Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Cumartesi, 16 Mart 2024 11:57

KREDİ KARTI FAİZ ORANLARI ARTIRILDI

16 Mart 2024 Tarihli Resmi Gazete

Sayı : 32491

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasından:

KREDİ KARTI İŞLEMLERİNDE UYGULANACAK AZAMİ FAİZ ORANLARI HAKKINDA TEBLİĞ (SAYI: 2020/16)’DE DEĞİŞİKLİK 

(SAYI: 2024/6)

MADDE 1- 31/10/2020 tarihli ve 31290 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Kredi Kartı İşlemlerinde Uygulanacak Azami Faiz Oranları Hakkında Tebliğ (Sayı: 2020/16)’in 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “131” ibaresi “189” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 2- Aynı Tebliğe aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“İntibak

GEÇİCİ MADDE 2- (1) Bu maddeyi ihdas eden Tebliğ ile 4 üncü maddenin birinci fıkrasında yapılan değişiklik çerçevesinde hesaplanan oranlar 16/3/2024 ile 31/3/2024 tarihleri arasında geçerli olmak üzere Merkez Bankasınca ilan edilerek uygulanır.”

MADDE 3- Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 4- Bu Tebliğ hükümlerini Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı yürütür.

VUK’un mükerrer 298/A maddesinin (3/b) bendi uyarınca “yıllara sâri inşaat ve onarma işlerine ilişkin maliyetler ile hakedişler, deftere kayıt tarihi esas alınarak düzeltme işlemine tabi tutulacaktır”

Mezkûr maddenin 5. Bendinde ise “yıllara sarî inşaat ve onarma işlerine ait maliyet ve hakedişlere ilişkin düzeltmeler, (698 no.lu) enflasyon düzeltme hesabı yerine (697 no.lu) yıllara sarî inşaat enflasyon düzeltme hesabına kaydedilir. Bu hesap işin bitiminde kâr/zarar hesabına intikal ettirilir” hükmüne yer verilmiştir.

555 sıra no.lu VUK Genel Tebliği’nin 27. Maddesinde yıllara yaygın inşaat ve onarma işlerine ait maliyet ve hakedişlerin 31.12.2023 tarihli düzeltmesine ilişkin açıklamalara yer verilmiştir. Mezkûr tebliğde yıllara yaygın inşaat ve onarma işlerine ait maliyet ve hakedişlerin 2024 ve müteakip yıllardaki düzeltmesine ilişkin özel bir belirleme yapılmamıştır. Ancak, anılan tebliğin 33. Maddesi uyarınca, mezkûr 27. Maddedeki belirlemeler hem 2023 yılında hem de müteakip yıllarda yapılacak olan enflasyon düzeltmesi için geçerli olmaktadır.

Buna göre;

1) Gerek 2023 yılındaki gerekse müteakip yıllardaki maliyet ve hakedişlerin düzeltilmesinden doğan farklar öncelikle 697 no.lu hesaba kaydedilecektir.

Yıllara yaygın inşaat ve onarım işi devam ettiği müddetçe gerek 2023 yılındaki gerekse müteakip yıllardaki 697 no.lu hesap bakiyesi; BORÇ bakiyesi vermesi halinde 178.YYİEnflasyon Düzeltmesi Hesabına, ALACAK bakiyesi vermesi halinde ise 358.YYİEnflasyon Düzeltmesi Hesabına aktarılarak kapatılacaktır.

178 ve 358 no.lu hesapların işin bitiminde (işin bittiği yılda) kâr/zarar (648/658) hesabına intikal ettirilmesi gerekmektedir. Ancak, 2023 yılından gelen ve (648/658) no.lu hesaplara aktarılarak kapatılan 178/358 no.lu hesapların işin bittiği yılın beyannamesi üzerinde KKEG/diğer indirim olarak vergi dışında tutulması gerekecektir.

2) Yıllara yaygın inşaat ve onarma işlerine ait maliyetlerin düzeltmeye/taşımaya esas tarihi olarak, dönem sonlarındaki yansıtma hesapları yoluyla 170 no.lu yıllara yaygın inşaat ve onarma maliyeti hesabına intikal/aktarım tarihi esas alınmayacaktır. Bilakis, maliyetin ilgili maliyet hesaplarına (740 no.lu hizmet üretim maliyeti hesabına) kayıt tarihi düzeltmeye/taşımaya esas tarih olacaktır. 

HATIRLATMA,
 
10/02/2024 Tarih ve VUK-164/2024-2 Sayılı VUK Sirkülerine göre, 1 Şubat 2024 tarihinden itibaren verilmesi gereken beyannamelerden başlamak üzere;
 
Vergi kesintisi yapmakla sorumlu tutulanlar tarafından vergilendirme dönemini takibeden ayın 21 inci günü akşamına kadar verilip beyanname verecekleri ayın 23 üncü günü akşamına kadar ödenmesi gereken 2 nolu Katma Değer Vergisi Beyannamelerinin verilme ve bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin ödeme süreleri, ilgili vergilendirme dönemini takip eden ayın 25 inci günü sonuna kadar uzatılmıştı.
2 nolu KDV Beyannamesi ile tahakkuk eden tutarın ödenmemesi halinde bu tutar 1 nolu KDV Beyannamesinde indirim konusu yapılamayacaktır.
 
Vergi kesintisi yapmakla sorumlu tutulanlar tarafından verilmesi gereken Katma Değer Vergisi Beyannameleri dışında kalan Katma Değer Vergisi Beyannamelerinin verilme ve ödeme sürelerine ilişkin olarak 22/12/2022 tarihli ve VUK-149/2022-12 sayılı Sirküler ile yapılan belirleme ise geçerliliğini korumaktadır.
 
VUK Sirküleri /164 görmek için Tıklayınız

Düzeltme öncesinde bilançoda yer alan kârlarımızı dağıtabilecek miyiz ya da düzeltme öncesinde zararlı iken düzeltme ile kâra geçmişsek bu kârı dağıtabilecek miyiz?

İçinde bulunduğumuz günlerde hararetle 31.12.2023 bilançolarının Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) mükerrer 298/A maddesi kapsamında düzeltilmesiyle uğraşıyor ve düzeltmenin yarattığı çeşitli sonuçları tartışıyoruz.

Bu sonuçlardan en çarpıcı olanlarından birisi çoğu kârlı şirketin yapılan düzeltme sonucunda zararla kârşılaşmış olmaları. Tabii birçok firmada da bunun tam tersi durum ortaya çıktı.

Şirketlerin düzeltilmemiş bilançolarında yer alan geçmiş yıllar kârları ve dönem kârı, 555 nolu VUK Genel Tebliğinde yer alan düzenleme sonucunda, enflasyon düzeltmesi sonucunda oluşan kâr/zarar ile tek bir hesapta “Geçmiş Yıllar kârı” veya “Geçmiş Yıllar Zararı” hesaplarında buluşturulunca, artık bilançoda sadece tek bir kâr/zarar hesabı görüyor olacağız.

Tabii böyle olunca, düzeltme öncesi bilançolarında kârlı görünen şirketlerin düzeltme sonrasında zararlı veya zararlı görünen şirketlerin düzeltme sonrasında kârlı bilanço açıkladıklarına şahit olacağız.

Bu durumda olan şirketlerin sordukları ilk soru doğal olarak şu oluyor: Düzeltme öncesinde bilançoda yer alan kârlarımızı dağıtabilecek miyiz ya da düzeltme öncesinde zararlı iken düzeltme ile kâra geçmişsek bu kârı dağıtabilecek miyiz?

Önce ikincisinden başlayalım. Düzeltme öncesinde zararlı iken düzeltme ile kâra geçmişsek bu kârı dağıtamayacağız. Daha doğrusu dağıtırsak kurumlar vergisi ödeyeceğiz. Kanunen bu dağıtıma hiçbir engel olmamasına kârşın Bakanlığın bu konudaki kesin görüşü bu kârın dağıtılamayacağı yönünde. VUK’nun Mük. 298/A maddesinde pasif kalemlere ait enflasyon düzeltme farklarının dağıtılamayacağı, dağıtılırsa dönem kazancından bağımsız olarak kurumlar vergisine tabi tutulacağı açıkça belirtilmiş. Oysa düzeltme sonucu oluşan kârın, pasif kalemlere ait enflasyon düzeltme farkı olmadığı belli. Maddede düzeltme sonucu oluşan kârların dağıtılamayacağına yönelik bir düzenleme de olmadığı için, Bakanlığın bu görüşünün yasal bir dayanağı olmadığı ortada. Ancak bu kârların dağıtımı konusunda temkinli olunmasında fayda var. Buradan dağıtım yapan şirketlere kurumlar vergisi tarhiyatı yapılması çok olası.

İlkine gelince, düzeltmeden önce var olan kârların düzeltmeden doğan zararlarla yok olması halinde, bu zarar hiç yokmuş gibi kâr dağıtımı yapılması, olmayan kârın dağıtılması yorumuna maruz kalabilir. Çünkü TTK’nun 509. maddesi uyarınca kâr payı ancak net dönem kârından ve serbest yedek akçelerden dağıtılabilir.

Bağımsız denetime tabi olmayan şirketler, TMS/TFRS kuralları gereği mali tablo çıkârmadıklarından bunlarda itibar edilecek yegâne mali tablo VUK mali tablolarıdır. Bu şirketler TTK hükümleri gereği dağıtılabilir kâr payları ve serbest yedekleri toplamından, zararlarını mahsup etmek suretiyle kalan tutarı dağıtıma tabi tutmalıdırlar. Bu zarar tutarı belirlenirken mevcut ticari zararların yanı sıra bunların tek hesapta buluşturulduğu enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan zararların da dikkate alınması gerekir. Düzeltmeden kaynaklanan zararların aşağıda belirtileceği üzere, özsermaye enflasyon düzeltme farklarına mahsubu mümkün olduğu için, bu mahsup yapılarak söz konusu enflasyon zararlarının kâr dağıtımına engel oluşturmasının önüne geçilebilir.   

Bağımsız denetime tabi şirketlerde ise kâr dağıtımı konusunda Kamu Gözetim Kurumu’nun ( koyduğu kurallar geçerlidir. kâr dağıtımı konusunda Kamu Gözetim Kurumu’nun aldığı ilke kârarına göre; bağımsız denetime tabi şirketler kâr payına esas mali tablo olarak TFRS veya BOBİ FRS uyarınca hazırladıkları mali tablolarına itibar etmek zorundadır. Bu tablolarda görünen dağıtıma kaynak olacak kârlarını dağıtabilirler. Fakat VUK uyarınca tutulan yasal defter kayıtlarından çıkârdıkları mali tablolarda görünen dağıtılabilir kaynaklar, TFRS veya BOBİ FRS uyarınca hazırlanan mali tablolardaki dağıtılabilir kaynaklardan küçükse düşük olan tutara itibar edilir. Bir başka deyişle TFRS veya BOBİ FRS uyarınca hazırladıkları mali tablolarında var olan dağıtılabilir kârların ve serbest yedek akçelerin VUK mali tablolarında kârşılığının olması gerekir. Düzeltme sonucunda geçmiş yıllar zararı oluşan şirketlerin, bilançolarında yer alan olağanüstü yedeklerin ve diğer serbest yedeklerin bu zararla netleştirildiğinde varsa fazlası, bunun bu kârşılığı oluşturacağında tereddüt yoktur. Elbette ki bu hesapların enflasyon düzeltme farklarının dağıtımda kaynak olamayacağı, dağıtılırsa kurumlar vergisine tabi tutulacağı gözden uzak tutulmamalıdır.

Bu durumda, enflasyon düzeltmesi sonucunda oluşan VUK bilançosunda dağıtılabilir kâr yoksa bu durumda TFRS veya BOBİ FRS mali tablolarında dağıtılabilir kâr olsa bile kâr dağıtımı yapılamaz. Kaldı ki VUK hükümleri uyarınca enflasyon düzeltmesi yapılırken kuralları çok benzer olan  “Türkiye Muhasebe Standartı 29 Yüksek Enflasyonlu Ekonomilerde Finansal Raporlama” (TMS 29) uyarınca TFRS ve BOBİ FRS mali tabloları da enflasyon düzeltmesine tabi tutulmaktadır. Bu, VUK hükümleri uyarınca düzeltme zararı çıkıyorsa büyük ihtimalle TMS 29 uyarınca yapılan düzeltme sonucunda da zarar çıkacağı anlamına gelir.

Diğer yandan VUK mük. 298. madde uyarınca özsermaye kalemlerine ait enflasyon farklarının düzeltme sonucu oluşan geçmiş yıl zararlarına mahsubu mümkündür. Bu durumda düzeltmeden doğan zararların özsermaye hesaplarının düzeltme farklarına mahsubu suretiyle kâr dağıtımının önünü açmak mümkün olabilecektir. Fakat bu mahsubu yaparken, sadece düzeltmeden kaynaklanan zararların mahsubunun yapılmasına dikkat edilmeli, geçmiş yıl zararlarına atılan ticari zararlar mahsupta kullanılmamalıdır. Aksi takdirde Maliye İdaresinin özelge bazındaki görüşlerine göre, özsermaye hesaplarının enflasyon farkları işletmeden çekilmiş sayılır ve dönem kazancından bağımsız olarak kurumlar vergisi doğar. Bu konuda Erdoğan Sağlam üstadın 12.3.2024 tarihinde T24’de yayımlanan Öz sermaye kalemlerine ait enflasyon farklarını enflasyon düzeltmesi sonucu oluşan geçmiş yıl zararlarına mahsup ederken dikkatli olun!” başlıklı makalesini incelemenizde fayda var.

SPK’ya tabi şirketlerde ise SPK’nun 7.3.2024 tarih ve 14/382 sayılı kârarı uyarınca yapılan Duyuru’suna göre hareket edilmelidir. Bu kârar uyarınca;

* TMS/TFRS uyarınca hazırlanan finansal tabloların enflasyona göre ilk defa düzeltilmesi sonucunda oluşan geçmiş yıllar zararlarının endekslenmiş tutarları, Kurulun kâr dağıtımına ilişkin düzenlemeleri çerçevesinde, TMS/TFRS uyarınca enflasyona göre düzeltilmiş dağıtılabilir kâr rakamı bulunurken indirim kalemi olarak dikkate alınacaktır. Yani bu zararlar dağıtılmamış kârların ve olağanüstü yedekler ve diğer serbest yedeklerin dağıtımına kendi tutarı kadar engel olacaktır.

* 2023 kâr payları tespit edilirken, kâr dağıtım tablosunda kârşılaştırma için sunulan 2023 yılı yasal kayıtları için yasal kayıtlarda yer alan enflasyona göre düzeltilmemiş dönem kârı ile geçmiş yıllar zararları tutarı esas alınacak, ancak her halükârda dağıtılacak kâr payı tutarının enflasyon düzeltmesi sonucunda yasal kayıtlarda yer alan ve dağıtıma konu edilebilecek kâr dağıtım kalemleri içinde kârşılığının bulunması gerekecektir. Bu kârar, VUK’a göre yapılan düzeltmede ortaya çıkan zararlara rağmen, VUK’a göre düzeltme öncesi dağıtılabilir kârı aşmamak üzere TMS/TFRS bilançosunda yer alan dağıtılabilir kârın dağıtılabileceği sonucunu yaratmaktadır.

* TMS/TFRS tablolarında enflasyona göre yapılan ilk düzeltme sonucunda ortaya çıkan geçmiş yıllar zararlarının endekslenmiş tutarları ile varsa sırasıyla dönem kârı, dağıtılmamış geçmiş yıllar kârları, olağanüstü yedek akçe, emisyon primi dahil yasal yedek akçelerin ve söz konusu kalemlerin düzeltme farklarına mahsup edilebilmesi (sermaye düzelte farkları mahsupta kullanılamayacak!) mümkün olabilecektir. Bu mahsuplaşmada sermaye düzeltmesi olumlu farklarının kullanılamaması, düzeltme zararına sebebiyet veren ana kalemin kullanılamaması anlamına gelmektedir. Bu ise pek çok halka açık şirketin uzunca bir süre kâr dağıtamamasına sebep olabilir. SPK’nun bu kârarını gözden geçirmesinde yarar vardır.

Görüldüğü üzere enflasyon düzeltmesi bizleri kâr dağıtımı konusunda kârmaşık hesaplamalar ve analiz yapma noktasına getirdi. Ancak zaten işletmelerin kâr dağıtımı kârarı alırken, ihtiyatlı olmaları ve enflasyon düzeltmesinden doğan zararlarını yadsımamaları gerekir. Enflasyon sermayelerini yemiş bitirmişken, bir de işletme dışına kaynak aktarmamalarında fayda var.

Haluk Erdem

BDO Türkiye Vergi Ortağı (YMM)

https://t24.com.tr/yazarlar/haluk-erdem/enflasyon-duzeltmesinin-kar-dagitimina-etkileri,43953

I.GİRİŞ:

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununa göre, gerçek kişilerin gelirleri gelir vergisine tabidir. Gelir vergisine tabi gelir unsurları; ticari kazanç, zirai kazanç, serbest meslek kazancı, ücret, menkul sermaye iradı, gayrimenkul sermaye iradı ve diğer kazanç ve iratlardan oluşmaktadır.

Gelir Vergisi Kanununun 70 inci maddesinde belirtilen mal ve hakların kiraya verilmesi karşılığında elde edilen gelirler “gayrimenkul sermaye iradı” olarak ifade edilmekte olup bu gelirler belirli koşullarda gelir vergisine tabi tutulmaktadır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanununa göre, gayrimenkuller açısından “sahip olma” kavramı, mülkiyet hakkına sahip olmayı ifade etmekte olup, gayrimenkuller üzerindeki mülkiyet hakkı tapuya tescil ile doğmaktadır.

Gelir Vergisi Kanununun 70’inci maddesinde, maddede sayılan mal ve hakların sahipleri, mutasarrıfları, zilyedleri, irtifak ve intifa hakkı sahipleri veya kiracıları tarafından kiraya verilmesinden elde edilen iratların gayrimenkul sermaye iradı olduğu hükmüne yer verilmiş, aynı maddenin bir numaralı bendinde de arazi, bina (döşeli olarak kiraya verilenlerde döşeme için alınan kira bedelleri dâhildir), maden suları, menba suları, madenler, taş ocakları, kum ve çakıl istihsal yerleri, tuğla ve kiremit harmanları, tuzlalar ve bunların mütemmim cüzileri ve teferruatının kiraya verilmesinden elde edilen iratların gayrimenkul sermaye iradı olduğu hükme bağlanmıştır.

Bu makalemizde gayrimenkul sermaye iradında tahsil esası, geçmiş veya gelecek dönem kira gelirlerinin toplu olarak tahsil edilmesi ile ayni tahsil edilen kira bedelinin paraya çevrilmesi konuları ele alınacaktır.

II.KİRA GELİRLERİNDE TAHSİL ESASI

Kira gelirinde gelirin elde edilmesi, tahsil esasına bağlanmıştır. Tahsil esasına göre kira gelirinin vergilendirilmesi için nakden veya ayni olarak tahsil edilmiş olması gerekmektedir.

Kira bedelinin nakden tahsil edilmesi, kiranın Türk parası veya yabancı para ile ödenmesini ifade eder. Alınan çek bedelleri de nakden tahsilat sayılır.

Kiranın ayni (mal, eşya vb.) olarak alınması halinde, tahsil edilen kiralar 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre emsal bedeli ile paraya çevrilir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 257’nci maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendi ile Hazine ve Maliye Bakanlığı; “Mükelleflere muameleleri ile ilgili tahsilat ve ödemelerini banka, benzeri finans kurumları veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsik etmeleri zorunluluğunu getirmeye ve bu zorunluluğun kapsamını ve uygulamaya ilişkin usul ve esaslarını belirlemeye” yetkili kılınmıştır.

Bu yetkiye dayanılarak yayımlanan 268 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği [1] 01.11.2008 tarihinden itibaren iş yeri ve konut kiralama işlemlerine ilişkin yapılacak tahsilât ve ödemelerin banka veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsik edilmesi zorunluluğu getirmiştir.

Buna göre,

» Konutlarda her bir konut için aylık 500 TL ve üzerinde kira geliri elde edenlerin,

» İş yerlerinde ise aylık kira bedelleri tutarına bakılmaksızın iş yerini kiraya verenler ile kiracıların kiraya ilişkin tahsilat ve ödemelerinin banka veya Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen belgelerle tevsik edilmesi zorunludur.

Ortaklık halinde sahip olunan konutlarda, bir hissedara düşen miktar 500 TL’nin altında kalsa bile, kiraya verilen konutun kira bedeli 500 TL ve üzerinde ise, iş yerlerinde miktarına bakılmaksızın kira bedeli banka ya da PTT aracılığıyla mümkünse hissedarların ortak hesabına, mümkün olmaması halinde hissedarlardan birinin hesabına yatırılması ve banka dekontunun açıklama bölümüne diğer hissedarların adlarının yazılması yeterli olacaktır (İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığının 13.09.2012 tarih ve 62030549-120[70-2012/169]-2780 sayılı özelgesi).[2]

Gayrimenkul iradı sahipleri için,

1. Ittıla hasıl etmeleri kaydıyla, namlarına, kamu müessesesine, icra dairesine, bankaya, notere veya postaya para yatırılması;

2. Kira olarak doğan alacağın başka bir şahsa temliki (Temlikin ivazlı olup olmadığına bakılmaz. İvazlı temliklerde ivazın tahsil şartı aranmaz.) veya kiracısına olan borcu ile takası; tahsil hükmündedir.

3. Kiracı tarafından gayrimenkulü genişletecek veya iktisadi değerini devamlı suretle artıracak şekilde gayrimenkule ilave edilen kıymetler, kira müddetinin hitamında bedelsiz (Kıymetlerin emsal bedelinden düşük değerle devri halinde, aradaki fark bedelsiz devir sayılır.) olarak kiralayana devrolunduğu takdirde, mezkur kıymetler kiralayan bakımından, bu tarihte aynen tahsil olunmuş addolunur.

Yabancı parasıyla yapılan ödemeler, ödeme gününün borsa rayici ile, borsada rayici yoksa Maliye Bakanlığınca tespit edilecek kur üzerinden Türk Parasına çevrilir.

III. GEÇMİŞ VE GELECEK DÖNEM KİRA GELİRLERİNİN TAHSİLİNDE BEYAN DURUMU

Gelir Vergisi Kanununun 72’nci maddesinde, “Gayrimenkul sermaye iratlarında, gayrisafi hasılat 70’inci maddede yazılı mal ve hakların kiraya verilmesinden bir takvim yılı içinde o yıla veya geçmiş yıllara ait olarak nakden veya aynen tahsil edilen kira bedellerinin tutarıdır” hükmüne yer verilmiştir.

Aynı Kanununun 21’inci maddesinde ise, binaların mesken olarak kiraya verilmesinden bir takvim yılı içinde elde edilen hasılatın (2023 yılında elde edilen kira gelirlerine için) 21.000-TL’sinin gelir vergisinden müstesna olduğu hükme bağlanmıştır.

– GEÇMİŞ DÖNEM KİRA GELİRLERİ: Gayrimenkul sermaye iratlarında, gayrisafi hasılat, 70 inci maddede yazılı mal ve hakların kiraya verilmesinden bir takvim yılı içinde o yıla veya geçmiş yıllara ait olarak nakden veya aynen tahsil edilen kira bedellerinin tutarıdır. (Md. 72/1)

ÖRNEK:  Gayrimenkul sermaye iratlarında tahsilat esası geçerli olduğundan, elde edilen kira gelirinin nakden veya aynen tahsil edildiği dönemin geliri olarak vergilendirilmesi gerekmekte olup, 2022 yılına ilişkin olarak 2023 yılında tahsil edilen kira gelirinin tahsil edildiği yılın kira geliri olarak dikkate alınacağı tabiidir.

ÖRNEK: 2021, 2022 ve 2023 yıllarına ait kira gelirlerinin toplu olarak 2023 yılında tahsil edilmesi halinde, bu gelirler 2023 yılının geliri olarak dikkate alınacaktır.

– GELECEK YILLARA AİT OLUP PEŞİN TAHSİL EDİLEN KİRALAR: Gelecek yıllara ait olup peşin tahsil olunan kiralar, ilgili bulundukları yılların hasılatı sayılır. Şu kadar ki, ölüm ve memleketi terk hallerinde mükellefiyetin kalktığı tarihi takip eden zamanlara ait olmak üzere peşin tahsil olunan kiralar, mükellefiyetin kalktığı dönemin hasılatı addolunur. (Md. 72/4)

Gelecek yıllara ait olup, peşin olarak tahsil edilen kira bedelleri, ödemenin yapıldığı yılın değil, gelirin ilgili olduğu yılın geliri sayılacaktır.

Örneğin; 2023, 2024 ve 2025 yılları kira gelirleri topluca 2023 yılında tahsil edilirse, her yıla ait kira bedeli ilgili yılın geliri sayılacaktır.

Örneğin, Gayrimenkul 2023 yılında, aylık 10.000 Liradan kiraya verilmiş olup 240.000 TL (iki yıllık kira) peşin olarak tahsil edilmiştir. 140.000 TL, ilgili bulundukları yılların hasılatı sayılacağından 2024 yılının geliri olarak beyan edilmesi gerekir.

Örneğin; Gayrimenkul sermaye iradı sahiplerince kira gelirinin nakden veya aynen tahsil edildiği dönemin geliri olarak beyan edilecek olması nedeniyle, kiracı tarafından kesilen ve vergi dairesine yatırılan tevkifatların mahsubu da ancak söz konusu kira gelirinin tahsil edilerek beyan edilmesi halinde mümkün olabilecektir.[3]

IV.SONUÇ:

193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun 70’inci maddesinde, Gayrimenkul Sermaye İradı düzenlenmiş olup, GMSİ gelirlilerinin vergilendirilmesinde TAHSİL esası benimsenmiştir.

Buna göre, Ittıla hâsıl etmeleri kaydıyla, namlarına, kamu müessesesine, icra dairesine, bankaya, notere veya postaya para yatırılması veya kira olarak doğan alacağın başka bir şahsa temliki tahsili hükmündedir.

70’inci maddede yazılı mal ve hakların kiraya verilmesinden bir takvim yılı içinde o yıla veya geçmiş yıllara ait olarak nakden veya aynen tahsil edilen kira bedellerinin tutarları dikkate alınır. Ancak, Gelecek yıllara ait olup peşin tahsil olunan kiralar, ilgili bulundukları yılların hasılatı sayılacaktır.

Muharrem ÖZDEMİR
Yeminli Mali Müşavir

HMB Vergi Müfettişi (E)
Manisa Defterdarı (E)
İstanbul Atlas Üniversitesi Mütevelli Heyeti Üyesi
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://www.alomaliye.com/2024/03/14/gecmis-veya-gelecek-yillara-ait-kira-gelirlerinin-tahsil-edilmesinde-beyan/

Dip Notlar:

[1] 29.07.2008 tarih ve 26951 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

[2] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığının 13.09.2012 tarih ve 62030549-120[70-2012/169]-2780 sayılı özelge

[3] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığının 13.09.2012 tarih ve 2777 sayılı özelge

Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 121. maddesinde yer alan düzenleme kapsamında, vergiye uyumlu olarak tanımlanan bazı mükellefler, beyannameleri üzerinden hesaplanan verginin %5’ini ödenmesi gereken gelir veya kurumlar vergisinden indirilebiliyor.

Düzenleme yürürlüğe gireli çok zaman geçmedi ama bu süre içinde önemli değişiklikler oldu. Konuyla ilgili yargı kararları ve özelgelerin sayısı da artmaya başladı.

Beyan dönemi içinde bulunduğumuzu dikkate alarak, konuyu toparlamak ve yargı kararları ve özelgeleri de dikkate alarak bir özetini yapmak isterim.

Vergi indiriminden yararlanabilenler

Vergi indiriminden; ticari, zirai veya mesleki faaliyeti nedeniyle gelir vergisi mükellefi olanlar ile finans ve sigortacılık gibi bazı sektörlerde faaliyet gösterenler hariç, kurumlar vergisi mükellefleri yararlanabiliyor. Kapsam, ilk günden beri aynı, bir değişiklik olmadı.

İndirim koşulları

Vergi indiriminden yararlanabilmek için aşağıda özetlenecek üç koşulun gerçekleşmiş olması gerekiyor.

- İndirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile önceki son iki yıla ilişkin olarak verilmesi gereken; yıllık gelir ve kurumlar vergisi beyannameleri, geçici vergi beyannameleri, muhtasar ve prim hizmet beyannameleri ile Hazine ve Maliye Bakanlığı’na bağlı vergi dairelerine verilmesi gereken katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi beyannamelerinin kanuni süresi içerisinde verilmiş olması. Kanuni süresinde verilen bir beyannameye ilişkin olarak kanuni süresinden sonra düzeltme amacıyla veya pişmanlıkla verilen beyannameler indirimden yararlanmaya engel değil.

- İndirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yıl içerisinde kesinleşmiş olması koşuluyla, vergi beyannamelerindeki vergi türleri itibariyle ikmalen, re'sen veya idarece yapılmış bir tarhiyat bulunmaması. Kesinleşen tarhiyatların, indirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl için geçerli olan, indirim tutarının üst sınırının %1'ini aşmaması durumunda bu şart ihlal edilmiş sayılmıyor. İndirim sınırı, 1 Ocak 2024 tarihinden itibaren verilmesi gereken kurumlar vergisi beyannameleri için 6 milyon 900 bin lira.

- Beyannamenin verildiği tarih itibariyle, yukarıda sayılan vergi beyannameleri üzerine tahakkuk eden vergilerin ödenmiş olması ve ayrıca vergi aslı (vergi cezaları dahil) 1.000 liranın üzerinde vadesi geçmiş borç bulunmaması.

Kaçakçılık suçlarını işleyenlerin durumu

Son beş yılda, Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesinde sayılan kaçakçılık fillerini işlediği tespit edilenlerin indirimden yararlanmaları mümkün değil.

Faaliyet süresi üç yıldan az olanlar

Yukarıda belirttiğim gibi, indirimden yararlanabilmek için en az üç hesap dönemi beyannamelerinin yasal süresi içinde verilmesi gerekiyor. Bu koşul yerine getirilemediği için, üç hesap dönemi faaliyette bulunmayanlar indirimden yararlanamıyor. (Danıştay Üçüncü Dairesi’nin 05.10.2021 tarih ve E:2019/4464 K:2021/4195 sayılı kararı; Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 17.06.2020/166431 ve 04.08.2020/567753 sayılı özelgeleri)

Birleşme ve devralma sonucunda indirimden yararlanma

Gelir İdaresi Başkanlığı, bir kurumun başka bir kurumu devralması suretiyle gerçekleşen birleşmelerde devralan kurumun vergi indiriminden faydalanabilmesi için, devralan ve devrolunan kurumların her ikisinin de maddede yer alan şartları sağlaması gerektiği görüşünde. Bu görüşe göre, devralan ve devrolan şirketlerden herhangi birisinin aranan şartları sağlayamaması halinde devralan şirketin indirimden yararlanması mümkün değil. (15.06.2020 tarih ve 9706 sayılı özelge.)

Tarhiyat öncesi uzlaşmanın indirimden yararlanmaya etkisi

Yukarıda belirtildiği gibi, indirimden yararlanabilmek için, ikmalen, re'sen veya idarece yapılmış bir tarhiyat bulunmaması gerekiyor.

İndirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıldan önceki son iki yıla ilişkin olarak önerilen tarhiyat, tarhiyat öncesi uzlaşmayla tamamen ortadan kaldırılmamış ve kesinleşmişse, indirimden yararlanmak mümkün değil. Danıştay Üçüncü Dairesi’nin, tarhiyat öncesi uzlaşmanın indirimden yararlanmaya engel teşkil eden durumu bertaraf etmeyeceği yönünde bir kararı var. (Danıştay Üçüncü Dairesi’nin 18.10.2022 tarih ve E:2019/7612 K:2022/3885 saylı Kararı.)

Tarhiyatın yapıldığı dönemin indirimden yararlanmaya etkisi

İndirimden yararlanabilmek için, indirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yıl içerisinde kesinleşmiş olması koşuluyla, vergi beyannamelerindeki vergi türleri itibariyle ikmalen, re'sen veya idarece yapılmış bir tarhiyat bulunmaması gerekiyor. Bu düzenlemeye göre, tarhiyatın ilgili olduğu dönemin bir önemi yok, önemli olan tarhiyatın kesinleştiği dönem. İndirimden yararlanabilmek için, indirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile önceki iki yılda kesinleşmiş tarhiyat bulunmaması gerekiyor.

2021 yılında yapılan değişiklik öncesinde, maddede yer alan koşul, maddede belirtilen süre içinde ikmalen, re’sen veya idarece yapılmış bir tarhiyat bulunmaması şeklindeydi. Yapılan değişiklikle, tarhiyat kesinleşmeye bağlandı. Bu dönemde verilen, birbiriyle çelişik iki yargı kararı var. Kararlardan birinde, tarhiyatın üç yıllık zaman dilimine ilişkin olmaması (tarhiyatın ilgili olduğu dönem 2014, incelemenin ve tarhiyatın yapıldığı dönem 2016, indirimden yararlanılmak istenen dönem 2018) nedeniyle indirimden yararlanmaya engel olmadığı sonucuna ulaşılırken, diğer kararda tarhiyatın üç yıllık zaman dilimine ilişkin olması (tarhiyatın ilgili olduğu dönem 2010-2013, incelemenin ve tarhiyatın yapıldığı dönem 2015, indirimden yararlanılmak istenen dönem 2017) nedeniyle indirimden yararlanılamayacağı sonucuna ulaşılmış. (Danıştay Dokuzu’ncu Dairesi’nin 27.01.2022 tarih ve E:2021/2119 K:2022/110 sayılı, Danıştay Üçüncü Dairesi’nin 18.10.2022 tarih ve E:2019/7612 K:2022/3885 sayılı kararı.)

Her ne kadar şu anda yürürlükte olan düzenlemede tarhiyatın yapılması koşulu kesinleşmeye bağlanmışsa da, farklı yargı kararına konu olaydaki tartışma geçerliliğini koruyor.

Kişisel düşüncem, indirimin yapılacağı dönem ve öncesi iki dönemde kesinleşen bir tarhiyat olup olmadığına bakmak gerekiyor. Tarhiyatın hangi döneme ilişkin olduğunun bir önemi yok. Gelir İdaresi’nin görüşü de bu yönde. (10.05.2018 tarih ve 204105 sayılı özelge.) Recep BIYIK

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/vergiye-uyumlu-mukellef-indirimi-notlari/734210

Şu an yüksek yargı organlarında sonucu merakla beklenen çok sayıda vergi davası var. Hepsi birbirinden ilginç ve önemli davalar. Bu davaların henüz karara bağlanmamış olması, vergi uygulamasında belirsizliklere neden oluyor. Örneğin, finansman gider kısıtlaması, KKM istisnası, ek vergi davaları gibi.

En kısa sürede sonuçlanması beklenen dava ek vergi!

Evet, bu davalar arasında en kısa sürede karara bağlanması beklenen dava, ek vergi ile ilgili.

Bir vergi mahkemesi, açılan bir davada ileri sürülen anayasaya aykırılık iddialarını ciddi bularak, ek vergi düzenlemesinin Anayasa'nın 13, 35 ve 73. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle iptali için Anayasa Mahkemesine gönderilmesine karar vermişti (İstanbul 1. Vergi Mahkemesi’nin 02.11.2023 tarihli ve E. No: 2023/1090 sayılı Kararı).

Anayasa Mahkemesi’nin web sayfasından, ek vergiye ilişkin iptal davasının 14 Mart 2024 Perşembe günü yani dünkü Genel Kurul gündeminde yer aldığını öğrendik. Bu davanın görüşülüp görüşülmediği ve bir karara bağlanıp bağlanmadığı henüz belli değil. Bu konuda kamuoyuna yansıyan bir açıklama da şu an için söz konusu değil!

Ek vergi niçin getirilmişti?

Ek vergi, Kahramanmaraş ve çevre illerdeki depremin oluşturduğu olumsuz etkilerin giderilmesi, afetzede vatandaşlarımızın acil ihtiyaçlarının karşılanması ve bölgenin yeniden inşasına kaynak sağlanması amacıyla sadece 2022 hesap dönemine ilişkin olmak üzere bir defalığına ihdas edildi ve 12 Mart 2023 tarihinden itibaren yürürlüğe girdi (7440 sayılı Kanun, Mad. 10/27).

Muhalefet düzenlemeyi Anayasa Mahkemesine götürmedi!

Kahramanmaraş depreminin oluşturduğu olumsuz etkilerin giderilmesi, afetzede vatandaşlarımızın acil ihtiyaçlarının karşılanması ve bölgenin yeniden inşasına kaynak sağlanması amacıyla getirilen ek vergi düzenlemesi, muhalefet tarafından anayasaya aykırılık iddiasıyla iptali için Anayasa Mahkemesi’ne götürülmedi!

En çok dava ek vergiye açıldı!

Ek vergi, herhalde kapsama giren mükelleflerin büyük bir kısmının dava açtığı vergisel düzenlemelerin başında geliyor. Bu vergiye karşı ilk derece mahkemelerinin yanısıra, doğrudan Danıştay’da açılan davalar da var.

Şirketlerin büyük bir kısmı, Anayasanın Madde 2 (hukuk devleti ilkesi), Madde 10 (kanun önünde eşitlik ilkesi), Madde 35 (mülkiyet hakkının kanunla sınırlandırılabileceğine yönelik ilke) ve Madde 73 (mali güce göre vergilendirilme ilkesi, verginin adaletli ve dengeli dağılımı ilkesi, verginin kanuniliği - verginin geriye yürümezliği ilkesi)’e göre Anayasaya aykırılık iddiasıyla 2022 hesap dönemi kurumlar vergisi beyannamelerini ihtirazi kayıtla verdiler ve yürütmeyi durdurma (YD) talepli iptal davası açtılar.

Kaç mükellef ek vergi hesapladı, kaçı dava açtı?

2022 yılı sonu itibariyle 1 milyon 69 bin 339 kurumlar vergisi mükellefinden, 2022 hesap dönemi kurumlar vergisi beyannamesinde istisna, indirim ve indirimli kurumlar vergisi matrahı beyan eden yaklaşık 75 bin kurumlar vergisi mükellefi ek vergi hesapladı! 

Şimdi sıkı durun; kapsama giren yaklaşık 75 bin kurumlar vergisi mükellefinin yaklaşık 45 bini, 2022 hesap dönemi kurumlar vergisi beyannamelerini ek vergi kaynaklı ihtirazi kayıtla verdi! İhtirazi kayıtla beyanname verenlerin büyük bir kısmı ise anayasaya aykırılık iddiasıyla dava açtı!

Tahakkuk eden 200 Milyar TL ek verginin ne kadarı tahsil edildi?

Söz konusu düzenlemeye göre tahakkuk eden 200 Milyar TL ek verginin bugüne kadar sadece 73 Milyar 988 Milyon TL’si tahsil edildi. Yani, yaklaşık yüzde 37’si tahsil edildi, bu da ek vergi tahsilatında ciddi sorun olduğunu gösteriyor. Bunun en büyük nedeni ise, kapsama giren şirketler ile diğer kurumlar vergisi mükelleflerinin büyük bir kısmının 2022 hesap dönemi kurumlar vergisi beyannamelerini ek vergi kaynaklı ihtirazi kayıtla vererek yürütmeyi durdurma (YD) talepli dava açmaları ve bunu gerekçe göstererek ödememeleri.

Açılan davalarda son durum nasıl?

Ek vergiyle ilgili açılan davalarda ana gerekçe, anayasaya aykırılık! Bu davalarla ilgili son durum şu şekilde sıralanabilir:

1) Açılan davaların tamamına yakın bir kısmında vergi mahkemeleri mükelleflerin anayasaya aykırılık iddialarını reddetti. Bu davaların tamamı şu an istinaf aşamasında.

2) Bir vergi mahkemesi, açılan bir davada ileri sürülen anayasaya aykırılık iddialarını ciddi bularak, ek vergi düzenlemesinin Anayasa'nın 13, 35 ve 73. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle iptali için Anayasa Mahkemesine gönderilmesine karar verdi (İstanbul 1. Vergi Mahkemesi’nin 02.11.2023 tarihli ve E. No: 2023/1090 sayılı Kararı).

3) Emisyon prim kazancı istisnasına getirilen ek vergi ile ilgili tartışma bir mükellef tarafından Danıştay’a taşındı. Açılan dava ile, 3 Seri No.lu 7440 Sayılı Kanun Genel Tebliği’nin 5. Maddesinin 3. Fıkrasının (ç) bendinde yer alan “Emisyon Primi Kazancı İstisnası (5520 sayılı Kanun Madde 5/1-ç)” ibaresi ile 7. Maddesindeki 5 ve 9 no.lu örneklerin iptali ve dava sonuçlanıncaya kadar yürütmesinin durdurulması talep edildi. Danıştay, açılan bu davaya ilişkin olarak henüz bir karar vermedi. Kısa süre içerisinde bir karar vermesi de beklenmiyor. Çünkü, davaya bakan Danıştay 4. Dairesi’nin görev alanı değiştirildi, dosya 3. Daire’ye geçti. Dava süreci yeniden başladı!

4) Emisyon primi kazancı istisnası üzerinden ek vergi hesaplanması ile ilgili olarak açılan bir davada Vergi Mahkemesi davacıyı haklı bularak, ek vergi tahakkukunun iptaline, davacıdan tahsil edilen ek vergi tutarının tahsil tarihinden itibaren işleyecek tecil faizi ile birlikte davacıya iadesine karar verdi (İstanbul 2. Vergi Mahkemesi’nin 20.12.2023 tarihli ve Esas No: 2023/1186, Karar No:2023/3048 sayılı Kararı).

İptal davası Anayasa Mahkemesi Genel Kurul Gündemine alındı!

Evet, İstanbul 1. Vergi Mahkemesi’nin anayasaya aykırılık iddialarını ciddi bularak, ek vergi düzenlemesinin Anayasa'nın 13, 35 ve 73. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle iptali için Anayasa Mahkemesine gönderdiği ek vergi düzenlemesi, Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’nun dün yapılan toplantısının gündemine alındı.

Ancak, bu konunun görüşülüp görüşülmediği ve karara bağlanıp bağlanmadığı hususunda herhangi bir bilgi henüz kamuoyuna açıklanmadı.

Peki, Anayasa Mahkemesi ek vergi düzenlemesini iptal eder mi?

Gerek vergi mahkemelerinde ve istinafta gerekse Danıştay’da açılan davalar oldukça ayrıntılı ve ciddi hukuki gerekçelere dayanıyor. Ayrıca, İstanbul 1. Vergi Mahkemesi’nin anayasaya aykırılık iddialarını ciddi bularak ek vergi düzenlemesinin Anayasa'nın 13, 35 ve 73. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle iptali için Anayasa Mahkemesine gönderme kararı da oldukça ayrıntılı.

Bize göre, haklı gerekçelere dayansa da, Anayasa Mahkemesi ek vergi düzenlemesini iptal etmeyecek! Çünkü, Anayasa Mahkemesi, yakın tarihli bir kararı ile, aynı gerekçelerle getirilen Ek MTV düzenlemesini iptal etmedi (Anayasa Mahkemesinin 28/9/2023 tarihli ve E: 2023/131, K: 2023/160 sayılı Kararı 06.10.2023 tarih ve 32331 sayılı Resmi Gazete). Aynı gerekçelerle ek vergi düzenlemesinin de iptal edilmeyeceği görüşündeyim.

Söz konusu Kararda yer alan gerekçe şu şekilde:

"Aracın yaşı, motor silindir hacmi, oturma yeri veya ağırlığı gibi unsurlar dikkate alınarak ödenecek ek motorlu taşıtlar vergisi belirlenmektedir. Bu itibarla mükelleflerin taşıtın değeriyle orantısız bir vergi yükü ile karşı karşıya kaldığı söylenemez. Motorlu taşıtlar vergisinin toplumun tüm kesimlerini kapsayan yaygın bir vergi olduğu da dikkate alındığında kuralın mali güce göre vergilendirme, vergi yükünün adaletli dağılımı ve eşitlik ilkeleriyle çelişmediği sonucuna varılmıştır. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesinin deprem gibi olağanüstü olayların yaşandığı dönemlerde oluşan ekonomik kayıpların telafisi amacıyla -ölçülü olmak kaydıyla- ek vergilerin öngörülebileceği yolundaki içtihadından, dava konusu kural bakımından da ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa'nın 13, 35 ve 73. maddelerine aykırı değildir, iptal talebinin reddi gerekir."

Bu arada Maliye ek vergi incelemelerini başlattı!

Maliye ek vergi hesaplamalarının doğru yapılıp yapılmadığını kontrol amacıyla vergi incelemelerine başladı. Bunu yapma yetkisi var mı? Evet, Maliye’nin vergilerin doğru hesaplanıp hesaplanmadığını kontrol etme yetkisi her zaman var.

Sonuç olarak;

Anayasa Mahkemesi’nin ek vergi düzenlemesinin iptali için açılan dava ile ilgili kararını kısa bir süre içerisinde açıklaması bekleniyor.

Bu konudaki kişisel görüşümüz, Yüksek Mahkemenin ek MTV ile ilgili yakın tarihli kararındaki gerekçelerle ek vergi düzenlemesinin anayasaya aykırılık iddiasını reddedeceği ve söz konusu düzenlemeyi iptal etmeyeceği doğrultusunda!

Abdullah TOLU

Abdullah TOLU
Vergi Kurdu

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/aym-ek-vergi-duzenlemesini-iptal-eder-mi/734231

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

ANKARA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü

Sayı: B.07.1.GİB.4.06.16.01-2010-GVK-70-8-407

Tarih: 13/06/2011

Konu: Gayrimenkul sermaye iradında gayrisafi hasılattan indirilecek giderler

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden,  2009 yılında 174.100 TL bedelle bir konut satın aldığınız ve 2009 takvim yılında 2.400 TL kira geliri elde ettiğiniz söz konusu konuta ilişkin olarak iktisap bedelinin % 5 tutarı olan 8.705 TL ve konut kredisi faizinin 2009 dönemine isabet eden tutarı olan  8.081 TL olmak üzere toplam 16.786 TL giderinizin olduğu, 3.600 TL kira geliri elde ettiğiniz ikinci konutunuza ilişkin olarak herhangi bir giderinizin olmadığı, dolayısıyla 2009 takvim yılına ait yıllık gelir vergisi beyannamenizde indirim konusu yapacağınız gider miktarının ne olacağı hususunda Başkanlığımızdan görüş talep ettiğiniz anlaşılmıştır.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 21 inci maddesinde binaların mesken olarak kiraya verilmesinden bir takvim yılı içinde elde edilen hasılatın (2009 takvim yılı için) 2.600 TL’sinin gelir vergisinden müstesna olduğu; 70 inci maddesinde sayılan mal ve hakların sahipleri, mutasarrıfları, zilyetleri, irtifak ve intifa hakkı sahipleri veya kiracıları tarafından kiraya verilmesinden elde edilen iratların gayrimenkul sermaye iradı olduğu, 71 inci maddesinde ise gayrimenkul sermaye iradında safi iradın, gayrisafi hasılattan iradın sağlanması ve idamesi için yapılan giderler indirildikten sonra kalan müspet fark olduğu hükme bağlanmıştır.

Aynı Kanunun 74 üncü maddesinde, “Safi iradın bulunması için, 21 inci maddeye göre istisna edilen gayrisafi hasılata isabet edenler hariç olmak üzere gayrisafi hasılattan aşağıda yazılı giderler indirilir:

4.Kiraya verilen mal ve haklar dolayısıyla yapılan ve bunlara sarf olunan borçların faizleri ile konut olarak kiraya verilen bir adet gayrimenkulün iktisap yılından itibaren beş yıl süre ile iktisap bedelinin %5’i (iktisap bedelinin % 5’i tutarındaki bu indirim, sadece ilgili gayrimenkule ait hasılata uygulanır. Ancak, indirilmeyen kısım 88 inci maddenin üçüncü fıkrasının uygulanmasında gider fazlalığı sayılmaz)” hükmüne yer verilmiştir.

Kanunun 74 üncü maddesinin 4 numaralı bendi hükmünden de anlaşılacağı üzere, kira geliri elde edilen konuta ilişkin kredi faizinin istisnaya isabet eden kısmı hariç olmak üzere tamamı toplam gelirden indirilebilecek ancak, iktisap bedelinin %5’ine isabet eden tutarın ise istisnaya isabet eden kısmı hariç olmak üzere sadece ilgili konuta ait hasılattan indirilebilecektir.

Bu açıklamalara göre, gerçek gider usulünü seçen mükellefler, vergiden istisna edilen kısma isabet eden giderleri hasılatlarından gider olarak indiremeyecek olup, sadece toplam hasılattan mesken kira geliri istisnası çıkarılarak elde edilen vergiye tabi hasılata isabet eden giderleri indirebileceklerdir.

İktisap bedelinin %5’i tutarındaki bu indirim 5 yıl süreyle sadece ilgili gayrimenkule ait hasılata uygulanacak; uygulanmayan yıllardaki hak sonraki yıllara devretmeyecek, kiraya verdiğiniz diğer konutla ilgili irattan da indirim konusu yapılamayacaktır. İradın yetersiz olması dolayısıyla indirilemeyen gider tutarı Gelir Vergisi Kanununun 88 inci maddesinin üçüncü fıkrasının uygulanmasında gider fazlalığı olarak kabul edilmeyecek, indirilemeyen bu giderin diğer bir gelir unsurundan indirimi mümkün olmayacaktır.

Bu çerçevede; gayrimenkul sermaye iradınızın beyanında gerçek gider usulünü seçmeniz halinde istisna edilen gayrisafi hasılata isabet edenler hariç olmak üzere, iktisap ettiğiniz gayrimenkule ait iktisap bedelinin %5’lik tutarı sadece iktisap ettiğiniz gayrimenkule isabet eden hasılattan; ödenmiş olması şartıyla 2009 dönemine ait kredi faizinin toplam tutarının ise beyan ettiğiniz kira gelirinizin toplam tutarından indirim konusu yapılması gerekmektedir.

Ayrıca, faiz giderlerinizin safi iradınızdan fazla olması halinde doğan zararın, gelecek yıllarda beyan edilecek gelirinizden indirilmesi mümkündür.

Öte yandan, gerçek giderlerinizin hasılattan indirilmesi sonucu vergilendirilecek bir matrahın bulunmaması, söz konusu döneme ait yıllık gelir vergisi beyannamesi verme yükümlülüğünüzü ortadan kaldırmayacaktır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Gelir Vergisi Kanunu’nun 89. maddesinde mükelleflere bazı harcamalarını beyanname üzerinden düşme hakkı sağlanmıştır. Bu listedeki harcamalardan beyannamelerde en sık görülen eğitim ve sağlık harcamaları indirimidir. Bu sebeple bu yazımda bu konudaki indirim hakkını ele alacağım.

Gelir Vergisi Kanunu’nun 89/2 maddesine göre; gelir vergisi beyannamesi verenler toplamı, beyan ettikleri gelirin %10'unu aşmamak şartıyla, Türkiye'de yaptıkları ve tevsik ettikleri, kendilerine, eşlerine ve küçük çocuklarına ait eğitim ve sağlık giderlerini, beyan ettikleri gelirlerinden indirme hakkına sahiptirler. Bu konudaki idari anlayış Gelir Vergisi’ne ilişkin 20 no.lu Sirküler ile 255 no.lu Genel Tebliğ'in 4 no.lu bölümünde ve özelgelerde yer almıştır.

Bu indirim hakkından, gelirlerini yıllık beyanname ile beyan eden bütün mükellefler yararlanabilmektedirler. Bu husus ise istisna veya beyan sınırları dolayısıyla beyanname vermeyen mükelleflerde ve özellikle bir işverenden ücret almaları dolayısıyla beyan hakkı olmayanlar yönünden bir eşitsizlik ve adaletsizlik yaratmaktadır

Kanunda sadece “eğitim” ve “sağlık” harcamalarının indirim konusu yapılabileceği vurgulanmıştır. Eğitim harcamalarına örnek olarak, öğrenciler için, eğitim amacı ile eğitim ve öğretim kurumlarına, anaokulu, kreş ve dershanelere yapılan ödemeler; sürücü ve müzik kurslarına ödenenler dâhil, eğitim amaçlı tüm kurs ücretleri, okul servislerine ve öğrenci yurtlarına ödenen ücretler, eğitim CD'leri, kitap ve kırtasiye bedelleri ile eğitim araç ve gereçleri için yapılan harcamalar sayılabilir. Buna karşılık spor kurslarının ücretleri; üniversite ve okullara giriş hazırlığına yönelik dergiler ile mesleki dergiler hariç gazete ve dergi bedelleri; müzik âletleri, bilgisayar, eğitim amaçlı olmayan CD ve disket bedelleri; tiyatro, konser ve sinema giriş ücretleri, yabancı ülkelerdeki eğitim kurumlarına yapılan ödemeler, okul aile birliği ve okul koruma derneklerine yapılan bağışlar ve Türkiye'de vergi mükellefi olmayan okullara ödenen eğitim ücretleri ile devlet okullarına ödenen harçlar kapsama girmemektedir. Bu uygulamada dikkate alınabilecek sağlık harcamalarına örnek olarak da teşhis ve tedavi amacı ile yapılan her türlü muayene, tahlil, röntgen, ultrason, tomografi, MR, check-up, ameliyat, fizik tedavi ve diş tedavisi ücretleri ile özel hastane ücretleri her çeşit protez, sağlık malzemesi ve tekerlekli sandalye giderleri ile numaralı gözlük ve lens giderleri; doktor raporuyla alınan cilt sağlığına ilişkin harcamalar sayılabilir.

Beyannamedeki kazançtan indirilebilecek olan bu giderlerin, mükellefe, eşine ve küçük çocuklarına ait olması gerekmektedir. Eşlerden her ikisinin de gelir vergisi beyannamesi vermesi durumunda, eşlerden her biri kendi eğitim ve sağlık harcamalarını indirebilirler. Aynı harcamanın her iki eşin beyanında da mükerrer olarak dikkate alınmaması gerekir. “Küçük çocuk” tabiri, mükellefle birlikte oturan veya mükellef tarafından bakılan (nafaka verilenler, evlat edinilenler ile ana veya babasını kaybetmiş torunlardan mükellefle birlikte oturanlar dâhil) 18 yaşını veya tahsilde olup 25 yaşını doldurmamış çocukları ifade etmektedir.

Bu harcamaların beyannamede indirim konusu yapılabilmesi için Türkiye'de yapılmış olması şarttır. Bu nedenle Türkiye gümrük bölgesi dışı sayılan yerlerde yapılan harcamalar, Kıbrıs'ta yapılan harcamalar kapsama girmez. Yurt dışından posta ile veya başka şekilde getirtilen ilâç ve kitaplara ilişkin giderlerin de indirimden yararlanması da mümkün değildir.

Öte yandan bu harcamaların fatura, serbest meslek makbuzu, yazar kasa fişi, ödeme kaydedici fiş gibi bir belge ile kanıtlanması gerekmektedir. Ancak bu belgelerin beyannameye eklenmesi gerekmemekle birlikte elektronik beyannamede bu harcama belgelerinin listelenmesi talep edilmektedir. Öte yandan bu belgelerin zamanaşımı süresince istenildiğinde ibraz edilmek üzere saklanması gerekmektedir.

İdari anlayışta harcamanın mükellef tarafından yapıldığının kanıtlanması istenilmektedir. Oysa bazı belgelerde bu olanaksızdır. Burada nihai tüketim harcamaları söz konusudur. Nihai tüketicilerin ise illa fatura alma zorunluluğu yoktur. Kredi kartı ile yapılan ve ödeme kaydedici cihaz fişi ile belgelendirilen harcamalarda, genelde fiş üzerinde ilk harfleri ile de olsa kart sahibinin adı ve bir kısmı kapalı da olsa son dört rakamı itibariyle kartın numarası yer aldığından, burada harcamanın kime ait olduğunun belirlenebilir olması sebebiyle bir sorun yaşanmamaktadır. Ancak vergi idaresi özellikle mahsup taleplerine dayalı kontrollerde harcamanın kim tarafından yapıldığının tespitine elverişli ödeme kaydedici cihaz fişlerini kabul etmemektedir. Bu gibi durumlarda tek ve zorunlu yol yargıya başvurudur. Zira vergi mahkemeleri açılan davalarda, harcamanın fatura ile tevsiki zorunluluğunun olmaması ve ödeme kaydedici cihaz fişlerinin kredi kartı ödeme bilgilerinden harcama yapanın tespit edilebilir nitelikte olduğu gerekçeleri ile kabul kararları vermektedir. Tabii ki bu konuda dileyenler, konuyu ihtirazi kayıtla beyan yolu ile de yargıya taşıyabilirler.

Bumin DOĞRUSÖZ

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/yillik-beyanda-egitim-ve-saglik-harcamalari-indirimi/734021

Gelir Vergisi Kanunu’na göre, gerçek kişilerin gelirleri gelir vergisine tabidir. Gelir vergisine tabi gelir unsurları; ticarî kazanç, ziraî kazanç, ücret, serbest meslek kazancı, gayrimenkul sermaye iradı, menkul sermaye iradı ve diğer kazanç ve iratlardan oluşmaktadır.

Sahibinin nakdi sermaye veya para ile temsil edilebilen değerlerden oluşan sermaye dolayısıyla elde ettiği kar payı, faiz, kira ve benzeri gelirler-iratlar menkul sermaye iradı kapsamına girmektedir. Gelir Vergisi Kanunu‘nun 75-79’uncu maddelerinde nelerin menkul sermaye iradı sayılacağı, indirim ve istisnalar hükme bağlanmıştır. Vergilendirme, menkul sermaye iradı sahibinin yıllık beyanı ve /veya tevkif yoluyla olmaktadır.

1 / 1 / 2006 tarihinden önce ihraç edilen tahvil/bonolar ile bu tarihten önce iktisap edilen menkul kıymetlerden elde edilen gelirlerin vergilendirilmesi ile 1.1.2006 tarihinden itibaren elde edilen gelirlerin vergilendirilmesi önemli ölçüde değişmiştir.

1 / 1 / 2006 tarihinden itibaren elde edilen gelirlere uygulanmak üzere Gelir Vergisi Kanunu’na eklenen geçici 67’nci madde ile büyük ölçüde kaynakta kesinti esasına dayalı vergileme rejimi benimsenmiştir.

Bu gün yazımızda menkul sermaye iradı sayılan gelirler ve beyan durumunu ele alacağız. Gelecek yazımızda menkul sermaye iradının safi tutarının belirlenmesinde önem taşıtan indirim ve istisnalar üzerinde duracağız.

Menkul sermaye iradı sayılan gelirler

Yukarıda belirtildiği gibi, sahibinin ticari, zirai veya mesleki faaliyeti dışında nakdi sermaye veya para ile temsil edilen değerlerden müteşekkil sermaye dolayısıyla elde ettiği kar payı, faiz, kira ve benzeri iratlar menkul sermaye iradıdır. Belirtmek gerekirse aşağıda yazılı gelirler menkul sermaye iradı sayılmaktadır;

- Her türlü hisse senetlerinin kar payları (temettü gelirleri),

- İştirak hisselerinden doğan kazançlar (Limited şirket ortaklarının, iş ortaklıkları ortaklarının ve komanditerlerin kar payları ile kooperatiflerin dağıttıkları kazançlar),

- Kurumların idare meclisi başkan ve üyelerine verilen kar payları,

- Devlet tahvili ve Hazine bonosu faizleri ile diğer her türlü tahvil ve bono faizleri (Toplu Konut İdaresi, Kamu Ortaklığı İdaresi ve Özelleştirme İdaresince çıkarılan menkul kıymetler ve varlık kiralama şirketleri tarafından ihraç edilen kira sertifikalarından sağlanan gelirler dahil olmak üzere),

- Her türlü alacak faizleri,

- Mevduat faizleri,

- Hisse senetleri ve tahvillerin vadesi gelmemiş kuponlarının satışından elde edilen bedeller,

- İştirak hisselerinin sahibi adına henüz tahakkuk etmemiş kar paylarının devir ve temliki karşılığında alınan para ve ayınlar,

- Her çeşit senetlerin iskonto edilmesi karşılığında alınan iskonto bedelleri,

- Faizsiz olarak kredi verenlere ödenen kâr payları ile kar ve zarar ortaklığı belgesi karşılığı ödenen kar payları ve katılım bankalarınca kar ve zarara katılma hesabı karşılığında ödenen kar payları,

- Yatırım fonlarının katılma paylarına ödenen kar payları,

- Menkul kıymetlerin geri alım veya satım taahhüdü ile iktisap veya elden çıkarılması karşılığında sağlanan menfaatler (Repo gelirleri),

- Tüzel kişiliği haiz emekli sandıkları, yardım sandıkları ile sigorta ve emeklilik şirketleri tarafından ayrılmalar nedeniyle yapılan ödemelerin içerdiği irat tutarları,

- Bireysel emeklilik sisteminden ayrılanlara yapılan ödemelerin içerdiği irat tutarları,

- Yukarıda sayılanlar dışında Sermaye Piyasası Kanunu hükümlerine göre ihraç edilen her türlü sermaye piyasası aracından elde edilen kar payı, faiz, kira vb. gelirler.

Yukarıda yazılı iratlar, bunları elde eden sermaye sahibinin ticari faaliyetine bağlı bulunduğu takdirde, ticari kazancın tespitinde nazara alınır.

Gelir Vergisi Kanunu’nun 76’ncı maddesine göre; menkul kıymetin kuponlu veya kuponsuz olarak satılması, iştirak hisselerinin devir ve temliki, menkul kıymetler ile iştirak hisselerinin tamamen veya kısmen itfa olunması karşılığında alınan paralarla itfa dolayısıyla verilen ikramiyeler menkul sermaye iradı sayılmaz.

Menkul sermaye iratlarının yıllık beyanname ile beyan edilmesi

Gerçek kişilerce 2023 takvim yılında elde edilen menkul sermaye iratlarının bir kısmı beyan edilecek gelir toplamının 150 bin TL’yi (2024 takvim yılı için 230 bin TL) aşması halinde, yıllık beyanname ile beyan edilecektir. Bir kısmı ise vergi kesintisine ve istisnaya tabi olmadıklarından8 bin 400 TL’yi (2024 takvim yılı için 13 bin TL) aşması halinde yıllık beyanname ile beyan edilecektir. Bir kısmı da tutarı ne olursa olsun beyan edilmesine gerek bulunmamaktadır.

Tutarı ne olursa olsun beyan edilmeyecek menkul sermaye iratları

Aşağıda sayılan menkul sermaye iratları tutarı ne olursa olsun beyan edilmez ve diğer gelirler nedeniyle verilen beyannameye de dahil edilmez; 

1) Gelir Vergisi Kanunu’nun geçici 67’nci maddesi kapsamında vergi kesintisine

tabi tutulmuş olan (Ticari kazançla ilişkisi olmaması şartıyla);

- Mevduat faizleri,

- Katılım bankalarınca kâr ve zarara katılma hesabı karşılığında ödenen kar payları,

- Repo gelirleri,

- Menkul kıymetler ve diğer sermaye piyasası araçlarından elde edilen gelirler.

2) 10 / 7 / 2001 tarihinden önce kurulmuş olanlar hariç olmak üzere tüzel kişiliği haiz emekli sandıkları, yardım sandıkları ile emeklilik ve sigorta şirketleri tarafından ayrılmalar nedeniyle yapılan ödemelerin ve bireysel emeklilik sisteminden ayrılanlara yapılan ödemelerin içerdiği irat tutarları.

3) Kurumlar vergisi mükelleflerince 31 / 12 / 1998 ve daha önceki tarihlerde sona eren hesap dönemlerinde elde edilen kazançların dağıtımı halinde, gerçek kişilerce elde edilen kar payları.

4) Kurumların karlarını sermayeye eklemek suretiyle gerçekleştirdikleri kar dağıtım işlemlerinde gerçek kişi ortaklarca elde edilen kar payları.

8 bin 400 TL’lik tutarı aşması halinde beyan edilecek menkul sermaye iratları

Türkiye’de vergi kesintisine tabi olmayan ve istisna uygulanmayan aşağıda belirtilen menkul sermaye iratları 8 bin 400 TL’lik tutarı aşması halinde yıllık beyanname ile beyan edileceklerdir;

1- Kıyı bankacılığından (off-shore bankacılık) elde edilen faiz gelirleri,

2- Hisse senetleri ve tahvillerin vadesi gelmemiş kuponlarının satışından elde edilen bedeller (1 / 1 / 2006 tarihinden önce ihraç/iktisap edilenler),

3- İştirak hisselerinin sahibi adına henüz tahakkuk etmemiş kar paylarının devir ve temliki karşılığında alınan para ve ayınlar,

4- Her çeşit senetlerin iskonto edilmesi karşılığında alınan iskonto bedelleri,

5- Yurt dışından elde edilen diğer menkul sermaye iratları (Yurt dışından elde edilen ve GVK 22/4 Md’ye göre istisna kapsamında olan kar payları hariç),

6- Her türlü alacak faizleri.

Şunu da belirtelim, burada bahsedilen 8 bin 400 TL’lik tutar bir istisna olmayıp, gelirin beyan edilip edilmeyeceğinin tespitinde dikkate alınacak bir haddir. Buna göre, menkul sermaye iradı olarak elde edilen gelir 8 bin 400 TL’yi aşıyorsa elde edilen gelirin tamamı beyan edilecektir.

150 bin TL’lik tutarı aşması halinde beyan edilecek menkul sermaye iratları

Bir kısım menkul sermaye iradı türünde ise yıllık beyanname verme gereği doğması için elde edilen gelirin 150 bin lirayı aşması gereği hükme bağlanmıştır. Elde edilen gelirin 150.000 TL’yi aşması halinde aşağıdaki gelirlerin tamamı yıllık beyanname ile beyan edilecektir;

1) 1.1.2006 tarihinden önce ihraç edilmiş olan her çeşit tahvil ve Hazine bonosu faizleri ile Toplu Konut İdaresi, Kamu Ortaklığı İdaresi ve Özelleştirme İdaresince çıkarılan menkul kıymetlerden elde edilen gelirler (Eurobondlar için ihraç tarihinin önemi bulunmamaktadır.),

Bu had yukarıda belirtilen gelirlerin her biri için ayrı ayrı uygulanmayacak olup bu gelirler ile vergi kesintisine tabi olmayan ve istisna uygulanmayan menkul ve gayrimenkul sermaye iratlarının toplam tutarı dikkate alınarak hesaplanacaktır.

2) Tam mükellef kurumlar tarafından yurt dışında ihraç edilen tahviller ile tam mükellef varlık kiralama şirketleri tarafından yurt dışında ihraç edilen kira sertifikalarından sağlanan gelirler,

3) Tam mükellef kurumlardan elde edilen kar payları.

Menkul sermaye iratları toplamının 150 bin TL’yi aşıp aşmadığının tespitinde, indirim oranı ve istisna uygulanabilecek menkul sermaye iratlarının, indirim oranı ve istisna uygulandıktan sonra kalan kısımlarının dikkate alınması gerekmektedir. İndirim ve istisnalarla ilgili açıklamalarımıza gelecek yazımızda yer vereceğiz.

Akif AKARCA / Dr.Mehmet ŞAFAK

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/menkul-sermaye-iradi-sayilan-gelirler-ve-yillik-beyan-durumu/734024

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • KDV İadelerinde Yeni Düzenlemeler KDV (Katma Değer Vergisi), Türkiye'de işletmelerin alışveriş yaptıkları mal ve…
  • E-Defterlerin Yüklenmeme - Yanlış Kayıt Riskleri (Mücbir Sebepler Hariç) 2025 Hesap Döneminden İtibaren Bilanço Esasına Tabi Mükellefler E Defter…
  • E-Fatura Yerine E-Arşiv/ Kağıt Fatura Düzenlenmiş Olması Hali * Fatura İçeriği Mal Teslimi/ Hizmet İfasının Yapılmadığı Anlamına Gelmez…
Top