Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 75. maddesine göre, yapılan takip sonucunda haczi mümkün malı olmadığı anlaşılan veya bulunan malının satış bedeli borcunu karşılamayan borçlunun durumunu düzenlemektedir. Madde, şu iki halde, borçlunun aciz halinde sayılacağını ifade etmektedir(1).

Amme, (vergi) borçlusunun aciz halinde olması, onun hiç mal varlığının bulunmadığı anlamına gelmemektedir. Borçlunun mal varlığı olsa dahi, bu mal varlığının haczi olanaklı değilse veya haczi olanaklı olmasına karşın, satılması halinde bedelinin kamu alacağını karşılayamadığı anlaşılırsa, kamu borçlusu, yine, aciz halinde sayılmaktadır.

Yasa hükmünün düzenlenmesine göre; yapılan haciz sonunda, haczi mümkün malı bulunduğu tespit edilen kamu borçlusunun, bu malının 6183 sayılı kanunun 81 ve 91. maddeleri uyarınca değerlemesi sonunda kamu alacağını karşılayamayacağı anlaşılsa dahi, satış işlemi gerçekleştirilmeden, aciz halinde olduğunun kabulü mümkün değildir. Borçlunun aciz halinde sayılabilmesi için, haczedilen malların satışlarının yapılmış olması gerekmektedir. Haczi mümkün mameleki bulunan borçlu, ancak bu malının satışından elde edilen bedelin kamu alacağını karşılayamaması durumunda aciz haline düşmüş sayılacaktır.

6183 sayılı yasanın aciz ile ilgili durumu belirlenen borçlu için, bir “aciz fişi” düzenlenmektedir. Aciz fişinde, yapılan takibin safhalarının ve bakiye(kalan) borç miktarının gösterilmesi gerekmektedir. Aciz fişinin düzenlenmiş olması borçlunun aciz halinde olduğunu saptamaktadır. Bundan sonra artık iş alacaklı vergi idaresinin, borçlu mükellefi 5 yıl içerisinde ve her yıl azami 6 ayda bir izlemesine kalmaktadır.

Acze düşmüş bulunan borçlu hakkında, 6183 sayılı kanunun 48. maddesinde düzenlenen tecil ve taksitlendirme müessesesi uygulanabilir. Alacaklı kamu idaresi, tecil müessesesini uygulamak zorunda değildir. Bu inisiyatif alacaklı idareye aittir. Bu hak, kanunun 76. maddesinin ilk fıkrasının sonundaki “tatbik olunabilir” ibaresinden ortaya çıkmaktadır. Alacaklı kamu idaresinin tecil uygulaması yapmayı kabul etmesi durumunda, anılan madde hükmü, aciz halindeki kamu borçlusundan teminat ve tecil faizi aranmaksızın yürütülür(2). Çünkü, bireysel gelir vergisi mükellefleri bakımından aciz hali bir bakıma şirketler de iflas veya konkordato uygulamasına benzerlik taşımaktadır. Dolayısıyla da acze düşmüş bir gelir vergisi mükellefi için tecili faizi uygulamak mümkün bulunmamaktadır.

Öte yandan, aciz vesikası düzenlenip mükellefe verilmeden önce vergi idaresi tarafından mükellefin Türkiye çapında genel bir “mal varlığı araştırması” yapılarak buna göre gerçek kişi hakkında herhangi bir mal varlığına rastlanılmaması halinde daha sonra aciz belgesi düzenlenebilir. Yine bu mükelleflerin durumları 5 yıl içerisinde sürekli takip ve izleme yapılarak mal varlıklarındaki artışlar, azalışlar devamlı yılda 2 kez tekrar edilmektedir.

6183 sayılı yasanın 76. maddenin 2. fıkrası, alacaklı tahsil dairesinin, aciz halindeki kamu borçlusunun mali durumunu, zamanaşımı süresi içinde, devamlı olarak, takip edileceği ifade edilmektedir. Fıkra hükmünde, aynı zamanda, dolaylı olarak, aciz hali devam ederken, kamu alacağının zamanaşımına uğrayabileceğini de kabul etmektedir. Zira; aciz halinde bulunan borçlunun borcunun zamanaşımına uğrayacağı kabul edilmemiş olmasaydı, borçlunun mali durumunun takibinin zamanaşımı süresiyle sınırlandırılmasına gerek olmazdı.

Diğer taraftan, madde de burada sözü edilen zamanaşımı, 6183 sayılı kanunun 102. maddesinde düzenlenen tahsil zamanaşımıdır. Anılan maddeye göre; tahsil zamanaşımı, kamu alacağının vadesinin rastladığı takvim yılını izleyen takvim yılı başından itibaren beş yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrayacaktır. Zamanaşımını başlatan durum, kamu alacağının vade tarihidir. Beş yıllık zamanaşımı süresi, bu tarihe göre belirlenen takvim yılı başından itibaren işlemeye başlamaktadır(*).

Bunun yanı sıra; bir sonraki maddede, zamanaşımını kesen sebepler sayılmıştır(3). Bunlar arasında, ödeme yapılması, haciz tatbiki, cebren tahsil ve takip muameleleri sonucunda yapılan her çeşit tahsilat, ödeme emri, mal bildirimi, kamu alacağının ödeme planına bağlanması da sayılmıştır. Aciz halinde olan kamu borçlusu için, bu işlemlerden hangisi en son yapılmışsa, yeni zamanaşımı süresi, bu işlem tarihini izleyen takvim yılı başından işlemeye başlayacaktır. Örneğin; haczi kabil menkul veya gayrimenkul malı bulunmayan kamu borçlusu için, mal bildiriminde bulunduğu; mal bildiriminde bulunmayan kamu borçlusu için, ödeme emrinin tebliğ edildiği; haczi mümkün malı olan kamu borçlusu için, bu malın satılması sonucu elde edilen tarih, en son yapılan işlemdir. Yeni zamanaşımının hesabı, bu tarihe göre belirlenen takvim yılı başı itibariyle yapılacaktır.

Kamu borçlusu aciz halinde iken, borcuna karşılık olarak teminat göstermesi halinde de, zamanaşımı süresi, teminatın kalktığı tarihe göre belirlenen takvim yılı başından itibaren yeniden çalışmaya başlayacaktır.

Aciz halindeki borçlu hakkında 48. madde hükmü tecil ve taksitlendirme uygulanarak, kamu alacağının ödeme planına bağlanması halinde ise, yeni zamanaşımı süresinin hesabı, bu ödeme planına uygun olarak yapılan en son ödeme tarihine göre belirlenecek takvim yılı başı esas alınarak yapılır. Bu halde, yeni zamanaşımının hesabında, değil de, son ödeme tarihinin esas alınmasının nedeni, her ödemenin, 103. maddenin ilk fıkrasının 1. bendine göre, işlemekte olan zamanaşımını yeniden kesecektir. Nazlı Gaye Alpaslan

http://www.hurses.com.tr/Haber-6183_sayili_yasa_acisindan_gercek_kisi_mukellefin_acze_dusmesi_hali_nedir-15825.htm


(1) HGK., 2/3/2006 gün ve E:2005/15-K:2005/119, İstanbul Barosu dergisi, C.80, S.2006/5, Eylül-Ekim, sh. 2145: İtiraz ve şikayet konu edilmeksizin kesinleşen ve borçlunun hacze değer malının bulunmadığına ilişkin olan haciz tutanağının, geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu ve borçlunun aciz halinin gerçekleştiği hk.

(2) 6183 sayılı yasa 48. md. ve konuyla ilgili GT.370-438 genel tebliğ ve ilgili maddeler için bkz. 9,10,56,62

(3) 6183 sk. md. 103

(*) Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 9/7/1987 gün ve E:87/1317-K:87/2916 sayılı kararında:

“… borç miktarına göre yapılan haczin yetersizliği ve mallar hakkında açılmış istihkak davasının varlığı gözetilerek bu davanın istihkak davasına mukabil açılmış bir dava olarak kabulüyle esasına girişilip, delilleri toplanarak sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkeme kararının bozulmasına karar verildi.”

Sayın Cumhurbaşkanımızın istihdam şurası konuşmasından alınan notlar:

1. Mevcut 11 istihdam teşviklerinin aynen devam edecek,

2. 687 KHK teşviki benzeri bir teşvik uygulanacak ve 2020 yılına kadar devam edecek, bu kapsamdaki her sigortalı için yararlanma süresinin 1 yıl olarak belirlenecek ve kadınlar ile 18-25 yaş arası gençlerin teşvikten 6 ay daha fazla olmak üzere toplamda 1,5 yıl yararlanacak,

3. İmalat ve bilişim sektörlerinde 6645 sigorta prim desteği asgari ücret üzerinden değil 4.740 TL üzerinden ödenecek,

4. Üç ve daha az çalışanı olan esnafların ilave istihdam yaratmaları durumunda bu kişilerin ücret, sigorta primi ve gelir vergisi bir ay devlet bir ay işveren tarafından karşılanacak,

5. İmalat ve bilişim sektörlerinde uygulanacak işbaşı eğitim programı süresi 3 ay yerine 6 ay olarak belirlenecek, siber güvenlik, bulut ve bilişim alanında işbaşı eğitime katılan 18-29 yaş arası gençlere 54 TL yerine 9 ay boyunca 75 TL günlük harçlık ödenecek,

6. İmalat sektöründe işbaşı eğitim yada mesleki beceri ve geliştirme kurslarına katılan kadınlara çocuk bakım parası olarak ayrıca 400 TL ödenecek,

7. % 40 raporu ve girişimcilik sertifikası olan kendi işini kuran engellilere 36.000 TL hibe desteği verilecek. Mehmet Emre Diken

Teminatsız kamu alacaklarında zorla tahsilatın başlaması öncelikle  ödeme emrinin mükellefe  veya kanuni temsilcisine usulüne uygun olarak tebliğ edilmesi ile başlayabilecektir. Amme alacaklarında zorla tahsilat yapılabilmesi için öncelikle amme borcunun vadesinde ödenmemiş olması yani vadesinde ödenmeyen amme borcunun  kamusal bir güç ile zorla borçlusu mükelleften  tahsil edilebilmesi anlamına gelmektedir. Vadesi geldiği halde ödenmeyen kamu alacakları, 6183 sayılı kanunun 101. maddesine göre cebren tahsil yolu ile tahsil olunmaya çalışılacaktır. Vadesi dolduğu halde ödenmeyen amme borcu için borçlular üzerine yürütülecek takip işlemleri cebri tahsilatta borcun teminatlı olup olmadığı önem taşımaktadır. Borcun teminatlı olması halinde herhangi bir problem yok gibi gözükebilir. Ancak, teminatsız bir kamu alacağının tahsili için alacaklı idare tarafından önceden bir ödeme emri tebliği  zorunludur. Aynı durum teminatlı kamu alacaklarında da ödeme emri tebliğ edilmeden herhangi bir işleme başlanılamaz. Bu anlamda ödeme emri yapılacak  her türlü işlemlerde asli koşul olarak karşımıza çıkacaktır. Ödeme emri tebliğ edilmediği takdirde hiçbir işleme başlanılamaz.(1)  

Her idari işlemde olduğu gibi vergi dairesinden  mükelleflere tebliğ edilen  ödeme emirlerine karşı mutlak surette dava açılmalı mıdır? Dava açılmadığı takdirde ödeme emri kesinleşecek midir? Bütün bu soruların yanıtları aşağıda verilmeye çalışılacaktır. Vergi dairesinden gelen bütün ödeme emirleri her zaman bizzat vergi mükellefine  tebliğ edilmeli midir? Bazen ikincil amme borçlusu dediğimiz kişilere karşı da  ödeme emri tebliğ edilebilir. Veya "potansiyel amme borçluları" diye adlandırdığımız kişiler  adına ödeme emri tebliğ edildiği takdirde neler yapılmalıdır?

Başlangıçtaki soruyu şöyle de yanıtlayabiliriz: vergi dairesi tarafından bir mükellefe sehven ödeme emri tebliğ edildiği takdirde, bu ödeme emrine karşı vergi mahkemesinde iptal davası açılmadan  doğrudan vergi dairesine gidilerek  düzeltme veya itiraz talep edilebilecek midir?  Vergi dairesi tarafından yollanan ödeme emri aslında  bir idari işlem ve tebligattır. Şayet, idare bu idari işleminden veya tebligatından dolayı bu tasarrufunu resen  iptal etmiş ise mesele yoktur. Bu noktada artık ödeme emrine karşı vergi mahkemesinde 7 gün içerisinde iptal davası açılmasına lüzum bulunmamaktadır.(2) Ancak, idare yapmış olduğu bu işlemde ısrar eder ve ödeme emrinin doğru tebliğ edildiğini iddia ederse mutlak surette iptal davası açılmalıdır.(3) 

Uygulamada zaman zaman ödeme emirlerine karşı vergi dairesine itiraz dilekçesi  verilerek idareden  bu ödeme emirlerinin hatalı, haksız veya yanlış muhataba tebliğ edildiği gerekçesi ile iptal edilmesi veya düzeltilmesi istenilmektedir.(4) Oysaki bu istem aslında doğru bir yaklaşım değildir.(5) Peki neler yapılmalıdır? Aslında, usul ekonomisinin bir gereği olarak  vergi dairesinden yollanan her ödeme emrine karşı ayrı ayrı dava açılması doğru bir yaklaşım değildir. Çünkü, dava açmanın bir ekonomik boyutu vardır.(6) Ayrıca, ödeme emrine karşı bir dava açılması durumunda haksız çıkan  mükellefin %10 haksız çıkma zammının da bulunduğu ayrıca göz önünde bulundurulmalıdır.(7) 

Kendisine ödeme emri tebliğ edilen kişi veya kişiler 213 sayılı VUK'nun 116 - 124. madde hükümlerine göre  düzeltme talebinde bulunmaları pek mümkün görülmemektedir.  Düzeltme talebi konusu  ancak  vergi ve ceza ihbarnamelerine karşı talep edilecek bir yoldur. Bu yolun da belirli koşulları bulunmaktadır. Örneğin, vergi ve ceza ihbarnamelerinde hatanın bulunması, maddi hatalar, hesap hataları, vergilendirme hataları ve diğer hataların  olması hali.(8) 

Asıl konumuzla ilgili olarak başa döndüğümüzde kendisine ödeme emri tebliğ edilen kişiler vergi dairesine başvurup, bu ödeme emrinin düzeltilmesini veya iptal edilmesini talep etmek yerine  bu konuda  vergi mahkemesine dava açma yolunu  denemelidirler. Aksi halde ödeme emri kesinleşir, ileriki aşamalarda da icrai işlemler, haciz varakaları, mal hacizleri gibi sürprizlerle karşılaşılacaktır. Vergi dairesine verilen dilekçe ödeme emrine bir itiraz niteliğini taşımayıp, esasında düzeltme talebi de değildir. Ödeme emrine karşı ayrı ayrı dava açılmasında yarar bulunmaktadır.(9) Yılı, dönemi ve türü aynı olan  ödeme emirleri için tek dava dilekçesi ile vergi mahkemesinde iptal davası açılması mümkündür. Aynı kural vergi ve ceza ihbarnameleri için de söz konusudur. Usul ekonomisinin bir gereği olarak  yılı, dönemi aynı olan işlemler için tek dava dilekçesi ile  yani aynı dilekçe ile dava açılması gereklidir. Aralarında sebep-sonuç ilişkisi bulunan davalar da maddesel ve hukuksal açıdan bağlılık  olduğu takdirde sebep-sonuç ilişkisi de kendiliğinden ortaya çıkacaktır.(10) İlave olarak salınan  vergiye uygulanan cezanın geçerliliği, idari işleme vergi aslı  bakımından yargı merciine onay verilmesi şartına bağlıdır. Vergi aslı terkin edildiğinde  cezası da kendiliğinden  geçersiz hale gelecektir. Bu açıdan, vergi ve cezasına karşı mutlaka tek dilekçe ile dava açılmalıdır.  Aksi takdirde, bağlantı kararı da alınmadığında, vergi aslı terkin edilmesine rağmen, bunun sonucu olan cezaya karşı açılmış davanın idare lehine sonuçlanması gibi çelişkili durumlarla karşılaşılabilir. Vergi ve cezasında olduğu gibi, aralarında benzer  veya daha değişik şekilde sebep-sonuç ilişkisi bulunan işlemlere karşı da tek dilekçe ile dava açılabilir.(11) 

Yüksek mahkeme Danıştay tarafından  verilen bir kararda, "ödeme emrinin tebliği üzerine vergi dairesine başvurmasının  ödeme emrine karşı dava açılabilmesi için geçerli ve 7 gün olan  dava açma süresini etkilemeyeceğine" karar vermiştir.(12) Yine vergi mahkemesinde  dava açılabileceğinin  ödeme emrinde yazılı olduğundan; dava açma süresi geçtikten sonra ödeme emrinin iptali istenerek açılan davanın,  vergi idaresine yapılan başvurunun  zımnen reddine ilişkin  işleme karşı  açılmış bir dava olarak incelenemeyeceğine karar verilmiştir. Bu itibarla  ödeme emrine karşı mutlak surette dava açılması gereklidir.  Aksi halde, vergi dairesine dilekçe verilmesi, ödeme emrinin iptalinin istenilmesi veya düzeltme talep edilmesi dava açma süresini etkilemeyecektir.(13) Bu görüşün aksini savunan görüşler de bulunmaktadır. Burada  kendisine  ödeme emri tebliğ edilen kişilerin ödeme emri kapsamında  213 sayılı  VUK'a göre hata bulunması durumunda bu konuda düzeltme talebinde bulunabilecekleri ve ödeme emrine karşı 7 gün içerisinde VUK 116. md hükmüne göre hata-düzeltme talebinde bulunabilecekleri ileri sürülmektedir.(14) Bu düşünceyi ileri sürenlere göre, VUK 117. mad. hükmü uyarınca hesap hatalarının mevcut olması durumunda hata-düzeltme talebinde bulunabilecekleri iddia edilmektedir.(15) Nazlı Gaye Alpaslan

http://www.hurses.com.tr/Haber-Odeme_emrine_karsi_hata_duzeltme_talebi_mi_vergi_mahkemesinde_iptal_davasi_mi-15806.htm


1- 6183 sayılı kanunun 56. maddesine göre de bir kamu alacağının takibinde borcun ödenmediği takdirde yazı ile mükellefe  tebliğ çıkarılabilir. Bu yazıda borcun 7 gün içerisinde ödenmediği takdirde teminatın paraya dönüştürülebileceği ihtar olunur. 

2- Vergi dairesinin mükelleften  yazılı olarak ödeme emirlerini geri alıp, iptal edip bu konuda yanlış bir tebligat yapıldığına ilişkin  yazı alınmalıdır.

3- Aynı görüş için bkz. KARAKOÇ Yusuf, "Genel Vergi Hukuku", 4. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara 2007, s.613

4- Bkz. Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu Kararı, 20.06.2008 gün ve E:2008/124-K:2008/372 sayılı karar. Bkz. Yaklaşım Dergisi, Yıl:17, Sayı:2009, Ağustos 2009, s.417

5- Dnş. 4. D.nin, 21/12/1995 gün ve E:1995/1902 sayılı; Dnş. 11. D.nin, E:1996/5465-K: 1997/3582 sayılı kararları: Ödeme emri tebliği üzerine işlemeye başlayan dava açma süresinin düzeltme yoluna gidilmesiyle  durmayacağı hk.

6- DOĞRUSÖZ A. Bumin, "Ödeme Emri Aleyhine Açılacak Davalar", Referans Gazetesi, 27.07.2009

7- ŞENTÜRK Akın Gencer, "Hukukçu Gözüyle Vergi Uygulamaları", 3. Baskı, Etki Yayınları, İzmir, Temmuz 2009, s.108.

8- 213 sayılı VUK md. 116, 117, 118

9- KIZILOT Şükrü, "Vergi İhtilafları ve Çözüm Yolları", Yaklaşım Yayınları, Ankara 1999, s.448-451.

10- 2577 sayılı İYUK md.5

11-  ÖZBALCI Yılmaz, "Vergi Davaları", Nisan 2007, Ankara, s.136-143

12- Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu Kararı, 20.06.2008 gün ve E:2008/124-K:2008/372 sayılı karar.

13- 2577 sayılı İYUK md. 7

14- DVDDGK, 13/06/2003 gün ve E:2002/610-K:2003/319 sayılı karar. Aynı görüş için bkz. BAKMAZ Zübeyir, "Teminatsız Amme Alacaklarında Cebren Tahsilatın Başlangıcı: Ödeme Emri Tebliği ve Sonuçları", Lebib Yalkın Mevzuat  Dergisi, Sayı:68, Ağustos 2009, s.296-299.

15- Dnş. 4. D.nin, 21/12/1995 gün ve E:1995/1902 sayılı; Dnş. 4. D.nin, 30/06/2005 tarih E:2004/2213 sayılı kararları.

Yatırım ortamının iyileştirilmesi belki en önemli ve sürekli gündem maddemiz ve öyle de kalmalı. Bu konuda çok sayıda değişiklik, geliştirme çabası bulunuyor.
En fazla sorun düzenleme eksikliğinden ziyade, doğal olarak, uygulamada çıkıyor. Uygulama idare, inceleme birimleri, yargı süreci de dahil tüm paydaşları ilgilendiren bir süreç. Bazen aşağıdaki örnekte olduğu gibi, yatırımları teşvik için getirilmiş bir düzenleme dahi “sorun” ve “kötü algı” faktörü haline gelebiliyor ve yıllarca tüm tarafları meşgul edebiliyor.

Konu:

- Şu an yürürlükte bulunmayan yatırım indirimi konusu
Teşvik mevzuatımızın geçmişte en önemli araçlarından biri olan bu düzenleme yüzlerce davaya sebep olmuştu.
Daha sonra bu konuda davalara sebep olan konuları paylaşırım. Bugün sadece bir tanesi üzerinde duracağım. Bunun nedeni de 13.12.2017 tarihinde yayınlanan Anayasa Mahkemesi kararı. Yani oldukça güncel.
Çok kısaca ifade etmek gerekirse, yatırım indirimi stopajına tabi tutulan kazanç kısmı, kar dağıtımı yapıldığında ayrıca vergilenmiyordu. Yatırım indirimi stopajı da bir kar payı vergilemesi sayılıyordu. Mali İdare bir gün aniden bu yaklaşımını değiştirdi ve yatırım indirimi stopajının nev’i şahsına münhasır, ayrı bir vergi olduğunu iddia etti. Bu durum Çifte Vergilemeyi Önleme Anlaşmalarını da içine alan bir sorun yumağına dönüştü.

Ne olmuştu?

Bu süreçte neler oldu diye hatırlayacak olursak;
- Aynı konuda vergi incelemeleri sırasında farklı sonuçlara varılmıştı.
- Aynı konuda uzlaşma sırasında farklı sonuçlara varılmıştı,
- Aynı konuda vergi mahkemelerinde farklı sonuçlara varılmıştı,
- Aynı konuda Danıştay’da (hatta ayni Danıştay dairesinde) farklı sonuçlara varılmıştı.

Hiçbir aşamada farklılığın giderilemediğinden sorun halen çözülemedi. İçtihatler birleştirilemedi.

Danıştay Üçüncü Dairesi'nin Kararları

“Yukarıda yer verilen düzenlemelerin bir bütün olarak değerlendirilmesinden; kâ4ar payı diğer bir ifadeyle temettü vergilendirilmesinin bir unsuru olarak nitelendirilen ve bu nitelendirmeyle ilgili bir değişikliğe uğramayan yatırım indirimine tabi kazancın, kurum tarafından kar dağıtımına karar verilmiş olması durumunda çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmasının 10’uncu maddesi kapsamında indirimli oranda tevkifata tabi tutulması gerektiği sonucuna ulaşıldığından, tarhiyatın kaldırılmasına ilişkin hüküm fıkrasının dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe dairemizce de uygun görülmüş olup, davalı idare tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.”

Danıştay Dördüncü Dairesinin Kararları

a- Olumlu karar

Dördüncü Daire'nin 10/11/2010 tarihli ve E.2009/1274, K.2010/5568 sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir:

“Buna göre T.C. Anayasası'nın 90'ıncı maddesinin, son fıkrasında, yer alan, usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası anlaşmaların kanun hükmünde olduğu yolundaki hüküm de dikkate alındığında, davacı şirketin olağan genel kurul kararı ile dağıtımına karar verdiği kar payının, temettü niteliğinde olduğu tartışmasızdır. Dağıtımına karar verilen kazancın, ilgili yılda yararlanılan yatırım indiriminden kaynaklanması ise ödemenin temettü niteliğini değiştirmemektedir. Dolayısıyla yabancı ortağa ödenen bu kısım üzerinden Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması gereği en çok gayrisafi temettü tutarının yüzde 15 i kadar tevkifat yapılabilecektir.”

b- Olumsız karar

Dördüncü Daire'nin 13/05/2014 tarihli ve E.2011/4227, K.2014/3314 sayılı; 12/04/2013 tarihli ve E.2011/7381, K.2013/2372 sayılı; 12/04/2013 tarihli ve E.2011/3017, K.2013/2373 sayılı kararlarının ilgili bölümleri şöyledir:

“Temettü vergilemesi niteliğinde olmayan, yatırım indirimi üzerinden yapılan tevkifatın çifte vergilendirme anlaşmasıyla temettüden alınan vergiler için belirlenmiş olan %10 yerine 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun geçici 61’inci maddesi uyarınca %19,8 oranında uygulanması gerektiği ileri sürülerek salınan vergi ziyaı cezalı gelir (stopaj) vergisinde hukuka aykırılık görülmemiştir.”

Anayasa Mahkemesi kararında anayasal hak ihlali nedeniyle yeniden yargılamaya karar verilmiş.

Danıştay’da konu yeniden ele alınacak ve sonucunda Anayasa Mahkemesinde bahsi geçen hususlar da dikkate alınarak karara varılacak.

Sonuç:

Yatırım ortamı açısından ortada bırakılan, çözülmeyen, zamana bırakılan, uygulama farklılığı olan bir ortamdan kötüsü olamaz. Olabildiğince hızlı çözüm üretmeliyiz. Zeki Gündüz

https://www.dunya.com/kose-yazisi/yatirim-ortaminin-iyilestirilmesi-surecinde-bir-iyi-olmayan-uygulama-ornegi/394545

Eş durumundan tayin hakkı sadece memur çiftler için geçerli değil. Şart kaldırıldı, artık eşi memur olmayan da ‘eş durumundan tayin’ isteyebilir. Ancak bu durumdaki kişiler için son iki yılda en az 360 gün prim şartı aranıyor.

Aile birliğinin sürdürülebilmesi için memurlarda eş durumundan tayin hakkı söz konusudur. Ancak eş durumundan tayin hakkı bilinenin aksine yalnızca memur çiftlere tanınan bir hak değildir. Eşi memur olmayan memur da eş durumundan tayin isteyebilir. Eş durumundan tayin bir devlet memurunun eşinin bulunduğu yere tayin istemesi durumudur. Eş durumundan tayin için kurumların her birinin kendi yönetmeliği bulunuyor.

‘Memur çift’ şartı aranmıyor

Memurların eş durumundan tayin istemeleri için eşlerinin de memur olmasına gerek yok. Bu konuda yapılan değişiklikle bu şart kaldırıldı. Dolayısıyla eşi SSK’lı çalışan veya kendi işini yapan bir memur da eş durumundan tayin isteme hakkına sahip. Bu durumdaki kişiler için son 2 yılda en az 360 gün prim yatırılmış olması gerekiyor. Ancak son iki yılda bir yıl prim yatırılmış eşler için memur olmasa bile tayin hakkı talep edilebiliyor

Şart değişti, hak genişledi

Memurların memur olmayan eşlerinden dolayı tayin istemeleri için daha önce son üç yıl içerisinde kesintisiz çalışma şartı vardı. Bu nedenle pek çok memur eş durumundan tayin isteyemiyordu. Çünkü özellikle özel sektörde kesintisiz prim ödenmiş olma şartı çok ağırdı. Bu şart değiştirilince hak doğdu.

Aynı kurum içinde nasıl gerçekleşiyor?

ÇİFTLERİN her ikisi de memursa ve aynı kurumda çalışıyorsa çalıştıkları kurumun hangi yerde daha çok hizmet ihtiyacı varsa buraya tayin gerçekleştiriliyor. Diğer yandan farklı kurumlarda çalışıyorlarsa tayin yeri kurumlar arası koordinasyonla her iki kurumun da daha çok hizmete ihtiyacı olduğu yere yapılıyor.

İkramiyede kayıp olmaz

MEMURİYETTEN ayrılan kişiler ilk kez 8 Eylül 1999’dan önce memur olmuş ve memuriyetten ayrıldıklarında 15 yıl sigortalılık ve 10 yıl prim ödeme gün sayısını doldurmuşlarsa, SSK’dan emekli olsalar bile ikramiye alabilirler. Bu şartları sağlayan kişi hem erken emekli olacak, hem de ikramiye kaybı yaşamayacaktır.

Yetim aylığı almayı sürdürebilir

MEMURİYETTEN ayrılıp SSK’ya dönen kişiler eğer Emekli Sandığı mensubu annesi veya babasından yetim aylığı alıyorlarsa aylığı almaya yeniden başlayabilir. Emekli Sandığı mensubu anne veya babadan yetim çocuğun aylık alabilmesi için çocuğun evli olmaması ve Emekli Sandığı’na tabi çalışmaması gerekir. Yani memur olmaması gerekir.

Erken emeklilik için de büyük avantaj sağlıyor

MEMURLARDAN eş durumu tayini isteyemeyenlerin önlerinde bir yol daha var. Hatta bu yol bazen daha avantajlı olabilir. Ancak bunun için memuriyetten önce SSK girişinin bulunması önemli. Memur olmadan SSK’lı olarak çalışmaya başlayan bir kişi memuriyetten ayrılarak daha çabuk emekli olabilir. Örneğin; 1970 doğumlu ve ilk kez 1 Ocak 1998’de SSK’lı olarak çalışmaya başlayan bir kişi SSK’lı emekli olacaksa 5 bin 900 prim günü 57 yaş şartlarına tabidir. 25 yıl sigortalılık şartı dolduğunda yani 1 Ocak 2027’de emekli olabilir. Bu kişi eğer 1 Eylül 1999’da memur olmuşsa 60 yaş ve 25 yıl sigortalılık şartlarına tabi olacaktır. Dolayısıyla emekliliğine 1.261 gün kala memuriyetten ayrılarak SSK’lı olması halinde üç yıl daha erken emekli olması mümkün. Okan Güray Bülbül

http://www.aksam.com.tr/yazarlar/okan-guray-bulbul/esi-memur-olmayan-da-artik-tayin-isteyebilir/haber-688749

Cuma, 15 Aralık 2017 09:03

Emekliye Kıdem Tazminatı Var

Soru:Annem emekli olduktan sonra bir işyerinde 3 yıldan beri çalışıyor. Fazla mesai ücretleri ödenmiyor. Bu nedenle  annem işten ayrılmak istiyor. Kıdem tazminatı alabilir mi? Ömer U

Cevap:Emekli  çalışanlarında diğer çalışanlar gibi kıdem tazminatı hakları var. Sayın U, anneniz fazla çalışma ücretlerinin ödenmemesi nedeniyle  işten ayrılırsa kıdem tazminatına hak kazanır. Dolayısıyla annenize  3 yıl çalışmasının karşılığı olan  kıdem tazminatının işveren tarafından ödenmesi gerekiyor. 

İşçinin eş durumu tayini 
Soru: Kamu işçilerinin eş durumundan tayini var mı? Elif D

Cevap:  Sayın D., 6111 sayılı Kanundaki düzenleme ile   kamu kurum ve kuruluşlarında sürekli işçi kadrosunda çalışan işçilere yurt içinde ve yurt dışında sürekli görevle atanan memurların işçi olan eşlerine işçilik süresince her defasında bir yıldan az olmamak üzere en çok sekiz yıla kadar ücretsiz izin verilebilecek. Bu düzenlemeye göre kamuda çalışan işçiye eş durumu tayini yok ancak sekiz yıla kadar eşi memur olan daimi işçiye ücretsiz izin hakkı var. 

Apartmanlarda risk 
Soru: İstanbul’da 20 daireli bir apartmanda oturuyorum. Apartman yöneticisiyim. Apartmanda sadece bir kapıcımız çalışıyor. İş güvenliği yönünden risk değerlendirmesi yapılması gerekiyor mu? Sami Ö
Cevap: Sayın Ö, iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına göre bir kapıcının çalıştığı apartmanlarda da risk değerlendirmesi yapılması gerekiyor. 

Borçlanmayla emeklilik
Soru: Annem 10.04.1947 doğumlu. 1968 ve 1969 yıllarında 2 yıl, 1993 yılından itibaren de 6 yıl  sigortalı olarak çalışmıştır. Sigortaya borçlanıp toplam prim borcunu yatırarak emekli maaşı bağlatabilir miyiz? Seranay Ö.
Cevap: Sayın Ö., annenize 3600 günden emekli maaşı bağlanabilir. Bunun için 3600 gün prim ödemesi gerekmektedir.  Mevcut durumda 2880 gün prim ödemesi bulunuyor. Annenizin emekli olabilmesi için   2 yıl doğum borçlanması yapması yeterli oluyor 

Kovulana sağlık yardımı 
Soru: Sigorta primlerim düzenli olarak yatırılıyor. İşten atılırsam sağlık yardımından faydalanmadurumum  var mı? Niyazi Ö.
Cevap: Sayın Ö., işten ayrıldıktan itibaren 10 gün daha sigortalılık süreniz devam ettiğinden 10 gün sağlık yardımından yararlanma durumunuz var. Buna ilave olarak son bir yıl içerisinde 90 gün prim ödemeniz olduğu için 90 gün daha sağlık yardımlarından faydalanabilirsiniz. Buna göre mevcut durum itibariyle toplam 100 gün sağlık yardımından faydalanma hakkınız bulunuyor.  Ayrıca işten haksız bir şekilde çıkarılırsanız işsizlik ödeneğine hak kazanır ve işsizlik parası  aldığınız dönemde de sağlık yardımından yararlanabilirsiniz. Arif Temir

http://www.gunes.com/yazarlar/arif--temir/emekliye-kidem-tazminati-var-837956

Mehmet Tiraş SMMM Adana

Perşembe, 14 Aralık 2017 09:37

Asgari Ücrette Tamamlama Desteği

Bilindiği üzere; 01.01.2017 –31.12.2017 tarihleri arasında milli seviyede tüm çalışanlar için aynı olarak uygulanmak üzere yeniden belirlenen asgari ücret brüt tutarları şöyledir:



Asgari ücretlinin eline geçecek net tutar; 2017 yılı için 1.270,75 TL (133,31 TL asgari geçim indirimi ile birlikte 1.404,06 TL) olarak tespit edilmiştir. Ancak, gelir vergisi tarifesinde bir değişiklik yapılmadığı için yüzde 15 oranındaki ilk gelir dilimi eylül ayından itibaren aşılmakta ve yüzde 20 oranına tabi gelir dilimine girildiği için AGİ dâhil net ücret düşmekteydi.

Net ücretlerin 1.404,06 TL’nin altına düşmesi sonucu sadece 1.404,06 TL ile bunun altına düşen tutar arasındaki farkın ilave asgari geçim indirimi yoluyla telafisine yönelik olarak 05/12/2017 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 7061 sayılı Kanun ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'na geçici 87'nci madde eklenmiş ve bu maddenin uygulamasına yönelik usul ve esaslar da aynı tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 299 Sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliği'nde açıklanmıştır. Yapılan bu düzenlemelere göre uygulamanın usul ve esasları şöyle olacaktır:

- Uygulamadan faydalanacaklar

Söz konusu ilave asgari geçim indirimi uygulamasından, 2017 yılı eylül, ekim, kasım ve aralık aylarına ilişkin net ücretleri 193 sayılı Kanun'un 103'üncü maddesinde yazılı tarife nedeniyle 1.404,06 TL’nin altına düşen hizmet erbabı yararlanacaktır. Gelir vergisi tarifesi nedeniyle ücretlerinde düşüş olsa dahi net ücretleri 1.404,06 TL’nin altına düşmeyenler bu uygulamadan yararlanamayacaklardır. Hizmet erbabının, ücret aldığı dönemde işe başlaması veya işten ayrılması, ücretsiz izin ve benzeri nedenlerle net ücretinin 1.404,06 TL’nin altına düşmesi durumunda ilave asgari geçim indirimi uygulanmayacaktır.

- Uygulama Esasları

1) Gelir Vergisi Tarifesi nedeniyle 2017 yılı eylül, ekim, kasım ve aralık aylarına ilişkin net ücretleri 1.404,06 TL’nin altına düşen hizmet erbabının ücretleri ilave asgari geçim indirimi ile 1.404,06 TL’ye tamamlanacaktır.

2) Sadece kendisi için asgari geçim indirimi hesaplanan asgari ücretlilere 2017 yılı Ocak ayına ilişkin ödenen net ücret 1.404,06 TL’dir. Ödenen 1.404,06 TL ile 2017 yılı eylül, ekim, kasım ve aralık aylarına ilişkin olarak aylık hesaplanan net ücret arasındaki fark tutar, Gelir Vergisi Genel Tebliği (Seri No: 265)’nde belirtilen esaslara göre düzenlenen “Asgari Geçim İndirimi Bordrosu”nda hesaplanan asgari geçim indirimine ayrıca ilave edilecektir.

3) Asgari geçim indirimi bordrosunda yer alan ilave tutar dâhil toplam asgari geçim indirimi tutarı, ücret ödemesinin yapıldığı döneme ilişkin ücret bordrosunun "Asgari Geçim İndirimi" satırına aktarılacaktır.

4) İkinci fıkrada belirtilen esaslara göre hesaplanan ilave tutar dâhil toplam asgari geçim indirimi tutarı, hizmet erbabının ücreti üzerinden hesaplanan gelir vergisinden mahsup edilecektir. Mahsup işleminin yapılabilmesi için, söz konusu tutarın ücretlilere ödenmiş olması gerekmektedir.

5) Asgari geçim indiriminin toplamı, ücretlinin o aydaki ücretinden kesilen gelir vergisinden fazla olamayacaktır.

6) Bu uygulamada “net ücret”, yasal kesintiler sonrası ücret tutarına asgari geçim indiriminin ilavesi sonucu oluşan ücreti ifade etmektedir.

7) 2017 yılı eylül ve ekim ayları için hesaplanan ve ilave asgari geçim indiriminden faydalanılmamış olan fark tutarlar, ücretlinin kasım ayına ait Asgari Geçim İndirimi Bordrosu'nda yer alan asgari geçim indirimine eklenmek suretiyle mahsup edilecektir. Bu suretle mahsup edilemeyen bir tutarın kalması halinde kalan bu tutar, daha sonraki aylarda verilecek muhtasar beyannameler üzerinde yukarıda açıklanan esaslar çerçevesinde mahsup edilecek olup söz konusu dönemlere ait muhtasar beyannameler için bu nedenle düzeltme yapılmayacaktır. Mahsup işleminin yapılabilmesi için, söz konusu tutarın ücretlilere ödenmiş olması gerekmektedir.

8) Asgari geçim indiriminin hesaplanması ve uygulanmasına ilişkin olarak yukarıda açıklanan kısımda yer almayan hususlar hakkında 265 Seri Nolu Gelir Vergisi Genel Tebliği'nde yer alan açıklamalar dikkate alınacaktır.

Örnek;

Bekâr ve çocuksuz olan hizmet erbabı Bay (A)’nın 2017 yılı Ocak ayında asgari geçim indirimi dâhil net ücreti 1.404,06 TL’dir.

Vergi Tarifesi nedeniyle Bay (A)’nın, 2017 yılı Eylül ayı net ücreti 1.374,17 TL’ye, ekim, kasım ve aralık ayları net ücreti ise 1.328,52 TL’ye düşmektedir. Bay (A)’nın işvereni (T) AŞ. 2017 yılı Eylül ve Ekim aylarına ilişkin muhtasar beyannamelerini kanuni süresinde vermiştir. Dolayısıyla Bay (A) için eylül ve ekim aylarında ilave asgari geçim indirimi uygulanamamıştır. Bu durumda, işveren (T) AŞ. Bay (A)’nın; eylül ayı için hesaplanan 29,89 TL, ekim ayı için hesaplanan 75,54 TL ilave asgari geçim indirimi tutarı toplamı olan (29,89+75,54=) 105,43 TL’yi, 2017 yılı Kasım ayındaki (75,54 TL) ilave asgari geçim indirimi ile birlikte, kasım ayı için 2017 yılı Aralık ayında vereceği muhtasar beyanname üzerinde mahsup edecektir. Buna göre, Bay (A)’nın ilave asgari geçim indirimi tutarları dâhil, kasım ayında yararlanacağı asgari geçim indirimi tutarı toplamı (eylül ayı için 29,89 TL, ekim ayı için 75,54 TL, kasım ayı için 75,54 TL ilave asgari geçim indirimi ile kasım ayı için normal asgari geçim indirimi 133,31 TL) 314,28 TL dir. Ancak, bu dönemde Bay (A) için hesaplanan gelir vergisi 302,17 TL olduğundan, asgari geçim indirimi tutarı da ödenmesi gereken vergiden fazla olamayacağından, bu hizmet erbabına asgari geçim indirimi olarak ödenecek tutar en fazla 302,17 TL olacaktır. Bay (A) adına 2017 yılı kasım ayı için hesaplanan vergi tutarının yetersizliği nedeniyle yararlanılamayan (314,28-302,17=) 12,11 TL asgari geçim indirimi ise daha sonraki dönem için verilecek muhtasar beyannamede mahsup edilecektir.

Böylece, örneğimizdeki hizmet erbabının, 2017 yılı eylül, ekim, kasım ve aralık aylarında vergi tarifesinin ikinci dilimine girmesinden kaynaklanan kaybı, ilave asgari geçim indirimi yoluyla telafi edilecek ve kendisine söz konusu aylar için 1.404,06 TL ödenecektir. Akif Akarca/Dr. Mehmet Şafak

https://www.dunya.com/kose-yazisi/asgari-ucrette-tamamlama-destegi/394360

Mehmet Tiraş SMMM Adana

14 Aralık 2017 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 30270 

Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:

Amaç ve kapsam

MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı, 5/12/2017 tarihli ve 30261 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 28/11/2017 tarihli ve 7061 sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 14 üncü maddesiyle yapılan düzenlemeye istinaden, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 74 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan, gayrimenkul sermaye iradının safi tutarının tespitinde, aynı maddede yazılı giderlere karşılık olmak üzere hasılatın % 25’i nispetinde uygulanmakta olan götürü giderin, hasılatın % 15’i olarak belirlenmesine yönelik hususların açıklanmasıdır.

Yasal düzenleme

MADDE 2 – (1) 7061 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinde; “31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 74 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “% 25’ini” ibaresi “% 15’ini”şeklinde değiştirilmiştir.” hükmüne yer verilmiştir.

Götürü gider uygulaması

MADDE 3 – (1) 7061 sayılı Kanunun 14 üncü maddesiyle, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 74 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan gayrimenkul sermaye iradının safi tutarının tespitinde, aynı maddede yazılı giderlere karşılık olmak üzere hasılatın % 25’i nispetinde uygulanmakta olan götürü gider, 1/1/2017 tarihinden itibaren elde edilen gayrimenkul sermaye iratlarına uygulanmak üzere hasılatın % 15’i olarak belirlenmiştir.

Örnek 1: Bayan (A), sahibi bulunduğu gayrimenkulünü mesken olarak kiraya vermiş olup 2017 takvim yılında toplam 13.900-TL kira geliri elde etmiştir. Başkaca herhangi bir geliri bulunmayan Bayan (A), gayrimenkul sermaye iradının safi tutarının tespitinde götürü gider yöntemini seçmiştir.

Buna göre; Bayan (A)’nın 2017 yılında elde ettiği gayrimenkul sermaye iradının safi tutarı aşağıdaki gibi hesaplanacaktır:

A. Gayrisafi Hasılat 13.900.- TL
B. Vergiden İstisna Edilen Tutar 3.900.-TL
C. Kalan (A-B) 10.000.- TL
D. Götürü Gider (C x % 15) 1.500.- TL
E. Safi İrat (C-D) 8.500.- TL

Örnek 2: Bay (B), sahibi bulunduğu gayrimenkulünü işyeri olarak serbest meslek erbabı olan Bay (C)’ye kiralamış olup 2017 takvim yılında brüt 40.000-TL kira geliri elde etmiştir. Başkaca herhangi bir geliri bulunmayan Bay (B), gayrimenkul sermaye iradının tespitinde götürü gider yöntemini seçmiştir.

Buna göre; Bay (B)’nin 2017 yılında elde ettiği gayrimenkul sermaye iradının safi tutarı aşağıdaki gibi hesaplanacaktır:

A. Gayrisafi Hasılat 40.000.- TL
B. Vergiden İstisna Edilen Tutar
C. Kalan (A-B) 40.000.- TL
D. Götürü Gider (C x % 15) 6.000.- TL
E. Safi İrat (C-D) 34.000.- TL

Yürürlük

MADDE 4 – (1) Bu Tebliğ, 1/1/2017 tarihinden itibaren elde edilen gayrimenkul sermaye iradı gelirlerine uygulanmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 5 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Maliye Bakanı yürütür.

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • Elektronik Belge Sistemlerinde Yapılacak Planlı Bakım Çalışması Hakkında GİB Duyurusu ELEKTRONİK BELGE SİSTEMLERİNDE YAPILACAK PLANLI BAKIM ÇALIŞMASI HAKKINDA DUYURU 19.09.2024…
  • GİB, Vergi Cezalarında İndirim Uygulaması Broşürü Yayımlandı Vergi cezalarında indirim; mükellefler veya vergi sorumluları adına kesilen cezalar…
  • Maliye'den 3 Milyar Liralık Sahte Fatura Tespiti Yapıldı! Vergi Müfettişlerine Ek Yetki Gündemde Hazine ve Maliye Bakanlığı vergi…
Top