Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Katma Değer Vergisi Mükelleflerinin Ödeme Kaydedici Cihazları Kullanmaları Mecburiyeti Hakkında Kanun'un 69 ve 70 No'lu Genel Tebliğleri ve Vergi Usul Kanunu'nun 426 ve 427 Seri No'lu Genel Tebliğleri ile yeni nesil ödeme kaydedici cihazların kullanım zorunluluğu getirilmişti.

15 Haziran 2013 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 426 No'lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile "Yeni Nesil Ödeme Kaydedici Cihazları" kullanma mecburiyetinin başlama tarihleri belirlenmişti. Daha sonra 5 Ağustos 2016 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 473 No'lu VUK Genel Tebliği ile 426 Sıra No'lu Tebliğ'in 4'üncü bölümünün (c) bendinde yer alan "1/1/2017" ibaresi "1/1/2018" olarak değiştirilmişti.

En son 30 Eylül 2017 tarihinde yayımlanan 483 No'lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile yeni nesil ödeme kaydedici cihazları kullanma mecburiyetine ilişkin hükümler yayımlandı.

Yazımızda, yeni nesil ödeme kaydedici cihazları kullanılma mecburiyeti ve muafiyetlere ilişkin yeni düzenlemelere bir göz atalım. ​

Tebliğler ile Getirilen Kademeli Geçiş Takvimi

  • KDV Kanunu ve ilgili mevzuatına göre ödeme kaydedici cihazkullanmak zorunda olan mükelleflerden, faaliyetlerinde seyyar EFT-POS cihazı kullananlar yeni nesil ödeme kaydedici cihazlardan EFT-POS özellikli cihazları 1/10/2013 tarihinden itibaren,
  • Yol kenarı otopark hizmeti veren mükellefler yeni nesil ödeme kaydedici cihazlardan EFT-POS özelliği olan cihazları 1/10/2013 tarihinden itibaren,
  • (a) ve (b) bentleri dışında kalan mükelleflerden 2014 yılı satışları veya gayri safi iş hasılatı:
    • 1 milyon TL'yi aşan mükellefler için, 1/4/2016 tarihinden itibaren,
    • 1 milyon TL'den 500 Bin TL'ye kadar olan mükellefler için, 1/7/2016 tarihinden itibaren,
    • 500 Bin TL ile 150 Bin TL arasında olan mükellefler için, 1/10/2016 tarihinden itibaren,
    • 150 Bin TL'den az olan mükellefler için, 1/1/2018 tarihinden itibaren,
  • Nitelikleri 31 Seri No'lu Katma Değer Vergisi Mükelleflerinin Ödeme Kaydedici Cihazları Kullanmaları Mecburiyeti Hakkında Kanun'la İlgili Genel Tebliğ'de belirlenmiş olan "Bilgisayar Bağlantılı Ödeme Kaydedici Cihazları"  kullanan mükelleflerle,  yukarıda yer verilen yıllık satış veya gayri safi iş hasılatı tutarlarına bağlı olmaksızın, 1/1/2018 tarihinden itibaren,
  • 1/1/2015 ila 31/12/2015 tarihleri arasında işe başlayan mükellefler için 1/1/2017 tarihinden itibaren,
  • ​1/1/2016 tarihinden sonra işe başlayacak mükellefler için işe başlama tarihinden itibaren 30 gün (kalkınmada öncelikli yörelerde 60 gün) içinde,
eski nesil ödeme kaydedici cihazlar yerine yeni nesil ödeme kaydedici cihazları  kullanma mecburiyeti getirilmiştir.

483 No'lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile Getirilen Muafiyetler

  • Mevcut eski ödeme kaydedici cihazları mali hafızaları doluncaya kadar kullanma imkanı getirilen mükellefler

483 No'lu VUK Tebliği ile bazı mükelleflere mevcut ödeme kaydedici cihazları 10 yılı geçmemek üzere mali hafızaları doluncaya kadar kullanabilme imkanı getirilmiştir. Bu imkandan faydalanılabilmesi için;

Yeni nesil ödeme kaydedici cihaz kullanma mecburiyeti getirilen mükelleflerden;

  • Aynı veya şube şeklindeki işyerlerinde çok sayıda ödeme kaydedici cihazı kurumsal satış veya muhasebe yazılım sistemleri ve değişik çevre birimleri (barkod sistemleri, banka vb. kuruluşlara-ödeme kuruluşları, elektronik para kuruluşları, yemek kartı kuruluşları, belediye yardım kuruluşları vb. diğer kuruluşlar dahil- ait EFT-POS cihazları ile diğer çevre birimleri) ile birlikte ve entegre bir yapıda kullanan,
  • 30 Eylül 2017 tarihi itibariyle aşağıdaki şartlardan en az ikisini sağlayan ve toplam 20 ve üzerinde ödeme kaydedici cihaza sahip olan,
  • 2016 yılı satışları veya gayri safi iş hasılatı toplamı 10 milyon TL'yi aşan,
  • 2016 yılı bilanço aktif toplamı 10 milyon TL'yi aşan,
  • 2016 yılı bilanço öz sermaye veya öz kaynak toplamı 1 milyon TL'yi aşan,

mükelleflerin işletmelerindeki mevcut eski nesil ödeme kaydedici cihazları, cihazın ilk alış faturasının düzenlendiği tarihten itibaren 10 yılı geçmemek üzere mali hafızaları doluncaya kadar kullanmaya devam edebilmeleri, tebliğin 4.maddesinde aşğıda belirtilen şartları birlikte sağlamaları durumunda mümkün hale getirilmiştir. Buna göre;

  • 1/1/2018 tarihinden önce, 397 ve 433 No'lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği'nde belirtilen e-Fatura ve e-Arşiv Fatura uygulamalarına geçerek faturalarını e-Fatura ve/veya e-Arşiv Fatura olarak düzenleyen,
  • 1/1/2018 tarihinden önce, perakende mal satışı ve hizmet ifalarına ilişkin olarak 1/1/2018 tarihinden sonra düzenlenecek ödeme kaydedici cihaz fişlerine (perakende satış fişleri dahil)  ait günlük mali bilgileri ihtiva eden elektronik raporu, bu Tebliğ'in 5'inci maddesinde belirtilen şekilde hazırlamak ve belirtilen şekilde GİB bilgi sistemine e-Arşiv uygulaması aracılığı ile elektronik ortamda bildirebilecek teknik alt yapıyı tesis eden,
  • 1/1/2018 tarihinden önce, başvuru usul ve esasları (www.efatura.gov.tr) internet adresinde yayınlanan başvuru kılavuzuna göre GİB'e elektronik ortamda başvuran,

mükellefler bu imkandan yararlanabilecektir.

  • Mevcut eski nesil ödeme kaydedici cihazların mali hafızalarının dolması veya cihazın ilk alış faturasının düzenlendiği tarihten itibaren 10 yıllık sürenin geçmesi durumu

İşletmelerinde mevcut eski nesil ödeme kaydedici cihazları kullanma imkanı getirilen mükellefler, söz konusu cihazların mali hafızalarının dolması veya cihazın ilk alış faturasının düzenlendiği tarihten itibaren 10 yıllık sürenin geçmiş bulunması halinde, söz konusu cihazları mali hafıza değişimine tabi tutmaksızın 60 Seri No.lu Katma Değer Vergisi Mükelleflerinin Ödeme Kaydedici Cihazları Kullanmaları Mecburiyeti Hakkında Kanun'la İlgili Genel Tebliğ'de belirlenen esaslara göre hurdaya ayırmak ve yerlerine yeni nesil ödeme kaydedici cihaz satın alarak kullanmaya başlamak zorunluluğundadır.

  • Bazı şartları sağlayan ve tüm satışlarında e-Fatura ve/veya e-Arşiv Faturası düzenleyen mükelleflere yeni nesil ödeme kaydedici cihaz kullanma muafiyeti

483 No'lu Tebliğ'in 6.maddesi ile bazı şartları sağlayan ve tüm satışlarında e-Fatura ve/veya e-Arşiv faturası düzenleyen mükelleflere yeni nesil ödeme kaydedici cihaz kullanma muafiyeti getirilmiştir.

Tebliğ'in 6. maddesinde; tüm satışlarında e-Fatura ve/veya e-Arşiv Fatura düzenleyen mükelleflerin bazılarına ödeme kaydedici cihaz kullanım muafiyeti tanınmıştır.

Yeni nesil ödeme kaydedici cihaz kullanma mecburiyeti bulunan mükelleflerden;

  • 2016 yılı satış veya gayrisafi iş hasılatı 10 milyon TL'yi,
  • Bilanço aktif toplamı 10 milyon TL'yi,
  • Bilanço öz sermaye veya öz kaynak toplamı 1 milyon TL'yi,

aşması koşullarından en az ikisini sağlayan ve,

  • 20'den fazla ödeme kaydedici cihaza veya fatura vb. belgeleri düzenlemede kullanılan bilgisayar sistemine sahip olan,
  • e-Fatura, e-Arşiv Fatura ve e-Defter uygulamasına dahil olan ve
  • Perakende mal satışları ve hizmet ifaları dahil tüm satışlarında elektronik ortamda e-Fatura ve/veya e-Arşiv Faturası düzenlemeyi tercih ettiğini bağlı olduğu vergi dairesine tevsik edici belgelerle birlikte yazılı olarak bildiren,

mükelleflerin perakende mal satışları ile hizmet ifalarının belgelendirilmesinde ödeme kaydedici cihaz kullanma mecburiyeti, bildirimin vergi dairesi kayıtlarına girdiği tarihten itibaren bulunmamaktadır.

  • Muafiyetlere ilşkin açıklamaların yapıldığı 15 Kasım 2017 tarihli Gelir İadresi Başkanlığı duyurusu

Gelir İdaresi Başkanlığınca, 483 Sıra No'lu VUK Genel Tebliği'nin 3. ve 6. maddeleri ile getirilen "Mevcut Eski Nesil ödeme kaydedici cihazların 10 Yıllık Süreyi Aşmayacak Şekilde Mali Hafızaları Doluncaya Kadar Kullanma" ve "Ödeme Kaydedici Cihaz Kullanım Muafiyeti" imkanlardan yararlanmak isteyen mükelleflerin yapmaları gerekli olan başvurulara ilişkin 15 Kasım 2017 tarihli duyuru yayımlandı. ​

Söz konusu mükelleflerden, eski nesil ödeme kaydedici cihazlarının mali hafızaları doluncaya kadar kullanmaya devam etme imkanından yararlanacak olanların 483 No'lu Tebliğ'de yazılı şartları taşımaları ve en geç 1/1/2018 tarihine kadar www.efatura.gov.tr internet adresinden elektronik ortamda başvuruda bulunmaları gerekiyor.

Ödeme kaydedici cihaz kullanım muafiyetinden yararlanmak isteyen mükelleflerin ise Tebliğ'de öngörülmüş şartları sağladıklarını tevsik edici bilgi ve belgelerle birlikte bağlı bulundukları vergi dairesine yazılı olarak başvurmaları gerektiğini hatırlatmakta fayda görüyoruz. Bora Yargıç https://www.kpmgvergi.com

3065 sayılı KDV Kanunu 1986 yılından beri uygulanıyor. KDV oranları ise yine Kanun'un 28'inci maddesinde % 10 olarak belirlenmiş olmakla birlikte Bakanlar Kurulu'na bu oranları 4 katına kadar yükseltmek ve % 1'e kadar indirmek konusunda yetki verilmiştir. Bakanlar Kurulu ise bu yetkisini 28'inci maddede belirtildiği üzere muhtelif mal ve hizmet grupları için birçok kez kullanmıştır. Önemli bir husus ise, yetki maddesinde Bakanlar Kurulu'na mal grupları ve hizmet türleri ile bazı malların perakende safhası için farklı oran belirleme yetkisi verilmişken, malların ve hizmetlerin tüketim ve/veya teslim yerine göre bir oran belirleme yetkisinin olmayışıdır.

Son geçici değişiklikler hariç oran değişiklikleri 27 Aralık 2017 tarihinde 2007/13033 sayılı BKK ile % 18 yanı sıra % 8 ve % 1 oranlı üç ayrı KDV uygulama kapsamı yeniden belirlenmiştir.  Buna göre Bakanlar Kurulu Kararı'na ekli 1 sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler % 1 e tabi tutulurken 2 Sayılı listede % 8 oranında KDV'ye tabi mal ve hizmetler ayrıca belirlenmiştir. Buna göre,  1 sayılı listede net alanı 150m2 altındaki konut teslimlerinde ise KDV oranı % 1 olarak uygulanmaktadır.

Görüleceği üzere KDV oranları belirlenirken prensip olarak mal ve hizmet türleri itibarıyla bir ayrım yapılarak farklı oranlar belirlenmiştir. Diğer bir ifadeyle, malın teslim edileceği yer veya hizmetin ifa edileceği kişi yani kullanıcının veya alıcının niteliğine göre bir oran belirlemesi yapılmamıştır. Bakanlar Kurulu'na verilen yetki kapsamında da tüketim veya teslim yerine göre KDV oran belirleme yetkisi tanınmamıştır.

Yine indirimli KDV uygulamasının akabinde yüklenilen fazla KDV tutarlarının iadesi ise KDV Kanunu'nun 29'uncu maddesine açıklanmış bulunmaktadır. Buna göre; 3065 Sayılı KDV Kanunu'nun 29'uncu maddesinin (2) numaralı fıkrasında;

Bir vergilendirme döneminde indirilecek katma değer vergisi toplamı, mükellefin vergiye tâbi işlemleri dolayısıyla hesaplanan katma değer vergisi toplamından fazla olduğu takdirde, aradaki farkın sonraki dönemlere devrolunacağı ve iade edilmeyeceği belirtilmiş ve akabinde, şu kadar ki, 28 inci madde uyarınca Bakanlar Kurulu tarafından vergi nispeti indirilen teslim ve hizmetlerle ilgili olup teslim ve hizmetin gerçekleştiği vergilendirme döneminde indirilemeyen ve tutarı Bakanlar Kurulunca tespit edilecek sınırı aşan verginin, bu mükelleflerin vergi ve sosyal sigorta prim borçları ile genel ve katma bütçeli idareler ile belediyelere olan borçlarına ya da döner sermayeli kuruluşlar ile sermayesinin % 51'i veya daha fazlası kamuya ait olan veya özelleştirme kapsamında bulunan işletmeler ile organize sanayi bölgelerinden temin ettikleri mal ve hizmet bedellerine ilişkin borçlarına mahsuben ödeneceği, yılı içinde mahsuben iade edilemeyen verginin ise izleyen yıl içinde talep edilmesi şartıyla nakden veya mükellefin yukarıda sayılan borçlarına mahsuben iade edileceği belirtilmiştir.

Dolayısıyla indirimli orana tabi tutulan konut teslimlerine ilişkin yüklenilen ve indirim yoluyla giderilemeyen KDV tutarlarının BKK ile her yıl belirlenen tutar üzerindeki kısmının iadesi mümkündür.

Ticari Amaçlı Konut Teslimlerinde Yüklenilen KDV'nin İadesi Mümkün mü?

İdarenin son yıllardaki yaklaşımına baktığımızda ne KDV Kanunu ne de genel tebliğ ve sirkülerlerinde kullanıcıya göre bir oran belirlemesi yapmaz iken özellikle bir şirketin ürettiği konutların ilişkili veya ilişkisiz başka bir şirkete topluca veya ayrı ayrı satışında KDV iade uygulamasında farklı yorumlar yaptığı ve iade taleplerini geri çevirdiğini görüyoruz.

Burada İdarenin temel gerekçesi ise; " (…)konutların daha sonra başkalarına satılabileceği göz önünde bulundurulduğunda satış nihai tüketim amaçlı olmadığından söz konusu satışların KDV Kanunun 2 inci maddesine göre bir teslim olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı (…)" yönündedir.

Dolayısıyla nihai olarak konutun % 1 oranında KDV'ye tabi tutulmasının gerekçesinin konutu kullanacak olan kişiye teslimi olduğu sonucunu doğuran bu yorum ise KDV oran uygulama sistematiğini bozduğu da açıktır.

Hâlbuki eğer şirketler arası ticari amaçlı yapılacak konut satışlarında KDV oranının % 1 değil de % 18 uygulanacağı yönünde bir belirleme yapılmış olsaydı idarenin mevzuatta olmayan ancak amaçsal yorumla ulaşmaya çalıştığı hali hazırda yaptığı gibi bir sonuca varmak mümkün olabilirdi. Ancak mevcut KDV oran uygulamasında teslimin kime yapıldığından ziyade neyin teslim edildiği önem arz ediyor. Buna göre, 150 m2 net alana kadar gerek oturum amaçlı gerekse ticari amaçlı bir konut satışı olduğunda mevcut uygulamada % 1 oranında KDV uygulanması ve buna ilişkin olarak da yüklenilen KDV tutarlarının iade alınmasına yukarıdaki gerekçe ile bir engel oluşturulmaması gerekeceği düşüncesindeyiz.

Yargı Bu Konuda İdare ile Aynı Görüşte Değil

2017 yılında ilk derece Ankara 5'inci vergi mahkemesinde verilen bir kararda ise konu gayet ayrıntılı olarak değerlendirildikten sonra, ortak şirkete yapılan teslimin nihai tüketim amacıyla yapılmadığı, işletmeden çekmek suretiyle ortaklar adına fatura edilen konutların daha sonra başkalarına satılabileceği, dolayısıyla kanuni anlamda teslimin söz konusu olmadığı iddiasıyla iade talebinin reddedilmesi üzerine Mahkeme, "KDV Kanunu'nun 2. Maddesinde teslim tarif edilirken nihai tüketimden bahsedilemediği, teslim için aranan tek koşulun tasarruf hakkının devredilip devredilmediğinin olduğu, hatta Kanun'un 3. Maddesinde vergiye tabi malların her ne suretle olursa olsun, vergiye tabi işlemler dışındaki amaçlarla işletmeden çekilmesinin vergiye tabi malların işletme personeline ücret, prim, ikramiye, hediye, teberru gibi namlarla verilmesinin de teslim sayılması karşısında davalı idarenin, davacı şirketin ortaklarına …. adet konu tesliminden doğan katma değer vergisi iade alacağı talebinin reddi işleminde hukuka uygunluk görülmediği (…)" yönünde karar vererek İdare'nin uygulamasının yanlış olduğunu gerekçeli olarak ortaya koymuştur.

Sorumlu Vergicilik Bakışıyla…

KDV mevzuatı uyarınca oran uygulamasında teslimin ve hizmetin kime yapıldığından ziyade teslim ve hizmetin ne olduğuna göre bir uygulama mevcuttur. Bu açıdan KDV oranı % 1 olan bir konutun nihai kullanıcıyla, ticari amaçla bu konutu satın alan şirket arasında bir fark olmaması gerekir. Buna göre KDV Kanunu'nun 28'inci maddesi ve buna ilişkin çıkarılan ikincil mevzuata uyarınca indirimli orana tabi konut teslimi dolayısıyla yüklenilen ve indirim yoluyla giderilemeyen BKK tarafından belirlenen haddin üstündeki KDV tutarlarının mükellefe iade edilmesi gerekir.

İdarenin mevcut mevzuata aykırı olarak nihai kullanıcı dışındakilere teslim edilen konutları teslim saymamasının ise bir muvazaa olmadığı sürece doğru kabul edilemeyeceğini düşünüyoruz. Dolayısıyla eğer böyle bir risk veya algı var ise öncelikle KDV Kanunu'nun 28'inci maddesindeki yetki kapsamının değiştirilmesi ve akabinde de KDV 1 sayılı listenin değiştirilerek ticari amaçlı konut teslimlerinin % 1 yerine % 18 KDV'ye tabi olacağına ilişkin bir düzenleme yapması gerekir. Ancak KDV Kanunu'ndaki yetki maddesi değişmeden kullanım yerine veya teslim yerine göre bir KDV oranı belirlenemeyeceğini ve iade uygulamasının da bu şeklide bir amaçsal yorumla engellenmemesi gerektiğini düşünüyoruz.​ Timur Çakmak

 

Bir süredir TBMM Genel Kurulu'nda görüşülen ve çok sayıda vergi düzenlemesini de içeren torba tasarı geçtiğimiz Salı günü kabul edilerek yasalaştı. Aralık ayı içinde Cumhurbaşkanı tarafından onaylanıp Resmi Gazete'de yayımlandığında yasama süreci tamamlanacak.

Kanunla yapılan çok sayıda düzenlemeden bazıları yayımı tarihi itibariyle yürürlüğe girecek. Hem yayım tarihi itibariyle yürürlüğe girecek düzenlemelere şimdiden hazır olmak, hem de ileride yürürlüğe girecek düzenlemelere uyum için hazırlıklara başlamak isteyenler için, düzenlemelerden seçtiğim bazılarının yürürlük tarihlerini özetlemek istedim.

Yeni kurumlar vergisi oranı

Kurumlar Vergisi Kanunu’na eklenen bir geçici maddeyle, 2018, 2019 ve 2020 yıllarıyla sınırlı olarak kurumlar vergisi oranı yüzde 22 yapıldı. Dolayısıyla 2018 yılının ilk geçici vergi döneminde yeni oranın ilk uygulamasını yapıyor olacağız.

Kendilerine özel hesap dönemi tayin edilen kurumlar için uygulama, ilgili yıl içinde başlayan hesap dönemleri için yapılacak. Buna göre bu kurumlarda yeni oran ilk olarak, özel hesap dönemi 1 Şubat'ta başlayan kurumlar için uygulanmak üzere, haziran ayında verilecek geçici vergi döneminde kullanılacak.

Taşınmaz ve iştirak satış kazancı istisnası

Kurumların iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazların satışından doğan kazançlarına uygulanan istisnayı, kazancın yüzde 75’inden yüzde 50’sine indiren düzenleme kanunun yayımı tarihinde yürürlüğe girecek. Farklı görüşler ortaya çıkar mı bilmem ama kanunun yayımı tarihine kadar olan satışlarda eski oranın, yayımı sonrası satışlarda ise yeni oranın uygulanacağını düşünüyorum.

Finansal kiralama ve finansman şirketlerinde özel indirimin gider kaydedilmesi

Finansal kiralama ve finansman şirketleri tarafından ayrılan özel karşılıkların tamamının, ayrıldıkları yılda gider olarak dikkate alınmasını sağlayan düzenleme, 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe girecek.

GMSİ matrahının tespitinde götürü gider oranı

Gayrimenkul sermaye iratlarının vergilemesinde, götürü gider yönteminin seçilmesi durumunda dikkate alınan götürü gider oranını yüzde 25’den yüzde 15’e indiren düzenleme, 01.01.2017 tarihinden itibaren elde edilen gelirlere uygulanmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girecek. Dolayısıyla 2018 yılı Mart ayında kira geliri beyan edecek olanlar, götürü gider yöntemini seçmeleri durumunda yüzde 15 götürü gider indirecekler.

Engellilerin istisna kapsamında taşıt iktisabında istisna

Otomobil, arazi taşıtı, SUV ve benzeri taşıtların engelliler tarafından ilk iktisabında uygulanan istisnanın, iktisap edilen aracın değerinin 200 bin liranın altında olması şartıyla sağlanmasını öngören, motor silindir hacmine bağlı sınırlamayı ise kaldıran düzenleme, kanunun yayımı tarihinde yürürlüğe girecek.

Bazı içecekleri ve makaronları özel tüketim vergisi kapsamına alınması

Makaronları yüzde 65,25 oranında vergilemek üzere özel tüketim vergisi kapsamına alan düzenleme kanunun yayımı tarihinde yürürlüğe girecek.

Başta alkolsüz biralar, sade ve meyveli gazozlar, enerji içecekleri, meyve ve sebze suları olmak üzere birçok malı özel tüketim vergisi kapsamına alan ve uygulanacak oranı yüzde 10 olarak belirleyen düzenleme, 01.01.2018 tarihinde yürürlüğe girecek.

İhtiyati hacze itiraz, ödeme emrine itiraz, teminatlı alacaklarda ödeme ve mal bildirimi süreleri

6183 sayılı Kanun’da yer alan; ihtiyati hacze itiraz süresini, ödeme emri ile amme borçlusuna borcun 7 gün içerisinde ödenmesi veya mal bildiriminde bulunulması yönünde bildirimde bulunulacağını belirten düzenlemede yer alan süreyi, teminatlı alacakların paraya çevrilmesinden önce borçluya yapılan tebliğ ile verilen ödeme süresini, ödeme emrine itiraz ve itirazı reddedilenler için mal bildiriminde bulunma süresini ve mal bildiriminde bulunmayanlar hakkında uygulanacak hapis cezası kararı alınması için geçmesi gereken süreyi 7 günden 15 güne çıkartan düzenleme, 01.01.2018 tarihinde yürürlüğe girecek.

Yeni özel iletişim vergisi oranı

Farklı hizmetler için halen yüzde 5, 15 ve 25 olan özel iletişim vergisi oranlarını, bütün hizmetler için yüzde 7.5 olarak belirleyen düzenleme, 01.01.2018 tarihinde yürürlüğe girecek.

Banka ve sigorta muameleleri vergisi

Daha önce sadece Türkiye’de kurulu borsalarda gerçekleştirilen işlemler sonucu lehe alınan paralar istisna kapsamında iken, işlemin yapıldığı yere bakılmaksızın, vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri sonucu lehe alınan paraları banka ve sigorta muameleleri vergisinden istisna tutan düzenleme, kanunun yayımlandığı ayı izleyen aybaşında, yani 01.01.2018 tarihinde yürürlüğe girecek.

Yeni şans oyunları vergisi oranı

Şans oyunları ile düzenlenen yarışma ve çekilişlerde kazanılan ikramiyelerde veraset ve intikal vergisi oranını yüzde 10’dan yüzde 20’ye çıkartan düzenleme, kanunun yayımlandığı ayı izleyen aybaşında, yani 01.01.2018 tarihinde yürürlüğe girecek.

Motorlu taşıtlar vergisi kanunu düzenlemeleri

Motorlu taşıtlar vergisi artışı öngören düzenlemeler, 01.01.2018 tarihinde yürürlüğe girecek.

Transfer fiyatlandırması yöntem belirleme anlaşması harçları

Transfer fiyatlandırması ön fiyat anlaşmalarına ilişkin başvuru harcı (56.979,40 TL) ve yenileme harcını (45.583,30 TL) kaldıran düzenleme, kanunun yayımı tarihinde yürürlüğe girecek. Recep Bıyık

https://www.dunya.com/kose-yazisi/yeni-vergi-duzenlemelerinin-yururluk-tarihi/392782

Bilindiği gibi, iktisadi işletmeye dahil gayrimenkul satışlarında, işletmeden bu gayrimenkul fatura düzenlenerek çıkış yapılmakta ve bilahare tapu kayıtları üzerinden satış yapılarak alacağı intikal ettirmektedir.

Uygulamada fatura değeri ile bu gayrimenkulun rayiç değerleri arasında farklılık bulunabilmektedir(1). Maliye Bakanlığı bu konuda tapu idaresine bir genelge ile bu gibi durumların olması halinde harç matrahı bakımından rayiç değer için ayrı bir meblağ ve diğer taraftan reel satış açısından ise fatura değerinin esas alınması gerektiğini tamim etmiştir.   Emsal bir hadisede, tapu üzerinde yer alan rayiç değerin satış bedeli olmayacağına karar verilmiştir. Olayda tapuya yazılan iki değerden   büyük olanının bu gayrimenkulun rayiç değeri olduğu belirtilmiş ve fakat bu değerden daha düşük değer olan fatura değerinin ise gerçek satış bedeli olduğu hükme bağlanmıştır.         

Olayda; “dosyanın incelenmesinden; davacının cezalı tarhiyata konu taşınmazı, taşınmazın intifa hakkı …….. tarihi itibari ile 10 yıl süre …… AŞ. lehine ve çıplak mülkiyetinin tamamı ……….. Ltd. Şti. adına kayıtlı iken taşınmazın tamamını üzerindeki intifa hakkı ile yükümlü olarak çıplak mülkiyetinin tamamını …… tarih ve …… sayılı yevmiye nolu işlem ile …….. YTL bedelle satın aldığı, bu taşınmazın …… tarih ve ….. yevmiye nolu işlemle üzerindeki intifa hakkı yükümlülüğü ile birlikte çıplak mülkiyetini …….. YTL bedelle ……… Şti.ne satmış olduğu, mahkememizin ……… günlü ara kararı üzerine taşınmazın bulunduğu …… Tapu Sicil Müdürlüğü tarafından verilen yanıt ekinde bulunan ve Tapu Sicil Müdürlüğü tarafından düzenlenen resmi senetlerin incelenmesinden anlaşılmıştır.

Davalı idare tarafından, taşınmazın rayiç değerinin ……… YTL olduğu öne sürülerek aradaki fark kadar tarhiyat yapılmış ise de, serbest piyasa koşullarında üzerinde “ayni” nitelikte “intifa hakkı” bulunan taşınmazın ……… YTL’den alınıp ……… YTL’ye satılması ticari icaplara uygun düşmektedir.

Alım-satım yönünden gayrimenkulun değeri serbest piyasa koşullarına göre belirlemesi doğal olup, rayiç değer ancak emlak vergisi yönünden dikkate alınabilir. Alıcının ve satıcının durumu, gayrimenkulun özellikleri dikkate alınarak, rayiç değerin altında ve üstünde gayrimenkul alım, satımı yapılacağı tabidir. Rayiç değer üzerinden alım-satım yapılacağına dair herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Şayet rayiç değer üzerinden satıldığı düşünülüyorsa, bu hususunda usulüne uygun olarak tespiti gerekir.

Kaldı ki mülkiyeti üzerinde intifa hakkı olan ve ihtilaflı bulunan bir gayrimenkulun rayiç bedel üzerinden satılabilmesi de düşünülmez.

Hal böyle olunca davacının elde ettiği kazanç 193 sayılı yasanın 80/6 maddesinin son cümlesinde belirtilen istisna kapsamı içerisinde kalmaktadır.

Bu durumda davalı idare tarafından rayiç değer dikkate alınarak tespit edilen matrah üzerinden re’sen yapılan vergi ziyaı cezalı gelir vergisi ve fon payı tarhiyatında hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle; davanın kabulüne, dava konusu vergi ziyaı cezalı gelir vergisi ve fon payının kaldırılmasına, …………….. oybirliğiyle karar verildi.”(2).

Bu durumda, gayrimenkul satışlarında her zaman rayiç değer esas alınarak bu rayiç değerin satış bedeli olarak kabul edileceği düşüncesi geçerli değildir. Tapuda iki ayrı bedel yazılabilir. Bu nedenle tapuda yazılan rayiç değerin gerçek satış bedelinden büyük olması halinde harç rayiç değer üzerinden alınacak ve fakat reel satış değeri ise daha düşük olan bedel olarak kabul görecektir.

Gayrimenkulun, gerçek satış kıymetinin, tapu harcına esas olan kıymetin altında olması durumunda ise, gerçek alım-satım tutarının, tapu senedinde ayrıca gösterilmesinin, satıcı tarafından talep edilmesi icap edecektir. Bu gibi durumlarda tapu harcına esas olan tutar üzerinden alınacak, öte yandan ise tapu senedine de gerçek satış bedeli kayıt ettirilecektir. Uygulamada mükellefler tarafından bu durumlarda ihtilaflar ortaya çıktığı görülmektedir. Ticari şirketlerin aktiflerine kayıtlı gayrimenkullerin satışında da aynı durum söz konusudur. Benzeri bir durum şirketlerin aktiflerinde kayıtlı hasarlı otomobillerin veya diğer otomobillerin satışı halinde de kasko değeri yerine, gerçek faturalı satış değeri esas alınmaktadır. Bu konuda Gelir İdaresi Başkanlığının 170 Seri Nolu Genel Tebliği bulunmaktadır. Nazlı Gaye Alpaslan

http://www.hurses.com.tr/Haber-_Gayrimenkul_satislarinda_rayic_deger_uzerinden_matrah_farki-15527.htm


(1) Maliye Bakanlığının 24.2.1999 tarih ve 6604 sayılı özelgesi. Bu konuda ayrıca Bkz. Bumin Doğrusöz, “Tapu Senedine Gayrimenkulün Gerçek Satış Bedelinin Yazılabileceği, Yaklaşım, Sayı:76, Nisan 1999, s.58-60

(2) İzmir 4. Vergi Mahkemesinin 8.5.2008 gün ve E:2007/775-K:2008/618 sayılı kararı.

Yaştan emeklilikte daha düşük prim ödeyerek emekli olunur. 10 yıl çalışan bir kişi yaştan emekli olma hakkına sahip olabilir. Ancak bunun için erken yaşta sigortalı olmak gerekir. İşte yaştan emeklilikte aranan şartlar...

Çalışanlar işe girdikten birkaç yıl sonra ne zaman emekli olacaklarını hesaplamaya başlar. Ancak genellikle normal emeklilik için gerekli şartlar hesaplanır ve buna göre bir plan yapılır. Bunun yanında bir de yaştan emeklilik hakkı söz konusudur. Yaştan emeklilikte daha düşük prim ödeyerek emekli olunur. 10 yıl çalışan bir kişi yaştan emekli olma hakkına sahip olabilir. Ancak bunun için erken yaşta sigortalı olmak gerekir. Peki buna göre kimler hangi yaşta ve nasıl yaştan emekli olabilir?

KİMLERİ KAPSIYOR?

Normal emeklilik için de, yaştan emeklilik için de ilk kez sigortalı olunan tarih belirleyicidir. Bir kişi ne kadar erken sigortalı olmuşsa, o kadar kolay emekli olur. Yaştan emeklilik, belirli bir yaşa gelmiş ve normal emeklilik için gerekli prim ödeme sayısını dolduramamış yani yeterince çalışamamış kişilere sağlanan bir haktır. Yaştan emeklilik hakkının arkasında belirli bir süre çalışması olan fakat artık yaşı nedeniyle çalışması çok daha zor olan kişilere emeklilik hakkı tanınması düşüncesi yatmaktadır.

İLK SİGORTALILIĞA DİKKAT

Prim ödeme gün sayısı yetmeyen ve bu nedenle emekli olamayan ancak yaşı nedeniyle prim ödeme gün sayısını tamamlama imkanı kalmamış kişiler yaştan emeklilik hakkından yararlanabilir. Yaştan emeklilik şartları ilk kez sigortalı olunan tarihe göre farklılaşmaktadır. 9 Eylül 1981’den önce ilk kez sigortalı olmuş kadınlar ve yine 23 Mayıs 2002 itibarıyla 15 yıl sigortalılığı bulunan kadınlar 50 yaşında ve 3 bin 600 prim günüyle emekli olabilirler.

TARİH ÇOK ÖNEMLİ

Diğer yandan 9 Eylül 1976’dan önce ilk kez sigortalı olmuş erkekler ve yine 23 Mayıs 2002 itibarıyla 15 yıl sigortalılığı bulunan erkekler 55 yaşında ve 3 bin 600 gün primle emekli olabilirler.

MUTLAKA KONTROL EDİN

Bu tarihten sonra ilk kez sigortalı olmuş kişiler için de yaştan emeklilik hakkı bulunmaktadır. Ancak bu hakkın kullanılabilmesi için gerekli yaş şartı yükselmektedir. Sosyal güvenlik sisteminde 1 günün bile önemi büyüktür. Bir günle emeklilik yılını kaçırmak da mümkün. Bu nedenle çalışanların mutlaka özellikle ilk kez çalışmaya başladıkları işyerlerinde sigortalarının yatırıldığını kontrol etmeleri gerekir.

KADIN VE ERKEKTE ŞARTLAR DEĞİŞEBİLİR

Daha geç sigortalı olan kişiler de 10 yılla, yani 3 bin 600 günle emekli olma hakkına sahipler. Diğer yandan ilk kez 9 Eylül 1999 ve 30 Nisan 2008 arasında ilk kez sigortalı olan kişiler için yaştan emeklilikte 3 bin 600 gün prim yeterli olmuyor. Bu kişilerin yaştan emekli olabilmeleri için 4 bin 500 gün prim yani 12 buçuk yıl çalışmış olma, 25 yıl sigortalılık ve kadınsa 58, erkekse 60 yaşını doldurmuş olmaları gerekiyor. Dolayısıyla yaştan emeklilik şartları herkes için farklı olabiliyor. Okan Güray Bülbül

http://www.aksam.com.tr/yazarlar/okan-guray-bulbul/primi-yetmeyenlere-firsat-10-yil-calisip-emekli-ol-c2/haber-684377

Son yıllarda engellilere yönelik çok sayıda düzenleme yapıldı. Bu düzenlemelerden biride çocuğu engelli doğan annenin sigorta primi ve ücretini bir yıl süre ile Devletin ödeyecek olması. Kullanılan doğum sonrası analık hali izninin bitiminden itibaren çocuğun hayatta olması kaydıyla çocuğun engelli doğması halinde üç yüz altmış gün anneye haftalık çalışma süresinin yarısı kadar ücretsiz izin verilecek. Ücretsiz izin sürelerinin ücretini ve sigorta primini Devlet karşılayacak. Engelli çocuğu doğan anneye ödenecek yarım çalışma ödeneği ve sigorta primininin  şartlarını açıklayalım. 

Yarım çalışma ödeneği 

4447 sayılı Kanuna göre işçiye, haftalık çalışma süresinin yarısı kadar verilen ücretsiz izin süresince doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma ödeneği ödenir. Ödenek süresi, haftalık çalışma süresinin yarısı kadardır. 

Yarım çalışma ödeneği, çalışılan aya ait aylık prim ve hizmet belgesinin ilişkin olduğu aydan sonraki ikinci ay içinde Fondan aylık olarak ödenecek. Doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma ödeneğinin günlük miktarı, günlük asgari ücretin brüt tutarı(59,25 TL) kadardır. 

Ödeme şartları 

 İşçilerin doğum sonrası yarım çalışma ödeneğinden  yararlanılabilmesi için; 

- İşçinin adına doğum tarihinden önceki son üç yılda en az 600 gün işsizlik sigortası primi bildirilmiş olması, 

- 4857 sayılı Kanunun 63 üncü maddesinde belirtilen haftalık çalışma süresinin yarısı kadar(günde  3 saat 45 dakika/yarım gün veya haftalık 22.5 saat) fiilen çalışılması, 

- Doğum ve evlat edinme sonrası analık hali izninin bittiği tarihten itibaren 30 gün içinde çalışma ve iş kurumu müdürlüklerine doğum sonrası yarım çalışma belgesi ile başvuruda bulunulması, gerekmektedir.        

Zamanında müracaat 

Mücbir sebepler dışında, başvuruda gecikilen süre doğum  sonrası yarım çalışma ödeneği almaya hak kazanılan toplam süreden düşülerek ödeme yapılacak. Bu ödemeler damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmayacak. 

Primlerinin ödenmesi 

Yarım çalışma ödeneği kapsamında bulunan sigortalılar için, 5510 sayılı Kanunun 82 nci maddesinde belirtilen prime esas kazanç alt sınırı(asgari ücret) üzerinden aynı Kanunun 81 inci maddesi uyarınca toplam %32,5 oranında sigorta primleri işçi ve işveren payları doğum sonrası yarım çalışma ödeneği ödenen gün sayısı kadar İşsizlik Sigortası Fonundan Sosyal Güvenlik Kurumuna ödenecek. Arif Temir

http://www.gunes.com/yazarlar/arif--temir/cocugu-engelli-dogana-devletten-tam-destek-834872

 

Her işveren kendi işyerleri düzeni ile ilgili karar alma hakkına sahiptir. Dolayısıyla işveren, işyerinde kıyafet ve davranış kurallarının uygulanmasını isteyebilir. Ayrıca bu kurallarının uygulanmasını sağlamak adına iş mevzuatı hükümlerini aşmamak kaydıyla caydırıcı yaptırımların da uygulanması mümkündür.

Ancak işveren bu yetkisinin dürüstlük kuralı ve eşitlik ilkesini gözeterek kullanabilir. Bu açıdan işyerinde düzen kurmak isteyen işveren öncelikle kuralları yazılı hale getirmeli ve bu kurallara uyulacağına dair çalışanlardan onay alınmalıdır. Gerek kıyafet kuralları gerekse de davranış kurallarından çalışanların haberdar olması gerekir. İşyerindeki yazılı kuralları uygularken, işin niteliği hariç olmak üzere kuralların objektif olarak uygulanması gerekir. Haklı bir gerekçe olmaksızın sadece bir veya bir grup işçiye düzen kurallarının uygulanması hakkın kötüye kullanımı olacaktır. Ayrıca böyle bir durumunda işverenin mobbing uyguladığı yönünde iddialar da öne sürülebilecektir. Günümüzde birçok işyeri kıyafet prosedürü uygulanmaktadır. Bu işyerleri bazen resmi kıyafete önem veren bankalar olabileceği gibi bazen de kurumsal kimliklerine özgü kıyafet uygulaması getiren oteller, restoranlar, giyim mağazaları olabilmektedir. Bu tür işyerlerinde işveren tarafından belirlenen kıyafet prosedürleri genellikle baştan itibaren işyeri koşulu olarak çalışanlara sunulmaktadır. Çalışanlar işin niteliğini ve kıyafet ilkelerinin işyeri düzenini bir parçası olduğunu bilerek işe başlamaktadırlar. Böyle bir durumda işçinin, işyeri kurallarına ve işverenin yönetim yetkisine uyması gerekir.

İşverenin kıyafet prosedürünü aynı zamanda işçinin inanç ve kültür anlayışına doğrudan aykırı olacak biçimde düzenlenmemesi gerekir. İşçinin işyeri kurallarına itiraz etmeksizin işe başlaması ve daha sonra kültür ve inancında meydana gelen değişimlere göre mevcut kurala itiraz etmesi gündeme gelebilir. Böyle bir durumda işveren, genel kıyafet ilkelerini bozmamak kaydıyla iyi niyet gereği alternatif çözüm üretebilir. Alternatif çözüme karşı direnen işçinin haklı bir gerekçesi yoksa ve bu durum işyerinde olumsuzluk meydana getiriyorsa iş sözleşmesi geçerli nedenle feshedilebilir. Ancak bu durum kesinlikle haklı nedene konu edilemez.
Örnek bir olayda da Yargıtay bu şekilde karar vermiştir. Davacı işçi, işe girdikten sona dini inancı gerektiğini kapandığı ve çalıştığı şirkete ait logolu tişörtleri giymeyeceğini beyan etmiştir.

Alternatif olarak işveren, tişörtün alına uzun kollu tişört giyilebileceğini öne sürmüş ancak işçi bu çözüm yöntemini kabul etmemiştir.

Bu uyuşmazlığa göre Yargıtay, “Tüm personel söz konusu iş kıyafetini giyerken davacının bunu giymemesi, müşteriler açısından davacının mağaza çalışanı mı müşteri mi olduğu noktasında duraksamaya yol açabileceği gibi, diğer personel bunu yerine getirirken davacının buna aykırı hareket etmesi çalışanlar arasında uyumsuzluğa, çalışma barışının bozulmasına da yol açabileceği”ni kabul etmiştir. İşyerinde olumsuzluğa yol açan ve işyeri uygulaması haline gelen kıyafet giyme zorunluluğuna uyulmadığı geçerli nedenle feshe konu edilmiştir. (Y9HD, 02.03.2017, E.2016/5475, K. 2017/2968) Resul Kurt

https://www.dunya.com/kose-yazisi/isveren-kiyafet-duzenlemesi-yapabilir-mi/392774

Primli ödemelerin karşılığı  SGK alınır,Primsiz ödemeler ise SYDV aracılığı ile ekonomik anlamdan yoksul kesimlere dağıtılır.

Bununla ilgili kriterleri SYDV belirliyor.

SYDV Düzenli Sosyal Yardımları Şunlardan Oluşuyor

SYDV HİZMET YARDIMLARI

SIRA NO

YARDIM ADI

1

GIDA YARDIMI

2

YAKACAK YARDIMLARI

3

KİRA YARDIMLARI

4

SOSYAL DESTEK YARDIMLARI

5

EĞİTİM YARDIMLARI

6

ŞARTLI EĞİTİM YARDIMI

7

ŞARTLI SAĞLIK YARDIMI

8

ENGELİ İHTİYAÇ YARDIMLARI

9

AFET DESTEK YARDIMLARI

10

TERÖR ZARAR YARDIMI

11

5510 GSS TESTİ

12

2022 MAAŞ

13

EŞİ VEFAT EDEN DUL KADINLARA YÖNELİK DÜZENLİ NAKİT YARDIMI

Bu yardımların bir kısmi ayni,bir kısmi nakit olarak yapılmaktadır.

MUHTAÇ ASKER AİLELERİNE YÖNELİK DÜZENLİ NAKİT YARDIM

Askere gitmiş veya gidecek olan kişinin, hâlihazırda sosyal güvencesi olmayan; fakir ve muhtaç durumda olduğu mütevelli heyeti kararıyla tespit edilen, resmi nikâhlı eşi veya anne/babası bu yardım programından faydalandırılır. Bu yardım programından faydalandırılma sırasıyla; askerin eşi, anası ve babası ile sınırlandırılmıştır. Askerin kendisi, kardeşleri, büyük anne ve büyük babası vb. gibi yakınları bu yardım programından yararlanamaz.Şartları sağlayan hak sahibi kişilere, aylık 250 TL olmak üzere her iki ayda bir düzenli nakdi ödeme yapılır. Bu yardım programı kapsamında yapılan ödemelerin aralıkları ve artış miktarları Fon Kurulu kararıyla belirlenir.

EŞİ VEFAT ETMİŞ KADINLARA YÖNELİK DÜZENLİ NAKİT YARDIM

Son resmi nikâhlı eşi vefat etmiş, hâlihazırda evli olmayan, kendisi ya da içinde bulunduğu hanedeki herhangi bir kişi kanunla kurulu sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi olmayan ve fakir ve muhtaç durumda olduğu MH kararıyla tespit edilen kadınlar bu yardım programından faydalandırılır.

Hak sahibi kişilere, aylık 250 TL olmak üzere her iki ayda bir düzenli nakdi ödeme yapılmaktadır. Bu yardım programı kapsamında yapılan ödemelerin aralıkları ve artış miktarları Fon Kurulu kararıyla belirlenir.

ŞARTLI EĞİTİM VE ŞARTLI SAĞLIK YARDIM PROGRAMI

Şartlı Eğitim ve Şartlı Sağlık Yardım Programları (ŞESY) kapsamında yapılan yardımlar, fayda sahibi kişilerin önceden belirlenmiş birtakım şartları yerine getirmeleri ile sağlanan düzenli ve nakdi yardım programlardır. ŞESY kapsamında, diğer yardımlardan farklı olarak, şartlılık ilkesi ile yoksul kişilerin temel eğitim ve temel sağlık hizmetlerine katılmaları sağlanarak kronik yoksulluk ile daha etkin bir şekilde savaşabilmek amaçlanmaktadır. Dünyanın birçok farklı ülkesinde de örnekleri olan Şartlı Nakit Transferi yardım programları, bu özelliği ile diğer yardım programlarından farklılaşmaktadır.

Ülkemizdeki Şartlı Nakit Transferi (ŞNT) yardım programı, Dünya Bankası ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti arasında 14 Eylül 2001 tarihinde imzalanan ve 28 Kasım 2001 tarihinde yürürlüğe giren ikraz anlaşması ile 2003 yılından itibaren uygulamaya konulmuştur. Yapılan ödemeler 2006 Mayıs ayına kadar Dünya Bankası’ndan alınan kredi ile finanse edilmiş olup, bu tarihten sonraki ödemelerde tamamen Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu kaynakları kullanılmıştır.ŞEY programı kapsamında şartlar sağlandığı durumda her takip ayı için; ilköğretim erkek çocuklarına aylık 35 TL, ilköğretim kız çocuklarına aylık 40 TL, ortaöğretim erkek çocuklarına aylık 50 TL, ortaöğretim kız çocuklarına aylık 60 TL ödeme yapılır. Ödemeler, sadece okulun açık olduğu aylar için toplamda en fazla yıllık 10 ay üzerinden yapılır. Miktarlar aşağıdaki tabloda da verilmiştir.

İLKÖĞRETİM

ORTAÖĞRETİM

Erkek

Kız

Erkek

Kız

       35 TL

       40 TL

       50 TL

       60 TL

ŞEY programı, e-okul sisteminde okula gittiğine dair bilginin olması şartı ile, en erken 48 aylık yaşa sahip çocuklara verilir. ŞEY programı kapsamındaki yardım ödemesi, örgün eğitime devam etse bile, fayda sahibi 20 yaşını doldurduğu zaman kesilir. Bu yardım programı kapsamında yapılan ödemelerin aralıkları ve artış miktarları, Fon Kurulu kararıyla belirlenir.

OKUL ÖNCESİ EĞİTİME KATILAN ÖĞRENCİLERE SAĞLANAN YARDIMLAR

Okul öncesi eğitime (ana sınıfı veya anaokulu) devam eden 48 ay (4 yaş) ve üzeri yaşa sahip çocuklara da şartlı eğitim yardımı yapılmaktadır. Bu yardım programından faydalanabilmek için, MEB’e ait e-okul sisteminden ilgili okul öncesi kurumundan çocuğun okula devam ettiğine dair veri gelmesi gerekmektedir. Okul öncesi eğitimden dolayı şartlı eğitim yardımından faydalananlara, çocukların okul takip bilgileri geldikçe (düzenli devam şartı aranmamaktadır)  her iki ayda bir, aylık olarak; kız çocuklara 40 TL, erkek çocuklara ise 35 TL ödeme yapılmaktadır. Bu yardım, fayda sahibinin içinde bulunduğu hane, şartları sağladığı ve sistemde haksahibi olarak gözüktüğü sürece devam ettirilmektedir.Bir çocuğa aynı anda ŞEY ve ŞSY yardımları verilemez. ŞSY’de fayda sahibi olan ve okul öncesinde ŞEY almak isteyenlerin, şartlı sağlık yardımlarının feshedilip, kayıtlarının şartlı eğitim yardımına eklenmesi gerekmektedir.

ŞARTLI ÇOCUK SAĞLIK YARDIMI

Şartlı Çocuk Sağlık Yardım Programı, hak sahiplerine 0-6 yaş arasındaki fayda sahibi çocuklarını, Sağlık Bakanlığı’nca belirlenen sağlık kontrol aylarında takip ve izlemlerini düzenli olarak yaptırmaları koşuluyla, ödeme hazırlanan şartlı bir yardım programıdır. Şartlı çocuk sağlık yardımı, çocuğun doğumundan başlayarak en fazla 72 aylık (6 yaş) olana kadar, öncelikli olarak çocuğun annesi olmak üzere, çocuğun babası veya çocukla aynı hanede yaşayan ve çocuğun bakımını üstlenen reşit bir bireye verilir. Şartlı Çocuk Sağlık Yardım Programı kapsamında, Sağlık Bakanlığı’nca (SB) belirlenen sağlık kontrol aylarında çocuğun takip ve izlemlerini düzenli olarak yaptıran, öncelikle çocuğun annesine, çocuğun babasına veya çocukla aynı hanede yaşayan ve çocuğun bakımını üstlenen reşit bir bireye, çocuğun kız veya erkek olması fark etmeksizin en fazla 72 aylık (6 yaş) olana kadar aylık 35 TL yardım yapılır. Bu yardım programı kapsamında yapılan ödemelerin aralıkları ve artış miktarları, Fon Kurulu kararıyla belirlenir.

ŞARTLI GEBELİK YARDIMI

Şartlı Gebelik Yardım Programı, hak sahibi gebe kadınların gebeliğin başlangıcından, doğum da dâhil olmak üzere, lohusalığın bitişine kadarki olan süreçlerinde Sağlık Bakanlığı’nca belirlenen sağlık kontrol aylarında takip ve izlemlerini düzenli olarak yaptırmaları koşuluyla, yardım almaya hak kazanılan bir şartlı nakit yardım programıdır. Şartlı Gebelik yardımı kapsamında, SB tarafından belirlenen sağlık kontrol aylarında takip ve izlemlerini düzenli olarak yerine getiren hak sahiplerine gebelik, doğum ve lohusalık yardımları yapılmaktadır. Bu kapsamda gebelik boyunca en fazla 9 aylık süreyle sınırlı olmak üzere, gebelik yardımı adı altında aylık 35 TL;  canlı ya da ölü doğum fark etmeksizin hastanede doğum yapılması şartıyla doğum takibi ödemesi adı altında bir kereye mahsus olmak üzere 75 TL; son olarak da canlı/ölü doğum fark etmeksizin, gerçekleştirilen doğumdan sonra 2 aylık lohusalık süresince, lohusalık takibi ödemesi adı altında aylık 35 TL ödeme yapılır. Hak sahibinin gebeliğinin 9 aydan daha kısa sürmesi veya düşük yapılması durumunda, yalnızca doğum tarihine veya düşük yapılan tarihe kadar ödeme yapılır.Bu yardım programı kapsamında yapılan ödemelerin aralıkları ve artış miktarları, Fon Kurulu kararıyla belirlenir.

ŞARTLI DOĞUM TAKİBİ ÖDEMESİ

Şartlı doğum takibi ödemesi, gebelik yardımlarının bir alt programı olup, gebe kadınların, doğumlarını hastanede gerçekleştirmeleri koşuluyla, tek sefere mahsus nakit yardım verilen şartlı bir ödemedir. Bu yardımda, gebe kadınlara doğumlarını hastanede gerçekleştirmeleri şartıyla, canlı ya da ölü doğum fark etmeksizin, bir kereye mahsus olmak üzere 75 TL ödeme yapılır.Bu yardım kapsamında yapılan ödemelerin aralıkları ve artış miktarları Fon Kurulu kararıyla belirlenir.

ŞARTLI LOHUSALIK TAKİBİ ÖDEMESİ

Şartlı lohusalık takibi ödemesi, şartlı gebelik yardım programının bir alt ödeme programı olup, gebe kadınların doğumdan sonraki meydana gelebilecek sağlık risklerini en aza indirmek amacıyla, SB tarafından belirlenen sağlık kontrol aylarında takip ve izlemlerini düzenli olarak yaptırılması koşuluyla, ödeme hazırlanan bir yardımdır.Şartlı lohusalık yardımı, şartlı gebelik yardım programına kayıtlı olan kadının doğumu hastanede gerçekleştirmesi şartıyla yapılmaktadır. Bu kapsamda, canlı/ölü doğum gerçekleştirip gerçekleştirmemesine bakılmaksızın, gerçekleştirilen doğumdan sonra Sağlık Bakanlığı’nca belirlenen sağlık kontrol aylarında takip ve izlemlerini düzenli olarak yaptırması koşuluyla, aylık 35 TL olmak üzere en fazla iki ay ve toplamda en fazla 70 TL ödeme yapılmaktadır. Bu yardım programı kapsamında yapılan ödemelerin aralıkları ve artış miktarları, Fon Kurulu kararıyla belirlenir.Vedat İlki

https://alitezel.com.tr/index.php?sid=yazi&id=8969https://alitezel.com.tr/index.php?sid=yazi&id=8969

30 Kasım 2017 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 30256 (Mükerrer)

Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumundan:

Amaç

MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı; Ek’te yer alan Bağımsız Denetçiler İçin Etik Kurallar Standardının (Etik Kurallar) yürürlüğe konulmasıdır.

Kapsam

MADDE 2 – (1) Bu Tebliğin kapsamı, Ek’te yer alan Etik Kurallar metninde belirlenmiştir.

Dayanak

MADDE 3 – (1) Bu Tebliğ, 26/9/2011 tarihli ve 660 sayılı Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (c) ve (f) bentlerine dayanılarak hazırlanmıştır.

Tanımlar

MADDE 4 – (1) Bu Tebliğde geçen;

a) Başkan: Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu Başkanını,

b) Denetçi: Bağımsız denetçiyi,

c) Kurum: Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunu,

ifade eder.

Yürürlükten kaldırılan tebliğ

MADDE 5 – (1) 21/5/2015 tarihli ve 29362 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Bağımsız Denetçiler İçin Etik Kurallar Hakkında Tebliğ Türkiye Denetim Standartları Tebliği No:44 yürürlükten kaldırılmıştır.

Yürürlük

MADDE 6 – (1) Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 7 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Başkan yürütür.

Ekleri için tıklayınız

01 Aralık 2017 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 30257 

Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:

3/4/2007 tarihli ve 26482 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Kurumlar Vergisi Genel Tebliği (Seri No: 1)’nin “5.5.4. Gayrimenkul yatırım fonları veya ortaklıklarının kazançları” başlıklı bölümünün birinci paragrafından sonra gelmek üzere aşağıdaki paragraflar eklenmiştir.

“29/4/1992 tarihli ve 3794 sayılı Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına, Bankalar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesine ve 35 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun ile mülga 28/7/1981 tarihli ve 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununda yapılan değişikliklerle gayrimenkul yatırım ortaklıklarının kurulabilmesine imkan sağlanmıştır.

25/6/1992 tarihli ve 3824 sayılı Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunla mülga 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (12) numaralı bendinde yapılan değişiklikle gayrimenkul yatırım fonları veya ortaklıklarının kazançları kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.

Mülga 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 3794 sayılı Kanunla değişik 32, 35 ve 36 ncı maddeleri çerçevesinde 22/7/1995 tarihli ve 22351 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarına İlişkin Esaslar Tebliği (Seri: VI, No: 7)”nin “Tanım” başlıklı 3 üncü maddesinde gayrimenkul yatırım ortaklıkları, Tebliğin 16 ncı maddesinde belirtilen gayrimenkuller ve gayrimenkule dayalı sermaye piyasası araçlarından oluşan portföyü işleten ve gayrimenkule dayalı projelere yatırım yapan sermaye piyasası kurumları olarak tanımlanmıştır. Söz konusu Tebliğin “Faaliyet Esasları” başlıklı 16 ncı maddesine göre gayrimenkul yatırım ortaklıkları;

– Gayrimenkule dayalı sermaye piyasası araçlarına (gayrimenkul sertifikası ve konut kredileri karşılığında ihraç edilen varlığa dayalı menkul kıymetler gibi),

– Bina, arsa ve araziden oluşan gayrimenkullere,

– İlgili mevzuat uyarınca gerekli izinleri alınmış, projesi hazırlanmış, inşaata başlayabilmesi için gerekli belgelerin tam ve doğru olduğu (anılan Tebliğin Ek 1 inci maddesinde belirtilen) ekspertiz şirketlerince onaylanmış gayrimenkule dayalı projelere ve

– Kira geliri elde etmek amacıyla, bitmiş veya asgari %50’si tamamlanmış gayrimenkullere

yatırım yapabilir, gayrimenkuller üzerinde intifa hakkı kurabilir ve bu hakkı kullanabilirler.

8/11/1998 tarihli ve 23517 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarına İlişkin Esaslar Tebliği (Seri: VI, No: 11)” ile Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarına İlişkin Esaslar Tebliği (Seri: VI, No: 7) yürürlükten kaldırılmıştır.

Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarına İlişkin Esaslar Tebliği (Seri: VI, No: 11)’nin “Tanımlar” başlıklı 4 üncü maddesinde gayrimenkul yatırım ortaklığı; anılan Tebliğ ile belirlenmiş usul ve esaslar dahilinde, gayrimenkullere, gayrimenkule dayalı sermaye piyasası araçlarına, gayrimenkul projelerine, gayrimenkule dayalı haklara ve sermaye piyasası araçlarına yatırım yapabilen, belirli projeleri gerçekleştirmek üzere adi ortaklık kurabilen ve Tebliğde izin verilen diğer faaliyetlerde bulunabilen sermaye piyasası kurumları olarak tanımlanmıştır.

5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 5520 sayılı Kanun ile yürürlükten kaldırılmış, gayrimenkul yatırım fon veya ortaklıklarının kazançlarına ilişkin istisna düzenlemesi, 5520 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinin (4) numaralı alt bendinde aynen korunmuştur.

Mülga 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu çerçevesinde hazırlanarak 29/1/2009 tarihli ve 27125 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Altyapı Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarına İlişkin Esaslar Tebliği (Seri: VI, No: 24)” ile “Altyapı Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı” özel bir tür yatırım ortaklığı olarak düzenlenmiştir.

6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 48 inci ve 49 uncu maddelerine dayanılarak hazırlanan III-48.1 sayılı “Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarına İlişkin Esaslar Tebliği” 28/5/2013 tarihli ve 28660 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmış ve söz konusu Tebliğin 51 inci maddesiyle “Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarına İlişkin Esaslar Tebliği (Seri: VI, No: 11)” yürürlükten kaldırılmıştır.

III-48.1 sayılı Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarına İlişkin Esaslar Tebliğinin 4 üncü maddesine göre gayrimenkul yatırım ortaklığı, anılan Tebliğ ile belirlenmiş usul ve esaslar dahilinde, gayrimenkuller, gayrimenkul projeleri, gayrimenkule dayalı haklar, sermaye piyasası araçları ve Kurulca belirlenecek diğer varlık ve haklardan oluşan portföyü işletmek amacıyla paylarını ihraç etmek üzere kurulan ve 6362 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde sınırı çizilen faaliyetler çerçevesinde olmak kaydı ile bu Tebliğde izin verilen diğer faaliyetlerde bulunabilen sermaye piyasası kurumudur.

23/1/2014 tarihli ve 28891 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren III-48.1.a sayılı “Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarına İlişkin Esaslar Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ” ile altyapı gayrimenkul yatırım ortaklıklarına ilişkin düzenlemeler III-48.1 sayılı Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarına İlişkin Esaslar Tebliğine ilave edilmiş; aynı Resmî Gazete’de yayımlanan III-48.4 sayılı “Altyapı Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarına İlişkin Esaslar Tebliği (Seri: VI, No: 24)’nin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Tebliğ” ile Altyapı Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarına İlişkin Esaslar Tebliği (Seri: VI, No: 24) yürürlükten kaldırılmıştır.

Söz konusu değişiklikler sonrasında III-48.1 sayılı Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarına İlişkin Esaslar Tebliğinde yer alan düzenlemelere göre altyapı gayrimenkul yatırım ortaklıkları, münhasıran altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletmek amacıyla kurulan veya dönüşen şirketler olup, altyapı yatırım ve hizmetleri ile ilişkili olmayan gayrimenkuller, gayrimenkul projeleri ve gayrimenkule dayalı haklara yatırım yapamamaktadırlar. Diğer taraftan, anılan Tebliğ kapsamındaki gayrimenkul yatırım ortaklıklarının da ana faaliyet konularına ilişkin gayrimenkul veya gayrimenkul projelerine bağlı olarak yürütülen ve arızi nitelik taşıyanlar hariç olmak üzere, altyapı yatırım ve hizmetleri ile bunlar kapsamındaki varlık ve haklara yatırım yapamayacakları düzenlenmiştir.

III-48.1 sayılı Tebliğde münhasıran altyapı yatırım ve hizmetlerinden oluşan portföyü işletecek gayrimenkul yatırım ortaklıkları için asgari çıkarılmış sermaye ve öz sermaye şartına, kuruluş ve dönüşümü takip eden belli bir süre içinde payların halka arz edilmesine veya nitelikli yatırımcılara satılma zorunluluğuna, yapılacak yatırımlarla ilgili asgari şartlara ilişkin ayrıntılı ve gayrimenkul yatırım ortaklıklarından ayrışan düzenlemeler yapılmıştır.

Bu kapsamda, gayrimenkul yatırım fon veya ortaklıklarının kazançlarına yönelik olarak 1992 yılında 3824 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle ihdas edilen ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinin (4) numaralı alt bendinde de aynen korunan istisna düzenlemesi, esas itibarıyla gayrimenkuller, gayrimenkul projeleri ve gayrimenkule dayalı haklardan oluşan bir portföyü işleten gayrimenkul yatırım fon veya ortaklıklarının kazançlarını kapsamaktadır. Söz konusu gayrimenkul yatırım fon veya ortaklıklarının portföylerini oluştururken, Sermaye Piyasası Kurulunun belirlediği gayrimenkullere, gayrimenkul projelerine ve gayrimenkule dayalı haklara yatırım yapma zorunluluk oranından kalan kısmını mevduat, katılma hesabı, repo, iştirak ve belirlenen diğer varlık ve haklardan oluşturmaları istisna uygulanmasına engel teşkil etmeyecektir.

Portföyü, yukarıda belirtilen gayrimenkul yatırım fon veya ortaklıklarından farklı olarak, altyapı yatırım ve hizmetleri gibi diğer varlık ve haklardan oluşan yatırım fon veya ortaklıklarının kazançlarının Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinin (4) numaralı alt bendi kapsamında istisnaya konu edilmesi mümkün değildir. Bu fon veya ortaklıkların, sermaye piyasası mevzuatına göre kurulmuş olmaları ya da unvanlarında “Gayrimenkul Yatırım Fonu” veya “Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı” ibarelerinin bulunması, bunların anılan istisnadan faydalanmasını sağlamayacaktır.”

Tebliğ olunur.

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • MÜKELLEF LEHİNE KESİNLEŞMİŞ VERGİ MAHKEME ( VERGİ MAHKEMESİ KARARI- BÖLGE İDARE MAHKEMESİ İSTİNAF KARARI - DANIŞTAY TEMYİZ KARARI) KARARLARI CEZA MAHKEMESİ KARARLARINI ETKİLER Mİ? (ANAYASA MAHKEMESİ KARARI 2019/4 Esas No, Karar: 04.11.2021- Resmi Gazete…
  • TİCARİ REKLAM HİZMETLERİ KDV - GELİR / KURUMLAR VERGİSİ TEVKİFATI A) KDV i. YURTİÇİ TİCARİ REKLAM HİZMETİ ALIMLARINDA 3/10 KDV…
  • İSTEĞE BAĞLI KDV TAM TEVKİFAT UYGULAMASI - MÜTESELSİL SORUMLULUKTAN KORUNMAK İÇİN KULLANILABİLİR BİR YÖNTEM - 1) Alıcı İle Satıcı Arasında YAZILI Bir SÖZLEŞME Yapılması Gerekir.…
Top