Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
“İnternet Vergi Dairesi KDV İade Taleplerine Ait Listeleri Gönderme Kılavuzu güncellenmiştir. Güncel kılavuz ve eklerine duyuru eklerinden ulaşabilirsiniz. Ayrıca "Kılavuzlar" sayfasından "İnternet Vergi Dairesi" kategorisinden de yayınlanan kılavuza erişim sağlayabilirsiniz.”
 
- İnternet V.D. KDV İade Taleplerine Ait Listeleri Gönderme Kılavuzuna Ulaşmak İçin TIKLAYINIZ.
 
- Ek 1 (İade Türlerine Göre Girilmesi Gereken Listeler) Ulaşmak İçin TIKLAYINIZ.
 
Kaynak, GİB

- Bildirim süresi zorunlu olacak şekilde fesih yapıyorsanız iş akdi fesih tarihiniz mutlaka bildirim süresi sonu olmalı
- Fesih bildiriminizin açık ve net olması gerekir.
- Bildirim süresi beklemeksizin fesih yapacak iseniz iş akdinizi feshedeceğiniz tarih yazılmalı
- Deneme süresinde fesihlerde bildirimsiz fesih yapabilirsiniz, ancak istifa dilekçesinde mutlaka iş akdinizi deneme süresi içerisinde feshettiğinizden bahsedin.
-Haklı nedenle fesih yapacak iseniz mutlaka iş akdinizi haklı nedenle feshettiğinizi belirtin. Haklı neden veya nedenlerinizi dilekçede mutlaka belirtmenizde fayda var.
-Askerlik nedeniyle fesihte iş akdinizi askerlik nedeniyle feshettiğinizi belirtin ve dilekçe ekine askerlik sevk belgesini ekleyin.
- Emeklilik nedeniyle fesihte iş akdinizi emeklilik nedeniyle feshettiğinizi belirtin ve dilekçe ekine emekliliği hak ettiğinize dair belgeleri ekleyin.
- Evlilik nedeniyle fesihte iş akdinizi evlilik nedeniyle feshettiğinizi belirtin ve dilekçe ekine evlilik cüzdanı fotokopisini ekleyin.
- Emeklilik için yaş dışındaki diğer şartların tamamlanması nedeniyle fesihte mutlaka SGK'dan yazı alın ve dilekçe ekine ekleyin.
- Sağlık nedeniyle fesihte iş akdinizi sağlık nedeniyle feshettiğinizi belirtin ve dilekçe ekine sağlık kurulundan aldığı heyet raporunu ekleyin.

Genel olarak
? İş akdi fesih tarihiniz mutlaka yazmalı
? Dilekçe ekine eklemeniz gereken belgeleri ekleyin.
?Dilekçenizi yazılı olarak işverene sunun ispat açısından sorun yaşamamak adına noter kanalı ile de gönderebilirsiniz.
?Dilekçenizde iş akdinizi feshetme iradeniz açık ve net olsun.

Resim önizleme

Bildirim yükümlülüklerinin ve bürokratik süreçlerin azaltılması amacıyla bir dizi uygulamayı devreye alacaklarını açıklayan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "Bu kapsamda, gider pusulasını elektronik ortama taşıyor, e-Defter uygulamasını yaygınlaştırıyor, Ba-Bs bildirimlerini kaldırıyor ve elektronik tebligatın kapsamını genişletiyoruz." ifadelerini kullandı.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından hazırlıkları yürütülen yeni uygulamalara ilişkin değerlendirmede bulundu.

Mükellefe kolaylık sağlayacak bir dizi tebliğ taslağı üzerinde çalıştıkları bilgisini veren Şimşek, söz konusu taslakları kısa süre içinde görüşe açacaklarını söyledi.

Şimşek, uyumlu mükellefin her zaman yanında olduklarını, onların yükümlülük ve maliyetini azaltan her türlü adımı atacaklarını ifade ederek, "Bildirim yükümlülüklerinin azaltılması, vergiye gönüllü uyum ile kayıt dışı ekonomiyle mücadelenin artırılması ve bürokratik süreçlerin azaltılması amacıyla bir dizi uygulamayı devreye alıyoruz. Bu kapsamda, gider pusulasını elektronik ortama taşıyor, e-Defter uygulamasını yaygınlaştırıyor, Ba-Bs bildirimlerini kaldırıyor ve elektronik tebligatın kapsamını genişletiyoruz." diye konuştu.

1,6 milyon mükellefi ilgilendiren Ba-Bs bildirimleri kaldırılacak

Yeni uygulamaların detaylarına ilişkin bilgi veren Şimşek, bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin alım ve satımlarının bildirilmesi amacıyla 2008 yılından itibaren aylık dönemler halinde alınmaya başlanan Ba-Bs bildirimlerini kaldıracaklarını bildirdi.

Şimşek, bilanço esasına göre defter tutan yaklaşık 1,6 milyon mükellefi ilgilendiren bu formlara olan ihtiyacın, elektronik belge uygulamalarındaki artış ve kurumlar arası veri paylaşımının etkinleştirilmesiyle azaldığına işaret ederek, "Bu durumu dikkate alarak söz konusu bildirim formlarının alınmasına ilişkin uygulamayı yakın zamanda sona erdireceğiz." dedi.

Bilanço esasına göre defter tutan tüm mükellefler e-Defter tutacak

Halihazırda bilanço esasına göre defter tutan yaklaşık 720 bin mükellef tarafından kullanılan e-Defter uygulamasının kapsamını genişleteceklerini vurgulayan Şimşek, hazırladıkları taslakla, bilanço esasına göre defter tutan tüm mükelleflerin e-Defter uygulamasına dahil olmasının öngörüldüğünü dile getirdi.

Şimşek, yaklaşık 1 milyon mükellefin uygulamaya dahil olacağına dikkati çekerek, e-Defterlere ilişkin berat dosyalarının gönderilme sürelerinde de değişiklik yapacaklarını bildirdi.

Elektronik belge uygulamaları yaygınlaştırılacak

Vergi mükellefleri tarafından düzenlenmesi gereken fatura, irsaliye, serbest meslek makbuzu gibi 9 belgenin elektronik olarak düzenlenebildiğini belirten Şimşek, şöyle devam etti:

"Elektronik ortamda düzenlenen bu belgeler muhataplarına elektronik olarak iletildiğinden hem zaman hem de kağıt, toner, posta ücreti gibi masraflardan çok büyük oranda tasarruf ediliyor. Bu belgelerin arasına gider pusulasının da eklenmesi için bir çalışma yapıyoruz. Hem alıcı hem de satıcı tarafından imzalanması gereken bu belgenin elektronik ortamda ya da iletişim araçları kullanılarak onaylanmasının sağlanması üzerinde duruyoruz. Halihazırda muhatabına bir kağıt çıktısı verilen "e-Müstahsil Makbuzu"nda da benzer yöntemin kullanılması planlanıyor. Ayrıca, vergi mükellefleri tarafından düzenlenen ve bu yıl için 6 bin 900 lira olan fatura düzenleme limiti altında kalan faturaların da elektronik ortamda düzenlenmesi temin edilerek muhasebe ve beyan süreçlerinin etkinleştirilmesi hedefleniyor."

e-Tebligat ile posta masraflarından 9 milyar liralık tasarruf

Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından 2016 yılında kullanıma sunulan ve 9,2 milyon kişi tarafından kullanılan elektronik tebligat (e-Tebligat) uygulamasıyla tebligatlara ücretsiz olarak internetin olduğu her yerden ve her zaman ulaşılabilmesinin mümkün olduğunu anımsatan Şimşek, ayrıca kendisine e-Tebligat gönderilen kişilerin anlık olarak SMS ve e-posta yoluyla bilgilendirildiğini söyledi.

Şimşek, Başkanlığın e-Tebligat Sistemi'ni Ticaret, Kültür, ve Turizm bakanlıkları ile Emniyet Genel Müdürlüğü başta olmak üzere 8 kamu kurumunun da kullandığına dikkati çekerek, 6 farklı kurumla entegrasyon çalışmalarının devam ettiğini belirtti.

e-Tebligat uygulamasıyla bugüne kadar 166,5 milyon belgenin elektronik ortamda tebliğ edilmesiyle sadece posta masraflarından yaklaşık 9 milyar lira tasarruf edildiği bilgisini veren Şimşek, "Tebligatlardan hızlı, etkin ve ücretsiz haberdar olunması amacıyla araç alanların da e-Tebligat uygulamasına dahil olmasına ilişkin çalışma yapıyoruz, İlk aşamada sıfır araç alanların uygulamaya dahil olması planlanıyor." dedi.

Mali müşavirlere yetki kolaylığı

Bakan Şimşek, vergi mükelleflerinin beyanname ve bildirimlerinin verilmesi başta olmak üzere vergisel yükümlülüklerinin önemli bir kısmının mali müşavirler tarafından yerine getirildiğine işaret ederek, şunları kaydetti:

"Yapılması planlanan değişiklikle mükelleflerin, aralarında aracılık ve sorumluluk sözleşmesi bulunan meslek mensuplarını da Dijital Vergi Dairesi'nde yer alan hizmetlerden yine kendi belirledikleri için işlem yapabilmeleri konusunda yetkilendirebilmeleri söz konusu olacak. Böylece mali müşavirler, mükelleflerin bilgilerine gerek duymadan kendi bilgileri ile Dijital Vergi Dairesi'ne giriş yaparak yetkili oldukları işlemleri mükellefleri adına yapabilecek."

https://www.ekonomim.com/ekonomi/bakan-simsek-duyurdu-mukellefler-icin-yeni-uygulamalar-devreye-aliniyor-haberi-760134

- Tasfiye Halindeki Kurumlar Vergisi mükellefleri tasfiye dönemlerinde Geçici Vergi Beyannamesi vermezler.

- Yıllara Sâri İnşaat ve Onarma işi yapanların bu işlerden sağladıkları kazançlar Geçici Vergi matrahına dâhil edilmez ve bu mükellefler Geçici Vergi ödemezler. Ancak, bu işlerinden elde ettikleri kazançları dışında kalan kazançları nedeniyle Geçici Vergi ödemek zorundadırlar.

Bu durumda sayılı mükellefler 2024/2. dönem bilançolarda Enflasyon Düzeltmesi yapmazlar.

Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Son günlerde her konuda denetimin artmasıyla sıkça sorular soruluyor. Bunlardan biri de ülkemiz açısından son derece önemli olan inşaat sektörü ile ilgili. Bu kapsamda İş sağlığı ve güvenliğinde risk değerlendirmesi yapılması işyerleri için çok önemli. Eğer inşaat işyerlerinde bu görev yerine getirilmezse iş durdurulabilir.

İşyerlerinin iş sağlığı ve güvenliğine yönelik yerine getirmesi gereken birçok yükümlülük var. Öyle ki bu yükümlülüklerin hangisini, nasıl ve ne zaman yapacakları konusunda işverenlerin kafası çok karışık. Bu sebeple de her hafta iş sağlığı ve güvenliği konusunda işverenlerden onlarca e-posta alıyorum.

Sorulan soruların çoğu ise kanunda yazan görevi yerine getirmezlerse ne olacağı ile ilgili. Öncelikle şunu belirtelim; Kanunda yazan her kural işçileriniz ve sizler için gerekli hususlar. Ancak hepsinden öte bu kuralları kabullenmek ve gerekliliğini anlamak gerekiyor. 

İş kazalarını sonlandırmak ve işyerlerinde gerekli önlemleri almak sadece yasal düzenlemelerle mümkün değil. Gerek işveren gerek işçi gerekse de devlet “iş ahlakı” kavramını özümsemezse iş sağlığı ve güvenliği denen şey ne yazık ki masaldan başka bir şey olmuyor.

Bu konuda yukarıda belittiğimiz gibi en fazla gelen sorular inşaat işyerlerinde risk değerlendirmesi ile ilgili. Öncelikle belirtelim ki inşaat işyerlerinde risk değerlendirmesi çok önemli ve bu noktadaki ihmal işçilerinizin canına mal olabileceği gibi işyerine mühür vurulmasına da neden olabilir.

Risk Değerlendirmesi Yapılmazsa İş Durdurulur

İş sağlığı ve güvenliği mevzuatına göre;

∆ İşyerinde çalışanlar için hayati tehlike oluşturan bir husus tespit edildiğinde, bu tehlike giderilinceye kadar işyerinin bir bölümünde veya tamamında iş durdurulabiliyor.

∆ Ayrıca maden, metal ve inşaat işyerlerinde veya büyük endüstriyel kazaların olabileceği işyerlerinde, risk değerlendirmesi yapılmamış olması durumunda da iş durduruluyor.

İş müfettişleri tarafından verilen işin durdurulması kararı, ilgili mülki idare amirine ve işyeri dosyasının bulunduğu çalışma ve iş kurumu il müdürlüğüne bir gün içinde gönderiliyor. İşin durdurulması kararı, mülki idare amiri tarafından 24 saat içinde yerine getiriliyor. Ancak, tespit edilen hususun acil müdahaleyi gerektirmesi nedeniyle verilen işin durdurulması kararı, mülki idare amiri tarafından aynı gün uygulanıyor.

İş Durdurulursa Ücretler Ödenmeli

Risk değerlendirilmesi yapılmaması veya başka nedenle iş durdurulursa işveren ücret ödeme yükümlülüğünden kurtulamıyor. İşveren, işin durdurulması sebebiyle işsiz kalan çalışanlara ücretlerini ödemekle veya ücretlerinde bir düşüklük olmamak üzere meslek veya durumlarına göre başka bir iş vermekle yükümlü.

Şayet işveren işçisine bu şekilde ücretini ödemezse veya başka bir iş vermezse 2024 yılı için  işçi başına 9.960 TL idari para cezası ödemek zorunda. Yani 100 tane işçisi olan bir inşaat işyeri durdurma kararı sonrası işçilerine ücretlerini ödemezse 996 Bin TL idari para cezası öder.

İşverene Hapis Tehlikesi de Var

İşin durdurulmasında işveren ve işveren vekili için ayrıca hapis tehlikesi de var. Şayet işveren veya işveren vekili faaliyetin durdurulduğu işyerinde izinsiz çalışma yapmaya devam ederlerse 3 yıldan 5 yıla kadar hapis ile cezalandırılır.

Burada önemli olan noktalardan birisi de cezanın sadece işveren için değil genel müdür, amir gibi işveren vekilleri için de uygulanabilmesi.

Fatih Acar
 This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://www.olay.com.tr/yazar/fatih-acar/insaatlarda-yapilan-denetimler-muteahhitleri-uzebilir-1322987

Pazartesi, 12 Ağustos 2024 07:57

“Vergi Borcu Yoktur” Yazısı

Vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belgeyi aramadan ödeme yapanlara ve işlem tesis eden kurum ve kuruluşlara, her bir ödeme/işlem için ayrı ayrı olmak üzere belgenin aranılması gereken yılda uygulanacak olan idari para cezası tutarı esas alınarak idari para cezası tatbik edilecek

2 Ağustos 2024 günü Resmi Gazete’de  yayımlanan 7524 sayılı Kanun m.1 ile vergi borcu yoktur hükmünü içeren 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun m.22/A’da değişiklik yapılarak 2 Ağustos günü yürürlüğe girdi.

Buna göre Devlet bazı durumlarda ödeme aşamasında olur da bu kişiden vadesi geçmiş bir alacağı varsa bunu yapacağı ödemeden mahsup edip yani tahsil etmek amacıyla o kişiye ödeme yaparken vergi borcu yoktur yazısı ister.

Vergi borcu yoktur yazısına konu borç tüm vergi borçlarını değil sadece 5 bin TL’yi aşan vadesi geçmiş borçları kapsamaktadır.  Hatta aşağıda detaylı şekilde belirtildiği üzere 5 bin TL’yi aşan vadesi geçmiş her borcu da kapsamamaktadır. 5 bin TL’yi aşmayan borçlarda bu belgeye/uygulamaya ihtiyaç yoktur.

Alınan vergi borcu yoktur yazısı düzenlendiği tarihten itibaren 15 gün geçerlidir.

Hangi ödemeleri kapsar?

Amme alacaklarının korunması amacıyla ve gelişen teknolojiye uygun bir düzenleme yapılarak 05.12.2017 tarih ve 30261 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7061 sayılı Bazı Vergi Kanunları İle Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun m.7 ile 6183 sayılı Yasa m.22/A’ya eklenen hüküm uyarınca vadesi geçmiş amme borcunun bulunmama şartıyla ancak ödeme yapılabileceğine, şayet ödeme alacakların vadesi geçmiş borçlarının bulunması durumunda ödemeyi yapacak olanların bunu keserek tahsil dairesine aktarma zorunluluğu getirilmiştir.

Aşağıdaki durumlarda vadesi geçmiş borcun bulunmadığına dair belge isteme zorunluluğu bulunmaktadır;

1)   5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa tabi kamu idareleri ile bu idarelere bağlı döner sermaye işletmelerinin yapacağı ödemelerde (mahkeme kararları ve icra dairelerinin ödeme veya icra emirleri üzerine yapılacak ödemeler dâhil [1]),

,2)  4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamına giren kurumlar ile kamu tüzel kişiliğini haiz kurum ve kuruluşların (meslekî kuruluşlar ve vakıf üniversiteleri kurumları hariç) mal veya hizmet alımları ile yapım işleri nedeniyle hak sahiplerine yapacakları ödemelerde,

3)   Kanun, kararname ve diğer mevzuatla nakdi olarak sağlanan Devlet yardımları, teşvikler ve destekler nedeniyle yapılacak ödemelerde;

4)   492 sayılı Harçlar Kanununa ekli tarifelerde yer alan ticaret sicil harçlarından kayıt ve tescil harçları, noter harçlarından senet, mukavelename ve kâğıtlardan alınan harçlar, tapu ve kadastro harçlarından tapu işlemlerine ilişkin alınan harçlar, gemi ve liman harçları ile sayılı tarifeye konu harçlar (diploma harçları hariç) ve trafik harçlarına mevzu işlemlerde,

5)   2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununda yer alan bina inşaat harcı ve yapı kullanma izin harcına mevzu işlemlerde.

Buna göre yıllık gelir, yıllık kurumlar, katma değer, özel tüketim, özel iletişim, motorlu taşıtlar, şans oyunları, damga, banka ve sigorta muameleleri vergileri, gelir ve kurumlar vergisine ilişkin tevkifatlar ve geçici vergiler ile harçlar ve bu alacaklara ilişkin vergi ziyaı cezaları, gecikme zam ve faizlerinin toplamı 5 bin TL’yi aşması halinde vadesi geçmiş borcun olmadığını gösterir belge aranılacaktır.

Vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belge arama zorunluluğu getirilen kurum ve kuruluşlarca yapılacak ödeme/işlemler sırasında, tahsil dairelerinin verdiği bilgiye istinaden kapsama giren alacak türlerinin toplam tutarının 5 bin TL’yi aşmaması halinde, borcun bulunmadığı kabul edilerek gerekli ödeme/işlemler yapılacaktır.

Aşağıdaki kurumlar “vergi borcu yoktur” yazısı istemek zorundalar

a) 5018 sayılı Kanuna ekli I (genel bütçeli), II (özel bütçeli), III (düzenleyici denetleyici) ve IV (sosyal güvenlik) sayılı cetvellerde belirtilen idareler; yani tüm bakanlıklar, Cumhurbaşkanlığı, TBMM, askeri kurumlar gibi genel bütçeli idareler; YÖK, ÖSYM, tüm devlet üniversiteleri, TÜİK gibi özel bütçeli idareler; BDDK, RTÜK, SPK gibi düzenleyici ve denetleyici idareler; SGK ve Türkiye İş Kurumu gibi sosyal güvenlik kurumları ile bunlara bağlı döner sermaye işletmeleri

b) Belediyeler, il özel idareleri ile bunlara bağlı veya bunların kurdukları veya üye oldukları birlik ve idareler ile bunlara bağlı döner sermaye işletmeleri,

c) 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamına giren kurumların, mal veya hizmet alımları ile yapım işleri nedeniyle hak sahiplerine yapacakları ödemeler sırasında vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belgenin aranılması gerekmektedir. 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu m.2’de bu kanun kapsamına giren kurumlar belirtilmiştir. Bu kurumlar için buraya bakabilirsiniz.

“Vergi borcu yoktur” yazısını aramadan ödeme yapanlara uygulanacak ceza

Zorunlu tutulan vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belgeyi aramadan ödeme yapanlara ve işlem tesis edenlere verilecek idari para cezalarına 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümleri uygulanacaktır. Bu tutar 2024 yılı için 31.838 TL’dir.  Bu tutar her yıl VUK mük. m.298 uyarınca yeniden değerleme oranına göre arttırılacaktır. Bu nedenle 2023 yılı için 20.092 TL’lik tutar, yeniden değerleme oranı kadar (% 58,46) artırılırsa 2024 yılı için 31.838 TL’ye ulaşılmış olur.

Aşağıda tabloda yıllar itibariyle idari para cezaları görülmektedir.

Bu itibarla, vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belgeyi aramadan ödeme yapanlara ve işlem tesis eden kurum ve kuruluşlara, her bir ödeme/işlem için ayrı ayrı olmak üzere belgenin aranılması gereken yılda uygulanacak olan idari para cezası tutarı esas alınarak idari para cezası tatbik edilecektir. Buna göre verilen idari para cezasının, ilgilisine tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerekmektedir. İdari para cezasına karşı tebliğ tarihini takip eden 30 gün içinde idare mahkemesinde dava açılması mümkündür. Görüldüğü üzere idare mahkemelerine genel dava açma süresi olan 60 günlük süre yerine burada özel bir süre (30 gün) düzenlenmiştir.

Prof. Dr. Murat Batı

https://t24.com.tr/yazarlar/murat-bati/vergi-borcu-yoktur-yazisi,45955


[1] 28.07.2024 tarih ve 7524 sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun m.1 ile yapılan değişiklik.

Sürekli gök gürler an­cak yağmur yağmazsa kimse kulak asmaz. Ma­li İdarenin devletin gücü­nü, farkındalığını, bunca yıldır piyasadan, çeşit­li kanallardan toplanan bilgilerin değerlendirile­ceğini piyasaya hissettir­mesi gerekir ki gök gür­lemesinin caydırıcılığı olsun.

Tespit edilen ko­nularda nokta atışı-spesifik-ko­nu bazlı-hızlı incelemeler ya­pılmalı. İlle dipli bucaklı, uzun süreli incelemelerin sonuçları beklenmemeli.

1- Her türlü( belirlenecek bü­yüklükler çerçevesinde) para hareketleri, varlık transfer araç­ları kara para yönüyle ve vergi dışı kazançlar açısından izlen­melidir. Para ve servet unsurları göstergelerinden hareketle ince­leme yapılmalıdır.

Gayrimenkul(yurt içi dışı),­mevduat, hisse, her türlü men­kul mal zenginlerinin gelir geti­rici faaliyetlerinin incelenmesi gerekir.

2- Mali İdare incelemeye seçim konusunda sadece (kayıtlı) mükellef beyanlarından hareket etmeyi bırakmalı. En az içerideki göstergeler kadar dışarıdaki gös­tergelerden hareketle kayıp ve kaçağın peşine düşmelidir ki ba­sına yansıyan haberlerden anla­şıldığı kadarıyla bu konuda çalış­malar yapılmaktadır.

3-azanılan para hele de vergisiz ise çok kolay harcanabilmek­tedir. Harcama yerleri de çok da fazla değildir. Lüks konut satış­ları, ultra lüks tatil harcamaları, araçlar, yatlar, uçaklar, helikop­terler(sahiplik veya kiralama) harcamaları bir başlangıç olabi­lir. Türk karasularında zaman ge­çiren tüm lüks yatların kolayca sahipleri belirlenebilir. Yabancı bandıralı olsa bil( Daleware vb),­bunların çoğunun sahipleri Türk vatandaşlarıdır. Bu kişilerin var­lıklarının gelir kaynakları üzeri­ne gidilmelidir.

Yaban kazlarının üzerine gidilmeli

4- Yurt dışından vergisiz veya düşük vergili olarak yurda so­kulan bir kısım ürünler yurt dışı edilmiş gibi gösterilmekte, yurt içinde satılabilmektedir. Öteden beri en fazla sorun yaşanan sek­törlerden hareketle (petrol, tü­tün, şeker şurubu ve şeker üreti­mi…),önce mekanizma çözülme­li, daha sonra bu alandaki yaban kazlarının üstüne gidilmelidir.

Mali İdare anladığımız kada­rıyla bu konularda bilgi ve veri­ye sahip. Ancak doğrudan sorun­lu alanlara parmak basmak yeri­ne olayı çok fazla genelleştirince, yapılacak düzenlemelerden canı yanacakların haklı feryatları sa­yesinde konuya dokunulamıyor. Dahilde işleme rejimi tartışma­larında tam da bu yaşandı.

Sektörler de kayıt dışı oyuncu­ları adları gibi iyi biliyorlar. Artık susmaya hakları yok. Kötü oyun­cuların kullandıkları mekaniz­malar ve kimlikleri konusunda Devlete yardımcı olunması gere­kiyor.

5- Dokunulmazlık, dokunula­maz hissinin kırılması şart. Kim olursa olsun mali konularda dokunulabildiği gösterilmeli.

6- Mali istihbarat çok önemli. Bu konuda özel önem veril­meli ve bir birim kurulmalı. Vergi konusu kara para aktiviteleri ve yolsuzlukla iç içe büyümektedir.

7- Yolsuzlukların üzerine gi­dilmedikçe, yolsuzlukla edi­nilen servetler üzerinden bu ko­nuda bir bedel ödettirilmedikçe, cezasızlık algısı arttıkça herkes kendince kanunlara uyumsuz­luğu hak görecektir. Vergi konu­sunda kayıt dışılıkla mücadele­nin yolsuzlukla mücadeleden ayrı yürütülebilmesi mümkün değildir.

8- Keyfi, gereksiz harcamala­ra radikal tavır ve sembolik göstergelerle son verildiği orta­ya konmalıdır. Halen bu konuda gerekli adımlar atılmadı. Kimse dibi delik torbayı doldurmaya gö­nüllü olmaz.

9- 2022 yılı için matrah artırı­mı yapan mükelleflerin çok iyimser bir ihtimalle en azından hatırı sayılır kısmında kurumlar vergisi beyanları ile defter, kayıt ve belgeleri ve geçici vergi beyan­ları arasında uyumsuzluklar var. Geçici vergi beyanlarından, KDV beyanlarından hareketle muhte­mel sorunlu şirketler tespit edil­miş olmalı.

Mali İdare 2022’de matrah ar­tırımında bulunanlara kurum­lar vergisi tarhiyatı yapamasa bi­le, matrah artırımı tutarlarını ve kapsamında olmayan 2022 Ek Vergi beyanları incelenebilecek. Matrah artırırken bile vergi ka­çırılan bir dönem yaşamış olduk.

10-Hizmet Türkiye’den ve­rildiği halde faturasının yurt dışından(düşük vergili ülke ve bölgelerden: Dubai, Kıbrıs vb) gönderilmesi-gelmesi yaygınla­şıyor gibi.

Yurt dışından alınan hizmet fa­turaları mukimlik belgeleri, ger­çek lehdar, stopaj, transfer fiyat­laması, fiili yönetim merkezi, KDV ve gider olarak dikkate alı­nabilme yönleriyle incelenebi­lecektir.

11- Daha önceki varlık ba­rışlarında beyan edilen yurt dışı varlıkların, af dönemi­ni izleyen daha sonraki yıllarda oluşan gelirlerinin beyan edilip edilmediği yönünde inceleme­ler yapılmalıdır. Şahısların yurt dışı menkul mallardan elde etti­ği(hisse senedi alım satımı vb.) kazançları konusunda envanter çalışması yapılabilir.

12- Sahte belge düzenleme konusunda polisiye yak­laşımlara ağırlık verilmeli. Bu konuda özel birimler oluşturul­malı, özellikle büyük veri anali­zi ve akıllı programlar vasıtasıy­la, personel desteği ile özel mü­cadele birimleri oluşturulmalı, vergi müfettişleri sahte belge in­celemeleri ile adeta boğulmama­lıdır.

Türkiye'de kurulu şirketlerin yurtdışı iştirak haritası yok

13-Türkiye, Türk vatan­daşlarının yurt dışında kurduğu şirketlerin envanteri­ni çıkarmalıdır. Türkiye’de ku­rulu şirketlerin yurt dışı iştirak haritalarından dahi tam olarak haberdar olmadığımız gibi, bu konuda bilgi de istemiyoruz.

14- Bilgi paylaşımı kapsa­mında diğer ülkeler vergi idarelerinden gelecek bilgilerin kontrolü incelemeleri başlayabi­lir.

15- Yabancı işverenden alı­nan bir kısım ödemelerin yurt dışı banka hesaplarına alın­ması ve beyan dışı bırakılması söz konusu olabilir.

16- Türkiye’deki şirketler için yapılan alımlarda satıcı­nın sağladığı ciro primi, iskonto vb. ödemelerin ortak veya yöne­ticilerin kişisel hesaplarına alın­ması ve beyan dışı bırakılması geçmişte yaygın karşılaşılan bir durumdu.

17- Yurt dışına mal/hizmet satarken veya yurt dışın­dan mal/hizmet alırken ilişki­si gizlenen düşük vergili bir ülke (vergi cenneti) şirketinin araya sokularak bir kısım karın beyan dışı bırakılması çok yaygın kulla­nılmaktaydı.

18- Turistik amaçlı yurt içi ve dışı özel gezi ve tatillerin, yemek, hediye vb. şahsi harcama­ların işletmelerde gider olarak dikkate alınması halen çok yaygın.

19- Stok affı başvurularının doğruyu yansıtıp yansıt­madığı incelendi mi?

20- Ortaklar cari ve kasa af­fından yararlanan şirket­lerde af sonrası durum nedir, ba­kıldı mı?

Zeki GÜNDÜZ

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://www.dunya.com/kose-yazisi/muhtemel-vergi-inceleme-ve-kayip-kacak-konulari/740938

Emisyon primi, payın şirket esas sözleşmesinde belirlenmiş olan itibari değerini aşan bir bedelle ihraç edilmesi durumunda, itibari değeri aşan kısmı olarak tanımlanıyor. Bu yazımızda, emisyon priminin vergilendirilmesi ve bu konu ile bağlantılı olan güncel gelişmeleri ele alacağız. 

Emisyon primi, kurumlar vergisinden istisna tutulan bir kazanç kalemi olarak kabul ediliyor.  Dolayısıyla, şirketlerin emisyon primli pay ihraç etmeleri durumunda emisyon primine yönelik herhangi bir vergi ödeme yükümlülükleri bulunmuyor.    

Türk Ticaret Kanunu’nda yeni payların çıkarılması sonucunda elde edilen primin, çıkarma giderleri, itfa karşılıkları ve hayır amaçlı ödemeler için kullanılmamış bulunan kısmının genel kanuni yedek akçe olarak ayrılacağı öngörülüyor. Buradan hareketle, emisyon primi uygulamada sermaye yedeği yani kanuni yedek akçe hesabı altında takip ediliyor. Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından yayımlanmış olan Tek Düzen Hesap Planı kapsamında emisyon primlerinin “520- Hisse Senetleri İhraç Primleri” başlığı altında muhasebeleştirildiği görülüyor. Bu kapsamda, emisyon primleri gelir hesapları ile ilişkilendirilmiyor ve gelir tablosu hesaplarına aktarılmıyor. Dolayısıyla, emisyon primi, Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından vergiye tabi bir kazanç kalemi olarak nitelendirilmiyor. 

Emisyon priminin vergilendirilmesi konusundaki yargı kararlarını ele alırsak, 2009 tarihli bir Danıştay kararında emisyon priminin kazanç niteliğinde değerlendirmediğini, 2001 tarihli bir Yargıtay kararında da emisyon priminin, şirket pay sahiplerine dağıtılması gereken gerçek anlamda bir dönem kârı olarak değerlendirilmediğini görüyoruz. Dolayısıyla, yargı kararları ve mevzuattaki düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, emisyon priminin gerçek anlamda bir kazanç olmadığı ve bu sebeple vergiye tabi tutulamayacağı söylenebilir. 

6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli depremin sebep olduğu yıkımın giderilmesi amacıyla getirilen ek deprem vergisi kapsamındaki düzenleme ile, Kurumlar Vergisi Kanunu’nda değişiklik öngörülerek kurumlar vergisi istisnası olarak düzenlenen emisyon primine bir defaya mahsus olmak üzere 2022 hesap dönemi için ek vergi getirildi.

Bu düzenleme sonrası emisyon priminin vergilendirilmesi sebebiyle mükelleflerin dava açtıkları görülüyor. Bu kapsamda, söz konusu düzenlemeye karşı İstanbul 1. Vergi Mahkemesi’nde açılan bir davada mahkeme, mükellefin ek verginin Anayasa’ya aykırılığı iddiasını dikkate alarak düzenleme aleyhine Anayasa Mahkemesi’ne itirazda bulundu. Ancak, Anayasa’ya aykırılık iddiası her ne kadar ilk derece mahkemesi tarafından dikkate alınmış olsa da Anayasa Mahkemesi yapmış olduğu inceleme sonucunda önceki içtihatlarına atıfta bulunarak “beklenmedik doğal felaketler, savaş ve seferberlik hali, siyasi, ekonomik ve sosyal krizler gibi toplumu temelden sarsabilecek olaylar nedeniyle yapılacak kanuni düzenlemelerle kanunların geriye yürütülmesi”nde Anayasa’ya herhangi bir aykırılık olmadığını vurguladı. Yakın tarihli bir Danıştay kararında da emisyon priminin vergilendirilmesi hukuka uygun olarak kabul ediliyor.

Anayasa Mahkemesi, yapmış olduğu inceleme sonucunda emisyon priminin vergilendirilmesini Anayasa’ya aykırı bulmamış olsa da buradaki önemli konu, emisyon priminin bir kazanç kalemi olup olmadığı sorusu. Emisyon primi hem yargı kararlarında hem de mevzuatta ilk edinildiği dönem açısından faaliyet dönem kârı kalemi veya bir kazanç kalemi olarak değerlendirilmiyor. Bu sebeple, emisyon primine tahakkuk ettirilen vergiye karşı açılan davalarda da emisyon priminin bir kazanç kalemi olup olmadığı açısından değerlendirilme yapılarak karar verilmesi önemli. 

Anayasa Mahkemesi’nin emisyon primine ilişkin düzenlemeyi Anayasa’ya aykırı bulmamasına karşılık mükelleflerin açtıkları davalarda yargılama sürecinin sona ermesini takiben Anayasa Mahkemesi nezdinde bireysel başvuru yoluna gitme hakları bulunuyor. Her ne kadar mükellefler yargılama süreci sonunda bireysel başvuru yapma hakkına sahip olsalar da Anayasa Mahkemesi’nin düzenlemeyi Anayasa’ya aykırı olarak değerlendirmediği göz önünde bulundurulduğunda bireysel başvurulardan olumlu sonuç çıkmayacağı, çünkü Anayasa Mahkemesi’nin Anayasa’ya uygunluk kararının mülkiyet hakkını yeterince koruma eğiliminde olmadığı söylenebilir.

Sonuç olarak, getirilen ek vergi Anayasa Mahkemesi tarafından Anayasa’ya aykırı olarak değerlendirilmese bile, burada dikkate alınması gereken önemli konu, geçmişten gelen uygulama birikimimize göre emisyon priminin kazanç olarak kabul edilmemesidir. Bu yaklaşımın açıkladığımız üzere güçlü teorik temelleri de bulunuyor. Aksine bir düşünceye dayalı vergi hukuku düzenlemesi ve Anayasa Mahkemesi kararı ülkemizin yatırımı teşvik eden ortamına gölge düşürebilir. Kanunda vergi istisnası olarak düzenlenen emisyon primine deprem nedeniyle bir sefere mahsus vergi tahakkuk ettirilmiş olması gelecekte yaşanacak bir doğal afet durumunda emisyon primi açısından tekrar vergi tahakkuk ettirilmesinin önünü açarak belirsizliğe sebep olabilir. Bu sebeple, bu tarz uygulamalardan hem hukuki güvenlik ilkesine uygun davranılması hem de ülkemize yapılacak yatırımların önündeki engellerin kaldırılması adına kaçınılması gerekiyor.

Av. Mustafa Turan’ın katkılarıyla

Av. Umut KOLCUOĞLU

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/emisyon-priminin-vergilendirilmesine-iliskin-guncel-sorunlar/760077

Yeni ekonomi modeli; yatırım, üretim, istihdam ve ihracat olarak tanımlanmıştır. Yapılan yatırımlar sonucu elde edilen ürünler ya yurt içinde tüketilmekte ya da yurtdışına ihracat yapılmaktadır. Döviz ihtiyacının karşılanması için ihracatçılar çeşitli şekillerde teşvik edilmektedir.  Dolayısıyla cari açığı azaltmak için ihracatın artırılması, ihracatçılara kolaylık sağlanması, ihracatçıların katma değer vergisi iadelerinin hızlı bir şekilde yerine getirilmesi gerekmektedir. Özellikle, finansmana erişiminin zor ve finansman maliyetinin yüksek olduğu şu dönemlerde ihracatçıların katma değer vergisi iadelerinin hızlı bir şekilde yerine getirilmesi önem arz etmektedir.

Bu kapsamda, Katma Değer Vergisi Uygulama Genel Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair 41 Seri No’lu Tebliğ ile İmalatçı- İhracatçılara ihracat bedelinin %10’u kadar yüklenilen hesabı yapmadan iade imkanı getirilmiştir.

Bu uygulama ihtiyari olup, uygulamadan Tebliğin (II/A-8.3.) bölümünde tanımlanan imalatçılar faydalanabilir. Yani ihraç kayıtlı teslim şartlarını sağlayan imalatçılar yararlanabilir.

Bununla birlikte, imalatçılar bu uygulama kapsamındaki işlemlerini, ilgili dönem KDV beyannamesinin “İstisnalar-Diğer İade Hakkı Doğuran İşlemler” kulakçığının “Tam İstisna Kapsamına Giren İşlemler” tablosunda 338 kodlu “İmalatçıların Mal İhracatları [KDVGUT-(II/A-1.1.4.2.)]” satırını kullanmak suretiyle beyan ederler. Bu satırdaki “Yüklenilen KDV” sütununa, ihraç edilen mallara ilişkin yüklenilen KDV hesabı yapılmaksızın, ihracat bedelinin %10’unu aşmamak kaydıyla iadeye konu olan KDV tutarı yazılır.

338- Kodla beyan edilen bu iadenin şartları;

  • İmalatçı Belgesi Olacak,

  • Doğrudan İhracat Olacak,

  • İmalatçı- İhracatçı Olacak,

  • İhracat Bedelinin %10’u Kadar Olacak,

  • Doğrudan İhracat Bünyesinde Geçici 17 Kapsamında Alımlar Varsa Bunların Bedeli, Düşülecek,

  • 24 Aya İlişkin İndirilecek KDV listeleri Sisteme Girilecek,

Düzenleme amacının imalatçı ihracatçıların KDV iade süreç ve sürelerinin kısaltılması olduğu anlaşılsa da uygulama aşamasında çeşitli zorluklarla karşılaşılmaktadır.

YMM raporuna dayalı olarak ihracat bedelinin %10’una kadar iade yöntemiyle talep edilen KDV iadesine ilişkin ilgili YMM’ye gelen eksiklik yazısındaki ifadelere aşağıda yer verilmiştir.

“Başkanlığı’mız Gelir Kanunları KDV – ÖTV Grup Müdürlüğü’nün 11/11/2022 tarih ve 699955 sayılı “KDV Genel Uygulama Tebliği (II/A.1.1.4.2) bölümü kapsamındaki YMM raporlarında karşıt inceleme” hakkında duyurusunda “… mükellefin KDV Genel Uygulama Tebliğinin (II/A-1.1.4.2.) bölüm kapsamındaki iade talebine ilişkin ihracatın beyan edildiği dönem indirilecek KDV listesindeki alımlara ilişkin olarak karşıt inceleme yapıldığından ihracatın beyan edildiği dönemden önceki son yirmi dört döneme (bu dönemlerin herhangi birisinde ödenecek KDV beyan edilmesi durumunda, ödenecek KDV beyan edilen dönemden sonraki dönemlere) ilişkin indirilecek KDV listesindeki alımlar için de karşıt inceleme yapılması gerektiği mütalaa edilmektedir.” denilmektedir.

Bu talep gerek idarenin, gerek ihracatçının gerekse YMM’nin iş yükünü arttırdığından iade süreç ve süresinin de uzayacağı bu yönüyle de düzenlemenin beklentilerin uzağında kaldığını ifade etmemiz gerekir.

338 Kodla talep edilen iadede de ihracat bedelinin %10’u esas alınırken, 301 Kodla talep edilen iadede yüklenilen KDV hesaplaması yapılması gerekmektedir.

Buna göre Yüklenilen KDV, iade hakkı doğuran işlemle ilişkilendirilebilen alış ve giderler, genel imal ve genel idare giderleri ile amortismana tabi iktisadi kıymetler (ATİK) için yapılan harcamalara ilişkin KDV’den oluşur.

 27 Seri No.lu SM, SMM ve YMM Kanunu Genel Tebliği II. Bölümünün;

2.maddesinin 5.fıkrasında; “…Öte yandan, 1  ve 15  sıra No.lu Tebliğler çerçevesinde yapılan iadelerde karşıt incelemenin kural olarak ihracat konusu mal veya hizmetin imalatçısı konumundaki alt mükelleflerin bir alt kademesine kadar yapılması zorunlu olduğu ancak, ithal edildikten sonra Katma Değer Vergisi Kanununun 11 inci maddesi kapsamında ihraç edilen ürünlerde söz konusu malı ithal eden firmanın kayıtlarına inilmesinin yeterli olacağı” belirtilmiştir.

YMM Raporu ile 338- Kodla talep edilen iadede vergi daireleri tarafından sisteme yüklenilen geçmiş 24 ay içinde Karşıt İnceleme istemektedir.

Ancak, bu isteğin ne yasal bir dayanağı nede getirilen uygulamanın mantığına uygun bir tarafı vardır.

Bu tür bir istek uygulamada getiriliş amacına hizmet etmeyecek imalatçı ihracatçıların KDV iadelerini almalarını geciktirecek ve anlamsız bir hale gelecektir.

Nihayetinde 11/ 1-c kapsamında teslimde bulunan imalatçılar yüklenilen KDV hesabı yapmadıkları gibi, sadece ilgili aya ait indirilecek listeye KİT düzenleyerek KDV  iadelerini almaktadırlar.

Getirilen bu uygulama aslında 11/ 1-c ile benzeşmektedir.

Örneğin, İmalatçı X AŞ , (devreden KDV’si müsait olmak koşuluyla ve DİİB’li hammadde kullanmamış olsun, teslim KDV oranı %10) 10.000.000,00 TL’lik satışını 11/1-c kapsamında teslim ederse 1.000.000,00 TL KDV iadesi alacak, 338 Kodla iade talep ederse yine aynı şekilde ihracat bedelinin %10’u kadar 1.000.000,00 TL KDV iadesi alacaktır.

Ancak; ihraç kayıtlı teslimde yüklenilen KDV hesabı yapılmadığı için sadece o aya ilişkin indirilecek KDV ye karşıt inceleme yapılacak, 338 kodla talep ederse yüklenilen KDV hesaplanmadığı halde geriye dönük 24 aya karşıt inceleme istenmesinin hiçbir haklı gerekçesi yoktur.

Dolayısıyla iyi niyetle getirilen bu uygulama yasal ve mantıki bir dayanağı olmadığı için gereksiz yere bürokratik işlemlere sebebiyet verip, mükellef, Yeminli Mali Müşavir ile vergi dairesi arasında gereksiz sorunlar oluşturup bu uygulamayı işlemez hale getirecektir.

Şerafettin ÖZCAN
E. Gelirler Kontrolörü
Yeminli Mali Müşavir

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/imalatci-ihracatcilarin-338-kodla-istedigi-kdv-iadesi-ve-24-ay-karsit-inceleme-tutanagi-sorunu/760086

Brüt kâr, Mükellef firmanın toplam satıştan satılan malın maliyeti ya da satılan hizmetin maliyetini çıkardıktan sonra elde edilen pozitif tutardır.

Brüt Satış Kârı,  Mal ve hizmet satışı ile doğru orantılı artıp azalır.

Brüt kar marjı, Mükellef firmanın gelirinin satılan malların maliyetini nasıl aştığı veya satılan malların maliyeti tarafından aşıldığı arasındaki karlılığı ölçer. Bir şirketin brüt kar marjı ne kadar yüksekse o derece olumludur. Çok yatırım yapar ve büyür.

Brüt Kar Marjı = (Brüt Kar /  Gelirler) x 100

Örneğin, Firmanın brüt kârı 1.200.000,00 TL ve gelirinde 6.000.000,00 TL olduğunu var sayalım. Burada brüt kâr marjı %20. Böylece şirket gelirinin % 80'inin üretim maliyetleri tarafından kullanıldığı görülmektedir.

Brüt Zarar, Mükellef firmanın toplam satıştan satılan malın maliyeti ya da satılan hizmetin maliyetini çıkardıktan sonra elde edilen negatif tutardır.

Verimliliğin ölçülüp yorumlanması ve mali durumların incelenmesi için işletmenin karlılığına dikkat edilmelidir.

Bir mal veya hizmet maliyet fiyatının üzerinde bir fiyatla satılmışsa, bu satışta kâr söz konusudur. Eğer bu mal veya hizmet maliyet fiyatının altında bir fiyatla satılmışsa, bu satışta da zarar söz konusudur.

Girişimci mal ve hizmet üretebilmek için bütün üretim öğelerini en iyi koşullarda bir araya getirir. Kâr amacı güderek riski üzerine alır.

Girişimcinin esas gayesi kar etmektir. Yoksa zarar etmek değildir. Hele bunun yanında brüt kar etmesi kaçınılmazdır.

Buna rağmen birçok mükellefin gelir tablosu incelendiğinde BRÜT ZARARIN var olduğu görünür.

Faaliyetlerini üretime dayalı olarak sürdüren işletmelerde, maliyetlerin doğru hesaplanması,

· İşletme sahipleri açısından,

· Şirketle ilişkisi bulunan üçüncü şahıslar açısından,

· Maliye Bakanlığı açısından son derece önemlidir.

BRÜT KAR OLMASI GEREKİRKEN BÜRÜT ZARAR OLUŞMASININ BAŞLICA NEDENLERİ?

A-   Çalışmayan Kısım Gider ve Zararları (-)

Boşa geçen zamana ilişkin işçi ücret ve giderleri: Üretim sürecinde ortaya çıkan boş zamanlar; firmada gerçekleşen bakım ve onarım, temizlik, grev, lokavt, talep yetersizliği, doğal afetler, enerji kısıntısı nedenleri yüzünden boşa geçen zamanlardır.

Çalışanlar; boşa geçen zamanları işletme içinde harcadıkları için ücretlerini almayı hak kazanırlar. İşte burada muhasebe yönünden önemlilik vardır. Boşa geçen zamana ait işçi ücret ve giderleri üretimin maliyetine değil, 680 Çalışmayan Kısım Gider ve Zararları hesabına aktarılır. Maliyet hesaplarına aktarılmaz.

Çalışmayan Kısım Amortisman Giderleri (-)

İşletmeler bazı dönemlerde faaliyetlerini çeşitli nedenlerle durdurabilir. Üretim kapasitesinin faaliyet gösterebilir, aktifte kayıtlı sabit kıymetleri kiraya verilebilir ve taşınma ve montaj durumlarında kullanılmayabilirler. Boşa geçen zamana ait Amortisman giderleri üretimin maliyetine değil, 680 Çalışmayan Kısım Gider ve Zararları hesabına aktarılır. Maliyet hesaplarına aktarılmaz.

Örnek:

680. Çalışmayan Kısım Gider ve Zararları (-) XXX

721. Direkt İşçilik Giderleri Yansıtma Hesabı XX

731. Genel Üretim Giderleri Yansıtma Hesabı X

…………………./………………………………..

B-   OFFSHORE şirketlerinden gider faturası temin edilmesi :

Burada kafa karıştıran husus yasal yollarla vergi kaçırmaktır. Paranın takibini kesmektir. Ne kadar vergi vermek istiyorsan ona göre offshore şirketlerinden gider faturası temin edersin, bu faturaların bedellerini banka havalesi ile ödersin ve ödemiş olduğun paraları da bir şekilde delilsiz olarak geri alırsın.

2006 yılında kabul edilen ve halen yürürlükte olan Kurumlar Vergisi Kanunu ile “vergi cenneti ülkelerden alınan faturalar” nedeniyle “yüzde 30 vergi kesintisi” yapılması öngörülmüştü. Ancak aradan 18 yıl geçtiği halde, Bakanlar Kurulu yüzde 30 stopaj yapılacak ülke adlarını belirlemediği için stopaj yapılamamaktadır.

C-  Sahte veya Muhteviyatı İtibariyle Yanıltıcı Belge düzenleme ve bu belgelerin kullanılması:

Mükellef İşletme; Sahte veya Muhteviyatı İtibariyle Yanıltıcı Belge düzenleme ve bu belgelerin kullanmak suretiyle, BÜRÜT Satış karını azaltır ve hatta Bürüt Zararın doğmasına neden olur.

Sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleme ve/ya da kullanma fiili, vergi gelirlerini ciddi derecede azaltan, gelir dağılımında adaletsizliğe sebep olan, haksız zenginleşmelere yol açan sonuçları olan bir suçtur. Bu suçla yeterince mücadele edilmemesi, hazine zararına sebebiyet vermenin yanında, vergisini ödeyen kişiler bakımından mağduriyetlere sebep olmakta ve toplumun adalete güven duygusunu zedelemektedir.

Mükellef İşletme şu nedenlerle bu fiil ve harekette bulunur. “Vergi Konseyinden aynen alınmıştır”

1. Mükelleflerin bir kısmının Sahte veya Muhteviyatı İtibariyle Yanıltıcı Belgeyi kullanmak istemesi sebebiyle bir talep oluşmaktadır.

2. Mükellefler, vergi bilincinin yetersizliği yüzünden vergilerini eksiksiz tam ödemek yerine daha az ödemek ya da hiç ödememek istemektedir.

3. Sahte belge ticareti neticesinde kolay yoldan gelir elde etme istenmektedir.

4. İhracat, indirimli oran vb. teslimler sebebiyle olması gerekenden daha fazla Katma Değer Vergisi iadesi elde etme arzu edilmektedir.

5. Bir kısım gider ve maliyetlerin sair sebeplerle belgelendirilmesi mümkün değildir.

6. Bazı giderler mevzuat gereğince kanunen kabul edilmeyen gider olarak değerlendirilmekte ve Katma Değer Vergisi indirimleri kabul edilmemektedir.

7. Devletçe verilen teşvik ve destekleme uygulamalarından daha fazla yararlanmak istenmektedir.

8. Elde edilen gelirlerin/kazançların Devlet’e değil, kişinin kendisine ait olduğu düşünülmektedir.

9. Vergi vermeme sonucu elde kalan kazancın vergi verilmesi veya müeyyide ile karşılaşılması halinde katlanılacak maliyetten fazla olduğu hesap edilmektedir.

10. Mükellef, kazancının tamamının beyan edilmesi halinde zarar görebileceğinden, sektördeki diğer mükelleflerle rekabet edemeyeceğinden endişe etmektedir.

11. Sahte belge kullanmak suretiyle ödenecek Katma Değer Vergisinin azaltılması veya tamamen ortadan kaldırılması istenmektedir.

12. Mükellef ve/ya da vergi sorumluları, sahte belge kullanılması halinde yazılan raporlara dayanılarak yapılan vergi tarhı ile ceza kesme işlemleri hakkında cezalarda indirim, uzlaşma ve vergi affı niteliğindeki düzenlemeler gibi cezayı hafifleten ya da kaldıran hak ve imkânlardan yararlanabilmektedir.

13. Sahte belge düzenleme ve kullanımına yönelik denetimler (inceleme, yoklama vb.) etkin olmamakta ve yetersiz kalmaktadır.

14. Vergi cezaları ile hürriyeti bağlayıcı cezaların kesilmesi-hükmedilmesinde yaşanan aksaklıklar sebebiyle yeterince caydırıcı olmadığı bilinmektedir.

15. Mükellefler, mevzuatın karmaşıklığı, eskiliği, yetersizliği ve dağınıklığı sebebiyle oluşan boşlukları aramakta ve buldukları takdirde bundan yararlanmaktadır.

16. Teknolojik gelişmeler sayesinde bilişim yoluyla organize suçluluğun kolaylaşması yüzünden suça yönelim artmaktadır.

17. Emtia stok dengesindeki uyumsuzluklar sahte belge ile giderilmek istenmektedir.

18. Kara para aklama ve POS tefeciliği gibi kanuna aykırı faaliyetler içerisinde yer alan şahıslar sahte belgeler ile bu faaliyetlerini gizlemeye gayret etmektedir.

19. Dolandırıcılık amacıyla sahte belge düzenlenmektedir.

20. Katma Değer Vergisi dışındaki diğer vergi iadeleri ve özel gider indirimlerinden faydalanmak istenmektedir.

21. Vergi istisnalarından yararlanmak isteyen mükellefler gerçekte kapsama girmeyen işlemlerine gerçeklik kazandırmak amacıyla sahte belge düzenlemektedir

22. Dış ticaret sermaye şirketleri ile sektörel dış ticaret şirketlerinin Katma Değer Vergisi iadesi almalarının kolaylaştırılmış olması ve denetim zorluğu sebebiyle belirsiz bir durum oluşmaktadır.

23. Yurt dışındaki veya serbest bölgelerdeki firmalar aracılığıyla kârın vergisiz alanlara, bölgelere veya ülkelere aktarılması istenmektedir.

24. Sahte belge düzenleme ve kullanma tespiti uzun zaman almaktadır.

25. Vergi incelemeleri ile vergi ve ceza yargılaması süreçleri çok uzun zamanda tamamlanmaktadır.

26. Sahte belgenin gerçek düzenleyicileri tespit edilememekte; vergi cezaları ile hürriyeti bağlayıcı cezalara adına kayıtlı mal varlığı bulunmayan şahıslar muhatap olmaktadır.

27. Vergi oranlarının yüksekliği iddia ve bahane edilmektedir.

28. Muhasebe ve müşavirlik meslek odaları, meslektaşlarını korumasa iki ile gerekli disiplin cezalarını uygulamamaktadır.

29. Katma Değer Vergisi indirim sistemi mükellefleri sahte belge düzenlemeye veya kullanmaya teşvik edici bir yapıdadır.

30. Toplumda, sahte fatura düzenleyicilerinin yeterince cezalandırılmadıkları ve Devletin onlar ile yeterince mücadele edemediği düşüncesi hâkimdir.

31. Vergi ve mükelleflerin takibinde dijital sistemler ile teknolojik imkânlardan yeterince faydalanılamamaktadır.

32. Sık aralıklarla Vergi Barışı, Varlık Barışı, Matrah Artırımı, Yeniden Yapılandırma vb. adlarla yapılan düzenlemeler kapsamında hukuka aykırı fiillerin sonuçları kısmen ya da tamamen ortadan kaldırılmaktadır.

YMM/BD HASAN SANCAK

Page 80 of 1348

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • 1 TL için 532.000 TL Fazla Vergi Ödeme Riski Sosyal içerik üreticilerinden ile Appstore, Google Play üzerinden gelir elde…
  • BORSAYA AÇILAN ŞİRKETLER AÇISINDAN EMİSYON PRİMLİ PAYLARA YÖNELİK ÖRNEK UYGULAMA EMİSYON PRİMİ TİCARİ KARA DÂHİL DEĞİLDİR. ÖZKAYNAKLAR ARASINDA 520 PAY…
  • Yatırım Teşvik Belge Kapsamında KDV İstisnası Yatırım Teşvik Belgesi Sahibi Mükellefe Belge Kapsamındaki:· Makine Ve Teçhizat İthal…
Top