Mehmet Özdoğru
Derneklerde Sigortalı Sayılıp Sayılmama Ayırımına Dikkat!
5253 sayılı Dernekler Kanunu’nun 13. maddesi ile dernek hizmetleri gönüllüler veya yönetim kurulu kararı ile göreve başlatılan ücretliler aracılığıyla yürütülmekte, dernek yönetim ve denetim kurullarının kamu görevlisi olmayan başkan ve üyelerine ücret verilebilmekte, ancak verilecek ücret ile her türlü ödenek, yolluk ve tazminatlar genel kurul tarafından tespit olunmakta, yönetim ve denetim kurulu üyeleri dışındaki üyelere ücret, huzur hakkı veya başka bir ad altında herhangi bir karşılık ödenmemektedir.
5253 sayılı Dernekler Kanunu’nun 26. maddesi uyarınca dernekler, tüzüklerinde gösterilen amaçları gerçekleştirmek üzere, eğitim ve öğretim faaliyetleri için yurt, pansiyon, üyeleri için lokal açabilmekte ve bu tesisleri işletebilmektedirler.
Sigortalı sayılıp sayılmama ayırımına dikkat!
Dernek başkanları ile derneğin yönetim ve denetim kurullarına seçilenler, bu göreve seçimle geldiklerinden, aralarındaki hukuki ilişki vekâlet akdine dayandığı için bunlar 5510 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılmayacaklardır.
Bu görevlerinden dolayı huzur hakkı veya sair bir ad altında ücret almaları akdin niteliğini değiştirmeyecek, dolayısıyla da sigortalı sayılmayacaklardır.
Ancak, dernek başkanları ile derneğin yönetim, denetim kurullarına seçilenler ve dernek üyeleri; bu görevleri haricinde, hizmet akdine tabi olarak, üçüncü şahısların yapabilecekleri işleri yapmaları karşılığında ücret ödenmesi şartıyla 5510 sayılı Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılacaktır.
Gazetecinin çalışırken yıllık izin talebinde bulunmasının önemi
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 12.9.2022 tarih ve E. 2022/8119, K.2022/8897 sayılı Kararı’na göre: Yıllık izin talebinde bulunmamış gazeteci, iş sözleşmesinin feshi sırasında kullanılmayan izinlerin iki katı alınarak hesaplanmasına yönelik 5953 sayılı Yasanın 29 uncu maddesi hükmünden yararlanamayacaktır.
5953 sayılı Kanun'un 29’uncu maddesine göre “Gazeteciye bu kanunun 21’inci maddesinde yazılı yıllık izni vermeyen veya izni vermiş olup da izin müddetine ait ücreti ödemeyen işverene, yıllık izin vermediği veya izin süresine ait ücretleri ödemediği kimsenin izin müddetine tekabül eden ücretler yekûnunun üç katı kadar idarî para cezası verilir; ayrıca gazeteciye ödenmesi gereken ücret toplamı, iki kat olarak ödenir." Kanun'un 21’inci maddesinde meslekteki kıdemine göre kullanacağı izin süresi belirtilirken son fıkrasında “izin hakkından feragat edilemeyeceği” açıkça vurgulanmıştır.
29'uncu maddede gazeteci çalışırken uygulanması gereken bir yaptırımın düzenlediği; maddenin çalışırken izin vermeyen veya izin verildiği hâlde izin ücreti ödemeyen işveren hakkında uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır. Dönem ücreti üzerinden ödenmesi gereken izin ücreti, bu kullandırılmayan veya kullandırılmasına rağmen ücreti ödenmeyen ücrettir.
Ancak bunun için gazetecinin, çalışırken talep etmesine rağmen izin kullandırılmadığını veya izin verilmediğini iddia etmesi gerekir. Çalışırken bu yönde talebi olmayan gazetecinin, fesih nedeni ile son ücret üzerinden hesaplanacak izin ücreti, 21 inci maddedeki sürelerle sınırlıdır.
Başka bir anlatımla çalışırken yıllık izin talebi olmayan gazetecinin fesih nedeni ile son ücret üzerinden hesaplanacak izin ücreti 29 uncu madde gereği 2 kat hesaplanamaz.
Ahmet Metin Aysoy
SGK E. Başmüfettişi
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/derneklerde-sigortali-sayilip-sayilmama-ayirimina-dikkat/746950
Sermaye Artırım Zorunluluğu
Her yıl Eylül veya Ekim yazılarımdan birinde “sermayeyi gözden geçirme gereği” gibi başlıklarla, izleyen yıl vergi planlaması açısından mevcut sermayenin gözden geçirilmesini ve gerekiyorsa sermaye artırımı yapılmasını hatırlatan yazılar yayınlamaktayım. Bahsettiğim sermaye artırımları ise, şirketlerin ihtiyari olarak yapacakları sermaye artırımları. Ancak bu yazımda söz edeceğim sermaye artırımı, bazı şirketler için yasal zorunluluk olarak yapılması gereken sermaye artırımı. Gelelim bu zorunluğu açıklamaya.
Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK) anonim şirketler için asgari esas sermaye miktarı 50 bin TL (kayıtlı sermaye sistemini kabul etmiş bulunan halka açık olmayan şirketler için 100 bin TL) (md. 332), limitet şirketler için asgari esas sermaye 10.000 TL olarak belirlenmişti (md. 580). Kanun ayrıca Cumhurbaşkanı’na bu asgari tutarları anonim şirketler için sınırsız, limitet şirketler için on katına kadar artırma yetkisi de vermiştir.
Nihayet Cumhurbaşkanı bu yetkisini 24.11.2023 tarih ve 7887 sayılı Kararı ile kullanmıştı. 25 Kasım 2023 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan söz konusu kararname ile anonim şirketler için asgari esas sermaye miktarı 250 bin TL (kayıtlı sermaye sistemini kabul etmiş bulunan halka açık olmayan şirketler için 500 bin TL), limitet şirketler için asgari esas sermaye 50 bin TL olarak belirlenmişti. Cumhurbaşkanı’nın Kararı’nda, kararın yürürlük tarihi 1.1.2024 olarak belirlenmişti. (Karar metninde yürürlük tarihi 1.10.2024 olarak yazılmışsa da ertesi günlü Resmi Gazete’de yayımlanan düzeltme metni ile yürürlük tarihi 1.1.2024 olarak düzeltilmiştir).
Kanunda mevcut şirketlerin artırılan yeni tutarlara uyumunu zorunlu kılan bir düzenleme olmadığından, Cumhurbaşkanı Kararı ile belirlenen yeni asgari sermaye tutarları ancak Kararın yürürlüğe girdiği tarihten sonra (1.1.2024) kurulacak şirketler için anlam ifade edebilmiştir. Cumhurbaşkanı Kararı’ndan önce veya kararın yayım tarihi (25.11.2023) ila 1.1.2024 tarihi arasında kurulan şirketler için Kanunda yazılı eski asgari sermaye tutarları geçerli idi.
29 Mayıs 2024 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan 7511 sayılı “Türk Ticaret Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile 1.1.2024’ten önce kurulmuş ve sermayesi Cumhurbaşkanı’nca belirlenen tutarın altında kalmış olan sermaye şirketlerine, sermayelerini 31.12.2026 tarihine kadar yeni asgari sermaye tutarlarına yükseltme yükümlülüğü getirilmiştir. Böylece asgari sermayesi Kanuna veya Cumhurbaşkanı Kararına bağlı şirketler ayırımı da ortadan kaldırılmaktadır.
Ticaret Bakanlığı’na da bu süreyi iki defa birer yıl uzatma yetkisi de verilmiştir. 31.12.2026 tarihine (Bakanlıkça süre uzatımı halinde uzatılan sürenin sonuna) kadar sermaye artımının yapılmaması halinde şirket, yasal düzenleme gereği infisah etmiş kabul edilecektir. Bu durumdaki şirketlerin ise ehliyetleri kısıtlanmış olacak, unvanlarını “tasfiye halinde” ibaresi ile kullanmaları zorunluluğu söz konusu olacak ve tasfiye sürecini yönetmek üzere tasfiye memuru atamaları gerekecektir.
Şirketlerin bu sermaye artırımını kolaylıkla yapabilmeleri için 7511 sayılı Kanun’la şirketlere bazı kolaylıklarda sağlanmıştır. Bu kolaylıklardan birincisi şirketlerin bu maksatla yapılacak genel kurul toplantılarında toplantı nisabının aranmayacak olmasıdır. Öte yandan bu toplantılarda kararların toplantıya katılanların oy çokluğuyla alınacağı da kanunda hükme bağlanmıştır.
Bu kolaylıklar sadece kanuna uyum maksadı ile yapılacak genel kurul toplantıları için geçerlidir. Eğer genel kurul toplantı gündeminde başkaca maddeler varsa, o maddeler için geçerli toplantı ve karar nisapları aynen uygulanacaktır.
Öte yandan 7511 sayılı Kanun’la getirilen bu zorunluluğun yaşama geçirilmesi için ana sözleşmenin sermaye maddesinde yapılacak değişiklik için imtiyazlı pay sahipleri kurulunun onayının alınması zorunluluğu da kaldırılmıştır. Bu da bir diğer kolaylıktır.
Burada karşılaşılabilecek bir sorun, daha önce sermayesi Cumhurbaşkanı Kararı ile belirlenmiş tutarın altında kalan bir şirketin sermayesini yeni belirlenen asgari tutarlara yükseltmenin ötesinde çok daha fazla bir tutara yükseltmek isterse, yapacağı sermaye artırımında da bu kolaylıkların uygulanıp uygulanamayacağıdır. Örneğin sermayesi 100 bin lira olan bir anonim şirketin, sermayesi yeni asgari tutarın altında kalması dolayısıyla yapacağı genel kurul toplantısında sermayesinin 1 milyon liraya yükseltmek istemesi halinde, 7511 sayılı Kanun’la sağlanan bu kolaylıklar uygulanacak mıdır. Kanaatimizce bu kolaylıklar (toplantı nisabının aranmaması, katılanların çoğunluğu ile karar alınması, imtiyazlı pay sahipleri kurulunun toplanmaması) uygulanamayacaktır. Zira 7511 sayılı Kanun’la Ticaret Kanunu’na eklenen geçici 15. maddede “öngörülen tutarlara yükseltilmesi için yapılacak genel kurul toplantılarında” söz edilmiştir. Oysa örneğimizdeki gibi bir durumda sermaye “öngörülen tutarlara yükseltilme”nin ötesinde yükseltilmektedir.
Kayıtlı sermaye sistemini kabul etmiş şirketlerin çıkarılmış sermayelerinin yeni asgari sermaye tutarının (250 bin TL) üzerinde olması koşulu ile kayıtlı başlangıç sermayeleri ile çıkarılmış sermayelerini 500 bin TL’ye yükseltmedikleri takdirde infisah etmiş sayılmayacaklar, sadece kayıtlı sermaye sisteminden çıkmış kabul edileceklerdir. Örneğin başlangıç sermayesi 100 bin lira olan, kayıtlı sermaye tavanı 400 bin lira olan bir anonim şirkette çıkartılmış sermayenin 300 bin lira olması halinde, şirket sermaye artırımı yapmasa dahi infisah etmiş kabul edilmeyecek, sadece kayıtlı sermaye sisteminden çıkmış kabul edilecektir. Bumin DOĞRUSÖZ
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/sermaye-artirim-zorunlulugu/746952
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurulunun 22/05/2024 Tarihli ve 75935942-050.01.04-[01/24314] Sayılı Kararı Resmi Gazetede Yayımlandı
04 Haziran 2024 Tarihli Resmi Gazete
Sayı: 32566
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumundan:
KURUL KARARI
Karar No: 75935942-050.01.04-[01/24314]
Karar Tarihi: 22/05/2024
Konu: Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlaması Eğitimlerine İlişkin Usul ve Esasların Belirlenmesi
KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK RAPORLAMASI EĞİTİMLERİNE İLİŞKİN USUL VE ESASLAR
26/9/2011 tarihli ve 660 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ğ), (h) ve (ö) bentleri uyarınca; 29 Aralık 2023 tarih ve 32414(M) sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 21634 sayılı “Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS) Uygulanmasına İlişkin Kurul Kararı’nm 3 üncü maddesi gereğince zorunlu veya tercihen TSRS uyumlu sürdürülebilirlik raporlaması yapacak kurum, kuruluş ve işletmelerin sürdürülebilirlik raporlarının hazırlanmasında, rapor hazırlama çalışmalarında bulunacak kişilerin yetkinliklerinin artırılmasında ve bu konuda eğitim verecek kişi ve kuruluşların belirlenmesinde ülke düzeyinde sürdürülebilirlik raporlaması ve TSRS üzerine yeknesak eğitim müfredatları ve eğitici profillerinin oluşturulmasını sağlamak üzere “Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlaması Eğitimlerine İlişkin Usul ve Esaslaf’ın yayımlanmasına karar verilmiştir.
GAYRİMENKULDE YENİ VERGİ DÜZENLEMELERİNE HAZIR MIYIZ?
Bu hafta veya en geç bayram öncesi TBMM’ye sunulması beklenen yeni Torba Yasa Teklifi'nin bayram sonrası görüşülerek temmuz başına kadar yasalaşması öngörülüyor. Teklifte gayrimenkule yönelik düzenlemeler dikkat çekiyor.
Hazırlıkları süren yeni torba yasa teklifinde, gayrimenkullerle ilgili çok sayıda düzenlemenin yer alması bekleniyor. Bu son derece normal, ancak yapılacak düzenlemeler, gayrimenkullerin vergilendirilmesinde 20-30 yıldır uygulanan kuralları tamamen değiştirecek cinsten olunca işler karışıyor! Bu konudaki ipuçları, Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek’in açıklamalarında da yer alıyor.
Yeni Torba Yasa Teklifi’nin bu hafta veya en geç bayram öncesi TBMM’ye sunulması bekleniyor. Bir aksilik olmadığı takdirde, söz konusu teklifin bayram sonrası TBMM’de görüşülerek Temmuz ayı başına kadar yasalaştırılması öngörülüyor. Torba Yasa Teklifi’nde gayrimenkule yönelik yer alması beklenen yeni düzenlemeler vatandaşlarımızın büyük bir bölümünü çok yakından ilgilendiriyor. İşte teklifte gayrimenkullerle ilgili yer alması beklenen önemli düzenlemeler:
GYO İSTİSNASININ KALDIRILMASI VEYA KAPSAMININ KONUTLA SINIRLANDIRILMASI GÜNDEMDE
Mevcut düzenlemeye göre, GYO’ların (Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları) kazançları herhangi bir ayrıma tabi tutulmaksızın kurumlar vergisinden istisna tutuluyor (KVK. Mad. 5/1/d-4). GYO’lara tanınan bu kurumlar vergisi istisnasının kaldırılması konusu uzun zamandan bu yana gündemde değildi. Ancak, bu konu, 2023 Yılı Vergi Harcama Raporu ile yeniden gündeme geldi. Söz konusu rapora göre, yatırım fonu ve ortaklıklarına ilişkin kazanç istisnası, kurumlar vergisi yönünden en yüksek vergi harcaması yapılan iki kalemden birisi.
Maliye, söz konusu istisnanın kaldırılması veya kapsamının konutla sınırlandırılması konusunda ısrarlı. Çünkü, Maliye, GYO’lardan kurumlar vergisi almak istiyor. Gayrimenkul sektörü ve GYO’ların talebi ise, söz konusu istisnanın devam etmesi yönünde.
GYO istisnası ile ilgili bir karar verilebilmesi için, dünya ülkelerindeki uygulamalara bakmakta fayda var. GYO’lar sadece ülkemizde değil, yaklaşık 44 ülkede var. GYO’lar bu 44 ülkenin neredeyse tamamında, sadece tek bir aşamada vergilendiriliyor; bu da GYO seviyesinde değil, hissedar/yatırımcı seviyesinde gerçekleştiriliyor. Yani, GYO’lar nezdinde vergilendirme yapılmıyor, dağıttıkları temettü üzerinden yatırımcı/hissedar seviyesinde vergilendiriliyor. GYO’lar konusunda diğer ülkelerle ayrıldığımız temel nokta, temettü dağıtma zorunluluğu! Ülkemizde GYO’ların temettü dağıtma zorunluluğu bulunmuyor. Oysa diğer ülkelerde, oranları değişmekle beraber, bir temettü dağıtma zorunluluğu bulunuyor.
Kişisel görüşümüz, en az %25 en fazla %50 temettü dağıtma zorunluluğu getirilerek, mevcut kurumlar vergisi istisnasının devam ettirilmesi şeklinde. Bu, aynı zamanda gayrimenkul sektörünün de önerisi!
Maliye’nin GYO’lardan alacağı vergi en fazla 13 milyar TL!
2023 hesap dönemi kurumlar vergisi beyannamelerinde GYO’ların beyan ettiği istisna tutarı yaklaşık 52 - 53 Milyar TL civarında. İstisnanın kaldırılması halinde Maliye’nin alacağı kurumlar vergisi en fazla 12,5 – 13 milyar TL! Buna karşılık, halka açık GYO’ların piyasa değeri 410 milyar TL civarında ve 4 milyon bireysel yatırımcı GYO’larda hisse sahibi. Bunlar oldukça ciddi rakamlar. Herhangi bir olumsuz gelişme, halka açık GYO’ların borsadaki değerlerini, Maliye’nin alacağı verginin en az 3 - 4 katı olumsuz etkileyebilir. Bu hususa özellikle dikkat etmekte fayda var.
İstisnanın temettü dağıtma zorunluluğuyla devam etmesi şart!
Sermayenin tabana yayılması, gayrimenkullerin menkulleştirilmesi, küçük yatırımcıların küçük tasarruflarıyla gayrimenkullerin yüksek getirisinden pay alabilmeleri ve sermaye piyasalarının gayrimenkul enstrümanı açısından olmazsa olmazı olan GYO’lara, diğer ülkelerdeki uygulamalara paralel olarak temettü dağıtma zorunluluğu getirilerek, kurumlar vergisi istisnasının devam ettirilmesinde fayda var.
GAYRİMENKULLERDE 5 YIL SINIRLAMASI KALDIRILIYOR!
Mevcut düzenlemeye göre, gayrimenkullerin iktisap tarihinden başlayarak 5 yıl içerisinde elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer artışı kazancı olarak gelir vergisine tabi bulunuyor. Ancak, gayrimenkullerin 5 yıllık süre geçtikten sonra elden çıkarılması durumunda elde edilen kazanç ise, tutarı ne olursa olsun gelir vergisine tabi tutulmuyor (GVK. Mük. Mad. 80/6).
Yazılı ve görsel medyada yer alan haberlerde, bu düzenlemenin yürürlükten kaldırılacağı belirtiliyor. Yapılacak bu düzenleme, gayrimenkullerin vergilendirilmesinde ezber bozacak, hiç vergilendirilmeyen satışlar vergilendirilebilir hale gelecek. Aynı zamanda, bu düzenleme, gayrimenkul sektöründe yaşanan kayıt dışılığın önlenmesine dönük önemli bir adım olacak.
Gayrimenkuller 5 yıl geçtikten sonra elden çıkarılsa dahi vergiye tabi olacak!
Yeni düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iktisap edilecek taşınmazların satışında 5 yıllık süre yürürlükten kaldırılmış olacak, 5 yıl 10 yıl geçtikten sonra da satılsa, söz konusu satıştan elde edilecek kazançlar % 15 - 40 aralığında değer artış kazancı olarak gelir vergisine tabi olacak.
Müktesep haklar korunacak mı?
Burada önemli bir konu var: Yeni düzenleme, yürürlük tarihinden önce iktisap edilmiş gayrimenkulleri etkileyecek mi? Yeni düzenleme bunlar içinde uygulanacak mı?
Bize göre, müktesep hakların korunması gerekiyor. Benzer bir durum, 2023 yılında yürürlükten kaldırılan yatırım amaçlı 2 yıl aktifte bulundurulduktan sonra satılan gayrimenkullerle ilgili kurumlar vergisi ve KDV istisnaları için yapılmış, müktesep haklar korunmuştu. Aksi durumda, yapılacak yeni düzenlemenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi ihtimali oldukça yüksek!
Dolayısıyla, yeni düzenlemenin yürürlük tarihinden önce iktisap edilmiş gayrimenkuller için müktesep hakların korunarak eski hükümlerin uygulanması, bu gayrimenkullerin 5 yıl içinde satılması halinde satıştan elde edilecek kazancın gelir vergisine tabi olması, 5 yıl geçtikten sonra satılması halinde ise vergilendirilmemesi bekleniyor. Doğrusu da bu!
PEKİ, MALİYET ENDEKSLEMESİ MUHAFAZA EDİLECEK Mİ?
Mevcut düzenlemede, bir gayrimenkul satış işleminde vergiye tabi tutulacak değer artış kazancının hesabında, iktisap bedeli endeksleme işlemine tabi tutuluyor, satış bedelinden endeksleme sonucu güncellenen iktisap bedeli düşüldükten sonra kalan tutar gelir vergisine tabi tutuluyor. Endeksleme, iktisap bedelinin, elden çıkarılan gayrimenkulün elden çıkarıldığı ay hariç olmak üzere Türkiye İstatistik Kurumu’nca belirlenen Yurt İçi - Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) artış oranında artırılması suretiyle yapılıyor. Endeksleme işlemi, iktisap bedelinin enflasyon düzeltmesine tabi tutulması anlamına geliyor. Bu düzenleme muhafaza edilmediği takdirde, gayrimenkul satıcılarının fiktif karlar ve bu karlar üzerinden yüksek vergilerle karşılaşması kaçınılmaz olabilir.
ARSA VE ARAZİLERİN İMAR RANTLARI VERGİLENDİRİLECEK
Yapılacak bu düzenleme ile, arsa ve arazilerin imar rantlarının vergilendirilmesi amaçlanıyor. Yeni düzenleme ile birlikte, Maliye’nin bu satışlardan ciddi tutarda gelir vergisi tahsil etmesi bekleniyor. Aslında bu konuda çok geç kalındığı bile ifade edilebilir. 2013 yılında büyükşehirlerde oluşan bu rantlar yanlış bir kararla KDV yönünden vergilendirilmeye çalışılmış, bunda da başarılı olunamamıştı. Çünkü, şehirleşmenin yarattığı bu rantlar arsa sahibi nezdinde sadece ve sadece gelir ve kurumlar vergisi ile vergilendirilebilir.
Arsa ve arazi rantlarının vergilendirilmesi kat karşılığı oranlarına yansıyabilir
Söz konusu rantların vergilendirilmesi halinde, arsa sahiplerinin bunu müteahhitlere, müteahhitlerin ise konut ve ofis fiyatlarına yansıtması söz konusu olabilecek. Bu da, fiyatların artmasına neden olacak, enflasyonist bir sonuç doğuracak.
TAPUDAKİ DEVİRLERDE GERÇEK SATIŞ BEDELİNE GEÇİLİYOR
Gayrimenkullerin özellikle ikinci el satışlarında yüksek bedellerle satıldığı halde tapu devirlerinin belediye rayici (emlak vergisi değeri) üzerinden yapılması, ciddi vergi ve tapu harcı kayıplarına neden oluyor. Bu durum, herkesin bildiği ama herhangi bir önlem almadığı temel bir sorun. Bu sorunun artık çözüme kavuşturulması gerekiyordu. Çünkü, bu uygulama, hazinenin ciddi boyutlarda vergi kaybına ve sektörde de ciddi haksız rekabete neden oluyor.
Gayrimenkul sektörünün 2018’den bu yana talebi de bu yönde
Gayrimenkul sektörünün önemli STK’ları olan KONUTDER, GYODER ve İNDER, 2018’den bu yana tapu devirlerinde gerçek satış bedeline geçilmesi, gerçek satış bedellerinin ekspertiz raporlarından da yararlanılarak devlet tarafından belirlenmesi, tapu devirlerinin belirlenen bu bedellerin altında yapılmamasını talep ediyor. Bu sorun, aynı zamanda firmalar arasında ciddi haksız rekabete de neden oluyor.
Torba Yasa Teklifi ile, tapu devirlerinin gerçek satış bedeli üzerinden yapılması ve bu tutarlar üzerinden tapu harcı alınması, bunun için tüm satışlarda ekspertiz raporu aranılması uygulamasına geçilmesi veya ekspertiz raporlarından da yararlanılarak tapuda emsal satış bedelleri oluşturulması ve satış bedellerinin bu emsal bedellerin altında olmaması ile ilgili düzenleme yapılması öngörülüyor.
Her satış için ekspertiz raporu aranması aksamalara neden olabilir!
Yapılması düşünülen düzenleme, gayrimenkul sektörü açısından gerek kayıt dışılığı gerekse haksız rekabeti önleyecek önemli bir düzenleme. Ancak, her satış için ekspertiz raporu aranılması halinde, mevcut ekspertiz uzmanı sayısı dikkate alındığında ciddi sıkıntılarla karşılaşılabilir. Bu da, satışlarda aksamalara hatta iptale varan sorunlara neden olabilir. Bu konunun iyi bir şekilde ele alınması ve sektörün de görüşü alınarak son halinin verilmesinde fayda var.
TAPU HARCI GERÇEK SATIŞ BEDELİ ÜZERİNDEN ALINACAK
Şu an alıcı ve satıcıdan ayrı ayrı yüzde 2 olarak alınmakta olan tapu harcı, düzenleme hayata geçirildiği takdirde, artık gayrimenkulün emlak vergisi değeri üzerinden değil, tapu devrine esas gerçek satış bedeli üzerinden tahsil edilecek. Örneğin, gerçekte 30 milyon TL’ye satılan ancak tapuda emlak vergisi değeri olan 1 milyon TL üzerinden işlem yapılan gayrimenkul için, toplamda 40 Bin TL tapu harcı ödenirken, ilgili düzenleme yasalaştığı takdirde 1 milyon 200 bin TL tapu harcı ödenecek. Yeni tapu harcı tutarı öncekine göre oldukça yüksek. Bu nedenle, gerçek satış bedeline geçişle beraber, tapu harcı oranlarında da bir indirim yapılması gerektiğini düşünüyoruz.
Birden fazla taşınmazı olanlara farklı tapu harcı ve emlak vergisi uygulanabilir mi?
Böyle bir konu aslında geçtiğimiz günlerde Merkez Bankası tarafından önerildi. Hemen belirtelim, birden fazla arsa, konut, ofis, işyeri vb. taşınmazı olanlardan, sahip oldukları birden sonraki taşınmazları için 2-3 kat emlak vergisi alınması şeklinde bir düzenleme yapılması oldukça zor. Hangi taşınmaz birinci taşınmaz sayılacak ya da hangi ildeki taşınmaz bu kapsamda olmayacak vb. Ayrıca, ödenecek emlak vergisi ve tapu harcı tutarlarının, özellikle konut ve iş yeri sahipleri tarafından kiralara yansıtılması halinde, bunun kira fiyatlarını artırması yani enflasyonist bir etkisi olacak.
Bize göre, taşınmaz satışında gerçek bedele geçişle beraber, emlak vergisi ve tapu harcının taşınmazların gerçek bedelleri üzerinden alınması şeklinde bir düzenleme yapılabilir. En mantıklı olanı da bu. Yalnız burada, gerçek satış bedeli üzerinden ödenecek emlak vergisi tutarlarının ciddi boyutta artacağı gözardı edilmemeli. Bu nedenle, gerçek satış bedeli uygulamasına geçişle beraber emlak vergisi oranlarında da indirim yapılması konusu gündeme gelebilir.
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/gayrimenkulde-yeni-vergi-duzenlemelerine-hazir-miyiz/746961
Tapu Harcının Gerçek Değer Üzerinden Alınmamasının Vergi Sistemini Nasıl Etkilediğini Biliyor Musunuz?
✅ Gayrimenkul satışında bulunanların, kanuni defter ve belgelerine gerçek satış bedeli yerine tapu harcı matrahını esas alarak intikal ettirmesi sonucunda, gelir ve kurumlar vergisi matrahı aşındırılmakta ve vergi ziyaı oluşmakta,
✅ GVK’nun mükerrer 80. maddesinde belirtilen mal ve hakların elden çıkarılmasından doğan kazançların (şartların oluşması durumunda) Değer Artış Kazancı olduğu düzenlenmiştir.
Değer Artış Kazancı konusuna giren bir taşınmazın devir ve iktisap bedelinin tapuda düşük beyan edilmesi sonucunda, beyan edilmesi gereken değer artış kazancı vergilendirilmemekte,
✅ Gayrimenkul satış bedelinin gerçek değerinin altında beyan edilmesi durumunda (satıcının kdv mükellefi olması) satış tutarı üzerinden hesaplanan KDV’nin de düşük hesaplanması sonucunda KDV yönünden de vergi ziyaı oluşmakta,
✅ Gayrimenkulü alan taraf, alış işleminde taşınmazı gerçek değeri üzerinden kayıtlarına intikal ettiremediği için; söz konusu taşınmazı ilerleyen tarihlerde elden çıkarması durumunda yukarıda belirtilen işlemlerin tekrarlanarak vergi kayıp ve kaçağının zincirleme olarak devam etmesine sebep oluyor.
Maliye Sürekli Zarar Eden Şirketin Kapısını Çalacak, Yeni Vergi Düzenlemeleri Yolda
Maliye Bakanlığı, vergilendirmede daha adaletli ve dengeli bir modeli yaşama geçirmek için yasa değişikliği üzerinde çalışıyor. Türkiye'deki kurumlar vergisi mükelleflerinin önemli bir kısmı uzun yıllardır zarar beyan ediyorlar. Maliye Bakanı Şimşek, NTV yayınında, yapılacak değişiklikler konusunda genel çerçeveyi paylaştı ancak ayrıntı vermedi. Bakan Şimşek, "20 yıl boyunca zarar eden bir şirketi açık tutarmısınız? Yüksek teknoloji Teslavari firmalar istisna tabi. Ama normal geleneksel bir sektörden 5 yıl üst üste zarar etseniz devam edermisiniz? İstisna ve muafiyetlere bakıyoruz. Bütün bu konuları içeren önemli bir çalışmamız var. Belirli bir noktaya gelince kamuoyuyla paylaşırız." açıklamasını yapan Şimşek, asgari gelir vergisi için de, "Bütün fikirleri değerlendiriyoruz." dedi.
Maliye'nin üzerinde çalıştığı vergi düzenlemeleri konusunda bazı değerlendirmeler yapılmaya başlandı. Yeminli Müşavir Abdullah Tolu, yazısında, yapılan değerlendirmeler ve olası etkilerini irdeledi. Tolu'nun yorumlarının ana başlıkları şöyle:
KİRA GELİRLERİNE YENİ DÜZENLEME
Konut kira gelirlerindeki istisnanın kaldırılması:
Mevcut düzenlemeye göre, bir takvim yılı içerisinde elde edilen konut kira gelirleri, izleyen yılın Mart ayı içerisinde verilecek olan yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan ediliyor. Elde edilen konut kira gelirlerinin belli bir tutarı (2024 yılı için 33 bin TL’si) ise gelir vergisinden istisna bulunuyor. Yani, 2024 yılında elde edilen konut kira gelirleri 33 bin TL’yi aşmıyorsa beyan edilmiyor, aşıyorsa beyan edilmesi gerekiyor. Kira gelirlerinin beyanı halinde ise, söz konusu tutar kira gelirlerinden düşülerek vergilendirilmiyor.
Bu istisna ile, konut sahipliği ve yatırımcılığının desteklenmesi ve kira gelirlerinin belli bir kısmından vergi alınmaması amaçlanıyor.
Ancak, yazılı ve görsel medyada, bu istisnanın kaldırılacağı şeklinde haberler yer aldı. Bu istisnanın kaldırılması son derece yanlış olur, birden fazla evden kira geliri elde edenle tek bir evden aldığı kira geliriyle geçimini sağlayan insanlar aynı tutulur ve her ikisi de aynı vergilendirilir. Ayrıca, istisna gelire isabet eden ve ödenen gelir vergisi tutarı, konut sahipleri tarafından kiralara yansıtılır, bu da kira tutarlarının artmasına neden olur. Oldukça geniş kapsamlı ve çok sayıda vatandaşı ilgilendiren önemli bir düzenleme.
KONUTU SATIŞLARINA YENİ DÜZEN
Gayrimenkullerin 5 yıl geçtikten sonra satışında vergilendirmemeyi öngören düzenleme yürürlükten kaldırılıyor:
Gayrimenkullerin iktisap tarihinden başlayarak 5 yıl içerisinde elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer artışı kazancı olarak gelir vergisine tabi bulunuyor. Ancak, gayrimenkullerin 5 yıllık süre geçtikten sonra elden çıkarılması durumunda elde edilen kazanç ise, tutarı ne olursa olsun gelir vergisine tabi tutulmuyor.
Yine, yazılı ve görsel medyada yer alan haberlerde, bu düzenlemenin yürürlükten kaldırılacağı belirtiliyor.
Bu düzenlemenin yasalaşması halinde, anılan düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iktisap edilecek taşınmazların satışında 5 yıllık süre yürürlükten kaldırılmış olacak, 5 yıl 10 yıl geçtikten sonra da satılsa, söz konusu satıştan elde edilecek kazançlar % 15 - 40 aralığında gelir vergisine tabi olacak.
Ancak burada önemli bir konu var. Yapılacak yeni düzenleme, yürürlük tarihinden önce iktisap edilmiş gayrimenkulleri etkileyecek mi? Yeni düzenleme bunlar içinde uygulanacak mı? Yeni düzenlemenin yürürlük tarihinden önce iktisap edilmiş gayrimenkuller için müktesep hakların korunarak eski hükümlerin uygulanması, bu gayrimenkullerin 5 yıl içinde satılması halinde satıştan elde edilecek kazancın gelir vergisine tabi olması, 5 yıl geçtikten sonra satılması halinde ise vergilendirilmemesi gerekiyor. Benzer bir düzenleme, 2023 yılında yürürlükten kaldırılan yatırım amaçlı 2 yıl aktifte bulundurulduktan sonra satılan gayrimenkullerle ilgili kurumlar vergisi ve KDV istisnaları için yapılmıştı. Aksi durumda, yapılacak yeni düzenlemenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi ihtimali oldukça yüksek!
Öte yandan, yapılacak bu düzenleme ile, arsa ve arazilerin imar rantlarının vergilendirilmesi amaçlanıyor. Yeni düzenleme ile birlikte, Maliye’nin bu satışlardan ciddi tutarda gelir vergisi tahsil etmesi bekleniyor. Aslında bu konuda çok geç kalındığı bile ifade edilebilir. Yalnız burada gözden kaçırılmaması gereken önemli bir nokta var: Söz konusu rantların vergilendirilmesi halinde, arsa sahiplerinin bunu müteahhitlere, müteahhitlerin ise konut ve ofis fiyatlarına yansıtması söz konusu olabilecek. Bu da, fiyatların artmasına neden olacak, enflasyonist bir sonuç doğuracak.
EVİ SATARKEN GERÇEK BEDELİ VERGİLENDİRİLECEK
Tapudaki devirlerin gerçek satış bedeli üzerinden yapılma zorunluluğu getirilmesi:
Gayrimenkullerin özellikle ikinci el satışlarında yüksek bedellerle satıldığı halde tapu devirlerinin belediye rayici (emlak vergisi değeri) üzerinden yapılması, ciddi vergi ve tapu harcı kayıplarına neden oluyor. Bu herkesin bildiği halde herhangi bir önlem almadığı temel bir sorun. Bu sorunun artık çözüme kavuşturulması gerekiyor. Çünkü, bu uygulama, hazinenin ciddi boyutlarda vergi kaybına ve sektörde de ciddi haksız rekabete neden oluyor.
Gayrimenkul sektörü 2018’den bu yana bu sorunun çözümü için tapu devirlerinde gerçek satış bedeline geçilmesi, gerçek satış bedellerinin ekspertiz raporlarından da yararlanılarak devlet tarafından belirlenmesi, tapu devirlerinin belirlenen bu bedellerin altında yapılmaması önerisinde bulunuyor.
Torba Yasa Teklifi ile, tapu devirlerinin gerçek satış bedeli üzerinden yapılması ve bu tutarlar üzerinden tapu harcı alınması, bunun için tüm satışlarda ekspertiz raporu aranılması uygulamasına geçilmesi ile ilgili düzenleme yapılması öngörülüyor.
Gayrimenkul sektörü açısından son derece önemli gerek kayıt dışılığı gerekse haksız rekabeti önleyecek bir düzenleme. Ancak, her satış için ekspertiz raporu aranılması halinde, mevcut ekspertiz uzmanı sayısı dikkate alındığında ciddi sıkıntılarla karşılaşılabilir. Bu da, satışlarda aksamalara hatta iptale varan sorunlara neden olabilir. Bu konunun iyi bir şekilde ele alınması ve sektörün de görüşü alınarak son halinin verilmesinde fayda var.
ÇOK EVİ OLANA ÇOK VERGİ
Birden fazla taşınmazı olanlara farklı tapu harcı ve Emlak Vergisi uygulanması:
Yazılı ve görsel medyada, birden fazla arsa, konut, ofis, işyeri vb. taşınmazı olanlara farklı tapu harcı ve emlak vergisi oranları uygulanmasına ilişkin düzenleme yapılacağına ilişkin haberler yer aldı. Örneğin, ikinci ve sonraki konutlar için 2-3 kat emlak vergisi ve 2 kat tapu harcı alınması gibi.
Açıkçası, birden fazla arsa, konut, ofis, işyeri vb. taşınmazı olanlardan, sahip oldukları birden sonraki taşınmazları için 2-3 kat emlak vergisi alınması şeklinde bir düzenleme yapılacağını sanmıyorum. Bunu uygulamak son derece zor ve imkansız. Hangi taşınmaz birinci taşınmaz sayılacak ya da hangi ildeki taşınmaz bu kapsamda olmayacak gibi. Ayrıca, ödenecek emlak vergisi ve tapu harcı tutarlarının, özellikle konut ve iş yeri sahipleri tarafından kiralara yansıtılması, bunun da enflasyonist bir etkisi olacak.
Bize göre, en fazla taşınmaz satışında gerçek bedele geçişle beraber, emlak vergisi ve tapu harcının katmerli değil de, taşınmazların gerçek bedelleri üzerinden alınması şeklinde bir düzenleme yapılabilir. En mantıklı olanı da bu. Yalnız burada, gerçek satış bedeli üzerinden ödenecek emlak vergisi tutarlarının ciddi boyutta artacağı göz ardı edilmemeli.
VERGİ CEZALARI CAN YAKACAK
Torba Yasa Teklifi’nde yer alacak yeni bir düzenleme ile, Vergi Usul Kanunu’nun ilgili maddelerinde değişiklikler yapılarak, usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının birkaç kat artırılması bekleniyor. Bu şekilde söz konusu cezaların caydırıcılığı da artırılmış olacak.
ASGARİ KURUMLAR VERGİ NEDİR?
Yalnız burada gözden kaçırılmaması gereken önemli bir nokta var. İki farklı asgari kurumlar vergisi getiriliyor: Birincisi, Küresel Asgari Kurumlar Vergisi, ikincisi ise Asgari Kurumlar Vergisi.
Küresel asgari kurumlar vergisi, OECD ve G-20 ülkeleriyle beraber Türkiye dahil yaklaşık 140 ülkede uygulanacak. Türkiye Temmuz ayı öncesinde yasalaştıracağını taahhüt etmiş olup, oranı diğer tüm ülkelere paralel yüzde 15 olacak. Bu, bir nevi zorunluluk. Küresel asgari kurumlar vergisi ile, vergi rekabetini ortadan kaldırmak ve çok uluslu şirketlerin cazip vergi oranları sunan ülkelerde genel merkezler kurarak vergiden kaçınmalarını zorlaştırmak amaçlanıyor. Yıllık 750 milyon Euro üzerinde geliri olan çok uluslu işletmelere asgari yüzde 15 küresel asgari kurumlar vergisi uygulanacak. Bu uygulama ile dünya genelinde 150 milyar dolar tutarında bir ek vergi geliri sağlanması öngörülüyor. Türkiye’nin küresel asgari kurumlar vergisi uygulamasından sağlayacağı ek gelirin ise yaklaşık 10 milyar dolar civarında olması bekleniyor.
Türkiye'de faaliyette bulunan uluslararası sermayeli şirket sayısı yaklaşık 80 bin civarında! Bunlardan ana işletmesi yurt dışında olan 2 bin 134 işletme bulunuyor. Ülkemize yatırım yapan çok uluslu şirketlerin sadece yüzde 2,5 gibi bir kısmı 750 milyon Euro eşiğini aşıyor.
Asgari kurumlar vergisi ise, Türkiye’de faaliyette bulunan ve kurumlar vergisine tabi olan şirketlere yönelik. Asgari kurumlar vergisi, şirketler zarar beyan etse bile asgari düzeyde vergilendirme esasına dayanıyor. Ancak, oldukça zor ve karmaşık bir vergilendirme şekli. Yani bir şey değil, Türkiye’de daha önce 1992 – 1999 yılları arasında uygulandı. Peki, şimdi böyle bir vergi güvenlik önlemine neden ihtiyaç duyuldu? Şöyle; Maliye’nin, şirketlerin 2023 hesap dönemi kurumlar vergisi beyanlarını incelediği, cirolar ve brüt karlılık oranları ciddi tutarlarda arttığı halde, cironun yüzde 1’ini bile bulmayan kurumlar vergisi ödendiğini, bunun da elde edilen kazanca göre oldukça düşük kaldığını tespit ettiği, bunu önlemek için de bir güvenlik müessesesine ihtiyaç duyduğu ifade ediliyor. Olayın diğer bir yanı da, Maliye’nin istisna ve indirimlerden bir nebze de olsa vergi almak istemesi.
Bazı uzmanlar asgari kurumlar vergisi oranını yüzde 15 olarak açıkladılar. Ancak, yaptığımız hesaplamalara göre, efektif vergi yükü dikkate alındığında, asgari kurumlar vergisinin oranı en fazla yüzde 10 olabilir. Hep beraber bekleyip göreceğiz. Getirilmesi muhtemel asgari kurumlar vergisinin hesabında iştirak kazançları sadece safi kurum kazancından düşülebiliyor, kalan tutar üzerinden belirlenen oranda (bize göre yüzde 10) asgari kurumlar vergisi hesaplanıyor, şirketlerin ödeyecekleri kurumlar vergisi, bu tutarın altında olamıyor. Ayrıca, asgari kurumlar vergisinde geçmiş yıl zararları da mutlaka dikkate alınmalı.
AVUKAT DOKTORLARA PEŞİN VERGİ Mİ GELİYOR?
Yazılı ve görsel medyada dün yer alan bir haberde; doktor, diş hekimi, avukat, mimar vb. serbest meslek gruplarına yönelik peşin vergi getirileceği, önce verginin peşin alınacağı ve yıl sonunda mahsuplaşma yapılacağı, bunların kazancı ile ödedikleri vergiler arasında ciddi uyumsuzluklar olduğunun tespit edildiği belirtiliyor.
Hemen belirtelim, şirketlerin yanısıra gelir vergisi mükelleflerinin 2023 yılı gelir vergisi beyanları da Maliye tarafından çeşitli yönlerden analize tabi tutuldu, bunların beyan ettikleri kazançları ile yaşam standartları arasında ciddi uyumsuzluklar tespit edildi.
Dolayısıyla, peşin vergi değil de, şirketlere getirilen asgari kurumlar vergisine benzer şekilde bilanço ve işletme hesabı esasına göre defter tutan işletmeler ile serbest meslek kazancı elde eden gerçek kişiler için “asgari gelir vergisi“ getirilmesi söz konusu olabilir. Ki, geldiğimiz nokta ve analiz sonuçlarına göre bu kaçınılmaz bir sonuç!
Basında yer aldığı şekilde peşin bir verginin getirilmesi vergi tekniği bakımından imkansız! Çünkü, şu an zaten geçici vergi dediğimiz peşin bir vergi var, ikinci bir peşin vergi getirilemez. KDV Kanunu’nda diğer Vergi Kanunlarına göre daha fazla istisna düzenlemesi bulunuyor. Bu da, KDV’nin etkinliği ve uygulamasını olumsuz yönde etkiliyor.
Yeni Torba Yasa Teklifi’nde, KDV Kanunu’nda yer alan istisnaların en az yarısının yürürlükten kaldırılması ile ilgili düzenlemelerin yer alması bekleniyor.
https://www.ntv.com.tr/ntvpara/maliye-surekli-zarar-eden-sirketin-kapisini-calacak-yeni-vergi-duzenlemeleri-yolda,lcxMQoij4UWAF__pvUYcHQ
Temmuz Ayı Başından İtibaren “POS Uyumlu Yeni Nesil ÖKC” Kullanma Mecburiyeti Başlıyor
- 1- Perakende Satış Yapan Mükelleflerin 1.7.2024 Tarihinden İtibaren Yeni Nesil ÖKC Kullanma Mecburiyeti Başlayacak:
- 2- 1 Temmuz 2024 Tarihinden İtibaren Mükelleflerin En Az Bir Banka İle Üye İş Yeri Anlaşması Yaparak, POS Uyumlu YN –ÖKC’ları Kullanarak Banka Kartları İle Ödeme Taleplerini Kabul Etme Zorunluluğu Başlayacaktır:
- 3- YN-ÖKC’lerin Kullanma Zorunluluğunun Başlayacağı Süre:
- 4- E-Arşiv Fatura Kapsamında Olan Mükelleflerin Nihai Tüketicilere 6.900 TL ‘Ye Kadar Yeni Nesil ÖKC’ Fişi Vermeye Devam Edebilecekler Fakat “Bilgi Fişi” Vererek Sonradan Otomatik E-Arşiv Fatura Düzenleyemeyecekler:
- 5- Eski Nesil ÖKC’lerin Hurdaya Ayırma Usulü ve Süresi:
- 6- Yemek Fişi (Kartı), Hediye Kartı Vb. Kabul Ederek Satış Yapanlar Düzenlemeleri Gereken “Bilgi Fişi” İçin POS Uyumlu YN- ÖKC Kullanmak Zorunda Olup, Eski Nesil ÖKC’ler “Bilgi Fişi” Düzenlenmesi Amacıyla Kullanılamayacak:
- 7- Tüm Satışlarında E-Fatura Ve/Veya E-Arşiv Fatura Düzenleyen Mükelleflerin ÖKC Kullanma Muafiyeti Şartları:
SAT- KİRALA-GERİ AL İŞLEMİNDE BAZI HUSUSLAR
ED işlemlerinde :
Sat-kirala-geri al sözleşmesi kapsamında kiralama işleminin deftere kayıt tarihi (213 sayılı Kanunun mükerrer 290 ıncı maddesi kapsamında kullanma hakkının "260- Haklar" hesabına kayıt edildiği tarih) dikkate alınacaktır.
5520 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin (1/j) bendi uyarınca bilançonun pasifinde oluşturulan fon hesabının, 555 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin 16 ıncı maddesinin (1) numaralı fıkrasında da belirtildiği üzere, enflasyon düzeltmesine tabi tutulması ve bilançoda düzeltilmiş değeriyle yer alması gerekmektedir.
FONA ALINMA DURUMU
İstisna, satış kazancının %100’üne uygulandığından, kazancın tamamı fon hesabına alınacaktır.
Fona alınmanın ertesi yıl yapılması gerektiği kanaatindeyim.
Örneğin net aktif değeri 12.323.873,06 TL olan taşınmaz 100.000.000,- TL ‘ye satılmış olsun ve geri alınsın.
260 Haklar” hesabında 100.000.000.- TL bedelle takip edeceği söz konusu taşınmazla ilgili sat-kirala-geri al işleminden kaynaklanan kullanım hakkına ilişkin olarak yıllık olarak hesaplayacağı amortismanın (87.676.126,92 TL / 100.000.000,00 TL=) %87,68’lık kısmı özel fon hesabından karşılanacak; en fazla (12.323.873,06 TL / 100.000.000.00 TL=) %12,32’lük kısmı ise kurum kazancının tespitinde dikkate alınabilecektir.
Bu yüzden 2023 yılında (örneğimizdeki) %87,68’lik kısmı 180.Gelecek aylarda takip edip, 2024 yılında 549 hesaptan mahsup edilmesi gerekir. (2023 yılında gider yazılamayan tutarın 2024 yılında özel fonlar hesabına virmanı)
Fon hesabına alınan kazanç sadece, bu varlıklar için ayrılacak amortismanların itfasında kullanılabilecektir.
Sat-Kirala-Geri Al işleminden kaynaklanan istisna kazanç tutarının takip eden yıl yerine aynı yıl özel fon hesabına alınması istisnadan faydalanmayı engellemez:
"Davacının sat-kirala-geri al istisnası kapsamında elde ettiği kazancını satışın yapıldığı yılı izleyen 2017 yılı içerisinde değil de, satışın yapıldığı 2016 yılı içerisinde özel fon hesabına alması işlemi, her ne kadar 1 Sıra No'lu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği hükümleri ile 1 Seri No'lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği'nin uygulamada birlik ve muhasebe işlemlerinde standartlaşmanın sağlanması amacıyla getirilen 5.15.4.2. hükümlerine aykırılık taşısa da; anılan istisnaya ilişkin Kanunla getirilen şekil şartlarına aykırılık taşımadığı ve istisna için gerekli şartların özünü zedelemediği anlaşıldığından, davacının istisnadan faydalandırılmaması suretiyle yapılan dava konusu vergi ziyaı cezalı tarhiyatlarda hukuka uyarlık, kesilen özel usulsüzlük cezalarında ise hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır."
Danıştay 4. Daire, 2021/8058 K
Linkedin paylaşımından alıntı yapılmıştır.
Sat-Kirala-Geri Al Sözleşmesi Kapsamında Tekrar İktisap Edilen Gayrimenkulün Enflasyon Düzeltmesinde Dikkate Alınacak Düzeltmeye Esas Tarihi (ÖZELGE) |
Noter Tasdikli Hisse Devir Sözleşmesiyle Devredilen Limited Şirket Ortaklık Payının Tescil Edilmemesi
Hisse devriyle ortaklıktan ayrılmanın tescil ve ilanı kurucu bir etkiye sahip olmayıp açıklayıcı niteliktedir.
* Türk Ticaret Kanunu 595. maddesine göre:
> Esas sermaye payının devri ve devir borcunu doğuran işlemler yazılı şekilde yapılır ve tarafların imzaları noterce onanır.
> Şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse, esas sermaye payının devri için, ortaklar genel kurulunun onayı şarttır. Devir bu onayla geçerli olur.
> Başvurudan itibaren 3 ay içinde genel kurul reddetmediği takdirde onayı vermiş sayılır.
* 1 Sıra Nolu Tahsilat Genel Tebliği'ne göre ortaklık payının devrinin;
> Tescil ve ilan edilmese de Noter Tasdikli Hisse Devir Sözleşmesi, ortakların devir işlemine muvafakati ve devrin Pay Defterine işlenmesi ile hükmün ifade eder.
Ortaklık payının devredildiği tarih olarak, şirket sözleşmesinde ortaklık payının devri için Ortaklar Genel Kurulu onayının aranmadığı / Genel Kurul 3 Ay İçinde Reddetmediği takdirde Noter Tasdikli Hisse Devir Sözleşmesi tarihi esas alınır.
Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
VERGİYE VE PRİME TABİ OLAN VE OLMAYAN KAZANÇLAR
Aylık Prim ve Hizmet Belgesinde “Hak Edilen Ücret” ve “Prim, İkramiye ve Bu Nitelikteki İstihkak”ın Ayrı Gösterilmesine İlişkin Açıklama
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 17 nci maddesinin üçüncü fıkrasında; iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık hallerinde Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi gereği sigortalı sayılanlara verilecek ödeneklerin veya bağlanacak gelirlerin hesabına esas tutulacak günlük kazancın hesabında prim, ikramiye ve bu nitelikteki arızi ödemeler dikkate alınmış ise ödenek ve gelire esas alınacak günlük kazancın, ücret toplamının ücret alınan gün sayısına bölünmesiyle hesaplanacak günlük kazanca, %50 oranında bir ekleme yapılarak bulunan tutardan çok olamayacağı düzenlenmiştir.
Bu itibarla, 12/5/2010 tarihli, 27579 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 102 nci maddesinde yapılan düzenlemeyle, aylık prim ve hizmet belgesinin “Sigorta Primine Esas Kazanç” bölümü “Hak Edilen Ücret” ve “Prim, İkramiye ve Bu Nitelikteki İstihkak” olmak üzere iki ayrı bölüme ayrılmış olup, aynı Yönetmeliğin geçici 23 üncü maddesi uyarınca uygulama 2010/Temmuz ayına ilişkin aylık prim ve hizmet belgesinden başlamak üzere “e-Sigorta” sistemi üzerinden 5/8/2010 tarihi itibariyle işletime açılmış bulunmaktadır.
Bu bağlamda, sigorta primine tabi olan kazançlardan;
– Sigortalının çalışmasının karşılığı olarak zamana göre, götürü, yüzde usulüne göre veya bahşiş şeklinde yapılan ya da sigortalıya tam bir çalışma karşılığı olmadan kanundan dolayı işverenin yanında çalıştığı süre ile bağlantılı olarak (yıllık izin ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve tatil günlerinde ödenen ücretler gibi) yapılan ödemeler ile kıdem zammı, vardiya zammı, gece zammı, yıpranma zammı, eleman teminindeki güçlük zammı, makam tazminatı, özel hizmet tazminatı, iş riski zammı, ek görev ücreti, meslek tazminatı gibi işçinin çalışmasının karşılığı olarak çeşitli adlar altında yapılan ödemeler, “ücret”,
– Sigortalının daha verimli çalışmasını ve işyerindeki üretimin arttırılmasını sağlamak için sigortalının gösterdiği başarıya göre yapılan ödemeler, “prim”,
– İşverenin sigortalılardan duyduğu memnuniyeti belirtmek ya da işyerine olan aidiyet duygusunu artırmak amacıyla sigortalıların başarısına ve verimliliğe bağlı olmaksızın yılbaşı, bayram, işyerinin kuruluş yıl dönümü, işçilerin evlenmesi gibi durumlara göre, yapılan ödemeler, “ikramiye”,
olarak değerlendirilerek, Kuruma bildirilecektir.
Ücretler ödenip ödenmediğine bakılmaksızın hak edildikleri aya mal edilmek suretiyle prime tabi tutulacaktır. Prim, ikramiye ve bu nitelikteki istihkaklar ise öncelikle ödendiği ayın kazancına dahil edilecek ve ücret dışındaki bu ödemelerin yapıldığı ayda üst sınırın aşılması nedeniyle prime tabi tutulamayan kısmı, ödemenin yapıldığı ayı takip eden aydan başlanarak iki ayı geçmemek üzere üst sınırın altında kalan sonraki ayların prime esas kazançlarına ilâve edilerek prime tabi tutulacaktır.
Sigortalılara çeşitli adlar altında yapılan ödemelerin, prime esas kazanca dahil edilip edilmeyeceğine, ücret ya da prim, ikramiye ve bu nitelikteki istihkak olup olmadığı ile hangi ayda prime tabi tutulacağına dair örnek tablo aşağıda yer almaktadır.
Kaynak: SGK
VERGİYE TABİ OLAN VE OLMAYAN ÜCRET VE EKLENTİLERİ
- 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun (GVK’nın) ‘’Ücretin Tarifi’’ başlıklı 61. maddesinde ‘’ücret’’; işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatler şeklinde tanımlanmaktadır.
- Bu noktada ücretin; ödenek, tazminat, kasa tazminatı (mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmemektedir.
- Başka bir ifadeyle;
- Ödenek,
- Tazminat,
- Kasa tazminatı,
- Tahsisat,
- Zam,
- Avans,
- Aidat,
- Huzur hakkı,
- Prim,
- İkramiye,
- Gider karşılığı,
- ücret olarak değerlendirilmekte ve gelir vergisine tabi tutulmaktadır.
- Bunun yanı sıra;
- Mezkur Kanun’un 23. maddesinin 11. bendine göre istisna dışında kalan emeklilik, malüliyet, dul ve yetim aylıkları,
- Evvelce yapılmış veya gelecekte yapılacak hizmetler karşılığında verilen para ve ayınlarla sağlanan diğer menfaatler,
- Türkiye Büyük Millet Meclisi, il genel meclisi ve belediye meclisi üyeleri ile özel kanunlarına veya idari kararlara göre kurulan daimi veya geçici bütün komisyonların üyelerine ve yukarıda sayılanlara benzeyen diğer kimselere bu sıfatları dolayısıyla ödenen veya sağlanan para, ayın ve menfaatler,
- Yönetim ve denetim kurulları başkanı ve üyeleriyle tasfiye memurlarına bu sıfatları dolayısıyla ödenen veya sağlanan para, ayın ve menfaatler,
- Bilirkişilere, resmî arabuluculara, eksperlere, spor hakemlerine ve her türlü yarışma jürisi üyelerine ödenen veya sağlanan para, ayın ve menfaatler,
- Sporculara transfer ücreti veya sair adlarla yapılan ödemeler ve sağlanan menfaatler,
- Hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra; karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya ikale sözleşmesi kapsamında ödenen tazminatlar, iş kaybı tazminatları, iş sonu tazminatları, iş güvencesi tazminatları gibi çeşitli adlar altında yapılan ödemeler ve yardımlar,
- ücret olarak değerlendirilmekte ve gelir vergisine tabi tutulmaktadır.
- Ayrıca, GVK’nın ‘’Gerçek Ücretler’’ başlıklı 63. maddesinde; ‘’Ücretin gerçek safi değeri işveren tarafından verilen para ve ayınlarla sağlanan menfaatler toplamından aşağıdaki indirimler yapıldıktan sonra kalan miktardır.’’ ibaresi yer almaktadır. Aynı maddenin devamında; ‘’Ücretin gerçek değerinin tayininde, Gelir Vergisi gibi şahsi vergiler ücretten indirilmez.’’, ‘’Hizmet erbabına verilen ayınlar, verildiği gün ve yerdeki ortalama perakende fiyatlarına göre; konut tedariki ve sair suretle sağlanan menfaatler, konutun emsal kirasına veya menfaatin emsal bedeline göre değerlenir.’’ ibareleri bulunmaktadır.
- Buna göre; işverenler tarafından personellere verilen ayınlar ile sağlanan menfaatler, ayni ücret olarak değerlendirilmekte ve ayni ücretlerin nakde çevrilmesi gerekmektedir. Nakde çevrilen ayınlar üzerinden hesaplanacak gelir vergisinin matrahı; ayni ücretin nakde çevrilmesi ile oluşan tutar ‘’net’’ kabul edilmekte ve ‘’brüt’’ tutarına iblağ edilerek hesaplanmaktadır. Elde edilen brüt tutar üzerinden gelir vergisi hesaplanarak muhtasar beyanname/muhtasar ve prim hizmet beyannamesi ile beyan edilmektedir.
PRİME TABİ OLAN VE OLMAYAN KAZANÇLAR |
PRİME TABİ (+) /PRİME TABİ DEĞİL (-) |
HANGİ AYDA PRİME TABİ TUTULDUĞU |
1- Ücret |
||
Ödeme şekil ve zamanına göre ücret çeşitleri |
||
a) Zaman birimine göre ücret |
+ |
Hak Edilen Ay |
* Fazla çalışma / mesai ücreti |
+ |
Hak Edilen Ay |
* Cumartesi günü ücreti |
+ |
Hak Edilen Ay |
* Hafta tatili ücreti |
+ |
Hak Edilen Ay |
* Ulusal Bayram-Genel tatil ücreti |
+ |
Hak Edilen Ay |
* Yıllık izin ücreti |
+ |
Hak Edilen Ay |
b) İşbirimi esasına göre ücret |
+ |
Hak Edilen Ay |
* Yüzde usulüyle alınan ücret |
+ |
Hak Edilen Ay |
* Profesyonel futbolcuya ödenen ücret |
+ |
Hak Edilen Ay |
* Transfer ücreti |
+ |
Hak Edilen Ay |
* Transfer verimi ücreti |
+ |
Hak Edilen Ay |
c) Götürü ücret |
+ |
Hak Edilen Ay |
d) Belirsiz zaman ve miktar üzerinden ödenen ücret |
+ |
Hak Edilen Ay |
* Hazırlama ücreti |
+ |
Hak Edilen Ay |
* Tamamlama ücreti |
+ |
Hak Edilen Ay |
* Temizleme ücreti |
+ |
Hak Edilen Ay |
* Kardan hisse şeklinde ödenen ücret |
+ |
Hak Edilen Ay |
* Komisyon ücreti |
+ |
Hak Edilen Ay |
e) Zam ve Tazminatlar |
+ |
Hak Edilen Ay |
* Bakım tazminatı |
+ |
Hak Edilen Ay |
* Vardiya tazminatı |
+ |
Hak Edilen Ay |
* Ağır vasıta tazminatı |
+ |
Hak Edilen Ay |
* İş güçlüğü tazminatı |
+ |
Hak Edilen Ay |
* Yıpranma tazminatı |
+ |
Hak Edilen Ay |
* Özel hizmet tazminatı |
+ |
Hak Edilen Ay |
* Yabancı dil tazminatı |
+ |
Hak Edilen Ay |
* İmza zorunluluğu tazminatı |
+ |
Hak Edilen Ay |
* Makam tazminatı |
+ |
Hak Edilen Ay |
* Uçuş tazminatı |
+ |
Hak Edilen Ay |
* Arazi zammı |
+ |
Hak Edilen Ay |
* İş riski zammı |
+ |
Hak Edilen Ay |
* Eleman teminindeki güçlük zammı, kıdem zammı |
+ |
Hak Edilen Ay |
f) Hakkı huzurlar (toplantı parası) |
+ |
Hak Edilen Ay |
h) Sigortalılara istirahatlı iken ödenen ücretler |
+ |
Hak Edilen Ay |
ı) Avukatlık vekâlet ücreti |
+ |
Hak Edilen Ay |
2- Prim İkramiye ve Bu Nitelikteki İstihkak |
||
* Tabii afet yardımı |
+ |
Ödendiği Ay |
* Nakit ödenen kira yardımı |
+ |
Ödendiği Ay |
* Nakit ödenen giyecek yardımı |
+ |
Ödendiği Ay |
* Nakit ödenen yakacak yardımı |
+ |
Ödendiği Ay |
* Askerlik yardımı |
+ |
Ödendiği Ay |
* Sünnet yardımı |
+ |
Ödendiği Ay |
* Nakit ödenen taşıt yardımı |
+ |
Ödendiği Ay |
* Nakit ödenen ısıtma yardımı |
+ |
Ödendiği Ay |
* Nakit ödenen elbise dikiş bedeli |
+ |
Ödendiği Ay |
* Nakit ödenen ayakkabı bedeli |
+ |
Ödendiği Ay |
* Yılbaşı parası |
+ |
Ödendiği Ay |
* Kreş parası |
+ |
Ödendiği Ay |
* Bayram harçlığı |
+ |
Ödendiği Ay |
* İzin harçlığı |
+ |
Ödendiği Ay |
* Bayram ikramiyesi |
+ |
Ödendiği Ay |
* Yılbaşı ikramiyesi |
+ |
Ödendiği Ay |
* 6772 Sayılı Kanun gereğince ödenen ikramiye |
+ |
Ödendiği Ay |
* 6772 sayılı Kanun gereğince Bakanlar Kurulu kararına dayanılarak ödenen ikramiye |
+ |
Ödendiği Ay |
* 2448 sayılı Kanun gereğince ödenen ikramiye |
+ |
Ödendiği Ay |
* Jübile ikramiyesi |
+ |
Ödendiği Ay |
* Çocuk zammı (Kurumca sigorta priminden istisna edilen tutarı aşan tutarı) |
+ |
Ödendiği Ay |
* Aile zammı (Kurumca sigorta priminden istisna edilen tutarı aşan tutarı) |
+ |
Ödendiği Ay |
* Yemek zammı (Kurumca sigorta priminden istisna edilen tutarı aşan tutarı) |
+ |
Ödendiği Ay |
* İşverenler tarafından sigortalılar için özel sağlık sigortalarına ve bireysel emeklilik sistemine ödenen ve aylık toplamı asgari ücretin %30'unu geçen özel sağlık sigortası primi ve bireysel emeklilik katkı payı tutarları |
+ |
Ödendiği Ay |
3- Sigorta primine tabi tutulmayacak kazançlar |
||
a) Ayni yardımlar |
- |
|
b) Ölüm, doğum ve evlenme yardımı |
- |
|
c) Görev yollukları |
- |
|
d) Seyyar görev tazminatı |
- |
|
e) Kıdem tazminatı |
- |
|
f) İş sonu tazminatı veya kıdem tazminatı mahiyetindeki |
- |
|
toplu ödemeler |
- |
|
g) Keşif ücreti |
||
h) İhbar tazminatı |
- |
|
I) Kasa tazminatı |
- |
|
i) Çocuk zammı (Kurumca sigorta priminden istisna edilen tutarı aşmayan tutarı) |
- |
|
j) Aile zammı (Kurumca sigorta priminden istisna edilen tutarı aşmayan tutarı) |
- |
|
k) Yemek zammı (Kurumca sigorta priminden istisna edilen tutarı aşmayan tutarı) |
- |
|
l) İşverenler tarafından sigortalılar için özel sağlık sigortalarına ve bireysel emeklilik sistemine ödenen ve aylık toplamı asgari ücretin %30'unu geçmeyen özel sağlık sigortası primi ve bireysel emeklilik katkı payı tutarları |
- |