Mehmet Özdoğru
Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 435)'nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sıra No: 562) Resmi Gazetede Yayımlandı
Finansman ve tasarruf finansman şirketleri ile ödeme ve elektronik para kuruluşları; Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi’ne (BSMV) tâbi işlemleri için dekont, BSMV’ye tabi olan işlemleri dışında kalan KDV'ye tâbi teslim ve hizmetleri için fatura düzenleyecek.
Gelir İdaresi Başkanlığı'nın Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği'nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliği Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlandı.
Buna göre; 6361 sayılı Kanun kapsamında faaliyet gösteren finansman ve tasarruf finansman şirketleri ile 6493 sayılı Kanun kapsamında faaliyet gösteren ödeme ve elektronik para kuruluşları; Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi’ne (BSMV) tâbi işlemleri için dekont, BSMV’ye tabi olan işlemleri dışında kalan KDV'ye tâbi teslim ve hizmetleri için fatura düzenleyecek.
Ödeme ve elektronik para kuruluşları ise, faaliyetlerine göre bir, üç, altı ay veya bir yıl gibi belirli hesap devreleri itibariyle, devre sonlarında düzenlenen hesap bildirim cetveli (ekstre) ile bildirilmesi mutad olan BSMV’ye tabi işlemleri için dekont yerine aynı bilgileri taşımak şartı ile hesap bildirim cetveli (ekstre) düzenleyebilecekler.
12 Haziran 2024 Tarihli Resmi Gazete
Sayı : 32574
Hazine ve Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:
VERGİ USUL KANUNU GENEL TEBLİĞİ (SIRA NO: 435)’NDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ (SIRA NO: 562)
MADDE 1- 3/4/2014 tarihli ve 28961 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 435)’nin “Kapsam” başlıklı bölümünde yer alan “21/11/2012 tarihli ve 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu kapsamında Türkiye'de kurulu finansman şirketlerine” ibaresi “21/11/2012 tarihli ve 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring, Finansman ve Tasarruf Finansman Şirketleri Kanunu kapsamında Türkiye'de kurulu finansman şirketleri ve tasarruf finansman şirketlerine, 20/6/2013 tarihli ve 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun kapsamında faaliyet gösteren ödeme kuruluşları ve elektronik para kuruluşlarına” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 2- Aynı Tebliğin “2. Finansman Şirketlerinin Düzenleyeceği Belge” başlıklı bölümünde aşağıdaki düzenlemeler yapılmıştır.
a) Bölümün başlığı “2. Finansman Şirketleri, Tasarruf Finansman Şirketleri, Ödeme Kuruluşları ve Elektronik Para Kuruluşlarının Düzenleyeceği Belge” şeklinde değiştirilmiştir.
b) Birinci fıkrası yürürlükten kaldırılmış, ikinci fıkrasında yer alan “finansman şirketleri” ibaresi “finansman ve tasarruf finansman şirketleri ile 6493 sayılı Kanun kapsamında faaliyet gösteren ödeme ve elektronik para kuruluşları” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 3- Aynı Tebliğin 2.1. bölümündeki “finansman şirketleri” ibaresi “finansman ve tasarruf finansman şirketleri ile 6493 sayılı Kanun kapsamında faaliyet gösteren ödeme ve elektronik para kuruluşları” şeklinde değiştirilmiş, ““Dekont (Finansman Şirketi)”” ibaresinden sonra gelmek üzere “, “Dekont (Tasarruf Finansman Şirketi)”, “Dekont (Ödeme Kuruluşu)” ya da “Dekont (Elektronik Para Kuruluşu)”” ibaresi eklenmiş, “Finansman şirketinin” ibaresinden sonra gelmek üzere “, tasarruf finansman şirketinin, ödeme veya elektronik para kuruluşunun” ibaresi eklenmiş, “finansman şirketi” ibaresinden sonra gelmek üzere “, tasarruf finansman şirketi, ödeme veya elektronik para kuruluşu” ibaresi eklenmiştir.
MADDE 4- Aynı Tebliğin 2.3. bölümü aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“2.3. 6361 sayılı Kanun kapsamında faaliyet gösteren finansman ve tasarruf finansman şirketleri ile 6493 sayılı Kanun kapsamında faaliyet gösteren ödeme ve elektronik para kuruluşları BSMV'ye tâbi işlemleri için dekont, BSMV’ye tabi olan işlemleri dışında kalan KDV'ye tâbi teslim ve hizmetleri için fatura düzenleyecektir. Ödeme ve elektronik para kuruluşları ise, faaliyetlerine göre bir, üç, altı ay veya bir yıl gibi belirli hesap devreleri itibariyle, devre sonlarında düzenlenen hesap bildirim cetveli (ekstre) ile bildirilmesi mutad olan BSMV’ye tabi işlemleri için dekont yerine aynı bilgileri taşımak şartı ile hesap bildirim cetveli (ekstre) düzenleyebilecektir.”
MADDE 5- Aynı Tebliğin 2.4. bölümünde yer alan “dekontun” ibaresi “belgelerin” şeklinde değiştirilmiş ve aynı bölümde yer alan “dekontlara” ibaresi “söz konusu belgelere” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 6- Bu Tebliğin,
a) 1 inci, 2 nci, 3 üncü ve 4 üncü maddelerinin tasarruf finansman şirketlerine ilişkin hükümleri bu Tebliğin yayımını izleyen ayın başında,
b) 1 inci, 2 nci, 3 üncü ve 4 üncü maddelerinin ödeme ve elektronik para kuruluşlarına ilişkin hükümleri 1/1/2025 tarihinde,
c) Diğer hükümleri yayımı tarihinde,
yürürlüğe girer.
MADDE 7- Bu Tebliğ hükümlerini Hazine ve Maliye Bakanı yürütür.
Torba Kanun Maddeleri (Taslakta Olması Beklenen Bazı Maddeler)
*Gayrimenkul değer artış kazancındaki istisnaların kaldırılması*
- 2024 yılı için 87,000 TL
- 5 yıllık istisna süresince sadece 1 konut için uygulanması
- Tapuda Gayrimenkulün değerinin tespiti için Eksper uygulaması ertenecek
*İştirak hisse satış kazanç istisnasının kaldırılması*
- Mevcut hisselerin satışında istisna %75’ten %25’e inecek
- Yeni iktisap edilen hisselerde tamamen kaldırılıyor.
*GYO ve GYF’lerin gayrimenkul kazançlarının vergilendirilmesi*
- Gayrimenkulden elde edilen kazançların %50’sinin dağıtılması şartına bağlı olarak istisnanın devamı
*Serbest bölge vergi istisnasının ihracat gelirleri ile sınırlandırılması*
*Deniz taşıma araçlarına limanlarda verilen hizmetlerde uygulanan KDV istisnası kapsamının netleştirilmesi*
- Yük-yolcu taşıma dışında kalan araçların kapsam dışına çıkarılması
- 13/b istisnasının kısmi istisnaya dönüştürülmesi
*İthalatın azaltılması ve yurtiçi ile uyum*
*Vergi cezalarının artırılması*
*Kurumlar vergisi tevkifat kapsamının genişletilmesi*
- E-ticaret üzerinden vergi kesintisi (%1,5)
- Bazı işlemlerin KV yönünden tevkifata tabi tutulması
*Borsada işlem görmeyen hisselerin 2 yıldan fazla elde tutulması halinde kazanç istisnasının kaldırılması* Veya 5 Yıla çıkarılması düşünülmekte.(CB)
*Kripto varlık alım satımına göre işlem vergisi*
*Tekno girişimlerin çalışanlarına hisse senedi opsiyonu vermesine yönelik düzenleme yapılması*
- 3-6 yıl %25, 7-12 yıl %75, 12 yıldan sonra %100 istisna
*Aktiflerde yer alan kıymetli madenlerin borsa rayiciyle değerlemeye tabi tutulması ve vergilendirilmesi*
*Çok uluslu şirketlere yönelik asgari Kurumlar Vergisi uygulaması*
- OECD anlaşması, minimum %15 efektif vergi
*Yurtiçine yönelik asgari Kurumlar Vergisi uygulaması*
- Cironun %2’si kadar matrahın %25’i vergi
- Veya indirim ve istisnalar düşülmeden oluşan matrahın %10’u
*Asgari gelir vergisi uygulaması*
-Cironun %5’i matrah üzerinden %15-40 arası vergi
NOT, Yukarıda yazılı Taslakta olan bazı maddeler olup, Süreç dahilinde ekleme veya kaldırılma olabilir
e-Belge Uygulamalarında Geç Düzenlenen Faturalarla İlgili Özel Usulsüzlük Cezaları Haklı Mı?
Vergi dairelerinin gönderdiği yazılardan, e-Belge uygulamalarında faturanın düzenlenme tarihi olarak mükellefçe fatura üzerine yazılan tarihin değil, fatura XML’inde yer alan imzalanma tarihinin kabul edildiği anlaşılmaktadır
Değerli okurlar, son günlerde vergi dairelerince e-Belge (e-Fatura ve e-Arşiv fatura) düzenleyicilerine gönderilen yazılarda, fatura XML[1] dosyasında yer alan “imzalanma tarihi” ile fatura üzerinde yazılı “fatura tarihi”nin karşılaştırıldığı, imzalanma tarihinin fatura tarihinden 7 gün sonraki bir tarihi içermesinin, yani faturanın geç düzenlenme nedeninin 15 gün içinde açıklanması, aksi halde Vergi Usul Kanununun (VUK) 353 ve mükerrer 355. maddeleri gereğince özel usulsüzlük cezası kesileceği yönünde bildirimlerde bulunuluyor.
Bu uygulama belli ki Gelir İdaresinin bir tasarrufu…
Kamuoyuna yansıyan tepkilerden bu durumun çok yaygın olduğunu anlıyoruz. Yani mükellefler Gelir İdaresince tespit edileceğini bile bile eski tarihli e-Fatura veya e-Arşiv faturası düzenleyebiliyorlar.
Elektronik belge uygulamasının başladığı yaklaşık 10 yıldan beri bu duruma Gelir İdaresi göz yumduğu ve ceza kesmediği için de bu uygulamaya devam ettikleri anlaşılıyor.
Faturanın geç düzenlenmesi ne gibi yaptırımlar gerektirir?
VUK’nun 231. maddesine göre fatura, malın teslimi veya hizmetin ifa edildiği tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır.
Bu fiilin yaptırımı VUK’nun 353. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, elektronik belge olarak düzenlenmesi gerekenler de dâhil olmak üzere, verilmesi ve alınması icabeden fatura, gider pusulası, müstahsil makbuzu ile serbest meslek makbuzlarının verilmemesi, alınmaması, düzenlenen bu belgelerde gerçek meblağdan farklı meblağlara yer verilmesi, bu belgelerin elektronik belge olarak düzenlenmesi gerekirken Maliye Bakanlığınca belirlenen zorunlu haller hariç olmak üzere kâğıt olarak düzenlenmesi ya da bu Kanunun 227, 231 ve 234. maddelerine göre hiç düzenlenmemiş sayılması halinde; bu belgeleri düzenlemek ve almak zorunda olanların her birine, her bir belge için bin (2024 yılında 3 bin 400 ) Türk lirasından aşağı olmamak üzere bu belgelere yazılması gereken meblağın veya meblağ farkının yüzde 10'u oranında özel usulsüzlük cezası kesilir.
Bir takvim yılı içinde her bir belge nevine ilişkin olarak kesilecek özel usulsüzlük cezasının toplamı 500 bin (2024 yılı için 1 milyon 700 bin-TL) Türk lirasını geçemez.
5 bin (2024 yılı için 23 bin) Türk lirasını aşan özel usulsüzlük cezaları tarhiyat öncesi ve sonrası uzlaşma kapsamındadır (VUK Ek Madde 1 ve 11).
Faturanın geç düzenlemesi nedeniyle hiç düzenlenmemiş sayılması sadece özel usulsüzlük cezası yönünde sonuç doğurur.
Başka bir ifade ile hiç düzenlenmemiş sayılsa da geç düzenlenen faturada yazılı tutar gelir ve gider ya da maliyet olarak dikkate alınır. Keza faturadaki tutar satıcı tarafından hesaplanan KDV, alıcı tarafından ise indirilecek KDV olarak beyan veya indirim konusu yapılır. Bu konuda tereddüt yoktur.
e-Belge uygulamalarında özel usulsüzlük cezası hangi hallerde uygulanabilir?
Vergi dairelerinin gönderdiği yazılardan, e-Belge uygulamalarında faturanın düzenlenme tarihi olarak mükellefçe fatura üzerine yazılan tarihin değil, fatura XML’inde yer alan imzalanma tarihinin kabul edildiği anlaşılmaktadır.
Satıcı mükellef tarafından ilgili fatura elektronik imza ya da mali mühür ile elektronik ortamda imzalandığında imzalanma anına ait zaman bilgisi (signing time) fatura içerisine yerleştirilir ve fatura üzerinde bu tarih görünmez.
e-Fatura XML dosyası içerisinde yer alan bu bilgiler, faturanın imzalandığı başka deyişle düzenlendiği tarih ile fatura tarihi arasında kaç gün süre olduğunun tespitini son derece kolay hale getirmektedir. Kâğıt ortamında düzenlenen faturalar için düzenlenme tarihi ile fatura tarihi arasında geçen süreyi tespit etmek neredeyse imkânsız iken, e-Fatura için bu tespit çok daha kolaydır.[2]
Sanıyorum mükellefler bu durumu bildikleri halde Gelir İdaresince bugün kadar herhangi bir cezai işlemin yapılmamış olmasını bundan sonra da yapılmayacak gibi algılamış olabilirler.
Vergi dairelerince gönderilen yazılarda yer alan “e-Belge uygulamalarının yaygınlaşması dikkate alınarak” ifadesi Gelir İdaresinin ceza uygulaması için e-Belge uygulamasının yaygınlaşmasını beklediğini göstermektedir.
Mevcut yasal düzenlemeye göre bu ceza kesilemez!
e-Belge uygulamalarında fatura tarihi ile imzalanma tarihi arasında yedi gün geçmiş olması nedeniyle özel usulsüzlük cezası kesilebilmesi için VUK’ta e-Belgenin imzalandığı tarihte düzenlenmiş sayılacağı yönünde bir hüküm bulunması gerekir. Ayrıca Kanunda, düzenlenen faturanın alıcıya hangi tarihe kadar gönderilmesi gerektiği yolunda bir düzenleme bulunmamaktadır. Kanunda fatura tarihi ve düzenleme tarihi diye iki kavram olmayıp sadece düzenleme tarihi geçmektedir. Düzenleme tarihini de faturanın fiilen oluşturulduğu tarih değil taraflar arasında itibar edilen fatura tarihi olarak kabul etmek gerekir. Önemli olan fatura tarihinin, mal teslimi veya hizmet ifasını müteakip yedi gün içinde olmasıdır.
Bu nedenle kanunda bu yönde hükümler bulunmadığı sürece süresinde düzenlenmiş olduğu taraflarca kabul edilen faturanın geç gönderilmiş olması gerekçesiyle özel usulsüzlük cezası uygulanamaz.
Mal teslimi veya hizmet ifasının dışında iade, iskonto, düzeltme vs. nedenleriyle düzenlenen faturalarda durum
Kanunda mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde faturanın yedi gün içinde düzenlenmesi gerektiği belirtilmektedir. Oysa mal veya hizmet bedelinde düzeltme, iskonto gibi durumlarda fatura tarafların mutabık kaldığı tarihte düzenlenir. Mal iadesinde iadenin gerçekleştirildiği tarih dikkate alınarak 7 günlük sürenin hesaplanması gerekir.
Bu nedenle mal teslimi veya hizmet ifası nedeniyle düzenlenmeyen bu nitelikteki faturaların fatura tarihinden ne kadar geç gönderilirse gönderilsin özel usulsüzlük cezasına konu edilemez.
Maliye burada yanlış yapmıştır!
Maliye e-Belgedeki gecikmeler için özel usulsüzlük cezası kesmeye karar verdiğinde, bunu mükelleflere duyurup onları uyarması gerekirdi. Bu durumda mükellefler uygulama değişikliğine uyum sağlayabilirlerdi. Çünkü mükellefler 10 yıldır bu cezanın kesilmediğini görerek, bundan sonra da kesilmeyeceği konusunda haklı bir beklentiye girmişlerdi.
Maliyenin amacı burada ceza kesmek olamaz. Belge düzenine uyumu sağlamak istemiş olabilir. Bu husus ceza kesmeden de sağlanabilir.
Kaldı ki ülkemizde önemli bir kayıt dışı mal ve hizmet satışı söz konusu iken, hiç belge düzenlemeyenlerle mücadele etmek yerine, belgeyi geç de olsa düzenleyenlerle uğraşmayı doğru bulmuyorum.
Bu nedenlerle, bu tür işlemler nedeniyle kesilen özel usulsüzlük cezalarına ilişkin uzlaşmalarda cezanın kaldırılması isabetli olacaktır.
Fatura düzenleme süresi gözden geçirilmelidir…
Mal teslimi veya hizmet ifasından itibaren yedi gün içinde fatura düzenlenmesi, bazı durumlarda çok güç veya imkansızdır.
Bazı özel durumlar hariç, vergi ziyaına yol açmadığı sürece fatura düzenleme süresini uzatmanın hiçbir sakıncalı sonucu olmadığını düşünüyorum. Mükellefleri bu konuda sıkıştırmanın ne faydası var, anlamıyorum!
Erdoğan Sağlam
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
[1] XML (Extensible Markup Language), Genişletilebilir İşaretleme Dili’nin kısaltmasıdır ve HTML’nin sınırlamalarını gidermek için tasarlanmıştır. XML tıpkı HTML gibi bir işaretleme dilidir, yani bir web sayfasında yapı oluşturmak için kullanılır. XML öncelikle verilerin depolanması ve taşınması için kullanılır. e-fatura, ticari işlemler sonucu ortaya çıkan ve faturalandırılması gereken bilgilerin UBL-TR standartlarında XML formatında bir bilgisayar dosyası halinde oluşturulması, oluşan dosyanın mali mühür veya elektronik imza ile imzalanıp GİB onayından geçirilerek muhatabına ulaşması sürecini ifade eder.
[2] Murat BİRİNCİ, “Mükelleflere Samimi Bir Tavsiye: Geçmişe Dönük e-Fatura Düzenlerken 7 Gün Sınırına Dikkat!”, VERGİALGI 29.03.2021.
Tapu’da Devirlerin Gerçek Değerden Yapılması ‘Vergi’ yi Nasıl Etkileyecek?
Son dönemde, tapu devirlerinin belediye rayici (emlak vergisi değeri) üzerinden yapılması, ciddi vergi ve tapu harcı kayıplarına neden olduğu gerekçesiyle, artık bu devirlerin emlak vergisi değeri üzerinden değil, gerçek satış bedeli üzerinden yapılacağı konusu gündemde.
Aslında, yıllardır, herkesin bildiği halde herhangi bir önlem almadığı temel bir sorun.
Bu sorun, artık çözüme kavuşacak gibi görünüyor.
Peki, Tapu harcının gerçek değer üzerinden alınması vergi sistemi nasıl etkileyecek?
Gerçek Satış Bedeli Neden Beyan Edilmek İstenmiyor?
Öncelikle, sorunu çözebilmek adına, bu soruya cevap verebilmek önemli.
Başlıca nedenler arasında;
- Tapu harcının binde 40 olarak genellikle alıcı üzerinde kalması,
- Gayrimenkul satımında bulunan mükelleflerin, kazançlarını düşük göstererek vergi ödemek istememesi,
- Gayrimenkul ticareti yapan mükelleflerin kayıt dışı istihdam vb. nedenlerle maliyetlerini belgelendiremeyerek kayıt altına alamaması,
- Emlak vergisi değerinin; gayrimenkullerin gerçek değerini yansıtmaktan çok uzak olması,
Olarak söyleyebiliriz.
Bu saydığımız nedenlerden en etkili olanı ise; şüphesiz, satışa konu taşınmaz değerinin belirlenmesinde dikkate alınan tek kriterin emlak vergisi değerinin olması.
Tapu Harcının Gerçek Değer Üzerinden Alınmaması Kurumlar Vergisi ve KDV’yi Doğrudan Etkiliyor!
Gayrimenkul satışında bulunanların, resmi defter ve belgelerini (fatura vb.) gerçek satış bedeli yerine, emlak vergisi değeri sonucu oluşan düşük tapu harcı matrahını esas alarak intikal ettirmesi sonucunda, gelir ve kurumlar vergisi matrahı düşük hesaplanıyor.
Gayrimenkul satış bedelinin gerçek değerinin altında beyan edilmesi durumunda (satıcının kdv mükellefi olması) satış tutarı üzerinden hesaplanan KDV bu ölçüde düşük hesaplanıyor.
Gayrimenkulü alan taraf, alış işleminde taşınmazı gerçek değeri üzerinden kayıtlarına almadığı için; taşınmazın ilerleyen tarihlerde elden çıkarması durumunda yukarıda belirtilen işlemlerin tekrarlanarak vergi kayıp ve kaçağının zincirleme olarak devam etmesine sebep oluyor.
Yani, tapu harcının düşük vergi matrahı üzerinden alınıyor olması, Kurumlar Vergisi ve KDV yönünden olumsuz bir etki yaratıyor.
Ayrıca, tapu devrinin gerçek değerden yapıldığı sonradan tespit edilirse, vergi ziyaı da cabası olarak karşımıza çıkıyor.
Tapu Devirlerinde Gerçek Değerin Tespiti Nasıl Yapılacak?
Son dönemde sıkça konuşulan ve öngörülen durum, tüm satışlarda ekspertiz raporu aranılması uygulamasına geçilmesi ile ilgili düzenleme yapılması.
Ekspertiz raporu olmadan tapu devri yapılamayacağı öngörülüyor.
Tapuda Satışların Gerçek Değer Üzerinden Yapılması Vergisel Açıdan Nasıl Bir Etki Yaratacak?
Sürecin, net olarak anlaşılabilmesi için örnek üzerinden ilerleyeceğiz.
Örneğin, 1.000.000,00 TL emlak vergisi değeri bulunan, ancak fiilen 5.000.000,00 TL bedelle satılan bir gayrimenkulün tapuda devir işleminin yapıldığını varsayalım.
Devirlerin emlak vergisi değeri üzerinden değil, gerçek satış bedeli üzerinden yapılacağı kanuni bir zorunluluk olduğunda, taşınmazın maliyet bedeli ile satış fiyatı arasındaki fark üzerinden kurumlar vergisi hesaplanacak.
Yani, 1.500.000 TL alış maliyet bedeli var ise, aradaki 3.500.000 TL üzerinden %25 kurumlar vergisi hesaplanacak (İstisna ve indirim olmadığı varsayımı altında).
Kısaca, 3.500.000 TL *%25= 875.000 TL Kurumlar Vergisi ödenmesi gerekecek.
Ayrıca, 5.000.000 TL satış bedeli üzerinden konutun m2’sine göre değişmekle birlikte, %20 KDV’ye tabi olduğunu varsaydığımızda 833.333,33 TL KDV ödenmesi gerekecek.
Öte yandan, alıcı ve satıcı tarafından toplamda %4 tapu harcı ödeneceği için, satıcı açısından 100.000 TL tapu harcı doğacak.
Bütün bu süreçlerin toplamında, 5.000.000 TL bedelle gayrimenkul satışı yapan bir işletme kurumlar vergisi, KDV ve tapu harcı olmak üzere toplamda 1.808.333,33 TL vergi ödeyecek!
İşletmelere Açık Kapı Bırakılmalı!
Görüldüğü üzere, 5.000.000 TL’lik bir taşınmaz satışında işletmelerin karşılaşacağı vergi yükü ortada.
Bu açıdan, Kurumlar Vergisi ve KDV yönünden olmasa dahi, en azından tapu harç oranında bir düşüş sağlanarak işletmelere avantaj sağlanabilir.
Örneğin, tapu harcının binde 5 olması bu açıdan önemli bir katkı olacaktır. Bu durumun, gerçek satış bedeli üzerinden devirlerin yapılması açısından da işletmeleri teşvik edeceği kanaatindeyiz.
Ayrıca, tapu harcının oransal olarak değil belirli bir tutar olarak belirlenmesi de tabiki alternatifler arasında olabilir.
Sonuç Olarak;
Konut sektöründeki kayıt dışılık sektörü elbette olumsuz yönde etkiliyor ve kayıt dışılık açısından günden güne bir artış meydana geldiğini hep birlikte gözlemliyoruz.
Kurunun yanında, yaşında yanmamasına özen gösterilerek, dengeli bir şekilde emlak vergisi değerine veda edilmesi herkes açısından daha sağlıklı olacaktır.
Berkay ÖZGÜVEN
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
SAHTE BELGE BİLEREK / BİLMEDEN KULLANMA VE YAPILACAK İŞLEMLER
* Sahte Belge: Gerçek Bir Muamele / Durum Olmadığı Halde Bunlar Varmış Gibi Düzenlenen Belge Olup,
* Gerçek Bir Muamele Veya Duruma Dayanmakla Birlikte Bu Muamele/ Durumu Mahiyet / Miktar İtibariyle Gerçeğe Aykırı Şekilde Yansıtan Muhteviyatı İtibariyle Yanıltıcı Belgeden Farklıdır.
* Türk Ceza Kanunu 21. Maddesine Göre Suçun Oluşması Kastın Varlığına Bağlıdır. Kast, Suçun Kanuni Tanımındaki Unsurların Bilerek / İstenerek Gerçekleştirilmesidir.
306 Nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğine Göre Yapılan Bir Mal / Hizmet Alımı Karşılığında Mal / Hizmeti Sağlayan Tarafından Kendi Belgesi Yerine Bir Başka Mükellefin Belgesi Verilebilmektedir. Mükellef Yetkilisinin Belgenin Sahte Olduğunu Bilmesi Gerekiyorsa/ Kasıt Söz Konusu İse Burada 359. Maddede Belirtilen Anlamda Bilerek Sahte Belge Kullanımı Söz Konusu Olacaktır. İş Veya Hizmetin Mahiyetine Göre Belgeyi Alan Tarafın Bu Belgenin Mal Veya Hizmetin Sağlandığı Mükellefe Ait Olup Olmadığını Bilemediği Durumlarda / Kasıt Söz Konusu Değilse Burada Bilmeden Sahte Belge Kullanımı Söz Konusu Olacaktır. Burada Bilerek / Bilmeyerek Sahte Fatura Kullanma Konusunda Vergi Müfettişleri Karar- Kanaat Yetkisini Kullanır.
A) Bilmeden Kullanma Durumunda Yapılacak İşlemler:
- İndirim KDV Reddedilir. ( Fatura v.b. Alış Belgesi Mal/ Hizmeti Sağlayan Mükellef Tarafından Düzenlenmediği İçin Reddedilir. Müteselsil Sorumluluktan Farklı Olup, Müteselsil Sorumlulukta Alıcı / Satıcı Belli Gerçek Bir Alış Söz Konusudur Ve KDV Hazineye İntikal Etmemiştir.)
- 341, 344 Maddeler Uyarınca Tek Kat Vergi Ziyaı Cezası Kesilir.
- Özel Usulsüzlük Cezası Kesilmez.
B) Bilerek Kullanma Durumunda Yapılacak İşlemler:
- İndirim KDV Reddedilir.
- Maliyet/ Giderler Tenzil Edilebilir.
- Özel Usulsüzlük Cezası Kesilebilir.
- 341, 344, 359. Maddeler Uyarınca Üç Kat Vergi Ziyaı Cezası Kesilir.
- Vergi Suçu Raporu Tanzim Edilir.
- Rapor Değerlendirme Komisyonunun(RDK) Mütalaasıyla Cumhuriyet Başsavcılığına Suç Duyurusunda Bulunulur.
- Sahte Belge Kullanma Kapsamında 15.04.2022 Sonrası 3 Yıl-8 Yıl Ceza Hükmü Söz Konusudur. Suçların Birden Fazla Takvim Yılı Veya Vergilendirme Dönemi İçinde Aynı Suç İşleme Kararının İcrası Kapsamında İşlenmesi Halinde, Türk Ceza Kanununun 43. Maddesi Uygulanır. Zincirleme Suç; Bir Suç İşleme Kararının İcrası Kapsamında, Değişik Zamanlarda Bir Kişiye Karşı Aynı Suçun Birden Fazla İşlenmesi Durumunda, Bir Cezaya Hükmedilir. Ancak Bu Ceza, 1/4'ü İle 3/4 Arasında Artırılır. Yazılı Fiillerle Verginin Ziyaa Uğratıldığının Tespit Edilmesine Bağlı Olarak Tarh Edilen Verginin, Gecikme Faizi Ve Gecikme Zammının Tamamı İle Kesilen Cezaların Yarısı Ve Buna İsabet Eden Gecikme Zammının;
> Soruşturma Evresinde Ödenmesi Halinde Verilecek Ceza 1/2 Oranında,
> Kovuşturma Evresinde Hüküm Verilinceye Kadar Ödenmesi Halinde İse Verilecek Ceza 1/3 Oranında İndirilir.
Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Faiz Veya Zamda Hata Ve Düzeltme
Hemen her hukuk dalı, kendi açısından “hata” kavramına yer vermiştir. Hata, ceza hukukunda suçun unsurlarına bağlı olarak ve özellikle yanılma hali ile dikkate alınırken, borçlar hukukunda iradeyi sakatlayan bir hâl olarak düzenlenmiştir.
Hata hâli ve kavramı Vergi Usul Kanunumuzda (VUK) da yer bulmuş ve kanunun 116. maddesinde “vergiye müteallik hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınmasıdır” şeklinde tanımlanmıştır.
Hatanın yukarıdaki şekilde genel bir tanımından sonra izleyen maddelerde hata, hesap hataları ve vergilendirme hataları olmak üzere iki ana türe ayrılmıştır. Kanun matrahta veya vergi miktarında yapılan hatalarla mükerrer vergi tarhını hesap hatası olarak kabul etmiştir. Kanunda vergilendirme hataları ise mükellefin şahsında hata, mükellefiyette hata, mevzuda hata ve vergilendirme yahut muafiyet döneminde hata şeklinde sayılmıştır (VUK md. 117 ve 118).
Görüldüğü gibi, vergi hukukunda hatadan söz edebilmek için, varlığı ileri sürülen hataların bu aktardığımız hâllerden birisinin kapsamı içerisinde yer alması gerekmektedir.
Hatanın genel tanımından ve izleyen maddelerdeki türlerinden hareketle Vergi Usul Kanunu’nun hata müessesesini sadece vergi aslı yönünden kabul ettiği gibi bir izlenim doğmaktadır. Ancak kanunun 375. maddesinde “vergi cezalarında yapılan hatalar, bu Kanunda vergi hataları için belli edilen usul ve şartlara göre düzeltilir” hükmü ile hata ve düzeltme usulünün vergi cezaları için de uygulanabileceği vurgulanmıştır.
Bizim bu gün üzerinde duracağımız konu ise vergiye bağlı fer’i alacaklar (gecikme faizi ve zammı) için de hata ve düzeltme usulünün uygulanıp uygulanamayacağıdır.
Önce gecikme faizi ile başlayalım. Gecikme faizinin de bir fer’i alacak olmasının ötesinde Vergi Usul Kanunu’nda düzenlenmiş ve tarh usulü belirlenmiş bir kamu alacağı olması sebebiyle hata ve düzeltme müessesesinin kapsamı içerisinde olması gerektiği düşüncesindeyim. Nitekim ikale sözleşmesinden doğan verginin hata ve düzeltme hükümlerine göre faizi ile iadesinde faiz talebinin reddi üzerine konuya ilişkin olarak Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu 02.03.2022 tarih E.2022/1, K.2022/4 sayılı kararında asıl alacaktan ayrı ve bağımsız olarak faiz ödenmesi isteminin düzeltme ve şikayet başvurularına konu edilebileceğine yönünde hüküm kurmuştur. Kararda; “Vergi Usul Kanunu'nun 112. maddesinin (4) numaralı fıkrasından faizin, haksız veya fazla tahsil edilen vergi kapsamında değerlendirilmesi gereken yasal bir unsur olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda fazladan tahsil edilen verginin iadesi tam olarak yerine getirilmediğinden iade işlemindeki eksikliğin giderilmesi ve işlemiş olan faizin ödenmesi istemiyle, asıl alacağın iadesine ilişkin öngörülen düzeltme zamanaşımı süresi içinde, iadeden ayrı ve bağımsız olarak düzeltme ve şikâyet yoluna başvurulmasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Dava konusu olaylarda, başvurucular tarafından ikale sözleşmesi uyarınca yapılan ek ödeme üzerinden kesilen gelir vergisinin tecil faiziyle birlikte iadesi istemiyle yapılan düzeltme başvurusu faiz talebi yönünden kısmen reddedilmiştir. Bunun üzerine faiz ödenmeksizin başvuruculara iade edilen vergiler için işlemiş olan faizin ödenmesi istemiyle yapılan şikâyet başvuruları iade talebinden ayrı ve bağımsız olarak faiz talep edilmesi olarak değerlendirilemeyecektir” şeklinde açıklamalardan sonra açıklanan hukuksal nedenler ve gerekçeyle aykırılığın, haksız olarak tahsil edilen verginin iadesi üzerine iade edilen vergiden bağımsız olarak ve tek başına faiz ödenmesi istemiyle, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 116 ve devamı maddeleri uyarınca düzeltme ve şikâyet yoluna başvurulabileceği” yönünde giderilmesine” şeklinde sonuca varılmıştır.
Görüldüğü gibi Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu’na göre de mükelleflerin sadece faiz talebiyle dahi hata ve düzeltme hükümlerinden yararlanması mümkündür. Bu durumda gecikme faizi hesaplanan hallerde de gecikme faizinin hata ve düzeltme hükümlerine göre düzeltilmesinin istenebileceği açıktır.
Ancak gecikme zammı konusunda hata ve düzeltme hükümlerinden yararlanmak mümkün değildir. Bilindiği gibi gecikme zammı 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da düzenlenmiştir. Gerek Danıştay kararları gerek doktrinde baskın görüş, 6183 sayılı Kanun’a tabi işlemlerde hata ve düzeltme yolunun kullanılamayacağı yönündedir. Daha önceki bir yazımda da bahsettiğim üzere bu görüşün ve özellikle yargı anlayışının aşağıdaki gerekçelere dayandığı görülmektedir.
- 213 sayılı Kanun’da düzenlenmiş hata ve düzeltme hükümlerinin 6183 sayılı Kanun’a göre tesis edilen işlemleri kapsamadığı,
- 6183 sayılı Kanun’da konuya ilişkin olarak 213 sayılı Kanuna ilişkin bir atfın da bulunmadığı,
- (Ödeme emrine ilişkin olarak) ödeme emrinin vergi borcunun artık ödenmesi gereken safhaya gelmesinden sonra düzenlendiği,
- 6183 sayılı Kanun’un 213 sayılı Kanun’a nazaran çok daha geniş bir kapsama sahip olduğu ve hemen hemen bütün kamu alacaklarının bu kanuna tabi olduğu, vergi alacaklarında hata ve düzeltme müessesesinin geçerliliğinin kabulü halinde diğer kamu alacakları ile vergi alacaklarının tahsil usulü konusunda bir ayrım ve eşitsizlik oluşacağı.
Bu nedenlerle de gecikme zammına ilişkin konularda Vergi Usul Kanunu’nun hata ve düzeltme hükümlerinden yararlanmak mümkün değildir. Bumin DOĞRUSÖZ
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/faiz-veya-zamda-hata-ve-duzeltme/748317
Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneğine İlişkin Usul ve Esaslar Yeniden Düzenlendi
Kriz çalışma sürelerini geçici olarak azaltan veya faaliyetlerini durduran işletmelere, sigortalı işçi sayısını koruma şartıyla verilen Kısa Çalışma Ödeneği (KÇÖ) şartları yeniden belirlendi. Konuyla ilgili 2011’de çıkarılan yönetmelik yürürlükten kaldırılırken, yerine 14 maddelik yeni bir yönetmelik getirildi.
3 Şubat 2024’te Resmi Gazete’de yayımlanan 7495 sayılı kanun ile birlikte KÇÖ’den yararlanma şartlarına genel salgın durumu da dahil edilmişti.
Yönetmeliğe göre genel ekonomik, sektörel veya bölgesel kriz, salgın gibi zorlayıcı sebeplerle işyerinde kısa çalışma yapılmasını talep eden işveren SGK’ya başvuracak.
Bu talepte krizin işyerine etkileri, zorlayıcı sebeplerle birlikte kısa çalışmaya tabi sigortalılarla ilgili liste bildirilecek.
Kısa çalışma süresi işyerinin haftalık normal çalışma süresinin üçte birinden az olamayacak.
SGK işverenin talebini sebep ve şekil yönünden değerlendirecek.
Genel ekonomik, sektörel veya bölgesel kriz, genel salgın ile dışsal etkilerden kaynaklanan dönemsel durumlardan ileri gelen zorlayıcı sebeplerin varlığı, işçi ve işveren sendikaları konfederasyonlarının iddia etmesi ya da bu yönde kuvvetli emarenin bulunması halinde, SGK tarafından karara bağlanacak.
Afet kaynaklı işi azalan şirketler yararlanamayacak
Afetlerden doğrudan etkilenen işyerlerinin başvurularında SGK Yönetim Kurulu Kararı aranmayacak. Ancak afetten doğrudan etkilenmediği halde nakit darlığı, ödeme güçlüğü, pazar daralması ve stok artışı gibi sebeplerle KÇÖ’den yararlanmak amacıyla yapılan başvurular doğrudan reddedilecek.
Hangi koşullarda yararlanılabilecek?
Sigortalı; kısa çalışma başlama tarihinden önceki son 120 gün hizmet akdine tabi olması ve son üç yılda en az 450 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olması halinde KÇÖ’den yararlanabilecek.
Asgari ücretin yüzde 150’sini aşamayacak
Günlük kısa çalışma ödeneğinin miktarı, aylık asgari ücretin brüt tutarının % 150’sini geçmemek üzere, sigortalının son on iki aylık prime esas kazançları dikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama brüt kazancının % 60’ı düzeyinde olacak. KÇÖ ödeme süresi 3 aşı aşamayacak.
11 Haziran 2024 Tarihli Resmi Gazete
Sayı: 32573
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından:
BİRİNCİ BÖLÜM
Başlangıç Hükümleri
Amaç ve kapsam
MADDE 1- (1) Bu Yönetmeliğin amacı ve kapsamı; 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununa göre sigortalı sayılan kişileri hizmet akdine tabi olarak çalıştıran işverenin, genel ekonomik, sektörel veya bölgesel kriz, genel salgın ile zorlayıcı sebeplerle işyerindeki haftalık çalışma sürelerini geçici olarak önemli ölçüde azaltması veya işyerinde faaliyeti tamamen veya kısmen geçici olarak durdurması hallerinde, sigortalılara kısa çalışma ödeneği ödenmesine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.
Dayanak
MADDE 2- (1) Bu Yönetmelik, 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun ek 2 nci maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.
Tanımlar
MADDE 3- (1) Bu Yönetmelikte geçen;
a) Bakanlık: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığını,
b) Bölgesel kriz: Ulusal veya uluslararası olaylardan dolayı belirli bir il veya bölgede faaliyette bulunan işyerlerinin ekonomik olarak ciddi şekilde etkilenip sarsıldığı durumları,
c) Genel ekonomik kriz: Ulusal veya uluslararası ekonomide ortaya çıkan olayların, ülke ekonomisini ve dolayısıyla işyerlerini ciddi anlamda etkileyip sarstığı durumları,
ç) Genel salgın: Bir hastalığın veya enfeksiyon etkeninin ülke çapında veya belirli bir bölgede çok geniş bir alanda yayılım gösterdiği ve işyerlerini ciddi anlamda etkileyip sarstığı durumları,
d) Kısa çalışma: Üç ayı geçmemek üzere 4447 sayılı Kanunun ek 2 nci maddesinde sayılan gerekçelerle; işyerinde uygulanan çalışma süresinin, en az dört hafta süreyle işyerinin tamamında veya bir bölümünde geçici olarak en az üçte bir oranında azaltılmasını veya süreklilik koşulu aranmaksızın en az dört hafta süreyle faaliyetin tamamen veya kısmen durdurulmasını,
e) Kısa çalışma dönemi: Kısa çalışmanın başlama tarihi ile bitiş tarihi arasındaki dönemi,
f) Kısa çalışma ödeneği: 6 ncı maddede belirtilen koşulların sağlanması halinde sigortalıya yapılan ödemeyi,
g) Kısa çalışma süresi: Kısa çalışma dönemindeki haftalık çalıştırılmayacak saati,
ğ) Kurum: Türkiye İş Kurumunu,
h) Kurum birimi: Çalışma ve İş Kurumu il müdürlükleri ile hizmet merkezlerini,
ı) Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Rehberlik ve Teftiş Başkanlığını,
i) Sigortalı: 4447 sayılı Kanun kapsamına giren bir işyerinde bir hizmet akdine dayalı olarak çalışan ve çalıştığı süre içerisinde işsizlik sigortası primi ödeyen kimseyi,
j) Sektörel kriz: Ulusal veya uluslararası ekonomide ortaya çıkan olaylardan doğrudan etkilenen sektörler ve bunlarla bağlantılı diğer sektörlerdeki işyerlerinin ciddi anlamda sarsıldığı durumları,
k) Uygunluk tespiti: İşverenin kısa çalışma talebinin uygunluğuna ilişkin iş müfettişleri tarafından yapılan inceleme faaliyetlerini,
l) Yönetim Kurulu: Türkiye İş Kurumu Yönetim Kurulunu,
m) Zorlayıcı sebep: İşverenin kendi sevk ve idaresinden kaynaklanmayan, önceden kestirilemeyen, bunun sonucu olarak bertaraf edilmesine imkân bulunmayan, geçici olarak çalışma süresinin azaltılması veya faaliyetin tamamen veya kısmen durdurulması ile sonuçlanan dışsal etkilerden kaynaklanan dönemsel durumları ya da işyerinin fiziken doğrudan olumsuz etkilendiği deprem, yangın, su baskını, heyelan, salgın hastalık, seferberlik ve benzeri durumları,
ifade eder.
İKİNCİ BÖLÜM
Kısa Çalışma Talebi ve Talebin Değerlendirilmesi
Kısa çalışma talebi
MADDE 4- (1) Genel ekonomik, sektörel veya bölgesel kriz, genel salgın ile zorlayıcı sebeplerle işyerinde kısa çalışma yapılmasını talep eden işveren; Kurum birimine Kurum tarafından belirlenecek yöntemle talebini iletir ve varsa toplu iş sözleşmesi tarafı işçi sendikasına yazılı olarak bildirimde bulunur.
(2) İşveren talebinde;
a) Genel ekonomik, sektörel veya bölgesel kriz, genel salgın ile zorlayıcı sebeplerin işyerine etkilerini ve zorlayıcı sebebin ne olduğunu belirtmek,
b) İşyerinin unvanını, adresini, varsa toplu iş sözleşmesi tarafı işçi sendikasını, işyeri İŞKUR numarasını ve sosyal güvenlik işyeri sicil numarasını belirtmek,
c) Kurumca belirlenen şekilde hazırlanan kısa çalışma yaptırılacak sigortalılara ait kısa çalışma dönemi ve kısa çalışma sürelerine ilişkin bilgileri içeren listeyi bildirmek,
zorundadır.
(3) Kısa çalışma dönemi, kısa çalışma başlama tarihi dâhil üç ayı geçemez. İşveren tarafından farklı tarihlerde aynı başvuru gerekçesi ile birden fazla kısa çalışma talebinde bulunulması halinde, üç aylık süre ilk talebin kısa çalışma başlangıç tarihinden itibaren hesaplanır. Belirlenen kısa çalışma dönemi içerisinde kalması koşuluyla, işveren tarafından her bir sigortalı için uygulanacak kısa çalışma başlama tarihi farklı olabilir. Başvuruya konu kısa çalışma dönemi, işyeri için dört haftadan az olamaz. Başvuruda kısa çalışma uygulamasına tabi tutulacağı bildirilen sigortalılar için kısa çalışma dönemi, sigortalının iş sözleşmesinin sona ermesi, aynı işverene ait diğer işyerine nakli veya iş sözleşmesinin askıya alınması durumları hariç, dört haftadan az olamaz.
(4) Kısa çalışma başvurusu esnasında işyeri yönünden; işyerinde veya işyerinin bir bölümünde uygulanan kısa çalışma süresi, işyerinin haftalık normal çalışma süresinin üçte bir oranından az olamaz. Sigortalı yönünden ise kısa çalışma uygulamasına tabi tutulan sigortalının kısa çalışma süresi, sıfır olmamak kaydıyla üçte bir oranından daha az belirlenebilir.
Talebin değerlendirilmesi
MADDE 5- (1) İşverenin kısa çalışma talebi, öncelikle Kurum birimi tarafından sebep ve şekil yönünden değerlendirilir.
(2) Genel ekonomik, sektörel veya bölgesel kriz, genel salgın ile dışsal etkilerden kaynaklanan dönemsel durumlardan ileri gelen zorlayıcı sebeplerin varlığı, işçi ve işveren sendikaları konfederasyonlarının iddia etmesi ya da bu yönde kuvvetli emarenin bulunması halinde, Yönetim Kurulunca karara bağlanır.
(3) İkinci fıkrada yer alan sebeplerle Yönetim Kurulunca alınmış bir karar bulunmuyorsa işverenlerce yapılan başvurular Kurum birimi tarafından reddedilir.
(4) İşyerinin fiziken doğrudan etkilendiği deprem, yangın, su baskını, heyelan, salgın hastalık, seferberlik ve benzeri durumlardan kaynaklanan zorlayıcı sebep gerekçesiyle işyerindeki haftalık çalışma sürelerinin geçici olarak en az üçte bir oranında azaltılması veya işyerinde faaliyetin tamamen veya kısmen geçici olarak durdurulmasına ilişkin kısa çalışma başvurularında Yönetim Kurulu kararı aranmaz.
(5) Deprem, yangın, su baskını, heyelan, salgın hastalık, seferberlik ve benzeri durumlar gerekçesiyle yapılan başvurulardan işyerinin fiziken doğrudan etkilenmediği ancak nakit darlığı, ödeme güçlüğü, pazar daralması ve stok artışı gibi sebeplerle dolaylı olarak etkilendiği gerekçesiyle yapılan başvurular Kurum birimi tarafından reddedilir.
(6) Kısa çalışma talepleri; Kurum birimi tarafından sebep ve şekil yönünden inceleme tamamlandıktan sonra iş müfettişlerince uygunluk tespiti yapılması amacıyla Rehberlik ve Teftiş Başkanlığına gönderilir.
(7) Kurum birimi tarafından uygunluk tespiti yapılması amacıyla Rehberlik ve Teftiş Başkanlığına gönderilmiş olan ve uygunluk tespiti henüz tamamlanmayan kısa çalışma başvurularında, iş müfettişlerinin uygunluk tespiti sırasında gerekli gördüğü değişiklikler hariç olmak üzere, işverenler tarafından kısa çalışma döneminin değiştirilmesi, kısa çalışma süresinin artırılması ve/veya kısa çalışma uygulamasına yeni sigortalı eklenmesi hususunda herhangi bir değişiklik yapılamaz, aynı gerekçeyle yeni talep oluşturulamaz.
(8) Uygunluk tespiti sonucu ilgili Kurum birimine gönderilir. Uygunluk tespiti sonuçları Kurum birimince işverene bildirilir. İşveren durumu, işyerinde sigortalıların görebileceği bir yerde ilan eder ve varsa toplu iş sözleşmesine taraf işçi sendikasına bildirir. İlan yoluyla sigortalılara duyuru yapılamadığı durumlarda, kısa çalışmaya tabi sigortalılara bildirim yapılır.
(9) Uygunluk tespiti tamamlanan başvurularda yer alan sigortalılar için aynı kısa çalışma gerekçesi ile kısa çalışma döneminin uzatılması, kısa çalışma süresinin artırılması ve/veya kısa çalışma uygulamasına yeni sigortalı eklenmesi talepleri, ilk talebin devamı olan yeni başvuru olarak değerlendirilerek Rehberlik ve Teftiş Başkanlığına uygunluk tespiti yapılması için gönderilir. Bu kapsamdaki başvuruların başlama tarihi, ilk kısa çalışmanın başlama tarihinden önce olamaz.
(10) Kısa çalışma uygulanan işyerinde kısa çalışmaya tabi tutulan bir sigortalının, aynı işverene ait diğer işyerine nakli halinde, sigortalının nakledildiği işyerinde kısa çalışmaya tabi tutulabilmesi için nakledildiği işyeri tarafından söz konusu sigortalı için yeni kısa çalışma başvurusunda bulunulması gerekir.
(11) Kısa çalışma başvurusu ve uygunluk tespitine ilişkin diğer hususlar Kurum ve/veya Bakanlık tarafından belirlenir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneği
Kısa çalışma ödeneğinden yararlanma koşulları
MADDE 6- (1) Sigortalının kısa çalışma ödeneğinden yararlanabilmesi için;
a) İşverenin kısa çalışma talebinin uygun bulunması,
b) Sigortalının kısa çalışma başlama tarihinden önceki son 120 gün hizmet akdine tabi olması ve son üç yılda en az 450 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olması,
gerekir.
Kısa çalışma ile kısa çalışma ödeneğinin miktarı ve ödenmesi
MADDE 7- (1) Günlük kısa çalışma ödeneğinin miktarı, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 39 uncu maddesine göre uygulanan aylık asgari ücretin brüt tutarının % 150’sini geçmemek üzere, sigortalının son on iki aylık prime esas kazançları dikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama brüt kazancının % 60’ıdır.
(2) Kısa çalışma ödeneğinin süresi üç ayı aşmamak üzere kısa çalışma süresi kadardır.
(3) Kısa çalışma döneminde, kısa çalışmanın başladığı ve sona erdiği aylar parmak hesabı yapılarak fiili gün sayısı üzerinden; ara aylar, şubat ayı dâhil, 30 gün üzerinden değerlendirilir.
(4) Kısa çalışma ödeneği, işyerinde uygulanan haftalık çalışma süresini tamamlayacak şekilde, çalışılmayan süreler için aylık olarak hesaplanır.
(5) Kısa çalışmanın günlük, haftalık veya aylık çalışma süresi içerisinde yapılacağı zaman aralığı, işyerinin gelenekleri ve işin niteliği dikkate alınarak işverence belirlenir.
(6) Kısa çalışma uygulamasına tabi tutulan sigortalının çalışılmayan hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil günlerine ilişkin ücret ve kısa çalışma ödeneği miktarı, kısa çalışma yapılan süreyle orantılı olarak işveren ve Kurum tarafından ödenir.
(7) Kısa çalışma ödeneği, uygunluk tespitinde belirtilen süreyi aşmamak kaydıyla fiilen gerçekleşen kısa çalışma süresi üzerinden verilir. Sosyal Güvenlik Kurumuna verilen aylık prim ve hizmet belgeleri veya muhtasar ve prim hizmet beyannameleri ile uyumlu bir şekilde fiilen gerçekleşen kısa çalışma süresinde, haftalık çalışma süresinin en az üçte bir oranında azaltılmış olması kuralı aranmaz.
(8) Kısa çalışma döneminde fiili gerçekleşen kısa çalışma sürelerine ilişkin bildirimler ve değişiklikler, kısa çalışma döneminin son ayına ilişkin aylık prim ve hizmet belgelerinin veya muhtasar ve prim hizmet beyannamelerinin verilmesi gereken tarihi izleyen ayın sonuna kadar işverenler tarafından Kurum birimine iletilmesi halinde ödemelerde esas alınır.
(9) Birden fazla işyerinde çalışırken, çalıştıkları işyerlerinde kısa çalışma uygulamasına tabi tutulan sigortalılar adına işverenleri tarafından ayrı ayrı bildirilen prim ödeme gün sayıları toplanır. Bu kişiler adına 30 günden eksik kalan gün sayısı kadar, uygunluk tespitinde belirtilen süreyi aşmamak kaydıyla kısa çalışma ödeneği ödenir. İlgili ayda toplamda 30 gün ve üzeri prim bildirilmesi halinde, söz konusu ay için kısa çalışma ödeneği ödenmez.
(10) Kısa çalışma uygulanacak kısmi süreli çalışan sigortalılar için kısa çalışma süresi, sigortalının kısa çalışma döneminden önceki haftalık normal çalışma süresinden fazla olamaz.
(11) İşyerinde iş sözleşmesi askıda olan sigortalı adına kısa çalışma talebinde bulunulabilmesi için söz konusu sigortalının kısa çalışma başlama tarihi veya öncesinde işe başlatılmış olması gerekir.
(12) İşvereni tarafından aynı işyerinden, aynı gerekçeyle, aynı sigortalı için birden fazla kısa çalışma başvurusu yapılması halinde sigortalının kısa çalışma hak sahipliği, sigortalının ilk başvurudaki kısa çalışma başlangıç tarihi esas alınarak incelenir.
(13) Kısa çalışma ödeneği, her ayın beşinde aylık olarak sigortalının kendisine ödenir. Ödeme tarihini öne çekmeye Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yetkilidir.
(14) Zorlayıcı sebeplerle işyerinde kısa çalışma yapılması halinde, ödemeler 4857 sayılı Kanunun 24 üncü maddesinin (III) numaralı bendinde ve 40 ıncı maddesinde öngörülen bir haftalık süreden sonra başlar.
(15) Sigortalının kısa çalışma ödeneği aldığı süre için, 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu gereği ödenecek sigorta primi, İşsizlik Sigortası Fonu tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna aktarılır.
(16) Hak sahipliğine esas kısa çalışma başlama tarihi 1/3/2024 ve sonrasında olan sigortalılar için, kısa çalışma ödeneği olarak ödenen süreler, sigortalının aynı gerekçe ile yapılmış hak sahipliğine esas ilk kısa çalışma talebinin başlama tarihinden itibaren üç yıl içerisindeki hizmet akdi fesihlerine istinaden yapılacak işsizlik ödeneği ödemelerine ilişkin hak sahipliği sürelerinden düşülür.
(17) Kısa çalışma ödeneği, damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulamaz, nafaka borçları dışında onda birinden fazlası haczedilemez veya başkasına devir veya temlik edilemez.
(18) İşverenin hatalı bilgi ve belge vermesi nedeniyle yapılan fazla ödemeler, yasal faizi ile birlikte işverenden tahsil edilir. Sigortalının kusurundan kaynaklanan fazla ödemeler ise, ölen sigortalılara ait fazla ödemeler hariç, yasal faizi ile birlikte sigortalıdan tahsil edilir.
Kısa çalışma ödeneğinin denetimi ve durdurulması
MADDE 8- (1) Kısa çalışma uygulamasına ilişkin işyerlerinin denetimi iş müfettişlerince yapılır.
(2) Kısa çalışma uygulaması devam eden işyerlerinde yapılan inceleme sırasında işverenin ödenek alan sigortalıların çalışma süreleri ile ilgili hatalı bilgi ve belge verdiğinin tespit edilmesi ve iş müfettişinin yazılı talebi halinde hakkında hatalı bilgi verilen sigortalı sayısı da dikkate alınarak kısa çalışma ödeneği durdurulur.
(3) Kısa çalışma başvurularında talebin uygunluğunun tespiti için Bakanlık tarafından 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanunu kapsamında yapılan giderler İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanır. Bu kapsamdaki harcamalar için Bakanlık tarafından belirlenecek tutar her ayın 25’inde talep edilir. Talep edilen bu tutar, bildirimin yapıldığı ayın en geç son gününe kadar İşsizlik Sigortası Fonundan, Bakanlığın Merkez Saymanlık Müdürlüğünün banka hesabına aktarılır. Bu madde kapsamında aktarılan tutarlardan, herhangi bir sebeple Bakanlık hesabında fazla kalan miktarlar, bir sonraki ayda talep edilecek miktardan düşülür. Bu maddede belirtilen tarihlerin hafta sonu tatili veya resmi tatil gününe denk gelmesi halinde takip eden ilk iş günü işlemler gerçekleştirilir. Ödeme işlemi gerçekleştikten sonra giderlere ilişkin bilgi ve belgelerin birer nüshası Bakanlık tarafından Kuruma gönderilir.
Kısa çalışma ödeneğinin kesilmesi ve durdurulması
MADDE 9- (1) Kısa çalışma ödeneği alanların, kısa çalışmaya tabi tutulduğu işyerinde iş sözleşmesinin sona ermesi, farklı işyerine nakli, iş sözleşmesinin askıya alınması, yaşlılık aylığı almaya başlaması, herhangi bir sebeple silahaltına alınması, herhangi bir kanundan doğan çalışma ödevi nedeniyle işinden ayrılması, tutuklanması, hüküm giymesi, yurt dışına çıkması, ölümü hallerinde söz konusu durumun gerçekleştiği tarih itibarıyla ödenekleri kesilir veya durdurulur. Ayrıca, geçici iş göremezlik raporu alınması durumunda raporun başladığı tarih itibarıyla kısa çalışma ödeneği durdurulur.
İşverenin kayıt tutma ve bildirim zorunluluğu
MADDE 10- (1) İşyerinde kısa çalışma uygulanan işveren, sigortalıların çalışma sürelerine ilişkin kayıtları tutmak ve istenilmesi halinde ibraz etmek zorundadır.
(2) 9 uncu maddede belirtilen durumların gerçekleşmesi halinde işveren tarafından Kuruma ilgili döneme ilişkin ödeme yapılmadan önce bildirim yapılır. Söz konusu durumlar hakkında diğer kamu kurum ve kuruluşlarından elektronik ortamda bilgi temin edilerek Kurum tarafından resen işlem gerçekleştirilmesi halinde işverenlerin bildirim yapması gerekmez. Bildirim yapılmayacak durumlar Kurum tarafından ilan edilir. Geç bildirimlere ilişkin oluşan yersiz ödemeler hakkında 7 nci maddenin on sekizinci fıkrasına göre işlem yapılır.
Kısa çalışmanın erken sona ermesi
MADDE 11- (1) İşveren, ilan ettiği süreden önce normal faaliyetine başlamaya karar vermesi halinde durumu; Kurum birimine, varsa toplu iş sözleşmesi tarafı işçi sendikasına ve sigortalılara altı işgünü önce yazılı olarak bildirmek zorundadır. Bildirimde belirtilen tarih itibarıyla kısa çalışma sona erer. Geç bildirimlere ilişkin oluşan yersiz ödemeler hakkında 7 nci maddenin on sekizinci fıkrasına göre işlem yapılır.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Çeşitli ve Son Hükümler
Yürürlükten kaldırılan yönetmelik
MADDE 12- (1) 30/4/2011 tarihli ve 27920 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneği Hakkında Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.
Geçiş hükümleri
GEÇİCİ MADDE 1- (1) Kısa çalışma başlama tarihi 1/3/2024 tarihinden önce olan kısa çalışma uygulamalarında, 12 nci madde ile yürürlükten kaldırılan Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneği Hakkında Yönetmelik hükümlerinin uygulanmasına devam edilir.
(2) Kısa çalışma başlama tarihi 1/3/2024 tarihinden önce olan sigortalının, kısa çalışma döneminde sigortalıya herhangi bir ödeme yapılmaması ve işveren tarafından sigortalının fiilen kısa çalışmaya tabi tutulmadığına dair bildirim yapılması halinde, kısa çalışma ödeneği hak sahipliği iptal edilir.
Yürürlük
MADDE 13- (1) Bu Yönetmelik 1/3/2024 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 14- (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yürütür.
E-Defter Ve Beratlar Yüklenmez İse Karşılaşılacak Riskler (Mücbir Sebepler Hariç)
* Açılış Onayı: Hesap Döneminin İlk Ayına İlişkin Olarak Alınan Elektronik Defter Beratını, Kapanış Onayı: Hesap Döneminin Son Ayına İlişkin Olarak Alınan Elektronik Defter Beratını İfade Eder.
* Hukuk Muhakemeleri Kanunu 222. Maddeye Göre Ticari Defterlerin, Ticari Davalarda Delil Olarak Kabul Edilebilmesi İçin, Kanuna Göre Eksiksiz Ve Usulüne Uygun Olarak Tutulmuş, Açılış Ve Kapanış Onayları Yaptırılmış Ve Defter Kayıtlarının Birbirini Doğrulamış Olması Şarttır.
* Yasal Defterler Tutulmamış Veya Tasdik Ettirilmemiş Olursa Vergi Usul Kanunu 30. Maddeye Göre Re’sen Takdir Nedenidir.
* Vergi Usul Kanunu 352. Maddeye Göre Tasdiki Mecburi Olan Defterlerden Herhangi Birinin Tasdik Muamelesinin Yaptırılmamış Olması (Kanuni Sürenin Sonundan Başlayarak 1 Ay Geçtikten Sonra Tasdik Ettirilenler, Tasdik Ettirilmemiş Sayılır. 1. Derece Usulsüzlük Cezası Gerektirir. Re’sen Takdir Nedeni Var Olduğu İçin Cezalar İki Kat Olarak Kesilir. Tasdiki Mecburi Olan Defterlerden Herhangi Birinin Tasdik Muamelesinin, Süresinin Sonundan Başlayarak Bir Ay İçinde Yaptırılmış Olması 2. Derece Usulsüzlük Cezası Gerektirir.
* KDV Kanunu 34. Maddeye Göre Yurt İçinden Sağlanan Veya İthal Olunan Mal Ve Hizmetlere Ait Katma Değer Vergisi, Alış Faturası Veya Benzeri Vesikalar Ve Gümrük Makbuzu Üzerinden Ayrıca Gösterilmek Ve Bu Vesikalar Kanuni Defterlere Kaydedilmek Şartıyla İndirilebilir. Bu Durumda KDV İndirimleri Hatta KDV İadeleri Risk Altında Olacaktır.
Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
ÖZEL USULSÜZLÜK CEZALARINDA TARHİYAT ÖNCESİ VE SONRASI UZLAŞMA HADDİ 2024 YILI İÇİN 23.000,00 TL OLARAK BELİRLENMİŞTİR
Uzlaşma Kapsamı:
Bilindiği üzere tarhiyat öncesi uzlaşma kapsamına vergi incelemesi sonucunda tarh edilecek vergiler ve bunlara ilişkin kesilecek vergi ziyaı cezaları ile (14.10.2021 tarihinden bu yana) belirli tutarın üzerindeki usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları; tarhiyat sonrası uzlaşma kapsamına ise vergi daireleri tarafından mükellef adına tarh edilen vergiler, bunlara ilişkin olarak kesilecek vergi ziyaı cezaları ve (14.10.2021 tarihinden bu yana) belirli tutarın üzerindeki usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları girmekte olup söz konusu tutar her yıl Hazine Ve Maliye Bakanlığınca yeniden belirlenerek ilan edilmektedir.
Usulsüzlük / Özel Usulsüzlük Uzlaşma Tutarı:
Uzlaşma kapsamına alınan usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının tutarı, her yıl bir önceki yıla ilişkin olarak Vergi Usul Kanununun mükerrer 298’inci maddesine göre tespit edilen yeniden değerleme oranında artırılmak suretiyle uygulanmaktadır.
30.12.2023 tarihli ve 32415 (2. Mükerrer) sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 556 nolu VUK Genel Tebliği ile bu tutar 2024 yılı için 23.000,00 TL üzeri olarak belirlenmiştir.
Buna göre hangi yıla ilişkin olursa olsun, mükelleflere 2024 yılı içinde kesilecek usulsüzlük veya özel usulsüzlük cezalarının tarhiyat öncesi ya da sonrası uzlaşmaya konu edilebilmesi için ceza tutarının fiil bazında 23.000,00 TL’den fazla olması gerekmektedir.
Cezanın Fiil Bazında Kesilmesi:
213 sayılı VUK’un Ek-1’inci maddesinde yapılan değişiklikle tarhiyat öncesi / sonrası uzlaşmaya konu edilebilecek usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının tespitinde cezayı gerektiren fiil bazında kesilecek toplam ceza tutarı dikkate alınmaktadır. Bu sebeple cezanın uzlaşma kapsamına girip girmediğinin tespiti, fiil bazında kesilen ceza tutarına göre yapılmalıdır.
Örneğin 2024 yılı içinde tamamlanan vergi incelemesi sonucunda mükellefe 213 sayılı VUK’un (353/1) maddesi kapsamında 33.000,00 TL, mükerrer (355/5) maddesi kapsamında ise 16.000,00 TL özel usulsüzlük cezası kesilmiş olsun.
(353/1) madde kapsamında kesilen 33.000,00 TL ceza tutarı, 2024 yılı için 23.000,00 TL olarak belirlenen uzlaşma haddini aştığından, söz konusu özel usulsüzlük cezası ile ilgili olarak mükellefin tarhiyat öncesi uzlaşma hakkı bulunmaktadır.
Ancak mükerrer (355/5) madde kapsamında kesilen ceza tutarı, 2024 yılı için belirlenen uzlaşma haddinin altında kaldığından mükellefin, madde kapsamında kesilen özel usulsüzlük cezası ile ilgili uzlaşmaya girme hakkı bulunmamaktadır.
Özel Usulsüzlük Cezası Uzlaşma Kapsamına Girmezse?
Kesilen usulsüzlük veya özel usulsüzlük cezasının, belirlenen uzlaşma haddinin altında kalması nedeniyle uzlaşma kapsamına girmemesi durumunda, mükelleflerin cezalarda indirim müessesesinden yararlanma hakkı bulunmaktadır.
213 sayılı VUK’un:
376’ıncı maddesinde: ‘İkmalen, resen veya idarece tarh edilen vergi / vergi farkı ve vergi ziyaı, usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının yarısının ihbarname tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde vadesinde ödeyeceğinin bildirilmesi durumunda kesilen cezanın yarısının indirileceği’
Ek-1’inci maddesinde ise: ‘2024 yılı için 23.000,00 TL’yi aşmayan usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları için Kanunun 376’ncı maddesindeki indirim oranının % 50 artırımlı olarak uygulanacağı’ belirtilmiştir.
Buna göre 2024 yılı içinde uzlaşma kapsamına girmeyen usulsüzlük / özel usulsüzlük cezası kesilen mükelleflerin, VUK’un 376’ncı maddesinden belirtilen esaslar dahilinde vergi dairesine başvurmaları durumunda, VUK’un 376’ncı ve Ek-1 maddeleri gereği, kesilen ceza tutarının sadece yüzde 25’inin ödenmesi mümkündür.
Uzlaşmadan Sonra Başka Bir İndirim Daha Mümkün mü?
Uzlaşılan usulsüzlük / özel usulsüzlük ceza tutarlarının % 25’inin silinmesi mümkündür.
VUK’un 376’ncı maddesine göre, uzlaşmanın vaki olması durumunda üzerinde uzlaşılan vergi veya vergi farkının tamamı ile vergi cezalarının %75’inin ödeme süreleri içinde ödenmesi halinde üzerinde uzlaşılan cezanın %25’i indirilir.
Böylece, 2024 yılında uzlaşma kapsamına giren ve üzerinde uzlaşılan usulsüzlük / özel usulsüzlük cezalarının % 75’inin 1 ay içinde ödenmesi durumunda uzlaşılan cezanın %25’i yani kalan % 25’lik tutar vergi dairesince terkin edilir.
ZAYİ BELGESİ OLMADAN ŞİRKET GENEL KURUL KARAR DEFTERİNİN KAYBI ŞİRKETİ KARAR ALAMAZ DURUMA GETİREBİLİR. GENEL KURUL TOPLANTI VE MÜZAKERE DEFTERİNİN ELEKTRONİK ORTAMDA TUTULMASI SAĞLANABİLİR
Türk Ticaret Kanunu’nun 82/7 Maddesine Göre Tacirin Saklamakla Yükümlü Olduğu Defterler Ve Belgeler;
* Yangın,
* Su Baskını Veya
* Yer Sarsıntısı GİBİ Bir Afet Veya
* Hırsızlık Sebebiyle Ve
Kanuni Saklama Süresi İçinde Zıyaa Uğrarsa Tacir Zıyaı Öğrendiği Tarihten İtibaren 30 Gün İçinde Ticari İşletmesinin Bulunduğu Yer Yetkili Asliye Ticaret Mahkemesinden Kendisine Zayi Belge Verilmesini İsteyebilir.
3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2024/130 Esas Sayılı Dosyada Belirttiği Üzere Anılan Yasa Maddesinde Zayi Belgesi Verilmesini Gerektiren Zayi Olma Durumları Sınırlı Şekilde Sayılmamış İse De Zayi Belgesi Verilebilmesi İçin:
* Maddede Belirtilenler GİBİ Hallerden Birinin Olayda Mevcut Olması Ve
* Defterlerin Zayi Olmasında Kusur Ve Sorumluluğunun Bulunmaması,
* Ticari Defterlerini Korumada Gerekli Dikkat Ve Özen Göstermesi,
* Tedbirli Bir Tacir Gibi Davranmasına Rağmen Zayi Olayına Engel Olamamış Durumda Olması Gerekir.
Burada Asıl Sıkıntı Başlamaktadır. Şirkette Aramalara Rağmen Genel Kurul Karar Defteri Bulunamamaktadır. Bu Nedenle
- Ortaklık Payı Devri
- Olağan Genel Kurul V.B. Hiçbir Karar Alınamamaktadır. Bu Durumda Şirketin Karar Alma Fonksiyonu Kapanmış Olmaktadır. İşbu Nedenle Genel Kurul Karar Defterinin Elektronik Ortamda Düzenlemesi Gerekliliği Düşünülebilir.
Türk Ticaret Kanunu 64/4. Maddesine Göre Ticaret Bakanlığı, Pay Defteri, Yönetim Kurulu Karar Defteri İle Genel Kurul Toplantı Ve Müzakere Defterinin Elektronik Ortamda Tutulmasını Zorunlu Kılabilir.
Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.