Mehmet Özdoğru
VARLIK BARIŞI VERGİ İADELERİNDE SORUNLAR
Değerli okurlar bildiğiniz üzere son Varlık Barışı Kanununda, yurt dışında bulunan varlıklarını Türkiye’ye getirip bir bankaya veya aracı kurum hesabına yatıranlar, bu varlıkların Türkiye’ye getiriliş tarihine göre(30.9.2022 ‘ye ,31.12.2022’ye, 31.3.2023’e kadar) getirdikleri tutarın toplam değeri üzerinden %1,2,3 oranında vergi ödemişlerdi.
Yurt dışı varlıklar banka veya aracı kurumlara yatırıldı, kesinti banka veya aracı kurumlarca yapılıp vergi dairesine yatırıldı. Konuya ilişkin tebliğde, bildirime konu edilip bu kapsamda banka ve aracı kurumlarda açılan hesaplara transfer edilen veya yatırılan varlıkların, banka ve aracı kurumlarda farklı mevduat, katılım ve yatırım gibi hesaplarda değerlendirilmesi iadeye ilişkin bir yıllık sürenin hesabını etkilemeyeceği belirtilmiştir.
Bir yıl Türkiye’de tutma halinde iade
Kanuna göre, bildirilen varlıkların, Türkiye’deki banka ya da aracı kurumlarda açılan hesaplara transfer edildiği veya yurt dışından getirilerek bu hesaplara yatırıldığı tarihten itibaren en az bir yıl süreyle tutulması halinde %0 olarak uygulanır. Bu takdirde, banka ve aracı kurumlar tarafından bildirim esnasında tahsil edilerek vergi dairesine ödenen vergi, bildirim sahibinin ilgili vergi dairesine başvurusu üzerine iade edilir. Tebliğde verilen örnekler TL üzerinden verilmiştir Tebliğde iki örnek olaya yer verilmiş ve tebliğ açıklamasının tamamı TL üzerinden yapılmıştır.
Örnek 1- 2022/ağustos ayında 5.000.000 TL karşılığı döviz bildiriminde bulunan bir gerçek kişinin, aynı ay içerisinde bildirdiği tutarı 2.500.000 TL’ye düşürmek ya da 7.500.000 TL’ye çıkarmak istemesi halinde ilk bildirimine ilişkin düzeltme bildirimi vermesi gerekecektir. Örnek 2- Gerçek kişi (A), madde hükmü kapsamında yurt dışında bulunan 600.000 TL tutarındaki varlığı için 13/9/2022 tarihinde (N) Bankasına bildirimde bulunmuş ve hesaplanan vergiyi peşin olarak ödemiştir. Söz konusu banka hesabında tutulması durumunda bildirim esnasında ödenen vergi iade edilebilecektir.
Vergi iadesinde yaşanan sorunlar
Vergi iadesi için yapılan başvuruların bir kısmı reddedilmeye ve konu yargıya taşınmaya başladı. Sorunları tanımlamaya, listelemeye çalışmak gerekirse;
1 Hesaplarda bir yıl tutulması gereken tutar konusu belirsizdir. Getirilen tutarın TL karşılığı mı, getirildiği döviz cinsinden tutarı mı, yatırıldığı hesaplarda çevrildiği birim ve tutar mı dikkate alınacaktır?
2 Bu hesapların nemaları ne olacak? Bir yıl süre ile bu hesapların nemalarına da mı dokunulamayacak? Nemasından çekiş yapılması hakkı zedeleyecek mi?
3 Kısmi problem varsa, iade kısmi yapılabilecek mi?
4 Getirilen tutarın bir kısmı bankadan çekilmiş ve gayrimenkul alınmış (bırakın bir yılı Türkiye’ye bağlanmış) ise?
Vergi İdaresinin yorumu
Vergi idaresinin, tebliğdeki örnekler TL verilmiş olmasına rağmen, getirilen paraların getirildiği döviz cinsinden tutarı kadar bir tutarın tüm sene korunmuş olmasını aramakta olduğu müşahede edilmektedir. Bu duruma uymayan iade talepleri reddedilmektedir.
Kanunun amacı göz ardı edilmemeli
Kanunla yurt dışındaki varlıklar Türkiye’ye getirilip olabildiğince Türkiye’de tutulması hedeflenmiştir. Getirilen para Türkiye’de tutulmuş, harcanmış, tekrar bir yıl içinde yurt dışına götürülmemişse amaç hasıl olmuş demektir. Özellikle getirildiği günkü TL değerinden bir yıl süre ile hesaplarda tutulan bir para varsa iadede sorun yaratılmaması ve kısmi iadeye imkân verilmesi yerinde olacak, gereksiz uyuşmazlıkları önleyecektir. Hepsinden önemlisi, yurt dışında varlığı bulunan vatandaşlarımızla gereksiz uyuşmazlıklar çıkarmamakta fayda var.
Zeki GÜNDÜZ
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
https://www.dunya.com/kose-yazisi/varlik-barisi-vergi-iadelerinde-sorunlar/730200
EMLAK VERGİSİNDE BÖLGESEL RAYİÇ BEDEL UYGULAMASINA GEÇİLİYOR!
Milyonlarca gayrimenkul sahibini ilgilendiren çok önemli vergi düzenlemesi taslağa göre, emlak vergileri ve tapu harçları artık gayrimenkullerin emlak vergisine esas değeri (belediye rayici) değil bölgesel rayiç bedeli üzerinden tahsil edilecek. Böylece devlet ve gayrimenkullerden ciddi gelir elde edecek.
Satış yılına bakılmaksızın vergi alınacak
Çalışmanın yer alan düzenlemeye göre daha önce gayrimenkul ya da arsanın satın alındıktan 5 yıl geçtikten sonra satılması halinde gelir vergisi alınmıyordu. Üzerinde çalışılan taslağa göre artık herhangi bir yıl kapsamı olmadan tüm satım işlemlerinden sağlanan kazançlar gelir vergisine tabi tutulacak. Bu şekilde şehirleşmenin yarattığı arsa ve imar rantı da vergilendirilmiş olacak.
Tapuda gerçek satış bedeline geçiliyor
Çalışmanın ikinci ve en önemli maddesi ise bölgesel rayiç bedel uygulaması. Devlet, taşınmaz satışından elde edilen gelirlerin gerçek değeri üzerinden vergilendirilmesi için yeni bir sistem devreye sokacak. Bunun için taşınmazların değerlerine yönelik veriler ile mülkiyet bilgilerinin tutulmasına yönelik Tapu ve Kadastro Bilgi Sistemi'ne entegre bir gayrimenkul değer bilgi merkezi kurulacak. Tapudaki işlemler bu merkezdeki bilgilere ve taşınmazla ilgili ekspertiz raporuna dayanılarak yapılacak.
Hem harçlar hem de emlak vergileri ciddi oranda artacak
Bölgesel olarak rayiç bedel tespit edilerek, tapu harcı ödemeleri ve emlak vergisi ödemeleri bu bedel üzerinden gerçekleştirilecek. Söz konusu uygulama yeni düzenlemenin yürürlüğe gireceği tarihten sonra tapuda yapılacak işlemleri kapsayacak. Böylece alım-satımlarda artık belediyelerin rayiç bedelleri değil, devletin bölgesel olarak belirlediği rayiç bedeller baz alınmış olacak. Bu çalışmayla milyonlarca taşınmazın rayiç bedel üzerinden ödediği vergiler de ciddi oranda artırılacak.
BİLANÇONUN MASKELENMESİ
Belli bir amaca dönük olarak bilançonun olduğundan farklı düzenlenmesidir. Bilanço maskelemenin amacı, işletmenin ekonomik ve mali yapısı ile karlılık ve likiditesi hakkında yanlış, yanıltıcı bilgi vermek veya imaj yaratmaktır.
Bilançonun olumsuz yönde maskelenmesinin amacı;
? Vergi kaçırmak,
? Kar dağıtmamak veya az dağıtmak,
? Hisselerin borsa değerini düşürerek spekülasyon yapmak olabilir.
Bilançonun olumlu yönde maskelenmesine bilanço güzelleştirmesi denir.
Bilanço güzelleştirmenin belli başlı amaçlarını şöyle sıralayabiliriz.
? Daha fazla kredi alabilmek,
? Çok ortaklı şirketlerde ortakları tatmin etmek için fazla kâr dağıtmak,
? İşletmenin kamuoyundaki imajını güçlendirmek,
? Borsada hisselerin fiyatlarını arttırmak,
? Fazla vergi ödeyebilmek.
Bilanço güzelleştirmeye, çoğunlukla bankalara karşı daha fazla kredi almak ve işletmenin imajını, görüntüsünü güçlendirmek için başvurulur. Nadiren de olsa, bazı hallerde vergi ödeme arzusu da amaç olabilmektedir.
Linked paylaşımından Alıntı yapılmıştır.
BAZI MESLEK GRUPLARINA PEŞİN VERGİ GELİYOR
Hükümet, yeni vergi paketinde bazı meslek gruplarına yönelik önemli bir değişikliğe imza atmayı planlıyor. Buna göre, doktor, mühendis, diş hekimi ve diğer bazı meslek grupları, kazandıkları gelir üzerinden peşin vergi ödeyecekler.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in duyurduğu yeni vergi paketi için AK Parti’de çalışma başlatıldı.
Vergide adaletin sağlanması ve dolaylı vergilerin genel vergi gelirlerinin içindeki payının azaltılması amacıyla hazırlıkları yapılan yeni vergi paketinde, özellikle kazancı ile ödediği vergi arasında uyumsuzluk olanlara yönelik düzenlemeler yer alacak.
"Ödenilen vergi ile kazanç arasında uyum yok"
AK Parti kaynakları yapılan etki analizi çalışmasında, doktor, mühendis, diş hekimi veya bazı serbest meslek gruplarının ödediği vergilere neşter vurulacağını kaydetti. Parti kurmayları “Bazı meslekleri yapanlara bakıyorsunuz, gayet lüks bir yaşamı var, son model arabalar veya lüks yaşam. Bunlara sahip olmak, iyi kazancı gerektirir. Ama ödediği vergiye bakıyorsunuz kazancı ile arasında bir uyum yok. Hatta, hiç kazanmıyormuş gibi vergi ödemeyenler bile var. Bunun önüne geçmek istiyoruz” dedi.
Serbest meslek gruplarına ‘peşin vergi’ uygulaması getirilmesinin gündemde olduğunu ifade eden AK Parti kaynakları “Vergi peşin alınmalı, daha sonra beyannameyi versin istiyoruz. vergi dönemi sonunda mahsuplaşma olacak. Bu yöntem vergi kaçırmanın önüne geçer. Çünkü, hiç kimse vergi incelemesine tabi olmak istemez. Beyan edilen matrah, alınan vergiden daha düşük gösterilse, bilirler ki incelemeye tabi tutulurlar” diye konuştu.
AK Parti düğmeye bastı
Asgari Kurumlar Vergisi uygulamasının ise sadece küresel şirket için değil, yurt içindeki şirketler için de düşünüldüğünü ifade eden AK Parti kurmayları “Yaptığımız çalışmada gördük ki, mesela Türkiye çapında vergi matrahı konusunda ilk 100’e giren firmaların ödediği vergi bile kasaya girer girmez çıkıyor. Çünkü, istisna, teşvik ve muafiyetler nedeniyle, bu vergi hazinede kalmıyor. Yapılan çalışma ile istisnalardan yararlansa bile, muafiyeti olsa bile, en az %15 ödediği kurumlar vergisi ödemek zorunda olacak” değerlendirmesini yaptı.
Vergi paketinden sonra Kamu İhale Yasasında da istisnalar yeniden ele alınacak. Türkiye Gazetesi'nin haberine göre AK Parti kaynakları konuyla ilgili olarak “Şu anda, kamu kurumları ‘Acil’ deyip, bu istisnalara sığınarak mal veya hizmet alımı yapmak istiyor. Bunun önüne geçilecek. İstisnaların kapsamı daraltılacak. 30’dan fazla istisna söz konusu. Bunlar azaltılacak. Ayrıca, kanunda pazarlık usulünün düzenlendiği 21’inci madde yeniden ele alınacak. Özellikle, bu maddeye göre yapılacak ihaleler sıkı kurallara bağlanacak. Çünkü birçok kamu kurumu bu maddeye sığınarak ihale yapmak istiyor” görüşünü dile getirdi.
Yasanın 21’inci maddesinde, doğal afetler, salgın hastalıklar, can veya mal kaybı tehlikesi gibi ani ve beklenmeyen veya yapım tekniği açısından özellik arz eden veya yapı veya can ve mal güvenliğinin sağlanması açısından ivedilikle yapılması gereken ihalelerin pazarlık usulü ile yapılabileceği düzenleniyor. Yine idarece önceden öngörülmeyen olayların ortaya çıkması da pazarlık usulü ile ihale yapılabilmesine imkân veriyor. Pazarlık usulü ile yapılan ihale, ilan yapılmaksızın idarece davet edilen isteklilerin teklif verebildiği usulü içeriyor. Bu yöntem ihalelerin şeffaf olmadığı tartışmalarına yol açıyor” açıklamasında bulundu.
ADİ ORTAKLIK MI İŞ ORTAKLIĞI MI - İŞ ORTAKLIĞI NE ZAMAN KARI DAĞITMALIDIR?
* Adi Ortaklık Türk Ticaret Kanununda Değil, Türk Borçlar Kanununda Yer Almaktadır. Adi Ortaklığın / İş Ortaklığın Tüzel Kişiliği Yoktur.
* Adi Ortaklık / İş Ortaklığı 2 Ya Da Daha Fazla Kişinin Emeklerini Ve Mallarını Ortak Bir Amaca Erişmek Üzere Birleştirmeyi Üstlendikleri Ortaklık Türü Olup, Türk Ticaret Kanunu Ve Diğer Kanunlarla Düzenlenmiş Ortaklıkların Ayırt Edici Niteliklerini Taşımamaktadır.
* Adi Ortaklığın Gelir / Kurumlar Vergisi Mükellefiyet Yoktur. Ortaklar, Niteliği Gereği Ortaklığa Ait Olan Bütün Kazançları Aralarında Paylaşır, Kendileri Payları Oranında Beyanlarına İlave Ederler. İş Ortaklığı İse Kurumlar Vergisi Mükellefidir. Kurumlar Vergisi Mevzuatı Uyarınca Kurumların Kendi Aralarında Veya Şahıs Ortaklıkları Ya Da Gerçek Kişilerle, Belli Bir İşin Birlikte Yapılmasını Ortaklaşa Yüklenmek Ve Kazancını Paylaşmak Amacıyla Kurdukları Ortaklıklardan Bu Şekilde Mükellefiyet Tesis Edilmesini Talep Edenler Şeklinde Tanımlanmıştır. İş Ortaklıklarının Faaliyetinden Doğan Kazanç, Kurumlar Vergisine Tabi Tutulmakta Ve Vergi Sonrası Kazanç Kurumlar Vergisi Beyanname Verme Süresi İçinde Ortaklara Dağıtıldığı Kabul Edilecektir. İşin Bitiminde Yasal Yükümlülükler Yerine Getirildikten Sonra Mükellefiyeti Sona Erdirilir. İşin Bitiminde Ortaya Çıkan Kazanç, İşin Bittiği Yılın Kazancı Olarak Beyan Edilerek Vergilendirilir.
* KDV/ Muhtasar Beyanname Uygulamasında Adi Ortaklıklar, Bağımsız İşletme Birimleri Olarak Ayrı Vergi Mükellefiyetine Sahiptir. Buna Göre; Adi Ortaklıklarca Defter Tutma, Belge Düzenleme, Muhafaza Ve İbraz Gibi Vergi Ödevleri İle Beyanname Verme Ve Vergi Ödeme Gibi Mükellefiyetlerinin Ortaklarından Ayrı Olarak Yerine Getirilmesi, Ortaklığın KDV İle İlgili Hesaplarının, Ortakların Varsa Şahsi İşletmelerindeki İşlemlerden Ayrı Yapılması Gerekir. KDV Yönünden İşletme Bazında Değerlendirilen Adi Ortaklıklarda, KDV Beyannamesi Ortaklık Adına Düzenlenir Ve Ortaklardan Birisi Tarafından İmzalanmak Suretiyle İlgili Vergi Dairesine Verilir.
* Ortaklarının Tamamı Basit Usule Tabi Olan Adi Ortaklıkların Teslim Ve Hizmetleri De Bu Hüküm Kapsamında Değerlendirilir ve Mal Teslimi / Hizmet İfaları KDV'den İstisnadır. Adi Ortaklık İşletme Hesabı Esasına Göre Defter Tutabilir. İş Ortaklığı Kurumlar Vergisi Mükellefi Olarak Bilanço Esasına Tabi Olmak Zorundadır.
Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Türk Ticaret Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Neler Getirdi? (ÖZET)
Türk Ticaret Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Neler Getirdi? 1. Sahife İndirmek İçin Tıklayınız
Türk Ticaret Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Neler Getirdi? 2. Sahife İndirmek İçin Tıklayınız
Türk Ticaret Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Neler Getirdi? 3. Sahife İndirmek İçin Tıklayınız
FAVÖK (EBITDA) HESABI
· Faiz Giderleri (Interest),
· Amortisman (Depreciation And Amortization)
· Vergiler (Taxes)
Öncesi Karın Kısaltılmasıdır. Şirketlerin Operasyonel Karlılığını / Mali Performansını Değerlendirmek İçin Kullanılan Önemli Bir Finansal Göstergedir.
> Formül 1: Faaliyet Karı+ Amortisman Ve Yıpranma Payı
İlk Önce Faaliyet Karı Bulunur.
· Faaliyet Karı = Brüt Satış Karı - Faaliyet Giderleri
(Faaliyet Giderleri= Araştırma/ Geliştirme Giderleri +Pazarlama, Satış ve Dağıtım Giderleri + Genel Yönetim Giderleri)
Faaliyet Karına Amortisman Ve Yıpranma Payı Eklenir.
> Formül 2: Net Kar+ Faiz Gider/ Gelirleri + Vergi Giderleri + Amortisman Giderleri
Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Taşıma Katsayısı İle Düzeltilmiş Enflasyon Geçmiş Yıllar Zararlarının Vergilemede Yarattığı Adaletsizlik
I- GENEL AÇIKLAMALAR
Bilindiği üzere, vergilendirmede eşitlik ve objektiflik ilkeleri, Vergi Hukukunun temel ilkelerindendir. Yeni bir vergi ihdasında bu ilkelere titizlikle riayet edilir. Nitekim, Anayasamızın 73. maddesinde; “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.”
Öte yandan, Enflasyon Muhasebesi; VUK’umuza ilk defa 5024 Sayılı Kanunla getirilerek, VUK Mükerrer 298 ve Geçici 25. maddelerindeki hükümlerle, 31.12.2003 tarihli bilançoların düzeltilmesinde ve 2004 yılında Vergi Hukukunda enflasyon muhasebesinin uygulanmasında işlerlik kazandırılmıştır. Ayrıca, anılan Kanun maddelerinin uygulanmasına yönelik vergi, tebliğler (VUK 328, 337, 348 v.s.) ve sirküler (VUK 3, 9, 17, vs) yayımlanmıştır. Bu tebliğler ve sirküler, anılan Kanun maddelerinin uygulanmasına ve Maliye Bakanlığı’na Kanun maddelerinde tanınan yetkilerin kullanılmasına yöneliktir. Ancak, tebliğlerdeki ve sirkülerdeki uygulamaya yönelik açıklamalar, birçok tartışmayı da berberinde getirmiştir. Enflasyon muhasebesinin uygulanması için, Kanunda öngörülen şartların 2005 yılında gerçekleşmemesi ve bunun uzun süre devam etmesi nedeniyle uygulaması 2004 yılı ile sınırlı kalmış ve ortaya çıkan tartışmaların ve sorunların çözümü de karşılık bulamamıştır. Enflasyon uygulama şartlarının 2021 yılında gerçekleşmesi nedeniyle, 2022 yılından itibaren uygulanması gereken enflasyon muhasebesi, 7352 Sayılı Kanunla VUK’a getirilen Geçici 33. maddesiyle 2024 yılına ertelenmiştir.
Bizim, 2004, 2005, 2006, 2007, 2011 yıllarında Yaklaşım Dergisi’nde yayımlanan enflasyon muhasebesine ilişkin sorunları ve tartışmaları dile getiren makalelerimiz, 2024 yılında yeniden işlerlik kazanan enflasyon muhasebesinin uygulamasında güncelliklerini aynen korumaktadır.
Bu sorunlardan birisi de, ENFLASYON GEÇMİŞ YILLAR ZARARLARI VEYA KÂRLARIDIR. Özellikle ENFLASYON GEÇMİŞ YILLAR ZARARLARININ TAŞIMA KATSAYISI ile düzeltilmesine ve bu düzeltmenin sonuçlarının GELİR TABLOSU ile ilgilendirilmesine ilişkin tenkidlerimizi ve görüşlerimizi dile getiren makalelerimizi yakın zamanda Yaklaşım Dergisi’nde yayımlandı.
Bu makalemizde de, 31.12.2023 tarihli bilançoların düzeltmesi sonucu şirketin mali durumuna göre (öz kaynaklarıyla veya yabancı kaynaklarla çalışan firmalar) ortaya çıkan ENFLASYON GEÇMİŞ YILLAR KÂRLARI VEYA ZARARLARININ TAŞIMA KATSAYISI ile düzeltilmesinin, GELİR TABLOSU ile ilgilendirilmesinin, yukarıda belirttiğimiz vergilendirmenin temel ilkelerine aykırılığını örnek olaylarla ortaya koyacağız.
II- GEÇMİŞ YILLAR ZARARLARININ DÜZELTİLMESİ SONUCU ORTAYA ÇIKAN GELİRİN VERGİ KONUSU OLMASI, VERGİLENDİRME İLKELERİNE AYKIRIDIR
Bilindiği üzere, vergilendirmede eşitlik ve objektiflik ilkeleri, Vergi Hukukunun temel ilkelerindendir. Yeni bir vergi ihdasında bu ilkelere titizlikle riayet edilir. Aşağıda vereceğimiz basit bir örnekle, bu ilkelere aykırı hareket edildiğini somut olarak görebiliriz.
Örnek olayımızda, aynı aktif varlıklara sahip olan, ama bu varlıkların edinme kaynakları farklı olan iki şirket alalım. Her iki şirketinde aynı tarihlerde kurulduğunu, faaliyet yönünden de herhangi bir farklılıkları olmadığını ve duran varlıkları da mart/2023 tarihinde iktisap ettiklerini varsayalım; 1 Ocak 2023 tarihinde kurulan bu şirketlerin 31.12.2023 Tarihli düzeltilmemiş Bilançoları aşağıdaki gibidir.
(A) Şirketinin 31.12.2023 Tarihli Bilançosu; (BinTL)
AKTİF PASİF
KASA 300
ARSALAR 200 SERMAYE 500
TOPLAM 500 TOPLAM 500
(B) Şirketinin 31.12.2023 Tarihli Bilançosu; (Bin TL)
AKTİF PASİF
KASA 300 BANKA BORÇ 450
ARSALAR 200 SERMAYE 50
TOPLAM 500 TOPLAM 500
Söz konusu şirketlerin enflasyona göre düzeltilmiş 31.12.2023 Tarihli Bilançoları aşağıdaki gibidir;
. Sermaye Düzeltme Katsayısı; 2.915,02/2.105,17=1.3847
. Arsa Düzeltme Katsayısı; 2.915,02/2.147,44= 1.3575
(A) Şirketinin Bilançosu;(Düzeltilmiş 31.12.2023)
AKTİF PASİF
KASA 300 SERMAYE 500
ARSALAR 271,50 SERMAYE OL.FARK. 192,35
GEÇMİŞ YIL ZARAR(-) 120.85
TOPLAM 571,50TL TOPLAM 571.50TL
(B) Şirketinin Bilançosu; (Düzeltilmiş 31.12.2023)
AKTİF PASİF
KASA 300 BANKA BORÇ. 450.00
ARSALAR 271.50 SERMAYE 50.00
SERMAYE OL.FARK. 19.23
GEÇMİŞ YIL KÂRLARI 52.27
TOPLAM 571.50 TOPLAM 571.50
Yukarıdaki örnekten, aynı aktif varlığını, kendi öz kaynağı ile karşılayan (A) şirketi ile, büyük bir kısmını banka kredisi ile karşılayan (B) şirketinin, enflasyon düzeltmeleri sonucunda; Öz kaynağı daha büyük olan firma, enflasyondan zarar gören firma olup, bu husus, bilançosunun pasifine Enflasyon geçmiş yıllar zararları ile yansırken, yabancı kaynakla çalışan firmada ise, bu düzeltme, Enflasyon geçmiş yıllar kârları olarak ortaya çıkmıştır.
Şimdi bu iki şirketin, 2024 Yılının 2. Geçici Vergi Dönemine kadar hiçbir faaliyette bulunmadığı varsayımıyla, bu bilançoların enflasyon düzeltmesini, 30.06.2024 tarihli bilançolarına taşıyarak, her iki şirketin vergilendirme durumunu inceleyelim;
Mayıs ve Haziran aylarında, sırasıyla Yİ-ÜFE’oranlarının sırasıyla, 0.035 ve 0.030 olacağı varsayımıyla, 30.06.2024 tarihi itibariyle Yİ-ÜFE ENDEKSİ, 3.592,57 olacaktır. Bu durumda, taşıma katsayısı ile parasal olmayan varlıkların ve kıymetlerin düzeltmesi aşağıdaki gibi olacaktır;
(A) Sermaye Taşıma Katsayısı; 3.592,57/2.915,02=1.2325*692,35= 853.32
(B) Sermaye Taşıma Katsayısı; 1.2325*69.23= 85.33
Arsa Taşıma Katsayısı; 3.592,57/2.915,02= 1.2325*271.50= 334.62
E.Geçmiş Yıl. Zar.; 1.2325*120.85= 148.95
- Geçmiş Yıl. Kâr; 1.2325*52.27=64.42
(A) Şirketi;
B 698-ENF. FARK. HES. A
SERMAYE 160,97 ARSA 63.12
- GEÇ YIL ZARAR. 28.10
TOPLAM 160.97 TOPLAM 91.22
FARK 69.75
/
580- Enflasyon Geçmiş Yıl Zararları 28.10
698- Enflasyon Fark Hes. 28.10
/
(B) Şirketi;
B 698-ENF. FARK. HES. A
SERMAYE 16.10 ARSA 63.12
E.GEÇ. YIL.KÂRL.HES. 12.15
TOPLAM 28.25 TOPLAM 63.12
FARK 34.87
/
698- Enflasyon Fark Hes. 12.15
570- Enf. Geçmiş Yıl.Kârları 12.15
/
Yukarıdaki yevmiye maddelerine dikkat ederseniz, her iki şirkette de 698 hesapların bakiyelerinin gelir tablosu hesapları ile kapanışına ilişkin değildir. Makalemizin konusu ile ilgili olarak, 31.12.2023 tarihli bilançolarının enflasyon düzeltmesi sonucu ortaya çıkan E. Geçmiş yıllar zararları ve E. Geçmiş yıllar kârlarının taşıma katsayısı ile düzeltilmeleri sonucu ortaya çıkan gelir ve zarar etkilerinin, vergilemeye etkisinin gösterilmesi istenmiştir. Bilindiği üzere, enflasyon düzeltmesinde vergilemenin gündeme geleceği 2024 yılı 2. geçici vergi döneminde, 698- E. Fark hesabının kapanışı, 658- Enflasyon Fark Zararları veya 648- E. Fark Gelirleri hesapları ile olacaktır. Bu da doğrudan şirketlerin dönem kar veya zararlarını etkilemektedir. Bu açıklamalarımızın ışığı altında, (A) Şirketindeki, E. Geçmiş Yıllar Zararlarının taşıma katsayısı ile düzeltilmesi 698 Hesabın alacağında işlem görerek, fark enflasyon geçmiş yıllar zararın kapatılmasının karşılığı, 648 gelir hasabı ile işlem görürken, Geçmiş Yıllar Kârlar hesabının taşıma katsayısı ile düzeltilmesi sonucu ortaya çıkan fark enflasyon geçmiş yıllar kârlarının kapatılması ise, 658 zarar hesabı ile işlem görecektir. Diğer bir deyişle; Varlıklarını öz kaynakları ile karşılayan (A) şirketinde vergilemeyi olumlu yönde etkileyecek yevmiye maddesi aşağıdaki şekilde olacaktır;
/
698- Enflasyon Fark Hes. 28.10
648- Enflasyon Fark Gelirl. Hes. 28.10
/
(B)Şirketinde ise, yevmiye maddesi aşağıdaki şekilde olacaktır.
/
658- Enflasyon Fark Zararları Hes. 12.15
698- Enflasyon Fark Hes.12.15
/
Enflasyon Geçmiş yıllar zararları ile, enflasyon mağduriyeti somutlaşan, öz kaynakla çalışan (A) şirketinin, 2024 yılı 2. Geçici Vergi Döneminde, vergi matrahının tespitinde, E.Geçmiş yıllar zararlarının taşıma katsayısı ile düzeltilmesinde,(148,95-120.85) ortaya çıkan fark 28.10TL, 648- enflasyon fark hesabının gelir kısmına atılarak, dönem karını dolayısıyla vergi matrahını olumlu yönde etkileyecektir. Oysa, geçmiş yıllar enflasyonundan mağdur olmamış, aksine kârlı çıkarak, bu durumu bilançosuna Enflasyon geçmiş yıl kârları olarak yansıyan, yabancı kaynakla çalışan (B) şirketi ise, Enflasyon geçmiş yıl kârlarının taşıma katsayısı ile düzeltmesi sonucu ortaya çıkan fark (64.42- 52.27=)12.15, 658- enflasyon fark zararları hesabının zarar kısmına atılması sonucu, dönem karının azalmasına, dolayısıyla, daha az vergilendirmeye neden olmaktadır.
Mali tabloların enflasyona göre düzeltilmesinin getiriliş gerekçelerinden ve Yasanın genel gerekçelerinde de yer alan, öz kaynaklarıyla çalışan firmaların enflasyonda yaşadığı mağduriyet konusu, yukarıdaki örneğe göre devam etmektedir. Bu durum, yasanın getiriliş nedeniyle çok açık bir çelişki olup, bu tür mükelleflerin enflasyon düzeltmesi yoluyla, enflasyondan korunmaları sınırlandırılmaktadır. Aksine, yabancı kaynaklarla varlıklarını finanse eden şirketler, daha az vergilendirme yoluyla ödüllendirilmektedir.
Burada önemli olan, enflasyon muhasebesinin tekniği ile ilgili hesaplamalar değil, bu hesaplamaların sonuçlarının vergi hukukunun temel ilkelerinin süzgeçinden geçirilip, doğru ve gerçek bir vergilemeyi sağlamaktır. Nitekim, 31.12.2023 yılı bilançolarının düzeltilmesi sonucu ortaya çıkan ENFLASYON GEÇMİŞ YILLAR KÂRLARI VEYA ZARARLARININ, VUK Geçici 25. maddesinde Vergi Hukuku Yönünden tanımı yapılmışken, bunların taşıma katsayısı ile uzantısı olan söz konusu hesaplar niçin vergi hukuku ile ilgilendirilmemiştir? Bize göre, bu hesapların, düzeltilmiş 31.12.2023 tarihli bilançolardaki vergi hukuku yönünden yapılan tanımlarının takip eden düzeltme dönemlerinde de aynen korunması gerekirdi. Nasıl ki, enflasyon geçmiş yıllar zararlarının düzeltilmesi ile ortaya çıkan gelir, gerçek gelir değilse, ayni şekilde, Hazine’nin aleyhine olacak zarar da, gerçek zarar değildir.
III- SONUÇ
Vergi mevzuatımıza ilk defa 5024 Sayılı Kanunla getirilen ve yalnızca 2004 yılında uygulama imkanı bulan enflasyon muhasebesi, mali tabloların enflasyona göre düzeltilmesi işlemlerinde, birçok vergi hukuku sorununu da beraberinde getirmiştir. Ancak, uygulamanın 2004 yılı ile sınırlı kalması, tartışmaların, karşılık bulmaması ve derinleşmemesi sonucunu doğurmuştur.
Ancak, yürürlükte olan Vergi Hukuku Mevzuatına göre, enflasyon muhasebesinin uygulanması tekrar, 31.12.2021 tarihli bilançolarının düzeltilmesi başlangıç olmak üzere, 2022 yılında tekrar gündeme gelmiştir. Vergi İdaresi, şirketlerin enflasyon muhasebesine hazır olmadığı gerekçesiyle, 7352 Sayılı Kanunla,uygulamayı, 31.12.2023 tarihli bilançoları başlangıç düzeltmesine eas olmak üzere 2024 yılına ertelemiştir.
Bu bağlamda, 2004 yılında uygulanan mevzuat aynen geçerliliğini korumak üzere, 2024 yılı enflasyon muhasebesinin uygulanmasına yönelik, 555 Seri No.lu VUK Tebliği ile 165 Sıra No.lu sirküler yayınlanmıştır. Bu tebliğde ve sirkülerde, sınırlı olarak, geçmişte tartışma konusu olan hususlar için çözümler getirilirken, gerek, bu makalemizde, gerekse yakın zamanlarda YAKLAŞIM DERGİSİNDE VE LİNKEDİN’DE yayımladığımız makalelerde ortaya koyduğumuz konuların tartışmaları güncelliğini korumaktadır.
Çözüme kavuşmayan ve tartışma konusu olmaya devam eden sorunlar nedeniyle, Vergi idaresi ile mükellefler arasında vergi ihtilaflarının yoğun olacağı bir sürecin yaşanacağı kanaatindeyiz. Konu ile ilgili değerlendirmelerimizi detaylı bir şekilde ortaya koymuş bulunuyoruz. Bize göre, olayın çözümü; 31.12.2023 Yılı Bilançosunun düzeltilmesi sonucu ortaya çıkan, Enflasyon geçmiş yıllar zararların veya kârlarının, 2024 yılı ve takip eden yıllarda enflasyon muhasebesinin tekniği gereği düzeltilmesi, ancak sonuçlarının, vergi matrahını etkilememesini sağlayacak, mevzuat düzenlemelerinin yapılması gerekir.
Ferhat FAHRAN*
E-Yaklaşım / Haziran 2024 / Sayı: 378
YARARLANILAN KAYNAKLAR
. Ferhat FAHRAN, “Enflasyon Geçmiş Yıllar Zararlarının Takip Eden Yıllarda Taşıma Katsayısı İle Düzeltilmesi, Mali Zararın Mahsubunu Olumsuz Yönde Etkilemekte Ve Sınırlandırmaktadır.” Nisan Ayı/Linkedin
. Ferhat FAHRAN, “31.12.2023 Tarihli Bilançonun Enflasyon Düzeltmesinin E. Geçmiş Yıllar Zararları İle Sonuçlanması Halinde, Bu Zararın Takip Eden Yıllarda Taşıma Katsayısı İle Düzeltilmesi Sonucu Ortay Çıkan Gelir Vergilendirilebilir mi?” Yaklaşım Dergisi, Mart/2024
. Ferhat FAHRAN, “Enflasyon Geçmiş Yıl Zararlarının, Düzeltilmesi Sonuçunda Ortaya Çıkan Gelirin Vergilenmesi İle İlgili Yaratılan İhtilaf Ve Bir Vergi Mahkemesi Kararı” Yaklaşım Dergisi, Şubat/2006
. Ferhat FAHRAN, “ Enflasyon Davası Danıştay’da Sonuçlandı” Yaklaşım Dergisi, Şubat/2011
_______________________________________________________
* Yeminli Mali Müşavir, E. Maliye Bakanlığı Baş Hesap Uzmanı
İŞ ORTAKLIĞI MÜKELLEFİYETİNİN ADİ ORTAKLIK OLARAK DEĞİŞTİRİLMESİ
Danıştay 3. Daire |
Tarih : 25.05.2023 |
Esas No : 2020/4507 Karar No : 2023/2002 |
KVK Md. 2, 9 |
İŞ ORTAKLIĞI MÜKELLEFİYETİNİN ADİ ORTAKLIK OLARAK DEĞİŞTİRİLMESİ |
İş ortaklığı şeklinde faaliyette bulunmanın ihtiyari olduğu, iş ortaklığı tanımına girenlerin ister iş ortaklığı, isterlerse adi ortaklık olarak mükellefiyet tesis ettirebilecekleri; davalı idarece, talep üzerine ortaklığın mükellefiyetinin adi ortaklık olarak değiştirildiği ve kurumlar vergisi mükellefiyetinin kaldırıldığı olayda, davacı adına, ortaklığa ait kesinti yoluyla ödenen kurum (stopaj) vergisinin ortaklık payına isabet eden tutarının mahsup edilemeyen kısmının iade alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığı hk.
İstemin Konusu: İstanbul 5. Vergi Mahkemesinin 08.10.2019 tarih ve E:2018/2462, K:2019/1871 sayılı kararına yöneltilen istinaf başvurusuna ilişkin İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 3. Vergi Dava Dairesinin 03.07.2020 tarih ve E:2020/398, K:2020/866 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Dava Konusu İstem: Davacı adına, %51 hisseli pilot ortak olduğu ... İnşaat Mimarlık Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi- ... İnşaat Sanayi ve Dış Ticaret Limited Şirketi İş Ortaklığı'na yapılan hakediş ödemelerinden tevkif yoluyla kesilen kurumlar vergisinin ortaklık payına isabet eden kısmının, adi ortaklık gibi hareket edilerek, iş ortaklığının ortaklarınca verilecek beyannamede mahsubunun talep edilemeyeceği yolunda saptamalara yer veren vergi inceleme raporu uyarınca, daha önce mahsuben iade aldığı 181.421,94 TL'nin haksız olduğundan bahisle 2014 yılı için re'sen salınan bir kat vergi ziyaı cezalı kurumlar vergisinin kaldırılması istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 2. maddesinin 7. fıkrasında, iş ortaklıklarının; kurumların kendi aralarında veya şahıs ortaklıkları ya da gerçek kişilerle, belli bir işin birlikte yapılmasını ortaklaşa yüklenmek ve kazancını paylaşmak amacıyla kurdukları ortaklıklardan bu şekilde mükellefiyet tesis edilmesini talep edenler olarak tanımlandığı, tüzel kişiliklerinin olmamasının mükellefiyetlerini etkilemeyeceği hükmüne yer verildiği, davacı şirketin Beyoğlu 47. Noterliğince tasdik edilen 14.03.2011 tarih 0894 numaralı 01/2011 sayılı Karar ve 10.03.2011 tarihli Kararda; ... İnşaat Sanayi ve Dış Ticaret Limited Şirketi ile ihale konusu iş, ortak girişim üzerine kaldığı takdirde müştereken inşa etmek için İş Ortaklığı kurulmasına karar verildiğinin belirtildiği, Kozyatağı Vergi Dairesi'ne verilen 11.03.2011 tarihli işe başlama bildiriminde ... İnşaat Mimarlık Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi- ... İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi İş Ortaklığı unvanıyla kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis ettirildiği, Vergi Dairesine verdikleri 04.04.2011 tarihli 29305 sayılı dilekçede, bankalar nezdinde iş ortaklığı adına hesap açılabilmesi ve çek karnesi alınabilmesi için yazı istenildiği, söz konusu dilekçenin iş ortaklığı kaşesi ile imzalandığı, davacı şirketin anonim şirket olduğu, anonim şirketlerin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nda "ticaret şirketi" olarak yer aldığı, aynı Kanun'un 16. maddesinde ticaret şirketlerinin tacir sayıldığı, 18. maddede ise tacirlerin basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerektiğinin belirtildiği, işe başlama bildiriminde unvan olarak iş ortaklığının yazıldığı, işletme türünde adi ortaklık kutucuğu işaretlenmesine karşın mükellefiyet türünün kurumlar vergisi olarak işaretlendiği, buna göre gerek tüzel kişilik sicil kaydı, gerek ortaklık sözleşmeleri gerek vergi dairesine "iş ortaklığı" unvanı ile başvuruda bulunulması hususları, basiretli bir iş adamı gibi hareket etme yükümlülüğüyle birlikte değerlendirildiğinde, iş ortaklığı ibaresinin sehven yazılmadığı, davacı şirketin ... İnşaat Sanayi ve Dış Ticaret Limited Şirketi ile iş ortaklığı kurduğu ve iş ortaklığı olarak mükellefiyet tesis ettirdiği sonucuna ulaşıldığından, yüklenilen işin zararla sonuçlanması durumunda kurumlar vergisi mükellefi olan iş ortaklığının ortaklarının bu zararı mahsup edebilmeleri 5520 sayılı Kanun'un 9. maddesi hükmüne göre mümkün olmadığından, haksız olarak iade alınan tutarın davacıdan geri alınmasına yönelik yapılan tarhiyatta hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi Kararının Özeti: İstinaf başvurusunun, usul ve hukuka uygun olduğu sonucuna varılan Vergi Mahkemesi kararının kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca reddine karar verilmiştir.
Temyiz Edenin İddiaları: İhalenin uhdelerinde kalması sonrasında 17.03.2011 tarihli işe başlama bildiriminde adi ortaklık kutucuğunun işaretlendiği, buna rağmen bir karışıklık olduğu fark edilince işin bitiminden önce 29.01.2014 tarihli dilekçe ile işletme türünün adi ortaklık olarak düzeltilmesinin talep edildiği, bu tarihten sonra Vergi Dairesinden gelen tüm tebligatlarda adi ortaklık ibaresine yer verildiği, işin başından itibaren adi ortaklık şeklinde hareket edilerek ortaklık adına kurumlar vergisi beyannamesi verilmediği, ortaklığın üstlendiği iş yıllara sari yapım işi olduğundan, hakedişler üzerinden kesilen kurumlar vergisi açısından ortaklığın iş ortaklığı ya da adi ortaklık olmasının vergi kaybına yol açmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.
Karşı Tarafın Savunması: Savunma verilmemiştir.
Karar: Davacı şirketin %51 hisseli pilot ortak olduğu ... İnşaat Mimarlık Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi- ... İnşaat Sanayi ve Dış Ticaret Limited Şirketi İş Ortaklığı'nın 2011 ila 2014 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucu düzenlenen vergi tekniği raporuna dayanılarak davacı adına tanzim edilen vergi inceleme raporunda, iş ortaklığının işin geçici kabulünün yapıldığı 2014 yılını izleyen 2015 yılında kurumlar vergisi beyannamesi vermediği, hakedişler üzerinden kesinti yoluyla ödenen kurumlar vergisini beyan etmediği, iş ortaklığının %51 hisseli ortağı olan davacının, iş ortaklığına ait kurumlar vergisi kesintileri üzerinden ortaklık payına isabet eden 239.205,90-TL'yi 2015 yılı beyannamesinde, iadesi gereken kurumlar vergisi olarak beyan ettiği, oysa kurumlar vergisi mükellefi olan iş ortaklığına ait tevkif yoluyla kesilen vergilerin iş ortaklığına ait kurumlar vergisi beyannamesinden mahsubu sonunda kalan iade alacağının; öncelikle ortaklığın muaccel hale gelmiş başka vergi borçlarına mahsup edilmesi, böyle bir borcun olmaması halinde ise, iş ortaklığını oluşturan ortakların muvafakatinin alınması şartıyla, ortaklığı oluşturan ortakların vergi borçlarına mahsuben iade edilmesinin mümkün olduğu, iş ortaklığı tarafından beyan edilmeyen kesinti yoluyla ödenen kurumlar vergisinin davacı tarafından mahsup ve iadesinin talep edilemeyeceği, 29.07.2018 tarihine kadar mahsuben iade alınan 181.421,94 TL kurumlar vergisinin haksız olduğu yolundaki saptamalara dayanılarak dava konusu tarhiyatın yapıldığı anlaşılmaktadır.
Davacının, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğü tarafından ihaleye çıkarılan Balıkesir 1.000 kişilik Öğrenci Yurdu İnşaatı işine teklif vermek ve müştereken inşa etmek amacıyla ... İnşaat Sanayi ve Dış Ticaret Limited Şirketi ile ortaklık kurduğu, Kozyatağı Vergi Dairesi'ne verilen 11.03.2011 tarihli işe başlama bildirimiyle iş ortaklığı adına kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis ettirildiği, işin geçici kabulünden önce 29.01.2014 tarihli dilekçeyle yapılan müracaatla işletme türünün adi ortaklık olarak düzeltilmesinin talep edildiği, Mahkemenin ara kararına cevaben dosyaya sunulan Kozyatağı Vergi Dairesi Müdürlüğü'nün 20.09.2019 tarihi yazısında, değinilen müracaat üzerine, ortaklığın mükellefiyetinin adi ortaklık olarak değiştirildiği ve kurumlar vergisi mükellefiyetinin kaldırıldığının bildirildiği görülmüştür.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1. maddesinde, iş ortaklıklarının kurumlar vergisine tabi olduğu, 2. maddesinin 7. fıkrasında, iş ortaklıklarının, kurumların kendi aralarında veya şahıs ortaklıkları ya da gerçek kişilerle, belli bir işin birlikte yapılmasını ortaklaşa yüklenmek ve kazancını paylaşmak amacıyla kurdukları ortaklıklardan bu şekilde mükellefiyet tesis edilmesini talep edenler olduğu, bunların tüzel kişiliklerinin olmamasının mükellefiyetlerini etkilemeyeceği, 9. maddesinde, kurumun kendi zararını ve devraldığı kurum zararını indirebileceği kurala bağlanmıştır.
(1) sayılı Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin (2.5.3) işaretli bölümünde ise kurumların, dilerlerse Borçlar Kanununa göre adi ortaklık veya Kurumlar Vergisi Kanununa göre iş ortaklığı şeklinde ortaklıklar oluşturarak faaliyet gösterebilecekleri, adi ortaklıkların, kurumlar vergisi mükellefi olmamalarına rağmen katma değer vergisi mükellefi olmaları nedeniyle ayrı defter tutabildikleri, ortakların ise dönem sonlarında ortaya çıkan kâr veya zararı, ortaklıktaki hisseleri oranında paylaşarak kendi hesaplarına dahil ettikleri, iş ortaklıklarının ise Kurumlar Vergisi Kanununda ayrı bir kurum olarak değerlendirildikleri ve kurumlar vergisi mükellefi olarak sayıldıkları, iş ortaklıklarının faaliyetinden doğan kazancın kurumlar vergisine tabi tutulduğu ve vergi sonrası kazancın ortakların hisselerine göre ortaklara dağıtıldığı, kurumlar vergisi mükelleflerinin zararlarının, bu mükelleflerin ortaklarınca indirilebilmesinin mümkün olmayıp aynı durumun kurumlar vergisi mükellefi iş ortaklıklarının zararları için de geçerli olduğu düzenlenmiştir.
Yukarıda açıklanan hükümlere göre, iş ortaklığı şeklinde faaliyette bulunmak ihtiyari olup, iş ortaklığı tanımına girenler ister iş ortaklığı, isterlerse adi ortaklık olarak mükellefiyet tesis ettirebileceklerdir.
Davalı idarece 29.01.2014 tarihli müracaat üzerine ortaklığın mükellefiyetinin adi ortaklık olarak değiştirildiği ve kurumlar vergisi mükellefiyetinin kaldırıldığı olayda, davacı adına, ortaklığa ait kesinti yoluyla ödenen kurum (stopaj) vergisinin ortaklık payına isabet eden tutarının mahsup edilemeyen kısmının iade alınmış olmasında hukuka aykırılık bulunmadığından, yazılı gerekçeyle davayı reddeden Vergi Mahkemesi kararına yöneltilen istinaf başvurusunun reddi yolundaki Vergi Dava dairesi kararının bozulması gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle; temyiz isteminin kabulüne, temyize konu Vergi Dava Dairesi kararının bozulmasına, oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.
ORTAKLIKTAN AYRILAN LİMİTED ŞİRKET ORTAĞININ DEFTER VE BELGELERİN İBRAZ EDİLMEMESİNDEN KAYNAKLI SORUMLULUĞU
Danıştay 3. Daire |
Tarih : 20.06.2023 |
Esas No : 2021/2917 Karar No : 2023/2576 |
6183 s AATUHK Md. 35 |
ORTAKLIKTAN AYRILAN LİMİTED ŞİRKET ORTAĞININ DEFTER VE BELGELERİN İBRAZ EDİLMEMESİNDEN KAYNAKLI SORUMLULUĞU |
Hisselerini devrederek limited şirket ortaklığından ayrılan murisin ortaklığı sona erdirdikten sonra şirkete ait defter ve belgelerin ibraz edilmemesinden kaynaklanan kamu alacağından sorumlu tutulması, ortaklık sıfatından kaynaklanan kusursuz sorumluluğu aşan mahiyette ölçüsüz bir müdahale olduğundan ve kendisine orantısız bir külfet yüklendiğinden adına düzenlenen ödeme emrinde hukuka uygunluk bulunmadığı hk.
İstemin Konusu: Tekirdağ Vergi Mahkemesinin 30.10.2020 tarih ve E:2019/559, K:2020/466 sayılı kararına yöneltilen istinaf başvurusuna ilişkin İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 6. Vergi Dava Dairesinin 27.05.2021 tarih ve E:2021/180, K:2021/1878 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Dava Konusu İstem: Davacıların murisi adına, asıl borçlu ... Akaryakıt Ürünleri Sanayi ve Enerji Sanayi Ticaret Pazarlama Limited Şirketi'nden alınamayan 2014 ila 2016 yıllarının muhtelif dönemlerine ait katma değer vergisi, vergi ziyaı cezası ve fer'ilerinden oluşan kamu alacağının tahsili amacıyla ortak sıfatıyla düzenlenen 06.11.2019 tarih ve 2 takip numaralı ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: Davacıların murisinin asıl borçlu şirketteki hisselerini 27.01.2016 tarihinde devrettiği, asıl borçlu şirketin 2014 ila 2016 yıllarına ait defter ve belgelerin ibrazına dair yazının şirket müdürü ...'e 07.11.2018 tarihinde tebliğ edildiği, defter ve belgelerin ibraz edilmemesi üzerine düzenlenen vergi inceleme raporları uyarınca indirim konusu yapılan katma değer vergilerinin indirimlerinin reddi suretiyle vergi ziyaı cezalı katma değer vergilerinin salındığı ve tebliğ edildiği, ödenmemesi üzerine gerçekleştirilen mal varlığı araştırması sonuçsuz kaldığından söz konusu kamu alacağının muristen ortak sıfatıyla tahsili amacıyla dava konusu ödeme emrinin düzenlendiğinin anlaşıldığı olayda limited şirketin önceki dönem pay sahiplerinin, şirketteki hisselerini devrettiği tarihten sonra kanuni temsilcilik görevi üstlenmiş olan kişilerin vergi ve diğer mali ödev ve sorumluluklarını zamanında ve eksiksiz olarak yerine getirmemesi nedeniyle ortaya çıkan eylemden müteselsilen sorumlu tutulmaları hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerine aykırılık teşkil ettiği gibi bu durumun hakkaniyete de uygun düşmeyeceği sonucuna varıldığından ödeme emri içeriği kamu alacağının sebep unsuru olan defter ve belge ibraz etmeme fiilinin işlendiği tarihte şirket ortağı olmayan murisin, asıl borçlu şirketin daha sonra görev yapan yöneticilerinin ibraz etmeme eyleminden sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle ödeme emri iptal edilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi Kararının Özeti: Asıl amme borçlusu şirket nezdinde takip aşamalarının usulüne uygun olarak gerçekleştirildiği anlaşıldığından ödeme emri içeriği kamu alacağının ait olduğu dönemde şirket ortağı olan murisin takibinde hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle istinaf başvurusu kabul edilerek Vergi Mahkemesi kararı kaldırıldıktan sonra dava reddedilmiştir.
Temyiz Edenin İddiaları: Dava konusu ödeme emri içeriği kamu alacağının asıl borçlu şirketle hiç bir bağının kalmadığı tarihte şirkete ait defter ve belgelerin ibraz edilmemesinden kaynaklandığı, üçüncü kişinin eylemsizliği nedeniyle cezalandırılmasının cezaların şahsiliği ilkesine aykırı düştüğü, ödeme emri içeriği kamu alacağından sorumlu tutulamayacağı, emsal yargı kararlarının da bu yönde olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.
Karşı Tarafın Savunması: Limited şirket ortaklarının şirketten tahsil edilemeyen amme alacağından kusursuz olarak hisseleri oranında sorumlu olduğu, ortak olduğu dönemlere isabet eden kamu alacağının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinde hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Karar: Muris ...'un 24.08.2009 ila 27.01.2016 tarihleri arasında ortağı olduğu asıl amme borçlusu şirketin 2014 ila 2016 yıllarına ait defter ve belgelerin ibrazına ilişkin yazının, şirket müdürü ...'e 07.11.2018 tarihinde tebliğ edilmesine karşın ibraz edilmemesi üzerine düzenlenen vergi inceleme raporu uyarınca yapılan katma değer vergisi tarhiyatının şirkete tebliğ edildiği ancak söz konusu borcun ödenmemesi üzerine gerçekleştirilen mal varlığı araştırması sonucunda borcun şirketten tahsil edilemeyeceğinin anlaşıldığından bahisle adına ortak sıfatıyla dava konusu ödeme emrinin düzenlendiği anlaşılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 13. maddesinde, temel hak ve hürriyetlerin, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği, bu sınırlamaların, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 35. maddesinin 1. fıkrasında, limited şirket ortaklarının, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu oldukları ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacakları kurala bağlanmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun limited şirketlere ilişkin "Bilgi alma ve inceleme hakkı" başlıklı 614. maddesinin 1. fıkrasında, her ortağın, müdürlerden, şirketin bütün işleri ve hesapları hakkında bilgi vermelerini isteyebilecekleri ve belirli konularda inceleme yapabilecekleri hükmüne yer verilmiştir.
Kamu hizmetlerinin yürütülmesinde gerekli kaynağın elde edilmesi amacıyla vergi ve diğer kamu alacaklarının takip ve tahsili için hukuki düzenlemeler ve ayrıcalıklı yetkilerle kolaylık ve hızlılık sağlanmasının doğal olduğu kabul edilmekle birlikte bu konuda bireylerin hakları ve hukukun genel ilkelerinin de göz önünde bulundurulması hukuk devletinin bir gereğidir. Kamu hizmetlerinin yürütülmesi için gerekli düzenlemeler yapılırken elde edilmek istenen kamu yararıyla bireysel haklar arasında bir dengenin kurulması gerekir. Mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanuni olması ve kamu yararına dayalı meşru bir amacının bulunması yeterli olmayıp ayrıca müdahalenin ölçülü olması da şarttır. Hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında dikkate alınacak ölçütlerden biri olan Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ölçülülük ilkesi uyarınca mülkiyet hakkının sınırlandırılması suretiyle elde edilmek istenen kamu yararı ile bireyin hakları arasında adil bir dengenin sağlanması zorunludur.
Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir.
Limited şirket ortaklarını, şirketten tahsiline olanak bulunmayan kamu alacaklarının ödenmesinden doğrudan doğruya ve payları oranında sorumlu tutan 6183 sayılı Kanun'un 35. maddesi karşısında, tahsili gereken kamu alacağını yaratan vergilendirmenin ait olduğu dönemde şirketin paylarına sahip ortakların, ortaklık sıfatının sürdüğü dönemlere ilişkin ortaklık sıfatından doğan ve bu dönemlere dair yapılacak bir inceleme sonrası salınacak vergi ve kesilecek cezalardan sorumlu tutulabilecekleri açıktır.
Ancak, ortakların takibi aşamasında, kusursuz sorumlu olduklarından bahisle kendilerine orantısız bir külfet yüklenmemesi gerekmektedir.
6102 sayılı Kanun'un 614. maddesinin 1. fıkrası kapsamında, limited şirketin bütün hesap ve işlemlerine yönelik olarak denetim ve gözetim yetkisi bulunan ortakların, şirket faaliyetlerini ve temsile yetkili kişilerin yükümlülüklerini yerine getirip getirmediklerini denetleme, inceleme ve bu konularda bilgi alma hakları bulunmaktadır.
Buna göre, sadece ortaklık sıfatının devam ettiği dönemlerde şirket işlemleri hakkındaki her türlü bilgiye erişme imkanı olan ortakların, paylarını devrettikten, başka bir ifadeyle şirketle bağlarının ortadan kalkmasından sonra ortaklıkları döneminde gerçekleşmeyen fiiller sonucunda ortaya çıkan kamu alacağından, salt vergilendirme dönemlerinde payları bulunduğundan bahisle sorumlu tutulmaları düşünülemez.
Uyuşmazlık konusu olayda, ödeme emri içeriği kamu alacağını oluşturan vergi ve cezalara ilişkin re'sen tarh nedenini, murisin ortaklık sıfatının sona erdiği tarihten sonra şirkete ait defter ve belgelerin ibraz edilememesi oluşturmaktadır.
Söz konusu eylem, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 359. maddesi gereğince gizleme olarak nitelendirilmekte ve tüm katma değer vergisi indirimlerinin reddi üzerine tarhiyat yapılması ve üç kat vergi ziyaı cezası kesilmesi sonucunu doğurmaktadır.
Bu durumda, 27.01.2016 tarihinde hisselerini devrederek ortaklıktan ayrılan ve şirketle hukuki ve fiili bağlantısının kalmaması nedeniyle ortaklık sıfatının kazandırdığı ibraz etmeme fiiline yönelik olarak bilgi alma ve inceleme hakkı olmayan dolayısıyla herhangi bir müdahale imkanı bulunmayan murisin, takip edilen kamu alacağına ilişkin vergilendirme dönemi ortaklık sıfatının bulunduğu döneme ilişkin olmakla birlikte yukarıda belirtildiği üzere pay devrinden sonra gerçekleşen ibraz ödevinin yerine getirilmemesi sebebiyle salınan vergi ve kesilen cezalardan sorumlu tutulması, ortaklık sıfatından kaynaklanan kusursuz sorumluluğu aşan mahiyette ölçüsüz bir müdahale olduğundan ve kendisine orantısız bir külfet yüklediğinden adına düzenlenen ödeme emrinde hukuka uygunluk görülmemiş olup yazılı gerekçeyle davanın reddi yolunda verilen kararın bozulması gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle; temyiz isteminin kabulüne, temyize konu Vergi Dava Dairesi kararının bozulmasına, oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.