Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

22 Aralık 2017 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 30279 

Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:

TAHSİLAT GENEL TEBLİĞİ SERİ: A SIRA NO: 1’DE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ (SERİ: A SIRA NO: 9)

MADDE 1 – 30/6/2007 tarihli ve 26568 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Tahsilat Genel Tebliği Seri: A Sıra No: 1’in Birinci Kısım, İkinci Bölüm, “II. İhtiyati Haciz” başlıklı bölümünün (11) numaralı alt bölümünde yer alan;

  1. a) “7” ibareleri “15” şeklinde değiştirilmiştir.
  2. b) Dördüncü paragraftan sonra gelmek üzere “İhtiyati haciz işlemleri ile ilgili olarak açılan davalarda, mahkemelerce ihtiyati haczin kaldırılmasına karar verilmesi halinde, bu kararın kesinleşmesi beklenilmeksizin, kararın gereklerine göre işlem tesis edilmesi icap etmektedir.” paragrafı eklenmiştir.
  3. c) Beşinci ve altıncı paragraflar yürürlükten kaldırılmıştır.

ç) Yedinci paragraf     “İhtiyati hacze karşı dava açılmadığı halde, bu haczin dayanağı olan tarhiyata karşı açılmış davada mahkemece tarhiyatın kısmen veya tamamen terkinine yönelik karar verilmesi halinde, bu tarhiyata ilişkin ihtiyati haczin, mahkemece terkinine karar verilen tutarlar dikkate alınarak kaldırılması gerekmektedir.” şeklinde değiştirilmiştir.

  1. d) Sekizinci paragrafta yer alan “ve terkin kararının kesinleşmesi şartıyla” ibaresi “durumunda” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 2 – Aynı Tebliğin Birinci Kısım, İkinci Bölümünün “V. Amme Alacağı Ödenmeden Yapılmayacak İşlemler ile İşlem Yapanların Sorumlulukları” başlıklı bölümü aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

1. 6183 sayılı Kanunun 28/11/2017 tarihli ve 7061 sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 7 nci maddesiyle değişen ve 1/1/2018 tarihi itibarıyla yürürlüğe giren 22/A maddesinde “Maliye Bakanı, aşağıdaki ödeme ve işlemlerde, Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine vadesi geçmiş borcun bulunmadığına ilişkin belge aranılması ve yapılacak ödemelerden istihkak sahiplerinin amme borçlarının kesilerek ilgili tahsil dairesine aktarılması zorunluluğu ile kesintilere asgari tutar ve oran getirmeye, kapsama girecek amme alacaklarını tür, tutar, ödeme ve işlemler itibarıyla topluca veya ayrı ayrı tespit etmeye, zorunluluk getirilen ödeme ve işlemlerde hangi hallerde bu zorunluluğun aranılmayacağını ve uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.

  1. 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa tabi kamu idareleri ile bu idarelere bağlı döner sermaye işletmelerinin yapacağı her türlü ödemelerde,
  2. 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamına giren kurumlar ile kamu tüzel kişiliğini haiz kurum ve kuruluşların (meslekî kuruluşlar ve vakıf yüksek öğretim kurumları hariç) mal veya hizmet alımları ile yapım işleri nedeniyle hak sahiplerine yapacakları ödemelerde,
  3. Kanun, kararname ve diğer mevzuatla nakdi olarak sağlanan Devlet yardımları, teşvikler ve destekler nedeniyle yapılacak ödemelerde,
  4. 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununa ekli tarifelerde yer alan ticaret sicil harçlarından kayıt ve tescil harçları, noter harçlarından senet, mukavelename ve kâğıtlardan alınan harçlar, tapu ve kadastro harçlarından tapu işlemlerine ilişkin alınan harçlar, gemi ve liman harçları ile (8) sayılı tarifeye konu harçlar (diploma harçları hariç) ve trafik harçlarına mevzu işlemlerde,
  5. 26/5/1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununda yer alan bina inşaat harcı ve yapı kullanma izin harcına mevzu işlemlerde.

Bu madde kapsamında zorunluluk getirilen ödemelere ilişkin olarak işçi ücreti alacakları hariç olmak üzere, yapılacak her türlü devir, temlik ve el değiştirme, Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine vadesi geçmiş borcu karşılayacak kısım ayrıldıktan sonra kalan kısım üzerinde hüküm ifade eder. Şu kadar ki bu hükmün uygulanmasında diğer kamu idarelerinin alacaklarına karşılık kesinti yapılması gereken hallerde kesinti tutarı garameten taksim olunur.

Takibata selahiyetli tahsil dairesince, bu madde kapsamında getirilen zorunluluğa rağmen borcun olmadığına dair belgeyi aramaksızın ödeme yapanlara ve işlem tesis eden kurum ve kuruluşlara dört bin Türk lirası idari para cezası verilir. İdari para cezası, ilgilisine tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde ödenir. İdari para cezasına karşı tebliğ tarihini takip eden otuz gün içinde idare mahkemesinde dava açılabilir.” hükmü yer almaktadır.

Madde hükmü ile bazı ödeme ve işlemler sırasında Bakanlığımıza bağlı tahsil dairelerine vadesi geçmiş borcun bulunmadığına ilişkin belge aranılması zorunluluğu getirmeye Maliye Bakanı yetkili kılınmaktadır.

  1. Zorunluluk Getirilen Ödeme ve İşlemler

Maddenin Maliye Bakanına verdiği yetkiye istinaden;

  1. a) 1/1/2018 tarihinden itibaren uygulanmak üzere,
  2. i) 5018 sayılı Kanuna tabi kamu idareleri ile bu idarelere bağlı döner sermaye işletmelerinin, kaynağına bakılmaksızın hak sahiplerine 2.000,- liranın üzerinde;

- Bu Tebliğ ekinde yer alan liste (EK-11),

- (EK-11)’de sayılanlar dışında kalan ancak 4734 sayılı Kamu İhale Kanuna göre mal ve hizmet alımları ile yapım işleri (istisnalar dahil),

- Mahkeme ilamları veya icra emirleri,

- 26/12/1931 tarihli ve 1905 sayılı Menkul ve Gayri Menkul Emval ile Bunların İntifa Haklarının ve Daimi Vergilerin Mektumlarını Haber Verenlere Verilecek İkramiyelere Dair Kanun,

- 29/6/2001 tarihli ve 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun,

kapsamında yapacakları ödemeler sırasında hak sahiplerinin,

  1. ii) 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamına giren kurumların, mal veya hizmet alımları ile yapım işleri nedeniyle 2.000,- liranın üzerinde yapacakları ödemeler sırasında hak sahiplerinin,

iii) 5018 sayılı Kanuna tabi olmayan ve 4734 sayılı Kanun kapsamında bulunmayan kamu tüzel kişiliğini haiz kurum ve kuruluşların (meslekî kuruluşlar ve vakıf yükseköğretim kurumları hariç) mal veya hizmet alımları ile yapım işleri nedeniyle 2.000,- liranın üzerinde yapacakları ödemeler sırasında hak sahiplerinin,

  1. iv) Kanun, kararname ve diğer mevzuatla nakdi olarak sağlanan Devlet yardımları, teşvikler ve destekler nedeniyle kurumların 2.000,- liranın üzerinde yapacakları ödemeler sırasında ilgililerin,
  2. v) 492 sayılı Harçlar Kanununa ekli “İmtiyazname, Ruhsatname ve Diploma Harçları” başlıklı (8) sayılı tarifenin “VI-Meslek erbabına verilecek tezkere, vesika ve ruhsatnamelerden alınacak harçlar:” bölümünün (16) numaralı alt bölümüne konu, silah taşıma ve bulundurma vesikaları ile yivsiz tüfek ruhsatnameleri talepleri (10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (1), (2), (3), (4) ve (6) numaralı bentleri ile 21/3/1991 tarihli ve 91/1779 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmeliğin 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentlerinde sayılanların talepleri hariç) üzerine yapılacak işlemler sırasında ilgililerin,

Bakanlığımıza bağlı tahsil dairelerine vadesi geçmiş borçlarının bulunmadığına ilişkin vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belge aranılması zorunluluğu getirilmiştir.

Ancak;

-  Eğitim ve öğretime yönelik burs ve diğer adlarla yapılan ödemelerde,

-  6183 sayılı Kanunun 70 inci maddesi gereğince haczedilemeyen ödemelerde,

-  6183 sayılı Kanunun 105 inci maddesinde sayılan tabii afetlere maruz kalanlara yapılan Devlet yardımı, teşvik ve destek ödemelerinde,

-  Bütçelerine mahalli idarelerin katkıda bulunduğu kuruluşların proje ve faaliyetleri karşılığında mahalli idarelere sağladığı destek ödemelerinde,

-  Spor Toto Teşkilat Başkanlığı tarafından, her çeşit gençlik ve spor tesisi ile eğitim ve öğretim kurumlarının yapılması, yaptırılması, kiralanması, onarım ve bakımlarının yapılması, yarım kalan tesislerin tamamlanması ve tefrişatı için mahalli idarelere (il özel idareleri, belediyeler ve köyler) verilen mali katkı kapsamında nakdi olarak yapılacak ödemelerde,

-  Su alımı ödemelerinde,

-  Abonelik ücretleri, posta ve telgraf giderleri, ihale usulü dışında yapılan haberleşme alımı ödemelerinde,

-  İhale usulü dışında yapılan enerji (yakacak ve elektrik) alımı ödemelerinde,

bu zorunluluk aranılmayacaktır.

  1. 4/6/1985 tarihli ve 3213 sayılı Maden Kanununun;

- 13 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında “Ruhsat birleştirme, izin alanı değişikliği, ihale, küçük alanların ihalesi, devir talepleri, işletme ruhsatı ve süre uzatımı taleplerinde işletme ruhsat taban bedelinin genel bütçeye yatırıldığına dair belge ve 6183 sayılı Kanunun 22/A maddesi kapsamında vadesi geçmiş borcun bulunmadığına ilişkin belge ile müracaat edilir. I. Grup (a) bendi madenlerde ise büyükşehir belediyesi dışındaki illerde il özel idaresi hesabına gelir kaydedilmek üzere yatırıldığına dair belge ve 6183 sayılı Kanunun 22/A maddesi kapsamında vadesi geçmiş borcun bulunmadığına ilişkin belge ile müracaat edilir.” hükmü,

- 24 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında “I. Grup (b) bendi ve II. Grup (a) ve (c) bendi madenler için ihale bedelinin yatırılmasından itibaren iki ay içinde, diğer maden grupları için arama ruhsat süresi sonuna kadar, yetkilendirilmiş tüzel kişilerce maden mühendisinin sorumluluğunda hazırlanmış işletme projesi ruhsat sahibi tarafından Genel Müdürlüğe verilir. Proje ile birlikte projenin uygulanabilmesi için gerekli olan mali yeterliliğine ilişkin belgeler ve genel bütçeye gelir kaydedilmek üzere ilgili muhasebe birimi hesabına işletme ruhsat taban bedelinin yatırıldığına dair belgenin Genel Müdürlüğe verilmesi zorunludur. Aksi hâlde talep reddedilir.

Projedeki teknik eksiklikler, 6183 sayılı Kanunun 22/A maddesi kapsamında vadesi geçmiş borcun bulunmadığına ilişkin belge ve işletme ruhsat bedeli yapılan bildirimden itibaren üç ay içinde tamamlanır…” hükmü,

yer almaktadır.

Bu hükümler çerçevesinde, madenlere ilişkin ruhsat birleştirme, izin alanı değişikliği, ihale, küçük alanların ihalesi, devir talepleri, işletme ruhsatı ve süre uzatımı talepleri ile ruhsat sahibi tarafından sunulan projedeki eksikliklerin tamamlanmasında, 6183 sayılı Kanunun 22/A maddesi kapsamında ilgililerden vadesi geçmiş borcun bulunmadığına ilişkin belge aranılması gerekmektedir.

  1. 6183 sayılı Kanunun 22/A maddesi kapsamına girecek amme alacaklarını tür, tutar ve işlemler itibarıyla topluca veya ayrı ayrı tespit etmeye, zorunluluk getirilen işlemlerde hangi hallerde bu zorunluluğun aranılmayacağını belirlemeye Maliye Bakanı yetkili kılınmıştır.

Bu yetkiye istinaden “vadesi geçmiş borç” olarak madde kapsamına giren amme alacakları;

  1. i) Tür olarak; yıllık gelir, yıllık kurumlar, katma değer, özel tüketim, özel iletişim, motorlu taşıtlar, şans oyunları, damga, banka ve sigorta muameleleri vergileri, gelir ve kurumlar vergisine ilişkin tevkifatlar ve geçici vergiler ile harçlar ve bu alacaklara ilişkin vergi ziyaı cezaları, gecikme zam ve faizleri,
  2. ii) Tutar olarak; kapsama giren amme alacaklarının toplam 2.000,- lirayı aşan tutarı,

şeklinde belirlenmiştir.

Tahsil dairelerince vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belge tanzimi sırasında, borçlunun belirlenmiş alacak türlerinden vadesi geçtiği halde ödenmemiş bir borcu bulunup bulunmadığı araştırılacak ve vadesi geçtiği halde ödenmemiş borçlar, tutarları ile birlikte talep edilen belgede gösterilecektir.

Vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belge arama zorunluluğu getirilen kurum ve kuruluşlarca yapılacak ödeme/işlemler sırasında, tahsil dairelerinin verdiği bilgiye istinaden kapsama giren alacak türlerinin toplam tutarının 2.000,- lirayı aşmaması halinde, borcun bulunmadığı kabul edilerek gerekli ödeme/işlemler yapılacaktır.

Vadesi geçtiği halde ödenmemiş borç bulunmakla birlikte, yargı mercilerince amme alacağının takibinin durdurulmasına karar verilmesi veya takibin kanunen durdurulması gereken diğer hallerde kapsama giren tür ve tutarda borç bulunmasına rağmen vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belge “ödeme/işlem yapılmasına muvafakat edildiğini” belirten bir ifadeyle tanzim edilerek verilecektir.

Tecil edilmiş amme alacakları, tecil şartlarına uygun olarak ödendiği müddetçe vadesi geçmiş borç olarak dikkate alınmayacaktır. Ancak, bu Tebliğin Birinci Kısım, Dördüncü Bölüm, “I.Tecil” başlıklı bölümünün (9) numaralı alt bölümünün (e) paragrafında yapılan açıklamalar da dikkate alınarak belge verilecektir.

Vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belge talep eden borçlulara, başvuracakları tahsil dairesi tarafından, kapsama giren alacak türleri açısından bağlı olunan veya daha önce mükellefiyet kaydı bulunan tahsil dairelerinden temin edilen bilgiler de dikkate alınarak belge verilecektir.

Bu Tebliğ ile tür olarak belirlenen amme alacaklarından mükellefiyet kaydı bulunmayanlar, herhangi bir tahsil dairesinden söz konusu alacaklardan mükellefiyet kayıtlarının olmadığına ilişkin belgeyi almaları halinde vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belge aranılmaksızın gerekli ödeme/işlem yapılacaktır.

Bu belgeler, tanzim edildikleri tarihten itibaren 15 gün geçerlidir.

Gelir İdaresi Başkanlığınca söz konusu belgelerin elektronik ortamda verilmesi ve ilgili kamu kurum ve kuruluşlarınca bu belgelerin teyidinin elektronik ortamda yapılabilmesi halinde aynı esaslar geçerli olacaktır.

Madde kapsamına giren ödemeyi/işlemi gerçekleştirecek olan kamu kurum ve kuruluşlarınca, vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belgenin Gelir İdaresi Başkanlığından elektronik ortamda temin edilmesi durumunda, ödemeye/işleme taraf olandan ayrıca belge talep edilmeyecektir.

  1. 6183 sayılı Kanunun 22/A maddesi uyarınca vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belge aranılması zorunluluğu getirilen ödeme/işlemler ile ilgili olarak ayrıca aşağıdaki açıklamaların dikkate alınması gerekmektedir.

5.1. Tebliğin bu bölümünün “2/a-i” alt bölümünde belirtilen ödemeler sırasında;

  1. a) 5018 sayılı Kanuna ekli I, II, III ve IV sayılı cetvellerde belirtilen idareler,
  2. b) Belediyeler, il özel idareleri ile bunlara bağlı veya bunların kurdukları veya üye oldukları birlik ve idareler,
  3. c) (a) ve (b)’de yer verilen kamu idarelerine bağlı döner sermaye işletmeleri,

tarafından vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belgenin aranılması gerekmektedir.

5.2. 4734 sayılı Kanun kapsamına giren kurumların, mal veya hizmet alımları ile yapım işleri nedeniyle hak sahiplerine yapacakları ödemeler sırasında vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belgenin aranılması gerekmektedir.

4734 sayılı Kanun kapsamında olan idareler Kanunun 2 nci maddesinde aşağıdaki şekilde belirlenmiştir.

-  Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler, il özel idareleri ve belediyeler ile bunlara bağlı; döner sermayeli kuruluşlar, birlikler (meslekî kuruluş şeklinde faaliyet gösterenler ile bunların üst kuruluşları hariç) ve tüzel kişiler.

-  Kamu iktisadi kuruluşları ile iktisadi devlet teşekküllerinden oluşan kamu iktisadi teşebbüsleri.

-  Sosyal güvenlik kuruluşları, fonlar, özel kanunlarla kurulmuş ve kendilerine kamu görevi verilmiş tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar (meslekî kuruluşlar ve vakıf yükseköğretim kurumları hariç) ile bağımsız bütçeli kuruluşlar.

-  Yukarıda belirtilenlerin doğrudan veya dolaylı olarak birlikte ya da ayrı ayrı sermayesinin yarısından fazlasına sahip bulundukları her çeşit kuruluş, müessese, birlik, işletme ve şirketler.

-  Yapım ihalelerine münhasır olmak üzere, 15/11/2000 tarihli ve 4603 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketi ve Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun kapsamındaki bankalar ile bu bankaların doğrudan veya dolaylı olarak birlikte ya da ayrı ayrı sermayesinin yarısından fazlasına sahip bulundukları şirketler.

Belirtilen bu kurumlar, gerek 4734 sayılı Kanun kapsamında (istisnalar dahil) gerekse bu Kanun dışında yapacakları her türlü mal veya hizmet alımları ile yapım işleri için yapacakları ödemeler sırasında vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belgeyi arayacaklardır. Ancak, 4603 sayılı Kanun kapsamındaki bankalar ile bu bankaların doğrudan veya dolaylı olarak birlikte ya da ayrı ayrı sermayesinin yarısından fazlasına sahip bulundukları şirketler münhasıran yapım ihaleleri nedeniyle 22/A maddesi kapsamında belge arayacaklardır.

5.3. 5018 sayılı Kanuna tabi olmayan ve 4734 sayılı Kanun kapsamına girmeyen, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ile Kalkınma Ajansları gibi kamu tüzel kişiliğini haiz kurum ve kuruluşların (meslekî kuruluşlar ve vakıf yükseköğretim kurumları hariç) mal veya hizmet alımları ile yapım işleri nedeniyle hak sahiplerine yapacakları ödemeler sırasında vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belgeyi aramaları gerekmektedir.

5.4. 6183 sayılı Kanunun 22/A maddesi uyarınca, kaynağına bakılmaksızın kanun, kararname ve diğer mevzuatla düzenlenmiş olan ve sadece nakdi olarak ödenen Devlet yardımları, teşvikler ve destekleri ödeyecek olan kurum ve kuruluşlarca bu ödemeler yapılmadan önce ilgililerden vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belge aranılacaktır.

Madde kapsamında zorunluluk getirilen bu tür ödemeleri bankalar aracılığı ile yapan kurumlar, bu tutarları ilgilisine ödenmek üzere bankaya göndermeden önce vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belgeyi arayacaklardır.

5.5. Tebliğin bu bölümünün “5.1.”, “5.2.”, “5.3.” ve “5.4.” alt bölümlerinde belirtilen kurum ve kuruluşların, hak sahiplerine ödeme yapmadan önce vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belgeyi aramaları gerekmektedir.

6183 sayılı Kanunun 22/A maddesinin Maliye Bakanına verdiği “yapılacak ödemelerden istihkak sahiplerinin amme borçlarının kesilerek ilgili tahsil dairesine aktarılması zorunluluğu getirme” yetkisine istinaden, Tebliğin bu bölümünün “4/i” alt bölümünde belirlenen alacak türlerinden yine aynı bölümün “4/ii” alt bölümünde belirlenen tutarın üzerinde vadesi geçmiş borcun bulunması halinde, borçlunun talebinin bulunup bulunmadığına bakılmaksızın ödenecek tutardan, vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belgede belirtilen borç tutarını aşmamak üzere kesinti yapılarak ilgili tahsil dairesi hesabına aktarılması zorunluluğu getirilmiştir.

Maliye Bakanlığına bağlı birden fazla tahsil dairesine borcun bulunması durumunda, kesinti tutarı vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belgeyi düzenleyen tahsil dairesinin hesabına aktarılacaktır.

Kesinti tutarının aktarıldığı tahsil dairesi, bu tutarın hak sahibinin borçlarına mahsup edilmesini sağlayacaktır. Kesinti tutarının tahsil dairelerine olan borç toplamından az olması halinde, kesinti tutarı tahsil daireleri arasında garameten taksim edilecektir.

Diğer taraftan, vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belgenin aranılmasını gerektiren ödemelere ilişkin olarak işçi ücreti alacakları hariç olmak üzere, hak sahibi tarafından yapılacak her türlü devir, temlik ve el değiştirme, tahsil dairelerine vadesi geçmiş borcu karşılayacak kısım ayrıldıktan sonra kalan kısım üzerinde hüküm ifade edecektir.

Dolayısıyla, hak sahipleri tarafından söz konusu ödemelere ilişkin olarak devir, temlik ve el değiştirme işlemi yapılmış olsa dahi ödenecek tutardan borç tutarı kadar kesinti yapılarak ilgili tahsil dairesi hesabına aktarılacaktır.

Ayrıca, kurum ve kuruluşlarca hak sahiplerine yapılacak ödemeden diğer kamu idarelerinin alacaklarına karşılık da kesinti yapılması gereken hallerde, kesinti tutarı tahsil daireleri ile diğer kamu idareleri arasında garameten taksim edilerek tahsil dairelerine ve ilgili idareye aktarılacaktır.

Öte yandan, kurum ve kuruluşlarca hak sahiplerine ödenecek tutar üzerine 2004 sayılı Kanun veya 6183 sayılı Kanuna göre haciz tatbik edilmiş olması halinde, hacze konu tutar düşüldükten sonra kalan tutar, kesintiye esas tutar olarak dikkate alınacaktır. Ancak, yapılacak ödemelerden kesinti yoluyla tahsil dairelerine aktarım yapılacak olması, amme alacağının takibine engel teşkil etmemektedir.

Kesinti yapan kurum;

-  Genel bütçeli idare ise muhasebe işlem fişinin düzenlendiği tarihte,

-  Genel bütçe dışında bir idare ise kesilen tutarın tahsil dairesi hesaplarına aktarıldığı tarihte,

ödeme yapılmış sayılacağından, bu tarihler dikkate alınarak amme alacağına 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesine göre gecikme zammı hesaplanacaktır.

Vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belgenin; 5018 sayılı Kanun kapsamına giren kurumların muhasebe birimlerince, diğer kurumların ödemeyi yapacak birimlerince aranılması gerekmektedir.

Amme alacağına ilişkin kesintiye yönelik yapılan düzenlemeler, münhasıran 6183 sayılı Kanunun 22/A maddesine göre aranılacak vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belge için geçerli olduğundan, muhtelif mevzuat kapsamında tahsil dairelerince düzenlenecek vadesi geçmiş borcu gösterir belgelerde belirtilen amme borçları için uygulanmayacaktır.

5.6. Tebliğin bu bölümünün “2/a-v” alt bölümünde belirtilen işlemler sırasında ilgili kurumlar vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belgeyi arayacaktır. Tebliğin bu bölümünün “4/ii” alt bölümünde belirlenen tutarın üzerinde vadesi geçmiş borcun bulunması halinde, ilgililerce talep edilen silah taşıma ve bulundurma vesikaları ile yivsiz tüfek ruhsatnameleri verilmeyecektir.

5.7. Vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belgenin aranılmasını gerektiren durumlarda, hak sahiplerinin/ilgililerin tahsil dairesine olan borçlarını ödemesi veya sair sebeplerle kendisine yapılması gereken ödemenin/işlemin yapılmasını engelleyen durumun kalkması üzerine, yeni alınacak belgeye göre ilgili kurum ve kuruluşlar gerekli ödemeyi/işlemi yapabileceklerdir.

  1. Bu Tebliğ ile zorunluluk getirilen vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belgeyi aramadan ödeme yapanlara ve işlem tesis eden kurum ve kuruluşlara, borçlunun bağlı olduğu takibe salahiyetli tahsil dairesince idari para cezası tatbik edilecektir.

6.1. 6183 sayılı Kanunun 22/A maddesi kapsamında, 7061 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesi dönemler dahil, uygulanacak idari para cezası tutarları yıllar itibarıyla aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

Yıllar

İdari Para Cezası Tutarı (Lira)

2008

2.000,-

2009

2.240,-

2010

2.289,-

2011

2.465,-

2012

2.717,-

2013

2.928,-

2014

3.043,-

2015

3.350,-

2016

3.536,-

2017

3.671,-

2018

4.000,-

6.2. Bu Tebliğ ile zorunluluk getirilen vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belgeyi aramadan ödeme yapanlara ve işlem tesis edenlere verilecek idari para cezaları hakkında 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümleri uygulanacaktır.

5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesi gereğince, bu idari para cezası her yıl 213 sayılı Kanunun mükerrer 298 inci maddesine göre belirlenen yeniden değerleme oranına göre arttırılacaktır.

Buna göre, vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belgeyi aramadan ödeme yapanlara ve işlem tesis eden kurum ve kuruluşlara, her bir ödeme/işlem için ayrı ayrı olmak üzere belgenin aranılması gereken yılda uygulanacak olan idari para cezası tutarı esas alınarak idari para cezası tatbik edilecektir.

6183 sayılı Kanunun 22/A maddesine göre verilen idari para cezasının, ilgilisine tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerekmektedir.

İdari para cezasına karşı tebliğ tarihini takip eden otuz gün içinde idare mahkemesinde dava açılması mümkündür.”

MADDE 3 – Aynı Tebliğin Birinci Kısım, İkinci Bölümünün “V. Amme Alacağı Ödenmeden Yapılmayacak İşlemler ile İşlem Yapanların Sorumlulukları” başlıklı bölümünden sonra gelmek üzere “VI. Tahsil Edilen Amme Alacaklarından Yapılacak Reddiyat Sebebiyle Mahsuplar” başlıklı aşağıdaki bölüm eklenmiş ve sonraki bölüm başlıklarının numaraları buna göre teselsül ettirilmiştir.

“VI. Tahsil Edilen Amme Alacaklarından Yapılacak Reddiyat Sebebiyle Mahsuplar

6183 sayılı Kanunun 23 üncü maddesinin birinci fıkrasında “Tahsil edilip de kanuni sebeplerle reddi icabeden amme alacakları, istihkak sahiplerinin reddiyatı yapacak olan amme idaresine olan muaccel borçlarına mahsup edilmek suretiyle reddolunur.” hükmü yer almaktadır.

Bu hükme göre, tahsil edildikten sonra kanuni sebeplerle iadesi gereken amme alacağının, hak sahibinin amme idaresine muacceliyet kazanmış borcunun bulunması halinde bu borca mahsup edilmek suretiyle red ve iade edilmesi gerekmektedir.

Diğer taraftan, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 7061 sayılı Kanunun 87 nci maddesi ile değişik 88 inci maddesinin onaltıncı fıkrasında “6183 sayılı Kanunun 23 üncü maddesine göre Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince reddiyat yapılması durumunda anılan maddenin birinci fıkrasına göre yapılacak mahsuptan sonra Kurumun prim ve diğer alacaklarından muaccel olanlara mahsup yapılır. Kurumun tahsil ettiği prim ve diğer alacaklardan reddi icap edenler, istihkak sahiplerinin Kuruma olan muaccel borçlarına mahsubundan sonra Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine olan muaccel borçlara mahsup edilmek üzere reddolunur. Bu suretle yapılan ödemelerde, reddedilen tutarın Kuruma ve/veya alacaklı tahsil dairesinin hesabına geçtiği tarihte ödeme yapılmış sayılır. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı ile Kurum tarafından müştereken belirlenir.” hükmü yer almaktadır.

Bu hükme göre, tahsil edildikten sonra kanuni sebeplerle nakden reddi icabeden alacaklara ilişkin reddiyatın Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince yapılacağı hallerde;

- öncelikle borçlunun Maliye Bakanlığına bağlı tüm tahsil dairelerine olan muaccel borçlarına mahsup yapılması,

- mahsup sonrası kalan bir tutarın bulunması halinde bu tutarın, borçlunun alacaklı amme idaresi olan Devletin gümrük mevzuatından doğan amme alacaklarını takiple görevli Gümrük ve Ticaret Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine bulunan muaccel borçlarına mahsup edilmesi,

- bu mahsup sonrasında da iadesi gereken bir tutarın bulunması halinde borçlunun Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) olan ve 6183 sayılı Kanuna göre takip edilen muaccel prim ve diğer borçlarına ödenmek üzere SGK’ya aktarılması,

gerekmektedir.

Ayrıca, reddiyata konu alacağa ilişkin devir, temlik, el değiştirme ve haciz işlemleri 6183 sayılı Kanunun 23 üncü ve 5510 sayılı Kanunun 88 inci maddelerinin yukarıdaki hükümleri uygulandıktan sonra ve nakden iadeye konu bir tutarın bulunması halinde hüküm ifade edecektir.

Öte yandan, SGK tarafından iade edilecek bir alacağın bulunması durumunda, SGK muaccel alacaklarına mahsup yaptıktan sonra kalan bir tutar olması halinde bu tutarı, borçlunun Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine olan muaccel borçlarına mahsup edilmek üzere ilgili tahsil dairesine aktaracaktır. Alacaklı tahsil dairesinin birden fazla olması durumunda SGK tarafından aktarılacak tutar alacaklı tahsil dairelerinden herhangi birisinin banka hesabına gönderilecektir. Banka hesabına para aktarılan tahsil dairesince, aktarılan tutar alacaklı tahsil daireleri arasında garameten taksim edilecektir. Bu suretle yapılan ödemelerde, ödeme tarihi, paranın tahsil dairesinin hesabına geçtiği tarih olacaktır.”

MADDE 4 – Aynı Tebliğin Birinci Kısım, Üçüncü Bölüm, “I. Ödeme Zamanı” başlıklı bölümünün (6) numaralı alt bölümüne dördüncü paragraftan sonra gelmek üzere aşağıdaki paragraf eklenmiş ve bu alt bölümün mevcut altıncı ile yedinci paragrafları yürürlükten kaldırılmıştır.

“Ayrıca, süresinde tahakkuk ettirilmeyen Devlet hakkı ve bu alacak üzerinden hesaplanan faizin bir ay içinde ödenmesi için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından borçluya bir tebligat yapılacaktır. Verilen süre içinde ödenmeyen Devlet hakkı ve faiz alacakları anılan Bakanlığın bildirimi üzerine ilgili tahsil dairesince, Devlet hakkı alacağının aslına vade tarihinden tahsil edildiği tarihe kadar geçen süre için 6183 sayılı Kanuna göre gecikme zammı hesaplanarak takip ve tahsil edilecektir.”

MADDE 5 – Aynı Tebliğin Birinci Kısım, Üçüncü Bölüm, “IV. Hususi (Özel) Ödeme Şekilleri” başlıklı bölümünde yer alan (5) numaralı alt bölümünün ikinci paragrafının ilk cümlesi yürürlükten kaldırılmıştır.

MADDE 6 – Aynı Tebliğin Birinci Kısım, Dördüncü Bölüm, “I. Tecil” başlıklı bölümünün;

  1. a) (9) numaralı alt bölümünün (i) bölümü “i) Tecil yetkisini kullanan tarafından uygun görülen ödeme planında, taksitlerin ödeme sürelerinin aylık olarak belirlenmiş olması durumunda, taksitlerin ayın son gününe kadar ödenmesi gerekmektedir. Ancak, ayın son gününün resmi tatile rastlaması halinde, tatili izleyen ilk iş günü mesai saati bitimine kadar ödenebilmesi mümkündür.” şeklinde,
  2. b) (17) numaralı alt bölümü “17. 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesinin altıncı fıkrası, 18/5/2017 tarihli ve 7020 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 6 ncı maddesiyle yapılan değişiklikle aşağıdaki şekli almıştır.

“Tecil salahiyetini kullanacak ve bu salahiyeti devredecek olan makamlar; tecil edilecek amme alacaklarını tür ve tutar olarak belirlemeye, amme borçlusunun faaliyetine devam edip etmediğini esas alarak tecil edilecek alacakları tespit etmeye, tecilde taksit zamanlarını ve diğer şartları tayin etmeye ayrıca 213 sayılı Kanuna göre Maliye Bakanlığınca ilan edilen mücbir sebep hali kapsamındaki amme borçlularının, mücbir sebep halinin sona erdiği tarihe kadar ödemeleri gereken amme borçları ile mücbir sebep nedeniyle ödeme süreleri ertelenen amme borçlarını faiz alınmaksızın veya yürürlükteki faiz oranından daha düşük faiz oranıyla tecil etmeye yetkilidir.”

Tecil salahiyetini kullanacak ve bu salahiyeti devredecek olan makamlar tarafından, Maliye Bakanlığınca mücbir sebep halinin varlığı ilan edilen hallerde madde ile tanınan yetki çerçevesinde amme alacakları faiz alınmaksızın veya yürürlükteki faiz oranından daha düşük faiz oranıyla tecil edilebilecektir.” şeklinde,

değiştirilmiştir.

MADDE 7 – Aynı Tebliğin İkinci Kısım, İkinci Bölüm, “I. Menkul Malların Haczi” başlıklı bölümünün (1) numaralı alt bölümünün sonuna aşağıdaki paragraf eklenmiştir.

“Diğer taraftan, 6183 sayılı Kanunun 77 nci maddesinin ikinci fıkrasının verdiği yetkiye istinaden diğer menkul mallara ilişkin düzenlenecek haciz bildirilerinin elektronik ortamda tebliğ edilmesine ilişkin olarak Gelir İdaresi Başkanlığı ilgili kurumlarla protokol yapmaya yetkilidir.”

MADDE 8 – Aynı Tebliğin;

  1. a) Birinci Kısım, Üçüncü Bölüm, “V. Ödemenin Mahsup Edileceği Alacaklar” başlıklı bölümün (6) numaralı alt bölümünde,
  2. b) İkinci Kısım, Birinci Bölüm;
  3. i) “II- Ödeme Emri ve Mal Bildirimi” başlıklı bölümün (1), (5) ve (12) numaralı alt bölümlerinde,
  4. ii) “III- Ödeme Emrine Dava Açılması” başlıklı bölümün (1) numaralı bölümünün birinci ve yedinci paragraflarında, (3) numaralı alt bölümünün birinci paragrafında, (6) numaralı alt bölümünün birinci, dördüncü ve altıncı paragraflarında,

iii) “IV. Teminatlı Alacaklarda Takip” başlıklı bölümünün (1) numaralı alt bölümünde,

  1. iv) “V. Kefil ve Yabancı Şahıs veya Kurumlar Mümessillerini Takip” başlıklı bölümün (1) numaralı alt bölümünde,
  2. v) “VI- Haciz” başlıklı bölümünün (1) numaralı alt bölümünde,

yer alan “7” ibareleri “15” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 9 – Aynı Tebliğe ekteki EK-11 eklenmiştir.

MADDE 10 – Bu Tebliğin;

  1. a) 1 inci maddesinin (a) bölümü ile 2 ve 8 inci maddeleri 1/1/2018 tarihinde,
  2. b) Diğer maddeleri yayımı tarihinde,

yürürlüğe girer.

MADDE 11 – Bu Tebliğ hükümlerini Maliye Bakanı yürütür.

Eki için tıklayınız

Yapı ruhsatı ile ilgili süreçte, yapı ruhsatının onaylanması aşamasında “Mekansal Adres Kayıt Sistemine” onay işleminin son işlem olması sebebiyle bu işlem sonrasında kuruma tebliğ veya teslim tarihlerinin “verildiği tarih” olarak esas alınarak, bu tarihten itibaren bir ay içinde ruhsatları Sosyal Güvenlik Kurumuna göndermeyen idareler aleyhine idari para cezası uygulanacaktır.

SGK’nın 08/12/2017 tarihli Duyurusuna göre;

5510 sayılı Kanununun 11.maddesinin 6.fıkrasında, “Valilikler, belediyeler ve ruhsat vermeye yetkili diğer kamu ve özel hukuk tüzel kişilerinin, yapı ruhsatı ve diğer tüm ruhsat veya ruhsat niteliği taşıyan işlemlerine ilişkin bilgi ve belgeleri ile varsa bunların verilmesine esas olan istihdama ilişkin bilgileri verildiği tarihten itibaren bir ay içinde Kuruma bildirmekle yükümlü oldukları,

Bu tarihten itibaren bir aylık süre içerisinde ilgili idarelerce Kuruma bildirilmemesi halinde her bir bildirim yükümlülüğü için aylık asgari ücret tutarında idari para cezası uygulanacağı”hükme bağlanmıştır.

Ruhsat vermeye yetkili makamlarca ruhsat ve ekleri incelenerek eksik ve yanlış bulunmuyorsa müracaat tarihinden itibaren en geç otuz gün içinde,

Eksik ve yanlış olması halinde müracaat tarihinden itibaren on beş gün içinde müracaatçıya ilgili bütün eksik ve yanlışları yazı ile bildirilmekte, eksik ve yanlış giderildikten sonra yapılacak müracaattan itibaren en geç on beş gün içindeyapı ruhsatı verilmektedir.

Yapı ruhsatının verilme aşamasında yapı ruhsatı ile ilgili süreçte Ulusal Adres Veri Tabanında yapı ruhsatı verilecek yapının adresinin işlenmiş olması zorunluluğu bulunmaktadır. Yapı ruhsat formu, ilgili makamlarca onaylandıktan sonra ulusal adres veri tabanına kaydedilmiş olan “Ruhsat Takip No” kullanılarak ilgili Yapı ruhsatı çağrılıp onay butonuna basılarak onaylandıktan sonra sistemin oluşturduğu onay kodu yapı ruhsat formunda “118.Onay kodu” bölümüne elle yazılarak Yapı Ruhsatı verme işlemi sonlandırılmaktadır.

Bu işlemin gerçekleştirilmesinden sonra Mekansal Adres Kayıt Sistemi (MAKS) üzerinden de onaylanması ile ilgilisine bir tutanak ile teslim edilmekte veya posta ile gönderilmesinden sonra yapı ruhsatının bir sureti de Sosyal Güvenlik Kurumuna gönderilmektedir.

Bu itibarla, yapı ruhsatının onaylanma aşamasında sistem tarafından yapılması gereken en son işlem “mekansal adres kayıt sistemine” onay işlemi olduğu ve sonrasında ilgilisine teslim edilmesi durumu söz konusu olduğunda; yapı ruhsatının ruhsat sahibine veya vekiline teslim edildiği tarihin veya posta ile gönderilmiş ise tebliğ tarihinin, (bu tarihleri ispatlayıcı belgelerin de beraberinde ibraz edilmesi kaydıyla) “verildiği tarih” olarak esas alınarak, bu tarihten itibaren bir ay içinde ruhsatları Sosyal Güvenlik Kurumuna göndermeyen idareler aleyhine idari para cezası uygulanacaktır. PwC

İlk işe başlama dilekçesinde  gösterildiği adreste  işe başlama yoklaması  yapılıp işe devam eden  mükelleflerin çeşitli nedenlerle  adreslerini  başka mahallere  taşıdıkları görülmektedir.  Yeni adresin  vergi dairesinin bilgisinde olmayışı,  terk edilen  eski adresin  ise, vergi dairesi tarafından  mükellefle ilgili   terk hükmünde sayılmaktadır.  Böylece,  eski adresinden taşınıp, yeni adresine geçen  mükellefle ilgili vergi dairesi  bu mükellefin  adresinde olmadığı  gerekçesi ile  mükellefiyetini sonlandırmakta ve bu  mükellefi askıya almaktadır. 

Görüldüğü üzere,  vergi dairesinin  tek  bir yoklama fişine dayalı olarak  mükellefiyeti askıya alması  hatta kaydını  bloke etmesi ve sonuçta bu mükelleften iş yapan, mal  alan birçok  müşterileri  sıkıntıya sokabilmektedir.  Problem bir aşama daha ileri götürülerek  adresini değiştiren mükellefin  vergi kaydı  kapatılmakta, koda alınmakta ve bu  mükelleften mal  alan bütün müşteriler "özel esaslara" tabi tutulmaktadır.(1)

Oysaki, vergi dairelerinin   mükellefin  vergi kayıtlarını adreslerinde bulunmadıkları  gerekçesi ile  en az (2) yoklama fişine istinaden  değişik tarihlerde  adresinde olmadığını  tespit etmesi zorunludur.   Adresinde bulunmadığı gerekçesi ile vergi kaydı  kapatılan bir kişiden  mal  alan mükellefler mağdur olabilmektedirler.   Oysaki, adresinde bulunmadığı iddia edilen  mükelleflerden  mal alan  alıcı konumundaki kimseler bu mal  alışlarını  kendi muhasebe sistemlerinde (Ba) Formunda göstermektedirler.   Adresinde bulunmadığı iddia edilen  mükellef ise,  bu mal  satışını (Bs) Formunda göstermektedir.  

Diğer taraftan, iş adresinde bulunmayan mükellefin  ikinci bir vergi yoklaması  vergi dairesi tarafından MERNİS adresindeki  ikametgah adresinde vergi yoklaması yapılabilir.   Gelir İdaresinin  VEDOP sistemi ile  SGK'nın   mükellefiyet sorgulama bilgisayar  menüleri paralel  çalışmaktadır.   Bu  durumda vergi dairesi  adresinde bulunmayan mükelleflerle ilgili  vergi kaydını  sonlandırmadan   ilgili  ve bağlantılı diğer resmi kurumlarla da bu terk/faal  durumunu rahatlıkla internet üzerinden sorgulayabilir.(2)  

Öte yandan, vergi daireleri 213 sayılı kanunun 160. maddesinde yer alan duyuru ve ilan sistemini yerine getirmeyerek  bu gayrifaal şirketlerden bir şekilde mal ve hizmet alan mükelleflerin menfaatlerini dikkate almamaktadır.  Yüksek mahkeme Danıştay tarafından verilen bir çok kararda adresinde bulunmayan şirketlerin  yaptıkları işler veya sattıkları mallarla ilgili olarak alıcı firmalara sahte fatura iddiasıyla işlem yapılamayacağına karar vermektedir.  Salt adreste bulunmamak sahte fatura düzenlemek gibi bir fiili gerektirmeyeceği  mahkeme kararlarında gerekçe olarak gösterilmektedir.(3) 

Sonuç olarak,  vergi dairesi  sağlıklı yoklama  fişleri düzenleyerek  işe başlama, işi bırakma, iş nevi değişiklikleri vs. durumları  çok yönlü  araştırma yetkilerine sahiptir.(4) Adres araştırmaları günümüz koşullarında Gelir İdaresi tarafından  en son  teknolojik  olanaklar ve bilgisayar yardımı ile  rahatlıkla tespit edilebilmektedir. Nazlı Gaye Alpaslan

http://www.hurses.com.tr/Haber-Adresinde_bulunmayan_mukelleflerde_resen_terk__-15942.htm


1- 3065 sayılı KDVK GT Seri No:84

2- Bkz. 213 sayılı VUK md. 157,158,159,160.

3- İzmir.3. Vergi Mahkemesinin, 2.12.2006 / E: 2005 / 515 - K: 2006 / 1114

4- 213 sayılı VUK md. 131, 132

Cuma, 22 Aralık 2017 01:00

Memur Ek İş Yapabilir mi?

Memurların görevleri süresince yapmaları yasak olan bazı faaliyetler var. Bunlara dikkat etmek, sorun yaşamamak ve ceza almamak için önemli.  

Son zamanlarda Mynet Finans okurlarından memurların ek iş yapıp yapamayacağına ve şirket ortağı olup olamayacaklarına ilişkin birçok soru alıyorum. Memurluk, üniversiteden mezun olan birçok genç için hayallerdeki iş kapısı. Mevcut haliyle memurların sahip olduğu iş güvencesi özel sektörde çalışanlara nazaran önemli bir avantaj oluşturuyor. Ancak memurların aldıkları maaşlar ne yazık ki yoksulluk sınırının çok altında kalıyor. Öyle ki öğretmenlerin maaşı mesleğin saygınlığı ile bağdaşmayacak derecede düşük.

Memurun Ek İş İmkanı Var mı?

Memur maaşlarının düşük seviyelerde olması ister istemez akıllara ek iş yapılması mümkün mü sorusunu getiriyor. Ancak bu noktada memurların dikkatli olması gerekli. Çünkü ek iş yapılması durumunda disiplin cezası alabilirler.

657 sayılı Kanun’da memurların yapamayacağı işler tek tek sayılmış. Bunları şöyle sayabiliriz:

1-Memurlar Tacir veya Esnaf sayılmalarını gerektirecek bir faaliyette bulunamaz

2-Memurlar ticaret ve sanayi müesseselerinde görev alamaz, ticari mümessil veya ticari vekil olamaz

3-Memurlar kollektif şirketlerde ortak veya komandit şirkette komandite ortak olamaz.

4-Memurlar, mesleki faaliyette veya serbest meslek icrasında bulunmak üzere ofis, büro, muayenehane ve benzeri yerler açamaz.

5-Memurlar herhangi bir iş yerinde veya vakıf yükseköğretim kurumlarında çalışamaz.

Memur Limited Şirket Ortağı Olabilir

Memurlar kollektif şirketlerde ortak veya komandit şirkette komandite ortak olamıyorlar ama limited şirket ve anonim şirketlere belli şartlarda ortak olmaları mümkün. Memurlar, anonim şirket ortağı olabilirler, ancak bu şirketlerin yönetim ve denetiminde görev almazlar. Öte yandan, şirketin personeli sayılacak bir görev yapamazlar ve şirketin kanuni temsilcisi de olamazlar.

Ayrıca memurlar, limited şirket ortağı da olabilirler. Ancak, ortak olacakları şirketin ana sözleşmesinde şirketi idare ve temsil edecek olanların belirtilmesi ve memurun bu kişiler arasında yer almaması gerekiyor. Öte yandan, memurlar ortağı oldukları limited şirketin yönetim ve denetimde görev alamayacakları gibi, şirketin personeli sayılacak bir görev de yapamazlar ve şirketin kanuni temsilcisi de olamazlar.

Memurlar saydığımız yasak olan faaliyetleri yapmaları halinde 657 sayılı Kanun’a göre kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verilmesi söz konusu. Bu sebeple memurların yaptıkları işlere dikkat etmeleri gerekli. Mehmet Bulut

http://finans.mynet.com/yazarlar/yazar/4578/

Mali İdare örneğin 10.09.2011 tarihli bir özelgede, çalınan emtia ile ilgili olarak, “Sigortadan alınan tazminatların, emtianın değerini aşan kısmının gelir olarak dikkate alınması gerekir.” demekteydi. Ancak bu görüş 27.07.2017 tarihinde iptal edildi.

Mali İdare'nin yeni görüşü
Mali İdare 27.07.2017 tarihli görüşünde, önceki mukteza ile aynı kanun maddelerini zikretmiş ancak, sonuç olarak, “Bununla birlikte, çalınan motosiklet ile ilgili olarak sigortadan alınan tazminatların gelir olarak dikkate alınması gerektiği tabiidir.” ifadesine yer vererek önceki görüşünü iptal etmiştir.

Müdebbir olmak sorunu çözmedi
Siz müdebbir bir tüccar olarak çalınma riskini sigortalamışsınız, dolayısıyla kaybınız sigorta şirketi tarafından karşılanmış, yerine konmuş. Dolayısıyla kaybınızın karşılanan kısmı kadar öz varlığınızda bir değişiklik olmadığı aşikar. Öz varlık, olsa olsa, çalınan malın değerinden daha yüksek bir tazminat almışsam, aşan tutar kadar artmış olur ve vergileme ancak o kısma yapılabilir. Bu seneye kadar da öyle yapılıyordu.

Her iki muktezada da değinildiği gibi, gelir vergisi sistemimiz öz varlık mukayesesine dayanır. Çok açıktır ki, öz varlık sadece şayet sigortadan, çalınan malın kıymetinden daha fazla tazminat alınırsa artar. Öz varlık aynı kaldığı müddetçe de vergileme yapılmıyor olması gerekir. Bu zamana kadar Gelir İdaresinin görüşü de bu temel prensibe (kanuni düzenlemeye) dayanıyordu.

Olsa olsa bu verginin adı aptallık vergisi olur. “Bir malına sahip çıkmıyorsun, öyleyse senden vergi alırım” deniliyor. Zeki Gündüz Dünya Gazetesi

Anonim, limited ve kooperatifler gibi tüzel kişilikler ve diğer sermaye şirketlerinin tasfiyesiz vergi dairesi cephesindeki resen terk işlemleri 2012 yılı sonuna kadar önemli problem olarak karşımıza çıkmıştı. 2013 yılında yapılan düzenlemelerle yukarıdaki şirketlerin tasfiye ve iflas halinde olanlarda dahil olmak kaydıyla önemli ölçüde kolaylaştırılmış bulunmaktadır.[1]

Özellikle anonim ve limited şirketler yönünden geçmiş dönemlerdeki uygulamalar resen terk konusunda yeterli olmamıştır. 2004/13 sayılı uygulama iç genelgesi ile resen terk konusunda vergi daireleri geçmiş dönemde yeterli olmadığı gibi birçok gayrifaal şirketin vergi kaydı kapatılmamıştır. Bu nedenle de, gereksiz yere çalışmayan bir çok gayrifaal şirketlere özel usulsüzlük cezalı tarhiyatlar yapılmıştır.  

Geldiğimiz aşamada Gelir İdaresinden yapılan açıklamaya göre 2004/13 sayılı uygulama iç genelgesi daha verimli bir şekilde uygulanabilmesi için 30.06.2013 tarihine kadar gayrifaal birçok şirket resen kapatılacaktır.[2]

Buna göre;

1) Tasfiye süreci devam etsin veya etmesin gayrifaal olduğu tespit edilen şirketler ile; tasfiye ilanlarının herhangi birinin yapılması koşulu ile bu şirketler resen terk işlemine tabi olacaklardır.

2) Yine, yukarıdaki şekilde durumları devam eden şirketlerin iflas aşamasında olmaları da yine vergi dairesi cephesinde resen terk işlemine tabi tutulacaktır.

3) Gayrifaal şirketlerin ortaklarına erişilsin veya erişilmesin bu gibi şirketlerin de resen terk işlemleri hızlandırılarak ………. tarihine kadar bu gibi şirketlerin kayıtları otomatik olarak sonlandırılacaktır. 

4) Asıl mükellef ile varsa yasal temsilci, ortakların gerek işyeri gerekse ikametgahlarının herhangi bir şekilde vergi dairesi bilgisine giren (dilekçe, mahkeme kararı, sair şekillerde) adres ya da adreslerin tümünde araştırmalar yapılması ve bu araştırmalar neticesinde mükellefin en son verilen beyanname döneminden haricen bir terk tarihinin tespit edilmesi durumunda, derhal bu tarihe göre resen terk işleminin yapılması (direkt olarak işyerinde başka bir mükellefin işe başladığının tespit edilmesi gibi durumlarda) gerekecektir. 

Sonuç olarak, faaliyeti uzun süredir sonlanmış, gayrifaal olmuş veya tasfiye kararı alınmış veya iflasına karar verilmiş bir çok şirket veya kooperatif resen terk işlemine tabi tutularak vergi dairesi dosyaları kapatılacaktır.

Öte yandan, mahkeme kararı ile veya vergi inceleme raporu veya vergi dairesi tarafından resmi makamlarla yapılan yazışmalar sonucunda sahte veya çalıntı veya tahrif edilmiş nüfus cüzdanı ile bilgileri dışında adlarına mükellefiyet tesis ettirildiği tespit edilenlerin vergi kayıtlarının ilk tescil tarihi itibariyle kapatılması gerekecektir. Nazlı Gaye Alpaslan

http://www.hurses.com.tr/Haber-Tasfiye_ve_iflas_asamasinda_olan_sirketlerde_vergi_dairesince_resen_terk-15917.htm


[1] Maliye Bakanlığı tarafından vergi dairelerine yollan 5.4.2013 tarihli telefaks yazıları. 

[2] Vergi dairelerinin evvelce 2004/13 sayılı iç genelgeye göre yaptıkları resen terk ve kapama işlemleri ticaret sicil memurluğu cephesinde kapatılmadığı için bu defa Gümrük ve Ticaret Bakanlığının 30.12.2012 tarih ve 28513 sayılı gazetede yayımlanan tebliği nedeniyle problemler kökünden çözümlenmiş olacaktır.

7061 sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Torba Kanunu'yla Vergi Usul Kanunu'nun (VUK) tebligatla maddelerinde bazı değişiklikler yapılmıştır.

Mükellef veya vergi sorumlularına yahut diğer ilgililere vergilendirme işlemleri ile ilgili olarak yapılacak tebligatlarda;

1. Mükellef tarafından işe başlamada veya adres değişikliğinde bildirilen işyeri adresleri,
2. Yoklama fişinde veya ilgilinin imzası bulunmak şartıyla yetkili memurlar tarafından bir tutanakla tespit edilen işyeri adresleri,
3. Nüfus Hizmetleri Kanunu'na göre oluşturulan Adres Kayıt Sistemi'nde bulunan yerleşim yeri adresi,
“bilinen adres” olarak kabul edilecektir.

Mükellef tarafından bildirilmiş veya idarece tutanakla tespit edilmiş adreslerden tarih itibarıyla tebligat yapacak makama en son olarak bildirilmiş veya bu makamca tespit edilmiş olanı dikkate alınacaktır.

7061 sayılı Kanun'la, Nüfus Hizmetleri Kanunu'na göre oluşturulan Adres Kayıt Sistemi'nde bulunan yerleşim yeri (ikametgah) adresi bilinen adresler arasına dâhil edilmiştir. Buna göre bilinen yerleşim yeri adresi olarak sadece Nüfus Hizmetleri Kanunu'na göre oluşturulan adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi kabul edilecektir. Mükellef tarafından vergi idaresine yerleşim yeri adresi olarak bir adres bildirilse dahi tebligatlarda bu adres dikkate alınmayacaktır.

Aslında Danıştay, pek çok Kararı ile MERNİS adrese dayalı nüfus kayıt sistemini bilinen adresler arasına almış ve bu adrese de tebliğ yapılmayan hallerde, mükellefin bilinen adreslerin tümünden aranmadığını kabul etmekteydi. Bu değişiklik ile genellikle içtihatları berteraf edici düzenlemeler yapılırken, bu defa içtihat yasaya aktarılmıştır.

Vergilendirme işleminin tebliğ edileceği kişinin geçici veya daimi ayrılma gibi nedenlerle işyeri adresinde bulunamaması veya işini bırakmış olması yahut işini bırakmış kabul edildiği (re’sen terk) hallerde hallerinde tebliğ, gerçek kişilerde kendisinin, tüzel kişilerde bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerinden birinin, tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde ise bunları idare edenler veya varsa temsilcilerinden herhangi birinin adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinde yapılacaktır. Bilinen işyeri adresi olmayanlara tebliğ ise doğrudan adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinde yapılacaktır.

Bu değişiklikle beyannamelerde gösterilen adresler veya vergi dava dilekçelerinde belirtilen adresler, “bilinen adres” olmaktan çıkartılmıştır.

Tebliğ işlemi, tebliğ olunacak evrakı içeren zarfın posta idaresince muhatabına verilmesi ve bu durumun muhatap ile posta memuru tarafından tebliğ alındısına tarih ve imza konulmak suretiyle tespiti suretiyle yapılacaktır. Zarfın, muhatabına verildiği tarih tebliğ tarihi kabul edilecektir.

İlgilinin bilinen işyeri adresinde bulunamaması veya doğrudan MERNİS adresinde tebliğ yapılamaması yahut kişinin bilinen iş yeri adresinin olmaması dolayısıyla MERNİS adresinde tebliğ yapılamaması hallerinde tebliği çıkaran idare münasip bir süre sonra yeniden tebliğe çıkacaktır. İkinci defa çıkarılan tebliğ evrakına, adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresine ikinci defa çıkıldığına ilişkin ibare konulacaktır. İkinci defa çıkarılan tebliğ evrakı da aynı sebeplerle tebliğ edilemezse, tebliğ evrakının gönderildiği idareden alınabileceği şerhini içeren ve bu tebliğ ekinde yer alan tebligat pusulası kapıya yapıştırılacaktır. Bu durum, posta memuru tarafından tebliğ alındısı üzerine şerh düşülerek evrak idareye iade edilecektir. Tebliğ evrakının pusulanın yapıştırıldığı tarihten itibaren on beş gün içerisinde muhatabı tarafından alınması hâlinde alındığı günde, bu süre içerisinde alınmaması hâlinde ise pusulanın kapıya yapıştırıldığı tarihi izleyen on beşinci günde tebliğ yapılmış sayılacaktır.

Tebliğlerin posta idaresinin aracılığı yerine memur vasıtasıyla yaptırılması durumunda da bu aktardığımız esaslar yine uygulama alanı bulacaktır.

Öte yandan muhatapların tebliğe elverişli elektronik adresi bulunması halinde tebligatlar elektronik ortamda da yapılabilecektir.

Yukarıda aktardığımız yeni tebliğ usulü 1.1.2018 tarihinde yürürlüğe girecektir. Bu tarihe kadar, eski usulde tebliğe devam edilecektir.

Yeni getirilen yöntemin pek çok soruna ve hak kaybına yol açacağı açıktır. En azından sadece posta memurunun veya tebliğe çıkan idarenin memurunu imzası ile yetinilmesi, her şeyin bir basit pusulaya indirgenmesi, pek yerinde olmamıştır. Öte yandan muhatapların idareye tebliğ yapılması için bildireceği adresinin kabul edilmeyecek olması, başlı başına bir sorundur. Örneğin yazlığına giden bir kişinin vergi idaresine, üç ay bu adreste bulunacağını bildirmesinin kabul edilmeyip, yine de bulunmadığı adrese tebliğin yapılacağını kabul etmek, anlaşılır nitelikte değildir.

Öteden beri savunduğumuz gibi, bu konuda bence asıl çözüm, vergilendirme işlemlerine özgü tebliğ yönteminden vaz geçilerek, bu konunun tamamiyle Tebligat Kanunu'na bırakılmasıdır. Bumin Doğrusöz

https://www.dunya.com/kose-yazisi/yeni-teblig-usulu/395243

Perşembe, 21 Aralık 2017 09:37

Torba Kanun Tasarısı Yasalaştı

27 Eylül 2017 tarihine Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (TBMM) sunulan ve 18.10.2017 ve 25.10.2017 tarihinde DÜNYA gazetesinde yayımlanan yazılarımızda açıklanan ”Bazı Vergi Kanunları ile Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” yasalaşmış olup, 7061 sayılı Kanun olarak 05/12/2017 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Anılan Yasanın Kurumlar Vergisi Kanunu'nda yapılan önemli değişiklikler aşağıda özet olarak yer almaktadır:

- Tüm kurumlar vergisi mükelleflerine uygulanmak üzere, 2018, 2019 ve 2020 yılı vergilendirme dönemlerine (özel hesap dönemi tayin edilen kurumlar için ilgili yıl içinde başlayan hesap dönemlerine) ait kurum kazançları için kurumlar vergisi oranı %22’ye çıkartılmıştır. Ayrıca, anılan maddede Bakanlar Kurulu'na bu %22 oranını %20 oranına kadar indirmeye yetki verilmiştir.

- Taşınmazların (gayrimenkuller) satışından sağlanan kazanca uygulanan %75’lik istisna oranı %50’ye düşürülmüştür. Bu hüküm kanunun yayım tarihi olan 5 Aralık 2017 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla, söz konusu değişikliğin yürürlüğe girdiği 5 Aralık 2017 tarihinden itibaren (bu tarih dahil) yapılan taşınmaz satışlarından elde edilen kazancın %50’lik kısmına istisna uygulanacak; bu tarihten önce yapılan taşınmaz satışlarından elde edilen kazancın ise %75’lik kısmı istisna uygulamasına konu edilebilecektir. (İştirak hisseleri ile maddedeki diğer varlıkların satış kazancındaki istisna oranında (% 75) ise herhangi bir değişiklik söz konusu değildir.)

- Anılan kanun ile; sadece bankalara olan borçlar için uygulanmakta olan KVK’nın 5. maddesinin 1 numaralı fıkrasının (f) bendinde yer alan “borçlu durumda olan kurumlar ile bunların kefillerinin ve ipotek verenlerin sahip oldukları taşınmazlar, iştirak hisseleri, kurucu senetleri ve intifa senetleri ile rüçhan haklarının, bu borçlara karşılık bankalara verilmesi halinde bankalara devrinden sağlanan hasılatın bu borçların tasfiyesinde kullanılan kısmına isabet eden kazançların tamamı ile bankaların bu şekilde elde ettikleri söz konusu kıymetlerin satışından doğan kazançların %75'lik kısmının vergiden istisna edilmesi”ne ilişkin hükmünün kapsamı, finansal kiralama ve finansman şirketlerine olan borçları da kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Bu genişletme hükmü 1 Ocak 2018 tarihinde yürürlüğe girecektir.

Ayrıca gayrimenkul satış kazancına ilişkin istisna oranında olduğu gibi bu bent kapsamında söz konusu kurumlar (Banka, finansal kiralama ve finansman şirketleri) tarafından gerçekleştirilen taşınmaz satışlarında uygulanan %75’lik istisna oranı %50’ye düşürülmüştür.

Bankaların bu kapsamda yapılacak taşınmaz satışları için %50 oranı yasanın yayımlandığı 5 Aralık 2017 tarihinde, diğer finansal kurumların yapacağı taşınmaz satışları (6361 sayılı Kanun kapsamında yapılan finansal kiralama işlemlerinde kiracının temerrüdü sebebiyle kanuni takipteki finansal kiralama alacakları karşılığında tarafların karşılıklı mutabakatıyla kiralayanın her türlü tasarruf hakkını devraldığı finansal kiralama konusu taşınmazlar dâhil) için ise 1 Ocak 2018 tarihinde yürürlüğe girecektir.

(Not: Borçlu durumda olan kurumlar ile bunların kefillerinin ve ipotek verenlerin sahip oldukları taşınmazların veya iştirak hisseleri, kurucu senetleri ve intifa senetleri ile rüçhan haklarının bu borçlar karşılığında banka, finansal kiralama ve finansman şirketlerine devrinden doğan kazançlarının ise tamamı vergiden istisna olacaktır.)

- Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 32/A maddesi hükmü uyarınca, Ekonomi Bakanlığı tarafından teşvik belgesine bağlanan yatırımlardan elde edilen kazançlar, yatırımın kısmen veya tamamen işletilmesine başlanılan hesap döneminden itibaren yatırıma katkı tutarına ulaşıncaya kadar indirimli oranlar üzerinden kurumlar vergisine tabi tutulmaktadır. Keza, yatırım döneminde kurumun diğer faaliyetlerinden elde edilen kazançlarına da yatırıma katkı tutarına mahsuben, toplam yatırıma katkı tutarının %50'sini ve gerçekleştirilen yatırım harcaması tutarını geçmemek üzere; indirimli kurumlar vergisi oranı uygulanabilmektedir. Bakanlar Kurulu bu %50 oranını, belli bölgeler itibarıyla %55'i, yatırım tutarı 50 milyon Türk Lirası'nı aşan büyük ölçekli yatırımlarda ise %65'i geçmemek üzere belirlemeye ve kurumlar vergisi oranını %90'a kadar indirimli uygulatmaya yetkiliydi. Bu oranlar, KVK’ya eklenen geçici 9. maddeyle mükelleflerin 2017 takvim yılında gerçekleştirdikleri imalat sanayiine yönelik yatırım teşvik belgesi kapsamındaki yatırım harcamaları için, sırasıyla "%70", "%80" ve "%100" şeklinde ve yatırım döneminde kurumun diğer faaliyetlerinden elde edilen kazançlarına uygulanan yatırıma katkı tutarıyla ilgili "%50" şeklinde yer alan kanuni oran ise "%100" şeklinde uygulanmaktaydı.

Anılan yasadaki düzenlemeyle, 2017 yılında uygulanan yukarıdaki oranların 2018 yılında da uygulanmasına imkan sağlanmıştır.

- Kooperatiflerin kurumlar vergisi muafiyetinde ortak dışı işlemlerden ne anlaşılması gerektiği yeniden düzenlenmiş ve ortak dışı işlem kabul edilmeyen işlemler sıralanmıştır. Bu değişiklik çerçevesinde kooperatif risturn istisnasına ilişkin hüküm de yeniden düzenlenmiştir. İlgili hükümler 1 Ocak 2018 tarihinde yürürlüğe girecektir. Keza bu değişikliğe paralel olarak, KVK’nın 5. maddesinde yer alan “risturn istisnası” hükmünde de değişiklik yapılmıştır.

- Öte yandan anılan kanun ile 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Kanunu'nun 16. maddesinde yapılan değişiklikle; finans sektöründe faaliyette bulunan finansal kiralama ve finansman şirketlerinin de bankalarda olduğu gibi, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu tarafından belirlenen usul ve esaslara göre ayırdıkları özel karşılıkların tamamının, kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılması sağlanmaktadır. Bu düzenleme 01.01.2018 tarihinden itibaren yürürlüğe girecektir. Akif Akarca/Dr. Mehmet Şafak

https://www.dunya.com/kose-yazisi/torba-kanun-tasarisi-7061-sayili-kanun-olarak-yasalasti/395245

Kamuda çalışan taşeron işçiye kadro verilirken asıl iş, yardımcı iş ayrımı olmayacak. Güvenlik soruşturmasını geçen ve sınavda başarılı olanlar kadroya geçirilecek. Düzenlemenin Meclis’e gelmesiyle detaylar netleşecek.

5 SORU CEVAP

1- Soru: Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nda yemekhane personeli olarak çalışıyorum. Asıl işi yapan insanlara gelmesi gereken kadro düzenlemesinden yemekhane görevlisi faydalanabilecek mi?
sınavda başarılı olmalı

Cevap: Gündemdeki taşeron düzenlemesiyle kamuda çalışan taşeron işçilere kadro verilirken asıl iş, yardımcı iş ayrımı yapılmayacak. Bu kapsamda güvenlik soruşturmasından geçen, sınavda başarılı olanlar kadroya geçirilecek. Şu anda çalıştığınız kamu kurumuda söz konusu kadro geçişlerinin yapılacağı kurumlar içerisinde yer alıyor. Dolayısıyla sizin için de kamu işçisi kadrosu imkanı söz konusu olacak.

2- Düzenlemede KİT’ler de var haklar kesintiye uğramayacak

Soru: Şu anda yaşadığım ilçenin Özel İdare Müdürlüğü’nde İçme Suyu Birliği’ne bağlı kamyon şoförüyüm. 24 Eylül 2015’ten bu yana çalışıyorum. Taşeron bir şirket üzerinden çalıştırılıyoruz. 5 ay 29 gün üzerinden işlem yapılıyor ve bu süre sonunda 1-2 günlük boşluğun ardından yeniden işe başlatılıyoruz. Bu şartlar dahilinde kadrodan yararlanmam söz konusu mu?

Cevap: Yapılacak düzenleme çerçevesinde İl Özel Müdürlüğü’nün kuracağı Kamu İktisadi Teşekkülü’nün (KİT) işçisi olacaksınız. Bu sayede hem iş güvencesine kavuşmuş olacaksınız hem de kıdem tazminatı ve yıllık izin gibi haklarınız kesintiye uğramayacak. Düzenlemenin Meclis’e gelmesiyle konunun detayları netleşecek.

3- Sözleşme feshedilecek

Soru: Babam hastanelere temizlik işleri yapan firmanın ortağı. Yapılan anlaşmalar var. Sizce devlet tazminatları ödeyip ihaleleri fesh mi edecek? Yoksa iş devam mı edecek? Taşeron şirketlerin geleceği hakkında bilginiz var mı? (Mert Özata)koşullar devreye girecek

Cevap: Taşeron işçilerin kadroya geçirilmesinin ardından taşeron şirketlerin kamuyla olan sözleşmeleri feshedilecektir. Sözleşmedeki fesih koşulları devreye girecektir. Bu noktada önemli olan taşeron şirketlerle imzalanmış sözleşmeler olacak. Taşeron şirketler kamu dışında iş almamışlarsa zor durumda kalacaklardır.

4- Düşük prime düşük emekli maaşı

Soru: 1970 doğumluyum. 1984’te sigortalı oldum. 8060 gün primim var. 2018’de SSK’dan emekli olacağım hep asgari ücretten prim ödendi ne kadar maaş bağlanır? (Reşat E)

Cevap: Çalışma hayatınız boyunca asgari ücretten SGK’ya bildirilmişseniz bu durumda emekli maaşınız da en düşük düzeyden bağlanacaktır. 2017 itibarıyla en düşük SSK aylığı 1495 TL. Prim gün sayınız yüksek olduğu için aylığınız bu miktarın üzerinde olacaktır. 2018 zammıyla aylığınız 1700 TL civarında olacaktır.

5- Tazminat alabilirsiniz

Soru: 2014’te doğum yaptım ve izin sonrası işe geri döndüm. Şirkette kreş yok ve 150’den fazla kadın isçisi var. Talepte bulunan bir arkadaşıma ‘Öyle bir uygulamamız yok’ denildi. Arkadaşım ihtarname çekip fesih talebinde bulunacak. Bireysel olarak da kreş talebinde bulunmalı mıyım? (Selda Y)

Cevap: 150 ve daha fazla kadın çalışanı bulunan işverenler kreş açmak zorunda. Kreşten yararlanma hakkı olan bir çocuğunuz varsa ve işyerinde kreş bulunmuyorsa iş sözleşmenizi haklı nedenle feshedip tazminatlarınızı alabilirsiniz. Kendiniz için işverene yazılı olarak talep iletip, talebinize cevap almanız ve sonrasında kreş hakkından faydalanamadığınız için iş sözleşmenizi feshedeceğinize dair ihtarname çekmeniz doğru olacaktır. Okan Güray Bülbül

http://www.aksam.com.tr/yazarlar/okan-guray-bulbul/taserona-kadroda-c2-asilyardimci-is-ayrimi-yok/haber-690587

21 Aralık 2017 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 30276

Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:

MADDE 1 – 30/9/2017 tarihli ve 30196 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 483)nin 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

MADDE 3 – (1) Bu Tebliğin 1 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer verilen esaslara göre YN ÖKC kullanma mecburiyeti getirilen mükellefler (3100 sayılı Kanun ve ilgili mevzuatına göre ÖKC kullanmak zorunda olan mükelleflerden, faaliyetlerinde seyyar EFT-POS cihazı kullananlar ile yol kenarı otopark hizmeti verenlerin seyyar EFT-POS cihazı yerine EFT-POS özellikli yeni nesil ÖKC kullanması gereken mükellefler hariç) 3100 sayılı Kanun ve ilgili mevzuat hükümlerine tâbi mevcut eski nesil ödeme kaydedici cihazlarını, mali hafızaları doluncaya veya mali hafıza değişimini gerektiren durum oluşuncaya kadar kullanmaları mümkün bulunmaktadır. Dileyen mükellefler bu tarihten önce de Bakanlıkça onaylanmış yeni nesil ödeme kaydedici cihazları alarak kullanabileceklerdir.

(2) Bu maddenin birinci fıkrası uyarınca, işletmelerinde mevcut eski nesil ÖKC’leri kullanma imkanı getirilen mükellefler, söz konusu cihazların mali hafızalarının dolması veya mali hafıza değişimini gerektiren durumun oluşması halinde, anılan cihazları mali hafıza değişimine tabi tutmaksızın 15/5/2004 tarihli ve 25463 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 60 Seri No.lu Katma Değer Vergisi Mükelleflerinin Ödeme Kaydedici Cihazları Kullanmaları Mecburiyeti Hakkında Kanunla İlgili Genel Tebliğde belirlenen esaslara göre hurdaya ayırmak ve yerlerine YN ÖKC satın alarak kullanmaya başlamak mecburiyetindedirler.

(3) Mevcut eski nesil ÖKC’lerini mali hafızaları doluncaya kadar kullanabilecek mükellefler; mevcut eski ve yeni nesil ÖKC’lerini mali hafızaları doluncaya veya mali hafıza değişimini gerektiren durum oluşuncaya kadar, ÖKC fişlerinin veya bilgi fişlerinin (fatura, e-Fatura, e-Arşiv Fatura, e-Bilet vb. bilgi fişleri) düzenlenmesi işleminde kullanmaya devam edebileceklerdir. Düzenlenen bilgi fişlerinde müşteri adına düzenlenen ve elektronik ortamda iletilen e-Arşiv Fatura, e-Bilet vb. elektronik belgelerin hangi ortamdan ve nasıl temin edilebileceğine, erişilip görüntülenebileceğine ilişkin bilgilere yer verilmesi gerekmektedir.

(4) Bu Tebliğin Resmî Gazete’de yayımlandığı tarihten itibaren, 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 18 ve 19 uncu maddelerinde belirtilen birleşme, devir, bölünme, hisse değişimi ile 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri uyarınca işletmelerin nevi değişikliği halleri ve 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu kapsamında ferdi bir işletmenin aktif ve pasifi ile kül halinde devri ile ferdi bir işletmenin sahibinin ölümü halinde, kanuni mirasçıları tarafından işletmenin faaliyetine devam olunması halleri haricinde, eski nesil ÖKC’lerin devri mümkün değildir.”

MADDE 2 – Aynı Tebliğin 4 üncü maddesinin başlığı “ÖKC’lerden gerçekleştirilen satışlara ait mali bilgilerin GİB’e bildirilmesi” olarak değiştirilmiş, aynı maddenin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.

“(1) Bu Tebliğin 3 üncü maddesinin birinci fıkrası kapsamına giren mükellefler (3100 sayılı Kanun ve ilgili mevzuatına göre ÖKC kullanmak zorunda olan mükelleflerden, faaliyetlerinde seyyar EFT-POS cihazı kullananlar ile yol kenarı otopark hizmeti verenlerin seyyar EFT-POS cihazı yerine EFT-POS özellikli yeni nesil ÖKC kullanması gereken mükellefler hariç) mali hafızaları doluncaya veya mali hafıza değişimini gerektiren durum oluşuncaya kadar kullanabilecekleri 3100 sayılı Kanun ve ilgili mevzuat hükümlerine tâbi mevcut eski nesil ödeme kaydedici cihazları ile yeni nesil ödeme kaydedici cihazlarından düzenlenen ÖKC günlük kapanış (Z) raporlarına ait mali bilgileri; 1/7/2018 tarihinden itibaren,

a) ÖKC TSM Merkezleri üzerinden,

b) Başkanlıktan e-Arşiv hizmetleri konusunda izin alan özel entegratörlerin bilgi işlem sistemleri aracılığıyla e-Arşiv uygulaması üzerinden bu Tebliğin 5 inci maddesinde belirtilen “Perakende Mal Satışları ile Hizmet İfalarına İlişkin Mali Rapor Bildirim Kılavuzu”ndaki esaslara göre,

c) Başkanlık tarafından internet vergi dairesi üzerinden oluşturulan elektronik bildirim portalleri üzerinden,

olmak üzere üç yöntemden birini seçerek GİB’e elektronik ortamda bildirilmesi gerekmektedir. Yöntem tercihi ve bildirime ilişkin usul ve esaslar www.efatura.gov.tr internet adresinde Başkanlık tarafından ayrıca duyurulacaktır.”

MADDE 3 – Aynı Tebliğin 5 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve üçüncü fıkrasının son cümlesi yürürlükten kaldırılmıştır.

“(1) Bu Tebliğin 3 üncü maddesinin birinci fıkrası kapsamına giren mükellefler (3100 sayılı Kanun ve ilgili mevzuatına göre ÖKC kullanmak zorunda olan mükelleflerden, faaliyetlerinde seyyar EFT-POS cihazı kullananlar ile yol kenarı otopark hizmeti verenlerin seyyar EFT-POS cihazı yerine EFT-POS özellikli yeni nesil ÖKC kullanması gereken mükellefler hariç) mali hafızaları doluncaya veya mali hafıza değişimini gerektiren durum oluşuncaya kadar kullanabilecekleri 3100 sayılı Kanun ve ilgili mevzuat hükümlerine tâbi mevcut eski nesil ödeme kaydedici cihazları ile yeni nesil ödeme kaydedici cihazlarından düzenlenen ve 1/7/2018 tarihinden sonra GİB’e elektronik ortamda bildirilmesi gereken ÖKC günlük kapanış (Z) raporlarına ait mali bilgileri; bu Tebliğin 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirtilen üç yöntemden birini tercih ederek elektronik ortamda GİB’e bildireceklerdir.”

MADDE 4 – Aynı Tebliğin 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesinde yer alan “2016 yılı” ibaresi “2016 veya müteakip yıllar” olarak değiştirilmiş ve aynı maddenin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“(2) Bu maddenin birinci fıkrası kapsamına girmekle beraber, işletmelerinde kısmen YN ÖKC kullanmaya başlamış olan mükellefler, mevcut eski ve yeni nesil ÖKC’lerini mali hafızaları doluncaya veya mali hafıza değişimini gerektiren durum oluşuncaya kadar, müşteriye düzenlenerek elektronik ve/veya kağıt ortamda iletilen/verilen e-Fatura, e-Arşiv Fatura, e-Bilet vb. elektronik belgelere ait tahsilat ve ÖKC Bilgi Fişlerinin düzenlenmesi işlemlerinde kullanmaya devam edebileceklerdir. Düzenlenen bilgi fişlerinde müşteri adına düzenlenen ve elektronik ortamda iletilen e-Arşiv Fatura, e-Bilet vb. elektronik belgelerin hangi ortamdan ve nasıl temin edilebileceğine, erişilip görüntülenebileceğine ilişkin bilgilere yer verilmesi gerekmektedir.”

MADDE 5 – Aynı Tebliğin 13 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“(1) Bu Tebliğin 4 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca, perakende mal satışları ve hizmet ifalarına ilişkin olarak ÖKC’lerden düzenlenen ÖKC günlük kapanış (Z) raporlarına ait elektronik ortamda hazırlanıp belirtilen yöntemlerden biri ile GİB’e iletilme zorunluluğu getirilen mükellefler, mali raporların içeriğinde yer verdikleri mali bilgilerin doğruluğundan sorumludurlar. İstenilen mali bilgileri bu Tebliğin 5 inci maddesine dayanılarak hazırlanan kılavuzda belirlenen format, standart ve iletim yöntemine uygun olarak ve belirlenen süreler içinde elektronik ortamda GİB bilgi sistemlerine iletilmediğinin veya yapılacak denetimler neticesinde söz konusu rapor ile bildirilmiş olan mali bilgilerin eksik veya yanlış bildirildiğinin tespiti hallerinde mükelleflere, her bir tespite ilişkin olarak 213 sayılı Kanunun mükerrer 355 inci maddesinde yazılı özel usulsüzlük cezası tatbik edilecektir.”

MADDE 6 – Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 7 – Bu Tebliğ hükümlerini Maliye Bakanı yürütür.

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • 1 TL için 532.000 TL Fazla Vergi Ödeme Riski Sosyal içerik üreticilerinden ile Appstore, Google Play üzerinden gelir elde…
  • BORSAYA AÇILAN ŞİRKETLER AÇISINDAN EMİSYON PRİMLİ PAYLARA YÖNELİK ÖRNEK UYGULAMA EMİSYON PRİMİ TİCARİ KARA DÂHİL DEĞİLDİR. ÖZKAYNAKLAR ARASINDA 520 PAY…
  • Yatırım Teşvik Belge Kapsamında KDV İstisnası Yatırım Teşvik Belgesi Sahibi Mükellefe Belge Kapsamındaki:· Makine Ve Teçhizat İthal…
Top