.

Yine aynı kanunun 231/5 bendinde; ”Fatura, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azamî yedi gün içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır.” Denilmektedir.

Yukarıdaki kanun maddelerinden, VUK’a göre mal teslimi veya hizmet ifasından önce fatura düzenlenemeyeceği anlaşılmaktadır.

KDV Kanunu Madde 10/b bendinde vergiyi doğuran olay; Malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından önce fatura veya benzeri belgeler verilmesi hallerinde, bu belgelerde gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura veya benzeri belgelerin düzenlenmesi,” dir, denilmek sureti ile mal teslimi veya hizmet ifasından önce fatura düzenlenebileceği hükmü çıkmaktadır.

Genel hukuk kurallarına göre son çıkan kanun eskiye göre, özel kanun da genel kanuna göre tercih edilir. Buna göre; fatura düzenlenmesine ilişkin hükümler, KDV Kanunu’nda VUK’a göre daha özel ve ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Ayrıca, KDV madde 10’un yürürlük tarihi VUK 229’uncu maddeden sonradır. O halde, mal teslimi ve hizmet ifasından önce fatura düzenlenebileceği kabul edilmelidir.

193 sayılı  GVK  hükümleri yönünden konunun  tartışılması:

Gelir Vergisi Kanunu (GVK) Madde 38’de; Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet farktır…”denilmektedir.

Aynı kanunun 39’uncu maddesinde ise “İşletme hesabı esasına göre ticari kazanç, bir hesap dönemi içinde elde edilen hasılat ile giderler arasındaki müspet farktır.” denilerek, tahsil edilen paralar ile alacakların hasılat; ödemelerin ve borçlanılan meblağların gider olduğu ifade edilmektedir.

Görüldüğü üzere GVK’ya göre, işletme hesabında ve bilanço esasında ticari kazancın tespitinde tahakkuk esasının geçerli olduğu ifade edilmektedir. Tahakkuk esasında gelir ve gider, ödenip ödenmediğine bakılmaksızın gerçekleştiği anda kazanç hesaplamasında dikkate alınır.

Mal teslimi veya hizmet ifasından önce düzenlenen fatura Borçlar Kanunu (BK)’na göre “alacak hakkı” doğurmaz. Bunun için karşı tarafa borç yükümlülüğü doğuran bir işlem veya sözleşme olması gerekir. 

Kimi zaman da mal teslimi veya hizmet ifası yapılmadan önce tahsilat yapılır. Bu durumda da VUK Madde 287’ye göre; “Gelecek hesap dönemlerine ait olarak peşin tahsil olunan hasılat ile cari hesap dönemine ait olup henüz ödenmemiş olan giderler mukayyet değerleri üzerinden pasifleştirilmek suretiyle değerlenir.” Hükmü gereği, ticari kazancın tahsilinde dikkate alınmaz.

Tekdüzen hesap planına göre pasifte, 380-Gelecek Aylara Ait Gelirler/480-Gelecek Yıllara Ait Gelirler hesabında izlenerek gelirin ait olduğu dönemde kazanç olarak dikkate alınır.

Safi kazancın tespitinde benzer durum, faturası kesilip henüz teslim edilmemiş olan emtia içinde geçerlidir. Dönem sonu kazancı hesaplanırken, henüz teslim edilmeyen emtia stoklarda bulunacağı için, satılan malın maliyetine herhangi bir tutar eklenmeyecektir. Dolayısı ile mal teslim edilmeden önce düzenlenen faturanın gelir olarak kaydedilmesi durumunda fatura tutarı kadar kazanç ortaya çıkacaktır. Daha sonra emtianın teslim edildiği dönemde de gelir olmaksızın, maliyet bedeli olarak gider yazılacaktır. Bu durumda, faturanın düzenlendiği dönemde, maliyet dikkate alınmadığı için gelir fazlalığı; emtianın teslim edildiği dönemde ise tam tersi gider fazlalığı olacaktır.[4]

Sonuç ve değerlendirmelerimiz:

1) Satılan mallara ilişin faturaların, malın tesliminden önce tanzim edildiği ve malın daha sonra sevk edildiği durumlarda; faturayı düzenleyenler, malın daha sonra sevk edileceğini faturada belirtmek zorundadırlar.

2) Faturada bulunması gereken bilgiler arasında malın teslim tarihi ve irsaliye numarası ise; malın tesliminden sonra alıcı ve satıcı tarafından kendilerinde kalan sevk irsaliyesi asıl ve suretinden faydalanılmak sureti ile faturaya şerh düşülecek ve böylece fatura ve sevk irsaliyesi arasında ki ilinti sağlanacaktır.

3) Faturanın düzenlenmiş olması  tek başına KDV açısından tahakkuk işlemini gerektirmez. Öncelikle, irsaliyenin düzenlenmiş olması  ve buna paralel olarak 7 gün içerisinde faturalama işleminin yapılması (Ay sonlarına doğru 7 günlük süre beklenilmez).

4) Sözleşme ile ileriki tarihli mal satışlarında faturanın önceden düzenlenmiş olması halinde fatura ekine sözleşme  iliştirilmesi  ve  buna göre değerlendirme yapılması gerekmektedir. 

5) Gerek  213 sayılı  VUK  ve gerekse özel bir yasa olan 3065 sayılı KDVK’nun  10/b bent hükmü gereği  herhangi bir mal  sevkiyatı olmadan, irsaliye ile mal ambardan sevk edilmeden  sadece  faturanın  düzenlenmesi  bu malların  mülkiyetinin alıcıya intikal ettiğine karine teşkil etmez. Ayrıca, UFRS, TMS ve  UMS uygulamaları  gereği  ilgili standartlardaki hasılat kavramının da irdelenmesi sonucu, satışa konu  malın bedelinin  tahsil edilmiş olması  halinde malın  fabrikanın  kapısından çıkmaması  halinde hasılatın  oluşmayacağı  standartlara bağlanmıştır.  

6) Gerek  Vergi  Usul  Yasası  ve gerekse özel yasa  mahiyetinde KDV yasasının ve bağlı  genel tebliğlerinin gözden geçirilerek günün ticari geleneklerine uygun teslim, satış ve hasılat kavramlarının yeniden yorumlanması  zorunlu  hale gelmiştir. Nazlı Gaye Alpaslan

http://www.hurses.com.tr/Haber-Malin_tesliminden_once_fatura_duzenlenmesi_ve_sevk_irsaliyesinin_durumu_nedir-15879.htm


[1] 213 sayılı VUK md. 229, 231

[2] Proforma fatura  düzenlenmesi  gereken  hallerde  proforma faturaya göre  finans kuruluşları  kredi açmamaktadır.   Proforma fatura yerine  mal teslimi öncesi  kat’i fatura düzenlenmesini kredi kurumları özellikle talep etmektedir. 

[3] Ayrıntılı açıklamalar için bkz. KIZILOT Şükrü, KDV  Uygulaması, 2012, Yaklaşım Yayınları, s.574

[4] Bkz. OĞUZ İ. Burak, “Mal Teslimi Ve Hizmet  İfasından Önce Düzenlenen Faturalarda Vergilendirme”,

Salı, 19 Aralık 2017 09:45

1 Ocak’tan Önce Emekli Olmayın

Okuyucularımdan gelen e postalarda 31.12.2017  tarihi itibarıyla patronlarının emekli olmalarını istediklerini belirtiyorlar. Asgari ücret alan okuyucularımın 1 Ocak 2018’den önce   emekli olmaları alacakları kıdem tazminatı miktarını önemli ölçüde etkiliyor. Bu nedenle çalışanların fazla kıdem tazminatı alabilmeleri için 1 Ocak 2018 tarihinden önce emekli olmamaları gerekiyor. 

Kıdemin tazminatında  tavan uygulaması 

Kıdem tazminatı ödemelerinde tavan uygulaması bulunuyor. 1475 sayılı İş Kanununun 14.maddesinde ‘toplu sözleşmelerle ve hizmet akitleriyle belirlenen kıdem tazminatlarının yıllık miktarı, Devlet Memurları Kanununa tabi en yüksek Devlet Memuruna 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu Hükümlerine göre bir hizmet yılı için ödenecek azami emeklilik ikramiyesini geçemez” hükmü yer almaktadır. 

Buna göre Devlet Memurları Kanunu’na tabi en yüksek devlet memuru olan başbakanlık müsteşarının bir hizmet yılı için alabileceği azami emeklilik ikramiyesini, kıdem tazminatının bir yıllık tutarı geçememektedir. 

Zamlar tazminatın  miktarını etkiliyor 

Devlet memurlarına yapılan zamlar kıdem tazminatının tavanını etkiliyor. Buna göre memur maaşlarında yapılacak çeşitli artışlar işçilerin alacakları tazminat miktarını da belirleyebiliyor. Kıdem tazminatı tavanı 01.07.2017-31.12.2017 dönemi  itibarıyla4.732,48 TL. 2018 yılında uygulanacak olan kıdem tazminatı tavanı henüz belli değil. Ancak bu tavan memur maaşlarındaki artışa göre belirlenecek ve belirli bir oranda artacak. 

Örnek: 3 yıllık kıdemi olan ve aylık 5000 TL ücret alan işçi Ali  Bey, 31.12.2017 tarihinde emekli olursa alacağı kıdem tazminatı 14.197,44 TL olacak. 01.01.2018 tarihinde ise kıdem tazminatı tavanın yüzde 5 arttığını varsayarsak  4.969,10  liraya yükselecek ve Ali Bey, 14.197, 44  lira yerine 14.907,30  lira kıdem tazminatı alacak. Buna göre Ali Bey 1 Ocak 2017 de işten ayrılırsa veya emekli olursa yaklaşık 709,86 lira daha fazla kıdem tazminatı alacak. 

Yüksek kıdemi kimler alır  

Asgari ücret(1.777,50 TL) alan çalışanlar ile 4.732,48 TL’den fazla ücret alan çalışanların 1 Ocak 2018 tarihinden önce emekli olmamaları veya işten ayrılmamaları daha fazla tazminat alabilmeleri için şart. 

Kıdem tazminatları etkilenmeyecek olanlar 

Bugün itibarıyla 2018 yılında uygulanacak asgari ücretin yüzde 7 artacağı ve kıdem tazminatı tavanının da %5 artacağı varsayımıylayaklaşık  1.901,92 TL ile 4.969,10 TL arasında ücret alanların işten ayrılmaları veya emekli olmaları durumunda alacakları kıdem tazminatı miktarlarında değişiklik olmuyor. Dolayısıyla bu durumda olanlar 2018 yılını beklemeden emekli olabilirler. İşçilerin almış oldukları ikramiye, prim vb ödemelerde ücrete ilave edilerek ödenecek kıdem tazminatı miktarında dikkate alınıyor. Ek ödemeler sonrasında ücretin kıdem tazminatının  tavanını geçip geçmediği belirleniyor. Arif Temir

http://www.gunes.com/yazarlar/arif--temir/1-ocaktan-onceemekli-olmayin-838663

Memur emeklileri ikramiye farklarını almaya devam ediyor. Ancak bunun da süresi var. 29 Ocak 2018’e kadar SGK’ya başvurulması gerekiyor. Bu tarihten sonra ikramiye farkı hak edilmiş olsa bile ödenmeyecek.

30 yılın üzerinde hizmeti bulunan ancak emekli ikramiyesini 30 yıl üzerinden alan memur emeklilerine ikramiye farklarının ödenmesiyle ilgili düzenleme geçtiğimiz yıl yapılmıştı. Memur emeklileri ikramiye farklarını almaya başladı. Ancak talep edilebilmesi için hak düşürücü süre var.

ÖDEMELER SÜRÜYOR

29 Ocak 2018 tarihine kadar ikramiye farkları için SGK’ya başvurulması gerekiyor. Bu tarihten sonra ikramiye farkı hak edilmiş olsa bile ödenmeyecek. Dolayısıyla hayattaki memur emeklileri ve vefat eden memur emeklilerinin hak sahiplerinin mutlaka bu tarihe kadar başvuru yapmaları şart. 7 Ocak 2015’ten önce emekli olmuş ve 30 yılın üzerinde hizmeti olmasına rağmen ikramiyesini 30 yıl üzerinden almış memur emeklilerine farkları ödeniyor. Farkların ödenmesi için bu durumda olan kişilerin SGK’ya başvuru yapması gerekiyor. Başvurular sonrasında ikramiye farkları hesaplanıyor ve bu kişilere veya hak sahiplerine ikramiye farkları ödeniyor.

İSTİSNALAR DA VAR

Daha önce SGK’ya başvurmayanların ikramiye farklarının ödenmesi için başvuru yapması gerekiyor. Diğer yandan farkın ödenmesi için daha önce dilekçeyle SGK’ya başvuran ve 60 gün içerisinde cevap alan veya almayan ancak dava açmayan kişilerin tekrar SGK’ya başvuru yapması gerekmiyor.

Alt limit belirlendi

Fark, ‘emekli olunan tarihte toplam hizmet yılı üzerinden ikramiye hesaplansaydı ikramiye ne kadar olurdu’ mantığıyla hesaplanıyor. Bu konuda bir alt limit de belirlenmiş durumda. Buna göre ikramiye farkının her bir tam yıl için 50 TL’den daha düşük çıkması durumunda bile en az 50 TL ikramiye farkı ödeniyor. Dolayısıyla 40 yıl hizmeti olan ve ikramiyesini 30 yıl üzerinden alan bir memur emeklisine en düşük 500 TL ikramiye farkı ödeniyor.

Yüksek kademede fark 10 bin lirayı geçebilir

İkramiye farkının ne kadar olacağı memurun ne zaman emekli olduğuna, derece ve kademesine, makam veya görev tazminatı olup olmadığına bağlı olarak değişiyor. Diğer yandan 30 yılın üzeri hizmet ne kadar fazlaysa ve emeklilik tarihi 7 Ocak 2015’e ne kadar yakınsa ikramiye farkı da o kadar yüksek oluyor. İkramiye farkı memurun kademe ve derecesine göre değişiyor. Her bir yıl fazlalık için 3 bin TL’ye kadar fark söz konusu olabilir. Memurun emekli olurken kademesi yüksekse ve 40-45 yıl hizmeti varsa her bir yıl için fark 4 bin TL’ye kadar çıkabilir. Toplamda fark miktarının 10 bin TL’yi bulması ve hatta geçmesi de mümkün.

Ne zaman ödeniyor?

İkramiye farkları torba kanun yürürlüğe girdikten sonra ödenmeye başlandı. Başvuru yapanların farkları eğer 7 bin 500 TL’nin üzerinde ise 7 bin 500 TL’si başvuru tarihinden itibaren 3 ay içeinde, kalan tutarı ise 7 bin 500 TL’nin ödendiği aydan itibaren hesaplanacak faiziyle birlikte bir sonraki yılın aynı ayında ödeniyor. Örneğin 1 Ocak 2018’de SGK’ya başvuran ve farkı 8 bin TL olan bir memur emeklisine 7 bin 500 TL ikramiye farkı 1 Nisan 2018’e kadar ödenecek. Okan Güray Bülbül

http://www.aksam.com.tr/yazarlar/okan-guray-bulbul/29-ocaka-kadar-basvurmayanin-ikramiyesi-yanar/haber-689824

Kimine göre torba, kime göre çorba kanun olarak adlandırılan bir kanun daha kabul edilerek Resmi Gazete'de yayımlandı. Öte yandan Maliye Bakanlığı da yayımladığı Genel Tebliğler ile bazı yeni yükümlülükler ihdas etti. Ben de bu düzenlemelerdeki bazı önemli süreleri veya yürürlük tarihlerini, gözden kaçmaması için bir hatırlatma olarak derleyeyim istedim.

Her şeyden önce kurumlar vergisi oranı %20’den 22’ye arttı. Ancak bu artış ilk olarak 2018 yılı kazançlarına uygulanacağından 2018 Şubat ayında verilecek 2017 4. çeyrek geçici vergi beyannameleri ile Nisan 2018’de verilecek yıllık kurumlar vergisi beyannamelerinde uygulanmayacak.

Gelir vergisi beyannamelerini ilgilendiren değişiklik ise gayrimenkul sermaye iratları ile ilgili. Götürü gider yöntemini seçenlerin uyguladığı %25 oranı %15’e indirildi. Bu değişiklik ise Mart 2018’de verilecek 2017 yılına ilişkin yıllık gelir vergisi beyannamesinde dikkate alınacak. Kurumların iki tam yıl aktifinde tuttuktan sonra sattıkları gayrimenkullerden sağladıkları kazançlara uygulanan %75 oranındaki istisnada söz konusu oran %50’ye indirildi. Bu oran değişikliğinin, 7061 sayılı Kanun'un yayım tarihi olan 5.12.2017 tarihinden sonra yapılan satış işlemlerine uygulanması gerekmektedir.

7061 sayılı Kanun'la, finansal kiralama şirketleri ile finansman şirketlerinin ayırdığı özel karşılıkların ayrıldığı yıl gider yazılmasını sağlayan düzenlemenin yürürlüğe giriş tarihi ise 1.1.2019 olarak belirlenmiş bulunmaktadır. 6183 sayılı Kanun'da yer alan ihtiyati hacze veya ihtiyati haciz ile birlikte ihtiyati tahakkuka karşı dava açma süresi, ödeme emri ile mükelleflere tanınacak ödeme veya mal bildiriminde bulunma süreleri, ödeme emrine karşı dava açma süresi, teminatlı alacaklarda teminatın paraya çevrilmesinden önce borçluya verilecek süre 7061 sayılı Kanun'la 7 günden 15 güne çıkartıldı.

6183 sayılı Kanun'da yapılan bu süre değişiklikleri 1.1.2018 tarihinde yürürlüğe girecek. Bu hususa hak kaybına yol açmamak için dikkat etmek gerekiyor. 1.1.2018’den önce uygulanan veya tebliğ edilen işlemlerde dava açma süresi, yine 7 gündür. Hele yıl son günlerinde mali idarenin zamanaşımı düzenlemelerine takılmamak için ödeme emri tebliğlerini yoğunlaştırdığı dikkate alındığında, konunun önemi daha fazla ortaya çıkmaktadır.

Öte yandan Maliye Bakanlığı 486 sayılı Vergi Usul Genel Tebliği ile serbest meslek erbabı, işletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler ile basit usule tabi olan mükelleflerin kayıtlarının elektronik ortamda tutulması, bu mükelleflerden defter tutmak zorunda olanların defterlerinin bu kayıtlardan hareketle elektronik ortamda oluşturulması ve saklanması, vergi beyannamesi, bildirim ve dilekçelerin elektronik ortamda verilebilmesi ile elektronik ortamda belge düzenlenebilmesi amacıyla geliştirilen Defter-Beyan Sistemi'ni kurduğunu duyurmuş, ilgililerden basit usule tabi mükelleflerle serbest meslek erbabının 1.1.2018 tarihinden itibaren bu sistemden yararlanması zorunluluğunu getirmiştir.

Bu yükümlülüğe ilişkin geçiş dönemi olarak basit usule tabi mükelleflere 30.6.2018 tarihine, serbest meslek erbabına ise 31.12.2018 tarihine kadar sistem üzerinden başvuru yapıp sitemi kullanmaları olanağı sağlanmıştır. İşletme hesabı esasındakiler için bu sistemi kullanma zorunluluğu 1.1.2019’da başlayacaktır. Dolayısıyla serbest meslek erbabı, 2018 yılı için bu ay klasik defteri tasdik ettirmeyeceklerdir.

Serbest meslek erbabı, 1.1.2018’den sonra, amortisman liste ve hesaplarını da bu sistem üzerinde yapacaklardır.

Serbest meslek erbabının tutacağı e-deftere kaydın ait olduğu aya ilişkin katma değer vergisi beyannamesinin verilmesi gereken son güne kadar yapılabilecektir. Böylece Genel Tebliğ ile “serbest meslek defterine kayıtların günü gününe yapılacağına” ilişkin Vergi Usul Kanunu düzenlemesi 1.1.2018 tarihi itibariyle yürürlükten kalkmış olmaktadır. (Bu düzenlemenin kanuna uygun, ancak Anayasa’ya aykırı olduğunu da belirtmeden geçemeyeceğim.) Yapılan kayıtların hatalı olması halinde ise yine aynı süre içerisinde kayıt düzeltilebilecektir.

Öte yandan 487 sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile serbest meslek makbuzu, sevk irsaliyesi ve müstahsil makbuzunun da elektronik ortamda düzenlenebilmesi olanağı getirilmiştir. İlgili mükellefler, 1.1.2018 tarihinden itibaren, Genel Tebliğ'de getirilen süreci yerine getirdikten sonra, söz konusu belgeleri elektronik ortamda düzenleyebileceklerdir. Ancak bu şekilde elektronik ortamda belge düzenleme konusunda mükellefler zorunlu tutulmamıştır. Bu sistemden yararlanma konusunda mükelleflere ihtiyarilik tanınmıştır. Dolayısıyla bu belgelerin 1.1.2018 tarihinden sonra da, önceden olduğu gibi, elektronik ortamı tercih etmeyen mükellefler tarafından kâğıt ortamında düzenlenmesi mümkündür. Bumin Doğrusöz

https://www.dunya.com/kose-yazisi/dikkat-edilmesi-gereken-degisiklikler-ve-yukumlulukler/394980

Salı, 19 Aralık 2017 09:35

Şirketler Yol Ayrımında

Sermaye piyasaları şirketlerin fon temin edebilmesi için tüm dünya piyasalarında en önemli araçlardan biridir. Gelişen ve gelişmekte olan ülkelerde sermaye birikiminin yetersizliği ekonomik performansı olumsuz etkiliyor. Sermaye piyasaları ve finansman, şirketlerin büyüme ve yatırım planlarında önemli rol oynuyor. Eğer finansman alternatifleri fazlaysa, daha fazla yatırım bekleniyor. Sermaye piyasaları ne kadar gelişmişse finansman alternatifi olarak şirketlere o kadar iyi kaldıraç sağlayabilir. Sermaye piyasaları gelişmiş ekonomilerde, teknoloji ve yeni ürün gelişimi çok daha fazla ve hızlıdır.

Halka arzın avantajlarından biri; alternatif finansman yöntemlerine göre daha düşük maliyetle geri ödemesi olmayan bir finansman kaynağı olmasıdır. Organize, şeffaf, düzenli çalışan bir piyasa üzerinden sermaye elde etme ve halka arz sonrası hisselerin tekrar satışa sunulabileceği bir likidite imkânı sunulur. Ayrıca şirketler halka açıldıktan ve hisseleri borsada işlem görmeye başladıktan sonra hisselerini teminat göstererek kredi kullanabilme, borç senedi ihraç ederek ek finansman sağlayabilir. Bunlara karşılık, düzenleyici otorite SPK ve Borsa İstanbul mevzuatına tabi olacakları için, halka açılan şirketlerin hayatına bu koşulları yerine getirme zorunluluğu girer. Finansal tabloların bağımsız denetimden geçmesi ve kamuyu aydınlatma yükümlülüğünün yanı sıra yatırımcı ilişkileri ve denetimden sorumlu komite kurulması ve lisanslı personel çalıştırma gibi gerekleri yerine getirmesi beklenir.

Finansman dışında kurumsallaşma, globalleşme, tanıtım ve kredibilite gibi avantajları olan halka arz, yükümlülükleri doğrultusunda kesinlikle önceden detaylı olarak planlanması gereken ve dolayısıyla ancak doğru planlamayla doğru hedeflere ulaşılan bir süreç. Yurtdışı piyasalarda halka arz öncesi planlama yaygın olarak uygulanıyor, buna göre şirket organizasyonları, finansal tabloları, yatırımları, teşvik ve vergi uygulamalarına kadar gözden geçirilir ve gerekli görüldüğünde halka arz öncesi yeniden yapılandırılır. Halka arz öncesi planlamanın, halka arz sonrası şirket performansına olumlu yansıması beklenir.

ABD pazarı canlı, Türkiye’de gerileme var

2017 yılına bakarsak, ABD pazarında halka arzlar açısından oldukça hareketliydi. 2017’nin ilk çeyreğinde 29 şirketin halka arzı gerçekleşirken toplam hacim 13 milyar dolar oldu. 2016’nın ilk çeyreğinde ise sadece 1 milyar dolar halka arz hacmi gerçekleşmişti. İlk çeyrekte halka arz edilen Snap, 33 milyar dolar değerle 3,4 milyar dolarlık halka arz hacmi yarattı.

Türkiye’de ise son yıllarda halka arz sayılarında oldukça büyük bir gerileme var. Halka arzları artırmak ve teşvik amacıyla Borsa İstanbul A.Ş., TOBB, SPK ve TSPB 2008 yılında iş birliği protokolü yapmış, çeşitli illerde seminer ve eğitimler verilmiş, İstanbul, Bursa ve İzmir’de zirveler düzenlenmişti. Ancak buna rağmen halka açılan şirket sayılarında bir gelişme veya ilerleme kaydedilemedi.

Halka arz sayıları düştü

2010 yılından itibaren halka açılan şirket sayısı ve hacmi oldukça azaldı. 2017 yılında halka arz edilen Mavi Jeans yaklaşık 380 milyon dolar topladı. Bunun dışında iki tane daha halka arz oldu. Bunların büyüklüğü 20 milyon doların altındaydı. 2016 yılında ise sadece bir tane halka arz gerçekleşti; o da 20 milyon doların altındaydı. Oysa işlem sırası kapanan ve hisseleri artık borsada işlem görmeyen şirket sayısına baktığımızda bu yıllarda bir artış var. 2017 yılında 4 şirket borsa kotundan çıktı. Sadece bir halka arzın gerçekleştiği 2016 yılında ise bu şekilde 18 şirketin işlem sırası kapandı.

Tebliğ değişikliği

Piyasa otoritelerinin halka arzları özendirmeye çalıştığı bir dönemde kottan çıkmak isteyen firmaların artması üzerine tebliğ değişikliğine gidildi. Her ne kadar SPK bu amaçla 2014 yıl sonunda tebliği değiştirmiş ve pay oranını yüzde 95’ten 98’e çıkarmış olsa da hâkim ortak talebiyle diğer ortakların paylarının satışıyla borsa kotundan çıkan şirketler 2016 yılında bile hatırı sayılır miktardaydı.

Bunların arasında Boyner Büyük Mağazacılık AŞ yabancı ortağı CVCI’ın sahip olduğu hisseleri aldıktan sonra azınlık hissedarlara çağrı yapmış ve şirketteki payı yüzde 96’yı aşmıştı. 2015 Eylül ayında ise Boyner Perakende’nin pay oranının yüzde 97’yi aşmasıyla Boyner Büyük Mağazacılık halka kapanma ve borsa kotundan çıkma sürecini başlattı.

Yine bu şekilde borsa kotundan çıkan en büyük şirketlerden biri de Akfen Holding oldu. Borsadan çıkmalarının sadece teknik zorunluluklardan kaynaklandığını ifade eden ortaklar, yeniden yapılanma gerçekleştirerek sürekli yatırım ve dolayısıyla özkaynak gerektiren şirketler yerine, yatırımlarını büyük ölçüde tamamlamış kâr dağıtımı yapan şirketleri holding çatısı altında tutarak zaman içinde tekrar borsaya döneceklerini belirtmişlerdi.

Borsa kotundan çıkma nedenleri değişiyor

Düzenleyici otorite kararıyla işlem sırası kapanan şirketler dışında, özellikle kendi isteğiyle borsa kotundan çıkanların bu kararı neden verdikleri önem taşıyor. Hisse fiyatının belli bir derinliğe ulaşamaması, yatırım kararları doğrultusunda mevcut finansal neticeler, şirket satın alma, devir ve birleşmeler gibi durumlar bu kararda etkili olabiliyor. Halka arz öncesi planlama yapmadan, halka arz gereklerine şirket yapısını hazırlamadan yola çıkanlar bekledikleri performansı almakta güçlük çekebiliyorlar. Her şeyden önce sermaye piyasalarındaki işlem hacmi ve derinliğin genişlemesi ve yayılması sağlıklı piyasa verileri açısından gerekli. Bu da halka açık şirket sayısının artmasıyla ve yatırımcı profilinin gelişmesiyle mümkün. Diğer tarafta halka arz sonrası fiyat performansları istenen düzeylere ulaşamayınca halka arzlara olan ilgi yeterli düzeye erişemiyor. Borsadaki nitelikli ve büyük firmaların hisse oranları azalınca, uzun vadeli yatırım mantığı işlememeye başlayacak, yatırım aracı olarak nitelikli bir profile ulaşamayacak. Döngü bu şekilde yumurta-tavuk hikâyesine benzeyince, şirketler de ‘halka arz mı, yoksa borsa kotundan çıkmak mı?’ sorusuna yanıt arıyor. Hande Şenova 

https://www.dunya.com/kose-yazisi/sirketler-yol-ayriminda/394984

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • 1 TL için 532.000 TL Fazla Vergi Ödeme Riski Sosyal içerik üreticilerinden ile Appstore, Google Play üzerinden gelir elde…
  • BORSAYA AÇILAN ŞİRKETLER AÇISINDAN EMİSYON PRİMLİ PAYLARA YÖNELİK ÖRNEK UYGULAMA EMİSYON PRİMİ TİCARİ KARA DÂHİL DEĞİLDİR. ÖZKAYNAKLAR ARASINDA 520 PAY…
  • Yatırım Teşvik Belge Kapsamında KDV İstisnası Yatırım Teşvik Belgesi Sahibi Mükellefe Belge Kapsamındaki:· Makine Ve Teçhizat İthal…
Top