Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

İşkur Genel Müdürlüğü tarafından Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneği Hakkında Genelge yayımlandı.

Genelgeyi Görmek İçin Tıklayınız

Komisyon görüşmelerinde katılımcıların büyük bir kısmı benzer şeyleri söylemesine rağmen söylenen verilerin bir kısmının teyit edilmesi gerekiyor. Daha da önemlisi katılımcıların sunulan bu verileri teyit etmeden bunları doğru kabul etmeleri de ayrı bir sorun olsa gerek

Vergi değişikliklerini içeren ve aylardır konuşulan vergi kanun teklifi Bütçe Komisyonunda görüşüldü. Komisyon görüşmeleri sonucunda bazı cezalar indirildi ve bazı maddeler tekliften çıkarıldı. Bu teklif, Genel Kurul sonrasında son halini alacak ve Cumhurbaşkanının onayına sunulacak.

Söz konusu kanun teklifi Komisyonda görüşülürken birçok tartışmaya sahne oldu. Komisyon görüşmeleri TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından kayıt altına alınmakta ve Meclisin internet sayfasında yayımlanmaktadır. Vergi kanun teklifine ilişkin tutanak da yayımlandı. 483 sayfa olan bu tutanağa buradan ulaşabilirsiniz.

Tutanakta da göreceğiniz üzere milletvekili olan komisyon üyeleri kanun teklifini madde madde konuşup tartışırken Gelir İdaresi başkanı, Gelir İdaresi başkan yardımcılarının yanı sıra TURMOB Başkanı gibi dışardan katılımcılar da bulunmaktadır.

483 sayfalık tutanak metninde bazı verilerin hatalı olduğu görülüyor: Ya veri bazında hata yapılmış ya yorumlama anlamında ya da vergi tekniği açısından.

Verilerin devletin resmi organlarınca açıklanmasına rağmen katılımcıların bu verileri eksik ve/veya yanlış sunmalarına karşın diğer katılımcıların özellikle vekillerin danışmanlarıyla bu verileri doğru kabul edip onun üzerinden tartışmaları ve tutanaklara da bu şekilde geçmiş olması ilginç bir durum olsa gerek.

Bu “yanlış izahatların” bir kısmını aşağıda sizler için derledim.

Asgari ücret istisnasının bütçeye getireceği yük karmaşası

Ak Parti Denizli Milletvekili Nilgün ÖK Tutanağın 34’üncü sayfasında “asgari ücretin vergi dışı bırakılmasından dolayı bütçeye bu yılki maliyeti 677 milyar lira” ifadesine karşın Cumhurbaşkanı yardımcısı Cevdet Yılmaz katıldığı hemen hemen tüm programlarda bu tutarın 590 milyar olduğunu belirtiyor. Örneğin Cevdet Yılmaz’ın TRT’de katıldığı bu programın 44’üncü dakikasında olduğu gibi. Yılmaz, yakın tarihli programlarda da aynı sayıyı defalarca zikretmiştir. Ök ile Yılmaz’ın beyanları arasında yaklaşık 87 milyar lira fark var. İzaha muhtaç bir fark.

Uzlaşmaya ilişkin veri tutarsızlığı

Yine Nilgün Ök’ün, tutanağın 44’üncü sayfasında “Aslında zaten vergi aslı uzlaşma kapsamında asla değildi” beyanı ilginç olmuş. Çünkü Gelir İdaresi Başkanlığı’nın yayımladığı 2023 Yılı Faaliyet Raporu’nun 131’inci sayfasında vergi asılları uzlaşmaya konu olmuş görünüyor.

Aşağıdaki tabloda görüldüğü üzere Vergi Daireleri Koordinasyon Uzlaşma Komisyonuna uzlaşma sonucu silinen vergi aslı 158 milyon 530 bin 691 liradır.

Bu kez yine uzlaşmayla alakalı tutanağın 285’inci sayfasında GİB Başkan yardımcısı “2023 yılı sonuçlarımıza göre Merkezî Uzlaşma Komisyonuna 3 dosya gelmiş 2023 yılında. Yalnız merkezde iki tür komisyonumuz var, bir de Koordinasyon Uzlaşma Komisyonumuz var, oraya da 177 dosya gelmiş. Toplamda 265 milyon liralık bir uzlaşma konusu vergi talebinde bulunulmuş. Uzlaşma sonucunda vergi cezalarında 389 milyon liralık vergi cezası uzlaşmaya konu olmuş. Toplamda 126 milyon 130 bin 310 liralık cezada uzlaşılmış, geri kalan kısmı reddedilmiş Merkezî Uzlaşmada. Taşra uzlaşma komisyonlarımızda 38.895 dosya için başvuruda bulunulmuş, 252 milyon liralık bir vergi için başvuru yapılmış. Uzlaşma sonucu vergimiz 242 milyon yani oran yüzde 96 olmuş, uzlaşmaya konu vergi cezası 659 milyon 832 bin liradan 113 milyon 419 bin liraya bir düşme olmuş cezalarda efendim. Faaliyet raporlarımızda her yıl düzenli yayınlanıyor bu veriler efendim.” şeklinde izahatta bulundu.

Lakin bahsi geçen faaliyet raporunun 131’inci sayfasında pek denildiği gibi değil. Şu şekilde:

Daha birçok husus var

Tutanağın 95’inci sayfasında “cezalar en fazla 23 katına çıkıyor” ifadesine binaen aslında gelir vergisinden muaf esnafa kesilecek ikinci derece usulsüzlük cezası 23 liradan bin liraya yani yaklaşık 43 kat artırılıyor.

Bazı ifadeler ise sosyal medyadan duyulduğu ölçüde söylenmiş gibi. Örneğin tutanağın 57 ve 122’nci sayfalarında gelir vergisi tarifesinin (GVK m.103) ilk diliminin ücretliler için yüzde 15’ten yüzde 10’a indirilmesi gibi bir önerinin ücretler üzerinde GVK m.23/18’den dolayı sıfır etki yaratacağı bilinmeden söylenmiş gibi.

Ayrıca gelir vergisi tarifeleri (GVK m.103), vergi affı sayıları, inceleme oranları, inceleme elemanlarının tam unvanları (denetmen deniliyor tutanaklarda), OECD nezdinde bazı oranlar gibi birçok husus maalesef gerekli özen gösterilmeden zikredilmiş.

Ezcümle

Komisyon görüşmelerinde katılımcıların büyük bir kısmı benzer şeyleri söylemesine rağmen söylenen verilerin bir kısmının teyit edilmesi gerekiyor. Daha da önemlisi katılımcıların sunulan bu verileri teyit etmeden bunları doğru kabul etmeleri de ayrı bir sorun olsa gerek.

Kanunların bu anlamda ülke menfaatine en uygun şekilde yapılması gerekirken sözlü yapılan beyanlarda gerekçe gösterilen verilere karşı taraflarca şüphe yaklaşılıp anında doğru bilgiyle sağlamasının yapılması, yasalaşacak olan madde hükümlerinin daha sağlıklı işlemesini sağlayacaktır. Gördüğüm kadarıyla hiç yapılmamış.

Örneğin uzlaşma maddesi görüşmelerinde iktidar partisi temsilcilerinden birinin aslında vergi aslı hiç uzlaşmaya konu olmuyor gibi yanlış bir ifadenin o an Komisyonda olanlarca araştırılıp aslında hayır öyle değil denilmesi gerekmekteydi ama denilmedi. Ve bu yanlış ifadenin de dayanak olduğu bir anlayışla vergi aslını uzlaşmanın konusundan çıkaran madde hükmü komisyonda kabul edildi.

Prof. Dr. Murat Batı

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://t24.com.tr/yazarlar/murat-bati/vergi-kanun-teklifinin-komisyonda-gorusulmesi-uzerine,45719

A) TARHİYAT ÖNCESİ/ SONRASI UZLAŞMA

- Vergi Aslı Uzlaşma Kapsamından Çıkarılmaktadır. Tasarının 16. maddesine göre kanunun yayımı tarihine kadar devam etmekte olan uzlaşma dosyaları bu değişiklikten önceki hükümler çerçevesinde sonuçlandırılır. Bu durumda Kanunun yayım tarihine kadar vergi aslında uzlaşma devam eder.

- Tek, 1,5 Kat Vergi Ziyaı Cezası Uzlaşma Kapsamındadır.

- 23 Bin TL Üstü Usulsüzlük ve Özel Usulsüzlük Cezası Uzlaşma Kapsamındadır.

B) CEZADA İNDİRİM

- İkmalen, resen veya idarece tarh edilen vergiyi veya vergi farkını ve vergi ziyaı, usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının yarısını ihbarnamelerin tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde ilgili vergi dairesine başvurarak vadesinde veya 6183 sayılı Kanunda belirtilen türden teminat göstererek vadenin bitmesinden itibaren üç ay içinde ödeyeceğini bildirirse kesilen cezanın yarısı indirilir.

- 23 Bin TL Altı Usulsüzlük ve Özel Usulsüzlük Cezası Cezada İndirim Oranı % 75'dir.

BU DURUMDA VERGİ ASLINDA CEZADA İNDİRİM YOKTUR.

C) DAVA

Vergi Ceza İhbarnamesinin Tebliğinden İtibaren 30 Gün İçinde Dava Açılması Gerekir.

YAPILAN DÜZENLEME İLE VERGİ ASLINDA DAVA HARİCİNDE KANUN YOLU KALMADIĞINDAN 2025 VE SONRASI DAVALARIN CİDDİ ŞEKİLDE ARTMASI MUHTEMELDİR.

Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Pazartesi, 22 Temmuz 2024 08:15

Vergi Paketinde O Düzenleme Unutuldu

Yıllardır beklenen düzenlemeyi yapıyoruz, uygulamaya koyuyoruz, ama yan düzenlemesini yapamadığımız için eksik kalıyor.

‘Biz yaptık işte, alın uygulayın’ demekle bu işler olmuyor. Neden mi bahsediyorum? Bina tamamlama sigortasından. Müteahhitinden vatandaşına, belediyelerden sigortacısına kadar tüm kesimlerin beklediği düzenleme haziran ayının ortasında uygulamaya girdi. Tam olarak uygulanabilmesi için de vergisel açıdan küçük bir düzenleme, daha doğrusu uyarlama yapılması gerekiyordu. Düzenleme de şu sıralar Meclis’te görüşülen vergi paketi içinde yer alacaktı, ama olmadı. Artık unutuldu mu, önemsenmedi mi, ‘onlar şimdilik beklesin mi?’ dendi, bilinmez. Konuyu biraz açayım da neyin unutulduğu ya da önemsenmediği anlaşılsın.

Bina tamamlama sigortası, yıllardır bir türlü tam anlamıyla gerçekleştiremediğimiz kentsel dönüşümün itici gücü olacaktı ve uygulama başladı. Şöyle ki, vatandaş, evini ya da binasını dönüştürürken müteahhit ile yapacağı anlaşmanın içine bina tamamlama sigortasını ekletecek. Müteahhit süresinde konutu teslim edemezse devreye sigorta şirketi girecek ya vatandaşın ödediği paraları faizi ile geri ödeyecek ya da müteahhitten inşaatı devralacak ve konutları bitirip, vatandaşa teslim edecek. Teslim edeceği süre içinde de vatandaşa kira ödemesi yapacak. Bu kadar basit ve işlevsel.

HAKSIZ REKABETİN BU KADARI

Peki, sorun nerede? Bina tamamlama sigortasının işleyişinde bir sorun yok; sorun, vergi tarafında. Onu da anlatayım. Müteahhit, inşaat öncesinde bankadan teminat mektubu aldığında damga vergisi ve harçlardan istisna tutuluyor. Bu, bankalara tanınmış bir hak. Ama aynı müteahhit, bina tamamlama sigortası yaptırırsa, vergi ve harç ödemek durumunda kalıyor. Çünkü bu istisna sigorta şirketlerine tanınmamış durumda. O zaman ne oluyor? Bir, müteahhitin maliyeti artıyor, ikincisi ve daha önemlisi bankalarla, sigorta şirketleri arasında haksız rekabet ortamı oluşuyor.

İşte hem bu haksızlığın giderilmesi için hem de bina tamamlama sigortasının tam anlamıyla uygulanabilmesi için şu günlerde Meclis gündemindeki vergi paketi içine bina tamamlama ve kefalet sigortası teminat senetlerine de bankalardaki gibi vergi muafiyeti tanınmasına yönelik madde eklenecekti. Ama eklenemedi.

YA PARASINI YA EVİNİ ALACAK

Şimdi birileri diyecek ki, ‘bu bahsettiğin vergi kaybına giriyor’. Hiç alakası yok. Müteahhit sigortaya gideceğine, bankaya gidecek; vergi kaybı açısından ne fark edecek? Ayrıca bankanın vereceği teminat mektubunun evini dönüştürecek vatandaşa hiçbir faydası yok. Müteahhit işi bırakıp giderse, vatandaş ortada kalacak. Geçmişte yaşandığı gibi. Sigortada ise vatandaş her şart altında ya parasını ya evini alacak.

Duyduğuma göre, bina tamamlamadaki bu düzenleme ekim ayındaki ikinci vergi paketine kalmış, yani bırakılmış. Niye? Bir taraftan 6 Şubat depremlerinin yarattığı kaybı telafi etmek için paket üstüne paket açıklayıp, bundan sonraki olası depremlerdeki maliyeti azaltmak için kentsel dönüşümü dilimizden düşürmüyoruz; diğer taraftan da bu işe çözüm olacak ufak bir düzenlemeyi bile yapmıyoruz, erteliyoruz.

Şunu da söyleyeyim; bina tamamlama sigortası bu haliyle uygulanamaz mı? Çok güzel uygulanır, uygulanıyor da. Yukarıda da yazdım, banka teminat mektubu ile bina tamamlama sigortasının işlevi çok farklı. Elbette vatandaş müteahhitten sigortayı isteyecektir. Ama ufuk bir düzenleme yapmak varken niye işi uzatıyoruz.

Okuyucuya not: Yargıtay, 6 Şubat depremlerinde binlerce sigortalı depremzedenin beklediği DASK ile ilgili kararını açıkladı. Bu konuya yarınki yazımda detaylı değineceğim.

Noyan Doğan

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/noyan-dogan/vergi-paketinde-o-duzenleme-unutuldu-42492939

Tüm bağış ve yardım indirimlerinin asgari vergi kapsamında olması kabul edilemez. En azından afet nedeniyle yapılan yardım kampanyaları kapsam dışına çıkarılmalıdır.

Değerli okurlar, bir önceki yazımda, vergi kanunlarında değişiklikler öngören torba yasa teklifinin 16 Temmuz’da Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sevk edildiğini ve kısa sürede yasalaştırılmasının planlandığını yazmıştım.

Söz konusu yazıda, teklifte kurumlar vergisi mükellefleri için, 2025 yılı ve izleyen vergilendirme dönemlerinde elde edilen kazançlara (özel hesap dönemine tabi olan kurumların ise 2025 takvim yılında başlayan özel hesap dönemi ve izleyen vergilendirme dönemlerinde elde edilen kazançlarına) uygulanmak üzere getirilmesi öngörülen yurt içi asgari kurumlar vergisine ilişkin teklifte ve madde gerekçesinde yer alan açıklamalardan anladığım kadarıyla bilgiler vermiş ve değerlendirmelerde bulunmuştum.

Torba yasa teklifini görüşmek Plan ve Bütçe Komisyonu 18 Temmuz’da toplandı ve yasa teklifi 19 Temmuz’a sarkan birleşimde bazı değişikliklerle kabul edildi. Bu gidişle teklif bu hafta yasalaşacak.

Bugünkü yazımda, yurt içi asgari vergi uygulamasına ilişkin Komisyonda yapılan değişiklikler ile başta geçmiş yıl zararlarının asgari vergi matrahından mahsubu konusu olmak üzere bazı konulardaki görüşlerimi açıklamaya çalışacağım.

Önce asgari kurumlar vergisinin neden getirilmek istendiğini açıklamak isterim.

Yurt içi asgari kurumlar vergisi uygulaması ile ne yapılmak isteniyor?

Öncelikle hükûmetin 2024-2026 dönemine ilişkin Orta Vadeli Programda (OVP) etkin olmayan istisna, muafiyet ve indirimlerin kaldırılacağını ilan ettiğini hatırlatmak isterim.

Nitekim torba yasa teklifinin “genel gerekçeler” bölümünde de OVP'de yer aldığı şekilde indirim ve istisnaların gözden geçirilmesi sonucunda bazı istisna ve indirimler kaldırılmakta, bazılarının ise uygulama şekli değiştirilmekte olduğu belirtiliyor. Bu kapsamda, teklifte;

* Yatırım fon ve ortaklıklarına tanınan istisna, bu fon ve ortaklıkların gayrimenkul kazançlarının belirli bir kısmını kâr payı olarak dağıtmaları şartına bağlanıyor.

* Serbest bölgelerde faaliyette bulunan mükelleflere tanınan kazanç istisnasının ihracat gelirleri ile sınırlandırılması öngörülüyor.

* Katma Değer Vergisi Kanununda yer alan bazı istisnaların revize edilmesi, bazı istisnalarda indirim ve iade hakkının kaldırılarak yüklenilen vergilerin doğrudan gider yazılması öneriliyor.

Yurt içi asgari kurumlar vergisi uygulaması ile kurumların bazı istisna ve indirimler nedeniyle fiilen ödedikleri kurumlar vergilerinin kanuni oranların çok altında kalması gerekçesiyle, ödenecek kurumlar vergisinin, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancının yüzde 10’undan az olamayacağı düzenleniyor.

Yani kamuoyu tepkisine bağlı olarak kaldırılması mümkün olan istisna ve indirimleri kaldırmak, kaldırılamayanların ise kullanımını bazı şartlara bağlamak ve/veya asgari kurumlar vergisi uygulaması ile bu kazançlar üzerinden bir miktar vergi almak amaçlanıyor.

Bunun farklı bir örneğini 2022 yılı kurumlar vergisine ek olarak bir defalık alınan “ek vergi” ile yaşadık. Ek vergi düzenlemesinin tedvin tarzı yurt içi asgari kurumlar vergisinden farklı idi. Ek vergiye tabi olan istisna ve indirimler kanunda sayılarak bu tutarlar üzerinden yüzde 10 (bazı istisna kazançlar için yüzde 5) ek vergi alınması tercih edilmişti.

Yurt içi asgari kurumlar vergisi uygulamasında ise beyan yoluyla ödenecek kurumlar vergisinin, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancının yüzde 10'undan az olamayacağı belirtildikten sonra, asgari vergi hesaplanması sırasında bu kurum kazancından düşülmesine izin verilen istisna ve indirimlerin tek tek sayılması yöntemi tercih edilmiş bulunuyor.

Buna göre, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancından düşülmesi mümkün bulunan indirim ve istisna kazançların dışındaki kazançların tamamı asgari kurumlar vergisi matrahına dahil edilecek, yani asgari vergiye tabi olacak.

Teklife göre asgari vergi hesabında düşülmesi mümkün bulunan indirim ve istisnalar nelerdir?

Teklife göre, asgari kurumlar vergisi hesabında, indirim ve istisna öncesi kurum kazancından öncelikle aşağıda saydığım istisna ve indirimlerin düşülmesi, kalan tutar üzerinden yüzde 10 asgari vergi hesaplanması, beyan üzerinden hesaplanan verginin bu tutarın altında kalması halinde bu tutarın tahakkuka esas alınması (yani tahakkuk ettirilecek verginin bu tutara tamamlanması) öngörülmüştü:

- İştirak kazançları istisnası (KVK Md.5/1-a),

- Emisyon primi kazanç istisnası (KVK Md.5/1-ç),

- Sahip olunan taşınmazlardan elde edilen kazançlar dışında, KVK'nın 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde sayılan yatırım fon ve ortaklıklarının istisna kazançları,

- Kooperatiflerde risturn istisnası (KVK Md.5/1-i),

- Finansal kiralama şirketleri ve varlık kiralama şirketleri ile yapılan sat geri kirala işlemlerinden elde edilen kazançlara uygulanan istisna (KVK Md.5/1-j ve k),

- 4490 sayılı Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu ile 491 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun kapsamında vergiden istisna edilen kazançlar,

- Girişim sermayesi fonu indirimi (KVK Md.10/1-g),

- Korumalı işyeri indirimi (KVK Md.10/1-h),

- 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 407’nci maddesi kapsamında tanımlanan mikro ve küçük işletmelerin istisna kapsamındaki teknoloji geliştirme bölgeleri kazançları ile Ar-Ge ve tasarım indirimleri.

Komisyonda yapılan değişiklikler neler?

Yurt içi asgari kurumlar vergisi uygulaması ile ilgili teklifin 36’ncı maddesinde Komisyonda yapılan değişikliği yazının sonundaki tabloda görebilirsiniz.

Özetle ifade etmek gerekirse, istisna ve indirim öncesi kurum kazancından düşülecek tutarlara aşağıdaki istisna ve indirimler de eklendi, yani bu indirim ve istisnalar üzerinden de asgari vergi hesaplanmayacak:

* 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu kapsamında vergiden istisna edilen kazançlar,

* 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu kapsamındaki kazanç istisnası ile kurumlar vergisi matrahından indirim konusu yapılabilen Ar-Ge ve tasarım indirimleri (Teklifte sadece mikro ve küçük işletmelerin istisna kapsamındaki teknoloji geliştirme bölgeleri kazançları ile Ar-Ge ve tasarım indirimlerinin kurum kazancından indirilmesi ve böylece asgari vergiye tabi tutulmaması öngörülmüştü. Yapılan değişiklikle, teknoloji geliştirme bölgelerinde elde edilen kazançlara uygulanan kazanç istisnaları ile indirime dayanak teşkil eden kanuna bakılmaksızın tüm Ar-Ge ve tasarım indirimleri asgari vergi kapsamı dışına çıkarıldı.)

Asgari kurumlar vergisine tabi istisna kazançlar neler?

Komisyonda yapılan değişiklikten sonra asgari vergiye tabi olacak istisna kazançlar şöyle oluştu:

  • Yurtdışı İştirak Kazançları (K.V.K. Mad. 5/1-b)
  • Tam Mükellef Anonim Şirketlerin Yurtdışı İştirak Hisseleri Satış Kazançları (K.V.K. Mad. 5/1-c)
  • Yatırım Fon ve Ortaklıklarının Portföy Sahip Oldukları Taşınmazlardan Elde Edilen Kazançlar (K.V.K. Mad. 5/1-d)
  • Taşınmaz ve İştirak Hissesi İle Kurucu Senetleri, İntifa Senedi, Rüçhan Hakları ve Yatırım Fonlarının Katılma Paylarının Satış Kazançları (K.V.K. Mad. 5/1-e)
  • Bankalara, Finansal Kiralama ya da Finansman Şirketlerine veya TMSF'ye Borçlu Durumda Olan Kurumların Taşınmaz ve İştirak Hissesi ile Kurucu Senetleri İntifa Senedi ve Rüçhan Hakkı Satış Kazançları (K.V.K.Mad.5/1-f)                                
  • Yurtdışı Şube Kazançları (K.V.K. Mad.5/1-g)                                                    
  • Yurtdışı İnşaat ve Onarma İşlerinden Sağlanan Kazançlar (K.V.K. Mad. 5/1-h)         
  • Eğitim, Öğretim Kurumları, Özel Kreş ve Gündüz Bakım ile Rehabilitasyon Merkezi Kazançları (K.V.K. Mad. 5/1-ı)                                                                   
  • Sınai Mülkiyet Haklarında İstisna (K.V.K. Mad. 5/B)                                          
  • 5300 Sayılı Tarım Ürün. Lisanslı Depoculuk Kanunu Kap. Düzenlenen Ürün Sen. Elden Çıkarılmasından Doğan Kazanç İstisnası (193 S. Kanun Geçici Mad. 76)
  • KKM İstisnsları (K.V.K. Geçici Mad. 14)
  • Diğer İstisnalar

Geçmiş yıl zararları asgari vergi matrahından mahsup edilemeyecek mi?

Kamuoyu günlerdir bu konuyu tartışıyor.

Normalde gerek dönem mali zararı gerekse geçmiş yıl zararlarının asgari vergiye tabi tutulacak istisna ve indirim öncesi kazanç tutarından düşülmesi gerekir.

Bu husus, hem asgari verginin getirilme gerekçesinin hem de geçmiş yıl veya cari dönem zararı ayırımı yapılmaksızın Kurumlar Vergisi Kanununun 9 uncu maddesinde yer alan zarar mahsubuna ilişkin yasal düzenlemenin zorunlu bir sonucudur.

“İndirim”den kasıt, kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde geçmiş yıl zarar mahsubu yapıldıktan sonra pozitif bir rakamın kalması halinde, bu rakamla sınırlı olarak, matrahtan indirim konusu yapılabilecek tutarların indirilmesidir. Bu indirimlerin büyük çoğunluğunun yasal dayanağı KVK’nın 10 uncu maddesidir.

Kurumlar Vergisi Beyannamesi üzerindeki yönlendirmeye göre, asgari vergiye tabi indirimleri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

  • Sponsorluk Harcamaları (K.V.K. Mad. 10/1-b)
  • Bağış ve Yardımlar (K.V.K. Mad. 10/1-c)
  • Bağış ve Yardımlar (K.V.K. Mad. 10/1-ç)
  • Kültür ve Turizm Amaçlı Bağış ve Yardımlar (K.V.K. Mad. 10/1-d)
  • Cumhurbaşkanınca Başlatılan Yardım Kampanyalarına Yapılan Bağış ve Yardımlar (K.V.K. Mad. 10/1-e)
  • Türkiye Kızılay Derneğine ve Yeşilay Cemiyetine Yapılan Nakdi Bağış ve Yardımlar (K.V.K. Mad. 10/1-f)
  • Türkiye'den Yurtdışı Mukim Kişi ve/veya Kurumlara Verilen Hizmetlerden Sağlanan Kazançların Yüzde 50'si (K.V.K.Mad.10/1-ğ)
  • Nakdi Sermaye Artışından Kaynaklanan Faiz İndirimi (K.V.K. Mad. 10/1-ı)
  • İstanbul Finans Merkezi Bölgesinde Faaliyette Bulunan Kurumların Elde Ettikleri Kazançlarda İndirim (K.V.K Mad. 10-1/i)
  • Teknogirişim Sermaye Desteği İndirimi (5746 s. Kanun Mad. 3/5)
  • Teknokent Sermaye Desteği İndirimi (4691 s. Kanun Geçici Mad. 4)
  • Kapadokya Alanı Başkanlığına Yapılan Bağış ve Yardımlar ile Sponsorluk Harcamaları                                                                                                     
  • Aile ve Gençlik Fonuna Yapılan Bağış ve Yardımlar (7474 Sayılı Kanun Mad.6)
  • Afet Yeniden İmar Fonuna Yapılan Bağış ve Yardımlar (7441 S. Kanun Mad.7)
  • Uludağ Alan Başkanlığına Yapılan Bağış ve Yardımlar İle Sponsorluk Harcamaları (7432 Sayılı Kanun Mad.8)
  • Yatırım İndirimi İstisnası                                                           

Asgari verginin matrahı, istisna ve indirimler öncesi kurum kazancıdır. Asgari vergi uygulaması ile devletin verdiği vergisel teşvikler öncesi kazancın belli bir oranda vergilendirilmesi sağlanarak, teşvikler bu ölçüde azaltılmaktadır. Devletin sağladığı bu teşviklere “vergi harcaması” denilir. Zarar mahsup hakkı vergi harcaması niteliğinde değildir. 

Gelir İdaresi Başkanlığının 2023 yılına ilişkin Vergi Harcamaları Raporunda zarar mahsubunun vergi harcaması niteliğinde olmadığı aşağıdaki ifadelerle açıklanmaktadır:

Eğer bir uygulama sadece belirli bir mükellef veya mükellef grubuna ilişkin olmayıp genele ilişkin bir düzenleme içeriyorsa bu vergi harcaması olarak kabul edilmeyecektir. Örneğin bir vergi kanununda düzenlenen oran indirimi, herhangi bir koşul ve şart aranmaksızın her mükellefe uygulanabiliyorsa veya uygulanma imkânı varsa bu şekildeki bir düzenleme vergi harcaması olarak değerlendirilmeyecektir. Yine aynı şekilde çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları kapsamında ülkeler arasında belirli alanların vergi dışı bırakılması veya düşük oran uygulanması vergi harcaması olarak kabul edilmeyecektir. Benzer şekilde amortisman hesaplanması, karşılık ayrılması, zarar mahsubu, vergi mahsubu, gider indirimi gibi uygulamalar da vergi yapısının standart unsurları arasındadır.”

Cari dönem zararının asgari vergi matrahından indirim konusu yapılacağı tartışmasızdır. Çünkü getirilmesi öngörülen yasal düzenlemeye göre, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancı ibaresi, hesap dönemi sonundaki ticari bilanço karına kanunen kabul edilmeyen giderlerin eklenmesiyle bulunan tutarı ifade eder (Teklif Md. 36/6.)

Zarar durumunda zarar tutarına kanunen kabul edilmeyen giderlerin eklenmesiyle (daha doğru bir ifade ile zarar tutarından kanunen kabul edilmeyen giderlerin düşülmesiyle) bulunan tutarın asgari vergi hesabına esas alınacağı açıktır.  Nitekim gerekçede, “Üzerinden %10 kurumlar vergisi hesaplanacak kurum kazancı olarak ticari bilanço karına veya zararına kanunen kabul edilmeyen giderlerin eklenmesi ve maddede öngörülen istisna ve indirimlerin düşülmesi suretiyle bulunan tutar dikkate alınacaktır.” ifadesi ile bu husus açıkça belirtilmektedir.

Ancak yasal düzenlemedeki bu sorunlu ifade “geçmiş yıl zararlarının” asgari vergi matrahından indirilip indirilmeyeceği konusunda tereddüt yaratmaktadır. Geçmiş yıl zararı bir indirim değildir. Vergi harcaması da değildir. Bu nedenle asgari kurumlar vergisi matrahından mahsubu mümkündür. Cari dönem zararının mahsubuna izin verilirken sonraki yıllara devreden zararlara izin verilmemesi düşünülemez. Açık bir çelişki olur.

Eğer Meclis Genel Kurulunda, yasal düzenleme bu hususa açıklık getirecek şekilde düzeltilmez ve Maliye Bakanlığına tanınan yetki de bu doğrultuda kullanılmazsa, çok sayıda ihtilaflar yaşanması kaçınılmazdır.

Maliye yaşadığı 2022 ek vergi deneyiminden sonra asgari kurumlar vergisi hazırlıkları sırasında ihtilaf yaşanmaması için doğru yaklaşımlar sergilemiştir. Hasılat/ciro üzerinden asgari vergi alınmasından vazgeçmiş, vergi oran indirimlerinin sağladığı müktesep hakları korumuştur. Geçmiş yıl zararları konusunda da bu olumlu yaklaşımını sürdürmelidir!

Diğer eleştirilerim…

Asgari kurumlar vergisi uygulamaları ile ilgili diğer eleştirilerimi şöyle sıralayabilirim:

* Asgari vergi matrahı hesaplanırken dönem ticari kar veya zararına kanunen kabul edilmeyen giderler nasıl ekleniyorsa matrahtan çeşitli nedenlerle indirilen tutarların da (kıdem tazminatı karşılığındaki azalma, sonradan ödenen sigorta primleri, örtülü sermaye nedeniyle oluşan kur farkı gelirleri vs.) düşülmesi gerekir. Yani dönem ticari kar veya zararına kanunen kabul edilmeyen giderlerin eklenmesi ve standart farklılığı ve bazı özel düzenlemelerden kaynaklanan indirimlerin düşülmesi suretiyle bulunan kurum kazancına, “indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancı” olarak itibar edilmesi gerektiği açıktır.

* Asgari kurumlar vergisi hesabından matrahtan indirimi mümkün bulunan istisnalar arasına yatırım indirimi istisnası (Gelir Vergisi Kanunu’nun geçici 61 inci maddesi kapsamında tevkifata tabi tutulanlar) ile yurtdışı iştirak ve şube kazançları istisnaları da (KVK Md. 5/1-b ve g) dahil edilmelidir. Aksi durumda bu kazançlar üzerinden çok yüksek bir vergileme yapılmış olur.

* Yürürlükteki ikili veya çok taraflı uluslararası anlaşmalar uyarınca, kurumlar vergisinden istisna edilen kazançların asgari vergi matrahından düşüleceği konusunda Maliye tarafından tebliğ veya sirküler çıkarılmalıdır. Bunun için yasal düzenleme yapılmasına gerek yok.

* Asgari kurumlar vergisinin yürürlüğe gireceği 1.1.2025 tarihine kadar alınacak teşvik belgelerinin de asgari vergi kapsamından çıkarılması gerekir. Bu madde 2025 yılı ve izleyen vergilendirme dönemlerinde elde edilen kazançlara uygulanmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girdikten sonra teşvik belgesi alacak olan tüm yatırımcıların asgari kurumlar vergisine tabi olacaklarını bilecekleri söylenebilirse de, torba yasanın Resmî Gazete’de yayımı tarihinden önce yatırımı planlamış ve hatta teşvik belgesi başvurusunda bulunmuş olanlar bakımından gerekli düzenleme yapılmalıdır.

* Tüm bağış ve yardım indirimlerinin asgari vergi kapsamında olması doğru değil. En azından afet nedeniyle yapılan yardım kampanyaları kapsam dışına çıkarılmalıdır.

Teklifte yer alan 36. madde Komisyonda kabul edilen 36.madde

MADDE 36- 5520 sayılı Kanuna 32/B maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.
"Yurt içi asgari kurumlar vergisi
MADDE 32/C- (1) 32’nci ve 32/A maddeleri hükümleri dikkate alınarak hesaplanan kurumlar vergisi, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancının yüzde 10'undan az olamaz.
(2) Yurt içi asgari kurumlar vergisi hesaplanırken birinci fıkrada belirtilen kurum kazancından aşağıdaki istisna ve indirimler düşülür:
a) 5 inci maddenin birinci fıkrasının (a), (ç), (i), (j) ve (k) bentleri ile sahip oldukları taşınmazlardan elde edilen kazançlar dışında (d) bendinde sayılan istisna kazançlar,
b) 1O uncu maddenin birinci fıkrasının; (g) ve (h) bentleri kapsamındaki indirimler,
c) 16/12/1999 tarihli ve 4490 sayılı Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu ile 491 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun kapsamında vergiden istisna edilen kazançlar,
ç) 10/712018 tarihli ve 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 407’nci maddesi kapsamında tanımlanan mikro ve küçük işletmelerin istisna kapsamındaki teknoloji geliştirme bölgeleri kazançları ile Ar-Ge ve tasarım indirimleri.
(3) Birinci fıkra kapsamında hesaplanan yurt içi asgari kurumlar vergisinden, 32’nci maddenin altıncı, yedinci ve sekizinci fıkraları uyarınca indirimli oran uygulaması nedeniyle alınmayan vergi ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından alınmış olan teşvik belgelerindeki yatırıma katkı tutarlarının kullanılması nedeniyle 32/A maddesi hükmüne istinaden ilgili hesap döneminde alınmayan vergi indirilir ve ödenmesi gereken yurt içi asgari kurumlar vergisi belirlenir.
(4) Bu madde hükmü geçici vergi dönemleri için de uygulanır.
(5) İlk defa faaliyete başlayan kurumlar hakkında faaliyete başlanılan hesap döneminden itibaren üç hesap dönemi boyunca bu madde hükümleri uygulanmaz.
(6) Bu maddede yer alan indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancı ibaresi, hesap dönemi sonundaki ticari bilanço karına kanunen kabul edilmeyen giderlerin eklenmesiyle bulunan tutarı ifade eder.
(7) Birinci fıkrada yer alan oranı, sektörler, faaliyet konusu, iş kolları ya da üretim alanları itibarıyla ayrı ayrı ya da birlikte sıfıra kadar indirmeye veya bir katına kadar artırmaya Cumhurbaşkanı, maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilidir.

MADDE 36- 5520 sayılı Kanuna 32/B maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.
“Yurt içi asgari kurumlar vergisi
MADDE 32/C- (1) 32’nci ve 32/A maddeleri hükümleri dikkate alınarak hesaplanan kurumlar vergisi, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancının yüzde 10’undan az olamaz.
(2) Yurt içi asgari kurumlar vergisi hesaplanırken birinci fıkrada belirtilen kurum kazancından aşağıdaki istisna ve indirimler düşülür:
a) 5 inci maddenin birinci fıkrasının (a), (ç), (i), (j) ve (k) bentleri ile sahip oldukları taşınmazlardan elde edilen kazançlar dışında (d) bendinde sayılan istisna kazançlar,
b) 10 uncu maddenin birinci fıkrasının; (g) ve (h) bentleri kapsamındaki indirimler,
c) 16/12/1999 tarihli ve 4490 sayılı Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu ile 491 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ve 6/6/1985 tarihli ve 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu kapsamında vergiden istisna edilen kazançlar,
ç) 26/6/2001 tarihli ve 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu kapsamındaki kazanç istisnası ile kurumlar vergisi matrahından indirim konusu yapılabilen Ar-Ge ve tasarım indirimleri.
(3) Birinci fıkra kapsamında hesaplanan yurt içi asgari kurumlar vergisinden, 32’nci maddenin altıncı, yedinci ve sekizinci fıkraları uyarınca indirimli oran uygulaması nedeniyle alınmayan vergi ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından alınmış olan teşvik belgelerindeki yatırıma katkı tutarlarının kullanılması nedeniyle 32/A maddesi hükmüne istinaden ilgili hesap döneminde alınmayan vergi indirilir ve ödenmesi gereken yurt içi asgari kurumlar vergisi belirlenir.
4) Bu madde hükmü geçici vergi dönemleri için de uygulanır.
(5) İlk defa faaliyete başlayan kurumlar hakkında faaliyete başlanılan hesap döneminden itibaren üç hesap dönemi boyunca bu madde hükümleri uygulanmaz.
(6) Bu maddede yer alan indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancı ibaresi, hesap dönemi sonundaki ticari bilanço karına kanunen kabul edilmeyen giderlerin eklenmesiyle bulunan tutarı ifade eder.
(7) Birinci fıkrada yer alan oranı; sektörler, faaliyet konusu, iş kolları ya da üretim alanları itibarıyla ayrı ayrı ya da birlikte sıfıra kadar indirmeye veya bir katına kadar artırmaya Cumhurbaşkanı, maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilidir.

Erdoğan Sağlam YMM

https://t24.com.tr/yazarlar/erdogan-saglam/vergisel-degisiklikler-ongoren-torba-yasa-plan-ve-butce-komisyonu-ndan-gecti-yurt-ici-asgari-kurumlar-vergisinde-tartismalar-suruyor,45724

1.Vergi Torbası’nın bu hafta görüşülerek yasalaşması bekleniyor. Bu tasarıda yer alan konularla ilgili son önerilerimi, uyarı­larımı ve sorularımı paylaşmak istiyorum.

Cezaların uygulanabilirliği ve sürdürülebilirliğinden şüpheliyim

Değerli Vekiller, vergi cezalarının bir bü­tün olarak gözden geçirilmesinde fayda var. Cezalar büyük ölçüde kayıtlı mükelleflerin kayıtlarından hareketle, yine kayıt içinde­ki mükelleflere uygulanmakta. Cezalardaki abartılılık ve literatürdeki tabirle “ceza yı­ğılması”, caydırıcılıktan çok tersi (bu cezala­rın uygulanamaması şeklinde ) işlev görebi­lir. Cezalar fiillerle, işlenen kabahatle uyum­lu olmalı. Genel ceza sistemiyle uyumsuz cezalar beklentinin tam tersine uyumsuzluk direncini tetikleyebilir.

Sahte belge konusunda daha önce, her yıl için ayrı bir suç işlendiği kabul edilip ayrı ce­za verilir, oldukça ağır cezalar uygulanırken, birden fazla yıl devam eden sahte belge suç­ları tek suç kabul edilip tek ceza verilir hale getirilmek zorunda kalındı. Eski durumda o kadar ağır ceza tehditlerine rağmen sahte belge suçları engellenememiş ve sonunda da bahsettiğim düzenleme yapılmak zorun­da kalınmıştı.

Uzlaşma müessesesindeki aksama yargıyı tıkayabilir

Uzlaşma konusundaki yaklaşım da son de­rece hatalı. Vergi aslında da uzlaşılabilmesi uyuşmazlıkların yargıya taşınmadan çözü­münde önemli bir işlev görmekteydi. Ki bu­na rağmen afların gerekçelerinden biri de vergi yargısındaki dosyaların çokluğu idi. Bu yol aksar ve yargıya taşıyabileceğinden da­ha fazla yük binerse; gerek uzlaşma gerekse abartılı cezalar nedeniyle çok da uzun sür­meyecek bir vadede bu dönem Meclisi yine vergi affını konuşmak zorunda kalacaktır.

Şimdi genel olarak usulsüzlük, özel usul­süzlük ve hapis cezaları kabahat veya suçla mütenasip olmayacak şekilde artarsa, uzlaş­ma konusu ile birlikte yeni affın gerekçesini oluşturacaktır.

Diğer konular

1.Asgari yurt içi kurumlar vergisi hesa­bında yatırım indirimi istisnalar arasında sayılmamış. Ayrıca ödenen tutar da asgari vergiden düşülemiyor.

2.Devreden zarar varsa asgari kurumlar vergisi hesabında dikkate alınabilmeli.

3.Enflasyon muhasebesinin hiç olmaz­sa yıllık uygulanması talebi göz önüne alın­malı.

4.Enflasyon muhasebesinin yaratacağı ek vergi yükü de yapılacak düzenlemelerde dikkate alınmalı.

5.Küresel Asgari Kurumlar vergisinin 1.1.2024 ten itibaren uygulanması geriye yürüme olarak değerlendirilmeyecek mi?

6.Küresel Asgari Kurumlar vergisi uygu­larken bu şirketlere verilmiş teşvikler vs. hiç dikkate alınmadan uygulanacak olması Anayasal vergileme ilkelerimize ne derece uygun?

7.Bu düzenlemeyi yasalaştırarak, merke­zi Türkiye’de bulunan grupların Türkiye’de eksik alınan vergilerinin, bu grubun herhan­gi bir ülkedeki örneğin Hollanda’daki işti­raki üzerinden Hollanda tarafından alına­bilmesine imkan vermesini mi tanımış olu­yoruz. Bu durum Anayasamıza ne derece uygun? Vergileme yetkisinin başka ülkeye devri değil mi?

Zeki GÜNDÜZ

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://www.dunya.com/kose-yazisi/bu-meclis-vergi-affi-cikarmak-zorunda-kalabilir/737671

Pazartesi, 22 Temmuz 2024 07:17

İşletmelerde Hasılat Sayımı Başlıyor!

Kanunlaşma sürecinde olan Torba kanun teklifinin birçok maddesi vergiyle alakalı. En önde gelen düzenlemeler yerel ve global asgari kurumlar vergisi, yatırım fon ve ortaklıkları istisnasının kaldırılması, devreden KDV’ye yönelik düzenlemeler, vergi cezalarının artırılması ve uzlaşma kapsamının daraltılmasıdır.

Önemli görülen düzenlemelerden birisi de hasılat sayımı yaparak tüccar veya serbest meslek erbabının vergi beyanlarını artırmaya yönelik düzenlemedir. Yazıyı yazdığımız sırada madde küçük değişikliklerle komisyonda kabul edilmişti.

Bu yazımızda bu düzenlemeyi ve olası sonuçlarını ele alacağız.

Tüccar ve serbest meslek erbabı nasıl vergilendiriliyor?

Genel olarak tüccar ve serbest meslek erbabı kazançlarını yıllık beyanname ile beyan etmektedir. Basit usule tabi mükellefler, vergiden muaf esnaf gelir beyan etmez. Telif istisnasından yararlanan serbest meslek erbabı da belli şartlar dahilinde beyanname vermez.

Tüccar ve serbest meslek erbabı ne kadar vergi beyan ediyorlar?

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek bu konuya ilişkin şu açıklamayı yaptı

“Ortalama bir kuyumcunun beyan ettiği aylık vergi matrahı 16 bin 46 lira. Doktorlarımızın 27 bin 376 lira. Bunlar çok düşük rakamlar. Avukatlarımızın beyan ettiği yıllık ortalama matrah ise kişi başı 17 bin 805 lira. Bütün bu alanlarda yetki alacağız. Gidip hasılat tespiti yapacağız. Sonra o hasılata aykırı beyanda bulunanlardan izah isteyeceğiz. Yeni düzenlemenin başında bu geliyor. Bu izahlar tatmin edici değilse gereğini yapacağız.” (AA)  

Öte yandan 2023 brüt vergi gelirleri yaklaşık 5.1 trilyon TL, gelir vergisi 700 milyar TL olup bunun 44 milyar TL’si beyan usulüyle tahsil edilmiştir. Yani vergi gelirleri içerisinde gelir vergisinin payı oldukça düşük, gelir vergisi tahsilatı içerisinde beyan sonucuna göre alınan tabi gelir vergisi payı da düşüktür.

Düzenleme ne getiriyor?

Torba Kanun’un 3. maddesiyle getirilen düzenlemeye göre, belirli zamanlarda ticari veya serbest meslek faaliyetleri yönünden mükellef olanların hasılatları Maliye tarafından sayılacak.

Tespit edilen günlük hasılat tutarlarının ortalaması alınarak aylık ve yıllık hasılat tespit edilecek.

Bu şekilde tespit edilen hasılat ile mükellefin beyan ettiği hasılat karşılaştırılacak. Karşılaştırma sonucu bulunan fark %20' den fazla ise mükelleften izah istenecek.

Bu düzenleme, kurumlar vergisi mükellefleri hakkında da uygulanacak. Uygulama 2025’te başlayacak.

Hasılatlar ne zaman sayılacak?

Maddeye göre işlem tesisi için herhangi bir ay içinde en az 3 kere hasılat yoklaması yapılması gerekiyor.  Ayrıca yılda en az 12 kere yoklama yapmak şart. Bu durumda bir yıl içinde farklı 4 ay içinde hasılat tespiti yapmak gerekiyor. Örneğin bir yıl içinde Ocak, Nisan, Ağustos, Kasım aylarında 3’er kere hasılat sayılırsa maddenin öngördüğü asgari sayım sayısına ulaşılmış olmaktadır. Öte yandan hangi aylarda ve ayların hangi günlerinde sayım yapılacağı bugünden belli değil.

Asgari hasılat tespiti nasıl yapılacak?

Tespit edilen günlük hasılat tutarları ortalamasından hareketle aylık hasılat tutarı bulunacak. Bu şekilde tespit edilen aylık hasılat tutarlarının toplamı, tespit yapılan ay sayısına bölünmek suretiyle aylık ortalama hasılat tutarı belirlenir. Aylık ortalama hasılat tutarı, faaliyette bulunulan ay sayısı ile çarpılmak suretiyle mükelleflerin ilgili takvim yılı hasılatları tespit edilecek. Bir örnek yardımıyla anlatalım.

Örnek: Bay (A) gerçek usulde kafe işletmeciliği yapmaktadır. 2025 yılında kafeye Maliye ekiplerince Ocak, Nisan, Temmuz ve Eylül aylarında 3’er kere olmak üzere toplan 12 defa gidilmiştir. 

Ocak ayında gidilen üç günün toplam hasılatı 45 bin TL, Nisan ayında 75 bin TL, Temmuz’da 90 bin TL ve Eylül’de 30 bin TL’dir. Bu durumda mükellefin maddeye göre yıllık asgari hasılatı aşağıdaki gibi hesaplanacaktır.

Bay (A)’nın yıllık hasılatı 7 milyon 335 bin TL olarak hesaplanmıştır. Madde hükmüne göre 2025 brüt satışları 7 milyon 335 bin TL’nin %80’i olan 5 milyon 868 bin TL’den düşük ise Bay (A) izaha davet edilecek, eşit veya fazla ise izaha davet edilmeyecektir.

Serbest meslek erbabında durum

Serbest meslek kazanç defteri tutanlar için ilgili takvim yılına ait serbest meslek kazanç bildiriminde yer alan brüt hasılat tutarının arasındaki fark %20'den fazla ise bunlar da izaha davet edilir.

İzaha davet süreci nasıl işleyecek?

Bay (A) bir yazıyla izaha davet edilecek. Otuz gün içinde izahta bulunulacak. İzahta beyan edilin tutarın doğru olduğu anlaşılırsa mükellef vergi incelemesi veya takdir komisyonuna sevk edilmeyecek.

İzah yeterli bulunmazsa bu durum mükellefe bildirilecek. %20 oranında ceza ve geçmiş dönem faizi ödenirse (kanaatimizce) dosya kapatılacak.

Bu düzenleme niye yapıldı?

Bize göre Vergi Usul Kanunu’nun 127. maddesindeki yetki hasılat sayımı yapmaya müsait. Üstelik bu yetki daha geniş ve elastik bir yetki…

Ayrıca 127. madde kapsamında yapılacak tespit sonrasında mükellef 370.madde kapsamında izaha davet edilebilir. Zira vergi ziyaına delalet eden emare mevcut. Ezcümle bu düzenleme olmasa bile bugün bu işlemler VUK hükümleri çerçevesinde yapılabilir. Peki bu düzenleme niye yapıldı?

Bize göre madde ihdasının ana amacı kamuoyundaki farkındalık ve bilinç seviyesini artırmak, kanun sonrasında gerçekleştirilecek örnek uygulamalarla vergiye uyum seviyesini yükseltmektir.

Düzenlemenin artıları ve handikapları

1- Bu maddenin kamuoyunda gündem olması ile birlikte henüz denetimler başlamadan vergi hasılatının ve dolayısıyla vergi matrahlarının artabileceği öngörülebilir. Kısa vadede böyle bir sonuç ihtimal dahilinde olmakla birlikte artışı ölçümlemek zordur. 

2- Hasılat sayımına gidilecek gün ve ayların seçimi kritik hale gelmektedir. Örneğin kışın az sayıda müşteriye hizmet veren otel işletmesine yaz döneminde gidilmesi veya hafta içi boş hafta sonu dolu olan AVM’de bulunan işletmelere hafta içi gidilmesi sonucunda hasılat sayımı yapmak sağlıklı sonuçlar üretmeyecektir. Bunun tam tersi de yanıltıcıdır. Bu nedenle gidilen günlerin sayısını artırmak ve sayımı yılın tamamına yaymak gerekir. Bu ise daha fazla kurumsal kapasite gerektirmektedir.

3- Hasılat saymak yazarkasa ve adisyonlar dünyasının geleneksel bir usulüdür. Bugün ise tahsilat yöntemleri çok gelişmiştir. Hasılat tahsilinde nakit, banka, yemek fişleri, cep telefonları ve diğer e-uygulamalar ile cari hesaplar kullanılmaktadır. Tüm bu yöntemlerin tamamını kavrayıp sayım yapmak zor bir iştir. 

4- Hasılat sayımı bittikten ve yıl kapandıktan sonra işletme, sayılan hasılatı başka bir deyişle izaha davet sırasında kendisine sorulacak asgari hasılatı biliyor olacaktır. Bu durum müessesenin işlerliğini azaltabilir. Tam tersinden ise düşük hasılat beyan edenlerde beyan artışına neden olabilir.

5- Ne kadar titiz olunursa olunsun bize göre en önemli handikap bulunan asgari hasılatın varsayıma dayalı olmasıdır. 12 günlük hasılat tespiti yılın tamamını temsil etmeyebilir. İzaha davetin kabul edilmediği veya mükellefin vergi matrahını artırmadığı durumlarda, vergi tarhiyatı hasılat tespitine göre yapılırsa bu tespitlere dayanılarak tarh edilen vergiler hukuken problemli olacaktır. 

6- Hasılat tespiti sonucu izaha davet süreci çetin bir süreç olacaktır. Zira burada iki taraf için de basit şekilde ispatlanabilecek bir durum yoktur. Asgari hasılatın olması gereken rakamın altında olması mükellef açısından tüm yılın kayıtlarını sunmayı, ibraz etmeyi gerektirir. Bu da esasında vergi incelemesi benzeri bir sürecin başlaması demektir. Vergi incelemesine gideceği pek muhtemel olan bir işletmeyi doğrudan incelemek yerine tüm bu prosedürleri işletmek tartışılmalıdır.

7- Hasılat tespitleri sırasında geçmişte yoklama görevlileriyle işletmeler arasında bazı istenmeyen hadiseler yaşanmıştı. Bu nedenle hasılat tespiti sürecini çok iyi yönetmek ve işletmenin rutin iş akışına riayette titiz olmak elzemdir. 

Mustafa Ak

Vizyon Şirket Ortağı

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/isletmelerde-hasilat-sayimi-basliyor/755953

Son dönemde kamuoyunda büyük bir ilgiyle takip edilen ve sonucu merakla beklenen 4 önemli dava vardı: Ek MTV, Ek Vergi, Finansman Gider Kısıtlaması (FGK) ve Kur Korumalı Mevduat (KKM) İstisnası. 

Bu davalardan FGK hariç diğer 3’ü daha önce sonuçlanarak karara bağlandı. FGK konusunda açılan YD talepli iptal davalarında ise Danıştay YD ret kararı verdi. Hemen herkesin olumlu sonuç alınacağından emin olduğu bu davalarda verilen YD ret kararları ve bu kararlara karşı yapılan itirazların reddedilmesi kamuoyunu resmen şok etti! Maliye, bu YD ret kararları ile oldukça rahatladı. Buna karşılık, ilk derece mahkemelerinin (vergi ve istinaf mahkemeleri) bazıları, FGK konusunda mükellef lehine Maliye aleyhine kararlar vermeye başladı. Bu kararlar ise, Maliye’yi şok ederken, şirketlerin umutlarını tekrar yineledi. Bu kararlar sonrasında tüm gözler Danıştay’ın esastan vereceği kararlara çevrildi.

Şirketleri şok eden karar ne ile ilgili?

Evet, Danıştay’ın şirketleri şok eden kararı, FGK ile ilgili. Danıştay nihayet FGK konusunda esastan karar verdi. FGK konusunda esastan verilen bu kararlar Maliye’yi sevindirirken, şirketleri bu yaz sıcağında tam anlamıyla şok etti, soğuk duş etkisi yarattı!

Finansman gider kısıtlaması (FGK) tam olarak ne?

FGK’ya ilişkin düzenlemeler, Gelir Vergisi Kanunu (GVK) ve Kurumlar Vergisi Kanunu’nda (KVK) yer alıyor (GVK. Mad. 41/9, KVK. Mad. 11/1-i). 

Konu ile ilgili olarak yayınlanan 3490 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile; kredi kuruluşları, finansal kuruluşlar, finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketleri dışında, kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde, aşan kısma münhasır olmak üzere, yatırımın maliyetine eklenenler hariç, işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının  yüzde 10'unun kurum kazancının tespitinde indirim olarak kabul edilmeyeceği karar altına alındı (04.02.2021 tarihli ve 31385 sayılı Resmi Gazete). Bu karar, 01.01.2021 tarihinden itibaren başlayan vergilendirme dönemi kazançlarına uygulanmak üzere, 04.02.2021 tarihinde yürürlüğe girdi. Maliye ise, bu kısıtlamaya ilişkin usul ve esasları çıkardığı bir Tebliğ ile belirledi (18 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği (Seri No: 1)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ).

Bu kısıtlama ile ne amaçlanıyor?

FGK, şirketlerin finansman ihtiyaçlarını yabancı kaynaklardan ziyade kendi öz kaynaklarından karşılamalarını teşvik amacıyla getirilmiş bir düzenleme! 

İş dünyası finansman gider kısıtlamasına tepkili!  

FGK, kullandıkları yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan şirketlere ek bir yük getiriyor. Şu an ülkemizdeki şirketlerin büyük bir kısmında kullanılan yabancı kaynaklar öz kaynaklarını aşmış durumda. Yani, şirketlerin büyük bir kısmı FGK’nın kıskacı altında, durum oldukça vahim! İş dünyası, 2021 yılından bu yana FGK’ya oldukça tepkili!

Tepki nedeniyle ancak 8 yıl sonra yürürlüğe konulabildi!

Evet, tam olarak böyle oldu! FGK’ya ilişkin düzenleme, 1 Ocak 2013 tarihinden itibaren yürürlüğe girdi ancak, 2021 yılına kadar uygulanmadı. Çünkü, gider kısıtlamasında uygulanacak oran Bakanlar Kurulu ve/veya Cumhurbaşkanı tarafından belirlenmedi. Ta ki, 4 Nisan 2021 tarihine kadar. Yani, 2013 yılından 2021 yılı başına kadar geçen 8 yıl boyunca oran belirlenmemesi nedeniyle finansman gider kısıtlaması uygulanmadı! 2021 yılının ilk aylarında çıkarılan 3490 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile, 1 Ocak 2021 tarihinden itibaren başlayan vergilendirme dönemi kazançlarına uygulanmak üzere, söz konusu oran yüzde 10 olarak belirlendi. 

Çok sayıda dava açıldı!

Şirketler FGK ile ilgili çok sayıda dava açtı. Bu davaların büyük bir kısmı, henüz ilk derece mahkemelerinde devam ediyor. Şirketler genellikle ilgili hesap dönemi kurumlar vergisi beyannamelerini FGK odaklı ihtirazi kayıtla verip, dava açıyorlar. Kalan kısmı ise Danıştay’da YD talepli iptal davası şeklinde. 

3490 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile 18 Seri No.lu KV Tebliği’nde yer alan ve iptali istenilen düzenlemeler başlıklar halinde şu şekilde:

- 3490 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının 2 ve 3. Maddeleri, 

- 1 Ocak 2021 tarihinden önce kullanılan banka kredilerine ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri giderlerin 2021 yılı ve sonrasında finansman gider kısıtlamasına tabi tutulması,

- 18 Seri No.lu Tebliğin “11.13 Finansman Gider Kısıtlaması” başlıklı bölümünde yer alan “Yabancı kaynaklar”, “11.13.2 Finansman gider kısıtlamasının uygulanacağı dönem”, “11.13.3 1/1/2013 tarihinden önce yapılan borçlanmalara ilişkin finansman giderlerinin durumu”, “11.13.8 Finansman gideri yanında finansman gelirinin de bulunması” başlıklı bölümleri.

Mahkemenin sürpriz FGK Kararı Maliye’yi şok etmişti!

FGK konusunda açılan bir davada ilk derece mahkemesi tarafından verilen sürpriz karar, Maliye’yi şaşırtmış, şirketleri ise oldukça sevindirmişti! Mahkeme, “işletmenin finansman gideri gerçekleştirmediği 355-Personele Borçlar, 360-Ödenecek Vergi ve Fonlar, 361-Ödenecek Sosyal Güvenlik Kesintileri, 380-Gelecek Aylara Ait Gelirler, 320-Satıcılar, 329-Diğer Ticari Borçlar, 340-Alınan Sipariş Avansları, 369-Ödenecek Diğer Yükümlülükler, 381-Gider Tahakkukları hesaplarında takip edilen unsurların sırf söz konusu hesapların bilançonun kısa vadeli yabancı kaynaklar ve uzun vadeli yabancı kaynaklar başlıklı kısımlarında yer aldığından bahisle yabancı kaynak olarak nitelendirilerek finansman gideri kısıtlamasının hesabında dikkate alınmasında yasal isabet bulunmadığı”na hükmetti  (Bursa 1. Vergi Mahkemesi’nin 25.10.2023 tarihli ve Esas No : 2022/1402,  Karar No :2023/869 sayılı Kararı).

Ayrıca, bir istinaf Dairesi de; “finansman gider kısıtlamasının ilk defa 2021 yılının birinci geçici vergilendirme dönemi itibarıyla dikkate alınacağı, 3490 sayılı Cumhurbaşkanı Kararında uygulama tarihi 01/01/2021 olmasına karşın, Tebliğ ile 01/01/2013 tarihinden itibaren kullanılan kredilere de uygulama yükümlülüğü getirilmesi nedeniyle, finansman gider kısıtlaması kapsamına 01/01/2021 tarihinden önce kullanılan kredilere ait giderlerin de dahil edilmesinin hukuki belirlilik ve kanunların geriye yürümezliği ilkelerine aykırı olduğu” şeklinde karar verdi (Ankara BİM 1. Vergı̇ Dava Daı̇resı̇’nin 19.10.2023 tarihli ve  E.2023/377, K.2023/988 sayılı Kararı). 

YD talepli iptal davalarında ise Danıştay YD ret kararları verdi!

FGK düzenlemesinden olumsuz etkilenen mükellefler tarafından açılan YD talepli iptal davalarında Danıştay 4. Dairesi, YD taleplerini reddetmişti. Ancak, tam da bu aşamada YD red kararlarını veren Danıştay 4. Dairesi’nin görev alanı değiştirilerek, idari dava dairesi olarak görevlendirildi ve bu davalar Danıştay 3. Dairesi’ne aktarıldı. Bu değişiklik, FGK konusunda YD talepli iptal davası açanlarda bir umut ışığına neden oldu. 

Ancak, Danıştay 3. Dairesi’nin FGK’ya bakış açısı da, aynen 4. Daire gibi oldu! Danıştay 3. Dairesi, FGK konusunda açılan davalarda YD taleplerini reddetti! (Danıştay 3. Dairesi’nin 12.10.2023 tarihli ve E.2023/3124, 11.12.2023 tarihli ve E.2023/9997, 25.12.2023 tarihli ve E.2023/10751, 25.12.2023 tarihli ve E.2023/10707, 25.09.2023 tarihli ve E.202379049 sayılı Kararları).

Danıştay VDDK da YD red kararlarına karşı itirazları reddetti!

Danıştay VDDK, Danıştay 3 ve 4. Daireleri tarafından verilen YD ret kararlarına karşı yapılan itirazları reddetti (Danıştay VDDK’nın 24.05.2023 tarihli ve İtiraz No:2023/6, İtiraz No:2023/7, İtiraz No:2023/8, 11.10.2023 tarihli ve İtiraz No:2023/11 sayılı Kararları).

Danıştay FGK konusunda nihayet esastan karar verdi!

Evet, Danıştay 3. Dairesi, YD talepli iptal davaları ile ilgili olarak esastan çok sayıda karar verdi, açılan davaları esastan reddetti, 3490 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ve Maliye’nin 18 Seri No.lu Tebliğ ile yaptığı düzenlemeleri onadı (Danıştay 3. Dairesi’nin 06.05.2024 tarihli ve E.2023/3091, K.2024/2615; 29.04.2024 tarihli ve E.2023/3126, K.2024/2438, aynı tarihli ve E.2023/9102, K.2024/2439, aynı tarihli ve 2023/3124, K.2024/2437, aynı tarihli ve E.2023/9997, K.2024/2436 sayılı Kararları).

Danıştay’ın esastan verdiği FGK kararları şirketleri şok etti!

Danıştay 3. Dairesi’nin YD talepli iptal davaları ile ilgili olarak esastan verdiği kararlarla Maliye’yi haklı bulup, açılan iptal davalarını reddetmesi şirketleri şok etti! Bu kararlar sonrasında Maliye oldukça rahatlarken, umutlu bekleyiş içerisinde olan şirketler tam anlamıyla şok oldu!

Şirketlerin dava dilekçelerindeki itiraz ve iptal gerekçelerini tek tek inceleyen Danıştay 3. Dairesi, bu iddiaları tek tek ele alarak kararlarını verdi. İşte söz konusu iddialar ve Danıştay’ın görüşü:

“ - 3490 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının 2 ve 3. Maddelerinin iptali: 

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun “kabul edilmeyen indirimler” başlıklı 11. maddesinin birinci fıkrasının (i) bendi ile işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kar payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının yüzde onunu aşmamak üzere Cumhurbaşkanına yetki verildiği, 3490 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile de, bu yetki kullanılarak 01.01.2021 tarihinden itibaren başlayan vergilendirme dönemi kazançların uygulanmak üzere %10 oranı belirlenmiş olup, bu açıklamalar ve mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, Kanun ile Cumhurbaşkanına verilen yetki kapsamında olduğu anlaşılan söz konusu düzenlemede hukuka aykırılık görünmemiştir.

- Yabancı Kaynaklar tanımının iptali:

Yabancı kaynak tanımı bakımından KVK’nın 11. Maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinde herhangi bir istisnaya veya ayrıma yer verilmediği, tek düzen hesap planında dikkate alınan yabancı kaynak tanımının 18 Seri No.lu Tebliğde yer alan tanımı ile aynı olduğu, muhasebe işlemlerinde de aynı yabancı kaynak tanımının kullanıldığı, doktrinde de bu tanımlamaya ilişkin herhangi bir ihtilaf bulunmadığı, kanun ve madde gerekçesi dikkate alındığında bilançonun unsurları arasında yer alan öz kaynak ve yabancı kaynakların baz alındığı ve tebliğinde mezkur kanunun verdiği yetki çerçevesinde yabancı kaynak tanımının sınırlarında herhangi bir değişiklik yapmadan normlar hiyerarşisine uygun şekilde teşekkül ettiği, Tebliğde yabancı kaynakların bilançonun kısa vadeli yabancı kaynaklar ve uzun vadeli yabancı kaynaklar toplamını ifade edeceğine ilişkin bir tanımlama yapıldığı, bu tanımın finansman gider kısıtlaması uygulaması bakımından nasıl anlaşılması gerektiği ve uygulanacağı, hangi hesapların bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği, bir gider veya maliyet unsurunun gider kısıtlamasına konu edinmesi için bunların yabancı kaynak kullanımına ve bu kaynağın kullanım süresine bağlı olarak doğmuş olması gerektiğine ilişkin açıklamalar yapıldığı, madde ve tebliğ bir bütün olarak değerlendirildiğinde, düzenlemenin davalı Bakanlığa verilen usul ve esasları düzenleme yetkisi kapsamında olduğu ve bu durumun fonksiyon gaspı oluşturmadığı sonucuna varılmıştır.

- Finansman gider kısıtlamasının uygulanacağı dönem başlıklı bölümün iptali:

01.01.2013 tarihi itibari ile finansman gider kısıtlaması düzenlemesinin ilgili kanunda yer aldığı ancak, uygulanacak oranın 3490 sayılı Cumhurbaşkanın Kararıyla 01.01.2021 tarihinden itibaren başlayan vergilendirme dönemi kazançlarına uygulanmak üzere belirlendiği, dolayısıyla vergilendirme dönemi kapanmadan finansman gider kısıtlaması oranının yürürlüğe girdiği, 2020 ve önceki yıllarda kurum kazancının tespitinde dikkate almış olan finansman giderlerinin finansman gider kısıtlamasına tabi tutulmasının söz konusu olmadığı, ancak aynı yıllarda alınıp 2021 yılında kesinleşen kısımlarının ise finansman gider kısıtlamasına tabi tutulması gerektiği, Cumhurbaşkanının maddede öngörülen yetkisini bir süre kullanmamış olmasının kendisine verilen yetkiyi ortadan kaldırmadığı, Kanunla konusu ve sınırları belirlenerek her takvim yılı başında Cumhurbaşkanınca kanunla verilen yetkiye dayanarak belirli bir oranın belirlenmesi ihtimali ve beklentisi bulunduğunun kabul edilmesinin makul ve mantıklı sayılabileceği bir konuda, bu oranın kanunun yürürlük tarihinden sonra belirlenmiş olmasının mükellefler açısından öngörülemez ya da objektif olarak tahmin edilebilecek bir haklı beklentinin veya bir kazanılmış hakkın ihlal edildiği sonucunun doğurduğu iddiasına itibar edilmesinin mümkün olmadığı, kurum kazancının vergilendirmesinde vergilendirme döneminin yıllık olduğu ve söz konusu düzenlemenin 2021 takvim yılı içinde ve ilk geçici vergi dönemi kapanmadan önce belirlenmesi ve düzenlemenin yılın başından itibaren yürürlüğe konulmasının benimsenen vergi sisteminin bir sonucu olduğu dikkate alındığında, iptali istenen Tebliğin davaya konu olan kısmının Cumhurbaşkanı kararının geriye yürütülmesi sonucunu doğurduğu iddiası da yerinde görülmemiştir.

- Finansman gideri yanında finansman gelirinin de bulunması durumu başlıklı bölümün iptali:

Tebliğde finansman giderlerinin yanı sıra finansman giderinden ayrı olarak finansman geliri de elde etmiş olanların gider kısıtlaması uygulamasında söz konusu gelir ve giderlerini birbiriyle mukayese etmek suretiyle netleştirmelerinin mümkün olmayacağı, yalnızca aynı yabancı kaynağı ilişkin olarak oluşan kur farkı gelir ve giderlerin mahsuplaştırılarak net kur farkı giderlerinin finansman gideri kısıtlamasında dikkate alınmasına ilişkin açıklamalar yer almakta olup, aynı kaynağa ilişkin olmakla birlikte işletmeler için hasılat  niteliği taşıyan yabancı kaynağın mevduat ve benzeri şekillerde değerlendirilmesi sonucu doğacak kur farkı gelirinin ise yabancı kaynağa ilişkin kur farkı giderinden mahsup edilmesinin mümkün bulunmadığı belirtilmiştir. Ayrıca tebliğ de farklı yabancı kaynaklara ilişkin olarak oluşan kur farkı gelirleri ile kur farkı giderlerinin netleştirilmesi mümkün olmadığı hususuna da yer verilmiştir. Finansman gider ve gelirlerinin netleştirmesini ilişkin olarak Tebliğin ilgili bölümünde yer alan açıklamalar KVK’nın 11/1-i maddesinin çizdiği yasal çerçeve içinde yapılmış olup, maddede yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde aşan kısma münhasır olmak üzere, yatırımın maliyetine eklenenler hariç işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kar payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının yüzde onunu aşmamak üzere Cumhurbaşkanı nca kararlaştırılan kısmının kanunen kabul edilmeyen gider olarak kabul edileceği hükme bağlanmıştır Düzenleme tereddüte mahal vermeyecek şekilde gider ve maliyet unsurları toplamını işaret etmekte olup, finansman gelirleri ile maddede sayılan giderlerin karşılaştırılması sonucu hesaplanacak net finansman giderlerinin dikkate alınmasına dair bir hüküm içermemektedir. Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun12.03.1999 tarihli ve E.1998/139, K.1999/153 sayılı kararında da görüldüğü üzere, genel olarak gelir ve giderlerin netleştirilmesi ve net finansman giderlerinin kısıtlamaya tabi tutulması daha önceki uygulamada da Danıştay tarafından kabul edilmemiştir.”

Şirketler şimdi ne yapacak?

FGK konusunda YD talepli iptal davası açan şirketler, yasal süresi içerisinde Danıştay VDDK’ya temyiz talebinde bulunabilecekler. Buradan şirketler lehine bir karar çıkar mı? Hemen belirtelim, daha önce YD red kararlarına karşı itiraz edilmiş, VDDK bu itirazları reddetmişti. Danıştay VDDK’nın esas yönünden verilen bu kararlara karşı yapılan temyiz taleplerini de reddetmesi bekleniyor.

Sonuç olarak;

Beklentilerin aksine FGK konusunda açılan YD talepli iptal davalarının esas yönünden de aleyhe sonuçlanması, şirketlerde ciddi şoka neden oldu. Kullandıkları yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan şirketler, FGK nedeniyle oluşan bu ek yükü taşımaya devam edecekler.  

Herkese geçmiş olsun!...

Bu arada, meslek camiasının “enflasyon düzeltmesinin geçici vergi dönemlerinde uygulanmaması, yıllık olarak yapılması” çağrısına Maliye’nin olumlu dönüş yapmasını bekliyoruz. Bu sadece meslek camiasının değil, tüm iş dünyasının da talebi! 

Abdullah TOLU

Abdullah TOLU
Vergi Kurdu

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/danistaydan-sirketleri-sok-eden-fgk-karari/755964

4 Seri Nolu Elektronik Defter Genel Tebliğine Göre E-Defter Uygulamasına Dâhil Olduktan Sonra Veya Dâhil Olmak Zorundayken İşi Bırakıp Daha Sonra Yeniden Mükellefiyet Tesis Ettiren Gerçek Kişi Mükellefler, Bilanço Esasına Göre Defter Tutma Yükümlülüğünün Bulunması Halinde, İşe Başladıkları Tarih İtibarıyla E-Defter Uygulamasına Geçmek Zorundadır.

Vergi Usul Kanunu 161. Maddeye Göre Vergiye Tabi Olmayı Gerektiren Muamelelerin Tamamen Durdurulması Ve Sona Ermesi İşi Bırakmayı İfade Eder. İşlerin Her Hangi Bir Sebep Yüzünden Geçici Bir Süre İçin Durdurulması İşi Bırakma Sayılmaz.

Vergi Usul Kanunu 178. Maddeye Göre Yeniden İşe Başlayan Tüccarlar Yıllık İş Hacimlerine Göre Sınıflandırılıncaya Kadar 2. Sınıf Tüccarlar Gibi Hareket Edebilirler. Bu Durumda Bilanço Esasına Göre Defter Tutma Sınırı Takvim Yılına Kadar İşletme Defteri( Defter Beyan Sistemi) Tutabilir.

Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Vergi Usul Kanunu Mükerrer 298/A-7. Bendinde Göre Birikmiş Amortismanlar, Ait Oldukları Kıymetin Bilanço Tarihindeki Değerinde Düzeltme Sonrasında Ortaya Çıkan Artış Oranı Dikkate Alınarak Enflasyon Düzeltmesine Tabi Tutulur. Konu Hakkında Yasada ( Mükerrer 298. Madde- Geçici 33. Madde) Başka Bir Hüküm Bulunmamaktadır.

213 Sayılı Kanunun Mükerrer 298/A-8. Bendine Göre Hazine Ve Maliye Bakanlığına Enflasyon Düzeltmesine İlişkin Usul Ve Esasları Belirlemeye Yetkilidir.

555 Seri Nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğine Göre,

-       Amortismana Tabi İktisadi Kıymetlerin Üzerinden, Daha Önceki Yıllarda Ayrılmamış Amortisman Tutarları Ayrılmış Gibi Kabul Edilmeyecek Ve Enflasyon Düzeltmesinde Dikkate Alınmayacaktır. Bu Tutarların Enflasyon Düzeltmesi Sonrasında Da Gider Olarak Dikkate Alınamayacağı Tabiidir.

-       Amortismana Tabi Olup Faydalı Ömür Süresini Tamamlayan Ve Amortisman Yoluyla Değeri Tamamen Yok Edilmiş İktisadi Kıymetlerin (İşletme Kayıtlarında İz Bedeliyle Takip Edilmeye Devam Edilen Amortismana Tabi İktisadi Kıymetler Dahil) Ve Birikmiş Amortismanlarının Enflasyon Düzeltmesine Tabi Tutulması İhtiyaridir.

Buradan Da Anlaşılacağı Üzere Geçmiş Yıllarda Ayrılmayan Amortismanlar Özelinde Tebliğ Hükmünün Yargısal Denetim Sonucu İptal Edilebilir Olduğu Düşünülmektedir. ( NOT: VERGİ USUL KANUNU 320. MADDESİNE GÖRE AMORTİSMAN AYRILMAYAN SÜREYE İSABET EDEN BAKİYE DEĞER, İTFA SÜRESİNİN SON YILINDA TAMAMEN YOK EDİLİR. AMORTİSMANIN HER HANGİ BİR YIL YAPILMAMASINDAN VEYA İLK UYGULANAN NİSPETTEN DÜŞÜK BİR HADLE YAPILMASINDAN DOLAYI AMORTİSMAN SÜRESİ UZATILAMAZ.)

Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Page 94 of 1348

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • 1 TL için 532.000 TL Fazla Vergi Ödeme Riski Sosyal içerik üreticilerinden ile Appstore, Google Play üzerinden gelir elde…
  • BORSAYA AÇILAN ŞİRKETLER AÇISINDAN EMİSYON PRİMLİ PAYLARA YÖNELİK ÖRNEK UYGULAMA EMİSYON PRİMİ TİCARİ KARA DÂHİL DEĞİLDİR. ÖZKAYNAKLAR ARASINDA 520 PAY…
Top