Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

Sayı :E-38418978-125[30-2021/18-(İ)]-288058

Konu : Avustralya Mukimi Şirkete Ödenecek Kâr Payının Vergilendirilmesinde GVK Mük. 121 inci Maddeden Yararlanan Şirketin Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasını İhlal Edip Etmediği

İlgi : tarihli özelge talep formunuz.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda şirketinizin sermayesinin Avustralya mukimi şirketlere ait olduğu ve şirketinizin Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 121 inci maddesi kapsamında "vergiye uyumlu mükelleflere vergi indirimi" düzenlemesinden yararlandığı belirtilerek Avustralya mukimi şirketlere yapılacak temettü ödemelerinde Türkiye - Avustralya Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının (Anlaşma) "Temettüler" başlıklı 10 uncu maddesinde belirtilen "Türkiye'de tam oranlı kurumlar vergisine tabi tutulan kazanç" kriterinin ihlal edilip edilmediği ile Anlaşma kapsamında hangi oranda tevkifat yapılacağı hususlarında Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

I. KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun "Tam ve Dar Mükellefiyet" başlıklı 3 üncü maddesinde; "...

Dar mükellefyet: Kanunun 1 'inci maddesinde sayılı kurumlardan kanunî ve iş merkezlerinin her ikisi de Türkiye'de bulunmayanlar, sadece Türkiye'de elde ettikleri kazançları üzerinden vergilendirilirler.

..."

hükmüne yer verilmiştir.

Aynı Kanunun 30 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında, tam mükellef kurumlar tarafından, Türkiye'de bir iş yeri veya daimi temsilci aracılığıyla kâr payı elde edenler hariç olmak üzere dar mükellef kurumlara veya kurumlar vergisinden muaf olan dar mükelleflere dağıtılan (Kârın sermayeye eklenmesi kâr dağıtımı sayılmaz.) ve Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde sayılan kâr payları üzerinden bu Kanunun 15 inci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca vergi kesintisine tabi tutulan kazançlar hariç olmak üzere kurumlar vergisi kesintisi yapılacağı hüküm altına alınmış olup bahse konu kâr payları üzerinden 2009/14593 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile %15 (2021/4936 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı uyarınca 22/12/2021 tarihinden itibaren %10) oranında kurumlar vergisi kesintisi yapılacağı belirlenmiştir.

Diğer taraftan, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun "Vergiye uyumlu mükelleflere vergi indirimi" başlıklı mükerrer 121 inci maddesinde;

"Ticari, zirai veya mesleki faaliyeti nedeniyle gelir vergisi mükellefi olanlar ile kurumlar vergisi mükelleflerinden (inans ve bankacılık sektörlerinde faaliyet gösterenler, sigorta ve reasürans şirketleri ile emeklilik şirketleri ve emeklilik yatırım fonları hariç olmak üzere), bu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen şartları taşıyanların yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannameleri üzerinden hesaplanan verginin % 5'i, ödenmesi gereken gelir veya kurumlar vergisinden indirilir. Şu kadar ki hesaplanan indirim tutarı, her hâl ve takdirde 1 milyon (323 Seri No'lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile 1/1/2023 tarihinden itibaren verilmesi gereken yıllık gelir ve kurumlar vergisi beyannamelerinde uygulanmak üzere 4.400.000-TL) Türk lirasından fazla olamaz. İndirilecek tutarın ödenmesi gereken vergiden fazla olması durumunda kalan tutar, yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihi izleyen bir tam yıl içinde mükellefin beyanı üzerine tahakkuk eden diğer vergilerinden mahsup edilebilir. Bu süre içinde mahsup edilemeyen tutarlar red ve iade edilmez. Gelir vergisi mükelleflerinin yararlanacağı indirim tutarı; ticari, zirai veya mesleki faaliyet nedeniyle beyan edilen kazançların toplam gelir vergisi matrahı içerisindeki oranı dikkate alınmak suretiyle hesaplanan gelir vergisi esas alınarak tespit edilir." hükmüne yer verilmektedir.

II. ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME ANLAŞMASI YÖNÜNDEN

1 Ocak 2014 tarihinden itibaren uygulanmakta olan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Avustralya Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması"nın "Temettüler" başlıklı 10 uncu maddesinde;

2 1. Bir Akit Devletin mukimi olan bir şirket tarafından diğer Akit Devletin bir mukimine ödenen temettüler, bu diğer Devlette vergilendirilebilir.

3 .Bununla beraber söz konusu temettüler, temettüyü ödeyen şirketin mukim olduğu Akit Devlette ve bu Devletin mevzuatına göre de vergilendirilebilir; ancak, temettünün gerçek lehdarı diğer Akit Devletin bir mukimi ise, bu şekilde alınacak vergi aşağıdaki oranları aşmayacaktır:

(a)(i)-

(iı) Türkiye mukimi bir şirket tarafından ödenen temettüler yönünden, temettülerin, temettüyü ödeyen şirketin sermayesinin en az % 25 ini doğrudan elinde tutan bir şirkete (ortaklık hariç) ödenmesi halinde, Türkiye'de tam oranlı kurumlar vergisine tabi tutulan kazançlar üzerinden ödenen temettülerin gayrisafi tutarının %5'i; ve

(b) tüm diğer durumlarda gayrisafi temettü tutarının yüzde 15'i.

..."

hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan, Anlaşmanın ayrılmaz bir parçasını oluşturan Anlaşmaya İlişkin Protokolde:

"6. 10 uncu maddeye ilişkin olarak;

(a) 2 nci fıkranın (a) (ii) alt bendinde belirtilen oran sınırlamasına bakılmaksızın, temettülerin Avustralya'da vergiye tabi tutulması durumunda, Türkiye, bu kapsamdaki temettüler üzerinden, söz konusu fıkranın (b) bendinde belirtilen oranı aşmayacak oranda vergi alabilir.

..."

düzenlemesine yer verilmiştir.

Buna göre, şirketiniz tarafından Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 121 inci maddesi kapsamında vergiye uyumlu mükellef indiriminden yararlanılması, yukarıda yer verilen 10 uncu maddede bulunan "Türkiye'de tam oranlı kurumlar vergisine tabi tutulan kazançlar" kriterine etki etmeyecektir.

Bu hüküm ve açıklamalara göre Türkiye'de alınacak vergi oranı:

-şirketinizin sermayesinin en az %25'ini doğrudan elinde tutan Avustralya mukimi şirkete yapılacak temettü ödemelerinde gayrisafi temettü tutarının %5'ini,

-diğer Avustralya mukimi kişilere yapılacak temettü ödemelerinde ise gayrisafi temettü tutarının %15'ini

aşamayacaktır.

Diğer taraftan, Türkiye'de %5 oranında vergilendirilebilecek olan temettülerin Avustralya'da da vergiye tabi tutulması durumunda Türkiye'nin temettü tutarından %15 oranını aşmayacak kadar vergi alma hakkı olacaktır. Böyle bir durumda, iç mevzuatımızda daha düşük bir oran belirlenmişse bu düşük oranın uygulanacağı tabiidir.

Anlaşmada %5 olarak hükmedilen vergi oranının uygulanabilmesi için Avustralya mukimi şirketin, ödemelerin yapıldığı tarihte şirketiniz sermayesinin doğrudan doğruya en az %25'ini elinde tutan bir şirket olduğunun ve söz konusu temettü ödemeleri için Avustralya'da vergiye tabi tutulmadığının tevsik edilmesi gerekmektedir.

Türkiye'de kurumlar vergisinden istisna edilen veya indirimli kurumlar vergisine tabi tutulan kazançlara oransal olarak karşılık gelen tutar dağıtıma konu olduğunda ise Avustralya mukimlerine dağıtılan temettü üzerinden Türkiye'nin %15'i aşmayacak oranda vergi alma hakkı olacaktır.

Anlaşma hükümlerinin iç mevzuata göre değişiklik getirdiği durumlarda Anlaşma hükümlerinden yararlanabilmek için Avustralya mukimi kişilerin Avustralya'da tam mükellef olduklarının ve tüm dünya kazançları üzerinden bu ülkede vergilendirildiklerinin Avustralya yetkili makamlarından alınacak bir belge ile kanıtlanması ve bu belgenin aslı ile noterce veya Avustralya'daki Türk Konsolosluklarınca tasdik edilen Türkçe tercümesinin bir örneğinin vergi sorumlularına veya ilgili vergi dairesine ibraz edilmesi gerekmektedir. Mukimlik belgesinin ibraz edilememesi durumunda ise ilgili Anlaşma hükümleri yerine iç mevzuat hükümlerimizin uygulanacağı tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

İmza

(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Gelir Kanunları Gelir Ve Kurumlar Vergileri Grup Müdürlüğü

Sayı : E-62030549-125[15-2021/588]-523588

Konu : Yurt dışından ithal edilen yazılım programları nedeniyle tevkifat yapılıp yapılmayacağı.

İlgi : a) ... tarih ve................ sayılı özelge talep formu.

  1. b)............tarih ve.................. sayılı özelge talep formu.

İlgide kayıtlı özelge talep formlarınızda, yer sağlayıcısı olduğunuz veri merkezinde sunucu hizmeti verdiğiniz firmalar için web sitelerinin kontrol panelini yönetebilmeleri, panelde değişiklik ve düzenleme yapabilmeleri amacıyla yurt dışı firmalardan panel kullanım lisansı aldığınızı ve müşterilerinize kullandırdığınızı; firmaların paneller vasıtasıyla kendi web sitelerinin yönetimini, domain açıp kapama, database yönetimi, mail, mesaj, yorum ve yedekleme gibi işlemleri yapabildiklerini belirterek, panel kullanım lisansı kiraladığınız Amerika merkezli............................................................................................................... , Hollanda merkezli............................................................................................................ ve Kanada merkezli.............................................................................................. firmalarına yapılan ödemelerden gelir vergisi kesintisi yapılıp yapılmayacağı

hususunda Başkanlığımız görüşü sorulmaktadır.

Kurumlar Vergisi Kanunu Yönünden Değerlendirme

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasında, "Dar mükellefiyet: Kanunun 1 inci maddesinde sayılı kurumlardan kanunî ve iş merkezlerinin her ikisi de Türkiye'de bulunmayanlar, sadece Türkiye'de elde ettikleri kazançları üzerinden vergilendirilirler."

hükmü yer almaktadır.

Anılan Kanunun 3 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında ise dar mükellefiyette kurum kazancını oluşturan kazanç ve iratlar bentler halinde sayılmıştır.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 30 uncu maddesinin birinci fıkrasında dar mükellefiyete tâbi kurumların maddede bentler halinde sayılan kazanç ve iratları üzerinden, bu kazanç ve iratları avanslar da dahil olmak üzere nakden veya hesaben ödeyen veya tahakkuk ettirenler tarafından kurumlar vergisi kesintisi yapılacağı hükmüne yer verilmiş olup, maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde serbest meslek kazançlarından, ikinci fıkrasında ise ticarî veya ziraî kazanca dahil olup olmadığına bakılmaksızın telif, imtiyaz, ihtira, işletme, ticaret unvanı, marka ve benzeri gayrimaddî hakların satışı, devir ve temliki karşılığında nakden veya hesaben ödenen veya tahakkuk ettirilen bedeller üzerinden bu maddenin birinci fıkrasında belirtilen kişilerce % 15 oranında kurumlar vergisi kesintisi yapılacağı hükme bağlanmıştır. Vergi kesintisi oranları 3/2/2009 tarihli ve 27130 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 12/1/2009 tarihli ve 2009/14593 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca 3/2/2009 tarihinden itibaren uygulanmak üzere, petrol arama faaliyetleri dolayısıyla sağlanacak kazançlardan % 5, diğer serbest meslek kazançlarında % 20, gayrimaddi hak bedeli ödemelerinde de %20 olarak belirlenmiştir.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, şirketiniz tarafından yurt dışındaki mukim firmalardan alınan programın piyasada bulunan bir program olması ve üzerinde herhangi bir değişiklik yapmadan ve/veya çoğaltmadan, nihai tüketicilere satılması veya aynı şekilde işletmede kullanılması halinde elde edilen kazanç, ticari kazanç niteliğinde olup, bu nitelikteki ödemeler üzerinden vergi kesintisi yapılmayacaktır.

Yurt dışındaki mukim firmalardan şirketinizde kullanılmak veya müşterilere satışını yapmak üzere daha önce piyasada bulunmayan programın özel olarak hazırlatılması halinde, yurtdışında mukim firma tarafından elde edilen kazanç serbest meslek kazancı niteliği taşıdığından, %20 oranında vergi kesintisi yapılması gerekmektedir.

"Copyright" kapsamında alınan programın çoğaltma, değiştirme, topluma dağıtma, gösterme vb. gibi haklarının veya uygulama lisansının satın alınması halinde, şirketiniz tarafından bir gayrimaddi hak elde edilecek olup, yurt dışındaki mukim firmaya yapılacak söz konusu gayrimaddi hak bedeli ödemelerinden %20 oranında vergi kesintisi yapılacaktır.

Diğer taraftan, yurt dışındaki adı geçen firmaların mukimi oldukları ülkeler ile ülkemiz arasında çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmasının bulunması ve bu anlaşmada söz konusu ödemelere ilişkin bir hükmün bulunması durumunda, öncelikle bu hükmün dikkate alınacağı tabiidir.

Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmaları Yönünden Değerlendirme

Türkiye-Hollanda Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması 1 Ocak 1989, Türkiye-Amerika Birleşik Devletleri Anlaşması 1 Ocak 1998 ve Türkiye-Kanada Anlaşması 1 Ocak 2012 tarihinden itibaren uygulanmakta olup Anlaşmaların "Ticari Kazançlar" başlıklı 7 nci maddelerinin 1 inci fıkraları, “Gayrimaddi Hak Bedelleri” başlıklı 12 nci maddelerinin 1, 2 ve 3 üncü fıkraları ile Hollanda ve ABD Anlaşmalarının “Serbest Meslek Faaliyetleri” başlıklı 14 üncü maddelerinin 2 nci fıkraları ile Kanada Anlaşmasının “İşyeri” başlıklı 5 inci maddesinin 3 üncü fıkrasının (b) bendi ekte yer almaktadır.

Buna göre, Hollanda, ABD ve Kanada mukimi firmalardan aldığınız yazılım üzerinde herhangi bir değişiklik yapmadan ve/veya çoğaltmadan işletmenizde kullanmanız veya nihai tüketicilere satmanız halinde bu firmalar tarafından elde edilen kazancın ticari kazanç olarak değerlendirilmesi ve bu firmalar Türkiye'de yer alan bir işyeri vasıtasıyla ticari faaliyette bulunmadıkça yalnızca ilgili ülkelerde vergilendirilmesi gerekmektedir. Ancak, söz konusu firmalar ilgili Anlaşmanın 5 inci maddesi kapsamında Türkiye'de yer alan bir işyeri vasıtasıyla ticari faaliyette bulunursa Türkiye'nin, bu işyerine atfedilebilen miktarla sınırlı olmak üzere iç mevzuat hükümleri çerçevesinde vergi alma hakkı olacaktır.

Bununla birlikte, telif hakkı kapsamında bir yazılımın çoğaltma, değiştirme, topluma dağıtma veya gösterme gibi haklarının kullanımı karşılığında yapılan ödemelerin gayrimaddi hak bedeli olarak değerlendirilmesi ve ödemenin gayrisafi tutarının %10'unu aşmayan oranda Türkiye'de iç mevzuat hükümlerine göre vergilendirilmesi gerekmektedir.

Ayrıca, Hollanda, ABD ve Kanada mukimi firmalara daha önce piyasada bulunmayan bir yazılımın özel olarak hazırlatılması veya daha önce üretilmiş, piyasada bulunan bir yazılımın üzerinde şirketinize yönelik özel değişiklikler yaptırılması halinde bu firmalar tarafından elde edilen kazanç serbest meslek kazancı niteliği taşıyacağından Hollanda ve ABD Anlaşmalarının 14 üncü, Kanada Anlaşmasının ise 7 nci maddesine göre, serbest meslek faaliyetlerinin tamamen Türkiye dışında icra edilmesi durumunda Türkiye'nin vergi alma hakkı bulunmamakta olup, faaliyetin Türkiye'de icra edilmesi durumunda ise Türkiye'nin vergi alma hakkının doğması için faaliyetin Türkiye'de bir işyeri vasıtasıyla veya herhangi bir kesintisiz 12 aylık dönemde toplam 183 günden fazla sürede icra edilmesi gerekmektedir.

Anlaşma hükümlerinin iç mevzuata göre değişiklik getirdiği durumlarda Anlaşma hükümlerinden yararlanmak isteyen Hollanda, ABD ve Kanada mukimi söz konusu şirketlerin bu ülkelerde tam mükellef olduklarını ve tüm dünya kazançları üzerinden bu ülkelerde vergilendirildiklerini yetkili makamlarından alınacak bir belge (Mukimlik Belgesi) ile kanıtlamaları ve bu belgenin aslı ile noterce veya bu ülkelerdeki Türk Konsolosluklarınca tasdik edilen Türkçe tercümesinin bir örneğinin vergi sorumlularına veya ilgili vergi dairesine ibraz edilmesi gerekmektedir. Mukimlik belgesinin ibraz edilememesi durumunda ise ilgili anlaşma hükümleri yerine iç mevzuat hükümlerimizin uygulanacağı tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

İmza

Ek : Türkiye-Hollanda, ABD ve Kanada ÇVÖA'ların ilgili maddeleri

(*)    Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

KDV incelemelerinde mükelleflerin devreden KDV’lerinin düzeltilmesi sonucunda, kanuna aykırılık tespit edilen dönem ile tarhiyat yapılan dönem birbirinden ayrılabilmektedir.

Örneğin, bir mükellefin 2015/5 döneminde sahte fatura kullandığı gerekçesiyle bu dönemdeki indirilecek KDV’lerinin bir kısmının reddedilmesi sonucunda beyan tablosu yeniden düzenlenerek 2016/6 dönemine tarhiyat yapılabilmektedir. Bu şekilde yapılan bir tarhiyat, mükellefin 2015/5 ile 2016/6 dönemleri arasında hep devreden KDV beyan ettiği, yani hiç ödenecek KDV’sinin bulunmadığını da göstermektedir.

Peki, bu durumda vergi alacağı ya da vergiyi doğuran olay, sahte faturanın kullanıldığı 2015 yılında mı, yoksa ödenecek KDV’nin çıktığı ve tarhiyatın yapıldığı 2016 yılında mı gerçekleşmiştir?

Bu konuda gözlemlediğimiz kadarıyla, idari yorumla yargısal yorum birbirinden ayrılmaktadır.

İdari yorum, tarhiyatın yapıldığı dönemi esas alırken; yargısal yorum, hukuka aykırılığın işlendiği dönemi esas almaktadır. (“yargısal yorum” ifademiz, içtihat birliğini değil, baskın yorumu ifade etmektedir.)

Yani vergiyi doğuran olay idari yoruma göre 2016 yılında gerçekleşmişken, yargısal yoruma göre 2015 yılında gerçekleşmiştir.

Kanuna aykırılığın işlendiği dönemle tarhiyatın yapıldığı dönemin birbirinden ayrıldığı hallerde vergiyi doğuran olayın tespiti, teorik öneminin yanı sıra, zamanaşımı süresinin belirlenmesi bakımından da önemlidir. Diğer yandan, zamanaşımının dolup dolmadığının yukarıdaki yorumlardan hangisinin benimsendiğine göre değiştiği bir somut olayla çok istisnai hallerde ve çoğunlukla da sahte fatura kullanımı ekseninde karşılaşıldığını da belirtmemiz gerekir. Yani zamanaşımı çoğunlukla her iki durumda da dolmuş veya her iki durumda da dolmamış olur ve bu durumlarda idarenin veya yargının ne düşündüğünün de bir önemi kalmaz.

Yukarıdaki örneğe dönersek; 2015 yılının vergi incelemesinin 31.12.2020 tarihine kadar bitirilmiş ve inceleme raporunun yazılmış olması, buna karşın, devreden KDV’nin düzeltilmesi suretiyle 2016 yılına yapılacak tarhiyatın 31.12.2020 tarihinden sonrasına sarkarak 2021 yılında yapılması halinde, verginin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı, yukarıdaki yorumlardan hangisinin benimsendiğine göre değişmektedir.

Bu örnek olayda, 2016 yılına 31.12.2020 tarihinden sonra yapılacak bir tarhiyat, ödenecek verginin çıktığı (tarhiyatın yapılacağı) 2016 yılını baz alan idari yoruma göre zamanaşımına uğramamışken, kanuna aykırılığın işlendiği 2015 yılını baz alan yargısal yoruma göre zamanaşımına uğramış durumdadır.

Bu konudaki kanaatim, idari yorumun isabetli olduğu yönündedir. Özellikle, devreden KDV’deki azalmanın, sahte faturaya dayanması vb. nedenlerle “indirilecek KDV”nin geçersiz sayılmasından kaynaklandığı durumlarda, vergi yasaları ve KDV sistematiği açıkça tarhiyatın yapıldığı dönemi işaret etmektedir. Devreden KDV’deki azalmanın, kayıt dışı hasılat vb. nedenlerle “hesaplanan KDV”nin arttırılmasından kaynaklandığı durumlarda da, konu biraz daha tartışmaya açık olmakla birlikte, tarhiyatın yapıldığı dönem, vergiyi doğuran olayın gerçekleştiği dönemdir.

Sahte faturaya dayanan indirilecek KDV’nin reddi suretiyle devreden KDV’nin düzeltildiği bir olaya ilişkin incelediğimiz bir mahkeme karar gerekçesi, aşağıdaki gibidir:

“KDV açısından vergi alacağı, KDV’nin konusunu oluşturan teslim ve hizmetin yapıldığı tarihte doğacaktır. Ancak teslim ve hizmetin yapıldığı tarihte ödenecek KDV’nin ortaya çıkmaması, vergi alacağının henüz doğmadığı anlamına gelmemektedir. 2015 yılına ilişkin hesapları incelenen davacının ilgili yıldan devreden KDV’nin değiştirilmesine bağlı olarak, sonraki yıllara ait katma değer vergisi beyan tablolarında ortaya çıkan zincirleme etki sonucunda, 2016 yılında ödenecek KDV bulunması halini, vergi alacağının 2016 yılında ortaya çıktığı ve bu nedenle zamanaşımının 2016 yılını takip eden yıldan itibaren başlayacağı şeklinde yorumlamak; mükelleflerin katma değer vergisi beyan tablosuna göre değişken ve süresi belirli olmayan bir zamanaşımı süresine tabi olması sonucunu doğuracaktır.”

Görüldüğü üzere bu örnekte, ödenecek verginin çıktığı ve haliyle tarhiyatın yapıldığı 2016 yılı değil, sahte fatura kullanma fiilinin işlendiği 2015 yılı vergiyi doğuran olayın gerçekleştiği yıl olarak kabul edilmiştir.

Gerekçede katılmadığımız yönleri başlıklar halinde inceleyelim:

Teslim veya ifalarda vergi, yalnızca malı teslim eden veya hizmeti ifa eden bakımından doğar

Mal teslimi veya hizmet ifaları nedeniyle doğan vergi, teslimi yapan veya hizmeti ifa eden, yani satıcı bakımından doğmaktadır. Alıcı bakımından değil… Diğer bir tabirle de, mükelleflerin yurtiçinden kamyon kamyon mal alması, bu mükellefler bakımından vergiyi doğuran olay niteliğinde değildir.

Bu durumda, davacı mükellefin 2015 yılında mal almış olması, bu mükellef yönünden gerekçede belirtildiği şekilde vergiyi veya vergi alacağını doğuran bir olay olamaz. Diğer yandan, bu gerçek bir satış işlemi değil, bir sahte fatura düzenleme işlemi olduğu için, vergiyi doğuran olay “satıcı” bakımından da gerçekleşmemiştir.

Vergi, mükellefin teslim/ifaları nedeniyle 2016 yılında doğmuştur.

Vergiyi doğuran olay, diğer tabire göre de devletin vergi alacağı, davacı mükellefin yaptığı teslim veya ifalara dayalı olarak, 2016 yılında doğmuştur. Doğan bu vergi de, teslim veya ifalar üzerinden “HESAPLANAN KDV”dir. Tekrar altını çizersek; “vergiyi doğuran olay” üzerinden doğan vergi, aslında “Ödenecek KDV” değil, “Hesaplanan KDV”dir. Ödenecek KDV, teslim veya ifalara dayalı olarak doğan vergi üzerinden, mahsuplaşma neticesinde ne kadar vergi ödeneceğini gösterir.

KDVK’nın “Vergiyi doğuran olayın meydana gelmesi” başlıklı 18. maddesi, matrahı tespit eden 20. maddesi ve vergi yasalarının genel sistematiği, bizi bu yoruma götürmektedir.

Olayımızda, davacı mükelleften istenen vergi, mükellefin 2016 yılındaki teslim veya ifalarından doğan ve hesaplanan KDV olarak beyanlarına yansıyan verginin belli bir kısmıdır. 2015 yılındaki hesaplanan KDV’nin değil… Zaten 2015 yılının ilgili döneminde doğan vergi, hem mükellefin beyanına göre, hem de inceleme sonucuna göre, tamamen mahsuba uğramış ve buradan ödenecek bir vergi borcu çıkmamıştır.

Mal/hizmet alımı vergiyi doğuran olay niteliğinde olmadığı gibi, sahte fatura almak da vergiyi doğuran olay niteliğinde değildir.

KDVK’nın yukarıda andığımız 18. maddesi ve sair hükümlerinin yorumuna göre, sahte fatura almak veya alınan faturanın sahte çıkması, KDV bakımından vergiyi doğuran olay niteliğinde değildir. Sahte fatura kullanımı, yalnızca, mükellefin mal teslimi veya hizmet ifaları üzerinden doğan verginin mahsuplaşma neticesinde ne kadarının vergi dairesine ödeneceğine etki eder.

Vergiyi doğuran olay olarak verginin tarh edildiği dönemin dikkate alınması, zamanaşımını süresi belirsiz hale getirmez.

Vergiyi doğuran olay olarak tarhiyatın yapıldığı, yani ödenecek verginin çıktığı dönemin baz alınması, zamanaşımını gerekçede öne sürüldüğü gibi süresiz bir hale getirmemektedir. Örneğin, son 20 senedir hiç ödenecek KDV’si çıkmamış bir mükellefin 20 sene önceki hesaplarının incelenerek günümüze tarhiyat yapılması halinde, elbette tarh zamanaşımı dolmamış olacaktır. Öyle ki, tarh edilen vergi, mükellefin günümüzdeki mal teslimi veya hizmet ifalarından doğan; bu teslim veya ifalar nedeniyle hesapladığı KDV üzerinden alınacak bir vergidir. Fakat böyle bir şey mümkün olamayacağından, vergiyi doğuran olayı günümüzden alıp 20 sene önceye götürecek bir içtihata da gerek bulunmamaktadır. Kastettiğimiz şey, bir mükellefin son 20 senedir hiç ödenecek KDV’sinin çıkmamasının mümkün olamayacağı değildir. VUK’un, vergi incelemesi yapılabilecek dönemi de tarh zamanaşımı dolmamış dönemle sınırlayan, haliyle de 5 yıldan daha öncesine inceleme yapılmasına olanak bırakmayan 138/2. fıkrasıdır.

Vergiyi doğuran olay olarak hukuka aykırı fiilin işlendiği dönemi dikkate alan yorum, suistimale açıktır

Bu başlığı, hem yazımı daha da uzatmamak, hem de kötüyü çağırmış olmamak için boş bıraktım.

Yazımı sonlandırırken, tüm vergi paydaşlarının ve bu alana ilgi duyan herkesin vergi haftasını kutlarım. 26.02.2024

Murat YILDIRIM

https://vergialgi.com/devreden-kdvnin-duzeltilmesi-suretiyle-yapilan-tarhiyatlarda-vergiyi-doguran-olayin-tespiti

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun “İndirimli Kurumlar Vergisi” başlıklı 32/A maddesiyle sağlanan teşvikle ekonomik kalkınmanın hızlandırılması, istihdamın artırılması, bölgeler arası gelişmişlik farklılıklarının giderilmesi, sektörel kümelenmenin sağlanması, tasarrufların katma değeri yüksek yatırımlara yönlendirilmesi amaçlanmıştır. Gerekli koşul ve şartlara göre yatırıma katkı tutarı ve vergi indirim oranı belirlenir. Vergi indirimi uygulanmak suretiyle belirlenen yatırıma katı tutarı kadar eksik kurumlar vergisi tahsil edilerek yatırımlar desteklenmektedir.

15/6/2012 tarih ve 2012/3305 sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararın “Vergi İndirimi” başlıklı 15’inci maddesinde bölgelere göre yatırıma katkı oranı ve vergi indirim oranları belirtilmiştir.

05.04.2023 tarih ve 32154 sayılı resmi gazetede yayımlanan ve aynı tarihte yürürlüğe giren Cazibe Merkezleri Programı Kapsamında Yatırımların Desteklenmesi Hakkında Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Kararla 06.02.2023 tarihinde gerçekleşen deprem felaketinden etkilenen 9 ildeki 65 ilçe cazibe merkezleri programına dahil edildi.

Söz konusu Kararın Geçici 1’inci maddesinde;

“(1) 6/2/2023 tarihinde Kahramanmaraş İlinde meydana gelen depremler dolayısıyla genel hayata etkili afet bölgesi kabul edilen ve EK-2’de yer alan ilçelerde gerçekleştirilecek asgari 1 milyon 500 bin TL tutarındaki yatırımlar, dördüncü fıkrada belirtilen hususlar dikkate alınarak 2012/3305 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı kapsamında sağlanan destek unsurlarından 6 ncı bölge şartlarında, 6 ncı bölgede uygulanan oran ve sürelerle yararlanır…

(2) Birinci fıkrada belirtilen şartları sağlayan;

a) Deprem nedeniyle hasar gören yatırımların yerine konulması amacıyla yapılacak yatırımlar

b) Yatırım süresi devam eden ve tamamlama vizesi yapılmamış yatırım teşvik belgeleri kapsamındaki yatırımlar da dahil olmak üzere yeni yatırımlar, bu madde kapsamında değerlendirilir.

(3) Bu madde kapsamında, 2012/3305 sayılı Karar çerçevesinde desteklenen yatırımlar, US-97 Kodu:15-37 olan yatırım konuları için anılan Kararın EK-4’ünde yer alan hükümler dikkate alınmaksızın değerlendirilir. Ancak, söz konusu ekin I/B bölümünün (7) numaralı sırasında belirtilen yatırım konularında sadece depremden zarar gören yatırım unsurlarının yenilenmesine yönelik yatırımlar ile aynı ekin II/B bölümünün (2) numaralı sırasındaki yatırımlar bu sırada belirtilen şartlara uygun olarak bu madde kapsamında değerlendirilir…”

hükmü yer almaktadır.

İlgili Kararla birlikte söz konusu ilçe merkezlerinde şartların sağlanması durumunda 6’ncı bölgeye uygulanan yatırıma katkı oranı ve vergi indirim oranları uygulanacak olup ilgili husus yatırıma katkı oranı ve vergi indirimi oranı açısından ayrı ayrı değerlendirilmelidir.

Bu durumda şartları sağlaması durumunda yeni teşvik belgesi başvurusu kapsamında yapılacak olan yatırımlar ile mevcut yatırımlardaki gerek makine teçhizat yönünden gerekse de yapı yönünden hasarların yerine konulmasına yönelik yapılacak yatırımlara istinaden yatırıma katkı tutarı hesaplanırken 6’ncı bölgeye uygulanan yatırıma katkı oranı dikkate alınacaktır.

Mevcutta bulunan tamamlanma vizesi yapılmamış yatırım teşvik belgesi kapsamında geçmişte yapılan ve ileride yapılacak yatırımlara istinaden yatırıma katkı tutarının hesaplanmasında, geçmişte yapılan yatırımlara istinaden yatırıma katkı tutarının hesaplanmasında 6’ncı bölgeye uygulanan yatırıma katkı oranının dikkate alınıp alınmayacağı hususunda tereddütler bulunmaktadır.

Söz konusu maddeye baktığımızda; “…Yatırım süresi devam eden ve tamamlama vizesi yapılmamış yatırım teşvik belgeleri kapsamındaki yatırımlar da dahil olmak üzere yeni yatırımlar, bu madde kapsamında değerlendirilir…”  ifadesi yer almaktadır. Bu durumda yapılacak yatırımlara istinaden yatırıma katkı tutarının hesaplanmasında 6’ncı bölgeye uygulanan yatırıma katkı oranının uygulanmasında tereddüt bulunmadığı düşünülmektedir. Diğer taraftan geçmişte yapılan yatırımlara istinaden yatırıma katkı tutarının hesaplanmasında yukarıda belirtildiği üzere “yapılacak” ya da “gerçekleştirilecek yatırımlar” ifadesi yerine “yeni yatırımlar” ifadesi kullanılmasından dolayı 6’ncı bölgeye uygulanan yatırıma katkı oranının dikkate alınması gerektiği düşünülmektedir.

Vergi indirimi açısından değerlendirme yapıldığında yeni teşvik belgesi kapsamında veya mevcutta bulunan tamamlanma vizesi yapılmamış yatırım teşvik belgeleri kapsamında yatırımlardan elde edilen kazançlara veya şartları sağlaması durumunda diğer faaliyetlerden elde edilen kazançlara 6’ncı bölgeye uygulanan vergi indirimi oranı uygulanacaktır.

İlgili Karar hükmünde depremin gerçekleştiği 06.02.2023 tarihi ile Kararın yürürlüğe girdiği 05.04.2023 tarihleri arasında tamamlanma vizesi yapılmış yatırım teşvik belgelerine ilişkin hüküm bulunmamaktadır. Bu kapsamda söz konusu tarih aralığında tamamlanma vizesi yapılmış yatırımlar 6’ncı bölgeye uygulanan oranlardan yararlanamayacaktır.

Yasin TOPAL
Vergi Müfettişi

https://www.alomaliye.com/2024/03/09/cazibe-merkezleri-programina-dahil-edilen-deprem-bolgesi-indirimli-kurumlar-vergisi/

Kaynakça

1) 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu

2) Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar

3) Cazibe Merkezleri Programı Kapsamında Yatırımların Desteklenmesi Hakkında Karar

Cumartesi, 09 Mart 2024 18:29

Kira Vergisini Düşürmenin Yolu

 Kira geliri elde edenler için beyanname verme süreci 1 Mart itibarıyla başladı. Bir aylık süre içerisinde mülk sahipleri kira gelirlerini beyan etmek zorunda. Ancak bazı kalemler kira gelirinden düşebiliyor ve daha az vergi ödeme imkanı oluyor. Peki şartlar neler? Nereye başvuru yapılıyor?

VERGİ İSTİSNASI İÇİN BAŞVURU NEREYE YAPILIYOR?

Konuyla ilgili merak edilenleri Gayrimenkul Uzmanı Mustafa Hakan Özelmacıklı milliyet.com.tr’ye anlattı. Özelmacıklı konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

“2023 yılında elde edilen kira gelirlerinin beyanname verme süresi 1 Mart’ta verilmeye başlandı. 2023 yılı için kira gelirlerinin 21 bin TL’si gelir vergisinden istisna olarak kabul ediliyor. Yani konut kira geliri elde eden kişilerin bu gelirin altında bir geliri varsa beyanname vermelerine gerek duyulmuyor.

Kira gelirleri 2023 yılı için 21 bin TL’nin altında olan kişiler arzu ederlerse beyanname vermeme gerekçelerini dilekçe ile vergi dairesine bildirebiliyorlar. Aynı zamanda ‘hazirbeyan.gib.gov.tr’ adresinden de işlemler ‘istisna dilekçesi vermek istiyorum’ menüsü aracılığı ile de yapılabiliyor.

‘DİLEKÇE VERİLMESİ GEREKİYOR’

Hatta dilekçe verme nedeni olarak da ‘istisna adı altında kira geliri elde ettim’ denileceği gibi ‘kira geliri elde etmedim, gayrimenkulümü sattım, kendim oturuyorum, üst soy- alt soy oturuyor, kardeşim oturuyor’ gibi seçenekler de seçilebilir. Daha önce kira geliri elde edilmiş mülklerin denetime girmemesi açısından beyanname vermeyecek kişilerin dilekçe vermesi mümkündür.

‘KİRA VERGİSİNDE İKİ YÖNTEM VAR’

Kişilerin birden fazla konuttan geliri varsa gelirleri toplamında bu istisna ancak bir kez uygulanır. Kira gelirlerinin vergilendirilmesinde iki yöntem var. Bir tanesi götürü gider yöntemi, diğeri ise gerçek gider yöntemidir.

‘GELİRİN YÜZDE 15’İ VERGİDEN DÜŞEBİLİR’

Götürü gider yöntemi seçildiğinde aslında kişinin yaptığı harcamaların hiçbiri dikkate alınmaz, elde ettiği hasılatın yüzde 15’ini götürü gider olarak kişi düşebilir.

Bu durumda kişinin götürü giderle yapabileceği istisna düşüldükten sonra kira gelir vergisi hesaplanmış olur.

‘ASANSÖR, ISITMA, AYDINLATMA, AİDAT GİBİ GİDERLER DÜŞEBİLİYOR’

Gerçek gider yöntemi seçildiğinde ise bazı masraf kalemleri düşebiliyor. Mesela kiraya verenin ödediği asansör, ısıtma, aydınlatma gibi giderler düşürülebilir. Aidat dahil kiraya verenler bu aidat kalemlerinden doğan giderleri düşebiliyorlar.

‘KREDİ FAİZİ DE VERGİDEN DÜŞÜYOR’

Gerçek gider yönteminde indirilebilecek diğer giderlere baktığımızda kiraya verilen gayrimenkulün sigorta giderleri düşebilir, DASK ve konut sigortaları yapılabiliyor. Aynı zamanda kredi ile alınması durumunda borç faizleri düşülebiliyor. 2019 yılından sonra alınan gayrimenkulün satın alınan bedelinin yüzde 5’i kadarı vergiden düşürülebiliyor. Kira ile ilgili ödenen vergiler olabiliyor. Emlak vergisi gibi belediyeye ödenen harcamalar, katkı payları da vergiden düşürülebiliyor.

‘GİDERLER FATURALANDIRILMALIDIR’

Kiraya verilen tarafından kiraya verilen gayrimenkulün onarım, bakım giderleri de vergiden düşebiliyor. Eve tadilat yapılmış olabilir, mutfak yapılmış olabilir bunlar da gider olarak düşürülebilir. Burada dikkat edilmesi gereken faturalandırılabilir ve ibraz edilebilir olmasıdır. İlgili idare bunların her zaman faturasını ve giderlere ilişkin ispat suretlerini isteme hakkına sahiptir.

‘KİRACIYSANIZ VERGİDEN DÜŞEBİLİRSİNİZ’

Kişinin ödediği kira varsa da düşürülebiliyor. Mesela bir evde kirada oturuyorsunuz, başka bir evden de kira geliriniz var. Oturduğunuz ev için ödediğiniz kira bedellerini beyanname vererek düşebilirsiniz.

‘BELGELER 5 YIL SÜRE İLE SAKLANMALI’

Kiraya verilen gayrimenkulle ilgili oluşan tazminatlar olabilir. Bunlar da düşürülebilir. Bu yöntemi seçen kişilerin yaptıkları giderlere ilişkin belgeleri 5 yıl süresince saklamaları gerekiyor ve vergi dairesine gerektiğinde ibraz etmeleri gerekiyor.

Gerçek gider tutarının belli bir oranı kadarını vergiden düşebiliyorsunuz. Hesaplamayı vatandaşın kolayca yapabilmesi için hazır beyan sisteminin internet sitesinden bunları doldurması mümkün.

‘TEK BİR GİDER YÖNTEMİ SEÇİLEBİLİR’

Götürü gider yöntemini seçtiyseniz 2 yıl geçmedikçe gerçek gider yöntemine dönemez. Mesela ben kira alıyorum bir kirayı gerçek gider diğer kirayı götürü gider diye göstereyim diyemezsiniz. Bunların tümü için ya gerçek ya da götürü gider yönteminin seçilmesi gerekir.

Ev sahipleri için süreç başladı İşte kira vergisini düşürmenin yolu

ÖRNEK HESAPLAMA: 120 BİN TL KİRA GELİRİ OLAN NE KADAR VERGİ ÖDER?

Örneğin 2023 yılında toplamda 120 bin TL konut kira geliri olan bir mükellef için götürü gider yöntemi seçildiğinde 21.000-TL istisna düşüldükten ve %15 götürü gider düşüldükten sonra kalan 84.150-TL safi iratından 13.330-TL gelir vergisi ve 467,20-TL damga vergisi ödenir.

Örneğin aynı kişi diyelim ki gerçek gider yöntemi seçerse başka geliri bulunmayan mükellef, gayrimenkulü ile ilgili olarak 40.000 TL harcama yapmış olsa ve gerçek gider yöntemini seçse 40.000 TL tutarındaki toplam giderin vergiye tabi hasılata isabet eden kısmını gerçek gider olarak indirebilir.

Burada hesaplama şu şekildedir:

Vergiye Tabi Hasılat = 120.000 – 21.000

= 99.000 TL

İndirilebilecek Gider = (40.000 X 99.000) / 120.000

= 33.000 TL.

Bu durumda kira gelirinden indirilecek gerçek gider tutarı 33.000 TL olacaktır. Böylelikle 9.900-TL gelir vergisi ve 467,20-TL damga vergisi öder.

Hayat ve şahıs sigorta primleri, eğitim ve sağlık harcamalarının bir kısmı, sponsorluk harcamalarının bir kısmı da vergiden düşebilir. İndirim konusundaki ödemeler beyan edilen gelirin belli oranını geçemiyor. Örneğin hayat ve şahıs sigortalarında yüzde 15’i geçemez, eğitim ve sağlık harcamalarında yüzde 15’i geçemez gibi bazı tanımlamalar var. Hazır beyan sistemi üzerinden yapılan başvurularda kişiler kendileri için uygun olabileceklerini düşündüklerini vergi beyannamesini düzenleyebilirler.

‘GELİR ARTTIKÇA VERGİ ORANI ARTIYOR’

Gelir vergisi kanununa göre gelir arttıkça vergi oranı artıyor. Yüzde 15’ten başlayıp yüzde 40 oranına kadar vergi artabiliyor. 70 bin TL’ye kadar elde edilen gelirlerde vergi yüzde 15 olarak dikkate alınıyor sonra da kademeli olarak yüzde 40’a kadar artışlar söz konusu oluyor.

Ev sahipleri için süreç başladı İşte kira vergisini düşürmenin yolu

VERGİ ÖDEMELERİ İÇİN NE KADAR SÜRE VAR?

2023 yılında elde edilen kira beyannameleri 1 Nisan’a kadar verilecek. 1’inci taksit ve damga vergisi ile birlikte 1 Nisan 2024 tarihine kadar, ikinci taksit ise 31 Temmuz 2024’e kadar ödenebilecek.”

https://www.milliyet.com.tr/ekonomi/ev-sahipleri-icin-surec-basladi-iste-kira-vergisini-dusurmenin-yolu-7091489

Cumartesi, 09 Mart 2024 13:38

Yıllık İzin Süresinde Rapor Alınması

İşçinin yıllık izin kullanırken istirahat raporu alması halinde yıllık izin süresi ile raporlu süreler iç içe giremez. Yani rapor süresi kadar yıllık izin süresi uzar.

Örneğin: 14 gün yıllık izin kullanan işçinin 5 gün rapor alması halinde yıllık izin süresi 5 gün daha uzaması gerekir. Ya da yıllık izin bitiminde iş başı yaparak kullanmadığı yıllık izinleri daha sonra kullandırılabilir.

İşçinin yıllık izinde olduğu sürede rapor alması halinde durumu işverene bildirmesi gerekir.

Uzun süreli rapor alınması halinde örneğin işçinin 14 günlük yıllık izne çıkmış izinli sürede 30 gün rapor alması halinde işçinin rapor bitim tarihinde işbaşı yapması gerekir. İşçinin kullanmadığı yıllık izin süreleri iptal olmaz. Daha sonra kullandırılır.

İşveren isterse raporlu olunan süre sonunda işçinin kalan izinlerini kullanıp işbaşı yapmasını isteyebilir. Murat Delip

Resim önizleme

Türk- İslam toplumunda aile ve çocuk her zaman korunmuştur. Bu koruma, bazen maddi bazen manevi şekilde karşımıza çıkmaktadır. Aile refahının ve devamlılığının sağlanması, çalışanın işyerindeki memnuniyetinin, bağlılığının artırılması adına ve/veya çalışanın giderlerinin azaltılması için sosyal güvenlik ve vergi düzenlemelerinde küçük de olsa aile ve çocuk yardımları alanında prim ve vergi muafiyetleri düzenlenmiştir.

Diğer yandan son dönemlerdeki enflasyonist artışla birlikte asgari ücret başta olmak üzere sigortalı maliyetleri giderek artmıştır. Bu maliyetlerin yükünü hafifletmek adına istisna ve muafiyetlerin efektif şekilde uygulanması önemli hale gelmiştir.     

Muafiyet tutarları yıllar itibariyle değişmekle birlikte 2024 yılı çocuk ve aile yardımı ödemelerinin sosyal güvenlik ve vergiden istisna durumları makalenin konusunu oluşturmaktadır. Anılan tutarlar ve yararlanma şartları aşağıdaki gibidir.

  1. Sosyal Güvenlikte İstisna Durumları ve Şartlar

Sosyal güvenlik mevzuatında çocuk zammı olarak anılan çocuk yardımı; sigortalının fiilen çalışıp çalışmadığına bakılmaksızın hizmet akdinin devam etmesi şartıyla en fazla iki çocuk için çocuk başına cari aylık brüt asgari ücretin %2'si oranında aylık prime esas kazançtan istisna edilmektedir. Çocuk yardımının istisna edilebilmesi için çocukların 18 yaşını doldurmaması (Lise ve dengi öğrenim veya 5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı Meslekî Eğitimi Kanununda belirtilen aday çırak, çırak ya da işletmelerde meslekî eğitim görmesi halinde 20 yaşını, yükseköğrenim görmesi halinde 25 yaşını doldurmamış olması veya yaşına bakılmaksızın Kanuna göre malûl olduğu tespit edilmesi) gerekmektedir.

Bunun yanında çocukların aşağıdaki şartları da sağlaması gerekmektedir:

-        4/a, b veya c’li sigortalı veya isteğe bağlı sigortalı sayılmamak,

-        Kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış olmak ve

-        Evli olmamak.

Yukarıdaki şartları sağlayan çocuklar için 2024 yılında çocuk başına çocuk yardımı istisnası ₺20.000,5 X %2 = ₺400,05’dir. En fazla iki çocuk istisna kapsamında olduğu için istisna tutarı en fazla ₺800,1’dir.   

Örneğin; sigortalının 3 tane çocuğu (2 yaş, 5 yaş ve 13 yaşında) bulunmaktadır ve sigortalıya her ay 1.000 TL çocuk yardımı ödenmesi yapılmaktadır. Bu durumda en fazla iki çocuk için ₺800,1 prime esas kazançtan istisna edilecek ve ₺199,9 prime esas kazanca dahil edilecektir. İstisna edilen ₺800,1 tutar üzerinden ₺801 X %37,5 = ₺300,38 işveren (ve sigortalı) faydası ortaya çıkmaktadır.  

Prime esas kazançtan istisna edilebilecek diğer ödeme, aile zammıdır. Sigortalılara aile zammı adı altında yapılacak ödemelerin, sigortalının hizmet akdinin devam etmesi şartıyla fiilen çalışmasının olup olmadığı üzerinde durulmaksızın, sigortalının eşinin 5510 sayılı Kanuna tabi zorunlu sigortalı olmayı gerektirecek şekilde çalışmaması ve SGK’dan gelir veyahut aylık almaması durumunda, aylık brüt asgari ücretin %10'u (20.002,5 X %10 = ₺2.000,25), oranındaki tutar aylık prime esas kazançların hesaplanmasında dikkate alınmayacaktır.

Bu durumda, aile zammı adı altında yapılan ödemelerden prime esas kazanca dahil edilecek tutar;

Brüt Aylık Asgari Ücret X % 10 = İstisna Tutarı,

Ödenen Aile Zammı – İstisna Tutarı = Prime Esas Kazanca Dâhil Edilecek Aile Zammı, formülü vasıtasıyla hesaplanacaktır

Örneğin: Sigortalının eşi çalışmamakta ve kendi adına aylık/gelir de almamaktadır. Sigortalıya aile yardımı adı altında her ay ₺2.500,25 ödeme yapılmaktadır. Bu durumda ₺2.000,25 sosyal güvenlik priminden istisna edilebilecek ve ₺500 prime esas kazanca dâhil edilecektir. İstisna edilen ₺2.000,25 TL tutar üzerinden ₺2.000,25 X %37,5 = ₺750 işveren (ve sigortalı) faydası ortaya çıkmaktadır.    

Çocuk zammı (En çok iki çocuk için, çocuk başına, aylık)

₺400,05

Aile zammı (Aylık)

₺2.000,25

*Tablodaki tutarlar cari brüt asgari ücret üzerinden hesaplanmaktadır. Asgari ücret değiştikçe tutarların güncellenmesi uygun olacaktır.

  1. Gelir Vergisi Bakımından İstisna Durumları ve Şartları

Gelir Vergisi Kanununun 25 inci maddesinin 4 nolu bendine “Hizmet erbabına ödenen çocuk zamları (Bu zamlar Devletçe verilen miktarları aştığı takdirde, fazlası vergiye tabi tutulur.)” göre çocuk yardımları istisna tutarı Devletçe verilen tutara göre belirlenmektedir. Devlet tarafından 657 sayılı Kanuna istinaden verilen çocuk yardımı, her yıl Bütçe Kanunları ile yeniden belirlenmektedir. Bu durumda Hazine ve Maliye Bakanlığının 05.01.2024 tarih 2774790 sayılı Mali Haklar Genelgesiyle 01.01.2024 – 30.06.2024 tarihleri arasında uygulanacak aylık katsayı; 0,760871 olarak belirlenmiştir. 250 gösterge rakamının aylık katsayı 0,760871 ile çarpımı sonucunda ₺190,22 çocuk yardımı istisnası belirlenmiştir. 0-6 yaş arası çocuklar için gösterge rakamı 500 dikkate alınarak çocuk yardımı istisnası ₺380,44 hesaplanmaktadır.

2024 yılının ilk yarısı için belirlenen çocuk yardımı istisnaları aşağıdaki tablodaki gibidir.

Çocuk Yardımı (0-6 Yaş)

₺380,44

Çocuk Yardımı (6 Yaş Üstü)

₺190,22

Aile yardımı

Özel sektör çalışanlarına istisna uygulanmamaktadır.

*Sosyal güvenlikte en fazla iki çocuk için istisna yapılmasına karşın vergide çocuk sınırı bulunmamaktadır.

0-6 ve 6 yaş üstü çocukların yaş ve/veya özel durumlar sınırlaması olmaksızın hepsinin çocuk yardımı istisnasına konu edilip edilmeyeceği akla gelmektedir. Örneğin 30 yaşındaki erkek çocuk, çocuk yardımı istisnasından yararlanabilecek midir? Bu konuda vergi mevzuatında herhangi bir düzenleme olmadığı için 657 sayılı Kanunun 206 ncı maddesinde yer alan “Çocuk için aile yardımı ödeneği verilmeyecek haller” başlığı altındaki sınırlamanın dikkate alınması uygun olacaktır.

Bu durumda;

-        Evlenen çocuklar,

-        25 yaşını dolduran çocuklar (25 yaşını bitirdiği halde evlenmemiş kız çocukları ile çalışamayacak derecede malullükleri resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilenler için süresiz olarak ödeneğin verilmesine devam olunur.),

-        Kendileri hesabına ticaret yapan veya gerçek veya tüzel kişiler yanında her ne şekilde olursa olsun menfeat karşılığı çalışan çocuklar (Öğrenim yapmakta iken tatil devresinde çalışanlar hariç) ve

-        Burs alan veya Devletçe okutulan çocuklar için ödenen aile yardımının istisna dışında tutulması uygun olacaktır.

Diğer yandan Gelir Vergisi Kanununda ücret istisnaları arasında aile yardımına yer verilmediği için özel sektör çalışanlarına ödenen aile yardımının vergiye tabi tutulması gerekmektedir.   

Mustafa Kılıç
Kıdemli Müdür
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://kpmgvergi.com/

Cumartesi, 09 Mart 2024 11:12

Yeminli Mali Müşavirliğin Sorumluluğu

T.C.
DANIŞTAY
DOKUZUNCU DAİRE

Esas : 2020/57*5
Karar: 2022/3*25
Tarih: 16.06.2022

Yeminli mali müşavir olan davacı adına, … hakkında düzenlediği tasdik raporu ile haksız katma değer vergisi iadesi alınmasına neden olduğundan bahisle müteselsil sorumlu sıfatıyla düzenlenen … tarih ve …sayılı ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir

…. Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; dava konusu olayda, …sayılı Yeminli Mali Müşavirlik Katma Değer Vergisi İadesi Tasdik Raporunun 26/12/2016 tarihinde düzenlendiği, davacının adına söz konusu iade raporunu düzenlediği mükellef …'ın ilgili dönemde mal alışlarını gerçekleştirdiği …hakkında kısmen sahte belge düzenleme yönünden düzenlenen vergi tekniği raporunun 27/12/2017 tarihinde, … hakkında kısmen sahte belge düzenleme yönünden tanzim edilen vergi tekniği raporunun 25/12/2017 tarihinde tanzim edildiği, … Ltd. Şti.'nin sahte belge düzenleme yönünden incelemeye alındığı ancak davacı hakkındaki YMM Sorumluluk Raporunun düzenlendiği tarih itibariyle hakkında herhangi bir olumsuz rapor yazılmadığı, bununla birlikte mükellef … hakkında sahte belge düzenleme, sahte belge kullanma, ihracattan kaynaklanan katma değer vergisi iadesine ilişkin düzenlenen … sayılı Vergi Tekniği Raporunun tanzim tarihinin 13/11/2018 olduğu, dolayısıyla sahte belge organizasyonuna ilişkin tespitlerin 25/12/2017, 27/12/2017 tarih ve 13/11/2018 tarihli vergi tekniği raporlarında yer aldığı görüldüğünden, davacı yeminli mali müşavirin, düzenlediği tasdik raporundan sonra ortaya çıkarılan sahte belge düzenleme organizasyonunun, davacıya tanınan sınırlı karşıt inceleme yetkisiyle anlaşılması mümkün olmadığından, bu durumu tespit etmediği gerekçesiyle, davacının, düzenlediği tasdik raporuna istinaden haksız alındığı ileri sürülen katma değer vergisi iadesinden dolayı müteselsil olarak sorumlu olduğundan bahisle düzenlenen dava konusu ödeme emrinde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Danıştay tarafından da onanmıştır.

NOT:
• Ticaret Sicili Müdürlüğüne sunulacak raporlar; İşlem türüne göre ayrı ayrı düzenlenebileceği gibi, istenilen bilgilere yer verilmesi koşulu ile tek rapor olarakta düzenlenebilir.

• Bu raporların düzenlenmesi aşamasında geçmişe dönük defter ve benzeri kayıt bilgilerinin olmaması halinde, Raporların güncel kayıt bilgileri (defter veya diğer bilgiler) ile düzenlenmesi gerekmektedir.

• Tüm raporlarınızın inceleme bölümü başlığı altında öz varlık hesaplama tablosuna yer verilerek, sermayenin ödendiği ve TTK 376. maddeye göre yarısının korunup korunmadığı dip notu ile yazılması gerekmektedir.

• İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğünde, Sermaye artırımlarında düzenlenecek müşavir raporuna göre şirketin özvarlığının tescilli sermayesinin 1/2 nin altına veya eksiye düşmesi halinde; TTK 376.maddenin uygulanması tebliğinin 10.maddesi a ve b bentlerine göre artırılacak sermaye miktarı ile ödenmesi gereken sermaye miktarının hesaplanma yöntemi, https://www.ito.org.tr/tr/hizmetler/ticaret-sicili-islemleri/tescil-islemleri Bölümünde, Anonim Şirketler sermaye artışı veya Limitet Şirketler sermaye artışı başlıkları altında yer verilmiştir.

Rapor Örnekleri, Form ve Dilekçeler

  • Meslek Mensuplarımızın tahsil edemediği alacaklar için yapacakları işlemler

Anasözleşme Örnekleri

 

Kaynak, İSMMMO

 

2024 yılı asgari ücret desteğinde önceki yıllardan farklı olarak önemli sayılacak bir kural değişikliğine gidilmiştir. Yapılan düzenlemeyle asgari ücret desteğinden yararlanabilmek için ilk defa 2024 yılında sigortalı çalıştırmaya başlayan işverenlerin yanı sıra öteden beri sigortalı çalıştıran işverenler yönünden de ödeme vadesi geçmiş prim ve idari para cezası borcunun bulunmaması ve cari aya ait primlerin yasal süresi içinde ödenmesi şartı getirilmiştir.

Daha da önemlisi ilk defa 2019/8 sayılı genelgeyle başlanan ve 2024/3 sayılı genelgeyle devam eden uygulamaya göre, asgari ücret desteğinden yararlanmış işverenlerce 2024/Ocak ila Aralık aylarına ilişkin 28/2/2025 tarihinden önce yasal süresi dışında ve kendiliğinden verilecek ek bildirge sonrasında ilave bir prim borcu ortaya çıkarsa, ilgili ayda yararlanılmış asgari ücret destekleri gecikme zammıyla birlikte geri alınacak. Ayrıca süresi dışında verilen ek bildirge sonrası tahakkuk eden borçlar takip eden ayın sonuna kadar ödenmez ise ödemenin yapılacağı tarihe kadar yararlanılmış asgari ücret destekleri de yine aynı işleme tabi tutulacak.

Aslında asgari ücret desteğinden yararlanılan yılda tescil edilmiş işyerleri yönünden süresi dışında verilen ek bildirgelerden kaynaklanan prim borçlarından dolayı asgari ücret desteklerinin geri alınmasına yönelik uygulamaya 2019 yılında geçilmişti. Ne var ki bu şart 2024 yılından önce yalnızca asgari ücret desteğinden yararlanılan yılda tescil edilmiş işyerleri yönünden aranılmakta iken, 2024 yılında yasa metninde yapılan değişiklikle birlikte sigortalı çalıştıran tüm işverenler yönünden aranılmaya başlandığından uygulamadan etkilenecek kesim önceki yıllara göre kat be kat artmıştır.

Hatta prime esas kazancın eksik bildirilmiş olduğunun denetim elemanlarınca tespit edilmesi ve eksik bildirilen kazancın asgari ücretin onda birinden az olması halinde bu durum ilgili yıldaki asgari ücret desteğinin geri alınmasına neden olmazken, işverenlerin kendiliğinden yasal süresi dışında verdikleri ek bildirge sonrasında ortaya çıkan prim borcu asgari ücretin onda birinden az bile olsa ilgili aydaki asgari ücret destekleri alınacaktır.

2024/Ocak ila Aralık aylarına ilişkin ek nitelikteki bildirge 28/2/2025 tarihinden sonra SGK’ya verilir ise ilgili aydaki asgari ücret desteği geri alınmayacak olmasına rağmen, bu defa da ek bildirgenin 3 aylık süre dışında verilmesi nedeniyle Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 103. maddesine istinaden durum denetim ve kontrolle görevli memurlara sevk edilecektir. Ayrıca tahsis talebinde bulunup SGDP’ye tabi çalışmaya başlayan ancak emeklilik şartlarını sağlamadıkları sonradan tespit edilen çalışanlar yönünden belge türü değişiklik işlemlerinin ivedilikle yapılması gerektiği veya 06111 teşvikinden ortalama hatasından dolayı yersiz yararlanıldığı tespit edilen sigortalıların cari ayda kanun numarası değişiklik işlemlerinin 28/2/2025 tarihi beklenilmeksizin bir an evvel yapılması gerektiği dikkate alındığında özellikle çalışan sayısı fazla olan işletmeler, 2024 yılındaki işlemlerini nasıl yaparlar, nasıl ederler bilinmez ama hatasız bir şekilde yapmaları gerekiyor. Aksi halde uygulamada bir değişikliğe gidilmez ise yapılacak en küçük hatanın faturası çok ağır olacaktır.

HABERİNİZ OLSUN! İŞE GİRİŞ ÖNCESİ SAĞLIK MASRAFLARINI ÇALIŞANA YANSITANLAR VAR

Oğlum 18 yaşını yeni doldurdu ve liseden sonra da okumadı. Ailede bir tek babası çalışınca işe girmek için birkaç işyerine başvurdu. En son başvurduğu mobilya imalatı yapan bir fabrika anlaşmalı olduğu özel hastaneden sağlık raporu getirmesini istemiş. Özel hastane sağlık raporu için 1.300 TL para istemiş, bunu işveren ödemez, siz ödeyeceksiniz demiş. Çocuğun zaten geliri yok, babasının aldığı maaş ortada, ne yapmamız gerekir. Fatma K.

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 15. maddesinde sağlık gözetiminden doğan maliyetin ve bu gözetimden kaynaklı her türlü ek maliyetin işverence karşılanacağı ve çalışana yansıtılamayacağı öngörülmüştür.

Ne var ki sağlık muayenesinin yapıldığı tarih itibariyle işverenle çalışan arasında hizmet akdinin henüz kurulmamış olması gerekçe gösterilerek Okurumuz Fatma hanımın oğlunda olduğu gibi maliyeti işverenin değil çalışanın yüklenmek zorunda bırakıldığı durumlarla sıklıkla karşılaşılmaktadır.

İşin enteresan tarafı, uygulamada yaşanan bu soruna rağmen İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğünce yasanın çıkartıldığı 2012 yılından bu yana konuyla ilgili herhangi bir açıklama yapılmadığı gibi 6331 sayılı Kanunda öngörülen yükümlülüklerini yerine getirmeyen işverenlere onlarca farklı konuda idari para cezası uygulanırken, sağlık masraflarını çalışana yansıtan işverenlere yönelik herhangi bir müeyyideye de yer verilmemiştir.

Temennimiz o dur ki işe giriş öncesi sağlık gözetiminden kaynaklanan masrafların çalışanlardan alınmamasını sağlayacak düzenlemeler 12 yıl sonra bile olsa bir an evvel hayata geçirilir.

Okurumuz Fatma Hanım’ın oğluna geldiğimizde mevcut durumda işe girebilmesi adına ya 1.300 TL tutarındaki sağlık faturasını ödemesi ya da daha insaflı olan bir işverene iş başvurusunda bulunmasından başka bir alternatifi bulunmuyor ne yazık ki. Eyüp Sabri Demirci

https://www.karar.com/yazarlar/eyup-sabri-demirci/asgari-ucret-desteginde-bir-detaya-dikkat-1599209

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • KDV İadelerinde Yeni Düzenlemeler KDV (Katma Değer Vergisi), Türkiye'de işletmelerin alışveriş yaptıkları mal ve…
  • E-Defterlerin Yüklenmeme - Yanlış Kayıt Riskleri (Mücbir Sebepler Hariç) 2025 Hesap Döneminden İtibaren Bilanço Esasına Tabi Mükellefler E Defter…
  • E-Fatura Yerine E-Arşiv/ Kağıt Fatura Düzenlenmiş Olması Hali * Fatura İçeriği Mal Teslimi/ Hizmet İfasının Yapılmadığı Anlamına Gelmez…
Top