Mehmet Özdoğru
RAPOR PARASI NASIL HESPLANIR VE NASIL ALINIR?
Çalışma Hayatı İletişim Merkezi’ne en çok sorulan konu başlıkları arasında yüzde 21 oranı ile ilk sırayı rapor ücreti; ikinci sırayı ise yüzde 20 oran ile emekli maaşı bilgisi alıyor. Öyle ki, bu yılın ilk 4 ayında Merkeze 2.8 milyondan fazla çağrı gelmiş, bunların 603 bini rapor parası ile ilgili olmuş. Yani, çalışanlar, hastalık durumlarında nasıl ve ne kadar rapor ücreti alacaklarını merak ediyor.
Her ne kadar rapor ücreti dense de sosyal güvenlik sisteminde ödenen bu paraya, geçici iş göremezlik ödeneği deniyor. Çalışanlar buna rapor parası ya da rapor ücreti de diyor. Rapor ücreti; iş kazası, meslek hastalığı geçirilmesi veya sağlık sorunları nedeniyle çalışamaz hale gelinmesi durumunda, çalışanların uğradıkları gelir kaybını önlemek için SGK tarafından ödeniyor. Çırak veya stajyer olarak çalışanlar ile ev hizmetlerinde 10 günden fazla çalışanlar da rapor ücreti alabiliyor. Rapor ücreti alabilmenin şartları neler? Madde madde sıralayayım.
RAPOR PARASI NASIL ALINIR?
-Çalışanın sağlık sorununun başladığı dönemde sigortalı olarak çalışması ve sağlık sorunu yaşadığı dönemden önce bir yıl içinde en az 90 gün sigorta priminin yatırılmış olması gerekiyor.
-SGK tarafından yetkilendirilen hekim veya sağlık kurulları tarafından istirahat raporu alınmış olması gerekiyor.
-İster aile hekimi ister işyeri hekimi olsun tek bir hekim bir seferde 10 günlük rapor verebilir. Eğer çalışanın sağlık durumu değişmezse hekim bir 10 günlük daha rapor verebilir. Tek hekim yılda en fazla 40 günlük rapor yazabilir, 40 günü aşan raporlarda çalışana iş göremezlik ödemesi yapılmaz. 40 günü aşacak bir sağlık raporu gerekiyorsa bu da ancak SGK heyet raporuyla olur. Heyet raporu altı ay süresince verilebilir.
-İşçi ve Bağ-Kur statüsünde çalışan kadınların yararlandığı analık halinde geçici iş göremezlik ödeneği için de, doğumdan sonraki ilk sekiz haftalık, çoğul gebelik halinde de 10 haftalık süreye kadar olan gebelik ve buna bağlı rahatsızlık ve engellilik halleri ‘analık hali’ kabul ediliyor.
-Rapor ücretinde geçtiğimiz yıllarda bir değişiklik yapıldı. Değişiklik yapılmasının nedeni ise SGK’nın yaptığı tespitler sonucu yüksek rapor parası alabilmek için son üç aydaki kazançların yüksek gösterilmiş olması. Bu çerçevede iş kazası ve meslek hastalığında bir yıl içinde en az 90 gün prim şartı devam ediyor, ancak hastalık ve analık izni nedeniyle ödenecek iş göremezlik ödeneği, çalışanın son 12 aylık dönemdeki ortalama ücreti üzerinden hesaplanıyor.
EN DÜŞÜK 444.5 TL
Peki, rapor ücreti adı altında çalışanlara ne kadar ödeme yapılıyor? İş göremezlik durumunda çalışanlara yatarak tedavilerde günlük kazancının yarısı, ayakta tedavilerde ise günlük kazancın üçte ikisi rapor ücreti olarak ödeniyor. Buna göre asgari ücretli bir çalışana, günlük en az yatarak tedavide 333.38, ayakta tedavide 444.50 lira ödeniyor. Asgari ücretle birlikte bu tutalar da değişiyor. Bir örnek daha vereyim. Aylık kazancınız 30.000 lira, günlük de 1.000 lira olduğunu varsayarsak; yatarak tedavide 500 lira, ayakta tedavide ise 667 lira rapor parası alırsınız.
Son bir yıl içinde 180 günden az primi olan sigortalılara hastalık ve analık halinde rapor parasına esas olacak günlük ücret, raporun başladığı tarihteki günlük asgari ücretin 2 katını geçemiyor.
Rapor ücretinden yararlanma şartlarına gelince; iş kazası ve meslek hastalığında herhangi bir şart yok, ilk günden itibaren her gün rapor ücreti ödeniyor. Hastalık halinde ise 3 günden itibaren ödeme başlıyor ve hastalığın 2 günden fazla sürmesi gerekiyor. Analık halinde ise kadın çalışan, doğumda izinli olduğu toplam 16 hafta, çoğul gebelikte ise 18 hafta olmak üzere çalışmadığı her gün için iş göremezlik ödeneği alabiliyor. Noyan Doğan
HİZMET TESPİT DAVALARINDA HANGİ DELLİLLER TOPLANMALI VE NASIL İNCELENMELİ
Çalışma olgusu her türlü delil ile ispatlanabilir. Bu bakımdan:
1-İşyerinde tutulması gerekli dosyalar ile Kurumdaki belge ve kanıtlardan yararlanılmalı
2-Ücret bordroları getirtilmeli
3-Müfettiş raporları olup olmadığı araştırılmalı
4-Mümkün oldukça tespiti istenen dönemde işyerinin yönetici ve görevlileri, işyerinde çalışan öteki kişiler ile o işyerine komşu ve yakın işyerlerinde, tarafları veya işyerini bilen veya bilebilecek durumda olanlar zabıta marifetiyle araştırılarak saptanmalı
5-Sigortalının hangi işte hangi süre ile çalıştığı, çalışmanın konusu, sürekli, kesintili, mevsimlik mi olduğu, başlangıç ve bitiş tarihleri ve alınan ücret konularında beyanları alınarak, tanıkların sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, işyeriyle ilişkileri, bazen uzun yılları kapsayan bilgilerin insan hafızasında yıllarca eksiksiz nasıl taşınabileceği düşünülmeli, beyanları diğer yan delillerle desteklenmeli
6-Tanıkların hizmet tespiti istenen tarihte işyeri veya komşu işyeri sigortalısı ya da işvereni olup olmadıkları araştırılmalı, Kurumdan, bu kişilerin belirtilen tarihte sigortalılık bildirimlerinin hangi işyerinden yapılmış olduğu da sorularak, elde edilen bilgilerin ifadelerde belirtilen olgularla örtüşüp örtüşmediği de irdelenmeli, işyerinin kapsam, kapasite ve niteliği ile bu beyanlar kontrol edilmeli
7-İşverenin çalışma olgusunu kabulü ya da reddinin tek başına hukukî bir sonuç doğurmayacağı da göz önünde tutulmalı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
2019/532 E., 2022/853 K.
Linkedin paylaşımından alıntı yapılmıştır.
İKALE YOLU İLE İŞ SÖZLEŞMESİNİN FESHİNDE ÖNEMLİ NOTLAR
☑ İşveren ve işçi karşılıklı anlaşarak iş sözleşmesini feshedebilir.
☑İkale talebi işçiden geldiği gibi, işverenden de gelebilir.
☑İkale talebinin kimden geldiğine göre işçiye ödenecek tutarın miktarı değişecektir.
☑İkale talebi işçiden geldi ise işçiye kıdem + ihbar tazminatı ödenmesi yeterli
☑İkale işverenden geldi ise kıdem + ihbar + makul yarar sağlanması gerekir.
☑Sözleşmenin ikale ile bozulması kullanılmayan yıllık izin alacaklarını, fazla çalışma, resmi tatil alacaklarını ortadan kaldırmaz.
☑İkale yolu ile iş sözleşmesinin bozulması durumunda çıkış kodunun doğru seçilmesi gerekir. Özellikle 4 kodunun kullanılması işveren açısından soruna neden olacaktır.
☑Çıkış kodunun 22- Diğer Nedenler olarak seçilmeli
☑İşsizlik ödeneğinden yararlanılamaz.
☑Sözleşme türünün belirli, belirsiz, kısmi, uzaktan vb. olması ikale yapılmasına engel değil
☑İşveren veya işçiden gelecek ikale teklifinin yazılı yapılması ve durumun yazılı olarak kayda alınması sonrasında oluşacak ihtilaf için önem arz eder.
☑İkale sözleşmesi usule uygun olarak yapılması ve işveren ve işçinin irade fesadına uğramadan anlaşması halinde işçi işe iade davası açamaz.
☑İkale kapsamında ödenecek alacakların ayrı ayrı belirtilmesi yasal kesintiler için önem arz eder.
☑İstifanın şarta bağlanması (kıdem ihbar tazminatı ödenmesi şartı ile) ikale olarak değerlendirilir.
İkale sonucunda ödenen ödemelerin SGK, Gelir ve Damga Vergisi Durumu:
? Kıdem Tazminatı: Sadece damga vergisi (tavan aşılmaması halinde)
? İhbar Tazminatı: Gelir ve damga vergisine tabi
? Kullanılmayan yıllık izin ücreti: SGK, Gelir ve damga vergisine tabi
?Fazla çalışma, resmi tatil çalışması, prim, ikramiye: SGK, Gelir ve damga vergisine tabi
?Makul yarar kapsamında işçiye ödenen ücret: SGK, Gelir ve damga vergisi
NOT: Daha sonra ihtilaf yaşanmaması adına işveren ve işçi arasındaki iş ilişkisine dayalı durumların mutlaka yazılı yapılması önem arz eder. Bu nedenle ikale sürecinin de yazılı yürütülmesi işçi ve işveren açısından yararlı olacaktır.
2023 Yevmiye Defterlerinin Kapanış Tasdikleri (Türmob Duyurusu)
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 64’üncü maddesinde her tacirin ticari defterleri tutmak ve defterlerinde, ticari işlemleriyle ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak ilişkilerini ve her hesap dönemi içinde elde edilen neticeleri, bu Kanuna göre açıkça görülebilir bir şekilde ortaya koymak zorunda oldukları belirtilmiştir.
Mükelleflerin fiziki ortamda kullanacakları defterlerinin Türk Ticaret Kanunu ve Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre açılış ve sadece Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre de kapanış tasdiklerini yaptırmaları gerekmektedir. Ticari defterlerin elektronik ortamda tutulması hâlinde defterlerin açılışlarında ve yevmiye defteri ile yönetim kurulu karar defterinin kapanışında noter onayı aranmamaktadır.
Fiziki ortamda tutulan yevmiye defteri, defteri kebir ve envanter defteri ile diğer defterlerin açılış onayları, kuruluş sırasında ve kullanılmaya başlanmadan önce noter tarafından yapılmaktadır. Anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin kuruluşunda, ticari defterlerin açılış onayları şirket merkezinin bulunduğu ticaret sicili müdürlüğü tarafından yapılır.
Yevmiye defterinin kapanış onayı, izleyen faaliyet döneminin altıncı ayının sonuna kadar, yönetim kurulu karar defterinin kapanış onayı ise izleyen faaliyet döneminin birinci ayının sonuna kadar notere yaptırılmak zorundadır.
Türk Ticaret Kanunu düzenlemelerine göre 2023 yılında fiziki ortamda tutulan yevmiye defterlerinin, (30 Haziran 2024 Resmi Tatil gününe denk geldiği için) 1 Temmuz 2024 Pazartesi gününe kadar notere ibraz edilip son kaydın altına noterce “Görülmüştür” ibaresi yazılarak mühür ve imza ile onaylanması gerekmektedir
Diğer taraftan Ticari Defterlere İlişkin Tebliğin 15’inci maddesine göre Vergi Usul Kanununun 13 üncü ve 15 inci maddesi uyarınca Maliye Bakanlığı tarafından mücbir sebep halinin ilan edildiği yerlerde, defterlerin kapanış onayları, mücbir sebebin sona erdiği tarihi takip eden ikinci ayın sonuna kadar yapılabilir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 222’nci maddesine göre ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması gerekmektedir
Türk Ticaret Kanunu’nun 562/1-c bendine göre; 64 üncü maddenin üçüncü fıkrası uyarınca gerekli onayları yaptırmayanların 2024 yılı için 49.276 TL idari para cezasıyla cezalandırılması gerekmektedir. Vergi Usul Kanunu’nda ticari defterlerin kapanış tasdiklerinin yaptırılması gerektiğine ilişkin bir düzenleme bulunmadığından, kapanış tasdiki yaptırılmamasının Vergi Usul Kanunu açısından bir yaptırımı bulunmamaktadır.
Kaynak: TÜRMOB
Mali Tatil
Mali Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanun’a göre, her yıl temmuz ayının birinden yirmisine kadar mali tatil uygulanıyor. Haziran ayının son gününün tatil günü olması halinde, malî tatil, temmuz ayının ilk iş gününü takip eden günden başlıyor.
Bu düzenlemeye göre, bu yılın mali tatili, 2 Temmuz Salı günü başlıyor.
Kanun’da yer alan düzenlemeye göre;
- Son günü mali tatile rastlayan kapsamdaki kanuni ve idari süreler, mali tatilin son gününü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzuyor.
- Mali tatilin sona erdiği günü izleyen beş gün içinde biten kanuni ve idari süreler, tatilin son gününü izleyen tarihten itibaren beşinci günün mesai saati bitiminde sona eriyor.
Mali tatil nedeniyle uzayan süreler
Son günü mali tatile rastlayan bazı süreler, mali tatilin son gününü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılıyor. Bu düzenleme kapsamında olan süreler şunlar:
- Beyana dayanan tarhiyatta, beyanname verme süresi (istisnaları aşağıda). Ancak mali tatil süresinin sonu beklenmeden beyannamelerin verilmesi de mümkün.
- İkmalen, re’sen veya idarece yapılan tarhiyata ilişkin olup vadesi mali tatile rastlayan vergiler ile vergi cezaları ve gecikme faizlerinin ödeme süresi.
- Uzlaşma veya cezada indirim talebinde bulunma süresi. Mali tatil süresi içinde uzlaşma veya cezada indirim talebinde bulunulmasına bir engel yok.
- Vergilendirmeye ilişkin olaylarla ilgili olarak Hazine ve Maliye Bakanlığınca veya vergi dairelerince devamlı bilgi verme çerçevesinde istenecek bilgilerin verilmesine ilişkin süre.
Mali tatil nedeniyle işlemeyen süreler
Yasal düzenleme gereği, mali tatil nedeniyle aşağıdaki süreler işlemez. Bu süreler, malî tatilin bitiminden itibaren tekrar işlemeye başlar.
- Muhasebe kayıt süreleri
- Vergi Usul Kanunu’nun 153-170. maddelerinde düzenlenen bildirme süreleri
- Dava açma süresi
Mali tatil süresince defter ve belgelerin ibrazı, vergi incelemesine başlama
Mahkeme kararı veya Cumhuriyet savcılıklarının talebi üzerine veya aramalı incelemeler hariç, mali tatil süresince işyerinde incelemeye başlanılması ve inceleme amacıyla defter ve belgelerin bu süre içinde ibrazının istenmesi mümkün değil.
Mali tatil süresinden önce başlanılmış olan incelemeler devam edebilir. Ancak, bu süre içinde ilave defter, belge ve bilgi talep edilemez ve mükellef tutanak imzalamaya davet edilemez.
Defter ve belgelerin ibrazına ilişkin bir yargı kararı
Konu Mali Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanun’un 1. maddesinde açıkça düzenlenmiş ama mali tatil süresi içinde zaman zaman inceleme amacıyla defter belge ibrazı talepleriyle karşılaşılabiliyor. Bu konu geçmişte dava konusu da olmuş. Yeri gelmişken konuyla ilgili güncel bir yargı kararından bahsedeyim.
Dava konusu olayda, yasal defter ve belgelerini incelemeye ibraz etmeyen davacı adına, katma değer vergisi indirimlerinin reddi suretiyle üç kat vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi salınmış.
Danıştay kararında yer alan özete göre ilk derece mahkemesi, usulüne uygun olarak tebliğ edilen yazıyla defter ve belgeler istenildiği halde, herhangi bir mücbir sebep olmaksızın incelemeye ibraz edilmediği gerekçesiyle, salınan vergi ve kesilen cezalarda hukuka aykırılık görmemiş ve davayı, istinaf başvurusunu inceleyen Bölge İdare Mahkemesi de vergi mahkemesi kararını usul ve hukuka uygun bulmuş ve istinaf başvurusunu reddetmiş.
Temyiz başvurusunu inceleyen Danıştay Üçüncü Dairesi, defter ve belge ibrazına ilişkin yazının, mali tatil süresi içinde ilgiliye tebliğ edilerek defter ve belge ibrazının istenmesini Mali Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanun’a aykırı bulmuş ve davanın reddi yolundaki karara yöneltilen istinaf başvurusunun reddi yolundaki Vergi Dava Dairesi kararını bozmuş. (Danıştay Üçüncü Dairesi’nin 27 Ekim 2020 tarihli ve E:2018/5946 K:2020/4225 sayılı kararı.)
Bölge İdare Mahkemesinin, Danıştay’ın bozma kararına uyarak verdiği karar, Danıştay Üçüncü Dairesi tarafından onanmış. (Danıştay Üçüncü Dairesinin 13 Eylül 2021 tarih ve E:2021/2310 K:2021/3705 sayılı kararı.)
Mali tatil süresince bilgi isteme ve tebligat işlemleri
Mali tatil süresince, vergi ve ceza ihbarnameleri ile mahsup taleplerine yönelik olanlar hariç, bilgi isteme taleplerinin mükelleflere, vergi ve ceza sorumlularına bildirilmesi mümkün değil.
Mahsup taleplerine yönelik bilgi isteme talepleri mali tatil süresi içerisinde de bildirilebilir. Gerek mali tatil süresinden önce gerekse de mali tatil süresi içerisinde gerçekleşen söz konusu bilgi isteme taleplerine ilişkin tebligat işlemlerinde süre uzamıyor.
Mali tatilin sona erdiği günü izleyen beş gün içinde biten kanuni ve idari süreler
Mali tatilin sona erdiği günü izleyen beş gün içinde biten kanuni ve idari süreler, tatilin son gününü izleyen tarihten itibaren beşinci günün mesai saati bitiminde sona eriyor.
Önceki yıllarda, haziran ayına ait muhtasar ve KDV beyannamelerinin verme süresi, bu düzenleme çerçevesinde beş gün uzuyordu. Ancak 2019 ve 2022 yıllarında yayımlanan iki Vergi Usul Kanunu Sirküleri ile başta muhtasar ve KDV beyannamelerinin verme ve ödeme sürelerinin yeniden belirlenmesi sonrasında, mali tatilin bu beyannamelerin verme süresine bir etkisi kalmadı.
Beyanname verme süresi uzamış olan vergilerde ödeme süresi
Beyana dayanan ve beyanname verme süresi malî tatil nedeniyle uzamış olan vergilerde ödeme süresi (aynı ay içerisinde kalmak kaydıyla), uzayan beyanname verme süresinin son gününü izleyen günün mesai saati bitimine kadar uzuyor.
Bu çerçevede bu yıl, haziran ayına ait vergi sorumlularının tevkif ettikleri katma değer vergisinin ödeme süresi, 26 Temmuz 2024 tarihine uzamış oldu.
Mali tatil kapsamında olmayan süreler / vergiler
Yasal düzenleme gereği, aşağıdaki vergi, resim ve harçlar hakkında mali tatil uygulanmıyor.
- Özel tüketim vergisi
- Banka ve sigorta muameleleri vergisi
- Özel iletişim vergisi
- Şans oyunları vergisi
- Gümrük idareleri, il özel idareleri ve belediyeler tarafından tarh ve/veya tahsil edilen (ithalde alınan katma değer vergisi, emlak vergisi, çevre temizlik vergisi gibi) vergi, resim ve harçlar.
Öte yandan, özel kanunlarında ödeme süreleri tespit edilmemiş amme alacaklarının ödeme sürelerinin, 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tayin edilmesi ve tayin edilen sürelerin de mali tatile rastlaması halinde, bu alacaklar için belirlenen ödeme süreleri, mali tatil nedeniyle uzamıyor.
2024 Temmuz mali takvimi
Yukarıda özetlediğim gibi, bazı sınırlı durumlar dışında mali tatil, beyan ve ödeme sürelerini fazla değiştirmiyor. Mali tatil esas olarak beyan ve ödeme süreleri dışındaki, örneğin inceleme amacıyla defter ve belge ibraz süresi, kayıt süresi, bazı bilgi verme yükümlülüğüne ilişkin süreler gibi süreleri etkiliyor.
Haziran 2024 dönemi, 5602 sayılı Kanun’da tanımlanan şans oyunlarıyla ilgili veraset ve intikal vergisi beyan ve ödeme zamanı ve sorumlu sıfatıyla verilen katma değer vergisi beyannamesi üzerine tahakkuk eden verginin ödeme süresi gibi, sık uygulama alanı olmayan bazı mali yükümlülüklere olan etkilerini görmek isteyenler, mali tatil nedeniyle değişen yükümlülük tarihlerine, www.gib.gov.tr mali-takvim internet adreslerinde yer alan mali takvimden ulaşabilir. Recep BIYIK
Enflasyon Düzeltmesi Mi, Asgari Kurumlar Vergisi Mi?
Vergilendirmede hareketli günler devam ederken, vergi gündemimiz uzunca süre meşgul eden ve yakın zamanda 2024/2. Geçici vergi döneminden itibaren vergili şekilde uygulanacak olan Enflasyon Düzeltmesi gündemden düşmüş durumda. Oysaki 2024-2025 hatta 2026 yılına kadar sürmesi beklenen Enflasyon Düzeltmesi ve vergi etkisinin bu kadar kısa sürede gündemden düşmesi normal değil.
Zira vergi etkisi dikkate alındığında stoklarını eritemeyen ve duran varlıklarını borçlanarak edinmiş özkaynakları zayıf firmalarda Enflasyon Düzeltmesi’nden kaynaklı ilave vergi yükü oluşmaktadır. Ayrıca zarar eden şirketlerinde zararları üzerinden yapılacak Enflasyon Düzeltmesi ile vergi matrahı oluşturmaktadır. Hal böyle iken Enflasyon Düzeltmesi’nin vergi gündeminden düşmesinin nedenleri nedir diye düşünenler olabilir. Yeni vergi paketi ile getirilmesi planlanan “Asgari Kurumlar Vergisi” Enflasyon Düzeltmesi ve vergisel etkisini gündemden düşürmüştür.
Ayrıca GİB tarafından hazırlanan 104 sayfalık yeni mevzuat düzenlemeleri sunumunda birçok unsurun gelir etkisi belirtilmişken, sunumun hiçbir bölümünde Enflasyon Düzeltmesi ve gelir etkisinden bahsedilmemiş olması makalemizin sorusuna aslında bir anlamda cevap veriyor. Sunuma göre GİB, küresel ve yerel asgari kurumlar/gelir vergisinden 188,6 Milyar ek gelir etkisi beklenmektedir.
Nedir Asgari Kurumlar Vergisi?
Şirketlerin belirli bir dönemde elde ettikleri kazanç üzerinden ödemekle yükümlü oldukları minimum vergi miktarını ifade eder. Bu vergi türü, özellikle çok uluslu şirketlerin faaliyet gösterdikleri her ülkede adil bir vergi katkısında bulunmalarını sağlamak amacıyla tasarlanmıştır. OECD genelinde uygulanması planlanan oran %15’tir. Türkiye'de asgari kurumlar vergisi uygulaması, şirketlerin indirim ve istisnaları dikkate almadan önceki kazançlarının belli bir yüzdesi (%10 oranında getirilmesi planlanmaktadır) veya beyan edilen hasılatın belli bir yüzdesi olarak hesaplanabilir. Örneğin, bir şirketin ticari bilanço karı ve kanunen kabul edilmeyen giderler toplamı üzerinden belirlenen bir yüzde üzerinden asgari kurumlar vergisi matrahı hesaplanır ve bu matrah üzerinden belirlenen oranda vergi ödenir. Bu sistem, vergi adaletini güçlendirmek ve şirketlerin vergi kaçırmasını önlemek için önemli bir adım olarak görülse de, beyana dayalı sistematiğe uygun değildir. Ancak son gelişmeler ile birlikte ciddi anlamda Asgari Kurumlar Vergisi uygulamasının yasalaşmasına kesin gözüyle bakılmaktadır.
Bir tarafta Enflasyon Düzeltmesi’nin vergisel etkisi ve dahi uygulamadan kaynaklı ciddi iş yükü, bir tarafta yeni getirilecek ve 3 farklı kıyas hesaplaması yapılacak olan Asgari Kurumlar Vergisi, mükelleflerini ciddi anlamda maddi/manevi yoracaktır. Bu nedenle; Mali idare Asgari Kurumlar Vergisi’ni, Enflasyon Düzeltmesi ve uygulamasından kaynaklı zorlukları da göz önüne alarak bir çeşit ikna kabilinden Enflasyon Düzeltmesi uygulamasından kısmen veya tamamen vazgeçebileceğini düşünüyorum. Zira hem vergisel anlamda iki farklı yük hem uygulama anlamında yaşanacak zorlukları bertaraf etmek adına Enflasyon Düzeltmesi uygulamasından vazgeçilebilir.
Esasen Enflasyon Düzeltmesi’ne naçizane ciddi emek vermiş birisi olarak 2023 sonu Enflasyon Düzeltmesi’yle birlikte kapsamlı toplu bir düzeltmenin yapılmış olması nedeniyle 2024 ve takip eden dönemlerde Enflasyon Düzeltmesinin yapılmaması veya bunun yerine farklı alternatif düzenlemelerin (yeniden değerleme vb.) getirilmesi gerektiğini savunuyorum.
Tabii ki Asgari Kurumlar Vergisi ile Enflasyon Düzeltmesi’nin doğrudan bir alakası yok. Ancak ülkemiz vergi düzenlemeleri bu tarz alternatif uygulamalara çokça şahit olduğundan şuan ki konjonktür bunu gösteriyor. Tabi belli olmaz bakarsınız ikisi birden devam eder ancak bu durum hem mükellefleri hem uygulayıcıları ciddi anlamda zorlayacaktır, bakalım zamanla göreceğiz…
Serdar Karakuş
SMMM | Audit | Tax | Consultant
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/enflasyon-duzeltmesi-mi-asgari-kurumlar-vergisi-mi/750829
Vergide Adaleti Zedeleyen Bazı Muafiyet Ve İstisnalar
Anayasa’nın “Vergi ödevi” başlıklı 73’üncü maddesinde;
- Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür.
- Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır.
- Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.
- Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Cumhurbaşkanı’na verilebilir.
Dikkat edilirse, söz konusu Anayasa maddesinde hem herkesin mali gücüne göre vergi ödemesi hem de vergi yükünün adaletli ve dengeli dağıtılması gerektiği açıkça belirtilmektedir.
Ne var ki gelinen noktada, 2024 yılı merkezi yönetim bütçesinde toplam sayısı 735’i bulan ve devlete ve dolayısıyla topluma maliyeti 2,2 trilyon TL’yi aşan çeşitli muafiyet ve istisnalar (vergi harcamaları) vergide adaletten ne kadar uzaklaşıldığının göstergelerinden biridir.
Bu durum vergi kaybına da sebebiyet veren muafiyet ve istisnaların gözden geçirilmesini gerekli kılmaktadır. Her ne kadar ekonomi yönetiminin kamuoyuna yansıyan çalışmalarında söz konusu muafiyet ve istisnaların kaldırılması veya sınırlandırılması yönünde bazı öneriler bulunmakta ise de kısa vadede vergi gelirlerini arttırmaya odaklı olan bu tür çalışmalar yerine adaletli bir vergi sistemi için çok daha geniş kapsamlı bir çalışmaya ihtiyaç bulunmaktadır.
1. Basit usul mükelleflerine tanınan vergi muafiyeti
Kısaca ifade etmek gerekirse basit usul; gelir vergisine tabi ticari kazançların tespit usullerinden biri olup, 26.10.2021 tarihinde 7338 sayılı Kanun’la Gelir Vergisi Kanunu’nda yapılan değişiklik sonucunda bu kanuna göre kazançları basit usulde tespit olunan mükelleflerin (bakkal, büfe, dolmuşçu, taksici, berber, tamirci ve benzeri esnaf) kazançları gelir vergisinden müstesna tutulmuştur. Pandemi sürecinde getirilen söz konusu istisna ne hikmetse pandeminin üzerinden uzun bir zaman geçmiş olmasına rağmen kaldırılmamıştır.
Basit usule tabi olanların kazançları gelir vergisine tabi olmadığı gibi mal ve hizmet satışları da KDV’den müstesnadır.
Her ne kadar basit usule tabi olmanın bazı şartları bulunmakta ise de söz konusu şartlar arasında yer alan işyeri kira bedeli şartı taksici, dolmuşçu vb. kişiler için söz konusu olmadığı gibi, diğerlerinde muvazaalı kira sözleşmeleri ve/veya limiti aşan kira bedelinin elden, kayıtdışı şekilde ödenmesi suretiyle sağlanabilmektedir.
Gelir Vergisi Kanunu’nda sayılan söz konusu şartlara ilişkin parasal tutarların gerçek anlamda tespiti mal ve hizmet bedellerinin banka veya ödeme kaydedici cihaz (yazar kasa, POS vb.) ile mümkün olduğundan uygulamada büfe, tekel bayi, tamirci, berber, taksici, dolmuşçu vb. esnafa müşteriler tarafından ödeme genellikle nakit (elden) olarak yapılmakta ve karşılığında herhangi bir fiş, fatura vb. talep edilmemekte ve verilmemektedir. Ödeme/tahsilatın bu şekilde yapıldığı bir durumda esnafın gerçek kazancının tespiti mümkün olmamaktadır. Bunun sonucunda, sanki aylık mal satışları 58 bin TL’yi, hizmet satışları ise 28 bin TL’yi geçmiyormuş bunların basit usule tabi kalması ve dolayısıyla tek kuruş vergi ödememesi durumu ortaya çıkmaktadır.
İşçilerin ücretlerinin bile asgari ücreti aşan kısmının vergilendirildiği bir ortamda ondan kat be kat fazla kazanan esnafın bu tutardaki kazancının vergilendirilmemesi haksız olduğu gibi Devleti yüzmilyarlarca lira vergiden mahrum bırakmaktadır. Bugün itibariyle basit usule tabi mükellef sayısı 827 bin 176 olup, bunların kişi başına düşen milli gelirin %15’i oranında gelir vergisi ödemesi halinde devletin yıllık vergi geliri 50 milyar TL tutarında artacaktır.
Anayasamız herkesin mali gücüne göre vergi ödemesi gerektiğini emrettiğine göre basit usule tabi kişiler de mali güçleri yani kazançları ölçüsünde vergilendirilmelidir.
2. Özel okullara ilişkin kurumlar vergisi muafiyeti
Kurumlar Vergisi Kanunu’na göre; okul öncesi eğitim, ilköğretim, özel eğitim ve orta öğretim özel okulları, özel kreş ve gündüz bakımevleri ile Cumhurbaşkanı’nca vergi muafiyeti tanınan vakıflara veya kamu yararına çalışan derneklere bağlı rehabilitasyon merkezlerinin işletilmesinden 5 hesap dönemi itibarıyla elde edilen kazançlar kurumlar vergisinden müstesnadır.
Başlangıçta özel öğretimi desteklemek amacıyla sağlanan söz konusu vergi desteğinin Milli Eğitim Bakanlığı istatistiklerine göre özel öğretim kurumlarının sayısının 14.281’e ulaşmış olması, özel okullara ayrıca Hazine tarafından arazi ve arsa tahsisi suretiyle de destekte bulunulması, özel okul ücretlerinin astronomik düzeylere erişmiş olması ve özel okul işletmeciliğinde net kâr marjının %15-20 düzeyinde bulunması karşısında söz konusu vergi istisnasının kaldırılması vergide adalet açısından olduğu kadar, etkinlik açısından da elzem görünmektedir.
3. Gayrimenkul Sektörüne İlişkin Muafiyet ve İstisnalar
3.1. Yatırım fonları veya ortaklıklarının kazançları
Kurumlar Vergisi Kanunu’na göre, yatırım fonları veya ortaklıklarının kazançları kurumlar vergisinden müstesnadır. Bununla birlikte, uygulamada gayrimenkul yatırım fonu veya ortaklığına dahil edilecek vasfa sahip olmayan taşınmazlar bu sınıfa dahil edilmekte ve böylece vergi teşviki suiistimal edilmektedir.
Gayrimenkul sektöründeki rantın büyüklüğü de nazara alındığında söz konusu istisnanın gözden geçirilmesi gerekmektedir.
3.2. Organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerindeki taşınmazlar
Katma Değer Vergisi Kanunu’na göre, organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerinin kurulması amacıyla oluşturulan iktisadi işletmelerin arsa ve işyeri teslimleri KDV’ye tabi değildir. Bununla birlikte, uygulamada bu tür sanayi sitelerinde edinilen arsalar üzerinde uzunca bir süre ya işyeri kurulmamakta ve/veya işletilmemekte ve böylece sanayiyi teşvik etmek amacıyla getirilen istisna taşınmaz rantına kurban gitmektedir.
3.3. Hazinece Yapılan Taşınmaz Teslimi ve Kiralamaları
Katma Değer Vergisi Kanununa göre, Hazinece yapılan taşınmaz teslimi ve kiralamaları, irtifak hakkı tesisi, kullanma izni ve ön izin verilmesi işlemleri ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca yapılan arsa ve arazi teslimleri, belediyeler ve il özel idarelerinin mülkiyetindeki taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler KDV’den müstesnadır. Aynı şekilde, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda kantin olarak belirlenen alanların okul aile birlikleri tarafından kiraya verilmesi işlemleri ile Sağlık Bakanlığına bağlı hastane, klinik, dispanser, sanatoryum gibi kurum ve kuruluşların yapacağı Gelir Vergisi Kanununun 70’inci maddesinde belirtilen mal ve hakların kiralanması işlemleri KDV’den müstesnadır.
Bununla birlikte, uygulamada Hazine ve söz konusu kurumlarca tarafından yapılan ihalelerde muhammen bedelin düşük belirlenmesi, Hazine taşınmazı satışı ve kiralamaların sayısı ve hacmi ve ihale süreçlerindeki bazı usule aykırılıklar dikkate alındığında vergide adalet ve etkinlik açısından söz konusu istisnasın kaldırılması gerekmektedir. Kaldı ki, diğer kamu taşınmazlarına sağlanmayan istisnanın sadece Hazine ve TOKİ taşınmazlarına sağlanması eşitlik ilkesi açısından da sorunludur.
4. Teknoparklara İlişkin Muafiyet ve İstisnalar
4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’na göre, yönetici şirketlerin bu Kanun uygulaması kapsamında elde ettikleri kazançlar ile bölgede faaliyet gösteren gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, münhasıran bu Bölgedeki yazılım, tasarım ve Ar-Ge faaliyetlerinden elde ettikleri kazançları 31/12/2028 tarihine kadar gelir ve kurumlar vergisinden müstesnadır.
Bunun yanı sıra gerek söz konusu kanun gerekse Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu ve Katma Değer Vergisi Kanunu’nda Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’ndeki bazı faaliyet ve işlemlere ilişkin vergi istisnaları yer almaktadır (Ücretlerde vergi istisnası, gümrük vergisi ve harç istisnası vb.).
4691 sayılı Kanun’un 2001 yılında yayımlandığından beri teknoparkların belli bir olgunluğa eriştiği ve uygulamada aslında 4691 sayılı Kanun kapsamında sayılmayacak faaliyet ve işlemlerin çeşitli yöntemlerle bu kapsama sokularak vergi teşvikinin suiistimal edildiği dikkate alındığında söz konusu vergi istisnalarının gözden geçirilmesinde fayda bulunmaktadır.
5. Engellilere ilişkin ÖTV muafiyeti
4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu’na göre, motor silindir hacmine bakılmaksızın, hesaplanması gereken özel tüketim vergisi ve diğer her türlü vergiler dâhil bedeli 1.591.200 TL'nin altında olan binek otomobil, panelvan, pick-up, arazi taşıtı, ATV, jeep, steyşın vagon, vb. taşıtların, engellilik derecesi %90 veya daha fazla olan malul veya engelliler tarafından beş yılda bir defaya mahsus olmak üzere ilk iktisabı ÖTV’den müstesnadır.
Bununla birlikte, uygulamada söz konusu istisnanın engellilerin akrabaları tarafından amacı dışında kullanılması nedeniyle engellileri korumaya yönelik amaç tam olarak gerçekleşmemekte ve dolayısıyla adaleti sağlayamaya yönelik söz konusu istisna adaletsizlik yaratmaktadır.
6. Diğer muafiyet ve istisnalar
Vergi mevzuatımızda yer alan diğer bazı muafiyet ve istisnalar güncel gelişmeler karşısında ya amacını yitirmiş ya da sosyal adalet açısından sorun teşkil etmeye başlamıştır. Bunlardan biri herhangi bir parasal sınırlamaya tabi olmayan nafakalar (alanlar için) olup, mahkemelerce hükmedilen nafaka kişilerin statüsüne görev ciddi tutarlara erişmekte ve alan açısından geçim kaynağı yerine bir nevi gelir kaynağına dönüşmektedir. Bu nedenle, örneğin nafakaların brüt asgari ücreti tutarının gelir vergisine tabi tutulması düşünebilir.
Buna benzer şekilde, vergi mevzuatımızda yer alan diğer bazı muafiyet ve istisnaların değişen ekonomik ve sosyal koşullar karşısında gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Sonuç
Vergi muafiyet ve istisnaları belli bazı faaliyet ve işlemlerin desteklenmesi açısından gerekli ve önemli olmakla birlikte söz konusu muafiyet ve istisnaların değişen sosyo-ekonomik ve teknolojik şartlar doğrultusunda gözden geçirilmesi gerekmektedir. Fakat bu yapılırken kısa vadeli hedef olarak vergi gelirini artırmak yerine, Anayasa’da ifadesini bulan vergide adalet ilkesi çerçevesinde hareket edilmesi vergiye uyumu arttıracağı gibi uzun vadede vergide etkinliği de arttıracaktır.
Ahmet Arslan
CPA, MBA
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/vergide-adaleti-zedeleyen-bazi-muafiyet-ve-istisnalar/750825
Mali Tatil 2-20 Temmuz 2024 Tarihleri Arasında Uygulanıyor (Türmob Duyurusu)
5604 sayılı Mali Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanun hükümlerine göre meslek mensuplarına ve yükümlülere kolaylıklar getiren "Mali Tatil” uygulaması, bu yıl 2 Temmuz 2024 günü başlayıp 20 Temmuz 2024 günü sona erecektir.
2024 yılı için;
— Beyan süresi 2-20 Temmuz 2024 tarihleri arasında olan vergilere ilişkin beyannamelerin verilme süresi 29 Temmuz 2024 Pazartesi bu beyannamelere göre tahakkuk eden vergilerin ödeme süresi 30 Temmuz 2024 Salı günü,
— Beyan süresinin son günü 20 Temmuz 2024 gününü izleyen tarihten itibaren beşinci günü mesai saati bitimine kadar olan vergilere ilişkin beyannamelerin verilme süresi 25 Temmuz 2024 Perşembe, bu beyannamelere göre tahakkuk eden vergilerin ödeme süresi 26 Temmuz 2024 Cuma günü,
mesai saati bitimi olacaktır.
1) Haziran 2024 dönemine ait vergi sorumlularının tevkif ettikleri katma değer vergisinin beyan süresi 25 Temmuz 2024 ve ödenme süresi 26 Temmuz 2024’tür.
2) Haziran 2024 dönemine ilişkin Konaklama, Damga ve Muhtasar ve Hizmet Prim Beyannamelerinin verilme ve tahakkuk eden vergilerinin ödenmesinin son günü 26 Temmuz 2024 Cuma günüdür.
3) Gelir İdaresi Başkanlığınca 149 No’lu VUK Sirküleri ile yapılan düzenleme ile Katma Değer Vergisi Beyannamelerinin verilme ve bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin ödeme süreleri, ilgili vergilendirme dönemini takip eden ayın 28 inci günü olarak belirlenmiştir. Buna göre Haziran 2024 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Beyan ve Ödeme süresi 29 Temmuz 2024’tür.
4) Konaklama, Damga, Muhtasar ve Hizmet Prim ile KDV Beyannamelerinin verilme süresi mali tatil dolayısıyla değişmemektedir.
5) 543 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile yapılan düzenlemeyle Ocak 2023 döneminden itibaren Ba Bs Bildirim verme yükümlülüğü bulunan ancak tüm alış ve/veya satışları 5.000 TL’nin altında kalan veya elektronik belge olarak düzenlenen belgelerden oluşan mükelleflerin, ilgili dönem Form Ba ve/veya Form Bs bildirimlerini verme zorunlulukları kaldırılmıştı. Bu mükellefler dışındaki mükelleflerin Haziran 2024 dönemine ilişkin Ba ve Bs Formlarının verilme tarihi 31 Temmuz 2024 Çarşamba günüdür.
Mali Tatil 2-20 Temmuz 2024 Tarihleri Arasında Uygulanıyor (Türmob Duyurusu) Tamamı İçin Tıklayınız
Kaynak, TÜRMOB
e-Fatura ve e-Defter Uygulamalarına Geçiş Zorunlulukları Hakkında Bilgilendirme Duyurusu (TÜRMOB)
E-FATURA VE E-DEFTER UYGULAMALARINA GEÇİŞ ZORUNLULUKLARI HAKKINDA BİLGİLENDİRME DUYURUSU
Vergi mükelleflerine, bağlı oldukları Vergi Dairesi Müdürlükleri tarafindan son zamanlarda gönderilen yazılarla vergi idaresinin bilgi sistemlerinde yer alan bilgiler çerçevesinde, süresinde e-Fatura, e-Arşiv Fatura ve e-Defter uygulamalarına geçilmemiş olduğunun değerlendirildiği ve bu nedenle ilgili uygulamalara süresinde dahil olunmaması nedeniyle mükelleflere özel usulsüzlük cezalarının kesileceği yönünde bildirimlerde bulunulmaktadır.
Birliğimize bu kapsamda Serbest Muhasebeci Mali Müşavir meslek mensuplarımız tarafindan yoğun olarak iletilen, soru, talep ve mükelleflerin durumları hakkındaki hususlar dikkate alınarak aşağıdaki açıklamalarımızın yapılması ihtiyacı hasıl olmuştur.
Bilindiği üzere, e-Belge uygulamalarına geçiş zorunluluğu 509 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile belirlenmektedir.
İlgili Tebliğin güncel haline;
https://ebelge.gib.gov.tr/dosyalar/tebligler/Guncel_Sekli_ile_509_Sira_No'lu_VUK_Genel_Tebligi.pdf
linkinden erişilebilmektedir.
İlgili Genel Tebliğde her bir e-Belge türü için hangi mükelleflerin hangi tarihlerde e-Belge uygulamasına zorunlu geçiş kapsamında gerekli başvuru işlemlerini yaparak geçmesi gerektiği hakkında detaylı açıklamalar yapılmıştır.
Bu açıklamalara bakıldığında, e-Belge uygulamalarına geçiş zorunluluğu getirilen mükellef gruplarından bazı mükellef gruplarının ciro büyüklüğüne bağlı olarak, bazı mükellef gruplarının cirodan bağımsız olarak sadece faaliyette bulunduğu iş alanına bağlı olarak, bazı mükellef gruplarında ise hem ciro hem de iş alanının birlikte dikkate alınmasına bağlı olarak e-Belge uygulamalarına geçiş zorunluluğunun getirildiği ve ilgili Genel Tebliğde belirtilen tarihler dikkate alınarak e-Belge uygulamalarına gerekli hazırlıkları yapılarak zorunluluk kapsamında geçilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Bu yönüyle bakıldığında;
e-Fatura uygulamasına (ve doğal olarak e-Arşiv Fatura uygulamasına) ve bunun da sonucu olarak (e-Fatura uygulamasına zorunlu olarak geçmesi gereken mükellefler bakımından) e-Defter uygulamasına zorunlu olarak geçmesi gereken mükellef grupları 509 Sıra No.lu Tebliğin ilgili düzenlemeleri dikkate alındığında Ek-1 de yer verilen özet tablodaki özetlenmiştir.
Getirilen bu zorunluluklar gereğince, işletmelerin ilgili yıllar ciroları (brüt saPş hasılaP veya saPşları ile gayrisafi iş hasılaP) veya faaliyet alanları birlikte değerlendirilmesi; e-Fatura, e-Arşiv Fatura ve e-Defter Uygulamalarına geçiş zorunluluğunun başlangıcının belirlenmesi ve buna bağlı olarak yükümlülüklerin yerine getirilmesi gereken tarihlerin belirlenmesi bakımından büyük önem arz etmektedir.
Gelir İdaresi Başkanlığı, çeşitli kurum ve kuruluşlardan (e-Ticaret platformları vb. dahil) temin ettiği bilgiler ile mükellefiyete ilişkin sicil, bildirim, beyan vb. diğer iç kaynakları yoluyla oluşturduğu verileri dikkate alıp gerekli analizleri yaparak hangi mükelleflerin hangi tarihten itibaren e-Fatura, e-Arşiv Fatura ve e-Defter uygulamasına geçmesi gerektiğine ilişkin değerlendirmelerini mükelleflere yazılı olarak bildirmekte ve süresinde geçmemiş gözüken mükellefler için cezai işlemler uygulamaktadır.
Bu analiz çalışmalarını yaparken kullanılan önemli bir veri de işletmelerin faaliyet alanlarını gösteren ve sicil kayıtlarında yer alan NACE KODLARI’dır. Her bir mükellefin NACE kodunun, güncel, doğru ve gerçek(fiili) faaliyet alanına uygun olması; hem vergi idaresince mükellefin e-Belge ve e-Defter uygulamalarına geçiş yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediğinin tespitine yönelik yapacağı çalışmalarda hem de işletmelere ilişkin oluşturulacak istatistiki çalışmalarda önem arz etmektedir.
Belirtilen bu açıklamalarımız çerçevesinde, kendilerine e-Belge ve e-Defter uygulamalarına geçiş zorunluluğu bildirilen mükellefleri yapılan yazılı bildirimlerin durumu dikkate alınarak, aşağıda belirtilen başlıklar halinde işlemlerin sürdürülmesi tavsiye edilmektedir.
a) NACE KODLARININ FİİLEN FAALİYETTE BULUNAN İŞ KONUSU ARASINDA YER ALMAMASI:
Vergi idaresi sistemlerinde yer alan NACE KODLARININ mükellefin sicil bilgilerinden araştırılması (Dijital Vergi Dairesi Uygulamasından kontrol edilebilir), bu NACE kodları arasında kendilerine e-Belge uygulamalarına geçiş zorunluluğu getirilen faaliyet türlerinin (Ek-1 deki tabloda detaylı belirtilmektedir) yer alıp almadığı tetkik edilerek, fiilen bu NACE kodlarından faaliyette bulunmadığı tespit edilen mükelleflere ilişkin olarak, bağlı oldukları vergi dairelerine tevsik edici bilgi ve belgeleri ile başvurarak NACE kodlarının güncellenmesi ve yazılı bildirimlerin ( veya cezai işlemlerin) dayanağı fiilen faaliyette bulunulmayan NACE kodundaki faaliyetten kaynaklanıyorsa; konuya ilişkin yazılı itirazlarının vergi dairelerine yapılarak cezai işlemlerin düzeltilmesinin talep edilmesi gerektiği değerlendirilmektedir.
b) E-TİCARET SATIŞI OLMAYAN VEYA E-TİCARET SATIŞI OLUP DA İLGİLİ YIL CİROSU AŞILMAMASI:
Vergi idaresi sistemlerinde yer alan bilgilerde, mükellefin kendisine veya başkalarına ait internet sitelerinde mal veya hizmet satışı yapmış ve ilgili yıl cirosu tebliğde belirtilen ciro büyüklüğünü aşmış olması nedeniyle kendilerine yazılı bildirim (cezai işlem) yapılmış olanlar, bu durumlarının aksi yönde (e-Ticaret işlemlerinin hiç olmadığı ve/veya e- Ticaret işlemi olsa dahi ilgili yıl cirolarının tebliğde belirtilen tutarları aşmadığı hakkında) durumlarını tevsik edebilmeleri halinde bu tevsik edici bilgi ve belgelerle birlikte bağlı oldukları vergi dairelerine başvurarak yazılı itirazlarının vergi dairelerine yapılarak cezai işlemlerin düzeltilmesinin talep edilmesi gerektiği değerlendirilmektedir.
c) GAYRİMENKUL VE/VEYA MOTORLU TAŞIT İNŞA, İMAL, ALIM-SATIM VEYA KİRALAMA VEYA BUNLARA ARACILIK İŞLEMLERİNİN OLMAMASI VEYA OLMAKLA BİRLİKTE İLGİLİ YIL CİROSU AŞILMAMASI:
Vergi idaresi sistemlerinde yer alan bilgilerde, mükellefin gayrimenkul ve/veya motorlu taşıt inşa, imal, alım-satım veya kiralama veya bunlara aracılık işlemlerinin olduğu ve ilgili yıl cirosu aşılmış olduğu değerlendirmeleri ile kendilerine yazılı bildirim (cezai işlem) yapılmış olanlar, bu durumlarının aksi yönde (belirtilen faaliyetlerinin hiç olmadığı ve/veya olsa dahi ilgili yıl cirolarının tebliğde belirtilen tutarları aşmadığı hakkında) durumlarını tevsik edebilmeleri halinde bu tevsik edici bilgi ve belgelerle birlikte bağlı oldukları vergi dairelerine başvurarak yazılı itirazlarının vergi dairelerine yapılarak cezai işlemlerin düzeltilmesinin talep edilmesi gerektiği değerlendirilmektedir.
d) ZORUNLULUK ŞARTLARI OLUŞTUĞU HALDE SÜRESİNDE E-BELGE VE E-DEFTER UYGULAMASINA BAŞVURULMAMIŞ OLMASI:
Vergi dairesi tarafindan yapılan yazılı bildirimde, Tebliğde belirtilen niteliklere (faaliyet türü ve/veya ciro birlikte veya ayrı ayrı) haiz olduğu halde süresinde e-Belge ve e-Defter uygulamalarına dahil olmayan mükelleflere ilişkin olarak, yazılı bildirimde verilen bir süre olması halinde bu süre içinde gerekli hazırlıkların (e-İmza / Mali Mühür temini) yapılarak e-Belge ve e-Defter uygulamalarına başvuru yapılması, artırımlı cezai işlemlerin yapılmaması ve düzenlenen belgeler ile tutulandefterlerin sıhhati (geçerliliği) bakımından, yükümlülük şartlarının oluştuğu zamana göre aşağıdaki şekilde işlemlerin yürütülmesi tavsiye edilmektedir.
I- 2022 YILI ve ÖNCESİNDEN OLUŞAN ŞARTLARDAN DOLAYI E-FATURA/E-DEFTER ZORUNLU GEÇİŞTE YAPILMASI GEREKENLER
Tebligatta belirtilen geçmiş dönem faaliyetlerine göre e-fatura/e-defter geçiş zorunluluğu şartları oluşmuş ise;
- Özel Usulsüzlük cezalarını indirim başvurusu yapılarak indirimli olarak ödenmesi,
- Gerçek kişilerde e-imza veya mali mühür, tüzel kişilerde mali mühür temin edilmesi,
- Mükellefin e-Fatura uygulamasına ilişkin kaydının belirlenen 15 günlük süre içerisinde yapılması,
- Mükellefin e-Defter başvurusunun izleyen ay başından (01/07/2024) başlamak üzere yapılması (tebliğde başkanlık tarafindan resen belirtilse de)
- 30/06/2024 tarihine kadar defterlerin kâğıt ortamında tutulması, temmuz ayı sonuna kadar kâğıt ortamında tutulan yevmiye defterinin kapanış tasdikinin yapılması, 01/07/2024 tarihinden itibaren elektronik defter olarak tutulması, gerekmektedir.
II- 2023 YILINDA OLUŞMUŞ OLAN CİOR ŞARTINDAN DOLAYI E-FATURA/E-DEFTER ZORUNLU GEÇİŞTE YAPILMASI GEREKENLER
2023 yılında e-Fatura uygulamasına ait zorunlu geçiş koşullarından ciro koşulunun sağlanmış olmasından (önceki yıllarda şartların sağlanmadığı varsayımı altında) dolayı e-Fatura uygulamasına geçişin yapılmaması nedeniyle cezai işlem söz konusu ise, 2023 yılı cirosu 3 Milyon TL yi aşanlar açısından e-Fatura uygulamasına zorunlu geçiş tarihi 1.7.2024 olduğundan bu cezai işleme tevsik edici bilgi ve belgelerle itiraz edilebileceği değerlendirilmekte ancak e-Fatura uygulamasına geçiş için gerekli başvuru işlemlerinin 1.7.2024 tarihinden önce yapılması gereği ceza işlemlerin uygulanmaması bakımından önem arz etmektedir. Bu çerçevede, belirtilen durumda olan mükelleflere (e-Fatura uygulamasını 1.7.2024 te geçmesi gerekenlere) ilişkin olarak;
- Gerçek Kişilerde e-İmza veya Mali Mühür, Tüzel Kişilerde Mali Mühürlerin ivedilikle temin edilmesi,
- Mükellefin e-Fatura Kaydının 1/7/2024 tarihine kadar tamamlanması ve bu tarihten sonra e-Fatura sistemine kayıtlı hale getirilmesi,
- Bu mükellefler için e-Deftere zorunlu geçiş tarihinin 1/1/2025 olması nedeniyle bu tarih başvuruda başlangıç tarihi olarak bildirilerek e-Defter uygulamasına geçişin yapılması (zorunluluk tarihi 1.1.2025 olmakla birlikte, 2024 yılı içinde de e-Defter uygulamasına isteğe bağlı olarak geçilebileceği), e-Defter e geçiş öncesi aylara ilişkin defterlerin ise kağıt ortamda tutulmaya devam edilmesi ve kağıt defterlerin kapanış tasdiklerinin bir ay içinde yaptırılması önem arz ettiği değerlendirilmektir.
III- İŞLETME HESABI ESASINA GÖRE DEFTER TUTAN MÜKELLEFLER (DEFTER BEYAN SİSTEMİ) E-BELGE VE E-DEFTER UYGULAMASINA GEÇİŞ ZORUNLULUKLARI İLE İLGİLİ YAPILMASI GEREKENLER
Defter beyan sisteminde yer alan işletmeler açısından,
-2023 Brüt satış hasılatı 500 Bin TL’yi geçen; kendi internet siteleri veya aracı hizmet sağlayıcılarının platformları üzerinden e-Ticaret yapanlar ile gayrimenkul inşa, alım, satım, motorlu taşıtlar ticareti vb. özel olarak belirlenen faaliyetleri yürütenlerin, 01/07/2024 tarihine kadar e-Fatura sistemine kaydolması zorunlu olup bu tarihten önce e-İmza veya Mali Mühür, ivedilikle temin edilmesi ve e-Fatura uygulamasına kaydın 1/7/2024 tarihine kadar tamamlanması ve bu tarihten sonra e-Fatura sistemine kayıtlı hale getirilmesi gerekmektedir.
-Vergi Mükellefi 2.sınıf tüccar olarak defter beyan sisteminde kaldığı sürece (bilanço esasına geçmediği sürece) e-defter geçiş zorunluluğu bulunmamaktadır. Eğer ilerleyen yıllarda bilanço esasına geçiş yapılır ise bilançoya geçtiği dönem itibariyle e-Defter uygulamasına geçiş zorunluluğu bulunmaktadır.
e) E-DEFTER UYGULAMASINA GEÇİŞ TARİHİ VE KAĞIT TUTULAN DEFTERLERİN DURUMU:
e-Defter uygulamasında başvuru tarihini izleyen ayın başından itibaren e-Deftere geçiş mümkün bulunduğundan, başvurunun yapıldığı ayın sonuna kadar olan dönemlere ait defterlerin genel esaslar çerçevesinde noter tasdikli kağıt ortamda tutulması, bu defterlerin e-Deftere geçiş tarihinden itibaren bir ay içinde kapanış tasdiklerinin yaptırılması, e-Defter uygulamasına geçildiği tarihin başlangıcından itibaren de defterlerin elektronik ortamda e-Defter olarak tutulması cezai işlemlerin yapılmaması ve tutulan defterlerin sıhhati (geçerliliği) bakımından önem arz etmektedir. Kendisine e-defter tutulma zorunluluğu getirildiği halde gerekli başvuruyu yapmayan veya başvuru yapılmasına rağmen e-Defter uygulamasına kaydolunan tarihten sonra tutulan kağıt defterler hukuken geçersiz olacağı değerlendirilmektedir.
22.05.2024 tarihinde yayınlanan e-Defter Tebliğine (4 Sıra No.lu) göre, Tebliğin yayınlandığı tarihten itibaren kendilerine e-defter tutma zorunluluk getirilen mükelleflerin zorunluluklarının başladığı tarihten itibaren kâğıt ortamda tuttukları defterler hukuken geçersiz olacağından, zorunlulukların başladığı tarihten önce e-Defter uygulamasına ilişkin başvuru işlemlerinin tamamlanması ve zorunluluk başlangıcından itibaren defterlerin elektronik ortamda e-Defter olarak tutulması cezai işlemlerin yapılmaması ve tutulan defterlerin sıhhati (geçerliliği) bakımından önem arz etmektedir.
e-Fatura ve e-Defter Uygulamalarına Geçiş Zorunlulukları Hakkında Bilgilendirme Duyurusu PDF olarak indirmek için Tıklayınız
509 Sira No'lu VUK Genel Tebligi (GÜNCEL ŞEKLİ) İndirmek İçin Tıklayınız
Kaynak, TÜRMOB
Maliye Uzlaşma Müessesesini Fiilen Kaldırdı!
Mehmet Şimşek’in uzun zamandır uzlaşma müessesine inanmadığını, kaldırmak istediğini düşünüyorum. Tüm bunların sonucunda, tartışılmadan çok ani verildiği belli olan bir kararla tüm teşkilata resmi olmayan bir mesaj göndererek uzlaşılmaması yönünde yasal düzenlemeye uymama çağrısı yapılması hukuki açıdan çok sorunludur. Eğer uzlaşmanın kaldırılmasını istiyorsanız gündemdeki torba yasaya bir hüküm koyar bunu resmen kaldırırsınız
Değerli okurlar, ekonomim.com’da dün (24/06/2024) saat 14:09’da yayımlanan ve 16:23’te güncellenen haberi gördüğümde gerçekten çok şaşırdım ve üzüldüm.
Haberde, Hazine ve Maliye Bakanlığı'na bağlı Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) tarafından 81 ile gönderilen çok kritik bir talimatla vergi cezalarında uzlaşma döneminin kapandığı bildiriliyordu.
Sonradan bu talimatın yazılı/resmi bir talimat olmadığı, üst düzey bir GİB yetkilisinin gönderdiği şahsi mesaj ile verildiği bilgisine ulaştım.
Söz konusu talimatta, uzlaşma konusu vergi ve ceza tutarlarının olduğu gibi mükellef ya da mükellef temsilcisine teklif edileceği, tutarlarda herhangi bir indirim yapılmayacağı ifade edilmekteydi.
24/06/2024 Pazartesinden itibaren tüm birimlerde yapılacak uzlaşmalarda bu yönlendirmeye uyulacağı ve uzlaşma yapacak tüm birimlere bu durumun bildirilmesi ve hassasiyetle eksiksiz riayet edilmesi gerektiği uyarısında bulunulmaktaydı.
Uzlaşma kaldırılmamalı!
Bu haber ve uygulama uzlaşmanın fiilen kaldırıldığı anlamına gelir.
GİB’in daha yeni (5 Haziran 2024’te) güncellediği Tarhiyat Öncesi ve Sonrası Uzlaşma Broşürlerinde ifade edildiği üzere uzlaşma, mükelleflerin ikmalen, re’sen ve idarece tarh edilen vergiler ve bunlara ilişkin kesilen vergi ziyaı cezaları ile 1/1/2024 tarihinden itibaren 23.000 Türk lirasını aşan usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları konusunda yargı yoluna başvurmadan, vergi idaresi ile anlaşmak amacıyla başvurabilecekleri idari bir çözüm yoludur.
Yani vergide "uzlaşma" müessesesi, mükellef ile idare arasındaki anlaşmazlığın yargıya intikal etmeden idari aşamada çözülmesini sağlayan barışçıl bir düzenlemedir.
Bu uygulama geçmişte çok başarılı bir şekilde uygulanmış, ancak daha sonra basında çıkan, bazı mükellefler için uzlaşmada vergi ve cezaların sıfırlandığı yolundaki haberlerin de etkisiyle uygulama standart hale getirilmişti.
Özetle yazılı olmayan bu standarda (bazı meslek mensuplarının ifadesiyle tarifeye) göre, yaklaşık 10 yıldır uzlaşmalarda vergi aslında indirim yapılmamakta, cezalarda ise yüzde 80 indirim yapılmaktadır.
Bu uygulama uzlaşmanın fiilen kaldırıldığı şeklinde yorumlanmaktaydı. Üstelik İdarenin çok haklı olduğu net konularda bile yüzde 80 gibi çok yüksek bir indirim yapılması eleştirilmekte ve haklı olarak cezaların caydırıcılığını ortadan kaldırdığı ileri sürülmekteydi.
Düşünün, hatalı amortisman oranı uygulayana da bilmeden sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanana da aynı oranda (yüzde 80) indirim yapılmaktaydı.
Zaman zaman, geçmişte basında çıkmış bazı uzlaşma haberlerinin, yeni bir haber gibi yeniden yayımlanması da bürokratları etkilemekte, uzlaşmanın kaldırılması yönündeki görüşlerin çıkmasına neden olmaktaydı.
Bugünlerde yine benzer haberlerin çıktığını sosyal medyada gördüğümde, yine bir şey olacak, diye korkmuştum.
Zaten Mehmet Şimşek’in uzun zamandır uzlaşma müessesine inanmadığını, kaldırmak istediğini düşünüyorum.
Tüm bunların sonucunda, tartışılmadan çok ani verildiği belli olan bir kararla tüm teşkilata resmi olmayan bir mesaj göndererek uzlaşılmaması yönünde yasal düzenlemeye uymama çağrısı yapılması hukuki açıdan çok sorunludur.
Eğer uzlaşmanın kaldırılmasını istiyorsanız gündemdeki torba yasaya bir hüküm koyar bunu resmen kaldırırsınız. Yasa yayımlanıncaya kadar da uzlaşma daveti göndermeyerek fiilen uzlşama yapılmasını engellersiniz.
Seçilen yöntem hiç şık değil.
Ben bu görüşün bürokratlardan gelmiş olabileceğine ihtimal vermiyorum.
Bu talimatın sonuçları ne olabilir?
Öncelikle hatalı işlemleri için iyi niyetle uzlaşma talep eden mükelleflerin bu yasal haklarından yararlandırılmaması hatalı ve hukuken çok sorunludur.
Yeni koşullarla uzlaşmayan mükellef cezalarda indirim uygulamasından da yararlanmazsa çaresiz dava açmak zorunda kalacaktır. Bu durum da vergi davalarının inanılmaz şekilde artmasına neden olacak ve vergi yargısını kilitleyecektir.
Vergi cezalarında indirim uygulaması nedir?
Mükellefler veya vergi sorumluları adına düzenlenmiş olan vergi ziyaı cezası, usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları ile uzlaşmanın gerçekleşmesi durumunda uzlaşılan cezanın belli bir oranda indirim yapılmak suretiyle kalan tutarın ödenmesine imkân sağlayan bir kolaylıktır.
Cezalarda indirim uygulamasından nasıl yararlanılır?
Cezalarda indirim uygulamasından;
- İhbarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde ilgili vergi dairesine başvurulması,
- İkmalen, re’sen veya idarece tarh edilen vergi veya vergi farkının ve indirimden kalan vergi ziyaı, usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının vadesinde veya 6183 sayılı Tahsilat Kanununda belirtilen türden teminat gösterilerek vadesinin bitmesinden itibaren 3 ay içinde ödenmesi,
- Uzlaşmanın vaki olması durumunda, üzerinde uzlaşılan vergi veya vergi farkının ve indirimden sonra kalan vergi cezalarının (vergi ziyaı, usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının) belirlenen süreler içinde ödenmesi,
- İhbarnamenin dava konusu yapılmamış olması, şartıyla yararlanılabilir.
Cezalarda indirim oranları nedir?
- Vergi ziyaı, usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının yarısı (yüzde 50),
- Uzlaşmanın vaki olması durumunda, üzerinde uzlaşılan vergi veya vergi farkının tamamı ile vergi cezalarının yüzde 75’i ödeme süreleri içinde ödenirse üzerinde uzlaşılan cezanın yüzde 25'i.
Şu meşhur haberlerdeki indirimler doğru mu?
Basında çıkan haberlerde adı geçen tüm mükelleflere gerçekten belirtilen ve yüzde 100’e varan indirimlerin yapılıp yapılmadığını bilmiyorum. Ancak tanık olduğum birkaç olayda gerçekten çok yüksek indirimler yapıldığını gözlemledim. Bütün bu durumlarda yapılan tarhiyatlar gerçekten hatalı idi. Dönemin bürokratları bu hatayı görerek iyi niyetle çok yüksek oranlarda indirim yaparak sorunu çözme yoluna gitmişlerdir.
Bu durumlarda hatayı uzlaşmada indirim yaparak çözme yöntemini doğru bulmuyorum. Bence bu tür durumlarda pekâlâ olayın yeniden inceletilmesi düşünülebilir. Bu kanunen mümkün bir uygulamadır.
Diğer yandan, bu örneklerin tamamı yaklaşık 10-15 yıl öncesinin olaylarıdır. Bu uzlaşma sonuçlarının basına düşmesinden sonra yukarıda açıkladığım şekilde standart uzlaşma yöntemi ihdas edilerek mükellef haklı bile olsa yüksek indirimler yapma yolu kapatılmıştır.
Hâl böyle iken bu tür haberlerin ısıtılarak tekrar tekrar gündeme getirilmesini ve bu haberlerin uzlaşmanın kaldırılmasına gerekçe gösterilmesini (veya bunun ima edilmesini) doğru bulmuyorum.
Erdoğan Sağlam YMM
https://t24.com.tr/yazarlar/erdogan-saglam/maliye-uzlasma-muessesesini-fiilen-kaldirdi,45361