Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Pazar, 03 Haziran 2018 11:44

Tazminattan Sadece Damga Vergisi Kesilir

Ben 13 yılımı doldurdum, kaç gün yıllık izin hakkım var? Ayrıca tazminatlı şekilde işten ayrılırsam ne kadar tazminat alırım? Tazminattan kesinti olur mu? 5Ö255510 Nolu SMS
Hizmeti 13 yıl olan bir işçiye iş kanununa göre 20 gün izin verilir. İş kanununa göre emeklilik nedeniyle iş sözleşmesi sona eren işçiye işverenlikçe kıdem tazminatı ödenir.
İhbar tazminatı iş sözleşmesinin bildirim sürelerine uyulmaması halinde ödenecek bir tazminattır.
Bunun dışında kullandırılmayan yıllık izinler ve ödenmeyen ücretler varsa aktin feshinde bunlarında ödenmesi gerekir. Aynı işyerinde 13 yıl çalışmış iseniz son brüt ücretiniz üzerinden 13 aylık ücretiniz tutarında kıdem tazminatına hak kazanırsınız. Kıdem tazminatından sadece damga vergisi kesilir.

BAŞKA BİR KESİNTİ YAPILMAZ.
Ali Bey bir firmada 4 yıldır çalışıyorum. Bir kurumun memurluk sınavını kazandım. İşten çıkacağım. Kıdem tazminatımı istediğimde kendi isteğinle ayrılıyorsun sana tazminat veremeyiz dediler. İşveren memur olmak için işten ayrılan kişiye kıdem tazminatı verilebilir mi?
5Ö118393 Nolu SMS:
İş kanunda kıdem tazminatının ödenme koşulları arasında memuriyete geçme nedeniyle işten kendi isteği ile ayrılanlara tazminat odeneceğine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle kendi isteğinizle işten ayrılırsanız kıdem tazminatına hak kazanamazsınız.

NE ZAMAN EMEKLİ OLURUM?
1975 doğumluyum. 1990 yılından çıraklık okulu kaydım var. Aynı sigorta numaramla 1997 de resmi kamuda işe basladım. Şu anki primim 6300 gün. Ne zaman emekli olurum? 5Ö940878 Nolu SMS:
1997 yılındaki işe başlangıç tarihiniz 24 Mayıstan once ise 25 yıl, 56 yaş, 5825 prim gün şartlarına, bu tarihten sonra ise 25 yıl, 57 yaş ve 5900 prim gün şartlarına tabisiniz. Prim gün sayınız tamamlanmış ancak emekli olabilmeniz için yaş şartınızın da tamamlanması gerekmektedir. Askerlik 1997 yılından once ise borçlanıp bir yıl daha erken emekli olabilirsiniz. Çıraklık girişi emeklilikte geçerli değil.

01.03.1970 doğumluyum, ilk işe girişim 1991 yılı 10. Ay. 1990 3. ayda askere gittim, 1991 8. ayda terhis oldum. Askerlik borçlanması yaparsam ne zaman emekli olurum? 5Ö013501 Nolu SMS:
İşe girişinize göre 25 yıl, 53 yaş ve 5600 prim gün şartlarına tabisiniz.
En az 6 aylık askerlik borçlanıp 25 yıl, 52 yaş ve 5525 prim gün şartlarına tabi olabilirsiniz. Bu durumda 5525 prim günü tamamlayıp 52 yaşınızın dolacağı 01.03.2022 tarihinde emekli olabilirsiniz. Ali Şerbetçi

https://www.takvim.com.tr/yazarlar/aliserbetci/2018/06/03/tazminattan-sadece-damga-vergisi-kesilir

Serbest meslek erbabı tarafından yapılan bazı giderler ve üye olunan mesleki kuruluşlara yapılan harcamalar

Serbest meslek kazancının tespitinde indirilecek giderler GVK’un 68. maddesinde sayılmıştır. Bu madde, 5035 sayılı yasa ile tamamıyla değiştirilmiş ve yapılan düzenlemeler 01.01.2004 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlüğe konulmuştur.

Gelir Vergisi Kanunu’nun 68. maddesi 5035 sayılı kanunla bütünüyle yeniden yazılmış olmakla birlikte, içerik olarak çok önemli bir değişiklik yapılmış değildir. Yapılan değişiklik esas olarak iki konuyu içermektedir. Bunlardan birincisi, 40. maddedeki sistematiğe paralel olarak, mesleki faaliyetin icrası için yapılan genel giderlerin, kazancın tespitinde dikkate alınacağını öngören hükmün getirilmiş olması, ikincisi ise maddenin eskiyen dilinin ve sistematiğinin düzeltilmesidir.[1]

Aşağıda maddenin yeni hali dikkate alınarak ayrıntılı açıklamalar yapılacaktır. Maddenin değişmeden önceki hali çerçevesinde verilen özelge ve yargı kararlarının büyük bölümü geçerliliğini koruduğundan, bunlardan da yararlanılacaktır.[2]

Çalışmamızda serbest meslek erbabı tarafından yapılan genel giderlerin, indirilip/indirilemeyeceği konusunda ayrıntılı açıklamalara yer verilecektir.[3]

Genel olarak yapılan genel gider harcamaları

GVK’nın 68. maddesinde yapılan düzenleme ile yine GVK madde 40/1 bendinde yer alan düzenlemeye benzer bir hükmün, serbest meslek kazancıyla ilgili olarak bu maddede düzenlenmiştir. Madde hükmüne göre, mesleki kazancın elde edilmesi ile ilgili doğrudan doğruya ilgili olduğuna şüphe olmayan, örneğin; büro ile ilgili boya badana için yapılan giderlerle temsil ve ağırlama giderleri gibi birçok giderin kazancın saptanması sırasında eski yasadaki belirsizlikler ortadan kaldırılmıştır.

Genel olarak, serbest meslek erbabınca yapılabilecek ve aşağıdaki bölümlerde ayrıntılı olarak açıklanacak olan bazı genel giderler şunlardan oluşmaktadır:

a- Aydınlatma, ısıtma ve su giderleri

b- İletişim giderleri

c- Kırtasiye giderleri

d- Ücret giderleri

e- Personelle ilgili diğer giderler(eğitim ve benzeri)

f- Sigorta giderleri

g- Kira giderleri

h- Finansman giderleri

i- Temsil ve ağırlama giderleri

j- Demirbaş giderleri[4]

k- Meslek örgütlerine ödenen aidatlar

l- Gayrimenkul ve gayrimenkul gibi değerlenen sabit kıymetlerin normal bakım ve onarım giderleri

m- Kanunların zorunlu kıldığı ödemeler

n- Amortisman giderleri

o- Mesleki faaliyetle ilgili seyahat ve ikamet giderleri[5]

p- Kiralanan ya da envantere dahil edilen taşıtların giderleri

r- Mesleki yayınlar için ödenen bedeller

s- Mesleki faaliyetin ifası için ödenen mal ve hizmet alım bedelleri

ş- Emekli sandıklarına ödenen giriş ve emeklilik aidatları ile mesleki teşekküllere ödenen aidatlar

t- Ödenen meslek, ilan ve reklam vergileri ile işyerleriyle ilgili ayni vergi, resim ve harçlar

u- Kanun, ilam ve mukavelenameye göre ödenen tazminatlar[6]

Gelir vergisi kanunun 68. maddesinin (2) ve devamı bentlerinde yer alan giderlerin bir kısmı da genel gider niteliğindedir. Bu giderler (1) numaralı bent kapsamına da girmelerine rağmen çeşitli gerekçelerle kanunda ayrıca sayılmıştır.

Serbest meslek erbabı mesleki kurumlara, dernek, vakıf, birlik vb. kuruluşlara yapmış olduğu işi gereği üye olmaktadır. Bu gibi kurumlara yapmış olduğu ödemeleri işi ile ilgili olmak koşulu ile, ve yasadan kaynaklanması nedeniyle yapmış olduğu ödemeler gider yazılır.

Diğer yandan, serbest meslek erbabının yasal bir mecburiyet olmaksızın, iradi olarak üyesi olduğu dernek, vakıf veya birliklere masrafa katılma payı veya başka isimler altında yapılan ödemeler serbest meslek kazancının tespitinde dikkate alınamaz. Yapılan bu ödemelerin karşılığında üye olunan dernek, vakıf veya birlikten bir mal veya hizmet satın alınması, ödeme ile gelirin elde edilmesi veya devam ettirilmesi arasında açık ve doğrudan bir ilişki ve orantı kurulmalıdır. Bir serbest meslek erbabı memleketi ile ilgili kurmuş olduğu derneğe yardım ve dayanışma amaçlı yaptığı bağış ile ilgili makbuzu gider yazamaz.

Bir Limited Şirkette ortak olan kişinin, ortağı olduğu şirketler ilgili ödediği bağ-kur primi şirketin kazancı ile ilişkilendirilerek, şirket kayıtlarına gider yazılamaz.

Serbest meslek erbabının, GVK md. 68/10 hükmü gereğince, mesleki faaliyetle ilgili olarak yasa, karar ve sözleşmeye göre ödediği tazminatlar serbest meslek kazancının hesaplanmasında gider olarak kaydedilir. Böyle bir tazminat gider kaydedilebilmesi için;

  1. Ödenen tazminat serbest meslek faaliyeti ile ilgili olmalıdır.
  2. Hem ticari ve hem de serbest meslek işinin birlikte yapılması halinde serbest meslek ile ilgili ödenen zarar, ziyan ve tazminatların ve ilama dayalı olması halinde gider yazılabilir.[7]
  3. Tazminat serbest meslek erbabının suçlarından kaynaklanmış olamamalıdır.
  4. Serbest meslek erbabı tarafından yapılan her türlü para ve vergi cezaları gider yazılamaz.
  5. Serbest meslek erbabı tarafından yapılan ancak örf ve adetlere göre, mutat olmayan temsil ve ağırlama giderlerinin hasılattan indirilmesi mümkün değildir.[8]
  6. Serbest meslek erbabının herhangi bir surette zayi ettiği paraları veya çaldırdıkları mal ve malzeme ile demirbaş eşyaları gider yazamazlar.
  7. Serbest meslek erbabı ile aynı işyerini paylaşan diğer odaşık mükellefin yapmış olduğu harcamalar
  8. Serbest meslek erbabı tarafından TÜRMOB, barolar, diş hekimleri odası vs. yerlere yapılan ödemeler gider kabul edilir. Bunların haricindeki yasal bir zorunluluk olmaksızın mesleki teşekkül niteliğinde olmayan derneklere, vakıflara veya birliklere yapılan masrafa katılma payı veya aidatlar gider yazılamaz.[9]
    Nazlı Gaye Alpaslan http://www.hurses.com.tr/av-nazli-gaye-alpaslan/serbest-meslek-erbabi-tarafindan-yapilan-bazi-giderler-/haber-19267

-------------

[1] “Topluca Türk Vergi Kanunları” Yaklaşım Yayınları, Ankara 2011, s.73-101

[2] “Denetim İlke ve Esasları” 1. cilt 4. baskı Maliye Hesap Uzmanları Derneği Yayını, Nisan 2011, s.108

[3] ALPASLAN Mustafa, SAKAL Mustafa, “ Vergi Hukuku 1” İzmir, Ocak 2008.

[4] Bir serbest meslek erbabı tarafından alınan yürüyüş bandı mesleki gider olarak kabul edilmeyip ancak, serbest meslek matrahının tespitinde matrahtan indirilebileceği yönünde görüş verilmiştir. Bkz. İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı Özelgesi: 20/11/2008 gün ve B.07.1.GİB.4.35.16.01/176200-ÖZ-994-9670 sayı.

[5] Ayrıntılı açıklamalar için bkz. ATEŞ Koray, 550 Konuda Vergi ve Muhasebe Uygulamalar Rehberi, “Serbest meslek kazançlarında giderler ve tarife” Hipotez Yayınları Nisan, 2011 s.426-427

[6] ATEŞ Koray, a.g.e 160.

[7] Dnş. 4.D’nin 22.09.1987 gün ve E:1985/1622-K:1987/2581 sayılı kararları

[8] Bkz. Serbest meslek erbabı tarafından yapılan bu tür giderler tahammüllere ve örf ve adetlere uygun olması gerekir. Beyanname Düzenleme Kılavuzu 2011 Hesap Uzmanları Derneği yayını sayfa 158-162.

[9] Dnş. 4. D’nin 07.11.1968 gün ve E:1967/3124-K:1968/4830 sayılı kararları. Maliye bakanlığı tarafından verilen bir özelge 13.04.2000 gün ve 42/4215-4-1079/16814 sayılı özelge: bu özelge gereğince serbest meslek erbabı tarafından gerekli önlemler alınmış olsa bile işyerinde vuku bulan olay nedeniyle çalınan demirbaşlar gider yazılamaz.

Geçen yıl yapılan değişiklikle daha fazla kişinin 65 yaş aylığı almasının yolu açılırken, son olarak torba yasayla da söz konusu aylık yüzde 100 zamlandı.

65 yaş aylığı ülkemizde uygulanmakta olan en eski sosyal yardımlardan bir tanesi. Emekli olamamış, geliri belirli bir sınırın altında olan ve 65 yaşın üzerindeki yaşlılarımızın alabildiği aylık, bu aydan itibaren yüzde 100 zamlı ödenmeye başlanacak. Torba kanunla yapılan değişiklikle 65 yaş aylığı ödemesine esas gösterge rakamındaki artış 1 Haziran’dan itibaren uygulanıyor. Böylece 65 yaş aylığı alanlar haziranda, tam da bayram öncesi aylık 500 TL, üç aylık 1.500 TL olan aylıklarına kavuşabilecek.

3 ŞART VAR

65 yaş aylığı alabilmek için üç temel şart var. İlk şart, 65 yaşın doldurulmuş olması. Emekli olmayan, SGK’dan dul veya yetim aylığı almayan, herhangi bir işte çalışmayan kişiler aylık alabiliyor. Ölüm aylığı ya da nafaka alanlar da 65 yaş aylığından yararlanamıyor. Son şart ise 65 yaş üstü kişinin ve eşinin toplam geliri üzerinden hesaplanan kişi başına düşen gelirin belirli bir limitin altında olmasıdır. Bu limit asgari ücretin net tutarının üçte biri. 65 yaş üstü kişinin eşiyle birlikte toplam geliri hesaplanıyor ve bu rakam ikiye bölünerek kişi başına düşen aylık gelir bulunuyor. Bu rakam 2018 yılı itibarıyla 483,63 TL’nin altındaysa bu kişiye aylık bağlanıyor.

DAHA ÇOK KİŞİ ALIYOR

Gelir kriteri geçtiğimiz yıla kadar 65 yaş üstü kişinin yaşadığı hane üzerinden hesaplanıyordu. Böyle olunca ortaya dramatik durumlar çıkabiliyordu. Geçtiğimiz yıl yapılan değişiklikle 65 yaş üstü kişinin ve eşinin toplam geliri üzerinden hesaplanan kişi başına düşen gelirin gelir sınırını aşmamasına bakılmaya başlandı. Dolayısıyla hem dramatik durumlar engellendi, hem de daha fazla kişinin 65 yaş aylığı almasının önü açıldı.

1 HAZİRAN'DA BAŞLADI

Aylıkların PTT kartla ödenmesi de mümkün. Bu sayede 65 yaş aylığını almak için en yakın PTT’ye gitmek yeterli oluyor. Yaşlılar için önemli bir gelir kaynağı olan aylık, bu aydan itibaren yüzde 100 zamlı ödenmeye başlıyor.

3 AYDA BİR ÖDEME YAPILIYOR

65 yaş aylığı hak sahiplerine üç ayda bir ödeniyor. Ödeme tarihi doğum yılının son numarasına göre belirleniyor. Ödemeler ayın 5’i ila 10’u arasında yapılmış oluyor. Mart, haziran, eylül ve aralık aylarında 65 yaş aylığı hak sahiplerine ödeniyor. Ocak, şubat ve mart aylarının ödemeleri martta, nisan, mayıs ve haziran aylarının ödemeleri haziranda, temmuz, ağustos ve eylül aylarının ödemeleri eylülde ve ekim, kasım ve aralık aylarının ödemeleri aralıkta yapılıyor.

BAŞVURULAR 1 AYDA SONUÇLANIYOR

65 yaş aylığından yararlanmak isteyen vatandaşlar, başvurularını adrese kayıtlı nüfus sisteminde kayıtlı ikametgâhının bulunduğu yerdeki Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarına yapacaklar. Başvuru yapmak için gerekli başvuru formu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın internet sitesinde mevcut. 65 yaş aylığı için başvuru sahiplerinden başvuru formu dışında bir belge istenmemesi esas. Ayrıca 65 yaş aylığı için başvuru yapılan tarih sonrası bir ay içerisinde işlemlerin sonuçlanması gerekiyor. Yani uzun zaman beklemek gibi bir durum söz konusu değil. Okan Güray Bülbül

SORULARINIZI GÖNDERİN, YAZARIMIZ OKAN GÜRAY BÜLBÜL SİZİN İÇİN YANITLASIN This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://www.aksam.com.tr/yazarlar/okan-guray-bulbul/65-yas-ayligi-hem-kolaylasti-hem-1500-liraya-yukseldi/haber-741622

14/5/2018 tarihli ve 2018/11818 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki Karar’ın ekindeki listede yer alan mallar için 02/06/2018 tarihinden itibaren aynı Kararname uyarınca uygulanacak özel tüketim vergisi tutarları ekteki tabloda yer almaktadır. 

14/5/2018 TARİHLİ VE 2018/11818 SAYILI BAKANLAR KURULU KARARI UYARINCA UYGULANACAK ÖZEL TÜKETİM VERGİSİ TUTARLARI

Yürürlük Tarihi: 2/6/2018

 

G.T.İ.P. NO

 

Mal İsmi

Özel Tüketim Vergisi

Tutarı (TL)

 

Birimi

 

2710.12.45.00.11

(İçindeki kurşun miktarı litrede 0,013 gramı geçmeyenler)

 

 

 

 

 

2,1842

 

 

 

 

 

Litre

(Oktanı (RON) 95 veya daha fazla fakat 98'den az

olanlar)

Kurşunsuz benzin 95 oktan

 

2710.12.45.00.13

(İçindeki kurşun miktarı litrede 0,013 gramı geçmeyenler)

(Oktanı (RON) 95 veya daha fazla fakat 98'den az

olanlar)

Kurşunsuz benzin 95 oktan (E10)

 

2710.12.45.00.18

(İçindeki kurşun miktarı litrede 0,013 gramı geçmeyenler)

(Oktanı (RON) 95 veya daha fazla fakat 98'den az

olanlar)

Diğerleri

 

2710.12.49.00.11

(İçindeki kurşun miktarı litrede 0,013 gramı geçmeyenler)

 

 

 

 

2,3062

 

 

 

 

Litre

(Oktanı (RON) 98 veya daha fazla olanlar)

Kurşunsuz benzin 98 oktan

 

2710.12.49.00.12

(İçindeki kurşun miktarı litrede 0,013 gramı geçmeyenler)

(Oktanı (RON) 98 veya daha fazla olanlar)

Kurşunsuz benzin 98 oktan (E10)

 

2710.12.49.00.18

(İçindeki kurşun miktarı litrede 0,013 gramı geçmeyenler)

(Oktanı (RON) 98 veya daha fazla olanlar)

Diğerleri

 

2710.19.43.00.11

(Gaz oiller)

 

 

1,6210

 

 

Litre

(Ağırlık itibariyle kükürt oranı % 0,001'i geçmeyenler)

Motorin

 

2710.20.11.00.11

(Gaz oiller)

(Ağırlık itibariyle kükürt oranı % 0,001'i geçmeyenler)

Motorin

2711.12

(Sıvılaştırılmış)

 

 

 

 

 

1,5121

 

 

 

 

 

Kilogram

Propan

2711.13

(Sıvılaştırılmış)

Bütan

 

2711.19.00.00.11

Sıvılaştırılmış petrol gazı (L.P.G.)

Motorlu taşıtlarda yakıt olarak kullanılacak olanlar (Otogaz)

Diğerleri

2711.29.00.00.11

(Gaz halinde olanlar)

Propan

2711.29.00.00.12

(Gaz halinde olanlar)

Bütan

Danıştay VDDK
Tarih        : 14.12.2016
Esas No   : 2016/1011
Karar No  : 2016/1212

VUK Md. 94

Defter ve Belge İbraz Yazısının Şirket Müdürünün Babasının İkametgah Adresinde Babasına Tebliğ Edilmesi

Defter ve belge ibraz yazısının, şirket müdürünün babasının ikamet adresinde babasına tebliği, usulüne uygun tebliğ sayılamayacağından, ibraz yükümlülüğü yerine getirmediği söz edilerek katma değer vergisini indirimlerinin reddi suretiyle yapılan tarhiyatta Yasa’ya uygunluk bulunmadığıhk.

İstemin Özeti: Davacı adına, defter ve belgelerini incelemeye ibraz etmemesi nedeniyle katma değer vergisi indirimleri kabul edilmeyerek 2004 yılının Ocak ilâ Mayıs dönemleri için re’sen salınan üç kat vergi ziyaı cezalı katma değer vergileri davaya konu yapılmıştır.

Vergi Mahkemesi kararıyla; olayda, defter ve belge isteme yazısının davacı şirkete 19.06.2009 tarihinde tebliğ edildiği, verilen sürede defter ve belgeler ibraz edilmediği gibi dava dilekçesinde mücbir sebep iddiasında da bulunulmadığı, davacı tarafından defter ve belge isteme yazısının taraflarına tebliğ edilmediği iddia edilmişse de söz konusu yazı 19.6.2009 tarihinde davacı şirketin kanuni temsilcisi olan İ…’ın … 3. Noterliği’nce onaylı … tarih ve … sayılı vekaletname ile vekil tayin ettiği babası …’a tebliğ edildiği gibi 22.07.2009 tarihli tutanak ile ifadesine başvurulan anılan şahsın “…Denetmenliğinizce istenmiş olan 2004 ve 2005 takvim yılına ait defter ve belgeleri de o dönemde hurdacıya tüm malları sattığımız esnada vermiş bulunuyoruz. Bu nedenle elimizde herhangi bir evrak kalmadığından ibraz edemiyoruz. Muhasebecimizi de arayıp elinde herhangi bir gayriresmi de olsa döküm olup olmadığını sorduk ancak, onun elinde de herhangi evrak olmadığını öğrenmiş bulunuyoruz…” şeklinde beyanda bulunduğu görüldüğünden, davacı şirketin bu iddiasına itibar edilmediği, her ne kadar davacı tarafından, defter ve belgelerin temin edildiği ve ibraz edilebileceği belirtilmişse de kanuni defter; belge ve kayıtların vergilemeye esas alınabilmesi veya yapılan vergilendirme işleminin doğruluğuna kanıt olabilmesi için, ibrazın vergi idaresine veya incelemeye yetkili elemanına yapılmış olması gerekmekte olup, esasen; ibraz zorunluluğunu ve inceleme yetkisini öngören Vergi Usul Kanunu’nun, vergi idaresinin görev ve yetkileri ile vergilendirmede izlemek zorunda olduğu yöntemleri düzenleyen bir idari usul yasası olmasının da, bunun göstergesi olduğu, vergi incelemesi yapmaya yetkili denetim elemanına ibraz edilmeyen defter ve belgelerin, çıkan uyuşmazlık dolayısıyla açılan idari davada, inceleme yetkisi ve inceleme için gerekli olabilecek alt yapıya sahip bulunmayan idari yargı yerince karara dayanak alınmasının, vergiyle ilgili muamelelerinin gerçek mahiyetlerini vergi idaresinin denetiminden kaçırmayı düşünen vergi mükelleflerinin, bunu sağlamak amacıyla, defter ve belgelerinin inceleme elemanı yerine yargı yerlerine ibrazını yeğlemelerine yol açabileceği, zira, bu durumda inceleme sadece katma değer vergisi indirimleri yönünden yapılabilecek olup, oysa defter ve belgelerin süresinde inceleme elamanına ibrazı durumunda ise, muhasebe sistemi ve başka vergi kanunları bakımdan da inceleme yapılabileceği gerekçesiyle davayı reddetmiştir.

Davacının temyiz istemini inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesi, 13.05.2014 gün ve E.2011/9288, K.2014/2428 sayılı kararıyla; davacı şirkete işyerinde bir tebligat yapılmadığı, ikametgah adresinde şirketi temsil yetkisi bulunmayan şirket müdürünün vekil tayin ettiği babasına yapılan tebligatın şirkete yapılmış tebligat olarak kabul edilmesine olanak bulunmadığından usulüne uygun tebliğ edilmeyen defter ve belge isteme yazısına dayanılarak vergi indirimlerinin ve davanın reddedilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kararı bozmuş; vergi idaresinin karar düzeltme istemini reddetmiştir.

Vergi Mahkemesi, ilk kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçeye ek olarak; dava konusu ihbarnamelerin de şirket müdürü…’in vekil tayin ettiği babası …’a tebliğ edildiği ve bu ihbarname içeriği tarhiyatlara karşı şirket tarafından kanuni süresi içerisinde dava açılabildiği, ihbarnameler ile defter ve belge isteme yazısı aynı kişiye tebliğ edilmesine rağmen şirketin birinden haberdar olup diğerinden haberdar olmadığı sonucuna ulaşılmasının 213 sayılı Kanun’un 3/B maddesi uyarınca mutad olmayan bir iddia niteliğinde olduğu ve ispat külfetinin de davacı şirkete düştüğü, kaldı ki vekaletname içeriği incelendiğinde; şirket müdürünün babasını resmi yazışmalar ve tebliğ işlemleri yanında ticari defter ve belgeleri sunma konusunda da yetkili kıldığı, bu durumda, şirket müdürünün vekil tayin ettiği kişiye ikametgah adresinde yapılan tebliğin usulüne uygun olduğu gerekçesiyle ısrar etmiştir.

Davacı tarafından; şirket müdürünün babasına şahsi olarak vekalet verdiği, şirket adına verilmiş bir vekaletnamenin bulunmadığı, defter ve belge isteme yazısının şirket müdürünün değil, babasının ikametgah adresine gönderildiği ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.

Karar: Davacı adına, defter ve belgelerini incelemeye ibraz etmemesi nedeniyle katma değer vergisi indirimleri kabul edilmeyerek 2004 yılının Ocak ilâ Mayıs dönemleri için re’sen salınan üç kat vergi ziyaı cezalı katma değer vergilerine karşı açılan davanın reddi yolunda verilen ısrar kararı davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Danıştay Dokuzuncu Dairesi’nin yukarıda yer verilen 13.05.2014 gün ve E. 2011/9288, K. 2014/2428 sayılı Kararı’nın dayandığı aynı hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca temyiz isteminin kabulü ile Vergi Mahkemesinin ısrar kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, oybirliğiyle karar verildi.

Danıştay VDDK
Tarih        : 28.12.2016
Esas No   : 2016/706
Karar No  : 2016/1302

7338 s. VİVK Md. 10

VUK Md. 267, 292

Murisinden İntikal Eden Anonim Şirket Hissesinin Veraset ve İntikal Vergisine Esas Alınacak Değerinin Tespiti

Murisinden intikal eden anonim şirket hissesinin veraset ve intikal vergisine esas alınacak değerinin tespitinde; 7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu’nun 10. ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 267 ve 292. maddelerinin dikkate alınması gerektiği hk.

İstemin Özeti: Davacı adına, murisinden intikal eden … Mobil Teknoloji Sistemleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’ndeki %20 hisse için takdir komisyonu kararı uyarınca tarh edilen veraset ve intikal vergisi davaya konu edilmiştir.

Vergi Mahkemesi, kararıyla; vergi tarhının amacı yükümlülerin beyan dışı bıraktıkları intikallerin gerçeğe en yakın biçimde saptayabilmek oluğundan matrah takdir edilirken gerekli inceleme ve araştırmanın yapılması ve ilgili kriterlerin somut olarak ortaya konması gerektiği, olayda, takdir komisyonunca matrah saptanırken takdirin müstenidatının gösterilmediği, sadece dosyanın tetkiki ve haricen yapılan araştırmaların kriter olarak alındığı, bu hususların da karara dayanak olabilecek somut bilgi ve belgelerle desteklenmediği; zira, takdir sebebi bulunması halinde takdir komisyonlarına matrah tespiti ile ilgili her türlü inceleme ve araştırma yapma yetkisi tanınmış olmasına rağmen, beyan dışı bırakılıp komisyonca tespit edilen matrahlara nasıl ulaşıldığının ihtimalden ve varsayımdan uzak bir şekilde araştırılarak ortaya konulması gerekirken bu yola başvurulmadığının görüldüğü, bu durumda yeterli ve somut tespit içermeyen bu haliyle de hukuken itibar edilemeyecek nitelikte olan takdir komisyonu kararı dayanak alınarak yapılan tarhiyatta hukuki isabet bulunmadığı gerekçesiyle vergilendirmeyi kaldırmıştır.

Vergi idaresinin temyiz istemini inceleyen Danıştay Yedinci Dairesi, 15.05.2015 gün ve E:2011/8908, K:2015/2873 sayılı kararıyla; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun “Değerleme” başlıklı üçüncü kitabının birinci kısmının birinci; ikinci ve üçüncü bölümlerine ve 7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu’nun 10. maddesi ile gerekçesine yer vererek; Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu’nun 10. maddesinin ilk fıkrasında, verginin matrahının, intikal eden malların Vergi Usul Kanunu’na göre bulunan değerleri olduğu ilkesi konulduktan sonra; ikinci fıkrasında, bentler halinde, intikal edebilecek mallar ile bu malların değerlerinin beyanında esas alınabilecek değerleme ölçüleri sayılmak ve bunların dışında kalanların ise Vergi Usul Kanunu’nun servetleri değerleme ile ilgili Üçüncü Bölümündeki esaslara göre değerlenmek ve beyannamelerde gösterilmek zorunda oldukları belirtilmek suretiyle, birinci fıkrada yer alan ve verginin matrahını tarif eden “Vergi Usul Kanunu’na göre bulunan değerleri” ibaresinin, Vergi Usul Kanunu’nun servetleri değerleme ile ilgili Üçüncü Bölümünde yer alan ölçüleri ifade ettiğinin anlaşıldığı, nitekim; maddenin 4. fıkrasında, idarenin, yukarıdaki esaslara göre beyan edilen bu değerler üzerinden vergiyi, beyannamenin verildiği tarihten itibaren en geç onbeş gün içinde tarh edeceği; tarh edilen vergilerin, intikal eden malların Vergi Usul Kanunu’na göre bulunacak değerlere göre ikmal edileceği yolundaki hükmün de bunu doğrulamakta olduğu, verginin tarhının, Vergi Usul Kanunu’nun 20. maddesinde, vergi alacağının Kanunlarında gösterilen matrah ve nispetler üzerinden vergi dairesi tarafından hesaplanarak bu alacağı miktar olarak tespit eden muamele olarak tanımlandığı, veraset ve intikal vergisinin matrahının da yukarda açıklandığı üzere, intikal eden malların Vergi Usul Kanunu’nun servetleri değerleme ile ilgili Üçüncü Bölümünde yer alan ölçülere göre bulunacak değerleri olduğu, dolayısıyla; veraset yoluyla intikal eden mallar için varislerce, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu’nun 10. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen değerleme ölçülerinden yararlanılarak bulunan değerlerin beyan edilmesi; vergi dairesince de beyan edilen bu değerlerle, intikal eden malların Vergi Usul Kanunu’nun servetleri değerleme ile ilgili Üçüncü Bölümünde yer alan ölçülere göre hesaplanacak matrah arasında fark bulunması halinde, bu farkın, aynı maddenin dördüncü fıkrası uyarınca tarhiyata konu edilebileceği sonucuna ulaşıldığı, olayda, veraset ve intikal vergisi beyannamesi üzerinden ilk tarhiyat yapıldıktan sonra beyannamede gösterilen anonim şirket hisselerinin takdir komisyonunca takdir olunan emsal bedeli üzerinden yapılan tarhiyatın davaya konu edildiği, 7338 sayılı Kanun’un 10. maddesinin ikinci fıkrasının, ilk tarhiyatta uygulanması gereken (d) bendi hükmünün, ikinci tarhiyatta uygulama yeri bulunmadığı, değerlemeye konu kıymetlerin, Vergi Usul Kanunu’nun 192. maddesi uyarınca bilanço esasına göre defter tutan şirketlere ait hisse olması halinde uygulanması gereken yasa hükmünün, açıklanan 1. ve 4. fıkralar delaletiyle öz sermaye hesabından hareketle ve ticari işletmeye dahil kıymetlerin, yine aynı Kanunun “Servetleri Değerleme” başlıklı Üçüncü Bölümünde yer alan 292. maddesinin, vergilendirilecek bir servete dahil ticari sermayenin unsurlarından bulunan emtia, gemiler ve taşıtlar, tesisat ve makinalar, demirbaş eşya ve diğer menkul malların, emsal bedeliyle değerleneceğine dair hükmü olduğu, emsal bedel, Vergi Usul Kanunu’nun 267. maddesinde, gerçek değeri belli olmayan veya bilinmeyen veyahut doğru olarak tespit edilemeyen bir malın, değerleme gününde satılması halinde emsaline nazaran haiz olacağı değer olarak tanımlandığından, emsal bedelin tespiti için takdir komisyonuna gidilmesinin yerinde olduğu ancak, uyuşmazlığın çözümlenebilmesi, takdir komisyonunca belirlenen emsal bedellerin, yukarıda sözü edilen yasal düzenlemelere uygun olup olmadığının saptanmasını gerektirdiğinden, Mahkemece, uyuşmazlık hakkında, davacıya intikal eden anonim şirket hisselerinin, ölüm tarihi itibarıyla çıkarılan bilançoda gösterilen öz sermayeyi oluşturan unsurlar yeniden değerlenerek öz sermayesinin, konunun uzmanı bilirkişi marifetiyle tespiti suretiyle, takdir komisyonunca takdir edilen emsal bedellerin hukuka uygun olup olmadığı yönünden yapılacak incelemeyle ulaşılacak sonuca göre karar verilmek üzere kararı bozmuştur.

Vergi Mahkemesi, kararıyla; ilk kararında ısrar etmiştir.

Davalı idarece; davacı tarafından ilk tarhiyatta bildirilen varlıkların değerinin Vergi Usul Kanunu’nun servetleri değerleme ölçülerine göre değerlendirmesi için takdir komisyonuna sevk edildiği, takdir komisyonunun da ticari sermayeyi değerlendirirken intikal konusu işletmeye ait bilançoların aktif ve pasifinde yer alan kalemleri incelediği, öz sermayeyi hesaplarken borç kalemlerini de göz önünde bulundurarak ticari öz servetin takdirini yaptığı ileri sürülerek ısrar kararının bozulması istenmiştir.

Karar: Davacı adına, murisinden intikal eden … Mobil Teknoloji Sistemleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’ndeki %20 hisse için takdir komisyonu kararı uyarınca tarhedilen veraset ve intikal vergisinin kaldırılması yolunda verilen ısrar kararı davalı idare tarafından temyiz edilmiştir.

Danıştay Yedinci Dairesi’nin yukarıda yer verilen kararının dayandığı aynı hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına, oyçokluğuyla karar verildi(*).

(*)  KARŞI OY- Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında vergi mahkemesi kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından, istemin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyorum.

1 Haziran 2018 tarihli ve 30438 sayılı Resmi Gazete’de “Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararın Uygulanmasına İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2012/1)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (No: 2018/1)” yayımlandı.

Söz konusu Tebliğ ile yapılan düzenlemeler hakkında açıklamalarımız aşağıdaki gibidir.

1) Yatırımların bütün olarak devrinde, teşvik belgesi üzerinde unvan değişikliği yapılması zorunlu hale getirilmiştir.

Bu Tebliğin 2 nci maddesiyle, Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararın Uygulanmasına İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2012/1)’in “Devir, satış, ihraç ve kiralama” başlıklı maddesinde yapılan değişiklikle, daha önce Bakanlık tarafından ihtiyari olarak uygulatılan, yatırımların bütün olarak devrinde teşvik belgesi üzerinde unvan değişikliği yapılması, zorunlu hale getirilmiştir.

Eski düzenleme:

Yeni düzenleme:

(5) Tamamlama vizesi yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın işletmeye geçiş tarihinden itibaren beş yıllık süreyi doldurmamış yatırımların bütün olarak devri, teşvik belgesi üzerinde unvan değişikliği yapılmak suretiyle uygun görülebilir.

“(5) Tamamlama vizesi yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın işletmeye geçiş tarihinden itibaren beş yıllık süreyi doldurmamış yatırımların bütün olarak devri, teşvik belgesi üzerinde unvan değişikliği yapılmak suretiyle uygun görülür.”

2) Tahsis yazısı şartı alt bölge desteğinden yararlanacak bazı yatırımlarda aranacaktır.

Bu Tebliğin 3 üncü maddesiyle, aynı Tebliğin EK-1’inin A numaralı formunun “YATIRIM İLE İLGİLİ BİLGİLER” başlıklı II/8 bölümünün (c) numaralı sırası aşağıdaki şekilde değiştirilerek, teşvik belgesi kapsamında organize sanayi bölgesinde yapılacak yatırımlardan istenilen tahsis yazısı şartı, sadece 2012/3305 sayılı Karar’ın Alt bölge desteğinden yararlanacak yatırımlar başlıklı 18 inci maddesinin birinci ve dördüncü fıkralar kapsamındaki yatırımlar için aranacaktır.

Eski düzenleme:

Yeni düzenleme:

c) Organize sanayi bölgesinde olması halinde bölgenin adı:

(Tahsis yazısı aranır)

c) Organize sanayi bölgesinde olması halinde bölgenin adı:

(Kararın 18 inci maddesinin birinci ve dördüncü fıkralar kapsamındaki yatırımlar için tahsis yazısı aranır.)

3) YMM raporunun ibrazı halinde yatırım tamamlama vizesi için bazı belgeler istenmeyecektir.

Bu Tebliğin 4 üncü maddesiyle, Aynı Tebliğin “YATIRIM TAMAMLAMA VİZESİ İÇİN İSTENECEK BELGELER” başlıklı EK-5’ine (15) numaralı sıra eklenmiştir. Buna göre, kapanış vizesinde; YATIRIM TEŞVİK BELGESİ KAPSAMI HARCAMALARIN TESPİTİNE İLİŞKİN YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİR RAPORU ibraz eden yatırımcılardan, EK-5 formundaki (4), (5), (10), (11), (12) ve (14) numaralı sıralarda yer alan belgeler istenmeyecektir.

  • (4) Yatırımın gerçekleşme durumunu gösteren Ek-7’deki formata uygun olarak hazırlanmış yatırım takip formu,
  • (5) Makine ve teçhizat ile ilgili fatura veya gümrük beyanname fotokopileri,
  • (10) Varsa teşvik belgesindeki özel şartların yerine getirildiğine ilişkin bilgi ve belgeler.
  • (11) Teşvik belgesi kapsamı yatırımla ilgili varsa, vergi indirimine konu kur farkı ve faiz giderlerine ilişkin YMM onaylı liste ya da rapor.
  • (12) Gerçekleşen ithal, yerli, bina-inşaat ve diğer harcamalar listeleri (aşağıda gösterilen formatta kaşeli, yetkililerce imzalı)
  • (14) Aşağıdaki örneklere uygun olarak hazırlanmış, yatırım kapsamında kredi kullanılıp kullanılmadığına dair şirketi temsil ve ilzama yetkili kişilerce imzalı taahhütname,

Eklenen sıra:

“15) Daha önceki kararlara istinaden düzenlenen teşvik belgeleri de dahil olmak üzere, talep edilmesi halinde aşağıdaki örneğe uygun olarak hazırlanan “Yatırım Teşvik Belgesi Kapsamı Harcamaların Tespitine İlişkin Yeminli Mali Müşavir Raporu”. Bu durumda, (4), (5), (10), (11), (12) ve (14) numaralı sıralarda yer alan belgeler aranmaz.

Söz konusu Tebliğe aşağıdaki bağlantı yoluyla ulaşabilirsiniz.

Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararın Uygulanmasına İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2012/1)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (No: 2018/1)

Kurye taşıma şirketleri tarafından taşınan eşya ile ilgili düzenlenen tutanaklara göre ceza uygulaması

Son zamanlarda özellikle, bir ilden veya ilçeden başka bir ile sevk edilen ticari mallar ile ilgili malların varış merkezlerinde düzenlenen tip yaygın denetim tutanaklarına göre özel usulsüzlük cezaları kesilebilmektedir. Burada kesilen ceza daha çok kargo şirketlerinin çalıştırdıkları şoför veya diğer elemanların beyan ve ifadelerine göre düzenlenen tutanaklardan kaynaklanmaktadır. Bu tutanaklarda malı sevke eden yani malı satan şirketin yetkililerinin beyan ifade ve imzaları bulunmamaktadır. Başka bir ifade ile, satıcı şirketin yetkililerin bu karşı denetim tip tutanaklarında hiçbir görüş, beyan ve ifadelerine de yer verilmemektedir.

Son yıllarda, Büyükşehirlerden yollanan konfeksiyon ürünü vb. ticari mallarda müşteri konumunda olan farklı illerde müşteriler nezdinde düzenlenen tutanaklarda satıcı firmalara cezalar yağmur gibi yağmaktadır.(1)

Malı sevk edilen satıcı firmaların ticari malları ile ilgili genellikle kargo şirketleri sevke konu malların faturalarını sevk sırasında ibraz etmedikleri için kargo şirketlerinin elemanlarının beyan ve ifadelerine göre satıcı firmalara ceza kesilmektedir. Oysaki sevke konu malın faturası düzenlenmiş olduğu gibi, bu mala ilişkin irsaliye ve ambar tesellüm fişinde bütün ayrıntılar yer alabilmektedir.

Son zamanlarda, satıcı firmaların kargo şirketleri ile yolladıkları mallarla ilgili olarak satıcı firma adına kesilen cezalar gerek ödenmesi sırasında ve gerekse bu cezaların hatalı oldukları iddiasıyla vergi mahkemelerinde dava açılması sırasında pek çok problemler ile karşılaşılmaktadır. Örneğin, satıcı firmaya (25) ayrı tutanak dolayısıyla, satıcı firmanın vergi dairesi tarafından kesilen özel usulsüzlük cezalarına (25) ayrı dava dilekçesi hazırlamak gerekmektedir. Dolayısıyla (25) ayrı dava masrafı, harç ve posta gideri yatırmak gerekmektedir. Bu durum yargılamanın iktisadi ilkesine ve usul ekonomisine aykırılık teşkil etmektedir. Burada kesilen her ceza ihbarnamesindeki ceza miktarının 149.00 TL olduğunu kabul ettiğimizde bu cezaların dava açılmaksızın 213 sayılı VUK 376. maddeye göre ödenmesi durumunda cezaların zaten 100.00 TL’ye düşeceği kuşkusuzdur. Dava açma masrafları da zaten yaklaşık olarak vergi mahkemesinde her bir dava dilekçesi dava açma giderleri olarak 220,00 TL’ye tekabül etmektedir.

Sonuç olarak, esasen ortada ciddi bir sorun olarak, satıcı firmaların sattıkları mallarla ilgili olarak kargo şirketleri bu sevk edilen mallarla ilgili fatura, irsaliye vb. evrakları ibraz etmediği için satıcı firmaları haksız yere ceza ödemek zorunda kalmaktadırlar. Esasen burada satıcı firmaların hiçbir suçu da söz konusu değildir. Sadece burada malı taşıyan kargo şirketinin personelinin yanlış beyanı satıcılar aleyhine sonuçlar doğurmaktadır. Burada esasen sorgulanması gereken husus şudur: satıcı firmanın beyan ve ifadesine müracaat edilmeden kargo şirketinin şoför veya personelinin ifadesine dayalı olarak satıcı şirkete ceza kesilmemesi gerekmektedir. Çünkü karşı denetim tutanağında satıcı firma ile ilgili hiçbir imza yoktur. düzenlenen karşı denetim tutanağında ise, yetkisiz olan taşıyıcı kargo şirketinin normal personelinin yetkisiz imzası söz konusudur. Esasen, taşınan kargo paketinde satışa konu fatura, irsaliye vb. evraklarda mevcuttur. Burada kargo şirketinin elamanın taşınan mallarla ilgili faturaları ibraz etmemesi dolayısıyla satıcı firma adına tutanak düzenlenerek ceza kesilmesi hukuka uyarlı görülmemektedir.

Uygulamada, satıcı firmaların beyan ve ifadelerinin yer verilmediği tutanaklarda sadece kargo şirketinin şoförünün imzasına göre ceza kesilemeyeceğine ilişkin mahkeme kararları bulunmaktadır(2).

213 sayılı VUK’nun yoklama fişi başlıklı 131. maddesinde ise, yoklama sonuçlarının tutanak mahiyetinde olan yoklama fişine aktarılacağı ve bu yoklama fişlerinin ise (2) nüsha düzenlenerek bir nüshasının orada hazır bulunan mükellefe veya adamına bırakılması ve imza ettirilmesi gerekmektedir. Bazı hallerde ise, mükellefin yetkili adamının o esnada orada bulunmaması veya imza atmaktan çekinmesi halinde bu fişe bu durum yazılarak polis, jandarma veya muhtar ve ihtiyar meclisine imzalattırılması gerekmektedir(3).

Karşı denetim tutanaklarında satıcı firmanın imzası bulunmadığı için denetim elemanları “denetim sırasında mükellef şirket yetkilisi araçta bulunmadığından tutanak araç sürücüsüne imzalattırılmıştır”biçiminde kaşeler basılarak tutanak satıcı firmanın gıyabında tanzim edilmektedir. Böyle bir tutanak düzenleme şekli esasen 213 sayılı VUK 131. maddesine aykırılık teşkil etmektedir.

Diğer taraftan, Danıştay 4. Dairesi tarafından verilen bir kararda ise; “özel usulsüzlük cezası kesilebilmesi için, faturanın verilmediğinin ve alınmadığının birlikte tespit edilmesi gerektiği”şeklinde karar verilmiştir. Bu karara göre özel usulsüzlük cezası kesilebilmesi için yapılan tespitlerin satıcı cephesinde de yani olayda satıcı firmanın yetkililerinin imzalarının alınmasına ve tamamlattırılmasına da ayrıca ihtiyaç bulunmaktadır. Aksi takdirde tek taraflı alıcı beyanları veya kargo şirketinin personelinin beyanları bu fiillerin işlendiğinin ve ceza kesilmesi için yeterli görülmemektedir. Yine, Danıştay 4. Dairesi tarafından verilen bir başka kararda ise; “Özel usulsüzlük cezası kesilebilmesi için öncelikle belgelerin düzenlenmediğinin, kullanılmadığının ve bulundurulmadığının saptanmadığına ilişkin hukuken geçerli bir tespitin mevcut olması gerekmektedir. İdari cezalar için de geçerli olan cezayı gerektiren fiilin tüm unsurları tamam olmadan failin cezalandırılamayacağı yolundaki ceza hukuku ilkesi gereğince varsayım ya da kıyas yoluyla ceza uygulanması olanağı bulunmadığından davacı adına kesilen özel usulsüzlük cezasında isabet görülmemiştir.”Şeklinde karar verilmiştir(4). Cezaya maruz kalan satıcı firmalar kendilerine kesilen cezaların sayıca fazla olması halinde bu cezaları yargıya taşımak yerine ödemeleri gerektiği sanki zorlanmaktadır. Diğer taraftan, cezaya maruz kalan şirketler vergi mahkemesinde bu cezaların iptali için dava açmaları halinde ise her bir ihbarname için ayrı bir dava dilekçesi düzenlemek ve açmak zorunda kalacaklardır. Esasen, bu uygulamada hukuken tartışılmalıdır. Çünkü, 2577 sayılı İYUK’nun 5 ve 12. maddelerine göre birden çok işleme tek dava dilekçesi ile dava açılması olanaklıdır. Çünkü, maddi ve hukuki yönden bağlılık mevcut olan hallerde tek dava dilekçesi ile birden çok cezaya dava açılması mümkündür. Uygulamada vergi mahkemeleri ayrı ayrı kesilmiş özel usulsüzlük cezalarına karşı her ihbarname bazında ayrı ayrı dava açılması gerektiği yönünde kararlar vermektedir(5). Bize göre bu tür bir yaklaşım şekli 2577 sayılı yasanın 5/1 madde hükmüne aykırılık oluşturmaktadır. Çünkü, tartışılan olayda mükellefin aynı mükellef olduğu ve kesilen cezanın da tür itibariyle aynı olduğu kuşkusuzdur. Durum böyle olunca örneğin 2008 yılının ekim ayında aynı mükellefe kesilen (20) ayrı özel usulsüzlük cezasına ilişkin ihbarnamelere karşı cezaya maruz kalan şirket (20) ayrı dilekçe hazırlayıp, 20 ayrı harç mı ödemesi gerekmektedir? Bütün bunlar esasında 2577 sayılı İYUK’nun 5/1. maddesine göre aslında tek dilekçe ile dava açılması gereken hallerdir(6).

Nitekim, DVDDGK’nun vermiş olduğu 15/11/1985 gün ve E:1985/12-K:1985/12 sayılı kararları gereğince esasen tek dava dilekçesi ile açılacak davalar olarak karara bağlanmıştır(7).

Tartışılan olayda, davacı taraf tektir. Davalı taraf da tekdir. Ortada maddi yönden bağlılık veya hukuki yönden bağlılık ya da neden-sonuç ilişkisi bulunduğu ihtilafsızdır. Ayrıca kesilen cezalara baktığımızda tümü aynı tür ceza olup, yılları aynıdır. Örneğin 2008 yılının 1 ila 12. aylarına ilişkin bir KDV ihtilafı ile ilgili olarak 12 dönem ayrı ayrı KDV davası açılmadan tek bir dilekçe ile 12 ayrı dönem ihbarnameleri birleştirilip ve İYUK md. 5 hükmüne göre tek bir dilekçe ile açıldığı bir gerçektir(8).

Gelir İdaresi Başkanlığı’nın geldiğimiz bu noktada, kargo firmalarına sorumluluklar yüklemesi ve kargo şirketi yetkililerin beyan ve ifadelerin göre satıcı firmalara ceza kesmemesi gerektiği yönünde genel tebliğler çıkarması gerekmektedir. Esasen, kargo şirketlerinin taşıdıkları mallarla ilgili faturası olmayan malları zaten taşımamaları da gerekmektedir. Kargo şirketleri hiçbir şekilde taşıdıkları malların faturasız olması durumunda bu malları zaten nakletmemesi gerekmektedir. Taşınan veya taşıttırılan malın faturasız olması halinde bu durumdan kargocu şirketlerin sorumlu olmaları gerektiği yönünde gelir idaresinin genel tebliğ bazında düzenleme yapması zorunludur. Nazlı Gaye Alpaslan

http://www.hurses.com.tr/av-nazli-gaye-alpaslan/kurye-tasima-sirketleri-tarafindan-tasinan-esya-ile-ilgili-duzenlenen-tutanaklar/haber-19243

----------

(1) Dnş 3.D’nin E:2010/5016-K:2011/566 bu karar için bkz. RG: 09.06.2011 gün ve 27959 s.

(2) Bkz. İzmir 1. Vergi Mahkemesinin, 29/09/2006 gün ve E:2006/465-K:2006/893 sayılı kararları.

(3) 213 sayılı VUK md. 131

(4) Dnş. 4. D. nin, 22.11.2006 gün ve E:2006/2998-K:2006/2299 sayılı kararı.

(5) İzmir 3. Vergi Mahkemesinin, 11/09/2008 gün ve E:2008/1220-K:2008/1087 sayılı kararları

(6) Aynı görüş için bkz. Yaşın Mehmet, “Türk Vergi Yargısı ve Vergisel Uyuşmazlıkların Dava Yoluyla Çözümü”, Yaklaşım Yayıncılık, Eylül 2006, s. 72-75

(7) Bu karar için bkz. Danıştay Dergisi, s.62-63 ve sh. 135 de yer almaktadır.

(8) Bkz. ALPASLAN Mustafa-SAKAL Mustafa, “Vergi Hukukunda Aynı Dilekçe İle Dava Açılabilecek Durumlar ve Bir Danıştay Kararı”, Vergi Hukuku Uygulaması-I, Makale/İnceleme ve Yorumlar, Ocak 2008, s.259-262

02 Haziran 2018 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 30439

Adalet Bakanlığından:

BİRİNCİ KISIM

Genel Hükümler

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Amaç

MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, hukuk uyuşmazlıklarının arabuluculuk yoluyla çözümlenmesine ilişkin her türlü arabuluculuk faaliyeti ile arabuluculuğa ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.

Kapsam

MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik; hukuk uyuşmazlıklarının arabuluculuk yoluyla çözümlenmesine ilişkin her türlü arabuluculuk faaliyeti, idarenin taraf olduğu özel hukuk uyuşmazlıklarında idarenin temsili, dava şartı olarak düzenlenen arabuluculuk sürecinin usul ve esasları ile arabulucuların eğitimi, arabuluculuk sınavının yapılması, arabulucular sicilinin düzenlenmesi, arabulucuların ve eğitim kuruluşlarının denetlenmesi ile Arabuluculuk Daire Başkanlığı ve Arabuluculuk Kurulunun çalışma usul ve esaslarını kapsar.

Dayanak

MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik, 7/6/2012 tarihli ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 15 inci maddesinin onuncu fıkrası, 19 uncu maddesinin ikinci fıkrası, 22 nci maddesi, 31 inci maddesinin sekizinci fıkrası, 36 ncı maddesi ile 12/10/2017 tarihli ve 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 3 üncü maddesinin yirmi ikinci fıkrasına dayanılarak hazırlanmıştır.

Tanımlar

MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte geçen;

a) Adliye arabuluculuk bürosu: Arabuluculuğa başvuranları bilgilendirmek, arabulucuları görevlendirmek ve kanunla verilen diğer görevleri yerine getirmek üzere Bakanlıkça adliyelerde kurulan birimi,

b) Arabulucu: Arabuluculuk faaliyetini yürüten ve Bakanlıkça oluşturulan arabulucular siciline kaydedilmiş gerçek kişiyi,

c) Arabuluculuk: Sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, tarafların çözüm üretemediklerinin ortaya çıkması hâlinde çözüm önerisi de getirebilen, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve kamu hizmeti olarak yürütülen ihtiyari bir uyuşmazlık çözüm yöntemini,

ç) Arabulucu Bilgi Sistemi: Arabuluculukla ilgili tüm iş ve işlemlerin elektronik ortamda yapılmasını sağlayan bilişim sistemini,

d) Arabuluculuk bürosu: Arabulucunun işlerini yürüttüğü yeri,

e) Bakanlık: Adalet Bakanlığını,

f) Daire Başkanlığı: Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü bünyesinde kurulan Arabuluculuk Daire Başkanlığını,

g) Eğitim kuruluşları sicili: Arabuluculuk eğitimi verme izni alan eğitim kuruluşlarının kaydedildiği sicili,

ğ) Eğitim modulü: Daire Başkanlığı tarafından hazırlanan ve eğitim kuruluşlarına arabuluculuk eğitiminde kullanılmak üzere verilen eğitim ve öğretim materyallerini,

h) Elektronik ortam: Bilişim sistemi ve bilişim ağından oluşan toplam ortamı,

ı) Genel Müdürlük: Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünü,

i) İdare: 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I), (II), (III) ve (IV) sayılı cetvellerde yer alan idare ve kurumlar ile 5018 sayılı Kanunda tanımlanan mahalli idareler ve bu idareler tarafından kurulan işletmeleri, özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüsleri ile bunların bağlı ortaklıkları, müessese ve işletmelerini, sermayesinin yüzde ellisinden fazlası kamuya ait diğer ortaklıkları,

j) Kanun: Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununu,

k) Komisyon: Arabuluculuk müzakerelerinde idareyi temsil eden komisyonu,

l) Kurul: Arabuluculuk Kurulunu,

m) Sicil: Arabulucular sicilini,

n) Tarife: Arabuluculuk Daire Başkanlığı tarafından yıllık olarak hazırlanan ve Kurul tarafından onaylanan Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesini,

o) Üst yönetici: Bakanlıklarda müsteşarı, il özel idarelerinde valiyi, belediyelerde belediye başkanını, diğer kamu idarelerinde kendi mevzuatına göre tanımlanan en üst yöneticiyi veya kurulu,

ö) Yazılı sınav: Temel arabuluculuk eğitimini tamamlayanlara Bakanlıkça yapılacak yazılı sınavı,

ifade eder.

İKİNCİ BÖLÜM

Arabuluculuğun Temel İlkeleri

İradi olma ve eşitlik

MADDE 5 – (1) Taraflar, arabulucuya başvurmak, süreci devam ettirmek, sonuçlandırmak veya bu süreçten vazgeçmek konusunda tamamen serbest olup, öncelikle uyuşmazlığı arabuluculuk yoluyla sonuçlandırma konusunda anlaşırlar. Taraflar, bu sürecin içine zorla dâhil edilemeyecekleri gibi her aşamada uyuşmazlığı arabuluculuk yoluyla çözmekten de vazgeçebilirler. Ancak dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin özel hükümler saklıdır.

(2) Taraflar, gerek arabulucuya başvururken gerekse süreç boyunca eşit haklara sahiptirler. Taraflardan biri arabuluculuk sürecinin dışında bırakılamayacağı gibi söz hakkı da diğerine göre kısıtlanamaz.

Gizlilik

MADDE 6 – (1) Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça arabulucu, arabuluculuk faaliyeti çerçevesinde kendisine sunulan veya herhangi bir şekilde elde ettiği bilgi ve belgeler ile diğer kayıtları gizli tutmakla yükümlüdür.

(2) Aksi kararlaştırılmadıkça taraflar, kanuni temsilcileri, avukatları ve görüşmelere katılan diğer kişiler de bu konudaki gizliliğe uymak zorundadır.

(3) Gizlilik kuralına uyma yükümlülüğü, arabulucunun yanında çalışan kişiler, denetim ve gözetimi altında ilgili mevzuat çerçevesinde staj yapanlar, Bakanlık ve Kurul görevlileri yönünden de geçerlidir.

(4) Gizlilik kuralına aykırı hareket eden arabulucunun; hukuki ve cezai sorumluluğu saklı olup, sicilden silinmesine  karar verilebilir.

Beyan veya belgelerin kullanılamaması

MADDE 7 – (1) Taraflar, arabulucu veya arabuluculuğa katılanlar da dâhil olmak üzere üçüncü bir kişi, uyuşmazlıkla ilgili olarak hukuk davası açıldığında yahut tahkim yoluna başvurulduğunda, aşağıdaki beyan veya belgeleri delil olarak ileri süremez ve bunlar hakkında tanıklık yapamaz:

a) Taraflarca yapılan arabuluculuk daveti veya bir tarafın arabuluculuk faaliyetine katılma isteği.

b) Uyuşmazlığın arabuluculuk yolu ile sona erdirilmesi için taraflarca ileri sürülen görüşler ve teklifler.

c) Arabuluculuk faaliyeti esnasında, taraflarca ileri sürülen öneriler veya herhangi bir vakıa veya iddianın kabulü.

ç) Sadece arabuluculuk faaliyeti dolayısıyla hazırlanan belgeler.

(2) Birinci fıkra hükmü, beyan veya belgenin şekline bakılmaksızın uygulanır.

(3) Birinci fıkrada belirtilen bilgilerin açıklanması mahkeme, hakem veya herhangi bir idari makam tarafından istenemez. Bu beyan veya belgeler, birinci fıkrada öngörülenin aksine, delil olarak sunulmuş olsa dahi hükme esas alınamaz. Ancak, söz konusu bilgiler bir kanun hükmü tarafından emredildiği veya arabuluculuk süreci sonunda varılan anlaşmanın uygulanması ve icrası için gerekli olduğu ölçüde açıklanabilir.

(4) Birinci, ikinci ve üçüncü fıkralar, arabuluculuğun konusuyla ilgili olup olmadığına bakılmaksızın, hukuk davası ve tahkimde uygulanır.

(5) Birinci fıkrada belirtilen sınırlamalar saklı kalmak koşuluyla, hukuk davası ve tahkimde ileri sürülebilen deliller, sadece arabuluculukta sunulmaları sebebiyle kabul edilemeyecek deliller hâline gelmez.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Arabulucuların Hak ve Yükümlülükleri

Unvanın kullanılması

MADDE 8 – (1) Arabulucu unvanını ve bu unvanın sağladığı yetkileri sadece sicile kayıtlı arabulucular kullanabilir. Hukuk uyuşmazlıklarında arabulucular haricinde, her ne nam altında olursa olsun taraflar arasında iletişim ve müzakere sürecini yürütmek üzere bir üçüncü kişi görevlendirilemez.

(2) Arabulucu, arabuluculuk faaliyetine başlamadan önce bu unvanını taraflara bildirmek zorundadır.

(3) Daire Başkanlığı, arabulucuların uzmanlık alanlarını ve uzmanlığa ilişkin usul ve esasları belirler.

Ücret ve masrafların istenmesi

MADDE 9 – (1) Arabulucu yapmış olduğu faaliyet karşılığı ücret ve masrafları isteme hakkına sahiptir. Arabulucu, ücret ve masraflar için avans da talep edebilir.

(2) Arabulucu, arabuluculuk süreci başlamadan önce de arabuluculuk teklifinde bulunan taraf veya taraflardan ücret ve masraflar için avans isteyebilir. Bu fıkra uyarınca alınan ücret arabuluculuk süreci sonunda alınacak arabuluculuk ücretinden mahsup edilir. Arabuluculuk sürecinin başlamaması hâlinde bu ücret iade edilmez. Masraftan kullanılmayan kısım arabuluculuk süreci sonunda iade edilir.

(3) Aksi kararlaştırılmadıkça arabulucunun ücreti, faaliyetin sona erdiği tarihte yürürlükte bulunan Tarifeye göre belirlenir ve ücret ile masraf, taraflarca eşit olarak karşılanır.

(4) Arabulucu, arabuluculuk sürecine ilişkin olarak belirli kişiler için aracılık yapma veya belirli kişileri tavsiye etmenin karşılığı olarak herhangi bir ücret talep edemez. Bu yasağa aykırı olarak tesis edilen işlemler batıldır.

Taraflarla görüşme ve iletişim kurulması

MADDE 10 – (1) Arabulucu, tarafların her biri ile ayrı ayrı veya birlikte görüşebilir. Bu amaçla her türlü iletişim aracını kullanabilir.

(2) Arabulucu, arabuluculuk faaliyetine ilişkin işlem ve eylemlerin doğru uygulandığına dair başlangıcından sona ermesine kadar sürece ilişkin önemli hususları belgelendirir. Belge, arabulucu, taraflar ile varsa tarafların kanuni temsilcileri veya avukatlarınca imzalanır. Belge, taraflar, kanuni temsilcileri veya avukatlarınca imzalanmaz ise sebebi belirtilmek sureti ile sadece arabulucu tarafından imzalanır.

Görevin özenle ve tarafsız biçimde yerine getirilmesi

MADDE 11 – (1) Arabulucu görevini özenle ve bizzat kendisi yerine getirmek zorunda olup, bu görevini kısmen dahi olsa bir başkasına devredemez.

(2) Arabulucu, arabuluculuk faaliyetini yürütürken tarafsız davranmak zorunda olup, tarafsızlığı hakkında şüpheye yol açacak tutum ve davranışta bulunamaz.

(3) Arabulucu olarak görevlendirilen kimse, tarafsızlığından şüphe edilmesini gerektirecek önemli hâl ve şartların varlığı veya bu hâl ve şartların sonradan ortaya çıkması hâlinde tarafları bilgilendirmekle yükümlüdür. Bu açıklamaya rağmen taraflar, arabulucudan görevi üstlenmesini birlikte talep ederlerse, arabulucu bu görevi üstlenebilir yahut üstlenmiş olduğu görevi sürdürebilir.

(4) Arabulucu, taraflar arasında eşitliği gözetmekle yükümlüdür.

(5) Arabulucu, bu sıfatla görev yaptığı uyuşmazlık ile ilgili olarak açılan davada, daha sonra taraflardan birinin avukatı olarak görev üstlenemez.

Reklam yasağı

MADDE 12 – (1) Arabulucuların iş elde etmek için reklam sayılabilecek her türlü teşebbüs ve harekette bulunmaları ve özellikle tabelalarında ve basılı kâğıtlarında arabulucu, avukat ve akademik unvan ile sicil numarası haricinde başka sıfat kullanmaları yasaktır.

Tarafların aydınlatılması

MADDE 13 – (1) Arabulucu, arabuluculuk faaliyetinin başında, tarafları arabuluculuğun esasları, süreci ve hukuki sonuçları hakkında, şahsen ve gerektiği gibi aydınlatmakla yükümlüdür.

(2) Arabulucu, arabuluculuk yoluyla çözümlenen hukuki uyuşmazlıklar ve arabuluculuk faaliyeti sonucunda tarafların anlaşmaya varması durumunda düzenlenecek olan anlaşma belgesi ile icra edilebilirliğin nitelik ve hukuki sonuçları hakkında tarafları bilgilendirir.

Aidat ödenmesi

MADDE 14 – (1) Arabuluculardan sicile kayıtlarında giriş aidatı ve her yıl için yıllık aidat alınır. Aidatlar Maliye Bakanlığına ödenir.

(2) Aidatlar, her yıl için Kurul tarafından belirlenir.

(3) Giriş aidatı ve yıllık aidatlar genel bütçeye gelir kaydedilir.

(4) Yıllık aidat her yılın Haziran ayı sonuna kadar ödenir.

İKİNCİ KISIM

Özel Hükümler

BİRİNCİ BÖLÜM

Arabuluculuk Faaliyeti

Arabulucuya başvuru

MADDE 15 – (1) Taraflar dava açılmadan önce veya davanın görülmesi sırasında arabulucuya başvurma konusunda anlaşabilirler. Mahkeme de tarafları arabulucuya başvurmak konusunda; arabuluculuğun esasları, süreci ve hukuki sonuçları hakkında aydınlatıp, arabuluculuk yoluyla uyuşmazlığın çözülmesinin sosyal, ekonomik ve psikolojik açıdan faydalarının olabileceğini hatırlatarak onları teşvik edebilir. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunundaki ön incelemeye ilişkin düzenlemeler saklıdır.

(2) Aksi kararlaştırılmadıkça, taraflardan birinin arabulucuya başvuru teklifine otuz gün içinde olumlu cevap verilmez ise bu teklif reddedilmiş sayılır.

(3) Arabuluculuk ücretini karşılamak için adli yardıma ihtiyaç duyan taraf, adliye arabuluculuk bürosunun bulunduğu yerdeki sulh hukuk mahkemesinin kararıyla adli yardımdan yararlanabilir. Bu konuda 6100 sayılı Kanunun 334 ilâ 340 ıncı maddeleri kıyasen uygulanır.

(4) Üçüncü fıkra kapsamında arabuluculuk hizmeti verilmesi hâlinde arabulucunun ücreti Tarifeye göre belirlenir.

(5) Arabuluculuk sürecinde tarafların avukatlık hizmeti bakımından adli yardımdan yararlanabilmesi hususunda 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 176 ilâ 181 inci maddeleri uygulanır.

Arabulucunun seçilmesi

MADDE 16 – (1) Başkaca bir usul kararlaştırılmadıkça arabulucu veya arabulucular taraflarca seçilir.

Arabuluculuk faaliyetinin yürütülmesi

MADDE 17 – (1) Arabulucu, seçildikten sonra tarafları en kısa sürede ilk toplantıya davet eder.

(2) Taraflar, emredici hukuk kurallarına aykırı olmamak kaydı ile arabuluculuk usulünü serbestçe kararlaştırabilir.

(3) Taraflarca kararlaştırılmamışsa arabulucu; uyuşmazlığın niteliğini, tarafların isteklerini ve uyuşmazlığın hızlı bir şekilde çözümlenmesi için gereken usul ve esasları göz önüne alarak arabuluculuk faaliyetini yürütür.

(4) Niteliği gereği yargısal bir yetkinin kullanımı olarak sadece hâkim tarafından yapılabilecek işlemler arabulucu tarafından yapılamaz.

(5) Arabulucu, sürecin yürütülmesi sırasında, taraflara hukuki tavsiyelerde bulunamaz.

(6) Arabulucu, arabuluculuk sürecini yürütürken tarafların temel çıkar ve gereksinimlerini ortaya koymaları ve bu doğrultuda menfaat temelli anlaşma sağlamaları için çaba gösterir. Arabulucu bu aşamada çözüm önerisinde bulunamaz. Ancak tarafların çözüm üretemediklerinin ortaya çıkması hâlinde arabulucu menfaat temelli bir çözüm önerisinde bulunabilir. Bununla beraber tarafları bir çözüm önerisi ya da öneriler dizisini kabule zorlayamaz. Ancak, taraflardan birinin uyuşmazlığın çözümü bağlamında sunmuş olduğu bir önerinin arabulucu tarafından, diğer tarafa iletilmesi ve onun bu konudaki beyanının alınması bu kapsamda değerlendirilemez.

(7) Dava açıldıktan sonra tarafların birlikte arabulucuya başvuracaklarını beyan etmeleri hâlinde yargılama, mahkemece üç ayı geçmemek üzere ertelenir. Bu süre, tarafların birlikte başvurusu üzerine bir defaya mahsus olmak üzere üç aya kadar uzatılabilir.

(8) Arabuluculuk müzakerelerine taraflar bizzat, kanuni temsilcileri veya avukatları aracılığı ile katılabilirler. Tarafların açık rızasıyla uyuşmazlığın çözümüne katkı sağlayabilecek uzman kişiler de müzakerelerde hazır bulundurulabilir.

(9) Arabulucular, Arabulucu Bilgi Sistemi üzerinden faaliyetlerini yürütebilirler.

(10) Arabulucular, yargı organları ve elektronik altyapısını tamamlamış kamu kurum ve kuruluşları ile bilgi ve belge alışverişini elektronik ortamda yapabilirler.

İdarenin temsili

MADDE 18 – (1) Arabuluculuk müzakerelerinde idareyi, üst yönetici tarafından belirlenen iki üye ile hukuk birimi amiri veya onun belirleyeceği bir avukat ya da hukuk müşavirinden oluşan komisyon temsil eder. Hukuk biriminin veya kurum avukatının olmadığı hallerde komisyon üyelerinin tamamı üst yönetici tarafından belirlenir. Yedek komisyon üyeleri de aynı usulle seçilir. Komisyon kendisini vekil ile temsil ettiremez.

(2) İdare, arabuluculuk davetlerinin yapılacağı adres, kayıtlı elektronik posta adresi ve telefon numarasını, bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içerisinde internet sitesinde yayınlar. Arabulucular görüşmeler kapsamında yapacakları davetlerde öncelikle bu bilgileri esas alır.

(3) Komisyonda 2 yıl süreyle görev yapmak üzere asıl ve yedek üyeler belirlenir. İdare merkezde veya taşra teşkilatlarında komisyonlar kurabilir.

(4) Süresi dolan üye yeniden seçilebilir. Asıl üyenin katılamadığı toplantıya yedek üye katılır. Komisyon kararlarını oy birliği ile alır.

(5) Belirlenen komisyon üyeleri arabuluculuk sürecinde karar alma konusunda tam yetkilidir.

(6) Komisyon, arabuluculuk müzakereleri sonunda gerekçeli bir rapor düzenler ve beş yıl boyunca saklar. Komisyonun sekretarya hizmetlerini yürüten birim tarafından gerekçeli raporların saklanmasına ilişkin gerekli tedbirler alınır.

(7) Komisyon üyeleri, bu madde kapsamındaki görevleri uyarınca aldıkları kararlar ve yaptıkları işlemler nedeniyle görevinin gereklerine aykırı davrandıklarının mahkeme kararıyla tespit edilmesi dışında, mali ve idari yönden sorumlu tutulamazlar.

(8) Komisyon üyelerinin arabuluculuk faaliyeti kapsamında yaptıkları işler ve aldıkları kararlar sebebiyle açılacak tazminat davaları, ancak Devlet aleyhine açılabilir. Devlet ödediği tazminattan dolayı görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan üyelere ödeme tarihinden itibaren bir yıl içinde rücu eder.

(9) Devlet aleyhine tazminat davası açılması hâlinde mahkeme ilgili komisyon üyelerine davayı re’sen ihbar eder.

(10) Komisyonun ve sekretaryasının çalışma usul ve esasları idareler tarafından belirlenir.

(11) Komisyon üyeleri bu madde kapsamındaki görevleri uyarınca ilgili özel ve kamu kurum ve kuruluşları ile sekretarya aracılığıyla yazışma yetkisine sahiptir. Kurum ve kuruluşlar tarafından komisyona ivedi olarak cevap verilir.

(12) İdarelerin taraf olduğu özel hukuk uyuşmazlıklarında, arabuluculuk sürecinde idarenin temsili, anlaşma belgesinin düzenlenmesi ve diğer hususlarda 7036 sayılı Kanun ile bu Yönetmelik hükümleri uygulanır.

Arabuluculuk sürecinin başlaması ve sürelere etkisi

MADDE 19 – (1) Arabuluculuk süreci, dava açılmadan önce arabulucuya başvuru hâlinde, tarafların ilk toplantıya davet edilmeleri ve taraflarla arabulucu arasında sürecin devam ettirilmesi konusunda anlaşmaya varılıp bu durumun bir tutanakla belgelendirildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Dava açılmasından sonra arabulucuya başvuru hâlinde ise bu süreç, mahkemenin tarafları arabuluculuğa davetinin taraflarca kabul edilmesi veya tarafların arabulucuya başvurma konusunda anlaşmaya vardıklarını duruşma dışında mahkemeye yazılı olarak beyan ettikleri ya da duruşmada bu beyanlarının tutanağa geçirildiği tarihten itibaren işlemeye başlar.

(2) Arabuluculuk sürecinin başlamasından sona ermesine kadar geçirilen süre, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmaz.

Arabuluculuğun sona ermesi

MADDE 20 – (1) Aşağıda belirtilen hâllerde arabuluculuk faaliyeti sona erer:

a) Tarafların uyuşmazlık konusu üzerinde anlaşmaya varması.

b) Taraflardan birinin karşı tarafa veya arabulucuya, arabuluculuk faaliyetinden çekildiğini bildirmesi.

c) Tarafların anlaşarak arabuluculuk faaliyetini sona erdirmesi.

ç) Taraflara danışıldıktan sonra arabuluculuk için daha fazla çaba sarf edilmesinin gereksiz olduğunun arabulucu tarafından tespit edilmesi.

d) Uyuşmazlığın arabuluculuğa elverişli olmadığının tespit edilmesi.

(2) Arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaştıkları, anlaşamadıkları veya arabuluculuk faaliyetinin nasıl sonuçlandığı son tutanak ile belgelendirilir. Arabulucu tarafından düzenlenecek bu tutanak; arabulucu, taraflar, kanuni temsilcileri veya avukatlarınca imzalanır. Tutanak; taraflar, kanuni temsilcileri veya avukatlarınca imzalanmazsa, sebebi belirtilmek sureti ile sadece arabulucu tarafından imzalanır.

(3) Arabuluculuk faaliyeti sonunda düzenlenen son tutanağa, faaliyetin sonuçlanması dışında hangi hususların yazılacağına taraflar karar verir. Arabulucu, bu tutanak ve sonuçları konusunda taraflara gerekli açıklamaları yapar.

(4) Arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi hâlinde, arabulucu, bu faaliyete ilişkin kendisine yapılan bildirimi, tevdi edilen ve elinde bulunan belgeleri, ikinci fıkraya göre düzenlenen tutanağı beş yıl süre ile saklamak zorundadır. Arabulucu, arabuluculuk faaliyeti sonunda düzenlediği son tutanağın birer örneğini taraflara  verir. Tutanağın bir örneğini de arabuluculuk faaliyetinin sona ermesinden itibaren bir ay içinde Arabulucu Bilgi Sistemi üzerinden Genel Müdürlüğe gönderir.

(5) Arabulucu, arabuluculuk sürecinde hukuki ve fiili sebeplerle görevini yapamayacak hâle gelirse, tarafların üzerinde anlaştığı yeni bir arabulucu ile süreç kaldığı yerden devam ettirilebilir. Önceki yapılan işlemler geçerliliğini korur.

Tarafların anlaşması

MADDE 21 – (1) Arabuluculuk faaliyeti sonunda varılan anlaşmanın kapsamı taraflarca belirlenir, anlaşma belgesi düzenlenmesi hâlinde, bu belge taraflar ve arabulucu tarafından imzalanır.

(2) Taraflar, arabuluculuk faaliyeti sonunda bir anlaşmaya varırsa, bu anlaşma belgesinin icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesini talep edebilirler. Bu şerhi içeren anlaşma, ilam niteliğinde belge sayılır.

(3) Dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuşsa, anlaşmanın icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesi, çekişmesiz yargıya ilişkin yetki hükümleri yanında arabulucunun görev yaptığı yer sulh hukuk mahkemesinden talep edilebilir.

(4) Davanın görülmesi sırasında arabuluculuğa başvurulması durumunda anlaşmanın icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesi, davanın görüldüğü mahkemeden talep edilebilir.

(5) İcra edilebilirlik şerhinin verilmesi, çekişmesiz yargı işidir ve buna ilişkin inceleme dosya üzerinden yapılır. Ancak arabuluculuğa elverişli olan aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklarda inceleme duruşmalı olarak yapılır. Bu incelemenin kapsamı anlaşmanın içeriğinin arabuluculuğa ve cebrî icraya elverişli olup olmadığı hususları ile sınırlıdır. Anlaşma belgesine icra edilebilirlik şerhi verilmesi için mahkemeye yapılacak olan başvuru ile bunun üzerine verilecek kararlara karşı ilgili tarafından istinaf yoluna gidilmesi hâlinde, maktu harç alınır. Taraflar anlaşma belgesini icra edilebilirlik şerhi verdirmeden başka bir resmî işlemde kullanmak isterlerse, damga vergisi de maktu olarak alınır.

(6) Taraflar ve avukatları ile arabulucunun birlikte imzaladıkları anlaşma belgesi, icra edilebilirlik şerhi aranmaksızın ilam niteliğinde belge sayılır.

(7) Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamaz.

İKİNCİ BÖLÜM

Dava Şartı Olarak Arabuluculuk

Dava şartı olarak arabuluculuk

MADDE 22 – (1) Arabulucuya başvurulmuş olmasının kanunla dava şartı olarak düzenlendiği durumlarda davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır.

(2) Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir.

(3) Dava dilekçesi içeriğinden açıkça arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde derhal herhangi bir usuli işlem yapılmadan ve duruşma yapılmaksızın dosya üzerinden davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.

Dava şartı olarak arabuluculuğa başvuru

MADDE 23 – (1) Başvuru karşı tarafın, karşı taraf birden fazla ise bunlardan birinin yerleşim yerindeki veya işin yapıldığı yerdeki adliye arabuluculuk bürosuna, adliye arabuluculuk bürosu kurulmayan yerlerde ise görevlendirilen sulh hukuk mahkemesi yazı işleri müdürlüğüne yapılır. Adliye arabuluculuk bürosu kurulmayan yerlerde, büronun görevini, görevlendirilen sulh hukuk mahkemesi yazı işleri müdürlüğü yerine getirir.

(2) Tarafların ve uyuşmazlık konusunun aynı olduğu durumlarda birden fazla başvuru yapılmış ise, başvurunun hukuki sonuçları bakımından ilk başvuru esas alınır.

(3) Başvuru, dilekçe ile veya bürolarda bulunan formların doldurulması suretiyle yahut elektronik ortamda yapılabilir.

(4) Arabuluculuk başvurusu sırasında başvurandan, uyuşmazlık konusuna ilişkin hususların açıklanması istenir.

Dava şartı olarak arabuluculukta arabulucunun görevlendirilmesi

MADDE 24 – (1) Arabulucu, adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonu başkanlıklarına bildirilen listeden adliye arabuluculuk bürosu tarafından puanlama yöntemiyle belirlenir. Ancak tarafların listede yer alan herhangi bir arabulucu üzerinde başvuru sırasında anlaşmaları hâlinde taraflar veya tarafların imzasını taşıyan bir tutanakla beraber üzerinde anlaşılan arabulucu, durumu adliye arabuluculuk bürosuna bildirdiğinde bu arabulucu görevlendirilir. Dava şartı olan arabuluculuk ile ilgili uyuşmazlıklarda liste dışında bir arabulucu görevlendirilemez.

(2) Başvuran taraf, kendisine ve elinde bulunması hâlinde karşı tarafa ait her türlü iletişim bilgisini adliye arabuluculuk bürosuna verir. Adliye arabuluculuk bürosu, tarafların resmi kayıtlarda yer alan iletişim bilgilerini araştırmaya da yetkilidir. İlgili kurum ve kuruluşlar, uyuşmazlık konusuyla sınırlı olmak üzere adliye arabuluculuk bürosu tarafından talep edilen iletişim bilgilerini vermekle yükümlüdür.

(3) Taraflara ait iletişim bilgileri, görevlendirilen arabulucuya adliye arabuluculuk bürosu tarafından verilir. Arabulucu bu iletişim bilgilerini esas alır, ihtiyaç duyduğunda kendiliğinden araştırma da yapabilir. Elindeki bilgiler itibarıyla her türlü iletişim vasıtasını kullanarak görevlendirme konusunda tarafları bilgilendirir ve ilk toplantıya tarafları ve varsa avukatlarını birlikte davet eder. Bilgilendirme ve davete ilişkin işlemlerini belgeye bağlar. Arabulucu taraflara ulaşamaması hâlinde,  ulaşmak için hangi yolları denediğini ve hangi sebeplerle ulaşamadığını son tutanakta belirtir.

Dava şartı olarak arabuluculukta arabuluculuk faaliyeti

MADDE 25 – (1) Arabuluculuk görüşmelerine taraflar bizzat, kanuni temsilcileri veya avukatları, idareler ise oluşturacakları komisyon aracılığıyla katılabilirler. İşverenin adi veya resmi yazılı belgeyle yetkilendirdiği çalışanı da görüşmelerde işvereni temsil edebilir ve son tutanağı imzalayabilir.

(2) Arabulucu adliye arabuluculuk bürosu tarafından görevlendirildikten sonra ilk önce başvuran taraftan başlamak üzere asiller ile ön görüşme yapar, başvurucudan ve diğer taraftan uyuşmazlığın esasını öğrenir. Arabulucu asilleri, arabuluculuğun esasları, süreci ve sonuçları hakkında aydınlatıp, arabuluculuk yoluyla uyuşmazlığın çözümünün ekonomik, sosyal ve psikolojik faydalarının olduğunu hatırlatarak onları bilgilendirir. Asilleri ilk oturuma varsa vekilleri ile birlikte davet eder.

(3) Arabulucu ilk oturum davetini yaparken toplantı tarihi ve yerinin belirlenmesi konusunda taraflar ile iletişim kurar. Taraflarla yaptığı görüşme sonucunda bir mutabakat sağlanamazsa toplantı tarihini ve yerini kendisi belirler.

(4) Arabulucu, görevlendirmeyi yapan adliye arabuluculuk bürosunun yetkili olup olmadığını kendiliğinden dikkate alamaz. Karşı taraf en geç ilk toplantıda, yerleşim yeri ve işin yapıldığı yere ilişkin belgelerini sunmak suretiyle adliye arabuluculuk bürosunun yetkisine itiraz edebilir. Bu durumda arabulucu, dosyayı derhal ilgili sulh hukuk mahkemesine gönderilmek üzere adliye arabuluculuk bürosuna teslim eder. Mahkeme, harç alınmaksızın dosya üzerinden ivedilikle yapacağı inceleme sonunda yetkili adliye arabuluculuk bürosunu belirleyip kesin olarak karara bağlar ve dosyayı adliye arabuluculuk bürosuna iade eder. Yetki itirazına ilişkin inceleme yapılırken mahkemece atamayı yapan büro değil görevlendirilen arabulucunun listesinde kayıtlı bulunduğu komisyon dikkate alınır. Mahkeme kararı adliye arabuluculuk bürosu tarafından 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümleri uyarınca taraflara masrafı suçüstü ödeneğinden karşılanmak üzere tebliğ edilir. Yetkisiz adliye arabuluculuk bürosu ayrıca kararı görevlendirdiği arabulucuya bildirir. Arabulucu görevlendirmeyi Arabulucu Bilgi Sistemi üzerinden sonlandırır. Arabulucu bundan önceki yaptığı hizmetler sebebiyle 26 ncı maddenin ikinci fıkrası uyarınca ücrete hak kazanır. Yetki itirazının reddi durumunda aynı arabulucu yeniden görevlendirilir ve 27 nci  maddenin birinci fıkrasında belirtilen süreler yeni görevlendirme tarihinden başlar. Yetki itirazının kabulü durumunda ise kararın tebliğinden itibaren bir hafta içinde yetkili adliye arabuluculuk bürosuna başvurulabilir. Bu takdirde yetkisiz adliye arabuluculuk bürosuna başvurma tarihi yetkili adliye arabuluculuk bürosuna başvurma tarihi olarak kabul edilir. Yetkili adliye arabuluculuk bürosu, 24 üncü maddenin birinci fıkrası uyarınca arabulucu görevlendirir.

(5) Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren üç hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hallerde arabulucu tarafından en fazla bir hafta uzatılabilir. Sürenin sonucunda arabulucu anlaşamama yönünde re’sen son tutanağı düzenler.

(6) Tarafların uyuşmazlık konusunda anlaşmaları veya kısmen anlaşmaları hâlinde süreç anlaşma son tutanağı ile sonuçlandırılır. Bunların haricindeki her durumda taraflar anlaşmamış sayılır ve anlaşmama son tutanağı düzenlenir.

(7) Tarafların arabuluculuk sürecinde ileri sürülen taleplerden bir kısmı üzerinde anlaşmaya varmaları hâlinde, üzerinde anlaşma sağlanan ve sağlanamayan hususlar son tutanakta açıkça belirtilir ve ücret taraflardan aksi kararlaştırılmadıkça eşitçe alınır.

(8) Arabulucu, taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması, yapılan görüşmeler sonucunda veya kanunda belirtilen süre içerisinde anlaşmaya varılamaması yahut varılması hallerinde arabuluculuk faaliyetini sona erdirir ve son tutanağı düzenleyerek durumu derhal adliye arabuluculuk bürosuna bildirir.

(9) Taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur. Ayrıca bu taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmez. Her iki tarafın da ilk toplantıya katılmaması sebebiyle sona eren arabuluculuk faaliyeti üzerine açılacak davalarda tarafların yaptıkları yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır. Arabulucu tarafları ilk toplantıya her türlü iletişim aracıyla davet ettiğini belgelendirir. Arabulucunun düzenlediği belgeler geçerli mazeretin değerlendirilmesinde esas alınır.

Dava şartı olarak arabuluculukta arabuluculuk ücreti ve giderler

MADDE 26 – (1) Tarafların arabuluculuk faaliyeti sonunda tamamen veya kısmen anlaşmaları hâlinde, arabuluculuk ücreti, Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesinin eki Arabuluculuk Ücret Tarifesinin İkinci Kısmına göre aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca eşit şekilde karşılanır. Bu durumda ücret, Tarifenin Birinci Kısmında belirlenen iki saatlik ücret tutarından az olamaz. İşe iade talebiyle yapılan görüşmelerde tarafların anlaşmaları durumunda, arabulucuya ödenecek ücretin belirlenmesinde işçiye işe başlatılmaması hâlinde ödenecek tazminat miktarı ile çalıştırılmadığı süre için ödenecek ücret ve diğer haklarının toplamı, Tarifenin İkinci Kısmı uyarınca üzerinde anlaşılan miktar olarak kabul edilir.

(2) Arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaşamamaları hâlinde iki saatlik ücret tutarı Tarifenin Birinci Kısmına göre Bakanlık bütçesinden ödenir. İki saatten fazla süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâlinde ise iki saati aşan kısma ilişkin ücret aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca eşit şekilde, Tarifenin Birinci Kısmına göre karşılanır. Bakanlık bütçesinden ödenen ve taraflarca karşılanan arabuluculuk ücreti, yargılama giderlerinden sayılır. Dava açılması hâlinde mahkeme tarafından dava öncesi ödenen arabuluculuk ücretlerine ilişkin makbuz dosyaya eklenir. Yargılama giderleri olarak hükmedilen tutar 6183 sayılı Kanuna göre tahsil edilir.

(3) Sürecin sehven kayıt, mükerrer kayıt veya arabuluculuğa elverişli olmama nedeniyle sona erdirilmesi hallerinde arabulucuya ikinci fıkra uyarınca ücret ödenmez.

(4) Bu madde uyarınca adliye arabuluculuk bürosu tarafından yapılması gereken zaruri giderler; arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde anlaşma uyarınca taraflarca ödenmek, anlaşmaya varılamaması hâlinde ise ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Bakanlık bütçesinden karşılanır. Dava açılması hâlinde mahkeme tarafından, yapılan zorunlu giderlere ilişkin makbuz dosyaya eklenir. Yargılama giderleri olarak hükmedilen tutar 6183 sayılı Kanuna göre tahsil edilir.

(5) Adliye arabuluculuk bürosu tarafından, adliye arabuluculuk bürosu bulunmayan yerde sulh hukuk mahkemesi yazı işleri müdürlüğü tarafından Bakanlık tarafından ödenen arabuluculuk ücretine ilişkin liste, ödenmek üzere Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir.

(6) Kamu görevlileri tarafından yürütülen arabuluculuk faaliyetleri sonucunda taraflarca anlaşılan ya da Tarifeye göre tahakkuk edecek arabuluculuk ücreti, arabulucunun listesinde yer aldığı komisyona bağlı adliye arabuluculuk bürosu veya adliye arabuluculuk bürosu bulunmayan yerde sulh hukuk mahkemesi yazı işleri müdürlüğüne arabulucu tarafından bildirilir. Taraflar, arabulucu ücretini belirlenen tarihte adliye arabuluculuk bürosu veznesine yatırır. Adliye arabuluculuk bürosu yasal kesintileri yaptıktan sonra arabulucunun bildirmiş olduğu banka hesabına havale eder. Dava şartı olan arabuluculukta anlaşamama hâlinde düzenlenen sarf kararı gereğince ücret Cumhuriyet savcılığınca arabulucunun banka hesabına yatırılır.

Dava şartı olarak arabuluculuğun sürelere etkisi

MADDE 27 – (1) Adliye arabuluculuk bürosuna başvurulmasından, son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede uyuşmazlık konusu hususlarda zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre işlemez.

Dava şartı olarak arabuluculukta yetki ve atama usulü

MADDE 28 – (1) Arabuluculuk görüşmeleri, taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça, arabulucuyu görevlendiren adliye arabuluculuk bürosunun bağlı bulunduğu adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonunun yetki alanı içinde yürütülür.

(2) Seri uyuşmazlıklar, adliye arabuluculuk bürosu tarafından atanan aynı arabulucuya tevdi edilir. Seri uyuşmazlığın sayısı ve puanlama usulü Daire Başkanlığınca belirlenir.

(3) Adliye arabuluculuk bürosunca yapılan atamalarda her dosya için arabulucuya puan verilir, puanlama ve atama usulü ile performans kriterleri Daire Başkanlığı tarafından belirlenir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Arabulucular Sicili

Sicilin tutulması

MADDE 29 – (1) Özel hukuk uyuşmazlıklarında arabuluculuk yapma yetkisini kazanmış kişilerin sicilleri, sicil numarası verilmek suretiyle, Daire Başkanlığınca tutulur.

(2) Sicilde kişinin ad ve soyadı, uzmanlık alanı, varsa diğer mesleği, iş adresi ve akademik unvanı gibi şahsi bilgileri yer alır. Bu bilgiler, Daire Başkanlığı internet sitesinde duyurulur.

(3) Arabulucu, sicilde yer alan kendisine ait bilgilerde meydana gelen her türlü değişikliği bir ay içinde varsa belgesi ile birlikte Genel Müdürlüğe bildirmek zorundadır. Bu değişiklikler ile ilgili olarak Daire Başkanlığı tarafından elektronik ortamda gerekli düzeltmeler yapılır.

(4) Daire Başkanlığı, arabulucular hakkında elektronik ortamda şahsi sicil dosyası tutar. Şahsi sicil dosyasına arabulucunun kimliği, öğrenim ve meslek durumu, bildiği yabancı dil, meslekî eserleri ve yazıları, disiplin ve ceza soruşturması ve sonuçları, başka görevlerde geçen hizmet gibi hususlara ilişkin belgeler konulur.

Sicile kayıt olma şartları

MADDE 30 – (1) Sicile kayıt, ilgilinin Daire Başkanlığına Arabulucu Bilgi Sistemi üzerinden başvurması ve şartları taşıdığının anlaşılması üzerine yapılır.

(2) Sicile kaydedilebilmek için;

a) Türk vatandaşı olmak,

b) Mesleğinde en az beş yıllık kıdeme sahip hukuk fakültesi mezunu olmak,

c) Tam ehliyetli olmak,

ç) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıldan fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık, gerçeğe aykırı bilirkişilik yapma, yalan tanıklık ve yalan yere yemin suçlarından mahkûm olmamak,

d) Terör örgütleriyle iltisaklı veya irtibatlı olmamak,

e) Arabuluculuk eğitimini tamamlamak ve Bakanlıkça yapılan yazılı sınavda başarılı olmak,

gerekir.

(3) İlgili, başvuru sırasında 29 uncu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen şahsi bilgilerini içeren belgeler ile bu maddenin ikinci fıkrasındaki şartları taşıdığına dair belgeleri elektronik ortamda iletir.

(4) Başvuru tarihi itibarı ile fiilen avukatlık mesleğini veya bir kamu görevini ifa etmeyen başvuru sahiplerinin, arabuluculuk mesleğini yapmalarına ruhen ve bedenen engel bir hâllerinin bulunmadığını sağlık kuruluşlarından alacakları raporlarla belgelendirmeleri gerekir.

(5) Sicile kayıt için başvuruda bulunan kişi, ikinci fıkranın (b) bendindeki şartı taşıdığını ve dördüncü fıkrada bahsedilen sağlık durumunu düzenlenme tarihi itibarı ile altı aydan daha eski tarihli olmayan belgelerle ispatlamak zorundadır.

(6) İkinci fıkrada sayılan sicile kayıt şartlarını taşıdığı anlaşılan ve belgelerinde eksiklik bulunmayan başvuru sahiplerinin sicile kayıtlarının yapılacağı hususu ile şartları taşımadığı anlaşılan veya verilen bir aylık süreye rağmen eksik belgelerini sunmayan başvuru sahiplerinin sicile kayıtlarının yapılamayacağı hususunda Daire Başkanlığınca başvuru tarihinden veya eksik belgenin ikmalinden itibaren iki ay içinde karar verilir. Bu kararlar ilgilisine de tebliğ edilir. Bu kişiler belge eksikliklerini ikmal ettiklerinde yeniden sicile kayıt için başvuruda bulunabilirler.

(7) Arabulucu, sicile kayıt tarihinden itibaren faaliyetine başlayabilir.

(8) Arabulucu, üçüncü fıkrada sayılan şartlarla ilgili olarak kendisine ait bilgilerde meydana gelen her türlü değişikliği bir ay içinde varsa belgesi ile birlikte Genel Müdürlüğe iletir. Bu değişiklikler ile ilgili olarak Daire Başkanlığı tarafından sicilde ve elektronik ortamda gerekli düzeltmeler yapılır.

(9) Daire Başkanlığı, sicile kayıtlı arabulucuları, görev yapmak istedikleri adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonlarına göre listeler ve listeleri ilgili komisyon başkanlıklarına bildirir. Bir arabulucu, en fazla üç komisyon listesine kaydolabilir.

Sicilden silinme

MADDE 31 – (1) Arabuluculuk için aranan koşulları taşımadığı hâlde sicile kaydedilen veya daha sonra bu koşulları kaybeden arabulucunun kaydı Daire Başkanlığınca silinir. Arabulucunun ölümü hâlinde de aynı işlem yapılır.

(2) Daire Başkanlığı, Kanunun öngördüğü yükümlülükleri önemli ölçüde veya sürekli yerine getirmediğini tespit ettiği arabulucuyu yazılı olarak uyarır; uyarıya uyulmaması hâlinde arabulucunun yazılı savunmasını ister. Arabulucu, istemin tebliğinden itibaren on günlük süre içinde savunmasını vermek zorundadır. Tebliğden imtina eden veya bu süre içinde savunmada bulunmayan arabulucu savunma hakkından vazgeçmiş sayılır. Bu işlemlerden sonra Daire Başkanlığı, gerekirse arabulucunun adının sicilden silinmesini Kuruldan talep eder. Kurul tarafından sicilden silinmeye yönelik bir karar verilirse Daire Başkanlığınca bu karar ilgilisine tebliğ edilir.

(3) Arabulucu, sicilden kaydının silinmesini her zaman isteyebilir. Bu şekilde sicilden kaydı silinenler sınav şartı aranmaksızın diğer şartları haiz ise yeniden sicile kayıt yaptırabilirler.

ÜÇÜNCÜ KISIM

Eğitim, Sınav ve Denetim

BİRİNCİ BÖLÜM

Arabuluculuk Eğitimi ve Eğitim Kuruluşları

Arabuluculuk eğitimi

MADDE 32 – (1) Arabuluculuk eğitimi, hukuk fakültesi mezunu ve beş yıllık meslekî kıdem kazanmış kişiler tarafından alınan, arabuluculuk faaliyetinin yürütülmesi ile arabuluculuğun yerine getirilmesi için gerekli olan bilgi ve becerilerin kazanılmasını amaçlayan eğitimi ifade eder.

(2) Arabulucu olacak kişilere altmışsekiz saati teorik ve onaltı saati uygulamalı olmak üzere  asgari toplam seksendört saat arabuluculuk eğitimi verilir.

(3) Teorik ve uygulamalı eğitimin verilmesinde, eğitim modulü esas alınır.

(4) Eğitime katılanların, belgeye dayalı ve eğitim kuruluşlarınca kabul edilen haklı bir mazeretleri olmadıkça arabuluculuk eğitimi süresince verilen ders ve çalışmalara katılımları zorunludur. Eğitim kuruluşlarınca, adayların derslere devam durumunu gösteren çizelge düzenlenir ve derslerin 1/12’sine devam etmeyenlerin eğitim programıyla ilişiği kesilir.

(5) Daire Başkanlığı, arabulucuların uzmanlık alanlarını ve uzmanlığa ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.

(6) Arabuluculara, arabuluculuk eğitim izni verilen kuruluşlarca teorik ve uygulamalı, toplam sekiz saatten az olmamak üzere üç yılda bir defa yenileme eğitimi verilir. Arabulucular yenileme eğitimine sicile kaydedildiği tarihten itibaren üçüncü yılın içinde katılmak zorundadır.

(7) Yenileme eğitiminde; arabuluculuğa ilişkin mevzuat ve içtihat değişiklikleri ile arabuluculuk becerilerinin geliştirilmesine yönelik eğitim verilir.

Arabuluculuk eğitimi katılım belgesi

MADDE 33 – (1) Eğitim kuruluşlarınca, eğitimlerini başarı ile tamamlayan kişilere en geç bir ay içinde arabuluculuk eğitimini tamamladıklarına dair katılım belgesi verilir.

Eğitim kuruluşlarına izin verilmesi

MADDE 34 – (1) Arabuluculuk eğitimi üniversitelerin hukuk fakülteleri, Türkiye Barolar Birliği veya Türkiye Adalet Akademisi tarafından verilir. Bu kuruluşlar Bakanlıktan izin alarak eğitim verebilirler. İzin verilen eğitim kuruluşlarının listesi elektronik ortamda yayınlanır.

(2) İzin için yazılı olarak başvurulur. Başvuruda eğitimin içeriğini ve süresini kapsar şekilde eğitim programı, eğiticilerin sayısı, unvanları, uzmanlıkları, yeterlikleri ve eğitim programının finansman kaynakları ile eğitim verilecek mekânlar hakkında gerekçeli ve yeterli bilgilere yer verilir.

(3) Başvuruda sunulan belgelere dayalı olarak, eğitimin amacına ulaşacağı, eğitimin yapılacağı mekânların uygunluğu ve eğitim kuruluşlarında eğitim faaliyetinin devamlılığının sağlanacağı tespit edilirse, ilgili eğitim kuruluşuna en çok üç yıl için geçerli olmak üzere izin verilir. İzin verilen eğitim kuruluşu, eğitim kuruluşları siciline kaydedilir.

(4) İkinci ve üçüncü fıkralarda belirtilen nitelikleri taşımadığı anlaşılan eğitim kuruluşunun başvurusu, başvuru talebinin Bakanlığa ulaştığı tarihten itibaren iki ay içinde incelenerek reddedilir ve karar ilgilisine tebliğ edilir. Bakanlıkça iki ay içinde karar verilemediği takdirde talep reddedilmiş sayılır.

(5) İzin süresi uzatılmayan veya izni iptal edilen eğitim kuruluşu, eğitim kuruluşları sicilinden ve elektronik ortamdaki listeden silinir. Bu eğitim kuruluşuna ait belgeler dosyasında saklanır.

İzin süresinin uzatılması

MADDE 35 – (1) Sicile kayıtlı olan bir eğitim kuruluşu kayıt süresinin bitiminden en erken bir yıl ve en geç üç ay önce, eğitim kuruluşları sicilindeki kaydının geçerlilik süresinin uzatılmasını yazılı olarak talep edebilir. Eğitim kuruluşunun 36 ncı maddeye göre sunduğu raporlardan, arabuluculuk eğitiminin başarılı şekilde devam ettiği ve 37 nci maddede belirtilen sebepler bulunmadığı takdirde, verilmiş bulunan iznin geçerlilik süresi her defasında üç yıl uzatılabilir. Eğitim kuruluşu, süresi içinde yaptığı başvuru hakkında karar verilinceye kadar listede kayıtlı kalır.

(2) İzin süresinin uzatılmasına ilişkin talepler, talebin Bakanlığa ulaştığı tarihten itibaren iki ay içinde incelenerek karara bağlanır ve karar ilgilisine tebliğ edilir.

Daire Başkanlığına bilgi verme yükümlülüğü

MADDE 36 – (1) Eğitim kuruluşları, her yıl ocak ayında bir önceki yıl içinde gerçekleştirdikleri eğitim faaliyetinin kapsamı, içeriği ve başarısı konusunda Daire Başkanlığına bir rapor sunar.

(2) Rapor sunmayan eğitim kuruluşuna yazılı ihtarda bulunularak bir aylık süre verilir. İhtarda, raporun verilen süreye rağmen sunulmaması hâlinde eğitim verme izninin iptal edileceği hususu belirtilir.

Eğitim kuruluşuna verilen iznin iptali

MADDE 37 – (1) Aşağıdaki hâllerde eğitim kuruluşuna verilmiş olan izin, Bakanlığın talebi üzerine Kurul tarafından iptal edilir:

a) İzin verilebilmesi için aranan şartlardan birinin ortadan kalkmış olduğunun veya mevcut olmadığının tespiti.

b) Eğitimin yeterli şekilde verilemediğinin tespiti.

c) Arabuluculuk eğitimi başarı belgesi düzenlenmesinde sahtecilik veya önemli hatalar yapılması.

ç) 36 ncı maddedeki rapor verme yükümlülüğünün yapılan ihtara rağmen yerine getirilmemesi.

d) Eğitim faaliyetinin devamlılığının sağlanmadığının tespiti.

(2) Eğitim kuruluşunun yazılı talebi üzerine Daire Başkanlığınca her zaman eğitim izninin iptaline karar verilebilir.

İKİNCİ BÖLÜM

Sınav İlke ve Kuralları

Sınav

MADDE 38 – (1) Arabuluculuk eğitimini tamamlayanların sicile kayıt olabilmeleri için bu Yönetmeliğe uygun olarak yapılacak yazılı sınavda başarılı olmaları zorunludur.

(2) Başarılı olanların sınav sonuçları, sicile kayıt işlemleri tamamlanıncaya kadar geçerliliğini korur.

Sınavın yeri ve günü

MADDE 39 – (1) Sınav Bakanlık tarafından belirlenen arabulucu ihtiyaç sayısına göre yapılır. Sınavın yapılacağı yer, tarih ve saat Daire Başkanlığınca belirlenir.

(2) Sınavın yeri, tarihi ve saati Genel Müdürlüğün resmî internet sayfasında yayımlanmak suretiyle duyurulur.

Sınavın konusu

MADDE 40 – (1) Sınav, 32 nci madde uyarınca arabuluculuk eğitimi sırasında verilen konuları kapsar.

Sınav işlemlerinin yürütülmesi

MADDE 41 – (1) Daire Başkanlığı sınavla ilgili soruların hazırlattırılması, sınavın ilanı, süresi, sınav tutanaklarının düzenlenmesi ile sınavlara ilişkin diğer işlemlerin yürütülmesini sağlar.

Sınava başvuru

MADDE 42 – (1) Sınava girmek isteyenlerin 30 uncu maddenin ikinci fıkrasının (a), (b), (c), (ç) ve (d) bentlerinde belirtilen şartları taşıması ve arabuluculuk eğitimini tamamlaması gerekir.

(2) Sınava başvurular, Arabulucu Bilgi Sistemi üzerinden elektronik imza ya da e-Devlet şifresi kullanmak suretiyle, T.C. kimlik numarasını gösteren belge, adli sicil beyanı veya belgesi, arabuluculuk eğitimini tamamladığını gösteren katılım belgesi, hukuk fakültesi mezunu ve mesleğinde en az beş yıllık kıdeme sahip olduğunu gösterir belgenin son başvuru günü bitimine kadar sisteme yüklenmesi suretiyle yapılır.

(3) Başvuruya ilişkin diğer usul ve esaslar sınav ilanında belirtilir.

Başvurunun incelenmesi

MADDE 43 – (1) Başvuru, ilgilinin sınava girebilme şartlarını taşıyıp taşımadığının tespiti açısından incelenir.

(2) Başvuru sırasında istenen belgeleri sisteme eksik veya hatalı yüklemiş olanların ya da sınava girebilme şartlarını taşımadığı tespit edilenlerin başvuruları reddedilip, bu durum kendilerine bildirilir.

(3) Sınava girebilme şartlarını taşıyanlara ilişkin gerekli bilgiler, sınavı yapacak kuruma iletilir.

Sınavların yapılışı

MADDE 44 – (1) Sınav, klasik veya test usulü şeklinde yapılır.

(2) Bu sınav, Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü veya yükseköğretim kurumları arasından Bakanlıkça belirlenecek bir kuruluşa yaptırılabilir.

Sınavda başarı koşulu

MADDE 45 – (1) Sınavda yüz tam puan üzerinden en az yetmiş puan alması koşuluyla en yüksek puan alan adaydan başlamak üzere sınav ilanında belirtilen arabulucu ihtiyaç sayısı kadar aday, sınavda başarılı sayılır. Başarılı sayılan en düşük puanlı adayla aynı puanı alan adaylar da başarılı sayılır.

Sınav sonuçlarının açıklanması ve itiraz

MADDE 46 – (1) Daire Başkanlığı, sınav sonuçlarını, sınav sonuçlarının kendisine intikal ettiği tarihten itibaren bir ay içinde ilan eder.

(2) İlgililer, sınav sonuçlarının ilanından itibaren yedi gün içinde Daire Başkanlığına yazılı olarak itiraz edebilirler.

(3) Daire Başkanlığı tarafından sınav ile ilgili itirazlar sınavı yapan kuruma yedi gün içinde bildirilir. İtiraz sonuçları da ilgililere aynı süre zarfında Daire Başkanlığınca yazılı olarak bildirilir.

(4) Sınava yapılan itirazlar, sınavı yapan kurum tarafından karara bağlanır.

(5) Sınavda hatalı sorulara tekabül eden puanlar eşit şekilde diğer sorulara dağıtılır. Ancak, soruların yüzde beşinden fazlasının hatalı olduğunun ikinci fıkrada belirtilen süre içinde tespit edilmesi hâlinde, sınav iptal edilir ve en kısa sürede yeni sınav yapılır.

Sınavların geçersiz sayılması

MADDE 47 – (1) Sınava girenlerden;

a) İzin almadan sınav salonu veya yerini terk edenler,

b) Sınavda kopya çekenler veya kopya çekmeye teşebbüs edenler,

c) Sınavda kopya verenler veya kopya vermeye teşebbüs edenler,

ç) Kendi yerine başkasının sınava girmesini sağlayanlar,

d) Sınav düzenine aykırı davranışta bulunanlar

hakkında düzenlenen tutanak üzerine bunların sınavları geçersiz sayılır.

(2) Sınavı kazananlardan başvuruda gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu tespit edilenlerin sınavı da geçersiz sayılır. Bu durumda olanlar hiçbir hak talebinde bulunamazlar. Ayrıca gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu tespit edilenler hakkında idari ve yasal işlemler yapılır.

Sınavlarda başarısız kabul edilme

MADDE 48 – (1) Sınava başvuranlardan;

a) 45 inci maddedeki sınav başarı koşulunu sağlamayanlar,

b) Sınavı geçersiz sayılanlar,

c) Sınava katılmayanlar,

başarısız kabul edilirler.

Yeni sınav hakkı

MADDE 49 – (1) 47 nci maddenin birinci fıkrasının (a) bendi gereğince sınavları geçersiz sayılanlar ile 48 inci maddenin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentleri gereğince sınavlarda başarısız kabul edilenler, sınavlara yeniden girebilme hakkına sahiptirler.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Denetim

Denetim yetkisi

MADDE 50 – (1) Arabulucular, arabuluculuk büroları ve arabuluculuk eğitim izni verilen kuruluşlar, Daire Başkanlığının denetimi altındadır.

Denetimin kapsamı

MADDE 51 – (1) Eğitim kuruluşları, arabulucular ve arabuluculuk büroları, Kanun, Yönetmelik ve ilgili mevzuat uyarınca çıkarılan diğer düzenleyici işlemlere uygun hareket edip etmediği yönünden denetlenir.

(2) Denetim sonucunda tespit edilen eksiklikler duruma göre Daire Başkanlığınca ilgili kişi ve kuruluşlara yazılı bir şekilde bildirilerek bu eksikliklerin giderilmesi için eksikliğin niteliğine göre uygun bir süre verilir. Verilen süre sonunda eksiklikler giderilmediği takdirde veya denetim sonucu, konusu suç teşkil eden uygulamalar tespit edildiğinde arabulucu veya eğitim kuruluşları hakkında Kanun, Yönetmelik ve bu mevzuat uyarınca çıkarılan diğer düzenleyici işlemler uyarınca işlem yapılır ve gerekirse adli mercilere bildirimde bulunulur.

DÖRDÜNCÜ KISIM

Teşkilat

BİRİNCİ BÖLÜM

Daire Başkanlığı

Daire Başkanlığı

MADDE 52 – (1) Daire Başkanlığı, bir daire başkanı, yeteri kadar tetkik hâkimi ve diğer personelden oluşur.

(2) Daire Başkanlığı nezdinde, Kanun ve bu Yönetmelikle verilen arabuluculuk faaliyetleri ile ilgili görevleri yerine getirmek üzere; Arabuluculuk Hizmetleri Bürosu, Sicil Bürosu ve Eğitim Bürosu gibi bürolar başta olmak üzere hizmetin gereklerine uygun olarak yeterli sayıda büro oluşturulur.

Daire Başkanlığının görevleri

MADDE 53 – (1) Daire Başkanlığının görevleri genel olarak şunlardır:

a) Arabuluculuk hizmetlerinin düzenli ve verimli olarak yürütülmesini sağlamak.

b) Arabuluculukla ilgili yayın yapmak, bu konudaki bilimsel çalışmaları teşvik etmek ve desteklemek.

c) Kurulun çalışması ile ilgili her türlü karar ve işlemi yürütmek ve görevleri ile ilgili bakanlık, diğer kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamu yararına çalışan vakıf ve dernekler ile uygun görülen gönüllü gerçek ve tüzel kişilerle işbirliği yapmak.

ç) Arabuluculuk kurumunun tanıtımını yapmak, bu konuda kamuoyunu bilgilendirmek, ulusal ve uluslararası kongre, sempozyum ve seminer gibi bilimsel organizasyonları düzenlemek veya desteklemek.

d) Ülke genelinde arabuluculuk uygulamalarını izlemek, ilgili istatistikleri tutmak ve yayımlamak.

e) Arabuluculuk eğitimi verecek kuruluşlar tarafından bu amaçla yapılan başvuru ile eğitim kuruluşları sicilindeki kaydın geçerlilik süresinin uzatılması talebinin karara bağlanmasını Bakanlığın onayına sunmak, arabuluculuk eğitimi verecek eğitim kuruluşlarını listelemek ve elektronik ortamda yayımlamak.

f) Arabulucu sicilini tutmak, sicile kayıt taleplerini karara bağlamak, 31 inci maddenin birinci ve ikinci fıkraları kapsamında arabulucunun sicilden silinmesine karar vermek ve bu sicilde yer alan kişilere ilişkin bilgileri elektronik ortamda duyurmak.

g) Arabulucular tarafından arabuluculuk faaliyeti sonunda düzenlenen son tutanakların kayıtlarını tutmak ve birer örneklerini saklamak.

ğ) Görev alanına giren kanun ve düzenleyici işlemler hakkında inceleme ve araştırma yaparak Genel Müdürlüğe öneride bulunmak.

h) Yıllık faaliyet raporunu ve izleyen yıl faaliyet planını hazırlayarak Kurulun bilgisine sunmak.

ı) Yıllık Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesini hazırlamak.

İKİNCİ BÖLÜM

Arabuluculuk Kurulu ve Görevleri

Kurul

MADDE 54 – (1) Kurul aşağıdaki üyelerden oluşur:

a) Hukuk İşleri Genel Müdürü.

b) Arabuluculuk Daire Başkanı.

c) Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından hukuk mahkemelerinde görev yapmakta olan birinci sınıfa ayrılmış hâkimler arasından seçilecek iki hâkim.

ç) Türkiye Barolar Birliğinden üç temsilci.

d) Türkiye Noterler Birliğinden bir temsilci.

e) Yükseköğretim Kurulu tarafından seçilen özel hukuk alanından bir öğretim üyesi.

f) Adalet Bakanı tarafından seçilecek üç arabulucu.

g) Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinden bir temsilci.

ğ) Kendisine mensup işçi sayısı en çok olan üç işçi sendikaları konfederasyonunca seçilecek birer temsilci.

h) En çok işveren mensubu olan işveren sendikaları konfederasyonunca seçilecek bir temsilci.

ı) Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonundan bir temsilci.

i) Türkiye Adalet Akademisi Eğitim Merkezi Başkanı.

(2) Kurul Başkanı ihtiyaca göre Kurul toplantılarına uzman kişileri çağırabilir.

(3) Kurul Başkanı Hukuk İşleri Genel Müdürüdür. Genel Müdürün bulunmadığı toplantılarda Başkanlık görevi Arabuluculuk Daire Başkanı tarafından yerine getirilir.

(4) Kurul, mart ve eylül aylarında olmak üzere yılda en az iki kez toplanır. Ayrıca, Başkanın veya en az beş üyenin talebiyle Kurul her zaman toplantıya çağrılabilir.

(5) Kurul en az on kişi ile toplanır.

(6) Kurul üye tam sayısının salt çoğunluğu ile karar alır. Karara muhalif kalan üyelerin görüşlerini yazılı olarak sunma hakları vardır. Karara muhalif üyeler, muhalefet gerekçelerini en geç on gün içinde Kurul başkanlığına ibraz ederler.

(7) Mazeretsiz olarak art arda iki toplantıya katılmayan üyenin üyeliği düşer. Üyeliği düşen kişinin yerine, kalan süreyi tamamlamak üzere kurum veya kuruluşunca yeni bir üye görevlendirilir. Üyenin istifası veya ölümü hâlinde de aynı hüküm geçerlidir.

(8) Kurulun Bakanlık dışından görevlendirilen üyelerinin görev süresi üç yıldır. Görev süresi dolan üyeler yeniden görevlendirilebilir. Eski Kurulun görevi yeni Kurul oluşuncaya kadar devam eder.

(9) Kurulun gündemi Daire Başkanlığınca belirlenip, Kurul toplantısından beş gün önce Kurul üyelerinin iletişim adreslerine elektronik posta yoluyla gönderilir. Gündem dışı konular da Kurulda görüşülebilir.

(10) Kurulun sekretaryası Daire Başkanlığınca yürütülür.

(11) Arabuluculuk Kuruluna başka yerden katılan Kurul üyelerinin gündelik, yol gideri, konaklama ve diğer zorunlu giderleri 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümlerine göre Bakanlıkça karşılanır.

Kurulun görevleri

MADDE 55 – (1) Kurulun görevleri şunlardır:

a) Arabuluculuk hizmetlerine ilişkin temel ilkeler ile arabuluculuk meslek kurallarını belirlemek.

b) Arabuluculuk eğitimine ve eğitim kuruluşlarının nitelikleri ile çalışma usul ve esaslarına yönelik ilke ve standartlar ile arabuluculuk eğitimi sonunda yapılacak olan sınava ilişkin temel ilke ve standartları tespit etmek.

c) Arabulucuların denetimine ilişkin kuralları belirlemek.

ç) Kanuna göre çıkarılması gereken ve Genel Müdürlük tarafından hazırlanan yönetmelik taslaklarına, gerekirse değişiklik yaparak son şeklini vermek.

d) Eğitim kuruluşlarının eğitim izinlerini iptal etmek.

e) 31 inci maddenin üçüncü fıkrası kapsamında arabulucunun sicilden silinmesine karar vermek.

f) Arabulucuların ödeyecekleri giriş aidatını ve yıllık aidatları tespit etmek.

g) Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesini gerekiyorsa değişiklik yapmak suretiyle onaylamak.

ğ) Daire Başkanlığı tarafından yürütülecek faaliyetlerin etkinliğini artırmak üzere tavsiyelerde bulunmak.

h) Daire Başkanlığının yıllık faaliyet raporu ve planı hakkında görüş bildirmek.

ı) Daire Başkanlığının faaliyet planında yer alan konularla ilgili kurum ve kuruluşların uygulamaya sağlayabileceği katkıları belirlemek.

i) Arabuluculuk hizmetlerinin yürütülmesiyle ilgili olarak gerek Daire Başkanlığınca bildirilen ve gerekse re’sen öğrenilen genel ve önemli sorunları görüşüp, çözüm önerilerinde bulunmak.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Adliye Arabuluculuk Bürosu

Adliye arabuluculuk bürosu

MADDE 56 – (1) Arabuluculuğa başvuranları bilgilendirmek, arabulucuları görevlendirmek ve kanunla verilen diğer görevleri yerine getirmek üzere Bakanlık tarafından uygun görülen adliyelerde, adliye arabuluculuk büroları kurulur.

Adliye arabuluculuk büro personeli

MADDE 57 – (1) Adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonu tarafından, münhasıran bu bürolarda çalışmak üzere bir yazı işleri müdürü ile yeteri kadar personel görevlendirilir.

Adliye arabuluculuk bürolarının denetimi

MADDE 58 – (1) Adliye arabuluculuk büroları, Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından belirlenen sulh hukuk hâkiminin gözetim ve denetimi altında görev yapar. Adliye arabuluculuk bürosu kurulmayan yerlerde bu büroların görevi, adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonunca görevlendirilen sulh hukuk mahkemesi yazı işleri müdürlüğü tarafından ilgili hâkimin gözetim ve denetimi altında yerine getirilir.

BEŞİNCİ KISIM

Çeşitli ve Son Hükümler

Yürürlükten kaldırılan yönetmelik

MADDE 59 – (1) 26/1/2013 tarihli 28540 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği yürürlükten kaldırılmıştır.

Yenileme eğitimine esas kayıt tarihi

GEÇİCİ MADDE 1 – (1) 1/1/2018 tarihinden önce sicile kaydolanlar bakımından bu Yönetmeliğin Resmî Gazete’de yayımlandığı tarih 32 nci maddenin altıncı fıkrası uyarınca, sicile kayıt tarihi sayılır.

Yürürlük

MADDE 60 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 61 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Adalet Bakanı yürütür.

02 Haziran 2018 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 30439

Adalet Bakanlığından:

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam ve Dayanak

Amaç

MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı; 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümleri uyarınca görevlendirilecek konkordato komiserinin nitelikleri ile alacaklı sayısı, alacak miktarı ve alacakların çeşitliliği dikkate alınarak alacaklılar kurulunun zorunlu olarak oluşturulacağı haller ve alacaklılar kuruluna dair diğer hususlara ilişkin usul ve esasları belirlemektir.

Kapsam

MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, 2004 sayılı Kanun hükümlerine göre görevlendirilecek konkordato komiserinin nitelikleri ile alacaklılar kurulunun zorunlu olarak oluşturulacağı haller ve alacaklılar kuruluna dair diğer hususları kapsar.

Dayanak

MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik, 2004 sayılı Kanunun 289 uncu maddesinin dördüncü fıkrası ile 290 ıncı maddesinin altıncı fıkrasına dayanılarak hazırlanmıştır.

İKİNCİ BÖLÜM

Konkordato Komiseri

Konkordato komiserinin nitelikleri

MADDE 4 – (1) Konkordato komiseri olarak görevlendirilecek kişilerde aşağıdaki nitelikler aranır:

a) Türk vatandaşı olmak.

b) Tam ehliyetli olmak.

c) En az dört yıllık lisans eğitimi veren fakültelerden veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul edilen yurtiçindeki veya yurtdışındaki öğretim kurumlarından mezun olmak ve beş yıldan az olmamak üzere mesleki tecrübeye sahip bulunmak.

ç) İflas etmemiş olmak.

d) Son üç yıl içinde görevin gerektirdiği özen yükümlülüğüne uymadığından dolayı konkordato komiserliği görevine son verilmemiş olmak.

e) Görevlendirildiği tarih itibarıyla disiplin yönünden meslekten veya memuriyetten çıkarılmamış ya da sanat icrasından veya mesleki faaliyetten yasaklanmamış olmak.

f) Kamu hizmetinden yasaklı olmamak.

g) Fiilen yürütmekte olduğu mesleğinin ilgili mevzuatında, konkordato komiserliğini yürütmesine engel bir hüküm bulunmamak.

ğ) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıldan fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar ile zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık, gerçeğe aykırı bilirkişilik veya tercümanlık yapma, yalan tanıklık ve yalan yere yemin suçlarından mahkûm olmamak.

h) Terör örgütleriyle iltisaklı veya irtibatlı olmamak.

(2) Konkordato komiseri olarak üç kişinin görevlendirilmesi halinde, seçilecek komiserlerden birinin hukukçu ve birinin de yeminli mali müşavir olması tercih edilir.

(3) Bir kişi eş zamanlı olarak beşten fazla dosyada geçici komiser ve komiser olarak görev yapamaz.

Konkordato komiserinin yasaklılık sebepleri ve yasak işler

MADDE 5 – (1) Konkordato komiseri;

a) Kendisinin,

b) Karı veya kocasının, nişanlısının yahut kan ve kayın alt ve üstsoyunun veya üçüncü derece dâhil olmak üzere bu dereceye kadar olan kan ve kayın hısımlarının,

c) Kanuni temsilcisi veya vekili, çalışanı, kayyımı ya da yasal danışmanı bulunduğu bir şahsın,

menfaati olan işleri göremeyip derhal görevlendirmeyi yapan asliye ticaret mahkemesine haber vermek zorundadır. Mahkeme tarafından müracaat yerinde görülürse komiserin görevine son verilir.

(2) Konkordato komiseri, görevi kapsamında kendisi veya başkaları hesabına sözleşme yapamaz, yaparsa hükümsüzdür.

Konkordato komiserliğinden kaçınma ve ayrılma sebepleri

MADDE 6 – (1) Aşağıdaki kişiler konkordato komiserliği görevini kabul etmekten kaçınabilirler:

a) Bedensel engelleri veya sürekli hastalıkları sebebiyle bu görevi yapmakta güçlük çekecek olanlar.

b) Uhdesinde birden fazla konkordato komiserliği görevi bulunanlar.

c) Mahkemece kabul edilecek başkaca bir mazereti bulunanlar.

(2) Konkordato komiseri haklı bir mazeretin ortaya çıkması halinde görevden ayrılmayı beş gün içinde talep edebilir. Mazeretin kabulü mahkemenin takdirine bağlıdır.

Konkordato komiserinin yükümlülükleri

MADDE 7 – (1) Konkordato komiseri 2004 sayılı Kanunda belirtilen görevlerini yerine getirirken aşağıdaki yükümlülüklere uymak zorundadır:

a) Görevini kanun, yönetmelik ve dürüstlük kuralları çerçevesinde tarafsız, objektif ve özenle yerine getirmek.

b) Kendisine tevdi olunan görevi bizzat yerine getirmek.

c) Görevi sebebiyle öğrendiği sırların gizliliğini sağlamak ve korumak.

ç) Görevi sırasında elde ettiği bilgileri, kendisi, yakınları veya üçüncü kişiler yararına doğrudan veya dolaylı bir menfaat elde etmek için kullanmamak.

d) Görev, unvan ve yetkilerini kullanarak kendisi, yakınları veya üçüncü kişiler lehine menfaat sağlamamak, hediye kabul etmemek ve aracılıkta bulunmamak.

(2) Birinci fıkranın (c), (ç) ve (d) bentlerinde sayılan yükümlülükler komiserlik görevi sona erdikten sonra da devam eder.

(3) Birinci fıkrada sayılan yükümlülüklere aykırı davranan komiserin görevine mahkemece son verilir. Bu durum derhal bilirkişilik bölge kuruluna ve ayrıca eylemin suç oluşturması halinde Cumhuriyet başsavcılığına bildirilir.

Konkordato komiserinin bilgi ve belge temini ile iletişimi

MADDE 8 – (1) Konkordato komiseri görevi kapsamında ihtiyaç duyduğu bilgi ve belgeleri, özel ve kamu kurum ve kuruluşları ile ilgililerden talep edebilir, doğrudan yazışma yapabilir ve iletişim kurabilir.

Sicil

MADDE 9 – (1) Bilirkişilik bölge kurulları tarafından, konkordato komiseri olarak görevlendirilen kişinin bilgileri, görevlendirme tarihi, görevin sona ermesi ve sebeplerini içeren özel sicil tutulur.

(2) Bu sicil, bir kişinin aynı anda beşten fazla dosyada konkordato komiseri olarak görev almamasının ve konkordato komiserliği görevine son verilme sebeplerinin takibini sağlar.

(3) Görevlendirilen konkordato komiseri, sicile kaydedilmek üzere mahkeme tarafından bağlı olduğu bölge adliye mahkemesinin kurulu bulunduğu yerdeki bilirkişilik bölge kuruluna derhal bildirilir. Bu bildirim aşağıdaki hususları kapsar:

a) Görevlendirmeyi yapan mahkemenin adı ve dosyanın esas numarası.

b) Komiserin adı ve soyadı ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası.

c) Komiserin yerleşim yeri ve iletişim bilgileri.

ç) Komiserin mesleği, uzmanlık alanı, çalıştığı kurum veya kuruluşun adı.

(4) Komiserin görevinin sona ermesi halinde bu durum mahkemesince sebepleri ile birlikte derhal bilirkişilik bölge kuruluna bildirilir.

(5) Sicil, hâkim ve Cumhuriyet savcılarının erişimine açıktır.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Alacaklılar Kurulu

Alacaklılar kurulunun oluşturulması

MADDE 10 – (1) Mahkeme tarafından kesin mühlet kararıyla birlikte veya en geç 2004 sayılı Kanunun 299 uncu maddesi uyarınca alacaklıların alacaklarını bildirmesi ve aynı Kanunun 300 üncü maddesi gereğince borçlunun alacaklılar hakkındaki beyanı alındıktan sonra, yedi alacaklıyı geçmemek, herhangi bir ücret takdir edilmemek ve tek sayıda olmak kaydıyla konkordato komiserinin de görüşü alınarak alacaklılar kurulu oluşturulabilir.

(2) Bu durumda alacakları, hukuki nitelik itibarıyla birbirinden farklı olan alacaklı sınıfları ve varsa rehinli alacaklılar, alacaklılar kurulunda hakkaniyete uygun şekilde temsil edilir.

Alacaklılar kurulunun zorunlu olarak oluşturulacağı haller

MADDE 11 – (1) Hukuki nitelikleri büyük ölçüde birbirine benzer alacaklar, aynı alacaklı sınıfında yer alır. Rehinli alacaklılar, rehnin kıymetini karşılayan miktardaki alacakları bakımından ayrı bir sınıf olarak kabul edilir.

(2) En az üç alacaklı sınıfı bulunması kaydıyla, alacaklı sayısının iki yüz elliyi veya alacak miktarının yüz milyon Türk Lirasını aşması halinde alacaklılar kurulunun oluşturulması zorunludur.

Alacaklılar kurulunun görevi

MADDE 12 – (1) Alacaklılar kurulu, komiserin faaliyetlerine nezaret eder; komisere tavsiyelerde bulunabilir ve kanunun öngördüğü hâllerde mahkemeye görüş bildirir.

(2) Alacaklılar kurulu komiserin faaliyetlerini yeterli bulmazsa, mahkemeden komiserin değiştirilmesini gerekçeli bir raporla isteyebilir. Mahkeme bu talep hakkında borçluyu ve komiseri dinledikten sonra kesin olarak karar verir.

Alacaklılar kurulunun çalışma usul ve esasları

MADDE 13 – (1) Alacaklılar kurulu her ay en az bir kere toplanır. Alacaklılar kurulunun aylık olağan toplantıları komiser tarafından belirlenerek bildirilen gün ve yerde yapılır.

(2) Alacaklılar kurulu ayrıca üyelerinin salt çoğunluğunun talebi üzerine her zaman toplanabilir. Bu halde, yapılacak toplantıların komisere bildirilmesi zorunludur.

(3) Alacaklılar kurulu toplantıda hazır bulunanların oy çokluğuyla karar alır. Komiser toplantılarda hazır bulunarak alınan kararları toplantıya katılanların imzasını almak suretiyle tutanağa bağlar.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Son Hükümler

Yürürlük

MADDE 14 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 15 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Adalet Bakanı yürütür.

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • Enflasyon Düzeltmesi Uygulayan Şirketlerde Kar Dağıtımı Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan “Enflasyon Düzeltmesi Uygulayan Şirketlerde Esas Alınacak…
  • 1 TL için 532.000 TL Fazla Vergi Ödeme Riski Sosyal içerik üreticilerinden ile Appstore, Google Play üzerinden gelir elde…
Top