Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

İndirimli orana tabi işlemlerden doğan iade alacağının yılı içinde mahsuben iade edilemeyen kısmı, izleyen yıl içinde mükellefin isteğine bağlı olarak nakden veya mahsuben iade edilebilmektedir.

İade talebi en erken izleyen yılın Ocak dönemine ait olup Şubat ayı içinde, en geç Kasım dönemine ait olup Aralık ayı içinde verilecek KDV beyannameleri ile yapılabilmektedir.

Buna göre, 2016 yılı indirimli orana tabi işlemlerden kaynaklanan KDV iade talebinin 2017 yılı Kasım ayına ait KDV beyannamesinin verileceği en son tarih olan 25 Aralık 2017 tarihine kadar talep edilmesi gerekmektedir. Bu tarihe kadar iade talebinde bulunmayan mükelleflerin bu haklarını kaybedecekler.

Yaşanan bir olayda tır şoförü olarak …………………. İlinden, ……………. İline yapılan taşımacılık sırasında ………………….. ilinde kolluk kuvvetleri tarafından …………… plakalı araçta yapılan aramada muhtelif marka ve sayıda kaçak sigaralar ele geçirildiği, idare tarafından yakalama tarihi olan ……….. tarihi itibari ile davacı adına seyyar tütün ticareti faaliyetine istinaden mükellefiyet kaydı açılmıştır. Bunun üzerine geçmişe yönelik açılan mükellefiyetle ilgili gelir vergisi, geçici vergi, özel tüketim vergisi ve KDV beyannameleri vermediğinden dolayı özel usulsüzlük cezaları tebliğ edilmiştir.

Konuyla ilgili olay Yargıya taşınması sonucunda vergi mahkemesi tarafından açılan davanın kabulü şeklinde karar verilmiştir.

Özetle, mahkeme kararının hüküm fıkrası aşağıda olduğu gibidir;

“Olayda, faaliyetin gerçekleştirildiği dönemde davacının mükellefiyet kaydının bulunmadığı ve idarenin davacıya mükellefiyet kaydına ve vergisel ödevlerine ilişkin yazısının adresinin sürekli kapalı olmasından dolayı tebliğ edilemediği, vergi uyuşmazlığına konu dönemde mükellef olmaması nedeniyle beyanname vermesi mümkün olmayan davacının bu fiilinin ancak, ticari faaliyetin ve bu faaliyetinden elde edilen kazancın vergi idaresinin bilgisi dışında bırakmak suretiyle vergi kaybına yol açmak olarak nitelendirilmesi mümkündür. Bu bakımdan, mükellef olmayan davacının beyanname verme ödevinden söz edilmesi mümkün bulunmadığından, davacı adına geçmişe dönük olarak tesis edilen mükellefiyet kaydına dayalı olarak kesilen özel usulsüzlük cezasında hukuka uyarlık görülmemiştir.”

Sonuç

1- Geçmişe yönelik mükellefiyet kaydı açılması halinde özel usulsüzlük cezası kesilemeyecektir.

2- Gelir idaresi yukarıdaki yargı kararındaki gerekçe hükmüne uygun 449 sayılı VUK Genel tebliğini yayınlamıştır.

3- Bütün bu gerekçeler karşısında vergi daireleri mükelleflere geçmişe yönelik açılan vergi kaydı nedeni ile ceza kesmektedir. Nazlı Gaye Alpaslan

 

http://www.hurses.com.tr/Haber-Faaliyetini_vergi_dairesinin_bilgisi_disinda_biraktigi_tespit_edilen_mukelleflere_gecmise_yonelik_ce-15672.htm

Kamuda çalışan toplamda 900 bin taşeron işçi için tarihi adım atıldı ve bu kişilerin koşulsuz, şartsız kadroya geçirilmesi kararlaştırıldı. Bu karar tam bir devrim niteliğinde. 900 bin kamu işçisinin kadroya geçirilmesi ile yaklaşık 3 milyon kişinin yüzü gülecek.

ŞART ARANMIYOR

Bütçe görüşmelerinden sonra konuyla ilgili kanun tasarısı Meclise gelecek ve taşeron işçilerin kadroya geçişleri tamamlanacak. Peki, kim, nasıl, hangi kadroya geçecek ve özlük hakları bakımından ne değişecek? Kadroya geçirilecek kişilerde belirli bir süre o kamu kurumunda çalışmış olma şartı aranmayacak. Aynı şekilde yaş, eğitim düzeyi gibi kriterler de kesinlikle söz konusu değil. Bu konudaki tek kriter 5 Aralık 2017 tarihi itibarıyla herhangi bir kamu kurumunda taşeron olarak çalışıyor olmak yeterli olacak.

KADROLAR AÇILIYOR

Herhangi bir kamu kurumundaki taşeron şirketlerde çalışan işçiler, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4/d maddesi uyarınca, kamu işçisi statüsüne geçirilecekler. Dolayısıyla bu kişiler sürekli bir şekilde kamuda istihdam edilebilecekler. Bu kişilerin en önemli kazanımı iş güvencesi olacak. Diğer yandan bu kişilerin ücret düzeyleri korunacak. İlgili bakanlıkların hazırladığı kanun taslağı bütçe görüşmelerinden sonra Meclis’e gelecek. Zorunlu sınav sonrası geçişler yapılacak ve muhtemelen yeni yılın ilk aylarında geçişler tamamlanacak.

AYNI KURUMDA DEVAM EDECEK

Salı günü yani 5 Aralık 2017 tarihi itibarıyla herhangi bir kamu kurumunda, belediyede veya il özel idaresinde taşeron işçi olarak çalışan kişiler kadroya geçirilecek. Şu anda taşeron işçi hangi kamu kurumunda çalışıyorsa o kamu kurumunda kadroya geçecek.

BELEDİYEDE 400 BİN KİŞİ

Belediye ve İl Özel İdarelerinde taşeron şirketlerde çalışan işçiler doğrudan belediyenin bünyesindeki Belediye İktisadi Teşebbüsünün işçisi haline gelecekler. Yani aradaki taşeron şirketler devreden çıkartılacak. Yaklaşık 400 bin kişi yeni uygulamadan etkilecek.

GEÇİŞTE İŞÇİLERİN BÜTÜN HAKLARI KORUNACAK

TÜRK – İŞ başkanı Ergün Atalay’ın açıklamasına göre kamu işçisi statüsüne geçen işçiler 52 gün üzerinden ödenen ilave tediye hakkından yararlanabilecek. Bu gibi kamu toplu iş sözleşmesinde yer alan haklardan, 4/d statüsüne geçen kamu işçileri de yararlanabilecek. Dolayısıyla her yıl asgari ücret düzeyinden maaş alan bu kişiler hem maddi anlamda güçlenecek, hem de iş güvencesine sahip olmuş olacak. Bu durumdaki yaklaşık 450 bin kişi kadroya geçirilecek.

KIDEM TAZMİNATI AYNI KALIYOR

Taşeron işçiler kadroya geçilirken, şu an itibarıyla çalışmakta oldukları şirketlerdeki kıdemleri korunacak. Örnek vermek gerekirse 6 yıldır aynı şirkette taşeron işçi olarak çalışan işçi, kadroya geçtiğinde 6 yıl üzerinden yıllık izin hakkını koruyacak ve 20 gün yıllık izin hakkına tabi olacak. Bunun yanında bu kişiler ileride kıdem tazminatını hak edecek şekilde işten ayrıldıklarında da hak ettikleri kıdem tazminatı alacaklar.

EMEKLİLİK YOLU AÇILDI

Şu an için kamuda taşeron işçi olarak çalışan kişiler eski adıyla SSK’lılar. Bu kişilerin bu anlamda statülerinde bir fark olmayacak. Dolayısıyla iş güvencesine sahip olarak yine SSK’lı bir biçimde çalışmalarına devam edecekler ve bu statüde emekli olabilecekler. Bu nedenle herhangi bir hak kaybı yaşamaları söz konusu olmayacak.

ASKER VE İZİNLİ OLANLAR

5 Aralık 2017 tarihinde kamu kurumunda taşeron işçisi iken askerde olan, doğum izninde olan kişiler de kadroya geçirilecek. Bu kişilerin kadro hakkından yararlanamaması gibi bir durum söz konusu olmayacak. İş sözleşmesi askıda olan askerlik görevini veya doğum iznindekiler de 2018 yılından sonra kadroya geçecek.

ARTIK SON

Kadroya geçişlerin tamamlanmasından sonra kamuya ihaleyle taşeron işçisi alınmayacak. Kadroya geçişlerden sonra kamu kurumlarındaki kişilerin yerine veya başka işler için ihaleyle kamu işçisi dışında bir taşeron işçi çalıştırılması söz konusu olmayacak. Kamuda taşeron son bulacak. Okan Güray Bülbül http://www.aksam.com.tr

Kişisel verilerin korunması kapsamında, işverenler bakımından net olmayan ancak bir o kadar da hassas bir konu, çalışanlara ait kişisel bilgiler. İş ilişkisi dahilinde işverenin yönetim hakkı ile çalışanın özel yaşam hakkı arasındaki çatışma, bugün dünyada oldukça tartışılan bir mesele. Bu çatışmanın somutlaştığı araç ise genellikle çalışana iş ilişkisi amacı ile tahsis edilmiş olan bilgisayar ve e-posta hesabı oluyor. Yargıtay, kararlarında genel olarak işverenin çalışana iş ilişkisi dahilinde sağladığı bilgisayarlar üzerinde işverenin kapsamlı bir inceleme ve denetim yetkisi bulunduğunu kabul ediyor. Yargıtay’a göre, işveren bu bilgisayarlarda iş dışı faaliyetlerin yapılıp yapılmadığını, işverene hakaret içerikli yazışmaların bulunup bulunmadığını kontrol edebilir. Burada önemli olan, bu denetimlerin yapılabilmesi için işçinin önceden rızasının alınmış olması.

24 Mart 2016 tarihli bir Anayasa Mahkemesi kararı da bu konuyu ele alıyor. Söz konusu karara göre “bilgi güvenliği taahhütnamesi veya “iş yeri disiplin yönetmeliği” gibi şirket iç yönetmeliklerini imzalayarak işveren tarafından hazırlanmış kural ve kısıtlamalar hakkında yeterince bilgilendirilen çalışanların, kurumsal e-posta hesapları üzerinden gerçekleştirdikleri kişisel yazışmaları işveren tarafından incelenebilir. Bu kararda Anayasa Mahkemesi, çalışanların yazışmalarını inceleyen işverenin, meşru bir amaç taşıdığı ve işveren tarafından gerçekleştirilen müdahalenin söz konusu meşru amaçla ölçülü olduğu sonucuna vararak, bu incelemenin çalışanların özel hayatının gizliliğini ihlal etmediğine hükmediyor.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi de geçtiğimiz eylül ayında bu konuda önemli bir karar verdi. Mahkeme bu kararında, ofise tahsisli Yahoo Messenger hesabını kişisel yazışmaları için kullanan çalışanın yazışmalarının izlenmesini ve buna dayanarak işten çıkartılmasını, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin özel yaşam hakkını koruyan 8. maddesinin ihlali olarak kabul etti. Karara konu olayda, işveren çalışanın Yahoo Messenger üzerinden gerçekleştirdiği mesajlaşmayı dokuz gün süre ile kaydediyor ve iş saatleri içinde interneti kişisel amaçlarla kullandığı gerekçesiyle, çalışandan savunma istiyor. Çalışanın, Yahoo Messenger’ı sadece iş amaçlı kullandığını beyan etmesi üzerine işveren, nişanlısı ve kardeşiyle yaptığı, mahrem bilgi ve ifadeler içeren kişisel yazışmaları içeren 45 sayfalık mesaj dökümünü çalışana gösteriyor. Çalışanın imzaladığı işyeri çalışma yönergesine göre, işyerinde ofis kullanımına tahsisli aletlerin kişisel işler için kullanılması yasak. Ancak yönerge, çalışanların iletişimlerinin işveren tarafından izlenebileceğine dair açık bir hüküm içermiyor.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi, yazışmaların işverene ait bilgisayar ve resmi hesaptan yapılmış olmasını ve işyerindeki araç gereçlerin özel amaçlarla kullanımının yasaklanmış olmasını, “özel yaşama saygı” hakkının ihlali için meşru bir gerekçe olarak kabul etmedi. Mahkeme, kararında çalışanın işverence yapılacak izleme faaliyetinin önceden kendisine tüm kapsam ve boyutlarıyla bildirilmesini işverenin yapacağı izleme faaliyetinin hukuka uygun olması için en önemli gereklilik ve ön koşul olduğunu belirtti.

İş sözleşmesine aykırılık şüphesi halinde veya daha yaygın bir iç soruşturma süreci başlatıldığında, genelde işverenler öncelikle çalışanların bilgisayarları ve e-posta hesaplarını inceliyor. Türk mahkemeleri bu konuda, Avrupa İnsan Mahkemesi’ne nazaran, işveren lehine daha büyük serbesti tanısa da işverenlerin bu tip soruşturma süreçlerinde çalışanların haklarını ihlal etmemeye oldukça dikkat etmesi gerekiyor. Yukarıda bahsettiğimiz mahkeme kararları dikkate alındığında, bu konuya ilişkin bir şirket iç yönetmeliği hazırlanması, çalışanların inceleme için önden rızasının alınması ve dolayısıyla çalışanın inceleme hakkının şartlarını ve kapsamını kabul etmiş olması önem arz ediyor. Umut Kolcuoğlu

https://www.dunya.com/kose-yazisi/calisanin-e-postalarini-okumak-yonetim-hakki-mi-ozel-hayatin-gizliligini-ihlal-mi/393660

Yıllar boyu çalışıyor, nihayet emekliliğe hak kazanıyorsunuz, SGK’ya başvuruyorsunuz ve emekli aylığınız bağlanıyor. Fakat bir gün SGK’dan bir yazı geliyor: “Emekli aylığınız hatalı bağlandığı için iptal edilmiş olup, bugüne kadar aldığınız aylıkları geri verin.” Yıllardır süren bu soruna yeni bir yönetmelikle çözüm getirildi.

Resmi gazete’de yayımlanan Sosyal sigorta İşlemleri Yönetmeliği değişikliği kapsamında, yönetmeliğe geçici 35. madde eklendi. Bu maddeyle hatalı aylık bağlamanın ağır sonuçları giderilmiş oldu.

Sosyal güvenlik uzmanı Dr. Saadettin Orhan'ın verdiği bilgiye göre, hatalı aylık bağlama işlemlerinde; prim günü veya sigortalılık süresi eksik olduğu halde aylık bağlanması, sigortalılık statüsü yanlış seçilerek aylık bağlanması, borçlanacak günü olmadığı halde borçlanma yaptırılarak aylık bağlanması en fazla karşılaşılan hata türlerinden. Hatanın sonuçlarının ise çok ağır olduğunu vurgulayan Orhan, "Öncelikle bağlanmış olan aylık iptal ediliyor. Ayrıca ödenmiş olan aylıklar da SGK tarafından geri isteniyor. Vatandaşın bir kusuru varsa 10 yıllık, kusuru yoksa 5 yıllık maaş geri isteniyor. Vatandaş, bir yandan aylığı iptal edilirken, bir yandan da yüklü bir meblağ borçla muhatap oluyor. Ayrıca tekrar emekli olabilmek için eksik primlerini tamamlamak zorunda kalıyor" dedi.

Yönetmeliğe eklenen maddenin büyük ölçüde çözüm olacağını anlatan Orhan, düzenlemeye ilişkin şu bilgileri verdi: "Prim günü eksikliği sebebiyle aylığı iptal edilen kişi, borçlanabileceği hizmetler (askerlik, doğum, yurtdışı gibi) varsa, hizmet borçlanmasıyla eksik primlerini tamamlayabilecek. Böylece aylığını hiç kesilmeden almaya devam edebilecek. Almış olduğu aylıkları da geri ödemek zorunda kalmayacak. Kişinin borçlanacağı süre yoksa veya borçlandığı halde eksik günü tamamlayamamışsa, bu durumda emeklilik sonrasında varsa sigortalılık süresiyle eksik günler tamamlanacak. Bu sigortalılık sürelerine ilişkin primleri vatandaşın ödemesi gerekecek." Orhan yeni düzenlemeden yararlanabilmek için, hatalı aylık bağlama işleminin vatandaşın kasıt veya kusurundan kaynaklanmıyor olması gerektiğini de vurguladı.

http://www.milliyet.com.tr/hatali-baglandi-diyerek-5-yillik-ekonomi-2568536/

Gerçek maaşın gizlenip asgari ücretten gösterilmesinin önlenmesi için önemli bir düzenleme yapıldı. Yeni yasaya göre her mesleğin bir kodu olacak ve kişiler yaptıkları işlerle SGK'ya bildirilecek.

Meslek kodlarını hatalı giren işverenler 1 Ocak 2018 itibarıyla ceza alacak. Muhtasar ve prim hizmet beyannamesinde, sigortalıların iş yerlerinde fiilen yaptıkları işe uygun meslek adı ve kodunu, gerçeğe aykırı bildiren her bir iş yeri için, sigortalı başına, asgari ücretin onda biri tutarında idari para cezası uygulanacak. Gerçek maaşı gizleyenler için ayrıca idari para cezası ve belgede sahtecilikten hapis cezası da var.
Cezalarla muhatap olmamak için işverenlerin bazı işlemleri yapmaları gerekiyor. İşlemler özetle şöyle:
Meslek kodu bilgisini ekrandan manuel olarak ekleyecek olan işverenler, Aylık Prim ve Hizmet Belgesi Sigortalı Bilgileri Giriş ekranında yer alan veri giriş alanlarının en sağında "Meslek Kodu" alanını kullanacak. Bu alana 6 rakamdan oluşan kod girilecek. Meslek kodlarına bakmak için giriş kutusu yanındaki yeşil büyüteç resmine tıklanabilir.
Gerçek maaşın gizlenip asgari ücretten gösterilmesi nedeniyle çalışanın ileride emekli maaşı düşüyor. İşten çıktığında düşük tazminat alıyor. İşsizlik maaşı, iş görmezlik ödeneği, rapor parası gibi hesaplamalar alt seviyeden yapılıyor. Devlet prim ve vergi kaybediyor. Hürriyet Gazetesi
Perşembe, 07 Aralık 2017 10:48

Meslek Mensupları Cezalara Maruz Kalabilir

Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğine Göre Meslek Mensubunun Sorumluluğu

05 Aralık 2017/  30261 Sayılı Resmi Gazetede Yayımlanan "SOSYAL SİGORTA İŞLEMLERİ YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN YÖNETMELİĞİ' nin;

MADDE 28 – Aynı Yönetmeliğe aşağıdaki ek maddeler eklenmiştir.
 
EK MADDE 4 – (1) Kanun uyarınca düzenlenmesi ve verilmesi gereken muhtasar ve prim hizmet beyannamesinin defter kayıtlarına veya bu defter ve kayıtların dayanağını teşkil eden belgelere uygun olmamasından işverenlerle birlikte 3568 sayılı Kanuna göre yazılı sözleşme ile yetki verilmiş meslek mensupları da müştereken ve müteselsilen sorumludur.
(2) Kanun uyarınca düzenlenmesi ve verilmesi gereken muhtasar ve prim hizmet beyannamesinin meslek mensupları tarafından düzenlenmesi ve verilmesi amacıyla işverenler ve ilgili meslek mensupları arasında yazılı sözleşme düzenlenir.
(3) Bu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen sözleşmede Kanunun 86 ncı maddesinin on üçüncü fıkrasına dayanılarak Maliye Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından müştereken çıkarılan Tebliğ eki sözleşmeler esas alınır.
(4) Meslek mensupları ile işverenler arasında düzenlenen sözleşmenin iptali halinde yeni sözleşme bir aylık süre içerisinde Kuruma bildirilir.
(5) Bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren ilk defa tescil edilecek işyerlerine ilişkin olarak işverenler ve meslek mensupları arasında düzenlenen sözleşmenin bir örneği gerekli görülmesi halinde Kurumca istenir. Bu maddenin yürürlük tarihinden önce tescil edilen işyerlerine ilişkin olarak Kanuna ait hususların da yer aldığı yeni sözleşmenin bir örneğinin gerektiğinde ibrazı istenir.
(6) Yazılı sözleşme ile yetki verilmiş meslek mensuplarının, Kanuna göre düzenledikleri muhtasar ve prim hizmet beyannamesinde yer alan bilgilerin, defter ve kayıtlara ve bu kayıtların dayanağını teşkil eden belgelere uygun olmamasına kendi kusurlu davranışları ile sebebiyet verdiklerinin, Kurumca veya yetkili adli mercilerce tespit edilmiş olması halinde meslek mensupları ortaya çıkan prim kaybından, gecikme cezasından, gecikme zammından, idari para cezalarından ve Kanunun 96 ncı maddesi kapsamında fazla veya yersiz yapılan ödemelerden işverenlerle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulur.
(7) Kanuna göre düzenlenecek ve verilecek muhtasar ve prim hizmet beyannamesinin uygunluğuna esas olan defter kayıtları ve belgelerin saklanmasından ve ibrazından işverenler sorumludur.
(8) Kanuna göre düzenlenecek ve verilecek muhtasar ve prim hizmet beyannamesinin defter ve kayıtlara ve bu kayıtların dayanağını teşkil eden belgelere uygun olmamasından meslek mensuplarının sorumlu olması için, defter, kayıt ve belgelerin imza karşılığı veya yazılı tutanak yoluyla, bilgilerin ise mail, kısa mesaj veya yazılı tutanak gibi yollarla meslek mensuplarına intikali gerekir.
(9) İşveren veya işveren tarafından yetki verilen kişinin imzası olmayan veya bu kişiler tarafından intikal ettirilmeyen bilgi ve belgelere istinaden meslek mensupları tarafından düzenlenen defter, belge ve bilgiler için ilgili meslek mensupları sorumlu sayılacaktır.

Emeklilik, çalışanların statülerine göre, yani SSK’lı (4-a), Bağ-Kur’lu (4-b) veya devlet memuru (4-c) olmalarına göre farklılık gösterir. Her bir statü içerisinde bulunanların belirli koşulları yerine getirmesi beklenir. Kadın çalışanla erkek çalışan arasında da emeklilik koşullarının tamamlanması bakımından farklılıklar vardır. Bugünkü yazımızda sigortalı, yani 4-a’lı çalışanlar bakımından emeklilik koşullarını inceleyeceğiz.

Emeklilik için 3 şart

Genel olarak bir veya birden fazla işverene bağlı olarak hizmet sözleşmesiyle çalışanlar için 4-a, yani eski adıyla SSK koşulları geçerlidir. Bu sigortalılar için emeklilikte üç koşulun bir arada yerine getirilmesi şarttır.

Hem emeklilik için gerekli yaşı tamamlayacaksınız, hem prim ödemeniz dolmuş olacak hem de başlangıçta erkek ve kadın için farklı olan sigortalılık süreniz tamamlanacak. İşte bu üç koşul tamamlanınca emekli aylığına hak kazanırsınız.

SSK’lılar için emekli olma şartlarını sigorta başlangıç tarihi belirliyor. Sigortaya giriş tarihinize göre emeklilik yaşınız ve ne kadar prim ödeyeceğiniz ortaya çıkıyor.

Sigortalıların emeklilik koşullarında zaman içerisinde yapılan yasal değişiklikler ise farklı emeklilik tarihlerinin ortaya çıkmasına neden oluyor.

8 Eylül 1999 ve 30 Nisan 2008 kritik tarihler

1999 yılında emeklilik şartları yeniden düzenlendi ve ilk kez 8 Eylül 1999’dan sonra sigortalı olanlar için emeklilik yaşı kadınlarda 58, erkeklerde 60 olarak belirlendi. Daha sonra sosyal güvenlik reformu kapsamında yeniden bir düzenleme yapıldı ve bu sefer 30 Nisan 2008’den sonra ilk kez sigortalı olanlar için, kademeli bir geçiş ile emeklilik yaşı 2036 yılından sonra her yıl bir yaş artırılarak erkeklerde 2044 ve sonrasında kadınlarda ise 2048 ve sonrasında 65’e çıkarıldı. Bunun yanında, emeklilik için gerekli prim ödeme gün sayısı da artırıldı. Yani, emekli olabilmek için yaş ve prim ödeme gün sayısı şartı zaman içerisinde yükselmiş oldu.

Bu tarihlerden önce ve sonra sigortalılık girişi olanlar için emeklilik koşulları ciddi bir şekilde değiştiriyor. Örneğin, 9 Eylül 1999’da ilk kez sigortalı olan bir kişi emekli olabilmek için kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmak ve 7000 gün prim ödemek zorunda. Buna karşılık, 7 Eylül 1999’da ilk kez sigortalı olan kişi, kadın ise 56, erkek ise 58 yaşını doldurduğunda ve 5975 gün prim ödediğinde emekli olabiliyor. Bu nedenle de sosyal güvenlikte bir günün bile çok önemi vardır. Bazı durumlarda bir gün erken sigortalılık 2 yıl erken emeklilik anlamına gelebilir.

18 yaş öncesi sigortalı olmak avantajlı mı?

Sigortaya başlangıç yaşı tüm sigortalılar bakımından önemlidir. 18 yaş öncesi çalışmaların emekliliği nasıl etkilediği hep tartışılmıştır. Konu çalışanlar bakımından iyi bilinmediği için emeklilik tarihi hesaplamalarında yanlışlıklar yapılmaktadır. Bu bakımdan, 1 Nisan 1981 tarihi önemlidir. Bu tarihten itibaren, 18 yaşından önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanların sigortalılık süresi, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul ediliyor. Ancak bu tarihten önceki süreler için malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri, prim ödeme gün sayılarının hesabına dâhil ediliyor. Daha açık bir anlatımla, sadece 18 yaşından önce ödenen primler işinize yarıyor ve bunlar toplam prim gününüze ekleniyor. Sigortalılık süreniz ise her halükarda 18 yaşında başlıyor. Ancak emeklilikte kademeli geçiş sonrası yaş şartı yükseldiği için sigortalılık süresinin 18 yaşından sonra başlaması problem olmaktan çıktı. Yalnızca malullük ve ölüm aylığında bu sorun yaşanabiliyor.

Emeklilikte son 7 yıla özellikle dikkat edin

Emeklilikte, aylığı bağlayıp ödeyecek kurumun belirlenmesinde, sigortalıların emeklilik tarihinden geriye doğru prim veya kesenek ödenerek geçen son 7 yıllık fiili hizmet (360 x 7 = 2520 gün) süresi esas alınıyor. Bu kural sadece SSK’lı çalışanları değil, tüm çalışanları ilgilendiriyor.

Sigortalının son 7 yıllık fiili hizmet süresi içerisinde en fazla hangi statüde hizmeti varsa, yani sigortalının son 7 yıllık fiili hizmet süresinin yarısından bir gün fazlası olan 1261 prim ödeme günü hangi statüde geçmişse, o statü şartlarıyla emekli olunuyor. Son 7 yıl hizmet süresi eşitse en son tabi olunan statüye göre emeklilik aylığı bağlanıyor. Örneğin, sigortalının hem SSK, hem Bağ-Kur prim ödemesi varsa, son 7 yıllık fiili prim ödeme süresi içinde en fazla SSK statüsünden prim ödemişse SSK’dan, en fazla Bağ-Kur statüsünden prim ödemesi varsa Bağ-Kur’dan emekli aylığı bağlanıyor. Primler eşitse son sigortalılığı hangi statüde ise o statüden emekli aylığı bağlanıyor. Son 7 yıl, sigortalılık süresi veya yaş şartının yerine getirildiği tarihten geriye doğru 7 yıl değil, son prim ödeme tarihinden geriye doğru prim ödenen 7 yıllık süreyi ifade ediyor.

Diğer deyişle, toplam prim gün sayısının son 2520 günü. Bu konu çalışanlarca bilinmediği için, emeklilik döneminde kötü sürprizlerle karşılaşanlar olabiliyor.

1 Ekim 2008 sonrası farklı

Hemen ifade etmekte fayda var, 1 Ekim 2008 tarihinden sonra, yani yeni sosyal güvenlik uygulamalarının başladığı tarihten sonra bu kuralda değişiklik oldu. Buna göre, 1 Ekim 2008 sonrasında ilk kez sigortalı olanlar için son yedi yıl sigorta primleri değil, çalışma hayatının tümünde ödenen sigorta primlerine bakılarak en fazla hangi statüye göre prim ödenmiş ise o statüye göre emeklilik şartları belirleniyor. Cem Kılıç

http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/cem-kilic/son-1261-gune-dikkat--2568082/

Vergi Usul Kanunu'nun (VUK) mükerrer 242'nci maddesinde Maliye Bakanlığı'na; elektronik defter, kayıt ve belgelerin oluşturulması, kaydedilmesi, iletilmesi, muhafazası ve ibrazı ile defter ve belgelerin elektronik ortamda tutulması ve düzenlenmesine ilişkin usul ve esasları belirleme yetkisi verilmiştir. Keza, anılan kanunun 227'nci, mükerrer 257'nci maddelerinde de Maliye Bakanlığı'na benzeri yetkiler tanınmıştır. Maliye Bakanlığı yukarıda anılan hükümlerle verilen yetkilere dayanarak, 25.08.2017 tarihinde internet sitesinde yayınladığı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğ Taslağı ile yaygın olarak kullanılan belgeler arasında yer alan “sevk irsaliyesi”, “müstahsil makbuzu” ve “serbest meslek makbuzu” belgelerinin elektronik ortamda düzenlenmesini uygulamaya koymadan önce kamu oyunun görüşüne sunmuştu.

Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 24.10.2017 tarihinde internet sitesinde yayınlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğ Taslağı ile de serbest meslek erbabı, işletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler ile basit usule tabi olan mükelleflerin kayıtlarının elektronik ortamda tutulması, bu mükelleflerden defter tutmak zorunda olanların bu kayıtlardan hareketle elektronik ortamda oluşturulması ve saklanması, vergi beyannamesi bildirim ve dilekçelerin elektronik ortamda verilebilmesi ile elektronik ortamda belge düzenlenebilmesi amacıyla geliştirilen Defter-Beyan Sistemine ilişkin düzenlemeler kamu oyunun görüşlerine açılmış bulunmaktadır. Defter- Beyan Sistemine giriş, sistemin işleyişi ve sistemden çıkışa ilişkin düzenlemeler kısaca aşağıda tanıtılmaya gayret edilecektir. Diğer düzenlemeler daha sonra ele alınabilecektir.

- Sisteme giriş/Başvuru

Defter-Beyan Sistemi'ni kullanmak zorunda olan, yukarıda belirttiğimiz, mükelleflerin Sistemi kullanmaya başlayacakları takvim yılından önceki ayın son gününe kadar (son gün dahil) www.defterbeyan.gov.tr adresi üzerinden veya gelir vergisi yönünden bağlı bulundukları vergi dairesi aracılığıyla başvuru yapmaları gerekmektedir.

Başvurular mükelleflerin kendilerince yapılabileceği gibi Elektronik Beyanname Gönderme Aracılık ve Sorumluluk Sözleşmesi imzaladıkları meslek mensupları aracılığı ile de yapabilirler. Basit Usule tabi vergi mükellefleri, örneği tebliğ ekinde yer alan, Defter-Beyan Sistemi Kullanımı Aracılık ve Sorumluluk sözleşmesi düzenledikleri meslek odaları aracılığı ile başvurmaları da mümkündür. Tebliğ taslağında Defter-Beyan Sistemi'nin uygulamaya girmesinden sonra mükellefiyet tesis ettiren mükellefler, basit usul ve işletme hesabı esasına tabi mükelleflerde deftere tabi olma durumu değişen mükellefler ile sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenledikleri tespit edilenlerle ilgili ayrıca düzenlemeler yer almaktadır.

- Sisteme giriş, kullanıcı kodu ve şifre alınması

Defter Beyan Sistemi'ne kullanıcı kodu veya TC Kimlik numarası ve şifre bilgileri kullanılarak www.defterbeyan.gov.tr adresi üzerinden giriş yapılacaktır. Şifre bilgisi, mükellef veya noterden yetkili kıldığı kişi tarafından her hangi bir vergi dairesinden alınabilecektir. Baş vuru üzerine vergi dairesince müracaat anında, şifre bilgisi sistemden üretilerek kapalı bir zarf içinde baş vuran mükellef veya yetki verdiği kişiye verilecektir. Şifre bilgisi içeren zarfın tesliminde teslim tutanağı düzenlenecektir. Başvurunun mükellefin beyannamelerinin gönderilmesine aracılık eden meslek mensubu veya meslek odası tarafından yapılması halinde, varsa mevcut şifre bilgileri, yoksa alacakları şifre bilgileri ve kullanıcı kodu ile sisteme giriş yapabileceklerdir. Sistemi kullanacak mükellef, meslek mensubu veya meslek odaları istemeleri halinde, çalışanlarını Sistemin belirli fonksiyonlarını kullanmak üzere Sistem kullanıcısı olarak tanımlayabilecek ve yetkilendirebileceklerdir. Bu durumda, tanımlanan kişilerin sisteme girişte kullanacakları şifreler, Defter-Beyan Sistemi içerisinde elektronik ortamda üretilerek kullanıcıya gösterilecektir. Tanımlanan kişiler, kendileri için oluşturulan kullanıcı kodu ve şifreyi kullanarak sisteme giriş yapabileceklerdir.

- Kayıt zamanı ve yanlışlıkların düzeltilmesi

İşlemlerin defterlere kaydı, ait oldukları ayı izleyen ayın 20'nci gününden fazla geciktirilemez. Takvim yılının son ayına ait kayıtlar takvim yılına ait gelir vergisi beyannamesinin verilmesi gereken son gün saat 23:59 a kadar yapılabilir. Basit usule tabi mükelleflerin alış ve giderleri ile satış ve hasılatlarına ilişkin üçer aylık kayıtlar, izleyen ayın sonuna kadar sisteme kaydedilir. Defter ve kayıtlara rakam veya yazıların yanlış girilmesi durumunda, yukarıda belirlenen süreler zarfında, Sistem üzerinden yanlış kayıt güncellenebilecek veya iptal edilerek doğru kayıt aynı yöntemle tekrar girilebilecektir.

- Sistem üzerinden tutulabilecek defterler

Defter-Beyan Sistemi üzerinden, işletme defteri, çiftçi işletme defteri, serbest meslek kazanç defteri, amortisman defteri, envanter defteri, damga vergisi defteri, ambar defteri ile bitim işleri defteri elektronik ortamda tutulabilecektir. Bu defterler VUK kapsamında geçerli kanuni defterler olarak kabul edilecektir. İşletme hesap hülasası (özeti) zirai kazanç hesap özeti, serbest meslek hesap hülasası ile basit usul hesap özeti yapılan kayıtlardan hareketle Sistem tarafından üretilecektir.

- Defterlerin tasdiki durumu

Defter Beyan Sistemi vasıtasıyla elektronik ortamda tutulan defterlerin açılış onayı; ilk defa veya yeniden işe başlama ile sınıf değiştirme hallerinde kullanmaya başlamadan önce,  izleyen faaliyet dönemlerindeki açılış onayları ise defterlerin kullanılacağı faaliyet döneminin ilk gününde Başkanlık tarafından elektronik olarak yapılır. Açılış onayı VUK'da öngörülen tasdik hükmündedir. Ayrıca kağıt ortamında defter tutulmaz.

- Sistemden çıkış

Defter-Beyan Sistemi'ni kullanan mükelleflerin ölümü veya gaipliği, mükellefiyetinin sonlandırılması/terkin edilmesi hallerinde ölüm/gaiplik kararı tarihi ile sonlandırma/terkin tarihinden itibaren, o tarihe kadar yapılması gereken işlemler ve onların gerektirdiği yükümlülükler haricinde, Defter-Beyan Sistemi kayıt yapma, defter tutma ve beyanname gönderme özellikleri bakımından kullanılamayacaktır. Bununla birlikte geçmiş dönemlere ilişkin bilgilerin görüntülenmesi amacıyla Sistem kullanılabilecektir. İkinci sınıf tüccarlardan birinci sınıfa geçenler izleyen takvim yılı başından itibaren sistem kullanıcıları arasından çıkarılacaktır. Basit usulün şartlarını haiz olup sistemi kullanan mükelleflerden, bu usulden yararlanmayı istemediklerini ve kazançlarını bilanço esasına göre tespit etmek istediklerini yazı ile bildirenler, dilekçelerinde belirttikleri tarihten itibaren veya izleyen takvim yılı başından itibaren Sistemi kullanamayacaklardır. Ancak, geçmiş dönemlere ilişkin bilgilerin görüntülenmesi amacıyla sistem kullanılabilecektir.

Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 24.10.2017 tarihinde internet sitesinde yayınlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğ Taslağı ile de serbest meslek erbabı, işletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler ile basit usule tabi olan mükelleflerin kayıtlarının elektronik ortamda tutulması, bu mükelleflerden defter tutmak zorunda olanların bu kayıtlardan hareketle defterlerin elektronik ortamda oluşturulması ve saklanması, vergi beyannamesi bildirim ve dilekçelerin elektronik ortamda verilebilmesi ile elektronik ortamda belge düzenlenebilmesi amacıyla geliştirilen Defter-Beyan Sistemi'ne ilişkin düzenlemeler kamu oyunun görüşlerine açılmış bulunmaktadır.

Söz konusu genel tebliğ taslağında düzenlenen hususlardan Defter-Beyan Sistemi'ne giriş, sistemin işleyişi ve sistemden çıkışa hakkındaki düzenlemelere ilişkin yazımız 30.11.2017 tarihli DÜNYA gazetesinde yayınlanmıştı. Bu yazımızda tebliğ taslağında yer alan defterlerin muhafaza ve ibrazı, sorumluluklar ve ceza uygulaması düzenlemelerini ele alacağız.

Defterlerin muhafazası

Defter-Beyan Sistemi üzerinde tutulan defterlerin kullanıcı denetiminin kullanıcı kodu, şifre ve diğer güvenlik mekanizmaları ile elektronik ortamda gerçekleştirilmesi, sistemin kullanımına ilişkin tüm işlemlerin elektronik olarak yapılması ve her işleme ait loğların kayıt altına alınmasına bağlı olarak kaynağının inkar edilemezliği söz konusu olduğundan mükelleflerce ayrıca kağıt ortamında saklanmasına gerek bulunmamaktadır. Sistem üzerinden tutulan defter ve kayıtların muhafaza yükümlülüğü başkanlığa aittir. Başkanlık mükellef, meslek mensubu ya da meslek odası tarafından girilen kayıtları ve bu kayıtlardan hareketle oluşan defterleri elektronik ortamda muhafaza edecek ve mükelleflerin kullanımına hazır halde bulunduracaktır.

Sistem üzerinden defterlerin görüntülenmesi, yazdırılması veya çeşitli dosya formları ile indirilmesi mümkün olmakla birlikte, bu şekilde indirilmiş olan defterlerin hukuki geçerliliği yoktur.

Defterlerin ibrazı

Kendisinden mükellefiyetlerine ilişkin defter ve kayıtlarının ibrazı talep edilen mükellefler, talepte bulunan birim ile ibrazı talep edilen bilgilerin mahiyetini ibraz talep yazısının bir örneği ile birlikte ibraz süresinin sonundan en geç 10 gün önce bağlı olduğu vergi dairesi aracılığıyla başkanlığa bildirecektir. Başkanlık bu bildirime ilişkin usul ve esaslar ile bildirim yöntem ve içeriğinin belirlenmesi konusunda yetkilidir. İlgili makamlar tarafından defter ve kayıtlarının ibrazı istenilen mükellefe ulaşılamaması ya da ibraz yazısının mükellefe tebliğ edilememesi hallerinde bu durumu tevsik eden belgelerle birlikte mükellefin bağlı bulunduğu vergi dairesi aracılığıyla başkanlığa başvurulacaktır. Başkanlık istenildiğinde defterlerin kağıt, elektronik, manyetik veya optik araçlar vasıtasıyla eksiksiz ve okunabilir şekilde ibraz edilmesine yönelik önlemleri almak ve ibraza yönelik farklı usuller belirlemek konusunda yetkilidir.

Sistemi kullanma yükümlülüğünün başlayacağı tarih

Taslaktaki düzenlemeye göre, basit usule tabi mükellefler ile serbest meslek erbabı 1/1/2018 diğer mükellefler ise 1/1/2019 tarihinden itibaren sistemi kullanmaya başlayacaktır. Geniş mükellef kitlesini ilgilendiren bu düzenlemelerin genel tebliğin yayınından en az 6 ay sonra uygulamaya girmesi daha uygun olurdu. Tüm mükellefler için Sistemin 01.01.2019 da kullanılmaya başlanması daha gerçekçi ve makul olur.

Sorumluluklar ve ceza uygulaması

Defter-Beyan Sistemi'ni kullanma zorunda olmakla birlikte tebliğde ön görülen süreler içinde baş vuru yapmayan, baş vuru yapmakla birlikte belirlenen süreler dahilinde kayıt yapma, defter tutma, beyanname, bildirim ve dilekçe gönderme, belge düzenleme ve benzeri yükümlülükleri yerine getirmeyen mükelleflere Vergi Usul Kanunu’nda söz konusu fiiller için ön görülen cezalar uygulanır.

Defter-Beyan Sistemi'ni kullanan mükellefler, meslek mensupları ve meslek odaları yanında mükellefler ve meslek mensupları ile meslek odalarının yetkilendirdiği çalışanları kendilerine verilen kullanıcı kodu ve şifrelerin güvenliğinden sorumludurlar. Sistem kullanıcıları kullanıcı kodu ve şifreleri başka amaçlarla kullanamazlar, herhangi bir üçüncü kişiye açıklayamazlar ve bunların kullanımına izin veremezler, üçüncü kişilere devredemezler, kiralayamazlar ve satamazlar.

Defter-Beyan Sistemi'ne yapılan kayıtlar, oluşturulan defterler liste vb. bilgiler, elektronik ortamda gönderilen beyanname ,bildirim ve dilekçeler ile elektronik belgelerin içeriğinden ve doğruluğundan Sistemi doğrudan kendisi kullanması halinde mükellef sorumlu olacaktır.

Sistemin aracılık ve sorumluluk sözleşmesi imzalanarak yetki verilen kişiler aracılığıyla kullanılması durumunda mükellefler, defter, beyanname, bildirim dilekçelere kaydedilmesi gereken her türlü bilginin meslek mensubuna /meslek odasına tam ve doğru bir şekilde sunulmasından sorumlu iken, meslek mensubu/odası deftere kaydedilen bilgilerin dayanağı olan ilgili belgelere uygunluğundan ve gönderilmesine aracılık ettiği beyanname, bildirim ve dilekçelerin defter kayıtlarına ve kayıtların dayandığı belgelere uygun olmamasından dolayı ortaya çıkacak vergi ziyaına bağlı olarak salınacak vergi, kesilecek ceza ve hesaplanacak faizlerin ödenmesinden mükellefle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur. Bu kapsamda başkanlığın herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır.

Beyannamelerin onaylanması sonucunda otomatik olarak hazırlanan tahakkuk fişleri ve/veya ihbarnamelerin yine sistem üzerinden mükellefe, vergi sorumlusuna veya bunların yetki verdiği gerçek veya tüzel kişiye elektronik ortamda iletilmesi işlemi ile söz konusu tahakkuk fişleri ve/veya ihbarnameler mükellefe tebliğ edilmiş sayılacaktır.

Sistem üzerinden elektronik belge düzenlenmesi

VUK kapsamında düzenlenmesi zorunluluğu bulunan fatura ve fatura yerine geçen vesikalara, serbest meslek makbuzu, müstahsil makbuzu, gider pusulası, sevk irsaliyesi ve benzeri diğer vesikalar, özel mevzuatlarında yer alan düzenlemelere uygun olarak, Defter-Beyan Sistemi üzerinden veya bu sistem vasıtasıyla elektronik ortamda düzenlenebilecektir.

Defter kayıt ve belgelerin geliştirilen sistemler yoluyla elektronik ortamda düzenlenmesi, muhafazası ve beyanı kayıt dışılığın önlenmesine katkı sağlayacaktır. Bununla beraber, son iki VUK Tebliğ Taslağı ile hedeflenen mükellef kitlesinin önemli bir bölümü için mali yük getirecek, sisteme intibakları zamana ihtiyaç gösterecektir. Bu nedenle tebliğlerin yayınlanması ile uygulamanın başlaması arasında yeterli süre olmalıdır. Akif Akarca/Dr. Mehmet Şafak

https://www.dunya.com/kose-yazisi/elektronik-ortamda-defter-beyan-sistemi/392573

07 Aralık 2017 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 30263 

Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:

TRANSFER FİYATLANDIRMASI YOLUYLA ÖRTÜLÜ KAZANÇ DAĞITIMI HAKKINDA GENEL TEBLİĞ (SERİ NO: 1)’DE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ (SERİ NO: 3)

MADDE 1 – 18/11/2007 tarihli ve 26704 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında Genel Tebliğ (Seri No:1)’in “6- Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı ile Anlaşma Usulü” başlıklı bölümü aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

6- Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı ile Anlaşma Usulü

Kurumlar Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin beşinci fıkrasında, mükelleflere ilişkili kişiler ile gerçekleştirdikleri mal veya hizmet alım ya da satım işlemlerinde uygulayacakları fiyat veya bedelin tespitine ilişkin yöntemleri Maliye Bakanlığı ile anlaşarak belirleme imkânı getirilmiş ve bu şekilde belirlenen yöntemin, üç yılı aşmamak üzere anlaşmada tespit edilen süre ve şartlar dâhilinde kesinlik taşıyacağı hükme bağlanmıştır. Dolayısıyla, uygulayacağı yöntem konusunda tereddüdü bulunan mükelleflerin gerekli bilgi ve belgelerle birlikte Gelir İdaresi Başkanlığına (İdare) başvurarak belli bir dönem için yöntem tespiti talebinde bulunabilmeleri mümkündür.

Bu çerçevede, ilişkili kişiler ile yapılan mal veya hizmet alım ya da satım işlemlerine ilişkin transfer fiyatının tespit edilmesinde belli bir dönem için uygulanacak yöntem, mükellefin talebi üzerine İdare ile anlaşılarak belirlenebilecek olup bu anlaşma peşin fiyatlandırma anlaşması olarak adlandırılır. Söz konusu anlaşma ile belli bir dönem için anlaşmaya varılan transfer fiyatlandırması yöntemi kapsamında; ilişkili kişiler ve işlemler, anlaşmanın süresi, transfer fiyatı (kâr marjı, faiz oranı, bedel vb.) ve kritik varsayımlar gibi hususlar belirlenir.

Peşin fiyatlandırma anlaşmasına ilişkin İdareye başvuruda bulunan mükellef, tek taraflı, iki taraflı veya çok taraflı peşin fiyatlandırma anlaşması talep edebilir. Anlaşmaya ilişkin sürecin, diğer ülke vergi idaresinin katılımı olmaksızın, başvuruda bulunan mükellef ile İdare arasında gerçekleşmesi halinde tek taraflı; iki ayrı ülkede bulunan vergi idaresi ile bu idarelerin yetki alanlarında bulunan ilişkili iki mükellef arasında gerçekleşmesi halinde iki taraflı; ikiden fazla ülke vergi idaresi ile bu idarelerin yetki alanlarında bulunan ilişkili ikiden fazla mükellef arasında gerçekleşmesi halinde ise çok taraflı peşin fiyatlandırma anlaşması söz konusudur.

6.1- Peşin fiyatlandırma anlaşmalarının kapsamına giren mükellefler

Peşin fiyatlandırma anlaşmasının kapsamına kurumlar vergisi mükellefleri girmektedir. Bu çerçevede;

  1. a) Kurumlar vergisi mükelleflerinin ilişkili kişilerle yaptıkları yurt dışı işlemleri,
  2. b) Kurumlar vergisi mükelleflerinin serbest bölgelerde faaliyette bulunan kurumlar vergisi mükellefleri ile ilişkili kişi kapsamında yaptıkları işlemleri,
  3. c) Serbest bölgelerde faaliyette bulunan kurumlar vergisi mükelleflerinin bu bölgelerde faaliyette bulunmayan kurumlar vergisi mükellefleri ile ilişkili kişi kapsamında yaptıkları işlemleri,

ile ilgili olarak belirlenecek yöntem konusunda İdareye başvurmaları mümkün bulunmaktadır.

6.2- Peşin fiyatlandırma anlaşmalarında izlenen süreçler

6.2.1- Ön görüşme

Mükellef tarafından talep edilmesi durumunda, yazılı başvurudan önce, İdare ile ön görüşme yapılması mümkün bulunmaktadır. Ön görüşmede, anlaşmanın kapsamı ve ilgili işlemler ile anlaşma başvurusunun uygunluğu gibi konular ele alınır.

6.2.2- Yazılı başvuru ve İdareye sunulacak bilgi ve belgeler

Peşin fiyatlandırma anlaşmasına ilişkin süreç, mükellefin yazılı başvurusu ile başlar. Söz konusu başvuru, EK-1’de yer alan başvuru formuna uygun olarak yapılır. Formdaki bilgileri içermek kaydıyla mükellefler anlaşma başvurularını diledikleri formatta da hazırlayabilir.

Anlaşma için İdareye başvuruda bulunan mükelleflerin sunmaları gereken temel bilgi ve belgeler ise aşağıdaki gibidir:

  1. a) Başvuru formu,
  2. b) Üstlenilen işlevleri, sahip olunan riskleri ve kullanılan varlıkları içeren tüm bilgiler,
  3. c) Kritik varsayımlara ilişkin bilgiler ve gerekçeleri (önerilen transfer fiyatlandırması yöntemi ile bu yöntemin seçimine ve uygulanmasına esas teşkil eden koşullara ve varsayımlara ilişkin açıklamalar, analizler ve yapılan diğer çalışmalar),

ç) Gayrimaddi varlıkların mülkiyetine ve alınan veya ödenen gayrimaddi hak bedellerine ilişkin bilgi,

  1. d) İlişkili kişiler tarafından farklı muhasebe standartları ve yöntemleri kullanılıyor ise bunlara ilişkin bilgi,
  2. e) Başvuru tarihinin içinde bulunduğu hesap dönemine ilişkin ürün fiyat listeleri,
  3. f) Başvuru tarihinin içinde bulunduğu hesap dönemine ilişkin üretim maliyetleri,
  4. g) İlişkili kişiler arasındaki işlemlere uygulanan şirket içi fiyatlandırma politikası,

ğ) Başvuru tarihinin içinde bulunduğu hesap döneminde ilişkili ve ilişkisiz kişilerle yapılan işlemlerin miktarı ile fatura, dekont ve benzeri belgeler,

  1. h) İlişkili kişilerin son üç yıla ilişkin mali tabloları, gelir veya kurumlar vergisi beyanname örnekleri, yurt dışı işlemlerine ait sözleşmelerin örnekleri,

ı) Önerilen transfer fiyatlandırması yöntemini destekleyen son üç yıla ait finansal veriler ve bunlarla ilgili belgeler,

  1. i) İki veya daha fazla karşılaştırılabilir işlemin olması durumunda belirlenen emsal fiyat aralığı ve bu aralığın tespitinde kullanılan yöntem,
  2. j) Emsal fiyatın tespit edilmesi için gerekli diğer belgeler.

İdare gerekli gördüğü takdirde mükelleften ilave bilgi ve belge talebinde bulunabilir. İlgili bilgi ve belgelerin yabancı dilde yazılmış olmaları halinde, bunların Türkçe çevirilerinin de ibraz edilmesi gerekmektedir.

6.2.3- Değerlendirme ve analiz

İdare, mükellefin yaptığı başvuruda yer alan bilgi ve belgeler üzerinden peşin fiyatlandırma anlaşmasının uygun olup olmadığını, ne tür bilgilere ihtiyaç olduğunu tespit etmek amacıyla ön değerlendirme yapar.

Söz konusu başvuruda yer alan bilgi ve belgelerin yeterli bir değerlendirme yapma olanağı sunmaması halinde, İdare mükelleften ilave bilgi ve belge talebinde bulunabilir veya mükellef ile görüşmeler yapabilir.

İki taraflı veya çok taraflı peşin fiyatlandırma anlaşmalarına ilişkin süreçte, diğer ülke vergi idaresine veya idarelerine sunulan bilgi ve belgelerin eş zamanlı olarak İdareye de sunulması gerekmektedir.

Gerekli veriler tamamlandıktan sonra, karşılaştırılabilir işlemlerin, kullanılan varlıkların, diğer düzeltimlerin, uygulanabilir yöntemlerin, anlaşma şartlarının ve diğer temel hususların değerlendirmesi yapılır.

Değerlendirme ve analiz sürecinin, tek taraflı peşin fiyatlandırma anlaşma başvurusunda altı ay, iki taraflı ve çok taraflı peşin fiyatlandırma anlaşmaları başvurularında ise 12 ay içinde sonuçlandırılması esastır.

6.2.4- Anlaşmanın kabulü veya reddi

İdare yapılan değerlendirme ve analiz sonucunda, mükellefin başvurusunu aynen kabul edebilir veya gerekli değişikliklerin yapılması koşuluyla kabul edebilir ya da reddedebilir. İdarenin başvuruyu kabul etmesi halinde mükellef ile İdare arasında peşin fiyatlandırma anlaşması imzalanır.

İdareye yapılan tek taraflı peşin fiyatlandırma anlaşma başvurusu, başvuru talebine ilişkin yazının İdarenin kayıtlarına girdiği tarihten itibaren dokuz ay içinde sonuçlandırılır. Başvurunun bu süre içinde sonuçlandırılamaması durumunda, İdare ile mükellefin anlaşması halinde söz konusu süre uzatılabilir.

İki taraflı ya da çok taraflı peşin fiyatlandırma anlaşmasına ilişkin talepler, ilgili ülke veya ülkelerle yürürlükte olan çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları çerçevesinde değerlendirilir. İki taraflı ya da çok taraflı peşin fiyatlandırma anlaşmalarına ilişkin süreçte, ilgili çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmasına taraf devletlerden birinin vergi idaresi diğer devletin vergi idaresi ile temasa geçer. Diğer devletin idaresi ile anlaşmaya varılamaması halinde bu durum İdare tarafından mükellefe bildirilir.

İdareye yapılan iki taraflı ya da çok taraflı peşin fiyatlandırma anlaşma başvuruları, başvuru talebine ilişkin yazının İdarenin kayıtlarına girdiği tarihten itibaren 18 ay içinde sonuçlandırılır. Başvurunun bu süre içinde sonuçlandırılamaması durumunda, idareler ile mükelleflerin anlaşması halinde süre uzatılabilir.

Diğer taraftan, İdare tarafından talep edilen bilgi ve belgelerin belirlenen sürelerde ibraz edilmemesi ve bu durumun süreklilik arz etmesi halinde başvurular ret olunabilir.

Peşin fiyatlandırma anlaşmasına ilişkin sürecin her aşamasında, mükellef ile karşılıklı bilgi ve görüş alışverişinde bulunulur. Ayrıca, yapılan her anlaşma yalnızca ilgili mükellefe özgüdür ve bu mükellefi ilgilendirmektedir. Dolayısıyla, yapılan anlaşmaların başka mükellefler tarafından emsal olarak kullanılması veya yapılan işlemlere ilişkin bir kanıt olarak sunulması mümkün değildir.

6.3- Anlaşmanın süresi

Peşin fiyatlandırma anlaşmasının süresi en fazla üç yıl olup imzalandığı tarihten itibaren anlaşmada belirlenen süre ve şartlar dâhilinde hüküm ifade eder. Örneğin, mükellef tarafından 02/01/2017 tarihinde yapılan başvuru sonucunda devam eden sürecin 05/09/2017 tarihinde imzalanan anlaşma ile sonuçlanmış olması durumunda, mükellef ve İdare, anlaşmanın üç yıl uygulanması hususunda mutabakata varabilir. Bu durumda, anlaşmada belirtilen süre ve şartlar dâhilinde anlaşma, imzalandığı 05/09/2017 tarihinden itibaren hüküm ifade etmek üzere; 2017, 2018 ve 2019 hesap dönemleri için uygulanabileceği gibi taraflar anlaşmanın süresinin 2018 hesap döneminden itibaren başlamasını da kararlaştırabilir.

6.4- Anlaşmanın takibi ve yıllık rapor

İdare, mükellefin anlaşmada belirlenen koşullara uyum gösterip göstermediğini ve/veya bu koşulların geçerliliğini sürdürüp sürdürmediğini, anlaşmada belirlenen süre boyunca mükellefin sunacağı peşin fiyatlandırma anlaşmasına ilişkin yıllık rapor üzerinden takip eder.

Söz konusu raporun, anlaşma süresi boyunca her yıl kurumlar vergisi beyannamesinin verilme süresi içinde EK-2’de yer alan formata uygun şekilde hazırlanarak bir yazı ekinde İdareye gönderilmesi gerekmektedir.

Öte yandan, İdare ile peşin fiyatlandırma anlaşması imzalayan mükelleflerin, anlaşma kapsamındaki işlemlerine ilişkin olarak yıllık transfer fiyatlandırması raporu hazırlamalarına gerek bulunmamaktadır. Ancak anlaşma müddeti boyunca her yıl hazırlanacak olan peşin fiyatlandırma anlaşmasına ilişkin yıllık rapor içerisinde EK-4’te yer alan unsurlara da yer verilmesi gerekmektedir.

İlişkili kişilerle gerçekleştirilen ve anlaşma kapsamında olmayan işlemler için yıllık transfer fiyatlandırması raporu hazırlanacağı tabiidir.

6.5- Peşin fiyatlandırma anlaşmalarının yenilenmesi, revize edilmesi ve iptali

6.5.1- Anlaşmanın yenilenmesi

Mükellef mevcut bir peşin fiyatlandırma anlaşmasının yenilenmesi talebinde bulunabilir. Bu durumda mükellef anlaşma süresinin bitiminden en az dokuz ay önce İdareye başvurmalıdır. Mükellef başvurusunda, mevcut anlaşmada belirtilen koşullar ile varsayımlarda herhangi bir değişiklik meydana gelip gelmediğini, anlaşmanın yenilenmesi sonucunda anlaşmada herhangi bir değişiklik yapılması gerekip gerekmediğini ve tespit edilen yöntemin anlaşmada kavranan işlemlerin mahiyetine en uygun olarak emsallere uygunluk ilkesini karşıladığını gösterecek gerekli bilgi ve belgeleri sunmalıdır.

İdare söz konusu başvurunun incelenmesi sonucunda, mevcut anlaşmada belirtilen koşullar ile varsayımların devam ettiğine ve tespit edilen yöntemin emsallere uygunluk ilkesini karşıladığına karar verirse, mevcut anlaşmanın aynı koşulları, varsayımları ve yöntemi kapsayacak şekilde bir dönem daha devam ettirilmesini kabul edebilir. Bununla birlikte, İdare, anlaşmada kavranan işlemlerin mahiyetinin, belirtilen koşulların ve varsayımların değiştiğine ya da farklı bir yöntem tespit edilmesi gerektiğine karar verirse, mükellefin yeni bir peşin fiyatlandırma anlaşması başvurusunda bulunması gerekir.

6.5.2- Anlaşmanın revize edilmesi

İdare ile mükellef arasında imzalanmış ve yürürlükte olan bir peşin fiyatlandırma anlaşması aşağıdaki durumların gerçekleşmesi halinde revize edilebilir:

  1. a) Anlaşmada yer alan kritik bir varsayımın gerçekleşmemesi,
  2. b) Anlaşma koşullarında esasa ilişkin bir değişikliğin gerçekleşmesi veya anlaşmada belirlenen koşulların geçerliliğini sürdürmemesi,
  3. c) Çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları da dâhil, yasal düzenlemelerde anlaşmayı etkileyecek değişikliklerin gerçekleşmesi,

ç) İki taraflı veya çok taraflı peşin fiyatlandırma anlaşmalarında, diğer ülke vergi idaresinin veya idarelerinin anlaşmayı revize etmesi, yürürlükten kaldırması veya iptal etmiş olması.

Mükellef, İdare ile imzaladığı peşin fiyatlandırma anlaşmasının revize edilmesi amacıyla İdareye başvurabilir. Söz konusu başvuruda mükellef, anlaşmanın revize edilmesi talebinin nedenlerini de içerecek şekilde gerekli bilgi ve belgeleri İdareye ibraz etmek zorundadır. Anlaşmanın revize edilmesi hususunun İdare tarafından kabul edildiği durumda, anlaşmanın revize edildiği tarihten mevcut anlaşmanın süresinin bitimine kadar yeniden belirlenen anlaşma koşulları geçerli olacaktır. İdarenin anlaşmanın revize edilmesini kabul etmediği durumda anlaşma aynen devam edecektir. Ancak mükellef yukarıda yer alan nedenleri ileri sürerek anlaşmanın iptalini isteyebilir. Bu durumda, İdare anlaşmayı iptal edebilir.

Mevcut bir peşin fiyatlandırma anlaşmasının revize edilmesine ilişkin nedenler İdare tarafından da tespit edilebilir. Anlaşmanın revize edilmesi konusunda taraflar anlaşmaya varırsa, anlaşmanın revize edildiği tarihten mevcut anlaşmanın süresinin bitimine kadar yeniden belirlenen anlaşma koşulları geçerli olacaktır. Mükellefin anlaşmanın revize edilmesini kabul etmediği durumda İdare anlaşmayı tek taraflı olarak iptal edebilir.

Anlaşmanın iptal edildiği durumlarda iptal kararının verildiği tarihten itibaren anlaşma hükümleri geçerliliğini kaybeder.

6.5.3- Anlaşmanın iptali

Aşağıda belirtilen durumlarda, İdare mevcut bir peşin fiyatlandırma anlaşmasını tek taraflı olarak anlaşmanın imzalandığı tarihten itibaren iptal edebilir ve anlaşmayı hiç yapılmamış kabul ederek mükellefi vergi incelemesine sevk edebilir:

  1. a) Mükellefin peşin fiyatlandırma anlaşmasında belirtilen koşullara uymaması,
  2. b) Mükellef tarafından gerek başvuru esnasında gerekse sonraki aşamalarda (yıllık rapor da dâhil) ibraz edilen bilgi ve belgelerin eksik, yanlış veya yanıltıcı olduğunun tespit edilmesi.

Diğer taraftan, anlaşma süresince her yıl kurumlar vergisi beyannamesinin verilme süresi içinde İdareye gönderilmesi gereken peşin fiyatlandırma anlaşmasına ilişkin yıllık raporun zamanında ibraz edilmemesi durumunda, mevcut anlaşma, söz konusu raporun ilgili bulunduğu hesap döneminin başından itibaren iptal edilebilir.

6.6- Özellik arz eden hususlar

6.6.1- Peşin fiyatlandırma anlaşmaları ve vergi incelemesi

Mükellef tarafından yapılan peşin fiyatlandırma anlaşma başvurusunun İdare tarafından reddedilmesi veya anlaşma süreci içinde herhangi bir zamanda mükellef tarafından başvurunun geri çekilmesi, mükellefin otomatik olarak İdare tarafından vergi incelemesine sevk edilmesini gerektirmez.

İdare ile mükellef arasında peşin fiyatlandırma anlaşmasının yapılmış olması, anlaşma konusuyla ilgili olarak mükellef ya da mükelleflerin incelenmeyeceği anlamına gelmemektedir. Anlaşma kapsamındaki işlemlere ilişkin belirlenen yöntemin uygulanması inceleme konusu yapılabilecektir. Örneğin mükellef ile İdare arasında imzalanan peşin fiyatlandırma anlaşması ile mükellefin ilişkili kişiler ile gerçekleştireceği işlemlerde maliyet artı yöntemini kullanması uygun bulunmuştur. Anlaşmada belirlenen yöntem (bu kapsamda tespit edilen kâr marjı, fiyat, kâr marjı aralığı veya diğer transfer fiyatları dâhil) eleştiri konusu yapılamayacak olup bu yöntemin uygulama şeklinin doğru olup olmadığı, yöntem uygulanırken anlaşma koşullarına uyulup uyulmadığı inceleme konusu yapılabilecektir.

Peşin fiyatlandırma anlaşması ile vergi inceleme süreçleri birbirinden farklı süreçlerdir. Bu nedenle, peşin fiyatlandırma anlaşması sürecinde anlaşma kapsamındaki işleme ilişkin bir vergi incelemesine başlanması halinde anlaşma görüşmelerine devam edilir. Benzer şekilde, bir vergi incelemesi devam ederken aynı konuda peşin fiyatlandırma anlaşmasına başvurulması mümkündür.

6.6.2- Peşin fiyatlandırma anlaşmasının geçmişe uygulanması

4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun pişmanlık ve ıslah hükümlerinin uygulanmasının mümkün olması ve anlaşma koşullarının zamanaşımına uğramamış geçmiş vergilendirme dönemlerinde de geçerli olması halinde, mükellef ve İdare belirlenen yöntemin söz konusu dönemlere de tatbik edilmesini, bu dönemleri anlaşma kapsamına almak suretiyle sağlayabilir.

Geçmiş vergilendirme dönemlerinin anlaşma kapsamına alındığı durumlarda imzalanan anlaşma, Vergi Usul Kanununun pişmanlık ve ıslah hükümlerinde yer alan haber verme dilekçesi yerine geçer. Söz konusu dönemlere ilişkin beyan ve ödeme işlemleri buna göre tekemmül ettirilir. Bir başka ifadeyle, anlaşmanın imzalandığı tarihten başlayarak 15 gün içinde beyan ve ödeme işlemlerinin tamamlanması gerekmektedir.

Anlaşmanın geçmiş vergilendirme dönemlerine uygulanması sebebiyle daha önceden ödenen vergiler ret ve iade edilmez. Bununla birlikte Vergi Usul Kanununun “Vergi Hatalarını Düzeltme ve Reddiyat” bölümü hükümleri ile Kurumlar Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin altıncı fıkra hükümleri saklıdır.

Anlaşmanın geçmiş vergilendirme dönemlerine tatbik edilmesi nedeniyle oluşacak ilave kurum kazancı için aşağıdaki şartların oluşması halinde, transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı gerçekleşmemiş olacağından, kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisi yapılmaz:

  1. a) Bu kazanca ilişkin kurumlar vergisi farkının zamanında ödenmesi,
  2. b) Yine bu kazancın, genel muhasebe ilkeleri çerçevesinde ilgili yıl gelir hesaplarıyla bağlantı kurulması ve içinde bulunulan yılın defterlerinde gerekli düzeltmenin yapılması suretiyle, ilgili dönem kazancına ilave edilmesi,
  3. c) Söz konusu tutarın yurt dışı ilişkili kişiden alacak olarak kaydedilmesi veya tahsil edilerek Türkiye’deki kurumun hesaplarına aktarılması.

Yurt dışı ilişkili kişiye ilişkin geçmiş vergilendirme dönemlerinde alacak kaydının oluşması gereken tarih ile söz konusu alacağın tahsil tarihi arasında geçen süre nedeniyle, gerekmesi halinde, emsallere uygun bir alacak faizi hesaplanması gerektiği tabiidir.

Kayıt ve beyanların anlaşmanın imzalandığı tarihten başlayarak on beş gün içinde bu şekilde düzeltilmemesi halinde, Kurumlar Vergisi Kanununun 13 üncü maddesi altıncı fıkrası uyarınca örtülü kazanç dağıtımı gerçekleşmiş sayılacağından, kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisinin de yapılması gerekmektedir.”

MADDE 2 – Aynı Tebliğin “7.2- Peşin Fiyatlandırma Anlaşmasına İlişkin Belgelendirme” başlıklı bölümü Tebliğ metninden çıkarılmıştır.

MADDE 3 – Aynı Tebliğe ekteki Ek-1 eklenmiş ve diğer ekler buna göre teselsül ettirilmiştir.

MADDE 4 – Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 5 – Bu Tebliğ hükümlerini Maliye Bakanı yürütür.

Eki için tıklayınız.

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • Elektronik Belge Sistemlerinde Yapılacak Planlı Bakım Çalışması Hakkında GİB Duyurusu ELEKTRONİK BELGE SİSTEMLERİNDE YAPILACAK PLANLI BAKIM ÇALIŞMASI HAKKINDA DUYURU 19.09.2024…
  • GİB, Vergi Cezalarında İndirim Uygulaması Broşürü Yayımlandı Vergi cezalarında indirim; mükellefler veya vergi sorumluları adına kesilen cezalar…
  • Maliye'den 3 Milyar Liralık Sahte Fatura Tespiti Yapıldı! Vergi Müfettişlerine Ek Yetki Gündemde Hazine ve Maliye Bakanlığı vergi…
Top