Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

24 Mayıs 2018 Tarihli Resmi Gazete

Sayı : 30430

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından:

MADDE 1 – 15/5/2013 tarihli ve 28648 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bentler eklenmiştir.

“e) İşe başlama eğitimi: Çalışan fiilen çalışmaya başlamadan önce, çalışanın yapacağı işe, varsa kullanacağı iş ekipmanına ve işyerine özgü iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini içeren konularda uygulamalı olarak verilen eğitimi,

f) Temel eğitim: Asgari Ek-1’de belirtilen konuları içeren ve düzenli aralıklarla tekrarlanan eğitimi,

g) Uzaktan eğitim: İletişim teknolojileri aracılığıyla elektronik ortamda gerçekleştirilen eğitim faaliyetlerini,

ğ) Uzaktan eğitim yönetim sistemi: Uzaktan eğitim sisteminin yönetimini, belgelendirme ve raporlandırma işlemlerini, iletişimini, kurs içeriğinin yayınlanmasını ve uzaktan ölçme değerlendirme işlevlerini sağlayan bilgisayar yazılımını,”

MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) ve (ç) bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“c) Çalışanların bu programlara katılmasını ve katılımların eğitim katılım tutanağı ile kayıt altına alınmasını,

ç) Program sonunda katılanlar için eğitim belgesi düzenlenmesini”

“(2) 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 7 nci maddesinde yer alan geçici iş ilişkisinde, geçici bir süre ile çalışanları kendi işyerinde çalıştırmak üzere devralan işveren, devraldığı çalışanların iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin verilmesinden  sorumludur. Ayrıca geçici bir süre ile çalışanları kendi işyerinde çalıştırmak üzere devralan işveren, devraldığı çalışanları ve işverenlerini iş sağlığı ve güvenliği risklerine ilişkin bilgilendirir.

(3) İş Kanununun 2 nci maddesinin yedinci fıkrasında belirtilen asıl işveren-alt işveren ilişkisi kurulan işyerlerinde, her işveren kendi çalışanlarının iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin verilmesinden sorumludur. Bu işyerlerinde alt işverenin çalışanlarının eğitimleri ile ilgili asıl işveren alt işverence bilgilendirilir. Asıl işveren, alt işverenin çalışanlarının iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerine dair belgeleri kontrol etmekle yükümlüdür. Ayrıca asıl işveren, alt işverenin çalışanlarına işe başlamadan önce işyerine özgü risklere ilişkin bilgi verir.”

“(5) Geçici iş ilişkisi ve asıl işveren-alt işveren ilişkisi kapsamında çalışanın yaptığı iş değişmeden yeni bir işyerinde çalışmaya başlaması hâlinde 6 ncı maddenin yedinci fıkrasındaki hükümler uygulanır.”

MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin 6 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve  aynı maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“(1) İşveren, çalışanlarına asgari Ek-1’de belirtilen konuları içerecek şekilde temel eğitimlerin çalışan işe başladıktan sonra en kısa sürede verilmesini sağlar.

(2) İşveren, çalışan fiilen çalışmaya başlamadan önce, işe başlama eğitimi almasını sağlar. Bu eğitimler işverence veya işveren tarafından görevlendirilen bilgi sahibi ve deneyimli çalışanlarca verilebilir. İşe başlama eğitimleri, temel eğitimlerin gerçekleştirilmesine kadar geçen sürede çalışanın tehlike ve risklere karşı korunmasını sağlayacak nitelikte olmalı ve uygulamalı olarak verilmelidir. İşe başlama eğitimi her çalışan için en az iki saat olarak düzenlenir. Bu eğitimlerde geçen süreler temel eğitim sürelerinden sayılmaz.”

“(7) Bir işyerinde temel eğitimini tamamladıktan sonra yaptığı iş değişmeden yeni bir işyerinde çalışmaya başlayan çalışan, Ek-1’de yer alan eğitim programının tamamı tekrarlanmaksızın yeni başladığı işyerine özgü riskler ile korunma tedbirlerini içeren konularda üçüncü fıkra hükümlerine uygun olarak eğitilir. Çalışanın daha önceki işyerinde temel eğitimi tamamladığına dair belgelerinin kontrolünden işveren sorumludur. Bu çalışanların temel eğitimleri, çalışanın eğitimi tamamladığı tarihten itibaren yeni başladığı işyerinin tehlike sınıfına göre dördüncü fıkrada belirtilen düzenli aralıklar süresince geçerlidir. İşveren bu çalışanları ikinci fıkra hükümlerine uygun olarak ayrıca eğitir.”

MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin 7 nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“(3) Çırak ve stajyerlerin eğitim ve bilgilendirilmelerinden uygulamalı eğitim alınan işyerinin işvereni sorumludur. Ancak işverenin kabul etmesi halinde çırak ve stajyerlerin eğitimini devam ettirdiği eğitim ve öğretim kurumunda tamamladığı iş sağlığı ve güvenliği dersleri veya kursları temel eğitim yerine geçer.”

MADDE 5 – Aynı Yönetmeliğin 10 uncu maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“(1) İşveren, 6 ncı maddenin dördüncü fıkrasında belirtilen düzenli aralıklar süresince eğitim faaliyetlerini gösteren yıllık, iki yıllık veya üç yıllık eğitim programlarının hazırlanmasını sağlar ve onaylar.”

MADDE 6 – Aynı Yönetmeliğin 11 inci maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“(1) Çalışanlara verilecek temel eğitimler, işin devamı süresince belirlenen düzenli aralıklar içinde;

a) Az tehlikeli işyerleri için en az sekiz saat,

b) Tehlikeli işyerleri için en az on iki saat,

c) Çok tehlikeli işyerleri için en az on altı saat

olarak her çalışan için düzenlenir.”

 “(3) Eğitim sürelerinin bütün olarak değerlendirilmesi esas olmakla birlikte bir saatten az olmamak kaydıyla işyerindeki vardiya ve benzeri iş programları da dikkate alınarak farklı zaman dilimlerinde de değerlendirilebilir.”

MADDE 7 – Aynı Yönetmeliğin 12 nci maddesinin yedinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“(7) İşyerinde ilk defa verilecek temel eğitimler hariç çalışanlara tekrar verilecek temel eğitimler işveren  tarafından işe ve işyerine özgü içeriğin hazırlanması ve gerekli uzaktan eğitim yönetim sisteminin sağlanması halinde uzaktan eğitim yöntemi  kullanılarak verilebilir.”

MADDE 8 – Aynı Yönetmeliğin 13 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 13 – (1) Çalışanların iş sağlığı ve güvenliği eğitimleri;

a) İşyerinde sağlık ve güvenlik hizmetini yürüten iş güvenliği uzmanları ile işyeri hekimleri,

b) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi,

c) Üniversiteler ile kamu kurum ve kuruluşlarının eğitim birimleri,

tarafından eğiticilerin uzmanlık alanının Ek-1’de yer alan konulara uygun olması kaydıyla verilir.

(2) Ayrıca çalışanların iş sağlığı ve güvenliği eğitimleri aşağıda sayılan kurum ve kuruluşlar tarafından da verilir:

a) Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları.

b) İşçi, işveren ve kamu görevlileri kuruluşları veya bu kuruluşlarca kurulan eğitim vakıfları ve ortaklaşa oluşturdukları eğitim merkezleri.

c) Bakanlıkça yetkilendirilmiş eğitim kurumları.

ç) Çalışanlara ücretsiz eğitim hizmeti veren ve kamu yararına kuruluş statüsüne haiz, eğitim amaçlı kurulmuş vakıflar.

(3) İkinci fıkrada belirtilen kurum ve kuruluşlar bu eğitimleri bünyelerinde görevli; işyeri hekimliği ve iş güvenliği uzmanlığı eğitici belgesine veya iş güvenliği uzmanlığı belgesine veya işyeri hekimliği belgesine sahip kişiler aracılığı ile verebilirler. Eğiticilerin uzmanlık alanının Ek-1’de yer alan konulara uygun olması şartı aranır.”

MADDE 9 – Aynı Yönetmeliğin 15 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 15 – (1) Düzenlenen işe başlama eğitimi, temel eğitim, bilgi yenileme eğitimi, ilave eğitim ve benzeri tüm eğitimler belgelendirilerek çalışanın özlük dosyasında saklanır. Temel eğitimlere ilişkin belgeler Ek-2’de yer alan örneğine uygun olarak düzenlenir. Çalışanın işten ayrılırken talep etmesi halinde ikinci bir nüsha düzenlenerek çalışana teslim edilir. Belgenin mümkün olan en kısa sürede verilmesinden ve belgede yer alan bilgilerin doğruluğundan işveren sorumludur. İkinci nüshada işverenin imzası yeterli olup, eğitici veya eğiticilerin imzası aranmaz.

(2) Eğitimlerin işyeri dışındaki bir kurum veya kuruluş tarafından verilmesi durumunda bu kurum veya kuruluşun unvanı da düzenlenen belgede yer alır.

(3) 5 inci maddenin birinci fıkrasının (c) bendi uyarınca hazırlanan eğitim katılım tutanağında eğitimin düzenlendiği yer ve tarih, katılımcıların adı, soyadı ve imzası, eğiticinin adı, soyadı ve imzası ile eğitimin konusu ve süresi yer alır.”

MADDE 10 – Aynı Yönetmeliğe 15 inci maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.

“Uzaktan eğitimin temel prensipleri

MADDE 15/A – (1) Uzaktan eğitim yöntemi kullanılarak gerçekleştirilen temel eğitimlerin Yönetmeliğin 12 nci maddesinde yer alan hükümlerin yanı sıra aşağıda yer alan hükümlere uyması gerekir:

a) Kullanılan uzaktan eğitim yönetim sistemi uluslararası standartlara uygun,  farklı kaynak ve farklı sistemlerde çalıştırılabilir, değişik eğitim setleri ile yeniden kullanılabilir, yönetilebilir ve izlenebilir, kullanıcıların ulaşmakta güçlük çekmeyeceği, sağlam ve kullanıcı talebini karşılayabilir nitelikte olur.

b) Eğitim programı ile uzaktan eğitim yönetim sistemi, eğitim esnasında kullanıcıların katılımına imkan sağlayan etkileşimli yapıda olur.

c) Katılımcıların sisteme giriş ve çıkışları, sistemde geçirdikleri süreler, ölçüm ve değerlendirme sonuçları, kullanıcıların eğitimin ne kadarını tamamladığı ve benzeri veriler eğitim yönetim sistemi aracılığı ile kayıt altına alınır, izlenir ve raporlanır.

ç) Eğitim programının içeriği katılımcıların eğitim seviyelerine uygun, işe ve işyerine özgü, çalışanların bildikleri, tanıdıkları iş ve çalışma ortamı ögeleri kullanılarak hazırlanır.”

MADDE 11 – Aynı Yönetmeliğin geçici 1 inci maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

“(2) Bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihten önce 6 ncı maddenin birinci fıkrası kapsamında verilen eğitimler için hazırlanan eğitim belgeleri aynı maddenin dördüncü fıkrasında belirtilen düzenli aralıklar süresince geçerlidir.

(3) Bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihten önce verilen işe başlama eğitimleri geçerlidir.

(4) Bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihten önce verilen ancak mücbir sebeplerle belgelendirilemeyen işe başlama eğitimi, bilgi yenileme eğitimi ve ilave eğitimler bu fıkranın yürürlüğe girmesinden sonra 1 ay içerisinde belgelendirilir.”

MADDE 12 – Aynı Yönetmeliğin Ek-1’i ekteki şekilde değiştirilmiştir.

MADDE 13 – Aynı Yönetmeliğe ekteki Ek-2 eklenmiştir.

MADDE 14 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 15 – Bu Yönetmelik hükümlerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yürütür.

Ekleri için tıklayınız

24 Mayıs 2018 Tarihli Resmi Gazete

Sayı : 30430

Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumundan:

MADDE 1 – 15/1/2005 tarihli ve 25701 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Stoklara İlişkin Türkiye Muhasebe Standardı (TMS 2) Hakkında Tebliğ Sıra No: 3 yürürlükten kaldırılmıştır.

MADDE 2 – Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 3 – Bu Tebliğ hükümlerini Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu Başkanı yürütür.

24 Mayıs 2018 Tarihli Resmi Gazete

Sayı : 30430

Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumundan:

MADDE 1 – 13/8/2008 tarihli ve 26966 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Finansal Tabloların Sunuluşuna İlişkin Türkiye Muhasebe Standardı (TMS 1) Hakkında Tebliğ Sıra No: 66 yürürlükten kaldırılmıştır.

MADDE 2 – Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 3 – Bu Tebliğ hükümlerini Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu Başkanı yürütür.

Yeniden Yapılandırma,Matrah Artırımı, Varlık Barışı ve Taşınmaz Değerleme Rehberi

11/5/ 2018 tarihli ve 7143 sayılı “Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’’, 18.05.2018 tarihli ve 30425 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Yasada,

✓ Kamuya olan borçların yapılandırılarak ödenmesi,

✓ Dava açma ya da yargı aşamasında olan mevcut ve muhtemel ihtilafların sonlandırılması,

✓ İnceleme ve tarhiyat aşamasında bulunan işlemlerde vergilerin %50’sinin ve cezaların tamamından vazgeçilmesi,

✓ Matrah ve vergi artırımı yoluyla vergilemede öngörülebilirliğin artırılarak geçmiş vergilendirme dönemleri ile ilgili olası risklerin ortadan kaldırılması,

✓ İşletme kayıtlarının fiili durumlarına uygun hale getirilmesi,

✓ Varlık barışı,

✓ Deprem felaketi yaşanmış olan Van İli geneli ile Ağrı İli Patnos İlçesi, Bitlis İli Adilcevaz İlçesinde ilan edilmiş olan mücbir sebep halinin sona ermesinden sonra beyan ve bildirimlere ilişkin yeni süre verilmesi,

✓ SMMM ve YMM’lerin bağlı olukları Odalara olan borçları ile Odaların TÜRMOB’a olan borçları, avukatların Barolara olan borçları, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu hükümlerine göre üyelerin oda ve borsalara oda ve borsaların Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğine olan aidat borçları, ile esnaf ve sanatkârların üyesi oldukları odalara olan aidat borçları ile odaların Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonuna olan borçları

konularında düzenleme yapılmıştır.

İzleyen bölümlerde bu değişikliklere ilişkin açıklamalar yer almaktadır.

I.KANUN DÜZENLEMELERİ VE DEĞİŞTİRDİĞİ KANUNLAR

Yasa aşağıdaki düzenlemeleri içermektedir.

• Kesinleşmiş alacakların tahsilinden vazgeçme (madde 2)

• Kesinleşmemiş veya dava safhasında bulunan alacaklar (madde 3)

• İnceleme ve tarhiyat safhasında bulunan işlemler (madde 4)

• Matrah ve vergi artırımı (madde 5)

• İşletme kayıtlarının düzeltilmesi (madde 6)

• Kesinleşmiş Sosyal Güvenlik Kurumu alacakları (madde 7)

• Ön değerlendirme, araştırma veya tespit aşamasında olan eksik işçilik prim tutarları ve kesinleşmemiş idari para cezaları (madde 8)

• Ortak hükümler (madde 9)

• Diğer hükümler (madde 10)

• Mücbir sebep hali sonlandırılan bazı yerlerdeki beyan ve bildirimler (madde 11)

• 492 sayılı Harçlar Kanunu’nda yapılan değişiklik (madde 12)

• 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda yapılan değişiklik (madde 13)

• Yüksek Öğretim Kanunu’nda yapılan af değişikliği (madde 15)

• İmar Kanunu’nda yapılan af değişiklikleri (madde 16)

• 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda yapılan Hazine arazilerinin ecrimisil bedelinin yarısı bedelle kiralanmasına ilişkin değişiklik (madde 17)

• 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun’da yapılan değişiklikler (madde 18, 19, 20, 21)

• 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda yapılan değişiklikler (madde 22, 23, 24)

II.KANUNUN GENEL ÖZETİ

7143 sayılı “Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun” un temel özellikleri aşağıdaki gibidir.

■ Yeniden yapılandırmaya konu olacak alacakların vadesi, 31/3/2018 tarihi dikkate alınarak belirlenmiştir.

■ Yasa hükümlerinden yararlanmak isteyen borçluların; Yasanın yayımlandığı tarihi izleyen ikinci ayın sonuna (31 Temmuz 2018) kadar ilgili idareye başvuruda bulunmaları gerekmektedir.

■ Maliye Bakanlığına, Gümrük ve Ticaret Bakanlığına, il özel idarelerine, belediyelere ve Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlıklarına (YİKOB) bağlı tahsil dairelerine ödenecek tutarların ilk taksitini Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen dördüncü aydan (30 Eylül 2018, Sosyal Güvenlik Kurumuna bağlı tahsil dairelerine ödenecek tutarların ise ilk taksiti Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen üçüncü aydan başlamak (31 Ağustos 2018) üzere ikişer aylık dönemler hâlinde azami on sekiz eşit taksitte ödenmesi gerekmektedir.

■ Yeniden yapılandırılmış borçların ilk taksit ödeme süresi içerisinde tamamen ödenmesi koşulana bağlı olarak feri alacaklar yerine hesaplanan Yİ-ÜFE tutarlarının %90’ının tahsilinden vazgeçilirken, ilk iki taksit ödeme süresi içinde ödenmesi halinde ise Yİ-ÜFE tutarında %50 indirim yapılacaktır.

■ Uzlaşma hükümlerinden yararlanılmak üzere başvuruda bulunulmuş, uzlaşma günü verilmemiş veya uzlaşma günü gelmemiş ya da uzlaşma sağlanamamış, ancak dava açma süresi geçmemiş alacaklar da kesinleşmemiş veya dava safhasında bulunan alacaklara ilişkin hükümlerden yararlanabilecektir.

■ Kanunun yayımı tarihi itibarıyla tarhiyat öncesi uzlaşma hükümlerine göre uzlaşma talebinde bulunulmuş, ancak uzlaşma günü gelmemiş ya da uzlaşma sağlanamamış olmakla birlikte vergi ve ceza ihbarnameleri mükellefe tebliğ edilmemiş alacaklar inceleme ve tarhiyat safhasında bulunan işlemler hükümlerinden yararlanabilecektir.

■ Ödenmesi gereken taksitlerin ilk ikisinin süresinde ve tam ödenmesi koşuluyla, kalan taksitlerden; bir takvim yılında iki veya daha az taksitin, süresinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi hâlinde, ödenmeyen veya eksik ödenen taksit tutarlarının son taksiti (peşin ödeme seçeneğinin tercih edilmesi hâlinde ilk taksiti) izleyen ayın sonuna kadar, gecikilen her ay ve kesri için 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesine göre belirlenen gecikme zammı oranında hesaplanacak geç ödeme zammı ile birlikte ödenmesi şartıyla Kanun hükümlerinden yararlanılmaya devam edilecektir.

■ Kanundan yararlanma hakkının kaybedilmesi: İlk iki taksitin süresinde tam ödenmemesi ya da süresinde ödenmeyen veya eksik ödenen diğer taksitlerin belirtilen şekilde de ödenmemesi veya bir takvim yılında ikiden fazla taksitin süresinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi hâlinde matrah ve vergi artırımına ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla bu Kanun hükümlerinden yararlanma hakkı kaybedilecektir. Bu hüküm her bir madde ve alacaklı idareler açısından taksitlendirilen alacaklar için ayrı ayrı uygulanacaktır.

■ Bu Kanun hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda bulunan ve ilgili maddeler uyarınca dava açmamaları veya açılan davalardan vazgeçmeleri gereken borçluların, bu Kanun hükümlerinden yararlanabilmeleri için ilgili maddelerde belirlenen başvuru sürelerinde, yazılı olarak bu iradelerini belirtmeleri şarttır.

İlk iki taksitin süresinde tam ödenmemesi veya bir takvim yılında ikiden fazla taksitin süresinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi hâlinde, Kanun hükümlerinden yararlanma hakkı kaybedilecektir.

■ Matrah artırımlarının 31.08.2018, Cuma günü sonuna (31 Ağustos 2018) kadar yapılması gerekmektedir.

■ Artırılan matrahlar, %20 oranında vergilendirilir ve üzerinden ayrıca herhangi bir vergi alınmaz. Ancak, gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, artırımda bulunmak istedikleri yıla ait yıllık beyannamelerini kanuni sürelerinde vermiş, bu vergi türlerinden tahakkuk eden…

Tamamı İçin Tıklayınız

Çarşamba, 23 Mayıs 2018 14:36

Geriye Yönelik SGK Teşviki Örnekli Yükleme

D  U  Y  U  R  U


5510 SAYILI KANUNUN EK 17 NCİ MADDESİ KAPSAMINDA TEŞVİKLERDEN GERİYE YÖNELİK YARARLANILMASI

 

7103 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanuna eklenen Ek 17 nci maddede yapılan düzenleme ile sigorta primi teşvik, destek ve indirimlerden yararlanma şartlarına haiz olmasına karşın, daha evvel herhangi bir kanun numarası seçilmeksizin teşviklerden yararlanılmayan ayların/dönemlerin ya da kanun numarası seçilerek teşvikten yararlanılmış olmakla birlikte yararlanılan teşvik türünün tercih edilecek başka bir teşvik türü ile geriye yönelik olarak değiştirilmesine imkan tanınmıştır.

Anılan Ek 17 nci maddenin ikinci fıkrası kapsamında yapılacak başvuru tarihinin son günü 1/6/2018 (dahil) tarihi olmakla birlikte, geriye yönelik sigorta primi teşvik ve desteklerden yararlanmak üzere işverenlerce yapılan müracaatların, genel itibariyle iptal/asıl/ek aylık prim ve hizmet belgesi düzenlenmek suretiyle ünitelerimize dilekçe ekinde ibraz edildiği gözlemlenmektedir.

Gerek ünitelerimizin iş yoğunluğunu azaltmak gerekse uygulamadaki iş ve işlemlerin kolaylığı açısından söz konusu müracaat dilekçeleri ile geriye yönelik olarak yararlanılmayan ya da yararlanılmış olmakla birlikte yararlanılan teşvik türünün başka bir teşvik türü ile değiştirilmesi talep edilen ay/dönemlere ait iptal/asıl/ek aylık prim ve hizmet belgelerinin işverenlerimizce internet ortamında verilmesine yönelik Kurumumuzca hazırlanan programlar işletime açılmıştır.

Söz konusu ekranlara sgk.gov.tr web adresinden;

– Başvuruda bulunmak ve onaylamak için “e-SGK / İşveren / İşveren Sistemi / Uygulamaya Giriş / İşveren / Teşvikler ve Tanımlar / 5510 Ek 17.Madde Teşvik Kanun No Değişikliği Başvuru Onaylama“,

– Daha önce düzenlenmiş olan aylık prim ve hizmet belgesinin iptal edilerek tercih edilecek teşvik türüne ilişkin asıl/ek nitelikte aylık prim ve hizmet belgesine çevrilmesi için ise “e-SGK / İşveren /E-Bildirge V2 / Aylık Prim Hizmet Belgesi Girişi ”menüleri seçilerek ve e-bildirge şifresi ile giriş yapılarak erişilebilecektir.

Bu kapsamda, geriye yönelik teşvik ve desteklerden yararlanma veya teşvik değişiklik talepleri için daha evvel işyerinin bağlı bulunduğu sosyal güvenlik il müdürlüğüne/sosyal güvenlik merkezine kağıt ortamında talepte bulunan veya bulunmayan işverenlerin, anılan Ek 17 nci maddenin,

– İkinci fıkrası kapsamında değerlendirilecek 2018/Mart ayı ve öncesine ilişkin taleplerini 1/6/2018 tarihine kadar (bu tarih dahil),

– Birinci fıkrası kapsamında değerlendirilecek 2018/Nisan ayı ve sonrasına ilişkin taleplerini ise 2/6/2018 tarihi ve sonrasında,

söz konusu sisteme giriş yaparak başvurmaları gerekmektedir.

Bahse konu program vasıtasıyla yapılan ve onaylanan başvurular, sosyal güvenlik il müdürlüğü / sosyal güvenlik merkezine yapılmış sayılacaktır.

Programa giriş yapan işverenlerimizin sosyal güvenlik il müdürlüğüne / sosyal güvenlik merkezine daha önce kağıt ortamında müracaat etmiş olmaları halinde, başvuru bölümünde yer alan “Daha Önce Kağıt Ortamında Başvuruda Bulundum” linkinin seçilmesi, kağıt ortamında yapılan müracaatın Kurum kayıtlarına giriş yapılan evrak tarihi ve sayısının “evrak tarihi”/ “evrak sayısı” alanlarına kaydedilmesi gerekmektedir.

Ancak daha önce kağıt ortamında müracaatı olan ve internet ortamında müracaatını yenileyerek evrak tarihi/evrak sayısı alanlarını dolduran işyerleri için, daha önceki evrak tarihi/evrak sayısının gerçeği yansıtmayan bilgiler olması halinde, sosyal güvenlik il müdürlükleri / sosyal güvenlik merkezlerince, işverenlerin internet ortamında başvuruda bulunduğu tarih esas alınacaktır.

Sistem üzerinden girişi yapılan başvurunun onaylanması halinde, sistem tarafından barkod numarası verilecek ve onaylanmış başvuru üzerinde herhangi bir değişiklik ya da başvuruyu silme işlemi yapılmasına izin verilmeyecektir.

Diğer taraftan, 5510 sayılı Kanunun Ek 17 nci maddesinin ikinci fıkrası kapsamında başvuru tarihi 1/6/2018 (dahil) tarihinde sona ermekle birlikte, bu tarihe kadar internet ortamında başvuruda bulunan işyerleri tarafından, “E-Bildirge V2 / Aylık Prim Hizmet Belgesi Girişi” menüsü seçilerek daha önce yasal süresi içinde onaylanmış belge için geriye yönelik tercih edilecek teşvik türünden yararlanılabilmesi için öncelikle ilgili döneme ait “tahakkuk yıl/ay” bölümünün seçilerek,

BelgeMahiyeti” bölümünün “İptal”,

Tahakkuk Nedeni” bölümünün “(D) Belge türü ve/veya Kanun Numarası Değişikliği”,

olacak şekilde seçilmesi,

Daha önce yasal süresi içinde onaylanmış belgenin işaretlenerek “tahakkuk seç” bölümünün seçilmesi, belgede iptali istenen sigortalının ya da sigortalıların seçilerek “seçili kişileri iptal et” butonunun, ardından “yeni belge işlemlerine geç” butonunun seçilmesi,

Teşvik değişikliği talep edilen kanun numaralı yeni belge için;

“Belge mahiyeti”, “Belge türü” ve “belge işlemleri” butonunun, ardından yararlanılmak istenen kanun numarasının, “seçili belge için işlem yap” bölümünün seçilmesi ve “onayla ekranına geç”, “bildirge onayla” seçenekleri ile işlemin tamamlanması gerekmektedir.

Bu işlemlerin tamamlanmasının ardından, işverenlerimizce sisteme giriş yapılan iptal/asıl/ek belgelere ait tahakkuklar, işyerinin işlem gördüğü sosyal güvenlik il müdürlüğü / sosyal güvenlik merkezince incelenerek şube onay ekranları vasıtasıyla onaylanması halinde belge muhteviyatı tahakkuklar değiştirilerek iade ya da mahsup edilecek fark tutarlar tespit edilecektir.

Diğer taraftan, 5510 sayılı Kanunun Ek 17 nci maddesinin ikinci fıkrası kapsamında başvuru tarihinin son günü 1/6/2018 (dahil) tarihi olmakla birlikte, bu tarihe kadar başvuruda bulunan işverenlerce internet ortamında E-Bildirge V2 ekranlarından yapılacak tahakkuk değişikliğine ilişkin iptal/ek ya da asıl belgelerin 1/6/2018 tarihi ve sonrasında da sistem üzerinden verilmesi ve onaylanması mümkün bulunmaktadır.

E-Bildirge V2 programları vasıtasıyla yapılması gereken işlem adımları örnek işyeri üzerinden ekte belirtilmiştir.

6663 Sayılı Kanun 22'inci maddesiyle, 4857 sayılı İş Kanunun 74'üncü maddesinde önemli değişiklikler yapıldı.

Bu değişikliklerle birlikte gündeme 4857/104'üncü Maddesi ile birlikte İdari Para Cezalarının düzenlendiği 74'üncü maddeye aykırılık halleri de genişlemiş oldu.

74'üncü Maddenin son fıkrası uygulamacıların dikkatini çekmediğinden;

Dikkatle okumaları açısından tekrar yer veriyoruz.

''Bu madde hükümleri iş sözleşmesi ile çalışan ve bu Kanunun kapsamında olan veya olmayan her türlü işçi için uygulanır.''

Bu şu demek oluyor;

4857 sayılı İş Kanunu kapsamında olanların dışında kalan,

Ø  Basın -İş Kanunu,

Ø  Deniz-İş Kanunu ,

Ø   Borçlar Kanunu hükümleri ile birlikte iş sözleşmesi düzenlenenlerde bu kanunda olup olmadıklarına bakılmaksızın tüm hizmet akdi ile çalışanları bağlayacaktır.

4-1(a) dediğimiz tüm SSK çalışanlar uygulama dışında kalmayacak,uygulama alanı içinde olacaktır.

İDARİ PARA CEZASI

''74 üncü maddesindeki hükme aykırı olarak doğumdan önceki ve sonraki sürelerde gebe veya doğum yapmış kadınları çalıştıran veya ücretsiz izin vermeyen'' idari para cezası uygulanacağı yasal düzenleme ile belirlenmiştir.

74'üncü Maddeye aykırılık cezaları genelde Çalışma ve İş Kur İl Müdürlüklerine yapılan şikayetler,ALO 170  yapılan İhbarlar yada İş Müfettişleri tarafından yapılan incelemelerde ortaya çıkıyor.

Çalışanın şikayeti ile uygulanmaktadır.

74'üncü maddeye ihlal edilmesinde yaptırım  genişledi.

a.)Kadın işçilerin doğumdan önce sekiz ve doğumdan sonra sekiz hafta olmak üzere toplam onaltı haftalık süre için çalıştırılmamaları esastır. Çoğul gebelik halinde doğumdan önce çalıştırılmayacak sekiz haftalık süreye iki hafta süre eklenir.

Bu durumda kadın işçi doğum öncesi 56 gün ve doğum sonrası 56 gün olmak üzere 112 gün işyerinde çalışmaz,çalışmaya da zorlanamaz.

Çoğu gebelik olursa bu süreye doğum öncesi +2 hafta eklenerek 18 hafta olma üzere 126 gün çalışmayacaktır.

Şayet işverenler hamile kadın işçi üzerinde baskı kurarak çalışmaya zorlaması halinde ,işçi şikayet etmesi ile birlikte İPC gündeme gelecektir.

b.)İşçi hekim  izni ile doğum öncesi 5 haftalık süre işyerinde çalışır,kullanmadığı 5 haftalık süre doğum sonrası olan süreye eklenir 13 hafta çoğul gebelik olursa 15 hafta kullanır.İşçi çalışmaya zorlanamaz.Çalışma konusunda ısrar edilmesi hlinde işçi şikayetiyle İPC uygulanır.

c.)Kadın işçinin erken doğum yapması halinde ise doğumdan önce kullanamadığı çalıştırılmayacak süreler, doğum sonrası sürelere eklenmek suretiyle kullandırılır.Bu sürelerde doğum sonrasına eklenir.İşveren işçiye süre bitmeden çalışmaya zorlaması İPC doğmasına sebep olur.

ç.)İDARİ PARA CEZASI YÖNÜNDEN GELEN YENİLİKLER

Doğumda veya doğum sonrasında annenin ölümü hâlinde, doğum sonrası kullanılamayan süreler babaya kullandırılır.

Son yapılan yasal düzenleme ile birlikte anneye ait olan doğum sonrası 8 hafta olarak belirlenen süre de annenin vefat etmesi ile birlikte;

Örnek:Kadın sigortalı Ayşe doğum sonrası vefat etmesi halinde kullanmadığı 8 haftalık süre ,eşi tarafından kullanılacaktır.

Şayet Kadın sigortalı Ayşe doğum öncesi 5 hafta çalışmış ise bu süre 13 haftaya,çoğul gebelik ise +2 hafta hesaplarda unutulmayacaktır,erken doğum halinde ise kullanmadığı izinlerde dikkate alınarak vefat etmesi halinde eşi tarafından kullandırılacaktır.

Doğum sonrası vefat halinde kullanılan izin süreleri,kullanılmayan izin sürelerinden ayrıca düşülecektir.

Bu düzenlemeye aykırı hareket eden işverenlerin şikayet edilmesi halinde İPC ödemeyle karşılaşacaklardır.

d.) Üç yaşını doldurmamış çocuğu evlat edinen eşlerden birine veya evlat edinene çocuğun aileye fiilen teslim edildiği tarihten itibaren sekiz hafta analık hâli izni kullandırılır.

Evlatlık edinen kişiye 8 haftalık bu izin kullandırılmaması halinde İPC uygulanır.

e.)ÜCRETSİZ İZİNE YAPILAN YENİLİKLER İDARİ PARA CEZASI KAPSAMINDA

Doğum sonrası analık hâli izninin bitiminden itibaren çocuğunun bakımı ve yetiştirilmesi amacıyla ve çocuğun hayatta olması kaydıyla kadın işçi ile üç yaşını doldurmamış çocuğu evlat edinen kadın veya erkek işçilere istekleri hâlinde birinci doğumda altmış gün, ikinci doğumda yüz yirmi gün, sonraki doğumlarda ise yüz seksen gün süreyle haftalık çalışma süresinin yarısı kadar ücretsiz izin verilir. Çoğul doğum hâlinde bu sürelere otuzar gün eklenir. Çocuğun engelli doğması hâlinde bu süre üç yüz altmış gün olarak uygulanır.

1.)Doğum sonrası 8 Hafta yada 3 yaşını doldurmamış çocuğu evlatlık edinen kadın yada erkek işçi sigortalı haftalık çalışma süresinin 1/2 (en az 22,5 saat) ücretsiz izin alır.1.çocukta 60 gün,2.çocukta 120 gün,3.çocukta 180 gün haftalık çalışma süresinin yarısı kadar ücretsiz izin kullanır.Bu süreler iş günü değil,takvim günüdür.

Çoğul hamilelikte süre +30 gün ilave edilecektir.

Engelli çocuk sahibi olunması halinde 1 yıllık yarım çalışma yapılabilinir.

Bu kurallara uymayan ,1/2 haftalık çalışma istediğini geri çeviren işverenlere şikayet edilmesi halinde yada yapılan kontroller de  ,tespitlerde bulunulmasında ipc uygulanır.

f.)6 AY ÜCRETSİZ İZİNE EVLATLIK DAHİL OLDU  

İsteği halinde kadın işçiye, onaltı haftalık sürenin tamamlanmasından veya çoğul gebelik halinde onsekiz haftalık süreden sonra altı aya kadar ücretsiz izin verilir.

Bu izin, üç yaşını doldurmamış çocuğu evlat edinme hâlinde eşlerden birine veya evlat edinene verilir.(erkekde yararlanabilecek)

Bu madde hükümleri iş sözleşmesi ile çalışan ve bu Kanunun kapsamında olan veya olmayan her türlü işçi için uygulanır.

Tüm işverenler bu düzenlemeleri özellikle 01/01/2018 tarihinden itibaren dikkate almazsa 74'üncü madde ihlali halinde  yapılan denetimlerde,şikayetlerde 1.853,00 TL İPC uygulanacaktır. Vedat İlki

https://alitezel.com.tr/index.php?sid=yazi&id=9117

Son günlerde Gelir İdaresi Başkanlığı’nın vergi uygulamalarındaki elektronik dönüşüm sürecini hızlandırdığını görüyoruz. Başkanlık, 6 Nisan 2018 tarihinde e-Arşiv, e-Fatura ve e-İrsaliye uygulamalarına ilişkin kayıtlı kullanıcı kapsamının genişletilmesi ve ilave açıklamalar yapılması amacıyla hazırladığı tebliğ taslaklarını yayımladı.

Bugün itibariyle e-Arşiv uygulamasında 13 bin’den fazla, e-Fatura uygulamasında 72 bin ‘den fazla ve e-İrsaliye uygulamasında ise yeni bir uygulama olması ve zorunluluk kapsamında olmaması sebebi ile 37 kayıtlı kullanıcının olduğunu görüyoruz.

Taslak içeriğine gelmeden önce, ilk olarak 2013 yılındaki mevzuat düzenlemesi ile karşımıza çıkan e-Arşiv Fatura Uygulaması, maliyet açısından sağladığı verimlilik ve operasyonel kolaylıklar sayesinde, uygulamaya geçme zorunluluğu olmasa dahi birçok şirket tarafından hızlı bir şekilde kullanılmaya devam ediyor. e-Arşiv Uygulaması, yayımlandığı günden itibaren internet üzerinden satış yapan ve bununla birlikte satış hasılatı 5 milyon TL üzerinde bulunan mükellefler için zorunluluk kapsamındaydı. Taslak tebliğe baktığımızda; internetten satış yapma koşulunun kaldırılmasının gündeme geldiğini ve hasılatı 5 milyon TL’nin üzerinde bulunan tüm e-fatura mükelleflerine e-Arşiv Fatura kullanma zorunluluğu getirilebileceğini görmekteyiz.

433 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nde güncellemeler yapılmak suretiyle yayımlanan tebliğ taslağında e-Arşiv Uygulaması zorunluluk kapsamına;

İnternet üzerinden mal ve hizmet satışı yapma zorunluluğu şartı kaldırılarak, 2017 ve müteakip hesap dönemi brüt satış hasılatı 5 milyon TL ve üzeri olan mükellefler,

e-Fatura ve e-Defter uygulamasına kayıtlı bulunan mükellefler,

e-Ticaret aracı hizmet sağlayıcıları, İnternet reklamcılığı hizmet aracıları ile İnternet ortamında ilan yayınlayan mükelleflerin dahil olması gündeme gelmiştir.

Buna ek olarak, e-Arşiv ya da e-Fatura kullanmayan firmalar tarafından düzenlenen faturaların 50 bin TL’yi aşması halinde, söz konusu faturanın e-Arşiv Fatura olarak düzenlenmesi konusuna değinilmiştir.

Bir diğer yenilik ise taslakta söz konusu olan mükellef gruplarının, e-Arşiv faturalarının düzenlenmesinde ve müşterilere kâğıt ortamda tesliminde, el terminallerini de kullanılabilmelerinin mümkün kılınması olmuştur. Geçmişte e-Arşiv uygulamasına kayıtlı birçok mükellef, siyah beyaz e-Arşiv fatura çıktısı verebilmek için Gelir İdaresi Başkanlığı’na yazılı olarak başvurarak özel izin almaktaydı. El terminallerinden alınan çıktının siyah beyaz olması sebebi ile diğer kayıtlı tüm mükelleflere e-Arşiv fatura üzerinde Gelir İdaresi Başkanlığı ambleminin renkli olarak yer alması şartıyla faturanın kâğıt nüshasının siyah beyaz olarak kullanılmasına izin verilmesi planlanmakta olup kâğıt nüshası üzerinde yetkiliye ait ıslak imza ile kaşe damgasının bulunması zorunlu tutulmuştur.

e-Arşiv uygulamasının yanı sıra, daha önce kapsam olarak 10 milyon TL brüt satış hasılatı sınırında bulunan e-Fatura uygulaması kullanımı, hazırlanan tebliğ taslağı ile birlikte 5 milyon TL sınırına çekilmektedir. Dolayısıyla 2019 Ocak ayı itibariyle hasılatı 5 milyon TL üzerinde olan firmaların e-Fatura ve e-Arşiv fatura kullanmaları gündeme gelmiştir. Bununla birlikte, taslak tebliğe göre, e-İrsaliye uygulaması, e-Fatura kayıtlı kullanıcılarına bir kez daha zorunlu hale getirilmektedir. e-Fatura'nın kâğıt çıktısının mal teslimi anında irsaliye yerine geçer belge olarak kabul edilmesinin de tebliğ taslağı ile gelen kolaylıklardan biri olduğunu söyleyebiliriz.

Maliye Bakanlığı’nın elektronik dönüşümdeki öncü rolünün devam ettiğini ve kapsamın genişlemesi için çalışmalar gerçekleştirdiğini görebiliriz. Öte yandan, söz konusu uygulamalar gerek tebliğler gerek teknik kılavuzlarla düzenlenirken, sektörel ve operasyonel çeşitliliğin geçmişte de olduğu gibi göz önünde bulundurulması şirketlerin uygulamada yaşayacağı sorunları ve riskleri azaltacaktır. Cenk Ulu - Duygu Akalp

https://www.dunya.com/kose-yazisi/vergide-elektronik-donusum-kapsami-genisliyor/416617

İş sözleşmesinin sona ermesi genellikle işçi veya işveren tarafının sözleşmeyi sona erdirmeye yönelik irade beyanıyla gerçekleşir. İşten çıkarılma veya istifa olarak bilinen bu durumların dışında işçi ve işveren tarafı anlaşarak da iş sözleşmesini sona erdirebilirler. Tarafların iş sözleşmesini sona erdirmek konusunda anlaşmaları halinde imzaladıkları sözleşme ikale sözleşmesi ya da bozma sözleşmesi olarak adlandırılıyor. Özellikle son dönemde çok sık karşılaşılan bir uygulama olarak ikale sözleşmeleri işçinin, iş güvencesinin sağladığı korumadan yoksun kalmasına sebep olabileceği için yargı tarafından çok sıkı denetime tabi tutuluyor. 

Taraflar gerçekten anlaşmalı

Hukuk dilinde ‘ikale’ olarak geçen bu sözleşmeler de bütün sözleşmelerde olduğu gibi ancak tarafların iradelerinin uygun olmasıyla kurulabilir. Bunun anlamı günümüzde çok karşılaştığımız gibi işverenin sözleşmeyi imzalaması, aksi takdirde, kendisine iftira atıp haklarını hiç vermeden işten çıkaracağına ilişkin tehdidine karşı işçinin bu sözleşmeyi imzalamak zorunda kalmasının hiçbir anlam ifade etmeyeceğidir. 

Burada çalışanın özgürce karar verdiği bir durum olmadığından yapılan sözleşme de geçersizdir. Çalışanlar yine de dava açıp haklarını isteyebilirler. Bu durumda sözleşmeye rağmen yapılan işverenin feshi olarak kabul edilir ve çalışan bütün haklarını alabilir. Akla bunun ispatının ne kadar zor olduğu sorusu gelebilir fakat Yargıtay işverenin baskısına ve tehdidine ilişkin şüphe olması halinde işçi lehine değerlendirme yapılması gerektiğini söylüyor. 

Çalışanın bilgilendirilmesi şart

Yargımız çalışanın herhangi bir baskı altında olmadan kendi isteğiyle imzaladığı sözleşmeleri de yeterli bulmuyor. Çalışanın ikale sözleşmesinin sonuçları hakkında bilgilendirilmesini ve sözleşme içeriğinin çalışanın haklarını ihlal etmemesini arıyor. Bilgilendirmede bu sözleşme sonucu işçinin kaybedebileceği hukuki olanaklara ilişkin açıklamanın yapılmasını istiyor. Örneğin, bu sözleşmeyi imzalamakla işe iade davası açamayacağı, işsizlik sigortasından yararlanamayacağı gibi hususlarda çalışanın açıkça bilgilendirilmesi gerekiyor.

İkale teklifi kimden geliyor?

Yargı çalışanın elde edebileceği hakların ihlal edilmemesini ise sözleşmenin sona ermesinden önceki durumları inceleyerek o durumların sonucu fesih olsaydı çalışanın haklarının ne olacağına göre tespit ediyor. Çalışanın haklarının, yaptığı tespite yakın veya daha fazla ödenmiş olması halinde sözleşmenin sonuç doğuracağını ifade ediyor. Makul yarar diye ifade ettiği bu yararlarda olayın ağırlığına bakıyor. Örneğin, çalışan kendisi ayrılma talebini iletmiş, başka bir işe geçecek ve çalışana ihbar ve kıdem tazminatları tutarında ya da duruma göre sadece kıdem tazminatı tutarında bir ödemenin yapılması yeterli olabiliyor. İşçi kıdem tazminatına hak kazanacak durumda değilse kıdem tazminatına dahi gerek olmuyor. 

İkale imzalama talebi işverenden geldiyse, kıdem ve ihbar tazminatına ek bir makul yararın sağlanması da genellikle aranıyor. Yargıtay verdiği yakın tarihli bir kararında, iş sözleşmesinin karşılıklı anlaşmayla sona ermesinde icabın işverenden geldiğini, fakat bu icaba rağmen işçiye sadece kıdem ve ihbar tazminatı ödendiğini, ayrıca bir menfaat sağlanmadığını ifade etmiş, işçinin ikalede makul yararı bulunmadığını vurgulayarak işlemin gerçekte işten çıkarılma olduğuna hükmetmiştir. Bu şekilde işçinin geçerli bir ikale olsaydı açamayacağı işe iade davasını açabilmesine olanak tanımıştır. Cem Kılıç

http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/cem-kilic/iki-taraf-anlasinca-isten-cikmak-2674393/

Çarşamba, 23 Mayıs 2018 09:39

Vergi Usul Hukukunda: İştirak Cezası

213 sayılı VUK’nun 360. maddesine göre, aynı kanunun  359. maddesinde sayılan ve kaçakçılık suçu oluşturan fiillerin icrasına katılan  ve iştirak  edenlere de VUK’nun 360. maddesinde belirtilen iştirak suçunun  işlenmesi halinde 359. maddede yer alan hürriyeti bağlayıcı cezaların uygulanacağı tartışmasızdır.  Ayrıca iştirak suçuna,  hürriyeti bağlayıcı cezalar yanında vergi ziyaı cezasının da uygulanması  gereklidir.  Zira konuya ilişkin  olarak VUK’nun 360. maddesinde bir açıklık bulunmamasına rağmen, vergi ziyaı cezasının düzenlendiği VUK’nun 344. maddesinde 359. maddede yazılı fiillere iştirak edenlere vergi ziyaı cezasının  bir kat olarak uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.  Bu itibarla VUK’nun 360.  maddesine göre iştirak suçu işleyenlere VUK’nun  344. maddesine göre hesaplanacak  vergi ziyaı cezası kadar ceza  uygulanacaktır. 

Öte yandan, iştirak  suçuna ayrıca vergi  ziyaı cezası  uygulanması  gerektiği ancak, uygulanacak  ceza tutarının  VUK’nun 344 ve 360. maddelerinde yeterli  açıklıkta tanımlanmadığı  yönünde görüşler de mevcuttur. Bu görüşe göre; kanunda  değişiklik yapılarak, iştirak suçunu  işleyenlere uygulanacak cezanın, asıl mükellef veya vergi sorumlusuna uygulanacak cezadan  bağımsız olarak ayrıca belirlenmesi  yerinde olacaktır.

213 sayılı VUK’nun  359. maddesi hükmüne göre birden   fazla kişi maddede sayılan  fiillerin oluşumuna  iştirak  ettikleri  takdirde  fiili irtikap edenlerden  veya   doğrudan  doğruya işlemiş olanlardan   her biri  bundan  ayrı ayrı   maddi çıkar gözetmek  koşulu ile  o fiile mahsus ceza ile  cezalandırılırlar.   Şayet  bu  fiilleri  bir kimse işlemeye azmettirmişse de aynı  cezalar  hükmolunur.  Ancak,  bu  fiillere maddi menfaat gözetmeksizin  iştirak  edenlere fiile mahsus cezanın  dörtte bir hükmolunur.   

İştirak cezası  kesilmesi ile ilgili  kurallar  kısaca şöyledir:

a) Vergi ziyaına VUK 359. maddede  yazılı  fiillerle  sebebiyet  verilmesi durumunda  bu   ceza 3 kat, bu  fiillere iştirak  edenlere ise, 1 kat  olarak  tatbik  edilir.

b) Sahte ve muhteviyatı itibariyle belge düzenlemek, VUK 359. maddesinde kaçakçılık  suçu olarak  düzenlenmiştir.    Dolayısıyla  sahte ve muhteviyatı  itibariyle yanıltıcı belge  düzenleyen mükelleflere  ziyaa uğrattıkları  vergi tutarının  3 katı  VZC kesilir.  Bu  fiillere iştirak edenlere ise 1 katı kadar  vergi ziyaı cezası kesilir. 

c) Sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı  belge  düzenleme fiillerine iştirak  edenler adına,  sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı  belge düzenleyen mükellef  tarafından  ziyaa uğratılan  ve adlarına tarh edilmesi  gereken  vergi tutarlarının  bir katı  VZC kesilir. 

d) İştirak  suçu  kapsamında kesilen  vergi ziyaı cezası, vergi mükellefiyetine bağlı bir ceza değildir.   İdari para cezasıdır.    VUK 360. maddeye göre vergi cezaları  olayların  ilgili  bulunduğu  vergi açısından  mükellefin bağlı olduğu  vergi dairesi  tarafından  kesilir.   Bu nedenle, iştirak  suçu kapsamında kesilecek olan  vergi ziyaı cezası  iştirak eden  kişinin  bağlı olduğu  vergi dairesi  tarafından  değil, iştirak  ettiği kaçakçılık suçunu işleyen   mükellefin bağlı olduğu  vergi dairesi  tarafından  kesilir.   (Bkz.  VUK md.365). İştirak  cezasının  kesilmesi halinde bu  kişinin   aynı  zamanda vergi mükellefi olması  koşulu  aranmaz. Öte yandan,  VUK 359. md kapsamında  kesilen  kaçakçılık  suçuna bağlı  iştirak  cezalarında  bir kat  VZC kesilir.   Bu  ceza hakkında VUK 376 indirim maddesi hükmü uygulanır.   Ayrıca, 2011 yılı  26 şubat  tarihinde yürürlüğe giren  torba yasanın  ,ilgili  maddelerine göre süresi içerisinde bu  yasadan faydalanabilir.  

e) Vergi uygulamasında  iştirak  suçunun  iki anlamı  vardır. Birincisi VUK’nun 360.  maddesinde belirtilen  hürriyeti bağlayıcı  ceza, ikincisi ise adli suça ait (kaçakçılık  suçu) ile ceza ile cezalandırılması  bağlamında vergi ziyaı cezasıdır. İştirak  fiili  dolayısıyla 360. maddede belirtilmemesine  rağmen bu  fiili işleyenler hakkında vergi ziyaı cezası  kesileceğinden; iştirak halinde 344. madde gereğince hesaplanan  vergi ziyaı cezasının  bir katı olarak  hesaplanan  vergi ziyaı cezasının  süresi içerisinde ödenmemesi  halinde gecikme zammı  uygulanacağı  tabidir. Nazlı Gaye Alpaslan

http://www.hurses.com.tr/av-nazli-gaye-alpaslan/vergi-usul-hukukunda-istirak-cezasi/haber-19039

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • Enflasyon Düzeltmesi Uygulayan Şirketlerde Kar Dağıtımı Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan “Enflasyon Düzeltmesi Uygulayan Şirketlerde Esas Alınacak…
  • 1 TL için 532.000 TL Fazla Vergi Ödeme Riski Sosyal içerik üreticilerinden ile Appstore, Google Play üzerinden gelir elde…
Top