Mehmet Özdoğru
Vergiye Uyumlu Mükelleflere Vergi İndirimi
23.12.2017 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 301 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğiyle, Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 121. maddesinde yer alan vergiye uyumlu mükelleflere vergi indirimi uygulamasına ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir.
Tebliğde yer alan düzenleme ve açıklamalar çerçevesinde, konu aşağıda özetlenmiştir.
1. Vergi indiriminden yararlanacak olan mükellefler
Vergi indiriminden;
- Ticari, zirai veya mesleki faaliyeti nedeniyle gelir vergisi mükellefi olanlar,
- Finans ve bankacılık sektörlerinde faaliyet gösterenler, sigorta ve reasürans şirketleri, emeklilik şirketleri ve emeklilik yatırım fonları hariç olmak üzere kurumlar vergisi mükellefleri
yararlanabileceklerdir.
2. Vergi indiriminden yararlanma koşulları
Vergi indiriminden yararlanabilmek için aşağıdaki koşulların gerçekleşmiş olması gerekmektedir.
a) Beyannamelerin zamanında verilmesi, tahakkuk eden vergilerin ödenmesi
Vergi indiriminden yararlanabilmek için;
- İndirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu beyannamenin ait olduğu yıldan önceki son iki yıla ilişkin olarak Maliye Bakanlığına bağlı vergi dairelerine verilmesi gereken gelir veya kurumlar vergisi, katma değer vergisi, muhtasar gibi tüm vergi beyannamelerinin kanuni süresi içerisinde verilmiş ve
- Bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin de kanuni süresi içerisinde ödeşmiş olması,
gerekmektedir.
Yasal süresinde verilen bir beyannameye ilişkin olarak, yasal süresinden sonra düzeltme amacıyla veya pişmanlıkla verilen beyannameler vergi indiriminden yararlanılmasına engel değildir.
b) İlgili dönemlere ilişkin olarak beyana tabi vergi türleri itibarıyla ikmalen, re’sen veya idarece yapılmış bir tarhiyat bulunmaması
İndirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yıl içerisinde haklarında beyana tabi vergi türleri itibarıyla ikmalen, re'sen veya idarece yapılmış bir tarhiyat bulunmaması gerekmektedir.
Söz konusu dönemlere ilişkin olarak ikmalen, re'sen veya idarece yapılan tarhiyatların indirimin hesaplanacağı gelir veya kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken süreden önce kesinleşmiş yargı kararlarıyla veya uzlaşma ya da düzeltme hükümlerine göre tamamen ortadan kaldırılmış olması halinde vergi indiriminden yararlanılması mümkündür. Yapılan tarhiyatların kısmen ortadan kaldırılması durumunda indirimden yararlanılması mümkün değildir.
c) Vergi indiriminin hesaplanacağı beyannamenin verildiği tarih itibarıyla 1.000 Türk Lirasının üzerinde vadesi geçmiş borç bulunmaması
İndirimin hesaplanacağı beyannamenin verildiği tarih itibarıyla vergi aslı (vergi cezaları dahil) 1.000.- TL’nin üzerinde vadesi geçmiş borçlarının bulunmaması gerekmektedir.
Borç tutarının hesabında Maliye Bakanlığına bağlı vergi dairelerine verilmesi gereken vergi beyannameleri üzerine tahakkuk eden vergi asılları ile vergi cezalarının (vergi ziyaı cezası, usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları) toplamı dikkate alınmaktadır.
d) Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesinde sayılan fiillerin işlenmemiş olması
Vergi indiriminin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile önceki dört takvim yılında Vergi Usul Kanunu’nun kaçakçılık suçlarını düzenleyen 359. maddesinde sayılan fiilleri işlediği tespit edilen mükellefler vergi indiriminden yararlanamamaktadır.
3. Vergi indirimi uygulaması
Vergi indirimi şu şekilde uygulanacaktır:
- Koşulları sağlayan mükellefler, yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannameleri üzerinden hesaplanan gelir veya kurumlar vergisinin % 5'i oranında vergi indirimi tutarını hesaplayacaktır. Bu tutar, 1 milyon liradan fazla olamayacaktır.
- Hesaplanan vergi indirimi tutarı, bu beyannameler üzerinden ödenmesi gereken gelir veya kurumlar vergisinden indirilecektir.
- Vergi indirimi tutarının ödenmesi gereken vergiden fazla olması halinde kalan tutar, yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihi izleyen bir tam yıl içinde mükellefin beyanı üzerine tahakkuk eden diğer vergilerinden mahsup edilebilecektir.
- Bu süre içerisinde mahsup edilemeyen tutarlar red ve iade edilmeyecektir.
4. Koşulların ihlali halinde yapılacak işlemler
Vergi indiriminden yararlananların, şartları taşımadığının sonradan tespiti halinde, ilgili vergilendirme döneminde indirim uygulaması dolayısıyla ödenmeyen vergiler vergi ziyaı cezası uygulanmaksızın tarh edilir.
İndirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yılda herhangi bir vergiye ilişkin beyanın gerçek durumu yansıtmadığının, indirimden yararlanıldıktan sonra tespiti üzerine, yapılan tarhiyatların kesinleşmesi halinde indirim uygulaması dolayısıyla ödenmeyen vergiler vergi ziyaı cezası uygulanmaksızın tarh edilir.
5. Yürürlük
Vergi indirimi uygulaması, 01.01.2018 tarihinden itibaren verilmesi gereken yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannamelerinde uygulanmak üzere yürürlüğe girmiştir. PwC
İlgili Tebliğ metnine aşağıdaki bağlantılar yardımıyla ulaşabilirsiniz.
Zirai Kazançların Vergilendirilmesinde Özellikli Durumlar
Çiftçiler tarafından elde edilen ürünlerin değerlendirilmesi maksadı ile işlenilmesi zirai faaliyet sınırları içerisinde kalmaktadır. Örneğin, çeltikten pirinç yapılması, sütten peynir, yoğurt veya yağ çıkarılması zirai faaliyet sınırları içerisinde kalacaktır. Aynı şekilde zeytinden yağ elde edilmesi de zirai faaliyet sayılmaktadır. Bu gibi işlerin aynı zirai işletmenin bir bölümünü oluşturan işletmede yapılıyor olması halinde bu işlemin zirai faaliyet sayılabilmesi için işletmenin sınai bir müessese önem ve çapında olmaması ve faaliyetini ana zirai işletmesinin ürünlerine ayırması gerekir. Örneğin, aynı zirai işletme içerisinde ürünlerin işlenmesi, değerlendirilmesi ticari bir faaliyet değil, zirai bir faaliyet olacaktır. Burada önemli olan nokta, dışarıdan herhangi bir ürün alınmadan sadece kendi işletmesi ile ilgili ürünlerin orada değerlendirilmesi esastır. Başka çiftçilerden ürün alınıp, işlendiği takdirde bu faaliyet zirai bir faaliyet olmaktan çıkacak, faaliyet ticari vasfa bürünecektir.
Diğer taraftan, elde edilen zirai ürünlerin satılması amacıyla satış mağazalarının açılması halinde zirai faaliyet, ürünler dükkan veya mağazaya girinceye kadar devam edecektir. Bu süreçten sonra ticari faaliyet safhası başlar. Tarlada ürün satışı zirai faaliyettir. Direkt olarak ürün satışı yapılmayan, zirai faaliyetle ilgili alım satım işlerinin takibi için açılan büro, başka bir işte kullanılmadığı takdirde mağaza sayılmamış ve ticari kazanç kapsamına girmeyecektir. Tarladan tohur olarak veya ağaçta yetişmiş bir ürünün satışı zirai hasılat olarak değerlendirilecektir. Ürünü satın alan kişi açısından ise, alım satım anından sonraki süreçlerde alıcı yönünden ticari kazançla ilgili hükümlere göre işlem yapılacaktır.
GVK’nun 53. maddesinde belirtilen koşulları taşımadıkları için gerçek usulde vergilendirilen çiftçiler, zirai işletme esasında defter tutmak zorundadırlar. 53. maddedeki koşulların taşıması durumunda ise, çiftçiler gerçek usulde vergilendirme haricinde kalırlar. Bunların defter tutma mecburiyetleri yoktur. Sadece, zirai stopaj esasına göre vergiye tabi olurlar. Çiftçilerin bilanço esasında defter tutmaları ise, ihtiyaridir. Bilanço usulüne göre defter tutmayan çiftçilerin, VUK 213. md kapsamında çiftçi işletme defteri tutmaları gerekecektir.
3065 sayılı KDVK’nun 17. maddesinin 4-b bendi hükmüne göre, gelir vergisi kanuna göre, gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçiler ile aynı yasanın 66. maddesine göre, vergiden muaf olan serbest meslek erbabı tarafından yapılan teslim ve hizmetler KDV’den istisnadır.
Canlı büyük veya küçükbaş hayvan alım - satımı işi normal koşullarda zirai bir faaliyet değildir. Başka bir ifade ile, celepcilik faaliyeti ticari faaliyettir. Köylünün kendi tarlasında veya ahırında hayvan yetiştirip satması faaliyeti ise zirai faaliyettir. Aynı şekilde, hayvanlardan elde edilen yün, yapağı ve süt elde edilerek bizzat çiftçi tarafından orada satılması zirai faaliyettir.
Örneğin bir zeytin müstahsili, kendisine ait bir tasirhanede sadece kendi zeytinlerini işleyip, yağ haline getirdiğinde, zeytinden yağ çıkarma işlemi zirai bir faaliyet kapsamı içinde kalır. Zeytini ücret karşılığında, başkalarına ait tesislerde yağ haline getirenlerde de, zeytin yağ satış bedeli, zirai hasılatın bir unsuru olacaktır.
Bir zirai faaliyetin dolaylı olarak arazi üzerinde yapılmış olması bu faaliyetin zirai vasfını değiştirmez. Örneğin arıcılık faaliyeti veya bir mağarada kasalar içerisinde mantar yetiştirme işi de aynı şekilde zirai faaliyet olarak değerlendirilecektir.
Sonuç olarak, arazi üzerinde yapılan faaliyetlerde örneğin 2017 yılı için geçerli olan hububat ziraatinde ekili arazinin yüz ölçümü toplamı 1700 dönüm olması halinde bu çiftçi yönünden GVK’nun 53. ve ayrıca 94. maddesine göre tevkif suretiyle zirai vergileme yapılır.[1] Stopaj oranı ürün cinsine göre, %4 veya %2’dir. Bunlar dışında müstahsil makbuzu üzerinden satış bedelinin %2 nispetinde ayrıca SGK prim kesintisi yapılmaktadır. Eğer, ürün satıcı çiftçinin sosyal güvenlik güvencesi varsa bu kesinti yapılmaz.
Diğer taraftan, yine 2017 yılı için geçerli olan büyükbaş hayvan sayısı 150, küçükbaş hayvan sayısı 750 adede kadar olan işlerde zirai vergileme stopaj suretiyle yapılabilir. GVK’nın 54. maddesinde yazılı işletme büyüklüğü ölçülerini aşan çiftçilerin kazançları gerçek usulde zirai kazanç esasına göre vergilendirilir. Ve ayrıca, GVK 53. maddesine göre, bir biçer döver veya bu mahiyetteki bir motorlu araca veya 10 yaşına kadar 2 den çok traktöre sahip olmakla birlikte bu araçları zirai işletmesinin dışında tutan çiftçilerin bu araçları kullanmasından dolayı elde ettikleri gelirler ticari kazançlar hükümlerine göre tespit edilir.[2]
[1] Buna göre basit usule tabi ticaret erbabının, satın aldığı zirai ürün bedelleri üzerinden stopaj yapması söz konusu değildir. Gerçek gelirlerini beyan etmek zorunda olan ticaret, serbest meslek ve ziraat erbabının stopaj mecburiyeti de yalnızca ve yalnızca bu işlerle ilgili olarak yaptıkları satın almalarla sınırlıdır. Örneğin bir tüccarın evinin ihtiyacı için aldığı buğdaydan stopaj yapması söz konusu olamaz.
[2] Danıştay 4. Dairesi E.2004/468 K.2004/1141 T.24.5.2004 sayılı kararında: Çiftçilik işiyle uğraşan davacının sahip olduğu kamyon nedeniyle Gelir Vergisi Kanunu'nun 53. maddesindeki şartları taşıdığı iddiasıyla adına gerçek usulde zirai kazanç mükellefiyeti tesis edilmişse de; davacının sahip olduğu kamyonun doğrudan zirai faaliyeti etkileyen ve ürün elde edilmesine katkıda bulunan bir araç olmaması, dolayısıyla GVK'nın zirai kazançta vergilemeyi düzenleyen 53. maddesinde belirtilen "biçerdöver ve bu mahiyetteki motorlu araç" kapsamında değerlendirilemeyecek olması sebebiyle, davacı adına tesis edilen gerçek usulde zirai kazanç mükellefiyetine ilişkin işlemin iptali gerekmektedir.
Bir başka Danıştay kararında ise; Danıştay 4. Dairesi E.2005/1902 K.2005/2577 T.22.12.2005
sayılı kararında: Çiftçilik faaliyetiyle uğraşan davacı adına 1.6.1992 tarihinde satın aldığı 1964 model kamyon nedeniyle gerçek usulde mükellefiyet tesis edilerek ve ihtilaflı döneme ilişkin beyannamelerini vermediği ileri sürülerek tarhiyat yapılmış ise de; Gelir Vergisi Kanununun 53/1 fıkrasında, çiftçilerin elde ettikleri zirai kazançların bu Kanunun 94. maddesine göre hasılatları üzerinden tevkifat yapılmak suretiyle vergilendirileceği, 54. maddede yazılı işletme büyüklüğü ölçülerini aşan çiftçiler ile bir biçerdövere veya bu mahiyetteki bir motorlu araca veya on yaşına kadar ikiden fazla traktöre sahip olan çiftçilerin kazançlarının gerçek usulde tespit olunarak vergilendirilecekleri, kazançları gerçek usulde vergilendirilmeyen çiftçilerin bu kazançları için beyanname vermeyecekleri hükme bağlanmış olup, 2001/1 no'lu Gelir Vergisi İç Genelgesine göre davacının satın aldığı kamyonun biçerdöver mahiyetinde olduğu belirtilmekte ise de; biçerdöverin ve kamyonun özellikleri ve işlevlerinin farklı ve birbiri yerine ikame edilemeyecek araçlar olması dolayısıyla davacının satın aldığı kamyonun Yasanın 53.maddesi kapsamında kabulüne olanak bulunmaması ve üstelik yasada öngörülmeyen bir durumun iç genelgeyle de getirilemeyecek olması sebepleriyle davacı adına yapılan tarhiyatta ve mükellefiyet tesisi işleminde yasal isabet yoktur.
Danıştay 4.Dairesi E.2003/1255 K.2004/180 T.10.2.2004 sayılı kararda: Bir biçerdöverin ½ hissesine sahip olan davacı adına gerçek usulde zirai gelir vergisi mükellefiyeti tesis edilmiş ise de; GVK'nın 70/8. maddesinde, motorlu nakli ve cer vasıtaları, her türlü motorlu araç, makine ve tesisat ile bunların eklentileri, ticari veya zirai bir işletmeye dahil bulunduğu takdirde bunların iratlarının ticari ve zirai kazanç tespitine müteallik hükümlere göre hesaplanacağı, aynı Kanunun 52/4. maddesinde, çiftçiye ait her türlü ziraat makine ve aletlerinin başka çiftçilerin zirai istihsal işlerinde çalıştırılmasının da zirai faaliyetlerden sayılacağı, 53. maddesinde ise 54.maddede yazılı işletme büyüklüğü ölçülerini aşan çiftçiler ile bir biçerdövere veya bu mahiyetteki bir motorlu araca veya on yaşına kadar ikiden fazla traktöre sahip olan çiftçilerin kazançlarının gerçek usulde tespit olunarak vergilendirilecekleri, kazançları gerçek usulde vergilendirilmeyen çiftçilerin bu kazançları için beyanname vermeyecekleri hükme bağlanmış olup, olayda davacının kendi zirai faaliyetleriyle ilgili olan ve ½ hissesine sahip olduğu biçerdöveri kiraya vermesinin zirai faaliyet kapsamında değerlendirilmesinin gerekmesi ancak, çiftçilerin gerçek usulde vergilendirilmesi için Kanunda öngörülen şekilde biçerdöverin tamamına sahip olma koşulu gerçekleşmemiş olduğu gibi, gerçek usulde vergilendirilmeyi gerektiren diğer koşulların varlığının da ortaya konulamamış olması sebepleriyle, davacı adına tesis edilen mükellefiyete ilişkin işlemde isabet yoktur. Nazlı Gaye Alpaslan
http://www.hurses.com.tr/Haber-Zirai_kazanclarin_vergilendirilmesinde_ozellikli_durumlar-16016.htm
Sözleşmeli Statüye Geçirilen Geçici Personelde Neler Değişecek?
Halen başta özelleştirme sonucu lağvedilen Tekel işçileri olmak üzere özelleştirme sonucu işsiz kalan kamu işçisi personel emeklilik hakkını kazanıncaya kadar 657 sayılı Kanunun 4/C maddesi kapsamında geçici personel statüsünde istihdam ediliyor. Özelleştirme nedeni dışında TÜİK, TBMM, YSK ve Üniversitelerde de ayrıca geçici personel çalıştırılıyor.
24 Aralık 2017 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 696 sayılı KHK ile kamudaki taşeron işçilerinin sürekli işçi kadrolarına atanması uygulaması ile birlikte yine kamuda 657/4/C maddesi kapsamında geçici personel statüsüne tabi çalışanların 657/4/B kapsamında sözleşmeli personel statüsüne geçirilmeleri de mümkün kılınıyor.
Bu arada 657 sayılı Kanunun 4/C maddesi kapsamında geçici personel uygulaması da sona erdiriliyor.
Başvuru Şartı Yok
Kamu kurum ve kuruluşlarında 4 Aralık 2017 tarihi itibarıyla, adam/ay esasına göre kısmî süreli çalıştırılmakta olanlar ile saat ücreti karşılığı çalışmakta olanlar (TÜİK'te çalıştırılanlar gibi) hariç olmak üzere;
657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (C) fıkrası kapsamında tahsis edilmiş geçici personel pozisyonlarında çalışmakta olanlar, pozisyonlarının tahsis edildiği teşkilat ve birimde, halen yürütmekte oldukları hizmetleri aynı şekilde yerine getirmeye devam etmek üzere, 657/4/B kapsamında ihdas edilecek sözleşmeli personel pozisyonlarına 24.12.2017 tarihinden itibaren doksan gün içinde kurumlarınca geçirilecekler.
4 Aralık 2017 tarihinde askerlik görevinde veya doğum izninde olanlar için 90 günlük süre yeniden hizmete alındıkları tarihten itibaren başlayacak. Yani başvuru ve sınav uygulaması bulunmuyor.
Geçişte Tazminat Yok
Bu şekilde sözleşmeli personel pozisyonlarına geçirilenlere iş sonu tazminatı ödenmeyecek. Bu personelin önceden iş sonu tazminatı ödenmiş süreleri hariç, iş sonu tazminatına esas olan toplam hizmet süreleri, yeni pozisyonlarında iş sonu tazminatına esas toplam hizmet süresi ile ücret ve izin sürelerinin hesabında dikkate alınacak.
Bu pozisyonlar sadece bu geçiş için kullanılacak olup sonradan herhangi bir şekilde boşalmaları halinde iptal olmuş sayılacak. Elbette doğum ve askerlik sebebiyle hizmet sözleşmesi feshedilen sözleşmeli personelin pozisyonları bu iptalden muaf olacak.
Geçici personel pozisyonlarında çalışmakta iken 4 Aralık 2017 tarihinde askerlik ve doğum nedeniyle görevlerinde bulunmayanlardan ilgili mevzuatına göre yeniden hizmete alınma şartlarını kaybetmemiş olanlar için de geçiş hakkı söz konusu olacak.
4 Aralık 2017 tarihinden önce geçici personel pozisyonlarına atanmak üzere Devlet Personel Başkanlığına bildirilen ve atama süreci devam edenler ile atamaları yapılanlar hakkında da geçiş hükümleri uygulanacak. Bunlar için de 90 günlük süre geçici personel olarak göreve başladıkları tarihten itibaren başlamış sayılacak.
Bu İstihdam da Emeklilikle Sınırlı
Özelleştirme nedeniyle geçici personel yapılanlardan sözleşmeli personel pozisyonlarına atananların istihdam süreleri hiçbir şekilde sosyal güvenlik kurulularından yaşlılık veya malûllük aylığı almaya hak kazandıkları tarihi geçemeyecek.
Zaten özelleştirme nedeniyle kamu işçisi iken geçici personel statüsüne geçirilenlerin en önemli şikâyet konusu emekliliğe hak kazanıldığında işten çıkarılma konusuydu. Bu durumda bahse konu sıkıntı geçişe rağmen devam edecek.
Yani bu istihdam şeklinin adı artık geçici değil ama nitelikçe yine geçici olacak.
Önceki mevzuata göre 657/4/c kapsamında geçici personel statüsünde istihdam hakkı bulunan personelin de 657/4/B’li sözleşmeli personel statüsünde istihdam hakkından yararlanma hakkı bulunuyor.
Geçiş Unvanları
Düzenleme kapsamında geçici personel tahsis edildiği teşkilat ve birimde geçici personel olarak yürütmekte oldukları hizmetleri aynı şekilde yerine getirmeye devam edecek şekilde sözleşmeli personel pozisyonlarına geçirilecek. İlköğretim mezunu geçici personelin destek personeli olarak odacı ve bekçi gibi kadrolarda çalıştırılması, lise ve daha yüksek eğitimli geçici personelin ise büro personeli olarak çalıştırılması bekleniyor.
Ücretler Artmış Olacak
Halen geçici personel öğrenim düzeyine göre ücret alıyordu.
Örneğin halen ilköğretim mezunu iki çocuklu ve eşi ev hanımı bir geçici personel 2.216,61 TL; lise mezunu, iki çocuklu ve eşi ev hanımı bir geçici personel 2.365,21 TL; üniversite mezunu, iki çocuklu ve eşi ev hanımı bir başka geçici personel de 2.511,95 TL net ücret alırken,
5-10 yıl arası hizmete sahip büro personeli görevi yürüten lise mezunu, evli iki çocuklu ve eşi ev hanımı bir sözleşmeli personel 2.784,80 TL; 5-10 yıl arası hizmete sahip büro personeli görevi yürüten üniversite mezunu, evli eşi ev hanımı ve iki çocuklu bir sözleşmeli personel de 2.840,55 TL net ücret alıyor.
0-5 yıllık destek personeli olarak görev yapan (evli, eşi ev hanımı ve iki çocuklu) bir sözleşmeli personel ise 2.665,28 TL net ücret alıyor.
Geçişte Çifte Ücret Olacak
Geçici personel ücretini çalıştıktan sonra alırken, sözleşmeli personel ücretini çalışmadan önce peşin aldığından statüsü değiştirilen personelin statüsünün değiştirildiği ayda hem çalıştığı ayın geçici personel ücreti ile çalışacağı ayın sözleşmeli personel ücretinin ödenmesi gerekiyor.
İzin Hakları
Yıllık izin hakkı bakımından geçici personelde her çalışılan aybaşına iki gün yıllık izin hakkı vardır. Sözleşmeli personelde ise kamu kurumlarında 10 yıllık hizmeti doldurmuş olanlarda 30 gün izin hakkı olduğundan yıllık izin hakkı bakımından daha avantajlı bir pozisyon elde edilmiş olunacak.
Tablodan görüleceği üzere mazerete istinaden izin hakları bakımından ise geçici personel statüsüne göre sözleşmeli personel statüsüne geçişte hak kaybı yaşanmış olacak.
Örneğin geçici personelin kayınpederi ve kayınvalidesinin ölümü halinde 7’şer gün ücretli ölüm izni, %70 engelli çocuğu olan geçici personel için yılda 10 gün, yine bir defaya mahsus ayrıca 10 günlük bir mazeret izni daha söz konusu iken bu hakların hiçbiri 657/4/B’li sözleşmeli personel için söz konusu bulunmuyor.
Evlenme |
Eşin doğum yapması |
Çocuğun evlenmesi |
Eşin ölümü |
Çocuğun ölümü |
Ana-baba ölümü |
Kardeş ölümü |
Eşin anne veya babasının ölümü |
Eşin kardeşinin ölümü |
%70 engelli çocuk için 10 gün mazeret izni |
10 Günlük mazeret izni |
|
4/B'li Sözleşmeli Personel |
3 |
2 |
3 |
3 |
3 |
3 |
3 |
||||
Geçici Personel |
7 |
7 |
7 |
7 |
7 |
7 |
7 |
7 |
7 |
10 |
10 |
Şevket Tezel
Kamuda Taşeronluk Bitti İşçiler İçin Başvuru Zamanı
Toplam 114 kamu idaresi ve devlet üniversitelerinde 4 Aralık’ta taşeron olarak çalışan kişiler kamu işçisi olma hakkına kavuştular. Böylece kamuda taşeronluk sona erdi. Devam eden ihaleler de iptal edilecek.
Kamuda çalışan taşeron işçilerin kadro geçişleri konusundaki detaylar haftasonu yayımlanan KHK ile netleşti. Buna göre kamu kurumlarındaki taşeron işçiler yeni yılda kamu işçisi olacak. Belediye ve İl Özel İdareleri’ndeki taşeron işçiler de belediye veya il özel idaresinin kurduğu şirkette istihdam edilecek. Kamudaki taşeron işçilerin kadroya geçirilmesi sonrası kamuda taşeronluk uygulaması da son buldu. Kamu İhale Kanunu’nda yapılan değişiklikle kamu kurumları personel çalıştırılmasına dair hizmet alımı veya niteliği itibarıyla bu sonucu doğuracak şekilde alım yapamayacak. Bu da kamuda taşeron istihdamının bittiği anlamına geliyor.
ASKERDE OLANA DA VAR
Diğer yandan şu an devam eden ve personel alımına dayalı ihaleler de iptal edilecek. İhalesi yapılan ancak 24 Aralık’tan sonra başlayacak şekilde imzalanan sözleşmeler de feshedilmiş sayılacak. Toplam 114 kamu idaresi ve devlet üniversitelerinde 4 Aralık’ta taşeron işçisi olarak çalışan kişiler kamu işçisi olma hakkına kavuştular. 4 Aralık’ta listedeki kamu idarelerindeki taşeron şirketlerde doğum veya sağlık kurulu raporuyla belgelendirilmiş sağlık sorunları nedeniyle iş sözleşmesi askıda olanlar ve bu tarihte askerlik görevini yerine getirenler de kadro hakkından yararlanabilecek. Bunun dışındaki kamu iktisadi teşebbüslerindeki taşeron işçiler için kadro hakkı ne yazık ki yok.
SINAV SONUÇLARI ÇOK ÖNEMLİ
Gerekli şartları sağlayanlar kadroya geçiş için başvurularını yapacak ve eğer başvuru şartlarını sağladıkları tespit edilirse yazılı ve/veya sözlü ya da uygulamalı sınava alınacaklar. Sınavın yazılı, sözlü veya uygulamalı olmasına taşeron işçilerin kadroya geçirilecek kamu idaresi tarafından karar verilecek. Sınav sonucunda başarılı olanların kadroya kadroya geçişleri yapılacak.
12 Ocak'a kadar geçilecek
12 Ocak 2018 tarihine kadar kadro geçişi yapılacak kişilerin şu an çalıştıkları idarelere yazılı olarak başvurmaları gerekiyor. Bu kapsamda başvuruda bulunan kişilerin kadro geçişi için gerekli şartlara sahip olup olmadığı incelenecek ve daha sonra bu kişiler için kadro geçişi süreci başlayacak.
İşin %5'i firmalara tazminat
Bu arada Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu, “Taşeron düzenlemesini iyi niyetle yaptık. Hiçbir firmamızın mağdur olmasını arzu etmeyiz” dedi. Düzenlemede tazminat maddesine yer verdiklerini vurgulayan Sarıeroğlu, şunları kaydetti: “Firmaların fesihedilen sözleşmelerden sözleşme konusu işin yüzde 80’ini tamamlamayanlar için yükleniciye yüzde 80 ile yapılan işin tutarı arasındaki bedel farkının yüzde 5’i oranında tazminat ödenecek."
Kadroya geçişte aranan şartlar
Kadro geçişlerinin yapılabilmesi için şu şartlar aranıyor:
- Türk vatandaşı olmak,
- Kamu haklarından mahrum olmamak,
- Kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene karşı suçlar, zimmet, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak,
- Akıl hastalığı bulunmamak,
- Askerlikle ilişkisi bulunmamak,
- Emekli veya malullük aylığı almıyor olmak.
Emekliler geçemez
Taşeron şirketlerde emekli olduktan sonra çalışan kişiler için kadro geçişi hakkı olmayacak. Bu kişiler diğer şartları sağlasalar bile kamu işçisi olamayacak. Sözleşmeleri hakları ödenerek sonlandırılacak. Diğer yandan şu an için emekli olmayan taşeron işçileri kamu işçisi olabilecek. Okan Güray Bülbül
Taşerona Kadroda Merak Edilenler
Taşeron işçilerinin kadroya geçiş ile ilgili konular 24 Aralık 2017 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile düzenlendi. Konuyu soru cevap şeklinde ayrıntılarıyla açıklayalım.
Soru: Taşerona geçişte hangi tarih esas alınacak?
Cevap: Taşerondan kadroya geçişte 4 Aralık 2017 tarihi itibariyle taşeronda/alt işverende çalışanlar kadroya geçecek. 4 Aralık’tan sonra işe girenler kadroya geçemeyecek.
Soru: 4 Aralık 2017 tarihinde askerde olanlar kadroya geçecek mi?
Cevap: Askerde olanlar da kadroya geçiş imkanlarından yararlanacak.
Soru: 4 Aralık 2017 tarihinde doğum veya hastalık izninde olanlar kadroya geçecek mi?
Cevap: Doğum ve hastalık izninde olup iş sözleşmeleri askıda olanlarda kadroya geçebilecek.
Soru: İşçiler kadroya geçebilmek için ne yapacaklar?
Cevap: İşçiler çalışmış oldukları yerin kamu idaresine 2 Ocak 2018 tarihine kadar kadroya geçmek istediklerini belirten dilekçe ile başvuru yapacaklar.
Soru: Kadroya geçiş ne zaman tamamlanacak?
Cevap: Kadroya geçiş süresi 90 gün içerisinde tamamlanacak.
Soru: Kadroya geçişte sınav yapılacak mı?
Cevap: Kadroya geçişte yazılı ve/veya sözlü ya da uygulamalı sınav yapılacak.
Soru: Kimler kadroya geçemeyecek?
Cevap: Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik yaşlılık ve malullük aylığı almaya hak kazanmış olanlar kadroya geçemeyecek.
Soru: Kadroya geçişte yaş sınırı ve eğitim şartı aranacak mı?
Cevap: Kadroya geçişte yaş sınırı ve eğitim şartı aranmayacak.
Soru: işçilerle ilgili kadroya geçiş için başka şartlar var mı?
Cevap: Kadroya geçecek işçilerin 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa gereğince aşağıdaki şartlara sahip olması gerekiyor.
- Türk Vatandaşı olmak,
Kamu haklarından mahrum bulunmamak,
- Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak.
- Askerlik durumu itibariyle; askerlikle ilgisi bulunmamak, askerlik çağına gelmemiş bulunmak, askerlik çağına gelmiş ise muvazzaf askerlik hizmetini yapmış yahut ertelenmiş veya yedek sınıfa geçirilmiş olmak,
- 657 sayılı Kanunun 53 üncü maddesi hükümleri saklı kalmak kaydı ile görevini devamlı yapmasına engel olabilecek akıl hastalığı bulunmamak.
- Güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılmış olmak. Arif Temir
http://www.gunes.com/yazarlar/arif--temir/taserona-kadroda-merak-edilenler-840302
Vergi Yargısında 2018’in Parasal Değerleri
Genelde idari yargıda, özelde vergi yargısında sistem bazen tek dereceli, bazen üç dereceli olarak çalışmaktadır. En altta idare ve vergi mahkemeleri, üzerinde ise istinaf mahkemeleri yer almaktadır. Sistemin en üstünde ise temyiz mercii olarak Danıştay yer almaktadır. Sistemde idari yargı mercileri hep kurul olarak örgütlenmiş olmakla birlikte, bu yargı manzumesinin en altında bulunan vergi mahkemeleri küçük rakamlı davalara tek hâkimli olarak bakmaktadır.
İdari yargı manzumesi içerisinde gerek tek hâkimle bakılacak davaların sınırı gerek mahkemeden istinafa, oradan da temyize geçişte sınırlar, İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda dava konusu miktara göre belirlenmiştir.
Öte yandan İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun ek 1. maddesinde; “Bu kanunda öngörülen parasal sınırlar; her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların, o yıl için 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun mükerrer 298!inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığı'nca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların bin Türk Lirası'nı aşmayan kısımları dikkate alınmaz” hükmü yer almıştır. Bu düzenlemeye göre 2018 değerlerini yeniden hesaplamak gerekmektedir.
Söz konusu ek 1. maddeye göre 2018 yılında vergi mahkemelerinde tek hâkimle bakılacak davalarda sınır 36 bin TL olacaktır. Dava konusunun bu tutarı aşması halinde vergi mahkemeleri, davaya heyet halinde bakmak durumunda olacaklardır. Tek hâkimle bakılacak davalarda verilen kararlardan, konusu 5 bin TL’yi geçmeyenlerde verilen kararlar kesin olacaktır. Bir başka deyişle konusu 5 bin TL’yi geçmeyen davalarda verilen kararlara karşı istinaf ve/veya temyiz yolu kapalıdır.
Konusu 5 bin TL’yi geçen davalarda ise vergi mahkemesi kararlarına karşı istinaf yolu açıktır.
İstinaf mahkemelerince verilen kararlardan konusu 117 bin TL’yi geçmeyen davalarda, istinaf mahkemelerince verilen kararlar 2018 yılı için kesin nitelik taşıyacak ve temyiz yolu kapalı olacaktır. 117 bin TL’yi geçen davalarda ise istinaf mahkemelerince verilen kararlara karşı temyiz yoluna başvurmak mümkün olacaktır.
Bu sınırlar, davaların açılış tarihine göre yaşama geçmektedir. Bu nedenle 2017 yılında açılmış davalarda 2017 yılına ilişkin parasal sınırlar uygulanacaktır. 2017 yılında açılmış davalarda vergi mahkemelerince verilen kararlardan konusu 5 bin TL’yi geçmeyen kararlar yine kesin olacak, konusu 5 bin TL’yi geçen davalar ise istinaf mahkemelerine taşınabilecektir. İstinaf mahkemelerince verilen kararlardan ise yalnızca konusu 103 bin TL’yi geçenler için temyiz yoluna gidilebilecektir.
Bu sınırlar hesaplanırken, toplam dava tutarlarına bakılması gerekmektedir. Örneğin tarh işlemi aleyhine açılmış davalarda dava konusu vergi ve cezanın toplamına, ödeme emrine karşı açılan davalarda dava konusu vergi, ceza ve gecikme faizi toplamına bakmak gerekmektedir.
Bazı kaynaklarda yukarıda aktardığımız parasal sınırlar farklı yer almaktadır. Bunun nedeni yapılan hesaplamada istinaf sisteminin kurulduğu 6545 sayılı Kanun'un yayım tarihi 2014 yılının baz alınarak yeniden değerleme oranına göre yıllık artırımların yapılmasıdır. Oysa ek 1. maddeye dikkat edilirse, “bir önceki yıl uygulanan” değerlerin yeniden değerleme oranına göre artırılması öngörülmektedir. 6545 sayılı Kanun 2016 yılında uygulanmaya başlamıştır. Bu nedenle önceki yıllar için artırım yapılması mümkün değildir. Nitekim görüştüğümüz yargı mensupları da uygulamada 2016 yılı öncesi için yeniden değerleme oranına göre revize hesaplaması yapılmasının mümkün olmadığını ifade etmişlerdir. Bumin Doğrusöz
https://www.dunya.com/kose-yazisi/vergi-yargisinda-2018in-parasal-degerleri/395846
Emlak Vergisi Kanunu Genel Tebliği (Seri No: 72)
26 Aralık 2017 Tarihli Resmi Gazete
Sayı: 30282
Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:
Amaç ve kapsam
MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı, 28/11/2017 tarihli ve 7061 sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 29/7/1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununa eklenen geçici 23 üncü maddenin uygulamasına yönelik hususları açıklamaktır.
Yasal düzenleme
MADDE 2 – (1) 7061 sayılı Kanun ile 1319 sayılı Kanuna aşağıdaki madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 23- Takdir komisyonlarınca 2017 yılında 2018 yılı için takdir edilen asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri, 2017 yılı için uygulanan birim değerlerinin %50’sinden fazlasını aşması durumunda, 2018 yılına ilişkin bina ve arazi vergi değerlerinin hesabında, 2017 yılı için uygulanan asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerinin %50 fazlası esas alınır. Takip eden 2019, 2020 ve 2021 yıllarında 29 uncu madde kapsamında bina ve arazi vergisi matrahları ile asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri bu şekilde belirlenen değerler üzerinden hesaplanır.
Emlak vergi değeri veya asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri esas alınarak uygulanan vergi, harç ve diğer mali yükümlülükler için de birinci fıkra hükümlerine göre belirlenen değerler dikkate alınarak uygulanır.
Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.”
Asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerinin tespiti
MADDE 3 – (1) 1319 sayılı Kanunun 29 uncu maddesine göre vergi değeri, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun asgari ölçüde arsa ve arazi birim değer tespitine ilişkin hükümlerine göre takdir komisyonlarınca takdir olunan metrekare birim değerlere göre hesaplanan bedeldir.
(2) Asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değer takdirleri, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 49 uncu maddesinin (b) fıkrası hükmü uyarınca takdir komisyonlarınca dört yılda bir yapılmaktadır. Söz konusu takdir işlemleri, 213 sayılı Kanunun 72 nci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları hükmü uyarınca oluşturulan arsa ve arazi takdir komisyonları tarafından yapılmaktadır.
(3) Takdir komisyonlarınca asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri:
a) Arsalarda, her mahalle için cadde, sokak veya değer bakımından farklı bölgeler itibarıyla tespit edilmektedir.
b) Arazilerde ise her il veya ilçe için arazinin cinsi (kıraç, taban, sulak) itibarıyla tespit edilmektedir.
2017 yılı asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerinin hesabı
MADDE 4 – (1) 1319 sayılı Kanunun 29 uncu maddesine göre vergi değerinin hesaplanmasında; arsa ve arazi metrekare birim değerleri, takdir işleminin yapıldığı yılı takip eden ikinci yıldan başlamak suretiyle her yıl, bir önceki yıl birim değerinin, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümleri uyarınca aynı yıl için tespit edilen yeniden değerleme oranının yarısı nispetinde artırılması suretiyle dikkate alınmaktadır.
(2) Bakanlar Kurulu, 1319 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinde belirtilen artış oranını sıfıra kadar indirmeye veya yeniden değerleme oranına kadar artırmaya yetkilidir. Aynı madde hükmü uyarınca, vergi değerinin hesabında bin liraya kadar olan kesirler dikkate alınmaz.
(3) Buna göre, 2017 yılında uygulanan asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerine ait hesaplama aşağıda yer almaktadır.
Yıllar |
Yeniden değerleme oranı {%) |
Uygulanan oran (%) |
Asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değeri |
2014 | – | – | 100.00 TL
(2013 yılında takdir edilen birim değer) |
2015 | 10.11 | 5.055 | 105.05 TL |
2016 | 5.58 | 2.79 | 107.98 TL |
2017 | 3.83 | 3.83
(2016 /9641 sayılı BKK ile tamamı) |
112.11 TL * |
* 2013 yılında takdir komisyonlarınca 2014 yılı için 100.00 TL. olarak takdir edilen asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değeri, ilgili dönemlere ilişkin yeniden değerleme oranı uygulanmak suretiyle %12,11 ‘lik kümülatif artışla 2017 yılında 112.11 TL olmuştur.
Belediyelerce 2018 yılı emlak vergi değerinin hesabında yapılacak işlemler
MADDE 5 – (1) 2017 yılında, takdir komisyonlarınca 2018 yılı için asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerine ilişkin takdirler yapılmıştır.
(2) 7061 sayılı Kanunla 1319 sayılı Kanuna eklenen geçici 23 üncü madde hükmü gereği;
a) Takdir komisyonlarınca 2017 yılında 2018 yılı için takdir edilen asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri, belediyeler tarafından 2017 yılında uygulanan birim değerlerle karşılaştırılacaktır.
b) 2018 yılı için takdir edilen birim değerler, 2017 yılında uygulanan birim değerlerin %50’sinden fazlasını aşıyorsa, 2018 yılına ilişkin bina ve arazi vergi değerlerinin hesabında, 2017 yılında uygulanan birim değerlerin %50 fazlası esas alınacaktır.
c) İlgili belediyelerce bu değerler esas alınarak Tebliğde yer verilen açıklamalar çerçevesinde emlak vergi değeri hesaplanacaktır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen işlemler 2017 yılında takdir komisyonlarınca takdir edilen birim değerler üzerinden yapılacak olup ayrıca takdir komisyonlarınca yeni bir takdir işlemi yapılmayacaktır.
(4) Arsa takdir komisyonunca 2017 yılında 2018 yılı için takdir edilen asgari ölçüde arsa metrekare birim değeri 2017 yılında uygulanan birim değerin %50’sinden fazlasını aşıyorsa, 2018 yılına ilişkin arsa metrekare birim değeri geçici 23 üncü madde hükmü gereğince aşağıda yer alan örnekteki gibi hesaplanacaktır.
ÖRNEK (1): 2013 yılında, (A) Belediyesi sınırları içerisinde yer alan Cumhuriyet mahallesi, Menekşe sokağına ilişkin 2014 yılı için arsa takdir komisyonu tarafından takdir edilen asgari ölçüde arsa metrekare birim değeri 600,00 TL’dir. Bu birim değerin 2017 yılı itibarıyla ilgili yıllara ilişkin yeniden değerleme oranı uygulanmış hali 672,66 TL’dir. Aynı yere ilişkin 2018 yılı için takdir komisyonunca asgari ölçüde arsa metrekare birim değeri 1.600,00 TL olarak takdir edilmiş olup bu değer 2017 yılında uygulanan birim değer ile karşılaştırıldığında %137,86’lık bir artış söz konusu olmaktadır. Takdir komisyonlarınca arsaya ilişkin olarak 2018 yılı için takdir edilen bu değer geçici 23 üncü maddeye göre aşağıdaki şekilde hesaplanacaktır.
Arsa Metrekare Birim Değerinin Hesaplanması
1 | 2014 yılı için takdir edilen arsa metrekare birim değeri | 600,00 TL |
2 | Kümülatif artış oranı (2014-2017 arası) | %12.11 |
3 | 2017 yılı emlak vergi değerine esas arsa metrekare birim değeri [1+(1×2)] | 672,66 TL |
4 | Geçici 23 iinctı madde uygulamasına göre 2017 yılı için uygulanan birim değerin %50’si 3x%50] | 336.33 TL |
5 | 2018 yılı için komisyonca takdir edilen arsa metrekare birim değeri | 1.600,00 TL |
6 | 2018 yılı için uygulanacak arsa metrekare birim değeri [3+4] | 1.008,99 TL |
Buna göre, takdir komisyonlarınca 2018 yılı için takdir edilen 1.600,00 TL, 2017 yılında uygulanan 672,66 TL’nin %50 fazlasını aştığından (1.008,99 TL), geçici 23 üncü maddenin öngörmüş olduğu artış çerçevesinde emlak vergi değerinin hesabında arsa metrekare birim değeri olarak 1.600,00 TL yerine 1.008,99 TL esas alınacaktır.
(5) Arazi takdir komisyonunca 2017 yılında 2018 yılı için takdir edilen asgari ölçüde arazi metrekare birim değeri 2017 yılında uygulanan birim değerin %50’sinden fazlasını aşıyorsa 2018 yılına ilişkin arazi metrekare birim değeri geçici 23 üncü madde hükmü gereğince aşağıda yer alan örnekteki gibi hesaplanacaktır.
ÖRNEK (2): 2013 yılında, (B) ilçesi sınırları içerisinde yer alan sulak arazinin 2014 yılı için arazi takdir komisyonu tarafından takdir edilen asgari ölçüde arazi metrekare birim değeri 8,00 TL’dir. Bu birim değerin 2017 yılı itibarıyla ilgili yıllara ilişkin yeniden değerleme oranı uygulanmış hali 8,96 TL’dir. Aynı yere ilişkin 2018 yılı için takdir komisyonunca asgari ölçüde arazi metrekare birim değeri 17,00 TL olarak takdir edilmiş olup, bu değer 2017 yılında uygulanan birim değer ile karşılaştırıldığında %89,73’lük bir artış söz konusu olmaktadır. Takdir komisyonlarınca araziye ilişkin olarak 2018 yılı için takdir edilen bu değer geçici 23 üncü maddeye göre aşağıdaki şekilde hesaplanacaktır.
Arazi Metrekare Birim Değerinin Hesaplanması | ||
1 | 2014 yılı için takdir edilen arazi metrekare birim defteri | 8.00 TL |
2 | Kümülatif artış oranı (2014-2017 arası) | %12.11 |
3 | 2017 yılı emlak vergi değerine esas arazi metrekare birim değeri [1+(1×2)] | 8,96 TL |
4 | Geçici 23 üncü madde uygulamasına göre 2017 yılı için uygulanan birim defterin %50’si [3x%50] | 4,48 TL |
5 | 2018 yılı için komisyonca takdir edilen arazi metrekare birim değeri | 17,00 TL |
6 | 2018 yılı için uygulanacak arazi metrekare birim defteri [3+4] | 13,44 TL |
Buna göre, takdir komisyonlarınca 2018 yılı için takdir edilen 17,00 TL, 2017 yılında uygulanan 8,96 TL’nin %50 fazlasını aştığından (13,44 TL), geçici 23 üncü maddenin öngörmüş olduğu artış çerçevesinde emlak vergi değerinin hesabında arazi metrekare birim değeri olarak 17,00 TL yerine 13,44 TL esas alınacaktır.
(6) Üzerinde bina bulunan bir arsanın takdir komisyonunca 2017 yılında 2018 yılı için takdir edilen asgari ölçüde arsa metrekare birim değeri 2017 yılında uygulanan birim değerin %50’sinden fazlasını aşıyorsa 2018 yılına ilişkin arsa metrekare birim değeri geçici 23 üncü madde hükmü gereğince aşağıda yer alan örnekteki gibi hesaplanacak ve bina vergi değerinin hesabında kullanılacaktır.
ÖRNEK (3): 2013 yılında, (C) Belediyesi sınırları içinde yer alan Akdeniz caddesine ilişkin 2014 yılı için arsa takdir komisyonu tarafından takdir edilen asgari ölçüde arsa metrekare birim değeri 95,00 TL’dir. Bu birim değerin 2017 yılı itibarıyla ilgili yıllara ilişkin yeniden değerleme oranı uygulanmış hali 106,50 TL’dir. Aynı yere ilişkin 2018 yılı için takdir komisyonunca asgari ölçüde arsa metrekare birim değeri 200,00 TL olarak takdir edilmiş olup bu değer 2017 yılında uygulanan birim değer ile karşılaştırıldığında %87,79’luk bir artış söz konusu olmaktadır.
Bu caddede yer alan 500 m2 arsa üzerinde inşa edilen betonarme karkas 1 inci sınıf mesken inşaatın dıştan dışa yüzölçümü 120 m2’dir.
Geçici 23 üncü maddeye göre, arsa metrekare birim değerinin hesaplanması aşağıdaki şekilde olacaktır.
Arsa Metrekare Birim Değerinin Hesaplanması |
||
1 | 2014 yılı için takdir edilen arsa metrekare birim değeri | 95,00 TL |
2 | Kümülatif artış oranı (2014-2017 arası) | % 12,11 |
3 | 2017 yılı emlak vergi değerine esas arsa metrekare birim değeri [1+(1×2)] |
106,50 TL |
4 | Geçici 23 üncü madde uygulamasına göre 2017 yılı için uygulanan birim değerin %50‘si [3x%50) | 53,25 TL |
5 | 2018 yılı için komisyonca takdir edilen arsa metrekare birim değeri | 200.00 TL |
6 | 2018 yılı için uygulanacak arsa metrekare birim değeri [3+4] | 159,75 |
Buna göre, takdir komisyonlarınca 2018 yılı için takdir edilen 200,00 TL, 2017 yılında uygulanan 106,50 TL’nin %50 fazlasını aştığından (159,75 TL), geçici 23 üncü maddenin öngörmüş olduğu artış çerçevesinde emlak vergi değerinin hesabında arsa metrekare birim değeri olarak 200,00 TL yerine 159,75 TL esas alınacaktır.
Geçici 23 üncü maddenin öngörmüş olduğu artış çerçevesinde yeniden hesaplanan arsa metrekare birim değerine göre bina vergi değeri aşağıdaki şekilde hesaplanacaktır. (Vergi değerinin hesabında asansör, klima veya kalorifer payı ilavesi ile aşınma payı indirimi ihmal edilmiştir.)
Binanın vergi Değerinin Hesaplanması
1 | İnşaatın türü ve sınıfına göre 2018 yılına ait uygulanacak bina metrekare normal inşaat maliyet bedeli | 946,96 TL* |
2 | Binanın dıştan dışa yüzölçümü | 120 m2 |
3 | Binanın maliyet bedeli (1X2) | 113.635,00 TL |
4 | 2018 yılı için esas alınacak arsa metrekare birim değeri | 159.75 TL |
5 | Arsanın yüzölçümü | 500 m2 |
6 | Arsanın 2018 yılı vergi değeri (4X5) | 79.875.00 TL |
7 | Binanın 2018 yılı vergi değeri (3+6) | 193.510,00 TL |
8 | Bin liraya kadar olan kesirler dikkate alınmayacağından verginin tahakkukunda esas alınacak bina vergi değeri | 193.000,00 TL |
* 18/8/2017 tarihli ve 30158 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 71 seri no.lu Emlak Vergisi Kanunu Genel Tebliği ekinde yer alan 2018 yılında uygulanacak bina metrekare normal inşaat maliyet bedellerine ilişkin cetvelden alınmıştır.
(7) Takdir komisyonlarınca 2018 yılı için takdir edilen asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri, 2017 yılında uygulanan birim değerlerin %50’sinden fazlasını aşmıyorsa herhangi bir işlem yapılmayacak, 2018 yılı için takdir komisyonlarınca takdir edilen değerler esas alınarak ilgili belediyeler tarafından bina, arsa ve arazi vergi değerleri hesaplanacaktır.
ÖRNEK (4): 2013 yılında, (D) Belediyesi sınırları içerisinde yer alan Anadolu mahallesi, Okul caddesine 2014 yılı için arsa takdir komisyonu tarafından takdir edilen asgari ölçüde arsa metrekare birim değeri 120,00 TL’dir. Bu birim değerin 2017 yılı itibarıyla ilgili yıllara ilişkin yeniden değerleme oranı uygulanmış hali 134,53 TL’dir. Aynı yere ilişkin 2018 yılı için takdir komisyonunca asgari ölçüde arsa metrekare birim değeri 162,00 TL olarak takdir edilmiş olup bu değer 2017 yılında uygulanan birim değer ile karşılaştırıldığında %20,41’lik bir artış söz konusu olmaktadır.
Takdir komisyonunca 2018 yılı için takdir edilen arsa metrekare birim değeri 2017 yılında uygulanan değerin %50’sini aşmadığından vergi değerinin hesabında takdir komisyonunca belirlenen değer dikkate alınacaktır.
Arsa Metrekare Birim Değerinin Hesaplanması | ||
1 | 2014 yılı için takdir edilen arsa metrekare birim değeri | 120,00 TL |
2 | Kümülatif artış oram (2014-2017 arası) | % 12,11 |
3 | 2017 yılı emlak vergi değerine esas arsa metrekare birim değeri [1+(1×2)] | 134,53 TL |
4 | 2018 yılı için komisyonca takdir edilen ve uygulanacak arsa metrekare birim değeri | 162,00 TL |
Buna göre, takdir komisyonlarınca 2018 yılı için takdir edilen 162,00 TL, 2017 yılında uygulanan 134,53 TL’nin %50 fazlasını aşmadığından (201,79 TL), emlak vergi değerinin hesabında arsa metrekare birim değeri olarak 162,00 TL esas alınacaktır.
(8) 2018 yılını takip eden 2019, 2020 ve 2021 yıllarında ise 1319 sayılı Kanunun 29 uncu maddesi kapsamında bina, arsa ve arazi vergi matrahları ile asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri bu şekilde belirlenen değerler üzerinden hesaplanacaktır.
Diğer hususlar
MADDE 6 – (1) Takdir komisyonlarınca 2018 yılı için takdir edilen asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerine karşı açılan davalar neticesinde, mahkemelerce takdir komisyonu kararlarıyla belirlenen metrekare birim değerlerin;
a) İptal edilmesi sonucu takdir komisyonları tarafından yeni bir değer belirlenmesi,
b) Kısmen iptal ve kısmen tasdik edilmesi,
c) Tasdik edilmesi,
halleri sonucu oluşan bu değerler 2017 yılında uygulanan birim değerlerin %50’sinden fazlasını aşıyorsa, 2018 yılına ilişkin bina, arsa ve arazi vergi değerlerinin hesabında, 2017 yılında uygulanan asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerinin %50 fazlası esas alınarak emlak vergi değerleri ilgili belediyelerce bu Tebliğde açıklanan esaslar çerçevesinde hesaplanacaktır.
(2) Arsa veya arazinin herhangi bir sebeple takdir dışı kalması veya yeni cadde ve sokak oluşması gibi nedenlerle 2017 yılına ait birim değerin bulunmaması halinde bu arsa ve araziler için 2018 yılına ilişkin takdir komisyonlarınca belirlenen birim değerler esas alınacaktır.
(3) Emlak vergi değeri veya asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri esas alınarak uygulanan vergi, harç ve diğer mali yükümlülükler için de 1319 sayılı Kanunun geçici 23 üncü maddesine göre hesaplanan değerler esas alınacaktır.
Yürürlük
MADDE 7 – (1) Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 8 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Maliye Bakanı yürütür.
Özel Hesap Dönemine Tabi Mükelleflerde Defterlerin Kanıt Olma Özelliği
I-GENEL BİLGİLER
Defterlerin tutulmasında esas olan hesap dönemidir. Kayıtlar her hesap dönemi sonunda kapatılır, ertesi hesap dönemi başında tekrar açılır. VUK’un 174.maddesinde bu husus açık olarak ifade edilmiş olup, maddede hesap döneminin ilke olarak takvim yılı olduğu belirtilmiştir. Ancak istisnai durumlarda özel hesap dönemleri veya kıst hesap dönemleri söz konusu olabilir. Konuya ilişkin hususlar aşağıdaki gibidir.
II-ÖZEL HESAP DÖNEMİ NEDİR?
VUK’un 174.maddesine göre, mükelleflerin isteğine bağlı olarak MB tarafından münhasıran bu mükellefler için geçerli olmak üzere 12’şer aylık özel hesap dönemleri belirlenebilir. Buna göre mükellefler öncelikle işe başlarken takvim yılı esasına göre hesap dönemine tabi olacaklar, ancak MB’den izin almaları halinde özel hesap dönemine geçebileceklerdir. Özel hesap dönemine tabi olanlar, bu şekilde belirlenen hesap dönemleri itibariyle defter tutacaklardır.
Örneğin özel okul işleten bir mükellefin faaliyeti esas itibariyle eylül ayında başlar, haziran sonunda tamamlanır. Bu mükellef yönünden 1 Eylül – 31 Ağustos devresi itibariyle belirlenecek özel hesap dönemi, işin mahiyetine daha uygun olur.
VUK’un 174.maddesine göre, özel hesap dönemini kullananların ticari ve zirai kazançları, hesap döneminin kapandığı yılın geliri sayılır. Kanunun bu ifadesinden serbest meslek faaliyeti için özel hesap dönemi belirlenemeyeceği anlaşılmaktadır.
MB özel hesap dönemi belirleme yetkisine dayalı olarak 1999 yılına kadar 105’i gelir vergisi mükellefi olmak üzere toplam 790 mükellefe özel hesap dönemi tayin etmiştir(1).
III-KIST HESAP DÖNEMİ NEDİR?
Hesap dönemi, ister takvim yılı, ister özel dönem olsun bir yıllık devreyi kapsar. Yeniden işe başlama veya işi bırakma halinde ise, bir yıldan eksik olan faaliyet süresi hesap dönemi sayılır. Ayrıca takvim yılında özel hesap dönemine geçimlesin de veya tersi durumda da kıst dönemler müstakil hesap dönemi sayılır.
IV-ÖZEL HESAP DÖNEMİNE TABİ MÜKELLEFLERİN DEFTERLERİNİN MAHKEMELERDE KENDİ LEHİNE KANIT OLMASI
Ticari defterlerin kapanış onayı konusu ve zorunluluğu ticaret hukuku bakımından zorunlu olup, 213 sayılı VUK’un defterlerin kapanış onayı hakkında bir zorunluluk getirmemiştir. TTK’nın 70.maddesine göre sadece yevmiye defterini yeni yılın en geç 31 Ocak tarihine kadar notere sunularak son kaydının altına “noterce görülmüştür” şerhi yazılarak mühür ve imza ile tasdik ettirilmesinin zorunlu olduğunu; 72.maddesinde ise envanter defterine aktarılan envanter ve bilançonun kurumlarda şirkete yetkili olan kimseler tarafından mart ayı içerisinde imza ve notere ibraz olunacağı, noterlerin yapacağı işlem hakkında yevmiye defteri ile ilgili tasdik hakkındaki 70. Madde de yer alan hükme uyulacağı belirtilmiştir.
Envanter defterine yazılan envanter ve bilanço tacir ve tacir özelliğindeki tüzel kişilerin idareci veya temsilcileri tarafından imzalanarak en geç defterin tutulduğu yılı izleyen ilk üç ay içerisinde yani 2007 yılı için envanter defteri en son 31 mart 2008 tarihine kadar notere sunulması ve tasdik ettirilmesi gerekmektedir. Noterler ise en son kaydın altına görülmüştür şerhini düşerek mühür ve imza ile tasdik edeceklerdir(TTK md. 72). Diğer taraftan tasdike tabi defterler tasdiki yapan noterler tarafından ticaret siciline bildirilmektedir. Her tacir tutmaya mecbur olduğu bütün defterleri, bu defterlerin nevini, mahiyetini ve sayfa numaralarını gösterir, iki nüsha beyannameyi bu defterlerin kullanılmaya başlanmadan önce ticaret sicil memurluğuna vermeye mecburdur. Bu yükümlülüğe çok az sayıda tacirin müracaat ettiği görülmektedir (TTK md.69).
Yevmiye defterinin ocak ayı içerisinde kapanış tasdikinin yaptırılmaması halinde bu defter tüccar bakımından mahkemelerde delil özelliği taşımamaktadır. Uygulamada asliye ticaret mahkemesindeki bilirkişiler bu kapanış onayına dikkat etmektedirler. Kapanış onayının olmaması her ne kadar tacir açısından delil özelliği taşımasa bile, bu tacirin alacağının veya borcunun belirlenmesi ile ilgili diğer haklarını ortadan kaldıramayacaktır. Bilirkişiler, yevmiye defteri üzerinden(kapanış onayı olmasa bile) bir hakkın varlığını tespit edeceklerdir.
Uygulamada tartışmalara neden olan bir diğer konu da şudur:
Özel hesap dönemine tabi mükelleflerin yevmiye defterlerini kapanış tasdiki onayı, tarihi 31 Ocak mı, yoksa özel hesap dönemini kapanışını izleyen ilk ayın sonuncu gününe kadar bu kapanış onayının yapılmasının gerektiği midir? Kanaatimize göre defterler takvim yılı itibariyle tutulmakta ve kullanılmaktadır. Takvim yılı esasının geçerli olduğu durumlarda yevmiye defterinin kapanış onayı konusunda bir problem bulunmamaktadır. Tartışma konusu olay özel hesap dönemine tabi mükelleflerde yevmiye defterinin kapanış onayının hangi tarihte yapılmasının gerektiğidir. Kanımızca normal hesap dönemine tabi olan mükelleflerin yevmiye defterlerinin kapanış onayı için normal hesap döneminin kapandığı aralık ayını izleyen ilk ay olan 31 Ocak tarihi kapanış onayı için son gündür.(Bkz. TTK, md.70/son fıkra) (İlgili madde: TTK md. 66, 71, 72, 11, VUK md.183 ve noterlik yasası md. 68, 107) Diğer taraftan kendilerine Maliye Bakanlığı tarafından özel hesap dönemi tayin edilen mükellefler bakımından ise VUK’un 174.maddesine göre Maliye Bakanlığı tarafından özel hesap dönemi verilmektedir. Maliye Bakanlığı tarafından kendisine özel hesap dönemi tayin edilen bir mükellefin örneğin; 1 Eylül – 31 Ağustos dönemi özel hesap dönemi olarak kabul edelim. Bu durumda kanımızca özel hesap döneminin kapanışına müteakip ilk ay olan 30 Eylül tarihine kadar bu kapanış onayının yaptırılması gerekecektir.(Bkz. ÖZYER M.Ali, “2001 yılında Tutulması Gereken Defterler, Kayıt Nizamı Ve Tasdiki”, Vergi Dünyası, Sayı:232, Aralık 2000)
Yevmiye defterinin kapanış onayı ile ilgili olarak uygulamada en çok problem yaratan konu, kapanış onayının yapılmasından sonra defter üzerinde herhangi bir işlem veya kayıt yapılıp yapılamayacağıdır(2). Kapanış tasdiki, faaliyet konusu ticari işlemlerin ve buna ilişkin kayıtların sona erdiğini göstermektedir. Uygulamada kapanış tasdiki, tasdik tarihinden sonra gelen fatura veya belgelerin deftere kayıtlandırılması veya dönem sonu işlemleri yapılmasına ya da dönem sonu hesap karşılaştırılmasında hesaplarda düzeltme yapılmasına mani değildir. Bu tür düzeltmelerin kapanış tasdikinden sonra da yapılması mümkün bulunmaktadır.
Kanunen tutulması gereken ve tasdiki zorunlu olan defterleri süresinde tasdik ettirmemenin sonuçları ise tasdikin yapılış tarihine göre değişmektedir. Eğer tasdik süresinin bitimini izleyen bir ay içerisinde tasdik yaptırılırsa fiil ikinci derecede usulsüzlük cezasını, bir aydan sonra tasdik yaptırılırsa birinci derece usulsüzlük cezasını gerektirmektedir. Ayrıca, tasdikin bir aylık süre de geçtikten sonra yaptırılması halinde, tasdik hiç yaptırılmamış kabul edilmekte ve resen tarhiyat sebebi ortaya çıkmaktadır. Ancak, ocak ayı içerisinde, bir önceki yıl defterlerinde boş sayfa kalmışsa, aynı defteri ara tasdiki yaptırarak, sayfalar bitene kadar kullanılması halinde ise herhangi bir cezai yaptırım söz konusu olmamaktadır(3).
V-SONUÇ VE ÖZET
Uygulamada özel hesap dönemine tabi gerçek ve tüzel kişiler Maliye Bakanlığından izin almak suretiyle kazançlarını özel hesap dönemi üzerinden tespit edebilirler. VUK’un 174.maddesine göre bu uygulama serbest meslek kazancı için söz konusu değildir. Ticari, zirai kazançlar için ve kurumlar için bu uygulama söz konusu olabilecektir. Maliye Bakanlığı özel hesap dönemini saptama yetkisine dayanarak 1999 yılına kadar 105’i gelir vergisi mükellefi olmak ve toplam 794 adet mükellefe de özel hesap dönemi tayin etmiş bulunmaktadır.
Bir diğer konu ise, özel hesap dönemine tabi mükelleflerin ticari defterlerinin kapanış tasdikinin hangi tarihte yaptırılacağı konusudur. Kanımızca özel hesap dönemine tabi olmayan kurumlarda kapanış onayı konusunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Çünkü bu konuda TTK hükmü açık olup 31 Ocak tarihi esas olmaktadır. Ancak tartışma konusu kapanış onayı tarihinin özel hesap dönemine tabi mükellefler ile ilgili tarih olmaktadır. Bu konuda da kanaatimizce özel hesap döneminin kapanışını müteakip birinci ayın sonuna kadar bu kapanış onaylarının ilgili notere “görülmüştür” şerhi düşülerek yaptırılması gerekmektedir.
Ticari defterlerin ihtilaf vukuunda mahkemelerde delil ifade edilmesi için mutlak surette ocak ayı sonuna kadar kapanış tasdiki zorunludur. Bu zorunluluk sadece yevmiye defteri için getirilmiştir. Diğer taraftan envanter defteri bakımından ise bu tasdik işlemi 31 mart tarihine kadar yaptırılması söz konusudur. Aynı uygulama serbest bölgede faaliyette bulunan gerçek veya tüzel kişiler için de geçerlidir.
Defter ve belgeleri saklama, koruma ve incelemeye yetkililere gerektiğinde ibraz süresi 5 yıl olarak devam etmektedir. Bu zorunluluk tutulması ve tasdiki zorunlu olan defterler için geçerlidir. Elektronik ortamda tutulan kayıtlarda yukarıdaki ibraz ve tasdik zorunlulukları uygulamaları da söz konusudur. Nazlı Gaye Alpaslan
(1) ÖZYER M.Ali, “2001 Yılında Tutulması Gereken Defterler, Kayıt Nizamı ve Tasdiki”, Vergi Dünyası, Sayı:232, Aralık 2000
(2) DOĞRUSÖZ Bumin, “Defterlerin Tasdiki ve Uygulamada Duraksamaya Neden Olan Bazı Konular”, Yaklaşım Dergisi, Ocak 2008, Yıl:16, Sayı:181, s. 39-42
(3) DOĞRUSÖZ, “Defter Tasdiklerinde Duraksamalar”, Referans Gazetesi, 13/12/2007.
Taşeron İşçilerinde Kadroya ve Şirketlere Geçiş Şartları
696 sayılı KHK ile artık Kamu idareleri ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlar ödemeleri merkezi yönetim, sosyal güvenlik kurumu, fon, kefalet sandığı, yatırım izleme ve koordinasyon başkanlığı, gençlik hizmetleri ve spor il müdürlüğü bütçelerinden veya döner sermaye bütçelerinden, ya da kendi bütçelerinden karşılananlarca 4 Aralık 2017 tarihi itibarıyla taşeron aracılığıyla çalıştırılmakta olanlar işçi kadrolarına atanabilecekler.
Ancak bu atamalar doğrudan değil, bir işlemler silsilesi sonucunda gerçekleşecek.
Kapsam
Bakanlık ve bağlı taşra birimleri, devlet üniversiteleri, TAEK, TODAİE, Sivil Havacılık Sanayii gibi tüm özel bütçeli idareler, RTÜK, SPK, BDDK, EPDK gibi düzenleyici ve denetleyici kurumlar, SGK, İş-Kur, Milli Piyango, Kalkınma Ajansları gibi kurum ve kuruluşlar kapsam içinde bulunuyor.
PTT, DHMİ, TÜDEMSAŞ, TÜLOMSAŞ, TCDD, TKİ, TEDAŞ, TMO, Çay-Kur, Et Balık Kurumu gibi KİT’ler ise kapsam dışında bulunuyor. Keza TRT, Anadolu Ajansı, Merkez Bankası gibi kurumlar da kapsam dışında bulunuyor.
Düzenleme TBMM’de tartışılarak, eksik yönleri irdelenerek değil, tepeden inme olarak KHK ile çıkarılmış bulunuyor. Tabii bu yolla OHAL döneminde çıkartılan KHK’ların Anayasaya aykırılığının denetlenememe ayrıcalığından faydalanılmak istendiği anlaşılıyor.
Geçişi İsteme Koşulları
Bir kere atanacakların devlet memuru olarak atanma şartlarını taşımaları, bu konuda dava açtılarsa davalardan veya davaya konu haklardan feragat etmiş olmaları, emeklilği hak etmememiş olmaları öncelikle aranacak. Bunlar da içeriği henüz belli olmayan sınavlara tabi tutulup elemelerden geçtikten sonra alınacaklar.
Memurluğa Atanacak Asgari Koşulları Sağlamak
657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde belirtilen (18-65 yaş arası olmak, gerekli öğrenim şartını taşımak, kamu haklarından mahrum bulunmamak, devlet memuru olmaya engel bir suç için ceza almamış olmak, askerliğini yaptırmış veya usulünce tecil ettirmiş olmak, akıl hastası olmamak gibi) şartlar aranacak.
Emekliliği Hak Etmemiş Olmak
2005 yılından beri yürürlükte olan 5335 sayılı Kanundan kaynaklanan emekliye kamuda çalışma yasağı gereği herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik, yaşlılık veya malullük aylığı almaya hak kazanmamış olmak da aranacak. Yani emekli olup geçinemediği için ayrıca taşeron işçisi olarak çalışanlar bu geçiş hakkından faydalanamayacak.
Davalardan Feragat Etmek
Üçüncü önemli koşul ise taşeron işçisi olmaktan kaynaklanan hak kayıplarından dolayı açılan davalardan ve/veya icra takiplerinden feragat edeceğine dair yazılı beyanda bulunmak.
Haklardan Feragat Etmek
Yine en son çalıştığı idare ile daha önce kamu kurum ve kuruluşlarında alt işveren işçisi olarak çalıştığı iş sözleşmelerinden dolayı bu geçiş hakkı karşılığında herhangi bir hak ve alacak talebinde bulunmayacağını ve bu haklarından feragat ettiğine dair yazılı bir sulh sözleşmesi yapmayı kabul ettiğini yazılı olarak beyan etmek de aranıyor.
Bütün bu koşulları kabul ettikten sonra 24.12.2017 tarihinden itibaren 10 gün içinde idaresinin hizmet alım sözleşmesinin yapıldığı birimine, sürekli işçi kadrolarında istihdam edilmek üzere yazılı olarak başvurmak gerekiyor.
Ancak bu koşulları kabul etmek ve yazılı olarak geçişi talep etmek yetmiyor.
Karar Kurumlara Ait
Başvuranların şartları taşıyıp taşımadıklarının tespiti, bu tespite itirazların karara bağlanması, şartları taşıyanların idarelerince belirlenen usul ve esaslara göre yapılacak yazılı ve/veya sözlü ya da uygulamalı sınava alınması, sınav sonuçlarına itirazların karara bağlanması ve sınavda başarılı olanların kadroya geçirilmesine ilişkin süreç 24.12.2017 tarihinden itibaren doksan gün içinde idarelerince sonuçlandırılacak.
Sınavların hangi kriterlere göre ve hangi şeffaflıkta yapılacağı izaha muhtaç olduğundan işin en can alıcı noktasında kocaman bir soru işareti bulunuyor.
Davalardan Feragat Edilmesi Şart
Sınavlarda başarılı olanlar, varsa bu fıkranın (c) bendinde öngörülen davalardan feragat ettiklerini tevsik eden belgeyi ve/veya icra takibine konu alacaktan feragat ettiğine dair icra müdürlüğünden alınacak belgeyi ibraz etmek, bu fıkranın (ç) bendinde öngörülen sulh sözleşmesini ibraz etmek ve öngörülen şartları taşımaya devam etmek kaydıyla, sınav sonuçlarının kesinleşmesini müteakip, her bir sözleşme itibarıyla, yüklenicinin hakedişlerinin ödendiği bütçe, teşkilat ve birim/yerleşim yeri adına vize edilmiş sayılan sürekli işçi kadrolarına idarelerince topluca geçirilecek.
Bu kapsamda feragat edilen davalara veya takiplere ilişkin yargılama ve takip giderleri davacı veya takip eden üzerinde bırakılacak ve taraflar lehine vekâlet ücretine hükmolunmayacak, hükmedilenler tahsil edilmeyecek ve 24.12.2017 tarihine kadar tahsil edilenler ise iade edilmeyecek.
4 Aralık 2017 tarihi itibarıyla çalışıyor olmak şartının tespitinde, Sosyal Güvenlik Kurumuna verilmiş olan sigortalı işe giriş bildirgeleri, işten ayrılış bildirgesi ve aylık prim ve hizmet belgeleri esas alınacak, 4 Aralık 2017 tarihi itibarıyla çalıştırılmakta olduğu idarelerince tespit edilenlerden, hakkında bu tarihten sonra işten ayrılış bildirgesi verilenler de geçiş hakkından yararlanabilecek.
4 Aralık 2017 tarihinde doğum veya sağlık raporu nedeniyle işbaşı durumunda olmayanlar da geçiş hakkından yararlanabilecek. 4 Aralık 2017 tarihinde askerlik görevinde olanlar için ise süreç askerlik süresinin sona erdiği tarihten itibaren başlayacak veya kaldığı yerden devam edecek.
İhdas Edilecek Kadrolar Kişiye Bağlı Olacak
Sürekli işçi kadrolarına geçirileceklerin kadroları kişiye özel olacak. Geçiş işleminin yapıldığı tarih itibarıyla başka bir işleme gerek kalmaksızın sürekli işçi unvanı ile ihdas edilmiş sayılacak. Sözleşmeleri askıya alınanlar ile askerde bulunanların kadroları hariç olmak üzere bu şekilde ihdas edilen sürekli işçi kadroları, herhangi bir sebeple boşalması halinde hiçbir işleme gerek kalmaksızın iptal edilmiş sayılacak. Yani emekli olanın yerine başka bir sürekli işçi alınmayacak.
Emeklilik Hakkı Kazanma Fesih Demek Olacak
Sürekli işçi kadrolarına geçirilenlerin istihdam süreleri hiçbir şekilde sosyal güvenlik kurumlarından emeklilik, yaşlılık veya malullük aylığı almaya hak kazandıkları tarihi geçemeyecek.
Sürekli işçi kadrolarına geçirilenlerden, geçiş işlemi yapılırken mevcut işyerinin girdiği işkolunda kurulu işyerinden bildirilenlerin ücreti ile diğer mali ve sosyal hakları, bu madde kapsamındaki idarelerde geçişten önce alt işveren işçilerini kapsayan, Yüksek Hakem Kurulu tarafından karara bağlanan ve süresi en son sona erecek toplu iş sözleşmesinin bitimine kadar bu toplu iş sözleşmesinin uygulanması suretiyle oluşan ücret ile diğer mali ve sosyal haklardan fazla olamayacak.
Sürekli işçi kadrolarına geçirilenlerden; geçişten önce toplu iş sözleşmesi bulunmadığından kadroya geçirildiği tarihte yürürlükte olan bireysel iş sözleşmesi hükümlerinin geçerli olduğu işçiler ile geçiş işleminden önce yapılan ve geçişten sonra yararlanmaya devam ettiği toplu iş sözleşmesi bulunmakla birlikte bu hak kapsamındaki idarelerde alt işveren işçilerini kapsayan, Yüksek Hakem Kurulu tarafından karara bağlanan ve süresi en son sona erecek toplu iş sözleşmesinin bitiminden önce toplu iş sözleşmesi sona eren işçilerin ücreti ile diğer mali ve sosyal hakları, bu hak kapsamındaki idarelerde geçişten önce alt işveren işçilerini kapsayan, Yüksek Hakem Kurulu tarafından karara bağlanan ve süresi en son sona erecek toplu iş sözleşmesine göre belirlenecek.
Belediyelerdeki Taşeron İşçileri
İl özel idareleri ve belediyeler ile bağlı kuruluşlarında ve bunların üyesi olduğu mahalli idare birliklerinde, birlikte veya ayrı ayrı sermayesinin yarısından fazlası il özel idareleri, belediyeler ve bağlı kuruluşlarına ait şirketlerde taşeron işçiliği kapsamında çalıştırılanlar da sürekli işçi kadrolarında olmak dışında diğer kamu kurumlarında çalışmakta olan taşeron işçilerinin tabi olduğu tüm koşullarla belediye iştirakleri ve şirketlerinde çalıştırılabilecekler. Şevket Tezel
Eşzamanlı Aile İçi Ölümler Ve Veraset Vergisi
Uygulamada çok az da olsa aynı aile dahilinde sık veya eş zamanlı olarak ortaya çıkan ölümler nedeniyle henüz daha yeni vergisi hesaplanmış bulunan menkul ve gayri menkul mallar üzerinde yeniden mükerrer vergi alınması söz konusu olmaktadır.
Yine uygulamada aynı aile dahilinde ortaya çıkan ölümlerde veraset ve intikal vergisi nispetlerinde artan oranda bir indirim yapılması zaman zaman dile getirilmektedir. Bazı ülkelerde murisin sağ kalan eşine intikal eden mallar, eşininde daha sonra ölmesi halinde veraset intikal vergisinden istisna edilebeilmektedir.
II-ÖLEN KİŞİDEN SONRA MİRASÇISININ DA ÖLMESİ DURUMUNDA VİV
Veraset ve intikal vergisinin tahakkuk etmesinden sonra, murisin yasal mirasçılarının da ölümü nedeniyle, veraset ve intikal vergisinin yeniden ortaya çıkması sonucu, aynı tereke üzerinden mükerrer vergi hesaplanması gibi bir uygulamanın münakaşa edilmesi bir yana; böyle bir durumda VİV taksitlerinin nasıl ve hangi vadelerde ödeneceği hakkında; tereddütlere neden olabilmektedir.
Konu ile ilgili olarak gerek 7338 sayılı yasanın 19. maddesinde ve gerekse 213 sayılı vergi usul kanunun 112. maddesine yollama yapılarak çözüm bulunmaya çalışılmaktadır. Esasen bu konuda veraset ve intikal vergisi yasasında bir düzenleme yapılması gerekmektedir(1).
III-EŞZAMANLI ÖLÜM HALİNDE DURUM NEDİR?
Biri ötekisinin mirasçısı olan her iki kişi aynı anda öldüğü taktirde her ikisine ait terekenin varisleri kendilerine ik ayrı miras kalmışcasına VİV madde 9 daki süreler içerisinde iki ayrı beyanname ile beyanda bulunularak, tahakkuk eden varsa vergileri de normal taksit müddetleri içinde ödeyeceklerdir.
Örneğin; bir çocuklu ailede, anne ve baba bir kaza neticesinde aynı anda vefat ettiklerini farz edersek; anneye ve babaya ait mallar ayrı ayrı terekeler olarak geride kalan tek çocuğa geçecektir. Burada, babaya ait malın 1/4‘ünün anneye, burada geride kalan çocuğa intikal ettiği kabul edilerek çocuğun anne adına bu, ¼’lük pay için VİV. beyannamesi vermesine lüzum bulunmamaktadır.
IV-BİRİ DİĞERİNİN ARDINDAN MEYDANA GELEN ÖLÜMLERDE DURUM NEDİR?
Biraz önceki yukarıda anlatılan örnekte baba kaza sırasında vefat ettiğini, annenin ise babadan bir, iki saat sonra öldüğünü kabul edersek bu durumda iki ölüm arasında kısada olsa zaman aralığı nedeniyle, babaya ait terekenin ¼’ünü anneye, babanın ölüm saati ve anı itibariyle intikal edecek, daha sonra anneninde ölümü nedeniyle geride kalan çocuğa, bu ¼ ile beraber, anneye ait terekenin tamamından oluşan ikinci bir ölüm nedeniyle transfer söz konusu olacaktır.
Bu durumu bir örnekle açıklamaya çalışalım:
2000 babanın mal varlığı
400 ananın mal varlığı
Özetle çocuğa intikal 1500, yine çocuğa ikinci intikal ise 900 olacaktır. Buradan
hareketle önce babadan anneye 500 geçmektedir. Daha sonra çocuğa ise 1500 geçmktedir. Çocuğa intikallerin toplamı neticede, 500+400=900 olacaktır.
Özetle burada tek varis olarak kalan çocuğun üç ayrı VİV beyannamesi vermesi gerekecektir. Bunlardan birincisi, çocuğun babasından, anasına geçen 500 YTL’lik mal varlığı için, ana adına vereceği ve tahakkuk eden VİV’i, vergi usul yasasının 112. maddesi gereğince beyanname vermesi süresi içerisinde ödeyeceği beyanname ile ilgilidir. Çocuk aynı zamanda bu beyannameden gelen vergiyi ise, teminat göstermek suretiyle normal taksit sürelerinde ödeyebilecektir. Diğer taraftan çocuğa babasından kalan 1500 ve anasından gelen 900 YTL için iki ayrı beyanname vererek vergilerinide normal taksit müddetleri içersinde ödeyecektir.
V-TAKSİTLER ÖDENMEYE DEVAM EDERKEN ORTAYA ÇIKAN ÖLÜMLER
Yine yukarıdaki örnekte olduğu gibi, ananın, babanın ölümünden altı ay sonra yani 500 için beyanname verdikten sonra ölmüş olduğunu kabul edersek. Bu halde VUK 112/2 madde hükmüne göre, ölen mükellefin vadeleri beyan müddetinden sonra gelen taksitlerinin de beyan müddeti içinde ödeneceği hükmü gereğince, anneye ilişkin VİV, beyan müddeti içinde, teminat ibraz edildiği taktirde ait olduğu vadelerinde ödenmesi mümkün bulunmaktadır.
VI-SONUÇ VE ÖZET
Yukarıda izah edildiği gibi ölüm olayı, geride kalanlara hem bir acı ve hem de menkul veya gayrimenkullerde bırakabilmektedir. Sıralı ölümlere diyeceğimiz bir söz olmasa gerek. Ancak yine yukarıdaki örnekte anlatıldığı gibi peş peşe gelen aynı aile içersindeki ölümlerde bunların vergisel neticeleride veraset vergisi bakımından kafaları karıştırabilmektedir.
Veraset vergisi yasasında gerekli düzenlemelerin yapılması sırasında, yukarıda anlatıldığı gibi örnekte yer alan çifte veraset ve intikal vergisi önlenmelidir. Uygulamada gerek vergi idaresi ve gerekse uygulayıcılar bu tür ölümlerde VİV bakımından duraksamaya düşmektedirler. Gelir idaresi başkanlığının bu tip olaylara açıklayıcı sirküler yayınlamaısında zaruret bulunmaktadır. Nazlı Gaye Alpaslan
http://www.hurses.com.tr/Haber-Eszamanli_aile_ici_olumler_ve_veraset_vergisi-15979.htm
(1) Maliye Bakanlığı özelgesi, 18/01/1995 gün ve B.07.0.GEL.0.60/6000-2032