Mehmet Özdoğru
Konkordato Sürecinin İşleyişi
İcra İflas Kanunun'da ( 285-309.Maddeler) Konkordato Sürecinin İşleyişi
31.07.2016 tarihli 669 sayılı KHK'nın 4.maddesiyle İFLAS ERTELE TALEBİNDE bulunulması ve mahkemelerin iflas ertelemeye karar vermesi engellenmiş, 28.02.2018 tarih ve 7101 sayılı kanun ile de hukuk sistemimizden kaldırılmıştır. YASA KOYUCU iflas erteleme müessesesi yerine daha önceden hukuk sistemimizde var olan KONKORDATO düzenlemesini genişletmiş, 15.03.2018 tarihinde yürürlüğe giren 7101 sayılı kanunla KONKORDATO yeni bir boyut kazanmıştır.
Konkordato İ.İ.K.'nda 285-309.madde hükümlerinde düzenlenmiştir.
Yapılan son düzenlemeyle, kanun yürürlüğünden önce devam eden iflas erteleme süreçleri eski sisteme göre devam edecektir.
Yapılan düzenlemede amaç; mali açıdan zor durumda olan dürüst borçluyu ayakta tutmaktır. Bunun için alacaklılarla alacak miktarının belli bir miktarından vazgeçerek ve alacağı vadelere yayarak borçlunun ödeme yapmasını sağlamak, alacaklıların büyük bir kısmıyla yapılabilecek anlaşmayla borçlunun ticari faaliyetini devam ettirmesini sağlamaktır. En kısa tanımıyla konkordato, bir borçlunun ticari durumunun sarsılmış olmasıyla alacaklıların, alacaklarını belli bir plana göre almaları konusunda kendi aralarında bu durumu kabul eden, kaydedilmiş olan alacakların ve alacaklıların yarısıyla veya kaydedilmiş olan alacaklıların dörtte biri ve en az üçte iki imtiyazsız alacaklılarla vardıkları mahkemece onaylanan anlaşmadır.
Konkordato, ADİ KONKORDATO (285-309) ve MALVARLIĞININ TERKİ SURETİYLE KONKORDATO ( 309/a-309/1 M.) olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Uygulamada daha sık yer alması nedeniyle burada sadece Adi Konkordato üzerinde mevzuata dayalı açıklama yapmakla yetineceğiz.
Adi konkordato yapıldığı zamana göre iflas dışı konkordato ve iflas içi(iflastan sonra) konkordato olmak üzere ikiye ayrılır.
İflas Dışı Konkordato: İflasa tabi olsun veya olmasın, herhangi bir borçlunun yapmış olduğu konkordatodur. Borçlu iflasa tabi ise henüz iflas etmeden önce konkordato teklif eder,bu teklifi kabul ve tasdik edilirse iflas etmekten kurtulur. Bu konkordatoya aynı zamanda “iflası önleyici konkordato” da denilmektedir.
İflas İçi (iflastan sonra) Konkordato: Burada borçlu iflas etmiş olup, iflastan kurtulmak için konkordato teklif etmektedir. Konkordato kabul ve tasdik edilirse, borçlu hakkındaki iflas, bütün hüküm ve sonuçlarıyla kaldırılır.
Kanunda iflas dışı konkordato ayrıntılı olarak düzenlenmiş (m.285-308), iflastan sonra konkordato için ise bunun özelliklerini belirttikten sonra iflas dışı konkordato hükümlerine yollama yapmakla yetinmiştir (m.309).
I- İFLAS DIŞI KONKORDATO (m.285-308)
Uygulamada en çok karşımıza çıkan konkordato şekli olup burada borçlu iflas etmemiştir. Borçlu iflasa tabi ise iflas dışı konkordato ile iflas etmesini önlemek istemektedir. Fakat iflasa tabi olmayan kişiler de konkordato teklif edebilir. Ama uygulamada daha çok iflasa tabi olan borçlular konkordato teklif etmektedir.
1-Konkordato Teklifi
Konkordato teklifi, konkordato hükümlerinden yararlanmak isteyen; borçların vadesi geldiği halde ödeyemeye veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir BORÇLU veya iflas talebinde bulunabilecek her ALACAKLI tarafından gerekçeli bir dilekçe ile yapılır (m.285/1). Borçlu bu dilekçede konkordato teklifini bildirir. Borçlu bu dilekçesine ayrıntılı bir bilanço ekler. Bunun dışında borçlu defter tutmaya mecbur kişilerden ise, defterlerin durumunu bildiren bir cetveli de konkordato talebi dilekçesine eklemek zorundadır.
Yetkili ve görevli mahkeme; iflâsa tabi olan borçlu için 154 üncü maddenin birinci veya ikinci fıkralarında yazılı yerdeki, iflâsa tabi olmayan borçlu için yerleşim yerindeki Asliye Ticaret Mahkemesidir. Önceki düzenlemedeki İcra Hukuk Mahkemesinin görevi yasa değişikliğiyle son bulmuştur.
2-Konkordato Talebine Eklenecek Belgeler
Yeni düzenlemede hızlı sonuç almak ve talebin kabul edilebilir olması için, borçlu tarafından konkordato talebine aşağıdaki belgelerin tam-eksiksiz ve denetlenebilir şekilde eklenmesi zorunludur.Konkordatonun en önemli aşamalarından birincisi budur.
a) Borçlunun borçlarını hangi oranda veya vadede ödeyeceğini,
- Bu kapsamda alacaklıların alacaklarından hangi oranda vazgeçmiş olacaklarını,
- Ödemelerin yapılması için borçlunun mevcut mallarını satıp satmayacağını,
- Borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli malî kaynağın sermaye artırımı veya kredi temini yoluyla yahut başka bir yöntem kullanılarak sağlanacağını gösteren konkordato ön projesi.
b) Borçlunun malvarlığının durumunu gösterir belgeler;
- Borçlu defter tutmaya mecbur kişilerden ise Türk Ticaret Kanununa göre hazırlanan son bilanço, gelir tablosu, nakit akım tablosu,
- Hem işletmenin devamlılığı esasına göre hem de aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden hazırlanan ara bilançolar,
- Ticari defterlerin açılış ve kapanış tasdikleri ile elektronik ortamda oluşturulan defterlere ilişkin e -defter berat bilgileri,
- Borçlunun malî durumunu açıklayıcı diğer bilgi ve belgeler, Maddi ve maddi olmayan duran varlıklara ait olup defter değerlerini içeren listeler,
- Tüm alacak ve borçları vadeleri ile birlikte gösteren liste ve belgeler.
c) Alacaklıları, alacak miktarlarını ve alacaklıların imtiyaz durumunu gösteren liste.
d) Konkordato ön projesinde yer alan teklife göre alacaklıların eline geçmesi öngörülen miktar ile borçlunun iflâsı hâlinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktarı karşılaştırmalı olarak gösteren tablo.
e) Sermaye Piyasası Kurulu veya Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunca yetkilendirilen bağımsız denetim kuruluşu tarafından hazırlanan ve konkordato ön projesinde yer alan teklifin gerçekleşmesinin kuvvetle muhtemel olduğunu gösteren finansal analiz raporları ile dayanakları.
Bu madde uyarınca sunulan malî tabloların tarihi, başvuru tarihinden en fazla kırk beş gün önce olabilir.
Geçici mühlet:
Konkordato talebi üzerine mahkeme, yukarıda belirtilen belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu tespit ettiğinde derhâl geçici mühlet kararı verir ve 297 nci maddenin ikinci fıkrasındaki hâller de dahil olmak üzere, borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alır.
Geçici mühlet kararın verilmesiyle borçlu kısmi bir rahatlama içine girer, haciz ve mallarının muhafaza altına alınma baskısından kurtulur.
Mahkeme, geçici mühlet kararıyla birlikte konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığının yakından incelenmesi amacıyla bir geçici konkordato komiseri görevlendirir. Alacaklı sayısı ve alacak miktarı dikkate alınarak gerektiğinde üç komiser de görevlendirilebilir.
Geçici mühlet üç aydır. Mahkeme bu üç aylık süre dolmadan borçlunun veya geçici komiserin yapacağı talep üzerine geçici mühleti en fazla iki ay daha uzatabilir, uzatmayı borçlu talep etmişse geçici komiserin de görüşü alınır. Geçici mühletin toplam süresi beş ayı geçemez.
Geçici mühletin sonuçları, ilânı ve bildirimi:
Geçici mühlet, kesin mühletin sonuçlarını doğurur.Mahkemece geçici mühlet kararı, ticaret sicili gazetesinde ve Basın -İlan Kurumunun resmî ilân portalında ilân olunur ve derhâl tapu müdürlüğüne, ticaret sicili müdürlüğüne, vergi dairesine, gümrük ve posta idarelerine, Türkiye Bankalar Birliğine, Türkiye Katılım Bankaları Birliğine, mahallî ticaret odalarına, sanayi odalarına, taşınır kıymet borsalarına, Sermaye Piyasası Kuruluna ve diğer lazım gelen yerlere bildirilir. İlanda ayrıca alacaklıların, ilândan itibaren yedi günlük kesin süre içinde dilekçeyle itiraz ederek konkordato mühleti verilmesini gerektiren bir hâl bulunmadığını delilleriyle birlikte ileri sürebilecekleri ve bu çerçevede mahkemeden konkordato talebinin reddini isteyebilecekleri belirtilir.
Mahkeme, kesin mühlet hakkındaki kararını geçici mühlet içinde verir.
Kesin mühlet hakkında bir karar verilebilmesi için, mahkeme borçluyu ve varsa konkordato talep eden alacaklıyı duruşmaya davet eder. Geçici komiser, duruşmadan önce yazılı raporunu sunar ve mahkemece gerekli görülürse, beyanı alınmak üzere duruşmada hazır bulunur. Mahkeme yapacağı değerlendirmede, itiraz eden alacaklıların dilekçelerinde ileri sürdükleri itiraz sebeplerini de dikkate alır.
Konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması hâlinde borçluya bir yıllık kesin mühlet verilir. Bu kararla birlikte mahkeme, yeni bir görevlendirme yapılmasını gerektiren bir durum olmadığı takdirde geçici komiser veya komiserlerin görevine devam etmesine karar verir ve dosyayı komisere tevdi eder.
Mahkemece, kesin mühlet kararıyla beraber veya kesin mühlet içinde uygun görülecek bir zamanda yedi alacaklıyı geçmemek, herhangi bir ücret takdir edilmemek ve tek sayıda olmak kaydıyla ayrıca bir alacaklılar kurulu oluşturulabilir.
Güçlük arz eden özel durumlarda kesin mühlet, komiserin bu durumu açıklayan gerekçeli raporu ve talebi üzerine mahkemece altı aya kadar uzatılabilir. Borçlu da bu fıkra uyarınca uzatma talebinde bulunabilir; bu takdirde komiserin de görüşü alınır. Her iki hâlde de uzatma talebi kesin mühletin sonra ermesinden önce yapılır ve uzatma kararı vermeden önce, varsa alacaklılar kurulunun da görüşü alınır.
Burada, geçici mühlet süreci içerisinde kesin mühlet kararı verilmesi ve borçlunun durumun iyileşmesi aşaması, iflas erteleme sürecine benzemektedir.
Konkordato komiseri ve alacaklılar kurulu ile bunların görevleri:
Dosyayı teslim alan komiser kesin mühlet içinde, konkordatonun tasdikine yönelik işlemleri tamamlayarak dosyayı raporuyla birlikte mahkemeye iade eder.
BORÇLUNUN MALÎ DURUMUNUN DÜZELMESİ NEDENİYLE KESİN MÜHLETİN KALDIRILMASI:
Konkordato talebi ile amaçlanan iyileşmenin, kesin mühletin sona ermesinden önce gerçekleştiğinin komiserin yazılı raporuyla mahkemeye bildirilmesi üzerine mahkemece resen, kesin mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine karar verilir. Bu birinci ret türüdür.
Mahkeme, bu madde kapsamında kesin mühletin kaldırılmasına karar vermeden önce borçlu ve varsa konkordato talep eden alacaklı ve alacaklılar kurulunu duruşmaya davet eder; diğer alacaklıları ise gerekli görürse davet eder.
KESİN MÜHLET İÇİNDE KONKORDATO TALEBİNİN REDDİ İLE İFLÂSIN AÇILMASI:
İkinci ret türü ise, İflâsa tabi borçlu bakımından, kesin mühletin verilmesinden sonra aşağıdaki durumların gerçekleşmesi hâlinde komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine ve borçlunun iflâsına resen karar verir:
a) Borçlunun malvarlığının korunması için iflâsın açılması gerekiyorsa.
b) Konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşılıyorsa.
c) Borçlu, 297 nci maddeye aykırı davranır veya komiserin talimatlarına uymazsa.
d) Borca batık olduğu anlaşılan bir sermaye şirketi veya kooperatif, konkordato talebinden feragat ederse.
İflâsa tabi olmayan borçlu bakımından ise birinci fıkranın (b) ve (c) bentlerindeki hâllerin kesin mühletin verilmesinden sonra gerçekleşmesi durumunda, komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine resen karar verir.
Mahkeme, bu madde uyarınca karar vermeden önce borçlu ve varsa konkordato talep eden alacaklı ve alacaklılar kurulunu duruşmaya davet eder; diğer alacaklıları ise gerekli görürse davet eder.
Kesin mühlet talebinin kabulü ile mühletin kaldırılması talebinin reddine ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulamaz.
Kesin mühlet talebinin değerlendirilmesi sonucunda, hakkında iflâs kararı verilmeyen borçlunun konkordato talebinin reddine karar verilirse, borçlu veya varsa konkordato talep eden alacaklı bu kararın tebliğinden itibaren on gün içinde istinaf yoluna başvurabilir. Bölge adliye mahkemesinin kararı kesindir. Bölge adliye mahkemesi tarafından ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak mühlet kararı verildiği hâllerde dosya, komiserin görevlendirilmesi de dahil olmak üzere müteakip işlemlerin yürütülmesi için ilk derece mahkemesine gönderilir.
Mahkemenin veya bölge adliye mahkemesinin konkordato talebinin reddiyle birlikte borçlunun iflâsına da karar verdiği hâllerde 164 üncü madde hükmü uygulanır.
Kesin mühletin alacaklılar bakımından sonuçları:
Mühlet içinde;
- borçlu aleyhine Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre yapılan takipler de dahil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler durur,
- ihtiyatî tedbir ve ihtiyatî haciz kararları uygulanmaz,
- bir takip muamelesi ile kesilebilen zamanaşımı ve hak düşüren müddetler işlemez.
206 ncı maddenin birinci sırasında yazılı imtiyazlı alacaklar için haciz yoluyla takip yapılabilir.
-Tasdik edilen konkordato projesi aksine hüküm içermediği takdirde kesin mühlet tarihinden itibaren rehinle temin edilmemiş her türlü alacağa faiz işlemesi durur.
-Takas bu Kanunun 200 ve 201 inci maddelerine tâbidir. Bu maddelerin uygulanmasında geçici mühletin ilânı tarihi esas alınır.
-Hacizli mallar hakkında niteliğine uygun düştüğü ölçüde 186 ncı madde hükmü uygulanır.
-Konkordato mühletinin verilmesinden önce, müstakbel bir alacağın devri sözleşmesi yapılmış ve devredilen alacak konkordato mühletinin verilmesinden sonra doğmuş ise, bu devir hükümsüzdür.
-Konusu para olmayan alacaklar, alacaklı tarafından, ona eşit kıymette para alacağına çevrilerek komisere bildirilir. Şu kadar ki borçlu, komiserin onayıyla taahhüdün aynen ifasını üstlenmekte serbesttir.
Kesin mühletin rehinli alacaklılar bakımından sonuçları:
Mühlet sırasında rehinle temin edilmiş alacaklar nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabilir veya başlamış olan takiplere devam edilebilir ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli malın satışı gerçekleştirilemez.
Kesin mühletin borçlu bakımından sonuçları:
Borçlu, komiserin nezareti altında işlerine devam edebilir. Şu kadar ki, mühlet kararı verirken veya mühlet içinde mahkeme, bazı işlemlerin geçerli olarak ancak komiserin izni ile yapılmasına veya borçlunun yerine komiserin işletmenin faaliyetini devam ettirmesine karar verebilir. Genel anlamda geniş şekilde borçlunun tasarruf hakkı kısıtlanmıştır.
Defter tutulması ve rehinli malların kıymetinin takdiri:
Komiser, görevlendirilmesini müteakip borçlunun mevcudunun bir defterini yapar ve malların kıymetlerini takdir eder. Borçlunun başka yerlerde malları varsa bu muamele o yer icra dairesi marifetiyle yaptırılabilir.
Alacaklıları alacaklarını bildirmeye davet:
Alacaklılar, komiser tarafından 288 inci madde uyarınca yapılacak ilânla, ilân tarihinden itibaren onbeş gün içinde alacaklarını bildirmeye davet olunur. Ayrıca, ilânın birer sureti adresi belli olan alacaklılara posta ile gönderilir. İlânda, alacaklarını bildirmeyen alacaklıların bilançoda kayıtlı olmadıkça konkordato projesinin müzakerelerine kabul edilmeyecekleri ihtarı da yazılır.
Alacaklar hakkında borçlunun beyana daveti:
Komiser, borçluyu iddia olunan alacaklar hakkında açıklamada bulunmaya davet eder. Komiser, alacakların varit olup olmadığı hakkında borçlunun defterleri ve belgeleri üzerinde gerekli incelemelerde bulunarak bunların neticesini 302 nci madde gereğince vereceği raporda belirtir.
Alacaklılar toplantısına davet:
Konkordato projesinin hazırlanması, alacakların bildirilmesi ve tahkiki tamamlandıktan sonra komiser, 288 inci madde uyarınca yapacağı yeni bir ilânla alacaklıları, konkordato projesini müzakere etmek üzere toplanmaya davet eder. Toplantı günü ilândan en az on beş gün sonra olmak zorundadır. İlanda alacaklıların, toplantıdan önceki yedi gün içinde belgeleri inceleyebilecekleri de bildirilir. Ayrıca, ilânın birer sureti adresi belli olan alacaklılara posta ile gönderilir.
Alacaklılar toplantısı ve projenin kabulü için gerekli çoğunluk:
Komiser alacaklılar toplantısına başkanlık eder ve borçlunun durumu hakkında bir rapor verir.
Borçlu gerekli açıklamaları yapmak üzere toplantıda hazır bulunmaya mecburdur.
Konkordato projesi;
a) Kaydedilmiş olan alacaklıların ve alacakların yarısını veya
b) Kaydedilmiş olan alacaklıların dörtte birini ve alacakların üçte ikisini,
aşan bir çoğunluk tarafından imza edilmiş ise kabul edilmiş sayılır.
Oylamada sadece konkordato projesinden etkilenen alacaklılar oy kullanabilir. 206 ncı maddenin birinci sırasında yazılı imtiyazlı alacakların alacaklıları ve borçlunun eşi ve çocuğu ile kendisinin ve evlilik bağı ortadan kalkmış olsa dahi eşinin anası, babası ve kardeşi alacak ve alacaklı çoğunluğunun hesabında dikkate alınmaz.
Rehinle temin edilmiş olan alacaklar, 298 inci madde uyarınca takdir edilen kıymet sonucunda teminatsız kaldıkları kısım için hesaba katılırlar.
Çekişmeli veya geciktirici koşula bağlı yahut belirli olmayan bir vadeye tabi alacakların hesaba katılıp katılmamasına ve ne oranda katılacağına mahkeme karar verir. Şu kadar ki bu iddialar hakkında ileride mahkemece verilecek hükümler saklıdır.
Konkordato projesinin müzakereleri sonucunda oluşturulan konkordato tutanağı, kabul ve ret oylarını içerecek şekilde derhâl imza olunur. Toplantının bitimini takip eden yedi gün içinde gerçekleşen iltihaklar da kabul olunur.
Komiser, iltihak süresinin bitmesinden itibaren en geç yedi gün içinde konkordatoya ilişkin bütün belgeleri, konkordato projesinin kabul edilip edilmediğine ve tasdikinin uygun olup olmadığına dair gerekçeli raporunu mahkemeye tevdi eder.
Konkordatonun hükümleri:
Konkordatoya muvafakat etmeyen alacaklı borçtan birlikte sorumlu olanlara karşı bütün haklarını muhafaza eder.
Konkordatoya muvafakat eden alacaklı da kendi haklarını, borçtan birlikte sorumlu olan kişilere ödeme mukabilinde devir teklif etmek ve onlara toplantıların günü ile yerini en az on gün önce haber vermek şartıyla bu hükümden yararlanır.
Alacaklı müracaat hakkına halel gelmeksizin borçtan birlikte sorumlu olan kişilere konkordato müzakerelerine katılma yetkisini verebilir ve onların kararını kabul taahhüdünde bulunabilir.
KONKORDATONUN MAHKEMEDE İNCELENMESİ:
Komiserin gerekçeli raporunu ve dosyayı tevdi alan mahkeme, konkordato hakkında karar vermek üzere yargılamaya başlar. Mahkeme, komiseri dinledikten sonra kısa bir zamanda ve her hâlde kesin mühlet içinde kararını vermek zorundadır. Karar vermek için tayin olunan duruşma günü, 288 inci madde uyarınca ilân edilir. İtiraz edenlerin, itiraz sebeplerini duruşma gününden en az üç gün önce yazılı olarak bildirmek kaydıyla duruşmada hazır bulunabilecekleri de ilâna yazılır.
Konkordato hakkında yapılan yargılamada kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceği anlaşılırsa; mahkeme, gerekli görürse komiserden gerekçeli bir rapor da alarak, karar verilinceye kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verebilir. Bu süre altı aydan fazla olamaz.
KONKORDATONUN TASDİKİ ŞARTLARI:
302 nci madde uyarınca yapılan toplantıda ve iltihak süresi içinde verilen oylarla kabul edilen konkordato projesinin tasdiki aşağıdaki şartların gerçekleşmesine bağlıdır:
a) Adi konkordatoda teklif edilen tutarın, borçlunun iflâsı hâlinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olacağının anlaşılması; malvarlığının terki suretiyle konkordatoda paraya çevirme hâlinde elde edilen hasılat veya üçüncü kişi tarafından teklif edilen tutarın iflâs yoluyla tasfiye hâlinde elde edilebilecek bedelden fazla olacağının anlaşılması.
b) Teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması (bu kapsamda mahkeme, borçlunun beklenen haklarının dikkate alınıp alınmayacağını ve alınacaksa ne oranda dikkate alınacağını da takdir eder).
c) Konkordato projesinin 302 nci maddede öngörülen çoğunlukla kabul edilmiş bulunması.
d) 206 ncı maddenin birinci sırasındaki imtiyazlı alacaklıların alacaklarının tam olarak ödenmesinin ve mühlet içinde komiserin izniyle akdedilmiş borçların ifasının, alacaklı bundan açıkça vazgeçmedikçe yeterli teminata bağlanmış olması (302 nci maddenin altıncı fıkrası kıyasen uygulanır).
e) Konkordatonun tasdikinin gerektirdiği yargılama giderleri ile konkordatonun tasdiki durumunda alacaklılara ödenmesi kararlaştırılan para üzerinden alınması gereken harcın, tasdik kararından önce, borçlu tarafından mahkeme veznesine depo edilmiş olması.
Mahkeme konkordato projesini yetersiz bulursa kendiliğinden veya talep üzerine gerekli gördüğü düzeltmenin yapılmasını isteyebilir.
KONKORDATONUN TASDİKİ KARARI, KAPSAMI VE İLÂNI:
Konkordatonun tasdiki kararında alacaklıların hangi ölçüde alacaklarından vazgeçtiği ve borçlunun borçlarını hangi takvim çerçevesinde ödeyeceği belirtilir.
Kararda, tasdik edilen konkordatonun yerine getirilmesini sağlamak için gerekli gözetim, yönetim ve tasfiye tedbirlerini almakla görevli bir kayyım tayin edilebilir. Bu takdirde kayyım, borçlunun işletmesinin durumu ve proje uyarınca borçlarını ödeme kabiliyetini muhafaza edip etmediği konusunda iki ayda bir tasdik kararını veren mahkemeye rapor verir; alacaklılar bu raporu inceleyebilirler.
Tasdik kararı mahkemece, 288 inci madde uyarınca ilân olunur ve ilgili yerlere bildirilir.
Rehinli malların muhafaza ve satışı ile finansal kiralama konusu malların iadesinin ertelenmesi:
Borçlunun talebi üzerine, tasdik kararında rehinli malın muhafaza altına alınması ve satışı, karardan itibaren bir yılı geçmemek üzere aşağıdaki şartlarla ertelenebilir.
a) Rehinle temin edilen alacak konkordato talebinden önce doğmuş olmalıdır.
b) Rehinle temin edilen alacağın konkordato talep tarihine kadar ödenmemiş faizi bulunmamalıdır.
c) Borçlu rehinli malın, işletmenin faaliyeti için zorunlu olduğunu ve paraya çevrilmesi durumunda ekonomik varlığının tehlikeye düşeceğini yaklaşık olarak ispat etmiş olmalıdır.
Rehinli malın muhafazası ve paraya çevrilmesinin ertelenmesi hâlinde satış isteme süresi işlemez.
Borçlunun talebi üzerine, tasdik kararında finansal kiralama konusu malların iadesi, karardan itibaren bir yılı geçmemek üzere aşağıdaki şartlarla ertelenebilir.
a) Borçlu finansal kiralama sözleşmesinin aynen ifasını 294 üncü maddenin yedinci fıkrası uyarınca üstlenmiş olmalıdır.
b) Finansal kiralamadan doğan kira alacağı konkordato talebinden önce doğmuş olmalıdır.
c) Ödenmemiş kira borcu, üç aylık tutarı aşmamalıdır.
d) Bu erteleme nedeniyle finansal kiralama konusu malın değer kaybından kaynaklanabilecek zarar, teminat altına alınmış olmalıdır.
e) Borçlu finansal kiralama konusu malın işletmenin faaliyeti için zorunlu olduğunu ve iade edilmesi durumunda ekonomik varlığının tehlikeye düşeceğini yaklaşık olarak ispat etmiş olmalıdır.
Birinci ve üçüncü fıkrada belirtilen alacaklılar yazılı görüşlerini konkordatonun tasdikine ilişkin duruşmadan önce sunmaya davet edilirler; bu alacaklılar ayrıca tasdik duruşmasına çağırılırlar.
Borçlu, rehinli veya finansal kiralama konusu malı rızasıyla devreder, iflâs eder veya ölürse, erteleme kendiliğinden hükümsüz hâle gelir.
Konkordatoyu tasdik eden mahkeme, ilgili alacaklının talebi üzerine ve borçluyu da davet ederek aşağıdaki hâllerden birinin varlığının yaklaşık olarak ispat edilmesi kaydıyla erteleme kararını kaldırır.
a) Borçlu ertelemeyi yanlış bilgiler vermek suretiyle elde etmişse.
b) Borçlunun serveti ve gelirleri artmış ve borçlu, ekonomik varlığını tehlikeye sokmadan borcu ödeyebilecek hâle gelmişse.
c) Rehinli malın paraya çevrilmesi veya finansal kiralama konusu malın iadesi, borçlunun ekonomik varlığını artık tehlikeye sokmayacaksa.
Konkordatonun tasdik edilmemesi ve borçlunun iflâsı:
Konkordato tasdik edilmezse mahkeme konkordato talebinin reddine karar verir ve bu karar 288 inci madde uyarınca ilân edilerek ilgili yerlere bildirilir. Borçlunun iflâsa tabi şahıslardan olması ve doğrudan doğruya iflâs sebeplerinden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme, borçlunun iflâsına resen karar verir.
II. REHİNLİ ALACAKLILARLA MÜZAKERE VE BORÇLARIN YAPILANDIRILMASI
III. İFLASTAN SONRA KONKORDATO
Şartları ve hükümleri:
İflâsına hükmedilmiş olan bir borçlu konkordato talep ederse veya bu borçlunun alacaklılarından biri konkordato işlemlerinin başlatılmasını isterse, iflâs idaresi, görüşüyle beraber ikinci alacaklılar toplanmasında veya daha sonra müzakere edilmek üzere alacaklılara bu talebi bildirir.
302 ilâ 307 nci maddeler ile 308/a ilâ 308/g maddeleri burada da uygulanır. Komisere ait görevler iflâs idaresi tarafından yapılır.
Konkordato talebinin alacaklılar tarafından kabul edildiği toplantının yapıldığı tarihten, konkordatonun mahkemece tasdik edildiği tarihe kadar geçen sürede müflisin mallarının paraya çevrilmesi durur. Bu süre altı ayı geçemez.
Konkordato hakkında verilen karar iflâs idaresine bildirilir.
Konkordatonun tasdiki kararının kesinleşmesi üzerine iflâs idaresi iflâsa hükmeden mahkemeden iflâsın kaldırılmasını ister.
İflâstan sonra konkordato iflâs tasfiyesi içinde ancak bir defa istenebilir.
Kanun yolları:
Konkordato hakkında verilen karara karşı borçlu veya konkordato talep eden alacaklı, kararın tebliğinden; itiraz eden diğer alacaklılar ise tasdik kararının ilânından itibaren on gün içinde istinaf yoluna başvurabilir. Bölge adliye mahkemesi kararına karşı on gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir. İstinaf ve temyiz incelemeleri, Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre yapılır.
Çekişmeli alacaklar hakkında dava:
Alacakları itiraza uğramış olan alacaklılar, tasdik kararının ilânı tarihinden itibaren bir ay içinde dava açabilirler.
Tasdik kararını veren mahkeme, konkordato projesi uyarınca çekişmeli alacaklara isabet eden payın, kararın kesinleşmesine kadar borçlu tarafından, mahkemece belirlenen bir bankaya yatırılmasına karar verebilir. Süresi içinde dava açmamış olan alacaklılar, bu paydan ödeme yapılmasını talep edemezler; bu durumda yatırılan pay borçluya iade edilir.
Konkordatonun hükümleri:
Konkordato, tasdik kararıyla bağlayıcı hâle gelir. Tasdik edilen konkordato projesinde konkordatonun, tasdik kararının kesinleşmesiyle bağlayıcı hâle geleceği de kararlaştırılabilir; bu takdirde mühletin etkileri, kanunda öngörülen istisnalar saklı kalmak kaydıyla konkordatonun bağlayıcı hâle geldiği tarihe kadar devam eder.
Bağlayıcı hâle gelen konkordato, konkordato talebinden önce veya komiserin izni olmaksızın mühlet içinde doğan bütün alacaklar için mecburidir.
206 ncı maddenin birinci sırasında yazılı imtiyazlı alacaklar, rehinli alacaklıların rehnin kıymetini karşılayan miktardaki alacakları ve 6183 sayılı Kanun kapsamındaki amme alacakları hakkında bu maddenin ikinci fıkrası hükmü uygulanmaz.
Kredi kurumları tarafından verilen krediler de dahil olmak üzere, mühlet içinde komiserin izniyle akdedilmiş borçlar, adi konkordatoda konkordato şartlarına tabi değildir; malvarlığının terki suretiyle konkordatoda yahut sonraki bir iflâsta masa borcu sayılır. Aynı kural karşı edimin ifasını komiserin izniyle kabul eden borçlunun taraf olduğu sürekli borç ilişkilerindeki karşı edimler için de geçerlidir.
Konkordatonun sonuçlanmayan takiplere etkisi:
Konkordatonun taraflar için bağlayıcı hâle gelmesi, geçici mühlet kararından önce başlatılmış takiplerde konulan ve henüz paraya çevrilmemiş olan hacizleri hükümden düşürür.
Birinci fıkra hükmü, 308/c maddesinin üçüncü fıkrası kapsamındaki alacaklar için konulan hacizler hakkında uygulanmaz.
Konkordato haricinde yapılan vaatler:
Borçlu tarafından alacaklılardan birine konkordato projesinde öngörülenden fazla olarak yapılan vaatler hükümsüzdür.
Konkordatonun kısmen feshi:
uyarınca kazanmış olduğu yeni hakları muhafaza etmekle birlikte konkordatoyu tasdik eden mahkemeye başvurarak kendisi hakkında konkordatoyu feshettirebilir.
Fesih talebi üzerine verilecek hükmün tebliğinden itibaren on gün içinde istinaf yoluna başvurulabilir. Bölge adliye mahkemesi kararına karşı tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.
Konkordatonun tamamen feshi:
Her alacaklı, kötü niyetle sakatlanmış konkordatonun feshini tasdik kararını vermiş olan mahkemeden isteyebilir.
Konkordatonun tamamen feshi kararı kesinleştiğinde durum 288 inci madde uyarınca ilân edilir ve ilgili yerlere bildirilir.
308 inci madde hükmü bu hâlde de uygulanır.
Rehinli alacaklılarla müzakere şartları ve yapılandırmanın hükümleri:
Adi konkordatoda borçlu, ön projede belirtmek suretiyle, alacaklı lehine rehin tesis edilmiş borçlarının yapılandırılmasını bu madde uyarınca talep eder.
Komiser, kesin mühlet içinde uygun göreceği zamanda bütün rehinli alacaklıları borçlunun anapara indirimi, faiz indirimi, vadelendirme veya diğer ödeme tekliflerini müzakere etmek üzere tebligat çıkartarak davet eder.
Müzakerede ve müzakereyi takip eden yedi günlük iltihak süresi içinde rehinli alacaklıların, alacak miktarı itibarıyla üçte ikiyi aşan çoğunluğu ile bir anlaşma hasıl olursa, komiser, imzalanan anlaşmaları tutanağa bağlar ve rehinli alacaklılarla anlaşma yapıldığını 302 nci madde uyarınca mahkemeye tevdi edeceği gerekçeli raporuna ayrı ve bağımsız bir başlık altında işler.
Borçlunun tekliflerinin alacak miktarı itibarıyla üçte ikiyi aşan çoğunlukla kabul edilmesi hâlinde, borçlu ile anlaşamayan rehinli alacaklı, konkordato talep tarihinden itibaren, taraflar arasındaki sözleşmede kararlaştırılan temerrüt öncesi faiz oranı uygulanmak suretiyle, diğer rehinli alacaklılarla yapılan anlaşmalardan en uzun vadelisine tabi olur. Bu husus ve anlaşmaya varılamayan rehinli alacaklılara borçlu tarafından yapılacak ödemelere ilişkin plan komiser tarafından tutanağa geçirilir ve komiserin 302 nci madde uyarınca mahkemeye tevdi edeceği gerekçeli rapora da işlenir.
Rehinli alacaklılarla bir anlaşmaya varılamamışsa, bu husus da komiserin gerekçeli raporuna işlenir.
Mahkeme, rehinli alacaklılarla yapılan anlaşmaları üçte iki oranına ulaşılıp ulaşılmadığı ve anlaşmaya varılamayan rehinli alacaklılar varsa bunlara uygulanacak ödeme planının bu maddede öngörülen şartlara uyup uymadığı bakımından kontrol ettikten sonra anlaşmaları ve ödeme planını, 305 inci ve 306 ncı maddeler uyarınca vereceği karara dahil eder.
302 nci madde uyarınca yapılacak alacaklılar toplantısı borçlunun konkordato projesini kabul etmezse, bu madde uyarınca anlaşma yapmış olan rehinli alacaklıların borçluyla akdetmiş bulundukları anlaşmalar ve anlaşma yapmamış olan rehinli alacaklılar için hazırlanmış olan ödeme planı geçerli hâle gelmez.
Yapılan anlaşmaya uygun olarak kendisine karşı ifada bulunulmayan her rehinli alacaklı tasdik kararını veren mahkemeye başvurarak o rehinli alacağa ilişkin anlaşmayı feshettirebilir. Ancak bu fesih sonucunda üçüncü fıkrada belirtilen üçte iki oranının altına düşüldüğü takdirde, borçlunun teklifini kabul etmeyip ödeme planına tabi tutulan rehinli alacaklılar bu planla bağlı olmaktan çıkar, borçlu ile anlaşmış olan rehinli alacaklılar ise anlaşmayı sona erdirebilir.
Bu madde münhasıran adi konkordatoda borçlunun, alacaklı lehine rehin tesis edilmiş borçlarının yapılandırılması teklifinde bulunması hâlinde uygulanır. 285 ilâ 309/l maddeleri, açıkça belirtilmedikçe rehinli alacaklılar hakkında uygulanmaz.
Konkordatoda harç, vergi istisnaları ve teşvik belgeleri:
Tasdik edilen konkordato projesi kapsamında;
a) Yapılacak işlemler, 492 sayılı Harçlar Kanununa tabi harçlardan; bu işlemler nedeniyle düzenlenecek kâğıtlar, damga vergisinden,
b) Alacaklılar tarafından her ne nam altında olursa olsun tahsil edilecek tutarlar, 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu gereği ödenecek banka ve sigorta muameleleri vergisinden,
c) Borçluya kullandırılacak krediler, Kaynak Kullanımı Destekleme Fonundan,
istisna edilmiştir.
Bu istisna hükümleri konkordato projesinde belirtilen işlemler bakımından borçlu ile proje kapsamındaki alacaklılara özgü olarak uygulanır. Üçüncü kişiler bu istisna hükümlerinden yararlanamaz.
Konkordato projesine göre borçları yeni bir itfa plânına bağlanan borçlulara ait olan teşvik belgelerinin süreleri ile ihracat taahhüt süreleri, geçici mühlet kararının verildiği tarihten konkordatonun bağlayıcı hâle geldiği tarihe kadar işlemez.
İcra mahkemesince esasa ilişkin nedenlerle kabulü halinde kötü niyeti veya ağır kusuru bulunan alacaklı, takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere; takip muvakkaten durdurulmuş ise bu itirazın reddi halinde borçlu, diğer tarafın isteği üzerine takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilir. Borçlu, menfi tespit ve istirdat davası açarsa yahut alacaklı genel mahkemede dava açarsa, hükmolunan tazminatın tahsili dava sonuna kadar tehir olunur ve dava lehine sonuçlanan taraf için, daha önce hükmedilmiş olan tazminat kalkar.
İtirazın reddi kararına karşı istinaf yoluna başvurulması, hiçbir icra muamelesini durdurmaz. Şu kadar ki, borçlu 33 üncü maddenin üçüncü fıkrasına göre teminat gösterirse icra durur. Av. Emin BAYRAM-ADANA BAROSU
Konkordato’ ya karar vermeden önce mutlaka uzman bir kuruma danışmalısınız. Konkordato, sadece Avukatların işi olmadığı gibi her Avukatın da işi değildir. Konkordato sürecinde Avukat, Mali Müşavir, Finans uzmanı ve Şirket yönetimi birlikte çalışmak durumundadırlar. Biz Konkordato süreçlerini böyle bir ekiple yürütüyoruz. özdoğrular smmm ltd. şti.
Fazla Çalışmada İşveren Onayı Gerekli mi?
Çalışma hayatında fazla çalışma konusu ele alınırken en çok üzerinde durulan husus işçinin onayının alınıp alınmadığı. Nitekim 2017 yılında yapılan düzenlemelerle işçi onayı ile ilgili önemli değişiklikler yapıldı. Buna göre; fazla çalışma ihtiyacı olan işverence bu onay iş sözleşmesinin yapılması esnasında ya da bu ihtiyaç ortaya çıktığında alınabiliyor. Dolayısıyla her yılbaşında işçiden onay alma yükümlülüğü de kaldırılmış oldu. Ayrıca, iş sözleşmesi imzalarken fazla çalışma yapacağına onay veren bir işçi 30 gün önceden haber vererek onayını geri alabiliyor.
Peki fazla çalışma yapılmasında işverenin de onayının veya bilgisinin olması gerekiyor mu? İşverenin bilgisi olmadan yapılan fazla çalışmada işverenin ekstra ücret ödeme yükümlülüğü bulunuyor mu? Bugünkü yazımızda bu hususu ele alacağız.
Öncelikle belirtmek gerekir ki mevzuatta fazla çalışmanın işverenin onayı/bilgisi dahilinde yapılıp yapılmayacağı konusunda net bir hüküm yok. Ancak fazla çalışma ücreti ödeme noktasında çıkabilecek uyuşmazlıklarda işverenin bilgisi dışında yapılan fazla çalışmanın niteliğini ortaya koymak büyük önem taşıyor.
Fazla Çalışma Yönetmeliği’ne göre işveren, fazla çalışma ve fazla sürelerle çalışma yaptırdığı işçilerin bu çalışma saatlerini gösteren bir belge düzenlemek, imzalı bir nüshasını işçinin özlük dosyasında saklamak zorunda. Dolayısıyla işverenin bu tür belgeleri düzenlemesi veya işçilere fazla çalışma yönünde beyanda bulunması açık bir talep olacaktır.
Ancak asıl soru işareti işverenin açık beyanda bulunmaması halinde ortaya çıkıyor. Nitekim işçilerinin fazla çalışma yaptığını gören bir işveren veya vekili müdahalede bulunmaz ve çalışmanın sonlandırılmasını istemezse örtülü bir onay/bilgi edinme söz konusu olacaktır. Bu durumda da işverenin gerekli belgeleri düzenlemesi ve fazla çalışma ücreti ödemesi gerekir.
Buna benzer şekilde işverenin veya vekilinin işçilerine ellerindeki iş bitmeden çıkılmayacağı şeklindeki talimatı neticesinde işçilerin mecburen fazla çalışma yapması halinde de işverenin işin bitme saatinden bilgisi olmasa dahi fazla çalışma ücreti ödemesi gerekir.
Peki işverenin veya vekilinin haberi olmadan ve bu kişiler görmeksizin yapılan fazla çalışmalarda durum ne olacaktır? Böyle bir durumda işveren talebi ve işçi onayının ötesinde işçi inisiyatifi söz konusu olacağından fazla çalışma ücreti ödenmemesi gerekecektir. Ancak Yargıtay’ın yerleşmiş olan “işverenin işyerinde geniş bir gözetim mekanizması kurma yükümlülüğü” şeklindeki kararları göz önünde bulundurulduğunda konunun bu kadar da basit olmadığı söylenebilir. Çünkü yapılan fazla çalışmanın işverenin veya vekilinin bilgisi haricinde yapıldığı iddiasında ispat yükümlülüğü işverene aittir.
Burada özellikle işverenin bilgisi dışında yapılan fazla çalışmanın birkaç günlük değil de uzun süredir devam ettiği ve/veya birden fazla işçi tarafından gerçekleştirildiği bir durum varsa işverenin bilgisi olmadığı hususunu ispatlaması çok zor olur. Dolayısıyla da böyle bir durumda fazla çalışma ücreti ödenmesi gerekir. Dr. Mehmet Bulut
İşsizlik Ödeneğinden Kimler Yararlanabilir?
İşsizlik ödeneği, daha önce bir işyerinde çalışmış ve çeşitli nedenlerle işsiz kalan bireylerin gelir kaybını gidermek amacıyla işsizlik fonundan ödenen bir ödenek olup zorunluk işsizlik sigortasının kapsamında verilmektedir. İşsizlik ödeneğinden yararlanabilmek için işçinin üç şartı yerine getirmesi gerekmektedir. Bunlar; prim ödeme şart (son üç yıl içerisinde 600 gün prim ödemiş olma), işten ayrılmadan önceki 120 gün kesintisiz çalışma şartı ve iş kaybının nedenleridir.
***
En az 6 ay, en çok 10 ay süreyle ödenek alınır!
İşsizlik ödeneğini almaya hak kazanan çalışanlar için işsizlik ödeneği süresi;
a) 600 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan sigortalı işsizlere 180 gün,
b) 900 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan sigortalı işsizlere 240 gün,
c) 1080 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan sigortalı işsizlere 300 gündür.
İşsizlik ödeneği süresi, en az 6 ay, en çok 10 ay süreyle verilmektedir.
***
İşten çıkış kodu önemli!
İşsizlik ödeneğine hak kazanabilmek için işsizliğin nedeninin haklı bir gerekçe olmayan iradeye bağlı olmaması gerekir. Genel bir ifadeyle işçinin istifa etmesi gibi veya kendisine haklı nedenle fesih yetkisi vermeyen bir durumun olmaması gerekir. Bu anlamda uygulamada işçinin işten ayrılma nedenine bakılarak işsizlik ödeneğine hak kazanıp kazanmadığı kontrol edilmektedir. Böyle bir durumda ise kontrol mekanizması işten ayrılış nedeni için Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından belirlenen işten çıkış kodlarına göre işlemektedir.
İşsizlik ödeneğine hak kazanabilmek için ön koşullardan biri de işten ayrılma tarihindeki son 120 içerisinde herhangi bir şekilde kesintisiz çalışmış olmalıdır.
***
İşsizlik ödeneği en çok 1.623,60 TL!
İşsizlik ödeneği günlük olarak hesaplanmaktadır. Buna göre sigortalının işten ayrıldığı tarihten önceki dört ayda prime esas kazançları dikkate alınarak günlük ortalama brüt kazancının yüzde kırkı kadar işsizlik ödeneği hesaplanır. İşsizlik ödeneğinin aylık miktarı brüt asgari ücretin %80 ini geçemez.
2018 yılında geçerli olan asgari ücret 2.029,50 TL olduğundan aylık işsizlik ödeneği tutarı en az 811,80 TL ve en yüksek tutar ise 1.623,60 TL olacaktır. İbrahim Işıklı
https://www.dunya.com/kose-yazisi/issizlik-odeneginden-kimler-yararlanabilir/414479
Esnaf ve KOBİ’ ye iki yeni destek geliyor
Geçen yıl KGF ile ekonomiyi canlandıran hükümet şimdi de TESKOMB ve KOSGEB üzerinden piyasaları rahatlatacak.
Bu yıl KGF’de daha farklı bir yol çizen hükümet, vergi ve imar affını odağına alan geniş çaplı bir paket açıkladı. Emekliye, öğrenciye verilen desteklerin yanı sıra şimdi farklı bir cepheden ekonomiye bir destek daha geliyor.
Yürürlükteki mevzuat uyarınca esnaf kefalet kooperatifinden indirimli kredi kullanan bir esnaf başka devlet desteklerinden yararlanamıyor. Bunun yarattığı sıkıntıyı gidermek için ekonomi yönetimi iki ayrı paket hazırladı. Özel esnaf desteği aldığı için devletin kredi desteğinde yararlanamayanlara nokta atışı ile ulaşılacak.
TESKOMB üyeleri faydalanacak
Esnaf Kart’ın bir ayağında Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri Birlikleri Merkez Birliği (TESKOMB) olacak. Yakın zamanda çıkarılacak Bakanlar Kurulu kararı ile hayata geçirilecek destek paketinden, TESKOMB üyesi esnaf yararlanacak. Konuyla ilgili bazı bankaların çalışmaları olduğu da öğrenildi.
Halen piyasada ticari kredi kartlarının bulunduğunu, ancak bunun faizinin yüksek olduğunu belirterek, esnafın acil nakit ihtiyaçlarının, faiz oranı daha düşük bu kredi kartı ile karşılanacağını bildirdiler. Bilgi veren bir başka kaynak da daha önce açıklanan ve TOBB’a bağlı 365 oda ve borsanın 6 bankayla işbirliği ile hayata geçirdiği Nefes Kredisi’ne atıfta bulunarak, “Yapılan düzenlemeler sonrasında, esnafın elinin bir de kartlar tarafında rahatlatılması amaçlanıyor” dedi.
KOSGEB’ten çağrı yapılmayacak koşulları uyan herkes yararlanacak
KOSGEB’in yeni destek paketinin hayata geçirilmesinde ise son aşamaya gelindi. Detaylarını KOSGEB Başkanı Cevahir Uzkurt’un Ankara Sohbetleri’nde açıkladığı yeni destek paketi uyarınca, destekten yararlanmak isteyen şirket öncelikli olarak bankaya başvuracak. Başvurular bunun ardından KOSGEB’e iletilecek. KOSGEB de bulunduğu sektör ve firmanın kendi özelliklerine bağlı olarak bir kredi limiti belirleyecek. Burada firmanın kamuya borcu olup olmadığına ilişkin bankaların halen uyguladığı kısıtlamalar devrede olmayacak. Burada üst limit 500 bin lira olacak ve aşağı doğru kademeli olarak inecek. Örneğin stratejik alanda, teknolojik üretim yapan şirketlere 500 bin liralık kredi limiti belirlenecek. Bu sektör için yatırım kredilerinde doğrudan 6 puanlık bir faiz indirimi uygulanacak. Eğer şirket yerli malı makine-teçhizat kullanıyorsa, faiz indirimine 4 puan daha ilave edilecek ve toplam faiz indirimi yüzde 10’u bulacak.
KOSGEB mevcut desteklerinin önemli bir bölümünü, çağrıya çıkarak gerçekleştirirken, bu destekte herhangi bir çağrı yapılmayacak ve koşulları uyan tüm şirketler desteklerden yararlanabilecek.
https://www.dunya.com/ekonomi/esnaf-ve-kobiye-iki-yeni-destek-geliyor-haberi-414495
Bağ-Kurluya Torbadan Çıkan İhya Fırsatında Neye Dikkat Etmeli?
2008 yılında 60 ay ve üzeri Bağ-Kur borcu bulunanların bu süreleri borçlarıyla birlikte silinmişti. 2015 yılında da 6645 sayılı Kanun ile 01.05.2015 tarihi itibariyle 12 ay ve üzeri Bağ-Kur prim borcu bulunanların bu süreleri de borçlarıyla birlikte silinmişti. Ancak ihya edilmesi de kişinin iradesine bırakılmıştı.
Faiz Gidiyor Enflasyon Geliyordu
2014 yılına kadar olan yapılandırma kanunlarında silinen bu sürelerdeki primlerin ve günlerin sigortalı tarafından ihyası istendiğinde gecikme zam ve cezası kaldırılıp yerine enflasyon (Yİ-ÜFE) farkıyla birlikte üç ay içinde ödenmesi halinde canlandırılıyordu.
Güncel Tutardan Hesaplama Getirildi
Bununla birlikte 2015 yılındaki 6645 sayılı Kanunun getirdiği hükümle ihya hesaplaması değiştirildi ve ihyası istenen sürede başvuru tarihinde cari bulunan en düşük günlük prim tutarı üzerinden hesaplama yöntemi getirilmişti.
İhyalar Kadük Oldu
Bu şekilde hesaplama aslında daha adil olmakla birlikte sigortalıların ihya tutarlarını ödemeyerek yeniden silinmeleri sonucunu doğurmuştu. Bu nedenle 2016 ve 2017 yıllarındaki yapılandırmalardaki ihya başvurularında dağ fare doğurmuştu.
İşte TBMM’de bulunan son yapılandırma Kanunu bu konuda önemli bir değişiklik getiriyor. Yasa başvuru tarihindeki güncel tutar üzerinden ödeme yerine;
“Köy ve mahalle muhtarları, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar ile tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu mülga hükümlerine ve mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa göre tescilleri yapıldığı hâlde prim borçlan nedeniyle daha önceki ilgili kanunları uyarınca sigortalılık süreleri durdurulmuş olanlardan bu Kanunun yayımı tarihi itibarıyla ihya edilmemiş olanların kendileri veya hak sahipleri, bu Kanunun yayımı tarihini takip eden aybaşından itibaren iki ay içinde Kuruma müracaat ederek, durdurulan sigortalılık süreleri için ödeyecekleri prim tutarının, sigortalılık süreleri durdurulmamış gibi değerlendirilerek bu maddenin birinci fıkrası hükümlerine göre hesaplanmasını talep edebilirler. Hesaplanan borcun tamamının ilk taksit ödeme süresi içinde ödenmesi hâlinde durdurulan süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir. Hesaplanan borcun tamamının ilk taksit ödeme süresi içinde ödenmemesi hâlinde ihya işlemi geçerli sayılmaz ve bu fıkra kapsamında ödenmiş olan tutarlar ilgilinin başkaca prim borcunun bulunmaması kaydıyla faizsiz olarak iade edilir. Bu fıkra hükümlerinin uygulanmasında bu Kanunun 9 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (a) ve (b) bentleri hükümleri uygulanmaz.”
Biçimindeki hüküm ile yasanın yürürlüğe giriş tarihinden itibaren iki ay içinde başvuru yapma halinde silinen bu sürelerin primlerinin cari günlük 23,34 TL üzerinden hesaplama yerine enflasyon farkıyla ödeme hakkı getiriyor.
Güncel Tutar Yerine Enflasyonlu Tutar Geliyor
Bu önemli avantaj emeklilikleri güne bağlı olup silinen sürelerin canlandırılmasıyla emeklilik hakkı kazanacak Bağ-Kur sigortalıları açısından emekliliği öne çekme anlamına geliyor. Keza eskiden silinen Bağ-Kur süresi olan ama sonradan en az 3,5 yıl SSK sigortalısı olup SSK emekliliğinde gün sayısı bekleyen sigortalılar için de anlamlı bulunuyor.
Örneğin 2008 Ekim- 2009 Aralık ayları arasında 15 aylık Bağ-Kur borcu silinen bir sigortalı bu günlere ihtiyaç duyuyorsa 15 ay için halen güncel rakamlarla 10503 TL talep edilirken, yeni ödeme hakkı ile yaklaşık 6 bin TL ödeyecek.
Bu nedenle emekliliği için ihya isteyen sigortalıların mevcut halde ve Torba Kanun ile çıkacak borç tutarlarını mukayese etmeleri, eklenecek günlerin bağlanacak aylığa kaç TL etki yapacağını da görmelerinde kendileri için büyük yarar bulunuyor.
Zira görece daha düşük tutar da çıksa ödenecek ihya primleri bağlanacak aylık değerini beklendiği kadar artırmayacaksa düşük çıkacak borcun da sigortalı için önemi bulunmayacaktır. O nedenle bu fırsatın her borcu ilgili dönemiyle birlikte silinen sigortalı için gerçekten fırsat olup olmadığının sağlıklı olarak saptanması gerekmektedir. Şevket Tezel
İtfaiyeciler İçin 90 Gün Fiili Hizmeti Çok Görüyorlar
Şehit olan itfaiyeciler var.Ancak 60 gün fiili hizmetin yetersiz olduğunu haklarının 90 gün fiili hizmet olması gerektiğini her zaman dile getirmelerine rağmen maalesef dikkate alınmamasından üzgünler itfaiye çalışanları.
Sultanahmet otelde çıkan yangında yaralı bir hayatları kurtarırken kendisi de aşırı dumandan zehirlenen itfaiyeci vefat etmiştir.
Göreve giderken aracın devrilmesi ile vefat eden itfaiye erleri.
Bütün bu acıları görmezden gelinmemesi gerekir.
GÖREVLERİ
Ø Yangınlara müdahale etmek ve söndürmek,
Ø Her türlü kaza, çökme, patlama, mahsur kalma ve benzeri durumlarda teknik kurtarma gerektiren olaylara müdahale etmek ve ilk yardım hizmetlerini yürütmek; arazide, su üstü ve su altında her türlü arama ve kurtarma çalışmalarını yapmak,
Ø Su baskınlarına müdahale etmek,
Ø Doğal afetler ve olağanüstü durumlarda kurtarma çalışmalarına katılmak,
Ø 27/11/2007 tarihli ve 2007/12937 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik ile verilen görevleri yapmak,
Ø 5/6/1964 tarihli ve 6/3150 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Sivil Savunma ile İlgili Şahsi Mükellefiyet, Tahliye ve Seyrekleştirme, Planlama ve Diğer Hizmetler Tüzüğü gereğince kurulan itfaiye servisi mükelleflerini eğitmek, nükleer, biyolojik, kimyasal (NBC) maddeleri ile kirlenmelerde arıtma işlemlerine yardımcı olmak,
Ø Halkı, kurum ve kuruluşları itfaiye hizmetleri ile ilgili olarak bilgilendirmek, alınacak önlemler konusunda eğitmek ve bu konuda tatbikatlar yapmak,
Ø Kamu ve özel kuruluşlara ait itfaiye birimleri ile gönüllü itfaiye personelinin eğitim ve yetiştirilmesine yardım etmek; bunların bina, araç-gereç ve donanımlarının itfaiye standartlarına uygunluğunu denetlemek ve bu birimlere yangın yeterlilik belgesi vermek ve gerektiğinde bu birimlerle işbirliği yapmak,
Ø Belediye sınırları dışındaki olaylara müdahale etmek,
Ø Belediye sınırları içinde bacaları belediye meclisince tespit edilecek ücret karşılığında temizlemek veya temizlettirmek ve bacaları yangına karşı önlemler yönünden denetlemek,
Ø Talep edilmesi halinde orman yangınlarının söndürülmesi çalışmalarına katılmak,
Ø İmar planlarına göre parlayıcı, patlayıcı ve yanıcı madde depolama yerlerini tespit etmek,
Ø İşyeri, eğlence yeri, fabrika ve sanayi kuruluşlarını yangına karşı önlemler yönünden denetlemek, bu konularda mevzuatın öngördüğü izin ve ruhsatları vermek,
Ø Belediye başkanının verdiği diğer görevleri yapmak.
ÇALIŞMA SÜRELERİ
Yerel yönetimlerde Belediye Başkanları emrinde 7/24 saat hazır kıta çalışırlar.
1) İtfaiye hizmetleri resmi tatil günleri de dâhil olmak üzere, 24 saat esasına göre yürütülür. İtfaiye personelinin çalışma süresi ve saatleri 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda belirtilen çalışma süre ve saatlerine bağlı olmaksızın, hizmetin aksatılmadan yürütülmesini sağlayacak şekilde Devlet Personel Başkanlığının uygun görüşü alındıktan sonra tespit olunur.
2) İtfaiye personelinin çalışma saatleri vardiyalar şeklinde düzenlenir. Fazla çalışma ücretleri ile ilgili olarak 5393 sayılı Kanunda yer alan hükümler uygulanır.
3) Personel yetersizliği nedeniyle itfaiye hizmetlerinde 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerine göre çalıştırılan işçilere, önceden rızaları alınmak kaydıyla fazla çalışma ücreti ödenir.
ÜNVANLAR ASKERİ TERİMLER
Belediye itfaiye teşkilatında çalışan itfaiye eri, itfaiye çavuşu, itfaiye amiri, itfaiye şube müdürü, itfaiye müdürü ve itfaiye daire başkanı yangın personelidir. Bu personel, bizzat yangın yerinde bulunmak ve yangına müdahale etmekle sorumlu ve görevlidir.
5510 SS ve GSSK GÖRE İTFAİYECİLER FİİLİ HİZMET ZAMMI NEDİR?
Kanunun fiili hizmet süresi zammına ilişkin hükümleri 2008 yılı Ekim ayı başı itibariyle yürürlüğe girmiştir. Fiili hizmet süresi zammından yararlandırılacak sigortalılar
5510/ 4-1(a/İŞÇİ) ve (c/MEMUR) bentleri kapsamında 40. maddede yer alan tablonun 15 numaralı sırasında belirtilen işyerlerinde ve işlerde çalışanlar 2008 yılı Ekim ayı başından fiili hizmet süresi zammından yararlandırılır.
Kapsamdaki İşler/İşyerleri |
Kapsamdaki Sigortalılar |
Eklenecek Gün Sayısı |
15) İtfaiye veya yangın söndürme işleri |
Yangın söndürme işlerinde çalışanlar. |
60 |
Kapsamdaki İşler/İşyerleri |
Kapsamdaki Sigortalılar |
Eklenecek Gün Sayısı |
Prim Ödeme Gün Sayısına Ekleme |
EMEKLİLİK YAŞINDAN İNDİRİM İÇİN GEREKLİ GÜN SAYISI |
EMEKLİLİK YAŞINDAN İNDİRİLECEK SÜRE |
FİİLİ HİZMET TESBİTİNDE DİKKAT EDİLECEK SÜRELER |
15) İtfaiye veya yangın söndürme işleri |
Yangın söndürme işlerinde çalışanlar. |
60 |
5yıl |
3600 GÜN |
3 yılı geçmemek üzere fiili hizmet süresi zammının yarısı |
17/3/1981 tarihli ve 2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda belirtilen tatil günleri ile yıllık izin, ücretsiz izin, ücretli izin, sıhhi izin ve eğitim kurs süreleri |
5510/40. maddesi kapsamında sayılan iş veya görevlerde çalışan sigortalıların fiili hizmet süresi zammından yararlanabilmesi, yasada belirtilen işyerlerinde ve belirtilen işleri fiilen yapması koşullarının birlikte gerçekleşmesine bağlı bulunmaktadır. 4-1(a) ve (c) bentleri kapsamında çalışan ve tabloda belirtilen işleri yapmaları nedeniyle işlerin risklerine maruz kalan sigortalılar yararlandırılacaktır.
Fiili hizmet süresi zammından yararlandırılması için sayılan işyerlerinde çalıştıkları halde, söz konusu işleri/görevleri yapmayan veya sayılan işleri/görevleri yaptıkları halde, söz konusu işyerlerinde çalışmayan sigortalıların işyeri ve iş koşulu şartı bir arada yerine gelmediğinden fiili hizmet süresi zammından yararlandırılmalarına imkan bulunmamaktadır.
Fiili hizmet süresi zammı kapsamında olan işyerlerinde çalışan sigortalıların çalışılan ayın bazı günlerinde kapsam dışı işlerde geçen süreleri ile kapsamda olan işlerde fiilen çalışmayarak risklerine maruz kalmadıkları 2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda belirtilen tatil günleri ile yıllık izin, ücretsiz izin, ücretli izin, sıhhi izin ve eğitim kurs süreleri Kanunun 40. maddesi kapsamında değerlendirilmeyecektir.
Günlük çalışma süresinin bir bölümünde fiili hizmet süresi zammı kapsamındaki işlerde çalışan sigortalılar çalıştıkları sürelerle orantılı olarak fiili hizmet süresi zammından yararlandırılacaklardır. Gönderilecek belgenin dönemine ait yapılan hesaplama sonucunda, fiili hizmet süresi zammı kapsamında geçen çalışma günlerinin küsuratlı çıkması halinde bu süre tam güne iblağ edilecek, söz konusu belgenin dönemine ait fiili hizmet süresi zammının küsuratlı çıkması halinde ise tama iblağ yapılmayacaktır. Ancak, tama iblağ işlemi sigortalının hizmet bildirimi veya emeklilik işlemlerinde bir defaya mahsus olmak üzere yapılacaktır.
Kontrol, denetim ve idareciliğin gerektirdiği gözlem ve benzeri amaçlarla süreklilik arz etmeyen kısa süreli çalışmalar, bu işlerin fiilen yapılmayıp işin yönetim görevinin yapılması ile söz konusu işleri yapmakla birlikte işin otomasyonla yapılması, ileri teknolojilerin kullanılması gibi sebeplerle iş sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri alınarak, riskin ve zararlı faktörlerin etkilerinin ortadan kalktığı durumlarda sigortalılar fiili hizmet süresi zammından yararlandırılmayacaktır.
Örnek
Yangın söndürme işinde fiilen çalışan sigortalının, bir yılda 1348 saat söz konusu işlerde çalışması halinde, 1348 / 8 = 168,5 gün fiili hizmet süresi zammı kapsamında çalıştığı gün sayısı bulunur. Gün küsuratları tama iblağ edileceğinden 169 gün olarak değerlendirilir. Bu sigortalının yılın tamamında (360 x 8 = 2880 saat) söz konusu işlerde çalışması halinde bir yıl için en fazla 60 gün fiili hizmet süresi zammı alması gerektiğinden, Kanun kapsamında geçen 169 günlük çalışmasına karşılık verilecek fiili hizmet süresi zammı; FHZ Süresi = 169 x 60 / 360 = 28,1 gün olur.
Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları uygulamasında, hesaplanan fiili hizmet süresi zammı;
İtfaiye veya yangın söndürme işleri /işyerlerinde için 5 yılı, geçmemek üzere prim ödeme gün sayısına eklenecektir.15. sıralarda yer alan sigortalılar için ise yine 3 yılı geçmemek üzere fiili hizmet süresi zammının yarısı,emeklilik yaş hadlerinden indirilecektir.
Kanunla yaştan yapılacak indirim süresinin hesabı, toplam prim ödeme gün sayısına eklenen sürenin yarısı şeklinde belirlendiğinden yaş hadlerinden yapılacak indirim süresi; prim ödeme gün sayısına 5 yıl ilave edilenler için de 2,5 yılı geçemeyecektir. Diğer bir ifade ile 5510 sayılı Kanunun 40. maddesi gereği yaştan düşülecek sürenin tespitinde, prim ödeme gün sayısına ilave edilen sürenin yarısı esas alınacaktır.
SONUÇ:
7/24 esası ile çalışan yukarıdaki görevleri yapan bir itfaiye erinin fiilen yangına müdahale süreleri eklendiğinde ,üstüne üstlük hayati riski ölümle burun buruna olan bu insanlara 90 gün değil 60 gün fiili hizmet zammı verilirken fiili çalışma süresine endekslenen bir fiili hizmet ile mağdur olmaktadır.
360 güne karşılık 60 gün alamıyor,örnekte görüldüğü gibi 30 gün bile alması hayal gibi görünüyor. Vedat İlki
Konkordato Son Haliyle
KONKORDATO NEDİR?
Bir borçlunun ticari durumunun sarsılmış olmasıyla alacaklıların, alacaklarını belli bir plana göre almaları konusunda kendi aralarında vardıkları ve mahkemece onaylanan anlaşma.
Daha önce askıya alınan “iflas erteleme” sisteminin yerine konkordato sistemi geldi. Yeni gelen sistemde firmaların iflas kararı artık en çok alacaklının insafına kalacak.
‘İflas Ertelenme’ kişilerin kötü kullanımı nedeniyle kaldırılıyor. Artık borçlu olan firmalar borçlarını ödeyebilmek veya iflastan kurtulmak için konkordato talep edebilecek. Ancak yeni getirilen sistemin iyi yanları da var kötü yanları da… İyi olan yanı firmalar artık istediği gibi iflas erteleme kararı çıkaramayacak. Kötü yanı ise borçlu olan firmanın iflas ertelemesine en çok alacaklı olduğu kişi karar verecek.
YENİ SİSTEMDE ALACAKLILAR BORÇLARINI ALABİLECEK
Alacaklı vatandaşlar içinse hem adaletli hemde güzel bir sistem olduğunu söyleyen Başkan Tanrıverdi “İflas ertelemede alacaklılar firmadan para falan talep edemiyordu. Ancak yeni getirilen sistemde borcu olan firma belirlenen süre zarfında borcunu da ödeyebilecek. Yani alacaklılar konkordato sisteminde borçlarını alabilecek. ” dedi.
FİRMANIN İFLASINA ALACAKLI KARAR VERECEK
Konkordato sisteminin iflas eden firmaya uygulanması için yüzde 75 ibaresinin bulunduğunu söyleyen Yetkililer,” Bu yüzde 75 şartı alacaklı kişilerin borç miktarına göre seçiliyor. Bu firma için kötü bir durum. Çünkü firmanın iflas kararı bir nevi alacaklının insafına bağlı kalmış oluyor.” dediler.
BORÇLARININ EN AZ YÜZDE 50’SİNİ ÖDEMESİ GEREKİYOR
Konkordato sisteminin birkaç çeşitten oluştuğunu söyleyen, Avukat Cenk Söbe ” Konkordatoda sistemi birkaç çeşitten oluşuyor. Ancak temel olarak borçlu ile alacaklılar arasında yapılan yeniden yapılandırma anlaşmasıdır. Borçlu Konkordato sürecinde borçlarını ödeyebileceği durumu gösteren projesini ve ayrıntılı bilançosunu verir. Konkordato projesini inceleyen icra mahkemesi, borçlunun teklifinin gerekli şartları taşıdığı kanısına varılırsa, borçluya iki aylık bir Konkordato süresi verir. Bu süre içinde borçların en az %50 sinin ödenmesi gerekir. Bu süreçte alacaklılar toplantıya çağrılır ve alacaklılar Konkordato teklifini kabul ederse bu karar ticaret mahkemesinin onayına sunulur. Bu şekilde Konkordato süreci tamamlanmış olur.” şeklinde konuştu.
İKİ AY SINIRI
Hakimler ve Savcılar Kurulu, iflas ve konkordato konusunda uzman asliye ticaret mahkemesini, iki hafta içinde belirleyecek. Miktar veya değeri 100 bin TL'nin altında kalan ticari davalarda basit yargılama usulleri uygulanacak. Basit usuldeki dava ve işlerde bilirkişinin görev süresi iki ayla sınırlandı. Yeni model, yasa çıktıktan sonraki konkordato talepleri için uygulanacak. Şimdiye kadar görülmekte olan iflasın ertelenmesi ve konkordato talepleri için önceki hükümlerin uygulanmasına devam edilecek.
https://www.sozcu.com.tr/2018/ekonomi/5-maddede-iflas-ertelemenin-yerine-gelen-konkordato-2256671/
Asgari Ücretlilerin Maaş Artışı
Asgari ücretle çalışıyorum. İşveren, maaşlarımıza asgari ücretin artmasından başka zam vermek zorunda değil mi? Çalışma Bakanlığı'na şikayet etsem ya da iş mahkemesine gitsem haklı bulunur muyum? 5...746323 Nolu SMS
Çalışanların en büyük eksiklikleri, işe başlarken imzalamış oldukları sözleşmeleri okumamalarıdır. İş sözleşmelerinde her yıl yapılacak zam oranları ve diğer haklarla ilgili maddeler mutlaka belirtilmiştir. Sizin de iş sözleşmenizde her yıl yapılacak zam oranı belirtilmemiş ise ve ücretiniz de asgari ücretin altında değilse işverenden herhangi bir zam talebinde bulunamazsınız. Asgari ücretin artması ücretinizde artışı sağlayacaktır.
Bir firmada 7.5 yıldır çalışmaktayım. 3600 günü tamamladım. Tazminatımı alıp yaşı bekleyeceğim. Şirket tazminatımı öder mi? Öderse ne kadar zamanda bana ödemek zorunda? İşsizlik maaşı alabilir miyim? 5...170800 Nolu SMS
İş Kanunu'na göre, 3600 gün ve 15 yıl sigortalı olup yaşı bekleyenler, SGK'dan durumunu belirten belgeyle beraber işverenliğe müracaat ettikleri takdirde kıdem tazminatını alabilir.
Bu şekilde işten ayrılanlar işsizlik ödeneğine hak kazanamaz. Fakat işverenlikçe iş sözleşmeniz haksız yere fesh edilmişse durum değişir.
Bu durumda hem tazminata hem de şartlarınız tutuyorsa işsizlik aylığına da hak kazanırsınız. İşsizlik aylığını hak edip etmediğinizi de İŞKUR'dan öğrenebilirsiniz. Tazminatın ödenmesine gelince, işveren tazminatı hemen ödemek zorundadır. Ayrıca herhangi bir zaman belirtilmemiştir.
NE ZAMAN EMEKLİ OLURUM?
1972 doğumluyum. 01.06.1987 SSK girişim var. Emekli olabilmek için ne kadar daha çalışmam gerekir? 5...933954 Nolu SMS
İşe girişinize göre 25 yıl, 50 yaş ve 5375 prim gün şartlarına tabisiniz. 25 yıl şartınız tamamlanmış. Prim gün sayınızı yazmamışsınız. 50 yaşınız 2022 yılında doluyor. Bu durumda 50 yaşınızın dolacağı 2022 yılına kadar 5375 prim gün sayınız tamamlanırsa, bu tarihte emekli olabilirsiniz. Aksi takdirde prim günü tamamlayınca emekli olabilirsiniz. Ayrıca en az 3600 prim gün ile 60 yaşınızın dolacağı 2032 yılında kısmi (yaştan) emekli olabilirsiniz. Ali Şerbetçi
https://www.takvim.com.tr/yazarlar/aliserbetci/2018/05/07/asgari-ucretlilerin-maas-artisi
Anonim Ve Limited Şirketlerde Zarar Mahsubu
Zarar mahsubuna ilişkin esaslar, KVK’nın 9. maddesinde düzenlenmiştir. Kurumlara zarar mahsubunu aşağıdaki şekilde özetlenebilir.
a. Kurumların kendilerine ait geçmiş dönem zararlarının mahsubu
KVK’nın 9. maddesinde kurumlar vergisi beyannamesinde her yıla ilişkin tutarlar ayrı gösterilmek ve 5 yıldan fazla nakledilmemek şartıyla, geçmiş yılların beyannamelerinde yer alan zararların indirim konusu yapılacağı hükme bağlanmıştır. Örneğin, bir kurum 2015 yılı kurumlar vergisi beyannamesinde yer alan zararı, 2016-2017-2018-2019 ve en son 2020 yılı karından mahsup edebilecek, bu süre içinde indirilemeyen 2015 yılı zararı, 2021 ve takip eden yıllarda mahsup konusu edilemeyecektir.
Zarar mahsubunda, mali zarar mali kardan mahsup edilmektedir. Bilindiği üzere Tek Düzen Hesap Planına göre hazırlanan bilançoda yer alan kar veya zarar ticari olup, vergi hesaplamalarında mali kar veya zarar baz alınmaktadır. Uygulamada vergi matrahı olan mali kar için ayrı bir bilanço düzenlenmemekte, mali kar veya zarar beyanname üzerinde hesaplanmaktadır.
Zarar mahsubu öngörülen süre içinde gerçekleştirilemediği takdirde, oluşan zarar işletme zararı olarak değerlendirilmemekte ve sermayede meydana gelen azalma olarak dikkate alınmaktadır. Mükelleflerce bir hesap dönemi içerisinde oluşan zarar beş hesap dönemi boyunca oluşacak karlarla mahsup edilemiyorsa, o zarar sermayede meydana gelen bir eksilme olarak kabul edilmelidir.
b. Devir veya Tam Bölünme Hallerinde Zarar Mahsubu
KVK’nın 9. maddesinde, devir halinde devralınan kurumların devir tarihi itibariyle öz sermaye tutarını geçmeyen zararları ile tam bölünme işlemi sonucu bölünen kurumun zararlarından öz sermayesinin devralınan tutarını geçmeyen ve devralınana kıymetle orantılı kısmının mahsup edilebileceği hükme bağlanmıştır.
Devir ve bölünme halinde zarar mahsubu, devir işleminin KVK’nın 20. maddesinin 1. fıkrası çerçevesinde yapılmasına, tam bölünme işleminin de 20. maddesinin 2. fıkrası kapsamında gerçekleştirilmesine bağlanmıştır. Ayrıca son beş yıla ilişinki kurumlar vergisi beyannamelerinin kanuni süresinde verilmiş olması ve devralınan kurumun faaliyetine devir veya bölünmenin meydana geldiği hesap döneminden itibaren en az beş yıl süreyle devam edilmesi koşulları da ön görülmüştür.
Devir ve bölünme hallerinde mahsup edilecek zarar tutarı, devralının veya bölünen kurumun devir veya bölünme tarihindeki öz sermayesi (eski uygulamada öz sermaye yerine aktif toplamı esas alınmaktaydı.) ile sınırlıdır. Bu nedenle devralınan veya bölünen kurumun öz sermayelerinin sıfır veya negatif olması halinde bu kurumların zararlarının devralan kurum bünyesinde mahsubu mümkün olmayacaktır.
Devir halinde, devralan kurum en çok, devralınan kurumun devir tarihindeki öz sermayesi tutarındaki zararı mahsup edebilecektir. Tam bölünme işleminde ise bölünen kurumun zararlarından, bu kurumun öz sermayesinin devralınan tutarını geçmeyen ve devralınan kıymetle orantılı mahsup edilebilecektir.
Tam bölünme sonucunda bölünen şirketi devralan şirketlerce kullanılacak zarar mahsup hakları “devralınan kıymetle orantılı” olarak belirlenecektir. Buna göre, zarar mahsup hakkı, tam bölünen şirketin öz sermayesinin devralan şirketlere dağılımı oranında paylaştırılarak hesaplanacaktır.
Örneğin; öz sermayesi 200.000 TL olan bir şirket, iki şirkete bölünmüş ve bu şirketlerden biri öz sermayenin 80.000 TL lik kısmını, diğeri de 120.000 TL lik kısmını devralmışsa, 40.000 TL tutarındaki zarar mahsup hakkı, bu iki şirket arasında 16.000 TL ve 24.000 TL olarak paylaşılacaktır.
Devir ve bölünme işlemlerinde zarar mahsubu yapılabilmesi için “aynı faaliyete devam” şartı aranmaktadır. Bu şart, Eski KVK’nın mükerrer 14. maddesinde yer alan “aynı sektörde faaliyet gösterme” şartından daha dar kapsamlı olup, devralan kurumlara devir veya bölünmenin meydana geldiği tarihten itibaren en az beş yıl süreyle, devralınan veya bölünen kurumların faaliyetlerini devam ettirme zorunluluğu getirtmektedir. Faaliyetin devamı şart olmakla birlikte, faaliyet hacmi konusunda bir belirleme yapılmamıştır.
Vergiden kaçınma amacına yönelik olarak, ekonomiye kazandırılması mümkün olmayan kurumların devir veya bölünme suretiyle devralınması ya da devralının veya bölünen kurumların faaliyetinin beş yıllık süre içinde arızi hale getirilerek kısmen durdurulması veya sona erdirilmesi gibi ekonomik olamayan sebeplerle devir ve bölünme işleminin yapılması halinde zarar mahsubu mümkün olmayacaktır. Mahsup için aranan şartların ihlali halinde, zarar mahsupları nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler için vergi ziyaı doğmuş sayılacağından, mahsup nedeniyle ziyaa uğrayan vergiler ceza ve gecikme zammı ile birlikte tahsil edilecektir.
c. Yurtdışı Faaliyetlerden Doğan Zararların Mahsubu
KVK’nın 9. maddesinde beş yıldan fazla nakledilmemek şartıyla yurtdışı faaliyetlerden doğan zararların Türkiye’deki kurum kazancından mahsup edilmesine imkan tanınmıştır. Ancak, kazançları Türkiye’de kurumlar vergisinden istisna edilen faaliyetlere ilişkin yurtdışı zararlar bu mahsubun kapsamı dışındadır. Örneğin, yurtdışı inşaat ve onarım işlerinden elde edilen kazançlar kurumlar vergisinden istisna edilmiş olduğundan, yurtdışı bu faaliyetlerden zarar doğması halinde, bu zararlar diğer faaliyetlerden elde edilen kazançlarda mahsup edilemeyecektir.
Yurtdışı faaliyetlerden doğan zararlar, faaliyette bulunan ülkenin vergi kanunlarına göre beyan edilen vergi matrahlarının zarar dahil, her yıl o ülke mevzuatına göre denetim yetkisi verilen kuruluşlarca rapora bağlanması ve bu raporun aslı ile tercüme edilmiş bir örneğinin Türkiye’deki ilgili vergi dairesine ibraz edilmesi halinde indirim konusu yapılabilecektir. Mükelleflerin söz konusu raporları ilgili vergi dairesine zamanında ibraz etmemiş olmaları halinde, bu raporların zararın mahsup edileceği ilgili dönemde ibraz edilmesi de yeterli olacaktır.
Faaliyette bulunulan yabancı ülkede denetim yetkisine haiz bir denetim kuruluşunun olmaması halinde, her yıla ait vergi beyannamesi ve eki bilanço ile gelir tablosunun, yabancı ülkenin yetkili makamlarından alınacak veya onaylatılacak birer örneğini, mahalindeki Türk elçilik veya konsoloslukları, yoksa orada Trük menfaatlerin koruyan ülkenin aynı mahiyetteki temsilcilerine onaylatılarak, aslını ve tercime edilmiş bir örneğinini ilgili vergi dairesine ibrazı zorunludur.
Türkiye’de indirim konusu yapılan yurtdışı zararların ilgili ülkede mahsup edilmesi veya gider yazılması halinde, Türkiye’de beyannameye dahil edilecek yurtdışı kazanç, mahsup yada gider yazılmadan önceki tutar olacaktır. Yurtdışı faaliyetlerden doğan karlar Türkiye’de genel sonuç hesaplarına hangi para cinsinden intikal ettirilmişse, zararlarında aynı para cinsinden intikal ettirilmesi gerekmektedir.
Örneğin, (A) kurumunun 2015 ve 2016 yıllarında yurtiçi ve yurtdışı faaliyet sonuçları aşağıdaki gibidir.
2015 yılı ile ilgili olarak yabancı ülkede verilen beyannamede 45.000 TL kazançtan 25.000 Tl zarar düşülmek suretiyle 20.000 TL karşılığı kazanç beyan edilmiştir. Bu verilere kurumun 2015 ve 2016 yılları ile ilgili olarak Türkiye’de vereceği yıllık beyannamede beyan edeceği matrah aşağıdaki gibi hesaplanacaktır.
Nazlı Gaye Alpaslan
Borcu Silinen Bağ-Kurlular İçin Önemli Bir İhya Düzenlemesi
Torba yasa da yapılan düzenleme aşağıda yer alıyor.
‘’Köy ve mahalle muhtarları, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar ile tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu mülga hükümlerine ve mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa göre tescilleri yapıldığı hâlde prim borçlan nedeniyle daha önceki ilgili kanunları uyarınca sigortalılık süreleri durdurulmuş olanlardan bu Kanunun yayımı tarihi itibarıyla ihya edilmemiş olanların kendileri veya hak sahipleri, bu Kanunun yayımı tarihini takip eden aybaşından itibaren iki ay içinde Kuruma müracaat ederek, durdurulan sigortalılık süreleri için ödeyecekleri prim tutarının, sigortalılık süreleri durdurulmamış gibi değerlendirilerek(*/1) bu maddenin birinci fıkrası hükümlerine göre hesaplanmasını talep edebilirler. Hesaplanan borcun tamamının ilk taksit ödeme süresi içinde ödenmesi hâlinde durdurulan süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir. Hesaplanan borcun tamamının ilk taksit ödeme süresi içinde ödenmemesi hâlinde ihya işlemi geçerli sayılmaz ve bu fıkra kapsamında ödenmiş olan tutarlar ilgilinin başkaca prim borcunun bulunmaması kaydıyla faizsiz olarak iade edilir. Bu fıkra hükümlerinin uygulanmasında (*/2)bu Kanunun 9 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (a) ve (b) bentleri hükümleri uygulanmaz.’’
**
Ø Köy ve mahalle muhtarları
Ø Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar(Gelir Vergisi ve Şirket Ortakları)
Ø Tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar
Ø 1475 ve 2926 göre tescilleri yapıldığı hâlde prim borçlan nedeniyle daha önceki ilgili kanunları uyarınca sigortalılık süreleri durdurulmuş olanlar
Ø Kanunun yayımı tarihi itibarıyla ihya edilmemiş olanlar
Ø Sigortalının Kendisi,Vefat etmiş ise dul/yetim aylığı alabilecek hak sahibi
Ø Kanunun yayımı tarihini takip eden aybaşından itibaren
Ø 2 ay içinde SGK’una müracaat ederek
Ø 2018 yılı Mart ayı ve önceki aylara ilişkin olup bu Kanunun yayımı tarihinden önce tahakkuk ettiği hâlde bu Kanunun yayımı tarihi itibarıyla ödenmemiş olan 4-b sigortalılık statülerinden kaynaklanan sigorta primi asılları ile bu alacaklara ödeme sürelerinin bittiği tarihlerden bu Kanunun yayımı tarihine kadar geçen süre için Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın, bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde ödenmesi hâlinde, bu alacaklara uygulanan gecikme cezası ve gecikme zammı gibi fer’i alacakların tamamının tahsilinden vazgeçilir.
Ø Defaten ödeme esası ile hesaplanan borcun tamamının ilk taksit ödeme süresi içinde ödenmesi hâlinde durdurulan süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir. Hesaplanan borcun tamamının ilk taksit ödeme süresi içinde ödenmemesi hâlinde ihya işlemi geçerli sayılmaz. Vedat ilki