Mehmet Özdoğru
AR-GE HARCAMALARININ BAŞARISIZLIKLA SONUÇLANDIĞI DURUMLARDA ENFLASYON FARK HESAPLARININ GİDERLEŞTİRMESİNE DİKKAT!
Bilindiği üzere, Ar-Ge ve yenilik faaliyetleri kapsamındaki harcamalar "263- Araştırma ve Geliştirme Giderleri Hesabı"nda aktifleştirilmekte, nihayetinde gayri maddi hak niteliğine ulaşılması halinde amortisman yoluyla itfa edilmektedir. Projelerin başarısızlıkla sonuçlandığı durumlarda ise önceki yıllarda aktifleştirilmiş olan bu tutarlar doğrudan gider yazılabilmektedir.
Hatırlayacağınız üzere, 31.12.2023 tarihli bilançolarda yer alan ve "263- Araştırma ve Geliştirme Giderleri" hesabında takip edilen Ar-Ge harcamaları, her bir aya ilişkin harcamanın, gerçekleştiği ay sonu dikkate alınmak suretiyle düzeltme işlemine tabi tutulmuş ve enflasyon farkları 263 hesabın altına alınmıştı. Şimdi gelelim burada asıl vurgulamak istediğim konuya. Projenin başarısızlıkla sonuçlandığı durumlarda söz konusu proje maliyetleri gider olarak dikkate alınabilecekken, 2023 hesap dönemi sonu itibarıyla yapılan enflasyon düzeltmesinden kaynaklı enflasyon farkının Kanunen Kabul Edilmeyen Gider olarak dikkate alınması gerektiği hususu gözden kaçırılmamalıdır.
Öte yandan söz konusu araştırma ve geliştirme giderlerinin 2024 yılı enflasyon düzeltmesi yapıldıktan sonra başarısız olması durumunda 2024 enflasyon farklarının gider olarak dikkate alınabileceği tabidir.
Linkedin paylaşımından alıntı yapılmıştır.
STOK SATIŞ ZARARI MÜKERRER 298'DE KKEG DEĞİLDİR
2003 Yılı Enflasyon Düzeltmesine İlişkin Geçici 25. Maddeye Göre Düzeltilen Kalemlerin Elden Çıkarılması Halinde, Bunlara İlişkin Enflasyon Düzeltme Farkları Maliyet Bedeli Addolunur. Şu Kadar Ki, Amortismana Tâbi Olmayan Kıymetlerin Düzeltilmiş Değerinin Altında Bir Bedelle Satılması Halinde, Düzeltilmiş Değerle Düzeltme Öncesi Değer Arasındaki Farka İsabet Eden Zarar, Gelir Veya Kurumlar Vergisi Matrahının Tespitinde Dikkate Alınmaz.
Vergi Usul Kanunu Mükerrer 298/A-5. Bendine Göre Enflasyon Düzeltmesine Tâbi Tutulan Değerlerin Elden Çıkarılması Halinde, Bunlara İlişkin Enflasyon Düzeltme Farkları Maliyet Addolunur. Konu Hakkında Yasada ( Mükerrer 298. Madde- Geçici 33. Madde) Başka Bir Hüküm Bulunmamaktadır.
213 Sayılı Kanunun Mükerrer 298/A-8. Bendine Göre Hazine Ve Maliye Bakanlığına Enflasyon Düzeltmesine İlişkin Usul Ve Esasları Belirlemeye Yetkilidir.
555 Seri Nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğine Göre,
Düzeltme İşlemine Tabi Tutulmuş Olan 2023 Hesap Dönemi Sonuna Ait Bilançoda Yer Alan Parasal Olmayan Kıymetlerden Amortismana Tabi Olmayan Kıymetlerin, Düzeltilmiş Değerlerinin Altında Bir Bedelle Satılması Halinde, Düzeltme Sonrası Değerle, Düzeltme Öncesi Değer Arasındaki Farka İsabet Eden Zarar, Gelir Veya Kurumlar Vergisi Matrahının Tespitinde Dikkate Alınmayacaktır. ( NOT: 2024 ve İleriki Dönemler Enflasyon Düzeltmesine İlişkin Buna Yönelik Bir Hüküm Bulunmamaktadır. )
165 Seri Nolu Vergi Usul Kanunu Sirkülerine Göre:
Düzeltilmiş Değerle Düzeltme Öncesi Değer Arasındaki Farka İsabet Eden Ve Gider Olarak Kabul Edilmeyecek Zarar Tutarının;
- Satış Bedelinin 2023 Hesap Dönemi Sonuna Ait Düzeltme Öncesi Değerden Düşük Olması Halinde, Düzeltme Öncesi Değerle Düzeltilmiş Değer Arasındaki Tutarın Tamamı,
- Satış Bedelinin 2023 Hesap Dönemi Sonuna Ait Düzeltme Öncesi Değerin Üstünde Ancak 2023 Hesap Dönemi Sonuna Ait Düzeltilmiş Değerin Altında Olması Halinde İse Satış Bedeli İle Düzeltilmiş Değer Arasındaki Tutar Olarak Dikkate Alınması Gerekmektedir.
Buradan Da Anlaşılacağı Üzere 2003 Yılı Enflasyon Düzeltmesinde Var Olan Hüküm 2023-2024 Yılı Enflasyon Düzeltmesinde ( Mükerrer 298. Madde- Geçici 33. Madde) Kanun Hükmünde Bulunmamaktadır. Hazine Ve Maliye Bakanlığına Enflasyon Düzeltmesi Hakkında Yetki Verilmiş Olmasına Rağmen Kanunda Olmayan Bir Hükme Göre Düzenleme Yapılması Yargısal Denetim Sonucu İptal Edilebilir Olduğu Düşünülmektedir.
Bu Durumda Amortismana Tabi Olmayan
* Stok
* Arsa
* Arazi
* İştirakler V.B.
İktisadi Kıymetlerde 2024 Yılında Yapılan Satışta Zarar Olması Halinde Buna Yönelik İhtirazi Kayıtla Beyan Verilmesi Tercih Edilebilir.
Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Ortaklara Dağıtılan Kâr Paylarının Sonradan Şirkete Sermaye Olarak Konması Nakdi Sermaye İndirimine Engel Midir?
Çalışmanın konusu hakkında Kocaeli Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen, 09.05.2017 tarihli ve 93767041-125 (10-2016/1)-1526 sayılı özelgede; “…sermaye artırımının dörtte birinin tescilden önce ödendiği, kalan kısmın ödemesine kaynak teşkil etmek üzere sermayenin ödenmesinden evvel 130.000.000 TL’lik kâr dağıtımının 2016 yılı sonuna kadar yapılması kararı alındığı, kâr dağıtımının yapıldığı ve sermaye ödemelerinin gerçekleştirildiği belirtilmiş ve ortaklara kâr dağıtımı yapıldıktan sonra bu kârların kullanılması suretiyle yapılan nakit sermaye artırımlarının, Kurumlar Vergisi Kanununun 10/1-ı maddesinde belirtilen indirim hakkından yararlanıp yararlanmayacağı hususunda görüşü talep edilmiştir.
Söz konusu özelgede özetle “….şirket kârının önce ortaklara dağıtılıp daha sonra da tekrar şirkete sermaye olarak konulması işlemi dolayısıyla ve dağıtılan bu kâr payı tutarıyla sınırlı olmak üzere bu indirim uygulamasından yararlanmanız mümkün değildir.” ifadesine yer verilmiştir. Kanaatimizce vergi idaresi, KVK md. 10/1-ı hükmünde yer almayan özel bir durumu ikincil yasal düzenleme olan tebliğ hükümleri ile ilişkilendirmiştir. Ayrıca, vergi idaresinin indirim hakkının kullanımını ortadan kaldıracak şekilde ölçülülük ilkesine aykırı davrandığı kanaatindeyiz. Çünkü şirket ortağına kâr payı ödemesi yapıldığı dönemde, bahse konu kâr payı tutarı, bilançoda öz sermaye değeri özelliğinden sıyrılmakta ve ortağın şahsi malvarlığına dâhil olmaktadır. Böylece, kâr payı dağıtımının hemen ardından ortağın sermaye artırım taahhüdünü nakdi olarak gerçekleştirmesi hali, nakdi sermaye artırım indirim müessesesine aykırılık teşkil etmeyecektir.
Konu hakkında Danıştay 3. Dairesi’nin 15.03.2023 tarihli ve E:2021/2518 K:2023/806 sayılı kararındaki hüküm de bu minvaldedir. Yüksek mahkeme, aldığı kararla ortaklara dağıtılıp daha sonra da tekrar şirkete sermaye olarak konulan nakdi bedellerin, dağıtılan kâr payı tutarıyla sınırlı olmak üzere nakdi sermaye indirimi uygulanmasından yararlanabileceğine hükmetmiştir.
Yiğit YILDIZ*
E-Yaklaşım / Temmuz 2024 / Sayı: 379
* Vergi Müfettişi
[1] Emin Ateşağaoğlu ve Aylin Armağan, “KURUMLAR VERGİSİ MATRAHINDA İNDİRİM HAKKI VEREN SERMAYE ARTIRIMLARI BAKIMINDAN ORTAK ALACAĞININ ŞİRKET SERMAYESİNE EKLENMESİ.” İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 10(1),s.51.
[2] Adnan Sertaç Yazar, “Nakit Sermaye Artırımı ile Gelen Vergi Teşvikinde Özellikli Durumlar ile Düzenleme ve Tebliğ Taslağına İlişkin Önermeler”, Vergi Dünyası, Sayı 411, Kasım 2015, s. 136.
[3] Emin Ateşağaoğlu ve Aylin Armağan age.,s.52.
TEK DÜZEN HESAP PLANINA UYMAMA CEZASI
Vergi Usul Kanunu 353/6. Bendine Göre Muhasebe Standartlarına, Tek Düzen Hesap Planına Ve Mali Tablolara İlişkin Usul Ve Esaslar İle Muhasebeye Yönelik Bilgisayar Programlarının Üretilmesine Ve Kullanılmasına İlişkin Kural Ve Standartlara Uymayanlara 2024 Yılında 40.000,00 TL Özel Usulsüzlük Cezası Kesilir. Bu Ceza Torba Tasarı İle 65.000,00 TL’ye Çıkarılıyor.
Plan Ve Bütçe Komisyonu'nda Kanun Teklifinin 11'inci Maddesinin Çerçeve Hükmünde Yeralan “100.000 Türk Lirası” İbaresi “65.000 Türk Lirası” Şeklinde Değiştirilmiştir.
Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Vergi Yasa Teklifinde Son Durum!
16/7/2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (TBMM) sunulan 'Vergi Kanunları ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi', TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda bazı değişikliklere uğrayarak kabul edilmiştir. Kanun teklifi, Genel Kurul görüşmeleri sonrasında yasalaşacaktır.
Kanun Teklifinin ilk haline ilişkin açıklamalarımıza 2024/26 sayılı sirkülerimizde yer vermiştik. Bu sirkülerimizde ise teklifte Plan ve Bütçe Komisyonu'nda yapılan değişikliklere yer verilmektedir.
Teklifte, Plan ve Bütçe Komisyonu'nda yapılan bazı değişiklikler aşağıdaki gibidir.
Yurt İçi Asgari Kurumlar Vergisi Uygulaması
Bu Kanun Teklifinin 36 ncı maddesi ile Kurumlar Vergisi Kanununa eklenmesi öngörülen “Yurt içi asgari kurumlar vergisi” başlıklı 32/C maddesiyle, yurt içi asgari kurumlar vergisi uygulaması getirilmekte; Kurumlar vergisi mükelleflerinin ödeyecekleri kurumlar vergisinin, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancının %10’undan aşağı olamayacağı yönünde düzenleme yapılmakta, ayrıca yurt içi asgari kurumlar vergisi hesaplanırken kurum kazancından hangi istisna ve indirimlerin düşüleceği belirlenmektedir.
Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan değişiklikle, 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ile 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu kapsamındaki kazanç istisnası ile kurumlar vergisi matrahından indirim konusu yapılabilen Ar -Ge ve tasarım indirimleri de yurt içi asgari kurumlar vergisi hesaplanırken kurum kazancından düşülebilecektir.
Deniz ve Hava Taşıma Araçları için Liman ve Hava Meydanlarında Yapılan Hizmetler İade Hakkı Tanınan İstisnalardan Çıkarılarak Kısmi İstisna Kapsamına Alınması Düzenlemesi
Bu kanun teklifinin 21 inci maddesi ile Katma Değer Vergisi Kanununun “İstisna Edilmiş İşlemlerde İndirim” başlıklı 32 nci maddesinde yapılan düzenlemeyle, deniz ve hava taşıma araçları için liman ve hava meydanlarında yapılan hizmetler iade hakkı tanınan istisnalardan çıkarılarak kısmi istisna kapsamına alınmak suretiyle, bu istisna nedeniyle yüklenilen KDV’nin, gelir veya kurumlar vergisinin tespitinde gider veya maliyet olarak dikkate alınması düzenlenmekteydi.
Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan değişiklikle bu madde kanun teklifinden çıkarılmıştır.
Gerçek Hasılatlarının Tespiti Uygulamasına Yönelik Cumhurbaşkanına Verilen Yetki
Kanun teklifinin 3 üncü maddesi ile Gelir Vergisi Kanununun yeniden düzenlenen 69 uncu maddesinde ticari veya serbest meslek faaliyetleri yönünden mükellefiyeti olanların gerçek hasılatlarının tespitine yönelik vergi güvenlik müessesi ihdas edilmekte ve Cumhurbaşkanına bu maddede yer alan %20 oranını bir katına kadar artırmaya veya sıfıra kadar indirmeye, tekrar kanuni seviyesine getirmeye ilişkin yetki verilmekteydi.
Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan değişiklikle, Cumhurbaşkanına verilmesi öngörülen bu yetki kaldırılmıştır.
Özel Usulsüzlük Cezalarında Artırım Düzenlemesi
Bu kanun teklifinin 11 inci maddesi ile Vergi Usul Kanununun “Özel Usulsüzlükler ve Cezaları” başlıklı 353 üçüncü maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle özel usulsüzlük cezaları artırılmaktadır.
Plan ve Bütçe Komisyonunda, Vergi Usul Kanununun 353'üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinde yer alan özel usulsüzlük cezasına ilişkin teklifte yer alan “100.000 Türk lirası” ibaresi “65.000 Türk lirası” olarak değiştirilmiştir.
Yine bu kanun teklifinin 13 üncü maddesi ile Vergi Usul Kanununun “Bilgi vermekten çekinenler ile 107/A, mükerrer 242, 256, 257, mükerrer 257 nci madde ve Gelir Vergisi Kanununun 98/A maddesi hükmüne uymayanlar için ceza” başlıklı mükerrer 355 inci maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle, bu madde kapsamında kesilen özel usulsüzlük cezaları artırılmaktadır.
Plan ve Bütçe Komisyonunda, Vergi Usul Kanununun mükerrer 355 inci maddesinin birinci fıkrasına yönelik olarak yapılan değişiklikte yer alan “25.000” ibaresi “20.000” şeklinde, “12.500” ibaresi “10.000” şeklinde, “6.500” ibaresi “5.000” şeklinde değiştirilmiştir.
Bazı Düzenlemelerin Yürürlük Tarihlerinde Değişiklik
Kanun teklifinin yürürlüğe ilişkin 52 nci maddesi Plan ve Bütçe Komisyonunda değişikliğe uğramıştır.
Buna göre;
- Ticari veya serbest meslek faaliyetleri yönünden mükellefiyeti olanların gerçek hasılatlarının tespitine yönelik düzenleme ile elektronik ticaret pazar yerlerinde tevkifat uygulamasına ilişkin düzenlemenin yürürlük tarihleri 1/ 1/2025 olarak (3, 4, 33 ve 34 üncü maddeler),
- Bazı malların ithalatı ve yurt içi teslimindeki ithalat lehine olan uygulama farklılığının giderilmesine ilişkin düzenlemenin yürürlük tarihi 1/11/2024 olarak (18 ve 26 ncı maddeler)
belirlenmiştir. verginet.net
Söz konusu tutanak metnine aşağıdaki bağlantı yardımıyla ulaşabilirsiniz.
İkinci Vergi Paketi Geliyor!
ikinci ve daha fazla evi olanlardan “kademeli yükselen” ilave emlak vergisi ve hayalet ev olarak adlandırılan 600 bin boş konutlardan “ek emlak vergisi” alınacak.
İkinci vergi paketinde öncelik “gayrimenkul”ün vergilendirmesi olacak. Kiralar ve gayrimenkul alım satımında uygulanacak yeni vergi oranlarını belirlemek amacıyla, etki analizleri ile yapılan çalışma son aşamaya geldi.
Buna göre, konut ve ofis alım satımında ve kiralamasında piyasa değeri üzerinden vergi alınması ve konutunu, alımdan sonraki 3 yıl içerisinde satanlardan 2 kat, 5 yıl içerisinde satanlardan 1 kat daha fazla vergi alınmasının ikinci vergi paketine dahil edilmesi kesinleşti. Ayrıca, ikinci ve daha fazla evi olanlardan “kademeli yükselen” ilave emlak vergisi ve hayalet ev olarak adlandırılan 600 bin boş konuttan “ek emlak vergisi” talep edilecek.
230 bin lojmanda kira fiyatı düzenlemesine gidilecek
Kira gelirini beyan etmeyen veya eksik beyan edenler için de ceza tutarları arttırılacak. Aynı şekilde kira giderini beyan etmeyenlerin de ceza tutarları artırılacak. Sayısı 230 bini aşan lojmanlarda da “kira fiyatı” düzenlemesine gidilecek. Lojmanlar, piyasadaki kira değerine göre yüzde 20 fiyat avantajıyla kullandırılabilecek.
Bu nedenle lojman olan bölgelerde fiyat araştırması yapılacak. Denetimin yoğunlaşacağı öncelikli alanlar da belirlendi. Kazancına göre kayıp, kaçak ve kayıtdışılığın fazla olduğu alanlar olarak belirlenen büfeler, güzellik salonları, estetisyen ve doktorlar, kuaförlere denetimde öncelik verilecek.
Vergi ve sosyal güvenlik alanına ilişkin düzenlemelerin yasalaşmasıyla oluşacak mali etki analiz edildi. Buna göre, kısa vadeli sigorta kolları prim oranının yüzde 2,25 olarak belirlenmesiyle SGK'nin gelirlerinde yüzde 12,5 artış sağlanacak. Yurt içi asgari kurumlar vergisi uygulamasına yönelik düzenlemeyle yıllık ilave 70 milyar lira gelcek. Yurt dışına çıkış harcının 500 liraya çıkarılmasının yıllık gelir etkisi 4,3 milyar lira olacak.
SGK’nın gelir yüzde 12.5 artacak
En düşük emekli aylığının 12 bin 500 liraya yükseltilmesini de içeren Vergi Kanunları ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'ne ilişkin etki analizi yapıldı. Buna göre, düzenlemeler kapsamında hayata geçirilmesi beklenen, ticari olmayan gezi, eğlence, spor gibi faaliyetlerde kullanılan deniz taşıma araçlarına limanlarda verilen kiralama, bakım gibi hizmetlere KDV istisnası uygulanmaması ve mevcut istisnanın kısmi istisnaya dönüştürülmesi halinde de yıllık toplam etkinin 5,4 milyar lira olacağı tahmin ediliyor.
Kanun teklifiyle, serbest bölgelerde faaliyet gösteren kurumların yurt içine yaptıkları satışlardan elde edilen kazançlara tanınan gelir ve kurumlar vergisi istisnasının kaldırılması, sadece bu bölgelerde imal edilen ürünlerin yurt dışına satışından elde edilen kazançların gelir veya kurumlar vergisinden müstesna olması öngörülüyor. İstisnanın ihracat ile sınırlandırılması durumunda 2025 yılı için 2,5 milyar lira gelir etkisi olması bekleniyor. Düzenleme kapsamında kısa vadeli sigorta kolları prim oranının yüzde 2,25 olarak belirlenmesiyle SGK'nin gelirlerinde yaklaşık yüzde 12,5 artış sağlayabileceği tahmin ediliyor.
33,2 milyar liralık maliyet
Bu yılın mart ayı verilerine göre kısa vadeli sigorta kollarına tabi olup prim oranı yüzde 2 olan 18 milyon 225 bin 229 sigortalı bulunduğu, yüzde 2 olan kısa vadeli sigorta prim oranının yüzde 2,25 olması halinde tüm sigortalıların prime esas kazanç alt sınırı üzerinden bildirildiği varsayımı altında prim gelirlerinde aylık 911 milyon 375 bin 357 lira, beş aylık dönemde yaklaşık 4,6 milyar lira, bir yıllık süreçte ise yaklaşık 10,9 milyar lira artış olması öngörülüyor.
En düşük emekli aylığı düzenlemesiyle aylıkları yükseltilecek kişi sayısının 3,7 milyon olacağı; en düşük emekli aylığı ödeme tutarının 2024 yılı temmuz ödeme dönemi itibarıyla 12 bin 500 liraya yükseltilmesi halinde 2024 yılı için 33,2 milyar lira maliyet öngörülüyor.
Düzenleme kapsamında, Kurumlar Vergisi Kanunu'nda yapılan değişiklikle, Türkiye'de kurulmuş olmaları şartıyla kurumlar vergisinden istisna tutulanlardan taşınmazlara yatırım yapan fon ve ortaklıkların, ticari mal niteliğinde olanlar dahil sahip oldukları taşınmazlardan elde ettikleri kazançların yüzde 50'sinin, elde edildiği hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken ayı izleyen ikinci ayın sonuna kadar kar payı olarak dağıtılması gerekecek. İstisna kazancın yüzde 50'sinin dağıtıldığı varsayımında, ortaklara dağıtılan kar paylarından alınacak gelir ve kurumlar vergisinin etkisinin 7,2 milyar lira olması bekleniyor.
Etki analizine göre yap-işlet-devret modeli ile kamu özel işbirliği projeleri kapsamında elde edilen kazançlar dan alınan yüzde 25'lik kurumlar vergisi oranı yüzde 30'a çıkarılacak. Böylelikle 557 milyon lira kurumlar vergisi etkisi oluşacak. Kurumlar Vergisi Kanunu'nda yurt içi asgari kurumlar vergisi uygulamasına yönelik düzenleme yapılması durumda 62 bin kurumlar vergisi mükellefinin etkilenmesi ve ilave 70 milyar liralık yıllık gelir etkisi olması bekleniyor.
Çok uluslu şirketlerden 40 milyar TL gelir
Çok uluslu şirketlerde küresel asgari kurumlar vergisi uygulamasına yönelik düzenlemelerin bütününden de 40 milyar lira gelir etkisi tahmin ediliyor. Yurt dışına çıkış harcının 500 liraya çıkarılmasıyla 2023 yılındaki gibi 8 milyon 743 bin kişinin yurt dışına harç ödeyerek çıkış yapacağı varsayımıyla yıllık gelir etkisinin 4,3 milyar lira olacağı tahmin ediliyor.
“Vergi barışı” literatürden siliniyor
Uzlaşma yoluyla vergi borcunun silinmesi veya vergi affı gibi uygulamaların gerçekleşmemesi için de kararlı adımlar atılacak. TBMM’ye sunulan Torba Yasa Teklifi’nde bu hedefe yönelik adımların ilki atılmış ve artık uzlaşmaların vergi aslı üzerinden yapılmamasını sağlayacak madde teklife eklenmiş, sadece cezaların/faizlerin uzlaşma kapsamına girebileceği vurgulanmıştı. İkinci pakette, uzlaşmadan sonra gerçekleşebilecek olumsuzluklara yönelik “maddi/manevi yüksek ve caydırıcı cezalar” uygulanması için çalışma yapıldığı da öğrenildi.
Bu uygulamalarla, “vergi affı” gibi Türkiye’ye özgü, sisteme/güvene zarar veren ve haksız rekabete neden olan uygulamaların ortadan kaldırılması hedefleniyor. Vergi Usul Kanununda yer alan cezalarda da rekor artış planlanıyor. Tamamen kayıt dışı olan, hiç mükellefiyet tesis ettirmeden kazanç elde edenle, kayıtlı olup vergi kaçıranların cezaları arasında da farklılaşmaya gidilecek.
https://www.dunya.com/sektorler/emlak/600-bin-hayalet-eve-ek-emlak-vergisi-geliyor-haberi-737396
Kanun Maddesi 4 Kişi İçin Mi Değişiyor?
Damga vergisini eksik ödeyenlerin cezasını 14 liradan 40 liraya çıkaran madde kapsamında son 1.5 yılda sadece 11 kişiye ceza kesilmiş.
Türkiye’de kişi veya kuruma özel yasal düzenlemeler sürekli tartışılır. Bu da genellikle tek başına bir kanun değişikliğinden ziyade, herhangi bir kanun teklifinin (Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi öncesinde tasarı) bir veya birkaç maddesinde yapılır.
Konuyla ilgili son düzenleme tasarruf önlemleriyle ilgili pakette yapıldı. Çinli bir otomobil firmasına vergi avantajı getiren bir hükmün, tasarruf paketine eklenmesi, yerli otomobil TOGG için dezavantajlı olacağı gerekçesiyle eleştirildi.
Ancak başlığımıza konu olan 4 kişi için durum biraz farklı. Şöyle ki TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülen vergi paketinin 12’nci maddesi aslında tam da bu duruma karşılık gelen ilginç bir madde içeriyor. Teklifin 12’nci maddesi damga vergisini eksik ödeyenlere yönelik uygulanacak cezaların artırılmasını öngörüyor. Hâlen 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 355’inci maddesi uyarınca damga vergisini eksik ödeyenlere her bir kağıt için 14 lira ceza veriliyor. Yapılacak düzenleme ile bu 14 liralık ceza tutarının 40 liraya çıkarılması planlanıyor.
Buraya kadar her şey normal diyebilirsiniz. Ancak gariplik ilgili madde uyarınca, geçen yıl ve 2024 yılında şu ana kadar kaç kişiye ne kadar ceza kesildiği.
Damga vergisi konusunda burada bir virgül koyup, teklifle gelen diğer değişikliklerin etki alanına bakalım.
Örneğin 2023 yılında 130 bin kişiye fiş vermeme, almama, belge düzenine uymama, irsaliye bulundurmama gibi konularda 1 milyar 86 milyon lira ceza kesilmiş. Bu yıl ise şu ana kadar 53 bin kişiye 974 milyon lira özel usulsüzlük cezası verilmiş.
Vergi ve harç beyannamelerinin zamanında verilmemesi, defter kayıtlarının eksik tutulması, işe başlamanın zamanında bildirilmemesi gibi nedenlerle geçen yıl 566 bin kişiye 280 milyon lira özel usulsüzlük cezası kesilmiş. Bu yıl da şu ana kadar 288 bin kişiye 237 milyon lira usulsüzlük cezası tahakkuk etmiş. Bu alanda ilginç bir örnek de hiç mükellefiyet kaydı olmadan ticari faaliyet yürütenler için verilebilir. Hazine ve Maliye Bakanlığı, tamamen kayıt dışı çalışan 30 bin 378 mükellef tespit etmiş. Bunlara ne kadar ceza kesildiğine ilişkin ise bilgi yok.
Şimdi yukarıda virgül ile yarım bıraktığımız konuyu tamamlayalım. Öbür maddelerde, usulsüzlüklere yönelik 300 bin, 500 bin kişiye ceza kesilirken, damga vergisini eksik ödeyen kişi sayısı 2023 yılında tam 7 (yedi) kişi olmuş. 2024 yılında ise şu ana kadar 4 (dört) kişiye ceza kesilmiş.
Yani damga vergisini eksik ödeyenlerin cezasını 14 liradan 40 liraya çıkaran madde kapsamında son 1.5 yılda sadece 11 kişiye ceza kesilmiş.
SGK Prim Borçlarının 6183 Sayılı Kanun’a Göre Tecil Ve Taksitlendirilmesi
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) prim borçlarının ödenmesi, işverenler ve primlerini kendileri ödeyen sigortalılar için önemli bir sorumluluktur.
Ancak, ekonomik durgunluk, satılan ürün ve hizmet bedellerinin zamanında tahsil edilememesi, banka kredisi alma imkanının zorlaşması gibi çeşitli sebeplerle prim borçlarının ödenememesi ve borç birikimi söz konusu olabilmektedir.
Bu durum, işletmeler açısından pek çok olumsuz durumu beraberinde getirmektedir.
İstihdam teşviklerinden yararlanabilmek için cari ay prim borçlarının süresinde ödenmesi ve ödeme vadesi geçmiş herhangi bir borcun olmaması şartı arandığından, prim borcu olan işletmeler iş gücü maliyetlerinin aşağıya çekilmesinde önemli bir enstrüman olan istihdam teşviklerinden yararlanma hakkını kaybetmektedirler.
Yine, birikmiş borçlar nedeniyle SGK’dan “borcu yoktur yazısı” alınamadığından, kamu ihalelerine girilememekte, SGK borcu yoktur yazısı aranılan pek çok işlem (yapı kullanma izin belgesi, banka kredi işlemleri, hak ediş ödemeleri, kesin teminatın iadesi, devlet yardımı, teşvik ve desteklerinden yararlanma, KOSGEB, TÜBİTAK, Kredi Garanti Fonu, Onaylanmış Kişi Statü Belgesi vd.) yerine getirilememektedir.
Yukarıda belirtilen olumsuzlukların dışında ödenmeyen borçlar nedeniyle SGK’nın icra takip ve haciz işlemlerine de başlaması durumunda işletmenin ticari faaliyetleri durma noktasına gelebilmektedir.
Şu anda işletmelerin SGK’ya olan birikmiş borçlarını yeniden yapılandırabilecekleri özel bir kanuni düzenleme bulunmamaktadır.
Hal böyle olmakla birlikte, mevcut borçların sürekli düzenleme niteliğinde olan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 48. maddesine göre tecil ve taksitlendirmesi mümkündür.
Makalemizde, SGK prim borçlarının 6183 sayılı Kanun’un 48. maddesi kapsamında tecil ve taksitlendirilmesi süreçleri, bu süreçlerin şartları ve faydaları ele alınacaktır.
Tecil nedir?
Tecil, borçlunun ödemek zorunda olduğu borcun, belirli bir süre ertelenmesi anlamına gelmektedir. SGK prim borçları söz konusu olduğunda, tecil işlemi borçlunun borcunu daha sonra ödeyebilmesi için zaman kazanması anlamına gelir. Bu süre zarfında borçlu, mali durumunu düzelterek borcunu ödeyebilme imkânına sahip olur.
Tecil Şartları
SGK prim borçlarının tecili için belirli şartların yerine getirilmesi gerekmektedir
-
Başvuru: Borcunu tecil ettirmek isteyen işverenlerin, işyerinin bağlı olduğu SGK'ya “6183 Sayılı Kanununun 48. maddesi Kapsamında Tecil Talep Formu” ile başvuru yapması gerekmektedir.
-
Mali durum beyanı: 6183 sayılı Kanunu’nun 48. maddesi kapsamında tecil imkanından yararlanılabilmesi için işverenin “çok zor durum” halinde olması gerekmektedir.
Tecil talebinde bulunan borçluların çok zor durumda olup olmadıkları, aşağıda belirtilen “likidite oranlarına” göre tespit edilmektedir.
2.1. Borç türü bazında 500 bin TL’nin üzerinde borcu olanlar için çok zor durum tespiti:
a) Bilanço esasına göre defter tutan borçlular için likidite oranı; “Dönen Varlıklar – Stoklar / Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar” formülüne göre hesaplanmaktadır.
b) İşletme hesabı esasına göre defter tutan borçlular için likidite oranı; “Kasa + Banka + Kısa Vadeli Alacaklar / Kısa Vadeli Borçlar” formülüne göre hesaplanmaktadır.
Çok zor durum tespiti, 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu’na göre ruhsat almış ve faaliyet belgesine sahip serbest muhasebeci mali müşavirler veya yeminli mali müşavirler tarafından ilgisine göre (a) veya (b) bendindeki likidite oranı formülüne göre tespit edilerek çok zor durum raporu ile belgelendirilmesi gerekmektedir.
Halka açık şirketler için çok zor durum tespiti ise, Sermaye Piyasası Kurulu’na verdikleri en son bilanço esas alınarak (a) bendindeki likidite oranı formülüne göre SGK tarafından yapılmaktadır.
2.2. Borç türü bazında 500 bin TL'yi aşmayan borcu olanlar için çok zor durum tespiti:
Borç türü bazında 500 bin TL'yi aşmayan borcu olanlar için çok zor durum tespiti, mali durum
bildirim formu ile beyan edecekleri bilgiler esas alınarak likidite oranı (Kasa + Banka + Kısa
Vadeli Alacaklar / Kısa Vadeli Borçlar) formülüne göre SGK tarafından yapılmaktadır.
Likidite oranının; "1,00" ve altında olması halinde bu durum, borçlu açısından çok zor durum olarak kabul edilmekte, "1,01" ve üzerinde olması halinde ise borçluların tecil talepleri reddedilmektedir.
3.Teminat gösterme: Teminat, borcun ödeneceğine dair bir güvence niteliğindedir.
Buna göre, tecil edilen borçların toplamının 50.000 TL’yi geçmemesi halinde teminat şartı aranmamaktadır. Bu tutarın üzerindeki borçların tecilinde ise, borcun yarısı kadar teminat (banka teminat mektubu veya menkul/gayrimenkul) gösterilmesi gerekmektedir.
4. Tecil süresi: Tecil süresi, borçlunun likidite oranına ve SGK'nın değerlendirmesine bağlı olarak belirlenmektedir.
Likidite oranının "0,51" ila "1,00" aralığında olması halinde azami 18 aya kadar, "0,50" ve altında olması durumunda ise azami 36 aya kadar eşit taksitler halinde ödenmesini sağlayacak şekilde borçlar ödeme planına bağlanmaktadır.
5. Peşinat: Taksitlendirme işlemi sırasında, borçludan belli bir peşinat ödemesi talep edilmektedir.
Buna göre, tecil talep edilen borç tutarının ödeme planı bazında en az %10’u ilk taksit (peşinat) tutarı olarak belirlenmekte, kalan borç diğer taksitlere eşit olarak bölünerek ödeme planı oluşturulmaktadır. Tecil işlemi, belirlenen ilk taksit tutarının tamamının ödendiği tarihte başlamaktadır.
6. Faiz oranı: Tecil süresi boyunca, borca belirli bir tecil faizi uygulanmaktadır. Bu faiz oranı, 21.05.2024 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan (Seri: C, Sıra No:8) Tahsilât Genel Tebliği’ne göre, aylık %4, yıllık 48’dir.
Basit faiz usulü kullanılarak başvuru tarihinden ödeme tarihine kadar geçen süre için ödenecek taksit tutarları üzerinden hesaplanmaktadır.
Tecil faizinin hesaplanmasında kullanılan basit faiz usulü formülü aşağıdaki gibidir.
Tecil Faizi= (Taksit Tutarı x Yıllık Tecil Faizi Oranı x Gün Sayısı/36.000 |
7. Erken ödeme: Tecil ve taksitlendirme talebinde bulunanların, tecil edilen borçlarını taksit ödeme sürelerinden önce ödemesi mümkündür. Bu durumda, erken ödenen tutara, tecil müracaat tarihinden ödemenin yapıldığı tarihe kadar geçen süre için tecil faizi hesaplanmaktadır.
8. Taksitlerin aksatılması: Tecil ve taksitlendirmeye konu taksitlerden bir veya birbirini izleyen iki taksitin ödenmemiş olması durumunda, bu taksit ya da taksitlerin ödenmeyen ilk taksiti izleyen üçüncü taksitle birlikte tamamının ödenmiş olması ve ödeme planındaki son taksit süresinin aşılmaması kaydıyla tecil ve taksitlendirme işlemi bozulmamaktadır.
9. Cari ay primlerinin aksatılması: Borçluların cari aylara ilişkin ödeme yükümlülüklerini bir takvim yılı içinde üç defa yerine getirmemeleri halinde tecil işlemi bozulmaktadır.
Tecil ve taksitlendirmenin faydaları
SGK prim borçlarının tecil ve taksitlendirilmesi, borçlular için birçok fayda sağlamaktadır.
1. Ödeme kolaylığı: Borçların tek seferde ödenmesi yerine, daha küçük taksitlerle ve belirli aralıklarla ödenmesi, borçlulara ödeme kolaylığı sağlamaktadır.
2. Faiz yükünün azaltılması: Tecil ve taksitlendirme işlemleri sırasında uygulanan faiz oranları, piyasa koşullarına göre daha düşük olduğundan borçlunun faiz yükü azalmaktadır.
3. Mali durumun düzeltilmesi: Tecil süresi boyunca borçlu, mali durumunu düzelterek borcunu daha rahat ödeyebilme imkânına sahip olmaktadır.
4. Yasal takipten korunma: Tecil ve taksitlendirme işlemleri, borçlunun yasal takipten korunmasını sağlamaktadır. Tecil süresince icra takip ve haciz işlemleri durmaktadır.
5. İstihdam teşviklerinden yararlanma: SGK’ya olan borçlarını 6183 sayılı Kanunu’n 48. maddesine göre tecil ve taksitlendiren işverenler tecil süresince istihdam teşviklerinden yararlanma hakkı elde etmektedirler. Celal ÖZCAN
TEKNOKENTLERDE KAZANÇ İSTİSNASI ORTADAN KALKMIYOR SADECE ASGARİ YÜZDE 10 VERGİ GELİYOR
Adli Tatilin Vergi Davalarına Etkisi
Adli tatil uygulaması, 7 Temmuz 2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6494 sayılı ‘Yargı Hizmetleri İle İlgili Olarak Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’ uyarınca her yıl 20 temmuzda başlar, 31 ağustosta sona erer, yeni adli yıl 1 eylülde başlar.
Söz konusu düzenlemeye paralel olarak, hukuk, ceza ve idari yargıda da adli tatil uygulaması yapılmakta olup, adli tatil uygulamasının vergi davalarına etkisi ele alınacaktır.
Devam eden davalar
Adli tatilde bazı yargı işleri durmakta olup aşağıdaki hukuk davaları görülür:
-İhtiyati tedbir, ihtiyati haciz vb.davalar,
-Her çeşit nafaka davaları ile soybağı, velayet ve vesayete ilişkin davalar,
-Nüfus kayıtlarının düzeltilmesi,
-Hizmet akdi veya iş sözleşmesi sebebiyle işçilerin açtıkları davalar.
-Ticari defterlerin kayıp belgesi verilmesi ile kıymetli evrakın kaybı nedeniyle iptal işleri,
-İflas ve konkordato ile sermaye şirketleri ve kooperatiflerin yeniden yapılandırılmasına ilişkin işler ve davalar,
-Adli tatilde yapılmasına karar verilen keşifler,
-Tahkim hükümlerine göre, mahkemenin görev alanına giren dava ve işler,
-Çekişmesiz yargı işleri,
-Kanunlarda ivedi olduğu belirtilen veya talep üzerine, mahkemece ivedi görülmesine karar verilen dava ve işler.
Adli tatilde dava açma süreleri işler
İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 61. maddesi ile adli tatil çalışmaya ara verme adıyla düzenlenmiş olup, düzenlemeye göre Bölge idare, idare ve vergi mahkemeleri her yıl 1 eylülde başlamak üzere, 20 temmuzdan 31 ağustosa kadar çalışmaya ara verirler. Adli tatilde dava açma süreleri işlemeye devam eder, ancak sürelerin bitmesi çalışmaya ara verme zamanına rastlarsa bu süreler, ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren 7 gün uzamış sayılır. Ayrıca şu hususa da dikkat etmek lazım; yargı çevresine dahil olduğu bölge idare mahkemesinin bulunduğu il merkezi dışında kalan ve sadece bir idare veya bir vergi mahkemesi bulunan yerlerdeki idari yargı mercileri çalışmaya ara vermeden yararlanamazlar.
Dava açılabilir mi?
Vergi Mahkemelerinde dava açma süresi 30 gündür. Adli tatilde dava açma süreleri işlemeye devam ettiğinden dolayı, adli tatil devam ederken dava açılabilir. Süre uzaması seçimlik bir hak olarak sunulmuş olup dava açma süresinin son günü adli tatile rastlarsa dava açma süresi 7 gün uzamaktadır. Uzayan süreye, idari ve vergi davalarının açılma süreleri, tarafların cevap süreleri, dilekçenin reddi nedeniyle davaların açılmamış sayıldığı durumlarda söz konusu dilekçelerin yenilenme süreleri, itiraz veya temyiz süreleri ile karar düzeltme süreleri de girmektedir
Özel kanunlarında düzenlenmiş süreler
İdari Yargılama Usulü 8. maddeye göre, bu kanunda yazılı sürelerin bitmesi çalışmaya ara verme zamanına rastlarsa bu süreler ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren 7 gün uzamış sayılır. Bu kanunda düzenlenmeyen, kendi kanunlarında süreleri belirlenmiş olan düzenlemelerle ilgili olarak net bir belirleme yoktur.
Örneğin ödeme emrine karşı açılacak davalarla ilgili süre, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda 15 gün olarak belirlendiğinden dolayı, dava açma süresinin sonunun adli tatile rastlaması halinde, sürenin uzayıp uzamayacağı tam olarak net değildir ve buna ilişkin farklı yorumlar bulunmaktadır. Bu nedenle bu belirsizliğin giderilmesi hak kayıplarının önlenmesi açısından yerinde olacaktır.
Mahmut Bülent YILDIRIM
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
https://www.dunya.com/kose-yazisi/adli-tatilin-vergi-davalarina-etkisi/737218