Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Şirketlerin 2018 Hesap Döneminde Denetime Tabi Olma Durumlarını Gösteren Sistem Kullanıma Açılmıştır

Şirketlerin, 26/05/2018 tarihli ve 30432 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 26/03/2018 tarihli ve 2018/11597 sayılı Bağımsız Denetime Tabi Şirketlerin Belirlenmesine Dair Karar uyarınca denetime tabi olup olmadıklarını sorgulayabilecekleri sistem kullanıma açılmıştır.

Sistem üzerinden yapılacak sorgulamalar, şirketlerin (Fonlar Hariç) 2018 hesap döneminde denetime tabi olma durumları ile ilgili sonuçları göstermektedir.

Sorgulama sonuçları bilgi amaçlı olup, denetime tabi olma hususunda kesin bir sonuç içermemektedir.

Yapılacak sorgulamalar, şirketin sadece kendisine ait verileri üzerinden yapılan değerlendirmeye ilişkin sonuçları göstermekte olup, hesaplamalara şirketin varsa bağlı ortaklık ve iştirakleri dahil edilmemiştir. Bu nedenle yapılan sorgulama sonucunda şirkete ait verinin gelmemesi o şirketin kesin olarak denetime tabi olmadığı sonucunu doğurmamaktadır.

Kararda yer alan ölçütler ve Karara Ekli Listeler ile önceki dönemde denetime tabi olma durumları da esas alınarak,  şirketin kendisi ile varsa bağlı ortaklık ve iştirakine ait veriler üzerinden denetime tabi olup olunmadığını hesaplama ve belirleme sorumluluğu asıl olarak şirketin kendisine aittir.

Sorgulama Yapmak İçin Tıklayınız

Pazartesi, 03 Eylül 2018 14:51

Kar Payı Avansı Dağıtımı

Özet: Sermaye Piyasası Kanununa tabi olmayan anonim şirketler ile limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde avans kar payı dağıtımına ilişkin usul ve esaslarda değişiklik yapıldı.

3.1.2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 509’uncu maddesinin üçüncü fıkrasında, Sermaye Piyasası Kanununa tabi olmayan anonim şirketlerde, Kar payı avansının Gümrük ve Ticaret Bakanlığının bir tebliği ile düzenleneceği hüküm altına alınmıştır. Bu düzenleme kapsamında Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca çıkarılan KÂR PAYI AVANSI DAĞITIMI HAKKINDA TEBLİĞ, 9 Ağustos 2012 tarihli ve 28379 sayılı resmi gazetede yayımlanmış ve yayımı tarihinde yürürlüğe girmişti.

Söz konusu Tebliğde özetle;

— Tebliğin sayılı Sermaye Piyasası Kanununa tabi olmayan anonim şirketler ile limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketleri kapsadığı,

— Şirketlerin kâr payı avansı dağıtabilmeleri için, şirket genel kurulunca kâr payı avansı dağıtılmasına ilişkin karar alınması ve kâr payı avansı dağıtılacak hesap döneminde hazırlanan üç, altı veya dokuz aylık ara dönem finansal tablolara göre kâr edilmiş olması gerektiği

belirtilmişti.

Bu kapsamda Ticaret Bakanlığınca çıkarılarak 1 Eylül 2018 tarihli ve 30522 sayılı resmi gazetede yayımlanan Kâr Payı Avansı Dağıtımı Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ ile söz konusu Tebliğde değişiklik yapılmıştır.

Bu kapsamda Tebliğde

— İlgili hesap dönemi sonunda zarar oluşması durumunda; varsa bir önceki yıla ait bilançoda yer alan genel kanuni yedek akçeler dikkate alınmadan serbest yedek akçelerin öncelikle oluşan zararın mahsubunda kullanılacağı, bu akçelerin oluşan zararı karşılayamaması halinde dönem içinde dağıtılan kâr payı avanslarının tamamının yönetim organının ihtarı üzerine ortaklar tarafından şirkete iade edileceği,

— İlgili hesap dönemi sonunda zarar oluşması durumunda yine genel kanuni yedek akçeler dikkate alınmadan serbest yedek akçelerin, oluşan dönem zararından mahsubu sonrasında bakiye serbest yedek akçe tutarının dağıtılan kâr payı avanslarından indirileceği, indirim işlemi sonucunda dönem içinde dağıtılan kâr payı avansı tutarının bakiye serbest yedek akçe tutarını aşması halinde ise aşan kısmının yönetim organının ihtarı üzerine ortaklar tarafından şirkete iade edileceği,

Dağıtılacak kâr payı avansının; varsa geçmiş yıllar zararlarının tamamının, vergi, fon ve mali karşılıkların, kanunlara ve sözleşmeye göre ayrılması gereken yedek akçelerin, varsa intifa senedi sahipleri ile sözleşmede ortaklar dışında kâra katılması öngörülen (daha önce varsa imtiyazlı pay sahipleri, intifa senedi sahipleri idi) ve kâra katılan diğer kimseler için ayrılacak tutarların, oluşan ara dönem kârından indirilmesi suretiyle hesaplanacağı

– Kâr payı avansının, kârdan imtiyazlı paylara imtiyaz dikkate alınmadan ödenirken yapılan değişiklikle kârdan imtiyazlı paylara imtiyaz dikkate “alınarak” ödenmesi,

— Kâr payı avansının, “sözleşmede aksine bir hüküm yoksa dağıtım tarihleri itibarıyla ortağın sermaye payı için şirkete yaptığı ödemelerle orantılı olacak şekilde dağıtılması,

— Dağıtılacak kâr payı avansının; varsa geçmiş yıllar zararlarının tamamının, vergi, fon ve mali karşılıkların, kanunlara ve sözleşmeye göre ayrılması gereken yedek akçelerin, varsa intifa senedi sahipleri ile sözleşmede ortaklar dışında kâra katılması öngörülen ve kâra katılan diğer kimseler için ayrılacak tutarların, oluşan ara dönem kârından indirilmesi suretiyle hesaplanacağı belirtilmiştir.

Ayrıca Tebliğ eki KAR PAYI AVANSI TUTARININ HESAPLANMASINA İLİŞKİN TABLO’da Değiştirilmiştir.

Yapılan değişiklikler, aşağıdaki Tabloda düzenlemenin önceki hali ile karşılaştırmalı olarak belirtilmiştir.

Karşılaştırmalı Tablo İçin Tıklayınız

Kaynak: TÜRMOB

6111 Sayılı Kanunun 10. Maddesi Kapsamında, İşletmede Mevcut Olduğu Halde Kayıtlarda Yer Almayan Emtiaya İlişkin Olarak Ödenen KDV’nin, KDV İadesi Talep Eden Mükellefler Tarafından “İndirilecek KDV Listesi” ve “Yüklenilen KDV Listesine” Dahil Edilebilme Şekli Hakkında Duyuru. 

Bilindiği üzere, “6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”un 10. maddesi ile stoklarda yer aldığı halde kayıtlarda yer almayan emtia, makine, teçhizat ve demirbaşların maddede öngörülen usul ve esaslar çerçevesinde kayıtlara alınmaları imkânı getirilmiştir.

Söz konusu madde uyarınca, stoklarda yer aldığı halde kayıtlarda yer almayan emtia dolayısıyla beyan edilip ödenen vergi indirim konusu yapılabilmekte, ancak makine, teçhizat ve demirbaşlar dolayısıyla beyan edilip ödenen vergi indirim konusu yapılamamaktadır.

Bahse konu Kanunun uygulamasına ilişkin “1 Seri No.lu Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması Hakkında 6111 Sayılı Kanun Genel Tebliği”nin (VII/5) bölümü uyarınca da, bu kapsamda beyan edilen emtianın daha sonra, KDV uygulamasında iade hakkı doğuran işlemlerde kullanılması halinde, sözü konusu emtia ile ilgili olarak beyan edilen ve ödenen KDV’nin iade hesaplarına alınması mümkün bulunmaktadır.

Ancak, bu kapsamda beyan edilip ödenen KDV’nin, alış faturalarına dayanmaması nedeniyle, KDV iade taleplerinde ibraz edilmesi gereken “İndirilecek KDV Listesi” ve “Yüklenilen KDV Listesi”ne nasıl dahil edileceği konusunda uygulamada tereddütlerin yaşandığı anlaşılmıştır.

Bu itibarla, KDV iade talebinde bulunan mükellefler tarafından 53 Seri No.lu KDV Sirküleri gereğince İnternet Vergi Dairesinden göndermek zorunda oldukları “İndirilecek KDV Listesi” ve “Yüklenilen KDV Listesi”nin doldurulmasında, söz konusu beyanlara ilişkin bilgilere yer verilirken aşağıda belirtilen hususlara dikkat edilmesi gerekmektedir.

Buna göre, bahse konu Listelerin; 
“Alış Faturasının Tarihi” kısmına: Ödeme belgesi (Vergi Dairesi Alındısı, Banka Makbuzu,Mahsup Alındısı) tarihi, 
“Alış Faturasının Serisi” kısmına: Varsa ödeme belgesinin serisi, 
“Alış Faturasının Sıra No.su” kısmına: Ödeme belgesinin sıra numarası, 
“Satıcının Adı-Soyadı/Ünvanı” kısmına: 6111 Sayılı Kanun Kapsamında Yapılan Stok Beyanı 
“Satıcının Vergi Kimlik/T.C.Kimlik No” kısmına: Mükellefin kendi vergi kimlik numarası, 
“Alınan Malın/Hizmetin Cinsi” kısmına: Beyan edilen emtianın cinsi, 
“Alınan Malın Miktarı” kısmına: Beyan edilen emtianın miktarı,

yazılacaktır.

Pazartesi, 03 Eylül 2018 10:31

Adli Tatilin Vergisel İşlemlere Etkisi

Danıştay daireleri ile bölge idare, idare ve vergi mahkemeleri 1 Ağustos – 5 Eylül döneminde çalışmaya ara verme (adli tatil) sürecidir. Bu süre yeniden eskiye dönülerek 20 Temmuz ila 31 Ağustos olarak yeniden düzenlenmiştir.[1]

Çalışmaya ara veren mahkemeler için adli tatilde dava açma süreleri işlememekte, İdari Yargılama Usulü Kanunu’ndaki sürelerin son gününün bu döneme rastlaması halinde süre, adli tatilin sona erdiği günü izleyen günden itibaren yedi gün uzamaktadır.

Adli tatilin;

  1. Yalnızca İdari Yargılama Usulü Kanunu’ndaki sürelere etkisi olduğuna,
  2. Adli tatilin bütün mahkemeler için söz konusu olmadığına, yargı çevresine dahil olduğu bölge idare mahkemesinin bulunduğu il merkezi dışında kalan idare ve vergi mahkemelerinin çalışmaya ara vermediğine,

özen gösterilmelidir.

1.Adli Tatil Dönemi Nedir?

Danıştay Kanunu’nun 86. maddesi gereği Danıştay daireleri ve İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 61. maddesi gereği de bölge idare, idare ve vergi mahkemeleri her yıl ağustosun birinden eylülün beşine kadar çalışmaya ara vermektedirler.

Bu hükümler gereği 1 Ağustos 2015 – 5 Eylül 2015 döneminde yukarıda belirtilen yargı organları çalışmaya ara verecek, diğer bir ifadeyle adli tatilde olacaklardır. Bu süreç yeniden düzenlenmiş ve adli tatil 20 Temmuz dan başlayıp 31 ağustosa kadar devam edecektir.

Danıştay Kanunu’nun 86. maddesi gereği Danıştay Daireleri, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 61. maddesi gereği de bölge idare, idare ve vergi mahkemeleri 20 Temmuz 2015– 31 Ağustos 2015 döneminde çalışmaya ara verecek, diğer bir ifadeyle adli tatilde olacaklardır.

26.08.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan “Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname” ile adli dönemi değiştirilmiş ve yukarıda belirtildiği gibi adli tatil dönemi 20 Temmuz – 31 Ağustos olarak yeniden belirlenmiştir.

Bu düzenleme Anayasa Mahkemesinin 18.07.2012 tarihli kararıyla iptal edilmiştir. Mahkeme ayrıca iptal hükmünün, kararın Resmi Gazetede yayınlamasından başlayarak 6 ay sonra yürürlüğe girmesine karar vermiştir. Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesinin iptal kararının bugün başlayan adli tatil süresine bir etkisi yoktur.

2.Çalışmaya Ara Veren / Vermeyen Mahkemeler Nelerdir?

Adli tatil bazı mahkemeler için söz konusu değildir. İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 61. maddesine göre,yargı çevresine dahil olduğu bölge idare mahkemesinin bulunduğu il merkezi dışında kalan idare ve vergi mahkemeleri çalışmaya ara vermemektedir.

Buna göre vergi mahkemesi itiraz mercii olan bölge idare mahkemesiyle aynı ildeyse çalışmaya ara verir, farklı ilde ise çalışmaya ara vermez. Hak kayıplarının önlenmesi açısından bu konuya özellikle özen gösterilmesinde fayda bulunmaktadır.

3.Adli Tatilin Dava Açma, Cevap Verme, Temyiz ve İtiraz Sürelerine Etkisi Nedir?

İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 8. maddesine göre bu kanun’daki sürelerin son günününadli tatile rastlaması halinde süre, adli tatilin sona erdiği günü izleyen günden itibaren yedi gün uzamaktadır.

Adli tatil nedeniyle uzayacak süreler, İdari Yargılama Usulü Kanunu’yla belirlenen bütün süreleri kapsamaktadır. Adli tatil nedeniyle uzayacak sürelerden önemli bazıları şunlardır:

  1. İYUK’nun 7. maddesinde yer alan dava açma süresi.
  2. İYUK’nun 16. maddesinde yer alan cevap verme süresi.
  3. İYUK’nun 27. maddesinde yer alan yürütmenin durdurulması hakkında karara itiraz süresi.
  4. İYUK’nun 45. maddesinde yer alan itiraz süresi.
  5. İYUK’nun 46. maddesinde yer alan temyiz süresi.
  6. İYUK’nun 53. maddesinde yer alan yargılamanın yenilenmesi süresi.
  7. İYUK’nun 54. maddesinde yer alan kararın düzeltilmesi talep süresi.

Öte yandan, yukarıda da belirtildiği üzere, bazı mahkemeler çalışmaya ara vermemektedir. Çalışmaya ara vermeyen mahkemelerle ilgili sürelerin adli tatilden etkilenmediği bilinmelidir.

4.Adli Tatilden Etkilenmeyen Süreler Nelerdir?

Yukarıda da belirtildiği üzere,İdari Yargılama Usulü Kanunu’ndaki sürelerin son gününün adli tatile rastlaması halinde süre, adli tatilin sona erdiği günü izleyen günden itibaren yedi gün uzamaktadır.

Buna göre, adli tatilden etkilenen süreler sadece İdari Yargılama Usulü Kanunu’ndaki sürelerdir. Diğer kanunlarda yer alan süreler adli tatilden etkilenmemektedir.

Bu çerçevede örneğin, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da yer alan ödeme emrine ve haciz işlemlerine karşı açılan davalarda süre uzamaz.

Yine uzlaşmanın sağlanamaması halinde vergi usul Kanunu’nun ek 7. maddesi uyarınca tanınan dava açma süresi ile ilgili de, ödeme emirleri yönünden geçmişte verilen Danıştay kararlarından hareketle, sürenin uzamayacağı sonucuna varılabilir.

5.Mali Tatil Nedeniyle Uzayan Sürelerin Son Gününün Adli Tatile Rastlaması Halinde Durum Nedir?

15.03.2007 tarih ve 5604 sayılı Mali Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanun’un 1. maddesi gereği 01.07.2015 – 20.07.2015 dönemi mali tatildir.

Konuyu bir örnekle açıklamak gerekirse, kendisine 30 haziran 2015 tarihinde vergi ve ceza ihbarnamesi tebliğ edilen bir mükellef bu konuda önce 31 temmuz 2015 tarihine kadar uzlaşma talep edebilir. Mükellefin 25 temmuz 2015 tarihinde uzlaşma komisyonuna dilekçe verdiğini kabul edelim. Uzlaşma komisyonu mükellefe 6.8.2015 günü uzlaşma müzakere tarihi olarak belirlemiştir. Mükellef, 6.8.2015 günü uzlaşma toplantısına katılıp uzlaşmaya varamadığı kabul edilmiştir.

Söz konusu bültende açıklandığı gibi, dava açma süresinin mali tatile rastlaması halinde süre, mali tatil süresince işlememektedir.

Mali tatil nedeniyle işlemeyen sürenin dikkate alınmasıyla bulunan dava açma süresinin son gününün adli tatile rastlaması halinde süre, adli tatilin sona erdiği günü izleyen günden itibaren yedi gün uzamaktadır.

Bu defa, adli tatil mali tatil biter bitmez hemen başlamaktadır. Yani, 20 Temmuzda mali tatil bitmekte ve yeni düzenlemeye göre hemen aynı gün adli tatil başlamaktadır.

6.Bilinmesi Gereken Diğer Hususlar

  1. Adli tatil dönemi içerisinde dava açılmasına ve adli tatilden etkilenen diğer başvuruların yapılmasına hukuken bir engel yoktur. Bu çerçevede adli tatil dönemi içinde dava açılması olasıdır.
  2. İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 61. maddesine göre, adli tatilde, bölge idare mahkemesi başkanının önerisi üzerine, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca, her bölge idare mahkemesi merkezinde idare ve vergi mahkemesi başkan ve üyeleri arasından görevlendirilen üç hâkimin katıldığı bir nöbetçi mahkeme kurulmaktadır.

Nöbetçi mahkeme, yürütmenin durdurulmasına ve delillerin tespitine ait işler ile kanunen belli süre içinde karara bağlanması gereken işleri yapar.

Benzer şekilde Danıştay Kanunu’nun 86. maddesi gereğince Danıştay’da bir nöbetçi daire kurulmaktadır. Bu daire esas olarak hükümetçe verilen ivedi ve kanunen belli sürede karara bağlanması gereken işler ile yürütmenin durdurulmasına veya delillerin tespitine ait işleri yapar.

7. Mali Tatil: 1 Temmuzda Başlar, 20 Temmuzda Biter. Adli Tatil 20 Temmuzda Başlar, 31 Ağustosta Biter

Mali tatil 20 Temmuzda biter ancak süreler 7 gün daha uzar. Bu durumda mali tatil 27 Temmuza kadar devam etmiş sayılabilir. Adli tatil ise, 31 Ağustosta bitmesine karşın süreler 5 gün daha uzar. Nazlı Gaye Alpaslan 

https://www.hurses.com.tr/av-nazli-gaye-alpaslan/adli-tatilin-vergisel-islemlere-etkisi/haber-21230

------------

[1] Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılması; 6/4/2011 tarihli ve 6223 sayılı Kanunun verdiği yetkiye dayanılarak, Bakanlar Kurulu’nca 8/8/2011 tarihinde kararlaştırılmış ve
26.08.2011 tarih ve 28037 sayılı RG’de yayımlanmıştır.

Pazartesi, 03 Eylül 2018 10:02

Çeyiz Parası Hakkında Merak Edilen Her Şey

SGK’dan ölüm aylığı alan kız çocukları, evlenirlerse aylıkları kesilir. Ancak evlendiği için aylığı kesilen kız çocuklarına ölüm aylığının 2 yıllık tutarı kadar evlenme ödeneği, yani halk arasında bilinen adıyla ‘çeyiz parası’ ödenir. Çeyiz parasına ilişkin pek çok detay maalesef bilinmiyor. Bugünkü yazımda çeyiz parasına ilişkin merak edilenleri örneklerle açıklamaya çalışacağım.

Annesi veya babasından dolayı ölüm aylığı alan kız çocuklarının aylıkları, erkek çocuklardaki gibi belirli bir yaşı geçince kesilmez. Sosyal güvenlik sisteminde bu anlamda kadınlara pozitif ayrımcılık tanınmaktadır. Kız çocuklarının anne veya babasından aldığı ölüm aylıkları belirli bir yaşa gelince değil, evlenmeleri halinde kesilir.

Kız çocuğu evlenirse aylık almaya devam edemez, ancak evlendiği tarihte yazılı olarak talep ederse ölüm aylığının 2 yıllık tutarı çeyiz parası olarak kendisine ödenir. Bu noktada önemli olan SGK’dan yazılı olarak çeyiz parasının talep edilmesidir. Kız çocuğu yazılı olarak talep etmezse SGK otomatik olarak çeyiz parası vermez.

Ne kadar ödeniyor?

Çeyiz parasının talep edilmesi için 5 yıllık hak düşürücü süre söz konusudur. Evlendikten sonra 5 yıl içerisinde çeyiz parasını talep etmeyen kız çocuğu bir daha çeyiz parası talep edemez. 1 Ocak 2016’da evlenen kız çocuğu 1 Ocak 2021’e kadar çeyiz parasını SGK’dan yazılı olarak talep etmek durumundadır. 2 Ocak 2021 tarihinden sonra bir daha çeyiz parası talep edemez.

Kız çocuklarına ödenen çeyiz parasının miktarı, kendilerine ödenen ölüm aylığının 2 yıllık tutarı kadardır. Örneğin 500 TL ölüm aylığı alan kız çocuğuna ölüm aylığının iki yıllık tutarı olan 12 bin TL çeyiz parası ödenir. Çeyiz parası evlendiği için aylığı kesilen kız çocuğuna peşin olarak ödenir. Bu parayla kız çocuğunun evlilik sürecindeki masraflarının karşılanması hedeflenir.

Çeyiz parası hesaplanırken kız çocuğuna ödenen ölüm aylığının ek ödemeler hariç tutarı dikkate alınır. Dolayısıyla ölüm aylığının iki yıllık tutarı hesaplanırken ek ödeme niteliğindeki tutarlar hariç olmak üzere aylığın 2 yıllık tutarı kız çocuğuna ödenir. Bu detay bilinmediği için çoğu kez çeyiz parasının eksik ödendiği düşünülür, ancak ek ödeme niteliğindeki tutarlar çeyiz parasının hesabında dikkate alınmaz.

Boşanma olursa...

Evlenmesi nedeniyle ölüm aylığı kesilen ve 2 yıllık ölüm aylığı tutarını çeyiz parası olarak peşin alan kız çocuğu, 2 yıllık süre içerisinde boşanır ve yeniden hak sahibi haline gelirse kendisine hemen ölüm aylığı bağlanmaz. 2 yıllık sürenin bitimi beklenir ve bu sürenin sonunda kendisine aylık bağlanır.

Bir örnek vermek gerekirse 1 Ocak 2016 tarihinde evlenerek çeyiz parası alan kız çocuğu 1 Ocak 2017’de boşanıp yeniden hak sahibi haline gelse de, kendisine aylık bağlanabilmesi için 1 Ocak 2018 tarihi beklenecektir. Bu nedenle çeyiz parası alan kız çocuğu iki yıllık süre içerisinde yeniden hak sahibi haline gelse bile, peşin olarak aldığı çeyiz parasının karşılığı süre geçmeden tekrar ölüm aylığı alamaz.

Evlenen Kız Çocuk Sonrası Paylaşım

Anne veya babadan iki kız çocuğunun ölüm aylığı alıyor olması ve bu iki kız çocuktan birisinin evlenmesi nedeniyle çeyiz parası alarak aylığının kesilmesi halinde, ölüm aylığı almaya devam edecek olan kız çocuğunun ölüm aylığı oranı artacaktır. Ancak aylık almaya devam edecek kız çocuğunun aylık miktarı, evlenme ödeneği ödenen sürenin sonunda artacaktır. Az önceki örnekteki sürelerden hareketle 1 Ocak 2016 tarihinde kız kardeşi evlenen ve bu tarihten sonra aylık alan tek çocuk olarak kalan kız kardeş, 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren ilgili yasa hükümlerine göre yeniden belirlenen oranda aylık alabilecektir. Dolayısıyla ölüm aylığının miktarı çeyiz parası ödenen dönemin bitiminden itibaren artacaktır.

Eşini Kaybedenin Durumu

Anne veya babasından dolayı aldığı ölüm aylığı evlendiği için kesilen ve bu çerçevede çeyiz parası alan kız çocuğu, eşini kaybeder ve eşinden dolayı ölüm aylığı almaya hak kazanırsa, eşinden dolayı kendisine bağlanacak aylığı hemen hemen alabilir. Eşinden dolayı alacağı aylık için çeyiz parasının bitiş süresi beklenmez. Örneğin 1 Ocak 2016 tarihinde evlenen ve bu tarihte anne veya babasından dolayı aldığı ölüm aylığının iki yıllık tutarını peşin olarak alan kız çocuğu, 1 Ocak 2017’de eşini kaybederse ve eşinden dolayı ölüm aylığı almak için hak sahibi durumunda ise 1 Ocak 2017 tarihinden itibaren eşinden aylık almaya başlayabilir. Eğer kız çocuğu aynı zamanda anne veya babasından dolayı da aylık alabilir durumda ise bu aylığı alabilmek için 1 Ocak 2018 tarihini beklemek durumundadır. Ancak eşinden dolayı alabileceği aylığı hemen almaya başlayabilir.

Dul Eş Tekrar Evlenirse

Çeyiz parası yalnızca ölüm aylığı almakta olan kız çocuklarına ödenmektedir. Vefat eden eşinden dolayı aylık almakta olan dul eşin yeniden evlenmesi halinde kendisine çeyiz parası ödenmez. Dolayısıyla dul aylığı alan kişiler evlendiklerinde aylıkları kesilir ve çeyiz parası alamazlar. Cem Kılıç

http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/cem-kilic/ceyiz-parasi-hakkinda-merak-edilen-2735304/

Özellikle iş güvencesi hükümlerinin yürürlüğe girmesi sonrasında, iş sözleşmesinin anlaşmalı feshi yaygın şekilde kullanılmaya başlandı. Zira, ikale sözleşmesi (bozma sözleşmesi) ile işe iade davasının işverene getirdiği maliyetlerin bir nebze de olsa düşürülmesi sağlanmaya çalışılıyor.

İkale sözleşmeleri kanunda açıkça düzenlenmiş olmamakla birlikte, Anayasal bir hak olan ve Borçlar Kanunu’nun 26. maddesinde de yer alan “Sözleşme Özgürlüğü” ilkesi uyarınca uygulanmakta olup, tarafların ortak irade beyanları ile mevcut akdi ortadan kaldıran sözleşmelerdir.

"İkale" kavramı bir şeyi gidermek, ortadan kaldırmak anlamına gelmektedir. Hukuki olarak ise mevcut bir sözleşmenin taraf iradeleri ile yeni bir sözleşme yapılarak ortadan kaldırılmasıdır. Bu sözleşme, bozma ya da fesih sözleşmesi olarak değerlendirilmektedir.

***
İkale yapan işçiye işe iade yok

Sözleşme, ikale (bozma sözleşmesi) ile sona ermişse işçi, 4857 sayılı İş Kanunu ile getirilen iş güvencesi hükümlerine dayanarak feshin geçersizliğini iddia edememektedir.

İkale ile iş sözleşmesinin sonlandırılması talebi işçiden gelebileceği gibi işverenden de gelebilmektedir. Taraflar kabul ettiği takdirde iş sözleşmesini sona erdirebilecektir.

Yargıtay uygulamalarına göre; ikale talebi işçiden geldiği takdirde, sadece kıdem ve ihbar tazminatları ödenerek ikale yapılabilmektedir. Ancak ikale icabı işverenden gelmişse kanuni tazminatlarına ilaveten işçiye ek bir menfaatin sağlanması yani makul yararın ödenmesi şarttır.

Aksi halde iş sözleşmesinin ikale ile sona erdirildiğinden söz edilmeyecektir.

Çünkü kural olarak, ikale sonrası, işsizlik ödeneği ve iş güvencesi sisteminden yararlanılamamaktadır. Diğer bir deyişle bir ikale yapılması için mutlaka kıdem-ihbar dışında çalışana makul yarar olarak adlandırılan ilave bir ödemenin yapılması gerekir.

İkale sözleşmelerinin geçerli kabul edilebilmesi için kıdem ve ihbar tazminatları dışında en az 4 aylık kazanç kadar makul yarar ödemesi yapılması şartı aranmaktadır.

İkale sözleşmesi ile sona eren iş ilişkilerinde SGK çıkış kodu 22-diğer nedenler seçilecektir. Bu çıkış kodunun seçilmesi durumunda işçi işsizlik sigortasından da faydalanamayacaktır.

***
İkale bedellerinden sigorta primi kesilir mi?

İkale sözleşmesi ile kararlaştırılan ikale bedelinin hangi kalem alacakları/tazminatları kapsadığının belirtilmesi ve bu alacakların/tazminatların sosyal güvenlik mevzuatında istisna tutulan ödemeler arasında yer alması halinde sigorta primine esas kazanca dahil edilmemesi gerekir.

Bu istisnalar dışında her ne adla yapılırsa yapılsın tüm ödemelerin prime esas kazanca dahil edilmek zorundadır. Buna göre, ikale sözleşmesi ile kararlaştırılan ikale bedelinin hangi kalem alacakları/tazminatları kapsadığına yer verilmemesi başka bir deyişle ayrımı yapılmaması halinde ikale bedeli adı altında yapılan tüm ödemelerin SGK sigorta primine tabi tutulması gerekmektedir. İbrahim Işıklı

https://www.dunya.com/kose-yazisi/anlasmali-fesihte-makul-yarar-sart/426514

Ülkemizde hizmet akdine dayalı olarak bir işveren yanında çalışan ücretliler sigortalılık açısından SSK (4/a) sigortalısı sayılıyorlar. Bir işyeri açarak veya şirket ortağı olarak bağımsız biçimde çalışanlar ise Bağ-Kur (4/b) sigortalısı sayılıyorlar. Kimi zaman bu iki sigortalılık hali aynı kişide gerçekleşebiliyor ki, bu durumda sigortada teklik ilkesi doğrultusunda biri geçerli sayılıyor.

İşte bu SSK ve Bağ-Kur sürelerinin çakışması halinde hangi sigortalılığın geçerli olacak uygulamasında 01.03.2011 tarihine kadar “Önce başlayanın kesintiye uğrayıncaya kadar geçerli olması” kuralı uygulanıyordu.

01.03.2011 tarihinden itibaren ise SSK/Bağ-Kur (4/a - 4/b) çakışması halinde SSK sigortalılığını geçerli olacağı uygulaması başlatılmıştı.

Ülkemizde kanunların sık değişmesi ve vatandaşın da her bir değişikliğe hemen vakıf olduğunun kabul edilmesi ve aslında hiç de öyle olmaması nedenleri ile özellikle emeklilik aşamasında sigortalılık çakışmalarından mütevellit hak kayıpları yaşanıyor.

Ortağı Olduğu Şirketten SSK’lı Bildirilenler

SSK/Bağ-Kur sigortalılık çakışmalarında SSK sigortalılığı geçerli dedik ama sorunun bir de öbür boyutu var. Zira bir de geçerli sayılan ama aslında öyle olmayan SSK sigortalılıkları da var. Bunların başını da ortağı olduğu şirketten SSK’lı olarak bildirilenler oluşturuyor.

Bu noktada da 01.10..2008 tarihinde 5510 sayılı Yasa ile yürürlüğe giren bir kural ile bu yasak getirilmiş ancak 01.10.2008 öncesinden beri ortağı olduğu şirketten bildirilenlerin durumlarında değişiklik olduğu sürece bu haklarının devam edeceği, değişiklik halinde yeni yasağa bunların da tabi olacağı kanunlaşmıştı.

Geçerlilik Durumda Değişikliğe Kadar

Bu kapsamda çok sayıda vatandaş ortağı olduğu şirketten sigortalı olarak bildirilse de 01.10.2008’den sonraki bir tarihte (Taşınma, bir şirketten diğerine aralıksız geçme v.b.) durumlar nedeniyle bu vasfını yitiriyor ve yitirdiğini bilmeden bu sigortalılığına devam ediyor.  

Çoğu zaman da bu sorunlu durum emeklilik başvurusu yapıncaya kadar devam ediyor. Emeklilik başvurusundan 3-5 ay sonra da tabiri caizse kaynar kazan başına dökülüveriyor. Zira SSK Bağ-Kur’a üstün sayılsa bile geçerli olmadığı için kişi aslında uzun yıllardır Bağ-Kurlu olduğunun farkına son anda varıyor.

6645 sayılı ve 7143 sayılı Yasalarla primi ödenmemiş Bağ-Kur sigortalılıkları silinse bile böylesi durumlarda primi ödenmiş ve yersiz durumdaki SSK sigortalılığı primleri Bağ-Kur borçlarına sayılıyor ve Bağ-Kur süreleri böyle sigortalılar için silinmiyor, emekliliğe engel bir durum ortaya çıkıyor.  Zira daha zor olan Bağ-Kur emeklilik şartları bu defa oluşmamış oluyor.

Çakışan süreler içerisinde geçersiz olan sigortalılık statüsünde ödenen primlerin geçerli olan sigortalılık statüsüne aktarılmasında işverenlerden iptal nitelikte prim belgesi (aylık sigorta primleri bildirgesi, üç aylık/dört aylık sigorta primleri bordrosu veya aylık prim ve hizmet belgesi) düzenlenmesi istenilmiyor.

Çakışan Süredeki Primlerin Değerlendirilmesi

Çakışan süreler içinde (4/a) kapsamında ödenmiş primlerin (4/b) kapsamındaki prim borçlarına aktarılması esnasında 5510 sayılı Kanunun (4/a) kapsamındaki sigortalı hizmetlerinin iptali ve ödenen primlerin (4/b) kapsamındaki prim borçlarına aktarılması sırasında;

  • Sadece sigortalı hissesine isabet eden uzun vadeli sigorta kolları, genel sağlık sigortası primi ile işsizlik sigortası priminin aktarımı yapılması,
  • Sigortalı hissesinin çakışan dönemdeki (4/b) kapsamındaki prim borcunu karşılamaması halinde;

1- İşveren hissesinin de aktarılabileceğine dair işverenin yazılı muvafakati ile birlikte imza sirküsünün (işyeri dosyasında mevcut olup olmadığına bakılmaksızın) ibraz edilmesi,

2- İşverenin Kurumumuza gerek kendisine ait işyerlerinden, gerekse ortağı, üst düzey yöneticisi, alt işvereni ve işveren vekili olduğu işyerlerinden kaynaklanan herhangi bir borcunun bulunmaması

kaydıyla işveren hissesine isabet eden paraların sigortalının 4/b kapsamındaki prim borçlarına aktarımı yapılması gerekiyor.

İşverenin muvafakatinin olmasına rağmen SGK’ya borcunun bulunması halinde ise işveren hissesine isabet eden paraların öncelikli işverenin kendi borcuna mahsup edilmesi, artan bir tutarın kalması halinde, bu tutarın sigortalının 4/b kapsamındaki prim borcuna aktarılması gerekiyor.

  • Çakışan dönemde (4/a) kapsamında ödenen primlerin sigortalı hissesinin aynı döneme karşılık (4/b) kapsamındaki prim borcundan fazla olması halinde yeteri kadar sigortalı hissesinin ilgili dönem borcuna aktarılması icap ediyor. Şevket Tezel

https://alitezel.com.tr/index.php?sid=yazi&id=9195

Pazar, 02 Eylül 2018 10:08

Ölüm Aylığı Alan Eşler Dikkat!

Annem, ölen babam üzerinden ölüm aylığı almaktadır. Annemin işe girerek sigortalı olarak çalışması durumunda ya da kendi çalışmasından dolayı emekli olması durumunda babamdan aldığı aylık kesilir mi?
Ali Bey, ölüm aylığı alan eşlerin aylığı iki durumda kesilir. Birincisi ölüm aylığı alırken evlenmeleri, ikincisi ise vefat etmeleri halinde aylıktan düşerler. İşe girip çalışmaları veya emekli olmaları halinde eşlerden alınan aylık kesilmez sadece aldıkları oran düşer. Örneğin; annenizin eşinden aldığı aylıkta başka bir çocuğu yoksa yani aylıkta tekse maaşın % 75 oranında aylık almaktadır. İşe girmesi halinde bu oran % 50'ye düşecektir.
Eğer bir çocuğu varsa aldığı aylık yine %50'dir ve işe girmesinde herhangi bir düşüm yaşamayacaktır.

■ Ben özel bir şirkette yaklaşık on yıldır çalışıyorum.
Her yıl yıllık iznimin hepsini kullandırmıyorlar. İzinlerim her yıl birike birike şu an itibariyle 150 gün oldu. Bu benim iş sözleşmemi haklı fesih kapsamında sebebim olur mu?
Çünkü yıllık izin kullanamadığım bir yerde çalışmak istemiyorum.
5...435857 Nolu SMS:
Sayın Okurum, işçinin hak kazanmış olduğu haklarını işverenin kullandırmaması çalışma hukukuna aykırıdır. Şöyle ki; T.C. Yargıtay 9.
Hukuk Dairesinin 2001/17459 esas numaralı kararında; Hak kazandığı izni çalışmakta iken işverenden isteyen işçi kendisine böyle bir iznin kullandırılmayacağı açık ve kesin şekilde ifade edildiği takdirde iş Kanununda tanınmış olan haklarını kullanabilir. denilmektedir. Bu nedenle sizin içinde bulunduğunuz durum da buna örnek teşkil etmektedir. Bu da size sözleşmenizi haklı bir nedenle fesih etme yetkisi veriyor demektedir.

​NE ZAMAN EMEKLİ OLURUM?
■ 02.01.1970 doğumluyum, 01.07.1987'den beri SSK'lıyım.
Ne zaman emekli olabilirim?
5Ö332173 Nolu SMS:
SSK girişinize göre 25 yıl, 50 yaş ve 5375 prim gün şartlarına tabisiniz.
5375 prim günü tamamlayıp 50 yaşınızın dolacağı 02.01.2020 tarihinde emekli olabilirsiniz. Ali Şerbetçi

https://www.takvim.com.tr/yazarlar/aliserbetci/2018/09/02/olum-ayligi-alan-esler-dikkat

Vergi ve SGK uygulamalarında zamanaşımı söz konusudur. Zamanaşımı tahsilat yönünden 6183 sayılı Yasa’nın 102. Maddesinde düzenlenmiştir. Ayrıca, tahakkuk zamanaşımı ise VUK mad. 114’te düzenlenmiş olup, tahakkuk etmiş bir borcun vadesini izleyen yıldan başlayarak 5 yıl içinde tahsil edilmemesi durumunda tahsil zamanaşımından bahsedilecektir.

SGK idaresi özellikle özel inşaat ruhsatları üzerinde aradan 17 yıl geçtikten sonra inşaat sahiplerinden fark prim istemektedir. Böyle bir uygulama bu aşamada aradan 17 yıl geçtikten sonra nasıl talep edilebilir? SGK Kurumunun ilgili genelgeleri ve yönetmeliklerinin tahakkuk zamanaşımı gerçeğini dikkate almaları gerekir.

Bilindiği gibi, özel inşaatlarda yapı ruhsatları üzerinde yer alan yaklaşık yapı maliyet tutarı üzerinden %9 veya minimum %6,75 üzerinden gerekli hesaplamalar yapılarak buna göre ilgili tarihlerde bu işlemlerin bitirilmesi gerekmektedir. Prim farklarının doğrudan özel inşaat sahipleri tarafından kurumun banka hesaplarına hesap pusulası ile gönüllü olarak ödettirilmesi halinde zamanaşımı olgusu bireyler tarafından kabul edilmiş anlamına gelecektir. Çünkü 6183 sayılı Yasa’nın ilgili 102 Mad. Hükmünde zamanaşımı geçtikten sonra bireyler tarafından gönüllü olarak yatırılan paralar idare tarafından kabul edilmektedir. (Bkz:6183 Sayılı AATUHK mad. 102) Hukukta belli işlemler ilgili sürelerde yerine getirilmesi esastır. Kamu kurumları, devlet daireleri ve devlet memurları kendilerine verilen görevleri süresi içerisinde eksiksiz yapmak zorundadır. Hukukta hak arama yolları belli sürelerle sınırlandırılmıştır. 5510 sayılı Yasa bağlamında da primlerin tahakkuk zamanaşımı süreye bağlanmıştır. Buna bağlı olarak, prim tahsilatları da 5 yıllık veya belli bazı tarihler içinse 10 yıl içinde tahsil edilmelidir. Aksi takdirde prim farkları, gecikme zamları, İPC’ler tahsilat zamanaşımına maruz kalacaktır.

Aradan 17 yıl geçtikten sonra bir özel inşaat sahibinin ruhsatı nedeni ile 17 yıl önce yaptığı işlemi bugün astronomik rakamlara varan fark prim ve gecikme zammıyla cezalandırmak hukuka uyarlı olamaz. İlgili memurların görevlerini zamanında yerine getirmemesi dolayısıyla 17 yıl sonra özel inşaat sahibi vatandaşların SGK kurumlarında mağdur edilmesi ne derece hukuka uyarlıdır?

Kamuda görev yapan kişilerin empati yaparak normal vatandaşlar gibi kendilerinde bu empati ilişkisinde dikkate almaları en azından vicdani bir kuraldır. Nazlı Gaye Alpaslan

https://www.hurses.com.tr/av-nazli-gaye-alpaslan/sgkda-tahakkuk-ve-tahsil-zamanasimi-nedir/haber-21211

SGK Prim Alacaklarında Zamanaşımı ve Yetkili Mahkeme

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • AK Parti'den Açıklama Geldi: Genel Sağlık Sigortası (GSS) Borçları Silinecek AK Parti Grup Başkanvekili Usta, AK Parti grubunun Meclis Başkanlığı'na…
  • TAM İSTİSNA KAPSAMINDA YÜKLENİM KDV İADESİ ANALİZİ * Yüklenilen KDV’nin Yüklenildiği Dönem İle İadenin Talep Edildiği Dönem…
  • İTUS, HİS , ATU KAPSAMINDA KDV İADE HADLERİ İndirimli Teminat Uygulama Sistemi ( İTUS) Hızlandırılmış İade Sistemi (…
Top