Mehmet Özdoğru
Kurumların 2023 Hesap Dönemi Taşınmaz Satışlarının Vergilendirilmesi
Giriş
2023 hesap dönemine ilişkin olarak Kurumlar Vergisi Beyannamesi verme işlemleri 01 Nisan tarihi itibarıyla başladı. Bilindiği üzere Kurumlar Vergisi Kanununun 5. maddesinde istisnalar düzenlenmektedir. Bu istisnalar arasında da en çok uygulama alanı bulanlardan bir tanesi kurumların, taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan hakları satış kazançlarına ilişkin istisnaları düzenleyen 5/1-e bendi. Her ne kadar söz konusu bent ilk haliyle taşınmazlar ile başlasa da, taşınmaz satış kazançlarına yönelik %75 olarak uygulanan istisna oranı 05.12.2017 tarihinden itibaren yapılan taşınmaz satışlarından elde edilen kazancın %50’lik kısmı için uygulanmaya başlanmıştı. Daha sonrasında 7456 sayılı Kanunla yapılan değişiklik ile 15.07.2023 tarihinden itibaren yapılan taşınmaz satışlarından elde edilen kazançlar için istisna uygulamasına son verildi.
Kurumların 2023 hesap döneminde yapmış oldukları taşınmaz satışlarından elde ettikleri kazançlara istisna uygulanıp uygulanmayacağı, istisna uygulanacak ise hangi şartlarda uygulanacağı ile bunların verilecek beyannamelerde ne şekilde dikkate alınacağı da yazımızın konusunu oluşturmaktadır. KVK 5/1-e istisnası tabi ki sadece taşınmaz satışları için düzenlenmiş bir istisna değil. Taşınmaz satışlarından elde edilen kazançlar dışında, kurumların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri, rüçhan hakları ve kurumların iştirak kazançları istisnası kapsamında istisna kazançlarına kaynak oluşturan yatırım fonlarının katılma paylarının satışından doğan kazançları da kapsamaktadır. Ancak biz konunun daha iyi anlaşılması açısından yazımızın bundan sonraki bölümlerinde sadece kurumların en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazların satışından elde edilen kazançlarını dikkate alacağız.
Taşınmaz Satış Kazançları
Taşınmazlar Türk Medeni Kanununun 704’üncü maddesinde; arazi, tapu siciline ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar ile kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümler olarak sayılmıştır. Taşınmaz tanımına, taşınmazın bütünleyici parçası niteliğinde olan unsurları da girecektir.
Elden çıkarılacak taşınmazlardan doğacak kazancın, bu istisna uygulamasına konu olabilmesi için taşınmazın kurum adına tapuya tescil edilmiş olması gerekmektedir. Bu nedenle, ilgili kurum adına tapuya tescili yapılmamış bir binanın satışından doğan kazanca bu istisna uygulanmayacaktır. Bütünleyici parça ise Türk Medeni Kanunu’nda yerel adetlere göre asıl şeyin temel unsuru olan ve o şey yok edilmedikçe, zarara uğratılmadıkça veya yapısı değiştirilmedikçe ondan ayrılmasına olanak bulunmayan parça olarak tanımlanmıştır. Ancak, taşınmazın zeminine veya duvara sabitlenmiş olmakla birlikte münferiden veya toplu olarak sökülüp satılması mümkün olan ve bu takdirde işletmenin sınai olma vasfını değiştirmeyen ve üretimi de aksatmayan makine ve benzeri aletler bütünleyici parça niteliğinde değerlendirilemeyeceğinden bunların satışından doğan kazanç, istisnadan yararlanamayacaktır.
İstisna uygulamasına konu olacak taşınmazların en az iki tam yıl (730 gün) süreyle kurumun aktifinde yer alması gerekmektedir. Ancak fiiliyatta cins tashihinin kurum adına tapuya tescilinin yapılmasında çeşitli nedenlerle gecikmeler olabilmektedir. Bu gibi durumlarda, taşınmazın işletme aktifinde iki yıl süreyle bulunup bulunmadığının, tespitinde, işletmede iki yıldan fazla süreyle sahip olunarak fiilen kullanıldığının, yapı inşaatı ruhsatı, vergi dairesi tespiti veya resmi kurum kayıtlarından birisi ile tevsik edilebilmesi mümkün olabilecektir. Burası şu açıdan büyük bir önem arz etmektedir, kurumlar tarafından satışı yapılacak taşınmazların en iki tam yıl süreyle tapuda kurum adına tescilli bir şekilde olma şartı aranmamakta, en az iki tam yıldır aktifinde yer almış olması şartıyla satış anında kurum adına tapuya tescilli olması diğer şartların da varlığı halinde istisna uygulaması açısından yeterli olmaktadır. Bununla birlikte inşa halindeki binalarda ise durum biraz farklılık arz etmektedir. Şöyle ki, kurumlar tarafından inşaatı henüz tamamlanmayan, fiilen kullanma imkanı da bulunmayan binaların satılması halinde; kurum aktifinde iki tam yıl kayıtlı olması koşuluyla, sadece binanın arsasının satış kazancına tekabül eden kısmı kurumlar vergisinden istisna olacaktır. İnşaatı tamamlanıp aktife kaydedilen binanın kurum adına tapuya tescil edilerek satılması halinde, satılan binanın iki yıllık aktifte bulundurulma süresinin başlangıç tarihi olarak, inşaatın tamamlandığı ve bina olarak kullanılmaya başlandığı tarihin esas alınacağı unutulmamalıdır.
Taşınmazların satışında kazanç, satış işlemi ile birlikte doğacağından, satış işlemi ister peşin isterse vadeli olarak yapılmış olsun istisna, satışın yapıldığı dönemde uygulanacak olup elde edilecek kazancın istisnadan yararlanan kısmının, pasifte özel bir fon hesabına alınması ve satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar söz konusu fon hesabında tutulması gerekmektedir. Bu çerçevede, fon hesabına alınma işleminin, satışın yapıldığı yılı izleyen hesap döneminin başından itibaren kazancın beyan edildiği döneme ait kurumlar vergisi beyannamesinin verildiği tarihe kadar yapılması gerekmektedir.
Fon hesabına alınan kazanç tutarının mükelleflerce sermayeye ilavesi mümkün bulunmaktadır. Ancak, fon hesabına alınan kazanç tutarının sermayeye ilave dışında, beş yıl içinde başka bir hesaba nakledilmesi, işletmeden çekilmesi veya dar mükellef kurumlarca ana merkeze aktarılması ya da kurumun tasfiyesi halinde, istisna uygulanması nedeniyle zamanında tahakkuk etmeyen vergiler, vergi ziyaı cezası ve gecikme faizi ile birlikte tahsil edilecektir.
İstisna, satış kazancının tamamına uygulanmayacağından, kazancın tamamının fon hesabına alınma şartı bulunmayıp, sadece istisnadan yararlanan kazanç kısmının söz konusu fon hesabına alınması yeterli bulunmuştur.
Peşin satışlarda olduğu gibi vadeli satış halinde de satıştan doğan kazancın istisnaya isabet eden kısmı, beş yıl süreyle özel bir fon hesabında tutulmak şartıyla satışın yapıldığı dönemde istisnadan yaralanabilecektir. Ancak, satış bedelinin tamamının, satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar tahsil edilmesi şarttır. Bu süre içinde tahsil edilmeyen satış bedeline isabet eden istisna nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler, vergi ziyaı cezası ve gecikme faizi ile birlikte tahsil edilecektir. Bu nedenle, mükelleflerin istisna uygulayabilecekleri kazanç tutarını doğru olarak belirlemeleri gerekmektedir.
Taşınmaz satış kazançlarına yönelik istisna uygulaması esas itibarıyla bütün kurumlar için geçerlidir. Ancak, faaliyet konusu taşınmaz ticareti ve kiralanması olan kurumların bu amaçla iktisap ettikleri ve ellerinde tuttukları kıymetlerin satışından elde ettikleri kazançlar için istisnadan yararlanmaları mümkün değildir. Aynı durum, satmak üzere taşınmaz inşaatı ile uğraşan mükellefler açısından da geçerlidir.
İstisna uygulanabilmesi için taşınmazların satılması ve bu işlemden bir kazanç elde edilerek, satan kurumun mali yapısında bir iyileşmenin olması gerekmektedir. Bu nedenle, söz konusu taşınmazların para karşılığı olmaksızın devir ve temliki, trampası gibi işlemler istisna kapsamına girmemektedir.
Kat karşılığında arsa devrinde olduğu gibi, bir mal veya hakkın başka bir mal veya hak ile değiştirilmesini ifade eden trampa işlemlerinde de söz konusu istisna hükmü uygulanmayacaktır. Bununla birlikte, taşınmazların mevcut borçlar karşılığında rızaen veya icra yoluyla devredilmesi işlemleri ile kamulaştırma işlemleri ise kurumların finansman olanaklarını artıracağından istisna uygulaması kapsamında değerlendirilmesinin gerektiği açıktır. Ayrıca taşınmazlar satış vaadi sözleşmesi suretiyle ileride alım satıma konu olabilmektedir. Taşınmazlarda, mülkiyetin devri tapuya tescil ile gerçekleşeceğinden satış vaadi sözleşmeleri ile tahsil olunan bedeller dolayısıyla istisnanın uygulanmasının mümkün olmadığını da belirtelim.
Taşınmaz Satış Tarihlerinin Kurumlar Vergisi ve KDV İstisnalarına Etkisi
Kurumların aktiflerinde en az iki tam yıl süredir bulunan taşınmaz satışlarından elde edilen kazancın hangi şartlar altında istisna olduğunu genel hatlarıyla anlattıktan sonra taşınmazların satış tarihlerine göre kazancın ne kadarlık kısmının istisna kapsamına girdiğinden bahsedelim. Yazımıza başlarken belirttiğimiz üzere kurumların taşınmaz satışlarından elde ettikleri kazançların diğer şartlarında varlığı halinde %75’lik kısmı istisna kapsamındaydı. Daha sonrasında ise bu oran %50 olarak uygulanmaya başladı. Son olarak ise 15.07.2023 tarihinden itibaren yapılan taşınmaz satışlarından elde edilen kazançlar için istisna uygulamasına son verildi. Taşınmaz satış kazançlarına istisna uygulamasına son verilirken de KVK Geç.16 madde ile 15.07.2023 tarihinden önce kurumların aktifinde yer alan taşınmazlar için 5/1-e bendinin değiştirilmeden önceki hükümlerinin uygulanacağı ancak uygulanmakta olan %50 oranı yerine 15.07.2023 tarihinden sonra yapılacak taşınmaz satış kazançları için bu oranın %25 olarak uygulanacağı da hüküm altına alındı.
Kurumların aktiflerinde en az iki tam yıl süredir bulunan taşınmaz satışları KDVK 17/4-r bendi gereği KDV’den istisna idi. Ancak 15.07.2023 tarihinden itibaren kurumların bu kapsamda yapacakları taşınmaz satışları için istisna uygulamasına son verildi. Bununla birlikte Kurumlar Vergisi Kanuna paralel olarak KDVK Geç. 43 madde ile 15.07.2023 tarihinden önce kurumların aktifinde yer alan taşınmazlar için 17/4-r bendinin değiştirilmeden önceki hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.
Sonuç
2023 hesap döneminde kurumların satış tarihi itibari ile aktiflerinde en az iki tam yıldır bulunan taşınmazların satışı özelinde konuyu toplayacak olursak, 01.01.2023 ile 15.07.2023 tarihleri arasında kurumlar tarafından yapılmış olan taşınmaz satışlarından elde edilen kazançların diğer şartların da varlığı halinde %50’si, 15.07.2023 ile 31.12.2023 tarihleri arasında kurumlar tarafından yapılmış olan taşınmaz satışlarından elde edilen kazançların diğer şartların da varlığı halinde %25’i kurumlar vergisinden istisna olacaktır. Aynı şekilde söz konusu taşınmazların satışı KDVK yer alan diğer şartların varlığı halinde KDV’den de istisna olacaktır.
2023 hesap döneminden sonra da kurumların 15.07.2023 tarihinden önce aktiflerinde yer alan taşınmazların satışından elde ettikleri kazancın %25’i diğer şartların da varlığı halinde kurumlar vergisinden istisna olmaya devam edecek. Ancak 15.07.2023 tarihinden sonra kurumların aktiflerine girecek olan taşınmazların satışından elde edilen kazançlar istisna uygulamasının dışında kalacak. Burada yeri gelmişken belirtmek de fayda var, yapmış olduğumuz değerlendirme KVK 5/1-e bendi özelinde kurumların aktiflerinde yer alan taşınmazlar ile ilgili yoksa KVK 5/1-f bendi ile bankalara borçları nedeniyle kanuni takibe alınmış veya TMSF’ye borçlu durumda olan kurumlar ile bunların kefillerinin ve ipotek verenlerin sahip oldukları taşınmazların bu borçlara karşılık bankalara veya TMSF’ye devrinden sağlanan hasılatın bu borçların tasfiyesinde kullanılan kısmına isabet eden kazançların tamamı kurumlar vergisinden istisna olmaya devam etmektedir.
Ayrıca KVK 5/3 fıkrasında kurumların istisna kapsamındaki faaliyetlerinden doğan zararlarının, istisna dışı kurum kazancından indirilmesinin kabul edilmeyeceği hükmü yer almaktadır. Yapılan son değişiklik sonrasında ise 15.07.2023 öncesi kurumların aktifinde yer alıp en az iki tam yıl süreyle aktifte yer alma şartını taşımayan taşınmazlar ile 15.07.2023 tarihi sonrasında kurumların aktifine giren taşınmazların satışından doğacak zararların istisna dışı kurum kazancından indirilebilmesi mümkün olacaktır.
Dikkat edilmesi gereken bir diğer husus ise bu kapsamda 2024 hesap dönemi ve sonrasında yapılacak istisna dışı taşınmaz satışlarından doğacak zararların hesabında taşınmazlar içerisinde yer alan ve amortismana tabi olmayan arazi ve arsalarla ilgili olarak 2023 hesap dönemi sonunda yapılacak enflasyon düzeltmesi sonrasında söz konusu kıymetlerin düzeltilmiş değerlerinin altında bir bedelle satılması halinde, düzeltme sonrası değerle, düzeltme öncesi değer arasındaki farka isabet eden zararın, kurumlar vergisi matrahının tespitinde dikkate alınmayacağını da ayrıca hatırlatarak yazımızı sonlandıralım.
Fatih KAYA
Vergi Müfettişi
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Kaynakça:
Kurumlar Vergisi Beyan Dönemi Başladı
Beyannamelerin bu ay sonuna kadar verilmesi gerekiyor. Ödemesinin de en geç ayın son günü yapılması gerekiyor.
Değerli okurlar, hesap dönemi takvim yılı olan kurumlarda 2023 yılı kazançlarına ilişkin beyan dönemi bugün başladı. Beyannamelerin bu ay sonuna kadar verilmesi gerekiyor. Ödemesinin de en geç ayın son günü yapılması gerekiyor.
Kurumlar vergisi beyan süresi ve geçici vergide enflasyon düzeltmesi yapılmaması konusunda Maliyeden beklentiler
Henüz beyanname verme süresi yeni başlamışken verilme süresinin uzatılması ihtiyacını bugünden ifade etmek istedim.
Malum Mart ayı seçim ayıydı. Ramazanın Mart ve Nisan gibi yoğun bir çalışma dönemine denk gelmesi ve arkasından gelecek uzun bir bayram tatili, mükellef ve mali müşavirlerin Nisan ayı ortasına kadar normal çalışma düzenini olumsuz etkileyecek. Buna bir de enflasyon düzeltmesi çalışmalarını eklersek sanırım konuyu neden bugünden açtığımız anlaşılacaktır. Mali müşavirler anlaşılan bu yıl da bayram tatili yapamayacaklar!
Enflasyon düzeltmesinin 2023 yılı beyanlarına etkisi olmasa da, parasal olmayan aktif kalemlerin hesaplanan düzeltilmiş değerleri, 2024 yılının amortisman ve maliyet bazını oluşturacağı için söz konusu çalışmalar geciktirilemez. Şartlar sağlandığı için 2024 birinci geçici vergi döneminde enflasyon düzeltmesi yapılması gerekiyor. Maliye geçici vergi dönemlerinde mali tabloların düzeltilip düzeltilmeyeceğini belirlemeye yetkili, eğer bu yetkisini kullanmazsa Mayıs ayı kabus gibi geçecek.
Gelir vergisi beyanname verme süresinin 5 Nisan'a uzatılmış olması bile kurumlar vergisi hazırlıklarını geciktirecektir.
Ayrıca eskiden son (dördüncü) dönem geçici vergi beyannamesi hazırlandığında yıllık kurumlar vergisi beyannamesi de neredeyse hazırlanmış olurdu. Dördüncü dönem geçici vergi beyannamesinin kaldırılması bu açıdan iyi olmadı, maalesef mükellefler de hazırlıklarını geciktiriyorlar.
Bana sorarsanız sürenin en az 1 ay uzatılması gerekir!
2023 yılında kurum vergilemesini etkileyen düzenlemeler ve ihtirazî kayıtla beyan seçeneği
2023 yılı kurum vergilemesi ile ilgili çok önemli değişikliklerin gerçekleştirildiği bir yıl oldu. Bu durum, yapılan değişikliklerden olumsuz etkilenen birçok mükellefin 2023 yılı beyanlarını ihtirazî kayıtla yapma seçeneğini gündeme getiriyor.
2023 yılı beyanları için de yine başta finansman gider kısıtlaması olmak üzere, ihtirazî kayıtla beyanname verme seçeneğini değerlendiren çok sayıda mükellef var.
Önceki yıl başta ek kurumlar vergisi ve finansman gider kısıtlaması olmak üzere, birçok konuda mükellefler ihtirazî kayıtla beyanda bulunup, dava açtılar. Bu davalar sürüyor. Aynı konularla ilgili olarak mükelleflerin 2023 yılı için de ihtirazî kayıtla beyanname verebilecekleri beklenmelidir.
Maliyenin neden mükelleflerle bu kadar çok vergi ihtilafı yaşandığı konusunu değerlendirmesi gerekir. Bu hiç de iyi bir görüntü değil…
Şimdi gelelim 2023'te yaşanan önemli gelişmelere…
Kurumlar vergisi oranı artırıldı
2007 yılında yürürlüğe giren yeni Kurumlar Vergisi Kanunu (KVK) ile kurumlar vergisi oranı yüzde 20 olarak belirlendikten sonra uzun süre bu orada herhangi bir değişiklik yapılmadı. Hatta tam bu oranın düşürülmesi tartışılırken ekonomik gelişmeler geçici maddelerle oranın bazı yıllarda artırılarak uygulanmasına neden oldu.
Ancak uzun süre sabit uygulanan oranda ve oran indirimleri konusunda son yıllarda çok sık ve önemli değişiklikler yapıldığını gözlemliyoruz. Bu durum da hem sistemi karmaşıklaştırıyor, hem de mükelleflerin vergi riskleri ile yaşanan ihtilafları artırıyor.
Kurumlar vergisi oranında, 2007'den sonra gerçekleştirilen bu değişiklikleri sırasıyla belirtelim:
1) 2017 yılı başında, 6770 sayılı Kanunla, üretim faaliyetiyle iştigal eden KOBİ'lerin birleşmelerinde, münhasıran üretim faaliyetinden elde edilen kazançlara uygulanmak üzere birleşilen dönemi takip eden üç hesap dönemi için kurumlar vergisi oranını yüzde 75'e kadar indirimli uygulatmaya Cumhurbaşkanı yetkili kılındı (Bu yetki hiçbir zaman kullanılmadı).
2) 2017 yılı sonunda, 7061 sayılı Kanunla KVK'ya eklenen geçici 10 uncu maddeyle, kurumlar vergisi oranı 2018, 2019 ve 2020 yılı kazançları için yüzde 22'ye yükseltildi.
3) 2020 yılı sonunda, 7256 sayılı Kanunla, payları ilk defa en az yüzde 20 oranında halka arz edilen kurumların halkı arzı takip eden 5 hesap dönemine ait kurum kazançlarına kurumlar vergisi oranının 2 puan indirimli olarak uygulanması sağlandı.
4) 2021 yılı başında, 7316 sayılı Kanunla KVK'ya eklenen geçici 13 üncü maddeyle, kurumlar vergisi oranı 2021 yılı kazançları için yüzde 25, 2022 yılı kazançları için yüzde 23 olarak belirlendi.
5) 2022 yılı başında 7351 sayılı Kanunla, imalatçı ve ihracatçı kurumların münhasıran bu faaliyetlerinden elde ettikleri kazançlarına uygulanacak kurumlar vergisi oranında 1 puan indirim yapıldı.
6)2022 yılı Nisan ayında 7394 sayılı Kanunla, yüksek kazanç elde ettiği varsayılan finansal kurumlar[1] için kurumlar vergisi oranı yüzde 20'den yüzde 25'e yükseltildi. Aynı Kanunla geçici 13 üncü maddede de değişiklik yapılarak, kurumlar vergisi oranı yüzde 25'e yükseltilen finansal kuruluşların 2022 yılı vergilendirme dönemine ait kurum kazançları için de kurumlar vergisi oranının yüzde 25 oranında uygulanması sağlandı.
7) Bu kadar sık yapılan değişiklikler hata yapmaya müsait bir ortam yarattığından, 7394 sayılı Kanunun kurumlar vergisi oranını değiştiren 25 inci maddesinin yürürlük tarihinde yapılan önemli bir hata (yapılan değişikliklerin 2023 yılı ile sınırlı olarak yürürlüğe sokulması) 7417 sayılı Kanunla düzeltildi. Böylece, 2024 ve izleyen yıllarda da finansal kurumlara yükseltilmiş vergi oranının (yüzde 25'in) uygulanması ve yüzde 20 olan genel oranın 2024 ve izleyen yıllar için geçerli olması sağlandı.
8) Ancak çok geçmeden 2023 yılının başında 7456 sayılı Kanunla KVK'nın vergi oranı ile iligli 32 nci maddesinde bir değişiklik yapılarak, kurumların 2023 yılı ve izleyen vergilendirme dönemlerinde elde edilen kazançlarına, özel hesap dönemine tabi olan kurumların ise 2023 takvim yılında başlayan özel hesap dönemi ve izleyen vergilendirme dönemlerinde elde edilen kazançlarına uygulanmak üzere, genel kurumlar vergisi oranı yüzde 20'den yüzde 25'e ve finansal kurumlar için uygulanan yüzde 25 oranı yüzde 30'a yükseltildi. Ayrıca yine 2023 yılı ve izleyen vergilendirme dönemlerinde elde edilen kazançlara uygulanmak üzere, ihracat yapan kurumların münhasıran ihracattan elde ettikleri kazançlarına uygulanan 1 puan indirim 5 puana çıkarıldı.
9) Son olarak, 2023 yılı Aralık ayı sonunda 7491 sayılı Kanunla yapılan ve 1/1/2023 tarihinden itibaren elde edilen gelirler ve kazançlara uygulanmak üzere yürürlüğe giren bir değişiklikle, aracılı ihracat sözleşmesine dayanarak imalatçı veya tedarikçi kurumların, dış ticaret sermaye şirketleri veya sektörel dış ticaret şirketleri üzerinden gerçekleştirdikleri ihracat faaliyetlerinden elde ettikleri kazançlarına uygulanacak indirim de 5 puan olarak belirlendi.
Bütün bu değişiklikler sonucunda tek bir kurumlar vergisi oranı yerine mükelleflerin türüne, sektörüne, halka arz edilme durumuna ve yararlanılan indirimlere göre farklı kurumlar vergisi oranları sahip kaotik bir sisteme evrildik.
Ayrıca KVK'nın 32/A maddesi uyarınca, yatırım teşvik belgesi kapsamındaki yatırımlardan elde edilen kazançlara, ilgili teşvik belgesinde yer alan yatırıma katkı ve vergi indirim oranları dikkate alınarak yatırımın kısmen veya tamamen işletilmesine başlanılan hesap döneminden itibaren, yatırıma katkı tutarına ulaşılıncaya kadar indirimli kurumlar vergisi uygulanabiliyor. Yine, bu mükelleflerin yatırım teşvik belgesi kapsamındaki yatırımları dolayısıyla yatırım döneminde diğer faaliyetlerden elde ettikleri kazançlarına indirimli kurumlar vergisi uygulanması da mümkün bulunuyor.
KVK'nın 32/A maddesi kapsamında indirimli kurumlar vergisinden yararlanan mükelleflerin ihracat veya imalat faaliyetleri nedeniyle aynı zamanda 1 veya 5 puanlık indirimden yararlanmaları söz konusu olduğunda, ilgili tebliğe göre, öncelikle 1 ve 5 puanlık indirimler uygulanacak, sonrasında ise tespit edilen indirimli bu orana teşvikli yatırımlar nedeniyle Kanunun 32/A maddesi kapsamındaki vergi indirimi oranının uygulanması gerekecek.
Görüldüğü üzere, gelinen noktada, uygulanacak kurumlar vergisi oranının tespit edilmesi dahi son derece karmaşık bir uğraşı gerektiriyor.
Bugünlük bu kadar yeter. Gelecek yazımda 2023 yılı ile ilgili tartışmalı konulara devam edeceğim.
[1] Bankalar, 6361 sayılı Kanun kapsamındaki şirketler, elektronik ödeme ve para kuruluşları, yetkili döviz müesseseleri, varlık yönetim şirketleri, sermaye piyasası kurumları ile sigorta ve reasürans şirketleri ve emeklilik şirketleri. Erdoğan Sağlam
https://t24.com.tr/yazarlar/erdogan-saglam/kurumlar-vergisi-beyan-donemi-basladi,44196
Ortakların Kendi Şirketlerine, Holding Veya Grup Şirketlerin Birbirine (Dövizle) Borç Vermesi Suç Mu
Konu ilk önce, "Ortakların, grup/holding şirketlerin birbirine veya ortağı oldukları şirkete borç vermesi tefecilik midir?" tartışması ile başladı; 2018 yılında dövizle sözleşmelerin sınırlandırılmasına yönelik düzenleme ile farklı bir boyut kazandı. İlk etapta döviz kredileri de dövizle sözleşme yasağı kapsamında görüldü.
Konunun takibinde Vergi Denetim Kuruluna görev verilince, denetimler sırasında tespit edilen konular bir yandan Hazine ve Cumhuriyet savcılıklarına bildirilirken, bir yandan da yasağa aykırı bulunan dövizli kredilerin kur farklarının matrahtan indirilemeyeceği, KDV’nin indirim olarak dikkate alınamayacağı iddiası ile cezalı vergi tarhiyatları yapılmaya başlandı.
Tam konu 2021 yılında yayınlanan Hazine Genelgesi ile “Dövizle sözleşme yasağı döviz kredilerini kapsamaz.” şeklinde çözülmüşken, bu kez Merkez Bankası’nın, Türkiye’de yerleşik kişilerin birbirine (holding-grup şirketleri dahil) dövizle kredi veremeyeceğine dönük düzenleme yayınlandı.
Şimdilerde konu tekrar vergisel boyut kazanmaya, incelemelerde soru olarak karşımıza çıkmaya başladı. İşin dövizli olması bir yana, giriş cümlesinde de belirttiğim gibi, zaman zaman ortakların, grup-holding şirketlerin birbirine verdikleri borçların tefecilik iddiası ile karşı karşıya bırakılabileceği zorlama yorumları ile de karşılaşıyoruz ki bu konuda yazmayı bile yersiz buluyoruz.
Dövizle borçlanma yasağının cezası nedir?
2024 yılında, Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 1567 sayılı Kanunun 3.maddesi ve Kabahatler Kanunu uyarınca dövizle işlem yasaklarına aykırı işlere, Cumhuriyet Savcılıklarınca her bir aykırı işlem nedeniyle 50.200 ila 418.800 TL idari para cezası uygulanabilmektedir. “Her bir aykırı işlem nedir? Alt ve üst limitler dahilinde cezanın hangi mertebeden uygulanacağı nasıl belirlenecek?
Dövizli kredi işlemi bu işlemi yasaklayan Merkez Bankası Genelgesi öncesinde ise ne olacak? Bu genelge sadece şirketleri mi yoksa şahıs ortakların ortağı oldukları şirketlere borç vermelerini de kapsar mı?” soruları, ilgili Kanun, Karar, Genelge ve diğer düzenlemeler çerçevesinde tartışılabilecek konular. Bu tartışmaların bizce vergisel bir etkisi bulunmamaktadır.
Yasağa rağmen borçlanıldı ise ne olacak?
Yukarıda zikrettiğimiz yasal çerçevede konunun tartışılması doğal. Ancak, konu vergi boyutuna taşındığında gereksiz tartışmalar da başlıyor. Krediye erişimin giderek zorlaştığı ve zorlaşacağı bir ortamda öz finansmanın da önünü kapatma anlamına gelecek, yasal zemini de olmayan, zorlayıcı yorumlarla ilave bir zorluk yaratmanın doğru olmayacağı açıktır.
Bir yandan şirketlere nakit sermaye artışını özendirirken, diğer yandan ortakların şirketlerine verdikleri faizsiz-kur farksız (sermaye benzeri ) nakdi desteklerin, ”Faiz olmalıydı, faiz üzerinden de kdv hesaplanmalıydı, yapılmamış.” denilerek cezalandırıldığı uygulamalara şahit olduk. Şahıs ortakların kendi şirketlerine, kendi servetlerinden sağlayacakları kredileri bir yandan idari para cezasına tabi tutmaya, bir yandan da bir de buna(kur farkı gider değil şeklinde) ilave vergisel yükler de yüklemeye çalışmak yasal zemini de olmayan aşırılıklardır.
Genelge ile vergi yükü oluşturulamaz
Vergi hukukunun en temel ilkesi, Anayasamızın 73.maddesinde ifadesini bulan “ Verginin yasallığı” ilkesidir. Vergilemeye ilişkin temel tüm kavram ve unsurların kanunla düzenlenmesi zorunluluğuna işaret eden bu ilke ortada iken bir takım genelgelerden hareketle, bazen de genelge kapsamında olunup olunmadığı bile tartışmalıyken, “Genelgeye aykırı borç vermişsin, bu borcun faizi, kur farkı, kdv’si indirilemez.” şeklinde doğrudan vergi matrah ve tutarını etkileyecek bir sonuç bağlayabilmek mümkün değildir. Bir işlemin idari para cezası gerektiren kabahat hatta suç olması vergilemeyi etkilemez.
Örneğin Vergi Usul Kanununun 9.maddesinin son fıkrasına göre, ”Vergiyi doğuran olayın kanunlarla yasak edilmiş bulunması mükellefiyeti ve vergi sorumluluğunu kaldırmaz.” Yasak işlemi vergilerken, kârını belirlerken yasak işlemin giderlerinde yasallık mı arayacaksınız ? Bilmem hangi genelgeye aykırı giderler dikkate alınamaz mı diyeceksiniz. Suçlar için bile gerçek geliri vergileme çabasına girilmesi gerektiğini kabul edip yasal zemini bile bulunmayan konularda indirilir-indirilmez tartışması mı yapılacak?
Kurumlar Vergisi Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu, Vergi Usul Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanununda indirilebilecek giderler, indirilemeyecek giderler, KDV indirimi müessesesi düzenlenmiş bulunmaktadır. Mevcut vergi kanunlarında veya herhangi bir kanunda, açıkça düzenlenmemiş bir hukuki zemin olmadığı müddetçe, mükellefleri tarhiyat stresine sokmanın yanlış olduğunu düşünüyoruz.
Zeki GÜNDÜZ
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Enflasyon Muhasebesinde Sık Sorulan Sorular & Cevaplar
Ertelendi, iptal olacak gibi söylentilerle geçen iki yılın ardından 20 yıl sonra yeniden Enflasyon Muhasebesi mali gündemin ilk sırasına oturdu. Enflasyon Muhasebesi uygulamasına ilişkin usul ve esaslar 30/12/2023 tarihli 555 No.lu VUK Genel Tebliğ ve 20/2/2024 tarihli örnekler ve açıklamaların yer aldığı 165 No.lu VUK sirkülerle geçici vergi dönemleri dahil 2023-2024-2025 yıllarında uygulanmak üzere süreç resmen başlamış oldu.
Biz bu konuda ekip olarak düzeltmenin 2023 yılında uygulanacağını ve dahi uygulanması gerektiğini belirttik. Bu kapsamda Temmuz 2023’ten bu zamana kadar mesaimizin önemli bir kısmını Enflasyon Düzeltmesi’ne harcadık. 8 aylık süreçte 23+ fazla eğitim ile 5.000+ fazla meslektaş ve firma çalışanlarına eğitimler verdik.
Bu makalemde konu başlıkları altında “Enflasyon Muhasebesinde Sık Sorulan Sorular ve Cevapları”na yer vereceğiz. Karşılaşılan soru ve sorunlar firmaların bilanço yapılarına göre oldukça değişmektedir. Çalışmamızda; Amortismanlar, Verilen&Alınan Avanslar, Şahıs Bilanço, İşletme SM’ler, Öz Kaynaklar ve Diğer Parasal Olmayan Kalemlere ilişkin kapsamlı Soru ve cevapları bulabilirsiniz.
Not: Çalışmada Enflasyon Düzeltmesi “ED” olarak kısaltılmıştır.
1- Birikmiş amortismanlar nasıl değerlenecektir?
Birikmiş amortismanlar, ait oldukları kıymetin bilanço tarihindeki değerinde düzeltme sonrasında ortaya çıkan artış oranı dikkate alınarak düzeltilecektir. Örneğin; düzeltmeye esas değeri 1.000.000 TL ve birikmiş amortismanı 600.000 TL olan bir iktisadi kıymetin 2,45 düzeltme katsayısı ile düzeltilmesi sonucu değeri (1.000.000 x 2,45=) 2.450.000 TL, bu durumda iktisadi kıymetin değerinde ortaya çıkan artış oranı da, (2.450.000- 1.000.000) / 1.000.000=) %145 olacaktır. Amortisman tutarı bu oran dikkate alınarak düzeltilecek ve düzeltilmiş tutar (600.000 + 600.000 x %145=) 1.470.000 TL olarak hesaplanacaktır.
2- Daha önceki yıllarda ayrılmamış amortisman tutarları ne olacaktır?
Daha önceki yıllarda ayrılmamış amortisman tutarları ayrılmış gibi kabul edilmeyecek ve enflasyon düzeltmesinde dikkate alınmayacaktır. Bu tutarların enflasyon düzeltmesi sonrasında da gider olarak dikkate alınması mümkün değildir.
3- Geçmiş yıllarda süresinde ayrılmayan amortismanların ayrılmış gibi kabul edilmesine gerek var mı?
Hayır, geçmiş yıllarda süresinde ayrılmayan amortismanları ayırıp KKEG olarak kaydetme zorunluluğu bulunmamakta olup, bu durumun olumlu/olumsuz etkisi yoktur.
213 sayılı Kanun’un 320’nci maddesi gereği amortismana tabi iktisadi kıymetlerin üzerinden, daha önceki yıllarda ayrılmamış amortisman tutarları ayrılmış gibi kabul edilmeyecek ve enflasyon düzeltmesinde dikkate alınmayacaktır. Bu tutarların enflasyon düzeltmesi sonrasında da gider olarak dikkate alınamayacaktır.
Ancak söz konusu ATİK’in düzeltilmesi sonucu yeni değerle satılması durumu avantajlı olabilecektir. Çünkü zamanında VUK 320 madde gereği ihiyari olarak ayrılmayan ATİK’ten dolayı gider yazılmadığından söz konusu kıymetin satışı esnasında düzeltilmiş değer üzerinden satışı yapılabilecektir.
1- ATİK ömrü bitmiş kıymetlerin düzeltilme zorunluluğu var mı?
Hayır, Amortismana tabi olup faydalı ömür süresini tamamlayan ve amortisman yoluyla değeri tamamen yok edilmiş iktisadi kıymetlerin ve birikmiş amortismanlarının enflasyon düzeltmesine tabi tutulması ihtiyaridir. (iz bedeliyle takip edilenler dahil)
2- İşletme Defteri ile Serbest Meslek Defterleri hangi kıymetleri için enflasyon düzeltmesi yapabilirler?
İşletme Defteri ile Serbest Meslek Defteri mükellefleri 2023 yılında kayıtlarında yer alan ATİK’leri Defter Beyan Sistemi (DBS) üzerinden enflasyon düzeltmesine tabi tutabileceklerdir. Ancak bu söz konusu İşletme Defteri ile Serbest Meslek Defteri mükellefleri için ihtiyaridir. Düzeltme sadece 2023 yılında yapılabilir.
3- 2023 Yılında Bilançodan İşletmeye Geçenler İle İşletmeden Bilançoya Geçen Mükellefler Hangi Yıla İlişkin Enflasyon Düzeltmesi Yapabilirler?
2023 yılında Bilançodan İşletmeye geçenlerin 2023 Bilançolarında yer alan parasal olmayan kıymetlere Enflasyon Düzeltmesi Yapmaları Zorunludur. Ancak 2023 yılında işletmeden bilançoya geçenlerin ise Enflasyon Düzeltmesi Yapmaları zorunlu olmayıp sadece ATİK’lere ihtiyari olarak Enflasyon Düzeltmesi yapabileceklerdir.
4- 31.12.2023 tarihinden önce kapanan Şahıs Bilançoların Enflasyon Düzeltmesi Yapmasına Gerek Var mı?
Hayır yok, kapanan işletmenin tasfiyedeki gibi kapanış bilançosunda herhangi bir aktif/pasif bulunmaması beklenir, ayrıca 2024 yılına devredecek bir açılış bilançosu olmayacağından 31.12.2023 tarihinden önce kapanan Şahıs Bilançoların ED yapmasına gerek bulunmamaktadır.
5- 2023 Hesap Döneminden Sonra İşi Bırakma, Tasfiye, Devir, Birleşme, Nev'i Değiştirme Hallerinde 2023 Hesap Dönemi Sonuna Ait Bilançonun Düzeltilmesi Nasıl Olacaktır?
2023 hesap dönemi sonundan önce tasfiye kararı alınarak bu tarihten önce tasfiyenin sonuçlandırıldığı durumlarda, 2023 hesap dönemi sonuna ait bilançonun düzeltilmesi söz konusu olmayacaktır. Ancak, tasfiyenin 2023 hesap döneminden sonra sonuçlanması halinde, 2023 hesap dönemi sonuna ait bilanço düzeltilecektir. 2023 hesap dönemi sonundan sonra gerçekleşen devir, nev’i değişikliği, tam bölünme ve birleşme hallerinde, devir, bölünme veya birleşmenin bünyesinde gerçekleştiği kurum, ortadan kalkan şirket veya şahıs işletmesinin 2023 hesap dönemi sonuna ait bilançosunu enflasyon düzeltmesine tabi tutacaktır.
6- Avans Hesapları (159-259-340-440) Enflasyon Düzeltmesine Tabi midir?
EVET, Ancak, parasal olmayan kıymetler için mahsuben verilen ve alınan avanslar parasal olmayan nitelikte iseler ödeme/tahsil tarihinden mahsup tarihine kadar düzeltilmesi gerekmektedir. Ancak verilen veya alınan avanslar parasal kıymet içeriyor ise (borç alma verme vb.) ED yapılmayacaktır.
7- Ters Bakiye Veren 120-320 Hesapları Avans Hesapları Gibi Düzeltmeye Tabi Midir?
Kısmen EVET, zira bir önceki maddede belirtilen koşullar ters bakiye veren yani fazla ödeme yapılan/alınan 120-320 hesapları için parasal olmayan kıymetler için mahsuben verilen ve alınan avanslar parasal olmayan nitelikte iseler ödeme/tahsil tarihinden mahsup tarihine kadar düzeltilmesi gerekmektedir.
8- Alınan avanslar (340) nasıl düzeltilir?
340 Alınan Avanslar hesabı şayet parasal olmayan kıymet mahiyetinde ise alınan avansların enflasyon düzeltmesine tabi tutulması sonucu oluşan farkların avans kapatıldığında gelir hesaplarına intikal ettirilmesi gerekmektedir. Bu şekilde gelir hesaplarına aktarılan farklar 2023 hesap döneminden kaynaklanıyorsa vergiye tabi tutulmayacak, beyannamede diğer indirimler kısmında gösterilecektir.
102 Bankalar |
1.000.000,00 |
|
340 Alınan Sipariş Avansları |
1.060.010,00 |
|
600 Yurtiçi Satışlar |
2.000.000,00 |
|
649 Diğer Olağan Gelir ve Kârlar (Avanslar ED kaynaklı) |
|
60.010,00 |
Yukarıda 649 hesaba alınan 2023 yılı 340 ED farkı 2024 yılında 649 hesaba atılacak ancak bu tutar geçici vergi ve kurumlar vergisi dönemlerinde Zarar dahi olsa indirilecek indirimler bölümünde diğer indirimler sütununda beyan edilerek matrahtan düşülecektir.
9- Verilen avanslar (159) nasıl düzeltilir?
159 Verilen avanslar malın teslim edilmesi veya hizmetin görülmesi halinde aynı hesabın alacağına yazılarak kapatılır. Avansa ilişkin taahhüdün yerinde getirilmesi ile parasal olmayan verilen avanslar kapatılırken bu avansa ait düzeltme farkı da avansın mahsup edileceği ilgili hesaba aktarılarak kapatılır.
159 Verilen Sipariş Avansları … Verilen Sipariş Avansları E D Farkı |
10.000 |
|
698 Enflasyon Düzeltme Hesabı |
10.000 |
153 Ticari Mallar |
10.000 |
|
159 Verilen Sipariş Avansları |
10.000 |
Yukarıda yer verilen 159 hesabın düzeltilmesi sonucu ilgili avansı stoklar hesabına aktarılması esnasında maliyete dahil edilecektir.
10- 126-226-326-426 verilen ve alınan depozito hesapları ED tabi midir?
Kısmen HAYIR, 126-326 gibi depozito ve teminatlar hesabı genel olarak parasal kıymet içermektedir. Bu nedenle ED yapılmasına gerek bulunmamaktadır. Ancak bir Mal veya teslim üzere verilen depozitolar Parasal Olmayan Kıymet olarak değerlendirilerek ED yapılabilir.
11- 2021-2022 yıllarında VUK geçici 31, geçici 32 ve Mük. 298/Ç Kapsamında yeniden değerleme yapılan sabit kıymetler için ROFM ayrılmasına gerek var mı?
Hayır, söz konusu yeniden değerleme yapılan ATİK’lerin Enflasyon düzeltmesinde, maliyetlerine finansman giderleri dahil ettirilmiş olsa bile Reel Olmayan Finansman Maliyeti(ROFM) ayrıştırması yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
12- Leasing ile alınan ve 260 haklar Hes. takip edilen kıymetlere ilişkin ROFM ayrıştırması yapılmasına gerek var mı?
Maddi Olmayan Duran Varlıkla reel olmayan finansman maliyeti uygulaması kapsamı dışındadır. Bu nedenle ”Haklar” hesabında takip edilen finansal kiralama işlemleri için ROFM ayrıştırması yapılmayacak ve haklar hesabına alınan tutarının tamamı düzeltmeye tabi tutulacaktır.
13- İçeriğinin geçmişinde yapılmakta olan yatırım bulunan kıymetler nasıl düzeltilecektir?
2023 hesap dönemi sonu itibarıyla bilançoda yer almayan, ilgili aktif hesabına bilanço tarihinden önce aktarılmış bulunan ve yapılmakta olan yatırımlar hesabından gelmiş olan değerlerin düzeltmeye esas tarihi olarak, söz konusu değerlerin aktifleştirme tarihlerinin değil, yapılmakta olan yatırımlar hesabının kullanıldığı tarihlerin alınması gerekmektedir. Buna göre söz konusu değerlerin düzeltilmesi iki aşamada gerçekleştirilecektir. Öncelikle her bir aya iliş-kin yatırım harcaması, harcamanın gerçekleştiği ay sonu itibarıyla aktifleştirme tarihine kadar, sonra da aktifleştirilen bedel kül halinde aktifleştirme tarihinden 2023 hesap dönemi sonuna kadar düzeltilecektir.
14- Enflasyon düzeltmesinde tarihlere ulaşamıyorum hangi tarihi baz alabilirim?
Enflasyon düzeltmesinde tarihlere ulaşılamıyor ise kayıtlara giriş tarihi yıl olarak belli olan ancak ay olarak belli edilemeyen parasal olmayan iktisadi kıymetler için ilgili kıymetin işletme bünyesine girdiği yılın ilk ayının, kayıtlara giriş tarihi yıl olarak belli edilemeyen iktisadi kıymetler için ise işletmenin kurulduğu yılın ilk ayının (işletmenin 2005 yılından önceki bir tarihte kurulmuş olması halinde 2005 yılının Ocak ayı) düzeltmeye esas tarih olarak dikkate alınması gerekmektedir.
15- Enflasyon düzeltmesi sonucu oluşan 580 Enflasyon Düzeltmesi zararları ile 502 Enflasyon Düzeltmesi olumlu farkları mahsuplaştırılabilir mi?
Evet, öz sermaye kalemlerine ait enflasyon farkları düzeltme sonucu oluşan geçmiş yıl zararlarına mahsup edilebilir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sermayeye ilave edilebilir; bu işlemler kar dağıtımı sayılmaz.
Bu işlemi 31.12.2023 tarihine yapabileceğiniz gibi 01.01.2024 tarihinde de yapabilirsiniz.
16- Enflasyon düzeltmesi sonucu oluşan 503 Hesabı, enflasyon düzeltmesi farkları ile mahsuplaştırılabilir mi?
Evet, öz sermaye kalemlerine ait enflasyon farkları düzeltme sonucu oluşan geçmiş yıl zararlarına mahsup edilebilir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sermayeye ilave edilebilir; bu işlemler kar dağıtımı sayılmaz.
Aynı şekilde Sermaye Düzeltmesi Olumsuz Fark Hesabı’nın, Geçmiş Yıl Kârları Enflasyon Fark Hesabı ile mahsup edilebilir.
17- Özel hesap dönemine tabi mükellefler hangi döneme ilişkin enflasyon düzeltmesi yapabilir?
Özel hesap dönemine tabi mükellefler, 2022 ve 2023 yılında biten hesap dönemlerine ilişkin bilançolarını enflasyon düzeltmesine tabi tutmayacaklar, 2024 yılında biten hesap dönemine ilişkin bilançolarını ise geçici 33. madde kapsamında enflasyon düzeltmesine tabi tutacaklardır.
18- Enflasyon düzeltmesi öncesi kâr eden firma Enflasyon Düzeltmesi sonucu zarara dönerse ED öncesi kâr’ı nasıl dağıtabilir?
VUK 555 Tebliği’nin 54. maddesini referans alarak; 31.12.2023 tarihli bilançoda dağıtıma konu edilebilir geçmiş yıllar karı/dönem karı varsa, düzeltme sonucu 698 no.lu torba hesabın bakiyesi zarar sonucunu verse bile kar dağıtımı yapılabilmesi mümkündür.
Düzeltme sonucu oluşan geçmiş yıllar zararının bilançoda bulunduğu ve bu mahsubun yapılmadığı müddetçe, bu zarar tutarının kar dağıtımında dikkate alınması gerekir. Çünkü 1.1.2024 tarihinden itibaren yapılacak tüm öz sermaye hesaplarında dikkate alınacak bir zararın, ortaya çıktığı 31.12.2023 tarihli bilançolarda dikkate alınmamasını gerektiren özel bir durum söz konusu değildir. Bu çerçevede 502-580 gibi Özsermaye kalemleri ile Enflasyon Düzeltmesi sonucu oluşan ED zararlarının birbiri arasında mahsubu mümkündür. Bununla birlikte tekrardan oluşan Kâr'a dönülmesi ve bu kâr'ın (reel kar) dağıtılması konusunda GİB'den ilave açıklama Sirküler beklendiğini de belirtmekte fayda var.
19- Af kanunları sonucu 131 ve 100 Hesapları gibi hesapların kapaması sonucu oluşan 296 Hesap için ED yapılacak mıdır?
Hayır, 296 Hesap Parasal Kıymet içerdiğinden ED yapılmayacaktır.
20- Şahıs bilançolarında yer alan sermaye hesabı nasıl düzeltilecektir?
Şahıs işletmelerinde sermaye tescile tabi olmadığından, sermaye hesabında yer alan tutarın defter kayıt tarihinin, sonraki yıllarda ise dönem sonunda meydana gelen artış ve azalışlarda hesap dönemi sonunun, dikkate alınarak ED yapılabilecektir.
21- Finansman gider kısıtlaması Enflasyon Muhasebesi öncesi bilançoya göre mi, yoksa Enflasyon Muhasebesi sonrası bilançoya göre mi hesaplanacaktır?
2023 FGK Finansman Gider Kısıtlaması hesaplamasında ED öncesi bilançoya göre hesaplanması gerekmektedir. Zira 2023 yılı ED’nin Kara Zarara etkisi bulunmamaktadır. Ancak 2024 yılı geçici vergi dönemlerinde FGK, ED sonucu bilançoya göre hesaplanabilecektir.
22- Stoklar için toplulaştırılmış yöntemlerin seçilmesi durumunda kaç yıl bu yöntemle gidilmesi gerekir?
2023 hesap dönemi sonuna ait bilançolarını düzeltirken toplulaştırılmış yöntemleri kullanmış olsun ya da olmasınlar, 2024 hesap dönemi geçici vergi dönemleri ve hesap dönemi sonu itibarıyla düzenlenecek olan bilançolarında yer alan stoklarını, toplulaştırmış yöntemlere göre düzeltmek istedikleri takdirde, toplulaştırılmış yöntemlerden arzu ettiklerini seçebilecekler, ancak seçtikleri yöntemden, bu seçimi yaptıkları geçici vergi döneminden sonraki geçici vergi dönemleri ile içinde bulunulan hesap dönemi dâhil üçüncü hesap döneminin sonuna kadar (bu dönem dâhil) dönemeyeceklerdir.
Buna göre 2023 yılından sonra seçilen toplulaştırılmış yöntemden 3 hesap dönemi boyunca vazgeçemeyeceklerdir. Örneğin 2024 yılında Basit Ortalama seçen mükellef 2024-2025-2026 dönemlerinde bu yöntemi kullanması gerekir.
23- Stoklar için toplulaştırılmış yöntemlerin birden fazla yöntem seçilebilir mi?
EVET.! Stoklar bahsedilen gerçek yöntem (düzeltme katsayısı kullanılarak yapılan düzeltme yöntemini) veya toplulaştırılmış yöntemler kullanılarak düzeltilebilecektir. Mükellefler belirtilen bu yöntemlerden herhangi birini seçebilecekler ancak seçilen yöntemden, bu seçimin yapıldığı hesap dönemi dahil üçüncü hesap döneminin sonuna kadar dönemeyeceklerdir. (Örn. Otomotiv ile yedek parçası vb.)
24- Pasif kalemlere ait enflasyon fark hesabında yer alan değerlerin işletmeden çekilmesi durumu nedir? Çekilirse vergi var mı?
EVET, Parasal olmayan pasif kalemler arasında yer alan “avans ve depozitolar, hak edişler, kar yedekleri ve özel fonlar (sabit kıymet yenileme fonu gibi)” hariç olmak üzere; pasif kalemlere ait enflasyon fark hesapları, herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden çekildiği taktirde, bu işlemlerin yapıldığı dönemin kazancı ile ilişkilendirilmeksizin, bu dönemde vergiye tabi tutulur.
25- Enflasyon düzeltilmesine tabi tutulmuş bilançoda yer alan parasal olmayan kalemlerin daha sonra elden çıkarılması durumunda vergi var mı?
Hayır YOK! 213 sayılı Kanun’un mükerrer 298’inci maddesinin (A) fıkrasının (1) numaralı bendi hükmü uyarınca, enflasyon düzeltmesine tâbi tutulan parasal olmayan kıymetlerin elden çıkarılması halinde, bunlara ilişkin enflasyon düzeltme farkları maliyet olarak dikkate alınacaktır. Bir başka ifadeyle satış tutarı yeni tutar üzerinden yapılacaktır
26- Enflasyon muhasebesinin uygulanmamamasın durumunda cezai yaptırım var mıdır?
EVET, 40 bin TL + 213 sayılı Kanun’un enflasyon düzeltmesine ilişkin hükümleri esas itibarıyla değerleme hükümleridir. Bu nedenle, enflasyon düzeltmesi yapmak zorunda olan mükelleflerin düzeltme işlemini yapmamaları, değerleme işleminin usulüne göre yapılmaması hükmünde olup cezai müeyyide de aynı yönde uygulanır.
27- Enflasyon düzeltmesiyle 698 hesaba aktarılan geçmiş yıl zararlarımızı Kurum/Geçici beyannamesinde düşebilecek miyiz?
EVET, gelecek yıllara devreden geçmiş yıl zararları gelir/Kurumlar beyannamesinde usulüne göre taşınması suretiyle 5 yıl boyunca beyannameden düşülmeye devam edilebilecektir. Bu durum ED nedeniyle 580 hesabının 698 hesabı ile kapatılmasından etkilenmemektedir.
Serdar Karakuş
SMMM | Audit | Tax | Consultant
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/enflasyon-muhasebesinde-sik-sorulan-sorular-cevaplar/736661
Gecikme Zammının KDV’si Olur Mu?
Başlığı okuyunca “Öyle iş mi olur?” dediğinizi duyar gibiyim. Ama Maliyeye göre oluyormuş. Konuyu irdelemeden önce bu sorunun nereden çıktığını açıklayayım. Gümrükler Genel Müdürlüğü, 11 Kasım 2023 tarihinde bölge müdürlüklerine bir yazı göndererek Gelir İdaresi Başkanlığı’ndan alınan 20.10.2023 tarihli ve 87100 sayılı yazıdaki görüşü iletmiştir. Genel Müdürlük, Maliye’nin görüşünü iletirken, hiçbir yorumda bulunmamış, Maliyenin görüşünü kendi yazısına “kopyala yapıştır yaparak” bilgi ve gereğini rica etmiştir.
Maliye’nin yazısındaki görüş ise şu şekildedir. “...ithalatta KDV matrahına dahil olup zamanında tahsil edilmeyen vergiler üzerinden hesaplanan ilave tutarlar da ithalatta KDV matrahını etkilemekte olup geçici ithal eşyanın serbest dolaşıma girişi neticesinde 4458 sayılı Kanunun 207’nci maddesi kapsamında tahsil edilen tutarın ithalat işlemi nedeniyle ortaya çıkan bir yükümlülük olarak 3065 sayılı Kanun’un 21/c maddesi kapsamında ithalatta KDV matrahına dahil edilmesi gerekmektedir.”
Maliye özetle şunu demektedir. Dahilde işleme rejimi gibi geçici olarak ithal edilen bir eşya, geçici ithal rejiminden çıkıp kesin ithalata dönüşürse (serbet dolaşıma girerse) bu nedenle Gümrük Kanunu’nun 207. maddesi gereği ödenen “gecikme zammı” ithalatta KDV matrahına dahildir, dolayısıyla bu gecikme zammı üzerinden de KDV alınmalıdır.
Genel Müdürlükten gelen yazı üzerine gümrük müdürlükleri yukarıdaki kapsama giren işlemleri olan mükelleflerden geçmişe dönük 3 yıl içinde ortaya çıkan gecikme zamları üzerinden KDV almaya, yeni işlemler için de KDV matrahına gecikme zammını eklemeye başlamışlardır.
Peki Maliye’nin bu görüşü nereden çıktı? Öğrenebildiğim kadarıyla konu iki ticaret (gümrük) müfettişinin yaptığı incelemelerde Maliye’ye görüş sorması sonucu ortaya çıkmış. Dolayısıyla aslında Gümrükler Genel Müdürlüğü, Maliye’den bir görüş istememiş. Aslında aynı konu bir kaç yıl önce yapılan denetimlerde yine gündeme gelmiş ve genel müdürlük, Gümrük Kanunu’nun 207. maddesindeki gecikme zammının ithalatta KDV matrahına girmediği yönünde görüş oluşturmuş ve uygulamayı yönlendirmiş. Ancak bu son durumda, kendisinin “bypass edilip” Maliyeden bir görüş gelmesi üzerine, hiçbir yorum yapmadan ve bölge müdürlüklerine hiçbir talimat vermeden Maliyeden gelen görüşü aynen bölge müdürlüklerine iletmiş. Elçiye zeval olmaz misali...
Konunun arka planını aktardıktan sonra gelelim Maliye’nin görüşünün doğru olup olmadığına. Dahilde işleme gibi geçici ithal rejimleri, malın belli şartlarda gümrük vergileri ödenmeden ithal edilmesini sağlayan istisnai rejimlerdir. Bu istisnai rejimlerle gümrük vergileri ödenmeden çekilen bir mal daha sonra kesin ithalata dönüşürse, daha önce alınmayan vergiler alınır. Ancak, devletin bu gecikmiş tahsilat nedeniyle uğradığı kaybı telafi etmek için Gümrük Kanunu’nun 207. maddesinde bir telafi mekanizması öngörülmüştür. Buna göre, nakdî teminat dışında, Gümrük Kanununa göre; a) tahakkuk ettirilip tahsili gereken gümrük vergileri için verilen teminatın kabulü, b) bir şartlı muafiyet düzenlemesine tabi tutulan eşyaya ilişkin gümrük yükümlülüğü doğması halinde, şartlı muafiyete ilişkin beyannamenin tescili tarihinden başlamak üzere, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesine göre tespit edilen gecikme zammı tahsil edilir. Görüldüğü üzere, bu madde ile hesaplama yöntemi olarak 6183 sayılı Kanuna atıf yapılan nevi şahsına münhasır bir gecikme zammı düzenlemesi yapılmıştır.
Maliye, bu gecikme zammının KDV Kanunu’nun 21/c maddesi kapsamında ithalatta KDV matrahına girmesi gerektiğini söylemektedir. Söz konusu düzenleme, “Gümrük beyannamesinin tescil tarihine kadar yapılan diğer giderler ve ödemelerden vergilendirilmeyenler ile mal bedeli üzerinden hesaplanan fiyat farkı, kur farkı gibi ödemeler”in ithalatta KDV matrahına dahil olduğu şeklindedir.
Öncelikle, KDV Kanunu’nun 21/c maddesinde, Gümrük Kanunu md. 207’de tanımlanan gecikme zammı sayılmamıştır. Dolayısıyla, Maliye’nin yorumu verginin yasallığı ilkesi açısından sorunludur. Bu gecikme zammını maddede geçen “ödemeler” kapsamında değerlendirmek mümkün olur mu? Mümkün olsa bile bu önemli değildir, zira düzenleme “gümrük beyannamesinin tescil tarihine kadar yapılan diğer gider ve ödemeler” diyor. Dolayısıyla, beyannamenin tescilinden sonra oluşan gider veya ödemeler bu kapsamda olamaz. Peki geçici ithalat rejimlerinde gümrük beyannamesi ne zaman tescil edilmektedir? Rejimin uygulandığı ilk gümrük beyannamesinde mi, yoksa kesin ithalatın yapıldığı ikinci ek beyanname açıldığında mı? Bu sorunun cevabı ilk beyannamedir. Dolayısıyla, ortada KDV Kanunu md. 21/c kapsamına giren bir durum bulunmamaktadır. Bu nedenle de Maliyenin görüşünün hatalı olduğunu düşünüyorum. Nitekim gümrüklerdeki süreci herkesten daha iyi bilen Gümrükler Genel Müdürlüğü geçmişte aksi yönde görüş beyan edip uygulamayı yıllardır bu şekilde yönetmiştir.
Maliyenin bu görüşünün ithalatçılar nezdinde ağır sonuçları ortaya çıkmaktadır. Herşeyden önce ithal ürünlerin maliyeti ödenen ilave KDV kadar artacaktır. İthalatçıların ödediği bu KDV’yi indirip indiremeyecekleri de tartışmaya açılmıştır. Zira bir görüşe göre, Gümrük Kanunu md. 207 uyarınca ödenen gecikme zammı kanunen kabul edilmeyen gider olarak kurum kazancından indirilemeyeceğinden buna ilişkin KDV de indirilemez, gider de yazılamaz. Bu görüşün antitezi ise Gümrük Kanunu md. 207 uyarınca ödenen gecikme zammının maliyetin bir unsuru olduğu, 6183 sayılı Kanuna göre ödenen bir gecikme zammı olmadığı, kanundaki yollamanın sadece hesaplama yöntemi nedeniyle olduğu, kanunen kabul edilmeyen giderler arasında Gümrük Kanunu md. 207 uyarınca ödenen gecikme zammının sayılmadığı bu nedenle bu zammın duruma göre gider veya maliyet olarak dikkate alınabileceği, KDV’nin de indirilebileceği yönündedir.
Gümrük idarelerinin geçmişe dönük olarak ek tahakkuk yapmalarını ve ceza kesmelerini hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine aykırı buluyorum. Bir an için Maliye’nin görüşü doğru kabul edilse bile, bu görüş ancak Maliye’nin yazısından sonra gerçekleşen işlemler için uygulanmalıdır.
Bu durumda olan mükelleflerin öncelikle iş süreçlerini iyileştirip geçici ithalden kesin ithale çevirme işlemlerini azaltmalarını, geçmişe dönük yapılan ek tahakkuk ve kesilen cezalar için itiraz ve dava yoluna gitmelerini, gelecekteki beyanlarını ise ihtirazi kayıtla verip itiraz ve dava süreçlerini başlatmalarını tavsiye ediyorum.
Sözün özü: Bir koyundan üç post çıkmaz.Numan Emre ERGİN
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/gecikme-zamminin-kdvsi-olur-mu/736626
Reeskont ve Avans İşlemleri Faiz Oranlarında Değişiklik Yapıldı
01 Nisan 2024 Tarihli Resmi Gazete
Sayı: 32507
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasından:
Bankamızca, vadesine en çok 3 ay kalan senetler karşılığında yapılacak reeskont işlemlerinde uygulanacak iskonto faiz oranı yıllık yüzde 50,75, avans işlemlerinde uygulanacak faiz oranı ise yıllık yüzde 51,75 olarak tespit edilmiştir.
Belirlenen bu oranlar yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
ÜST DÜZEY YÖNETİCİLERİN FAZLA MESAİ ÜCRETİ ALABİLME ŞARTLARI
Yargıtay üst düzey yönetici olarak tarif ettiği çalışanların iş görme şekilleri itibariyle fazla mesai yapsalar dahi işverenden fazla çalışma karşılığı ücret talep edemeyeceklerine karar vermektedir.
Yargıtay kararlarına göre, işyerinde üst düzey yönetici konunum da çalışan kişi sorumluluklarının gerektirdiği ücretin (yüksek) kendisine ödenmesi halinde ayrıca fazla mesai ücretine hak kazanamaz.
Buna karşın işyerinde üst yönetici konumunda olan işçiye aynı yerde görev ve talimat veren bir başka yönetici veya şirket ortağı olması halinde, işçinin çalışma gün ve saatlerini kendisinin belirlediğinden söz edilemeyeceğinden 4857 sayılı İş Kanununda belirtilen yasal sınırları aşan çalışmalar için fazla çalışma ücreti talep hakkı doğacaktır.
Yargıtay işyerinde veya işletmede çalışan üst düzey yöneticilerle ilgili işçilik alacakları yönünden vereceği kararlarda uyguladığı ana kriterler aşağıda sayılmıştır:
a-İşletme veya işyerinde en üst düze yönetici olması, (Üst düzey yöneticinin üzerinde onu denetleyen bir amirin olmaması)
b-Görev ve sorumluluklarının gerektirdiği miktarda ücretinin işverence ödenmesi,
c- Üst düzey yöneticinin çalışma şeklini ve saatlerini kendisi belirleyebilecek konumda olması (Fazla çalışma yapma konusunda kendisine talimat veren şahsın bulunmaması),
d- İşletmenin veya işyerinin tamamını yönetme yetki ve sorumluluğu olması
e-İş Güvencesi Kapsamı Dışında İşveren vekili olması,
f-İşyerinde işe işçi alma ve işten işçi çıkarma yetkisinin bulunması,
9.HD.01.07.2020 gün, E.2017/12818, K.2020/8377
Enflasyon Düzeltmesinde Ayrılmamış Amortismanların Durumu
Bir önceki dönem 2003 ve 2004 yıllarında yapılan enflasyon düzeltmesinde kanuni süresinde ayrılmayan amortisman tutarları fiilen ayrılmış kabul edilmişti.2023 ve sonraki dönemlere ilişkin yapılan düzenlemede ise ayrılmayan amortismanlar fiilen ayrılmış gibi kabul edilmemektedir.
Amortisman ayrılmaması durumunda ticari kazançta meydana gelen artış, takvim yılı sonu itibariyle özkaynak durumuna da olumlu yönde etki etmektedir. Bu durumda özkaynakların bilanço değeri daha yüksek gözükmekte ve enflasyon düzeltmesinde vergiye esas düzeltme zararını da arttırmaktadır. Dolayısıyla enflasyon düzeltmesine ilişkin 555 Sıra No’lu VUK Tebliğ’de ‘’ 213 sayılı Kanunun 320 nci maddesi gereği amortismana tabi iktisadi kıymetlerin üzerinden, daha önceki yıllarda ayrılmamış amortisman tutarları ayrılmış gibi kabul edilmeyecek ve enflasyon düzeltmesinde dikkate alınmayacaktır. Bu tutarların enflasyon düzeltmesi sonrasında da gider olarak dikkate alınamayacağı tabiidir’’ hükmüne yer verilmiştir.
- Enflasyon Düzeltmesi Yapılırken Zamanında Ayrılmamış Amortismanlar Vergi Matrahına Etki Edecek Mi?
Süresi dolmasına rağmen ayrılmamış amortismanlar sebebi ile ilgili amortismana tabi iktisadi kıymetin net defter değeri de sıfırlanmamış olacaktır.Bu durumda ilgili kıymetler şirket aktifinde izleyen yıllarda da aktif bakiye vermeye devam edecek.
Enflasyon düzeltmesi yapılırken, işletmelerin varlıklarının yani aktif kıymetlerinin düzeltilmesi sonucu oluşan farklar karlılığını artırırken, kaynak kalemlerinin yani pasif kıymetlerin düzeltilmesi sonucu oluşan farklar zarar arttırıcı etki yaratacağını biliyoruz. Dolayısıyla bu kıymetlerin yapılacak vergili düzeltmede işletmenin karlılığını arttırırken beraberinde ilave vergi yükü de getirebileceğini de söyleyebiliriz.
Sonuç ve Görüşümüz
Açıkçası amortisman ayrılmadığı dönem ile ilgili elimizde çok fazla alternatifimiz yok. Kişisel görüşümüz önceki dönemde ayrılmamış amortismanları faydalı süresi dolan kıymetler için 2023 yılı sonunda ayırarak, yılsonu itibariyle kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alabileceğiniz yönünde. 2023 yılında yapılacak enflasyon düzeltmesi sonraki yıllarda yapılacak düzeltmelerde oluşacak vergi matrahına dolaylı da olsa etki edecek. Bu sebeple yılı sonlandırmadan önce düzeltme yapılacak parasal olmayan kalemleri tekrar kontrol etmekte fayda var.
09.02.2024
Emre Özerçen
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
SGK Genelgesi 2024/4 (2013/11 sayılı Genelgede değişiklik)
T.C.
SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI
Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Sayı:E-92604331-010.06.01-92350415
21.03.2024
Konu:2013/11 sayılı Genelgede değişiklik hk.
GENELGE
2024/4
"Sigortalılık İşlemleri" konulu 22.02.2013 tarih ve 2013/11 sayılı Genelgenin Üçüncü Kısım, Beşinci Bölümde yer alan “3- Tarımsal faaliyette bulunanların sigortalılığının sona ermesi ve bildirimi” başlığının dördüncü paragrafına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Ayrıca, bu şekilde sigortalılıkları yeniden başlatılmış olanların sigortalılıklarının başlatılmasına ilişkin ziraat odası kaydının usulüne uygun olmadığının sonradan tespiti durumunda, Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi kapsamındaki sigortalılığın başlatılmasına ilişkin ziraat odası kayıtlarının genel olarak usulüne uygun olmadığının Kurumumuzun denetim ve kontrolle görevli memurları tarafından tespit edilmesi kaydıyla, sigortalılıklarının yeniden başlatıldığı tarihte Tarım ve Orman İl/İlçe Müdürlüğü kaydı bulunması halinde sigortalıklarının yeniden başlatılma işlemi geçerli sayılacaktır.”
Bilgi edinilmesini ve gereğince işlem yapılmasını rica ederim.
Dr. Raci KAYA
Kurum Başkanı
Sorumlu Sıfatıyla Beyan Edilerek Ödenen KDV’nin Bildirimi
28/12/2023 tarihli ve 32413 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 27/12/2023 tarihli ve 7491 sayılı Kanun ile 3065 sayılı Kanunun (29/1) maddesinde değişiklik yapılarak vergi kesintisi yapmakla sorumlu tutulanlar tarafından sorumlu sıfatıyla beyan edilen KDV’nin 1 No.lu KDV Beyannamesinde indirimi, ödeme şartına bağlanmıştır. 2 No.lu KDV Beyannamesiyle beyan edilen KDV ödendiği vergilendirme dönemine ilişkin 1 No.lu KDV Beyannamesinde indirim konusu yapılacaktır.
3065 sayılı Kanunun (29/5) maddesinde Bakanlığımıza verilen yetki çerçevesinde, vergi kesintisi yapmakla sorumlu tutulanlar tarafından tevkif edilen ve tevkifatın yapıldığı döneme ait 1 No.lu KDV Beyannamesinden önce verilen aynı döneme ait 2 No.lu KDV Beyannamesiyle süresinde beyan edilerek süresinde ödenen KDV’nin, 2 No.lu KDV Beyannamesinin ait olduğu dönemin 1 No.lu KDV Beyannamesinde indirim konusu yapılması uygun bulunmuştur. Vergi kesintisi yapmakla sorumlu tutulanlar tarafından tevkif edilerek beyan edilen ancak kısmen ödenen KDV’nin ödendiği kısım itibarıyla indirim konusu yapılması mümkündür.
Kısmi tevkifata tabi işlemlerde, işlem bedeli üzerinden hesaplanan KDV’nin satıcı tarafından beyan edilecek kısmı, alıcı tarafından takvim yılını takip eden takvim yılı aşılmamak şartıyla işleme ait fatura veya benzeri belgenin defterlere kaydedildiği döneme ilişkin olarak verilmesi gereken 1 No.lu KDV Beyannamesinde indirim konusu yapılır.
Ayrıca, 10 Şubat 2024 tarihli ve 164 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Sirküleri ile “Vergi kesintisi yapmakla sorumlu tutulanlar tarafından verilmesi gereken Katma Değer Vergisi Beyannamelerinin” verilme ve bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin ödeme süreleri uzatılmıştır. 1 Şubat 2024 tarihinden itibaren verilmesi gereken beyannamelerden başlamak üzere, vergi kesintisi yapmakla sorumlu tutulanlar tarafından vergilendirme dönemini takip eden ayın 21 inci günü akşamına kadar verilip beyanname verecekleri ayın 23 üncü günü akşamına kadar ödenmesi gereken Katma Değer Vergisi Beyannamelerinin verilme ve bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin ödeme süreleri, ilgili vergilendirme dönemini takip eden ayın 25 inci günü sonuna kadar uzatılmıştır.
Vergi kesintisi yapmakla sorumlu tutulanlar tarafından verilmesi gereken Katma Değer Vergisi Beyannameleri dışında kalan Katma Değer Vergisi Beyannamelerinin verilme ve ödeme sürelerine ilişkin olarak 22/12/2022 tarihli ve VUK-149/2022-12 sayılı Sirküler ile yapılan belirleme ise geçerliliğini korumaktadır.
Kaynak: GİB