Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Emeklilik yaşı, sigortalı olarak ilk defa işe başlanan tarihe ve çalışılan statüye göre değişmekle birlikte kademeli olarak artıyor. Habertürk'ten Ahmet Kıvanç'ın haberine göre 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu uyarınca, 1 Ekim 2008 tarihinden sonra işe başlayan kadın 58, erkek 60 yaşını doldurmak ve en az 9000 gün prim gününü tamamlamak koşuluyla emekli olabiliyor. Esnaf ve memur statüsünde çalışanlar 9000 gün prim gününe tabi. 4/a, yani işçi statüsünde çalışanlarda ise 7200 prim gün sayısı aranıyor.

Emeklilik yaşı, 1 Ocak 2036 tarihinden itibaren her 2 yılda 1 yaş artacak. Erkekler 2044’ten, kadınlar ise 2048’den itibaren 65 yaşından önce emekli olamayacak.

2018’DE İŞE BAŞLAYAN NE ZAMAN EMEKLİ OLACAK?

Kritik nokta, prim gününün doldurulduğu tarihte uygulanan yaş haddi. Kadınlarda 58, erkeklerde 60 olan emeklilik yaşı, 4/a (işçi) statüsünde çalışanların 7200 prim gününü, 4/b (esnaf) ve 4/c (memur) statüsünde çalışanların 9000 prim gününü doldurdukları tarihte geçerli olan yaş haddine yükselecek.

2018 ve 2019’da ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başlayan gençler kesintisiz olarak 20 yıl (7200 gün) çalıştıklarında, en erken 2038-2039 yıllarındaki yaş haddine tabi olacaklar. 2038-2039’da emeklilik yaşı kadınlarda 60, erkeklerde 62 olarak uygulanacak. Ancak, bu yıl işe başlayanların 60 (kadın), 62 (erkek) yaşında emekli olabilmek için 4/a statüsünde çalışmaları gerekecek.

Memur veya esnaf statüsünde çalışırlarsa 9000 prim gününü doldurdukları tarihteki yaş haddine tabi olacaklar. 2018’de işe başlayanlar, hiç ara vermeden çalıştıkları takdirde 9000 günü 2043 yılında tamamlayacaklar. Bu durumda, memur veya esnaf kadın 62, erkek ise 64 yaşında emekli olacak. Gelecek yıl işe başlayan memur veya esnaf kadın 63, erkek 65 yaşını bekleyecek.

ESNAF VE MEMURİYETİ BIRAKIP İŞÇİ OLAN ERKEN EMEKLİ OLABİLİR

2008 yılından sonra ilk defa çalışmaya başlayan işçi, esnaf ve memurların emekli aylıkları aynı kurallara göre bağlanacak. Çalışma yaşamları boyunca hangi kazanç üzerinden prim yatırdılar ise hepsine de aynı emekli aylığı bağlanacak. Memuriyete girdikten sonra sonuna kadar memur olarak çalışmak, emekli aylığı yönünden 2008’den önce işe girenlerde olduğu gibi ekstra bir kazanç sağlamayacak. Bu durum, emeklilik tarihi yaklaştıkça memuriyetten ve esnaflıktan işçi statüsüne geçişi artıracak.

Son 7 yıl içinde en fazla hangi statüde prim ödenmişse o statüden emekli olunuyor. Dolayısıyla, son 7 yılın bin 261 gününü 4/a statüsünde geçirenler, 2 yıl daha erken emekli olabilirler.

Örneğin bu yıl öğretmen olarak işe giren bir kadın, hep kamuda çalışırsa 62 yaşında emekli olabilir. Fakat 2034 yılının haziran ayında kamudan ayrılıp özel sektörde çalışmaya başlarsa 60 yaşında emekli olur. Aynı durum erkekler için de geçerli. Bu yıl kamuda işe başlayıp 2034 haziran ayında özel sektöre geçen erkekler, iki yıl daha erken emekli olma hakkına kavuşur.

YAŞIN DOLMASINI BEKLEYECEK

Bu yıl işe başlayan kadın 2038 yılında 60 yaşında emeklilik hakkı elde edince, yaşın dolmasını bekleyecek. Örneğin şu an 23 yaşında ise 60 yaşını dolduracağı 2055 yılında emekli olabilecek. Aynı kadın memurlukta kalmaya devam ederse bu kez 2057 yılını bekleyecek.

EMEKLİ OLACAĞINIZ TARİHİ KENDİNİZ HESAPLAYIN

“Emekli olacağım tarihi nasıl hesaplayabilirim?” diye merak edenler, aşağıdaki tabloya göre emeklilik yaşını kendileri hesaplayabilir.

İşçi statüsünde 7200; memur ve esnaf statüsünde 9000 prim gününü doldurduğunuz tarihe göre, emeklilik yaşınız şöyle olacak:

1/1/2036 ilâ 31/12/2037 tarihleri arasında dolduran kadın için 59, erkek için 61,

1/1/2038 ilâ 31/12/2039 tarihleri arasında dolduran kadın için 60, erkek için 62,

1/1/2040 ilâ 31/12/2041 tarihleri arasında dolduran kadın için 61, erkek için 63,

1/1/2042 ilâ 31/12/2043 tarihleri arasında dolduran kadın için 62, erkek için 64,

1/1/2044 ilâ 31/12/2045 tarihleri arasında dolduran kadın için 63, erkek için 65,

1/1/2046 ilâ 31/12/2047 tarihleri arasında dolduran kadın için 64, erkek için 65,

1/1/2048 tarihinden sonra dolduran kadın ve erkek için 65.

Ahmet KıvaNÇ

https://www.haberturk.com/isci-statusunde-calisan-2-yil-erken-emekli-olur-2120824-ekonomi

Çarşamba, 29 Ağustos 2018 08:35

Dava Açmadan Arabulucuya Başvurun

■ Günde 18 saat çalıştırıldım.
İş olmaması sebebiyle itiraz etmedim, çoluk çocuk ekmek bekliyor. Geçen hafta fazla mesai ücretimin ve maaşımın verilmeyeceğini söylediler.
Sigortam da yatırılmamış. "Niye yatırmadınız?" diye sorduğumda tehdit ettiler, hepsini kayıt ettim.
Ne yapmam gerekiyor, nasıl bir yol izlemeliyim?
Belirttiğiniz işyerinde hâlâ çalışıyorsanız, haklarınızı almak için ALO 170'e veya CİMER'e şikayette bulunabilirsiniz. Ancak işten ayrılmış iseniz dava açmadan önce mutlaka arabulucuya müracaat etmeniz gerekir. Arabulucu sizi anlaştıramazsa, dava açabilirsiniz.

■ Ben 1996 yılında Bağ- Kur'a başladım. 2001 yılına kadar ödedim. Daha sonra SSK kapsamında çalışmaya başladım.
Parça parça da olsa yaklaşık 8 yıllık SSK kapsamında çalışmam bulunuyor. Son iki yıldır da isteğe bağlı ödüyorum. İsteğe bağlı ödemem ya da Bağ-Kur'lu olarak ödemem SSK'dan emekli olmama engel midir? 5...363369 Nolu SMS
Sigortalının farklı yasalara tabi sigortalı çalışması varsa ve hangi kurumdan emekli olacağı tespit edilecekse, son 7 yıla bakılır.
Sigortalı, son 7 yıl en fazla nereye prim ödemişse o kurumdan emekli olur. Bu kanun 01.10.2008 tarihinden önce işe başlamış olanlarda geçerlidir. Siz de 1996 yılındaki girişinizden dolayı bu mevzuata tabisiniz. Bakıldığında sizin prim yatırılmış olan son 7 senede en fazla ödediğiniz prim SSK kapsamındadır. Dolayısı ile emekli olunacak kurum SSK'dır.
Tekrar bunun bozulması için farklı kurumdan en az 1260 gün yani 3.5 yıl ödenmesi gerekir ki diğer kurumun emeklilik şartına tabi olunsun. Bu durumda son 2 yılı yani 720 günü farlı kuruma prim ödeyerek geçirmeniz SSK'dan emekli olmanıza engel değildir. Bir sorun çıkmaz. 01.10.2008 tarihinden sonra işe başlayanlarda ise; toplamda hangi kuruma en fazla prim ödenmişse o kurumdan emekli olunabilecektir. 3.5 yıl şartı ortadan kalkmıştır.

NE ZAMAN EMEKLİ OLURUM?
■ 20.12.1969 doğum tarihim, SGK başlangıcım 03.06.1997, ne zaman emekli olurum?
5...722743 Nolu SMS 
İşe başlangıcınıza göre 25 yıl, 57 yaş ve 5900 prim gün şartlarına tabisiniz. 5900 prim günü tamamlayıp 57 yaşınızın dolacağı 20.12.2026 tarihinde emekli olabilirsiniz. Ancak askerlik yaptıysanız ve işe başlangıçtan önce ise sadece 15 gün askerlik borçlanıp 56 yaşa tabi olabilir ve 20.12.2025 tarihinde emekli olabilirsiniz. Ali Şerbetçi

https://www.takvim.com.tr/yazarlar/aliserbetci/2018/08/29/dava-acmadan-arabulucuya-basvurun

Stajyerlere ödenen 435 TL’lik ücretin 20’den az kişinin çalıştığı işyerlerinde % 66’sı, 20 kişiyi aşan işyerlerinde ise % 33’ünü devlet karşılıyor. Söz konusu destek, 2020-2021 eğitim öğretim yılının sonuna kadar sürecek.

İki yıldır zorunlu staj uygulaması kapsamında işletmelerde staj yapan öğrencilerin ücretlerinin bir kısmı devlet tarafından ödeniyordu. Geçtiğimiz hafta yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle bu uygulama üç yıl daha uzatıldı. Bu sayede gençlerin işgücü piyasasına geçişlerinin kolaylaştırılması hedefine yönelik önemli bir uygulamanın devamı sağlanmış oldu. Zorunlu stajı olan veya stajı okulu tarafından uygun görülen tüm stajyerlere işletmeler tarafından ücret ödenmesi bir zorunluluktur.

ASGARİ ÜCRETİN %30’U

Bunun dışında staj zorunluluğu bulunmayan, okul tarafından uygun görülmeyen ve sigortası yapılmayan öğrencilerin staj yapması halinde bu kişilere tam asgari ücret ödenmesi gerekiyor. İşyerinin büyüklüğüne göre stajyerlere ücret ödenmesi zorunluluğu 2016-2017 öğretim yılından itibaren stajyer ücretlerine devlet desteği sağlanmasıyla değiştirildi. Buna göre 2016 – 2017 öğretim yılından itibaren staj yapılan işyerindeki çalışan sayısı fark etmeksizin bütün stajyerlere asgari ücretin yüzde 30’u kadar ücret ödenmesi gerekiyor. Stajyerlere bu tutarın altında ücret ödenemiyor. Bu uygulama 2020-2021 öğretim yılının sonuna kadar devam edecek.

435 LİRA ZORUNLULUĞU

Bu yıl itibarıyla staj yapılan işyerinde çalışan sayısına bakılmaksızın bütün stajyerlere asgari ücretin yüzde 30’u kadar ücret ödenmek zorunda. Buna göre zorunlu staj yapan bütün öğrencilere 2018 yılı boyunca işverenler en az 435.27 TL ücret ödemek zorunda. Bu yıl boyunca zorunlu staj yapan veya staj yapması okulu tarafından onaylanan bütün öğrencilere aylık 435.27 TL ücret ödenmesi bir zorunluluk.

PRİMİNİ OKUL ÖDÜYOR

Zorunlu staj yapan veya staj yapması okul tarafından uygun görülen öğrenciler için SGK’ya staj süresi boyunca iş kazası ve meslek hastalığı ve hastalık sigortası kollarına prim ödenmesi gerekiyor. SGK’ya ödenmesi gereken primler, öğrencinin staj yaptığı işveren tarafından değil, öğrencinin eğitimine devam ettiği okul tarafından yatırılmak durumunda.

Öğrenci başına 290 TL cepte kalacak

Stajyerlere ödenen ücretlere devlet desteği uygulanıyor. Peki bu destek ne kadar? Buna göre 20’den az kişinin çalıştığı işyerlerinde staj yapanlar için devlet desteği 290.18 TL, 20 ve daha fazla kişinin çalıştığı işyerlerinde staj yapanlar için destek ise 145.09 TL olacak. Yani stajyerlere ödenen 435.27 TL’lik ücretin 20’den az kişinin çalıştığı işyerlerinde yüzde 66’sı, 20’den fazla kişinin çalıştığı işyerlerinde ise yüzde 33’ü devlet tarafından karşılanacak. Stajyer ücretlerine devlet desteği uygulaması 2020-2021 eğitim öğretim yılının sonuna kadar uygulanmaya devam edecek. Okan Güray Bülbül

https://www.aksam.com.tr/yazarlar/okan-guray-bulbul/stajyer-ucretlerinde-devlet-destegi-3-yil-daha-uzatildi/haber-768252

Son günlerde bazı şikayetler alınmaktadır.Bu şikayetlerin can sıkıcı noktası da 6661 sayılı Teşviklerde yatmaktadır.

6661 sayılı Teşvikin ana noktası’’Geçici Madde 68-71-75’’ ‘’ sigortalıların prime esas kazançlarını eksik bildirdiği tespit edilen işyerlerinden’’ bu teşviklerin geri alınması söz konusu olur.(2016-2017-2018) İşveren kesimi  100 Lira Asgari ücret destek teşviki diyor.

Şimdi bu nereden çıktı diye soracaksınız.

İş Kanununa tabi işyerleri çalışma hayatında büyük bir yer tutarken,gerek mülga 506 sayılı Kanununla gerekse 5510 sayılı Kanununla yapılan düzenlemeler de ‘’Hastalık’’ halinde ilk iki güne ait geçici iş göremezlikler ödenmiyor.

Bu durum çalışanlar ile işverenler arasında en çok tartışılan bir noktadır.

İşçi ile işveren arasında yapılmış iş sözleşmesi olması, bireysel iş sözleşmesi ya da toplu iş sözleşmesinde, işçinin geçici iş göremezlik ödeneği almadığı iki günlük istirahat süresi için işverence işçiye ücretinin ödeneceğine dair bir hüküm konulursa, işverenin işçiye söz konusu iki gün için ücretini ödemesi gerekir.

Bu hep pratik hem de kolay bir çözüm yolu olarak düşünülse , genel de bu işlemleri kurumsal işyerleri tarafından uygulama aşamasında  yer buluyor,küçük ölçekli henüz kurumsallaşmamış işyerlerinde sendikal anlamada toplu iş sözleşmesi fikri yerleşik olmadığı için ,bireysel iş sözleşmelerinde buna yer verilmiyor.

İş Müfettişleri yaptıkları denetimlerde İş Sözleşmelerinde maktu aylık ibaresi var ise,iki günlük rapora ait ücretlerin ödenmesi yönünde işverenleri uyarıyor.

Gerekçi ise;

4857/48 İkinci fıkrası ‘’ Hastalık nedeni ile çalışılmayan günlerde Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından ödenen geçici iş göremezlik ödeneği aylık ücretli işçilerin ücretlerinden mahsup edilir.’’

İşte burada her şey düğümleniyor.İşçi diyor maktu aylığını tam alacak,aynı zamanda istirahat parasını işverene verir,mahsuplaşma yapılır.Oysa kanun koyucu iki gün ibaresinden bahsetmiyor.

Burada maktu aylıklı işçi yasa koyucu tarafından koruma altına alınmıştır.

5510/18’nci Maddesi açık ve net olarak;

4 -1 (a) bendi ile 5 inci madde kapsamındaki sigortalılardan hastalık sigortasına tabi olanların hastalık sebebiyle iş göremezliğe uğraması halinde, iş göremezliğin başladığı tarihten önceki bir yıl içinde en az doksan gün kısa vadeli sigorta primi bildirilmiş olması şartıyla geçici iş göremezliğin üçüncü gününden başlamak üzere her gün için geçici iş göremezlik ödeneği verilir denmiştir.

Bu durumda her ne kadar SGK Denetim yapmakla görevlendirdiği  Denetmen  ve   Müfettişleri  5510/59 Maddesi 3. Fıkrası ‘’Bu Kanunun(5510) uygulanması bakımından, Kurumun (SGK) denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları, 4857 sayılı İş Kanununda belirtilen denetim, teftiş ve kontrol yetkisini de haizdir.’’

Bu noktada SGK Denetmen ve Müfettişleri maktu aylıkta ücretin tam ödenmesi yönünde görüş belirtebilir mi?Bu sorun karşısında SGK Müfettişi ve Denetmeni ise 5510 sayılı 59/ 3.Fıkrası ile 2 gün ödenmesi konusunda görüş birliği olabilir mi?

6098 sayılı Borçlar Kanunu;

409.Maddesinde: “Uzun süreli bir hizmet ilişkisinde işçi, hastalık, askerlik veya kanundan doğan çalışma ve benzeri sebeplerle kusuru olmaksızın, iş gördüğü süreye oranla kısa bir süre için iş görme edimini ifa edemezse işveren, başka bir yolla karşılanmadığı takdirde, o süre için işçiye hakkaniyete uygun bir ücret ödemekle yükümlüdür.” demiştir. 

İş Müfettişi tarafından maktu aylıkla çalışana eksik ücret ödenmesi tespit edilmesi halinde 102/a göre her işçi /her ay için 191 TL .İPC uygulanır.

Bu yönde düzenlenecek raporların SGK gönderilmesiyle birlikte 6661 sayılı dediğimiz 100 TL Teşvikinde kesilmesi gündeme gelir mi?

Yasalar düzenlenirken bir eşgüdüm içinde hazırlanmaması halinde işverenleri İş Mahkemelerinde bekleyen davalara da yol göstermektedir.

Her ne kadar 4857 -5510- 6098 sayılı yasalar çalışma hayatı içinde olsa da ,basit düzenlemelerle bu sorunlar önlenir.

Çözüm önerimiz iki günlük ücret ödemesi işveren ile işçi arasında iş barışını korumak adına atıfet kabilinden yapılması yönünden düzenleme yapılarak 4857 sayılı İş Hukukunda yer alması halinde bu sorunda çözülmüş olur. VEDAT İLKİ This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://alitezel.com.tr/index.php?sid=yazi&id=9194

Çarşamba, 29 Ağustos 2018 08:23

Sosyal Hayata Yeni Ayar

65 yaş aylığında önemli değişiklikler yapıldı. Bundan sonra 65 yaş aylığı bağlanması için ailede yaşayan tüm fertlerin gelirlerine bakma uygulaması sona erecek. Sadece 65 yaş aylığı talep eden kişinin ve varsa eşinin gelirine bakılacak.

19 Ağustos 2018 tarihli ve 30514 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşları ile Engelli ve Muhtaç Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” ile 65 yaş aylığının bağlanması açısından artık aynı hanede yaşayan tüm fertlerin gelirleri dikkate alınmayacak. 

Düzenlemeye göre, 65 yaşını doldurmuş muhtaç, güçsüz ve kimsesiz kişilerin 65 yaş aylığına hak kazanabilmeleri için sadece varsa eşlerinin ve kendilerinin gelirlerine bakılacak ve eşi ve kendisinin geliri asgari ücretin net tutarının üçte birinden düşük olanlara aylık bağlanacak. Bununla birlikte, düzenlemeye göre, eşlerin aynı evde yaşayıp yaşamamaları da dikkate alınmayacak. 

YÖNETMELİK DEĞİŞİKLİĞİ ÖNCESİNDEKİ ŞARTLAR

Yönetmelik değişikliği öncesinde, 65 yaş aylığı alabilmek için 3 temel şart söz konusuydu. Buna göre, ilk şart 65 yaşını doldurmuş olmak. İkinci olarak, 65 yaşını doldurmuş olan kişinin aylık alabilmesi için hiçbir sosyal güvencesi olmaması, yani emekli olmaması, Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan dul veya yetim aylığı almaması ve herhangi bir işte çalışmaması gerekiyordu. Bu şartlarda yeni yönetmelikle herhangi bir değişiklik söz konusu değil.

Diğer taraftan, 65 yaş aylığı alabilmek için üçüncü şart ise 65 yaşını doldurmuş olan kişinin yaşadığı hanenin gelirinin belirlenen sınırın altında kalmasıydı. Söz konusu sınır, asgari ücretin net tutarının 3’te biri. Yani, yönetmelik değişikliğiyle bu sınırda herhangi bir değişiklik yapılmadı ancak aylık bağlanmasında dikkate alınacak gelir hane halkının toplam geliri yerine, kişinin ve eşinin geliri olarak belirlendi. Yapılan değişiklikle çok daha fazla sayıda kişi 65 yaş aylığından yararlanmış olacak.

İŞSİZLİK SİGORTASINDA DA YENİ DÜZENLEME YOLDA

Geçtiğimiz günlerde açıklanan 100 Günlük İcraat Programı’nda yer alan önemli bir düzenleme, işsizlik sigortasından yararlanmanın esnetilmesiyle ilgili. Programda işsizlik sigortasına hak kazanma şartlarının esnetilerek 12 bin 500 kişinin daha işsizlik ödeneğinden faydalandırılmasının sağlanmasına yönelik bir düzenleme yer alıyor.

Türkiye’de işsizlik sigortasından yararlanmada yaşanan güçlükler nedeniyle işsizlerin ortalama olarak yalnızca yüzde 10 ila 11’inin işsizlik ödeneğine erişebildiği görülüyor. İşsizlik sigortasından yararlanma kriterleri bakımından OECD ülkeleriyle karşılaştırıldığında Türkiye’nin ağır şartlara sahip olduğunu söylemek mümkün. OECD genelinde işsizlik sigortasından ödenek alabilmek için son yirmi dört ayda, en az on iki ay prim ödenmiş olma şartının geçerli olduğu görülüyor. Buna karşılık, Türkiye’de halihazırdaki düzenlemeye göre işsizlik sigortasından ödenek alabilmek için son yüz yirmi günü kesintisiz olmak üzere son üç yıl içerisinde en az altı yüz gün prim ödenmiş olması gerekiyor.

Neler değişecek?

İcraat Programı’nda yer aldığı üzere, işsizlik sigortasına hak kazanma şartlarının esnetilmesi için iş sözleşmesinin sona ermesinden önceki son yüz yirmi gün kesintisiz olarak prim ödemiş olma şartı esnetilecek. Bu anlamda, “kesintisiz olarak çalışmış olma” şartı yerine iş sözleşmesinin devam edip etmediğine bakılacak. Dolayısıyla, Sosyal Güvenlik Kurumu’na eksik gün bildirilmesi durumunda da işsizlik sigortasından yararlanılabilecek. Böylece, 12 bin 500 kişinin daha işsizlik sigortasından yararlanabileceği öngörülüyor.

İŞSİZLİK ÖDENEĞİ NE KADAR?

İşsizlik sigortasından alınan işsizlik parası, kişinin son dört aylık prime esas kazancının, yani SGK’ya bildirilen brüt ücretinin yüzde 40’ıdır. 2018 yılı için bir kişiye verilecek en düşük işsizlik parası 805.64 TL’dir. Buna göre, asgari ücretle çalışan bir kişi işsiz kaldığında 805.64 TL işsizlik parası alır. Diğer yandan, işsizlik ödeneğinde de bir üst sınır söz konusu. Bir kişinin brüt ücreti ne kadar yüksek olursa olsun, alabileceği işsizlik parası asgari ücretin yüzde 80’ini geçemez. Bu durumda, 2018 yılı için alınabilecek en yüksek işsizlik ödeneği 1.611,28 TL’dir. 

YOKSULLUK RİSKİNE KARŞI...

Yoksulluk riskinin önlenmesinde önemli bir fonksiyon üstlenen işsizlik sigortasından yararlanabilen kişi sayısının artırılmasına yönelik politikalar, işgücü piyasası açısından olumlu sonuçlar doğuracaktır. Kişilerin kendilerine daha uygun ve daha verimli olabilecekleri işlerde istihdam edilmeleri, yoksulluk riskinin engellenmesi, işgücü piyasasında optimum düzeyde hareketliliğin sağlanması gibi sonuçları olabilecek bu yöndeki politikaların hayata geçirilmesi son derece önemli. Cem Kılıç

http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/cem-kilic/sosyal-hayata-yeni-ayar-2732442/

65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşları ile Engelli ve Muhtaç Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Yönetmelik’te değişiklik yapıldı. Söz konusu yönetmelik değişikliği 19 Ağustos 2018 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Yönetmelikte yapılan değişiklikle yaşlı aylığı bağlanma şartlarında değişiklik yapıldı. Söz konusu değişikliğin ayrıntılarını açıklayalım.  

Yapılan değişiklikler neler? 

Yaşlı aylığının hesaplanmasında aynı hanede ikamet edip etmediklerine bakılmaksızın aylık bağlanacak kişinin kendisine ve eşine ait her türlü gelirin toplamı esas alınacak. Kişi başına düşen ortalama aylık gelir tutarı asgari ücretin aylık net tutarının 1/3’ünden(534 lira 33 kuruştan) az olanlarla bu tutardan fazla gelir sağlaması mümkün olmayanlar muhtaç sayılacak ve aylık bağlanacak. Yaşlı aylığının hesabında eşin dışında başka kişilerin gelirlerine bakılmayacak. Ancak eş ayrı bir hanede oturuyor olsa bile gelirine bakılacak. 

Yaşlı aylığı bağlananlardan yüzde 70 ve üzeri engelli olduklarını engelliler için sağlık kurulu raporu ile belgeleyenlerin aylıkları hane içinde kişi başına düşen gelir şartını sağlaması halinde  başkasının yardımı olmaksızın hayatını devam ettiremiyecek derecede engelli aylığına dönüştürtülecek. 

65 yaşını doldurmuş ve yüzde 70 ve üzeri engelli sağlık kurulu raporuna sahip  kişiler başkasının yardımı olmaksızın hayatını devam ettiremeyecek derecede engelli aylığına başvurabilecek. Yüzde 40 ile 69 arası engelliler için sağlık kurulu raporuna sahip 65 yaşını doldurmuş vatandaşlara sadece yaşlı aylığı bağlanacak. 

65 yaşını doldurmadan önce engelli aylığı bağlanmış olanların aylıkları aynı şekilde ödenmeye devam edilecek. 65 yaşının  doldurulmasından önce yüzde 40-69 arası engelli aylığı bağlanmış olanlardan aylıkları herhangi bir nedenden dolayı durdurulmuş veya kesilmiş ise 65 yaşını doldurmuş olsa dahi tekrar yüzde 40-69 arası engelliler için sağlık kurulu raporu ile aylık başvurusunda bulunabilecekler. Arif Temir

http://www.gunes.com/yazarlar/arif-temir/yasli-ayligi-baglanmasinin-satlari-904573

1- 7143 sayılı Kanun ile 2018/Mart ve önceki aylara ait olup Kanunun yayım tarihi olan 18/5/2018 tarihi veya Kanunun ilgili hükümlerinde belirtilen sürelerin sonuna kadar tahakkuk ettiği halde ödenmemiş olan Kurumumuz alacakları ile takip ve tahsili Kurumumuza verilen alacaklar, yeniden yapılandırılmış olup, bu kapsamda yapılandırılan borçlara ilişkin taksit ödemelerinin ilkinin 31/8/2018 tarihine kadar yapılması gerekmektedir.

7143 sayılı Kanun gereği 4/a kapsamındaki borçları nedeniyle yeniden yapılandırma başvurusunda bulunan işverenlerimizin, yapılandırma kapsamındaki ödemelerini  “92-7143 Yapılandırma İşveren” seçeneği vasıtasıyla yapmaları gerekmektedir.

İşverenlerimiz taksit ödemelerini on-line olarak bankalar vasıtasıyla ve internet bankacılığı ile ödeyebilecekleri gibi Kurumumuz internet sitesinden “e-SGK-İşveren-Kart ile Prim Ödeme” menüleri aracılığıyla kredi kartı ile de ödeyebileceklerdir.

2- 7143 yapılandırma başvurusu sırasında taksitle ödeme seçeneğini tercih etmelerine rağmen;

– Yapılandırma kapsamındaki taksitlerinin tamamını ilk taksit ödeme süresi içinde (31/8/2018 tarihine kadar) ödemek isteyen işverenlerimiz,  ödeme planları ilgili sosyal güvenlik il/merkez müdürlüğünce peşin ödeme başvurusuna çevrilip, peşin ödeme planı oluşturulduktan sonra kapsama giren borçların tamamını “92-7143 Yapılandırma İşveren” seçeneği vasıtasıyla,

– Yapılandırma kapsamındaki taksitlerden ilk taksitini 31/8/2018 tarihine kadar ödeyip kalan taksitlerin tamamını 31/8/2018 tarihinden sonra ödemek isteyen işverenlerimiz ise ödeme planlarında herhangi bir değişiklik yapılmaksızın, kalan taksitlerini “95-7143 Yapılandırma Kapatma Tahsilatı” ekranı vasıtasıyla,

ödeyebileceklerdir.

3- 6736 ve 7020 sayılı Kanunlara göre yapılandırması 18/5/2018 tarihi itibarıyla devam edenlerden;

– Ödeme tarihi itibarıyla ödeme vadesi geçmiş taksiti bulunmayanların kalan taksitlerinin tamamının,

– Ödeme tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde ödenmemiş taksitlerin bulunması halinde ise bu taksitlerin ilgili yapılandırma kanunlarındaki geç ödeme zammıyla birlikte ödenmesi şartıyla kalan taksitlerin tamamının,

– 31/8/2018 tarihine kadar (bu tarih dâhil) ödenmesi halinde, kalan taksit toplamının içinde yer alan Yİ-ÜFE tutarlarının %90’ının ve kalan taksitler için taksitlendirme farkının tamamının tahsilinden vazgeçilecektir.

– 31/10/2018 tarihine kadar (bu tarih dâhil) ödenmesi halinde, kalan taksit toplamının içinde yer alan Yİ-ÜFE tutarlarının %50’sinin ve kalan taksitler için taksitlendirme farkının tamamının tahsilinden vazgeçilecektir.

Bu kapsamda kalan taksitlerinin tamamını ödemek isteyen işverenlerimiz, ödeme planlarında herhangi bir değişiklik yapılmaksızın;

– 6736 sayılı Kanun gereği yeniden yapılandırılmış taksitlerinin tamamını 83- 6736  Yapılandırma Kapatma Tahsilatı” ekranı vasıtasıyla,

– 7020 sayılı Kanun gereği yeniden yapılandırılmış taksitlerinin tamamını 86- 7020 Yapılandırma Kapatma Tahsilatı” ekranı vasıtasıyla

ödeyebileceklerdir.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

Kaynak: SGK

2018/Temmuz ayına ilişkin düzenlenecek aylık prim ve hizmet belgelerinin yasal verilme süresi 28/08/2018 Salı günü saat 23:59’a kadar uzatılmıştır.

2018/Temmuz ayına ilişkin düzenlenen aylık prim ve hizmet belgelerinin verilmesi gereken sürenin son günü olan 23/08/2018 tarihinin Kurban Bayramına rastlaması, bu tarihi takip eden ilk iş günü olan 27/08/2018 tarihinin de Kurban Bayramını takip eden ilk iş günü olması sebebiyle, işverenlerimizin mağduriyete uğramaması için süre 28/08/2018 Salı günü saat 23:59’a kadar uzatılmıştır.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

Kaynak: SGK

Tarih: 27/08/2018
Sayı: 
VUK-110 / 2018-14

T.C.

MALİYE BAKANLIĞI

Gelir İdaresi Başkanlığı

VERGİ USUL KANUNU SİRKÜLERİ/110

 Konusu: 27 Ağustos 2018 günü sonuna kadar verilmesi gereken Muhtasar Beyannameler, Damga Vergisi Beyannameleri ve Katma Değer Vergisi Beyannamelerinin verilme süreleri ile bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin ödeme sürelerinin uzatılması.

Tarihi: 27/08/2018

Sayısı: VUK-110 / 2018-14

1. Giriş:

Bakanlığımıza iletilen talepler nedeniyle, Vergi Usul Kanununun mükerrer 28 inci maddesindeki yetkiye dayanılarak; 27 Ağustos 2018 günü sonuna kadar verilmesi gereken Muhtasar Beyannameler, Damga Vergisi Beyannameleri ve Katma Değer Vergisi beyannamelerinin verilme süreleri ile bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin ödeme sürelerinin uzatılması bu sirkülerin konusunu oluşturmaktadır.

2. Muhtasar, Damga Vergisi ve Katma Değer Vergisi Beyannamelerinin Verilme ve Ödeme Sürelerinin Uzatılması:

27 Ağustos 2018 günü sonuna kadar verilmesi gereken Muhtasar Beyannameler, Damga Vergisi Beyannameleri ve Katma Değer Vergisi Beyannamelerinin verilme süreleri ile bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin ödeme süreleri 28 Ağustos 2018 Salı günü sonuna kadar uzatılmıştır.

Duyurulur.

 

   Necmi KESKİNSOY

Gelir İdaresi Başkanı V.

Özet: Vergi uyuşmazlıklarında  idari müracaat  yollarının  denenmesi sonucunda bazen  en son çare olarak yargının hakemliğine müracaat edilmesi gerekmektedir.  Örneğin, sahte fatura kullanımı dolayısıyla  VUK md.359 hükümlerine göre en  son  çare vergi davası açılması  yoluyla hak arama yolları  sürdürülmektedir.  Özellikle VUK 359. md hükümlerine göre tarhiyattan önce  uzlaşma  olanağı da verilemeyen bu gibi uyuşmazlıklarda yargıya gitmek  zorunlu bir hal almaktadır.

Çalışmamızda, vergisel kökenli uyuşmazlıkların  özellikle mali tatilde hangi sürelerde  dava konusu  yapılabileceği irdelenmektedir.  Bu arada  vergi hukukuna mali tatil olarak  giren 5604 sayılı mali tatil müessesine de kısa da olsa süreler açısından  temas edilecektir.

Anahtar Kelimeler: Adli tatil, mali tatil, çalışmaya ara verme,  dava açma süresi, itiraz, temyiz, karar düzeltme ve yargılamanın yenilenmesi,tarhiyat öncesi  uzlaşma …vb.

I-GİRİŞ

Bilindiği gibi, adli tatil 20 Temmuz ila 30 Ağustos dönemleri  arasında  uygulanan önemli bir tatil olarak karşımıza çıkmaktadır.[1]  İdari Yargılama Usulü Kanunu uygulamasında ise, adli tatil “çalışmaya ara verme”  olarak değerlendirilmektedir.  İdari Yargılama Usulü Kanunu uygulamasında çalışmaya ara verme tarihlerinde dava açma süreleri, itiraz, temyiz ve karar  düzeltme talep  süreleri  doğal olarak uzamaktadır.

Bu  çalışmamızda İdari Yargılama Usulü Kanunun  vergi ve muhasebe uygulamalarına süre uzatıcı etkileri  tartışılacaktır.   

II-ADLİ TATİL NEDİR?

Bilindiği gibi, adli  tatil 1086 sayılı  Hukuk Usulü  Muhakemeleri  Kanunun  175 ve 176. maddelerinde belirtildiği gibi  her yıl  20 Temmuz’dan  itibaren  30 Ağustos tarihleri arasında adli  tatil  olarak mahkemeler  bu  süreyi uygulamaktadırlar.

1086 sayılı HUMK’nun  176. maddesinde de  belirtildiği üzere adli ara vermede ancak  sayacağımız aşağıdaki dava ve işler görülmektedir.[2]

  1. İhtiyatî tedbir, ihtiyatî haciz ve delillerin tespiti, deniz raporlarının alınması ve dispeççi tayini istekleri ve bunlara karşı yapılacak itirazlar hakkında karar verilmesi,
  2. Ara vermede yapılması karar verilen keşifler,
  3. Her çeşit nafakat davaları,
  4. Velâyet ve vesayet işlerine ait davalar,
  5. Nüfus davaları,
  6. Hizmet akdinden doğan davalar,
  7. Kıymetli evrakın kaybından doğan iptal davaları,
  8. Tahkim babındaki hükümlere göre mahkemenin görevine giren anlaşmazlık ve işler,
  9. İflâs ve konkordatoya ait davalar,
  10. Kanunların sulh mahkemesini veya hakimini görevlendirdiği dava ve işler,
  11. Kanunlarda ivedi olduğu veya adlî ara vermede de bakılabileceği belirtilen veya basit yargılama usulüne bağlı tutulan başka dava ve işler,
  12. Mahkemece taraflardan birinin isteği üzerine ivedi görülmesine karar verilen dava ve işler.

Tarafların uyuşması halinde veya dava bir tarafın yokluğunda görülmekte ise hazır olan tarafın isteği üzerine yukarıdaki iş ve davalara bakılması adlî ara vermeden sonraya bırakılabilir.

Adli ara verme süresi içinde, yukarıdaki fıkralarda gösterilenler dışında kalan dava ve işlerle ilgili olarak verilen dava, karşılık dava, istinaf ve temyiz dilekçeleri, bunlara karşı verilen cevap dilekçelerinin ve dosyası işlemden kaldırılan davaları yenileme dilekçelerinin alınması, ilam verilmesi, her türlü tebligat, dosyanın başka bir mahkemeye, bölge adliye mahkemesine veya Yargıtay’a gönderilmesi işlemleri de yapılır.

7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümleri saklıdır. Bu madde hükümleri bölge adliye mahkemesi ve Yargıtay incelemelerinde de uygulanır.

Diğer yandan, 5271 sayılı  Ceza Muhakemesi Kanunun 331. maddesi hükmüne göre ceza işlerini gören makam ve mahkemeler  her yıl  20 Temmuz ila 30 Ağustos tarihine kadar adli tatile girmektedirler.

Ceza Muhakemesi Kanunun 331. maddesine göre adli  tatilde:

  1. Soruşturma ile tutuklu işlere ilişkin kovuşturmaların ve ivedi sayılacak diğer hususların tatil süresi içinde ne suretle yerine getirileceği, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenir.
  2. Tatil süresince bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay, yalnız tutuklu hükümlere ilişkin veya Meşhud Suçların Muhakeme Usulü Kanunu gereğince görülen işlerin incelemelerini yapar.
  3. Adli tatile rastlayan süreler işlemez. Bu süreler tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılır.

III-İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNU HÜKÜMLERİNE GÖRE ÇALIŞMAYA ARA VERME NEDİR?

2577 sayılı İYUK’nun  61. maddesinde “çalışmaya ara verme” aşağıda olduğu gibi  düzenlenmiştir.

Madde 61:

  1. (DEĞİŞİK İLK CÜMLE KANUN NO: 5219/11 RGT: 21.07.2004 RG NO: 25529) (YÜRL TARİHİ: 01.01.2005)Bölge idare, idare ve vergi mahkemeleri her yıl ağustosun birinden eylülün beşine kadar çalışmaya ara verirler.Ancak, yargı çevresine dahil olduğu bölge idare mahkemesinin bulunduğu il merkezi dışında kalan idare ve vergi mahkemeleri çalışmaya ara vermeden yararlanamazlar. Bu mahkemeler, 62. maddedeki sınırlamaya tabi olmaksızın görevlerine devam ederler.
  2. Ara verme süresi içinde; bölge idare mahkemesi başkanının önerisi üzerine, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca, her bölge idare mahkemesi merkezinde idare ve vergi mahkemesi başkan ve üyeleri arasından görevlendirilecek üç hakimin katıldığı bir nöbetçi mahkeme kurulur. Nöbetçi kalanlardan en kıdemli başkan, yoksa en kıdemli üye nöbetçi mahkemenin başkanlığını yapar.
  3. (DEĞİŞİK BENT: 10/06/1994 - 4001/27 md.) Çalışmaya ara vermeden yararlanamayanlar ve nöbetçi kalanların yıllık izin hakları saklıdır.

Görüldüğü gibi, idare ve vergi  mahkemelerinin çalışmaya ara verme zamanı, İYUK md. 61 hükmüne göre  her yıl  20 Temmuz ila 30 Ağustos tarihleri  arasında çalışmaya ara vermektedirler. 

Danıştay için ise, bu  süre, Danıştay  Kanunun 86. maddesinde yer alan  düzenleme  ile öngörülmüştür.

Çalışmaya ara verme süresi  içerisinde, İYUK’nun 62. maddesinde yazılı görevleri  yapmak üzere,  nöbetçi mahkeme kurulur. Danıştay  Kanunun 87.  maddesinde yazılı benzer görevler, nöbetçi daire yerine getirir.

Nöbetçi mahkeme, bölge idare mahkemesi başkanının  önerisi üzerine, Hakimler  ve Savcılar Yüksek Kurulunca, her  bölge idare mahkemesi merkezinde idare ve vergi mahkemesi  başkan  ve üyeleri arasından  görevlendirilecek  üç hakimin katılmasıyla oluşur. Nöbetçi kalanlardan  en  kıdemli  başkan, yoksa en kıdemli üye nöbetçi  mahkemenin başkanlığını  yapar. Danıştay’da ise, nöbetçi daire, bir daire başkanı, dört üye ve bir yeden üyeden  oluşur.

Çalışmaya ara verme süresi içerisinde nöbetçi kalan  başkan  ve üyeler, bu sürenin  sona ermesinden  sonra, yıllık izinlerini  kullanırlar.  

IV-ÇALIŞMAYA ARA VERME ZAMANINDA ACİL OLARAK YAPILACAK  İŞLER

Çalışmaya ara verme zamanı içerisinde görülecek işler, idare ve vergi mahkemeleri bakımından, İdari Yargılama Usulü Kanununun 62.maddesinde; Danıştay bakımından ise, Danıştay Kanununun 87.maddesinde gösterilmiştir. Buna göre, çalışmaya ara verme zamanı süresince;

1- Nöbetçi mahkemeler;

  1. Yürütmenin durdurulmasına ve delillerin tespitine ait işleri,
  2. Kanunen belli süre içinde karara bağlanması gereken işleri,

görür.[3]

2- Danıştay Nöbetçi Dairesi de;

  1. Kanun tasarı ve teklifleri ile tüzük tasarıları hariç olmak üzere, Hükümetçe verilecek ivedi veya kanunen belli süre içinde karar bağlanması gereken işleri,
  2. Yürütmenin durdurulmasına veya delillerin tespitine ait işleri,
  3. Tutuklu memurlar hakkında 4483 sayılı Kanun hükümlerine göre Danıştay’a gelen işleri görür.

Gerek nöbetçi mahkeme gerekse Danıştay’ın Nöbetçi Dairesi, bu sayılan işler dışındaki işlere bakamazlar. Aksi halde, görevleri dışında işe bakmış olurlar.[4]

V-VERGİ UYUŞMAZLIKLARINDA  ÇALIŞMAYA ARA VERMENİN (ADLİ TATİL)  SÜRELERE ETKİSİ NEDİR?

1-Dava Açma Süreleri Yönünden  Çalışmaya Ara Verme Zamanları

İlk  derece yargı mercii olan  vergi mahkemelerinde dava açma süreleri genelde 30 gündür. Bu süreler ihbarnamelerin veya idari işlem ile ilgili  evrakın   muhatabına tebliğini izleyen  günden  itibaren  başlamaktadır.   Vergi hukuku  uygulamasında bazı hallerde özel  dava açma süreleri de bulunmaktadır.[5] Örneğin,  ödeme emri veya haciz işlemlerine karşı bu işlemin yapıldığı  tarihi izleyen günden  itibaren  başlamak üzere 7 gün  içerisinde ilgili  vergi mahkemesinde dava açılması  zorunludur.[6]  Diğer yandan,  tarhiyat sonrası  uzlaşma komisyon  kararlarına karşı  15 gün içerisinde ilgili  vergi mahkemesi  nezdinde dava açılması  mümkündür.[7]  

Dava açma süresinin son gününün çalışmaya ara vermeye tekabül etmesi halinde  süreler otomatik olarak  uzamaktadır.[8] Örneğin, kendisine 11 temmuzda vergi ve ceza ihbarnamesi tebliğ edilen bir mükellef bu  ihbarnameye karşı  30 gün içerisinde dava açması gerekir. 30 günün bitimi 10 ağustos tarihine tekabül edeceğinden dolayı, 10 ağustos  tarihi de adli tatil tarihinde kaldığından  dolayı  en  son dava açma süresi 7 eylül  tarihine kadar dava açılabilir.[9]

Tarhiyat sonrası uzlaşma talepleri üzerine uzlaşmaya katılıp, uzlaşmanın  temin  edilmemesi  veya uzlaşma sağlanamaması  hallerinde de  dava açma süresi  15 gün içinde yapılması  gerekmektedir.[10] İşte bu 15 günlük sürenin bitimi ise adli tatil yani çalışmaya ara vermeye tekabül etmesi durumunda da süreler 7 Eylülden itibaren  7gün  daha uzamaktadır.[11]           

Kendisine 20 Temmuz tarihinde ödeme emri tebliğ edilen  bir mükellef  normal  şartlarda bu  ödeme emrine karşı 6183 sayılı kanunun 58. maddesi hükmüne göre 7 gün içerisinde ilgili vergi mahkemesinde dava açması  gerekmektedir.  Bu süre normal koşullarda 27 Temmuz tarihinde sona erecektir. Aynı olayda, ödeme emrinin mükellefe veya vergi sorumlusuna  25 Temmuzda tebliğ edilmiş olduğunu  kabul edersek dava açma süresi  normal koşullarda 7 gün olmasına  rağmen olayda  1 Ağustos  tarihinde dava açılması gerekir.  1 Ağustos tarihi ise çalışmaya ara vermenin  dahilinde kalması nedeniyle burada ödeme emrine karşı en  son 5 Eylül tarihinde dava açılması mümkün  olacaktır.[12]

2- İtiraz ve Temyiz/İstinaf Müracaatları Açısından Çalışmaya Ara Verme Tarihleri:

Vergi mahkemesi kararları ile ilgili olarak  verilen  kararın durumuna göre (tek hakimle verilmiş kararlar üzerine itiraz edilebilir. Üçlü heyet  şeklinde verilen  vergi mahkemesi  kararları üzerine isse Danıştay nezdinde temyiz davası açılabilir.) Bu kararlar ilgilisine göre 30 gün içerisinde bölge idare  mahkemesi nezdinde veya Danıştay  nezdinde itiraz/temyiz edilebilir.[13]

İtiraz veya temyiz sürelerinin son  günü  adli tatile denk gelmesi halinde  bu durumda  adli tatilin  bitimini izleyen  7 Eylülden itibaren  süreler 7 gün  uzamış sayılır.[14]

3-Karar Düzeltilmesi  Talepleri Açısından  Çalışmaya Ara Verme Tarihleri:

Karar düzeltme talepleri ile ilgili olarak 2577 sayılı İYUK’nun 54. maddesinde çeşitli hükümler bulunmaktadır.  Madde hükmüne göre Danıştay  Dava Daireleri ve İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurullarının  temyiz üzerine verdikleri  kararlar ile Bölge İdare Mahkemelerinin  itiraz üzerine verdikleri kararlar hakkında, bir kereye mahsus olmak üzere  kararın tebliğ tarihini izleyen  15 gün  içerisinde karar  düzeltmesi  talebinde bulunulabilir.

Karar  düzeltme taleplerinin son  günü çalışmaya ara vermeye tekabül etmesi durumunda da süreler çalışmaya ara vermenin bitimini izleyen  günden  itibaren  7 gün  uzamış sayılır.[15]

4-Yargılamanın Yenilenmesi Talepleri Açısından çalışmaya Ara Verme Tarihleri:

2577 sayılı yasanın  53. maddesi hükmüne göre  yargılamanın yenilenmesi; Danıştay ile Bölge İdare Mahkemesi, idare ve vergi mahkemelerinden  verilen kararlar üzerine  muhtelif nedenler kapsamında  (İYUK md.53) yargılamanın yenilenmesi talep olunabilir.[16]

İYUK md.53 hükümlerine göre yapılabilecek yargılamanın yenilenmesi taleplerinde de  müracaat sürelerinin “çalışmaya ara verme” tarihlerine tekabül etmesi durumunda  süreler yine 5 Eylülden itibaren  7 gün daha uzayacaktır.[17]

VI-Mali  tatilin dava açma ve temyiz müracaatlarına etkisi nedir?

Bilindiği üzere, 28.03.2007 gün ve 26476 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak,  aynı tarihte yürürlüğe giren 5604 sayılı kanunla, vergi mükellef ve sorumlularının  vergi kanunları  karşısındaki kimi  görev ve mükellefiyetleri  ile ilgili olarak, “Mali Tatil”uygulaması ihdas edilerek; “Çalışmaya Ara Verme  Zamanı” ve “Adli Tatil” için, 2577 sayılı İYUK ile  Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda yer alan  düzenlemelerin bir benzeri, bu  tatil için de  yapılmıştır.[18]

Mali tatil ile ilgili 5604 sayılı yasanın 1. maddesinin 1. fıkrasına göre,  her yılın  Temmuz ayının   birinden yirmisine kadar (yirmisi dahil)  olan süre,  mali tatil olarak kabul edilmiştir.  Maddenin 7. fıkrasındaki düzenlemeden, bu tatilin,  yalnızca genel  bütçeye giren vergi, resim ve harç  türleri, vergi  cezaları ve gecikme  faizleri ile ilgili olarak uygulanması olanaklı  bulunmaktadır.  Genel bütçeye girmeyen, il özel idareleri  ile belediyelerce tarh  ve tahsil edilen  vergi, resim ve harçlarla  ilgili olarak, bu tatil uygulanmaz.[19] Genel bütçeye  giren vergi, resim ve harçlardan gümrük idareleri tarafından (4458 sayılı  Gümrük Kanunu  hükümlerine göre) tarh ve tahsil edilenler de, bu tatilin kapsamı dışındadır. Buna göre, mali  tatilin uygulama alanı, Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığına bağlı birimlerce tarh ve tahsil edilen vergi, resim, harç,  vergi  cezası   ve gecikme faizleri ile mahduttur.[20]

Öte yandan, mali tatilin, 6183 sayılı  AATUHK’da öngörülen idari dava  açma sürelerine ve vergi ile ilgili olmayan işlemlere ilişkin  dava açma sürelerine de etkisi olup olmadığı tartışılmaktadır. Mali   tatile karşın, anılan kanunda öngörülen idari dava açma süreleri işlemeye devam etmez.[21]  Mali tatil süresince vergi ve ceza ihbarnamelerine karşı dava açma süreleri 27 Temmuzdan sonra işlemeye başlar.  Örneğin, mali tatilde  kendisine bir ihbarname tebligatı yapılan  mükellef  bu ihbarnameye karşı dava açma süresinin son  günü 1 Temmuz 20 Temmuz tarihlerine tekabül etmesi  durumunda süre 20 Temmuzdan itibaren  7 gün  daha uzamış sayılır.  Ancak  mali tatilde temyiz süreleri etkilenmez. Örneğin, 1-20 temmuz tarihleri arasında kendisine vergi mahkemesi kararı tebliğ edilen kişi bu  karara karşı Danıştay’da 30 günlük temyiz başvurusu  yine  etkilenmez. 30 gün içerisinde mutlak surette temyiz için Danıştay’a başvurulmalıdır.[22]

VII-SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

2577 sayılı İYUK’nun 61. maddesi hükmü olan  çalışmaya ara verme,  HUMK’nun  331. maddesinde düzenlenen  adli tatil uygulamasına tekabül  etmektedir.   Vergi, resim, harç ve benzeri mali  yükümlülüklerle ilgili  idari  aşamada  vergi dairesi ile  problemlerini gideremeyen mükellefler yönünden  dava açma  yolu  en son  yol olarak  karşımıza çıkmaktadır.

Bir çok vergisel uyuşmazlık  önceki safhalarda  idare ile tarhiyattan önce uzlaşma, hata düzeltmesi talebi veya indirim müessesleri ile  başlangıçta çözümlenebilir. İdari mekanizmaların çözüm getiremeyeceği  hususlarda veya yoruma ihtiyaç  duyulan  konularla ilgili  yargıya gitmek  en  son  çözüm yolu olarak  gözükebilmektedir.

Vergisel  uyuşmazlıkların ise yargıya taşınması durumunda  duruma göre belirlenen  sürelerin içerisinde  yargının hakemliğini talep etmek  gerekecektir.  Bazı durumlarda süre aşımı nedeniyle  çeşitli hakların  aranması mümkün olamamaktadır.  Tebligat  ve yazılı bildirim üzerine  yasada belirtilen  süreler dahilinde  hak arama yollarının  denenmesi  zorunludur.  Aksi  takdirde, süre aşımı nedeniyle açılacak  davalarda  çözüm  aranması  mümkün bulunmamaktadır.  Dava açma süresinin son gününün 1 temmuz ila 20 temmuza  yani mali tatile tekabül etmesi durumunda ise dava açma süreleri 20 temmuzdan itibaren  7 gün  daha uzamış sayılır.  Dava açma sürelerinin  adli  tatil sürelerine başka bir ifade ile çalışmaya ara verme sürelerine tekabül etmesi durumunda süreler kendiliğinden  adli tatilinin bitimini izleyen günden itibaren 7 gün  daha uzamış olacaktır.  Çalışmamızda  vergisel uyuşmazlıklarla ilgili dava açma, itiraz, temyiz, karar düzeltmesi veya yargılamanın yenilenmesi talebi ile ilgili konular adli tatil sürecinde  nasıl etkileneceği  yönünde çeşitli bilgiler yeniden  gündeme taşınarak  hatırlatılmaya çalışılmıştır.

VI-Mali tatilin dava açma ve temyiz müracaatlarına etkisi nedir?

Bilindiği üzere, 28.03.2007 gün ve 26476 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak, aynı tarihte yürürlüğe giren 5604 sayılı kanunla, vergi mükellef ve sorumlularının vergi kanunları karşısındaki kimi görev ve mükellefiyetleri ile ilgili olarak, “Mali Tatil”uygulaması ihdas edilerek; “Çalışmaya Ara Verme Zamanı” ve “Adli Tatil”için, 2577 sayılı İYUK ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda yer alan düzenlemelerin bir benzeri, bu tatil için de yapılmıştır.[18]

Mali tatil ile ilgili 5604 sayılı yasanın 1. maddesinin 1. fıkrasına göre, her yılın Temmuz ayının birinden yirmisine kadar (yirmisi dahil) olan süre, mali tatil olarak kabul edilmiştir. Maddenin 7. fıkrasındaki düzenlemeden, bu tatilin, yalnızca genel bütçeye giren vergi, resim ve harç türleri, vergi cezaları ve gecikme faizleri ile ilgili olarak uygulanması olanaklı bulunmaktadır. Genel bütçeye girmeyen, il özel idareleri ile belediyelerce tarh ve tahsil edilen vergi, resim ve harçlarla ilgili olarak, bu tatil uygulanmaz.[19]Genel bütçeye giren vergi, resim ve harçlardan gümrük idareleri tarafından (4458 sayılı Gümrük Kanunu hükümlerine göre) tarh ve tahsil edilenler de, bu tatilin kapsamı dışındadır. Buna göre, mali tatilin uygulama alanı, Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığına bağlı birimlerce tarh ve tahsil edilen vergi, resim, harç, vergi cezası ve gecikme faizleri ile mahduttur.[20]

Öte yandan, mali tatilin, 6183 sayılı AATUHK’da öngörülen idari dava açma sürelerine ve vergi ile ilgili olmayan işlemlere ilişkin dava açma sürelerine de etkisi olup olmadığı tartışılmaktadır. Mali tatile karşın, anılan kanunda öngörülen idari dava açma süreleri işlemeye devam etmez.[21] Mali tatil süresince vergi ve ceza ihbarnamelerine karşı dava açma süreleri 27 Temmuzdan sonra işlemeye başlar. Örneğin, mali tatilde kendisine bir ihbarname tebligatı yapılan mükellef bu ihbarnameye karşı dava açma süresinin son günü 1 Temmuz 20 Temmuz tarihlerine tekabül etmesi durumunda süre 20 Temmuzdan itibaren 7 gün daha uzamış sayılır. Ancak mali tatilde temyiz süreleri etkilenmez. Örneğin, 1-20 temmuz tarihleri arasında kendisine vergi mahkemesi kararı tebliğ edilen kişi bu karara karşı Danıştay’da 30 günlük temyiz başvurusu yine etkilenmez. 30 gün içerisinde mutlak surette temyiz için Danıştay’a başvurulmalıdır.[22]

VII-SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

2577 sayılı İYUK’nun 61. maddesi hükmü olan çalışmaya ara verme, HUMK’nun 331. maddesinde düzenlenen adli tatil uygulamasına tekabül etmektedir. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerle ilgili idari aşamada vergi dairesi ile problemlerini gideremeyen mükellefler yönünden dava açma yolu en son yol olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bir çok vergisel uyuşmazlık önceki safhalarda idare ile tarhiyattan önce uzlaşma, hata düzeltmesi talebi veya indirim müessesleri ile başlangıçta çözümlenebilir. İdari mekanizmaların çözüm getiremeyeceği hususlarda veya yoruma ihtiyaç duyulan konularla ilgili yargıya gitmek en son çözüm yolu olarak gözükebilmektedir.

Vergisel uyuşmazlıkların ise yargıya taşınması durumunda duruma göre belirlenen sürelerin içerisinde yargının hakemliğini talep etmek gerekecektir. Bazı durumlarda süre aşımı nedeniyle çeşitli hakların aranması mümkün olamamaktadır. Tebligat ve yazılı bildirim üzerine yasada belirtilen süreler dahilinde hak arama yollarının denenmesi zorunludur. Aksi takdirde, süre aşımı nedeniyle açılacak davalarda çözüm aranması mümkün bulunmamaktadır. Dava açma süresinin son gününün 1 temmuz ila 20 temmuza yani mali tatile tekabül etmesi durumunda ise dava açma süreleri 20 temmuzdan itibaren 7 gün daha uzamış sayılır. Dava açma sürelerinin adli tatil sürelerine başka bir ifade ile çalışmaya ara verme sürelerine tekabül etmesi durumunda süreler kendiliğinden adli tatilinin bitimini izleyen günden itibaren 7 gün daha uzamış olacaktır. Çalışmamızda vergisel uyuşmazlıklarla ilgili dava açma, itiraz, temyiz, karar düzeltmesi veya yargılamanın yenilenmesi talebi ile ilgili konular adli tatil sürecinde nasıl etkileneceği yönünde çeşitli bilgiler yeniden gündeme taşınarak hatırlatılmaya çalışılmıştır.

Nazlı Gaye Alpaslan

https://www.hurses.com.tr/av-nazli-gaye-alpaslan/vergi-davalarinda-mali-tatil--adli-tatilin-muracaat-surelerine-etkisi/haber-21072

-------------------

[1]Dnş. İDDK, 15.12.2005 , E:2005/3242-K:2005/2801 sayılı karar. Danıştay  Dergisi, Y:36, S:112, 2006, sh.53; savunma sürelerin hesabında da, İYUK 8. maddesinin 3. fıkrasının  uygulanacağı hk.

[2]1086 sayılı HUMK için bkz. RG:02,03,04/7/1927 gün ve 622, 623, 623 sayılı.

[3]Danıştay 7. Dairesinin, 27.09.2005  gün ve E:2003/2801-K:2005/2120 sayılı kararında: öncelikle işler, kanunen belli süre içinde karara bağlanması  gerekli  olan  işlerden  olmadığından; bu  davaların esasının  çalışmaya ara verme  zamanında incelenip karar  bağlanmayacağı hk.

[4] Danıştay 7. Dairesinin, 09.02.2006 gün ve E:2005/4828-K:2006/521 sayılı kararında: motorlu taşıtlar mükellefiyetinin silinmesi isteğinin reddine dair işlemin iptaliyle açılan  davanın çalışmaya ara verme zamanında karara bağlanması  zorunlu işlerden  olmadığı; davayı çalışmaya ara verme zamanında esastan  karara bağlayan  vergi mahkemesi kararında usul  hükümlerine uyarlık  bulunmadığı hk.

[5]Bkz. Danıştay 9. Dairesi, 30.04.1986 gün ve  E:1985/1954-K:1986/1732 sayılı karar.  Kay. Dş. Dergisi, S.64-65, s.383.

[6]Aynı  görüş için bkz. KARAKOÇ Yusuf, Vergi  Yargılaması Hukukunda Süreler, Yetkin Yayınları, Ankara 2000, s.33 ila 39.

[7]Bkz. CANDAN Turgut, Kanuni Temsilci, s.113, KIZILOT Şükrü, Vergi İhtilafları, s.449.

[8]Bkz. AKDOĞAN Abdurrahman, Türk Vergi Sistemi ve Uygulaması, 2. Baskı, Gazi Kitapevi, s.63.

[9]KIZILOT Şükrü – KIZILOT Zuhal, Vergi İhtilafları ve Çözüm Yolları, Yaklaşım Yayınları, Ankara 2008, 13. Baskı, s.734-735.

[10]213 sayılı VUK md. 359 hükümlerine göre sahte belge kullanma veya düzenlemeden dolayı   vergi ve 3 kat vergi ziyaı  cezalı  tarhiyat  yapılması halinde  bu konuda  tarhiyat öncesi  ve tarhiyat sonrası uzlaşma söz konusu  değildir. Bir kat  kesilen vergi ziyaı cezalarında   tarhiyat  öncesi veya tarhiyat sonrası uzlaşma söz konusu olabilir.  Tarhiyat sonrası  uzlaşmaya konu yapılamayan  cezalı tarhiyatlar  ancak vergi mahkemesinde en son  çare dava  konusu  yapılmaktadır.

[11]ESEN Ahmet, Vergi ve Vergi Cezası Uyuşmazlıkları ve Çözüm Yolları, Ankara 1983, Erk  Basımevi, s.152-153.

[12]Aynı yönde bkz. ÖZBALCI Yılmaz, Vergi Davaları, s.186-187.

[13]KIZILOT Şükrü – KIZILOT Zuhal, age., s.553-581.

[14]İYUK md.45/2,  46/2.

[15]İYUK md.61 hükmü gereğince en son  11 Eylül  tarihine kadar müracaat  yapılabilir. Bkz. KIZILOT Şükrü – KIZILOT Zuhal, age, s.616.

[16]KARAKOÇ Yusuf, Vergi Sorunlarının/Uyuşmazlıklarının Çözüm Yolları (Vergi Yargılaması Hukuku), Yetkin Yayınları, Ankara 2007, s.217.

[17]KIZILOT Şükrü – KIZILOT Zuhal, age., s.627-630.

[18]ALPASLAN Mustafa – KAYA Eda, “Mali Tatil, Her Yıl 1-20 Temmuz Olup, Beyan, Bildirim ve Ödemeler 20 Temmuzdan İtibaren 7 Gün Uzamaktadır”  1 Temmuz 2010, Maliye Postası Dergisi internet sitesi.

[19]Ayrıntılı  bilgiler için bkz. Beyanname Düzenleme Kılavuzu  2011, Maliye Hesap Uzmanları Derneği  Yayını, s.1011-1013.

[20]CANDAN Turgut, Vergi Suçları ve Cezaları, Güncelleştirilmiş 3. Baskı, Ankara, Mayıs 2010, Maliye ve Hukuk Yayınları, s.579.

[21]CANDAN Turgut, age. s.579.

[22]Dnş. 3. D., 30.09.2009 gün ve E:2009/4122-K:2009/2814 sayılı kararları.

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • AK Parti'den Açıklama Geldi: Genel Sağlık Sigortası (GSS) Borçları Silinecek AK Parti Grup Başkanvekili Usta, AK Parti grubunun Meclis Başkanlığı'na…
  • TAM İSTİSNA KAPSAMINDA YÜKLENİM KDV İADESİ ANALİZİ * Yüklenilen KDV’nin Yüklenildiği Dönem İle İadenin Talep Edildiği Dönem…
  • İTUS, HİS , ATU KAPSAMINDA KDV İADE HADLERİ İndirimli Teminat Uygulama Sistemi ( İTUS) Hızlandırılmış İade Sistemi (…
Top