Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

İşveren, ayrılmak isteyen çalışanın daha sonra dava açmaması için ‘istifa alma’ yoluna gidebilir. İşçi istifasını bildirir, işveren de resmi olmayan kanallarla tazminatı öder. Ancak bu yola giden işveren başına iş açmış olur...

İşçinin kıdem ve ihbar tazminatı alıp alamayacağı, işsizlik maaşına başvurup başvuramayacağı iş sözleşmesinin nasıl sonlandığına göre belirlenir. İş ilişkisinin istifayla sonlanması halinde işçi kıdem tazminatı alamaz, işsizlik maaşına da başvuramaz. Bu nedenle işçiler istifayı ancak çok zorda kalırlarsa veya çok cazip bir teklif alırlarsa düşünür.

SGK’YA FESİH BİLDİRİMİ

Kıdem tazminatının bugünkü uygulamasında işçi istifa ederse bazı istisnalar dışında tazminatını yakmış olur. İşveren işten ayrılan işçi için SGK’ya fesih bildiriminde bulunur. Bu bildirim işçinin işsizlik maaşı alıp alamayacağını belirler, bu nedenle önemlidir. İşçi eğer istifa etmişse tüm şartları sağlasa bile işsizlik maaşına başvuramaz.

DAVA AÇMASI DA ZORLAŞIR

İstifa eden işçinin işe iade davası açması da zora girer. İstifa ederek işten ayrılan işçinin işe iade davası açması için öncelikle istifanın kendi iradesi olmadığını, işverenin kendisini istifaya zorladığını ispat etmesi gerekir. İşverenler işçinin işten ayrılmak istemesi halinde davayla uğraşmamak için işçiden istifa alma yoluna giderler.

İşveren işten ayrılan işçi için SGK’ya fesih bildiriminde bulunur. Bu bildirim işçinin işsizlik maaşı alıp alamayacağını belirler.

İşler bu kadar kolay değil...

Bu durumda işçi yazılı olarak işverene istifa ettiğini bildirir, işveren de resmi olmayan kanallardan tazminatını öder. Böyle olunca işçi, istifayla kıdem tazminatından olmamış olur, işveren de işçinin dava açmayacağını düşünerek iş ilişkisini sorunsuz sonlandırdığını düşünür. Hâlbuki durum böyle değildir.

Şarta bağlı kabul edilemez

İşçiler iş ilişkisini sonlandırmak istediklerinde işverene ‘kıdem ve ihbarımı ödeyin, istifa yazayım’ talebinde bulunabiliyor. Bu durumda işveren işçiden istifa alıyor ve kıdem ve ihbar tazminatını ödeyerek iş ilişkisini sonlandırıyor. Yargıtay verdiği kararlarında şarta bağlı istifanın söz konusu olamayacağını, işçiye kıdem ve ihbar tazminatının ödenerek iş sözleşmesinin sonlanmasının ikale imzalanmasına ilişkin çağrı olacağına hükmediyor. Yani istifa olarak değil, ikale sözleşmesi olarak değerlendiriyor.

Zorlamak ‘işten atmak’ demek

İşverenin işçiyi doğrudan istifaya zorlaması halinde bu istifanın gerçek bir istifa olmadığı kabul edilmektedir. İşverenin işçiyi istifaya zorlaması halinde sözleşmenin işverence feshedildiği kabul edildikten sonra feshin haklı olup olmadığı değerlendirilmeye başlanır. Bu durumda işverenin işçiyi haklı bir nedenle işten çıkarttığını ispatlaması gerekir. İşveren bu durumu ispatlarsa haklı nedenle fesih sonucu kıdem ve ihbar tazminatı ödemez. Ancak ispatlayamazsa ya da işten çıkartma sebepleri haklı neden olarak kabul edilmezse işçi kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanır. Diğer yandan işçi işe iade davası da açabilir. Ayrıca işsizlik maaşına da başvuru yapabilir. Yani işveren istifa alarak kendisini kurtardığını zannederken başına iş açmış olur. Okan Güray Bülbül

http://www.aksam.com.tr/yazarlar/okan-guray-bulbul/istifa-oyunu-isverenin-c2basini-belaya-sokabilir-c2/haber-691608

5 Aralık 2017 tarihinde “Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde” yapılan değişiklikler uyarınca;
- Kurumun merkezi bilgi işlem altyapısında arıza olmamasına rağmen lokal olarak yaşanacak bazı arıza hallerinde işverenlerin bildirim yapmasına engel bir durum oluşması halinde işveren yükümlülüklerinin beş işgünü ertelenebileceği kabul edilmiş,
- 4-a sigortalıları için, haklarında aylık prim ve hizmet belgesi verilmemesi veya verilen APHB’lerde bazı eksik gün nedenleriyle gün ve kazanç bildirilmemesi halinde, en son prim bildiriminin olduğu tarih itibariyle sigortalılıklarının durdurulacağı kabul edilmiş,
- Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği (5 Aralık 2017) tarihi takip eden 6ncı aydan itibaren işyeri bildirgesinin elektronik ortamda verilmesi ve bildirgenin ekinde verilmesi gereken belgelerin 7 işgünü içinde SGK’ya verilmesi zorunlu hale getirilmiş,
- İşyeri tescili sırasında istenen belgelere Kurum tarafından gerekli görülmesi halinde Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesi verilmesi amacıyla yapılmış olan aracılık sözleşmesinin eklenebileceği belirtilmiş,
- Aynı işverenin aynı işkolunda olmak üzere işin bitiminden itibaren bir ay içinde tekrar üstlenmiş olduğu güvenlik, temizlik, taşıma ve benzer nitelikteki hizmet alımı işlerinde tekrar işyeri bildirgesi vermeksizin aynı işyeri dosyası üzerinden bildirim yapmasına imkan verilmiş,
- İstihdam teşviklerinden yersiz yararlanmaya mahal vermemek ve işverenin yazılı başvuru yapması şartıyla, devamlı mahiyetteki işyerlerinin aynı işkolu kodunda olmaları şartıyla tüm işyerlerinin tek dosyada birleştirilmesine Kurum tarafından izin verilebileceği kabul edilmiş,
- Hastalık ve analık sigortasından geçici işgöremezlik ödeneği alınmasına esas istirahat raporu süresi içinde sigortalılık halinin sona ermesi halinde en fazla takipeden onuncu güne kadar ödeme yapılacağı belirtilmiş,
- Yaşlılık toptan ödemesi için Kuruma verilen dilekçeye ilgili döneme ait aylık prim hizmet belgesi ile işten ayrılış bildirgesinin eklenmesine ilişkin şart kaldırılmış,
- Yanlış ve yersiz yapılmış borçlanmalara ilişkin ödenen tutarların faizsiz olarak iade edileceği belirtilmiş ve Türkiye’de çalışması olmayan ancak sözleşmeli ülkelerde çalışması olup, askerlik, doktora, avukatlık stajıyla fahri asistanlık sürelerini borçlananların bu sürelerin 4-b kapsamında sayılacağına ilişkin hüküm kaldırılmış,
- Kurum tarafından istenilen bilgileri ve belgeleri bir ay içerisinde vermeyen özel ve kamu tüzel ve gerçek kişilere idari para cezası uygulanacağı Yönetmelik hükmüne girmiş,
- Ayın 15’i ile müteakip ayın 14’ü arasındaki çalışmaları karşılığı ücret alan sigortalılar için belgenin ilişkin olduğu dönemi izleyen ayın 7’sine kadar belge verme süresi varken bu süre en geç belgenin ilişkin olduğu dönemi izleyen takvim ayının 23’üne kadar olacak şekilde değiştirilmiş ve ayın 15inin bulunduğu ay belgenin ilişkin olduğu ay olarak  kabul edilmiş,
- Eksik günleri kanıtlayıcı belgelerle ilgili yeni düzenlemeler yapılmış,
- Defter tutmakla yükümlü olmayan işverenlerce yasal süresi dışında verilen aylık prim ve hizmet belgelerinin fiilen yapılan denetimler, inceleme ve soruşturma sonucunda uygun görülmesi halinde işleme alınacağı kabul edilmiş,
- Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesi verilmesine ilişkin olarak meslek mensuplarının sorumluluğuna ilişkin usul ve esaslarda düzenlemeler yapılmış,
- Haksız menfaat sağlamak adına kasten Kurumu yanıltıcı bilgi ve belge sağlanması halinde, sorumlular hakkında Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulacağı, ayrıca bu şekilde ödenmiş tutarların geri ödenmeyip irat kaydedileceği kabul edilmiş,
- Aylık bağlanmış olmakla birlikte daha sonradan kendi kusuru olmaksızın yeterli prim ödeme gün sayısına sahip olmadığı anlaşılanların, yurtdışı borçlanma süresi olanların borçlanması, borçlanma süresi olmayıp ancak aylık bağlandıktan sonra yeterli çalışması olanların bu çalışmalarından hizmet aktarılması kabul edilmiş,
- Ayrıca daha önce farklı mevzuatlarda yapılan değişikliklerle uyum sağlamak için gerekli bazı düzenlemeler de metne işlenmiştir.

Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmelik 5 Aralık 2017 tarihli ve 30261 sayılı Resmi Gazete ’de yayımlanmıştır.

Yapılan düzenlemelerden bazıları Yönetmeliğin kanunda yapılan değişikliklerle uyumlu hale getirilmesinden ibaret olmakla birlikte bazı düzenlemeler sosyal güvenlik uygulamalarına ilişkin yenilikler getirmektedir;

1. Merkezi bilgi işlem altyapısında arıza olmamasına rağmen yerel bazda teknik sorunlar tespit edilmesi halinde işveren yükümlülüklerinde bazı kolaylıklar getiriliyor

Yönetmeliğin 5 inci maddesine, Sosyal Güvenlik Kurumunun merkezi sisteminde bir arıza olmamasına rağmen, işverenin işyeri dosyasının veya sigortalının ikametgâhının bulunduğu bölge, il, ilçe veya mahallede;

- Kurumun hizmet satın aldığı internet sağlayıcılarında sorun olması,

- Elektrik ve iletişim altyapısında sorun olması,

- Yangın, yıldırım, infilak gibi durumlar sonucu bildirim yapmayı engelleyici bir durumun oluşması,

- Sel veya su baskını fırtına, yer kayması, deprem gibi afetlerle grev, lokavt sabotaj, terör saldırısı halleri nedeniyle

Sosyal Güvenlik Kurumuna verilmesi gereken her türlü bilgi, belge, bildirge ve beyannamelerin Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünce tespit edilmesi ve Başkanlık tarafından uygun bulunması halinde sorunların ortadan kalktığı tarihi takip eden beşinci iş gününün sonuna ertelenebileceği kabul edilmiştir.

2. Sigortalılığın durdurulmasına ilişkin hükümler getirilmiştir.

Yönetmeliğin 14 üncü maddesinde yapılan düzenleme ile 4-a sigortalıları için, haklarında aylık prim ve hizmet belgesi verilmemesi, tutukluluk, gözaltı, yol izni ve diğer ücretsiz izinler, devamsızlık, puantaj, kısmi istihdam, yarım çalışma, fesih tarihinde çalışmama ve diğer nedenlerle gün ve kazanç bildirilmemesi halinde, en son prim bildiriminin olduğu tarih itibariyle sigortalılıklarının durdurulacağı kabul edilmiştir.

3. İşyeri Tescili elektronik ortamda zorunlu hale gelmektedir.

Yönetmeliğin 27 ve 29 uncu maddelerinde yapılan değişiklikle işyeri tescillerinin elektronik ortamda yapılması zorunlu hale getirilmekte ve tescil aşamasında Kuruma ibraz edilmesi gereken belgelerin 7 işgünü içerisinde Kuruma teslim edilmesi istenmektedir.

Ayrıca işyeri tescili sırasında halen istenmekte olan belgelerin yanına Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesi verilmesi için aracılarla yapılmış olan sözleşmenin de ibrazının istenebileceği eklenmektedir.

Bu hüküm 1 Haziran 2018 tarihinden itibaren uygulamaya girecektir.

4. Aynı işveren hizmet alımına ilişkin aynı işi tekrar üstlendiğinde yeni işyeri dosyası tescil ettirmeyecek

Yine Yönetmeliğin 27nci maddesine yapılan ekleme ile aynı işverenin aynı işkolunda olmak üzere işin bitiminden itibaren bir ay içinde tekrar üstlenmiş olduğu güvenlik, temizlik, taşıma ve benzer nitelikteki hizmet alımı işlerinde tekrar işyeri bildirgesi vermeksizin aynı işyeri dosyası üzerinden bildirim yapmasına imkan sağlanmaktadır. Bu imkandan faydalanabilmek için işverenin talebi gerekmektedir.

5. Aynı işverene ait devamlı nitelikteki birden fazla işyeri aynı dosyada işlem görebilecek

Yönetmeliğin 27nci maddesine yapılan ekleme ile istihdam teşviklerinden yersiz yararlanmaya mahal vermemek ve işverenin yazılı başvuru yapması şartıyla, devamlı mahiyetteki işyerlerinin aynı işkolu kodunda olmaları şartıyla tüm işyerlerinin tek dosyada birleştirilmesine Kurum tarafından izin verilebileceği kabul edilmiştir.

6. İstirahat süresi içinde iş akdi sona erenler en fazla 10 gün daha geçici işgöremezlik ödeneği alabilecek

Yönetmeliğin 40ncı maddesine göre, sigortalının istirahat raporu süresi içinde sigortalılık halinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde istirahat süresi boyunca geçici işgöremezlik ödeneği ödeniyorken, bu hüküm değiştirilerek daraltılmış ve hastalık ve analık sigortasından geçici işgöremezlik ödeneği alınmasına esas istirahat raporu süresi içinde sigortalılık halinin sona ermesi halinde en fazla takipeden onuncu güne kadar ödenek alınabileceği kabul edilmiştir.

7. Yaşlılık toptan ödemesinde dilekçeye eklenecek bazı belgeler kaldırılmıştır.

Yönetmeliğin 59 uncu maddesinde yapılan değişiklikle, yaşlılık toptan ödemesi için Kuruma verilen dilekçeye ilgili döneme ait aylık prim ve hizmet belgesi ile işten ayrılış bildirgesinin eklenmesine ilişkin şart kaldırılmıştır.

8. Yanlış ve yersiz yapılan borçlanma tutarları faizsiz iade edilecek

66 ncı maddede yapılan değişiklikle, yanlış ve yersiz yapılmış borçlanmalara ilişkin tutarların faizsiz olarak iade edileceği belirtilmiş olup bu uygulama 1 Ekim 2008 tarihinden itibaren uygulanacaktır.

Ayrıca, sosyal güvenlik sözleşmesi imzalanmış ülkelerde çalışmış ve Türkiye’de herhangi bir çalışması olmayanların, askerlik, doktora ve tıpta uzmanlık, avukatlık stajı ile hekimlerin fahri asistanlık sürelerini borçlanmaları halinde bu sürelerin 4-b kapsamında değiştirileceğine ilişkin hüküm kaldırılmıştır.

9. Kurum tarafından istenen bilgi ve belgeleri bir ay içinde vermeyenlere idari para cezası uygulaması Yönetmeliğe girdi.

Yönetmeliğin 76 ncı maddesine yapılan ekleme ile Kurum tarafından istenilen bilgileri ve belgeleri yapılacak tebligata rağmen bir ay içerisinde vermeyen özel ve kamu tüzel ve gerçek kişilere idari para cezası uygulanacağı Yönetmelik hükmüne girmiştir.

5510 sayılı yasanın 102nci maddesine göre Kurum tarafından belirlenmiş süre içerisinde mücbir sebep olmaksızın bilgi ve belge vermeyen işverenlere beş asgari ücret tutarında, geç verilmesi halinde ise iki asgari ücret tutarında para cezası uygulanacağı belirtilmiştir.

10. Ayın 15-14 döneminde ücret ödemesi yapan işverenler için bildirge verme süresi ayın 23’ü olarak belirlenmiştir.

Yönetmeliğin 102 nci maddesinde yapılan değişiklikle ayın 15’i ile müteakip ayın 14’ü arasındaki çalışmaları karşılığı ücret alan sigortalılar için belgenin ilişkin olduğu dönemi izleyen ayın 7’sine kadar belge verme süresi varken bu süre en geç belgenin ilişkin olduğu dönemi izleyen takvim ayının 23’üne kadar verilecek şeklinde değiştirilmiş ve ayın 15inin içinde bulunduğu ay belgenin ilişkin olduğu ay olarak kabul edilmiştir.

Söz konusu düzenleme 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren yürürlüğe girecektir.

11. Eksik Günlere ilişkin yeni düzenlemeler yapılmıştır.

Yine Yönetmeliğin 102nci maddesinde yapılan değişiklikle eksik günleri kanıtlayıcı belgelerle ilgili yeni düzenleme yapılmış olup, eksik kanıtlayıcı belgeler;

a) Kurumca elektronik ortamda alınabilenler hariç Kurumca yetkilendirilmiş sağlık hizmeti sunucularından veya işyeri hekimlerinden alınmış istirahatli olduğunu gösteren rapor,

b) Sigortalı ve işverenin imzasını taşıyan ücretsiz veya aylıksız izinli olduğunu kanıtlayan izin belgesi,

c) Sigortalıya tebliğ edilen disiplin cezası uygulamasına ilişkin belge,

ç) Gözaltına alınma ile tutukluluk hâline ilişkin belgeler,

d) Kısmi süreli çalışmalara ait yazılı iş sözleşmesi,

e) Sigortalının imzasını taşıyan puantaj kayıtları,

f) Grev, lokavt, genel hayatı etkileyen olaylar, doğal afetler nedeniyle işyerinde faaliyetin durdurulduğunu veya işe ara verildiğini gösteren ilgili resmî makamlardan alınan yazı örneği,

g) İşe devamsızlığa ilişkin belgeler,

ğ) İş sözleşmesinin fesih edildiği tarihte çalışılmadığına dair belge,

h) Kısa çalışma ödeneği alındığına dair ilgili resmî makamlardan alınan belge,

ı) 5434 sayılı Kanunun ek 76 ve geçici 192 nci maddesine tabi olunduğunu gösterir belge,

i) Yarım çalışma ödeneği alındığına dair ilgili resmî makamlardan alınan belge,

j) İş Sağlığı ve Güvenliği Kayıt, Takip ve İzleme Programı İSG-KATİP üzerinden alınan sözleşmeler,

k) Sonradan düzenlenebilir niteliğinde olmayan benzer nitelikteki belgeler,

şeklinde düzenlenmiştir.

Ayrıca yapılan düzenleme ile istirahat raporlarının, disiplin cezasına ilişkin belgelerin, gözaltı ve tutukluluk hallerine ilişkin belgelerin, grev, lokavt, genel hayatı etkileyen olaylar, doğal afetlere ilişkin yetkili makamlardan alınmış belgelerin, kısa çalışma ve yarım çalışmaya ilişkin belgelerin, İSG-KATİP üzerinden alınan sözleşmelerin ve sonradan düzenlenebilir nitelikte olmayan benzer belgelerin Kuruma ibraz edilmesine gerek bulunmamakla birlikte bu belgelerin Kurum tarafından istendiğinde ibraz edilebilir şekilde tutulması gerekmektedir.

Diğer yandan, 10 ve altında sigortalı çalıştıran özel sektör işverenlerinin Ek-10 belgesi ekinde sigortalı ve işveren imzasını taşıyan ücretsiz izin belgesini, kısmi süreli çalışmaya ilişkin yazılı iş sözleşmesini, sigortalının imzasını taşıyan puantaj kayıtlarını, devamsızlık kanıtlayıcı belgeleri ve fesih tarihinde çalışmadığına ilişkin belgelerin Kuruma ibrazı gerekmektedir.

Söz konusu düzenleme 5 Aralık 2017 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir.

12. Defter tutmakla yükümlü olmayan işverenlerce geçmiş döneme ilişkin verilen belgeler inceleme sonucu işleme alınacak

Yönetmeliğin 103 üncü maddesinde mevcut düzenlemeye göre defter tutmakla yükümlü olmayan işverenler tarafından üç aydan daha önceki bir döneme ilişkin verilen aylık prim ve hizmet belgeleri işleme alınmamaktadır.

Yapılan değişiklikle bu gruptaki işverenlerce üç aydan daha önceki tarihlere ilişkin aylık prim hizmet belgesi verilmesi halinde fiili tespit yapılması, inceleme ve soruşturma yapılması sonucu işleme alınacağı kabul edilmiş ancak fiili tespite ve yalnızca ifadeye dayalı olarak hizmet verilmesi halinde en fazla bir yıllık döneme ilişkin olarak işlem yapılır.

13. Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesi verilmesine ilişkin olarak meslek mensuplarının müşterek ve müteselsil sorumluluğuna ilişkin usul ve esaslar açıklanmıştır.

Yönetmeliğe eklenen Ek-4 madde ile Kanun uyarınca düzenlenmesi gereken muhtasar ve prim hizmet beyannamesinin defter kayıtlarına veya bu defter ve kayıtların dayanağını teşkil eden belgelere uygun olmamasından işverenlerle birlikte 3568 sayılı Kanuna göre yazılı sözleşme ile yetki verilmiş meslek mensupları da müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmuştur.

Meslek mensuplarının, Kanuna göre düzenledikleri beyannamede yer alan bilgilerin, defter ve kayıtlara ve bu kayıtların dayanağını teşkil eden belgelere uygun olmamasına kendi kusurlu davranışları ile sebebiyet verdiklerinin, Kurumca veya yetkili adli mercilerce tespit edilmiş olması halinde meslek mensupları ortaya çıkan prim kaybından, gecikme cezasından, gecikme zammından, idari para cezalarından ve Kanunun 96 ncı maddesi kapsamında fazla veya yersiz yapılan ödemelerden işverenlerle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulacaktır.

Bu sorumluluğun gündeme gelebilmesi için, defter, kayıt ve belgelerin imza karşılığı veya yazılı tutanak yoluyla, bilgilerin ise mail, kısa mesaj veya yazılı tutanak gibi yollarla meslek mensuplarına intikali gerekmektedir.

14. Haksız menfaat sağlamak amacıyla Kuruma kasten yanıltıcı bilgi ve belge verenler hakkında suç duyurusunda bulunulacak ve ödemiş oldukları tutarlar iade edilmeyecek.

Yönetmeliğe eklenen Ek- 7 Madde ile Kuruma verilmesi gereken belge, bildirge ve beyannamelerin, daha az prim ödemek, yararlanamayacağı sigorta prim teşvik, destek veya indirimlerinden yararlanmak veya daha fazla yararlanmak, özel nitelikteki inşaat işleri ve ihale konusu işlerde asgari işçilik tutarını tamamlamak, iş kazası ve meslek hastalığı, hastalık, analık, genel sağlık, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarından haksız menfaat sağlamak gibi amaçlarla kasten gerçeğe aykırı olarak düzenlendiğinin tespit edilmesi halinde TCK 204, 206 ve 207 nci maddeleri kapsamında Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunulacağı ve bu bildirimler sonucunda prim ödenmişse bu primlerin Kuruma irat kaydedileceği, ödeme yoksa da tahsilat yapılmayacağı kabul edilmiştir.

15. Aylık bağlama işlemleri sırasında veya sonrasında borcu olanların aylıkları kesilmeyecek.

Yönetmeliğe eklenen Ek-9 Madde ile aylık bağlama işlemleri sırasında veya bağlandıktan sonra sigortalının asgari ücretin iki katından daha fazla olmamak şartıyla borcunun olduğu tespit edilmesi halinde, aylık başlangıç tarihleri değiştirilmeyip, borçlarının bağlanan aylıktan kesinti suretiyle tahsil edileceği kabul edilmiştir.

16. Aylık almakta iken çalıştığı tespit edilenler hakkında sadece çalışma sürelerine ilişkin aylıkları geri tahsil edilecek

Yönetmeliğe eklenen Ek-10 Madde ile malulluk, yaşlılık, ölüm aylığı veya ölüm geliri almakta iken Kanuna göre veya yabancı ülke mevzuatına göre çalıştığı sonradan tespit edilen ve aylığı kesilmesi gerekenler hakkında sadece çalıştıkları sürelere ilişkin ödenen aylıklar Kurum tarafından tahsil edilecek, çalışmanın bittiği tarihte yazılı bir talep aranmaksızın malullük ve yaşlılık aylığı tekrar hesaplanacak, hak sahiplerinin aylıkları ise tekrar başlatılacaktır.

17. Aylık bağlandıktan sonra günlerinin eksik olduğu tespit edilenlere bazı kolaylıklar getirildi.

Yönetmeliğe eklenen Geçici-35 inci madde ile aylık bağlanmış olduğu halde kendi kasıtlı veya kusurlu davranışları olmaksızın eksik prim günü olduğu sonradan tespit edilenler;

- Borçlanma imkanı varsa yeteri kadar süreyi borçlanmak suretiyle eksik günleri tamamlayabilir,

- Borçlanma süresi bulunmayanların tahsis talep tarihi ile yersiz ödemenin yapıldığının tespit edildiği tarih arasında çalışması varsa bu çalışmalardan hizmet aktarılmak suretiyle tamamlanabilir,

- Borçlanma süresi ve çalışması olmayanlar ise; isteğe bağlı, 2925 sayılı Kanuna tabi, Kanunun ek 5 inci maddesi ile ek 9 uncu maddesinin ikinci fıkrası kapsamındaki sigortalılıkları tahsis talep tarihi itibariyle aylığa hak kazanmaları nedeniyle sona erenlere, eksik hizmet süresinin tamamlanacağı tarihe kadar belirtilen kapsamdaki sigortalılıkları devam ettirilmek,

Suretiyle eksik günleri tamamlanmasına imkan sağlanmaktadır.

Bu kapsamda olanlardan, son ödenen aylıktan eksik gün kadar geriye gidilerek bu süre içerisinde ödenmiş olan tutarlar, aylıklarından kesinti yapılmak suretiyle tahsil edilmesi öngörülmektedir. Celal Özcan/PwC

Söz konusu yönetmeliğin metnine aşağıdaki bağlantı aracılığıyla ulaşabilirsiniz.

limited şirket, müdür veya müdürler tarafından yönetilir ve temsil olunur. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'na (TTK) göre, limited şirketin birden fazla müdürünün bulunması durumunda, bunların müdürler kurulunu oluşturduğu kabul edilir ve bu müdürlerden biri, şirketin ortağı olup olmadığına bakılmaksızın, genel kurul tarafından müdürler kurulu başkanı olarak atanır.

İşte, ister tek müdür isterse müdürler kurulu olsun, limited şirket müdürünün veya müdürler kurulunun, şirket yönetimi ile ilgili kararlarını bir deftere kaydetmesi yasal bir zorunluluktur. Türk Ticaret Kanunu’na dayanarak çıkarılan ve ticari defterlerin nasıl tutulacağını düzenleyen Ticari Defterlere İlişkin Tebliğ “müdürler kurulu karar defteri” olarak adlandırılan bu defterin tutulması konusunda limited şirketlere seçimlik bir hak tanınmıştır. Buna göre, limited şirketlerde müdür veya müdürler kurulunun şirket yönetimi ile ilgili olarak aldığı kararlar genel kurul toplantı ve müzakere defterine kaydedilebileceği gibi ayrı bir müdürler kurulu karar defteri de tutulabilir. Yani, limited şirketlerde genel kurul kararları ile müdürler kurulu kararları için tek bir ortak defter (genel kurul toplantı ve müzakere defteri) tutulabilir; ancak, dileyen limited şirketler müdürler kurulu kararları için genel kurul toplantı ve müzakere defterinden ayrı bir defter de (müdürler kurulu karar defteri) tutabilirler. Müdürler kurulu karar defterinin ayrı bir şekilde tutulması halinde, açılış ve kapanış onayları dahil olmak üzere anonim şirket yönetim kurulu karar defterine ilişkin hükümleri uygulanır ve müdürün veya müdürler kurulunun şirket yönetimi ile ilgili olarak aldığı kararlar müdürler kurulu karar defterine, şirket genel kurulunda alınan kararlar ise genel kurul toplantı ve müzakere defterine kaydedilir. Müdürler kurulu karar defteri, ciltli ve sayfa numaraları teselsül edecek şekilde tutulur ve bu deftere müdürün veya müdürler kurulunun şirket yönetimi ile ilgili olarak aldığı kararlar kaydedilir. Müdürler kurulu karar defterindeki kayıtların asgarî olarak karar tarihini, karar sayısını, toplantıda hazır bulunanları, kararın içeriğini ve üyelerin imzalarını içermesi gerekir. 

Peki, müdürler kurulu karar defteri tutulmazsa veya saklanmazsa ne olur? Müdürler kurulu karar defterinin mevcut olmaması veya hiçbir kayıt içermemesi yahut saklanmaması hallerinde, sorumlular 6 bin TL’den 73 bin TL’ye kadar üzere adlî para cezasıyla cezalandırılırlar. Tabi, akla hemen şu soru gelebilir: ayrı bir müdürler kurulu karar defteri yoksa ve genel kurul kararları ile müdürler kurulu kararları için tek bir ortak defter tutuluyorsa, yine de ceza verilir mi? Tabi ki, hayır. Ancak, bu durumda, genel kurul toplantı ve müzakere defterinin var olup olmadığı araştırılır, var ise kayıt içerip içermediği tetkik edilir. Diğer bir anlatımla, ayrı bir müdürler kurulu karar defteri tutulmadığının öne sürülmesi durumunda, müdürlerden, şirketin genel kurul toplantı ve müzakere defterini ibraz etmeleri istenir. Bu defterin ibraz edilmemesi halinde veya ibraz edilmekle birlikte içerisinde herhangi bir kayda yer verilmemesi halinde 562. maddenin altıncı fıkrasında öngörülen adlî para cezası tatbik edilir. 19.12.2012 tarih ve 28502 sayılı Resmi Gazete ile Yayımlanan Ticari Defterlere İlişkin Tebliğ 11. Maddenin 4. Fıkrası uyarınca)

Anılan adlî ve idarî para cezalarına muhatap olmamaları için, limited şirketlere tavsiyemiz ayrı bir müdürler kurulu karar defteri tutmak yerine, genel kurul kararları ile müdürler kurulu kararları için tek bir ortak defter, yani sadece genel kurul toplantı ve müzakere defteri tutmalarıdır. Böylece, defter onaylatma maliyetlerini azaltabilir ve müdürler kurulu karar defterinin açılış ve kapanış onayının yaptırılmaması halinde muhatap olacakları 4 bin TL idari para cezasından da kurtulmuş olurlar. Ancak, mutlak surette ayrı bir müdürler kurulu karar defteri tutulması arzulanıyorsa ya da gerekli görülüyorsa, bu durumda limited şirket müdürlerinin anılan defteri TTK’ya ve Ticarî Defterlere İlişkin Tebliğe uygun şekilde tutma, onaylatma ve saklama hususlarına özen göstermelerini önermekteyiz. Soner Altaş (Bu makale 2014' de yazılmıştır.)

https://www.dunya.com/gundem/mudurler-kurulu-karar-defteri-tutmamanin-yaptirimi-nedir-haberi-247378

Danıştay 4. Dairesi, E: 2015/2533, K: 2015/6979 Grup Şirketlerine Kredi Devri KDV Gerektirmemektedir.
• Davacı Şirket Tarafından Kendi Ticari İtibarını KullanarakÇeşitli Bankalardan Temin Edilen Kredilerin Holding Bünyesindeki Grup Şirketlerine Aktarılmış Ve Aktarılan Krediler İçin Faiz Tahakkuk Ettirilmiştir
• Davacı Şirketin Grup Şirketlere Kredi Vermek Suretiyle Finansman Hizmeti Sağladığı Ve Bu Finansman HizmetiNedeniyle Tahakkuk Ettirdiği Faiz Geliri İçin KDV Hesaplaması Gerektiği İleri Sürülerek Bu Raporun İptali İstemiyle Dava Açılmıştır.
• Davacı Şirketin Grup Şirketlere Aktardığı Kredi Nedeniyle Katlandığı Tüm Masrafların Aynen Grup Şirketlerine Aktarıldığı,
• Aktarılan Bu Masraflar Dışında Başka Herhangi Bir Ad Altında Gelir Elde Edilmediği,
• Davacının Asıl Faaliyetinin Kredi Vermek Ve Finansman Aracılık Hizmeti Yapmak Suretiyle Kazanç Elde Etmek Olmadığı İleri Sürülmüştür.
Bu Durumda,
 
• Grup Şirketlere Aktardığı Kredi Nedeniyle Katlandığı Tüm Masrafların Aynen Grup Şirketlerine Aktarıldığı,
• Aktarılan Bu Masraflar Dışında Başka Herhangi Bir Ad Altında Gelir Elde Edilmediği,
• Davacının Asıl Faaliyetinin Kredi Vermek Ve Finansman AracılıkHizmeti Yapmak Suretiyle Kazanç Elde Etmek Olmadığı,
• Yönünde İddialarının Aksi Yönde Bir Tespitin Olmadığı Dikkate Alındığında Grup Şirketlere Kredi Vermek Suretiyle KDV’yeTabi Bir Finansman Hizmeti Sağladığı Söylenemez
• Dolayısıyla,Holdingleşmenin Amacına Uygun Olarak, Davacı Şirket Tarafından Grup Şirketlere Aktarılan Krediler,Sunulan Bir Finansman Hizmeti Niteliğinde Değildir
• Bu Nedenle, Davacı Şirket Tarafından Hesaplanması Gereken KDV'De Bulunmadığından Aksi Gerekçeyle Davayı Reddeden Vergi Mahkemesi Kararında Hukuka Uyarlık Görülmemiştir. Ali Çakmakcı http://taxauditingymm.com

Limited şirketlerde müdürlerin değiştirilmesi bir başka ifade ile azli TTK’nun 623 ve izleyen maddelerinde açıklanmıştır. Ortaklardan birinin kuruluş sırasında müdür atanması halinde bu müdürün azli, ortak olmayan müdürün azline göre daha da karmaşıktır.

Ortak olmayan müdürün azli, ortaklar kurulunun bir araya gelerek müdürü değiştirip, mevcut müdürün imza yetkisinin iptali ve yeni müdürün atanması ile beraber problem çözülmüş olur. TTK’ya göre, limited şirket anasözleşmesi veya ortaklar genel kurul kararı ile ortak olmayan müdürlerin de müdür olarak atanması mümkündür. Ortak olmayan müdürlerin yetkileri ortaklardan seçilen müdürlerden herhangi bir farklılıkları yoktur.

Ortak   olmayan limited şirket müdürleri, ortaklar genel kurul kararı ile her zaman için değiştirilebilir. Bu durumda, değiştirilen veya azledilen müdürün, sözleşmeden doğan hakları saklıdır.[1]

Ortak olan müdürler konusun ise kanun, müdürün şirket sözleşmesi ile atanması ve ortaklar genel kurulunca seçilmesine bağlı olarak ikili bir ayrıma gitmiştir. Şirket sözleşmesi ile atanan ve aynı zanda ortak olan şirket müdürleri, ortaklar genel kurulu tarafından azledilmezler, bunların idare hak ve vazifelerinin diğer ortaklar tarafından sınırlandırılması da mümkün değildir.[2] Ancak, haklı sebeplerin varlığında, ortaklardan birinin talebi üzerine, mahkeme, şirket sözleşmesi ile atanan müdürlerin idare hak ve vazifesini sınırlandırılmasına veya geri alınmasına karar verebilir. Ortaklar genel kurulu kararı ile atanan ve aynı zamanda ortak olan limited şirket müdürleri ise, ortaklar genel kurulu tarafından   azledilebilirler. Azil kararının, ortakların çoğunluğu ile alınması zorunludur.[3]

Temsil yetkisinin sınırlandırılması, iyi niyetli üçüncü kişilere karşı hüküm ifade etmez. Bununla birlikte, temsil yetkisinin sadece şirket merkezinin veya bir şubesinin işlerine ait olduğuna veya müştereken kullanılmasına dair sınırlamalar üçüncü kişiler hakkında da geçerli olur. Bu çerçevede, limited şirket ortaklarının, basiretsizlik, ihmal ve kasıt ile şirketin ve ortakların zararına sebebiyet veren müdürlerin azli ve yetkilerinin kaldırılması konusunda kanunun aradığı koşullara uygun hareket etmeleri ve ancak haklı bir sebebin varlığında konuyu yargıya taşımaları uygun olacaktır.

Sonuç olarak, gerek eski TTK’da ve gerekse yürürlüğe giren 6102 sayılı yeni TTK’da; şirkette ortak olmayan müdürlerin azli ortakları kurulunun alacağı karar ile çözümlenebilir durumdadır.   Genel kurul, ortak olmayan müdür veya müdürleri görevden her zaman alabilir. Müdür veya müdürlerin şirkette ortak için olması durumunda ise, durum biraz daha karmaşık hal alacaktır.   Böyle bir durumda da her ortak   haklı nedenleri ileri sürüp mahkemeye müracaat ederek buna göre ortaklardan atanmış müdürün azlini veya yetkilerinin sınırlandırmasını sağlayabilir.[4] Nazlı Gaye Alpaslan

http://www.hurses.com.tr/Haber-Limited_sirketlerde_mudurlerin_degistirilmesi-15960.htm


[1] Bkz. ÖNCÜ Ekrem, “Limited Şirketlerde Müdür Atamaları”, 12.10.2012, www.muhasebeturk.com. 

[2] ATLAŞ Soner, “Limited Şirketlerde Müdürlerin Azli ve Yetkilerinin Sınırlandırılması”, Yaklaşım Dergisi, Kasım 2010, Sayı:215. 

[3] Yeni TTK md. 630

[4] Yeni TTK hükümlerine göre tek kişilik limited şirket kurulması durumunda şirkete atanacak müdürün ortaklardan birinin olması zorunludur. Başka bir ifade ile, tek kişilik bir limited şirkette ortak (A) (B)’ yi müdür atarsa ve (B)’de ortak değilse bu durumda tek kişilik bu limited şirkette (A)’nında (B) ile beraber aynı zamanda müdür olması zorunludur. Dolayısıyla, tek ortaklı limited şirkette dışarıdan müdür atansa bile bu tek ortağın da müdür seçilmesi zorunludur. (Bkz. 6102 sayılı yeni TTK md. 623).  

Cumartesi, 23 Aralık 2017 10:01

İşin Ağır Olması Tazminat Gerektirmez

Çalıştığım işin ağır olmasından dolayı kendi isteğimle işten ayrılmak zorunda kaldım. İşin ağır olduğunu belirtip mahkemeye versem kazanabilir miyim? Beni bu konuda aydınlatır mısınız? Çünkü kendi isteğimle ayrılınca 2.5 yıllık tazminatımı alamadım. 5...524440 Nolu SMS
İş Kanunu'na göre işin ağır olmasından dolayı kendi isteğiyle işten ayrılmak tazminat hakkı doğurmaz.
Bunu mahkemeye de verseniz bir sonuç alamazsınız. Ancak, tazminat hakkının doğması için işverenin sizi iş sözleşmesinde belirtilen işler dışında işler vererek çalıştırmış veya kasıtlı olarak yıldırma ve bezdirme uygulamak için fazla ve ağır iş vermiş olması durumunda mahkemeye dava açarak tazminat talep etme hakkınız olabilirdi.

Ölen babamdan maaş almaktayken evlendim ve tarafıma evlenme yardımı olarak toplu para verildi. Daha sonra boşandım ve babamın maaşını almaya devam ediyorum. Şimdi yeniden evleneceğim. Acaba tekrar evlenme yardımı alabilir miyim? B.A.
Sizin evlenme yardımı diye tabir ettiğiniz ödeme Kanunda çeyiz yardımı diye geçmektedir. Çeyiz yardımı, yetim maaşı almakta iken evlenen kız çocuklarına bir defaya mahsus olmak üzere verilen ödemedir. Siz ilk evlendiğinizde çeyiz yardımı aldığınızdan tarafınıza ikinci kez çeyiz yardımı yapılmaz.

NE ZAMAN EMEKLİ OLURUM?

01.09.1971 doğumluyum. SSK girişim 24.09.2005, başlangıç çocuklardan sonra, 2 çocuğum var. Ne zaman emekli olabilirim? 5...626114 Nolu SMS
2005 yılındaki başlangıcınıza göre en 4500 prim gün, 25 yıl, 58 yaştan kısmi, yine 58 yaş ve 7000 prim günden tam emeklilik şartlarına tabisiniz. Başlangıçtan önceki doğumları borçlanamazsınız.

SSK ilk başlangıcım 15.04.1989, 26.04.1971 doğumluyum, 4865 primim var. Ne zaman emekli olurum? 5...133912 Nolu SMS
SSK başlangıcınıza göre 25 yıl, 51 yaş, 5450 prim gün şartlarına tabisiniz. 585 gün daha ödemeniz durumunda prim gün sayınız tamamlanır ancak 51 yaşınız 2022 yılında dolacağından emekli olacağınız tarih 26 Nisan 2022 tarihi olacaktır. Ali Şerbetçi

Hal hakem heyetinin vereceği kararların asliye ticaret mahkemesinde delil olarak ileri sürülebilmesine ilişkin parasal sınır 77 bin 402 lira olarak belirlendi.

Üreticilerle sebze ve meyve ticareti yapanlar arasında çıkacak uyuşmazlıklarda, hal hakem heyetinin vereceği kararların asliye ticaret mahkemesinde delil olarak ileri sürülebilmesine ilişkin parasal sınır 77 bin 402 lira olarak belirlendi.

Gümrük ve Ticaret Bakanlığının "Sebze ve Meyveler i̇le Yeterli̇ Arz ve Talep Deri̇nli̇ği̇ Bulunan Di̇ğer Malların Ti̇careti̇ni̇n Düzenlenmesi̇ Hakkında Kanunun 10'uncu Maddesi̇nde Yer Alan Parasal Sınırların Artırılmasına İli̇şki̇n Tebli̇ği", Resmi Gazete'de yayımlandı.

Buna göre, uyuşmazlıklarda hal hakem heyetlerine başvurunun zorunlu olması veya belirlenen sınırın üstündeki uyuşmazlıklarda hal hakem heyetinin vereceği kararların asliye ticaret mahkemesinde delil olarak ileri sürülebilmesine ilişkin parasal sınır, yeniden değerleme oranında (yüzde 14,47) artırılarak 77 bin 402 liraya yükseldi.

Söz konusu tebliğ, 1 Ocak'tan itibaren yürürlüğe girecek.

Cumartesi, 23 Aralık 2017 10:58

Pasaport Harcı Zam Oranı Açıklandı

Yurt dışına seyahat edecek vatandaşlar için hazırlanması gereken temel evrakların başında yer alan pasaporta sahip olmak, 2018 yılından itibaren biraz daha masraflı olacak. 

Enflasyon rakamlarının açıklanması ile beraber pasaport harçlarına gelecek olan zam da şekillendi. 

Vatandaşlar, 2018 yılından itibaren pasaportlarını almak için yüzde 14,47 oranı kadar daha fazla ödeme yapacaklar. Bu nedenle de yurt dışına çıkacak ya da çıkması muhtemel kimselerin bu pasaportları alırken ödeyecekleri miktar da haliyle artacak. Ödenecek olan harç miktarları ve ne kadar süre ile geçerli oldukları süre şöyle; 6 aylık; 137,50 TL, 1 senelik; 201,30 TL, 3 senelik; 465,50 TL, 4-10 senelik; 657,40 TL.

Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenen yeni pasaport harç bedelleri, zamlı hali ile 2018 Ocak ayı başından itibaren geçerli olmaya başlayacak. Çıkarılan son yasa ile birlikte 2017 yılının sonunda bütün pasaport işlemleri Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılacak. Ancak 2018'e kadar işlemler yine Emniyet Genel Müdürlüğü’nce gerçekleştirilmeye devam edecek.

Artan pasaport harçlarının seyahat edecek olan vatandaşları etkilemesi beklenirken, konuyla ilgili bilgi veren www.biletler.com Müşteri İlişkileri Yöneticisi Yasin Canlı, "Elbette ki bu artış pek çok yolcuyu da etkileyecek. Ancak ister uçakla yurt dışına gidip gelen ister otobüsler ile ülkemize giriş çıkış yapan vatandaşlarımızın sayılarında azalma olmaz. Şu anki hareketlilik gelecekte de sürecektir" dedi. Kaynak, İHA

Maliye Bakanlığınca, 1 Ocak'tan itibaren vergiye uyumlu mükelleflere yüzde 5'lik vergi indirimi uygulanacak.

Maliye Bakanlığının vergiye uyumlu mükelleflere vergi indirimi uygulanmasına ilişkin usul ve esasların yer aldığı Gelir Vergisi Genel Tebliği, Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Buna göre, 1 Ocak'tan itibaren ticari, zirai veya mesleki faaliyeti nedeniyle gelir vergisi mükellefi olanlarla finans ve bankacılık sektörlerinde faaliyet gösterenler, sigorta ve reasürans şirketleri, emeklilik şirketleri ve emeklilik yatırım fonları hariç kurumlar vergisi mükellefleri arasından vergisini düzenli ödeyenlerin yıllık beyannameleri üzerinden hesaplanan vergilerinin yüzde 5'i indirilecek.

Hesaplanan indirim tutarı 1 milyon liradan fazla olamayacak.

Düzenlemeden faydalanabilmek için, indirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yıla ait vergi beyannamelerinin kanuni süresinde verilmiş ve bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin süresinde ödenmiş olması gerekecek.

Kaynak: AA

22 Aralık 2017 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 30279 

Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:

GELİR VERGİSİ GENEL TEBLİĞİ (SERİ NO: 301)

  1. Amaç ve kapsam

Bu Tebliğin amacı, 8/3/2017 tarihli ve 30001 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 23/2/2017 tarihli ve 6824 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 4 üncü maddesi ile 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun yeniden düzenlenen mülga mükerrer 121 inci maddesinde yer alan vergiye uyumlu mükelleflere vergi indirimi uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemektir.

  1. Yasal düzenleme

6824 sayılı Kanunun 4 üncü maddesiyle Gelir Vergisi Kanununun mülga mükerrer 121 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiş ve 1/1/2018 tarihinden itibaren verilmesi gereken yıllık gelir ve kurumlar vergisi beyannamelerinde uygulanmak üzere 8/3/2017 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

“Vergiye uyumlu mükelleflere vergi indirimi

MÜKERRER MADDE 121- Ticari, zirai veya mesleki faaliyeti nedeniyle gelir vergisi mükellefi olanlar ile kurumlar vergisi mükelleflerinden (finans ve bankacılık sektörlerinde faaliyet gösterenler, sigorta ve reasürans şirketleri ile emeklilik şirketleri ve emeklilik yatırım fonları hariç olmak üzere), bu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen şartları taşıyanların yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannameleri üzerinden hesaplanan verginin %5’i, ödenmesi gereken gelir veya kurumlar vergisinden indirilir. Şu kadar ki hesaplanan indirim tutarı, her hâl ve takdirde 1 milyon Türk lirasından fazla olamaz. İndirilecek tutarın ödenmesi gereken vergiden fazla olması durumunda kalan tutar, yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihi izleyen bir tam yıl içinde mükellefin beyanı üzerine tahakkuk eden diğer vergilerinden mahsup edilebilir. Bu süre içinde mahsup edilemeyen tutarlar red ve iade edilmez. Gelir vergisi mükelleflerinin yararlanacağı indirim tutarı, ticari, zirai veya mesleki faaliyet nedeniyle beyan edilen kazançların toplam gelir vergisi matrahı içerisindeki oranı dikkate alınmak suretiyle hesaplanan gelir vergisi esas alınarak tespit edilir.

Söz konusu indirimden faydalanabilmek için;

  1. İndirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yıla ait vergi beyannamelerinin kanuni süresinde verilmiş (Kanuni süresinde verilen bir beyannameye ilişkin olarak kanuni süresinden sonra düzeltme amacıyla veya pişmanlıkla verilen beyannameler bu şartın ihlali sayılmaz.) ve bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin kanuni süresinde ödenmiş olması (Her bir beyanname itibarıyla 10 Türk lirasına kadar yapılan eksik ödemeler bu şartın ihlali sayılmaz.),
  2. (1) numaralı bentte belirtilen süre içerisinde haklarında beyana tabi vergi türleri itibarıyla ikmalen, re’sen veya idarece yapılmış bir tarhiyat bulunmaması (Yapılan tarhiyatların kesinleşmiş yargı kararlarıyla veya 213 sayılı Vergi Usul Kanununun uzlaşma ya da düzeltme hükümlerine göre tamamen ortadan kaldırılmış olması durumunda bu şart ihlal edilmiş sayılmaz.),
  3. İndirimin hesaplanacağı beyannamenin verildiği tarih itibarıyla vergi aslı (vergi cezaları dâhil) 1.000 Türk lirasının üzerinde vadesi geçmiş borcunun bulunmaması,

şarttır.

İndirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile önceki dört takvim yılında 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesinde sayılan fiilleri işlediği tespit edilenler, bu madde hükümlerinden yararlanamazlar.

Bu madde kapsamında vergi indiriminden yararlanan mükelleflerin, öngörülen şartları taşımadığının sonradan tespiti hâlinde ilgili vergilendirme döneminde indirim uygulaması dolayısıyla ödenmeyen vergiler, vergi ziyaı cezası uygulanmaksızın tarh edilir. Bu hüküm, indirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yılda herhangi bir vergiye ilişkin beyanların gerçek durumu yansıtmadığının indirimden yararlanıldıktan sonra tespiti üzerine yapılan tarhiyatların kesinleşmesi hâlinde de uygulanır ve bu takdirde indirim uygulaması dolayısıyla ödenmeyen vergiler açısından zamanaşımı, yapılan tarhiyatın kesinleştiği tarihi takip eden takvim yılının başından itibaren başlar.

Bu maddede geçen vergi beyannamesi ve vergi ibareleri, Maliye Bakanlığına bağlı vergi dairelerine verilmesi gereken vergi beyannameleri ile bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergileri ifade eder.

Birinci fıkrada yer alan tutar, her yıl bir önceki yıla ilişkin olarak 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre belirlenen yeniden değerleme oranında artırılmak suretiyle uygulanır. Bu şekilde hesaplanan tutarın %5’ini aşmayan kesirler dikkate alınmaz. Bakanlar Kurulu, birinci fıkrada yer alan oranı ve tutarı iki katına kadar artırmaya, sıfıra kadar indirmeye, kanuni oran ve tutarına getirmeye; Maliye Bakanlığı, maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir."

  1. Vergi indiriminden yararlanacak olanlar

Tebliğin 4 üncü bölümünde belirtilen şartları taşımaları kaydıyla vergi indiriminden;

- Ticari, zirai veya mesleki faaliyeti nedeniyle gelir vergisi mükellefi olanlar,

- Finans ve bankacılık sektörlerinde faaliyet gösterenler, sigorta ve reasürans şirketleri, emeklilik şirketleri ve emeklilik yatırım fonları hariç olmak üzere kurumlar vergisi mükellefleri

yararlanabileceklerdir.

  1. Vergi indiriminden yararlanma şartları

Tebliğin 3 üncü bölümünde belirtilen gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin vergi indiriminden yararlanabilmeleri için;

  1. a) İndirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yıla ait vergi beyannamelerinin kanuni süresi içerisinde verilmiş ve bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin de kanuni süresi içerisinde ödenmiş olması,
  2. b) İndirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yıl içerisinde haklarında beyana tabi vergi türleri itibarıyla ikmalen, re’sen veya idarece yapılmış bir tarhiyat bulunmaması,
  3. c) Vergi indiriminin hesaplanacağı beyannamenin verildiği tarih itibarıyla vergi aslı (vergi cezaları dâhil) 1.000 Türk lirasının üzerinde vadesi geçmiş borcunun bulunmaması,

ç) Vergi indiriminin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile önceki dört takvim yılında Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesinde sayılan fiillerin işlenmemiş olması

şarttır.

4.1. İlgili dönem beyannamelerinin kanuni süresi içerisinde verilmiş ve bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin de kanuni süresi içerisinde ödenmiş olması

İndirimden yararlanılabilmesi için mükelleflerin, indirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu beyannamenin ait olduğu yıldan önceki son iki yıla ilişkin olarak Maliye Bakanlığına bağlı vergi dairelerine verilmesi gereken gelir veya kurumlar vergisi, katma değer vergisi, muhtasar gibi tüm vergi beyannamelerini kanuni süresi içerisinde vermiş ve bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerini de kanuni süresi içerisinde ödemiş olmaları gerekmektedir.

Öte yandan, kanuni süresi içerisinde verilen bir beyannameye ilişkin olarak, kanuni süresinden sonra düzeltme amacıyla veya pişmanlıkla verilen beyannameler vergi indiriminden yararlanılmasına engel teşkil etmeyecektir. Ancak, indirimden yararlanılabilmesi için bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin de kanuni süresi içerisinde ödenmiş olması gerekmektedir.

Ayrıca, her bir beyanname itibarıyla 10.- TL’ye kadar yapılan eksik ödemeler, söz konusu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin kanuni süresi içerisinde ödenmiş olması şartının ihlali anlamına gelmez.

Örnek 1: (A) A.Ş.’nin 2017 hesap dönemine ilişkin olarak 25/4/2018 tarihinde vermiş olduğu kurumlar vergisi beyannamesi üzerinden 2.400.000.-TL kurumlar vergisi hesaplanmıştır.

2015, 2016 ve 2017 yıllarına ilişkin tüm vergi beyannamelerini kanuni süresi içerisinde vermiş ve tahakkuk eden vergileri de kanuni süresi içerisinde ödemiş olan (A) A.Ş., 2/5/2017 tarihinde Aralık 2015 dönemine ait KDV beyannamesine ilişkin pişmanlıkla beyanname vermiş ve bu beyanname üzerine tahakkuk eden vergileri de kanuni süresi içinde ödemiştir.

Buna göre, (A) A.Ş. tarafından, 2017 yılı hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesi üzerinden tahakkuk eden vergilerin kanuni süresi içerisinde ödenmesi şartı da dahil olmak üzere, diğer şartların da sağlanmış olması kaydıyla, Aralık 2015 dönemine ait KDV beyannamesine ilişkin pişmanlıkla beyanname verilmiş olması, vergi indiriminden yararlanılmasına engel teşkil etmeyecektir.

Örnek 2: (B) A.Ş.’ye başvurusuna istinaden Maliye Bakanlığı tarafından 1/6/2017 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 1 Haziran – 31 Mayıs özel hesap dönemi tayin edilmiştir.

(B) A.Ş.’nin indirimden yararlanması açısından “indirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yıla ait vergi beyannamelerinin kanuni süresi içerisinde verilmesi ve bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin de kanuni süresi içerisinde ödenmesi” şartının sağlanıp sağlanmadığının tespitinde 1/1/2016 – 31/12/2016, 1/1/2017-31/5/2017 ve 1/6/2017 – 31/5/2018 dönemleri dikkate alınacaktır. (B) A.Ş., bu dönemlere ilişkin vergi beyannamelerini kanuni süresi içerisinde vermiş ve tahakkuk eden vergileri kanuni süresi içerisinde ödemiş olması ve diğer şartları da sağlaması kaydıyla vergi indiriminden yararlanabilecektir.

Örnek 3: Özel eğitim kurumu işletmecisi olan gelir vergisi mükellefi Bay (C)’ye başvurusu üzerine 1/7/2016 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 1 Temmuz - 30 Haziran özel hesap dönemi tayin edilmiştir.

Bay (C)’nin indirimden yararlanması açısından “indirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yıla ait vergi beyannamelerinin kanuni süresi içerisinde verilmesi ve bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin de kanuni süresi içerisinde ödenmesi” şartının sağlanıp sağlanmadığının tespitinde 2015, 2016 ve 2017 takvim yılları dikkate alınacaktır. Bay (C), bu yıllara ilişkin vergi beyannamelerini kanuni süresi içerisinde vermiş ve tahakkuk eden vergileri kanuni süresi içerisinde ödemiş olması ve diğer şartları da sağlaması kaydıyla vergi indiriminden yararlanabilecektir.

4.2. İlgili dönemlere ilişkin olarak beyana tabi vergi türleri itibarıyla ikmalen, re’sen veya idarece yapılmış bir tarhiyat bulunmaması

Mükelleflerin vergi indiriminden yararlanabilmeleri için, indirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yıl içerisinde haklarında beyana tabi vergi türleri itibarıyla ikmalen, re'sen veya idarece yapılmış bir tarhiyat bulunmaması gerekmektedir. Söz konusu dönemler için haklarında ikmalen, re’sen veya idarece yapılmış bir tarhiyat bulunan mükellefler, tarhiyatın kesinleşip kesinleşmediğine bakılmaksızın, indirimden yararlanamayacaktır.

Öte yandan, söz konusu dönemlere ilişkin olarak ikmalen, re'sen veya idarece yapılan tarhiyatların indirimin hesaplanacağı gelir veya kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken süreden önce kesinleşmiş yargı kararlarıyla veya Vergi Usul Kanununun uzlaşma ya da düzeltme hükümlerine göre tamamen ortadan kaldırılmış olması ve diğer şartların da sağlanması kaydıyla vergi indiriminden yararlanılması mümkün olacaktır. Ancak, yapılan tarhiyatların kesinleşmiş yargı kararları, uzlaşma veya düzeltme hükümleri ile kısmen ortadan kaldırılması durumunda ise indirimden yararlanılamayacaktır.

Örnek: (Ç) Ltd. Şti., 2015, 2016 ve 2017 hesap dönemlerine ilişkin tüm vergi beyannamelerini kanuni süresi içerisinde vermiş ve bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergileri kanuni süresi içerisinde ödemiştir. (Ç) Ltd. Şti. adına Ağustos 2014 vergilendirme dönemi için katma değer vergisi yönünden 2016 yılında vergi inceleme raporu düzenlenmiş ve 120.000.- TL ikmalen KDV tarhiyatı yapılmıştır. Ancak, söz konusu tarhiyata karşı mükellef tarafından dava açılmış ve 13/4/2018 tarihi itibarıyla kesinleşen yargı kararıyla tarhiyat tamamen kaldırılmıştır.

(Ç) Ltd. Şti. hakkında yapılan ve indirimin hesaplanacağı 2017 hesap dönemine ait kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken süreden önce kesinleşmiş mahkeme kararıyla tamamen kaldırılan bu tarhiyat, diğer şartların da sağlanması kaydıyla, anılan şirketin vergi indiriminden yararlanmasına engel teşkil etmeyecektir.

Öte yandan, (Ç) Ltd. Şti., hakkında yapılan söz konusu tarhiyatın indirimin hesaplanacağı 2017 hesap dönemine ait kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken süreden sonraki bir tarihte (örneğin 4/6/2018 tarihinde) kesinleşen yargı kararıyla tamamen kaldırılmış olması halinde 2017 hesap dönemine ait kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarih itibarıyla indirim şartlarını sağlayamadığından bu hesap dönemine ilişkin olarak söz konusu indirimden yararlanması mümkün bulunmamaktadır.

Ancak, (Ç) Ltd. Şti. hakkında yapılan tarhiyatın 2017 hesap dönemine ait kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken süreden sonraki bir tarihte kesinleşen yargı kararıyla tamamen kaldırılmış olması nedeniyle, söz konusu tarhiyat 2018 hesap dönemine ilişkin olarak verilecek kurumlar vergisi beyannamesinde indirimden yararlanılmasını etkilemeyecektir.

4.3. Vergi indiriminin hesaplanacağı beyannamenin verildiği tarih itibarıyla vergi aslı (vergi cezaları dâhil) 1.000 Türk Lirasının üzerinde vadesi geçmiş borcunun bulunmaması

Mükelleflerin, vergi indiriminden yararlanabilmeleri için, indirimin hesaplanacağı beyannamenin verildiği tarih itibarıyla vergi aslı (vergi cezaları dahil) 1.000.- TL’nin üzerinde vadesi geçmiş borçlarının bulunmaması gerekmektedir.

Söz konusu 1.000.- TL’lik borcun hesabında Maliye Bakanlığına bağlı vergi dairelerine verilmesi gereken vergi beyannameleri üzerine tahakkuk eden vergi asılları ile vergi cezalarının (vergi ziyaı cezası, usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları) toplamı dikkate alınacaktır. Söz konusu 1.000.- TL’lik borcun hangi döneme ait olduğunun önemi bulunmamaktadır.

Örnek 1: (D) A.Ş. 2015, 2016 ve 2017 hesap dönemlerine ilişkin tüm vergi beyannamelerini kanuni süresi içerisinde vermiş ve bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergileri de kanuni süresi içerisinde ödemiştir. Ancak, 2017 hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken sürenin son günü itibarıyla beyannamesini veren ve bu tarih itibarıyla Şubat 2018 vergilendirme dönemine ilişkin 18.500.-TL vadesi geçmiş katma değer vergisi borcu bulunan (D) A.Ş., diğer şartları sağlamış olsa da 2017 hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinde vergi indiriminden yararlanamayacaktır.

Örnek 2: 2017 hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesini 18/4/2018 tarihinde veren (E) Ltd. Şti.’nin bu tarih itibarıyla Kasım 2014 vergilendirme dönemine ait vadesi geçmiş 850.- TL gelir stopaj vergisi borcu ile vadesi geçmiş 2.600.- TL motorlu taşıtlar vergisi borcu bulunmaktadır.

Buna göre, (E) Ltd. Şti.’nin her ne kadar toplamda 3.450.- TL vadesi geçmiş vergi borcu bulunsa da vergi indirimi uygulamasında 1.000.- TL’lik sınırın aşılıp aşılmadığının tespitinde sadece beyanname üzerine tahakkuk eden vergiler dikkate alınacağından, 2.600.- TL motorlu taşıtlar vergisi borcu dikkate alınmayacak ve 850.- TL’lik gelir stopaj vergisi borcu (E) Ltd. Şti.’nin vergi indiriminden yararlanmasına engel teşkil etmeyecektir.

Örnek 3: 2/1/2018 tarihi itibarıyla vadesi geçmiş ve 2017 hesap dönemine ait kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken sürenin son günü itibarıyla ödenmemiş 2.000.- TL özel usulsüzlük cezası borcu bulunan (F) Ltd. Şti., 2017 hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinde vergi indiriminden yararlanamayacaktır.

4.4. Vergi indiriminin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile önceki dört takvim yılında Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesinde sayılan fiillerin işlenmemiş olması

Vergi indiriminin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile önceki dört takvim yılında Vergi Usul Kanununun kaçakçılık suçlarını düzenleyen 359 uncu maddesinde sayılan fiilleri işlediği tespit edilen mükellefler vergi indiriminden yararlanamayacaklardır.

Örnek: Serbest meslek erbabı Bay (G) 2015, 2016 ve 2017 takvim yıllarına ilişkin tüm vergi beyannamelerini kanuni süresinde vermiş ve bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerini de kanuni süresinde ödemiştir. 2017 takvim yılına ilişkin gelir vergisi beyannamesini verdiği tarih itibarıyla hakkında 2013, 2014, 2015, 2016 ve 2017 yıllarında Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesinde sayılan fiillerden herhangi birini işlediğine ilişkin bir tespit bulunmaması ve diğer şartları da sağlaması kaydıyla, Bay (G) bu takvim yılına ilişkin gelir vergisi beyannamesinde vergi indiriminden yararlanabilecektir.

  1. Vergi indirimi uygulaması

Vergi indirimine ilişkin şartları haiz mükellefler, yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannameleri üzerinden hesaplanan gelir veya kurumlar vergisinin %5'i oranında vergi indirimi tutarını hesaplayacaktır. Vergi indirimi tutarı, her hal ve takdirde 1 milyon Türk lirasından fazla olamayacaktır. Bu suretle hesaplanan vergi indirimi tutarı, öncelikle bu beyannameler üzerinden ödenmesi gereken gelir veya kurumlar vergisinden indirilebilecektir. Vergi indirimi tutarının ödenmesi gereken vergiden fazla olması halinde ise kalan tutar, yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihi izleyen bir tam yıl içinde mükellefin beyanı üzerine tahakkuk eden diğer vergilerinden mahsup edilebilecektir. Bu süre içerisinde mahsup edilemeyen tutarlar red ve iade edilmeyecektir.

Örnek 1: Vergi indiriminden yararlanma şartlarının tamamını sağlayan ve 2017 hesap dönemine ait kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde hesaplanan kurumlar vergisi 22.000.000.- TL olan (H) A.Ş.’nin bu hesap dönemine ilişkin olarak yurtiçinde kesinti suretiyle ödemiş olduğu kurumlar vergisi tutarı 400.000.- TL’dir. (H) A.Ş. aynı döneme ilişkin olarak ayrıca 20.000.000.- TL geçici vergi ödemiştir.

Vergi indirimi tutarı   = Hesaplanan kurumlar vergisi x İndirim oranı

                                   = 22.000.000.- TL x 0,05

                                   = 1.100.000.- TL

olarak hesaplanmış olsa da (H) A.Ş.’nin yararlanabileceği vergi indirimi tutarı 1.000.000.- TL olarak dikkate alınacaktır.

Buna göre, (H) A.Ş. vergi indiriminden aşağıdaki şekilde yararlanacaktır.

A. Hesaplanan Kurumlar Vergisi

22.000.000.- TL

B. Hesaplanan Vergi İndirimi Tutarı

1.000.000.- TL

C. Mahsup Edilecek Vergiler Toplamı

Kesinti Suretiyle Ödenen Vergi     400.000.-TL

Ödenen Geçici Vergi                       20.000.000.-TL

20.400.000.- TL

Ç. Ödenmesi Gereken Kurumlar Vergisi (A-C)

1.600.000.- TL

D. Mahsup Edilen Vergi İndirimi Tutarı

1.000.000.- TL

E. Ödenecek Kurumlar Vergisi (Ç-D)

600.000.- TL

Örnek 2: (I) A.Ş. 2017 hesap dönemine ilişkin olarak kanuni süresinde verdiği kurumlar vergisi beyannamesinde beyan ettiği matrah üzerinden 100.000.-TL kurumlar vergisi hesaplanmıştır. Vergi indiriminden yararlanma şartlarının tamamını taşıyan (I) A.Ş.’nin 2017 hesap dönemine ait ödemiş olduğu geçici vergi tutarı 98.000.- TL’dir.

Vergi indirim tutarı    = Hesaplanan kurumlar vergisi x İndirim oranı

                                  = 100.000.- TL x 0,05

                                  = 5.000.- TL

olarak hesaplanmıştır.

Buna göre, (I) A.Ş. vergi indiriminden aşağıdaki şekilde yararlanacaktır.

A. Hesaplanan Kurumlar Vergisi

100.000.- TL

B. Hesaplanan Vergi İndirimi Tutarı

5.000.- TL

C. Mahsup Edilecek Vergiler Toplamı

Ödenen Geçici Vergi     98.000.-TL

98.000.- TL

Ç. Ödenmesi Gereken Kurumlar Vergisi (A-C)

2.000.- TL

D. Mahsup Edilen Vergi İndirimi Tutarı

2.000.- TL

E. Ödenecek Kurumlar Vergisi (Ç-D)

0.- TL

F. Devreden Vergi İndirimi Tutarı (B-D)

3.000.- TL

Kurumlar vergisi beyannamesi üzerinden indirilemeyen 3.000.- TL’lik vergi indirimi tutarı, 2017 hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihi izleyen bir tam yıl içerisinde (25/4/2019 tarihine kadar), mükellefin beyanı üzerine tahakkuk eden diğer vergilerinden mahsup edilebilecektir. (I) A.Ş. tarafından bu süre içerisinde mahsup edilemeyen vergi indirimi tutarları ise red ve iade olunmayacaktır.

  1. Ticari, zirai veya mesleki kazancın diğer gelir unsurlarıyla birlikte beyan edilmesi durumunda mükelleflerin yararlanabileceği vergi indirim tutarının tespiti

Ticari, zirai veya mesleki kazancın diğer gelir unsurlarıyla birlikte beyan edilmesi durumunda, gelir vergisi mükelleflerinin yararlanacağı vergi indirimi tutarı, ticari, zirai veya mesleki faaliyet nedeniyle beyan edilen kazançların toplam gelir vergisi matrahı içerisindeki oranı dikkate alınmak suretiyle hesaplanan gelir vergisi esas alınarak tespit edilecektir.

Örnek: Vergi indiriminden yararlanma şartlarının tamamını taşıyan Bayan (İ), 2017 takvim yılında; 280.000.- TL ticari kazanç, 70.000.- TL de alacak faizi elde etmiştir. Bayan (İ) bu dönemde 42.000.- TL geçici vergi ödemiştir.

Buna göre, Bayan (İ) vergi indiriminden aşağıdaki şekilde yararlanacaktır.

A. Ticari Kazanç

280.000- TL

B. Menkul Sermaye İradı

70.000- TL

C. Gelir Vergisi Matrahı (A+B)

350.000- TL

Ç. Hesaplanan Gelir Vergisi

114.150- TL

D. Ticari Kazanç / Gelir Vergisi Matrahı (A/C)

       0,80

E. Hesaplanan Gelir Vergisinin Ticari Kazanca İsabet Eden Kısmı (Ç x D)

91.320- TL

F. Hesaplanan Vergi İndirimi Tutarı (E x % 5)

4.566- TL

G. Mahsup Edilecek Vergiler Toplamı

Ödenen Geçici Vergi           42.000.-TL

42.000- TL

Ğ. Ödenmesi Gereken Gelir Vergisi (Ç - G)

72.150- TL

H. Vergi İndirimi Tutarı

4.566- TL

I. Ödenecek Gelir Vergisi (Ğ - H)

67.584.-TL

  1. Şartların ihlali halinde yapılacak işlemler

7.1. Vergi indiriminden yararlanan mükelleflerin, şartları taşımadığının sonradan tespiti halinde ilgili vergilendirme döneminde indirim uygulaması dolayısıyla ödenmeyen vergiler vergi ziyaı cezası uygulanmaksızın tarh edilir.

Örnek 1: Serbest meslek erbabı Bay (J), 2017 takvim yılına ilişkin gelir vergisi beyannamesinde 12.000.-TL vergi indirimi tutarı hesaplamış ve bu indirim tutarının tamamından yararlanarak 20.000. -TL gelir vergisi ödemiştir.

Ancak, Bay (J), 2017 takvim yılına ilişkin gelir vergisi beyannamesi üzerine tahakkuk eden gelir vergisinin ilk taksitini 31/3/2018 tarihinde ödemiş olmasına rağmen Temmuz ayında ödenmesi gereken ikinci taksiti kanuni süresi içerisinde ödememiştir.

Bu durumda, Bay (J) 2017 takvim yılına ilişkin gelir vergisi beyannamesini kanuni süresi içerisinde vermiş olsa da bu beyanname üzerine tahakkuk eden gelir vergisinin ikinci taksitini kanuni süresi içerisinde ödemediğinden, vergi indirimi dolayısıyla ödemediği vergiler vergi ziyaı cezası uygulanmaksızın tarh edilecektir.

7.2. İndirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yılda herhangi bir vergiye ilişkin beyanın gerçek durumu yansıtmadığının, indirimden yararlanıldıktan sonra tespiti üzerine, yapılan tarhiyatların kesinleşmesi halinde indirim uygulaması dolayısıyla ödenmeyen vergiler vergi ziyaı cezası uygulanmaksızın tarh edilir.

Dolayısıyla, indirimin hesaplandığı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yılda herhangi bir vergiye ilişkin beyanın gerçek durumu yansıtmadığının, vergi indiriminden yararlanıldıktan sonra tespit edilmesi nedeniyle beyana tabi vergi türleri itibarıyla ikmalen, resen veya idarece tarhiyat yapılması ve bu tarhiyatların kesinleşmesi durumunda, indirim nedeniyle ödenmeyen vergiler vergi ziyaı uygulanmaksızın tarh edilecektir. Vergi indirimi uygulamasında kesinleşmeden maksat, tarh edilen vergi ile kesilen cezaların idari yargı mercileri nezdinde dava konusu yapılmaması veya dava konusu edilmesi neticesinde tüm olağan kanun yollarının tüketilmesiyle uygun bulunmak suretiyle kesinleşmesidir.

Bu takdirde, indirim uygulaması dolayısıyla ödenmeyen vergiler açısından zamanaşımı, yapılan tarhiyatın kesinleştiği tarihi takip eden takvim yılının başından itibaren başlayacaktır.

Örnek 2: (K) Ltd. Şti., 25/4/2018 tarihinde vermiş olduğu 2017 hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinde vergi indiriminden yararlanmış ve bu beyanname üzerine tahakkuk eden vergileri 30/4/2018 tarihinde ödemiştir.

Ancak, Ağustos 2016 vergilendirme dönemi için katma değer vergisi yönünden 26/10/2018 tarihinde (K) Ltd. Şti. adına vergi inceleme raporu düzenlenmiş ve 200.000.- TL ikmalen KDV tarhiyatı yapılmıştır.

(K) Ltd. Şti. vergi inceleme raporuna istinaden yapılan tarhiyatı dava konusu etmiş ve dava mükellef aleyhine sonuçlanarak 5/3/2020 tarihinde kesinleşmiştir.

Buna göre, (K) Ltd. Şti.’nin 2017 hesap dönemi kurumlar vergisi beyannamesinde yararlanmış olduğu vergi indirimi tutarı dolayısıyla ödemediği kurumlar vergisi tutarı, tarhiyatın kesinleştiği tarih itibarıyla (5/3/2020 tarihinde) vergi ziyaı cezası uygulanmaksızın tarh edilecektir.

Yürürlük

Bu Tebliğ 1/1/2018 tarihinden itibaren verilmesi gereken yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannamelerinde uygulanmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

Bu Tebliğ hükümlerini Maliye Bakanı yürütür.

Kurumlar Vergisi'ni düzenleyen tebliğ resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yeni düzenlemeyle birlikte mükelleflerinin 2018, 2019 ve 2020 hesap dönemlerine ait kazançları üzerinden yüzde 22 kurumlar vergisi alınacak.

Maliye Bakanlığının "Kurumlar Vergisi Genel Tebliği'nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliği" Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Buna göre kurumların 2018, 2019 ve 2020 yılı vergilendirme dönemlerine ait kazançları için kurumlar vergisi yüzde 22 olarak belirlendi.

Bakanlar Kurulu da yüzde 22'lik oranı, yüzde 20'ye kadar indirmeye yetkili kılındı.

Kooperatiflerin kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanabilmesi için faaliyetin sadece ortaklarla sınırlı olması gerekecek. Yapılan değişiklikle 1 Ocak'tan itibaren, kooperatiflerin faaliyetin icrasına tahsis ettikleri ve ekonomik ömrünü tamamlamış demirbaş, makine, teçhizat, taşıt ve benzeri amortismana tabi iktisadi kıymetleri elden çıkarmalarının ortak dışı işlem sayılmayacağı hüküm altına alındı.

Kurumlar vergisinden muaf kooperatiflerin tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun sermayesine katılımları, iktisadi işletmeleriyle bu kurumlardan kazanç elde etmeleri ve söz konusu kazançları daha sonra ortaklarına dağıtmaları muafiyetlerini etkilemeyecek.

Tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun sermayesine katılan ve kurumlar vergisinden muaf olan kooperatiflere, iştirak ettiği tam mükellef kurumlar tarafından 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren dağıtılan kar payları üzerinden yüzde 15 vergi kesintisi yapılacak. Buna karşın, söz konusu kooperatiflerin elde ettiği kar paylarının, daha sonra ortaklara dağıtılması durumunda dağıtılan tutarlar üzerinden vergi kesintisi yapılması söz konusu olmayacak.

Taşınmaz satış kazancının yüzde 50'sine istisna

Kurumlar Vergisi Kanunu'nun yayımından sonra gerçekleşen satış işlemlerinde istisna uygulamalarında da değişikliğe gidilerek, 5 Aralık 2017'den itibaren yapılan taşınmaz satışlarından elde edilen kazancın yüzde 50'lik kısmına istisna uygulanacak. Bu tarihten önce yapılan taşınmaz satışlarından elde edilen kazancın ise yüzde 75'lik kısmı istisna uygulamasına konu edilebilecek.

Finansal kiralama veya finansman şirketlerine borçları nedeniyle kanuni takibe alınmış kurumlarla bunların kefillerinin ve ipotek verenlerin sahip oldukları taşınmazlar, iştirak hisseleri, kurucu senetleri ve intifa senetleriyle rüçhan haklarının, bu borçlara karşılık finansal kiralama ya da finansman şirketlerine devrinden sağlanan hasılatın bu borçların tasfiyesinde kullanılan kısmına isabet eden kazançların tamamı istisna kapsamına alındı.

Finansal kiralama veya finansman şirketlerinin kanuni takibe alınmış alacakları nedeniyle 1 Ocak'tan itibaren iktisap ettikleri taşınmazların satışından doğan kazançların yüzde 50'lik kısmı, iştirak hisseleri, kurucu senetleri ve intifa senetleriyle rüçhan haklarının satışından doğan kazançların yüzde 75’lik kısmı kurumlar vergisinden istisna olacak.

22 Aralık 2017 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 30279 

Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:

KURUMLAR VERGİSİ GENEL TEBLİĞİ (SERİ NO: 1)’NDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ (SERİ NO: 14)

Bu Tebliğde, 28/11/2017 tarihli ve 7061 sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununda yapılan değişikliklerin uygulanmasına ilişkin açıklamalara yer verilmiş olup, 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinde ilgili bölümler itibarıyla aşağıdaki değişiklikler yapılmıştır.

MADDE 1 – 3/4/2007 tarihli ve 26482 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Kurumlar Vergisi Genel Tebliği (Seri No: 1)’nin “4.13.1.4. Sadece ortaklarla iş görülmesi” başlıklı bölümünün sonuna aşağıdaki paragraflar eklenmiştir.

“28/11/2017 tarihli ve 7061 sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla 5520 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendine eklenen ve 1/1/2018 tarihinden itibaren yürürlüğe giren parantez içi hükümle, kooperatiflerin faaliyetin icrasına tahsis ettikleri ve ekonomik ömrünü tamamlamış olan demirbaş, makine, teçhizat, taşıt ve benzeri amortismana tabi iktisadi kıymetleri elden çıkarmalarının ortak dışı işlem sayılmayacağı hüküm altına alınmıştır.

Örneğin, bir üretim kooperatifinin amacını gerçekleştirmek üzere kullanmış olduğu iş makinesini, ekonomik ömrünü tamamladıktan sonra satması ortak dışı işlem olarak değerlendirilmeyecek ve bu satış işlemi dolayısıyla kooperatif muafiyeti etkilenmeyecektir.”

MADDE 2 – Aynı Tebliğin “4.13.2. Yapı kooperatiflerinin muafiyetinde özel şartlar” başlıklı bölümünden sonra gelmek üzere aşağıdaki bölüm eklenmiştir.

4.13.3. Kurumlar vergisinden muaf olan kooperatiflerde ortak dışı işlemlerin vergilendirilmesi

7061 sayılı Kanunla 5520 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendine eklenen parantez içi hükümle 1/1/2018 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, kurumlar vergisinden muaf kooperatiflerin ortak dışı işlemleri nedeniyle kooperatif tüzel kişiliğine bağlı ayrı bir iktisadi işletme oluşmuş kabul edileceği, kooperatiflerin bu iktisadi işletmelerinden ve tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun sermayesine katılımlarından kazanç elde etmelerinin ve bu kazançların daha sonra ortaklara dağıtılmasının da muafiyete etkisinin olmayacağı ve ortak dışı işlemlerden elde edilen kazancın vergilendirilmesine ilişkin usul ve esasların Maliye Bakanlığınca belirleneceği hüküm altına alınmıştır.

Bu suretle kooperatiflerin, 1/1/2018 tarihinden itibaren gerçekleştirecekleri ortak dışı işlemler nedeniyle muafiyetleri etkilenmeyecek; ancak bu işlemlerden elde edilen kazançlar kooperatif tüzel kişiliğine bağlı ayrı bir iktisadi işletme nezdinde kurumlar vergisine tabi tutulacaktır. Dolayısıyla, muafiyete ilişkin diğer şartları taşıyan kooperatiflerin ortak dışı işlemlerinden elde edilen kazançları kooperatif tüzel kişiliğine bağlı ayrı bir iktisadi işletme nezdinde kurumlar vergisine tabi tutulacak, ortak içi işlemlerinden elde edilen kazançlarının kurumlar vergisine tabi tutulması söz konusu olmayacaktır.

Ortak dışı işlemlerle ilgili olarak kooperatif tüzel kişiliğine bağlı oluştuğu kabul edilen iktisadi işletme adına kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis edilecektir.

Öte yandan, ortak dışı işlemlerde bulunmaları nedeniyle 1/1/2018 tarihinden önce kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis edilmiş olan kooperatiflerin, muafiyete ilişkin diğer şartları da taşıyor olmaları kaydıyla, 1/1/2018 tarihi itibarıyla kurumlar vergisi mükellefiyet kayıtları sonlandırılacaktır. Bu kooperatiflerin 1/1/2018 tarihinden itibaren gerçekleştirdikleri ortak dışı işlemlerine ilişkin olarak kooperatif tüzel kişiliğine bağlı ayrı bir iktisadi işletme nezdinde kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis ettirilmek suretiyle bu işlemlerden elde ettikleri kazançları vergilendirilecektir.

Kurumlar vergisinden muaf olan kooperatifler, ortak dışı işlemlerine ilişkin hesap ve kayıtlarını kooperatif hesaplarıyla ilişkilendirmeksizin iktisadi işletme adına tasdik ettirecekleri ayrı defterlerde izleyeceklerdir.

Ayrıca, kurumlar vergisinden muaf olan kooperatiflerin tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun sermayesine katılımları, iktisadi işletmeleri ile bu kurumlardan kazanç elde etmeleri ve söz konusu kazançları daha sonra ortaklarına dağıtmaları muafiyetlerini etkilemeyecektir.

Örnek 1: (A) narenciye üretim kooperatifinin ortaklarından almış olduğu narenciyeyi niteliğini değiştirmeden üçüncü kişilere satması ortak dışı işlem sayılmazken, niteliğini değiştirerek reçel olarak satması durumunda, kooperatif ortak dışı işlem yapmış olacağından, bu işlem nedeniyle kooperatife bağlı oluşan ayrı bir iktisadi işletme nezdinde bu işlemden doğan kazançlar kurumlar vergisine tabi tutulacaktır.

Örnek 2: (B) tohum üretim kooperatifi, gıda ürünleri üreten (K) A.Ş.’nin sermayesinin %20’sine iştirak etmiş ve bu iştirakinin 2017 hesap dönemine ait kârını 2018 yılı Haziran ayında dağıtması sonucunda 1.500.000.-TL kâr payı elde etmiştir. (B) kooperatifi elde ettiği bu kâr payının 600.000.-TL’lik kısmını 2019 yılı içerisinde ortaklarına dağıtmıştır.

(B) tohum üretim kooperatifinin sermaye şirketine iştirak etmesi, bu iştirakinden kazanç elde etmesi ve elde ettiği bu kazancı ortaklarına dağıtması kooperatifin muafiyetine etki etmeyecektir. (B) kooperatifinin başkaca ortak dışı işlemleri nedeniyle iktisadi işletme oluşması halinde (K) A.Ş.’nin sermayesine katılımından elde ettiği kazancını iktisadi işletme ile ilişkilendirmesi de söz konusu olmayacaktır.”

MADDE 3 – Aynı Tebliğin “5.6.2. Kurumlar Vergisi Kanununun yayım tarihinden sonra gerçekleşen satış işlemlerinde istisna uygulaması” başlıklı bölümünün birinci paragrafından sonra gelmek üzere aşağıdaki paragraf eklenmiştir.

“7061 sayılı Kanunun 89 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendiyle 5520 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinin birinci cümlesi değiştirilmiş olup söz konusu değişikliğin yürürlüğe girdiği 5/12/2017 tarihinden itibaren (bu tarih dahil) yapılan taşınmaz satışlarından elde edilen kazancın %50’lik kısmına istisna uygulanacak; bu tarihten önce yapılan taşınmaz satışlarından elde edilen kazancın ise %75’lik kısmı istisna uygulamasına konu edilebilecektir.”

MADDE 4 – Aynı Tebliğin “5.6.2.3.2. Satış kazancının fon hesabında tutulması” başlıklı bölümünün dördüncü paragrafının sonuna aşağıdaki cümle ve anılan bölümün sonuna da aşağıdaki örnek eklenmiştir.

“5/12/2017 tarihinden itibaren yapılan taşınmaz satışlarından elde edilen kazancın ise %50’lik kısmına istisna uygulanacağından, bu tarihten itibaren yapılan taşınmaz satışlarına ilişkin olarak kazancın sadece istisnaya konu edilen %50’lik kısmı fon hesabına alınacaktır.”

Örnek 3: Maliyet bedeli 300.000.-TL olan bir taşınmaz, 2018 yılında 1.000.000.-TL’ye vadeli olarak satılmıştır. Satışa ilişkin tahsilat 2018 yılında 300.000.-TL, 2019 yılında 300.000.-TL, 2020 yılında 200.000.-TL ve 2021 yılında 200.000.-TL olarak gerçekleştirilecektir. Ancak kurum, kazancın %50’sini (700.000 x %50 = 350.000.-TL) satışın yapıldığı yılı izleyen yılın başında özel bir fon hesabına almış bulunmaktadır.

2021 yılında tahsil edilen 200.000.-TL’ye isabet eden [(200.000 x %70) x %50=] 70.000.-TL kazanç kısmı için istisnadan yararlanılabilmesi mümkün bulunmamaktadır. Bu kazanç tutarına istisna uygulanmış olması halinde, istisnaya konu olan 70.000.-TL nedeniyle 2018 hesap dönemine ilişkin olarak tahakkuk etmesi gereken kurumlar vergisi (geçici vergi dahil) vergi ziyaına uğramış olacağından vergi aslı, vergi ziyaı cezası ve gecikme faizi ile birlikte tahsil edilecektir.

2018 yılı beyannamesinin verilmesi sırasında, mükellef kurum tarafından, satıştan elde edilen kazanç 700.000.-TL olmasına rağmen, istisna kazanç tutarının [(800.000 x %70) x %50=] 280.000.-TL olarak uygulanması halinde, vergi ziyaının varlığından bahsedilemeyecektir.”

MADDE 5 – Aynı Tebliğin “5.6.2.4.1. Taşınmazlar ile iştirak hisselerinin para karşılığı olmaksızın devir ve temliki, trampası ve kamulaştırılması” başlıklı bölümünün dördüncü paragrafında yer alan “%75’inin” ibaresinden sonra gelmek üzere “, 5/12/2017 tarihinden itibaren yapılan taşınmaz satışlarında ise %50’sinin” ibareleri eklenmiştir.

MADDE 6 – Aynı Tebliğin “5.7. Bankalara veya TMSF’ye borçlu durumda olan kurumlar ile bankalara tanınan istisna” bölüm başlığında geçen “Bankalara” ibaresinden sonra gelmek üzere “, finansal kiralama ya da finansman şirketlerine” ibareleri eklenmiştir.

MADDE 7 – Aynı Tebliğin “5.7.1. Bankalara borçları nedeniyle kanuni takibe alınmış veya TMSF’ye borçlu durumda olan kurumlar ile bunların kefillerine ve ipotek verenlere tanınan istisna” bölüm başlığında geçen “Bankalara” ibaresinden sonra gelmek üzere “, finansal kiralama ya da finansman şirketlerine” ibareleri ve bu bölümün sonuna aşağıdaki paragraflar eklenmiştir.

“7061 sayılı Kanunun 89 uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendiyle 5520 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yapılan değişiklikle finansal kiralama veya finansman şirketlerine borçları nedeniyle kanuni takibe alınmış kurumlar ile bunların kefillerinin ve ipotek verenlerin sahip oldukları taşınmazlar, iştirak hisseleri, kurucu senetleri ve intifa senetleri ile rüçhan haklarının, bu borçlara karşılık finansal kiralama ya da finansman şirketlerine devrinden sağlanan hasılatın bu borçların tasfiyesinde kullanılan kısmına isabet eden kazançların tamamı istisna kapsamına alınmıştır.

Buna göre, söz konusu değişikliğin yürürlüğe girdiği 1/1/2018 tarihinden itibaren taşınmazlar, iştirak hisseleri, kurucu senetleri ve intifa senetleri ile rüçhan haklarının bent kapsamında finansal kiralama ve finansman şirketlerine devrinden doğan hasılatın bu borçların tasfiyesinde kullanılan kısmına isabet eden kazançların tamamına kurumlar vergisi istisnası uygulanacaktır. Finansal kiralama işlemlerinde, finansal kiralama konusu anılan varlıkların finansal kiralama şirketince 6361 sayılı Kanunun 33 üncü maddesi hükümleri çerçevesinde üçüncü kişilere satışı veya kiracının temerrüdü sebebiyle kanuni takipteki finansal kiralama alacakları karşılığında tarafların karşılıklı mutabakatıyla finansal kiralama konusu anılan varlıklara ilişkin her türlü tasarruf hakkının kiralayana devri dolayısıyla kiracı nezdinde doğan kazançlar istisna kapsamında değerlendirilmeyecektir.”

MADDE 8 – Aynı Tebliğin “5.7.2. Bankalara tanınan istisna uygulaması” bölüm başlığında geçen “Bankalara” ibaresinden sonra gelmek üzere “, finansal kiralama ya da finansman şirketlerine” ibareleri, bu bölümün birinci paragrafında yer alan “bankaların” ibaresinden sonra gelmek üzere “; “finansal kiralama ve finansman şirketleri” kavramlarından ise 6361 sayılı Kanun kapsamında faaliyette bulunan finansal kiralama şirketleri ile finansman şirketlerinin” ibareleri ve üçüncü paragrafında yer alan “Bankaların” ibaresinden sonra gelmek üzere “, finansal kiralama ya da finansman şirketlerinin” ibareleri eklenmiş olup aynı bölümün ikinci paragrafının sonuna aşağıdaki cümle ve anılan paragraftan sonra gelmek üzere aşağıdaki paragraflar eklenmiştir.

“7061 sayılı Kanunun 89 uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendiyle 5520 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan %75 oranının taşınmazlar için %50 olarak uygulanmasına ilişkin yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 5/12/2017 tarihinden itibaren (bu tarih dahil) yapılan taşınmaz satışlarından elde edilen kazancın ise %50’lik kısmına istisna uygulanacaktır. Bu tarihten önce bankalarca yapılan taşınmaz satışlarından elde edilen kazancın %75’lik kısmı istisna uygulamasına konu edilebilecektir.”

“Finansal kiralama veya finansman şirketlerinin kanuni takibe alınmış alacakları nedeniyle 1/1/2018 tarihinden itibaren iktisap ettikleri; taşınmazların satışından doğan kazançların %50’lik kısmı, iştirak hisseleri, kurucu senetleri ve intifa senetleri ile rüçhan haklarının satışından doğan kazançların ise %75’lik kısmı kurumlar vergisinden istisna olacaktır.

Öte yandan, finansal kiralama şirketlerince 6361 sayılı Kanun kapsamında yapılan finansal kiralama işlemlerinde, kiracının temerrüdü sebebiyle kanuni takipteki finansal kiralama alacakları karşılığında tarafların mutabakatıyla, kiralayanın her türlü tasarruf hakkını devir aldığı finansal kiralama konusu taşınmazların finansal kiralama şirketlerince üçüncü kişilere satışından doğan kazançların %50’lik kısmına da istisna uygulanacaktır.

Örnek 1: (A) Finansal Kiralama Şirketi (C) A.Ş.’ye ait olan taşınmazı (B) A.Ş.’ye finansal kiralama suretiyle kiralamak üzere 3/1/2018 tarihinde 9.000.000.-TL bedelle satın almış ve söz konusu taşınmazı 10 yıllığına (B) A.Ş.’ye 10.000.000.-TL kira ödemesi karşılığında kiralamıştır.

2.000.000.-TL’si anapara ve 400.000.-TL’si faiz olmak üzere toplam 2.400.000.-TL kira ödemesi yapıldıktan sonra, kiralama süresinin üçüncü yılında mali zorluklar nedeniyle finansal kiralama bedellerini ödeyemeyen (B) A.Ş. temerrüde düşmüştür. Daha sonra söz konusu taşınmaz rayiç değeri olan 11.000.000.-TL bedel dikkate alınmak suretiyle ve tarafların karşılıklı mutabakatıyla (A) Finansal Kiralama Şirketinin tasarrufuna bırakılmıştır. Kiralama süresinin üçüncü yılında tahakkuk ettiği halde ödenmeyen kira bedelleri 500.000.-TL anapara, 80.000.-TL faiz olmak üzere toplam 580.000.-TL’dir. (A) Finansal Kiralama Şirketi bu taşınmazı 3/3/2021 tarihinde (D) Ltd. Şti.’ne 12.000.000.-TL bedelle satmıştır.

Finansal kiralamaya konu taşınmazın sözleşmeden kaynaklanan tüm tasarruf haklarının (B) A.Ş. tarafından (A) Finansal Kiralama Şirketine devri işleminde taşınmaz devri söz konusu olmadığından, (B) A.Ş. açısından bu işlemden elde edilen kazanca ilişkin olarak istisna uygulanabilecek bir tutar da bulunmamaktadır.

Öte yandan, tarafların karşılıklı mutabakatı sonucu 11.000.000.-TL bedel dikkate alınmak suretiyle (A) Finansal Kiralama Şirketince tüm tasarruf hakları devralınan söz konusu taşınmazın (D) Ltd. Şti.’ne satılması nedeniyle doğan satış kazancının %50’lik kısmına kurumlar vergisi istisnası uygulanabilecektir.”

MADDE 9 – Aynı Tebliğin “5.11. Risturn istisnası” başlıklı bölümü aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“7061 sayılı Kanunla 5520 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinde yapılan ve 1/1/2018 tarihinde yürürlüğe giren değişiklikle, kooperatif ortaklarının yönetim gideri karşılığı olarak ödedikleri paralardan harcanmayarak iade edilen kısımlar ile tüketim kooperatiflerinin, ortaklarının kişisel ve ailevi gıda ve giyecek ihtiyaçlarını karşılamak için satın aldıkları malların değerine göre hesapladıkları risturnlara ilişkin kurumlar vergisi istisnası korunmuş; münhasıran üretim ve kredi kooperatiflerine tanınan risturn istisnası, Kanunun 4 üncü maddesinde yer alan kooperatif muafiyetine ilişkin olarak yapılan düzenleme çerçevesinde yürürlükten kaldırılmıştır.

Buna göre, ortaklarla 1/1/2018 tarihinden önceki dönemlerde yapılan işlemler dolayısıyla üretim ve kredi kooperatiflerinin hesapladığı risturnlar kurumlar vergisi istisnasından faydalanabilecektir.”

MADDE 10 – Aynı Tebliğin “5.11.3. Üretim kooperatiflerinde risturn istisnası” ve “5.11.4. Kredi kooperatiflerinde risturn istisnası” başlıklı bölümleri yürürlükten kaldırılmış ve sonraki bölüm numaraları buna göre teselsül ettirilmiştir.

MADDE 11 – Aynı Tebliğin “11.4. Her ne şekilde ve ne isimle olursa olsun ayrılan yedek akçeler” başlıklı bölümünün sonuna aşağıdaki paragraf eklenmiştir.

“7061 sayılı Kanunun 106 ncı maddesiyle 6361 sayılı Kanunun 16 ncı maddesine eklenen fıkra ile finansal kiralama ve finansman şirketleri tarafından anılan madde uyarınca ayrılan özel karşılıkların tamamının ayrıldıkları yılda kurum kazancının tespitinde gider olarak kabul edileceği hüküm altına alınmıştır. Söz konusu düzenleme 1/1/2019 tarihinden itibaren yürürlüğe gireceğinden bu tarihten önce anılan kurumlarca ayrılan özel karşılıkların kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.”

MADDE 12 – Aynı Tebliğin “14.1. Beyannamenin verilmesi” başlıklı bölümünün sonuna aşağıdaki paragraf eklenmiştir.

“Kurumlar vergisinden muaf olan kooperatiflerin farklı alan veya konularda yaptığı tüm ortak dışı işlemler nedeniyle, alan veya konu ayrımı gözetilmeksizin, her bir kooperatifin tüzel kişiliğine bağlı tek bir iktisadi işletme için kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis ettirilecektir. Bu iktisadi işletmenin mükellefiyetle ilgili ödevlerinin yerine getirilmesinden kooperatif tüzel kişiliği sorumlu olacaktır.”

MADDE 13 – Aynı Tebliğin “14.5. Kooperatif gelirlerinin sadece taşınmaz kira gelirlerinden ve mevduat faizlerinden oluşması halinde beyan” başlıklı bölümünün birinci paragrafında yer alan “kurumlar vergisi mükellefiyetlerinin” ibareleri “kooperatif tüzel kişiliğine bağlı oluştuğu kabul edilen iktisadi işletme nezdinde kurumlar vergisi mükellefiyetinin” şeklinde değiştirilmiş; aynı paragrafta yer alan “anılan kooperatiflerin” ibareleri “bu iktisadi işletmelerin” şeklinde, aynı bölümün ikinci paragrafında yer alan “diğer gelirleri de bulunan kooperatifler” ibareleri “ortak dışı başkaca işlemlerden doğan gelirleri de bulunan kooperatif tüzel kişiliğine bağlı iktisadi işletmeler” şeklinde ve son paragrafında yer alan “kooperatiflerin” ibaresi “iktisadi işletmelerin” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 14 – Aynı Tebliğin “15.3.9. Vergiden muaf olan kurumlara dağıtılan kâr paylarında vergi kesintisi” başlıklı bölümünün sonuna aşağıdaki paragraf eklenmiştir.

“Tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun sermayesine katılan ve kurumlar vergisinden muaf olan kooperatiflere, iştirak ettiği tam mükellef kurumlar tarafından 1/1/2018 tarihinden itibaren dağıtılan kâr payları üzerinden %15 vergi kesintisi yapılacaktır. Ancak söz konusu kooperatiflerin elde etmiş oldukları bu kâr paylarının, daha sonra ortaklara dağıtılması durumunda dağıtılan tutarlar üzerinden Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca herhangi bir vergi kesintisi yapılması söz konusu olmayacaktır.”

MADDE 15 – Aynı Tebliğin “16.3. Tarhiyatın muhatabı” başlıklı bölümünün sonuna aşağıdaki paragraf eklenmiştir.

“Kurumlar vergisinden muaf olan kooperatiflerin ortak dışı işlemleri nedeniyle oluşan iktisadi işletmenin kazançları üzerinden hesaplanan kurumlar vergisi, kooperatif tüzel kişiliği adına tarh olunur.”

MADDE 16 – Aynı Tebliğin “36. Geçici Hükümler” başlıklı bölümünün sonuna aşağıdaki alt bölüm eklenmiştir.

“36.8. 5520 sayılı Kanuna 7061 sayılı Kanunun 91 inci maddesiyle eklenen geçici 10 uncu madde hükmü aşağıdaki gibidir.

“Geçici Madde 10 – (1) Bu Kanunun 32 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan %20 oranı, kurumların 2018, 2019 ve 2020 yılı vergilendirme dönemlerine (özel hesap dönemi tayin edilen kurumlar için ilgili yıl içinde başlayan hesap dönemlerine) ait kurum kazançları için %22 olarak uygulanır.

(2) Bakanlar Kurulu, birinci fıkrada yazılı %22 oranını %20 oranına kadar indirmeye yetkilidir.”

Bu kapsamda, kurumlar vergisi mükelleflerinin 2018, 2019 ve 2020 hesap dönemlerine ait kurum kazançları üzerinden %22 oranında kurumlar vergisi alınacaktır. Ayrıca, söz konusu dönemlerde kurumlar vergisi mükelleflerince, anılan vergilendirme dönemlerinin kurumlar vergisine mahsup edilmek üzere Gelir Vergisi Kanununda belirtilen esaslara göre %22 oranında geçici vergi ödenecektir.”

Tebliğ olunur.

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • 1 TL için 532.000 TL Fazla Vergi Ödeme Riski Sosyal içerik üreticilerinden ile Appstore, Google Play üzerinden gelir elde…
  • BORSAYA AÇILAN ŞİRKETLER AÇISINDAN EMİSYON PRİMLİ PAYLARA YÖNELİK ÖRNEK UYGULAMA EMİSYON PRİMİ TİCARİ KARA DÂHİL DEĞİLDİR. ÖZKAYNAKLAR ARASINDA 520 PAY…
  • Yatırım Teşvik Belge Kapsamında KDV İstisnası Yatırım Teşvik Belgesi Sahibi Mükellefe Belge Kapsamındaki:· Makine Ve Teçhizat İthal…
Top