Mehmet Özdoğru
Vergi İhtilaflarında Zor Alımın Durdurulması
Vergi ve ceza ihbarnamelerine karşı ilgili vergi mahkemelerinde dava açılması halinde, “Yürütmenin Durdurulması” talebinde bulunulmaz. Çünkü, ihbarnamenin tebliğ tarihinden itibaren (30) gün içerisinde dava açılması otomatik olarak ihbarnamenin tahakkukunu durdurur. [1]
Kendisine ödeme emri tebliğ edilen amme borçlusu bu ödeme emrine karşı, ilgili vergi mahkemesinde (7) gün içersinde dava açması gerekir. Açılan dava, ödeme emri ile ilgili “Yürütmenin Durdurulması” ‘na engel teşkil etmez. Ödeme emri ‘ne karşı açılan iptal davalarında (vergi ve ceza ihbarnamelerinde yürütmenin durdurulması talep edilmez) mutlak surette “Yürütmenin Durdurulması” talep edilmelidir (Bkz. 2577 sayılı İYUK md. 27).
Ödeme emrine karşı açılacak davalarda, dava açma süresi 7 gün olup, bu süre 2577 sayılı İYUK md. 61-62 hükümlerine göre adli tatil dönemlerine tekabül etmesi halinde dava açma süresi adli tatil bitimi olan süreden sonra 7 gün uzar. Adli tatil her yıl 20 temmuz ila 31 ağustos dönemlerini kapsar.
Aksi yasada öngörülmedikçe, idari yargı yerlerinde dava açılması ya da temyiz yoluna başvurulması kural olarak, dava konusu idari işlemlerin yürütülmesini durdurmaz. Ancak taraflardan birinin talebi üzerine, gerekli şartlar da oluşmuşsa Mahkeme, yürütmenin durdurulmasına karar verebilir. Mahkeme tarafından yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi durumunda, esas dava karara bağlanıncaya kadar, eski durumun devamı sağlanır. Böylece davacıların, dava konusu yaptıkları idari işlemin uygulaması, dava sonuna kadar ertelenir. Dolayısıyla, yürütmenin durdurulması kararı, bu ertelemeyi sağlayan geçici bir önlemdir.
Yürütmenin durdurulması kararları ile ilgili, belli başlı ilkeler aşağıda sıralanmıştır;
1) Yürütmenin durdurulması talebi ödeme emri aşamasında teminat gösterilmiş olması şartıyla verilebilir. (Anayasa Md. 125, İYUK Md. 27) Vergi ve ceza ihbarnamelerine karşı açılan davalarda yürütmenin durdurulması talebinde bulunmasına gereksinim yoktur. Çünkü, (1) nolu vergi ve ceza ihbarnamelerine karşı açılan davalarda otomatikman tahsilat durmakta, ayrıca yürütmenin durdurulması talebine gerek yoktur. Vergi mahkemesinde açılan davanın mükellef aleyhine neticelenmesi halinde vergi dairesi tarafından mükellefe uygulanan (2) nolu ihbarnameye karşı mal beyanında bulunularak karar temyiz edilir ve karar için bir üst mahkemeye itiraz veya temyiz yapılmalıdır.
2) İdari işlemlerin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğması gerekir. Ayrıca, idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması zorunludur. Bu gibi durumlarda yürütmenin durdurulması talep edilmelidir.
3) Yürütmenin durdurulması istemi, ancak açılan dava içerisinde istenmelidir.
4) Yürütmenin durdurulması istemi, ya dava dilekçesi ile beraber veya dava açtıktan sonra ayrı bir dilekçe ile istenmelidir.
5) Mahkeme yürütmenin durdurulması için, kanun aradığı iki koşulun da mevcut olduğuna veya olmadığına ilişkin gerekçeyi açık bir şekilde ortaya koymalıdır.
6) Yürütmenin durdurulması kararları, teminat karşılığında verilir.[2]Ancak, mahkeme tarafından durumun gereklerine göre teminat aranmadan da yürütmenin durdurulmasına karar verilebilir.
7) Özel esaslar ile ilgili (KOD:4 davaları) olarak açılan davalarda öncelikle, yürütmenin durdurulması talep edilmelidir. Bu gibi davalarda mahkemeler, yürütmenin durdurulması talebini teminat aranmadan kabul etmektedir.
8) Yürütmenin durdurulması talepli davalar öncelikle görüşülür ve karara bağlanır. Bu tip kararlar 2577 sayılı İYUK md. 27/8 hükmüne göre (15) gün içerisinde yazılır ve imzalanır. Aynı nedenlere dayanılarak, 2. Kez yürütmenin durdurulması talebinde bulunulamaz. (2577 sayılı İYUK md. 27/9, 10)
9) Yürütmenin durdurulması kararlarında idari işlemin hangi gerekçelerle hukuka açıkça aykırı olduğu ve işlemin uygulaması halinde doğacak telafisi güç veya imkansız zararların neler olduğunun belirtilmesi zorunludur. Sadece ilgili kanun hükmünün iptali istemiyle Anaysa Mahkemesine başvurulduğu gerekçesiyle yürütmenin durdurulması kararı verilemez (2577 sayılı İYUK md. 27/2)
10) Mükellefin, “İhtirazı kayıtla”verdiği beyannameye dayanılarak yapılan tarhiyat işlemlerine karşı dava açması durumunda yürütme kendiliğinden durmaz. Bu gibi davalarda yürütme ancak koşulların varlığı, davacının bu yöndeki talebi ve de mahkemenin kararıyla durabilir. Mahkemeler, davalı idarenin savunmasını almadan yürütmenin durdurulması hakkında karar vermez.
11) Tahsilât işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalarda da yürütme kendiliğinden durmaz. Bu gibi durumlarda, yürütmenin durdurulması talep edilmelidir ve teminat gösterilmelidir.
12) Dosyanın işlemden kaldırılması ve işlemden kaldırılan dava dosyasının tekrar işleme koyulması halinde yürütme kendiliğinden durmaz.
13) Mükellefin talebi üzerine takdir komisyonunca belirlenen emsal bedele karşı açılan davalar da yürütme kendiliğinden durmaz.
14) Kanun yoluna başvurulması halinde yürütme kendiliğinden durmaz. İlk derece mahkemesi olarak vergi mahkemelerinde vergi uyuşmazlıklarına ilişkin açılan davalarda, dava konusu tarh edilen vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlülüklerine ilişkin tahsil işlemi kendiliğinden durmaktadır. (Bkz. Alpaslan Mustafa, Mali Hukuk Uygulamaları Yorum Makale ve İncelemeler, İzmir, 2015, Kanyılmaz Mat.)
15) Mahkemeler, açılan davanın durumunda göre idarece yapılan işlemin mahiyetine göre bazı hallerde teminat istemeden hatta karşı tarafın savunmasını dahi almadan yürütmenin durdurulmasına karar verebilmektedir. Nazlı Gaye Alpaslan
--------
[1]Bkz: ALPASLAN Nazlı Gaye, Vergi İhtilafları ile İlgili Makale, Yorum ve İncelemeler İzmir-2015
[2]Teminat olarak kabul edilecek değerler şunlardır; para, bankalar tarafından verilen teminat mektubu, hazine tahvil ve bonoları, hükümetçe belirlenen milli esham ve tahvilatlar, ilgililer ve ilgililer lehine üçüncü şahıslar tarafından gösterilen ve alacaklı idarece haciz varakalarına müsteniden haczedilen menkul ve gayrimenkul mallar, gayrimenkul rehni, noterden onaylı bir kefalet sözleşmesi ile gösterilen kefil.
Engellinin Üç Sorunu
EVDE BAKIM PARASINDA HANE HALKI GELİRİ
Anayasa ;
61 Madde’’ Devlet, sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alır’’.
Engellinin gelirinden ziyade hane içinde kişi başına düşen ortalama aylık gelir tutarı, asgarî ücretin aylık net tutarının 2/3’ünden daha az olan bakıma ihtiyacı olan engellilere hizmet götürülüyor.Sosyal Devlet ilkesinde engelli fert olarak görünmesi gerekir.
Bakıma ihtiyacı olan engellilere özel bakım merkezlerinde sunulacak bakım hizmetinin karşılığı olarak belirlenecek kişi başına aylık bakım ücreti tutarı, (20.000) gösterge rakamı ile memur aylık katsayısının çarpımı sonucu bulunacak tutardan fazla olamaz. Bakıma ihtiyacı olan engellinin evde bakımına destek için ise (10.000) gösterge rakamı ile memur aylık katsayısının çarpımı sonucu bulunacak tutar kadar aylık sosyal yardım yapılır.
Burada şayet özel bakım evinde hizmet alması halinde 2018 yılı için 2.171 TL,evde bakılması halinde 1.085,5 TL. ödenir.
Oysa gösterge olmadan önce evde bakım parası Net Asgari Ücrete göre belirleniyordu.6518 sayılı Kanun ile değişiklik yapılamadan önce bakım maaşı net asgari ücrete göre belirleniyor idi. 2828 sayılı kanun’da üst sınır olarak net iki asgari ücret sınırı 2014 öncesi mevcuttu.
Net asgari ücrete göre evde bakım ücreti ödenirken;
gösterge x memur maaş katsayı çarpımı ile ,
evde bakım ücretinin hesaplanması bakım ücretinden yararlananların asgari ücret karşısında kayıpla karşı karşıya kalmıştır
**
BU İKİLEM NE ZAMAN DÜZELECEK?
1/10/2008 öncesi sigorta girişi olan engelliler için 3 kademe de belirlenen emeklilik koşulu ,1/10/2008 sonrası için iki kademe olarak uygulanmıştır.
Fakat 1/10/2008 sonrası engelli için emeklilik koşulları 1/10/2008 öncesine göre daha avantajlı olurken eski engelliler için şartları ağırlaştırılmıştır.
Örneğin:
Ekim 2008 ilk defa sigortalı olan Engelli Aşağıdaki Tabloda Yer Verilmiştir;
5510/28. madde beşinci fıkra ve geçici altıncı madde yedinci fıkra (d) ve (e) bentlerine göre çalışma gücü kaybı oranı % 60’ın altında olanlar (4/1-(a) sigortalıları için) |
||||
Sigortalılık süresinin başlangıcı |
Çalışma gücü kayıp oranı |
|||
% 50- % 59 |
% 40- % 49 |
|||
Sigortalılık süresi |
Gün sayısı |
Sigortalılık süresi |
Gün sayısı |
|
--.10.2008 - 31.12.2008 |
16 |
3700 |
18 |
4100 |
Eylül 2008'de Sigortalı Olan Engelli İçin Aşağıdaki Tabloda Yer Verilmiştir;
06.08.2003 tarihindeki sigortalılık süresi/başlangıcı |
II. Derece Engelli |
III. Derece Engelli |
||
Sigortalılık süresi |
Gün sayısı |
Sigortalılık süresi |
Gün sayısı |
|
06.08.2003 -30.09.2008 tarihine kadar |
18 yıl |
4000 |
20 yıl |
4400 |
Tabloları karşılaştırdığınızda;
5510 sayılı Kanuna göre SS ve GSSK göre 4/a sisteme girenler ,506 SSK engelliye göre avantajlı konuma geçmiştir.
30/09/2008 girişi yapılan engelli ,1 gün sonra işe giren engelli arasında böyle uyumsuz tablo ortaya çıkmıştır.
Tüm uyumsuzluklara karşı bu mantık hatasının düzeltilmesi ve engellilerin haklarının iadesi gerekmez mi?
**
EKİM 2008 SONRASI KAZANÇLAR İÇİN ABO HESAPLAMA ESASI:
Kanunun 28. maddesinin dördüncü ve beşinci fıkralarına göre bağlanan aylıkların aylık bağlama oranı, prim ödeme gün sayısı 9000 günden az olanlar için çalışma gücü kayıp oranının 9000 gün prim ödeme gün sayısı ile çarpımı sonucu bulunan rakamın % 60 a bölünmesi suretiyle hesaplanan gün sayısına göre % 50 yi geçmemek üzere tespit edilen orandır. Prim ödeme gün sayısı 9000 günden fazla olanlar için ise toplam prim ödeme gün sayısına göre aylık bağlama oranı belirlenecektir.
Örnek:4/b sigortalısı olup %70 üzerinde engelli 4000 günü varsa,
0,70x9000/0,60=%58,32 olduğundan %50 olarak dikkate alınacaktır.
İLK DEFA 5510 SAYILI SS VE GSSK EMEKLİ OLACAK ENGELLİLER İÇİN ABO HESAPLANMASI
Aylık Bağlama Oranı (ABO) :
- Aylık bağlama oranı, sigortalının malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi geçen toplam prim ödeme gün sayısının her 360 günü için % 2 olarak uygulanır. Bu hesaplamada 360 günden eksik süreler orantılı olarak dikkate alınır. Ancak aylık bağlama oranı % 90'ı geçemez.
- 28 inci maddenin dördüncü ve beşinci fıkralarına göre aylığa hak kazanan sigortalılardan;
4 (a) sigortalıları için hesaplanacak aylık bağlama oranı, prim ödeme gün sayısı 7200 günden az olanlar için çalışma gücü kayıp oranının 7200 gün prim ödeme gün sayısı ile çarpımı sonucu bulunan rakamın % 60'a bölünmesi suretiyle hesaplanan gün sayısına göre (Çalışma gücü kaybı oranı x 7200 / % 60 = ABO’ya esas prim gün sayısı), % 40’ı geçmemek üzere,
4 (b/c) sigortalıları için hesaplanacak aylık bağlama oranı, prim ödeme gün sayısı 9000 günden az olanlar için çalışma gücü kayıp oranının 9000 gün prim ödeme gün sayısı ile çarpımı sonucu bulunan rakamın % 60'a bölünmesi suretiyle hesaplanan gün sayısına göre (Çalışma gücü kaybı oranı x 9000 / % 60 = ABO’ya esas prim gün sayısı), % 50’yi geçmemek üzere,
tespit edilir. Prim ödeme gün sayısı 4 (a) sigortalıları için 7200, 4 (b/c) sigortalıları için 9000 günden fazla olanlar için ise toplam prim ödeme gün sayısına göre aylık bağlama oranı belirlenir.
Örnek:
İlk defa 4 (a) kapsamında çalışmaya başladığı tarihte malul olan ve çalışma gücü kaybı oranı %70 olarak tespit edilen sigortalının tahsis talep tarihinde prim ödeme gün sayısı 3700’dür. Sigortalının prim gün sayısı 7200 günden az olduğundan,
ABO’ ya esas prim gün sayısı: Çalışma gücü kaybı oranı x 7200 / % 60
:%70 x 7200/ %60 = 8400
ABO : 8400/360 x 2 = 46,66 (5510 sayılı Kanunun 28 inci maddesinin dördüncü fıkrası gereğince %40 ı geçemeyeceğinden, ABO % 40 olarak uygulanır.)
- Ortalama aylık kazanç ile aylık bağlama oranının çarpılmasıyla sigortalının tahsis talep yılına ait Ocak aylığı bulunur.
Aylık = Ortalama Aylık Kazanç x Aylık Bağlama Oranı
- Hesaplanan yaşlılık aylığı; sigortalının çalışma süreleri için prime esas günlük kazanç alt sınırları dikkate alınarak, talep yılına ait Ocak ayı itibariyle belirlenen ortalama aylık kazancının % 35’inden, sigortalının talep tarihinde bakmakla yükümlü olduğu eşi veya çocuğu varsa % 40’ından az olamaz.
- Hesaplanan aylık, tahsis talep yılına ait Ocak aylığı olup, aylığın başlangıç tarihi yılın ilk altı aylık döneminde ise Ocak ödeme dönemi için aylıklara uygulanan artış oranı kadar, yılın ikinci altı aylık dönemde ise öncelikle Ocak ödeme dönemi, daha sonra Temmuz ödeme dönemi için aylıklara uygulanan artış oranları kadar artırılarak, sigortalının aylık başlangıç tarihindeki aylığı hesaplanır. Vedat İlki
Güncel Yargı Kararları (2018/2)
Özet:
Danıştay Dergisinin 146. sayısında yer alan güncel bazı yargı kararları
1. Gelir Vergisi Kanunu
Araç alım satımında devamlılık ne zaman gerçekleşmiş sayılır?
(Danıştay Dördüncü Dairesinin 15.05.2017 tarih ve E:2013/9467 K:2017/4463 sayılı kararı)
Olayda, davacının 2010 yılında 6 adet araç alıp sattığı hususunun tespit edilmesi üzerine, davacının sürekli olarak oto alım satımı işi ile uğraştığından bahisle 17.07.2007 tarihinden itibaren adına tesis edilen mükellefiyetin iptali istemiyle dava açılmıştır.
Alım ve satım bulunması durumunda böyle bir faaliyetin hangi şartlar altında ticari faaliyet olarak değerlendirilmesi gerektiği hususunda Vergi Usul Kanunu’nda bir açıklık bulunmamaktadır. Ancak bir faaliyetin ticari faaliyet olabilmesi için, hem alım satımlarda devamlılık ve süreklilik bulunması hem de kazanç elde etme amacıyla yapılmış olması zorunludur. Bu husus ise şüphesiz ilgili dönemlerde yapılan alım satımların sayısal çokluğuna da bakılarak karar verilecek bir husustur. Aksi takdirde bu şartları taşımayan bir faaliyeti ticari faaliyet olarak kabul etmek hayatin olağan akışı ile ticari icaplara da uygun düşmez
Olayda davacının 2007 yılında 1, 2009 yılında 1, 2010 yılında 6, 2011 yılında 4 tane araç alım satım faaliyeti gerçekleştirdiği anlaşılmaktadır. Davacının araç alım satım muamelelerindeki çokluk mükellefiyet tesis edildiği tarih olan 2007 yılında değil, 2010 yılından itibaren gerçekleşmiş olduğu ve faaliyetindeki devamlılık unsurunun da bu tarihten itibaren gerçekleştiği sonucuna varılmıştır.
Bu durumda, davacı hakkında tesis edilen mükellefiyetin 2010 yılı itibariyle davacı tarafından gerçekleştirilen devamlılık ve süreklilik arz eden çok sayıdaki alım satım işleminin belirli bir organizasyon dahilinde ve kar elde etme amacıyla yapıldığının kabulü gerektiğinden, davacı hakkında araç alım satımı nedeniyle 17.07.2007 tarihi itibariyle mükellefiyet tesis edilmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
2. Katma Değer Vergisi Kanunu
Defter ve belgelerin incelemeye ibraz edilmemesi durumunda KDV indirimi reddedilebilir mi?
(Danıştay Üçüncü Dairesinin 24.01.2017 tarih ve E:2016/16196 K:2017/233 sayılı kararı)
Mükellefler, kendilerine yapılan teslimler nedeniyle yüklendikleri katma değer vergilerini belgelerde gösterilmesi ve bu belgelerin yasal defterlere kayıtlı olması koşuluyla katma değer vergisi indiriminden faydalanabilirler. Defter ve belgelerin, mücbir sebepten dolayı incelemeye ibraz edilemediği durumlarda da katma değer vergisi indiriminin kabul edilebilmesi için bu vergilerin gerçekten yüklendiklerini, Vergi Usul Kanunu’nun 3. maddesinin “ispat” başlıklı (B) fıkrasında yer alan kural uyarınca kanıtlamaları gerekmektedir.
Bu düzenlemeler nedeniyle emtia veya hizmet alışını temsil eden fatura veya fatura yerine geçen belgenin yasal defterlere usulüne uygun olarak kaydedilmesi ve bu belgelerde katma değer vergisinin ayrıca gösterilmesi, katma değer vergisi indirimi yapılabilmesinin ön koşullarıdır. Bu ön koşulların varlığının, sözü edilen defter ve belgelerin ibrazı ve incelenmesiyle saptanabileceği açıktır. Vergi idaresinin, vergiyi doğuran olayın gerçek mahiyetini ortaya çıkarabilmesi ise defter ve belgelerin istendiğinde vergi idaresinin denetim ve incelemesine sunulması ve gerektiğinde, şekline ve usulüne uygun belgelerle tevsik edilen hukuki muamelelerin karşı taraf nezdinde inceleme ve araştırma yapılması ile olanaklıdır.
Vergi Usul Kanunu’nun 30. maddesinin 2. fıkrasının 3. bendinde, bu Kanun’a göre tutulması zorunlu olan defterlerin hepsinin veya bir kısmının vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlara herhangi bir sebeple ibraz edilmemesi, dönem matrahının re’sen takdirini gerektiren sebep olarak öngörülmüştür.
Usulüne uygun tebliğ edilen yazıyla defter ve belgelerin ibrazı istendiği halde bir mücbir sebep hali olmaksızın defter ve belgelerin inceleme elemanına ibraz edilmemesi re’sen tarh sebebidir. Ayrıca defter ve belge asıllarının mahkemeye de ibraz edilmediği dikkate alındığında, Kanun’un muhafaza biçim ve süreleri ile ibraz yükümlülüğüne ilişkin düzenlemeleri karşısında, davacının katma değer vergisi indirimlerinin reddedilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığından, tarhiyatın kaldırılması yolundaki mahkeme kararı bozulmuştur.
3. Vergi Usul Kanunu
Zamanaşımını durdurmak amacıyla takdir komisyonuna sevk işlemi hukuka uygun mudur?
(Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun 05.07.2017 tarih ve E:2017/288 K:2017/329 sayılı kararı)
Vergi Usul Kanunu’nun 138. maddesinde, incelemenin, neticesi alınmamış hesap dönemi de dahil olmak üzere, tarh zamanaşımı süresi sonuna kadar her zaman yapılabileceği kurala bağlanmıştır. Bu düzenlemeye göre incelemenin yapılabilmesi için tarh zamanaşımı süresinin geçmemiş olması gerekmektedir.
Kanun’un 113. maddesinde; süresinin geçmesi nedeniyle vergi alacağının kalkması olarak tanımlanan zamanaşımının, mükellefin bu hususta müracaatı olup olmadığına bakılmaksızın hüküm ifade edeceği düzenlemesine yer verilmiştir. Kanun’un 114. maddesi uyarınca, vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak beş yıl olarak ifade edilen tarh zamanaşımını durduran durum, matrah takdiri için takdir komisyona başvurulmasıdır. 114. maddenin ikinci fıkrasında yer alan, “Şu kadar ki, vergi dairesince matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulması, zamanaşımını durdurur. Duran zamanaşımı, mezkûr komisyon kararının vergi dairesine tevdiini takip eden günden itibaren kaldığı yerden işlemeye devam eder.” şeklindeki ifade; Anayasa Mahkemesinin 15.10.2009 gün ve E:2006/124, K:2009/146 sayılı kararıyla iptal edilmiş, iptal kararı üzerine 6009 sayılı Kanun’la, 114. maddenin ikinci fıkrası, “Ancak işlemeyen süre her hal ve takdirde bir yıldan fazla olamaz” ibaresinin eklenmesiyle yeniden düzenlenmiştir.
Anayasa Mahkemesinin; sözü edilen düzenlemenin, vergilemede; “belirlilik”, “yasallık” “öngörülebilirlik”, “keyfiliğe izin verilmemesi” ve “hukuk devleti” ilkesine aykırı düştüğü gerekçesiyle verdiği iptal kararında; takdir komisyonuna başvuru yolunun, sırf zamanaşımını durdurmak amacıyla keyfi olarak kullanılmasının güvence sağlamayacağı ve vergi yükünü artırarak haksız sonuçlar doğmasına neden olabileceği hususuna da vurgu yapılmıştır.
213 sayılı Kanun’un 20. maddesinde verginin tarhı, vergi alacağının kanunlarda gösterilen matrah ve oranlar üzerinden hesaplanarak miktarının belirlenmesi olarak tanımlanmış, 25 – 39. maddelerinde tarh yöntemlerine ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir. Bu yöntemlerden birisi olan “re’sen tarh” usulünü düzenleyen 30. maddede, 21.01.1983 tarih ve 2791 sayılı Kanun değişikliğinden önce re’sen takdir yetkisi sadece takdir komisyonlarına ait bulunduğundan, vergi incelemesi sırasında re’sen takdiri gerektiren bir durumun tespiti halinde gerekli takdir işlemi takdir komisyonu tarafından yapılmakta iken 2791 sayılı Kanun değişikliğiyle re’sen vergi tarhının tanımı yeniden yapılarak, vergi inceleme elemanlarına da re’sen takdir yetkisi tanınmıştır. Yukarıda yer verilen 114. madde uyarınca takdir komisyonuna başvurma yetkisi ise sadece vergi dairesine aittir.
Vergi incelemesi, re’sen takdir yetkisi bulunan inceleme elemanı tarafından yürütülen bir mükellefin; sırf zamanaşımını durdurmak amacıyla, gerçek bir re’sen takdir nedeni saptanmaksızın, şeklen, takdire sevk sebeplerinden biri dayanak gösterilerek matrah takdiri için takdir komisyonuna sevk edilmesi, bu süre zarfında vergi inceleme raporu ve/veya vergi tekniği raporu düzenlenmesi; takdir komisyonunun haiz olduğu yetki uyarınca, inceleme elemanından bağımsız yürütmesi gereken inceleme ve araştırmalar sonucu elde edeceği verileri değerlendirmek yerine, sözü edilen raporlarda belirtilen miktarın aynısını matrah olarak takdir etmesi, 213 sayılı Kanun’un zamanaşımı ile incelemeye ilişkin düzenlemelerinin öngörülen amacına aykırı düştüğü gibi takdir komisyonuna başvuru yolunun zamanaşımı hükmünü aşmak amacıyla bir yöntem olarak kullanılması, Anayasa Mahkemesi kararında da işaret edildiği üzere “yasallık” ve “hukuki güvenlik” ilkeleriyle de bağdaşmamaktadır.
Olayda, 2005 vergilendirme dönemi matrahının tespiti için zamanaşımının dolmasına çok kısa süre kala 13.11.2010 tarihinde takdir komisyonuna sevk edilen davacı adına, 18.04.2011 tarihli basit raporu dayanak alan takdir komisyonunun 29.09.2011 tarihli kararları uyarınca tarhiyat yapılmış olup cezalı tarhiyatın esas itibarıyla, tanzim edilen rapora dayandığı açıktır. Matrah takdiri amacı dışında, zamanaşımını durdurma amacıyla takdir komisyonuna başvurulduğundan, ortada bir takdir komisyonu kararının bulunması, tarhiyatın, söz konusu rapora göre yapıldığı gerçeğini değiştirmemektedir.
Bu durumda, 2005 vergilendirme dönemi için beş yıllık zamanaşımı süresi geçirildikten sonra düzenlenen 18.04.2011 tarihli rapora dayanan vergi ve ceza ihbarnamelerinin 06.10.2011 tarihinde tebliğ edilmiş olması karşısında, Mahkemece verilen, davanın reddi yolundaki ısrar kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.
Şirketin iş yeri adresinde tebliğ edilemeyen defter ve belge ibraz yazısı, kanuni temsilcinin eşine evinde tebliğ edilebilir mi?
(Danıştay Üçüncü Dairesinin 14.02.2017 tarih ve E:2015/5036 K:2017/841 sayılı kararı)
Davalı idarenin bilgisi dahilindeki davacı şirkete ait iş yeri adresine tebliğe çıkarılan 08.05.2013 tarihli defter ve belge ibraz yazısının, aynı adreste bir başka mükellefin faaliyet göstermesinden kaynaklanan imkansızlık nedeniyle tebliğ edilemediğinin usulüne uygun biçimde düzenlediği görülen 22.05.2013 tarihli adres tespit tutanağıyla saptandığı olayda, vergi Usul Kanunu’nun 157. maddesindeki kural gereği üzerinde düşen adres değişikliği bildirim yükümlüğünü yerine getirmeyen davacı şirket tüzel kişiliğinin kanuni temsilcisi olduğunda duraksama bulunmayan kişinin ikamet adresinde eşi imzasına tebligat yapılmış olmasında usule aykırılıktan söz edilemez. Bu gerekçeyle, ulaştığı aksi yöndeki yargıyı hükme esas alarak davayı sonuçlandıran Vergi Mahkemesi kararı, işin esası hakkında karar verilmek üzere bozulmuştur.
Beyanname verme süresi geçtikten sonra verilen düzeltme beyannamesine ihtirazi kayıt konabilir mi?
(Danıştay Dördüncü Dairesinin 04.05.2017 tarih ve E:2016/21514 K:2017/4187 sayılı kararı)
Zamanında verilen vergi beyannamesine ihtirazi kayıt konulması, beyannamede hesaplanan verginin tümü ya da bir kısmının tahakkuk ettirilmemesi istenerek, ihtirazi kaydın konusunu oluşturan nedenin tarhı yapan idare tarafından kabul edilmemesi halinde, beyanname üzerinden tarh edilen verginin ihtirazi kayıt konulan kısmının dava konusu edilebilmesini olanaklı kılarak, noksan beyanda bulunulmasını ve verginin geç tahakkuk etmesini önlemektedir. Bu nedenle, ihtirazi kayıt beyanname verme süresinde verilen beyannamelere konulabilir.
Vergi Usul Kanunu’nun 378. maddesinin ikinci fıkrasında mükelleflerin, beyan ettikleri matrahlara ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açamayacakları düzenlenmiştir. Beyan üzerinden alınan vergilere ait matrahın ihtirazı kayıtla beyanı, beyannamenin vergi kanunlarında öngörülen zamanlarda verilmesi koşuluna bağlıdır. Beyanname verme süresi geçtikten sonra verilen beyannameye konulan ihtirazi kaydın, beyanname üzerinden yapılan tahakkuka etkisi yoktur.
Bu bakımdan, beyanname verme süresi geçtikten sonra verilen düzeltme beyannamesine konulan ihtirazi kayıt kabul edilemeyerek tahakkuk eden vergi, gecikme faizi ve damga vergisi ile kesilen vergi ziyaı cezasında yasaya aykırılık bulunmadığından aksi yönde verilen Vergi Mahkemesi kararında yasal isabet görülmemiştir.
4. 6183 Sayılı Kanun
Kanuni temsilci, göreve başladığı tarihten önceki döneme ait vergi borçlarından sorumlu tutulabilir mi?
(Danıştay Dördüncü Dairesinin 22.05.2017 tarih ve E:2013/7146 K:2017/4726 sayılı kararı)
Kanuni temsilcilerin tüzel kişilerin vergi ve buna bağlı borçlarından dolayı sorumlu tutularak takip edilebilmeleri için, öncelikle asıl borçlu olan tüzel kişiliğe yönelinmesi, şirketten tahsil imkânının kalmaması, bu kişilerin borcun ait olduğu dönemde kanuni temsilci olmaları ve borcun bunlara düşen ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden doğmuş olması gerekmekte olup, kanuni temsilci olmadıkları döneme ilişkin borçlardan dolayı takip edilebilmeleri mümkün değildir.
Bu kişilerin sorumluluğunun kanuni temsilci oldukları süre ile sınırlı olduğu açıktır. Dolayısıyla, borcun ait olduğu dönemde kanuni temsilcilik sıfatı bulunmayanların, bu borçlardan dolayı sorumlu tutulmalarına ve anılan madde hükmü uyarınca kanuni temsilci sıfatıyla takip edilmelerine olanak bulunmamaktadır.
Olayda, dava konusu ödeme emri içeriği kamu alacağı, asıl borçlu kooperatifin 2010/1. dönem vergi borcuna ilişkindir. 30.07.2010 tarihli yönetim kurulu kararına göre, davacının söz konusu kooperatifle olan hukuki bağının ve kanuni temsilcilik vasfının 2010 yılı temmuz ayı itibariyle başlamış olduğu, dolayısıyla, uyuşmazlık dönemine ait vergiyi doğuran olayın gerçekleştiği dönem ile tarh, tahakkuk ve ödeme safhalarında borçlu kooperatifle ilgisinin bulunduğuna dair herhangi bir iddia veya delilin dosyaya sunulmadığı görüldüğünden, davacının ödeme emri içeriği vergi borçlarının doğması ve ödenmemesi konusunda sorumluluğunun bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu durumda, davacının kanuni temsilcilik görevine başlamasından önceki dönemlere ait vergi borcundan sorumlu tutulması mümkün olmadığından, bu vergi borçlarının tahsili amacıyla adına düzenlenen ödeme emrinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Bir başka kamu idaresi tarafından gönderilen yazıya göre düzenlenen tutanağa istinaden tarhiyat yapılabilir mi?
(Danıştay Yedinci Dairesinin 28.03.2017 tarih ve E:2016/967 K:2017/2235 sayılı kararı)
Re’sen vergi tarhını, vergi alacağının yetkililerce re’sen takdir olunan matrah veya matrah farkı üzerinden vergi nispeti uygulanmak suretiyle hesaplanması olarak tanımlamak mümkündür. Vergi İdaresince re’sen vergi tarh olunabilmesi için, öncelikle, re’sen takdir olunmuş bir matrah veya matrah farkının varlığı gereklidir. Başka bir anlatımla, Vergi İdaresince re’sen yapılan vergi tarhının hukuken geçerli olabilmesi için, tarhiyatın, 213 sayılı Kanun’un 74. maddesi uyarınca matrah takdiri yapmakla görevli bulunan takdir komisyonunca takdir olunan ya da 135. maddesi uyarınca vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlar tarafından düzenlenen inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah farkına dayandırılmış olması gerekmektedir.
Bu itibarla, takdir komisyonunca takdir olunan veya vergi inceleme raporuyla belirlenmiş bir matrah ya da matrah farkına dayanmaksızın, sırf Gümrük İdaresince gönderilen yazıya istinaden düzenlenen tutanağa dayanarak yapılan re’sen tarhiyatta hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Herhangi bir somut veriye veya delile ulaşmadan, salt davacı beyanına dayanılarak matrah farkı bulunarak tarhiyat yapılabilir mi?
(Danıştay Yedinci Dairesinin 15.03.2017 tarih ve E:2016/890 K:2017/2767 sayılı kararı)
Davacının, 2010 yılı işlemlerinin incelenmesi sırasında defter ve belgeleri üzerinde yapılan kaydi envanterle saptanan “satılan malın maliyetine” davacı tarafından beyan edilen fire ve kar oranlarının uygulanması sonucunda bulunan satış hasılatının, ilgili yılda davacı tarafından beyan edilen matrahtan farklı olması nedeniyle bulunan matrah farkı üzerinden vergi ziyaı cezalı gelir vergisi tarhiyatı yapıldığı anlaşılmaktadır.
Vergi Mahkemesince, beyanlarının yer aldığı vergi inceleme tutanağının davacı tarafından ihtirazi kayıt konulmadan imzalanmak suretiyle kabul edildiği; ayrıca satılan malın maliyeti hesabına ait fire ve kar oranlarının satılan ürünlere yanlış uygulanmış olabileceği ve elde edilen karın sehven noksan hesaplanabileceği yönündeki davacı beyanı da dikkate alınmak suretiyle bulunan matrah farkı üzerinden tarh edilen vergi ziyaı cezalı gelir vergisinde hukuka aykırılık bulunmadığına karar verilmiş ise de; inceleme elemanınca kayıt ve beyan dışı bırakılan hasılat tespit edilirken, Ticaret ve Sanayi Odası’ndan sektördeki karlılık ve fire oranlarının tespit edilmesi ve bu veriler doğrultusunda hesaplama yapılması gerekirken, herhangi somut bir veriye veya delile ulaşmadan salt davacı beyanına dayanılarak matrah farkı bulunmasında isabet görülmemiştir.
Bu durumda, eksik inceleme ve varsayıma dayak vergi inceleme raporu esas alınarak yapılan tarhiyatta ve davayı reddeden Vergi Mahkemesi kararında hukuka uygunluk görülmemiştir. pwc
Yukarıda özetlenen kararlar ile diğer çok sayıda kararın tam metni, Danıştay Dergisinin 146. sayısında yer almaktadır.
SGK Potansiyel Teşvik Sorgulama Uygulamaya Geçti
İşverenlerimizin, sigortalıların hangi prim teşvikleri kapsamına girdiğini kontrol edebilmelerine imkan sağlayan “Potansiyel Teşvik Sorgulama” ekranı işletime alınmıştır.
Söz konusu ekrana, www.sgk.gov.tr adresinden ” E-SGK”, “İşveren”, “İşveren Sistemi”, “Uygulamaya Giriş”, “İşveren”, “Teşvikler ve Tanımlar”, “Potansiyel Teşvik Sorgulama” seçenekleri işaretlenerek erişilebileceği gibi http://e.sgk.gov.tr/wps/portal/isveren/Ilgili+Diger+Uygulamalar/isveren_sistemi linki üzerinden de erişilebilecektir.
Potansiyel Teşvik Sorgulama ekranı vasıtasıyla sigortalının 4447 sayılı Kanunun geçici 10 uncu (06111), geçici 19 uncu (17103-27103) , geçici 20 nci (37103) maddeleri ile 5510 sayılı Kanunun 81 inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendi (05510) ve aynı maddenin ikinci fıkrası (46486-56486-66486) kapsamındaki sigorta prim teşviki uygulamalarından hangilerine girdiğinin (sorgulamanın yapıldığı tarih itibariyle) kontrol edilmesi mümkün bulunmaktadır.
İşveren Sistemi Uygulamasında Neler Yapabilirsiniz
Türkiye Geneli İşyerlerim menüsü ile giriş yaptığınız işyerinin vergi nosu/Tc Kimliği ile aynı olan işyerlerinin listesine ulaşabilirsiniz.
Asgari ücret desteğinde toplu iş sözleşmeleri olup Çalışma Bakanlığınca bildirilen işyeri listesinde olup olmadığını kontrol edebilirsiniz.
Müfredat kartı menüsünden tüm tahakkuk ve tahsilat hareketlerinizi inceleyebilirsiniz.
Sigortalıdan dolayı faydalanılabilecek potansiyel teşvikler menüsünden sigortalıyı işe almadan hangi teşviklerden faydalanabileceği bilgisine ulaşabilirsiniz.
APHB’de Bildirilen aylık toplam sigortalı sayısı görüntüleme menüsünden teşvikler için gerekli olan aracılar dahil toplam çalışan sayısına ulaşabilirsiniz.
6552 yapılandırma planınızı ve plana dahil olan borçlarınızı görüntüleyebilirsiniz.
6736 yapılandırma planınızı ve plana dahil olan borçlarınızı görüntüleyebilirsiniz.
7020 yapılandırma planınızı ve plana dahil olan borçlarınızı görüntüleyebilirsiniz.
İlişiksizlik belgesi temini menüsünden özel bina inşaatı dosyaları için kurumun hazırladığı ilişiksizlik belgesine ulaşabilirsiniz.
İş Sağlığı Ve Güvenliğinde İki Teşvik Kuralı
Bu hafta iş sağlığı ve güvenliği haftası olarak kutlanırken çeşitli sempozyumlar yapıldı.
Haliç Kongre Merkezinde Uluslar arası ve ulusal alanda konusunda uzman uygulayıcılar,akademisyenler, iş sağlığı ve güvenliğini anlatan stantlar kuruldu.
Konuyla ilgili güncel bildirimler ve sunumlar paydaşlarla paylaşıldı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının, İş Sağlığı ve Güvenliği ile ilgili Genel Müdürlüğü Çalışanları,İş Müfettişleri, SGK Teftiş ve Rehberlik Başkanlığı yetkilileri,SGK Çalışanları ve Denetmenleri aktif görev alarak sahada yer aldılar.
Çeşitli sunumlar yapıldı. ÇSGB Bağlı çalışanların bildiri ve sunumlarda katkısı vardı.
Sosyal Güvenlik Müşavirleri Derneği olarak tarafımızda da bir sunum imkanı verilse idi,2012 yılından bu yana 6331sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu,Yönetmeliklerini de eğitimlerle paydaşlarla geniş katılımlarla paylaşmış olmanın tecrübesiyle,Sosyal Güvenlik Müşaviri Gözüyle 6331 sayılı Kanunu,Yönetmelik önemini anlatır.ÇEKO mezunları , Sosyal Güvenlik Müşavirlerine de İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanlığının verilmesini ister idik.İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanlığı yönünden engellerin kaldırılmasını yada en azından Eğitmenlik hakkının verilmesini,AzTehlikeli ve Tehlikeli işyerlerinde B sınıfı sertifika unvanı gibi haklarının tesis edilmesi isteklerimiz arasında yer alırdı.
Umarım ilerleyen yıllarda ÇSGB bu isteğimize kulak kabartarak,bizleri de paydaşı olarak görür,bu aktivitelere hem katılımcı hem de sahadaki hataları vurgulama imkanı sağlar.
İKİ TEŞVİK KURALI
İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin yerine getirilmesi için, Bakanlıkça(ÇSGB) destek sağlanabilir.
Özel sektör olup, ondan az çalışanı bulunanlardan, çok tehlikeli ve tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için önemli bir teşvik var.
İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetlerinin Desteklenmesi Hakkında Yönetmelik 24.12.2013 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.
Bu teşvik uygulama alanı özel sektör işyerlerini kapsayacak 10'dan az 9 işçi çalışmış olacak,tehlikeli ve çok tehlikeli işyerlerinde uygulanacaktır.
10'dan (9 kişi) az çalışanı bulunan işverenlere sağlanacak iş sağlığı ve güvenliği hizmet bedelleri işyerinin tehlike sınıfı ve SGK’ya bildirilen sigortalı sayısı ile sigortalıların çalıştıkları gün sayısı esas alınarak her bir işyeri ve her ay için ayrı ayrı tespit edilecektir.
Tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için sağlanacak iş sağlığı ve güvenliği hizmet bedelinin sigortalı başına günlük miktarı sigorta prime esas kazanç(SPEK) alt sınırının günlük tutarının sırasıyla %1,4 ve %1,6’sı olarak belirlenmiş bulunmaktadır. Söz konusu düzenleme ile 2018yılının 12 aylık dönemi için çalışan başına verilecek günlük iş sağlığı ve güvenliği hizmet bedelinin parasal tutarı aşağıdaki Tablo gösterilmiştir.
Dönem |
İşyerinin tehlike sınıfı |
Teşvik oranı |
Sigortalı başına verilecek bir günlük desteğin parasal tutarı |
01.01.2018 – 31.12.2018 |
Tehlikeli |
% 1,4 |
94,71 Kuruş |
01.01.2018 – 31.12.2018 |
Çok Tehlikeli |
% 1,6 |
1 Lira,08 Kuruş |
10'dan az çalışanı bulunan tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerine,iş güvenliği uzmanı,işyeri hekimi ile diğer sağlık personeli için hesaplanan destek tutarları Sosyal Güvenlik İl yada SGM başvuru form ile müracaat ederilerek ödenir.
6331 SAYILI KANUNLA TEŞVİK |
|
KANUN MADDESİ |
6331/7.MADDE |
TEŞVİK ŞARTI |
ÖZEL SEKTÖR |
TEHLİKE DERECESİ |
TEHLİKELİ/ÇOK TEHLİKELİ |
ÇALIŞAN SAYISI |
9 KİŞİ(10 AZ)-4/a KAPSAMINDA |
ÇALIŞAN SAYISINDA |
3308 KAPSAMINDA OLANLAR DİKKATE ALINMAZ |
ÇALIŞAN SAYISI TESPİTİNDE |
AYLIK PRİM HİZMET BELGESİ DİKKATE ALINIR |
OSGB |
İSG-KATİP KAYITLI OLACAK |
ÖDEME TUTARI |
APHB BİLDİRİLEN PRİM ÖDEME GÜN SAYISI DİKKATE ALINIR |
SGK |
İL YADA SGM FORM İLE BAŞVURULUR |
ÖDEME TARİHLERİ |
DÖNEM SONU TUTARLAR TAKİP EDEN İKİNCİ AYIN SONUNDA ÖDENİR |
FİNANSMANI |
SGK KISA VADELİ SİGORTA KOLLARINDAN SAĞLANAN PRİMLERDEN |
KONTROL |
MÜFETTİŞ/DENETMEN VE KAMU MEMURLARI |
YAPTIRIMI |
KAYITDIŞI OLMASI HALİNDE YAPILAN ÖDEMELER YASAL FAİZ GERİ ALINIR |
DESTEKTEN 3 YIL YASAKLI OLUR |
İş kazalarını önleme adına 4447/Ek Madde 4 ile düzenlemeye gidilmiştir.
4447/EK MADDE:4 |
|
KANUN MADDESİ |
4447/EK MADDE4 |
TEŞVİK ŞARTI |
KAMU /ÖZEL SEKTÖR -4/a KAPSAMINDA |
TEHLİKE DERECESİ |
ÇOK TEHLİKELİ |
ÇALIŞAN SAYISI |
10'dan FAZLA |
ÇALIŞAN SAYISINDA |
3308 KAPSAMINDA OLANLAR DİKKATE ALINMAZ |
ÇALIŞAN SAYISI TESPİTİNDE |
AYLIK PRİM HİZMET BELGESİ DİKKATE ALINIR |
ÖNEMLİ ŞART |
3 YIL İÇİNDE ÖLÜMLÜ İŞ KAZASI /SÜREKLİ İŞ GÖREMEZLİK GELİRİ OLMAYACAK |
TEŞVİK MİKTARI |
İŞVEREN PAYI %1 İŞSİZLİK SİGORTASI |
NE ZAMAN |
BİR SONRAKİ TAKVİM YILI ÖDEME BAŞLAR |
SONA ERMESİ |
ÖLÜMLÜ İŞ KAZASI /SÜREKLİ İŞ GÖREMEZLİK OLURSA TAKİP EDEN AYDA KESİLİR |
YASAKLAMA |
İŞ KAZASINI BİLDİRMEZSE SAKLARSA TESPİT HALİNDE 5 YIL TEŞVİKTEN YASAKLI OLUR |
Dönem |
İşyerinin tehlike sınıfı |
Teşvik oranı |
Sigortalı başına verilecek bir günlük desteğin parasal tutarı |
01.01.2018 -31.12.2018 |
Çok Tehlikeli |
%1 İşsizlik |
67,65 Kuruş |
İki teşvik verilmiş olsa da uygulamada istenilen işlerliği kazanmamış,kağıt üstünde kısmen de olsa kalmıştır. Vedat İlki
Emekli Olanın Kıdem Tazminatı Alabilme Durumu?
Bir çalışanın iş yerinden tazminat alabilmesi için öncelikle; Emekli olma hakkının elde edilmesi veya bu doğrultuda sigortalılık prim günü ve sürenin dolması gerekmektedir. Peki emekliliğe hak kazanmış çalışanlar iş yerinden nasıl tazminat alabilir? Emekli olan kıdem tazminatı alabilir mi? İşte merak edilenler ve cevapları...
Emeklilik, çalışanların en önemli beklentilerinden biridir. Emekli olan çalışanlar iş yerinden nasıl tazminat alır? Emekli olan kıdem tazminatı alabilir mi? İşte, emekli olduysanız ya da emekliliği bekliyorsanız bu soruların cevaplarını merak ediyorsunuzdur. Haberimiz size yardımcı olacaktır…
Emeklilik sebebiyle iş akdi feshinin şartları ise şöyledir:
Emeklilik sebebiyle iş akdi fesihlerinde uyulması gereken şartlar işçinin sigorta başlangıç tarihine göre farklılık göstermektedir.
15 Yıl 3600 Gün şartı: Bir işçinin 15 yıl 3600 gün koşulu ile kıdem tazminatına hak kazanabilmesi için sigorta girişinin 08.09.1999 tarihinden önce yapılmış olması gerekmektedir. İlk sigorta girişi 08.09.1999 tarihinden önce olanlar, 3600 gün sigorta primi yatırılmış olması ve 15 yıldır sigortalı olması koşulu ile iş sözleşmelerini feshedebilirler.
25 Yıl 4500 Gün şartı: 08.09.1999 sonrası sigorta girişi bulunanlar 25 yıldır sigortalı olma ve 4500 gün sigorta primi ödemiş olma şartlarını sağladıklarında emeklilik nedeni ile feshe hak kazanırlar.
Yukarıda belirttiğimiz şartları sağlayan işçi emeklilik nedeni ile fesih hakkını kullanmak istiyor ise sigorta müdürlüklerine başvurarak bu şartları sağladığını Kurum'dan temin edeceği belge ile ispat etmeli ve bu belge ile işverenine başvurmak zorundadır.
EMEKLİ OLAN KIDEM TAZMİNATI ALABİLİR Mİ?
Bir çalışanın kıdem tazminatı alabilmesi için kendi isteği dışında işten ayrılması gerekiyor. Ancak bu durumun istisnaları içinde yer alan; Emekli olmak için işten çıkanlar kıdem tazminatı alırlar.
KIDEM NASIL HESAPLANIR?
Her 1 yıllık çalışma karşılığında 1 aylık brüt ücret tutarında tazminat alınıyor. Bir yıldan artan süreler de oranlanarak hesaplamaya dahil ediliyor. Tazminat hesabında ücretin yanı sıra düzenli olarak sağlanan tüm para ve para ile ölçülebilen menfaatler de (yol parası, yemek parası, düzenli ikramiye gibi) dikkate alınıyor.
Varlık Barışı Önerge İle Tasarıya Eklendi
Son Dakika haberine göre; Yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları, 30 Kasım 2018 tarihine kadar Türkiye'deki banka veya aracı kuruma bildiren gerçek ve tüzel kişiler söz konusu varlıkları serbestçe tasarruf edebilecekler.
TBMM Genel Kurulunda, Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı'nın görüşmelerine devam ediliyor.
Tasarının 10. maddesinde AK Parti'nin kabul edilen önergesiyle "varlık barışı" olarak bilinen düzenleme maddeye eklendi.
Önergeyle, meslek mensuplarının üyesi oldukları odalara olan aidat borçları ile odaların Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği'ne olan birlik payı borçları da yapılandırıldı.
Buna göre, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu hükümlerine göre meslek mensuplarının üyesi oldukları odalara olan aidat borçları ile odaların Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliğine olan birlik payı borçlarının asıllarının ödenmemiş kısmının birinci taksiti kanunun yayımı tarihini takip eden ikinci ayın sonuna kadar, kalanı aylık dönemler halinde ve azami toplam altı eşit taksitte ödenmesi halinde bu alacaklara uygulanan faiz, gecikme faizi, gecikme zammı gibi fer'i alacakların tahsilinden vazgeçiliyor.
Düzenlemeden yararlanmak için kanun yayımı tarihini izleyen ikinci ayın sonuna kadar alacaklı birime başvurulması şart olacak.
Bu kapsamda ödenmesi gereken tutarların, öngörülen süre ve şekilde kısmen veya tamamen ödenmemesi halinde ödenmemiş alacak asılları ile bunlara ilişkin faiz, gecikme faizi, gecikme zammı gibi fer'i alacaklar ilgili mevzuat hükümlerine göre tahsil edilecek.
Yararlanmak isteyen borçluların düzenlemede belirtilen şartları yerine getirmelerinin yanı sıra dava açmamaları, açılmış davalardan vazgeçmeleri ve kanun yollarına başvurmamaları şartı alınacak.
Düzenlemenin yayımı tarihinden önce dava konusu edilmiş veya mahkemece hükme bağlanmış ve kesinleşmiş olanlar dahil olmak üzere icra takibi başlatılmış alacaklar için borçlunun bu fıkra hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda bulunması halinde davalar ve icra takipleri sonlandırılacak.
"VARLIK BARIŞI" DÜZENLEMESİ
Yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sahip olunan ve Türkiye'de bulunan ancak kanuni defter kayıtlarında yer almayan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarıyla taşınmazlar ve tam mükellefiyete tabi gerçek kişiler ile kurumların yurt dışında elde ettikleri kazançlar hakkında düzenlemeye gidiliyor.
Buna göre, yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları, 30 Kasım 2018 tarihine kadar Türkiye'deki banka veya aracı kuruma bildiren gerçek ve tüzel kişiler söz konusu varlıkları serbestçe tasarruf edebilecekler.
Banka ve aracı kurumlar, kendilerine bildirilen varlıklara ilişkin olarak yüzde 2 oranında hesapladıkları vergiyi, 31 Aralık 2018 tarihine kadar vergi sorumlusu sıfatıyla bir beyanname ile bağlı bulunduğu vergi dairesine beyan edecek ve aynı sürede ödeyecek.
Bu kapsamdaki varlıklar, yurt dışında bulunan banka veya finansal kurumlardan kullanılan yürürlük tarihi itibarıyla kanuni defterlerde kayıtlı olan kredilerin en geç 30 Kasım 2018 tarihine kadar kapatılmasında kullanılabilecek.
Bu taktirde defter kayıtlarından düşülmesi kaydıyla borcun ödenmesinde kullanılan varlıklar için Türkiye'ye getirilme şartı aranmaksızın düzenlemedeki hükümlerden yararlanılacak.
Yürürlük tarihi itibarıyla kanuni defterlerde kayıtlı olan sermaye avanslarının yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının düzenlemenin yürürlüğe girmesinden önce Türkiye'ye getirmek suretiyle karşılanmış olması halinde söz konusu avansların defter kayıtlarından düşülmesi kaydıyla düzenlemeden yararlanılacak.
Defter tutan mükellefler düzenleme kapsamında Türkiye'ye getirilen varlıklarını dönem kazancının tespitinde dikkate almaksızın işletmelerine dahil edebilecekleri gibi aynı varlıkları vergiye tabi kazancın ve kurumlar için dağıtılabilir kazancın tespitinde dikkate almaksızın işletmelerinden çekebilecekler.
Gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sahip olunan ve Türkiye'de bulunan ancak kanuni defter kayıtlarında yer almayan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazlar, 30 Kasım 2018 tarihine kadar vergi dairelerine beyan edilecek. Beyan edilen söz konusu varlıklar 30 Kasım 2018 tarihine kadar dönem kazancının tespitinde dikkate alınmaksızın kanuni deftere kaydedilebilecek.
Bu taktirde söz konusu varlıklar, vergiye tabi kazancın ve kurumlar için dağıtılabilir kazancın tespitinde dikkate alınmaksızın işletmeden çekilebilecek.
Vergi dairelerine beyan edilen varlıkların değeri üzerinden yüzde 2 oranında vergi tarh edilecek ve bu vergi 31 Aralık 2018 tarihine kadar ödenecek. Bu kapsamda ödenen vergi hiçbir suretle gider yazılamayacak ve başka bir vergiden mahsup edilemeyecek. Türkiye'ye getirilen veya kanuni defterlere kaydedilen varlıkların elden çıkarılmasından doğan zararlar gelir veya kurumlar vergisi uygulaması bakımından gider veya indirim kabul edilemeyecek.
31 Temmuz 2018 tarihine kadar banka veya aracı kuruma bildirilerek Türkiye'ye getirilen, düzenleme kapsamında işleme tabi tutulan varlıklar ile aynı tarihe kadar vergi dairelerine beyan edilerek kanuni defterlere kaydedilen varlıklara ilişkin olarak yüzde 2 oranındaki vergi alınmayacak.
Düzenleme kapsamında bildirim veya beyana konu edilen varlıklar nedeniyle şartların yerine getirilmesi kaydıyla hiçbir suretle vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmayacak.
Düzenlemeyle, tam mükellefiyete tabi gerçek kişiler ile kurumların yurt dışında elde ettikleri bazı kazançlarına Türkiye'ye getirilmesine istisna tanınıyor. Ayrıca düzenlemenin uygulamasına ilişkin Bakanlar Kurulu ile Maliye Bakanlığı'na yetki veriliyor.
http://www.milliyet.com.tr/son-dakika-yurt-disindan-ekonomi-2665650/
Vergi Davası Ve İlişiksiz Belgesi
Vergi yargısında dava açılması durumunda davanın kaybedilmesi sonucunda vergi dairesi tarafından 2 nolu ihbarname düzenlenmektedir.[1] 2 nolu ihbarname üzerinde açılan davanın yargı aşaması, dava konusu yapılan vergi ve cezanın türü, matrahı, katı veya oranı ve miktarı belirtilmektedir. Sonuçta da mahkeme kararına göre hesaplanan vergi ve ceza ve ayrıca gecikme faizi ihbarname üstünde ayrı ayrı gösterilmektedir. Bu 2 nolu ihbarnameye göre kaybedilen dava üzerinde ödenecek vergi, ceza ve gecikme faizlerinin 30 gün içerisinde ödenmesi zorunludur.[2] Ancak teminat gösterilmesi halinde herhangi bir icrai takibat yapılmamakla birlikte vergi dairesi en son yargı kararı gelmeden borcu yoktur belgesi vermez. Dolayısıyla mükellef her ay belli makamlara borcu yoktur belgesi sunması gerekiyor ise bu durumda amme borcunun Danıştay kararı gelmeden banka teminat mektubuna bağlanması veya ödenmesi gerekecektir. Son yargı kararına göre davanın kazanılması halinde yatırılan paralar vergi dairesinden geri alınacaktır.[3]
2 nolu ihbarnamede yer alan tutarların 30 gün içerisinde ödenmemiş durumunda daha sonra ödeme emri düzenlenir.[4] Düzenlenen ödeme emri ile amme alacağı 2 nolu ihbarnamedeki tutar kadar ayrıca gecikme zammı ile beraber 7 gün içerisinde ödenmesi mükellefe tebliğ edilir. Görüldüğü gibi, vergi yargısında dava açılması ve bu davanın kaybedilmesi durumunda sırası ile önce 2 nolu ihbarname ve 30 gün vade verilir. Bu süre içerisinde ödeme yapılmadığı takdirde ise, arkadan ödeme emri düzenlenerek davacı mükellefe tebliğ edilir. Buna rağmen de ödeme yapılmadığı takdirde söz konusu kamu alacağı icra memuru marifeti ile zorla tahsili yoluna gidilir.[5]
Mükellefin vergi yargısında kaybettiği davası ile ilgili vergi mahkemesi kararını duruma göre Danıştay’da temyiz etmesi halinde veya bölge idare mahkemesine itiraz yoluyla taşıması durumunda gelen sonuca göre yargılama süreci tamamlanır. Ancak, yukarıda belirtildiği gibi vergi mahkemesi kararına göre davanın mükellef açısından kaybedilmesi halinde düzenlenen 2 nolu ihbarname ve akabinde ödeme emrine göre mükellefin borç kayıtlarına ilgili vergi ve cezalar borç olarak gözükür. Bu durumda da mahkeme kararının sonucuna göre hareket edilecek olup, ihalelere katılma ile ilgili borcu yoktur kağıdı borç ödenmediği takdirde veya yapılandırılmadığı takdirde temiz kağıdı alınamaz.[6] Hatta bu aşamada mükellefin banka hesaplarına e-haciz riski de söz konusu olabilecektir.
Burada önemli olan husus şudur: mükellefin vergi dairesine yukarıdaki aşamalara göre herhangi bir borcu yoktur kağıdı alabilmesi için mutlak surette amme alacağının tümünün yatırılması gerekecektir. aksi takdirde mükellefe “borcu yoktur belgesi” verilmez. Mükellefin kamu ihalelerine katılabilmesi için borcu yoktur kağıdını alması da gerekeceğinden dolayı borcun tümü ile ödenmesi veya koşulları uygun ise 6183 sayılı yasanın 48. maddesine göre borcun yapılandırılması ihaleye katılmak için yeterli olur.
Sonuç olarak, vergi yargısında davanın kaybedilmesi halinde ödenecek mali külfetler dikkate alındığında taahhüt sektöründe faaliyet gösteren gerçek ve tüzel kişilerin vergi dairesinden borçsuzluk kağıdı için yukarıda anlatılan durumlara dikkate etmelerinde yarar bulunmaktadır. Nazlı Gaye Alpaslan
http://www.hurses.com.tr/av-nazli-gaye-alpaslan/vergi-davasi-ve-ilisksiz-belgesi/haber-18768
----------------
[1]213 sayılı VUK md. 112/3 ve 368/2
[2]2577 sayılı yasa md.28/5 ve yine VUK 112/3.
[3]Özellikle, devlete iş yapan müteahhitler yönünden vergi dairesinden sürekli her ay borcu yoktur belgesi alınması zorunludur. Aksi takdirde vergi dairesi istihkak ödemesi yapmaz.
[4]2577 sayılı İYUK md. 27, 52
[5]6183 sayılı yasa md.37
[6]Bkz. 2577 sayılı İYUK md. 27, 52
Her Yönü İle Vergi Affından Faydalanmak
Kamuoyunda vergi affı/barışı olarak da bilinen “Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı” 30 Nisan 2018 tarihinde TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’na sunuldu.
Kanun Tasarısının hazırlanmasında temel olarak daha önce uygulanan ve benzer içerikli olan 19.8.2016 tarihli ve 6736 sayılı Kanun'dan yararlanıldığı görülmektedir. Ancak bu Tasarıda, farklı olarak, imar barışı gibi çok önemli düzenlemeler de yer almaktadır.
Bu sirkülerimizde tasarı metninde yer alan düzenlemelerden sadece öne çıkan hususlar özetlenmiştir. Tasarının yasalaşmasıyla birlikte Kanunun tamamını kapsayan detaylı sirküler sizlerle paylaşılacaktır.
Söz konusu Kanun Tasarısında;
-
Kesinleşmiş alacaklara,
-
Kesinleşmemiş veya dava safhasında alacaklara,
-
İnceleme ve tarhiyat aşamasında bulunan vergilere,
-
Matrah artırımına,
-
İşletme kayıtlarının düzeltilmesi,
- İmar barışına
ilişkin düzenlemelere yer verilmektedir.
A) KAPSAMI
1) Yeniden yapılandırma kapsamına giren alacaklar:
-
Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, ÖTV, Damga ve Emlak Vergisi gibi Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergiler ile bunlara bağlı vergi cezaları, gecikme faizleri, gecikme zamları (2018 yılı Temmuz ayında ödenmesi gereken gelir vergisi ikinci taksiti ve 2018 yılı için tahakkuk eden motorlu taşıtlar vergisi ikinci taksiti hariç) ve vergi aslına bağlı olmayan vergi cezaları (usulsüzlük, özel usulsüzlük).
-
Gümrük Kanunu ve ilgili diğer kanunlar kapsamında gümrük yükümlülüğü doğan ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığına bağlı tahsil daireleri tarafından 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre takip edilen gümrük vergileri, idari para cezaları, faizler, gecikme faizleri, gecikme zammı alacakları.
-
Sosyal güvenlik primi, emeklilik keseneği, işsizlik sigortası primi, SGDP, isteğe bağlı sigorta primleri ile bunlara bağlı gecikme cezası ve gecikme zamları,
-
Karayolları Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun, Milletvekili Seçimi Kanunu, Karayolları Trafik Kanunu, Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun, Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanun, Karayolu Taşıma Kanunu, Nüfus Hizmetleri Kanunu, Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun ve Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun gereğince verilen idari para cezaları,
-
Belediyelerin idari para cezaları ile su, atık su, katı atık ücreti alacakları, büyükşehir belediyelerinin katı atık ücreti alacakları ile büyükşehir belediyelerine bağlı su ve kanalizasyon idarelerinin su ve atık su bedeli alacakları ile bu alacaklara bağlı faiz, gecikme faizi, gecikme zammı gibi fer'i alacaklar.
2) Kanun’un kapsadığı dönem
Yapılandırmaya konu olacak alacaklar esas itibarıyla 31/03/2018 tarihi dikkate alınarak belirlenmiştir. 31/3/2018 tarihinden sonra ödenmesi gereken gelir vergisi taksitleri ile gelir veya kurumlar vergisine mahsuben 2018 yılında ödenmesi gereken geçici vergiler ile 2018 yılı için tahakkuk eden motorlu taşıtlar vergisi ikinci taksiti Kanun Tasarısı kapsamı dışında tutulmuştur.
B) KESİNLEŞMİŞ ALACAKLAR
Buna göre kesinleşmiş alacakların yeniden yapılandırılmasında ödenecek ve silinecek kamu alacakları aşağıdaki şekilde olacaktır.
Ödenecek Tutar |
Tahsilinden Vazgeçilecek Tutar |
Vergi / Gümrük vergisi asıllarının tamamı |
Vergi aslına bağlı olarak kesilen cezaların ya da idari para cezalarının tamamı |
Vergi aslına bağlı olmayan cezaların % 50’si |
Vergi aslına bağlı olmayan cezaların kalan % 50’si |
İştirak, yardım ve teşvik fiilleri nedeniyle kesilen vergi cezalarının % 50’si |
İştirak, yardım ve teşvik fiilleri nedeniyle kesilen vergi cezalarının kalan % 50’si |
Gecikme faizi, gecikme zammı ve gecikme cezası yerine Yİ-ÜFE esas alınarak belirlenecek tutar |
Gecikme cezası, gecikme zammı, gecikme faizi gibi fer’i alacakların tamamı |
C) KESİNLEŞMEMİŞ VEYA DAVA SAFHASINDA BULUNAN ALACAKLAR
Kesinleşmemiş veya dava safhasında bulunan alacaklar aşağıdaki gibi 3 ana başlık altında toplanmaktadır.
-
Vergi mahkemesinde dava açılmış ya da dava açma süresi henüz geçmemiş olan ikmalen, re’sen veya idarece yapılmış vergi tarhiyatları ile gümrük vergilerine ilişkin tahakkuklar.
-
Temyiz veya itiraz/istinaf süreleri geçmemiş ya da itiraz veya temyiz yoluna başvurulmuş ya da karar düzeltme talep süresi geçmemiş veya bu yola başvurulmuş olan ikmalen, re’sen veya idarece yapılmış vergi tarhiyatları ile gümrük vergilerine ilişkin tahakkuklar.
-
Uzlaşma aşamasında bulunan tarhiyatlar.
1) Vergi mahkemesinde dava açılmış ya da dava açma süresi henüz geçmemiş olan ikmalen, re’sen veya idarece yapılmış vergi tarhiyatları ile gümrük vergilerine ilişkin tahakkuklar
Vergi mahkemesinde dava açılmış ya da dava açma süresi henüz geçmemiş ise;
Durum | Alacak konusu | Alacak tutarı |
Vergi Mahkemesinde Dava Açılmış Ya Da Dava Açma Süresi Henüz Geçmemiş Olan İkmalen, Re’sen veya İdarece Yapılmış Vergi Tarhiyatları ile Gümrük Vergilerine İlişkin Tahakkuklar | Vergi/Gümrük vergisinin aslı | %50’si ödenecek. Kalan kısmın (% 50’nin) tahsilinden vazgeçilecek |
Vergi aslına bağlı vergi cezası/idari para cezası ve gecikme zamları | Tamamının tahsilinden vazgeçilecek | |
Vergi aslına bağlı olmayan cezalar (usulsüzlük, özel usulsüzlük) | Asla bağlı olmayan cezaların % 25’i ödenecek. Kalan kısmın (% 75’in) tahsilinden vazgeçilecek. | |
Faiz, gecikme faizi, gecikme zammı | Faiz, gecikme faizi ve gecikme zammının tamamının tahsilinden vazgeçilecek, bunların yerine, vergi aslının ödenecek %50’lik kısmı üzerinden, aylık Yİ/ÜFE oranları ile hesaplanacak tutar tahsil edilecek |
2) İtiraz/istinaf veya temyiz süreleri geçmemiş ya da itiraz veya temyiz yoluna başvurulmuş ya da karar düzeltme talep süresi geçmemiş veya bu yola başvurulmuş olan ikmalen, re’sen veya idarece yapılmış vergi tarhiyatları ile gümrük vergilerine ilişkin tahakkuklar
Bu aşamada Kanun Tasarısı; en son kararın Terkin, Tasdik veya Tadilen Tasdik ve Bozma Kararı olması sonucuna göre farklı imkanlar sunmaktadır.
Kanunda geçen ve alacakların tespitinde esas alınacak olan “en son karar” ifadesi tarhiyata/tahakkuka ilişkin verilen ve Kanun’un yayımı tarihinden önce taraflardan birine tebliğ edilmiş olan karardır. İdareye tebliğ edilip, mükellefe tebliğ edilmemesinin veya tam tersi durumun herhangi bir önemi bulunmamaktadır.
2.1 Vergi Mahkemesi Tarhiyatı Terkin Etmişse
Durum | Alacak konusu | Alacak tutarı |
Son Kararın Terkin Olması | Vergi/Gümrük vergisinin aslı | İlk tarhiyata/ tahakkuka esas verginin/gümrük vergisinin %20’si ödenecek. Kalan kısmın (% 80’inin) tahsilinden vazgeçilecek. |
Vergi aslına bağlı vergi cezası/idari para cezası ve gecikme zamları | Tamamının tahsilinden vazgeçilecek | |
Vergi aslına bağlı olmayan cezalar (usulsüzlük, özel usulsüzlük) | Asla bağlı olmayan cezaların % 10’u ödenecek. Kalan kısmın (% 90’ın) tahsilinden vazgeçilecek | |
Faiz, gecikme faizi, gecikme zammı | Faiz, gecikme faizi ve gecikme zammının tamamının tahsilinden vazgeçilecek, bunların yerine, vergi aslının ödenecek %20’lik kısmı üzerinden, aylık Yİ/ÜFE oranları ile hesaplanacak tutar tahsil edilecek. |
2.2 Vergi Mahkemesi Tarhiyatı Tasdik Etmişse
Durum | Alacak konusu | Alacak tutarı |
Son Kararın Tasdik Olması | Vergi/Gümrük vergisinin aslı | Tasdik edilen kısmın tamamı, terkin edilen kısmın % 20’si ödenecek. |
Vergi aslına bağlı vergi cezası/idari para cezası ve gecikme zamları | Tamamının tahsilinden vazgeçilecek | |
Vergi aslına bağlı olmayan cezalar (usulsüzlük, özel usulsüzlük) | Asla bağlı olmayan cezaların % 50’i ödenecek. | |
Kalan kısmın (% 50’sinin) tahsilinden vazgeçilecek. | ||
Faiz, gecikme faizi, gecikme zammı | Faiz, gecikme faizi ve gecikme zammının tamamının tahsilinden vazgeçilecek, bunların yerine, vergi aslının ödenecek kısmı (%100 veya % 20) üzerinden, aylık Yİ/ÜFE oranları ile hesaplanacak tutar tahsil edilecek. |
2.3. Danıştay veya bölge idare mahkemesi bozma kararı vermişse
Durum | Alacak konusu | Alacak tutarı |
Son Kararın Bozma Kararı Olması | Vergi/Gümrük vergisinin aslı | %50’si ödenecek. |
Kalan kısmın (% 50’nin) tahsilinden vazgeçilecek. | ||
Vergi aslına bağlı vergi cezası/idari para cezası ve gecikme zamları | Tamamının tahsilinden vazgeçilecek | |
Vergi aslına bağlı olmayan cezalar (usulsüzlük, özel usulsüzlük) | Asla bağlı olmayan cezaların % 25’i ödenecek. | |
Kalan kısmın (% 75’i) tahsilinden vazgeçilecek. | ||
Faiz, gecikme faizi, gecikme zammı | Faiz, gecikme faizi ve gecikme zammının tamamının tahsilinden vazgeçilecek, bunların yerine, vergi aslının ödenecek %50’lik kısmı üzerinden, aylık Yİ/ÜFE oranları ile hesaplanacak tutar tahsil edilecek. |
2.4. Kısmen onama, kısmen bozma kararı verilmişse
Kısmen onama kısmen bozma kararı verilmişse; onanan kısım için “tasdik kararı”, bozulan kısım için “bozma kararı” hükümleri geçerli olacaktır.
3) Uzlaşma aşamasında
Burada kastedilen “Uzlaşma” tarhiyat sonrası uzlaşma safhasıdır. Tarhiyat öncesi uzlaşma aşamasındakiler inceleme safhası kapsamındadır.
Durum | Alacak konusu | Alacak tutarı |
Uzlaşma Aşamasında Bulunan Tarhiyatlar (Uzlaşma hükümlerinden yararlanılmak üzere başvuruda bulunulmuş, uzlaşma günü verilmemiş veya uzlaşma günü gelmemiş ya da uzlaşma sağlanamamış ancak dava açma süresi geçmemiş olanlar) | Vergi/Gümrük vergisinin aslı | %50’si ödenecek. |
Kalan kısmın (% 50’nin) tahsilinden vazgeçilecek. | ||
Vergi aslına bağlı vergi cezası/idari para cezası ve gecikme zamları | Tamamının tahsilinden vazgeçilecek | |
Vergi aslına bağlı olmayan cezalar (usulsüzlük, özel usulsüzlük) | Asla bağlı olmayan cezaların % 25’i ödenecek. Kalan kısmın (% 75’i) tahsilinden vazgeçilecek. | |
Faiz, gecikme faizi, gecikme zammı | Faiz, gecikme faizi ve gecikme zammının tamamının tahsilinden vazgeçilecek, bunların yerine, vergi aslının ödenecek %50’lik kısmı üzerinden, aylık Yİ/ÜFE oranları ile hesaplanacak tutar tahsil edilecek. |
4) Yapılmış ödemenin mahsubu ve iade
Kanunun yayımlandığı tarihten önce ödeme yapılmış olması durumunda;
-
Vergi mahkemeleri nezdinde dava devam ederken tahakkuk etmeyen vergilerin, Kanunun yayım tarihinden önce ödenmiş olması halinde,
-
İlk derece mahkemesince verilen tasdik kararının üst yargı organınca bozulması üzerine, vergilerin Kanunun yayım tarihinden önce ödenmiş olması halinde
Ödenmiş tutar, yapılandırılma sonucunda hesaplanan vergi ve Yİ-ÜFE tutarından mahsup edilecek; kalan tutar, bu Kanunun 10 uncu maddesi gereğince red ve iade edilecektir.
Ç) İNCELEME VE TARHİYAT SAFHASINDA BULUNAN VERGİLER
Durum | Alacak konusu | Alacak tutarı |
Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olarak, bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce başlanılmış ve Kanunun yayım tarihi itibariyle tamamlanamamış vergi incelemeleri ile takdir, tarh ve tahakkuk işlemlerinin tamamlanması sonucunda tarh edilecek vergiler ile bunlara bağlı cezalar ve gecikme faizleri ile vergi aslına bağlı olmayan cezalar | Vergi/Gümrük vergisinin aslı | %50’si ödenecek. |
Kalan kısmın (% 50’nin) tahsilinden vazgeçilecek. | ||
Vergi aslına bağlı vergi cezası/idari para cezası ve gecikme zamları | Tamamının tahsilinden vazgeçilecek. İştirak nedeniyle kesilecek vergi ziyaı cezaları için vergi cezasının %25’i ödenecek | |
Vergi aslına bağlı olmayan cezalar (usulsüzlük, özel usulsüzlük) | Asla bağlı olmayan cezaların % 25’i ödenecek. | |
Kalan kısmın (% 75’in) tahsilinden vazgeçilecek. | ||
Faiz, gecikme faizi, gecikme zammı | Gecikme faizleri yerine tarh edilen verginin ödenecek olan %50 lik kısmı üzerinden, verginin vade tarihinden bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar aylık Yİ-ÜFE oranlarıyla hesaplanacak tutar ödenecek. Ayrıca ihbarnamenin tebliği üzerine belirlenen dava açma süresinin sonuna kadar gecikme faizi hesaplanacak. |
D) PİŞMANLIKLA VEYA KENDİLİĞİNDEN YAPILAN BEYANLAR
Bu Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olarak bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen ikinci ayın sonuna kadar;
-
VUK’nun 371’inci maddesine göre pişmanlıkla veya 30/4 üncü maddesine göre kendiliğinden verilen beyannameler
-
4458 sayılı Kanuna ve ilgili diğer kanunlara göre tahakkuku ve tahsili gerektiği halde beyan edilmeyen aykırılıklara ait gümrük vergileri ile faizleri ile
-
2018 yılına ve daha önceki dönemlere ilişkin olarak bu Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olarak bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen ikinci ayın sonuna kadar bildirilen daha önce bildirilmemiş veya eksik bildirilmiş emlak vergisi
bu kapsamdadır.
Ödenecek Tutar |
Tahsilinden Vazgeçilecek Tutar |
Tarh edilen verginin tamamı |
Alacak aslına bağlı olmayan cezaların tamamı |
Pişmanlık zammı veya gecikme faizi yerine Kanunun yayımlandığı tarihine kadar Yi-ÜFE tutarı |
Pişmanlık zammı ve gecikme faizinin tamamı |
- |
Vergi ziya cezasının tamamı |
E) MATRAH VE VERGİ ARTIRIM
Tasarıya göre matrah artırımı; 2013, 2014, 2015 ve 2016 yıllarına ilişkin olarak gelir ve kurumlar vergisi ile katma değer vergisi ve bazı gelir ve kurumlar vergisi stopajları için yapılabilecektir.
Matrah artırımında bulunulan yıl için daha sonra vergi incelemesi ve cezalı tarhiyat yapılmayacaktır.
1- Kurumlar Vergisi Matrah Artırımı
Kurumlar vergisi matrah artırımı, belirlenen tüm yıllar (2013, 2014, 2015, ve 2016) için yapılabileceği gibi istenilen yıl ya da yıllar için de yapılabilecektir.
Matrah Artırımı ve Vergi Oranları ile Asgari Artırım Tutarı |
||||
Beyannameye İlişkin Yıl |
Matrah Artırım Oranı |
Asgari Artırım Tutarı |
Normal Vergi Oranı |
İndirimli Oran |
2013 |
35% |
36.190 |
20% |
15% |
2014 |
30% |
38.323 |
20% |
15% |
2015 |
25% |
40.701 |
20% |
15% |
2016 |
20% |
43.260 |
20% |
15% |
İlgili yıla ilişkin olarak verilen beyannamede matrah beyan edilmemişse, matrah oluşmamışsa ya da hiç beyanname verilmemişse yine Asgari Artırım Tutarları dikkate alınacaktır. Örneğin 2016 yılına ilişkin zarar beyan eden bir şirket bu yıla ilişkin belirlenen 43.260 TL Asgari Artırım Tutarını dikkate alacaktır.
Artırılan matrahlar, %20 oranında vergilendirilecek ve üzerinden ayrıca herhangi bir vergi alınmayacaktır. Ancak, gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, artırımda bulunmak istedikleri yıla ait yıllık beyannamelerini kanuni sürelerinde vermiş, bu vergi türlerinden tahakkuk eden vergilerini süresinde ödemiş ve bu vergi türleri için bu Kanunun 2 nci ve 3 üncü madde hükümlerinden yararlanmamış olmaları şartıyla bu fıkra hükmüne göre artırılan matrahları %15 oranında vergilendirilecektir. İstisna, indirim ve mahsuplar nedeniyle bu beyannameler üzerinden ödenmesi gereken verginin bulunmaması hâlinde de bu hüküm uygulanacaktır.
Artırılan matrahlar üzerinden ödenecek vergiler KKEG niteliğindedir.
2- Gelir Vergisi Matrah Artırımı
Gelir vergisi matrah artırımına ilişkin özet tabloya aşağıda yer verilmiştir.
Matrah Artırımı ve Vergi Oranları ile Asgari Artırım Tutarı |
|||||
Yıl |
Matrah artırım oranları |
Asgari artırım tutarı (TL) |
Vergi oranı |
İndirimli Oran |
|
İşletme hesabı |
Bilanço esası ve serbest meslek kazancı |
||||
2013 |
35% |
12.279 |
18.095 |
20% |
15% |
2014 |
30% |
12.783 |
19.155 |
20% |
15% |
2015 |
25% |
13.558 |
20.344 |
20% |
15% |
2016 |
20% |
14.424 |
21.636 |
20% |
15% |
3- Katma Değer Vergisi Matrah Artırımı
Katma değer vergisi mükelleflerinin her bir vergilendirme dönemine ilişkin olarak verdikleri beyannamelerindeki hesaplanan katma değer vergisinin yıllık toplamı üzerinden aşağıda belirtilen oranlarda katma değer vergisini artırmaları halinde ilgili dönemlere ilişkin katma değer vergisi incelemesi ve tarhiyatı yapılmayacaktır.
Katma Değer Vergisi Artırımı |
|
Yıl |
Oran |
2013 |
3,50% |
2014 |
3,00% |
2015 |
2,50% |
2016 |
2,00% |
2017 |
1,50% |
- KDV artırımı bir tam yıl için yapılacaktır.
- Kıst dönemde faaliyette bulunan mükellefler kıst dönem için yararlanacaklardır.
- Artırımda bulunulacak yılda KDV beyannamelerinin tamamı verilmemişse verilen beyannameler esas alınarak artırımda bulunulacaktır.
- Bir yıllık sürede 3 veya daha fazla beyanname veren mükelleflerin bu beyanlarında yer alan tutarlar tam yıla iblağ edilecektir.
- Bir yıllık sürede 3 dönemden daha az sayıda beyanda bulunulmuş ise mükelleflerin KDV artırımından yararlanabilmesi için gelir/kurumlar vergisi matrah artırımında bulunması şarttır. Bu durumda beyan edilen tutar üzerinden % 18 oranında vergi ödenecektir.
- Katma değer vergisi artırımında bulunulan yıllar için, prensip olarak, vergi incelemesi ve tarhiyatı yapılmayacak.
- İade talebi olanlar bakımından inceleme hakkı saklı olacak.
- Sonraki dönemlere devreden vergiler bakımından da inceleme yapılabilecek. Ancak, bu inceleme sonunda artırım talebinde bulunulan yıllara ilişkin olarak tarhiyat yapılamayacak.
- 2 numaralı katma değer vergisi beyannamesi (Sorumlu sifatiyla beyan edilen katma değer vergisi) ile beyan edilmesi gereken vergiler bakımından vergi artırımından yararlanılamayacak.
- 1 No.lu KDV Beyannamelerinde, hesaplanan KDV bulunmayan veya hesaplanan KDV beyanları sadece tecil-terkin uygulaması kapsamındaki teslimlerde;
İlgili takvim yılı içindeki işlemlerinin tamamı, istisnalar kapsamındaki teslim ve hizmetlerden oluşan veya diğer nedenlerle hesaplanan KDV beyanı bulunmayan mükellefler ile tecil-terkin uygulaması kapsamındaki teslimlerden oluşan mükellefler ilgili yıl için gelir veya kurumlar vergisi matrah artırımında bulunmuş olmaları şartıyla KDV artırımından faydalanabileceklerdir.
3- Ücret stopajında artırım
Ücretli olarak çalışanlardan vergi tevkifatı yapmaya mecbur olanların beyan ettikleri ücret ödemelerine ilişkin tutarların yıllık toplamı üzerinden aşağıda belirtilen oranlarda gelir (stopaj) vergisini artırmaları halinde, ilgili dönemlere ilişkin gelir (stopaj) vergisi incelemesi ve tarhiyatı yapılmayacaktır.
Gelir (stopaj) vergisi artırım oranı |
|
Yıl |
Vergi artırım oranı |
2013 |
6,00% |
2014 |
5,00% |
2015 |
4,00% |
2016 |
3,00% |
2017 |
2,00% |
İlgili yıllarda muhtasar beyanname vermemiş mükellefler için bu maddede asgari işçi sayıları ve bu işçilere ilişkin asgari ücret tutarları belirtilerek düzenleme yapılacaktır.
4) Serbest meslek ve kira stopajında artırım
Muhtasar beyannamelerinde yer alan söz konusu ödemelerine ilişkin gayrisafi tutarların yıllık toplamı üzerinden; aşağıda belirtilen oranlarda gelir (stopaj) vergisini artırmaları halinde, ilgili dönemlere ilişkin gelir (stopaj) vergisi incelemesi ve tarhiyatı yapılmayacaktır.
İlgili yıl içinde verilen muhtasar beyannamelerde beyan edilen tutarlar bir yıla iblağ edilmeyecektir.
Gelir (stopaj) vergisi artırım oranı |
|
Yıl |
Vergi artırım oranı |
2013 |
6,00% |
2014 |
5,00% |
2015 |
4,00% |
2016 |
3,00% |
2017 |
2,00% |
F- İŞLETME KAYITLARININ DÜZELTİLMESİ
Tasarıda, işletme kayıtlarının düzeltilmesi ile ilgili düzenlemelerine yer verilmektedir.
Buna göre;
-
İşletmede mevcut olduğu halde kayıtlarda yer almayan emtia, makine, teçhizat ve demirbaşlar,
-
Kayıtlarda yer aldığı halde işletmede bulunmayan mallar,
-
Kayıtlarda yer aldığı halde işletmede bulunmayan kasa mevcudu ve ortaklardan alacaklar
bu kapsamda fiili duruma uygun hale getirilebilecektir.
1. İşletmede Bulunduğu Halde Kayıtlarda Yer Almayan Mallara İlişkin Özet Tablo
Türü |
Kayda alınacak değer |
Sorumlu sıfatıyla ödenecek KDV |
KDV indirimi |
Emtia |
Rayiç Bedel |
Genel orana tabi ise % 10 |
Yapılır |
İndirimli orana tabi ise yarısı |
|||
Makine |
Rayiç Bedel |
Genel orana tabi ise % 10 |
Yapılmaz |
Teçhizat |
İndirimli orana tabi ise yarısı |
||
Demirbaş |
2) Kayıtlarda Yer Aldığı Halde İşletmede Mevcut Olmayan Emtiaya İlişkin Özet Tablo
Türü |
Kayda alınacak değer |
Sorumlu sıfatıyla ödenecek KDV |
KDV indirimi |
Emtia |
Maliyet + Kar |
Emtianın tabi olduğu KDV oranı |
Her türlü vergisel yükümlülük yerine getirilir. |
3) Kayıtlarda Yer Aldığı Halde İşletmede Mevcut Olmayan Kasa Mevcudu ve Ortaklardan Alacakların Beyanı
Türü |
Kayda alınacak değer |
Ödenecek vergi |
KDV indirimi |
Kasa veya Net Ortaklar Cari Hesabı |
Düzeltme |
3% |
- |
G) ÖDEME PLANI
1) İlk taksit ödeme süresi içerisinde tamamen ödenmesi
Bu Kanun hükümlerine göre hesaplanan tutarın;
-
İlk taksit ödeme süresi içerisinde tamamen ödenmesi hâlinde, katsayı uygulanmayacaktır.
-
İlk taksit ödeme süresi içerisinde tamamen ödenmesi hâlinde, fer’i alacaklar yerine Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarı (bu Kanunun 4 üncü maddesine göre fer’i alacaklar yerine Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutar ile birlikte hesaplanan gecikme faizi dâhil) üzerinden ayrıca %90 indirim yapılacaktır. İki taksit ile ödenmesi halinde ise Yİ-ÜFE tutarı üzerinden %50 indirim yapılacaktır.
2) Taksitle ödeme yapılması
Taksitle yapılacak ödemelerinde ilgili maddelere göre belirlenen tutar;
1) 6 eşit taksit için (1,045),
2) 9 eşit taksit için (1,083),
3) 12 eşit taksit için (1,105),
4) 18 eşit taksit için (1,15),
katsayısı ile çarpılacak ve bulunan tutar taksit sayısına bölünmek suretiyle ikişer aylık dönemler hâlinde ödenecek taksit tutarı hesaplanacaktır. Bu Kanun hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda bulunan borçlulara tercih ettikleri taksit süresine uygun ödeme planı verilecektir. Ancak, tercih edilen süreden daha kısa sürede ödeme yapılması hâlinde ödenecek tutar ilgili katsayıya göre düzeltilecektir.
H) İMAR BARIŞI
Tasarı ile mali yükümlülükleri yerine getirilmeden yapılmış kaçak yapıların, yapılan düzenleme ile Yapı Kayıt Belgesi altında kayıt altına alınması (imar barışı )öngörülmektedir.
Buna göre, afet risklerine hazırlık kapsamında ruhsatsız, ruhsat ve eklerine aykırı veya imar mevzuatına aykırı yapıların kayıt altına alınması ile dönüşüm projelerine fınans sağlanarak dönüşüm daha hızlı ve etkin yapılması amacıyla;
- 31/12/2017 tarihinden önce yapılmış yapıların, yapı sahiplerinin müracaatları üzerine ve beyanına göre hazırlanacak Yapı Kayıt Sistemine işlenmesi,
- Bu yapılara su, elektrik ve doğalgaz bağlanabilmesi, yargı ve belediyelerdeki iş yükünün azaltılabilmesi için alınmış yıkım kararlarından ve tahsil edilmeyen para cezalarından vazgeçilmesi,
- Maliklerin yarısının muvafakatinin bulunması halinde yapı kullanma izin belgesi aranmaksızın cins değişikliği ve kat mülkiyeti tesis edilebilmesi,
- Yapı Kayıt Belgesinden elde edilecek gelir, genel bütçeye gelir kaydedilecektir. Bu gelirler, şehirlerin yeniden inşaa ve imarında kullandırılması
yönünde düzenleme yapılması öngörülmektedir. https://www.verginet.net
Söz konusu Kanun Tasarısına aşağıdaki bağlantı yoluyla ulaşabilirsiniz.
Konu ile İlgili Diğer Makaleler
Varlık Barışı Geliyor
Maliye Bakanı Ağbal: "Varlık Barışı'nın detayları dün TBMM'de yapılan çalışmalarla netleşti. Temmuza kadar yurt dışından getirilen varlıklarla defter kayıtlarına alınan yurt içindeki varlıklar için vergi ödenmeyecek. Temmuzdan sonra gelen veya kayıtlara alınan varlıklar için ise yüzde 2 vergi alınacak" açıklamasında bulundu.
Maliye Bakanı Naci Ağbal, "Varlık Barışı"nın detaylarının dün Türkiye Büyük Millet Meclisinde (TBMM) yapılan çalışmalarla netleştiğini belirterek, "Temmuza kadar yurt dışından getirilen varlıklarla defter kayıtlarına alınan yurt içindeki varlıklar için vergi ödenmeyecek. Temmuzdan sonra gelen veya kayıtlara alınan varlıklar için ise yüzde 2 vergi alınacak." dedi.
Ağbal, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yurt dışında bulunan varlıkların milli ekonomiye kazandırılması ve Türkiye'de bulunan ancak işletmelerin kayıtlarında yer almayan bazı varlıkların kayıt altına alınmasına imkan veren düzenlemeye ilişkin önergenin dün gece TBMM Genel Kurulunda kabul edildiğini söyledi.
Daha önce varlık barışı uygulamasından yararlanmak isteyenler için yüzde 3 vergi öngörüldüğünü söylediğini hatırlatan Ağbal, "Buna karşın, uygulamanın ana hatlarının TBMM'de yapılacak istişareler sonucunda belli olacağını da ifade etmiştim. Yaptığımız çalışmalar sonucunda, getirdiğimiz düzenlemeden daha fazla yararlanılmasını teşvik için 31 Temmuz'a kadar yurt dışından getirilen varlıklarla defter kayıtlarına alınan yurt içindeki varlıklar için vergi ödenmemesine karar verdik. Temmuzdan sonra gelen veya kayıtlara alınan varlıklar için ise yüzde 2 vergi alınmasını öngördük. Önerge, TBMM Genel Kurulunda kabul edildi." diye konuştu.
VARLIK BARIŞI'NIN DETAYLARI
Varlık Barışı'nın detaylarını da açıklayan Ağbal, düzenlemeden yurt dışından getirilecek varlıklar açısından tüm gerçek ve tüzel kişilerin yararlanabileceğini bildirdi. Ağbal, yurt içinde ise tüm gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin bu uygulamadan yararlanabileceğini aktardı.
Hangi varlıkların düzenlemeye konu edileceğini de açıklayan Ağbal, "Yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları, banka veya aracı kurumlara bildirilerek yurda getirilebilecek. Yurt içinde yararlanacaklar ise bu varlıklara ilave olarak taşınmazlarını da uygulamaya konu edebilecek." ifadesini kullandı.
Yurt dışından getirilen varlıklar için banka ve aracı kurumlara bildirimde bulunulacağını, yurt içindeki varlıkların ise vergi dairesine beyan edileceğini belirten Ağbal, bu bildirim ve beyanların en geç 30 Kasım'a kadar yapılması gerektiğini dile getirdi. Bu imkanlardan yararlanılabilmesi için yapılan bildirim tarihinden itibaren, 3 ay içinde yurt dışındaki varlıkların Türkiye'ye getirilmesi gerektiğinin altını çizen Ağbal, "Bu bildirim üzerine banka ve aracı kurumlar yüzde 2 vergi hesaplayacak, tahsil edecek ve 31 Aralık'a kadar vergi dairesine yatıracak. Buna karşın, varlıklarını 31 Temmuz'a kadar bildirerek, yurda getirenler ise hiçbir vergi ödemeyecek." değerlendirmesinde bulundu.
VARLIK BARIŞI'NIN SAĞLADIĞI İMKANLAR
Varlık Barışı'nın sağlayacağı imkanlara ilişkin de bilgi veren Ağbal, şöyle konuştu:
"Yurt dışı varlıkların üç ay içinde Türkiye'ye getirilmesi ve hesaplanan verginin süresinde ödenmesi durumunda bu varlıklarla ilgili hiçbir vergi incelemesi yapılmayacak. Aynı şekilde yurt içindeki gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri de varlıklarını kanuni defterlerine kaydederek hesaplanan vergiyi süresinde ödemeleri halinde bu işlemleri nedeniyle vergi incelemesine tabi olmayacak. Ayrıca bir gelir ve kurumlar vergisi de ödemeyecek."
VARLIKLAR NASIL KULLANILACAK?
Ağbal, yurt dışından getirilen veya yurt içinde kayda alınan varlıkların daha sonraki kullanımında bir kısıtlama olmadığını bildirdi.
Söz konusu varlıkların dilenildiği gibi kullanılabileceğini belirten Ağbal, şunları kaydetti:
"Yurt dışından varlıklarını getirenler, isterlerse tekrar yurt dışına götürebilecek, varlıklarını buradaki işletmelerinden çekebilecek. Türkiye'deki işletmenin yurt dışındaki bir finans kuruluşundan kullandığı kredi borcunun 30 Kasım'a kadar ödenmesi halinde varlıkların yurt dışından getirilme şartı da aranmayacak. Uygulamadan yurt içinde yararlananlar da işletme aktifine aldıkları varlıklarını serbestçe kullanabilecek, isterlerse işletmeden çekebilecekler."
YURT DIŞI İŞTİRAK KAZANÇLARI DA KAPSAMDA
Düzenlemeye yurt dışı iştirak kazançlarının da dahil edildiğine dikkati çeken Ağbal, bunun dışında, yurt dışında bulunan şirketlerin tasfiyesi sonucu elde edilen kazançların da uygulama kapsamına alındığını söyledi.
Ağbal, yurt dışı şirketlerin tasfiye edilmesi sonucu elde edilen kazançlarla 31 Ekim'e kadar elde edilen iştirak kazançlarının, 31 Aralık'a kadar Türkiye'ye getirilmesi halinde bu kazançlar üzerinden gelir ve kurumlar vergisinin alınmayacağını bildirdi.