Mehmet Özdoğru
Emekli Olmayanlara Ödenen Aylıklar
Sosyal Güvenlik Kurumu’na prim ödeyerek emekli olma imkânına sahip olan vatandaşlarımızın kendilerine veya yakınlarına emekli yaşlılık veya ölüm/dul yetim aylığı bağlandığını biliyoruz. Ancak bu imkânlara sahip olamayan yani emeklilik hakkı elde edemeyen yaşlılarımızın ve engellilerimizin durumu ne olacak? Kanunlarımızda işte bu gruptaki kişilere yani yaşlı veya engelli olup da kendilerine emekli aylığı bağlanmamış olanlara devletimizin her ay yardım yapması düzenlenmiştir. Böylece dezavantajlı durumda olan yaşlılarımızın ve engellilerimizin mağdur olmalarının önüne geçilmek istenmiştir. Bunları genel olarak anlatalım.
Yaşlı ve muhtaç olanlara aylık bağlanması
2022 sayılı kanuna göre 65 yaşından yukarıda olan vatandaşlarımıza bazı şartları sağlamak kaydıyla aylık bağlanması mümkündür. Bu aylıktan faydalanmak için:
- Kişinin muhtaç olması,
- 65 yaşını doldurmuş olması
gerekli ve yeterlidir.
Buradaki muhtaçlığın ölçüsü şudur: Kişinin kendisi ve eşinin aylık toplam gelirinden kişi başına düşen miktar asgari ücretin üçte birinden fazla olmayacaktır. Bunun tespitini illerde Aile Bakanlığına bağlı olan Sosyal Yardımlaşma ve ayanışma Müdürlükleri yapmaktadır. Bu aylık son düzenleme ile ayda 500 lira olmuştur.
18 yaşını dolduran engelliler için aylık
Kişi yaşlı değil ama engelli ise ona da aylık bağlanır. Burada önemli olan engelliliktir. Bunun için kişinin;
- Başkasının yardımına muhtaç derecede engelli olması,
- 18 yaşını doldurmuş olması
yeterlidir. Kişinin bu hali devam ettiği müddetçe aylığı almaya devam eder.
18 yaşını doldurmamış engelliler için aylık
18 Yaşını doldurmamış engellilerin bakımını üstlenen kişilere de aylık ödenmektedir. Bunun için;
-Bakılacak kişi engelli olmalı,
-Aylık ödenecek kişi engellinin bakımını fiilen üstlenmeli,
-Aylık ödenecek kişi aile içindekikişi başına düşen geliri asgari ücretin üçte birinden daha az olacak derecede muhtaç olmalı,
Engelli aylığı bağlanması için engellilik şart demiştik. Bu şart engelli sağlık kurulu raporu alınarak belgelenecektir. Engelli sağlık kurulu raporuna göre başkasının bakımına muhtaç derecede engellilik oranı en az %70 olmalıdır. 18 yaşından küçükler için gerekli olan normal engellilik oranı ise %40-69’dur.
Evde bakım hizmetleri ve ücreti
Bakıma ihtiyacı olan engellilere evde bakım hizmetleri verilmektedir. Evde bakım hizmeti ve ücretinden faydalanmak (bakan kişiye ücret verilir) için;
Kişinin engellilik oranı en az %50 olmalı ve sağlık kurulu raporunda kişi ağır engelli sayılmalı,
Bakan kişinin birlikte kaldığı aile içinde kendisine düşen aylık gelir asgari ücretin üçte ikisinden az olmalıdır. (Yani muhtaçlık şartı vardır).
Engelli bakım ücreti aylık halihazırda aylık 1.068 liradır.
Burada engelli kişiye bakan kişinin evde bakım ücretinden faydalanması için kişiyle aynı çatı altında yaşaması gerekir. Ayrıca bakıma muhtaç kişinin engelliliği tespit edilirken beslenme giyinme, merdiven inip çıkma, tuvalete gidebilme gibi günlük zorunlu ihtiyaçlarını karşılayıp karşılayamadığına bakılır.
Bu aylıktan faydalanmak için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının illerdeki müdürlüklerine başvurmak gerekmektedir.
Bakımevlerinde kalanlara harçlık
2828 sayılı kanuna göre özel veya resmi bakımevlerinde kalıp herhangi bir geliri olmayanlara devlet harçlık ödemektedir. Bunun için de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına müracaat etmek yeterlidir. Süleyman Demir Dünya Gazetesi
Gümrük Cezalarında Zamanaşımı
Doktrinde zamanaşımı (müruru zaman); bir hakkın kazanılması veya düşmesi için geçmesi gereken süre olarak tanımlanır.
Açıktır ki, gümrük idarelerince alınan idari para cezaları da belirli bir sürenin geçmesiyle beraber zamanaşımına uğramaktadır. Ancak ne var ki, hukukun temel ilkelerinden birisi olan zamanaşımı konusu gümrük işlemleriyle meşgul olan kişilerin bile üzerinde mutabık kalamadığı bir muammadır.
Zira bir cezanın vergi alacağına, nispi veya maktu olup olmamasına göre zamanaşımı değişmekte, hangi cezanın vergi alacağına bağlı olduğu, hangi cezanın nispi olduğu net biçimde ayırt edilememektedir. Bahse konu durumun yarattığı belirsizliklere rağmen gümrük cezalarında zamanaşımı sürelerinin aşağıdaki başlıklar şeklinde ele alınmasının uygun olacağı değerlendirilmiştir.
Vergi Alacağına Bağlı Cezalar
4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 231/2. maddesinde gümrük vergileri alacağına bağlı idari para cezalarının zamanaşımının, bu idari para cezalarına ilişkin gümrük vergilerinin zamanaşımına tabi olduğu, 197/2. maddesinde yapılan denetlemeler sonucunda hiç alınmadığı veya noksan alındığı belirlenen gümrük vergilerine ilişkin tebligatın, gümrük yükümlülüğünün doğduğu tarihten itibaren üç yıl içinde yapılması gerektiği hükmedilmektedir. Buna göre gümrük vergileri alacağına bağlı para cezalarında zaman aşımı süresi 3 yıldır.
Gümrük vergileri alacağına bağlı para cezalarının belirlenmesinde ise Gümrükler Genel Müdürlüğü’nün 2013/38 sayılı Genelgesi yol gösterici mahiyette dikkate alınmalıdır. Genelgeye göre zamanaşımı hükümlerinin uygulanmasında, para cezalarının gümrük vergileri alacaklarına bağlı olup olmaması belirleyici olacaktır. İdari para cezasının tutarı belirlenirken, para cezasına dayanak bir vergi alacağı söz konusu ise, bu para cezası gümrük vergileri alacağına bağlı idari para cezasıdır. Vergi tutarının sadece idari para cezasının hesaplanmasında dikkate alındığı, ortada bir vergi alacağının söz konusu olmadığı para cezaları ile gümrüklenmiş değer üzerinden belirlenen para cezaları, gümrük vergileri alacağına bağlı olmayan idari para cezalarıdır.
Nispi Cezalar
4458 sayılı Gümrük Kanunu’nda, gümrük vergileri alacağına bağlı olmayan para cezaları bulunmasına karşılık bunlarda zamanaşımı süresinin ne olacağı hüküm altına alınmamıştır. Bu durumda, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 20. maddesinin işletilmesi gerekmektedir.
Bahse konu Kanun’un 20/3. maddesinde nispî idarî para cezasını gerektiren kabahatlerde zamanaşımı süresinin sekiz yıl olduğu hükmedilmektedir.
Maktu Cezalar
Nispi cezalarda zamanaşımı süresinin 8 yıl olduğunu hükmeden 5326 sayılı Kabahatler Kanunu, maktu cezalarda da zamanaşımı süresine ilişkin bir saptama yapmaktadır. Kanun’un 20/2. maddesinde soruşturma zamanaşımı süresinin;
- Yüzbin Türk Lirası veya daha fazla idarî para cezasını gerektiren kabahatlerde beş,
- Ellibin Türk Lirası veya daha fazla idarî para cezasını gerektiren kabahatlerde dört,
- Ellibin Türk Lirasından az idarî para cezasını gerektiren kabahatlerde üç,
yıl olduğu belirtilmektedir.
Tablo
Yukarıda yer alan üçlü ayrım çerçevesinde, 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nda yer alan cezaların türü ve tabi olduğu zaman aşımı sürelerinin aşağıdaki gibi olması gerektiği değerlendirilmiştir
Gümrükler Genel Müdürlüğü’nün 2013/38 sayılı Genelgesinde çizilen rota çerçevesinde hazırlanan tablo tamamen kişisel görüşlerimizi içermekle beraber, adli makamların bu konudaki düşüncelerinin faklı olabileceğini belirtmek yerinde olacaktır.
Not: 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 236/2. maddesinde yer alan cezaya ilişkin zaman aşımı konusunda farklı düşünceler ileri sürülebilecektir. Ancak bizim düşüncemiz “kadar” ifadesi nedeniyle cezanın nispi olduğu yönündedir. Sezai Kaya
Kreş Desteği Kadınların Yüzünü Güldürecek
Söz konusu destek kapsamında yararlanılacak istisna tutarı, Bakanlar Kurulu Kararı ile her bir çocuk için 304 TL’den (aylık asgari ücretin yüzde 15’inden) 1.015 TL’ye (aylık asgari ücretin yüzde 50’sine) çıkarıldı.
Böylece, özellikle Türkiye işgücü piyasasının temel meselelerinden biri olan çocuk bakımı sorumlulukları nedeniyle kadınların işgücüne düşük düzeyde katılması açısından önemli bir gelişme sağlanabilir. Bugünkü yazımda, kreş desteğiyle ilgili detayları sizlerle paylaşmaya çalışacağım.
Kadın çalışanlara yönelik kreş desteği, ek bir destektir ancak ek bir ödeme değildir. Düzenleme kapsamında işveren tarafından kreş ve gündüz bakımevi için çalışanın ücretine ilave olarak yapılan ödeme, gelir vergisinden istisna ediliyor, yani vergi dışı bırakılıyor.
Kreş desteğinin koşulları
Kreş ‘özel’ olmalı
Kadın çalışanlara yönelik kreş desteğinden yararlanılması için bazı şartların söz konusu olması gerekiyor. Bu açıdan, ilk olarak destekten yararlanılması için çalışanın çocuğunu gönderdiği kreş ve gündüz bakımevinin özel sektörde faaliyet göstermesi şart.
Dolayısıyla, çocuklarını kamuya ve kamu tüzel kişiliğine ait kreş ve gündüz bakımevlerine gönderen çalışanlar için vergi istisnası uygulanmayacak.
Kapsam dışı
Kreş desteğinden yararlanmanın diğer bir koşulu da çalışana yapılan ödemenin nakdi olarak yapılmaması. Bu açıdan, vergi istisnasından yararlanılması için işveren tarafından doğrudan kreş ve gündüz bakımevi hizmeti sağlayan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerine, yani kreşin veya bakımevinin hesabına ödeme yapılması gerekiyor.
Dolayısıyla, işveren tarafından kadın çalışana kreş ve gündüz bakımevi yardımı şeklinde nakden yapılan ödemeler ile bu amaçla sağlanan diğer menfaatler, istisna kapsamında değerlendirilmeyecek.
Çocuk sınırı yok
Kadın çalışanların işgücü piyasasına katılımları açısından son derece önemli olan bu destekten yararlanılabilmesi için çocuk sayısı sınırı bulunmuyor.
Bu anlamda, kadın çalışan her bir çocuk için aylık olarak asgari ücretin brüt tutarının yüzde 50’sini aşmamak üzere istisnadan yararlanılabilecek. Dolayısıyla, kadın çalışanın kaç çocuğu olursa olsun, gerekli koşullar oluşmuş ise her bir çocuk için vergi istisnası alabiliyor.
Kreş desteği kapsamında, Bakanlar Kurulu Kararı ile istisnaya konu olan tutar asgari ücretin yüzde 50’siyle sınırlandığından, çalışana asgari ücretin yüzde 50’sinin üzerinde sağlanan menfaatler ücret olarak değerlendirilecek ve vergiye tabi tutulacak. Cem Kılıç
http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/cem-kilic/kres-destegi-kadinlarin-yuzunu-2669713/
Ramazan Ayında İşverenler Çalışanlarına Cömert Davranırken Cezalandırılmayın!
Rahmet ve mağfiret ayı olan ramazan da işverenler çalışanlarına karşı şefkatli ve cömert davranırlar.Bazı işyerleri toplu iş sözleşmesi hükümleri gereğince ramazanda oruç tutan ve tutmayan ayrımı yapmadan toplu olarak belirlenen oranlarda çalışanlarına ramazan erzakı /alışveriş yapmalarını sağlayacak nakit çekler dağıtılır.
Bu süreçte İnsan Kaynakları ve Muhasebe yetkililerinin kafası karışır.
Yılda bir defa yapılan bu erzak yardımları karşısında Vergi ve SGK açısından nasıl işlem yapılması gerekir.
İşverenler Ramazan Ayında Çalışanlarına İftar Yemeği Çıkarması Durumunda:
Çalışanlara işverence iftar yemeği işyerinde yada müştemilatında verilmek suretiyle sağlanan menfaatler gelir vergisinden istisna edilmiştir.Çalışanlarına işverenlerince yemek verilmek suretiyle bir günlük yemek bedeli olarak 2018 yılında 16 TL aşmaması durumunda ücret olarak değerlendirilmez ve gelir vergisinden muaf tutulur.(23/8)
Ödemenin bu tutarı aşması halinde, aşan kısım ile hizmet erbabına yemek bedeli olarak nakden yapılan ödemeler ve bu amaçla sağlanan menfaatler ücret olarak vergilendirilir.
Örneğin:
A(A.Ş) ramazan ayında oruç tutan personeline günlük tabldot olarak 13 TL karşılığında işyeri yemekhanesinde yemek çıkarması durumunda 23/8 göre ücret olarak değerlendirilmeyecektir.
Ayni Olarak Erzak Yardımı Verilmesi:
Gelir Vergisi Kanunda Ücretlerin tanımlamasına yer verilmiştir.
Ücret, işverene tabi belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.(61.Madde)
O halde hem nakit hem de ayın olarak verilen menfaatler ücretin içinde yer almaktadır.
Bu durumda çalışanlara dağıtılan ramazan erzakları da ayni olarak dağıtılması halinde ücret gibi değerlendirmeye tabi tutularak işlem yapılacaktır.
Ramazan Erzakları KDV dahil alınması durumunda, fatura bedeli ile dağıtılan işçi sayısına göre net olan erzak belleri brütte çevrilerek çalışanların bordrolarında gösterilecek, gelir vergisi ve damga vergisi yönünden değerlendirilecektir.
Örneğin:150 TL bedelli KDV dahil erzak alınması durumunda çalışanın bulunduğu vergi dilimi değerlendirilerek brüt olarak hesap pusulasına yansıtılacak karşılığında net olarak 150 TL. olarak erzak dağılımı yapılacaktır.(Burada ayni olarak erzak verildiği için 150 TL net olarak ödenmeyecek.)
Erzakları Üretici Firma Çalışanlarına Dağıtması Halinde;
Çalışanlara işletmenin ürettiği gıda ürünleri ramazan erzakı olarak verilmesi durumunda perakende satış fiyatı net olarak dikkate alınır, bu tutarın brüt miktarı bulunarak çalışanın bordrosuna yansıtılır.
Formülü:
Brüt Ücret= Net Ücret/ (1-(Gelir Vergisi Oranı+ Damga Vergisi Oranı))
SİGORTA PRİMİ AÇISINDAN
5510/80.Maddesinde hangi haklardan prim alınmayacağı belirlenmiştir;
- b) Ayni yardımlar ve ölüm, doğum ve evlenme yardımları, görev yollukları, seyyar görev tazminatı, kıdem tazminatı, iş sonu tazminatı veya kıdem tazminatı mahiyetindeki toplu ödeme, keşif ücreti, ihbar ve kasa tazminatları ile Kurumca tutarları yıllar itibarıyla belirlenecek yemek, çocuk ve aile zamları, işverenler tarafından sigortalılar için özel sağlık sigortalarına ve bireysel emeklilik sistemine ödenen ve aylık toplamı asgari ücretin % 30’unu geçmeyen özel sağlık sigortası primi ve bireysel emeklilik katkı payları tutarları, prime esas kazanca tabi tutulmaz.
Ramazan erzakı nakit olarak değil ayni olarak çalışanlara verilmesi durumunda sigorta primi alınmayacaktır.
RAMAZAN ERZAKI YERİNE ÇALIŞANLARA NAKİT ÖDEME YAPILMASI:
Çalışanlara ramazan erzakı yerine nakit olarak ödeme yapılması durumunda gelir,damga vergisi ve sigorta primi kesintisi uygulanacaktır.
Oruç tutanlar öğle yemeği yemeyerek karşılığında parası nakit olarak verilmesi durumunda brüt olarak belirlenmiş ise o rakam üzerinden gelir ve damga vergisi kesilecektir.
Net olarak belirlenmesi durumunda karşılığı brüt olarak çevrilecektir.
Burada asıl hedefimiz net rakamı ödeyeceğimizden SPEK esas matraha girecek rakamı da bulmamız gerekecektir.
SGK oruç tutanlara karşı uyguladığı muafiyet rakamına da ihtiyaç vardır.
Yemek parası:
1/1/2018 ila 31/12/2018 tarihleri arasında; 67,65 TL x % 6 = 4,06 TL (Günlük)
Buna göre nakit olarak ödenen günlük yemek parasının 4,06 TL'si sigorta primine tabi olmayacak, aşan kısım sigorta primine tabi tutulacak.
Örneğin:
A (A.Ş) 22 gün çalışanlarına günlüğü 15 TL /Net ödeme yapması halinde 330 TL ödeyecektir.
Buna göre net tutarın brüt rakamı hesaplanırken SGK muafiyet edilen tutar dikkate alınarak çalışanın bordrosuna yansıtılacaktır.
Bu işlemler yapılmaması halinde vergi ziyan cezası,gecikme zammı ve faizleri alınır.
SGK Açısından ise;
a.)Denetimde kayıt uyuşmazlığı olarak ve ücret tediye bordro uyuşmazlık için İdari Para Cezası
b.)Ek Bildirge ile birlikte İdari Para Cezası,APHB dolayı gecikme zammı ve faizi alındığı gibi.
c.)Özellikle 2016-2017 ve 2018 yılında uygulanan işverenler tarafından 100 Lira sigorta primi teşviklerinde cezalı duruma düşerek geriye dönük gecikme faizi ile ödeme ile karşı karşıya kalırlar.
Sonuç:
Çalışanlara ramazan ayında işyerlerinde iftar yemeği verilmesi halinde gelir, damga vergisi ve sgk primi alınmaz.
Ramazan erzakı olarak paketler dağıtılınca KDV dahil olarak net olarak değerlendirilecek ,brüt tutar bulunur karşılığında bordo da gösterilerek gelir ve damga vergisi alınacaktır.
Ayni yardım olduğundan SPEK olarak SGK değerlendirilmeyecektir.
Ramazan ayında tutulan oruçlara karşılık nakit para verilmesi durumunda ödemenin net yada brüt olmasına göre işlem yapılarak, SGK SPEK muafiyet sınırı dikkate alınarak çalışanın ücret bordrosunda gösterilecektir.
Kurallara göre işlem yapılmaması durumunda hem Vergi hem de SGK anlamında İPC ,usulsüzlük cezaları ,ek beyannameler ,ek prim bildirgeleri ile işverenler karşı karşıya kalabilirler.
Sigortalıların prime esas kazançlarını 2018 yılı için eksik bildirdiği tespit edilen işyerlerinden Hazinece karşılanan tutar gecikme cezası ve gecikme zammıyla birlikte geri alınır. Vedat İlki
Yaş Büyütmenin Emekliliğe Faydası VarMı?
Emekli olmak için verdiğim. dilekçem kabul edilmesine rağmen sonradan emekli olamayacağıma dair yazı gönderdiler. Sebebi de yaşı büyütmem. İşe başladıktan sonra askere erken gidebilmek için iki yaş büyütmüştüm. Emekli olabilmem için iki yıl daha beklemem gerektiğini söylediler. Mahkemeye versem emekli olamaz mıyım? M.A.T.
Yaşı büyüttüğünüz için emeklilik talebinizin reddedilmesi doğru bir durum. Mahkemeye başvurmanız size fayda sağlamaz çünkü bu konuyla ilgili daha önceden Anayasa Mahkemesi kararı var ve bu kararla 'ilk defa sigortalı olunduktan sonra yapılmış yaş düzeltmelerinin emeklilik hesaplarında geçerli sayılmamasının Anayasaya aykırı olmadığı" belirtilmiştir. İlk işe başladığınızda kaç doğumluysanız emeklilikte de bu tarih geçerli.
Primim az, emekli olamıyorum. Toplu borçlanma hakkı var mı? A.Y.
Sigortalıların borçlanma yapabilecekleri süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 41. Maddesi ile düzenlenmiştir. Bu maddeye göre; a) Kanun gereği verilen ücretsiz doğum ya da analık izni süreleri ile 4'üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentleri kapsamındaki sigortalı kadının, üç defaya mahsus olmak üzere doğum tarihinden sonra iki yıllık süreyi geçmemek kaydıyla borçlanılacak sürelerde uzun vadeli sigorta kolları açısından sigortalı sayılmaması ve çocuğunun yaşaması şartlarıyla talepte bulunulan süreleri, b) Er, erbaş olarak silah altında veya yedek subay okulunda geçen süreleri, c) 4'üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanların, personel mevzuatına göre aylıksız izin süreleri, d) Doktora öğrenimi veya tıpta uzmanlık için yurt içinde veya yurt dışında geçirilen öğrenim süreleri, e) Avukatlık stajı süreleri, f) Sigortalı iken tutuklanan veya gözaltına alınanlardan beraat edenlerin tutukluluk veya gözaltında geçen süreleri, g) Grev ve lokavtta geçen süreleri, h) Hekimlerin fahri asistanlık süreleri, ı) Seçim kanunları gereğince görevlerinden istifa edenlerin, istifa ettikleri tarih ile seçimin yapıldığı tarihi takip eden ay başına kadar açıkta geçirdikleri süreleri, i) Kısmi süreli çalışanların, kısmi süreli çalıştıkları aylara ait eksik süreleri, j) Sigortalı olmaksızın, 8/4/1929 tarihli ve 1416 sayılı Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanuna göre yurt dışına gönderilen ve öğrenimini başarıyla tamamlayarak yurda dönenlerden yükümlü bulunduğu mecburi hizmet süresini tamamlamış olanların, yurt dışında resmi öğrenci olarak geçirmiş oldukları öğrenim sürelerinin 18 yaşının tamamlanmasından sonraki döneme ait olan kısmı borçlanma hakları bulunmaktadır. Bunların dışında maalesef toplu borçlanma gibi bir durum söz konusu değildir.
NE ZAMAN EMEKLİ OLURUM?
12.05.1979 doğumluyum. 1996 sigorta girişliyim. Ne zaman emekli olabilirim? 5...288030 Nolu SMS
İşe girişinize göre 25 yıl, 56 yaş ve 5825 prim gün şartlarına tabisiniz. Emekli olabilmeniz için 56 yaşınızın dolacağı 2035 tarihine kadar 5825 günü tamamlamanız gerekmektedir.. Ali Şerbetçi
https://www.takvim.com.tr/yazarlar/aliserbetci/2018/05/16/emeklilik-icin-yas-buyutmenin-faydasi-yok
Denetim Kuruluşları ve Denetçiler Tarafından KGK’ya Yapılacak Bildirimler ve Süreleri
Bağımsız Denetim Yönetmeliği uyarınca denetim kuruluşları ve denetçiler tarafından Kurumumuza (Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu) yapılması gereken bildirimler ile bildirim süreleri ve bildirim şekilleri
S.N. |
Bildirim Konusu |
Bildirim Süresi |
Bildirim Şekli |
1 |
Sicil bilgileri dâhil olmak üzere Kurumumuza daha önce bildirilmiş her türlü bilgide meydana gelen değişiklikler. (BDY m. 34/1-a) |
Değişikliğin meydana geldiği günü takip eden günden itibaren en geç 10 gün içinde. |
Bildirimi yapılacak hususa göre; • Sözleşme Bilgi Girişi Sistemi (SBG) • Eğitim ve Yetkilendirme Bilgi Sistemi (EYBİS) • Denetim Kuruluşu Yetkilendirme ve Bilgi Girişi Sistemi (DKBP) |
2 |
Bağımsız denetim sözleşmeleri. (BDY m. 34/1-b) |
Sözleşmenin imza tarihinden itibaren en geç 30 gün içinde. |
• Sözleşme Bilgi Girişi Sistemi (SBG) |
3 |
Diğer hizmetlere ilişkin sözleşmelerle ilgili olarak Kurumumuz tarafından istenilecek bilgiler. (BDY m. 34/1-b) |
Kurumumuzun bilgi istem yazısının tebliğ tarihinden itibaren en geç 30 gün içinde. |
• Kurumumuzca belirlenen şekilde |
4 |
Bağımsız denetim raporları. (BDY m. 34/1-b) • Finansal Tablolar Hakkında Denetçi Raporu, • Yönetim Kurulu Yıllık Faaliyet Raporu Hakkında Denetçi Raporu, • Riskin Erken Saptanması Sistemi ve Komitesi Hakkında Denetçi Raporu. |
Raporun imza tarihinden itibaren en geç 30 gün içinde. |
• Sözleşme Bilgi Girişi Sistemi (SBG) |
5 |
Türk Ticaret Kanununun 399’uncu maddesi uyarınca görevden alınmaya ilişkin işlemler. (BDY m. 34/1-c) |
İşlem tarihini takip eden günden itibaren en geç 10 gün içinde. |
• Yazılı olarak |
6 |
Türk Ticaret Kanununun 399’uncu maddesi uyarınca sözleşmenin feshine ilişkin işlemler. (BDY m. 34/1-c) |
İşlem tarihini takip eden günden itibaren en geç 10 gün içinde. |
• Yazılı olarak |
7 |
Mesleki sorumluluk sigortası poliçesi. (BDY m. 34/1-ç) |
Düzenlenme tarihini takip eden günden itibaren en geç 30 gün içinde. |
• Sözleşme Bilgi Girişi Sistemi (SBG) |
8 |
Mesleki sorumluluk sigortası poliçesinde veya sigorta şirketinde meydana gelen değişiklikler. (BDY m. 34/1-ç) |
Değişiklikleri takip eden günden itibaren en geç 30 gün içinde. |
• Sözleşme Bilgi Girişi Sistemi (SBG) |
9 |
Son takvim yılına ait gelirler. (BDY m. 34/1-d) |
İlgili takvim yılını izleyen yılın Mayıs ayının on beşinci gününün sonuna kadar. |
• Sözleşme Bilgi Girişi Sistemi (SBG) |
10 |
Diğer bildirimler ile Kurumumuz tarafından istenilecek diğer bilgiler (BDY m. 34/1-e) |
Mevzuatta belirtilen süre ya da Kurumumuz tarafından verilecek süre içinde. |
• Kurumumuzca belirlenen şekilde |
11 |
Son takvim yılına ait şeffaflık raporları. (BDY m. 36/1) |
• Genel hesap dönemi kullanan denetim kuruluşları için: İlgili takvim yılını izleyen yılın Nisan ayının sonuna kadar. • Özel hesap dönemi kullanan denetim kuruluşları için: Hesap dönemi kapanışını müteakip dördüncü ayın sonuna kadar. |
• Sözleşme Bilgi Girişi Sistemi (SBG) |
12 |
Denetçinin seçiminden itibaren en geç 60 gün içinde, denetimi üstlenin yazılı ihtarına rağmen, denetlenen işletmenin sözleşme yapmaktan kaçınması. (BDY m. 29/3) |
Durumu izleyen 10 gün içinde. |
• Yazılı olarak |
Vergi Barışında Takvim
Kimine göre vergi barışı, kimine göre yeniden yapılandırma, kimine göre vergi affı. Bazı alacakların yeniden yapılandırılmasına ilişkin 11 Mayıs 2018 tarih ve 7143 sayılı Kanun’dan bahsediyorum. Gerçekte hepsinden biraz var. Devletle mükellef arasında bazı alanlarda barışma düzenlemeleri var, Devlete olan borçlar yeniden yapılandırılıyor, elbette silinen önemli borçlar da var.
İsmi ve içeriği ne olursa olsun, kanun mükelleflere önemli avantajlar sağlıyor. Yeni bir sayfa açıyor. Ödenemez büyüklüğe ulaşan borçlar için, kısmen silerek, ayrıca taksitlendirerek ödeme kolaylığı getiriliyor. Matrahını artıranlar için incelenmeme güvencesi veriyor.
Şimdi yapılması gereken verilen olanakları en iyi şekilde kullanmak. Bunun için de çok sayıda farklı düzenleme grubunu incelemek, verilen süreler içinde, istenen prosedürlere uygun olarak kanundan yararlanmak gerekiyor.
Kanun bu makalenin yazıldığı an itibariyle Resmi Gazete'de yayımlanmamıştı. Önümüzdeki birkaç gün içinde yayımlanıp yürürlüğe gireceği kesin. Dolayısıyla şimdiden kanundan yararlanma takvimini oluşturmakta ve yararlanacakların hazırlıklara başlamasında yarar var.
Sağlanan olanaklar
Vergi barışı düzenlemeleriyle;
- Kesinleşmiş borçlar yeniden yapılandırılıyor,
- Kesinleşmemiş veya dava aşamasında bulunan borçlar yeniden yapılandırılıyor,
- Pişmanlıkla verilecek beyannameler nedeniyle doğacak borçlar yapılandırılıyor,
- Matrah ve vergi artırımı yapılarak incelenmeme güvencesi sağlanıyor,
- İşletmelere kayıtlarını düzeltme olanağı veriliyor.
- Kayıt dışı varlıkların kayda alınarak ekonomiye kazandırılması sağlanmaya çalışılıyor.
Kesinleşmiş ve ihtilaflı borçlarda başvuru ve ödeme süresi
Kanun kapsamında olan kesinleşmiş ve ihtilaflı borçlar için başvuruların 31 Temmuz 2018 akşamına kadar alacaklı vergi dairesine yapılması gerekiyor. Yapılandırılan bu kapsamdaki borçların bir defada veya taksitle ödenmesi mümkün. Bu konuda tercih yapma olanağı var.
Borcun tamamının bir defada ödenmesinin tercih edilmesi durumunda, ödemenin eylül ayının sonuna kadar yapılması gerekiyor. Tercihini taksitler halinde ödemek yönünde kullananlara 36 aya kadar vade olanağı tanınıyor. Borcunu taksitle ödemek isteyenler için 6, 9, 12 ve 18 olmak üzere dört farklı taksit seçeneği var.
Taksitle ödemede ilk taksit 30 Eylül 2018 tarihi mesai saati sonuna kadar ödenebilir. Diğer taksitler ise birer ay atlamalı olarak ödenmeye devam edilecektir. Buna göre ödemeyi 6 taksitte yapmak isteyenler taksitlerini; Eylül/2018, Kasım/2018, Ocak/2019, Mart 2019, Mayıs/2019 ve Temmuz/2019’da ödeyebilirler.
İnceleme sonucu salınan vergilerde süreler
Kanunun yayımı tarihinden önce başlayan vergi incelemeleri devam edecek. İnceleme sonucunda salınan vergi ve kesilen cezaların yeniden yapılandırılması ise mümkün.
Kanun’un yayımlandığı tarih itibariyle inceleme aşamasında bulunan işlerle ilgili olarak daha sonra yapılan tarhiyatlar için bu olanaktan yararlanılabilinmesi;
- İhbarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içerisinde yazılı başvuruda bulunulması,
- İlk taksit ihbarnamenin tebliğini izleyen aydan başlamak üzere ikişer aylık dönemler halinde altı eşit taksitte ödeme yapılması,
ile mümkün.
Buna göre inceleme sonucu salınacak vergi ve kesilecek cezaların yeniden yapılandırılmasında başvuru ve ödeme süresi, incelemenin bitiş ve ihbarnamenin tebliğ tarihine bağlı olarak belirleniyor.
Matrah artırımında süreler
Kanun kapsamına giren vergilerde matrah artırımı başvurusunun ağustos ayının sonuna kadar yapılması gerekiyor. Matrah artırımı sonucu hesaplanan verginin peşin veya azami altı eşit taksitte ödenmesi mümkün. Tercih mükellefe ait.
Ödemenin peşin yapılmasının tercih edilmesi durumunda, son ödeme tarihi Eylül sonu. Ödeme taksitler halinde yapılacaksa; ilk taksit Eylülde olmak üzere, ikişer aylık dönemler halinde ödeme yapılacak.
İncelemede olanlar için matrah artırımında bulunma süresinin önemi
Kanun’un yayımı tarihinden önce başlanıldığı halde, bu tarihe kadar tamamlanamamış olan vergi incelemeleri devam edecek. Düzenlemeye göre, kanunun yayımı tarihinden önce başlanan ve süresi içinde tamamlanan inceleme sonucu matrah farkı bulunması halinde, inceleme raporlarının vergi dairesi kayıtlarına intikal ettiği tarihten önce matrah artırımında bulunulmuş olması şartıyla, inceleme sonucu bulunan fark, artırılan matrahla karşılaştırılıyor.
Karşılaştırma sonucunda;
- Artırılan matrah tutarlarının, inceleme sonucu bulunan matrah farkı tutarlarından fazla olması durumunda, vergi incelemelerine göre vergi tarhiyatı yapılmıyor ve ceza uygulanmıyor.
- Vergi incelemeleri sonucu belirlenen tarhiyata konu matrah farkının, ilgili yıl için artırılan matrah tutarından fazla olması halinde, aradaki fark tutar kadar matrah farkı üzerinden vergi tarhiyatı yapılıp, ceza uygulanıyor.
Bu düzenleme nedeniyle, kanunun yayımı tarihi itibariyle incelenenlerin, inceleme tamamlanmadan önce matrah artırımında bulunmaları, artırılan matrahın incelemede bulunacak matrah farkından mahsup edilmesi olanağı nedeniyle son derece önemli.
Pişmanlıkla veya kendiliğinden beyanda süreler
Matrah artırımında bulunmak istemeyen ancak belli bazı konularda doğru yapıp yapmadığı konusunda tereddüdü olanlara Kanun ayrı bir olanak veriyor. Kendiliğinden veya pişmanlıkla beyan yoluyla, belirli bazı riskleri ortadan kaldırmak mümkün.
Bu çerçevede verilecek beyannamelerin Temmuz sonuna kadar verilmesi ve hesaplanan borcun peşin veya 36 aya varan sürede taksitle ödenmesi mümkün.
Muhasebe düzeltmelerinde süreler
Kanunla, bazı varlıklarla sınırlı olarak, işletme kayıtlarının gerçek duruma getirilmesine olanak sağlanıyor. Sağlanan olanaklar, bu işlemlerin bildirimi ve bu işlemler nedeniyle hesaplanan vergilerin ödeme takvimi özetle şöyle:
- İşletmede var olduğu halde kayıtlarda yer almayan mal ve sabit kıymetlerin, 31 Ağustos 2018 tarihine kadar bildirilmesi, bildirilen varlıklar için hesaplanan katma değer vergisinin aynı sürede ödenmesi gerekiyor.
- Kayıtlarda yer aldığı halde işletmede bulunmayan mallar için 31 Ağustos 2018 tarihine kadar fatura düzenlenerek kayda alınması, hesaplanan katma değer vergisinin ilk taksiti beyanname verme süresinde, diğer taksitlerin izleyen ikinci ve dördüncü ayda olmak üzere üç eşit taksitte ödenmesi gerekiyor.
- Kayıtlarda yer aldığı halde işletmede bulunmayan kasa mevcudu ve ortaklardan alacaklar net tutarının, 31 Ağustos 2018 tarihine kadar beyan edilmesi, hesaplanan verginin aynı sürede ödenmesi gerekiyor.
Varlık barışında yenilikler ve takvim
Yaygın ifadesiyle, varlık barışı. Diğer adıyla kayıt dışı varlıkların ekonomiye kazandırılması. Daha önce defalarca benzeri uygulama yapıldı; 2008 yılında 5811 sayılı Kanun’la, 2013 yılında 6486 sayılı Kanun’la, 2016 yılında 6736 sayılı Kanun’la. Yeni Kanun 7143 sayılı, öncekilerin büyük ölçüde benzeri ancak farklılaşan hükümler de var. Aşağıda hem düzenlemeyi özetledim, hem de kanundan yararlanma takvimini.
Düzenlemenin genel çerçevesi
Yeni varlık barışı düzenlemesiyle, gerçek ve tüzel kişilere, yurtdışında ve yurtiçinde bulunan varlıklarını kayda alma olanağı veriliyor. Kanun ayrıca, varlık barışından yararlanarak Türkiye’ye getirilen veya kayda alınan varlıklar nedeniyle vergi incelemesi veya vergi tarhiyatı yapılmamasını öngörüyor.
Kapsama giren varlıklar Varlık barışı kapsamında yurda getirilecek veya kayda alınacak varlıklar şunlar:
● Yurtdışında bulunan; para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları.
● Yurt içinde bulunan; para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazlar.
Varlığın yurtdışında veya yurtiçinde bulunma tarihi
Varlığın geçmişte belli bir tarih itibariyle var olduğunu ispat etme zorunluluğu yok. Verilen süre içinde varlığın yurda getirilmesi veya kayda alınması koşulunun sağlanması yeterli. Beyan veya bildirim zamanı Kanunla getirilen avantajlardan yararlanabilmek için,
● Yurt dışında bulunan kapsamdaki varlıkların; 30 Kasım 2018 tarihine kadar Türkiye’deki banka veya aracı kuruma bildirilmesi
● Yurt içindeki kapsamdaki varlıkların, 30 Kasım 2018 tarihine kadar vergi dairelerine beyan edilmesi ve yasal defterlere kaydedilmesi gerekiyor.
Yurtdışındaki varlıkların yurda getirilmesi
Yurt dışında bulunan ve düzenleme kapsamında olan varlıkların, bildirim yapıldığı tarihten itibaren üç ay içinde Türkiye’ye getirilmesi veya Türkiye’deki banka veya aracı kurumlarda açılacak bir hesaba transfer edilmesi gerekiyor.
Varlıkların yurda getirilmesi zorunlu olmayan durumlar
Kanun kapsamına giren yurt dışındaki varlıklar, yurt dışında bulunan banka veya finansal kurumlardan kullanılan ve düzenlemenin yürürlük tarihi itibarıyla kanuni defterlerde kayıtlı olan kredilerin en geç 30 Kasım 2018 tarihine kadar kapatılmasında kullanılabilir. Bu takdirde, defter kayıtlarından düşülmesi kaydıyla, borcun ödenmesinde kullanılan varlıklar için Türkiye'ye getirilme şartı aranmıyor.
Yürürlük öncesi sermaye avansı olarak Türkiye’ye getirilen varlıklar
Düzenlemenin yürürlük tarihi itibarıyla yasal defterlerde kayıtlı olan sermaye avanslarının, yurt dışında bulunan kapsamdaki varlıkların düzenlemenin yürürlük tarihinden önce Türkiye'ye getirilmek suretiyle karşılanmış olması hâlinde, söz konusu avansların defter kayıtlarından düşülmesi şartıyla, düzenlemenin avantajlarından yararlanılması mümkün. Kanunda geçen defter kayıtlarından düşülmesinden kastedilenin ne olduğu açık değil. Sermaye avansının sermayeye eklenmesinin bu kapsamda olduğu açık. Ancak sermaye avansının ortaklara iade edilmesi veya başka bir hesaba aktarılmasının bu kapsamda olup olmadığı tartışma götürür.
Ödenecek vergi
Yurt dışındaki varlıkların 31 Temmuz 2018 tarihine kadar yurda getirilmesi, yurt içindeki varlıkların da bu tarihe kadar defterlere kaydedilmesi durumunda, her hangi bir vergi ödenmeyecek, bu tarihten sonra getirilmesi veya deftere kaydedilmesi durumunda ise % 2 vergi ödenecek.
Kayda alınacak varlıkların elden çıkartılması
Düzenleme kapsamında kayda alınan varlıkların elden çıkarılmasından doğan kazançlar, genel düzenlemeler kapsamında vergilenecek. Varlıkların elden çıkartılmasından doğan zararların ise gelir veya kurumlar vergisi uygulaması bakımından gider veya indirim olarak dikkate alınması da mümkün değil.
Düzenlemeden yararlanmanın sağladığı avantajlar
Kanun, varlık barışından yararlanarak Türkiye’ye getirilen veya kayda alınan varlıklar nedeniyle vergi incelemesi veya vergi tarhiyatı yapılmamasını öngörüyor. Ancak bu olanak, bildirilen veya beyan edilen verginin vadesinde ödenmesi ve istenen diğer koşulların yerine getirilmesi şartıyla sağlanıyor.
Recep Bıyık
https://www.dunya.com/kose-yazisi/vergi-barisinda-takvim/415763
Vergi Borcunda Aciz Fişi
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 75. maddesine göre, yapılan takip sonucunda haczi mümkün malı olmadığı anlaşılan veya bulunan malının satış bedeli borcunu karşılamayan borçlunun durumunu düzenlemektedir. Madde, şu iki halde, borçlunun aciz halinde sayılacağını ifade etmektedir.[1]
Amme, (vergi) borçlusunun aciz halinde olması, onun hiç mal varlığının bulunmadığı anlamına gelmemektedir. Borçlunun mal varlığı olsa dahi, bu mal varlığının haczi olanaklı değilse veya haczi olanaklı olmasına karşın, satılması halinde bedelinin kamu alacağını karşılayamadığı anlaşılırsa, kamu borçlusu, yine, aciz halinde sayılmaktadır. Bu durumda hakkında haciz vesikası düzenlenen vergi borçlusu için gecikme zammı tatbik edilmez.[2]Başka bir ifade ile, hakkında 6183 sayılı kanunun 76. maddesi hükmüne göre aciz vesikası düzenlenen amme borçluları için o tarihten sonra gecikme zammı uygulanamaz.[3]
Yasa hükmünün düzenlenmesine göre; yapılan haciz sonunda, haczi mümkün malı bulunduğu tespit edilen kamu borçlusunun, bu malının 6183 sayılı kanunun 81 ve 91. maddeleri uyarınca değerlemesi sonunda kamu alacağını karşılayamayacağı anlaşılsa dahi, satış işlemi gerçekleştirilmeden, aciz halinde olduğunun kabulü mümkün değildir. Borçlunun aciz halinde sayılabilmesi için, haczedilen malların satışlarının yapılmış olması gerekmektedir. Haczi mümkün mameleki bulunan borçlu, ancak bu malının satışından elde edilen bedelin kamu alacağını karşılayamaması durumunda aciz haline düşmüş sayılacaktır.
6183 sayılı yasanın aciz ile ilgili durumu belirlenen borçlu için, bir “aciz fişi” düzenlenmektedir. Aciz fişinde, yapılan takibin safhalarının ve bakiye(kalan) borç miktarının gösterilmesi gerekmektedir. Aciz fişinin düzenlenmiş olması borçlunun aciz halinde olduğunu saptamaktadır. Bundan sonra artık iş alacaklı vergi idaresinin, borçlu mükellefi 5 yıl içerisinde ve her yıl azami 6 ayda bir izlemesine kalmaktadır.[4]
Acze düşmüş bulunan borçlu hakkında, 6183 sayılı kanunun 48. maddesinde düzenlenen tecil ve taksitlendirme müessesesi uygulanabilir. Alacaklı kamu idaresi, tecil müessesesini uygulamak zorunda değildir. Bu inisiyatif alacaklı idareye aittir. Bu hak, kanunun 76. maddesinin ilk fıkrasının sonundaki “tatbik olunabilir” ibaresinden ortaya çıkmaktadır. Alacaklı kamu idaresinin tecil uygulaması yapmayı kabul etmesi durumunda, anılan madde hükmü, aciz halindeki kamu borçlusundan teminat ve tecil faizi aranmaksızın yürütülür.[5]Çünkü, bireysel gelir vergisi mükellefleri bakımından aciz hali bir bakıma şirketler de iflas veya konkordato uygulamasına benzerlik taşımaktadır. Dolayısıyla da acze düşmüş bir gelir vergisi mükellefi için tecili faizi uygulamak mümkün bulunmamaktadır.
Öte yandan, aciz vesikası düzenlenip mükellefe verilmeden önce vergi idaresi tarafından mükellefin Türkiye çapında genel bir “mal varlığı araştırması” yapılarak buna göre gerçek kişi hakkında herhangi bir mal varlığına rastlanılmaması halinde daha sonra aciz belgesi düzenlenebilir. Yine bu mükelleflerin durumları 5 yıl içerisinde sürekli takip ve izleme yapılarak mal varlıklarındaki artışlar, azalışlar devamlı yılda 2 kez tekrar edilmektedir.
Aciz vesikası düzenlenen amme borçluları için idare tarafından zaman zaman uygulanan e-haciz geçerli olamaz. Zira, aciz vesikasına bağlanan amme borçlusunun durumu nedeniyle borçlu hakkında Türkiye çapında banka genel müdürlüklerine uygulanan e-haciz uygulaması söz konusu olamaz. Uygulamada sehven yürütülen e-hacizlerin de bu gerekçeler dolayısıyla kaldırılması gerekecektir.[6]
6183 sayılı yasanın 76. maddenin 2. fıkrası, alacaklı tahsil dairesinin, aciz halindeki kamu borçlusunun mali durumunu, zamanaşımı süresi içinde, devamlı olarak, takip edileceği ifade edilmektedir. Fıkra hükmünde, aynı zamanda, dolaylı olarak, aciz hali devam ederken, kamu alacağının zamanaşımına uğrayabileceğini de kabul etmektedir. Zira; aciz halinde bulunan borçlunun borcunun zamanaşımına uğrayacağı kabul edilmemiş olmasaydı, borçlunun mali durumunun takibinin zamanaşımı süresiyle sınırlandırılmasına gerek olmazdı.
Diğer taraftan, madde de burada sözü edilen zamanaşımı, 6183 sayılı kanunun 102. maddesinde düzenlenen tahsil zamanaşımıdır. Anılan maddeye göre; tahsil zamanaşımı, kamu alacağının vadesinin rastladığı takvim yılını izleyen takvim yılı başından itibaren beş yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrayacaktır. Zamanaşımını başlatan durum, kamu alacağının vade tarihidir. Beş yıllık zamanaşımı süresi, bu tarihe göre belirlenen takvim yılı başından itibaren işlemeye başlamaktadır.[7]
Bunun yanı sıra; bir sonraki maddede, zamanaşımını kesen sebepler sayılmıştır.[8]Bunlar arasında, ödeme yapılması, haciz tatbiki, cebren tahsil ve takip muameleleri sonucunda yapılan her çeşit tahsilat, ödeme emri, mal bildirimi, kamu alacağının ödeme planına bağlanması da sayılmıştır. Aciz halinde olan kamu borçlusu için, bu işlemlerden hangisi en son yapılmışsa, yeni zamanaşımı süresi, bu işlem tarihini izleyen takvim yılı başından işlemeye başlayacaktır. Örneğin; haczi kabil menkul veya gayrimenkul malı bulunmayan kamu borçlusu için, mal bildiriminde bulunduğu; mal bildiriminde bulunmayan kamu borçlusu için, ödeme emrinin tebliğ edildiği; haczi mümkün malı olan kamu borçlusu için, bu malın satılması sonucu elde edilen tarih, en son yapılan işlemdir. Yeni zamanaşımının hesabı, bu tarihe göre belirlenen takvim yılı başı itibariyle yapılacaktır.
Kamu borçlusu aciz halinde iken, borcuna karşılık olarak teminat göstermesi halinde de, zamanaşımı süresi, teminatın kalktığı tarihe göre belirlenen takvim yılı başından itibaren yeniden çalışmaya başlayacaktır.[9]
Aciz halindeki borçlu hakkında 48. madde hükmü tecil ve taksitlendirme uygulanarak, kamu alacağının ödeme planına bağlanması halinde ise, yeni zamanaşımı süresinin hesabı, bu ödeme planına uygun olarak yapılan en son ödeme tarihine göre belirlenecek takvim yılı başı esas alınarak yapılır. Bu halde, yeni zamanaşımının hesabında, değil de, son ödeme tarihinin esas alınmasının nedeni, her ödemenin, 103. maddenin ilk fıkrasının 1. bendine göre, işlemekte olan zamanaşımını yeniden kesecektir. Nazlı Gaye Alpaslan
http://www.hurses.com.tr/av-nazli-gaye-alpaslan/vergi-borcunda-aciz-fisi/haber-18901
-----------
[1] Yar. HGK., 2/3/2006 gün ve E:2005/15-K:2005/119, İstanbul Barosu dergisi, C.80, S.2006/5, Eylül-Ekim, sh. 2145: İtiraz ve şikayet konu edilmeksizin kesinleşen ve borçlunun hacze değer malının bulunmadığına ilişkin olan haciz tutanağının, geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu ve borçlunun aciz halinin gerçekleştiği hk.
[2] CANDAN Turgut, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Maliye ve Hukuk Yayınları, Ankara, s.413
[3] Aciz vesikası düzenlenmesi halinde gecikme zammı yürütülemez.
[4] YERLİKAYA Kürşat Gökhan, 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun Şerhi, On İki Levha Yayınları, İstanbul, Ocak 2012, s.622
[5]Bkz. 6183 sayılı yasa 48. md. ve konuyla ilgili GT.370-438 genel tebliğ ve ilgili maddeler için bkz. 9,10,56,62
[6]Bkz. AY Hakan – ALPASLAN Mustafa – KAYA Eda, Vergi Uygulamalarında E-Tebligat ve E-Haciz, İzmir, Kasım, 2011.
[7] Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 9/7/1987 gün ve E:87/1317-K:87/2916 sayılı kararında: “… borç miktarına göre yapılan haczin yetersizliği ve mallar hakkında açılmış istihkak davasının varlığı gözetilerek bu davanın istihkak davasına mukabil açılmış bir dava olarak kabulüyle esasına girişilip, delilleri toplanarak sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkeme kararının bozulmasına karar verildi.”
[8] 6183 sk. md. 103
[9] Bkz. SEVİĞ Veysi, “Vergi Hukukunda Aciz Hali”, 02.03.2012 günlü İTO Gazetesi.
Eksik Vergi İncelemesi Ve Sonuçları
Yeterli bir vergi incelemeye dayanmayan ve başka firmalar hakkında düzenlenmiş başka raporları esas alan bir Vergi İnceleme Raporuna (VİR) dayalı yapılan cezalı tarhiyat hukuka uygun düşmemektedir.
Uygulamada “naylon fatura” veya diğer bir deyimle “sahte fatura” diye isimlendirmiş olduğumuz sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgeler tarhiyatlarda dayanak açısından problem yaratmaktadır. Özellikle kendisine düzenlenen bir rapor dolayısıyla bir başka denetmen raporu ile veya başka bir inceleme elemanı raporu dayanak gösterilerek vergi ve cezalı tarhiyatlar yapılagelmektedir. Özellikle VUK’nun 359. maddesine göre, sahte belge, reel bir işlem veya durum olmadığı halde sanki bunlar varmışcasına tanzim edilen belgeler muhteviyatı itibariyle aldatıcı belge ise reel bir işlem veya duruma dayanmakla birlikte bu işlemi veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı bir şekilde gösteren belge olmaktadır. Örneğin, bir ton kömür alarak ödediğiniz örneğin 500 TL yerine kömürcüden …TL’lik belge alıp, bu gideri de defterinize kayıtlandırdığınız takdirde yanıltıcı belge kullanma eylemi gerçekleşmiş olacaktır. Yanıltıcı belge kullanımından dolayı mükelleflere tarh ve tebliğ edilen özel usulsüzlük cezaları dışında, hürriyeti bağlayıcı ceza belgeler açısından farklılık arz edebilmektedir. Bu nedenle, bu neviden belgelerin düzenleyen veya kullananlar açısından tanzim edilen icra raporlarında veya Cumhuriyet Savcılığı iddianamelerinde belli ayrıntılara dikkat edilmesi gerekmektedir. Bu noktada özellikle fiilin hangi cins belge içeriğinde görüldüğünün veya değerlendirildiğinin kanıtları ile ortaya konulması zorunludur. Uygulamada bu nev’i belge kullanıcıları hakkında tanzim edilen “vergi inceleme raporlarında” veya teknik rapor diye isimlendirilen raporlarda yeterli özen gösterilmediğini söylemek oldukça güçtür.
Örneğin, bir kurumlar vergisi mükellefinin bahsedilen türde belgeler tanzim ettiğinin tespit edildiği hallerde, onun hakkındaki raporlara yollama yapılarak bu mükelleften belge alan tüm mükellefler için genellikle sadece söz konusu belgenin deftere işlendiğini tespit eden bir tutanağa istinaden, taraflar arasındaki ilişki dikkatlice inceleme konusu yapılmadan şablon raporlar üretilmekte ve çoğaltılmaktadır. Adı geçen mükelleften belge alanlara yalnızca diğer rapora atıf yapılarak yazılan bu raporlar tebliğ edilmekte, ancak belgeyi düzenleyen kişi hakkında düzenlenen ve belgelerinin neden sahte veya yanıltıcı belge olarak baz alındığını açıklayan yollama yapılan rapor tebliğ edilmemektedir. Bu nokta, vergi idaresinin bireylere karşı bütün işlemlerini “gerekçelendirme mecburiyetini” ihmal ve ihlal etmektedir. Diğer raporlara yollama yapılarak tanzim edilen raporların, atıf yapılan rapor iliştirilmeden tebliğ yoluna gidilmesi VUK’nun vergi ve ceza ihbarnamelerinin tebliğinde bu ihbarnamenin dayanağını oluşturan inceleme raporu veya yoklama fişi veya takdir kararlarının da tebliğ edilmesini zorunlu kılmaktadır. İhbarname ekinde bu tür dayanakların iliştirilmeyişi tarhiyatı kusurlandırdığı gibi tarhiyatı düşürücü bir neden olarak da yüksek mahkeme tarafından kabul edilmektedir(1).
Böylece, yollama sonucu yapılan raporlar iliştirilmeden yapılan tebliğ işlemleri, işlem temelinin saklanması gibi, ceza bakımından ise suçu oluşturan bütün unsurların tespitlenerek ve kanıtlandırılamaması sonucunu beraberinde getirmektedir. Bilindiği gibi, temel ceza hukukunda cezayı gerektirir fiil, bütün unsurlarıyla beraber tespit edilerek fiilin tamamlanması sonucu ancak ceza söz konusu olabilmektedir. Başka bir deyimle, cezayı gerektirir fiiller maddi ve manevi unsurları ile birlikte tespit edilmeden ceza kesilemeyecektir(2).
Durum böyle olunca mükelleflerin yargı aşamasında savunma hakları daraltılmakta ve vergi ceza yargısında doğal olarak hakim, atıf yapılan raporlara ulaşmakta zorlanmaktadır. Bu zorlanma sonucunda süreç ve yargılamalar uzun uzadıya yıllarca devam etmektedir. Yollama yapılan raporla, belgelerin niçin ve neden sahte veya içerik itibariyle aldatıcı kabul edildiğinin işlemlere taraf olan kişi ve kişiler ile hakimler tarafından bilinmesi, işlemlerin hukuka uygunluğunun temini ve dolayısıyla da çağdaş hukuk devleti ilkesinin pratiğe yansıtılması açısından önem taşımaktadır. Bu noktada, yollama yapılan raporun tebliğinin yapılamayışı (veya tebliğ edilmeyişi) vergi mahremiyeti gibi veya başka gerekçelerle yeterince cevaplandırılamayışı hukuki görülmemektedir. Yine bu konuda üzerinde durulması gereken bir başka husus; sahte veya yanıltıcı belge tanzim ettiği ileri sürülen kişi ile bu belgeyi kullanan kişi arasındaki münasebet birçok açıdan incelenmeden yalnızca yollama yapılarak mesele savuşturulmaktadır. Oysaki, atıf yoluyla yazılan raporun eklenmesi zorunludur. Komisyon mukabilinde fatura düzenlediği iddia edilen bir kişinin bile kestiği bütün faturaların bu içerikte olup olmadığını, yanılgınlığı ileri sürülen faturaya bağlı mal hareketlerini kanıtlayan sevk, taşıma irsaliyelerinin olup olmadığının, para hareketini kanıtlayan dekont veya çeklerin vb. belgelerin olup olmadığının ve diğer taraftan olayla ilgili alıcı beyanlarının ve envanter defterlerinin mal veya hizmetin sonucu ile ilgili ayrıca irdelenmesi zorunludur.
Yollama yapılan rapordaki düzenlenen belgelerin yanıltıcı veya sahte olarak nitelendirme sebebi, aslında birçok halde sadece belge düzenleyen hakkında işlem yapılmasını gerektirmekte, taraftalar arası ticari ilişki ayrıca incelenmeden belgeyi kullanan hakkında, işlem yapılmasını mümkün kılmamaktadır. Örneğin belgeyi düzenleyenin adresinde bulunamaması, defter ve belgelerini ibraz etmemesi, KDV beyannamelerini vermemiş olması veya sadece vergi incelemesi yapma yetkisi bulunmayan kolluk kuvvetleri tarafından alınan ifadeye dayanılması sebebiyle düzenlenen raporlar bu niteliktedir ve bu raporlara atfen inceleme raporu düzenlenmesi olanaklı değildir. Danıştay’ın artık yerleşik hal aldığı ifade olunabilecek içtihatları da bunu zaten göstermektedir.
Yargı organları, atıf yapılan raporları getirtmekte, bu raporları da inceleyerek adli gerçeğe ulaşmaya çalışmaktadırlar. Ancak genellikle mahkemelerce getirtilen bu raporların birer örneği, davacı tarafa tebliğ edilerek, diyecekleri, yani savunması alınmamaktadır. Zira, idari yargılama usulünde yargıcı buna zorlayacak bir düzenleme yoktur. Bu ise "adil yargılanma" ilkesi ve davada tarafların "silahlarının eşitliği" ilkelerini ihlal emektedir(3).
Sonuç olarak, gerek vergi yargılamasında ve gerekse vergi ceza yargılamalarında iddialarla ilgili raporların gerçeği yansıtması ve kanıtlayıcı belgeler ve ekler taşıması zorunludur. Bu bağlamda idare ile vergi yükümlülerinin haklarını telif edici ve eşit silahlar ilkesine uygun olarak tarafların yargılama süreçleri devam ettirilmelidir(4). Nazlı Gaye Alpaslan
http://www.hurses.com.tr/av-nazli-gaye-alpaslan/eksk-vergi-incelemesi-ve-sonuclari/haber-18885
-----------------------
(1) KIZILOT Şükrü, “vergi ihtilafları ve çözüm yolları”, güncellenmiş 14. Baskı, yaklaşım yayınları, 2008, s.776-778
(2) Dnş. 4. D. 13.4.1999 gün ve E:1998/1270-K:1999/1323 sayılı karar. Bkz. Yaklaşım Dergisi, Ekim 1999, s.194
(3 DOĞRUSÖZ Bumin, “Atıf Yolu ile Hazırlanan Raporlar”, 19.6.2008 günlü Referans Gazetesi.
(4) ALPASLAN Mustafa – SAKAL Mustafa, “Vergi Ceza Davalarında Vergi Tekniği Raporu Dayanak Olarak Kabul Edilebilir Mi?” Terazi Hukuk Dergisi, Yıl:3, Sayı:20, Nisan, 2008, s. 379-380. Ayrıntılı bilgi için Bkz. ALPASLAN Mustafa- SAKAL Mustafa, “Vergi Hukuku Uygulaması – I”, Makale/İnceleme ve Yorumlar, İzmir, Ocak, 2008