Mehmet Özdoğru
ŞİRKETLERİN KENDİ PAYLARINI İKTİSAP ETMESİNİN TÜRK TİCARET KANUNU VE VERGİ MEVZUATI YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ
Türk Ticaret Kanunu Yönünden:
1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile sermaye şirketlerinin kendi paylarını edinmeleri, Kanun’da düzenlenen koşullarla olanaklı hale gelmiştir. Bu konudaki düzenlemeler, Kanun’un 379 ila 389’uncu maddelerinde ayrıntılı olarak açıklanmıştır.
-Şirketlerin kendi paylarını iktiap edebilmesi için, Şirket genel kurulunun yönetim kuruluna yetki vermesi gerekir (yetki 5 yılı aşamaz) ve genel kurulun bu kararında, iktisap edilecek payların toplam itibari değerleriyle, bu paylara ödenecek bedellerin alt ve üst sınırları da gösterilmelidir. Açıktır ki bu işlemlerde, Kurumlar Vergisi Kanunu’nda düzenlenen transfer fiyatlandırması yönünden emsallere uygunluk ilkesi ve dolayısıyla payların değerlemesi önem arz etmektedir.
-Şirketlerin kendi paylarını edinmeleriyle ilgili olarak oransal bir sınırlama getirilmiş ve esas sermayenin veya çıkarılmış sermayenin onda birini aşan payların ivazlı olarak ve rehin olarak edinilemeyeceği düzenlenmiştir. Onda bire kadar iktisap edilen payların elden çıkarılması zorunlu olmamakla birlikte, bu tutardaki paylar 2 yıl içinde elden çıkarılmazsa veya sermaye azaltılarak itfa edilmezse, izleyen bölümde açıklandığı üzere, Gelir Vergisi Kanunu’nda hükme bağlandığı şekilde, tevkifat yoluyla vergilendirme (tevkifat oranı yürülükteki düzenlemeye göre % 15) söz konusu olacaktır.
-Onda biri aşan pay iktisabında, onda biri aşan payların 6 ay içerisinde elden çıkarılması, elden çıkarılmıyor ise sermaye azaltılması zorunludur. Ancak, her durumda, sermaye azaltımında Türk Ticaret Kanunu’nda öngörülen asgari sermaye tutarının altına inilmemesi gerekmektedir. Yasal olarak belirlenen sermaye tutarının altına düşülmesi halinde, sermaye artırımına gidilmesi ve asgari sermaye tutarının tamamlanması kaçınılmaz olacaktır .
– Diğer yandan, Şirketlerin kendi paylarını iktisabında; iktisap edilen pay bedelleri düştükten sonra kalan şirket net aktifinin, çıkarılmış veya esas sermaye ile dağıtılmasına izin verilemeyen yedek akçelerin toplamından az olmaması gerekir.
– Ayrıca, Şirket tarafından edinilecek pay bedellerinin, pay sahipleri tarafından ödenmiş olması zorunludur.
-Şirketlerin kendi paylarını ivazlı iktisap etmesi durumunda, iktisap değerlerini karşılayan tutarda yedek akçe ayrılması zorunludur. Bu yedek akçeler ayrılmadan dağıtılan kar payları varsa iade edilmelidir.
-Şirketlerin kendi paylarını iktisap etmeleri halinde, edinilen paylardan doğan yönetsel haklar, kar payı talep etme hakkı ve koruyucu haklar (örneğin genel kurul kararlarının iptalini talep vb haklar) kullanılamayacaktır. Belirtilen haklar donacak, payların elden çıkarılması halinde, bu haklar payları iktisap edenler yönünden yeniden canlanacaktır.
Vergi Mevzuatı Yönünden:
Şirketlerin kendi paylarını iktisap ettiği tarih itibariyle Şirket bünyesinde herhangi bir vergilendirme yapılmayacaktır. Bu tarihte şirket, sadece kendi paylarını edinmesine ilişkin muhasebe kayıtlarını gerçekleştirecektir. Ancak, payları elden çıkaran şirket ortağı kişiler yönünden (hukuki durumuna göre) genel hükümler çerçevesinde vergilendirme söz konusu olabilecektir.
Bu durumda, öncelikle Kurumlar Vergisi Kanunu’nun transfer fiyatlandırması düzenlemeleri dikkate alınarak, emsallere uygun bir bedelle pay sahipleri tarafından elden çıkarılan ve Şirket tarafından da iktisap edilen hisse senetleri için, gelir/kazanç ortaya çıkması halinde;
- Paylarını devreden gerçek kişi ortaklar için Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 80’inci maddesi hükümleri (değer artış kazancı veya ticari kazanç),
- Paylarını devreden kurumlar için de Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5/1-e maddesinde düzenlenen istisna hükümleri dikkate alınacaktır.
Diğer yandan, 7256 sayılı Kanun’un 17’nci maddesiyle, Gelir Vergisi Kanunu’nun 94’üncü maddesinin üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Tam mükellef sermaye şirketlerinin iktisap ettikleri kendi hisse senetlerini veya ortaklık paylarını,
i) Sermaye azaltımı yoluyla itfa etmeleri halinde iktisap bedeli ile hisse senetlerinin veya ortaklık paylarının itibari değeri arasındaki fark tutar sermaye azaltımına ilişkin kararın ticaret sicilinde tescil edildiği tarih,
ii) İktisap bedelinin altında bir bedel karşılığında elden çıkarmaları halinde iktisap bedeli ile elden çıkarma bedeli arasındaki fark tutar elden çıkarma tarihi,
iii) İktisap ettikleri tarihten itibaren iki tam yıl içerisinde, sermaye azaltımı yoluyla itfa etmemeleri veya elden çıkarmamaları halinde, iktisap bedeli ile hisse senetlerinin veya ortaklık paylarının itibari değeri arasındaki fark tutar iktisap tarihinden itibaren iki tam yıllık sürenin son günü,
itibarıyla dağıtılmış kâr payı sayılır ve bu tutarlar üzerinden %15 oranında vergi tevkifatı yapılır.
Bu fıkra kapsamında tevkif edilen vergiler herhangi bir vergiden mahsup edilemez. Cumhurbaşkanı, tam mükellef sermaye şirketinin paylarının Borsa İstanbul’da işlem görüp görmemesine, işlem gören paylarının toplam payları içindeki oranına, geri alınan payların Borsa İstanbul’da işlem gören paylardan olup olmamasına, tam mükellef kurumlardan geri alınıp alınmamasına, tam mükellef sermaye şirketinin yıllık satış hasılatı ve diğer gelirlerinin toplam tutarına göre ayrı ayrı ya da birlikte, bu oranı sıfıra kadar indirmeye veya bir katına kadar artırmak suretiyle yeniden tespit etmeye yetkilidir.”
Bu düzenlemeyle, şirketlerin geri aldıkları (iktisap ettikleri) kendi hisse senetlerini ve ortaklık paylarını daha yüksek bir bedelle satmadıkları her durum kar dağıtımı sayılıp tevkifat yoluyla vergiye tabi tutulması sağlanmıştır. Bu şekilde, tam mükellef sermaye şirketlerinin kendi hisse senetlerini ve ortaklık paylarını iktisap ettikten sonraki aşamalarda, vergisiz bir şekilde kâr dağıtımı yapmalarının önüne geçilmesine çalışılmış ve şirket karlarının dağıtılıp dağıtılmadığına bakılmaksızın, edindikleri hisse senetlerinin ve ortaklık paylarının elden çıkarılması aşamasında belli ölçütlere göre tevkif yoluyla alınacak vergilendirme düzenlenerek bir vergi güvenlik müessesi oluşturulmaya çalışılmıştır.
Cumhurbaşkanı bu konudaki yetkisini kullanarak 14 Şubat 2023 tarihli Kararıyla, maddede hükme bağlanan tevkifat oranını % 0 olarak belirlemişti.
Ancak, 7 Temmuz 2023 tarihli ve 7343 Sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla, tam mükellef sermaye şirketlerinin iktisap ettikleri kendi hisse senetleri veya ortaklık paylarına ilişkin olarak dağıtılmış kar payı sayılan tutarlar üzerinden “yüzde 0” oranında tevkifat yapılmasına dair düzenlemede değişiklik yapılarak, yalnızca payları Borsa İstanbul’da işlem gören tam mükellef sermaye şirketlerinin iktisap ettikleri kendi hisse senetlerine ilişkin olarak dağıtılmış kar payı sayılan tutarlar üzerinden yapılacak tevkifat oranı yüzde 0 (sıfır) olarak belirlenmiştir.
Bu şekilde yüzde 0 (sıfır) tevkifat uygulaması, Borsa İstanbul’da işlem gören tam mükellef sermaye şirketi payları için uygulanacaktır, diğer şirketler için ise, 14 Şubat 2023 tarihli kararla sıfıra indirilen tevkifat oranı tekrar “yüzde 15’e” çıkarılmış olmaktadır. Ancak belirtilen tevkifat oranı; diğer sermaye şirketlerinin 7 Temmuz 2023 tarihinden önce iktisap ettikleri kendi hisse senetlerine ve ortaklık paylarına ilişkin olarak “yüzde 0 (sıfır)” uygulanacak, söz konusu tarihten itibaren iktisap edilen kendi hisse senetleri ve ortaklık payları için ise “yüzde 15” olarak uygulanacaktır.
Yukarıda yer verilen Gelir Vergisi Kanunu’nun 94’üncü maddesindeki tevkifat hükümleri, iktisap edilen hisse senetleri ve ortaklık paylarının sermaye azaltımı yoluyla itfa edilmesi, iktisap bedelinin altında elden çıkarılması ve 2 yıl içinde sermaye azaltılmaması veya elden çıkarılmamasını vergilemeyi (şu anda oran sıfır olsa da) hedeflemektedir. Şirketlerin iktisap ettiği kendi hisse senteleri ve ortaklık paylarını iktisap bedelinin üzerinde elden çıkarılmasında ise genel hükümler çerçevesinde vergilendirme yapılacaktır. Açıktır ki, Şirket iktisap ettiği kendi hisse senetlerini ve ortaklık paylarını, Kurumlar Vergii Kanunu’nda tanımlanan “ilişkili kişiler”e satılıyorsa, burada da transfer fiyatlandırması hükümleri çerçevesinde emsallere uygunluk aranacaktır.
Diğer yandan sermaye şirketlerinin iktisap ettikleri kendi hisse senetleri ve ortaklık paylarının elden çıkarılmasından elde ettikleri kazançların vergilendirilmesi konusunda farklı görüşler mevcuttur, şöyle ki;
– Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5/1-e maddesi hükümlerindeki şartlar varsa, belirtilen kazançların %75’inin iştirak hisselerinin satışından elde edilen kazançlar istisnasından yararlanacağı savunulmaktadır. Biz bu görüşe katılmıyoruz; çünkü “Kurumlar Vergisi Kanunu 5/1-e maddesi, tam mükellefiyete tabi bir başka kurumun sermayesine katılımlardan elde ettikleri kazançları iştirak kazancı tanımına sokmuştur. 1 no’lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinde de iştirak payları hisse senedi ve ortaklık payı olarak tanımlanmıştır. Şirketin kendi hissesini alması “Tam mükellef bir başka kurum” tanımına aykırıdır. Buradan hareketle 5/1-e maddesindeki iki tam yıl elde bulundurulan iştirak hissesi satış kazancı istisnası kavramı burada kapsam ve uygulama dışında kalmaktadır.”[1]
-Belirtilen kazançların yine KVK 5/1-ç maddesi hükümlerine göre, emisyon primi istisnasından yaralanacağı savunulmaktadır. Bu görüşe de katılmıyoruz; zira “Emisyon primi Kurumlar Vergisi Kanunu 5/1-ç maddesinde düzenlenmiş olup, sadece anonim şirketler için söz konusudur. Anonim şirketlerin kuruluşlarında veya sermayelerini artırdıkları sırada çıkardıkları payların bedelinin itibari değeri aşan kısmı olarak tanımlanmış ve istisnalar içerisinde yer almıştır. Bir anonim şirket kuruluş veya sermaye artırımı sırasında nominal bedelin üstünde bir bedel ile hisselerini halka arz edip bu esnada kendisi de bu hisselerden alırsa emisyon primi söz konusu olabilecektir. Ancak konunun transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı ve fon aktarımı yönlerine önemle işaret edilmiştir. Daha önce ihraç edilmiş veya ödenmiş sermayeyi temsil eden hisselerin ortaktan satın alınmasında emisyon primi oluşmayacaktır.” [2]
[1] https://www.istanbulymmo.org.tr/Data/Platform/2017_MAYIS_23.pdf
[2] Aynı çalışma.
KDV DÂHİL TAPU VE SÖZLEŞMELERDE DAMGA VERGİSİ – HARÇ HESABI VE İADESİ HUSUSU
* 30 Seri Nolu Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliği:
- Damga Vergisi KDV Hariç Bedel Üzerinden Hesaplanması,
- KDV Dâhil Edilerek Düzenlenen Kâğıtlardan Alınması İcabeden Damga Vergisinin İse KDV Tutarı Düşüldükten Sonra Kalan Meblağ Üzerinden Hesaplanması Gerekmektedir.
* 1997/5 sayılı Harçlar Kanunu İç Genelgesi:
- Tapu Harcı Matrahı KDV Hariç Bedel Üzerinden Hesaplanması Gerekmektedir.
KDV Dahil Tutar Üzerinden Damga Vergisi, Harç Ödemeleri Mevcutsa Tarh Zamanaşımı Dikkate Alınarak 5 Yıllık Süre İçerisinde Fazla Ödenen Damga Vergisi, Harcın İadesi İçin Vergi Dairesine Başvurulması Gerekir.
Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
GİDER KISITLAMASI KAPSAMINDA BİNEK OTO TANIMI VE ALINMASI - KİRALANMASI AVANTAJLARINA İLİŞKİN ANALİZ
311 Seri Nolu Gelir Vergisi Genel Tebliğine Göre Binek Otomobil; Türk Gümrük Tarife Cetveli’nin (87.03) Pozisyonunda Yer Alan Motorlu Taşıtlar Olup, Esas İtibarıyla İnsan Taşımak Üzere İmal Edilmiş Olmak Üzere (87.02 Hariç) İnsan - Eşya Taşıyabilen Motorlu Araçlardır.
(M1) Kategorisindeki:
- AA Sedan,
- AB Heçbek AC Steyşın,
- AD Kupe,
- AE Üstü Açılır Kapanır,
- AF Çok Amaçlı Yolcu Otomobilleri -
- Arazi Taşıtları (Jipler)
- Panelvanlar( Kamyonet Ruhsatı Verilmiş Olması Mahiyeti Değiştirmez),
- Triportörler Binek Oto Sınıfındadır.
GİDER KISITLAMASI KAPSAMINDA BİNEK OTO TANIMI VE ENFLASYON DÜZELTMESİ SONUCU ALINIP SATILMASI
Binek Otoya İlişkin Yapılan Yeniden Değerleme - Enflasyon Düzeltmesi Vergisel Açıdan Gider Olarak Dikkate Alınabilecek Amortisman Tutarını Etkilemez. Bu Durumda Araç Kiralama Suretiyle Temini Satın Alma Yoluyla Teminden Vergisel Yönden Daha Avantajlı Olabilir.
311 Seri Nolu Gelir Vergisi Genel Tebliğine Göre Binek Otomobil; Türk Gümrük Tarife Cetveli’nin (87.03) pozisyonunda yer alan motorlu taşıtlar olup, esas itibarıyla insan taşımak üzere imal edilmiş olmak üzere (87.02 hariç) insan - eşya taşıyabilen motorlu araçlardır. (M1) kategorisindeki AA Sedan, AB Heçbek AC Steyşın, AD Kupe, AE Üstü açılır kapanır, AF Çok amaçlı yolcu otomobilleri - Arazi taşıTLarı (Jipler) - Panelvanlar( kamyonet ruhsatı verilmiş olması mahiyeti değiştirmez), Triportörler binek oto sınıfındadır.
Gelir Vergisi Kanunu’nun 40. Maddesine Göre:
- Binek Otomobillere İlişkin Kiralama Yoluyla Edinilen / İşletmeye Dâhil Olan Ve İşte Kullanılan Taşıtların Giderlerinin %70'i indirilebilir.
- Kiralama Yoluyla Edinilen Binek Otomobillerinin Her Birine İlişkin Aylık Kiranın 26.000,00 TL'si Gider Olarak Dikkate Alınabilir.
- Satın alınan binek otolara ilişkin ÖTV Ve KDV 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu
- Maddesine göre maliyet bedeline ilave edebilir / gider olarak gösterebilir. 2024 Yılında İktisap Edilen Binek Otomobiller İçin:
- ÖTV Ve KDV’nin Gider Yazılma Tercihi Halinde KDV – ÖTV Toplamının Gider Yazma Sınırı: 690.000,00 TL
- ÖTV Ve KDV’nin Gider Yazılma Tercihi Halinde 1. El Binek Oto İçin İktisap Bedeline Göre Amortisman Ayırma Sınırı: 790.000,00 TL
- 2. El Binek Oto İçin İse İktisap Bedeline Göre Amortisman Ayırma Sınırı: 790.000,00 TL
- ÖTV Ve KDV’nin Maliyete Atılma Tercihi Halinde KDV - ÖTV Dâhil Amortisman Sınırı: 1.500.000,00 TL olarak hesaplanmıştır.
* KDV - ÖTV'nin Tercihen Maliyet Bedeline Eklendiği Veya Binek Otomobilin
- El Olarak İktisap Edildiği Hâllerde, Amortismana Tabi Tutarı, İktisap Edildiği Yıl İçin Belirlenen Tutarı Aşan Binek Otomobillerinin Her Birine İlişkin Ayrılan Amortismanın En Fazla Belirlenen Bu Tutara İsabet Eden Kısmının, Safi Kurum Kazancın Tespitinde Gider Olarak Dikkate Alınması Mümkün Bulunmaktadır.
- Buna Göre, İktisap Edilen Binek Otomobilleri İçin Ayrılan Amortisman Tutarlarının, Her Bir Binek Otomobili İçin İktisap Bedelini Geçmemek Kaydıyla İlgili Yıl İçin Belirlenen Kadarlık Kısmı Safi Kurum Kazancın Tespitinde Gider Olarak Dikkate Alınabileceğinden, İktisap Edilen Söz Konusu Binek Otomobillerin Yeniden Değerlemeye Tabi Tutularak – Enflasyon Değerlemesine Tabi Tutularak Değerinin Artırılması, Gider Olarak Dikkate Alınabilecek Amortisman Tutarını Etkilemeyecektir.
- Bu Durumda Yeniden Değerleme Sonrası Amortisman Hesabında Yukarıda Sayılan Tutarlara Ve Faydalı Ömre Göre Amortisman Gider Olarak Kabul Edilir, Geri Kalan Kısım K.K.E.G.'dir.
KDV Kanunu 30/b maddesine göre binek otomobillerinin alış vesikalarında gösterilen KDV indirim konusu yapılamaz. KDV Kanunu 4. Maddesine göre kiralama hizmet ifası kapsamında KDV’nin konusuna girer ve % 20 oranda KDV Hesaplanır. Binek otomobillerin kiralanmasında Aylık Kiranın 26.000,00 TL’sine karşılık gelen KDV İndirim konusu yapılır. 30/d maddeye göre Gelir Ve Kurumlar Vergisi yönünden kazancın tespitinde indirimi kabul edilmeyen giderler dolayısıyla ödenen Katma Değer Vergisi, Hesaplanan Katma Değer Vergisinden indirilemez. Binek otomobillerin kiralanmasında Aylık Kiranın 26.000,00 TL’nin üstünde ise 26.000,00 TL’sine karşılık gelen KDV İndirim konusu yapılır ve 26.000,00 TL’nin Üstüne karşılık gelen KDV İndirim konusu yapılamaz.
- Sonuç Olarak Kısıtlamalar Sonrasında Kiralama Yoluyla Araç Temininin Vergisel Açıdan Daha Verimli Olduğu Düşünülmektedir.
Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Banka Üzeri Ödeme Yapmayan Gerçek Kişilere De Ceza Kesilecek
Nihai tüketiciler dahil, tevsik zorunluluğu kapsamında olanların 7.000 liranın üzerindeki her türlü mal veya hizmet alımlarına ilişkin tahsilat ve ödemelerini aracı finansal kurumlar kanalıyla yapmaları ve bu tahsilat ve ödemeleri söz konusu kurumlarca düzenlenen belgeler ile tevsik etmeleri zorunludur. Aksi halde ciddi cezalarla karşı karşıya kalınacaktır.
Yasal mevzuat
18/10/2024 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 459)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sıra No: 572) ile vergi kanunlarının vergiyi doğran olayı, belli kurumların kayıt ve belgeleri yardımıyla tespit etmek ve böylece kayıt dışılığı önlemek amacı doğrultusunda tahsilat ve ödemelerde tevsik zorunluluğu getirilmesine ilişkin uygulama da tevsik zorunluluğu kapsamında olanlara artık mükellef olmayanlar da eklenmiş oldu.
Buna göre, 18/10/2024 tarihinden itibaren tevsik zorunluluğu kapsamında olanların yapacakları 7.000 lirayı aşan tutardaki her türlü tahsilat ve ödemelerini aracı finansal kurumlar kanalıyla yapmaları ve bu tahsilat ve ödemeleri söz konusu kurumlarca düzenlenen belgeler ile tevsik etmeleri zorunludur. Bu zorunluluk kapsamında, mükellef olmayanlar da tevsik zorunluluğu kapsamında olanlardan yapacakları alımlarına ilişkin 7.000 lirayı aşan tahsilat ve ödemelerini aracı finansal kurumlar kanalıyla yapacaklardır. Mükellef olmayanların kendi aralarında yapacakları işlemler ise bu zorunluluk kapsamında değildir.
Özellikli durumlar
Mal veya hizmet bedelinin toplam tutarının 7.000 lirayı aşması durumunda, taksit tutarları bu sınırın altında kalsa bile her bir tahsilat ve ödemenin aracı finansal kurumlar aracılığıyla yapılması gerekir. Aynı günde aynı kişi veya kurumlarla yapılan işlemlerin toplam tutarının 7.000 lirayı aşması durumunda ise, işlemlerin her biri işlem bazında belirlenen haddin altında kalsa bile, aştığı işlemden itibaren işleme konu tahsilat ve ödemelerin de aracı finansal kurumlar aracılığıyla yapılması zorunludur. Araç kiralama faaliyeti ile uğraşanların vermiş oldukları kayıt ve tescile tabi motorlu kara taşıtı ve motorlu kara aracı kiralama hizmetlerine ilişkin tahsilat ve ödemelerin 7.000 liralık sınıra bakılmaksızın aracı finansal kurumlar tarafından düzenlenen belgeler ile tevsik edilmesi gerekir. Tahsilat ve ödemelerin aracı finansal kurumlar aracılığıyla yapılması Vergi Usul Kanununda yer alan belgeleri düzenleme zorunluluğunu ortadan kaldırmaz.
Kira ödemelerinin tamamı banka üzeri ödenmek zorunda
İş yeri ile konut kira geliri elde edenlerin ve kiracıların, kira tutarı ne olursa olsun kiraya ilişkin tahsilat ve ödemelerin tamamının banka veya posta idaresi tarafından düzenlenen belgelerle tevsik etmeleri zorunludur. Kapsam hisseli gayrimenkullerin kiralanmasında, kira bedelinin tamamının kiraya verenlerden birisine bankalar veya PTT aracılığıyla ödenmesi durumunda, tevsik zorunluluğunun yerine getirildiği kabul edilir. Haftalık, günlük gibi kısa süreli konut kiralamalarına ilişkin tahsilat ve ödemeler de elden yapılamayacaktır. Mahkeme ve icra yoluyla veya ayni olarak yapılan tahsilat ve ödemeler tevsik zorunluluğu kapsamında değildir.
Ceza uygulaması
Tevsik etme zorunluluğuna uymayanların her birine, her bir işlem için 2024 yılında;
Birinci sınıf tüccarlar (bilanço esası) ile serbest meslek erbabı hakkında 20.000 TL’den,
İkinci sınıf tüccarlar (işletme hesabı esası), defter tutan çiftçiler ile kazancı basit usulde tespit edilenler hakkında 10.000 TL’den,
Yukarıda yazılı bulunanlar dışında kalanlar hakkında 5.000 TL’den, az olmamak üzere işleme konu tutarın yüzde 10’u oranında özel usulsüzlük cezası kesilir.
Örnek 1: Nihai tüketici (A), kuyumcudan 25.000 TL tutarında altın bilezik satın almış ve bu tutarın tamamını elden ödemiştir. İşleme konu tutarın yüzde 10’u (25.000 TL x 0,10) 2.500 lira ceza 2024 yılı için belirlenen asgari tutarın altında kaldığından, alıcıya (nihai tüketiciye) 5.000 lira, satıcıya ise bilanço esasına tabi mükellef ise 20.000 lira, işletme hesabı esasına tabi mükellef ise 10.000 lira özel usulsüzlük cezası kesilecektir. Bu örneği, bir tarafında satıcı diğer tarafında alıcı olan tüm alış/verilere (beyaz eşya, mobilya, teknolojik ürünler v.b.) uyarlamak mümkün.
Örnek 2: GMSİ mükellefi (A) gayrimenkulünü mükellef olmayan (B)’ ye konut olarak aylık 20.000 TL’ye kiraya vermiştir. Ekim ve kasım ayına ait kira bedelinin elden ödenmesi durumunda; işleme konu tutarın yüzde 10’u (20.000 TL X 10) 2.000 TL 2024 yılına ilişkin belirlenen asgari ceza tutarının (5.000 TL) altında kaldığından, Mükellef (A)’ ya Ekim ve kasım İçin (2 x 5000 TL) 10.000 TL, Mükellef olmayan (B)’ ye Ekim ve kasım İçin (2 x 5000 TL) 10.000 TL özel usulsüzlük cezası kesilecektir.
Tevsik zorunluluğuna aykırı bir şekilde ödeme yapanların, durumu ödemeyi takip eden 5 iş günü içerisinde kendiliğinden idareye bildirmesi halinde, ödemede bulunan adına özel usulsüzlük cezası kesilmez. Tevsik etme zorunluluğuna uymayanlar için uygulanan asgari ve azami miktarları belirtilmiş olan tutarlar ile ceza miktarları, her yıl yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle belirlenmektedir.
Sonuç olarak; kayıt dışılıkla mücadele kapsamında alınan tedbirlerden biri olan banka aracılığıyla ödeme zorunluluğu bu süreçte önemli yer tutmaktadır. En son düzenlemeyle, 18/10/2024 tarihinden itibaren mükellef olmayanlar da kendi aralarında yapacakları işlemler dışındaki işlemlerin 7.000 lirayı aşması halinde kapsama alınmış bulunmaktadır. Aksi halde taraflar ciddi cezalarla karşı karşıya kalacaklardır.
Bunun devamında; sistemleri oturmuş birçok ülkede 1.500 euro üzeri nakit para hareketleri sınırlandırılarak sorgulanmaktadır. Bu ülkelerde olduğu gibi, ülkemizde de gerçek kişilerin banka hesaplarından nakit para çekmelerine sınır getirilmeli veya Gelir İdaresince sorgulanarak izahat istenmelidir. Örneğin; 100 bin lira üzeri bankalardan nakit para çekilmeleri sorgulanarak izahat istenmeli. Fazlası için, çek kullanımının teşvik edilmesi veya havale/eft uygulamasıyla kayıt dışılıkla mücadelede etkin rol oynayacaktır. Talha APAK
Enflasyon Düzeltmesine İlişkin Bir Değerlendirme
Enflasyon düzeltmesi konusunda bütün taraflar sınıfta kaldı. Bu değerlendirmem, konuya taraf bütün kesimler için geçerli. Genelleme yapmak doğru değil diyebilirsiniz ama konuya taraf olan kesimlerin, uygulamayı etraflıca değerlendirmediği, doğru zamanda doğru tavrı almadığı değerlendirmesine zannediyorum çok itiraz eden olmaz.
İş alemi, zamanında doğru değerlendirme yapamadı, sonuçlarını göremedi, tavrını zamanında belirleyemedi. Uzun süre enflasyon düzeltmesi yeniden değerleme gibi vergi matrahını azaltan bir uygulama olarak görüldü. Bu anlayışın yanlışlığı görüldüğünde uygulamayla ilgili sorunların öne çıkartılması yerine yeniden değerleme benzeri bir uygulama talep edilmesiyle yetinildi.
Bakanlık genel olarak zamanında aksiyon almadı veya alamadı, mükellefleri ve meslek mensuplarını yeterince bilgilendirmedi ve ikna edemedi. Düzenlemeler ve açıklamalar yetersiz kaldı.
Meslek örgütü tavrını zamanında belirleyemedi. Zannediyorum fazlasıyla savruldu. Neyi savunduğu, neyi savunmadığı da anlaşılamadı. En kötüsü de meslek mensuplarına iş yükü getirmeyen bir enflasyon düzeltmesi uygulaması talep eder görüntüsü verdi.
Aslında enflasyon düzeltmesiyle ilgili durum genel olarak bütün vergileme konularında yıllardır yaşanıyor. Geleneksel durum bu. Yıllardır yeni mükellef kaydetmeden vergiyi tabana yaymak istiyoruz, indirim ve istisnaları azaltmak istiyoruz ama kaldırılmak istenen indirim veya istisnalar başkasının indirimi ve istisnası olsun istiyoruz, beyannameli mükellef sayısını artırmak istiyoruz ama beyanname vermek isteyen yok, aflara karşıyız ama her yıl af çıksın istiyoruz, hatta beyannamesi verilmemiş yıllar da af kapsamında olsun istiyoruz.
Enflasyon düzeltmesi konusu da farklı değil. İdare enflasyon düzeltmesi olsun ama vergisi azalacak olanlar kapsam dışı olsun istiyor, mükellefler enflasyonun vergi matrahı üzerindeki etkisi giderilsin ama kimsenin vergisi artmasın istiyor, meslek örgütü düzeltme olsun ama iş yükü artmasın istiyor. İşin gerçeği, bu isteklerin haklı tarafları da yok değil. Kayıt içinde olan mükellefin vergi yükü zaten yüksek, daha da artsın istemiyor; İdaresin paraya ihtiyacı var, düzeltme uygulaması ihtiyacı büyütsün istemiyor; meslek mensubunun iş yükü gerçekten çok fazla, daha da katlanılmaz olsun istemiyor. Anlaşılan işin herkesin haklı olduğu bir yönü de var.
Tabi bu söylediklerim genellemeye dayanıyor. Her kesimin içinde farklı düşünenler, farklı tavır alanlar, tavırlarını hiç değiştirmeden koruyanlar, görüşünü ısrarla koruyan ve savunanlar da var. Ancak farklı dönemlerde farklı kesimlerin sesi öne çıkıyor, ben de bu öne çıkan sesi dikkate alarak görüşümü ifade ediyorum.
Bu girişten sonra, enflasyon düzeltmesiyle ilgili neler oldu onu özetleyeyim. En sonunda da en yeni düzenlemeden kısaca bahsederim.
2021 sonu bilançosunun düzeltilmesi
2021 yılı gelişmeleri ayrı bir makale konusu olabilir. 2021 yılsonu yaklaşırken hazırlıksız girilen yüksek enflasyon ortamı, tarafların görüş oluşturmakta ve süreci yönetmekte yaşadıkları sorunlar, 2022 yılı başlarında yayınlanan Tebliğ taslağı, taslakta 2021 yılı vergisinin düzeltme öncesi mali tablolar esas alınarak hesaplanacağına ilişkin açıklamayla ilgili tartışmalar ve 29 Ocak 2022 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 7352 sayılı Kanun’la enflasyon düzeltmesinin 2023 sonuna ertelenmesi gibi tartışılabilecek çok konu var.
2023 sonu bilançosunun düzeltilmesi
31 Aralık 2023 tarihli bilançolar tüm mükelleflerce düzeltildi. Ancak bu düzeltme vergisel sonuç yaratmadı. Düzeltme nedeniyle hesaplanan kâr/zarar tutarları vergi matrahıyla ilişkilendirilmedi, geçmiş yıl kâr/zararları hesaplarına atıldı.
2024 yılı ilk geçici vergilendirme dönemi sonu düzeltmesi
Hazine ve Maliye Bakanlığı, gelen talepleri değerlendirerek, kanunun kendisine verdiği yetkiyi kullandı ve 2024 yılı ilk geçici vergi dönemi sonunda enflasyon düzeltmesi yapılmamasına karar verdi.
Bakanlık gelen talepleri uygun buldu ama yaptığı düzenlemenin zamanlaması doğru olmadı. Konuyla ilgili düzenlemeyi içeren Tebliğ 30 Nisan 2024 tarihli Resmî Gazete’de yayımlandı. Bu tarihte birçok mükellef düzeltme işlemlerini ve muhasebe kayıtlarını çoktan yapmıştı. Bu kesim için yapılan düzenleme, yapanlara yeni bir iş yükü yarattı. Hatta bazı mükellefler için düzeltme işlemini ve kayıtları düzeltmek, enflasyon düzeltmesini yapmaktan daha zor oldu. Karar verici, düzeltmeyi tercihe bırakarak bu sorunu yaratmayabilirdi. Bunu yapmadı. Zannediyorum bütçe ihtiyaçları buna zorladı.
2024 yılı ikinci geçici vergilendirme dönemi
Gelir İdaresi, 7 Ağustos 2024 tarihli sirkülerle, geçici vergi beyanname verme süresini 27 Ağustos 2024 günü sonuna kadar uzattı.
İdarenin internet sitesinden aynı gün yapılan duyuruyla, ikinci geçici vergi dönemi sonu itibariyle, yetkisini kullanmayacağını ve enflasyon düzeltmesinin yapılacağını açıklandı. Duyuruda bilançoları enflasyon düzeltmesine tabi tutulacak olması nedeniyle, mükelleflerden ve meslek kuruluşlarından gelen talepler dikkate alınarak, beyan süresinin 27 Ağustos 2024 gün sonuna kadar uzatıldığı belirtildi.
Duyuruda beyan süresinin “son kez” uzatıldığı belirtilmesine rağmen süre, önce 23 Ağustos 2024 tarihinde yayımlanan sirkülerle 6 Eylül 2024 tarihine, sonra da 29 Ağustos 2024 tarihli sirkülerle 13 Eylül 2024 günü sonuna kadar yeniden uzatıldı.
Geçici vergi beyan süresinin iki kez uzatılması arkasından bir şey daha yapıldı. 31 Ağustos 2024 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Tebliğ ile 2023 yılı gelir tablosundaki brüt satışlar toplamı 50 milyon liranın altında olanların, 2024 yılı ikinci ve üçüncü geçici vergi dönemlerinde enflasyon düzeltmesi yapmamaları öngörüldü. Bu düzenleme de yine mükelleflerin seçimine bırakılmadı. İlk geçici vergi dönemi sonunda olduğu gibi düzeltme işlemleri ve kayıtları geri alındı, buna ilave olarak beyanname vermiş olanların beyannamelerini değiştirmeleri gerekti. Sonuçta son derece zor bir uygulama, mükelleflerin tercihine bırakılmayarak, daha da zorlaştırıldı, şahsi düşüncem, tamamen gereksiz yere.
2024 yılı üçüncü geçici vergilendirme dönemi
Önümüzdeki günlerden itibaren üçüncü geçici vergi dönemi beyannameleri verilmeye başlanacak. Beyanname verme süresi 18 Kasım günü sonuna kadar devam edecek.
Beyanname verme süresi sonuna kadar bazı yasal düzenlemelerin yürürlüğe girmesi kesin gibi. Bunun yanında daha başka neler olabilir, bunu tahmin etmek kolay değil.
Kolay olmayan bölümü bir kenara bırakıp, beklenen yasal düzenlemeden kısaca bahsedeyim.
TBMM Genel Kurulu’nda 24 Ekim 2024 tarihinde kabul edilen 7529 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, enflasyon düzeltmesine ilişkin hükümler de içeriyor. Kanun, bu makalenin yazıldığı tarih itibariyle Resmî Gazetede yayımlanmış değil. Siz bu makaleyi okuduğunuzda yayımlanmış da olabilir.
Kanunla, enflasyon düzeltmesine ilişkin aşağıdaki düzenlemeler yapılıyor.
1. Yapılmakta olan yatırımlarda enflasyon düzeltmesi
Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesinde yapılan değişiklikle, yapılmakta olan yatırımlara ilişkin enflasyon düzeltmesi farklarının, dönem kazancıyla ilişkilendirilmeyerek vergisel etkinin ertelenmesi sağlanıyor.
Yapılan düzenlemeye göre;
- Enflasyon düzeltmesinin uygulandığı dönemlerde, yapılmakta olan yatırımlar hesapları düzeltme işlemine tabi tutulacak,
- Düzeltme sonrası oluşan enflasyon düzeltmesi kârları dönem kazancıyla ilişkilendirilmeyip, özel bir fon hesabında izlenecek,
- Özel fon hesabına alınan bu tutarlar, yatırımın tamamlanarak ilgili iktisadi kıymetin aktifleştirildiği dönem ile bu dönemi takip eden dört hesap dönemi içerisinde eşit taksitler halinde dönem kazancının tespitinde dikkate alınacak,
- Özel fon hesabında izlenen tutarlar, dönem kazancının tespitinde dikkate alınıncaya kadar her yıl bir önceki yıla ilişkin olarak belirlenen yeniden değerleme oranında artırılacak,
- Yatırımın çeşitli nedenlerle tamamlanamaması ve özel fon hesabında izlenen tutarların başka bir hesaba nakledilmesi ya da işletmeden çekilmesi gibi hallerde, dönem kazancında dikkate alınmayan tutarlar bu durumların gerçekleştiği dönemde dikkate alınacak.
Görüldüğü gibi, yapılmakta olan yatırımlarla ilgili düzeltme farklarının vergilemesi, gerçek değeri de korunarak, erteleniyor. Nihai olarak sağlanan bir vergi avantajı yok.
Düzenleme, yapılmakta olan yatırımların kapsamının belirlenmesinde, muhasebe standartlarına atıf yapıyor. Kullanılan kavram biraz yoruma muhtaç. Net değil ama yapılmakta olan yatırımlarla kastedilenin, Tekdüzen Hesap Planında “258- Yapılmakta olan yatırımlar” hesabında izlenen harcamaların olduğunu düşünüyorum. Hesap Planı Açıklamalarına göre bu hesap, işletmede, yapımı süren ve tamamlandığında ilgili maddi duran varlık hesabına aktarılacak olan, her türlü madde ve malzeme ile işçilik ve genel giderlerle ilgili harcamaların izlendiği hesap.
Tekrar ifade edecek olursam, yapılmakta olan yatırımlar hesabı, maddi duran varlıkların yatırımı aşamasında kullanılıyor. Maddi olmayan duran varlıkların ve özel tükenmeye tabi varlıkların yatırımı aşamasında bu hesap kullanılmıyor. Bu çerçevede örneğin, Ar-Ge faaliyetleri çerçevesinde yapılan harcamalar bu kapsamda değil gibi gözüküyor.
Özetlediğim değişiklik, 1 Ocak 2024 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girecek. Bu çerçevede, hesap dönemi takvim yılı olan ve 2024 hesap dönemine ilişkin geçici vergi dönemlerinde bu hesaptan kaynaklanan düzeltme farklarını vergi matrahının tespitinde dikkate alanların, kayıtlarını düzelterek, düzeltme farklarını hesap dönemi sonuna kadar özel fon hesabına almaları gerekecek.
Sonuçta yeni düzenleme yine geç kaldı. Yine karmaşa, yine düzeltme işlemleri.
2. Enflasyon düzeltmesi kapsamı dışında tutulan kurumlar
2024 ve 2025 hesap dönemlerinde yapılan enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan kâr/zarar farkının, vergiye tabi kazancın tespitinde dikkate alınmayacağı mükellef grubuna; tasfiye ve iflas hallerindeki şirketler ile iktisadi devlet teşekkülleri ve kamu iktisadi kuruluşları dâhil ediliyor.
Düzenlemeye göre, tasfiye halindeki şirketler açısından kurumların tasfiyeye girmesine ilişkin genel kurul kararının tescil edildiği tarihin içinde bulunduğu hesap döneminden, iflas halindeki şirketler açısından ise iflasın açıldığı tarihin içinde bulunduğu hesap döneminden itibaren, yeni düzenleme çerçevesinde uygulama yapacak, bu tarihlerden önce, geçici vergi dönemlerine ilişkin yapılmış olan enflasyon düzeltmesine yönelik geriye dönük herhangi bir düzeltme yapılmayacak.
Son sözler
Makalenin başında, enflasyon düzeltmesi konusunda bütün tarafların sınıfta kaldığını söyleyerek başladım. Bu söylediklerim elbette bir genellemeye dayanıyor. Her kesimin içinde farklı düşünenler ve görüşünü her durumda koruyanlar, farklı tavır alanlar da var. Sınıfı geçenler de az değil mutlaka.
İş alemi içinde, sonucundan bağımsız olarak, enflasyon düzeltmesini savunanlar veya karşı çıkanlar oldu. Aynı şekilde meslek mensupları ve örgütleri içinde, objektif olarak görüş oluşturan ve tavır alanlar oldu. Mali İdare de eminim ikincil düzenlemeleri bu kadar geç yapmak, son kez uzatılan beyanname süresini iki defa uzatmak istememiştir.
Sonuçta, yaşanan süreçte istisnaları hariç bütün taraflar çok yoruldu, çok da hata yaptı. Vergi düzenlemesi yapmak ve uygulamak da her zamankinden zor hale geldi. Son zamanlardaki vergi düzenlemelerine ve vergi kanun tekliflerine olan güçlü direnç ve itirazlar biraz da bu yaşananlardan olmalı.
Gelinen noktada, konunun bütün taraflarının, Bakanlığın inisiyatifinde, Vergi Konseyinde veya başka bir platformda bir araya gelmesinde ve durumu değerlendirmesinde yarar var. Aksi halde başta kayıt dışı ekonomiyle mücadele, verginin adil bir şekilde dağılımı, herkesin ödeme gücü çerçevesinde verilendirilmesi gibi, son günlerde sıkça duyduğumuz doğru hedefler doğrultusunda ilerlemek kolay olmayacak diye düşünüyorum. Recep BIYIK
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/enflasyon-duzeltmesine-iliskin-bir-degerlendirme/776608
(Enflasyon Düzeltmesi İle İlgili Değişikliklerin Olduğu) 7529 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Resmi Gazetede Yayımlandı
1- Yapılmakta Olan Yatırımlarla İlgili Enflasyon Düzeltmesi Sonucu Oluşan Farklar Dönem Kazancıyla İlişkilendirilmeyecek:
2- Tasfiye Ve İflas Sürecindeki Şirketler İle Kamu İktisadi Kuruluşları Ve İktisadi Devlet Teşekküllerinin Enflasyon Düzeltme Sonucu Oluşan Farklar Vergiye Tabi Kazancın Tespitinde Dikkate Alınmayacak:
30 Ekim 2024 Tarihli Resmi Gazete
Sayı: 32707
Kanun No: 7529
Kabul Tarihi: 24/10/2024
MADDE 1- 7/11/2013 tarihli ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 22 nci maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesine “yazılı” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya mesafeli” ibaresi eklenmiştir.
MADDE 2- 6502 sayılı Kanunun 31 inci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesine “tüketicinin aksine yazılı” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya kalıcı veri saklayıcısıyla” ibaresi eklenmiştir.
MADDE 3- 6502 sayılı Kanunun 32 nci maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesine “yazılı” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya mesafeli” ibaresi eklenmiştir.
MADDE 4- 6502 sayılı Kanunun 39 uncu maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesine “tüketicinin aksine yazılı” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya kalıcı veri saklayıcısıyla” ibaresi eklenmiştir.
MADDE 5- 6502 sayılı Kanunun 47 nci maddesinin yedinci fıkrasında yer alan “doğrudan satışlar,” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
MADDE 6- 6502 sayılı Kanuna 47 nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.
“Doğrudan satış sistemi
MADDE 47/A- (1) Doğrudan satış sistemi, doğrudan satış şirketi tarafından oluşturulan ve iş sözleşmesi ile istihdam edilmeyen, bağımsız temsilci, distribütör, danışman ve benzeri isimlerle komisyon, prim, teşvik ve ödül gibi menfaatler karşılığında faaliyet gösteren doğrudan satıcıların tüketicilere mal veya hizmet pazarladığı satış sistemidir.
(2) Doğrudan satış şirketinin sermaye şirketi olması ve yönetmelikle belirlenen diğer koşulları sağlaması zorunludur.
(3) Doğrudan satış sisteminin, elde edilecek kazancın ağırlıklı olarak sisteme yeni doğrudan satıcılar kazandırılması ve bu sayede ortaya çıkan menfaatlerin dağıtılması üzerine kurulmaması, mal veya hizmetin tüketicilere satışını esas alması ve yönetmelikle belirlenen diğer ilkelere uygun olması gerekir.
(4) Doğrudan satıcılardan, sisteme dahil olmaları veya sistemde kalmaları için tüketiciye satışı öngörülen mal veya hizmeti içermeyen yenileme, paket, ücret, aidat ve benzeri isimler altında herhangi bir bedel veya borç altına sokan belge alınamaz. Doğrudan satış şirketinin belirlediği miktar ya da tutarda mal veya hizmet satın alınması doğrudan satıcının sistem içindeki seviyesini belirleyemez.
(5) Doğrudan satış sistemi kapsamında mal veya hizmet satın alan tüketici otuz gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin sözleşmeden cayma hakkına sahiptir. Cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin bu süre içinde doğrudan satıcıya veya doğrudan satış şirketine yöneltilmiş olması yeterlidir.
(6) Doğrudan satış şirketi, Bakanlıkça belirlenen hususlarda tüketicinin bilgilendirilmesini, talep ve bildirimlerini iletebilmesini sağlayan bir sistem kurmakla yükümlüdür.
(7) Doğrudan satış şirketinin, doğrudan satıcının ve tüketicinin hak ve yükümlülükleri, kapsam dışı sözleşmeler, mal veya hizmet satışı, cayma hakkı, bilgilendirme yükümlülüğü, teslimat ile diğer uygulama usul ve esasları yönetmelik ile belirlenir.”
MADDE 7- 6502 sayılı Kanunun 77 nci maddesinin onikinci fıkrasının üçüncü ve dördüncü cümleleri aşağıdaki şekilde, onüçüncü fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “beş bin Türk Lirası” ibaresi “altmış bin Türk Lirasından altı yüz bin Türk Lirasına kadar” şeklinde, üçüncü cümlesinde yer alan “elli bin Türk Lirası olarak” ibaresi “altı yüz bin Türk Lirasından altı milyon Türk Lirasına kadar” şeklinde değiştirilmiş, fıkranın son cümlesinden önce gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiş, onbeşinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “edenler hakkında” ibaresi “edenlere” şeklinde, ikinci cümlesinde yer alan “tespitinden” ibaresi “gerçekleştiği tarihten” şeklinde, dördüncü cümlesinde yer alan “durumlarda üç” ibaresi “durumlarda ön ödemeli konut satışlarında altı milyon Türk Lirası, diğer satışlarda bir” şeklinde değiştirilmiş, fıkraya dördüncü cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiş, son cümlesi yürürlükten kaldırılmış ve onyedinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Aykırılık;
a) Yerel düzeyde yayın yapan televizyon kanalı aracılığı ile gerçekleşmiş ise yüz on bin Türk Lirasından bir milyon yüz bin Türk Lirasına kadar,
b) Ülke genelinde yayın yapan televizyon kanalı aracılığı ile gerçekleşmiş ise iki milyon iki yüz on bin Türk Lirasından yirmi iki milyon yüz bin Türk Lirasına kadar,
c) Süreli yayınlar aracılığıyla gerçekleşmiş ise (a) ve (b) bentlerinde belirtilen cezaların yarısı,
ç) Yerel düzeyde veya uydu üzerinden yayın yapan radyo kanalı aracılığı ile gerçekleşmiş ise altmış bin Türk Lirasından altı yüz bin Türk Lirasına kadar,
d) Ülke genelinde yayın yapan radyo kanalı aracılığı ile gerçekleşmiş ise altı yüz bin Türk Lirasından altı milyon Türk Lirasına kadar,
e) Uydu üzerinden yayın yapan televizyon kanalı veya internet aracılığı ile gerçekleşmiş ise altı yüz bin Türk Lirasından altı milyon Türk Lirasına kadar,
f) Kısa mesaj aracılığı ile gerçekleşmiş ise iki yüz seksen bin Türk Lirasından iki milyon sekiz yüz bin Türk Lirasına kadar,
g) Diğer mecralar aracılığı ile gerçekleşmiş ise altmış bin Türk Lirasından altı yüz bin Türk Lirasına kadar,
idari para cezası verilir. Reklam Kurulu, bu fıkrada alt ve üst sınırları belirtilen idari para cezalarını uygularken aykırılığın haksızlık içeriği, aykırılık dolayısıyla elde edilen menfaatin veya neden olunan zararın büyüklüğü ile aykırılığı gerçekleştirenin kusuru ve ekonomik durumu gibi hususları dikkate alır.”
“Reklam Kurulu, bu fıkrada alt ve üst sınırları belirtilen idari para cezalarını uygularken aykırılığın haksızlık içeriği, aykırılık dolayısıyla elde edilen menfaatin veya neden olunan zararın büyüklüğü ile aykırılığı gerçekleştirenin kusuru ve ekonomik durumu gibi hususları dikkate alır.”
“Gayrisafi gelirini beyan etme yükümlülüğü bulunmayanlar hakkında elli bin Türk Lirası idari para cezası uygulanır.”
“(17) Bu Kanunun;
a) 47/A maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarında belirtilen yükümlülüklere aykırılığı tespit edilenler hakkında her bir aykırılık için beş milyon Türk Lirası, dördüncü, beşinci ve yedinci fıkralarında belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket edenler hakkında aykırılığı tespit edilen her bir işlem için iki bin iki yüz Türk Lirası idari para cezası uygulanır.
b) 47/A maddesinin altıncı fıkrasına aykırı hareket edenlere bu aykırılığın giderilmesi için üç ay süre verilir. Bu süre sonunda aykırılığın giderilmemesi halinde bir milyon Türk Lirası idari para cezası uygulanır.
c) 80 inci maddesine aykırı olarak piramit satış sistemini başlatan, düzenleyen veya toplantı, elektronik posta veya diğer birçok kimsenin de katılımını sağlamaya elverişli yöntemlerle yayan veya böyle bir sistemin diğer bir şekilde yayılmasını ticari amaçlarla destekleyenler hakkında 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri uygulanır.”
MADDE 8- 6502 sayılı Kanunun 77/A maddesinin ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE 9- 23/10/2014 tarihli ve 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun ek 4 üncü maddesinin yedinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(7) Lisans ücretinin hesaplanmasında;
a) Elektronik ticaret aracı hizmet sağlayıcı ve ekonomik bütünlük içinde bulunduğu elektronik ticaret aracı hizmet sağlayıcıların elektronik ticaret pazar yerleri üzerinden yurt dışına yapılan satışlar hesaba dâhil edilmez.
b) Elektronik ticaret aracı hizmet sağlayıcının net işlem hacminin, ETBİS verileri kullanılarak hesaplanan elektronik ticaret aracı hizmet sağlayıcı ve elektronik ticaret hizmet sağlayıcıların net işlem hacimleri toplamının yüzde yirmisinden fazla olmaması şartıyla, izleyen takvim yılında gerçekleştirilen;
1) (a) bendinde belirtilen satış tutarının,
2) Yatırımların proje bazında desteklenmesine dair mevzuat uyarınca Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından yatırım teşvik belgesi alınarak gerçekleştirilen yatırım harcaması tutarının,
iki katı o takvim yılına ilişkin net işlem hacminden indirilir.
c) (b) bendinde belirtilen haddin aşılıp aşılmadığının tespitinde yüzde on beşin altındaki had aşımları dikkate alınmaz.”
MADDE 10- 6563 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
“(5) 2024 yılına ilişkin lisans ücretinin hesaplanmasında, ek 4 üncü maddenin yedinci fıkrasının (b) bendinin alt bentlerinde belirtilen tutarların dört katı elektronik ticaret aracı hizmet sağlayıcının net işlem hacminden indirilir.
(6) 2025 yılına ilişkin lisans ücretinin hesaplanmasında, ek 4 üncü maddenin yedinci fıkrasının (b) bendinin alt bentlerinde belirtilen tutarların üç katı elektronik ticaret aracı hizmet sağlayıcının net işlem hacminden indirilir.”
MADDE 11- 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesinin (A) fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.
“10. Bu Kanun kapsamındaki muhasebe standartları uyarınca yapılmakta olan yatırımlar hesabında takip edilen tutarların enflasyon düzeltmesine tabi tutulması sonucunda oluşan ve bu hesabın alt hesabında izlenen düzeltme farkları, bilançonun pasifinde özel bir fon hesabında gösterilir ve dönem kazancının tespitinde dikkate alınmaz.
Özel fon hesabında bulunan bu tutarlar, yatırımın tamamlanarak ilgili iktisadi kıymetin aktifleştirilmesi gereken dönem ile bu dönemi takip eden dört hesap dönemi içerisinde eşit taksitler halinde dönem kazancının tespitinde dikkate alınır.
Bu bent uyarınca özel fon hesabında izlenen ve dönem kazancının tespitinde dikkate alınmayan tutarlar, her yıl bir önceki yıla ilişkin olarak bu Kanun uyarınca belirlenen yeniden değerleme oranında artırılır. Bu hesaplarda izlenen tutarlara ayrıca enflasyon düzeltmesi uygulanmaz.
Yatırım döneminde veya iktisadi kıymetin aktifleştirilmesinden sonra işin bırakılması veya özel fon hesabında izlenen söz konusu tutarların bir kısmının veya tamamının başka bir hesaba nakledilmesi ya da işletmeden çekilmesi hallerinde, bu bent uyarınca dönem kazancında dikkate alınmayan tutarlar; işin bırakıldığı veya özel fon hesabının kısmen veya tamamen bu bent hükümlerine aykırı şekilde kullanıldığı dönemin kurum kazancının tespitinde dikkate alınır.”
MADDE 12- 213 sayılı Kanunun geçici 33 üncü maddesinin dördüncü fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “ile sigorta ve reasürans şirketleri ve emeklilik şirketleri” ibaresi “, sigorta ve reasürans şirketleri, emeklilik şirketleri, tasfiye ve iflas hallerindeki şirketler, 8/6/1984 tarihli ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname kapsamındaki iktisadi devlet teşekkülleri ile kamu iktisadi kuruluşları” şeklinde değiştirilmiş ve fıkraya birinci cümleden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümleler eklenmiştir.
“Bu fıkra hükümleri; tasfiye halindeki şirketler açısından kurumların tasfiyeye girmesine ilişkin genel kurul kararının tescil edildiği tarihin içinde bulunduğu hesap döneminden, iflas halindeki şirketler açısından ise iflasın açıldığı tarihin içinde bulunduğu hesap döneminden itibaren uygulanır. Bu tarihten önce geçici vergi dönemlerine ilişkin yapılmış olan enflasyon düzeltmesine yönelik geriye dönük herhangi bir düzeltme yapılmaz. Tasfiyeden vazgeçilmesi ya da iflasın kaldırılması durumunda, tasfiyeden vazgeçilen tarihin veya iflasın kaldırılmasına ilişkin mahkeme karar tarihinin içinde bulunduğu geçici vergi döneminden itibaren enflasyon düzeltmesi uygulanır. Tasfiyeden vazgeçilmesi veya iflasın kaldırılması hallerinde, bu fıkra uyarınca dönem kazancında dikkate alınmayan tutarlar tasfiyeden vazgeçildiği veya iflasın kaldırıldığı dönem kazancının tespitinde dikkate alınır.”
MADDE 13- 4/4/1990 tarihli ve 3621 sayılı Kıyı Kanununa aşağıdaki ek madde ve ekli (8) numaralı kroki ile liste eklenmiştir.
“EK MADDE 6- Ekli (8) numaralı kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanda, yer seçim kararına uygun olarak imar planı kararıyla Organize Sanayi Bölgesi kurulabilir. Bu alan 12/4/2000 tarihli ve 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 4 üncü maddesinin dördüncü fıkrası kapsamında devredilir ve devredilemeyecek alanlarda ise aynı usul ve esaslarla kullanma izni verilir.”
MADDE 14- Bu Kanunun;
a) 5 inci ve 6 ncı maddesi ile 7 nci maddesiyle değiştirilen 6502 sayılı Kanunun 77 nci maddesinin on yedinci fıkrası yayımından dokuz ay sonra,
b) 11 inci ve 12 nci maddeleri 1/1/2024 tarihinden, özel hesap dönemi tayin edilen mükellefler için 2024 yılında başlayan hesap döneminden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
c) Diğer hükümleri yayımı tarihinde,
yürürlüğe girer.
MADDE 15- Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür. 29/10/2024
KDV İADELERİNDE ZAMAN AŞIMINA DİKKAT!
7104 Sayılı Kanunla, 3065 sayılı KDV Kanunu’nun 32.md 01.01.2019 tarihinden itibaren uygulanmak üzere; “Vergiye tabi işlemlerin mevcut olmaması veya hesaplanan verginin indirilecek vergiden az olması hallerinde indirilemeyen Katma Değer Vergisi, işlemin gerçekleştiği dönemi izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar talep edilmesi şartıyla Maliye ve Gümrük Bakanlığınca tespit edilecek esaslara göre bu işlemleri yapanlara iade olunur.” şeklinde değişiklik yapılmıştı.
23.Seri numaralı KDV Genel Uygulama Tebliği ile söz konusu düzenlemenin hangi yılları kapsadığı ve diğer iade hakkı doğuran işlemler için de uygulanıp uygulanmayacağı hakkında usul ve esaslar belirlenmişti.
Söz konusu tebliğ de ifade edildiği üzere;
?Tam istisna ve kısmi tevkifata tabi işlemlerden kaynaklanan iade taleplerinde süre, iade hakkı doğuran işlemi takip eden ikinci takvim yılı sonuna kadar,
?İndirimli orana tabi işlemlerden kaynaklanan iade taleplerinde süre, iade hakkı doğuran işlemi takip eden takvim yılının sonuna kadardır.
?KDV beyannamelerinde istisnaya ilişkin yüklenilen KDV sütununu doldurmaları ve en geç bu süre içinde standart iade talep dilekçesiyle birlikte iade talepleri için Tebliğin ilgili bölümlerinde sayılan belgelerle (teminatla talep edilen iadelerde teminat dahil) vergi dairelerine başvurmaları zorunludur.
?Bu sürelere uygun olarak YMM KDV İadesi Tasdik Raporuyla talep edilen iadelerde, söz konusu YMM Raporunun, istisnaya tabi işlemin gerçekleştiği dönemi izleyen ikinci takvim yılının sonundan itibaren 6 ay içinde ibrazının zorunlu olduğu, Bu süre içinde YMM Raporunun ibraz edilmemesi halinde iade talebi ivedilikle incelemeye sevk edileceği ifade edilmiştir.
Sonuç olarak;
2023 yılına ait indirimli orana tabi teslim ve hizmetlerden doğan KDV iade alacakları (Kasım 2024 KDV Beyannamesi ile beyan) ile 2022 yılına ilişkin tam istisna kapsamında veya kısmi tevkifat kapsamında doğan KDV iadelerini 31 Aralık 2024 tarihine kadar belirtilen şekilde nakden veya mahsuben iade talep etmenizi, bu tarihten sonra bu dönemlere ilişkin iade talep hakkınızın olamayacağını belirtmek isterim.
Reklam Harcaması, Sponsorluk Harcaması Farkı
REKLAM HARCAMASI
Şirketin pazarlama ve tanıtımı kapsamında ticari kazancın elde edilmesi ile doğrudan ilişkilidir. Spor sahalarına, sporcuların veya diğer ilgililerin spor giysilerinin ya da spor araç ve gereçlerinin üzerine yazılı veya elektronik sinyaller yardımıyla sanal olarak kurumun tanıtımının yapılmasını sağlayacak amblem, marka, isim ve benzeri işaretler konulması gibi doğrudan ticari fayda sağlayan ve kurumun tanıtımını amaçlayan harcamalardır. Reklam harcamaları kurum kazancının tespitinde doğrudan indirim konusu yapılabilir ve kazancının yeterli olmaması halinde aşan kısmın takip eden vergilendirme döneminde indirim konusu yapılabilir.
SPONSORLUK HARCAMALARI
Ticari kazancın elde edilmesi ile doğrudan ilişkili olmayan veya ilişkisi ölçülemeyen, sosyal amacı öne çıkan harcamalarıdır.Sponsorluk Yönetmeliği kapsamında ayni ya da nakdi olarak yapılan harcamalar, kurumlar vergisi mükelleflerince harcamanın yapıldığı yılda ;
> Amatör spor dalları için tamamı,
> Profesyonel spor dalları için %50’si Kurumlar Vergisi Matrahının tespitinde indirim konusu yapılabilir. Gelirin veya kurum kazancının yeterli olmaması halinde aşan kısmın takip eden vergilendirme döneminde indirim konusu yapılamaz.
Sponsorluk harcamasında mükellefin şahsi ürünü- faaliyeti ön planda değil iken reklam harcamasında mükellefin şahsi ürünü- faaliyeti ön plandadır. Aşağıdaki harcamalar reklam harcaması olarak değerlendirilir.
> Spor sahalarına, sporcuların veya diğer ilgililerin spor giysilerinin ya da spor araç ve gereçlerinin üzerine yazılı veya elektronik sinyaller yardımıyla sanal olarak kurumun tanıtımının yapılmasını sağlayacak amblem, marka, isim ve benzeri işaretler konulması gibi doğrudan ticari fayda sağlayan ve kurumun tanıtımını amaçlayan harcamalardır.
Örneğin: bir kurumun, bir kulübe bonservis bedelini karşılayarak transfer ettiği bir sporcuyu aynı zamanda şirketin veya ürünlerinin tanıtımına yönelik reklamlarda kullanması halinde, reklam faaliyetine ilişkin harcamalar, bonservis bedelinden sözleşmede belirtilmek ve emsallerine uygun olmak şartıyla ayrıştırılabilecek ve reklam gideri olarak dikkate alınacaktır.
Bu durumda Reklam Harcaması Sponsorluk Harcamasına göre şirketler açısından daha faydalıdır.
Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Teknoparkta Ar-Ge Projesi Sonucunda Geliştirilen Ürünün, Bölge Dışında Üretilip Satılması veya Yine Bölge Dışında Üretim Faaliyetinde Kullanılması Halinde Teşviklerden Yararlanılabilir Mi?
4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’na göre bölge içinde gerçekleştirilen Ar-Ge, yazılım faaliyetlerinden elde edilen kazançlar ile gayri maddi hakların satışı, kiralanması ve devrinden elde edilen kazançlar belirli şartların sağlanması halinde gelir veya kurumlar vergisinden istisnadır.
Ancak özelikle belirtmek isteriz ki, kazanç istisnası ile ücret, katma değer vergisi, sgk, damga vergisi gibi diğer teknopark teşvik ve istisnalarının her zaman %100 olarak uygulanmayabileceğini ve bunun için teknopark içinde geliştirilen her bir proje özelinde ayrıca değerlendirilme yapılmasını önermekteyiz.
Bölge içi teknolojik ürün üretimi
4691 sayılı Kanun’un Uygulama Yönetmeliğine göre; şirketler, teknoloji geliştirme bölgesi içinde başarılı olarak sonuçlandırdıkları projeleri sonucunda çıkan teknoloji ürünü yönetici şirketin uygun bulması ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının izin vermesi şartıyla bölge içinde gerçekleştirebilirler.
Teknolojik ürünün bölge dışında üretimi veya bölge dışında üretim sürecinde kullanılması halinde teşvik uygulaması
Ancak teknoloji geliştirme bölgesi içinde geliştirilen bir Ar-Ge projesi sonucunda ortaya çıkan ürünün, teknoloji geliştirme bölgesi dışında üretilip satılması ya da Ar-Ge projesi neticesinde ortaya çıkan ürününün teknopark dışında üretim sürecinde kullanılması sonucu satılacak üründen elde edilecek kazançlar gelir veya kurumlar vergisi kazanç istisnasının ve fatura satış tutarı ise teknopark katma değer vergisi istisnası kapsamı dışında bulunmaktadır.
Diğer taraftan, şartları varsa bu durumda sınai mülkiyet hakları istisnasından yararlanılabilir.
Güneri GÖZÜAÇIK
MODERN YMM -Yeminli Mali Müşavir, Yönetici Ortak
Yıllara Yaygın İnşaat Ve Onarma İşlerinde Enflasyon Düzeltmesi Yaparken Farklı Geçici Vergilendirme Dönemlerinde Aynı İşle İlgili Hem 178 Hem 358 Hesapla Karşılaşabilirsiniz
Bilindiği üzere, 31.12.2023 tarihli bilançolarda yer alan 170 ve 350 hesaplar enflasyon düzeltmesine tabi tutularak enflasyon farkları "697- Yıllara Yaygın İnşaat Enflasyon Düzeltme Hesabı”nda izlenip, bu hesabının alacak veya borç kalanı vermesi durumuna göre "178- Yıllara Yaygın İnşaat Enflasyon Düzeltme Hesabı" veya "358- Yıllara Yaygın İnşaat Enflasyon Düzeltme Hesabı"na devrederek kapatılmıştı. 2024 yılında ise 31.12.2023 tarihli düzeltilmiş bilançolardan gelen enflasyon farkları dahil 170 ve 350 hesaplar 30.06.2024 tarihli Yİ-ÜFE’nin 31.12.2023 tarihli Yİ-ÜFE’ye bölünmesi suretiyle bulunan taşıma katsayısı ile düzeltme işlemine tabi tutulmuştu. Ayrıca, 1.1-30.06.2024 tarihleri arasında yapılmış hakkedişler 30.06.2024 tarihli Yİ-ÜFE’nin istihkak bedellerinin alındığı aydaki Yİ-ÜFE’ye bölünmesi suretiyle, maliyetler ise 30.06.2024 tarihli Yİ-ÜFE’nin maliyetlerin defterlere kayıt edildiği aydaki Yİ-ÜFE’ye bölünmesi suretiyle bulunan katsayı kullanılarak düzeltme işlemine tabi tutulmuştu.
Şimdi gelelim III. Geçici vergi düzeltme işlemine. 30.09.2024 tarihi itibariyle yıllara yaygın inşaat ve onarma işlerine ilişkin aylık maliyet ve hakkediş tutarlarının enflasyon düzeltmesi şu şekilde yapılacaktır: Eylül 2024 ayına ait Yİ-ÜFE sırasıyla Ocak-Eylül 2024 dönemlerindeki aylar için ayrı ayrı belirlenmiş her bir ayın Yİ-ÜFE’sine bölünmesi sonucunda bulunacak katsayılarla çarpılarak maliyet ve hakkediş tutarlarının düzeltme işlemi gerçekleştirilecektir. Bu şekilde ortaya çıkan enflasyon farkından ilk altı dönemde 170 ve 350 hesaplara ilişkin olarak 697 hesaba gönderilen enflasyon farklarının tenzilinden sonra kalan tutar 697 hesaba kaydedilecek sonrasında kalan bakiye tutar 178 veya 358 hesaba aktarılacaktır. 178 ve 358 hesapların her bir iş bazında takibi şu açıdan önem etmektedir. Örneğin 6 aylık dönemde 178 hesap bakiyesi veren 697 hesap, 9 aylık dönemde 358 hesap bakiyesi verebilmektedir. Neticede matematiksel doğrulama açısından 170 ve 350 hesaplar için 9 aylık dönemde için hesaplanan enflasyon farklarının bakiyeleri ile anılan tutarlardan altı aylık döneme isabet eden enflasyon farklarının tenzilinden sonra ortaya çıkan 178 veya 358 hesaplarda yer alan tutarlaa ilk altı aylık dönem için 178 veya 358 hesaba aktarılan tutarların eklenmesi sonucu bulunacak tutar birbirine eşit olacaktır.