Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Akaryakıt Satışı Yapan İşyerlerinden Yapılan SatışlaraÖdeme Kaydedici Cihaz Fisi Kesme Sınırı Yoktur. Fatura düzenlenmeyen bu Satışlara da Bs Bildiriminde Bulunulmaz

Akaryakıt satışı yapan mükellefler tarafından bir kişi veya kuruma akaryakıt pompalarına bağlı ödeme kaydedici cihaz fişi ile yapılan satışlarda, ödeme kaydedici cihaz fişinin faturaya dönüştürülmesi durumunda düzenlenen fatura veya faturalar yukarıda belirtilen haddi aşıyorsa bu satışlar form Bs bildirilecektir.

Diğer taraftan, bir kişi veya kuruma yapılan akaryakıt satışlarında ödeme kaydedici cihaz fişlerinin faturaya dönüştürülmemesi durumun da ise (Bu belgelerde mükellef adı, soyadı, unvanı, T.C. kimlik Ba - Bs BİLDİRİM FORMLARI (Mal/Hizmet Alım ve Satış Bildirimlerine İlişkin Uygulamalar) numarası/Vergi Kimlik numarası bilgileri yer almadığından) söz konusu satışlara ilişkin belgeler form Bs ile bildirilmeyecektir.

Öte yandan, akaryakıt istasyonlarından ödeme kaydedici cihaz fişi ile yapılan alımlar yukarıda belirtilen haddi aşması halinde form Ba ile bildirilecektir.(07.04.2010/031656 Gib yazısı)

Söz konusu hadlerin uygulanmasında, özel matrah şekline tabi mal ve/veya hizmet alış/satışlarında katma değer vergisi, özel tüketim vergisine tabi işlemlerde ise özel tüketim vergisi dahil tutarlar dikkate alınacaktır.

İnşaat Ruhsatlarının SGK’ya Verilme Tarihi, İnşaat Ruhsatının İlgilisine Teslim Veya Tebliğ Edildiği Tarih Olarak Esas Alınmıştır.

SGK tarafından yayımlanan 08.12.2017 tarih 6206089 sayılı genel yazıda, yapı ruhsatının ruhsat sahibine veya vekiline teslim edildiği tarihin veya posta ile gönderilmiş ise tebliğ tarihinin, bu tarihleri ispatlayıcı belgelerin de beraberinde ibraz edilmesi kaydıyla, 5510 sayılı Kanunun 11 inci maddesinin altıncı fıkrasında belirtilen "verildiği tarih" olarak esas alınması, bu tarihten itibaren bir ay içinde ruhsatları SGK’ ya göndermeyen idareler aleyhine idari para cezası uygulanması gerektiği belirtilmiştir.

5510 sayılı Kanunun 11 inci maddesinin altıncı fıkrasına göre, Valilikler, belediyeler ve ruhsat vermeye yetkili diğer kamu ve özel hukuk tüzel kişileri, yapı ruhsatı ve diğer tüm ruhsat veya ruhsat niteliği taşıyan işlemlerine ilişkin bilgi ve belgeler ile varsa bunların verilmesine esas olan istihdama ilişkin bilgileri, verildiği tarihten itibaren bir ay içinde SGK’ya bildirmekle yükümlüdürler.

Yine 5510 sayılı Kanunun 102 nci maddesinin birinci fıkrasının (h) bendine istinaden, bu yükümlülüğü yasal süresi içinde yerine getirmeyen kurum ve kuruluşlara yerine getirilmeyen  her bir bildirim yükümlülüğü için aylık asgari ücret tutarında idari para cezası uygulanmaktadır. Buna göre, ruhsat vermeye yetkili makamlarca düzenlenen yapı ruhsatında yer alan “ruhsatın onay tarihi” esas alınarak, yapı ruhsatlarının bu tarihten itibaren bir aylık süre içerisinde ilgili idarelerce SGK’ya bildirilmemesi halinde ilgili kurum hakkında idari para cezası uygulanmaktadır.

Ancak, yapı ruhsatlarının verilme tarihi ile ilgili olarak ihtilaf ve tereddüt yaşandığı, Sosyal Güvenlik Kurumunca yapı ruhsatında yer alan onay tarihi esas alınarak bir aylık sürenin hesaplanması sonucunda uygulanan idari para cezalarına belediyelerce itiraz edildiği, devamında durumun ilgili idarelerce yargıya intikal ettirilerek dava konusu edildiği için SGK bu konuya açıklık getirmek istemiştir.

5490 sayılı ve 25/04/2006 tarihli Nüfus Hizmetleri Kanununa göre yapı ruhsatı formu, ilgili makamlarca onaylandıktan sonra ulusal adres veri tabanına kaydedilmiş olan “Ruhsat Takip No” kullanılarak ilgili Yapı Ruhsatı çağrılıp onay butonuna basılarak onaylandığı teyid edildikten sonra sistemin oluşturduğu onay kodu Yapı Ruhsatı formunda “118. Onay kodu” bölümüne elle yazılarak Yapı Ruhsatı verme işlemi sonlandırılmaktadır. Bu işlemin gerçekleşmesinden sonra mekansal adres kayıt (MAKS) sistemi üzerinden de onaylanması ile tekemmül etmesinden sonra ilgilisine bir tutanak ile teslim edilmekte veya posta ile gönderilmesinden sonra yapı ruhsatının bir sureti SGK’ ya gönderilmektedir.

Yapılan düzenleme ile; yapı ruhsatının onaylanma aşamasında sistem tarafından yapılması gereken en son işlemin "mekansal adres kayıt sistemine onay işlemi" olduğu ve bu işlemden sonra ilgilisine teslim edildiği dikkate alınarak, yapı ruhsatının ruhsat sahibine veya vekiline  teslim edildiği tarihin veya posta ile gönderilmiş ise tebliğ tarihinin, bu tarihleri ispatlayıcı belgelerin(Ruhsat teslim belgesi veya tebellüğ belgesi) de beraberinde ibraz edilmesi kaydıyla, 5510 sayılı Kanunun 11 inci maddesinin altıncı fıkrasında belirtilen "verildiği tarih" olarak esas alınacağı, bu tarihten itibaren bir ay içinde ruhsatları SGK’ ya göndermeyen idareler aleyhine idari para cezası uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Kaynak, TURMOB

Vergi ile ilgili bütün tebligatların  gerçek ve tüzel kişilere usulüne uygun olarak adreslerinde yapılması zorunludur. Gerçek kişi ve gelir vergisi mükellefi olan bir mali müşavire tebligatın iş adresine yapması zorunludur.İş adresinde bulunmayan meslek mensubuna ise vergi ile ilgili tebligatın ikametgah adresine yapılması da mümkündür.   

Vergilendirme ile ilgili olup hüküm ifade eden  bütün hususların yazılı olarak mükelleflere tebliği zorunludur.Diğer taraftan vergi mahkemesi tarafından gönderilen kararın muhasebecinin adresinden taşınmış olması nedeni ile;muhasebecinin ev adresine tebligat yapılmadan,mali müşavirler odasına adresi sorulmadan dava dosyasının işlemden kaldırılarak ve sonuçta davanın açılmamış sayılması hukuka uygun olamaz.[1]       

Bilindiği gibi mali müşavirler belirli bir meslek odasına bağlı olarak çalışmak zorundadırlar.meslek mensuplarının bütün adresleri kayıtlı oldukları meslek odası tarafından bilinmesi zorunludur.Aksi takdirde bu durum disiplin suçu sayılır.

Yüksek mahkeme Danıştay tarafından verilen bir kararda;

“…mahkemece verilen ara kararı dava dilekçesinde gösterilen adreste tebliğ edilen davacıya,birinci cevap dilekçesinin tebliğ edilmemesi üzerine dosyanın işlemden kaldırılması ve sonuçta davanın açılmamış sayılmasının hukuka uygun olmadığı hakkında…’’karar vermiş bulunmaktadır.

Vergi dairesi tarafından mükelleflere yollanan her türlü vergi tebligatının,213 sayılı VUK’nun tebligat hükümlerine göre yapılması zorunlu iken;vergi mahkemeleri tarafından ise karar tebligatlarının 7201 sayılı Tebligat Kanununun 35. maddesine göre yapılması gerekecektir.      

Buna göre, kendisine veya adresine,kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimsenin,adresini değiştirmesi halinde yeni adresini hemen tebliğ yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecbur olduğu,bu takdirde bundan sonraki tebliğlerin bildirilen yeni adrese yapılacağı,adresini değiştiren bir kimse yeni adres bildirmediği ve tebliğ memurunca da tespit edilmediği takdirde tebliğ olunacak evrakın bir nüshasının eski adrese ait binanın kapısına asılacağı ve asılma tarihinin tebliğ tarihi sayılacağı kabul edilmiştir.[2]

Sonuç olarak, tebligatların usulüne uygun yapılması zorunludur aksi takdir de tebligat geçersiz sayılır.3568 sayılı yasaya göre unvan almış meslek mensuplarına yapılacak tebligatların mutlak suretle iş,ev adreslerine tebliğ çıkarılması  zorunludur.Buna karşın tebligatın vaki olmaması hallerinde ise mali müşavirler odasından adres tespiti yapılmalıdır.Çünkü,3568 sayılı yasaya göre unvan almış meslek mensuplarının faaliyette bulunabilmeleri için mutlak surette, oda kaydı olması ve meslek mensubunu bütün adres bilgilerinin meslek odasında kayıtlı olması zorunludur. Nazlı Gaye Alpaslan

http://www.hurses.com.tr/Haber-Mali_musavire_yapilacak_adli_veya_vergi_tebligati-15898.htm


([1]) Danıştay Vergi Davaları Genel Kurulu Kararı, 21.04.2000 gün ve E:2000/4-K:2000/158 sayılı karar.

([2]) Danıştay 9.dairesi kararı 21.01.2009 gün ve E:2007/4510-K:2009/91 sayılı karar.

Çarşamba, 20 Aralık 2017 09:30

Sporcuların Vergi Düzenlemesi 2 Yıl Uzatıldı

7063 sayılı "Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" onaylanarak Resmi Gazete'de yayımlandı. Buna göre, sporculara yapılan ücret ve ücret sayılan ödemelerden Gelir Vergisi kesintisi oranlarının geçerlilik süresi 31 Aralık 2017'den, 31 Aralık 2019'a uzatılacak.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından onaylanan 7063 sayılı "Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Söz konusu kanuna göre, sporculara yapılan ücret ve ücret sayılan ödemelerden Gelir Vergisi kesintisi oranlarının geçerlilik süresi 31 Aralık 2017'den, 31 Aralık 2019'a uzatılacak.

20 Aralık 2017 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 30276 

Kanun No: 7063

Kabul Tarihi: 06 Aralık 2017

MADDE 1- 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun geçici 72 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “31/12/2017” ibaresi “31/12/2019” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 2- 28/3/1983 tarihli ve 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununun ek 175 inci maddesinin başlığında ve birinci fıkrasında yer alan “Ankara Güzel Sanatlar Üniversitesi” ibareleri “Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi” şeklinde; ikinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “Müzik ve Sanat Eğitimi Fakültesi” ile “Güzel Sanatlar Meslek Yüksekokulundan” ibareleri sırasıyla “Müzik ve Güzel Sanatlar Eğitim Fakültesi” ve “Müzik ve Güzel Sanatlar Meslek Yüksekokulundan” şeklinde ve (b) bendinde yer alan “Güzel Sanatlar Enstitüsünden” ibaresi “Müzik ve Güzel Sanatlar Enstitüsünden” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 3- 2809 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

“Lokman Hekim Üniversitesi

EK MADDE 176- Ankara’da Sevgi Vakfı tarafından 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun vakıf yükseköğretim kurumlarına ilişkin hükümlerine tabi olmak üzere, kamu tüzel kişiliğine sahip Lokman Hekim Üniversitesi adıyla bir vakıf üniversitesi kurulmuştur.

Bu Üniversite, Rektörlüğe bağlı olarak;

a) Tıp Fakültesinden,

b) Sağlık Bilimleri Fakültesinden,

c) Diş Hekimliği Fakültesinden,

ç) Eczacılık Fakültesinden,

d) Spor Bilimleri Fakültesinden,

e) Mühendislik Fakültesinden,

f) Sağlık Meslek Yüksekokulundan,

g) Sağlık Bilimleri Enstitüsünden,

oluşur.”

MADDE 4- 2809 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 50- Mevzuatta Ankara Güzel Sanatlar Üniversitesine yapılan atıflar Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesine yapılmış sayılır.”

MADDE 5- 24/5/1983 tarihli ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinin (9) numaralı alt bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“9. “Aktif Yaşam Merkezi”; Yaşlı bireyler ile engelli bireylerin yaşam kalitesinin artırılması ve sosyal hayata aktif katılımlarına katkı sağlanması amacıyla, engelli ve yaşlı bireyler ile ailelerine rehberlik ve destek hizmeti ile evde gündüz bakım hizmeti sunan gündüzlü sosyal hizmet kuruluşlarını,”

MADDE 6- 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun eki (II) sayılı cetvelin “A) Yükseköğretim Kurulu, Üniversiteler ve Yüksek Teknoloji Enstitüleri” bölümünün 115 inci sırası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“115) Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi”

MADDE 7- 22/6/2004 tarihli ve 5193 sayılı Optisyenlik Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 4- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce optisyenlik mesleği ile ilgili olarak faaliyette bulunan dernekler, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki ay içinde genel kurullarını toplayarak Türk Optisyen-Gözlükçüler Birliğinin ilk genel kurulu için meslek mensubu beşer mümessil seçerler.

Birliğin ilk genel kurulu, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört ay içinde Sağlık Bakanlığının daveti üzerine Ankara’da toplanır ve dokuz üyeli Birlik Merkez Yönetim Kurulunun, beş üyeli Yüksek Disiplin Kurulunun ve üç üyeli Denetleme Kurulunun asıl ve yedek üyelerini seçer.

Birlik Merkez Yönetim Kurulu, seçimden itibaren bir ay içinde toplanarak odalar ile Birliğin yurt içindeki ve yurt dışındaki faaliyetleri, organları, görevleri, toplantıları, karar alış usulleri, gelirleri, giderleri, organlar için seçim, seçilme yeterliliği, seçimlerin yapılış usulü, mesleki sicil, hizmet bedellerinin ve aidatın tespiti, disiplin cezaları ile infaz ediliş usulü, odalar ve Birlik ile ilgili diğer iş ve işlemlerle ilgili yönetmelikleri hazırlar. Bu yönetmelikler Sağlık Bakanlığının uygun görüşüyle seçimden itibaren iki ay içinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konulur. 25/1/1956 tarihli ve 6643 sayılı Türk Eczacıları Birliği Kanununun mali ve idari hükümleri ile disipline ilişkin hükümleri kıyasen uygulanır. Ancak, 6643 sayılı Kanunun 5 inci maddesindeki “yüz elli” sayısı “yüz”, 14 üncü maddesindeki “iki yüz elli” sayıları “yüz”, 51 inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendindeki “iki yüz” sayısı “yüz”, (b) bendindeki “beşyüz” sayısı “iki yüz elli”, “ikiyüz” sayısı “yüz”, “yüzelli” sayısı “yetmiş beş” ve (c) bendindeki “beşyüz” sayıları “iki yüz elli” olarak uygulanır. 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (e), (h) ve (i) bentleri, 20 nci maddesinin birinci fıkrasının (b), (d), (n) ve (o) bentleri ile 47 nci maddesi uygulanmaz. 20 nci maddesinin birinci fıkrasının (m) bendi “Deontoloji Tüzüğü hükümlerinin ve oda ve Birlik tarafından alınmış mesleki kararların gerektiği şekilde uygulanıp uygulanmadığını belirlemek için, optisyenlerin çalışmalarını denetlemek.” şeklinde uygulanır. 40 ıncı maddedeki meslekten men kararları uygulanmak üzere Sağlık Bakanlığına gönderilir.

Birlik Merkez Yönetim Kurulu en az yüz meslek mensubunun faaliyette bulunduğu yerlerde kurulacak olan optisyen-gözlükçüler odalarının faaliyette bulunacağı iller ile yüzden az meslek mensubunun faaliyette bulunduğu illerin oda bölgelerini tespit ederek odaların kuruluşunu karara bağlar.

Oda kurulan illerde ve bölgelerde faaliyette bulunmakta olan meslek mensupları, odaların kuruluşundan itibaren üç ay içinde odaya kayıt olmak zorundadır. Odalar, Birlik Merkez Yönetim Kurulunun yapacağı tebligattan itibaren bir ay içinde genel kurullarını toplayarak yönetim kurulu, disiplin kurulu ve denetim kurulu üyeleri ile Birlik Genel Kurulunda kendilerini temsil edecek olan mümessillerini seçerler.

Yürürlüğe konulacak yönetmelik uyarınca yapılacak ilk Birlik Genel Kurulunda bütün seçimler yenilenir.”

MADDE 8- 5/5/2007 tarihli ve 5653 sayılı Yunus Emre Vakfı Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“a) Mütevelli Heyet: Mütevelli Heyet, Vakfın karar organıdır. Kültür ve Turizm Bakanı, Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı, Maliye Bakanlığı Müsteşarı ve Millî Eğitim Bakanlığı Müsteşarı heyetin tabii üyeleridir. Heyetin tabii üyeleri dışında; Cumhurbaşkanı tarafından seçilen beş kişi ve Türkiye Maarif Vakfı tarafından kendi mütevelli heyeti üyeleri arasından seçilen bir kişi üç yıl süreyle Mütevelli Heyet üyeliğini yürütür. Kültür ve Turizm Bakanı, Mütevelli Heyetin başkanı; Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı, başkan vekilidir. Mütevelli Heyet, başkanın ya da başkan vekilinin daveti üzerine üye tamsayısının yarısından bir fazlasının katılımıyla yılda en az iki defa toplanır.

b) Yönetim Kurulu: Yönetim Kurulu, Vakfın icra organıdır. Yunus Emre Enstitüsü Başkanı, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanı, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanı ve Dışişleri Bakanlığı Yurtdışı Tanıtım ve Kültürel İlişkiler Genel Müdürü Yönetim Kurulunun tabii üyeleridir. Ayrıca, üniversitelerin Türkçe dil öğretim merkezleri başkanları arasından Mütevelli Heyetin seçeceği bir kişi, eğitim, kültür ve sanat alanında faaliyette bulunan ve Bakanlar Kurulunca kamu yararına faaliyet gösterdiği kabul edilmiş dernek veya vergi muafiyeti tanınmış vakıfların üyeleri arasından Mütevelli Heyetin seçeceği bir kişi, uluslararası ilişkiler, iletişim, kültür, sanat ve Türk dili alanında çalışmalarıyla tanınmış kişiler arasından Mütevelli Heyetin seçeceği bir kişi üç yıl süreyle Yönetim Kurulu üyeliğini yürütür. Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Yönetim Kurulunun başkanıdır. Yönetim Kurulu, başkanın daveti üzerine üye tamsayısının yarısından bir fazlasının katılımıyla ayda en az bir defa toplanır.”

MADDE 9- 5653 sayılı Kanuna Dördüncü Bölüm başlığı altında aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

“Yurt dışında görevlendirilen Vakıf personeli

EK MADDE 1- (1) Vakıf tarafından yurt dışında görevlendirilen Vakıf personeli, Yunus Emre Enstitüsü Başkanlığının görevlendirme yazısını pasaport vermeye yetkili idareye ibraz etmek suretiyle 15/7/1950 tarihli ve 5682 sayılı Pasaport Kanununun 14 üncü maddesi kapsamındaki Hükümetçe, hususi idarelerce veya belediyelerce resmî vazife ile dış memleketlere gönderilenlere ya da dış memleketlerde vazifeye alınanlara tanınan haklardan faydalanır.”

MADDE 10- 5653 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“Görevi sona eren üyeler

GEÇİCİ MADDE 3- (1) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte görev yapmakta olan Mütevelli Heyetin ve Yönetim Kurulunun seçimle görevlendirilen üyelerinin görevleri başka bir işleme gerek kalmaksızın sona erer.”

MADDE 11- 7/11/2013 tarihli ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 68 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Değeri” ibaresi “Tarafların İcra ve İflas Kanunundaki hakları saklı olmak kaydıyla; değeri” şeklinde, “iki bin” ibareleri “dört bin” ve “üç bin” ibareleri “altı bin” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 12- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 13- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. 19/12/2017

Çarşamba, 20 Aralık 2017 09:28

İkinci İşte Çalışmak Yasaldır

İşçi olarak çalışan birisinin aynı anda ikinci bir işte çalışması iş kanunu bakımından bir engel doğurur mu? İkinci işte çalışmak yasak mı? Adıma iki yerden sigorta primi yatsa sakıncası var mı? 5...129640 Nolu SMS
İş sözleşmesinde başka bir işte çalışma yasağı yoksa veya işveren işçinin başka bir işte çalışmasına izin vermiş ise işçi başka bir işte de çalışabilir. Adınıza iki yerden prim yatmasında SGK açısından sakınca yok. Ancak işverenin ikinci işinizi yapmanıza izin vermesi gerekir. Böyle bir izni yoksa işveren bunu öğrendikten itibaren 6 iş günü içinde işçinin iş sözleşmesini tazminatsız olarak sona erdirebilir. Yasal olarak ikinci işte çalışmanın ya da iki yerden prim yatmasının sakıncası yok ama işverenin izni gerekir.

Özel sektörde çalışan bir işçiyim. Bazen günlük izin almak zorunda kalıyoruz ama işverenimiz her zaman izin vermiyor. Biz de bu nedenle mağdur oluyoruz. İşçinin mazeret izni yok mu? K.A.
İşçilerin mazeret izinleri şunlardır;
İşçinin evlenmesi veya evlat edinmesi ya da ana veya babasının, eşinin, kardeşinin, çocuğunun ölümü halinde üç gün, eşinin doğum yapması halinde ise beş gün ücretli izin, İşçilerin en az yüzde 70 oranında engelli veya süreğen hastalığı olan çocuğunun tedavisinde, hastalık raporuna dayalı olarak ve çalışan ebeveynden sadece biri tarafından kullanılması kaydıyla, bir yıl içinde toptan veya bölümler halinde 10 güne kadar ücretli izin hakları bulunmaktadır. Bunun dışında belirttiğiniz şekilde işi olana mazeret izni olarak başka uygulama bulunmamakta.

NE ZAMAN EMEKLİ OLURUM?
03.05.1974 doğum tarihim, SSK girişim 01.05.1996, 5092 gün primim var. Askerliğimi 1994 yılında 18 ay olarak yaptım. Askerlik borçlanması yaparsam ne zaman emekli olurum? 5...554876 Nolu SMS
SSK girişinize göre, 25 yıl, 56 yaş ve 5825 prim gün şartlarına tabisiniz. 6 aylık askerlik borçlanması yaparak 25 yıl, 55 yaş, 5750 prim gün şartlarına tabi olabilirsiniz. Buna göre de 478 gün daha prim ödeyerek 55 yaşınızın dolacağı 04.05.2029 tarihinde emekli olabilirsiniz. Ali Şerbetçi
https://www.takvim.com.tr/yazarlar/aliserbetci/2017/12/20/ikinci-iste-calismak-yasaldir

13 Aralık 2017 tarihli Resmi Gazete'de Danıştay Başsavcılığı'nın talebi üzerine Danıştay 3. Dairesi'nce verilen “kanun yararına bozma” kararları yayınlandı.

Kanun yararına bozma ne demek?

Kanun yararına bozma tüm hukuki yollar tüketildikten ve karar kesinleştikten sonra, Danıştay Başsavcılığı'nın verilen kararı hukuka uygun olmadığını düşündüğü durumlarda başvurulabilen yargı yoludur. Verilen karar somut olayda etki etmemekte ancak karardan sonraki olaylar için yol gösterici olmaktadır.

Konu

Bir şirket adına, nihai tüketiciden satın aldığı araç için gider pusulası düzenlemediğinin tutanakla saptanması üzerine kesilen özel usulsüzlük cezasına karşı dava açılmıştır. Vergi Mahkemesi'nin kararıyla; özel usulsüzlük cezasında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiş, bu karara karşı yapılan itirazı reddederek kararı onayan Bölge İdare Mahkemesi'nin kararının düzeltilmesi istemini reddeden Bölge İdare Mahkemesi'nin kararının, Danıştay Başsavcılığı tarafından, davacı şirketin noter senedi ile nihai tüketiciden satın aldığı otomobil için gider pusulası düzenlenmediğinden bahisle kesilen özel usulsüzlük cezasında kanuna uyarlık görülmediğinden kanun yararına bozulması istenmiştir.

Gerekçe

213 sayılı Kanun'un 3’üncü maddesinin (B) bendinde yer alan, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği hükmü ile vergilendirmede serbest delil sisteminin kabul edildiği, yükümlülerin öncelikle 213 sayılı Kanun'da sayılan belgeleri, bu belgelerin kapsamadığı iş ve işlemler açısından hukuken geçerli her türlü belgeyi ispatlama vasıtası olarak kullanabilecekleri, yükümlülerin kullanmak mecburiyetinde oldukları, düzenlenmesi ve alınması gereken belgelerin kanunun 229 ila 242’nci maddelerinde belirtildiği, kanunun “Gider pusulası” başlıklı 234’üncü maddesinde de, birinci ve ikinci sınıf tüccarlarla, kazancı basit usulde tespit edilenlerin ve defter tutmak mecburiyetinde olan serbest meslek erbabının ve çiftçilerin, vergiden muaf esnafa; yaptırdıkları işler veya onlardan satın aldıkları emtia için tanzim edip, işi yapana veya emtiayı satana imza ettirecekleri gider pusulasının vergiden muaf esnaf tarafından verilmiş fatura hükmünde olduğu, bu belgenin, birinci ve ikinci sınıf tüccarların, zati eşyalarını satan kimselerden satın aldıkları altın, mücevher gibi kıymetli eşya için de tanzim edileceğinin hüküm altına alındığı, mevcut düzenleme uyarınca; ticaret ve serbest meslek erbabı veya vergiden muaf esnaf olarak kabulü mümkün bulunmayan nihai tüketicilerden, altın ve mücevher gibi kıymetli eşya niteliği taşımayan diğer eşyanın alımında gider pusulası düzenlenmesi zorunluluğu bulunmaması nedenleriyle kanun yararına bozma talep edilmiştir.

Karar

Davacı şirketin, noter satış senediyle satın aldığı otomobilin, 213 Sayılı Kanunun 234’üncü maddesinde belirtilen altın, mücevher gibi kıymetli eşya niteliği taşımadığının ve aracın satıcısının vergiden muaf esnaf olmadığının tartışmasız olduğu olayda, alım satıma konu araçla ilgili olarak gider pusulası düzenlemesi zorunluluğundan söz edilemeyeceğinden, ulaştığı aksi yöndeki yargıyı hükme esas alarak davayı reddeden vergi mahkemesi kararının onanmasına ilişkin karara karşı yapılan karar düzeltme isteminin reddi yolundaki bölge idare mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.

Sonuç

Mükellef olmayan birinden satın alınan araç için gider pusulası düzenlenmesine gerek olmadığına hükmedilmiştir. Şayet bir konuda, kanunda veya başka hukuki düzenlemelerde öngörülmüş belge tarifi/düzenlemesi yoksa, serbest delil sistemi çerçevesinde delillendirme yoluna gidilebilir.

Konunun belirsiz olduğu durumlarda benzetme yoluyla mevcut belgelerden birinin düzenlenmesinin zorunlu olduğu iddia edilemez. Zeki Gündüz

https://www.dunya.com/kose-yazisi/kanun-yararina-bozma/395127

Bazı durumlarda şirketlerin aktifleri fiili durumu yansıtmamaktadır. Kasa, demirbaşlar, stoklar ve gayrimenkuller bunlara örnek olarak gösterilebilir. Bu kalemler arasında tutarı yüksek rakamlara ulaşıp en çok anlam ve önem yüklenen kalem ise gayrimenkullerdir. Bu nedenle şirketler envanterlerine kayıtlı gayrimenkullerini gerçek değerine ulaştırmak için değişik yöntemler aramakta ve uygulamaktadır. Örneğin sat-kirala yöntemi de firmalara nakit sağlamanın yanı sıra gayrimenkullerin gerçek değerine ulaştırması amacına hizmet eden bir sistem olarak kullanılmaktadır.

Ancak uygulamada bazı şirketlerin, yetkili gayrimenkul değerleme şirketlerine veya Asliye Ticaret Mahkemeleri'ne gayrimenkullerini değerlettirip yeni değeri bilançoya taşıdıkları görülmektedir. Yani yapılacak değerleme sonucu ortaya çıkan değer artışını bilançoda bir taraftan gayrimenkul izlendiği hesaba diğer taraftan ise özsermaye hesapları altında açılacak özel fon hesabına kayıt ederek izlemek istemektedirler.

Öte yandan Vergi usul Kanunu'nda (VUK) gayrimenkullerin maliyet bedeli ile değerleneceği hüküm altına alınmış olup, daha sonra yapılan düzenlemeler ile enflasyon düzeltmesi müessesesi getirilerek yeniden değerlendirme uygulaması ise kaldırılmıştır. VUK mükerrer 298. madde hükmünde yer alan enflasyon düzeltilmesi işlemi ile yeniden değerlendirme işleminin uygulamasına son verilmiş olup, kanun maddesinde yer alan düzenlemelere uygun enflasyon düzeltilmesinin dışında hiçbir şekilde değerleme işlemi yapılmayacaktır. Dolayısıyla şirket aktifine kayıtlı gayrimenkullerin değerlemesinin yapılması halinde, bu işlemin VUK açısından kabul edilmesi mümkün görülmemektedir.

Ancak şirketlerin aktifinde yer alan gayrimenkulleri mahkeme kararı veya değerleme şirketlerince değerlerinin yeniden belirlenmesi halinde, mevcut değerin bilgi amaçlı bilançonun dipnotlarında gösterilebilmesi mümkündür. Maliye Bakanlığı da vermiş olduğu özelgelerde dip not olarak gösterilmesini uygun görmüştür.

Yapılan bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere VUK açısından şirketlerin aktifinde bulunan gayrimenkullerin değerlemesinde esas olan maliyet bedelidir. Herhangi bir şekilde değerleme yapılması ve bunun bilançoya taşınması mümkün değilken, yapılan değerleme sonuçlarının bilançonun dipnotlarında gösterilmesi mümkün gözükmektedir.

Tabi yapılan bu açıklamalar VUK açısından önemli ve değerli olup, Ticaret Kanunu açısından değerleme işlemin yapılmasında hiçbir sakınca bulunmamaktadır. Çünkü Ticaret Kanunu 78 ile 80. maddeleri arası değerleme ilkeleri ve değerlendirmenin nasıl yapılacağına ilişkin hükümler yer almaktadır.

Bu demektir ki, gayrimenkulün değerlemesi VUK hükümlerince yasak ama Ticaret Kanun hükümleri ile serbest! Tercih mükellefin demek yanlış olacak; mükellef Maliye Bakanlığı'na vermiş olduğu beyanname ve bildirimlerde değerlenmiş tutarları kullanamayacak, ancak Ticaret Kanunu hükümlerine göre yapacağı iş ve işlemler için kullanabilecektir. Kafa karıştırıcı bu durumun, idareyi ve mükellefleri mağdur etmeyecek bir şekilde çözümlenmesini dilemekteyiz. Yılmaz Sezer

https://www.dunya.com/kose-yazisi/sirket-aktifindeki-gayrimenkulun-deger-artisi-bilancoya-nasil-aktarilir/395108

Yeni yıla vergi ve harçlardaki olağanüstü artışlarla girerken, öyle bir harç kalemi var ki en yükseklerden bir tanesi olmasına rağmen (2017 için Başvuru harcı 56 bin 979 TL, Yenileme harcı 45 bin 583 TL) kaldırıldı ve yapılacak anlaşmanın damga vergisi hariç, hizmet mükelleflere bilabedel verilmeye başlandı. Bu harç, kurumlar vergisi mükelleflerinin, yurtdışı veya serbest bölgedeki yada serbest bölgedeki mükelleflerin bölge dışındaki ilişkili kişi yada kurumlarla hizmet veya mal, alım yada satım yapması halinde uygulayacağı fiyatı belirlemek maksadıyla, Mali İdare ile yapılan anlaşma üzerinden alınan bir harç idi ve her yıl yenileme harcına tabii idi. Bilindiği kadarıyla 3 mükellef bu zamana kadar bu anlaşmayı yapmıştır. İdare, yeterli randıman alamadığı için sistemin önündeki maliyet engelini kaldırarak doğru bir adım atmıştır.

Konuya vakıf olmayanlar, tabii olarak, Mali İdare'nin, mükelleflerin hizmet veya mal alım yada satımında fiyat belirlemeye yetkili olup olmadığını sorgulayabilir. Konu, 5520 sayılı Kurum Vergisi Kanunu'nun Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı başlıklı 13'üncü maddesi ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun Gider Kabul Edilmeyen Ödemeler başlıklı 41'inci maddesinin 5'inci fıkrasında düzenlenmiştir. İlişkili kişilerle yapılan işlemlerde, emsallere göre düşük veya yüksek bedel veya ücretin uygulanması halinde, İdare, bunu kar payının örtülü dağıtımı olarak sayıyor ve cezalı tarhiyatlar uyguluyor. Mükelleflere yardımcı olmak ve belirsizlikleri gidermek maksadıyla Kurumlar Vergisi Kanunu'nun mezkur maddesinin 5'inci fıkrasında, mükellefler dilerse peşin fiyatlandırma anlaşması için Maliye Bakanlığı'na başvurabilir deniyor.

Uygulama teoride çok basit ve garanti olmasına rağmen pek rağbet görmedi. Süreci kısaca özetlemek gerekirse; mükellef, Mali İdare'ye bir dilekçe ile başvuruyor ve bu anlaşmayı yapmak istediğini bildiriyor. Tek taraflı ise yani başka bir ülkenin mali idaresi işin içinde yoksa 9 ayda, varsa 18 ayda Mali İdare ile bu anlaşma imzalanıyor. Piyasa koşullarında bu sürelerin çok uzun olduğunu belirtmek gerek. Mükellef, 9 veya 18 ayda ilişkili kişi ile yaptığı işlemlerde uygulayacağı fiyattan emin olamayacaktır. Önceki dönem ile anlaşmadaki olumsuz farklar 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 371'inci maddesi kapsamında pişmanlık ve ıslah hükümlerine göre, 15 gün içinde beyan edilip ödenmesi halinde, vergi ziyaı cezası kesilmeden, vergi aslı ve geçikme zammı ile tahsil olunurken, mükellefin lehine olan farklar ise düzeltilmez ve iade edilmez. Bu da mükellef hukuku açısından ayrı bir eleştiri konusudur.

Anlaşma 3 yıllık yapılır ve uzatılabilir. Anlaşma yapıldıktan sonra kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gerektiği süreye kadar her yıl yıllık rapor verilecektir. Bu raporu hazırlayan mükelleflerin, Yıllık Transfer Fiyatlandırması Raporu hazırlamalarına gerek bulunmamaktadır. Mali İdare, anlaşmanın değiştirilmesini, isteyebileceği gibi tamamen de reddebilir. Şartların değişmesi halinde mükellef veya idare sözleşmenin revize edilmesini veya iptalini isteyebilir. Anlaşma yapılması vergi incelemesine engel değildir.

Transfer Fiyatlandırması, Vergi Denetim Kurulu'nun çok önem verdiği bir konu olduğu için kendi içinde bu isim altında ayrı bir başkanlık tesis etmiştir. İdarenin sistemi çok iyi kontrol edecek kanallara ulaşma imkanlarına sahip olması, e-Fatura, e-Defter gibi uygulamalar, banka hareketlerinin elektronik takibi gibi birçok yöntem süreçlerin izlenmesini kolaylaştırmaktadır. Mükellefler zaten yıllık transfer fiyatlandırması raporları hazırlamaları gerektiğinden, 5 yıllık zamanaşımı ve hatta zarar mahsubu veya amortisman uygulamaları nedeniyle, daha uzun süre arşivlenmesi gereken bu raporlar bir şekilde Mali İdare'nin kontrolünden geçmektedir. Risk almamak adına, önceden bu anlaşmalara yanaşılmasını tavsiye ederim.

Özellikle yabancı kurumlarda ilişkili kişi işlemleri tutar ve adet olarak çok yüksek olduğundan bu işletmelerin yöneticileri büyük sorumluluk altındadır. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulu Hakkında Kanun'un mükerrer 35'inci maddesine göre asıl borçludan tahsil edilemeyen kamu alacakları kanuni temsilcilerin malvarlıklarından tahsil edilebiliyor. Usulüne uygun yapılan peşin fiyatlandırma anlaşmaları hem işletmenizi ve hem de kendinizi olası vergi risklerinden koruyacaktır. Üstelikte artık masrafsız bir şekilde. Hasan Alevli

https://www.dunya.com/kose-yazisi/pesin-fiyatlandirma-anlasmasi-yolu-ile-transfer-fiyatlandirmasi/395133

5510 - MADDE 34- Ölen sigortalının 33 üncü madde hükümlerine göre hesaplanacak aylığının;

a) Dul eşine % 50'si; aylık bağlanmış çocuğu bulunmayan dul eşine ise bu Kanun kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmaması veya kendi çalışmaları nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış olması halinde % 75'i,

b) Bu Kanun kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmayan veya kendi çalışmaları nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış çocuklardan;

1) 18 yaşını, lise ve dengi öğrenim görmesi halinde 20 yaşını, yüksek öğrenim yapması halinde 25 yaşını doldurmayanların veya,

2) Kurum Sağlık Kurulu kararı ile çalışma gücünü en az % 60 oranında yitirip malûl olduğu anlaşılanların veya,

3) Yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan kızlarının,

her birine % 25'i,

c) (b) bendinde belirtilen çocuklardan sigortalının ölümü ile anasız ve babasız kalan veya sonradan bu duruma düşenlerle, ana ve babaları arasında evlilik bağı bulunmayan veya sigortalının ölümü tarihinde evlilik bağı bulunmakla beraber ana veya babaları sonradan evlenenler ile kendisinden başka aylık alan hak sahibi bulunmayanların her birine % 50'si,

d) Hak sahibi eş ve çocuklardan artan hisse bulunması halinde, ana ve babaya çalışmaması ve gelir veya aylık bağlanmamış olması halinde % 25'i oranında; çalışmayan ana ve babanın 65 yaşın üstünde olması, gelir veya aylık bağlanmamış olması halinde ise artan hisseye bakılmaksızın % 25'i,

oranında aylık bağlanır.

Sigortalı tarafından evlât edinilmiş, tanınmış veya soy bağı düzeltilmiş veya babalığı hükme bağlanmış çocukları ile sigortalının ölümünden sonra doğan çocukları, bağlanacak aylıktan yukarıda belirtilen esaslara göre yararlanır.

Hak sahiplerine bağlanacak aylıkların toplamı sigortalıya ait aylığın tutarını geçemez. Bu sınırın aşılmaması için gerekirse hak sahiplerinin aylıklarından orantılı olarak indirimler yapılır.

Ticari, sınai veya mesleki faaliyet gereği  mal teslimatı veya hizmet  sunumu  realize  olmadan   bazı  hallerde fatura düzenlenebilir. Temel prensip, mal teslimini veya hizmet ifasını müteakiben  sevk irsaliyesine bağlı olarak (7) gün zarfında faturanın  düzenlenmesi gereklidir.[1]

Yeni ticari yaşamın  gereği olarak,  bazı   durumlarda finans kuruluşları, kredi yaratmaya yönelik olarak  mal teslimi yapılmadan   ileri tarihte  teslim edilebilecek  mallarla ilgili (bilhassa yatırım malları için) önceden fatura düzenlenmesini  talep etmektedirler.[2] Böylelikle, bazı şirketler stoklarındaki mevcut mallarla ilgili, irsaliye düzenlemeden, mal depodan çıkmadan ileri tarihlerde teslim edilecek mallarla ilgili fatura düzenlenmektedir.[3]  Bu  faturalar  doğal olarak  satıcı ile alıcı arasında düzenlenen bir sözleşmeye istinaden ileri tarihlerde  teslim  edilecek  mallarla ilgili  faturalardır. Alıcı  ve satıcı arasında düzenlenen sözleşmede  ileriki tarihte teslim edilecek malların   veya hizmetlerin  kapsamı, türü, tutarı, cinsi vs. ayrıntılar yer almaktadır.

İleriki tarihlerde teslimi gerçekleştirilecek mallarla ilgili  irsaliye düzenlenmeden  kesilen faturalar gerek alıcı cephesinde  ve gerekse satıcı  firma muhasebe cephelerinde   muhasebesel olarak  problemlere neden olmaktadır.

Problemler, gerek gelir vergisi ve gerekse kurumlar vergisi ve ayrıca vergi usul ve KDV yönünden mal teslimi veya hizmet sunumu yapılmadan önce düzenlenen faturalarla ilgili  olabilmektedir. 

VUK ve KDV hükümlerine göre konunun  değerlendirilmesi:

VUK Madde 229’da “Fatura satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.” Denilmektedir.

Yine aynı kanunun 231/5 bendinde; ”Fatura, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azamî yedi gün içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır.” Denilmektedir.

Yukarıdaki kanun maddelerinden, VUK’a göre mal teslimi veya hizmet ifasından önce fatura düzenlenemeyeceği anlaşılmaktadır.

KDV Kanunu Madde 10/b bendinde vergiyi doğuran olay; Malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından önce fatura veya benzeri belgeler verilmesi hallerinde, bu belgelerde gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura veya benzeri belgelerin düzenlenmesi,” dir, denilmek sureti ile mal teslimi veya hizmet ifasından önce fatura düzenlenebileceği hükmü çıkmaktadır.

Genel hukuk kurallarına göre son çıkan kanun eskiye göre, özel kanun da genel kanuna göre tercih edilir. Buna göre; fatura düzenlenmesine ilişkin hükümler, KDV Kanunu’nda VUK’a göre daha özel ve ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Ayrıca, KDV madde 10’un yürürlük tarihi VUK 229’uncu maddeden sonradır. O halde, mal teslimi ve hizmet ifasından önce fatura düzenlenebileceği kabul edilmelidir.

193 sayılı  GVK  hükümleri yönünden konunun  tartışılması:

Gelir Vergisi Kanunu (GVK) Madde 38’de; Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet farktır…”denilmektedir.

Aynı kanunun 39’uncu maddesinde ise “İşletme hesabı esasına göre ticari kazanç, bir hesap dönemi içinde elde edilen hasılat ile giderler arasındaki müspet farktır.” denilerek, tahsil edilen paralar ile alacakların hasılat; ödemelerin ve borçlanılan meblağların gider olduğu ifade edilmektedir.

Görüldüğü üzere GVK’ya göre, işletme hesabında ve bilanço esasında ticari kazancın tespitinde tahakkuk esasının geçerli olduğu ifade edilmektedir. Tahakkuk esasında gelir ve gider, ödenip ödenmediğine bakılmaksızın gerçekleştiği anda kazanç hesaplamasında dikkate alınır.

Mal teslimi veya hizmet ifasından önce düzenlenen fatura Borçlar Kanunu (BK)’na göre “alacak hakkı” doğurmaz. Bunun için karşı tarafa borç yükümlülüğü doğuran bir işlem veya sözleşme olması gerekir. 

Kimi zaman da mal teslimi veya hizmet ifası yapılmadan önce tahsilat yapılır. Bu durumda da VUK Madde 287’ye göre; “Gelecek hesap dönemlerine ait olarak peşin tahsil olunan hasılat ile cari hesap dönemine ait olup henüz ödenmemiş olan giderler mukayyet değerleri üzerinden pasifleştirilmek suretiyle değerlenir.” Hükmü gereği, ticari kazancın tahsilinde dikkate alınmaz.

Tekdüzen hesap planına göre pasifte, 380-Gelecek Aylara Ait Gelirler/480-Gelecek Yıllara Ait Gelirler hesabında izlenerek gelirin ait olduğu dönemde kazanç olarak dikkate alınır.

Safi kazancın tespitinde benzer durum, faturası kesilip henüz teslim edilmemiş olan emtia içinde geçerlidir. Dönem sonu kazancı hesaplanırken, henüz teslim edilmeyen emtia stoklarda bulunacağı için, satılan malın maliyetine herhangi bir tutar eklenmeyecektir. Dolayısı ile mal teslim edilmeden önce düzenlenen faturanın gelir olarak kaydedilmesi durumunda fatura tutarı kadar kazanç ortaya çıkacaktır. Daha sonra emtianın teslim edildiği dönemde de gelir olmaksızın, maliyet bedeli olarak gider yazılacaktır. Bu durumda, faturanın düzenlendiği dönemde, maliyet dikkate alınmadığı için gelir fazlalığı; emtianın teslim edildiği dönemde ise tam tersi gider fazlalığı olacaktır.[4]

Sonuç ve değerlendirmelerimiz:

1) Satılan mallara ilişin faturaların, malın tesliminden önce tanzim edildiği ve malın daha sonra sevk edildiği durumlarda; faturayı düzenleyenler, malın daha sonra sevk edileceğini faturada belirtmek zorundadırlar.

2) Faturada bulunması gereken bilgiler arasında malın teslim tarihi ve irsaliye numarası ise; malın tesliminden sonra alıcı ve satıcı tarafından kendilerinde kalan sevk irsaliyesi asıl ve suretinden faydalanılmak sureti ile faturaya şerh düşülecek ve böylece fatura ve sevk irsaliyesi arasında ki ilinti sağlanacaktır.

3) Faturanın düzenlenmiş olması  tek başına KDV açısından tahakkuk işlemini gerektirmez. Öncelikle, irsaliyenin düzenlenmiş olması  ve buna paralel olarak 7 gün içerisinde faturalama işleminin yapılması (Ay sonlarına doğru 7 günlük süre beklenilmez).

4) Sözleşme ile ileriki tarihli mal satışlarında faturanın önceden düzenlenmiş olması halinde fatura ekine sözleşme  iliştirilmesi  ve  buna göre değerlendirme yapılması gerekmektedir. 

5) Gerek  213 sayılı  VUK  ve gerekse özel bir yasa olan 3065 sayılı KDVK’nun  10/b bent hükmü gereği  herhangi bir mal  sevkiyatı olmadan, irsaliye ile mal ambardan sevk edilmeden  sadece  faturanın  düzenlenmesi  bu malların  mülkiyetinin alıcıya intikal ettiğine karine teşkil etmez. Ayrıca, UFRS, TMS ve  UMS uygulamaları  gereği  ilgili standartlardaki hasılat kavramının da irdelenmesi sonucu, satışa konu  malın bedelinin  tahsil edilmiş olması  halinde malın  fabrikanın  kapısından çıkmaması  halinde hasılatın  oluşmayacağı  standartlara bağlanmıştır.  

6) Gerek  Vergi  Usul  Yasası  ve gerekse özel yasa  mahiyetinde KDV yasasının ve bağlı  genel tebliğlerinin gözden geçirilerek günün ticari geleneklerine uygun teslim, satış ve hasılat kavramlarının yeniden yorumlanması  zorunlu  hale gelmiştir. Nazlı Gaye Alpaslan

http://www.hurses.com.tr/Haber-Malin_tesliminden_once_fatura_duzenlenmesi_ve_sevk_irsaliyesinin_durumu_nedir-15879.htm


[1] 213 sayılı VUK md. 229, 231

[2] Proforma fatura  düzenlenmesi  gereken  hallerde  proforma faturaya göre  finans kuruluşları  kredi açmamaktadır.   Proforma fatura yerine  mal teslimi öncesi  kat’i fatura düzenlenmesini kredi kurumları özellikle talep etmektedir. 

[3] Ayrıntılı açıklamalar için bkz. KIZILOT Şükrü, KDV  Uygulaması, 2012, Yaklaşım Yayınları, s.574

[4] Bkz. OĞUZ İ. Burak, “Mal Teslimi Ve Hizmet  İfasından Önce Düzenlenen Faturalarda Vergilendirme”,

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • 2025 HESAP DÖNEMİ ÖDENECEK KURUMLAR VERGİSİ A) Asgari Kurumlar Vergisi Hesabı* Asgari Kurumlar Vergisi Matrahı= Ticari…
  • Elektronik Belge Sistemlerinde Yapılacak Planlı Bakım Çalışması Hakkında GİB Duyurusu ELEKTRONİK BELGE SİSTEMLERİNDE YAPILACAK PLANLI BAKIM ÇALIŞMASI HAKKINDA DUYURU 19.09.2024…
  • GİB, Vergi Cezalarında İndirim Uygulaması Broşürü Yayımlandı Vergi cezalarında indirim; mükellefler veya vergi sorumluları adına kesilen cezalar…
Top