Mehmet Özdoğru
Tebliğ, Usul ve Esasları ile İlgili Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğ (Sıra No: 485)
17 Aralık 2017 Tarihli Resmi Gazete
Sayı: 30273
Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:
VERGİ USUL KANUNU GENEL TEBLİĞİ (SIRA NO: 485)
- Konu
28/11/2017 tarihli ve 7061 sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 101, 102, 103 ve 157 nci maddelerinde düzenlemelere gidilmiştir. Söz konusu maddelerde yapılan düzenlemelere ilişkin açıklamalar bu Tebliğin konusunu oluşturmaktadır.
- Bilinen adresler
213 sayılı Kanunun 101 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 101- Bu Kanuna göre bilinen adresler şunlardır:
- Mükellef tarafından işe başlamada veya adres değişikliğinde bildirilen işyeri adresleri,
- Yoklama fişinde veya ilgilinin imzası bulunmak şartıyla yetkili memurlar tarafından bir tutanakla tespit edilen işyeri adresleri,
- 25/4/2006 tarihli ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununa göre oluşturulan adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi.
Birinci fıkranın (1) ve (2) numaralı bentlerinde yazılı bilinen adreslerden tarih itibarıyla tebligat yapacak makama en son olarak bildirilmiş veya bu makamca tespit edilmiş olanı dikkate alınır ve tebliğ öncelikle bu adreste yapılır.
İşyeri adresinde tebliğ yapılacak olanların bu adresinde bulunamaması, işin bırakılması veya işin bırakılmış addolunması hallerinde tebliğ, gerçek kişilerde kendisinin, tüzel kişilerde bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerinden birinin, tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde ise bunları idare edenler veya varsa temsilcilerinden herhangi birinin adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinde yapılır.
İşyeri adresi olmayanlara tebliğ, doğrudan adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinde yapılır.”
Söz konusu düzenlemeye ilişkin açıklamalara aşağıda yer verilmiştir.
2.1. Bilinen işyeri ve yerleşim yeri adresleri
213 sayılı Kanunun 101 inci maddesine göre bilinen işyeri adresleri;
- Mükellef tarafından işe başlamada bildirilen
- Adres değişikliğinde bildirilen
- Yoklama fişinde yer alan
- İlgilinin imzası bulunmak şartıyla yetkili memurlar tarafından bir tutanakla tespit edilen
adreslerdir. Dolayısıyla 1/1/2018 tarihinden itibaren yapılacak tebliğlerde yukarıda yer alan işyeri adresleri dikkate alınacaktır.
Öte yandan yapılan düzenlemeyle 25/4/2006 tarihli ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununa göre oluşturulan adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri (ikametgah) adresi bilinen adresler arasına dâhil edilmiştir. Buna göre bilinen yerleşim yeri adresi olarak sadece 5490 sayılı Kanuna göre oluşturulan adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi kabul edildiğinden, mükellef tarafından vergi idaresine yerleşim yeri adresi bildirimi yapılmayacak, şayet yapılmış ise bu bildirimde yer alan adres yerleşim yeri adresine yapılacak tebligatlarda dikkate alınmayacaktır.
2.2. Bilinen adreste tebliğ
Mükellefin bilinen birden çok işyeri adresi varsa maddede yazılı bilinen işyeri adreslerinden tarih itibarıyla tebligat yapacak makama en son olarak bildirilmiş veya bu makamca tespit edilmiş olanı dikkate alınacak ve tebliğ öncelikle bu adreste yapılacaktır. Bu anlamda tebliğ evrakını gönderecek idare öncelikle kayıtlarını tetkik ederek maddede belirtildiği şekilde kayıtlarına intikal etmiş işyeri adresi olup olmadığını kontrol edecek, bu kapsamda bir işyeri adresi bulunması durumunda tebligat bu işyeri adresinde yapılacaktır. İşyeri adresinde tebliğ yapılacak olanların;
- Geçici veya daimi ayrılma gibi nedenlerle bu adresinde bulunamaması,
- 213 sayılı Kanunun 160 ıncı maddesinin birinci fıkrası ve ilgili mevzuatı kapsamında işini bırakması veya
- 213 sayılı Kanunun 160 ıncı maddesinin ikinci fıkrası ve ilgili mevzuatı kapsamında işini bırakmış addolunması hallerinde
tebliğ, gerçek kişilerde kendisinin, tüzel kişilerde bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerinden birinin, tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde ise bunları idare edenler veya varsa temsilcilerinden herhangi birinin adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinde yapılacaktır.
Bilinen işyeri adresi olmayanlara tebliğ ise doğrudan adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinde yapılacaktır.
Örnek: Basit usule tabi mükellef Bay (A) hakkında düzenlenen vergi inceleme raporuna istinaden 2/8/2018 tarihinde cezalı tarhiyatlar yapılmıştır. Mükellefin bağlı olduğu vergi dairesi kayıtlarında 3/8/2017 tarihinde işe başlama bildiriminde bildirdiği işyeri adresi ve 23/2/2018 tarihinde verdiği gelir vergisi beyannamesinde yer alan işyeri adresi mevcuttur. Vergi dairesi, ihbarname ve ekinde yer alan raporları öncelikle işe başlama bildiriminde bildirilen işyeri adresine tebliğe çıkaracaktır. Mükellefin söz konusu adreste bulunamaması durumunda, tebligat yapılacak tarihte mükellefin adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinde tebligat yapılacaktır.
Mükellefin 23/2/2018 tarihinde verdiği gelir vergisi beyannamesinde yer alan işyeri adresi bilinen adres olarak kabul edilmeyecektir. Yeni düzenleme ile vergi beyannamelerinde bildirilen işyeri adresi, bilinen adresler arasında sayılmadığı için iş yeri adresini değiştiren Bay (A)’nın bu değişikliği 213 sayılı Kanunun 157 nci maddesi kapsamında adres değişikliğine ilişkin bildirim ile yapması gerekmektedir.
- Tebliğ evrakının teslimi
213 sayılı Kanunun 102 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 102- Tebliğ olunacak evrakı içeren zarf posta idaresince muhatabına verilir ve bu durum muhatap ile posta memuru tarafından tebliğ alındısına tarih ve imza konulmak suretiyle tespit olunur.
Muhatap imza edecek kadar yazı bilmez veya herhangi bir sebeple imza edemeyecek durumda bulunursa sol elinin başparmağı bastırılmak suretiyle tebliğ edilir.
Muhatap tebellüğden imtina ederse, tebliğ evrakının gönderildiği idareden alınabileceği şerhini içeren bir pusula kapıya yapıştırılır. Posta memuru, durumu tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza ederek, tebliğ olunacak evrakı tebliği yaptıran idareye teslim eder. Bu durumda tebliğ, pusulanın kapıya yapıştırıldığı tarihte yapılmış sayılır.
Bu Kanunun 101 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (2) numaralı bentlerinde sayılan işyeri adreslerine tebliğe çıkılan hallerde, tebliğ yapılacak olanların bu adreste bulunamaması durumunda (Bulunamama durumu o adresten geçici ayrılmaları da kapsar.) durum, posta memuru tarafından tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza edilerek, tebliğ evrakı gönderildiği idareye iade edilir. Bu durumda bu Kanunun 101 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre işlem yapılır.
Bu Kanunun 101 inci maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde sayılan adrese tebliğe çıkılan hallerde, tebliğ yapılacak kişinin adresinde bulunamaması durumunda (Bulunamama durumu o adresten geçici ayrılmaları da kapsar.) durum, posta memuru tarafından tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza edilerek, tebliğ evrakı gönderildiği idareye iade edilir. Bunun üzerine tebliği çıkaran merci tarafından tayin olunacak münasip bir süre sonra yeniden tebliğ çıkarılır. İkinci defa çıkarılan tebliğ evrakı da aynı sebeplerle tebliğ edilemezse, tebliğ evrakının gönderildiği idareden alınabileceği şerhini içeren bir pusula kapıya yapıştırılır. Bu durum, posta memuru tarafından tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza edilerek, tebliğ evrakı, gönderildiği idareye iade edilir. Tebliğ evrakının pusulanın yapıştırıldığı tarihten itibaren on beş gün içerisinde muhatabı tarafından alınması hâlinde alındığı günde, bu süre içerisinde alınmaması hâlinde ise on beşinci günde tebliğ yapılmış sayılır.
Maliye Bakanlığı, bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.”
Söz konusu düzenlemeye ilişkin açıklamalara aşağıda yer verilmiştir.
3.1. Muhatabın işyeri adresinde tebliğe çıkılması
Bilinen işyeri adreslerinden tebligat yapacak makama en son olarak bildirilmiş veya bu makamca tespit edilmiş olanı dikkate alınır ve tebliğ öncelikle bu adreste yapılır.
Tebliğ olunacak evrakı içeren zarf posta idaresince muhatabına verilir ve bu durum muhatap ile posta memuru tarafından tebliğ alındısına tarih ve imza konulmak suretiyle tespit olunur. Zarfın, posta memuru tarafından muhatabına verildiği tarihte tebliğ yapılmış sayılır.
213 sayılı Kanunun 94 üncü maddesi kapsamında tebliğ yapılacak olanların adreste bulunamaması (geçici ayrılmalar dâhil) halinde durum, posta memuru tarafından tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza edilir. Bu durumda kapıya pusula yapıştırılmaz ve tebliğ evrakı derhal gönderildiği idareye iade edilir. Bu takdirde tebliğ;
- Gerçek kişilerde kendisinin,
- Tüzel kişilerde bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerinden birinin,
- Tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde bunları idare edenler veya varsa temsilcilerinden herhangi birinin
adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinde yapılır.
3.2. Muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinde tebliğe çıkılması
213 sayılı Kanunun 94 üncü maddesi kapsamında tebliğ yapılacak kişinin bilinen işyeri adresinde bulunamaması (geçici ayrılmalar dâhil) ya da muhatabın bilinen işyeri adresinin olmaması durumlarında, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresine tebligata çıkılır ve tebliğ bu adreste yapılır.
Tebliğ olunacak evrakı içeren zarf posta idaresince muhatabına verilir ve bu durum muhatap ile posta memuru tarafından tebliğ alındısına tarih ve imza konulmak suretiyle tespit olunur. Zarfın, posta memuru tarafından muhatabına verildiği tarihte tebliğ yapılmış sayılır. 213 sayılı Kanunun 94 üncü maddesi kapsamında tebliğ yapılacak olanların yerleşim yeri adresinde bulunamaması (geçici ayrılmalar dâhil) halinde durum, posta memuru tarafından tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza edilir. Bu durumda kapıya pusula yapıştırılmaz ve tebliğ evrakı derhal gönderildiği idareye iade edilir.
Bunun üzerine tebliği çıkaran merci tarafından olayın özelliğine göre (zamanaşımı vs.) tayin olunacak münasip bir süre sonra yeniden tebliğe çıkılır. İkinci defa çıkarılan tebliğ evrakına, adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresine ikinci defa çıkıldığına ilişkin ibare konulur. İkinci defa çıkarılan tebliğ evrakı da aynı sebeplerle tebliğ edilemezse, tebliğ evrakının gönderildiği idareden alınabileceği şerhini içeren ve bu tebliğ ekinde yer alan tebligat pusulası (pusula) (Ek:1) kapıya yapıştırılır. Bu durum, posta memuru tarafından tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza edilerek tebliğ evrakı gönderildiği idareye iade edilir. Tebliğ evrakının pusulanın yapıştırıldığı tarihten itibaren on beş gün içerisinde muhatabı tarafından alınması hâlinde alındığı günde, bu süre içerisinde alınmaması hâlinde ise pusulanın kapıya yapıştırıldığı tarihi izleyen on beşinci günde tebliğ yapılmış sayılır.
3.3. Muhatabın tebellüğden imtina etmesi
Bilinen işyeri veya yerleşim yeri adresinde bulunmasına karşın muhatabın tebellüğden imtina etmesi durumunda, posta memuru tarafından tebliğ evrakının gönderildiği idareden alınabileceği şerhini içeren pusula kapıya yapıştırılır. Bu durum, posta memuru tarafından tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza edilerek tebliğ evrakı gönderildiği idareye iade edilir. Bu durumda tebliğ, pusulanın kapıya yapıştırıldığı tarihte yapılmış sayılır.
- Tebliğin ilanla yapılacağı haller
213 sayılı Kanunun 103 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 103- Aşağıda yazılı hallerde tebliğ ilan yoluyla yapılır:
- Muhatabın bu Kanunun 101 inci maddesi kapsamında bilinen adresi yoksa,
- Bu Kanunun 101 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (2) numaralı bentlerinde sayılan bilinen adreste tebliğ yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde kayıtlı bir adresi bulunmazsa,
- Yabancı memleketlerde bulunanlara tebliğ yapılmasına imkân bulunmazsa,
- Başkaca nedenlerden dolayı tebliğ yapılmasına imkân bulunmazsa.”
213 sayılı Kanunun 103 üncü maddesi ile yapılan değişiklikle, bilinen işyeri adresinde tebliğ yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde kayıtlı bir yerleşim yeri adresi olmaması durumu ilanen tebliğ yapılacak haller arasına eklenmiştir.
Buna göre muhatap tarafından işe başlamada veya adres değişikliğinde bildirilen, yoklama fişinde veya ilgilinin imzası bulunmak şartıyla yetkili memurlar tarafından bir tutanakla tespit edilen işyeri adreslerinde tebliğ yapılamaması hâlinde, tebliğ evrakını gönderecek idare tarafından yapılan araştırma sonucunda muhatabın adres kayıt sisteminde kayıtlı bir yerleşim yeri adresi bulunmazsa tebliğ ilan yoluyla yapılır.
Öte yandan muhatabın 213 sayılı Kanunun 101 inci maddesi kapsamında bilinen adresinin olmaması, yabancı memleketlerde bulunanlara tebliğ yapılmasına imkân bulunmaması ve başkaca nedenlerden dolayı tebliğ yapılmasına imkân bulunmaması durumlarında da tebliğin ilan yoluyla yapılmasına devam olunacaktır.
- Adres değişikliklerinin bildirilmesi
213 sayılı Kanunun 157 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 157- 101 inci maddede yazılı bilinen iş yeri adreslerini değiştiren mükellefler, yeni adreslerini vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar.”
Maddede yapılan değişiklikle, mükelleflerin yerleşim yeri adresi değişikliklerini vergi dairesine bildirme zorunluluğu kaldırılmış olmakla birlikte, işyeri adreslerini değiştiren mükelleflerin yeni işyeri adreslerini vergi dairesine bildirme mecburiyeti devam etmektedir.
- Diğer hususlar
213 sayılı Kanunun 107 nci maddesi kapsamında tebliğlerin posta yerine memur vasıtasıyla yaptırılması durumunda da bu Tebliğdeki esaslara uyulur.
213 sayılı Kanunun 107/A maddesi ve 27/8/2015 tarihli ve 29458 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 456) kapsamında tebliğe elverişli elektronik adresi bulunanlara tebligatlar elektronik ortamda yapılmaya devam edilecektir.
- Yürürlük
Bu Tebliğ 1/1/2018 tarihinde yürürlüğe girer.
- Yürütme
Bu Tebliğ hükümlerini Maliye Bakanı yürütür.
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumuna Ait 8 Adet Tebliğ
17 Aralık 2017 Tarihli Resmi Gazete
Sayı: 30273
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumundan:
- Türkiye Finansal Raporlama Standartlarının İlk Uygulamasına İlişkin Türkiye Finansal Raporlama Standardı (TFRS 1) Hakkında Tebliğ (Sıra No: 146)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sıra No: 75)
- Konsolide Finansal Tablolara İlişkin Türkiye Finansal Raporlama Standardı (TFRS 10) Hakkında Tebliğ (Sıra No: 216)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sıra No: 76)
- Diğer İşletmelerdeki Paylara İlişkin Açıklamalarla İlgili Türkiye Finansal Raporlama Standardı (TFRS 12) Hakkında Tebliğ (Sıra No: 218)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sıra No: 77)
- Nakit Akış Tablolarına İlişkin Türkiye Muhasebe Standardı (TMS 7) Hakkında Tebliğ (Sıra No: 4)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sıra No: 78)
- Gelir Vergilerine İlişkin Türkiye Muhasebe Standardı (TMS 12) Hakkında Tebliğ (Sıra No: 31)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sıra No: 79)
- İştiraklerdeki ve İş Ortaklıklarındaki Yatırımlara İlişkin Türkiye Muhasebe Standardı (TMS 28) Hakkında Tebliğ (Sıra No: 215)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sıra No: 80)
- Yatırım Amaçlı Gayrimenkullere İlişkin Türkiye Muhasebe Standardı (TMS 40) Hakkında Tebliğ (Sıra No: 27)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sıra No:81)
- Yabancı Para İşlemleri ve Avans Bedeline İlişkin Türkiye Finansal Raporlama Standardı Yorumu (TFRS Yorum 22) Hakkında Tebliğ (Sıra No: 82)
Çifte Vergileme Anlaşması Olan Ülkeler
1- Türkiye’nin Kaç ülke ile ÇVÖA vardır?
Türkiye’nin 21.01.2016 tarihi İtibariyle 82 ülke ile karşılıklı olarak imzalamış oldu ve yürürlükte olan Çifte Vergilemeyi Önleme Anlaşması vardır.
2- Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmalarının Kapsamı nedir?
Uluslararası bir uygulama olan Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmaları, bir ülkenin vergi yükümlüsünün (Şahıs, Tüzel kişi, organizasyon vb.) diğer ülkede vergilemeye tabi olan kazançlarının hangi ülkede, hangi koşullara göre vergilendirileceğine yönelik ola anlamalardır.
3- Bu anlaşmalar tüm vergileri kapsıyor mu?
Hayır. Her ülke ile yapılan ÇVÖA’nın kapsamı farklıdır. Hangi vergi, sosyal güvenlik ve diğer özellikli hususların hangi ülkede, hangi koşullarda, hangi kriterlere göre ve ne şekilde uygulanacağına dair hükümler değişiklik göstermektedir.
4- ÇVÖA anlaşması olan Ülkelerin listesi ve anlaşma tarihleri yukarıdaki tabloda belirtilmiştir. GİB
Yabancı Çalışma İzni Taleplerinin Reddi Halinde Yeniden Başvuru Yapılabilir mi?
İzaha Davetin Kapsamı
İzaha davetin kapsamını belirleme yetkisi maddenin dördüncü fıkrası ile Maliye Bakanlığına (MB) verildiğinden herhangi bir konunun izaha davet kapsamında olup olmadığı, bir başka deyişle hangi konularla ilgili olarak izaha davet müessesesinin uygulanacağı MB tarafından belirlenecektir. Mezkûr yetkiye istinaden MB tarafından izaha davet kapsamına alınan konular aşağıda belirlenmiştir.
- Ba-Bs Bildirim Formlarında Yer Alan Bilgilerin Analizi Sonucunda Mükelleflerin İzaha Davet Edilmesi
- Kredi Kartı Satış Bilgileri ile Katma Değer Vergisi (KDV) Beyannamelerinin Karşılaştırılması Sonucunda Mükelleflerin İzaha Davet Edilmesi
- Yıllık Beyannameler ile Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamelerinin Karşılaştırılması Sonucunda Mükelleflerin İzaha Davet Edilmesi
- Çeşitli Kurum ve Kuruluşlardan Elde Edilen Bilgiler ile Asgari Ücret Tarifelerinin Karşılaştırılması Sonucunda Mükelleflerin İzaha Davet Edilmesi
- Yıllık Gelir ve Kurumlar Vergisi Beyannameleri Üzerinde Yapılan İndirimleri, Kanuni Oranları Aşan Mükelleflerin İzaha Davet Edilmesi
- Dağıttığı Kâr Üzerinden Tevkifat Yapmadığı Tespit Edilenlerin İzaha Davet Edilmesi
- Geçmiş Yıl Zararlarının Mahsubu Yönünden Mükelleflerin İzaha Davet Edilmesi
- İştirak Kazançlarını İlgili Hesapta Göstermeyen Mükelleflerin İzaha Davet Edilmesi
- Kurumlar Vergisi Kanununun 5/1-e Maddesindeki İstisna ile İlgili Olarak Mükelleflerin İzaha Davet Edilmesi
- Örtülü Sermaye Yönünden Mükelleflerin İzaha Davet Edilmesi
- Ortaklardan Alacaklar İçin Hesaplanması Gereken Faizler Yönünden Mükelleflerin İzaha Davet Edilmesi
- Ortaklık Hakları veya Hisselerini Elden Çıkardıkları Halde Beyanda Bulunmayan Limited Şirket Ortaklarının İzaha Davet Edilmesi
- Gayrimenkul Alım/Satım Bedelinin Eksik Beyan Edilmiş Olabileceğine Dair Haklarında Tespit Bulunanların İzaha Davet Edilmesi
- Gayrimenkullere İlişkin Değer Artışı Kazançları Yönünden Mükelleflerin İzaha Davet Edilmesi
- Gayrimenkul Sermaye İratlarını Beyan Etmeyen veya Eksik/Hatalı Beyan Eden Mükelleflerin İzaha Davet Edilmesi
- Sahte veya Muhteviyatı İtibarıyla Yanıltıcı Belge Kullanılması Durumunda Mükelleflerin İzaha Davet Edilmesi
3- İzaha Davetin Ön Şartı
İzaha davet müessesinden yararlanabilmek için mükellef hakkında; izaha davet komisyonunca yürütülecek ön tespitten önce vergi incelemesine başlanılmamış, Takdir Komisyonuna sevk işleminin yapılmamış ve ihbarda bulunulmamış olması gerekir.
Vergi Usul Kanununun 370 inci maddesinde bahsi geçen “vergi incelemesine başlanılmamış olması” ile “takdir komisyonuna sevk edilmemiş olması”, ön tespitin ilgili olduğu konuya ilişkin olarak; mükellef nezdinde bir vergi incelemesine başlanılmamış olmasını veya mükellefin takdir komisyonuna sevk edilmemiş olmasını ifade eder.
Maddede bahsi geçen “ihbarda bulunulmamış olması”, yetkili merciler tarafından yapılmış ön tespitle ilgili konu hakkında, tespit tarihine kadar ihbarda bulunulmamış olmasını ifade eder. Haklarında ön tespit konusuyla ilgili ihbar bulunan mükellefler bu konuyla ilgili olarak izaha davet edilmeyecek, ön tespitle ilgisi bulunmayan ihbarlar ise izaha davete engel teşkil etmeyecektir.
4- İzaha Davet Yazısı
İlgili komisyon tarafından yapılan ön tespitler sonucu mükellefe izaha davet yazısı gönderilir. İzaha davet yazısında aşağıdaki hususlara yer verilir.
– İzaha davet yazısının tebliği tarihinden itibaren 15 gün içerisinde ön tespitle ilgili olarak gerekli izahın yapılması ve yapılan izah sonucu Komisyonca, vergi ziyaına sebebiyet verilmediği ve beyanname verilmesini gerektirir bir durum bulunmadığının anlaşılması halinde söz konusu ön tespitle ilgili olarak vergi incelemesi ve takdir komisyonuna sevk işlemi yapılmayacağı,
– İzaha davet yazısının tebliği tarihinden itibaren 15 günlük süre içerisinde izahta bulunulmaması halinde Vergi Usul Kanununun 370 inci maddesinde yer alan indirimli ceza uygulamasından yararlanılamayacağı ve mükellefin vergi incelemesine ya da takdir komisyonuna sevk edileceği,
– İzahın yapıldığı tarihten itibaren 15 gün içerisinde, hiç verilmemiş olan vergi beyannamelerinin verilmesi, eksik veya yanlış yapılan vergi beyanının tamamlanması veya düzeltilmesi ve ödeme süresi geçmiş bulunan vergilerin, ödemenin geciktiği her ay ve kesri için 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesinde belirtilen nispette uygulanacak gecikme zammı oranında bir zamla (izah zammı) aynı sürede ödenmesi şartıyla vergi ziyaı cezasının ziyaa uğratılan vergi üzerinden %20 oranında kesileceği,
– İzahın yeterli görülmemesi halinde mükellefin vergi incelemesine ya da takdir komisyonuna sevk edilebileceği,
– Mükellefin, yapacağı izahı desteklemek amacıyla başta defter ve belgeler olmak üzere Vergi Usul Kanununun 3 üncü maddesi kapsamında her türlü delili sunabileceği,
– Davet konusu ön tespitle ilgili olarak Vergi Usul Kanununun 371 inci maddesinde yer alan pişmanlık hükümlerinden yararlanılamayacağı.
5- İzahın Değerlendirilmesi
Kendisine izaha davet yazısı tebliğ edilenlerin madde hükümlerinden yararlanmaları için tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde yetkili komisyona izahta bulunmaları gerekmektedir. Bu süre içerisinde ilgili komisyona izahta bulunmayanlar anılan madde hükmünden yararlanamaz.
Süresinde yapılan izah, komisyonca en geç 10 gün içinde değerlendirilerek sonuca bağlanır.
5.1. Ziyaa Uğratılmış Olabilecek Vergi Tutarını Doğrular Nitelikteki İzah Üzerine Yapılacak İşlemler
Haklarında yapılan ön tespite ilişkin olarak, izaha davet yazısında yer verilen ziyaa uğramış olabilecek vergi tutarını doğrular nitelikte vergi ziyaına neden olunduğu yönünde mükelleflerce izahta bulunulması durumunda, izahın yapıldığı tarihten itibaren 15 gün içerisinde hiç verilmemiş olan vergi beyannamelerinin verilmesi, eksik veya yanlış yapılan vergi beyanının tamamlanması veya düzeltilmesi, ödeme süresi geçmiş bulunan vergilerin, ödemenin geciktiği her ay ve kesri için, 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesinde belirtilen nispette uygulanacak gecikme zammı oranındaki izah zammıyla ödenmesi şartlarıyla vergi ziyaı cezası, ziyaa uğratılan vergi üzerinden %20 oranında kesilir.
5.2. Verginin Ziyaa Uğratılmadığına İlişkin Yapılan İzah Üzerine Yapılacak İşlemler
Yapılan İzahın Yeterli Bulunması
Haklarında yapılan ön tespite ilişkin vergi ziyaına neden olunmadığı yönünde mükellefçe izahta bulunulması üzerine, mükellefin izahının komisyonca yeterli bulunması ve beyanname verilmesini veya vergi beyanının tamamlanmasını gerektirir bir durumun olmadığının değerlendirilmesi halinde, mükellef hakkında söz konusu tespitle ilgili olarak vergi incelemesine ve takdir komisyonuna sevk işlemi yapılmaz.
Yapılan İzahın Yeterli Bulunmaması
Mükellefçe yapılan izahın komisyonca yeterli bulunmaması ve beyanname verilmesini gerektiren bir durumun bulunduğunun değerlendirilmesi halinde bu durum mükellefe bildirilir. Bu bildirim üzerine, izahın yapıldığı tarihten itibaren 15 günlük süre sona ermeden mükellefçe; hiç verilmemiş olan vergi beyannamelerinin verilmesi, eksik veya yanlış yapılan vergi beyanının tamamlanması veya düzeltilmesi, ödeme süresi geçmiş bulunan vergilerin, ödemenin geciktiği her ay ve kesri için, 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesinde belirtilen nispette uygulanacak gecikme zammı oranındaki izah zammıyla ödenmesi şartlarıyla vergi ziyaı cezası, ziyaa uğratılan vergi üzerinden %20 oranında kesilir.
Yapılan izahın yeterli bulunmaması ve mükellef tarafından Vergi Usul Kanununun 370 inci maddesinde öngörülen işlemlerin gerçekleştirilmemesi durumunda incelemeye veya takdire sevk işlemleri yapılır.
6- Sahte veya Muhteviyatı İtibarıyla Yanıltıcı Belge Kullanılması Durumunda Mükelleflerin İzaha Davet Edilmesi
Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesinde yer alan fiillerle verginin ziyaa uğratılmış olabileceği hallerde izaha davet hükümleri uygulanmayacaktır.
Bununla birlikte, sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge kullanma fiilinin işlenmiş olabileceğine dair vergi inceleme yetkisini haiz kişilerce düzenlenen raporlara istinaden yapılan ön tespitlerde, kullanılan sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge tutarının; her bir belge itibarıyla 50.000 TL’yi geçmemesi ve mükellefin ilgili yıldaki toplam mal ve hizmet alışlarının %5’ini aşmaması kaydıyla mükellefler izaha davet edilir.
Sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge kullanma fiilinin işlenmiş olabileceğine dair belge tutarının tespiti ile mal ve hizmet alış tutarının hesaplanmasında vergiler hariç tutarlar dikkate alınacaktır.
Sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge kullanma fiilinin işlenmiş olabileceğine dair her bir ön tespit itibarıyla tüm belge tutarlarının vergiler hariç ayrı ayrı 50.000 TL ve altında olması ve diğer şartların da gerçekleşmesi halinde mükellefler izaha davet edilir. Bununla birlikte, her bir ön tespite ilişkin olarak herhangi bir belge tutarının vergiler hariç 50.000 TL üzerinde olması durumunda, bu belgeyi kullanan mükellefin diğer benzer mahiyetteki belge ve/veya belgeleri tutarı 50.000 TL altında olsa dahi tüm bu belgelere ilişkin izaha davette bulunulması mümkün değildir.
Örnek
(A) Ltd. Şti. hakkında sahte belge düzenleyicisi olduğuna dair vergi tekniği raporu düzenlenmiştir. Düzenlenen bu raporun sonuç bölümünde (B) Ltd. Şti.’nin, (A) Ltd. Şti. tarafından düzenlenen 10 adet faturayı kullanmış olabileceğine dair bulgular yer almaktadır. Bu faturaların her biri vergiler hariç 50.000 TL’nin altında kalmaktadır. Bu durumda diğer şartların da gerçekleşmesi halinde (B) Ltd. Şti. izaha davet edilecektir.
Mezkûr faturaların vergiler hariç, 9 adedinin her birinin tutarı 50.000 TL’nin altında, bir adet fatura tutarının da 50.000 TL’nin üstünde olduğu durumda ise ziyaa uğramış olabilecek vergiye ilişkin bir fatura tutarının 50.000 TL’nin üzerinde olması nedeniyle 10 adet faturanın hiçbiri için mükellef izaha davet edilmeyecektir.
Sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı olabilecek toplam belge tutarının ilgili yıldaki toplam mal ve hizmet alışlarının %5’ini aşması halinde, vergiler hariç her bir belge tutarının 50.000 TL’yi geçmemesi durumunda dahi mükelleflere izaha davette bulunulması mümkün değildir.
Örnek
(C) Ltd. Şti. hakkında sahte belge düzenleyicisi olduğuna dair vergi tekniği raporu düzenlenmiştir. Düzenlenen bu raporun sonuç bölümünde (Ç) Ltd. Şti.’nin 2017 yılına ilişkin olarak bu belgelerden 20 adet faturayı kullanmış olabileceğine dair bulgular yer almaktadır. Bu faturaların ayrı ayrı her birinin vergiler hariç tutarı 50.000 TL’nin altında olup, toplam tutarları ise 800.000 TL’dir. (Ç) Ltd. Şti.’nin ilgili yıldaki toplam mal ve hizmet alış tutarı ise 8.000.000 TL’dir. Buna göre, her bir belge itibarıyla 50.000 TL sınırı aşılmamakla birlikte, sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı olabilecek toplam belge tutarının (800.000 TL) ilgili yıldaki mal ve hizmet alışları toplamının %5’i olan 400.000 TL’yi aşması nedeniyle mükellef söz konusu faturalar için izaha davet edilmeyecektir.
Mükelleflerin izaha davet edilip edilmeyeceğinin belirlenmesinde sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı olarak kullanılmış olabilecek belgeler, her bir ön tespit bakımından ayrı ayrı değerlendirilecektir.
Örnek
1/8/2017 tarihinde (D) A.Ş. hakkında düzenlenen vergi tekniği raporunda, (E) Ltd. Şti.’nin vergiler hariç 60.000 TL tutarında 1 adet sahte faturayı kullanmış olabileceğine dair bulgu mevcuttur. Öte yandan, (F) A.Ş. hakkındaki 2/10/2017 tarihli bir başka vergi tekniği raporunda ise (E) Ltd. Şti. hakkında vergiler hariç 40.000 TL tutarında 1 adet sahte faturayı kullanmış olabileceğine dair bulgu yer almaktadır. Mükellefin, 1/8/2017 tarihinde düzenlenen raporda belirtilen faturayla ilgili olarak izaha davet edilmesi mümkün bulunmamakla birlikte, ilgili yıldaki toplam mal ve hizmet alışlarının %5’ini aşmaması şartıyla 2/10/2017 tarihinde düzenlenen raporda belirtilen faturayla ilgili olarak izaha davet edilmesi mümkündür.
Mükellefler hakkında tek bir vergi tekniği raporunda birbirinden farklı yıllara ilişkin sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge kullanılmış olabileceğine dair bulguların mevcut olması durumunda, söz konusu 50.000 TL’lik sınırın ve %5’lik oranın aşılmamış olması şartları her bir yıl itibarıyla ayrı ayrı değerlendirilecektir. Herhangi bir yıla ilişkin bu şartların sağlanmamış olması, diğer yıllarda bu şartlardan her ikisini de sağlayan mükelleflerin bu şartların sağlandığı yıla ilişkin izaha davet edilmesine engel teşkil etmeyecektir.
Örnek
1/8/2017 tarihinde (G) Ltd. Şti. hakkında düzenlenen vergi tekniği raporunda, (H) A.Ş.’nin 2015 yılına ilişkin vergiler hariç 70.000 TL, 10.000 TL ve 30.000 TL olmak üzere toplam üç adet, 2016 yılına ilişkin olarak ise vergiler hariç biri 45.000 TL, diğeri 40.000 TL olmak üzere toplam iki adet sahte faturayı kullanmış olabileceğine dair bulgu mevcuttur. (H) A.Ş.’nin 2015 yılına ilişkin toplam mal ve hizmet alış tutarları 3.000.000 TL, 2016 yılına ilişkin toplam mal ve hizmet alış tutarları ise 2.000.000 TL’dir. Buna göre, (H) A.Ş., 2015 yılına ilişkin 70.000 TL’lik faturanın 50.000 TL’lik sınırı aşmasından dolayı 2015 yılı için izaha davet edilmeyecek olup, 2016 yılına ilişkin belgelerden hiç birinin 50.000 TL’yi ve 2016 yılına ilişkin belge tutarları toplamının (85.000 TL) ilgili yıldaki mal ve hizmet alışları toplamının %5’i olan 100.000 TL’yi aşmamış olması nedeniyle 2016 yılına ilişkin faturalar için izaha davet edilecektir.
KDV mükellefi olanlar açısından ilgili yıldaki toplam mal ve hizmet alışlarının belirlenmesinde, öncelikle tespit tarihine kadar verilen KDV beyannamelerinde yer alan indirilecek KDV’ye ilişkin her bir KDV oranı ayrı ayrı esas alınmak suretiyle söz konusu toplam mal ve hizmet alışlarına ulaşılacaktır.
KDV mükellefiyeti bulunmayan basit usule tabi mükelleflerin ilgili yıldaki toplam mal ve hizmet alışlarının belirlenmesinde işletme hesabı özetinde yer alan “Dönem İçinde Satın Alınan Emtia” ve “Giderler” satırlarının toplam tutarı dikkate alınacaktır.
7- İzahat Sonucu Tahakkuk Eden Verginin Süresinde Ödenmemesi
İzaha davet şartlarından herhangi birini taşımadığı anlaşılan mükelleflerin vergi beyannamelerini vermelerine engel bir durum bulunmamakta olup, vergi incelemesine başlanılmadan veya takdir komisyonuna sevk edilmeden beyannamelerini vermiş olanlara, ziyaa uğratılan vergi üzerinden Vergi Usul Kanununun 344 üncü maddesi gereği %50 oranında vergi ziyaı cezası kesilir.
İzaha davet kapsamında verilen beyanname üzerine tahakkuk eden vergiler ile izah zammının mükelleflerce maddede öngörülen 15 günlük süre içerisinde ödenmemesi durumunda %20 oranında kesilmiş olan indirimli ceza, %50 oranı esas alınarak ikmal edilir ve izah zammının gecikme faizine dönüştürülmesi işlemi yapılır.
8- İzaha Davetten Yararlanan Mükellef Tarhiyat Sonrası Uzlaşma Başvurusunda Bulunabilir
Vergi Usul Kanununun 370 inci maddesi kapsamında %20 oranında kesilen vergi ziyaı cezasına ilişkin ihbarnamelerin tebliği üzerine mükellefler tarhiyat sonrası uzlaşma başvurusunda bulunabilirler.
9- Sonuç
İdarenin verginin zıyaa uğramış olabileceğini harici karinelerle tespit ettiği hallerde vergi incelemesi veya takdir işlemlerine başlanılmadan önce mükelleflerin konuya ilişkin görüşlerini alabilmesi ve vergiye gönüllü uyumun artırılması amacıyla, haklarında henüz vergi incelemesine başlanılmamış veya takdir komisyonuna sevk edilmemiş mükellefler için izaha davet müessesesi düzenlenmiştir.
Müessesesinin amacı vergiye gönüllü uyumu artırmaktır. Ancak kanun metni ve Tebliğ incelendiğinde Sahte ve Muhteviyatı itibariyle Yanıltıcı belge kullanan mükellefler için genel şartların dışında bazı özel şartlarda belirlenmiştir. Kullanılan sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge tutarının; her bir belge itibarıyla 50 bin Türk lirasını geçmemesi ve mükellefin ilgili yıldaki toplam mal ve hizmet alışlarının %5’ini aşmaması kaydıyla ancak izaha davetten yararlanabileceği hüküm altına alınmıştır. http://vergibilimi.com/izaha-davet-ve-sahte-belge-kullanimi/
Şirket Kapanışlarında SGK Yönünden Ne Yapmalıyız?
İşyeri kapanışı ile ilgili Sosyal Güvenlik Kurumu’na vermeniz gereken (zorunda olacağınız) herhangi bir belge yoktur. Özellikle Kanunun “idari para cezaları”’nı konu alan 102.maddesinde işyeri kapanışının mevzuatta belirtilen hallerin dışında bildirilmemesine ilişkin herhangi bir cezaya hüküm verilmemiştir.
İdari para cezası yok diye, bizler işyeri kapanışını SGK’ya bildirmemezlik yapmayalım. Özellikle “e-bildirge şifresi” nin kötü niyetli kişilerin eline geçmemesi adına işyeri kapanması durumunda, bağlı bulunulan Sosyal Güvenlik Merkezi/İl Müdürlüğü’ne işyeri kapanışlarına ilişkin “bilgi mahiyetinde” dilekçemizi sunmalıyız.
Şirket Kapandı Dosyam Aktif Mi Kalacak?
Yukarıda da belirttiğimiz üzere, dosyanın tescil işleminin sonlandırılması için öncelikle bir dilekçe ile beyan aranmaktadır. Ama aynı zamanda Sosyal Güvenlik Kurumu da herhangi bir hareketin/ işleyişin/bildirimin olmadığı işyeri dosyaları hakkında yapmış olduğu bir takım uygulama da vardır.
Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından işyeri dosyalarında (özellikle e-bildirge sistemi üzerinden) 2 yıllık bir süre içinde herhangi bir hareketlilik olmaması durumunda “Re’sen Kanun Kapsamından çıkarılır.
http://iskanunu.com/sizin-sorduklariniz/sirket-kapanislarinda-ne-yapmaliyiz/
No obligation of workplace shut down notification is specified in the Law. Also, there is no penal provision regarding the matter.
In case there is no mobility in SSI’s e declaration system the Institution removes the workplace out of the scope of Law No 5510 (Social Insurance and General Health Insurance) ex officio.
However, it is preferable for the employer to inform the SSI with a certified mail, stating the workplace registry number, and notifying that workplace is no longer active and no employee is working.
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumuna Ait 18 Adet Tebliğ
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumuna Ait 18 Adet Tebliğ
16 Aralık 2017 Tarihli Resmi Gazete
Sayı: 30272 (Mükerrer)
- Türkiye Finansal Raporlama Standartlarının İlk Uygulamasına İlişkin Türkiye Finansal Raporlama Standardı (TFRS 1) Hakkında Tebliğ Sıra No: 146’da Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sıra No: 57)
- İşletme Birleşmelerine İlişkin Türkiye Finansal Raporlama Standardı (TFRS 3) Hakkında Tebliğ Sıra No: 67’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sıra No: 58)
- Sigorta Sözleşmelerine İlişkin Türkiye Finansal Raporlama Standardı (TFRS 4) Hakkında Tebliğ Sıra No: 30’da Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sıra No: 59)
- Finansal Araçlara İlişkin Türkiye Finansal Raporlama Standardı (TFRS 9) Hakkında Tebliğ Sıra No: 172’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sıra No: 60)
- Finansal Araçlara İlişkin Türkiye Finansal Raporlama Standardı (TFRS 9) Hakkında Tebliğ (Sıra No: 211)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sıra No:61)
- Finansal Tabloların Sunuluşuna İlişkin Türkiye Muhasebe Standardı (TMS 1) Hakkında Tebliğ Sıra No: 66’da Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sıra No: 62)
- Stoklara İlişkin Türkiye Muhasebe Standardı (TMS 2) Hakkında Tebliğ (Sıra No: 3)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sıra No: 63)
- Gelir Vergilerine İlişkin Türkiye Muhasebe Standardı (TMS 12) Hakkında Tebliğ (Sıra No: 31)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sıra No: 64)
- Maddi Duran Varlıklara İlişkin Türkiye Muhasebe Standardı (TMS 16) Hakkında Tebliğ (Sıra No: 15)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sıra No: 65)
- Finansal Araçlar: Sunuma İlişkin Türkiye Muhasebe Standardı (TMS 32) Hakkında Tebliğ (Sıra No: 40)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sıra No: 66)
- Ara Dönem Finansal Raporlamaya İlişkin Türkiye Muhasebe Standardı (TMS 34) Hakkında Tebliğ (Sıra No: 19)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sıra No: 67)
- Varlıklarda Değer Düşüklüğüne İlişkin Türkiye Muhasebe Standardı (TMS 36) Hakkında Tebliğ (Sıra No: 28)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sıra No: 68)
- Karşılıklar, Koşullu Borçlar Ve Koşullu Varlıklara İlişkin Türkiye Muhasebe Standardı (TMS 37) Hakkında Tebliğ Sıra No: 20’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sıra No: 69)
- Maddi Olmayan Duran Varlıklara İlişkin Türkiye Muhasebe Standardı (TMS 38) Hakkında Tebliğ Sıra No: 26’da Değişiklik Yapılmasına İlişkin Tebliğ (Sıra No: 70)
- Finansal Araçlar: Muhasebeleştirme Ve Ölçmeye İlişkin Türkiye Muhasebe Standardı (TMS 39) Hakkında Tebliğ Sıra No: 41’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sıra No: 71)
- Yatırım Amaçlı Gayrimenkullere İlişkin Türkiye Muhasebe Standardı (TMS 40) Hakkında Tebliğ Sıra No: 27’de Değişiklik Yapılmasına İlişkin Tebliğ (Sıra No: 72)
- İmtiyazlı Hizmet Anlaşmalarına İlişkin Türkiye Finansal Raporlama Standardı Yorumu (TFRS Yorum 12) Hakkında Tebliğ Sıra No: 65’te Değişiklik Yapılmasına İlişkin Tebliğ (Sıra No: 73)
- Türkiye Muhasebe Standartları Yorumları Hakkında Tebliğ Sıra No: 43’te Değişiklik Yapılmasına İlişkin Tebliğ (Sıra No: 74)
6183 Sayılı Yasa Açısından Gerçek Kişi Mükellefin Acze Düşmesi Hali Nedir?
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 75. maddesine göre, yapılan takip sonucunda haczi mümkün malı olmadığı anlaşılan veya bulunan malının satış bedeli borcunu karşılamayan borçlunun durumunu düzenlemektedir. Madde, şu iki halde, borçlunun aciz halinde sayılacağını ifade etmektedir(1).
Amme, (vergi) borçlusunun aciz halinde olması, onun hiç mal varlığının bulunmadığı anlamına gelmemektedir. Borçlunun mal varlığı olsa dahi, bu mal varlığının haczi olanaklı değilse veya haczi olanaklı olmasına karşın, satılması halinde bedelinin kamu alacağını karşılayamadığı anlaşılırsa, kamu borçlusu, yine, aciz halinde sayılmaktadır.
Yasa hükmünün düzenlenmesine göre; yapılan haciz sonunda, haczi mümkün malı bulunduğu tespit edilen kamu borçlusunun, bu malının 6183 sayılı kanunun 81 ve 91. maddeleri uyarınca değerlemesi sonunda kamu alacağını karşılayamayacağı anlaşılsa dahi, satış işlemi gerçekleştirilmeden, aciz halinde olduğunun kabulü mümkün değildir. Borçlunun aciz halinde sayılabilmesi için, haczedilen malların satışlarının yapılmış olması gerekmektedir. Haczi mümkün mameleki bulunan borçlu, ancak bu malının satışından elde edilen bedelin kamu alacağını karşılayamaması durumunda aciz haline düşmüş sayılacaktır.
6183 sayılı yasanın aciz ile ilgili durumu belirlenen borçlu için, bir “aciz fişi” düzenlenmektedir. Aciz fişinde, yapılan takibin safhalarının ve bakiye(kalan) borç miktarının gösterilmesi gerekmektedir. Aciz fişinin düzenlenmiş olması borçlunun aciz halinde olduğunu saptamaktadır. Bundan sonra artık iş alacaklı vergi idaresinin, borçlu mükellefi 5 yıl içerisinde ve her yıl azami 6 ayda bir izlemesine kalmaktadır.
Acze düşmüş bulunan borçlu hakkında, 6183 sayılı kanunun 48. maddesinde düzenlenen tecil ve taksitlendirme müessesesi uygulanabilir. Alacaklı kamu idaresi, tecil müessesesini uygulamak zorunda değildir. Bu inisiyatif alacaklı idareye aittir. Bu hak, kanunun 76. maddesinin ilk fıkrasının sonundaki “tatbik olunabilir” ibaresinden ortaya çıkmaktadır. Alacaklı kamu idaresinin tecil uygulaması yapmayı kabul etmesi durumunda, anılan madde hükmü, aciz halindeki kamu borçlusundan teminat ve tecil faizi aranmaksızın yürütülür(2). Çünkü, bireysel gelir vergisi mükellefleri bakımından aciz hali bir bakıma şirketler de iflas veya konkordato uygulamasına benzerlik taşımaktadır. Dolayısıyla da acze düşmüş bir gelir vergisi mükellefi için tecili faizi uygulamak mümkün bulunmamaktadır.
Öte yandan, aciz vesikası düzenlenip mükellefe verilmeden önce vergi idaresi tarafından mükellefin Türkiye çapında genel bir “mal varlığı araştırması” yapılarak buna göre gerçek kişi hakkında herhangi bir mal varlığına rastlanılmaması halinde daha sonra aciz belgesi düzenlenebilir. Yine bu mükelleflerin durumları 5 yıl içerisinde sürekli takip ve izleme yapılarak mal varlıklarındaki artışlar, azalışlar devamlı yılda 2 kez tekrar edilmektedir.
6183 sayılı yasanın 76. maddenin 2. fıkrası, alacaklı tahsil dairesinin, aciz halindeki kamu borçlusunun mali durumunu, zamanaşımı süresi içinde, devamlı olarak, takip edileceği ifade edilmektedir. Fıkra hükmünde, aynı zamanda, dolaylı olarak, aciz hali devam ederken, kamu alacağının zamanaşımına uğrayabileceğini de kabul etmektedir. Zira; aciz halinde bulunan borçlunun borcunun zamanaşımına uğrayacağı kabul edilmemiş olmasaydı, borçlunun mali durumunun takibinin zamanaşımı süresiyle sınırlandırılmasına gerek olmazdı.
Diğer taraftan, madde de burada sözü edilen zamanaşımı, 6183 sayılı kanunun 102. maddesinde düzenlenen tahsil zamanaşımıdır. Anılan maddeye göre; tahsil zamanaşımı, kamu alacağının vadesinin rastladığı takvim yılını izleyen takvim yılı başından itibaren beş yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrayacaktır. Zamanaşımını başlatan durum, kamu alacağının vade tarihidir. Beş yıllık zamanaşımı süresi, bu tarihe göre belirlenen takvim yılı başından itibaren işlemeye başlamaktadır(*).
Bunun yanı sıra; bir sonraki maddede, zamanaşımını kesen sebepler sayılmıştır(3). Bunlar arasında, ödeme yapılması, haciz tatbiki, cebren tahsil ve takip muameleleri sonucunda yapılan her çeşit tahsilat, ödeme emri, mal bildirimi, kamu alacağının ödeme planına bağlanması da sayılmıştır. Aciz halinde olan kamu borçlusu için, bu işlemlerden hangisi en son yapılmışsa, yeni zamanaşımı süresi, bu işlem tarihini izleyen takvim yılı başından işlemeye başlayacaktır. Örneğin; haczi kabil menkul veya gayrimenkul malı bulunmayan kamu borçlusu için, mal bildiriminde bulunduğu; mal bildiriminde bulunmayan kamu borçlusu için, ödeme emrinin tebliğ edildiği; haczi mümkün malı olan kamu borçlusu için, bu malın satılması sonucu elde edilen tarih, en son yapılan işlemdir. Yeni zamanaşımının hesabı, bu tarihe göre belirlenen takvim yılı başı itibariyle yapılacaktır.
Kamu borçlusu aciz halinde iken, borcuna karşılık olarak teminat göstermesi halinde de, zamanaşımı süresi, teminatın kalktığı tarihe göre belirlenen takvim yılı başından itibaren yeniden çalışmaya başlayacaktır.
Aciz halindeki borçlu hakkında 48. madde hükmü tecil ve taksitlendirme uygulanarak, kamu alacağının ödeme planına bağlanması halinde ise, yeni zamanaşımı süresinin hesabı, bu ödeme planına uygun olarak yapılan en son ödeme tarihine göre belirlenecek takvim yılı başı esas alınarak yapılır. Bu halde, yeni zamanaşımının hesabında, değil de, son ödeme tarihinin esas alınmasının nedeni, her ödemenin, 103. maddenin ilk fıkrasının 1. bendine göre, işlemekte olan zamanaşımını yeniden kesecektir. Nazlı Gaye Alpaslan
(1) HGK., 2/3/2006 gün ve E:2005/15-K:2005/119, İstanbul Barosu dergisi, C.80, S.2006/5, Eylül-Ekim, sh. 2145: İtiraz ve şikayet konu edilmeksizin kesinleşen ve borçlunun hacze değer malının bulunmadığına ilişkin olan haciz tutanağının, geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu ve borçlunun aciz halinin gerçekleştiği hk.
(2) 6183 sayılı yasa 48. md. ve konuyla ilgili GT.370-438 genel tebliğ ve ilgili maddeler için bkz. 9,10,56,62
(3) 6183 sk. md. 103
(*) Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 9/7/1987 gün ve E:87/1317-K:87/2916 sayılı kararında:
“… borç miktarına göre yapılan haczin yetersizliği ve mallar hakkında açılmış istihkak davasının varlığı gözetilerek bu davanın istihkak davasına mukabil açılmış bir dava olarak kabulüyle esasına girişilip, delilleri toplanarak sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkeme kararının bozulmasına karar verildi.”
687 Benzeri Teşvik Uygulanacak Ve 18 Ay Devam Edecek
Sayın Cumhurbaşkanımızın istihdam şurası konuşmasından alınan notlar:
1. Mevcut 11 istihdam teşviklerinin aynen devam edecek,
2. 687 KHK teşviki benzeri bir teşvik uygulanacak ve 2020 yılına kadar devam edecek, bu kapsamdaki her sigortalı için yararlanma süresinin 1 yıl olarak belirlenecek ve kadınlar ile 18-25 yaş arası gençlerin teşvikten 6 ay daha fazla olmak üzere toplamda 1,5 yıl yararlanacak,
3. İmalat ve bilişim sektörlerinde 6645 sigorta prim desteği asgari ücret üzerinden değil 4.740 TL üzerinden ödenecek,
4. Üç ve daha az çalışanı olan esnafların ilave istihdam yaratmaları durumunda bu kişilerin ücret, sigorta primi ve gelir vergisi bir ay devlet bir ay işveren tarafından karşılanacak,
5. İmalat ve bilişim sektörlerinde uygulanacak işbaşı eğitim programı süresi 3 ay yerine 6 ay olarak belirlenecek, siber güvenlik, bulut ve bilişim alanında işbaşı eğitime katılan 18-29 yaş arası gençlere 54 TL yerine 9 ay boyunca 75 TL günlük harçlık ödenecek,
6. İmalat sektöründe işbaşı eğitim yada mesleki beceri ve geliştirme kurslarına katılan kadınlara çocuk bakım parası olarak ayrıca 400 TL ödenecek,
7. % 40 raporu ve girişimcilik sertifikası olan kendi işini kuran engellilere 36.000 TL hibe desteği verilecek. Mehmet Emre Diken
Ödeme Emrine Karşı Hata-Düzeltme Talebi Mi, Vergi Mahkemesinde İptal Davası Mı?
Teminatsız kamu alacaklarında zorla tahsilatın başlaması öncelikle ödeme emrinin mükellefe veya kanuni temsilcisine usulüne uygun olarak tebliğ edilmesi ile başlayabilecektir. Amme alacaklarında zorla tahsilat yapılabilmesi için öncelikle amme borcunun vadesinde ödenmemiş olması yani vadesinde ödenmeyen amme borcunun kamusal bir güç ile zorla borçlusu mükelleften tahsil edilebilmesi anlamına gelmektedir. Vadesi geldiği halde ödenmeyen kamu alacakları, 6183 sayılı kanunun 101. maddesine göre cebren tahsil yolu ile tahsil olunmaya çalışılacaktır. Vadesi dolduğu halde ödenmeyen amme borcu için borçlular üzerine yürütülecek takip işlemleri cebri tahsilatta borcun teminatlı olup olmadığı önem taşımaktadır. Borcun teminatlı olması halinde herhangi bir problem yok gibi gözükebilir. Ancak, teminatsız bir kamu alacağının tahsili için alacaklı idare tarafından önceden bir ödeme emri tebliği zorunludur. Aynı durum teminatlı kamu alacaklarında da ödeme emri tebliğ edilmeden herhangi bir işleme başlanılamaz. Bu anlamda ödeme emri yapılacak her türlü işlemlerde asli koşul olarak karşımıza çıkacaktır. Ödeme emri tebliğ edilmediği takdirde hiçbir işleme başlanılamaz.(1)
Her idari işlemde olduğu gibi vergi dairesinden mükelleflere tebliğ edilen ödeme emirlerine karşı mutlak surette dava açılmalı mıdır? Dava açılmadığı takdirde ödeme emri kesinleşecek midir? Bütün bu soruların yanıtları aşağıda verilmeye çalışılacaktır. Vergi dairesinden gelen bütün ödeme emirleri her zaman bizzat vergi mükellefine tebliğ edilmeli midir? Bazen ikincil amme borçlusu dediğimiz kişilere karşı da ödeme emri tebliğ edilebilir. Veya "potansiyel amme borçluları" diye adlandırdığımız kişiler adına ödeme emri tebliğ edildiği takdirde neler yapılmalıdır?
Başlangıçtaki soruyu şöyle de yanıtlayabiliriz: vergi dairesi tarafından bir mükellefe sehven ödeme emri tebliğ edildiği takdirde, bu ödeme emrine karşı vergi mahkemesinde iptal davası açılmadan doğrudan vergi dairesine gidilerek düzeltme veya itiraz talep edilebilecek midir? Vergi dairesi tarafından yollanan ödeme emri aslında bir idari işlem ve tebligattır. Şayet, idare bu idari işleminden veya tebligatından dolayı bu tasarrufunu resen iptal etmiş ise mesele yoktur. Bu noktada artık ödeme emrine karşı vergi mahkemesinde 7 gün içerisinde iptal davası açılmasına lüzum bulunmamaktadır.(2) Ancak, idare yapmış olduğu bu işlemde ısrar eder ve ödeme emrinin doğru tebliğ edildiğini iddia ederse mutlak surette iptal davası açılmalıdır.(3)
Uygulamada zaman zaman ödeme emirlerine karşı vergi dairesine itiraz dilekçesi verilerek idareden bu ödeme emirlerinin hatalı, haksız veya yanlış muhataba tebliğ edildiği gerekçesi ile iptal edilmesi veya düzeltilmesi istenilmektedir.(4) Oysaki bu istem aslında doğru bir yaklaşım değildir.(5) Peki neler yapılmalıdır? Aslında, usul ekonomisinin bir gereği olarak vergi dairesinden yollanan her ödeme emrine karşı ayrı ayrı dava açılması doğru bir yaklaşım değildir. Çünkü, dava açmanın bir ekonomik boyutu vardır.(6) Ayrıca, ödeme emrine karşı bir dava açılması durumunda haksız çıkan mükellefin %10 haksız çıkma zammının da bulunduğu ayrıca göz önünde bulundurulmalıdır.(7)
Kendisine ödeme emri tebliğ edilen kişi veya kişiler 213 sayılı VUK'nun 116 - 124. madde hükümlerine göre düzeltme talebinde bulunmaları pek mümkün görülmemektedir. Düzeltme talebi konusu ancak vergi ve ceza ihbarnamelerine karşı talep edilecek bir yoldur. Bu yolun da belirli koşulları bulunmaktadır. Örneğin, vergi ve ceza ihbarnamelerinde hatanın bulunması, maddi hatalar, hesap hataları, vergilendirme hataları ve diğer hataların olması hali.(8)
Asıl konumuzla ilgili olarak başa döndüğümüzde kendisine ödeme emri tebliğ edilen kişiler vergi dairesine başvurup, bu ödeme emrinin düzeltilmesini veya iptal edilmesini talep etmek yerine bu konuda vergi mahkemesine dava açma yolunu denemelidirler. Aksi halde ödeme emri kesinleşir, ileriki aşamalarda da icrai işlemler, haciz varakaları, mal hacizleri gibi sürprizlerle karşılaşılacaktır. Vergi dairesine verilen dilekçe ödeme emrine bir itiraz niteliğini taşımayıp, esasında düzeltme talebi de değildir. Ödeme emrine karşı ayrı ayrı dava açılmasında yarar bulunmaktadır.(9) Yılı, dönemi ve türü aynı olan ödeme emirleri için tek dava dilekçesi ile vergi mahkemesinde iptal davası açılması mümkündür. Aynı kural vergi ve ceza ihbarnameleri için de söz konusudur. Usul ekonomisinin bir gereği olarak yılı, dönemi aynı olan işlemler için tek dava dilekçesi ile yani aynı dilekçe ile dava açılması gereklidir. Aralarında sebep-sonuç ilişkisi bulunan davalar da maddesel ve hukuksal açıdan bağlılık olduğu takdirde sebep-sonuç ilişkisi de kendiliğinden ortaya çıkacaktır.(10) İlave olarak salınan vergiye uygulanan cezanın geçerliliği, idari işleme vergi aslı bakımından yargı merciine onay verilmesi şartına bağlıdır. Vergi aslı terkin edildiğinde cezası da kendiliğinden geçersiz hale gelecektir. Bu açıdan, vergi ve cezasına karşı mutlaka tek dilekçe ile dava açılmalıdır. Aksi takdirde, bağlantı kararı da alınmadığında, vergi aslı terkin edilmesine rağmen, bunun sonucu olan cezaya karşı açılmış davanın idare lehine sonuçlanması gibi çelişkili durumlarla karşılaşılabilir. Vergi ve cezasında olduğu gibi, aralarında benzer veya daha değişik şekilde sebep-sonuç ilişkisi bulunan işlemlere karşı da tek dilekçe ile dava açılabilir.(11)
Yüksek mahkeme Danıştay tarafından verilen bir kararda, "ödeme emrinin tebliği üzerine vergi dairesine başvurmasının ödeme emrine karşı dava açılabilmesi için geçerli ve 7 gün olan dava açma süresini etkilemeyeceğine" karar vermiştir.(12) Yine vergi mahkemesinde dava açılabileceğinin ödeme emrinde yazılı olduğundan; dava açma süresi geçtikten sonra ödeme emrinin iptali istenerek açılan davanın, vergi idaresine yapılan başvurunun zımnen reddine ilişkin işleme karşı açılmış bir dava olarak incelenemeyeceğine karar verilmiştir. Bu itibarla ödeme emrine karşı mutlak surette dava açılması gereklidir. Aksi halde, vergi dairesine dilekçe verilmesi, ödeme emrinin iptalinin istenilmesi veya düzeltme talep edilmesi dava açma süresini etkilemeyecektir.(13) Bu görüşün aksini savunan görüşler de bulunmaktadır. Burada kendisine ödeme emri tebliğ edilen kişilerin ödeme emri kapsamında 213 sayılı VUK'a göre hata bulunması durumunda bu konuda düzeltme talebinde bulunabilecekleri ve ödeme emrine karşı 7 gün içerisinde VUK 116. md hükmüne göre hata-düzeltme talebinde bulunabilecekleri ileri sürülmektedir.(14) Bu düşünceyi ileri sürenlere göre, VUK 117. mad. hükmü uyarınca hesap hatalarının mevcut olması durumunda hata-düzeltme talebinde bulunabilecekleri iddia edilmektedir.(15) Nazlı Gaye Alpaslan
1- 6183 sayılı kanunun 56. maddesine göre de bir kamu alacağının takibinde borcun ödenmediği takdirde yazı ile mükellefe tebliğ çıkarılabilir. Bu yazıda borcun 7 gün içerisinde ödenmediği takdirde teminatın paraya dönüştürülebileceği ihtar olunur.
2- Vergi dairesinin mükelleften yazılı olarak ödeme emirlerini geri alıp, iptal edip bu konuda yanlış bir tebligat yapıldığına ilişkin yazı alınmalıdır.
3- Aynı görüş için bkz. KARAKOÇ Yusuf, "Genel Vergi Hukuku", 4. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara 2007, s.613
4- Bkz. Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu Kararı, 20.06.2008 gün ve E:2008/124-K:2008/372 sayılı karar. Bkz. Yaklaşım Dergisi, Yıl:17, Sayı:2009, Ağustos 2009, s.417
5- Dnş. 4. D.nin, 21/12/1995 gün ve E:1995/1902 sayılı; Dnş. 11. D.nin, E:1996/5465-K: 1997/3582 sayılı kararları: Ödeme emri tebliği üzerine işlemeye başlayan dava açma süresinin düzeltme yoluna gidilmesiyle durmayacağı hk.
6- DOĞRUSÖZ A. Bumin, "Ödeme Emri Aleyhine Açılacak Davalar", Referans Gazetesi, 27.07.2009
7- ŞENTÜRK Akın Gencer, "Hukukçu Gözüyle Vergi Uygulamaları", 3. Baskı, Etki Yayınları, İzmir, Temmuz 2009, s.108.
8- 213 sayılı VUK md. 116, 117, 118
9- KIZILOT Şükrü, "Vergi İhtilafları ve Çözüm Yolları", Yaklaşım Yayınları, Ankara 1999, s.448-451.
10- 2577 sayılı İYUK md.5
11- ÖZBALCI Yılmaz, "Vergi Davaları", Nisan 2007, Ankara, s.136-143
12- Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu Kararı, 20.06.2008 gün ve E:2008/124-K:2008/372 sayılı karar.
13- 2577 sayılı İYUK md. 7
14- DVDDGK, 13/06/2003 gün ve E:2002/610-K:2003/319 sayılı karar. Aynı görüş için bkz. BAKMAZ Zübeyir, "Teminatsız Amme Alacaklarında Cebren Tahsilatın Başlangıcı: Ödeme Emri Tebliği ve Sonuçları", Lebib Yalkın Mevzuat Dergisi, Sayı:68, Ağustos 2009, s.296-299.
15- Dnş. 4. D.nin, 21/12/1995 gün ve E:1995/1902 sayılı; Dnş. 4. D.nin, 30/06/2005 tarih E:2004/2213 sayılı kararları.