Mehmet Özdoğru
Avans Kâr Payları Ne Zaman Beyan Edilir?
Geçen yazımızda sermaye şirketlerinden alınan kâr paylarının yıllık beyanname ile beyanı koşullarını irdelemiştim. Bu yazımda ise kendine mahsus bazı özellikleri dolayısıyla, avans kâr dağıtımı yoluyla elde edilen kâr paylarının beyanı üzerinde durmak istiyorum.
Ticaret Kanunu’nun 509. maddesi ile Sermaye Piyasası Kanunu’na tabi olmayan sermaye şirketlerine de avans kâr payı dağıtma olanağı getirilmiş, ancak konunun ayrıntılarının Gümrük ve Ticaret Bakanlığının çıkartacağı bir Tebliğle düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Nitekim söz konusu Bakanlık 9.8.2012 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan “Kâr Payı Avansı Dağıtımı Hakkında Tebliğ” ile konuyu düzenlemiştir (Bu Tebliğ’de daha sonra 1.9.2018, 5.1.2019 ve 18.1.2022 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan tebliğler ile bazı değişiklikler yapılmıştır).
Anılan tebliğ’de kâr payı avansı, kâr payından mahsup edilmek üzere ara dönem finansal tablolara göre hesaplanan tutar” olarak tanımlanmıştır. Şirketlerin kâr payı avansı dağıtabilmeleri için, şirket genel kurulunca kâr payı avansı dağıtılmasına ilişkin karar alınması ve kâr payı avansı dağıtılacak hesap döneminde hazırlanan üç, altı veya dokuz aylık ara dönem finansal tablolara göre kâr edilmiş olması gereklidir.
Anonim ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde, genel kurulca bu yönde karar alınabilmesi için sermayenin en az dörtte birini karşılayan payların sahiplerinin veya temsilcilerinin toplantıda hazır olması, bu nisabın toplantı süresince korunması ve toplantıda hazır bulunan oyların çoğunluğunun kâr payı avansı dağıtılması yönünde kullanılmış olması, limited şirketlerde ise toplantıda temsil edilen oyların salt çoğunluğunun kâr payı avansı dağıtılması yönünde olması gereklidir.
İlgili hesap dönemi öncesinde ödenen kâr payı avanslarının, ilgili olduğu yılın net dönem kârından mahsup edilmesi şarttır. Bu işlem yapılmadan, şirket genel kurulunca kâr payı dağıtılmasına ve kâr payı avansı ödenmesine karar verilemez.
Dağıtılacak kâr payı avansının; varsa geçmiş yıllar zararlarının tamamının, vergi, fon ve mali karşılıkların, kanunlara ve sözleşmeye göre ayrılması gereken yedek akçelerin, varsa intifa senedi sahipleri ile sözleşmede ortaklar dışında kâra katılması öngörülen diğer kimseler için ayrılacak tutarların, oluşan ara dönem kârından indirilmesi suretiyle hesaplanır. Ödenecek kâr payı avansı, bu şekilde hesaplanan tutarın yarısını geçemez.
Aynı hesap dönemi içinde izleyen ara dönemlerde de kâr oluşması halinde dağıtılacak kâr payı avansı tutarı yukarıda belirtilenlerin yanı sıra önceki ara dönem veya dönemlerde ödenmiş olan kâr payı avansı tutarları da indirilerek hesaplanır. Ödenecek kâr payı avansı, bu şekilde hesaplanan tutarın yarısını geçemez.
Avans kâr payı konusu 1 sayılı Kurumlar Vergisi Uygulama Genel Tebliği’nde de ele alınmıştır. Anılan tebliğde önce stopaj konusu ele alınmış ve “Kurumlar vergisi mükelleflerince avans kâr payı dağıtımı yapılması halinde, dağıtılan kâr payları üzerinden elde edenin hukuki niteliğine göre vergi kesintisi yapılacaktır. Kesilen vergiler, avans kâr payı dağıtımının yapıldığı aya ait muhtasar beyanname ile beyan edilecektir” düzenlemesine yer verilmiştir.
Öte yandan aynı Genel Tebliğ’de; “avans kâr payı dağıtımında kurum ortakları açısından elde etme, kurumun yıllık safi kazancının kesinleşip, kârın nakden veya hesaben dağıtıldığı, diğer bir ifadeyle avansın kâr dağıtım kararı uyarınca dağıtılan kârdan mahsup edildiği tarihte gerçekleşecektir. Şu kadar ki; bu süre, ilgili hesap dönemine ilişkin beyannamenin verilmesi gereken tarihi içeren hesap döneminin sonunu geçemeyecektir.” düzenlemesine yer verilerek avans kâr payını alanlar için menkul sermaye iradı açısından elde etmenin, avans kâr payının dağıtıldığı tarihte değil, avans kâr payının kurumun yıllık safi kazancının kesinleşip, kârın nakden veya hesaben dağıtıldığı, diğer bir ifadeyle avansın kâr dağıtım kararı uyarınca dağıtılan kârdan mahsup edildiği tarihte elde edilmiş sayılacağı ifade edilmiştir. Bu şekildeki ifade, Ticaret Bakanlığı’nca yayınlanmış Kâr Payı Avansı Dağıtımı Hakkında Tebliğ ile de uyumludur.
Bu açıklamalara göre 2023 yılında avans kâr payı alan bir gerçek kişinin bu kâr payını 2023 yılı geliri olarak değil, kurumun nihai kârının ve kâr payının belirlendiği ve bu kâr payından avansın mahsup edildiği 2024 yılına göre (2024 yılında elde ettiği esası ile) 2024 yılı gelirlerinin beyan edildiği 2025 yılı Mart ayında beyan edecektir. 2023 yılında avans kâr payı pay sahibine ödenirken yapılan stopaj da 2025 yılında yapılacak beyanda mahsup konusu edilecektir. Nitekim Gelir Vergisi Kanunu’nun 121. maddesi, stopajların kesildiği yılda değil, ilgili gelirin beyan edildiği yılda mahsup edileceğini hükme bağlamıştır (2025 yılında beyan yapılırken, yararlanılabilecek istisna ve yıllık beyan koşullarının oluşup oluşmadığı konusunu geçen yazımda irdelediğimden burada tekrar etmiyorum).
Nitekim avans kâr paylarının beyanı ve stopajın mahsubu konusundaki idari anlayışta İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 27.2.2013 sayı ve 280 sayılı Özelgesi ile yukarıda açıkladığımız doğrultuda oluşmuştur. Özelge’de yapılan açıklamaya göre; “2012 yılında avans kâr payı dağıtılması halinde, 2013 yılı sonuna kadar kâr dağıtımı için karar alınarak avans kâr paylarının mahsup edilmesi gerekmektedir. Kâr payı elde eden gerçek kişi ortakların elde ettikleri kazancın kanunda belirtilen istisna haddini geçmesi durumunda, 2013 takvim yılına ait gelir vergisi beyannamesi ile beyan edilmesi gerekmekte olup, 2012 yılında avans kâr payı üzerinden kesilerek beyan edilen vergilerin gelir vergisi beyannamesinde hesaplanan vergiden mahsup edilmesi mümkün bulunmaktadır”. Bu şekilde ortaya konulan idari anlayış, Ticaret Kanunu ve bu kanuna göre çıkartılmış Tebliğ ile de uyumludur.
Bu açıklamalarımız da göstermektedir ki, avans kâr payı alanların hemen izleyen yıl beyanname vererek bir yıl öncesinden gelir vergisi ödemelerine hiç gerek yoktur. Bumin DOĞRUSÖZ
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/avans-kar-paylari-ne-zaman-beyan-edilir/737108
Denetim Firmaları Tarafından Ödenecek Yıllık Harç Miktarları (2024)
Bilindiği üzere, Kurumumuzca yetkilendirilen denetim kuruluşlarının yıllık harç ödemesi gerekmektedir. Söz konusu ödemelerin zamanında ve doğru olarak yapılması adına aşağıdaki hususlara dikkat edilmesi önem arz etmektedir:
Kimler Yıllık Harç Ödemek Zorundadır?
Kurumumuzca yetkilendirilen tüm denetim kuruluşları yıllık harç ödemek zorundadır.
Ödeme Yapılacak Tutar Nasıl Belirlenir?
Denetim kuruluşlarınca ödenecek yıllık harç tutarı Harçlar Kanunu Genel Tebliği ile her yıl belirlenmektedir. Bu kapsamda 30/12/2023 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 94 Seri Numaralı Harçlar Kanunu Genel Tebliğine* göre 2024 yılında yapılacak yıllık harç ödemeleri şu şekildedir:
a. KAYİK Dahil Denetime Yetkili Denetim Kuruluşları İçin (Vergi Kodu: 9224): 204.200,10 TL’den az olmamak üzere, bağımsız denetim faaliyetlerinden elde edilen bir önceki yıl gayrisafi iş hasılatının binde 5,75’i.
b. KAYİK Hariç Denetime Yetkili Denetim Kuruluşları İçin (Vergi Kodu: 9226): 102.096,60 TL’den az olmamak üzere, bağımsız denetim faaliyetlerinden elde edilen bir önceki yıl gayrisafi iş hasılatının binde 5,75’i.
Bu kapsamda, ödenecek harç tutarı için öncelikle bağımsız denetim faaliyetlerinden elde edilen bir önceki yıl gayrisafi iş hasılatının binde 5,75’i hesaplanmalıdır. Yapılan bu hesaplama sonucunda çıkan tutar:
- KAYİK Dahil denetime yetkili denetim kuruluşları için 204.200,10 TL’den fazla olursa çıkan tutar kadar; az olursa 204.200,10 TL,
- KAYİK Hariç denetime yetkili denetim kuruluşları için 102.096,60 TL’den fazla olursa çıkan tutar kadar; az olursa 102.096,60 TL,
yıllık harç ödemesi yapılmalıdır.
Ödemelerin Ne Zamana Kadar Yapılması Gerekir?
492 sayılı Harçlar Kanununun 113’üncü maddesi uyarınca, kurumlar vergisi beyannamesi verme süresi içerisinde verilen bildirim üzerine, bağımsız denetim faaliyetlerinden elde edilen gayrisafi iş hasılatı esas alınarak tahakkuk ettirilecek harçların, Mayıs ayı içerisinde ödenmesi gerekmektedir.
* 94 Seri Numaralı Harçlar Kanunu Genel Tebliğine ulaşmak için tıklayınız |
Nisan 2024 Ayı İşyeri Kira Artış Oranı
TÜFE’deki (2003=100) değişim 2024 yılı Mart ayında bir önceki aya göre %3,16, bir önceki yılın Aralık ayına göre %15,06, bir önceki yılın aynı ayına göre %68,50 ve on iki aylık ortalamalara göre %57,50 olarak gerçekleşti.
Nisan 2024 Ayı İşyeri Kira Artış Oranı %57,50' dir.
ÖRNEK
Kira Artışı Yapılacak Ay: Nisan 2024
TÜFE Kira Artış Oranı: %57,5 (Nisan 2024 döneminde yapılacak kira artışı için TÜİK'in Mart 2024 TÜFE verisi kullanılmaktadır.)
Kira Artış Tutarı: 57.500,00 TL
Aylık Yeni Kira Tutarı: 157.500,00 TL
Yıllık Yeni Kira Tutarı: 1.890.000,00 TL
ÖNEMLİ BİLGİ: Kira artışı hesaplamalarında yasaya uygun olarak TÜİK'in açıkladığı TÜFE ve Yİ-ÜFE verilerinin 12 aylık ortalamalara göre değişim oranı kullanılmaktadır. Halk arasında sıklıkla karşılaşılan, aylık veya yıllık değişim oranları kullanılarak yapılan hesaplamalar kanuna aykırıdır.
NOT (2): 1 Temmuz 2020 tarihinden itibaren iş yerlerinde en çok, artış yapılacak aydan bir önceki ay için açıklanan 12 aylık ortalamalara göre TÜFE değişim oranı kadar zam yapılabilir.
Mal Bildirimi Kamusal Bir Görevdir
Her seçim döneminde sık sık gündeme gelen mal beyanı, kamusal bir göreve seçilen herkesin zorunlu olarak beyanda bulunmasını gerektiren bir konudur.
Görevin devam etmesi halinde, her beş yılda bir mal beyanının yenilenmesi gerekir. Bu vesileyle, beyan ile haksız mal edinmeyi önlemek amaçlanmaktadır.
Amaç
3628 sayılı Kanun gereğince, “mal bildiriminde bulunulması hakkında yönetmelik” ile bildirimin şekli, düzenleniş biçimi, sayısı, neleri kapsayacağı, merciine nasıl ulaştırılacağı ve bu Kanunun uygulanmasına ilişkin diğer esas ve usuller düzenlenmiştir.
Buna göre; kamusal göreve atanan veya seçilen kişilerin mevzuata veya genel ahlaka uygun olarak sağlandığı ispat edilemeyen mallar veya ilgilinin sosyal yaşantısı bakımından geliriyle uygun olduğu kabul edilemeyecek harcamalar şeklinde ortaya çıkan artışlar sonucu haksız mal edinmenin tespiti amaçlanmıştır.
Mal bildiriminde bulunacaklar Aşağıda sayılanlar mal bildiriminde bulunmak zorundadırlar:
-Her türlü seçimle iş başına gelen kamu görevlileri ve dışardan atanan Bakanlar Kurulu üyeleri (muhtarlar ve ihtiyar heyeti üyeleri hariç),
-Noterler,
-Genel ve katma bütçeli daireler, il özel idareleri, belediyeler ve bunlara bağlı kuruluş veya alt kuruluşlarda, kamu iktisadi teşebbüsleri (iktisadi devlet teşekkülleri ve kamu iktisadi kuruluşları) ile bunlara bağlı müessese, bağlı ortaklık ve işletmelerde, özel kanunlarla veya özel kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan ve kamu hizmeti gören kurum ve kuruluşlar ile bunların alt kuruluşlarında veya komisyonlarında aylık, ücret ve ödenek almak suretiyle kamu hizmeti gören memurları,
-Kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarında görevli olanlar ile bunların yönetim ve denetim kurulu üyeleri,
-Siyasi parti genel başkanları, vakıfların idare organlarında görev alanlar, kooperatiflerin ve birliklerinin başkanları, yönetim kurulu üyeleri ve genel müdürleri, yeminli mali müşavirler, kamuya yararlı dernek yönetici ve deneticileri,
-Gazete sahibi gerçek kişiler ile gazete sahibi şirketlerin yönetim ve denetim kurulu üyeleri, sorumlu müdürleri, başyazarları ve fıkra yazarları,
-Özel kanunlarına göre mal bildiriminde bulunmak zorunda olanlar (konfederasyon, sendika ve sendika şubesi başkan ve yöneticileri dahil)
Mal bildiriminin verilme zamanı
-Bakanlar Kurulu üyeleri için, atamayı izleyen bir ay içinde,
- Seçimle gelinen görevlerle, seçimin kesinleşme tarihini izleyen iki ay içinde,
-Yönetim ve denetim kurulları ile komisyon üyeliklerine seçilen veya atananlar için, göreve başlama tarihini izleyen bir ay içinde,
- Görevi sona erenler ayrılma tarihini izleyen bir ay içinde,
-Gazete sahibi gerçek kişiler ile gazete sahibi şirketlerin yönetim ve denetim kurulu üyeleri için, faaliyete geçme tarihini; sorumlu müdürleri, başyazarları ve fıkra yazarları için, bu işe veya görevlerine başlama tarihini izleyen bir ay içinde,
-Özel kanunlarına göre mal bildiriminde bulunması gerekenler için, kanunlarında öngörülen süre içinde, verilmesi zorunludur.
Süresinde mal bildiriminde bulunmamanın yaptırımı
Belirtilen süreler içinde mal bildiriminde bulunmayanlara, bildirimin verileceği mercilerce yazılı olarak ihtarda bulunulur. Bu ihtar, ilgilisine Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ olunur. İhtarın kendisine tebliğinden itibaren bir ay içinde bildirimde bulunmayanlar hakkında gerekli işlem yapılmak üzere yetkili Cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunulur. İhtarın kendisine tebliğinden itibaren otuz gün içinde mazeretsiz olarak bildirimde bulunmayana üç aya kadar hapis cezası verilir.
Soruşturma ile ilgili olarak verilen süre zarfında mal bildiriminde bulunmayana üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir. Mal bildirimleri, Kanunda belirtilen makam veya mercilerin ilgili birimlerinde, ilgililerin varsa sicil yoksa özel dosyalarında saklanır. Mal bildirimlerinin içeriği hakkında soruşturma ve kovuşturmaya yetkili merciler dışındakilere açıklama yapılmaz, bilgi verilemez. Talha APAK
https://www.dunya.com/kose-yazisi/mal-bildirimi-kamusal-bir-gorevdir/721810
Çalışma İzninden Muaf Olan Yabancılar Sosyal Güvenlikten De Muaf Sayılır Mı?
Yabancıların ülkemizde çalışmaya başlamadan önce çalışma izni veya çalışma izni muafiyeti alması gerekmektedir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca resmî bir belge şeklinde düzenlenen ve geçerlilik süresi içinde yabancıya Türkiye’de çalışma ve ikamet hakkı veren belge çalışma izni olarak nitelenmektedir.
6735 sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu’na göre verilen çalışma izni veya çalışma izni muafiyeti, aynı zaman da ikamet izni yerine de geçmektedir.
Mülteci ya da ikincil koruma statüsünde olanlar hariç olmak üzere herhangi bir nedenle ikamet iznine sahip olunması yabancıya çalışma hakkı vermemekte olup, mutlaka çalışma izni veya çalışma izni muafiyeti alınması gerekmektedir.
Çalışma izin türleri
Çalışma izin türleri ve buna ilişkin açıklamalar aşağıdaki tabloda özet olarak gösterilmiştir.
İzin Türü |
Açıklama |
Süreli-bağımlı çalışma izni
|
iş veya hizmet sözleşmesinin süresini aşmamak koşuluyla, gerçek veya tüzel kişiye ya da kamu kurum veya kuruluşuna ait belirli bir işyerinde veya bunların aynı işkolundaki işyerlerinde belirli bir işte ve bir işverene bağlı olarak çalışmak şartıyla ilk başvuruda en çok bir yıla kadar geçerli süreyle düzenlenen çalışma iznidir. |
Süresiz çalışma izni
|
Bir işverene bağlı olmaksızın yabancı adına düzenlen ve yabancıya Türkiye’de süresiz çalışma ve ikamet hakkı veren çalışma iznidir. Türkiye’de uzun dönem ikamet izni veya en az sekiz yıl kanuni çalışma izni olan yabancılar süresiz çalışma iznine başvurabilir. |
Bağımsız çalışma izni
|
Bir işverene bağlı olmaksızın yabancı adına düzenlenen ve yabancıya Türkiye’de kendi ad ve hesabına çalışma hakkı veren çalışma iznidir. |
Uygulanan yaptırımlar
Geçerli çalışma izni veya çalışma izni muafiyeti olmadan çalıştığı tespit edilen yabancılar ve işverenleri hakkında idari para cezası uygulanmaktadır. Ayrıca, çalışma izni bulunmadan çalıştığı tespit edilen yabancılar sınır dışı edilmek üzere İçişleri Bakanlığına bildirilmektedir.
Çalışma izni muafiyeti
Çalışma izni muafiyeti; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca resmî bir belge şeklinde düzenlenen ve geçerlilik süresi içinde yabancıya Türkiye’de çalışma izni almaksızın çalışma ve ikamet hakkı veren muafiyeti ifade etmektedir.
Çalışma izni muafiyeti olan yabancılar
Yürürlükte olan mevzuata göre aşağıda belirtilen yabancılar belirtilen süreler kadar çalışma izni muafiyeti kapsamındadırlar.
- Bilimsel, kültürel ve sanatsal faaliyetler kapsamında çalışacak yabancılar bir aya kadar,
- Türkiye’den ihraç edilen ya da Türkiye’ye ithal edilen mal ve hizmetlerin kullanılmasına ilişkin eğitim amacıyla veya Türkiye’ye ithal edilen makine ve teçhizatın montajı, bakım ve onarımı, kullanımına ilişkin eğitiminin verilmesi veya teçhizatı teslim almak veya Türkiye’de arızalanan araçların tamiri amacıyla gelecek yabancılar toplam üç aya kadar,
- Sınır ötesi hizmet sunucusu yabancılar üç aya kadar,
- 6102 sayılı Kanun’a göre kurulmuş anonim şirketlerin Türkiye’de ikamet etmeyen yönetim kurulu üyeleri ve diğer şirketlerin yönetici sıfatı olmayan ortakları ile bu şirketlerde ortak olmayıp en üst seviyede temsil ve ilzama yetkili olan Türkiye’de çalışacak yabancılar üç aya kadar,
- Yurtdışında yerleşik olup İçişleri veya Dışişleri Bakanlığınca Türk soylu olduğu bildirilenlerden Türkiye’de çalışacaklar üç aya kadar,
- Sportif faaliyetler kapsamında çalışacak yabancılar dört aya kadar,
- Türk üniversiteleri ile yabancı ülkelerdeki üniversiteler arasında yapılmış ve Yükseköğretim Kurulunca onaylanmış öğrenci değişim programları kapsamında staj yapacak yabancılar dört aya kadar,
- Uluslararası İşgücü Genel Müdürlüğü’nce belirlenen mevsimlik tarım ve hayvancılık işlerinde çalışacak yabancılar altı aya kadar,
- Belgeli turizm işletmelerinin sınırları dışında faaliyette bulunacak fuar ve sirklerde çalışacak yabancılar altı aya kadar,
- Ekonomik, sosyo-kültürel ve teknolojik alanlar ile eğitim konularında Türkiye’ye önemli hizmet ve katkı sağlayabilecekleri ilgili kamu kurum ve kuruluşlarınca bildirilen yabancılar altı aya kadar,
- Tur operatörü temsilcisi olarak çalışacak yabancılar sekiz aya kadar,
- Uluslararası İşgücü Genel Müdürlüğü’nce uygun görülen uluslararası stajyer öğrenci değişimi, yeni mezun stajyer değişimi veya gençlik değişimi programları kapsamında staj yapacak yabancılar on iki aya kadar,
- Üniversiteler ile kamu kurum ve kuruluşlarına araştırma yapmak veya bilgi ve görgülerini artırmak amacıyla gelen yabancılar eğitim süresiyle sınırlı olmak kaydıyla ve her halükârda iki yıla kadar,
- Gençlik ve Spor Bakanlığı veya Türkiye Futbol Federasyonunun uygun görüşü olması kaydıyla spor meşruhatlı vize ile Türkiye’ye gelen profesyonel yabancı sporcu ve antrenörler ile spor hekimi, spor fizyoterapisti, spor mekanisyeni, spor masözü veya masörü ve benzeri spor elemanı yabancılar spor federasyonları ve spor kulüpleri ile olan sözleşmeleri süresince,
- Gemi Adamlarının Eğitim, Belgelendirme ve Vardiya Standartları Hakkında Uluslararası Sözleşme’nin I/10 Kuralı’na göre devletlerle yapılan ikili protokoller gereği, ilgili idareden Uygunluk Onayı Belgesi almış Türk Uluslararası Gemi Sicili’ne kayıtlı ve kabotaj hattı dışında çalışan gemilerde görev yapan yabancı gemi adamları iş veya hizmet sözleşmesi süresince,
- Türkiye Avrupa Birliği Mali İşbirliği Programları kapsamında yürütülen program veya projelerde görevlendirilen yabancılar görevleri süresince,
- Türkiye’de bir örgün öğretim programına kayıtlı yabancı öğrencilerden ilgili mevzuat gereği mesleki eğitim kapsamında bir işveren yanında staj yapması zorunlu olanlar zorunlu staj süresince,
- Yabancı ülkelerin Türkiye’deki diplomatik ve konsüler temsilciliklerinin bağlı birimi olarak faaliyet gösteren okullarda, kültür kurumlarında ve din kurumlarında görevli yabancılar görevleri süresince,
- Yabancı ülkelerin Türkiye’deki diplomatik ve konsüler temsilciliklerinde diplomatik kadro üyesi, konsolosluk memuru, idari ve teknik kadro üyesi ve konsolosluk hizmetlisi, Türkiye’deki uluslararası kuruluşlarda uluslararası memur ve idari ve teknik personel olarak görev yapan kişilerin özel hizmetinde çalışan yabancılar iş veya hizmet sözleşmeleri süresince,
- Milli Savunma Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren askeri fabrika ve tersaneler ile Makina ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi bünyesinde çalışacak yabancılar iş veya hizmet sözleşmeleri süresince,
- 18/6/2017 tarihli ve 7034 sayılı Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nin Kuruluşu Hakkında Kanun’la kurulan Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesi bünyesinde çalışacak yabancı uyruklu personel, araştırmacı veya yöneticiler iş sözleşmeleri süresince,
- 26/4/2014 tarihli ve 28983 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Tıpta ve Diş Hekimliği’nde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği uyarınca uzmanlık eğitimi alan yabancılar eğitimleri süresince,
çalışma izni muafiyeti kapsamında değerlendirilmektedir.
Çalışma izni muafiyeti olan yabancıların sosyal güvenliği
Öncelikle belirtmek gerekir ki, çalışma izni muafiyeti kapsamında olan yabancıların sosyal güvenlik yükümlülüklerinden de muaf olacaklarına dair sosyal güvenlik mevzuatında herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır.
Esasen, gerek 6735 sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu, gerekse Uygulama Yönetmeliği’nde Türkiye’nin taraf olduğu sosyal güvenlik sözleşme hükümleri saklı kaymak kaydıyla çalışma izni veya çalışma izni muafiyeti alan yabancılar ile yabancı çalıştıran işverenlerin, sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan yükümlülüklerini kanuni süresi içinde yerine getirecekleri açıkça belirtilmiştir.
Sosyal güvenlik mevzuatında Türk uyruklu vatandaşlar ile yabancı uyruklular arasında sosyal güvenlik mevzuatına tabi olma bakımından bir farklılık bulunmamaktadır.
Dolayısıyla, yabancı uyruklu kişilerden gerek çalışma izni, gerekse çalışma izni muafiyeti kapsamında ülkemizde hizmet akdi ile çalışanlar 5510/4-a (SSK) kapsamında sigortalı sayılmaktadır.
Ancak, bu şekilde sigortalı sayılmanın aşağıdaki şekilde bazı istisnaları bulunmaktadır.
- Yabancı bir ülkede kurulu herhangi bir kuruluş tarafından ve o kuruluş adına ve hesabına Türkiye’ye üç ayı geçmemek üzere bir iş için gönderilen ve yabancı ülkede sosyal sigortaya tabi olduğunu belgeleyen kişiler sigortalı sayılmamaktadır.
- Türkiye’de kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, yurt dışında ikamet eden ve o ülke sosyal güvenlik mevzuatına tabi olanlar sigortalı sayılmamaktadır.
- Mütekabiliyet esasına dayalı olarak uluslararası sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış ülke uyruğunda bulunan yabancılardan akit ülkedeki işvereni tarafından Türkiye’ye gönderilen veya kendi nam ve hesabına çalışanlardan bir iş için gelenler, sözleşmelerde öngörülen süreler kadar Türkiye’de sosyal güvenlik yükümlülüklerinden muaftırlar.
Sonuç olarak; çalışma izni muafiyeti kapsamında olan yabancı uyruklular yukarıda belirtilen ve sosyal güvenlik mevzuatından muaf olmayı sağlayan şartların bulunması durumunda Türkiye’de sosyal güvenlik yükümlülüklerinden muaf olup, aksi halde bu kişilerin çalışma izni muafiyeti olsa dahi sosyal güvenlik yükümlülüklerinin yerine getirilmesi gerekmektedir. Celal ÖZCAN
Seçim bitti, Vergi Tartışması Başladı!
2024 yılı başında gündeme gelen vergi değişiklikleri ile ilgili Torba Yasa çalışmaları alınan bir kararla yerel seçimler sonrasına bırakılmıştı. Yerel seçimler Pazar günü yapıldı, seçim süreci tamamlandı. Şimdi sırada OVP’de yer alan ve Temmuz ayına kadar sonuçlandırılması öngörülen yeni vergi düzenlemelerinde.
Hemen herkes merak içinde bekliyor!
Evet, hemen herkes vergi konusunda yapılacak yeni düzenlemeleri merak ediyor. Aslında Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek, bugüne kadar yaptığı açıklamaların bazılarında yapılacak yeni düzenlemelerle ilgili ciddi ipuçları verdi. Ancak, yazılı ve görsel medya başta olmak üzere özellikle sosyal medyada yapılan haberler ve paylaşımlar bu konuda yapılacak çalışmalar henüz sonuçlanmadığı için, kamuoyunun merakını artırıyor.
OVP’DE VERGİ İLE İLGİLİ NELER VAR?
7597 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile onaylanan Orta Vadeli Program (2024- 2026)’da vergi ile ilgili belli başlı üç konu bulunuyor. Bunlar,
1) Vergi tabanının genişletilmesi ve gönüllü uyumun artırılması, orta vadede doğrudan vergilerin payının artırılması,
2) Vergi harcamalarının gözden geçirilerek etkin olmayan istisna, muafiyet ve indirimlerin kaldırılması,
3) Kayıt dışılıkla mücadele.
HANGİ İSTİSNA, MUAFİYET VE İNDİRİMLER KALDIRILABİLİR?
OVP’de vergi harcamalarının gözden geçirilerek etkin olmayan istisna, muafiyet ve indirimlerin kaldırılması öngörülüyor. Bu konuya geçmeden önce istisna, muafiyet ve indirimler nedeniyle hazinenin almaktan vazgeçtiği tutarlara bakılmasında fayda var.
Hemen belirtelim, Devletin istisna, muafiyet ve indirimler nedeniyle o yıl almaktan vazgeçtiği gelirlere vergi harcaması deniliyor. Vergi harcaması, devletin vergi toplarken yaptığı harcamalar anlamına gelmiyor!
Vergi harcama tahmin tutarları ilgili yıl Bütçe Kanunu ekinde yayımlanıyor, hem de 3 yıllık. Şimdi sıkı durun, Bütçe Kanunu ekinde yer alan Vergi Harcamalarının Kanuni Dayanaklarına İlişkin Liste’de 199 adet Kanuna ilişkin yüzlerce madde bulunuyor.
2024 yılı Bütçe Kanunu’nda yer alan vergi harcaması tutarı, 2 Trilyon 210 Milyar TL. Bu tutarın 1 Trilyon 6 Milyar TL’si Gelir Vergisi Kanunu’nda, 657 Milyar TL’si Kurumlar Vergisi Kanunu’nda, 342 Milyar TL’si KDV Kanunu’nda, 62 Milyar TL’si ÖTV Kanunu’nda, 143 Milyar TL’si Diğer Vergi Kanunları’nda yer alan istisna, muafiyet ve indirimlere ilişkin bulunuyor. 1 Trilyon 6 Milyar TL tutarındaki Gelir Vergisi Kanunu’ndaki vergi harcaması tutarının 595 Milyar TL’si asgari ücret istisnasına ilişkin. Hadi çık işin içinden çıkabilirsen!
Vergi harcamasına neden olan istisna, muafiyet ve indirimlerin kaldırılması ile ilgili çalışmalarda rakamlar önemli ancak, bunların uygulandığı sektörler de önemli. Bu nedenle, karar verilmeden önce mutlak suretle ilgili sektörlerin görüşü alınmalı ve bu konuda mutabakata varılmalı.
Kamuoyunda mutabık kalınan konulardan birisi de, basit usul kapsamında vergi dışı bırakılan mükelleflerle ilgili. Kamuoyu konunun yeniden değerlendirilmesi ve bu mükelleflerin tekrar vergi kapsamına alınması konusunda görüş birliği içerisinde bulunuyor. Basit usul, en azından büyükşehir statüsündeki illerde uygulanmamalı, küçük şehirlerde ise nüfus ve günün koşullarına uygun olarak belirlenen şartlar çerçevesinde uygulanmalı. Bu, vergi tabanının genişletilmesi için de şart!
Gelir vergisinden sonra vergi harcamasının en yüksek olduğu Kurumlar Vergisi açısından da, Kanunda yer alan istisna, muafiyet ve indirimlerin gözden geçirilmesi gerekiyor. Örneğin, daha önce taşınmaz satış kazançlarındaki istisna kaldırılmıştı. Bu aslında istisnalara yeni bir bakış açısı. Kanunda yer alan aynı mahiyetli benzer istisnaların kaldırılması bekleniyor. Yine, en çok istisna düzenlemesinin yer aldığı KDV’de kesinlikle etkinliği kalmamış, yararlanan sayısı az, toplumsal ihtiyaçları karşılamayan, sektörleri teşvik etmeyen çok sayıda istisnanın kaldırılması bekleniyor. Bu konuda KDV’nin yürürlüğe girdiği 1985 yılındaki KDV Kanununa geri dönelim tarzında bir yaklaşıma aynen katılıyorum. Ancak, bu yapılırken sektörler için hayati öneme sahip olan, ülkemize döviz girdisi sağlayan istisnaların gözönünde tutulmasında fayda var.
VERGİNİN TABANA YAYILMASI VE GÖNÜLLÜ UYUMUN ARTIRILMASI
Bu hemen herkesin amacı ancak, bugüne kadar çeşitli nedenlerle gerçekleştirilebilmiş de değil.
Herkes elde ettiği kazancın vergisini ödemesi lazım. Bu aynı zamanda kayıt dışılıkla mücadele anlamına da geliyor. Burada sadece yasal düzenlemenin yapılması yeterli değil, Vergi dairesi Başkanlıkları ve Vergi Denetim Kurulu’nun denetim çalışmalarını artırması da gerekiyor.
Maliye bu konuda 2024 yılında ciddi adımlar attı. Fenomenler başta olmak üzere, pandemi döneminde e-ticaret ve sosyal medyadan yüksek kazanç elde edenler tespit edilerek vergilendirilmeye başlandı. Konut kiraları büyük ölçüde kayıt altına alındı, bununla ilgili çalışmalar devam ediyor. Konut kiralamalarında kapsam daraltıldı, beyan etmeyenlerle ilgili tespit ve ağır müeyyideler söz konusu olabilir.
Kripto varlıkların vergilendirilmesiyle ilgili düzenlemenin önümüzdeki günlerde Meclise sevk edilmesi bekleniyor. Bu kripto varlıklarla aklanmaya çalışılan yasa dışı kazançların vergilendirilmesi için önemli bir adım.
KDV ORANLARI ARTMAYACAK, LİSTELERDE DEĞİŞİKLİK OLABİLİR!
Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek, şu an yüzde 1, 10 ve 20 olarak uygulanmakta olan KDV oranlarında bir artış yapılmayacağını, ancak yüzde 1 ve yüzde 10 KDV’ye tabi olan mal ve hizmetlerin yer aldığı listelerde değişiklikler olabileceğini açıkladı.
Gerçekten de yüzde 1 ve 10 KDV oranına tabi (I) ve (II) sayılı listelerin günün değişen koşullarına uygun olarak gözden geçirilmesi ve bu listelerin kapsamının yeniden belirlenmesi bir zorunluluk haline geldi. Burada toplumun tamamına yakın bir kısmının yoğun ve yaygın tüketimine konu olan başta temel gıda maddeleri, eğitim vb. olmak üzere bazı mal ve hizmetlerin KDV oranının artırılması beklenmiyor. Sadece listede vatandaşların zaruri ihtiyaçları dışında kalan bazı mal ve hizmetlerin KDV oranlarında değişiklik yapılması bekleniyor.
ÖTV ORANLARINDA DEĞİŞİKLİK OLABİLİR Mİ?
Sayın Bakan açıklamalarında ÖTV konusuna hiç girmedi. Bu da, sosyal medyada ÖTV oranlarında artışa gidilebileceği şeklinde yorumlandı. Bize göre, bütçe ihtiyaçları doğrultusunda mevcut ÖTV oranlarında bir artışa gidilmesi ve daha önce kapsamda olmayan lüks tüketime konu yeni ürünlerin ÖTV kapsamına alınması beklenilebilir.
KURUMLAR VERGİSİ ORANLARINDA BİR DEĞİŞİKLİK OLUR MU?
Şu an için kurumlar vergisi oranlarında bir değişiklik yapılması öngörülmüyor. Ancak, ihtiyaç halinde 2023 hesap dönemi kurumlar vergisi beyanlarına göre mevcut oranların 1-2 puan artırılması söz konusu olabilir.
BU DEĞİŞİKLİKLER NE ZAMAN GÜNDEME GELİR?
Yapılması düşünülen değişikliklere ilişkin yasa teklifinin Mayıs veya Haziran ayında TBMM’ye verilmesi bekleniyor. KDV listelerindeki değişikliklerin Cumhurbaşkanı Kararı ile yapılması mümkün olduğundan, bu değişikliklerin her an yapılması söz konusu olabilir.
Gayrimenkul ile ilgili düzenlemeler gelebilir!
Gayrimenkul sektöründe özellikle ikinci el piyasasında ciddi vergi kayıpları söz konusu. Bu durum tamamen halk arasında belediye rayici denilen tutardan gayrimenkullerin alınıp satılmasında söz konusu oluyor. Gayrimenkuller tapuda gerçek satış bedelinden değil de bu bedele göre oldukça düşük belediye rayici bedelinden alım satıma konu ediliyor. Bu da tapu harcı başta olmak üzere, gelir vergisi, kurumlar vergisi, KDV ve tapu harcı kaybına neden oluyor.
Gayrimenkul sektörü, bu kaybın önüne geçilmesi için tapuda gerçek satış bedeli üzerinden işlem yapılması ancak tapu harcı oranlarının indirilmesini istiyor. Maliye burada tapu harcındaki indirime takılmamalı, bu satışlarda ortaya çıkan gelir vergisi başta olmak üzere kurumlar vergisi ve KDV kaybına yoğunlaşmalı. Bir sektörün kendi sektöründe ortaya çıkan haksız kazancın vergilendirilmesini istemesi son derece önemli. Bu husus gözardı edilmemeli.
Daha önce kamuoyuna da yansıdı, birden fazla konutu olanlardan emlak vergisinin farklı oranlarda alınmasına ilişkin düzenleme de gündemde.
Konut ve iş yeri kiralamalarındaki vergi kayıp ve kaçağının önlenmesi için, bu sözleşmelerin e-devlet üzerinden yapılmasına ilişkin düzenlemenin de yasalaşması bekleniyor.
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/secim-bitti-vergi-tartismasi-basladi/736973
Yurt Dışından Alınıp Yurt Dışına Satılan Mallar İçin Finansman Gider Kısıtlaması
Yurt dışı firmalardan mal alımları ile ilgili olarak, yurtdışı firmalar tarafından şirketler adına fatura veya ilgili ülke vergi mevzuatına göre muteber bir belge düzenlenmesi, fatura veya söz konusu belgede yazılı bedelin Türk Lirası karşılığının ilgili şirketlere intikalinde, belgenin düzenlendiği günde T.C. Merkez Bankası’nca ilan edilen döviz alış kuru esas alınarak hesaplanan Türk Lirası karşılığının dikkate alınması gerekmektedir. Yurt dışındaki firmalara mal satışları ile ilgili olarak, ilgili şirketler tarafından, alıcılar adına genel hükümler çerçevesinde fatura düzenlenmesi, fatura muhteviyatı tutarın Türk Lirası karşılığının ilgili şirketlerin kayıtlarına intikalinde, faturaların düzenlendiği tarihte T.C. Merkez Bankası’nca ilan edilen döviz alış kurunun esas alınarak hesaplanan Türk Lirası karşılığının dikkate alınması elzem bir durumdur.
Mal alışlarına/satışlarına ilişkin fatura/belge muhteviyatı tutarların, kısmen veya tamamen sonraki bir tarihte ödenmesi/tahsili halinde, borç/alacak tutarının değerleme günleri (hesap dönemi ve geçici vergi dönem sonları) itibarıyla 213 sayılı Kanun’un 280. maddesine uygun olarak yabancı para değerlemesine tabi tutulması ve oluşan kur farklarının ilgili dönemde kayıtlara intikal ettirilmesi gerekmektedir.
Ertan AYDOĞAN*
E-Yaklaşım / Nisan 2024 / Sayı: 376
* Vergi Müfettişi
Konaklama Vergisini Seyahat Acentaları Mı? Yoksa Konaklama Hizmetini Sunan Mı? Ödeyecek Ve Ödenen Vergi Gider Yazılabilecek Mi?
01.01.2023 tarihinde hayatımıza giren konaklama vergisi yeni bir vergi türü olmasına rağmen zamanla karşılaşılan durumlar neticesinde belli konulara açıklık getirileceği, özelgeler verileceği belki de tebliğ ve Kanunda birtakım değişiklikler yapılarak tereddütlü konulara çözüm bulunabilecektir. Konaklama vergisi turizm sektörüyle ilgili olup otel, motel, pansiyon, kamping vb. gibi geceleme hizmeti sunan işletmelerde geceleme hizmeti verilmesi ile vergiyi doğuran olay meydana gelmektedir. Verginin mükellefi mutlak surette konaklama hizmetini sunan konaklama tesisidir. Dolayısıyla verginin konaklama tesisi tarafından beyan edilmesi ve ödenmesi gerekmektedir. Turizm sektörü gereği müşterilere her ne kadar seyahat acentaları tarafından tatil paketleri satılıp konaklama vergisi adı altında tahsilat yapılsa da bu verginin asıl mükellefi konaklama hizmetini sunan konaklama tesisi olup bu tesis tarafından verginin beyan edilmesi esastır.
Konaklama vergisinin konusunu, otel, motel, tatil köyü, pansiyon, apart otel, misafirhane, kamping, dağ evi, yayla evi gibi konaklama tesislerinde verilen geceleme hizmeti ile bu hizmetle birlikte satılmak suretiyle konaklama tesisi bünyesinde sunulan diğer tüm hizmetler (yeme, içme, aktivite, eğlence hizmetleri ve havuz, spor, termal vb. alanların kullanımı gibi) oluşturur. Geceleme hizmetinin; sağlıklı yaşam tesisleri, eğlence merkezleri gibi tesislerin bünyesinde sunulması, vergilendirmeye etki etmez.
Mezkûr fıkrada, konaklama tesisleri bakımından bir sınırlandırma bulunmamakta olup, tesisin; türü, sınıfı, niteliği, ilgili mevzuatta yer alan tarif ve tanımlamaları ve ilgili mevzuata göre turizm işletmesi belgesi ve/veya işyeri açma/işletme belgesi olup olmadığına bakılmaksızın, konaklama hizmeti sunan bütün tesislerde verilen yukarıda sayılan hizmetler vergiye tabidir.
Tebliğde belirtildiği üzere kamu ya da özel sektörün tasarrufunda olan yerlerde personelin konaklaması için ayrılan misafirhane, konukevi, dinlenme tesisi, kamp gibi tesisler ile uygulama otelleri, geceleme hizmeti sunan diğer tüm tesislerde verilen geceleme hizmetleri konaklama vergisine tabidir.
Konaklama tesislerinde verilen geceleme hizmeti vergiye tabidir.
Günlük gecelemelerde kişinin gecelemeyi tamamlamaksızın tesisten ayrılmasının vergilendirmeye tesiri yoktur.
Orhan BAYTEKİN*
E-Yaklaşım / Nisan 2024 / Sayı: 376
_____________
* Vergi Başmüfettişi
Enflasyon Düzeltmesine “Düzeltme” Şart!
Vergide “enflasyon düzeltmesi” ertelemesi 31.12.2023’te bitti ve sonunda düzeltme yapılacak. Kanun değişikliği ile vergide 2024 ve 2025 yıllarında düzeltme yapmayacak şanslı (!) mükellef grubu ile finans sektörü oldu. Ancak finans sektörü şirketleri de 2023 hesap dönemi mali tabloları enflasyon düzeltmesine tabi tutacak, fakat 2024 ve 2025 hesap dönemlerinde enflasyon düzeltmesinden muaf (!) olacak. Finans sektörü şirketlerinin, sağlam Anayasa’ya aykırılık nedenleri ile 2024 ve 2025 yıllarına ilişkin beyanlarını yargıya taşıması büyük olasılık.
Vergideki 31.12.2023 düzeltmesine paralel olarak Kamu Gözetimi Kurumu (KGK) 23.11.2023 tarihli Duyurusuyla bağımsız denetime tabi veya TMS/TFRS’yi gönüllü uygulayan işletmelerin 31.12.2023 tarihli TMS/TFRS veya BOBİ FRS çerçevesinde enflasyon düzeltmesi yapacaklarını açıkladı. KGK, finans sektörü şirketlerinin enflasyon düzeltmesi uygulanmasına dair kararı BDDK ve SEDDK’na bırakmış; onlar da 31.12.2023 tarihli finansal tabloların düzeltilmesine gerek olmadığına karar vermiştir. Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), Borsaya kote şirketlerin 31.12.2023 hesap dönemine ait yıllık finansal raporlarından başlamak üzere enflasyon düzeltmesine tabi olacağını açıkladı. Özetle, ülke içinde farklı sektör ve yasal düzenlemelere tabi şirketler aynı düzenlemeyi uygulama veya uygulamama ile karşı karşıya kaldı.
Enflasyon düzeltmesi tek mi?
BDDK ve SEDDK kararı bir kenara, düzenlemeye tabi şirketlerde vergide ve bağımsız denetimde düzeltilmiş farklı farklı mali tablolar oluşacak. Bağımsız denetim kapsamındaki düzeltme “Uluslararası Muhasebe Standardı” (“UMS 29”) ve KGK’nın yayımladığı “TMS 29” hükümlerine göre yapılırken, vergi uygulamasında VUK’un mükerrer 298’inci maddesinin (A) fıkrası ve geçici 33’üncü maddelerine göre yapılacak olup farklı şartlara tabidir.
TMS 29 |
VUK mük. 298/A ve geçici 33. madde |
|
enflasyon düzeltmesi yapılmaması. |
Düzeltmeye düzeltme mi lazım?
TMS ve VUK uygulama farklılıkları düzeltme sonucu farklı kâr/zarar üretmektedir. Nedeni düzeltmede vergide yurt içi üretici fiyat endeksinin (Yİ- ÜFE), TFRS’de ise tüketici fiyat endeksinin (TÜFE) kullanılmasıdır. Örneğin Ocak 2005-Aralık 2023 dönemi ÜFE katsayı artışı “25,38” iken, aynı dönem TÜFE katsayı artışı “16,24” oldu. Aralık 2017-Şubat 2024 dönemi ÜFE katsayı artışı “9,95” iken, TÜFE katsayı artışı “7,09”. Diğer bir deyişle arada yaklaşık 10 kat fark var. Çünkü TÜİK'in son yirmi yıllık TÜFE ve ÜFE endeksleri farklı. Dolayısıyla finansal tabloların enflasyon düzeltmesinde kullanılacak endeks, satın alma gücünü en iyi yansıtan fiyat endeksi TÜFE endeksi olmalıdır. 2024 -2026 dönemi OVP’de de fiyat istikrarı hedefleri TÜFE üzerinedir.
Böylece TFRS ve VUK düzeltmeleri arasındaki endeks farkı ortadan kalkar. Aksi takdirde katsayı farkı, şirketlerin TFRS ve VUK düzeltmelerinden farklı farklı geçmiş veya cari yıl kâr/zarar ile sonuçlanmasına neden olacak. Haydi 2023 düzeltmesi sonucu oluşan kâr/zarar vergi hesabında dikkate alınmayacak, ancak 2024 ve 2025 yıllarında kâr vergiye tabi olacak.
ÜFE–TÜFE endeksi dışında da sorunlar var. Örneğin reel olmayan finansman maliyeti (ROFM) uygulaması da farklı. Vergide de TFRS’de de ROFM düzeltme sırasında ayrıştırılıyor. Vergide alış bedelinden düşülen ROFM’nin amortisman ayrılmamış kısımları, 2024 ve sonraki hesap dönemlerinde 5 yılda ve eşit taksitlerle gider olarak dikkate alınırken, TMS 29’a göre 5 yıl beklenmiyor. 2003 enflasyon düzeltmesini düzenleyen VUK geçici 25’inci maddesindeki 5 yıl lafzı, VUK geçici 33’üncü maddede yer almıyor. Bu durum, TMS 29’da olduğu gibi doğrudan gider yazılmaması nedeniyle 2024 beyanlarında ihtirazi kayıt beyan ve uyuşmazlıkların artması olası.
Enflasyon düzeltmesi ek vergi mi?
Vergide 31.12.2023 düzeltmesinin vergiye etki etmeyecek ancak bu düzeltmeler 2024 hesap dönemine taşınacak ve büyük olasılıkla 2026 yılına kadar enflasyon düzeltmesi vergilemede çok baş ağrıtacak. Neden mi? Çünkü işletmelerin sermaye veya aktif / pasif yapısına göre enflasyon düzeltmesi “ek vergiye” dönüşüyor. Tasarruf açığı olan bir ekonomi olarak işletmeler büyümede optimum sermaye yapısından uzak. Enflasyon ortamında borçla büyümek avantajlı çünkü parasal bir kalem olan borç avantajlı ve mükelleflere vergi kalkanı sunuyor.
Dolayısıyla en az 2024, 2025 hesap dönemlerinin mali tabloları vergide enflasyon düzeltmesine tabi olacak ve vergi matrahına etki edecek. Bir işletmenin aktifteki parasal olmayan varlıklar üzerinden düzeltme işlemi gelir yaratacak. Özkaynak kalemleri zayıf işletmeler vergi ödeyecek. Bu sonuç Anayasa’nın ödeme gücüne göre vergileme ilkesine ne kadar uygun?
Hangi kâr dağıtılacak?
Enflasyon düzeltmesi ile bir başka sorun şirketlerin hangi kârı dağıtacağına dair. SPK, 07.03.2024 tarihli ve 2024/14 sayılı Bültenle açıklama yaparak;
1. TMS/TFRS’na göre enflasyona göre düzeltilmiş dağıtılabilir kâr rakamı bulunurken “düzeltmede oluşan geçmiş yıllar zararlarının endekslenmiş tutarlarının” indirilmesi,
2. 2023 yılı kâr payı tespit edilirken, kâr dağıtım tablosundaki karşılaştırmada 2023 yasal kayıtlarındaki enflasyona göre “düzeltilmemiş dönem kârı” ile “geçmiş yıl zararları tutarının esas alınması,
3. İlk enflasyon düzeltmesinden doğan geçmiş yıllar zararı mahsup edilmeden sonraki dönemlerde oluşan dönem zararlarının mahsup işlemine tabi tutulmamasına ve enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan geçmiş yıllar zararları ile bunların endekslenmiş tutarları haricinde sermaye hesabına ilişkin düzeltme farklarının geçmiş yıllar zararlarının mahsubunda kullanılmaması,
kararlaştırıldı.
Ticaret Bakanlığı’nın hazırladığı Tebliğ taslağında, halka açık şirketler haricinde enflasyon düzeltmesine tabi olan ticaret şirketlerinin 2023 finansal tablolarında uygulanacak enflasyon düzeltmesiyle ilgili olarak şirketlerin genel kurul ve yönetim organınca esas alınacak finansal tablolara dair düzenlemeler şu şekildedir:
- Finansal tablolarını KGK’nın standartlarına göre hazırlayacak şirketler, enflasyon düzeltmesi uygulanmış finansal tabloları esas almalı,
- Finansal tablolarını KGK’nın standartlarına göre hazırlamak zorunda olmayan şirketler VUK’a göre enflasyon düzeltmesi uygulanmış finansal tablolar ile enflasyon düzeltmesine tabi tutulmamış olan finansal tabloları beraber dikkate alarak;
i. Kâr ve kazanç payı dağıtımlarında, yedek akçe ayrılmasında, intifa senedi sahiplerine ödeme yapılması ile kâr payı avansı hesaplamalarında “enflasyon düzeltmesi uygulanmamış finansal tabloların”,
ii. Serbest yedek akçelerden ve dağıtılabilir diğer kaynaklardan zarar mahsubu sonrasında kalan değerlerden kâr payı dağıtımı yapılması, sermaye artırımı ve azaltımı, birleşme, bölünme, tür değişikliği, sermaye kaybı ve borca batıklık halinin belirlenmesinde “enflasyon düzeltmesi uygulanmış finansal tabloların” esas alınması, - Tüm şirketlerde, dağıtılması öngörülen kâr payı tutarı VUK’un hükümlerine göre enflasyon düzeltmesi uygulanmış finansal tablolarda yer alan kâr dağıtımına konu kaynakların toplamından fazla olmaması.
Abdulkadir Kahraman
https://www.vergidegundem.com/tr
Bu yazı Ekonomist dergisinin 31 Mart 2024 tarihli ve 2024/07. sayısında yayınlanmıştır.
Bağımsız Denetim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Taslağı Yayımlandı
DUYURU
KONU: Bağımsız Denetim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Taslağı Kamuoyu Görüşüne Açılmıştır.
660 sayılı KHK’nın 8 inci maddesinin 8 inci fıkrası ve 27 nci maddesinin 2 nci fıkrası ile Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 6 ncı maddesinin 5 inci fıkraları uyarınca;
Kurumumuzca 660 sayılı Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'ye dayanılarak hazırlanan ve 26/12/2012 tarih ve 28509 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş bulunan Bağımsız Denetim Yönetmeliği’nin bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına ilişkin Bağımsız Denetim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Taslağı Kurumumuz internet sayfasında en az 7 (yedi) gün süreyle duyurulmak suretiyle kamuoyu görüşüne açılmıştır.
İlgililer, Taslak hakkındaki görüş ve önerilerini aşağıdaki Görüş Bildirim Formunu doldurarak en geç 18.04.2024 tarihine kadar Kurumumuz yazışma adresine veya This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it. e-posta adresine gönderebileceklerdir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
- Görüş Bildirim Formu
- Taslağa Ulaşmak İçin Tıklayınız.
- Karşılaştırma Tablosuna Ulaşmak İçin Tıklayınız.
Kaynak, KGK