Mehmet Özdoğru
İmar Affı Kapsamında Yapı Kayıt Belgesinin Teminine İlişkin Tebliğ Yayımlandı
6 Haziran 2018 tarihli ve 30443 sayılı Resmi Gazete’de “Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar Tebliği” yayımlandı.
7143 sayılı Kanun’un 16 ncı maddesiyle, 3194 sayılı İmar Kanunu’na eklenen geçici 16 ncı maddede, kamuoyunda “İmar Affı” olarak adlandırılan ve ruhsatsız ya da ruhsatına aykırı yapılmış binalara yapı kayıt belgesi verilmesine ilişkin uygulama düzenlenmektedir.
Bu Tebliğ ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından, söz konusu düzenlemenin usul ve esasları belirlenmiştir.
Bu sirkülerimiz, yapı kayıt belgesi bedelinin hesaplanmasına ilişkin olmakla birlikte, Yapı kayıt belgesi müracaatları hakkında aşağıdaki açıklamaları dikkate almak faydalı olacaktır;
- Yapı kayıt belgesi 31/12/2017 tarihinden önce yapılmış yapılar için verilecektir,
- Müracaatın 31/10/2018 tarihine kadar yapılması ve Yapı Kayıt Belgesi bedelinin 31/12/2018 tarihine kadar ödenmesi gerekmektedir (Başvuru ve ödeme süresini bir yıla kadar uzatmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir).
- Müracaatlar yapı maliklerinden herhangi birisi veya vekili tarafından, e-Devlet üzerinden Yapı Kayıt Sistemindeki Yapı Kayıt Belgesi formunun doldurulması suretiyle veya kurum ve kuruluşlara başvurulmak suretiyle yapılabilecektir.
Yapı kayıt belgesi bedelinin hesaplanması
Yapı Kayıt Belgesi bedeli, yapının bulunduğu arsanın emlak vergi değeri ile yapının yaklaşık maliyet bedelinin toplamı üzerinden, konutlarda yüzde 3, ticari kullanımlarda yüzde 5 oranında hesaplanacaktır. Yapı Kayıt Belgesi bedeli belirlenirken;
- a) Yapının bulunduğu arsanın emlak vergi değeri, ilgili belediyesinden temin edilen arsa ve arazi asgari metrekare birim değerleri esas alınmak suretiyle hesaplanacaktır.
Bu bilgiye https://www.turkiye.gov.tr/belediyeler adresinden ulaşabilirsiniz.
- b) Yapının yaklaşık maliyet bedeli belirlenirken birim maliyet bedeli;
1) Tarımsal amaçlı basit binalar için 200 TL/ m2
2) 1-2 katlı binalar ve basit sanayi yapıları için 600 TL/m2
3) 3-7 katlı binalar ve entegre sanayi yapıları için 1000 TL/m2
4) 8 ve daha yüksek katlı binalar için 1600 TL/m2
5) Lüks binalar, villa, alışveriş kompleksi, hastane, otel ve benzeri yapılar 2000 TL/m2
6) Güneş Enerjisi Santralleri (GES) 100.000 TL/MW
esas alınmak suretiyle hesap yapılacaktır.
Örneğin, arsanın emlak vergi değeri 30.000 TL ve maliyet bedeli 100.000 TL (3-7 katlı binalar için 1000 TL/m2 dikkate alındığında, 100m2 x 1.000= 100.000 TL ) olan 100 m2 bir konutun Yapı Kayıt Belgesi bedeli; 130.000 TL (30.000 + 100.000) x 0,03 = 3.900 TL olarak hesaplanacaktır. https://www.verginet.net
Söz konusu Tebliğe aşağıdaki bağlantı yoluyla ulaşabilirsiniz.
Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar Tebliği
İmar Barışı Hesaplama Aracı
Kamuoyunda İmar Barışı olarak bilinen 3194 sayılı İmar Kanununun geçici 16 ncı maddesi uyarınca hazırlanan Yapı Kayıt Belgesi verilmesine ilişkin usul ve esaslara ilişkin Tebliğ kapsamında düzenlenecek Yapı Kayıt Belgesi bedellerinin önceden hesaplanabilmesi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı web sayfası üzerinden İmar Barışı Hesaplama Aracını hizmete sundu. İmar barışı kapsamında başvuru yapacak olan yapı sahipleri başvuru öncesi ruhsatız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapıları için ödeyecekleri bedeli öğrenebilecekler.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından sunulan bu hizmet sadece bilgilendirme amaçlı olup; yatırılması gereken gerçek değerler E-Devlet kapısı veya kurumlara bizzat yapılacak başvurunuz sonrasında netleşecektir.
İmar Barışı Hesaplama Aracı Sayfası için TIKLAYINIZ..
İmha Edilen Emtiada Yeni Dönem
Vergi Usul Kanununun imha edilmesi gereken emtianın değerlemesine yönelik düzenlemelerinde, 7103 sayılı Kanun ile önemli değişiklikler yapıldı. Yapılan düzenleme ile gıda veya ilaç gibi bozulma, çürüme veya son kullanma tarihinin geçmesi gibi nedenlerle imha edilmesi gereken emtianın emsal bedelinin, takdir komisyonu kararı olmaksızın mükelleflerce belirlenmesine imkân sağlanıyor. Bir diğer deyişle, şartların sağlanması durumunda; mükellefler, imha edilen mallarının bedelini, takdir komisyonu kararına ihtiyaç duymaksızın gider olarak dikkate alabilecekler.
Bugünkü yazımızı, hem mükellefler hem de İdare açısından çok büyük kolaylıklar sağlayacağı aşikar olan ve de uzun yıllardır süregelen sorunların çözümüne önemli katkı sunması beklenen bu değişikliğe/yeniliğe ayırmak istedik.
Envanter çıkarmak
Gerek gelir vergisi gerekse kurumlar vergisi mükelleflerinin Vergi Usul Kanunu düzenlemelerine uygun olarak envanter çıkarmaları zorunlu. Yasada envanter çıkarmak; “Bilanço günündeki mevcutları, alacakları ve borçları saymak ölçmek, tartmak ve değerlemek suretiyle kesin bir şekilde müfredatlı olarak tespit etmektir” şeklinde tanımlanmış. İşletmeler dönem sonu itibariyle envanter çıkarma işlemini tamamladıktan sonra elde edilen bilgiler ışığında finansal tablolarını hazırlıyorlar. Envanter çıkarma işleminde üzerinde durulması gereken önemli hususların başında; sayılan, ölçülen ve tartılan şeylerin değerlemesi bir diğer deyişle parasal olarak ölçümlemesi gelmekte.
Altın kavram: değerleme
Değerleme; vergi matrahlarının hesaplanması ile ilgili iktisadi kıymetlerin takdir ve tespiti olarak tanımlanabilir. Vergi Usul Kanunumuz her ekonomik varlığın özelliğini dikkate alarak hangi değerleme ölçüsüyle değerleneceğini kesin olarak tespit etmiş durumda. Bir diğer deyişle; mükellefler kişisel görüşlerine veya arzusuna uygun olarak değerleme yapmak yerine kanunda belirtilen değerleme ölçülerini kullanmak zorunda.
Emtiada değerleme
İşletmelerin değerlemeye tabi tutulacak iktisadi kıymetleri içinde emtia önemli bir kalem olarak yer alıyor. Sözlük anlamı itibari ile “mal” anlamına gelen emtia; vergi uygulamasında işletmelerce satılmak veya bir başka mamulün üretiminde kullanılmak maksadı ile edinilen/üretilen kıymetlere verilen ad olarak karşımıza çıkıyor. Emtianın dönem sonunda envanterinin çıkarılması ve değerlenmesi, vergi uygulamaları bakımından dönem karının tespiti açısından çok büyük önem taşıyor.
Emtia nasıl değerlenir ?
Vergi Usul Kanununda, satın alınan veya imal edilen emtianın; genel olarak “maliyet bedeli” ile değerleneceği belirtilmiş. Ancak bazı hallerde, işletme stoklarında yer alan emtianın “maliyet bedeli” yerine “emsal bedel” ile de değerleneceği konusunda hükümler bulunuyor.
İşletmelerin aktiflerinde yer alan mallar, olağanüstü olaylar sebebiyle zayi olma veya yıpranma tehlikesi ile karşı karşıya kalabilecekleri gibi; zaman içerisinde olağan fiziki ve buna bağlı değer kayıplarına da maruz kalabilmekteler. Diğer taraftan; satın alınan veya üretilen ürünlerin bir kısmının kullanım ömrünün belirli süreler ile sınırlı olduğu da bir vakıa.
Özellikle, tıbbi ilaçlar ve gıda sektörü gibi alanlarda üretilen ürünlerin son kullanma tarihleri, ürün ambalajları üzerinde yer alıyor. İşletmelerin stoklarında yer alan ve son kullanma tarihi geçmiş bulunan bu tür emtianın satılabilme özelliği kalmadığı için, artık maliyet bedeli ile stoklarda görülmesi ve bu hali ile finansal tablolara yansıtılması mali tabloların gerçek durumu yansıtmasına engel olur.
Takdir komisyonu esası
Vergi mevzuatımıza göre kıymeti düşen emtianın değerlemesi, normal emtianın tabi olduğu değerleme işlemlerine göre farklılık arz etmekte. Buna göre, bu mallarda değerleme ölçüsü olarak maliyet bedeli yerine emsal bedel uygulamasına başvurulması gerekiyor. İlgili düzenlemelere göre, emsal bedelin takdir komisyonlarınca belirlenmesi icap ediyor.
Takdir Komisyonu; illerde defterdarın, ilçelerde malmüdürünün (müstakil vergi dairesi olan ilçelerde ilgili vergi dairesi müdürünün) veya bunların tevkil edecekleri memurların başkanlığı altında ilgili vergi dairesinin yetkili iki memuru ile seçilmiş iki üyeden kuruluyor. Görevlerini vergi dairesi çatısı altında ifa ediyorlar.
Sürekli imhada takdir sorunu
Son kullanma tarihinin geçmesi nedeniyle iade alınan raf ömrü çok kısa gıda maddeleri ile bozulma veya son kullanma tarihinin geçmesi nedeniyle iade alınan ilaç ve benzeri maddelerin çevreye ve insan sağlığına zarar verecek nitelikte olmaları nedeniyle, ivedi bir şekilde, bekletilmeksizin imha edilmesi zorunluluğu doğabiliyor. Bu durum ise işlemlerin niteliği ve niceliği dikkate alındığında hem mükellefler hem de takdir komisyonları için çok büyük bir iş ve evrak yükü anlamına geliyor.
İşte bu mülahazalar ile 7103 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle; bozulma, çürüme veya son kullanma tarihinin geçmesi gibi nedenlerle imha edilmesi gereken emtianın emsal bedelinin, takdir komisyonu kararı olmaksızın mükelleflerce belirlenebilmesine imkân sağlanmış durumda.
Kimler yararlanabilir ?
Uygulamadan esas itibariyle; yurt içinde satışa konu olan ancak, raf ömrünün çok kısa olması, bozulması veya son kullanma tarihinin geçmesi gibi nedenlerle iade alınan, insan ve çevre sağlığına zararlı olması nedeniyle imha edilmesi mecburiyeti bulunan ve imha işlemleri süreklilik arz eden:
- Her türlü et ve et ürünleri (kıyma, pastırma, sucuk, salam, sosis gibi),
- Her türlü süt ve süt ürünleri (peynir, yoğurt, ayran, kaymak, tereyağı, gibi),
- Yumurta,
- Taze sebze ve meyve,
- Pasta, kek, börek, ekmek gibi her türlü unlu mamuller,
- İlgili Bakanlık tarafından ruhsatlandırılan veya ithaline izin verilen insan ve hayvan sağlığı için kullanılan her türlü ilaç ve benzeri emtianın faydalanması mümkün bulunuyor.
Diğer taraftan uygulamadan, kazançları bilanço usulüne göre tespit edilen gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri yararlanabilecek. Ayrıca, bu mükelleflerin uygulamadan yararlanmak için yapacakları başvuru tarihinden önceki son hesap dönemine ait bilançolarında yer alan rakamlardan; net satışları ile aktif büyüklüğünün aritmetik ortalamasının 10.000.000 TL’nin veya öz sermaye büyüklüğünün 5.000.000 TL’nin üzerinde olması gerekiyor.
Başvuru nasıl yapılacak ?
Uygulamadan yararlanılabilmesi izni ve imha oranının tespiti için mükellefler tarafından Gelir İdaresine yazılı olarak başvuruda bulunulması gerekiyor. Başvuru dilekçesi ekinde:
-Uygulamadan faydalanılmak istenen ürün grupları, bu ürün gruplarına ilişkin detaylı ürün listeleri,
-Son beş hesap dönemine ilişkin ve miktar bazında yurt içi satışlar ve satıştan iadeler bilgileri (her bir ürün bazında),
-Son beş hesap dönemi içinde imha edilen emtia miktarını, emtia türü ve dönemler itibariyle gösterir tablo,
-İmha işlemlerine ilişkin belgeler,
-Kendi işletmeleri bünyesinde imha/atık bertaraf tesisleri bulunan ve ilgili mevzuatı dahilinde yetki/lisans sahibi mükelleflerce, yetkilendirme/lisans belgesinin noter onaylı örneğine yer verilmesi icap ediyor.
Başvurunun değerlendirilmesi
Başvurular önce İdare tarafından bir ön değerlendirmeye tabi tutulacak. Ön değerlendirme sonucu olumlu olursa, imha oranının belirlenebilmesine yönelik gerekli araştırmanın yapılması için dosya Vergi Denetim Kuruluna intikal ettirilecek.
Vergi Denetim Kurulu tarafından; mükellefin geçmiş yıllardaki işlemleri, varsa fiili üretim aşamaları, satış, iade ve imha süreçleri, sektördeki diğer mükelleflerin durumu, yetkili idare, oda ve kuruluşların görüşleri ile uygun görülen diğer hususlar da dikkate alınmak suretiyle yapılacak araştırma sonuçları ve başvuruya ilişkin değerlendirmeyi içerecek şekilde görüş ve öneri raporu hazırlanılacak. Ayrıca söz konusu raporda, başvuruda bulunulan her bir ürün itibariyle uygun görülebilecek imha oranına ilişkin değerlendirmeye/kanaate de yer verilecek.
İmha oranının tespiti
Görüş ve öneri raporunun Gelir İdaresine intikaline müteakiben bir komisyon tarafından yapılan nihai değerlendirme neticesinde başvurunun uygun görülmesi halinde, her bir ürün için tespit edilen imha oranı mükellefin kabulüne sunulacak. Mükellef tarafından kabul edildiği yazılı olarak bildirilen bu imha oranları, mükellefin kabul tarihinden itibaren uygulanmaya başlanacak. Tayin olunan imha oranı mükellefin kabul beyanında bulunduğu hesap dönemi ve bu hesap dönemini izleyen beşinci hesap döneminin sonuna kadar (imha oranının iptali durumu saklı kalmak üzere) geçerli olacak.
İmha oranı nasıl uygulanacak ?
İmha oranının tayinini müteakiben mükelleflerce, her bir ürün itibariyle imha edilen emtianın emsal bedeli sıfır olarak kabul edilmek suretiyle söz konusu emtia değerlenecek. Bir diğer deyişle imha edilen emtianın bedeli, takdir komisyonu kararına gerek kalmaksızın gider yazılabilecek.
Tayin olunan imha oranı dahilinde gerçekleştirilen imha işleminin, mükelleflerin kendi işletmeleri bünyesinde bulunan atık işleme tesislerinde yapılması halinde, mükelleflerce en az iki nüsha imha tutanağı düzenlenecek. Tutanağın ekinde, imhaya konu mallara ait iade faturalarına ilişkin icmal (iade faturasını düzenleyen mükellefin ad-soyad/unvanı, fatura numarası ve tarihi, iade mal cinsi ve miktar) bilgilerine yer verilecek. İmha sonucu ortaya çıkan atıkların başka bir atık işleme tesisine gönderilmesi durumunda, mükellefler tarafından düzenlenen tutanak ve icmalin bir örneği sevk irsaliyesine eklenecek.
Yıllık bildirim, revize ve iptal
Bu müessese hükümlerinden faydalanan mükelleflerce; her yıl, ilgili olduğu yıla ait gelir ve kurumlar vergisi beyannamesinin verilme süresi içinde, 496 sıra no.lu VUK Tebliği ekinde yer alan formata uygun şekilde ve her bir ürün itibariyle hazırlanacak imha oranı yıllık takip raporu bir dilekçe ekinde ibraz edilecek.
Yine ilgili Tebliğde belirtilen şart ve durumların ortaya çıkması durumunda, imha oranlarının revize edilmesi, yenilenmesi veyahut iptal edilmesi de söz konusu olabilecek. Ender İnelli http://www.vergidegundem.com
Değer Artış Kazancının Tespitinde Görüş Değişikliği Ve Vergi Affı Fırsatı
Ülkemizdeki şirketlerin büyük bir kısmı aile şirketi olarak limited şirket statüsünde kurulmaktadır. Limited şirket ortaklarının sorumluluğunun genişliği, işlerin büyümesi ya da yabancı sermaye girişi gibi durumlar söz konusu olduğunda şirketler nevi değişikliği yaparak anonim şirkete dönüştürülmektedir.
Gelir Vergisi Kanunu mükerrer madde 80/1 uyarınca, gerçek kişiler tarafından iki yıldan fazla süre ile elde tutulan hisse senetlerinin satılmasından doğan gelirler, değer artış kazancı sayılmamakta ve gelir vergisine konu edilmemektedir. Kanun lafzında geçen hisse senedi ifadesinden ise iki yıl elde tutma şartının anonim şirket hisse senetleri için geçerli olabileceği, limited şirket paylarının elden çıkarılmasından doğan kazançların herhangi bir istisna olmaksızın vergiye tabi olacağı anlaşılmaktadır. Uygulamada limited şirket ortakları öncelikle nevi değişikliği yaparak şirketi anonim şirkete dönüştürmekte, ardından da şirket paylarını senede bağlayarak hisse devrine konu etmektedir.
Vergi idaresinin geçmişte çeşitli özelgelerde vermiş olduğu yerleşik görüşe göre, nevi değişikliğinin Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 19’uncu ve 20’inci maddeleri kapsamında yapılmış olması halinde, hisse senedi satışının değer artış kazancının kapsamı dışında değerlendirilmesinin tespitinde iki yıllık sürenin hesabında başlangıç tarihi olarak ortakların nevi değiştiren limited şirketin sermayesine iştirak ettikleri tarihin dikkate alınması gerektiği belirtilmekteydi.
Gelir İdaresi Başkanlığı’nın özelge sisteminde paylaşılan 14.02.2018 tarihli özelgede ise, geçmişte verilen yerleşik görüşün aksi yönünde bir görüş verildi. Bu özelgede "limited şirket nev’inden anonim şirkete dönüşen şirketin hisselerinin satışının değer artış kazancının kapsamı dışında değerlendirilmesinin tespitinde iki yıllık elde tutma süresinin hesabında iktisap tarihi olarak anonim şirket hisse senetlerinin bastırıldığı tarihin dikkate alınması gerektiği" belirtilmiştir.
Bir örnekle açıklayacak olursak; 2015’te kurulan bir limited şirketin 2016’da anonim şirkete dönüştürülmesi, 2017’de hisse senedi basılması ve 2018’de ise hisse senetlerinin devri yoluyla gelir elde edilmesi halinde 14.02.2018 tarihli özelgede yer alan görüşe göre iki yıllık sürenin başlangıç tarihi 2017 olarak alınmalı ve değer artış kazancı olarak gelir vergisine tabi tutulmalıdır. Vergi idaresinin eski özelgelerinde yer alan görüşe göre ise 2015 yılı esas alınıyor ve iki yıllık süre şartı sağlandığından gelir vergisi uygulanmıyordu.
Hisse satışı, değer artış kazancı kapsamı dışında tutulduğunda vergi ödenmezken, değer artış kazancı sayıldığı durumda tutarın büyüklüğüne göre %35’e varan bir vergi yükünün doğması, yatırım kararlarını olumsuz etkileyebilmektedir.
Konu hukuki açıdan ele alındığında ise, vergi idaresinin 14.02.2018 tarihli özelgesinde yer alan hisse senetlerinin iktisap tarihinin belirlenmesinde hisse senedinin basım tarihinin dikkate alınması gerektiği şeklindeki yorumun Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer madde 80/1’in lafzı açısından daha doğru olduğunu belirtmek gerekir.
Vergi idaresinin geçmişte vermiş olduğu özelgelerde yer alan görüşlere göre hareket eden ve gelir vergisi ödemeyen mükellefler için bir risk var mıdır sorusunun cevabını hukuk ilkeleri çerçevesinde ele almak gerekir. Vergide belirlilik ilkesi gereğince, vergi mükelleflerinin vergi idaresinin yapmış olduğu bilgilendirme ve yönlendirmeler sonucu gerçekleştirdikleri işlemlerden dolayı herhangi bir eleştiriye maruz kalmamaları esas olmalıdır. Buna rağmen, hukuk ilkelerine bağlı olarak yaptığımız bu yorum mevcut mevzuat ve vergi idaresinin yetkileri çerçevesinde ele alındığında bir temenniden öteye geçememektedir.
Bununla birlikte, vergi affı olarak da bilinen ve bugün itibarı ile yürürlükte olan 7143 sayılı Kanun, yukarıda açıkladığımız şekilde limited şirketini anonim şirkete dönüştürerek hisse devri yapan gerçek kişilerin elde ettiği kazançları da kapsamaktadır. Son beş yıl içerisinde gelir vergisi ödenmeden gerçekleştirilmiş işlemler açısından vergi affından faydalanmak, geçmişe yönelik olarak ortaya çıkabilecek vergi risklerini önlemek bakımından önemli bir fırsat olarak görülebilir. Vergi affından faydalanmak için son başvuru tarihi ise 31 Ağustos 2018. Sedat BÜYÜK - Anıl ATILGANER
İkale Vergiden Muafiyet Tazminat Tavanı Ne Kadar
7103 sayılı Kanunla 193 sayılı Kanunun tazminat ve yardımlarda gelir vergisi istisnasını düzenleyen 25 inci maddesinin birinci fıkrasının (7) numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“7. a) 25/8/1971 tarihli ve 1475 sayılı İş Kanunu ve 20/4/1967 tarihli ve 854 sayılı Deniz İş Kanununa göre ödenmesi gereken kıdem tazminatlarının tamamı ile 13/6/1952 tarihli ve 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanuna göre ödenen kıdem tazminatlarının hizmet erbabının 24 aylığını aşmayan miktarları (Hizmet ifa etmeksizin ödenen ücretler tazminat sayılmaz.);
b) Hizmet erbabının tabi olduğu mevzuata göre bu bendin (a) alt bendinde belirtilen istisna tutarının hesabında dikkate alınmak şartıyla, hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra; karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya ikale sözleşmesi kapsamında ödenen tazminatlar, iş kaybı tazminatları, iş sonu tazminatları, iş güvencesi tazminatları gibi çeşitli adlar altında yapılan ödemeler ve yardımlar (Bu bendin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.);”
(2) 7103 sayılı Kanunla 193 sayılı Kanunun 61 inci maddesinin üçüncü fıkrasına aşağıdaki (7) numaralı bent eklenmiştir.
“7. Hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra; karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya ikale sözleşmesi kapsamında ödenen tazminatlar, iş kaybı tazminatları, iş sonu tazminatları, iş güvencesi tazminatları gibi çeşitli adlar altında yapılan ödemeler ve yardımlar.”
Hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra yapılan ödemeler ve yardımların vergilendirilmesi
1) 193 sayılı Kanunun 61 inci maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen bent hükmü ile hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra; karşılıklı sonlandırma sözleşmesi ve ikale sözleşmesi gibi sözleşmeler kapsamında ödenen tazminatlar, iş kaybı tazminatları, iş sonu tazminatları, iş güvencesi tazminatları gibi çeşitli adlar altında yapılan ödemeler ve yardımların ücret olarak kabul edildiği ve vergilendirildiği hususuna açıklık getirilmiştir.
2) Bu tazminatlar, hizmet erbabına işten ayrılma, emekli olma, dava açmama vb. nedenlerle çalışmasından bağımsız olarak ödenmiş olup olmadığına bakılmaksızın, ücret hükümlerine göre vergilendirilecektir.
Kıdem tazminatlarında istisna uygulaması
1) 7103 sayılı Kanunla 193 sayılı Kanunun 25 inci maddesinin birinci fıkrasının yeniden düzenlenen (7) numaralı bendinin (a) alt bendi ile 1475, 854 ve 5953 sayılı Kanunlara göre ödenen kıdem tazminatlarına uygulanacak istisnaya ilişkin düzenleme aynen korunmuştur.
2) Bu çerçevede ücret kapsamında değerlendirilen;
a) 1475 ve 854 sayılı Kanunlar uyarınca ödenmesi gereken kıdem tazminatları,
b) 5953 sayılı Kanun uyarınca yapılan ve çalışanın son brüt ücreti üzerinden hesaplanan ve ödenen 24 aylık tutarı aşmayan kıdem tazminatları
gelir vergisinden istisna edilecektir.
3) 1475 ve 854 sayılı Kanunlar uyarınca, hizmet erbabının çalıştığı süre ve kıdem tazminatına esas ücreti dikkate alınarak hesaplanan ve ödenen kıdem tazminatları istisna kapsamına girmekte olup hesaplanan bu tutarları aşan ilave ödemeler ise ücret kapsamında değerlendirilmek suretiyle vergilendirilecektir. Dolayısıyla, hizmet erbabının kıdem tazminatına esas ücretine göre hesaplanan ve en yüksek Devlet memuruna bir hizmet yılı için ödenen azami emekli ikramiyesi tutarını aşan ödemelerde ise en yüksek Devlet memuruna ödenen azami emekli ikramiyesi kadarlık kısmı istisnaya konu edilecek, aşan kısmı ise ücret olarak vergilendirilecektir.
4) Kıdem tazminatının yıllık miktarı 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi en yüksek Devlet memuruna 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre bir hizmet yılı için ödenecek azami emekli ikramiyesini geçemez. Bu tutar, 2/1/2018 tarihi itibariyle 5.001,76 TL’dir.
Örnek
(A) Anonim şirketinde 10 yıl süreyle çalıştıktan sonra 15/1/2018 tarihinde işten ayrılan Bay (B)’ye, 1475 sayılı Kanun uyarınca işvereni tarafından, kıdem tazminatına esas ücreti olan 4.000 TL üzerinden 40.000 TL kıdem tazminatı ödenmiştir.
Buna göre, Bay (B)’ye 1475 sayılı Kanun kapsamında hesaplanarak ödenen ve en yüksek Devlet memuruna ödenen azami emeklilik ikramiyesinin (5.001,76x10=) 50.017,60 TL’nin altında kalan 40.000 TL kıdem tazminatının tamamı, gelir vergisinden istisna edilecektir.
Örnek
(C) Anonim şirketinde 20 yıl süreyle çalıştıktan sonra 5/2/2018 tarihinde işten ayrılan Bay (D)’ye, işvereni tarafından 854 sayılı Kanun uyarınca, kıdem tazminatına esas ücreti olan 7.500 TL üzerinden hesaplanan 150.000 TL kıdem tazminatı ödenmiştir.
Hesaplanan kıdem tazminatı tutarı 150.000 TL olsa da, istisna edilecek tutar, en yüksek Devlet memuruna bir hizmet yılı için ödenen azami emekli ikramiyesi tutarı ve çalışma süresi dikkate alınarak hesaplanan tutarı aşamayacaktır.
Buna göre, Bay (D)’nin 20 yıl çalışması karşılığı istisna edilecek azami tutar (5.001,76x20=) 100.035,20 TL dir. Bu nedenle Bay (D)’ye ödenen 150.000 TL kıdem tazminatının 100.035,20 TL lik kısmı gelir vergisinden istisna edilecek, aşan kısım olan (150.000-100.035,20=) 49.964,80 TL ise ücret olarak vergiye tabi tutulacaktır.
Örnek
(E) Gazetesinde 30 yıl süreyle çalıştıktan sonra 15/3/2018 tarihinde emekli olan Bayan (S)’ye işvereni tarafından 5953 sayılı Kanun uyarınca, son aya ilişkin brüt ücreti olan 10.000 TL üzerinden hesaplanan 300.000 TL kıdem tazminatı ödenmiştir.
Bayan (S)’ye ödenen kıdem tazminatının, 24 aylığına isabet eden tutar olan (24x10.000=) 240.000 TL gelir vergisinden istisna edilecek, kalan tutar (300.000-240.000=) 60.000 TL ise gelir vergisine tabi olacaktır.
**ÜCRET SAYILAN TUTARLAR SİGORTA PRİMİNE ESAS KAZANCA TABİ OLUR**
Hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra yapılan ödemeler ve yardımlarda istisna
1) Çalışma hayatında hizmet erbabına işten ayrılma, emekli olma, dava açılmaması vb. nedenlerle karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya ikale sözleşmesi kapsamında ödenen tazminatlar, iş kaybı tazminatları, iş sonu tazminatları, iş güvencesi tazminatları gibi ödemeler yapılabilmektedir. 193 sayılı Kanunun 25 inci maddesinin birinci fıkrasının (7) numaralı bendinin (b) alt bendinde yapılan düzenleme ile bu ödemelerinde çalışanın tabi olduğu mevzuata göre kıdem tazminatına ilişkin istisna tutarının hesabında dikkate alınması gerektiği hususuna açıklık getirilmiştir. Buna göre, anılan Kanunlar uyarınca ödenecek kıdem tazminatlarından gelir vergisinden istisna edilecek tutar hesap edilirken, yukarıda sayılan ödemeler de dahil edilerek ödemelerin toplamı üzerinden istisna uygulanacak, istisnayı aşan tutarlar ise ücret olarak gelir vergisine tabi tutulacaktır.
2) 1475 ve 854 sayılı Kanunlar uyarınca bu Tebliğin 10 uncu maddesinde belirtildiği şekilde hesaplanan kıdem tazminatı tutarı dışında, birinci fıkrada sayılan ilave bir tazminat ödemesi yapılması halinde, bu ödemenin; bu tutar ile kıdem tazminatı tutarı toplamının, en yüksek Devlet memuruna ödenen azami emekli ikramiyesi tutarını aşmayan kısmı istisnaya konu edilecektir.
3) 5953 sayılı Kanun uyarınca kıdem tazminatı ödenen hizmet erbabına, bu tazminat dışında, birinci fıkrada sayılan ilave bir tazminat ödemesi yapılması halinde, bu tutar ile kıdem tazminatı tutarı toplamının, çalışanın son brüt ücreti üzerinden hesaplanan 24 aylık tutarını aşmayan kısmı istisnaya tabi tutulacaktır.
4) 1475 ve 854 sayılı Kanunlara tabi olarak çalışanlara kıdem tazminatı ödenmediği, ancak birinci fıkrada sayılan bir tazminat ödendiği durumlarda, ödenen bu tazminat tutarının, en yüksek Devlet memuruna ödenen azami emekli ikramiyesi tutarını aşmayan kısmı, 5953 sayılı Kanuna tabi olarak çalışanlarda ise çalışanın son brüt ücreti üzerinden hesaplanan 24 aylık tutarını aşmayan kısmı istisnaya tabi tutulacak, aşan kısmı ise ücret olarak vergiye tabi tutulacaktır.
Örnek
(Ç) A.Ş.’de 10 yıl süreyle çalıştıktan sonra 12/1/2018 tarihinde işten ayrılan Bay (H)’ye, işvereni tarafından 1475 sayılı Kanun uyarınca, kıdem tazminatına esas ücreti olan 3.000 TL üzerinden 30.000 TL kıdem tazminatı ile karşılıklı sonlandırma sözleşmesine (ikale) istinaden 50.000 TL iş güvencesi tazminatı olmak üzere toplam 80.000 TL ödeme yapılmıştır.
2/1/2018 tarihi itibariyle 657 sayılı Kanuna tabi en yüksek Devlet memuruna bir hizmet yılı için ödenecek azami emekli ikramiyesi tutarı 5.001,76 TL dir.
Bay (H)’ye yapılan 80.000 TL lik ödemenin gelir vergisinden istisna edilecek tutarı aşağıdaki gibi olacaktır.
Kıdem tazminatı tutarı 30.000,00 TL
İş güvencesi tazminatı 50.000,00 TL
Ödenen toplam tutar 80.000,00 TL
Vergiden istisna edilecek tutar (5.001,76x10=) 50.017,60 TL
Vergiye tabi tutar (80.000-50.017,60=) 29.982,40 TL
Örnek
(K) A.Ş.’de 854 sayılı Kanuna tabi olarak, 15 yıl süreyle çalıştıktan sonra ikale sözleşmesi ile 2/2/2018 tarihinde işten ayrılan Bayan (L)’ye, işvereni tarafından 55.000 TL iş kaybı tazminatı ödenmiş olup ayrıca kıdem tazminatı ödemesi yapılmamıştır.
Bayan (L)’ye yapılan 55.000 TL lik ödemenin gelir vergisinden istisna edilecek tutarı aşağıdaki gibi olacaktır.
İş kaybı tazminatı 55.000,00 TL
Vergiden istisna edilecek tutar (5.001,76x10=) 50.017,60 TL
Vergiye tabi tutar (55.000-50.017,60=) 4.982,40 TL
Örnek
(M) A.Ş.’de 5953 sayılı Kanun kapsamında 20 yıl süreyle çalıştıktan sonra, 15/3/2018 tarihinde emekliliğe ayrılan ve en son aya ilişkin ücreti 20.000 TL olan Bayan (N)’ye işvereni tarafından 400.000 TL kıdem tazminatı ve 500.000 TL emeklilik tazminatı (ikramiyesi) ödenmiştir.
Bayan (N)’ye yapılan 900.000 TL lik ödemenin gelir vergisinden istisna edilecek tutarı aşağıdaki gibi olacaktır.
Kıdem tazminatı tutarı 400.000 TL
Emeklilik tazminatı (ikramiyesi) 500.000 TL
Ödenen toplam tutar 900.000 TL
Vergiden istisna edilecek tutar (20.000 TL x 24=) 480.000 TL
Vergiye tabi tutar (900.000 TL-480.000 TL=) 420.000 TL
**ÜCRET SAYILAN TUTARLAR SİGORTA PRİMİNE ESAS KAZANCA TABİ OLUR**
657 sayılı Kanunun 4/b ve mülga 4/c maddeleri kapsamında çalışan personele ödenen iş sonu tazminatlarının vergilendirilmesi
1) 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (B) fıkrası kapsamındaki sözleşmeli personele ve mülga (C) fıkrası kapsamındaki geçici personele hizmet sözleşmelerinin sona ermesi nedeniyle ödenen iş sonu tazminatları da 193 sayılı Kanunun 25 inci maddesinin birinci fıkrasının (7) numaralı bendi uyarınca, bu Tebliğin 10 ve 11 inci maddelerinde yapılan açıklamalar çerçevesinde gelir vergisinden istisna edilecektir.
2) 7103 sayılı Kanunun yayımı tarihinden önce 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (B) fıkrası kapsamındaki sözleşmeli personele ve mülga (C) fıkrası kapsamındaki geçici personele ödenen iş sonu tazminatları üzerinden gelir vergisi kesintisinin yapılmış olması durumunda, zamanaşımı süresi de dikkate alınarak;
a) Kesilen gelir vergisini dava konusu yapmayan mükelleflerin, ilgili muhasebe birimlerine dilekçeyle başvurmaları,
b) Mahkemelerde ihtilafı devam eden ve bu Tebliğin yayımı tarihi itibarıyla yargıda kesinleşmemiş işlemlere ilişkin olarak; mükelleflerin, davalarından feragat etmeleri ve buna ilişkin ilgili mahkemeden feragat ettiklerini gösterir şerhli dilekçe örneğini veya bu belge temin edilemediği takdirde feragat nedeniyle verilecek karar örneğini muhasebe birimlerine ibraz etmeleri
kaydıyla, tahsil edilen gelir vergisinin red ve iadesi yapılacaktır. Vedat İlki
Özel Esaslara Alınma İşlemi Hukuki Midir?
Uygulamada vergi mükellefleri, sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenledikleri veya kullandıkları gerekçesiyle özel esaslara tabi mükellefler listesine diğer bir tabirle ‘kod listesi’ne alınmakta ve bir nevi kara liste olan bu listeye tabi mükellefler vergi denetim kurumlarınca öncelikle incelenmektedir.
Ayrıca özel esaslara tabi mükelleflerin müşterileri de bu mükelleften aldıkları faturalardan dolayı sorun yaşayabilmekte , KDV indirimleri reddedilebilmekte veya KDV iadesi alamayabilmektedirler. Özel esaslara alınmanın mükellefler için doğurduğu bu olumsuz sonuçlar ticari hayatı onlar için zor bir duruma sokmaktadır. Ayrıca mükelleflerin haklarını tam olarak bilmemesi de bazen kendilerini göz göre göre bu olumsuz sonuçlara katlanmaya zorlamaktadır.
Oysa özel esaslara alınma işlemini hukuken değerlendirecek olursak ; ne vergi idarelerinin ne de vergi denetim kurullarının mükellefleri bu şekilde kategorize etmelerine imkan sağlayan hiçbir yasal düzenleme olmadığı gibi , Anayasa’da da buna izin veren bir hüküm bulunmamaktadır.
Bu şekilde yasal dayanağı olmadan yapılacak bir sınıflandırma , vergi barışını bozucu etki yapacağı gibi , temel kişi hak ve hürriyetlerine de aykırılık teşkil eder. Dolayısıyla yasal dayanağı olmadan , hukuka aykırı bir biçimde idarenin kendi içerisinde oluşturduğu bir sınıflandırma ile mükelleflerin “sakıncalı mükellefler listesi” olarak adlandırılan listede yer alması yolunda tesis edilen bu tip işlemler hukuki değildir. Vergi yargısı da özel esaslara alınma işlemine karşı açılan davaları istikrarlı bir şekilde kabul etmektedir.
Kaynak: Av. İsmet Ömer Güneş
Sahte Fatura Düzenleme Ve Kullanma Ve Dava Şartı
213 S. K.367. Md.si Uyarınca Dava Şartı Olan Vergi Dairesi Başkanlığı Mütalaasının Hakkında Mahkumiyet Hükümleri Kurulan Sanık İçin Verildiği Sanık Hakkında 2006 Takvim Yılında Sahte Fatura Kullanmak ve Sahte Fatura Düzenlemek Suçlarından Dava Şartı Olan Mütalaanın Bulunmaması Nedeniyle Öncelikle Durma Kararı Verilip Mütalaa Verilip Verilmeyeceği İlgili Vergi Dairesi Başkanlığından Sorulup Sonucuna Göre Sanığın Hukuki Durumunun Takdir ve Tayini Gerektiği
T.C.
YARGITAY
11. CEZA DAİRESİ
E. 2016/5659
K. 2018/310
T. 15.1.2018
* SAHTE FATURA DÜZENLEMEK VE KULLANMAK ( 213 S. K.367. Md.si Uyarınca Dava Şartı Olan Vergi Dairesi Başkanlığı Mütalaasının Hakkında Mahkumiyet Hükümleri Kurulan Sanık İçin Verildiği Sanık Hakkında 2006 Takvim Yılında Sahte Fatura Kullanmak ve Sahte Fatura Düzenlemek Suçlarından Dava Şartı Olan Mütalaanın Bulunmaması Nedeniyle Öncelikle Durma Kararı Verilip Mütalaa Verilip Verilmeyeceği İlgili Vergi Dairesi Başkanlığından Sorulup Sonucuna Göre Sanığın Hukuki Durumunun Takdir ve Tayini Gerektiği )
* DAVA ŞARTI ( Sahte Fatura Düzenlemek ve Kullanmak – 213 S. K.367. Md.si Uyarınca Dava Şartı Olan Vergi Dairesi Başkanlığı Mütalaasının Hakkında Mahkumiyet Hükümleri Kurulan Sanık İçin Verildiği Sanık Hakkında 2006 Takvim Yılında Sahte Fatura Kullanmak ve Sahte Fatura Düzenlemek Suçlarından Dava Şartı Olan Mütalaanın Bulunmaması Nedeniyle Öncelikle Durma Kararı Verilip Mütalaa Verilip Verilmeyeceği İlgili Vergi Dairesi Başkanlığından Sorulup Sonucuna Göre Sanığın Hukuki Durumunun Takdir Edileceği )
* VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI MÜTAALASI ( Sanık Hakkında 2006 Takvim Yılında Sahte Fatura Kullanmak ve Sahte Fatura Düzenlemek Suçlarından Dava Şartı Olan Mütalaanın Bulunmaması Nedeniyle Öncelikle Durma Kararı Verilip Mütalaa Verilip Verilmeyeceği İlgili Vergi Dairesi Başkanlığından Sorulup Sonucuna Göre Sanığın Hukuki Durumunun Takdir ve Tayini Gereği )
213/M.367
ÖZET : Sanık hakkında “2006 takvim yılında sahte fatura düzenlemek ve sahte fatura kullanmak” suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
213 S. K.367. md.si uyarınca dava şartı olan vergi dairesi başkanlığı mütalaasının hakkında mahkumiyet hükümleri kurulan sanık için verildiği, sanık hakkında 2006 takvim yılında sahte fatura kullanmak ve sahte fatura düzenlemek suçlarından dava şartı olan mütalaanın bulunmaması nedeniyle, öncelikle durma kararı verilip, mütalaa verilip verilmeyeceği ilgili Vergi Dairesi Başkanlığından sorulup sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken, yargılamaya devamla mahkumiyet hükümleri kurulması, hatalıdır.
DAVA : 1-)Sanık hakkında “2006 takvim yılında sahte fatura düzenlemek ve sahte fatura kullanmak” suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik katılan vekilinin ve sanığın temyiz itirazlarının incelenmesinde;
5237 Sayılı TCK’nın 53. maddesinin, Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 Sayılı iptal kararı ile birlikte infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Toplanan deliller karar yerinde incelenip sanığın suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin, cezayı artırıcı ve azaltıcı sebeplerin ise nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, katılan vekilinin ve sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin istem gibi ONANMASINA,
2-)Sanık hakkında “2006 takvim yılında sahte fatura düzenlemek ve sahte fatura kullanmak” suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik katılan vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;
213 Sayılı Kanun’un 367. maddesi uyarınca dava şartı olan vergi dairesi başkanlığı mütalaasının hakkında mahkumiyet hükümleri kurulan sanık için verildiği, sanık hakkında 2006 takvim yılında sahte fatura kullanmak ve sahte fatura düzenlemek suçlarından 213 Sayılı Vergi Usul Yasasının 367. maddesi uyarınca dava şartı olan mütalaanın bulunmaması nedeniyle, öncelikle durma kararı verilip, 213 Sayılı mütalaa verilip verilmeyeceği ilgili Vergi Dairesi Başkanlığından sorulup sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken, yargılamaya devamla yazılı şekilde mahkumiyet hükümleri kurulması,
SONUÇ : Yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeyen hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 15.01.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Kaynak:kazancı.com.tr
Sporcu Ücretlerinden Tevkif Yoluyla Alınan Gelir Vergisinin İadesi Hakkında Yönetmelik
13 Haziran 2018 Tarihli Resmi Gazete
Sayı: 30450
Maliye Bakanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığından;
SPORCU ÜCRETLERİNDEN TEVKİF YOLUYLA ALINAN GELİR
VERGİSİNİN İADESİ HAKKINDA YÖNETMELİK
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, 21/5/1986 tarihli ve 3289 sayılı Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Ek 12 nci maddesinin uygulamasına ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.
Kapsam
MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik; Spor Genel Müdürlüğü, Türkiye Futbol Federasyonu ve bağımsız spor federasyonlarına tescil edilmiş olan ve Türkiye’de faaliyette bulunan spor kulüpleri ve sportif alanda faaliyette bulunan sermaye şirketleri tarafından sporculara ödenen ücretlerden tevkif edilerek ilgili vergi dairesine kanuni süresinde beyan edilen ve ödenen gelir vergisi tutarlarının, ilgili işverenlerce açılan özel hesaplara iade edilmesi, özel hesabın oluşturulması, idaresi, bu hesaba aktarılan tutarların kullanılması ve denetlenmesi ile uygulamaya ilişkin diğer usul ve esasları kapsar.
Dayanak
MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik, 3289 sayılı Kanunun Ek 12 nci maddesinin altıncı fıkrasına dayanılarak hazırlanmıştır.
Tanımlar
MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte yer alan;
a) Amatör spor dalları: 5/5/2009 tarihli ve 5894 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun hükümlerine göre Türkiye Futbol Federasyonunca düzenlenen süper lig, birinci lig, ikinci lig ve üçüncü lig dışındaki futbol ligleri ile 3289 sayılı Kanun kapsamında kurulan spor federasyonlarının bünyesinde yer alan profesyonel şube dışındaki spor dallarını,
b) Çalıştırıcı personel: Teknik direktör, antrenör ve sportif direktör gibi takımın teknik sorumluları ve yardımcılarını,
c) Diğer spor elemanı: Fizyoterapist, kondisyoner, spor hekimi, spor analizcisi, diyetisyen, spor psikoloğu, spor masörü-masözü, engelli spor branşlarında refakatçi, menajer ve sporculara sportif açıdan destek olan diğer personeli,
ç) İl müdürlüğü: Gençlik hizmetleri ve spor il müdürlüğünü,
d) Lisans: Spor yarışmalarına ve spor federasyonlarınca yapılacak olan diğer faaliyetlere katılacaklara, elektronik ortamda il müdürlüğü veya ilgili spor federasyonu tarafından verilen tasdikli belgeyi,
e) Profesyonel spor dalı: Türkiye Futbol Federasyonunca düzenlenen süper lig, birinci lig, ikinci lig ve üçüncü lig ile 3289 sayılı Kanun kapsamında kurulan spor federasyonlarının bünyesinde yer alan profesyonel şubeleri,
f) Özel hesap: İlgili işverence Türkiye’de kurulu bankalar nezdinde açılan ve bu Yönetmeliğin 8 inci maddesinde düzenlenen hesapları,
g) Sermaye şirketleri: Bu Yönetmeliğin uygulamasında 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre idman ve spor faaliyetlerinde bulunmak üzere kurulmuş olan ve Türkiye Futbol Federasyonu veya bağımsız spor federasyonlarına kayıt ve tescilini yaptıran şirketleri,
ğ) Spor kulübü: Spor faaliyetlerinde bulunmak amacıyla kurularak Spor Genel Müdürlüğü ve Türkiye Futbol Federasyonuna kayıt ve tescilini yaptıran dernekleri,
h) Spor federasyonu: Spor Genel Müdürlüğü bünyesinde faaliyet gösteren federasyonlar ile bağımsız spor federasyonları ve Türkiye Futbol Federasyonunu,
ı) Sporcu: Spor müsabaka ve yarışmalarına katılmak amacıyla gençlik hizmetleri ve spor il müdürlüğü veya ilgili spor federasyonundan bağlı olduğu kulüp adına lisans alan ve bu lisans için ilgili yıl vizesi yapılmış kişiyi,
i) Sportif faaliyet: Spor federasyonlarının bünyelerinde yer alan spor dallarına ilişkin spor müsabaka ve yarışmaları ile bunlara yönelik hazırlık ve eğitim çalışmalarını,
j) Vize: Spor müsabaka ve yarışmalarına katılabilmek için lisansın her sezon il müdürlüğü veya ilgili spor federasyonunca onaylanması işlemini,
ifade eder.
(2) Türkiye Futbol Federasyonunca düzenlenen süper lig, birinci lig, ikinci lig ve üçüncü ligin altyapı takımları amatör spor dalları kapsamında değerlendirilir.
İKİNCİ BÖLÜM
Vergilerin İadesine İlişkin Hususlar
Öngörülen teşvik
MADDE 5 – (1) 3289 sayılı Kanunun Ek 12 nci maddesiyle, Türkiye’de faaliyette bulunan spor kulüpleri ve sportif alanda faaliyette bulunan sermaye şirketleri tarafından sporculara ödenen ücretlerden tevkif edilerek ilgili vergi dairesine yatırılan gelir vergisi tutarlarının, amatör spor dallarında kullanılmak üzere ilgili işverene red ve iade edilmesi sağlanmaktadır.
İade uygulamasından faydalanacaklar
MADDE 6 – (1) Sporcu ücretlerinden tevkif yoluyla alınan gelir vergisinin iadesi uygulamasından;
a) Spor Genel Müdürlüğü veya Türkiye Futbol Federasyonuna tescil edilmiş olan ve Türkiye’de faaliyette bulunan spor kulüpleri,
b) Türkiye Futbol Federasyonu veya bağımsız spor federasyonlarına kayıt ve tescilini yaptıran sportif alanda faaliyette bulunan sermaye şirketleri,
faydalanır.
İade kapsamındaki vergi tevkifatları
MADDE 7 – (1) Tevkif yoluyla alınan gelir vergisinin iadesi uygulamasından, sadece sporculara ödenen ücretler üzerinden tevkif edilen ve beyan edilerek vergi dairesine ödenen tutarlar ile sınırlı olmak üzere faydalanılır.
(2) İşverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatler ücret kapsamında vergilendirilmekte olup; sporculara, bu faaliyetlerine ilişkin olarak aylık ücret, başarı primi, maç başı ücreti, imza parası, imaj hakkı ve sair adlarla yapılan ödemeler ve sağlanan menfaatler, 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 61 inci maddesine göre ücret kapsamında değerlendirilir.
(3) Bu Yönetmeliğin 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde tanımlanan ve ücretleri 193 sayılı Kanunun geçici 72 nci maddesine göre tevkifata tabi tutulan sporcular dışındaki diğer spor elemanları, çalıştırıcı personel ile idari hizmetler, destek hizmetleri ve diğer görevlerde çalışan personelin ücretlerinden tevkif edilen vergiler iade kapsamda değildir.
(4) 21/3/2018 tarihli ve 7103 sayılı Kanunla 3289 sayılı Kanuna eklenen Ek 12 nci maddesinin 1/5/2018 tarihinde yürürlüğe girmesi nedeniyle, bu tarihten itibaren ödenen ücretler üzerinden tevkif edilen vergilerin iadesi yapılacaktır. Bu kapsamda, Mayıs ayında sporculara ödenen ücretler üzerinden tevkif edilerek Haziran ayında verilmesi gereken muhtasar beyanname ile beyan edilen ve ödenen tevkifat tutarları, tahsil edildiği tarihi takip eden beş iş günü içerisinde red ve iadesi yapılmak suretiyle, mükelleflerce bildirilen özel hesaba veya hesaplara aktarılacaktır.
Özel hesabın açılması
MADDE 8 – (1) Spor kulüpleri ve sportif alanda faaliyette bulunan sermaye şirketleri tarafından özel hesap gelirlerinin toplanmasını teminen Türkiye’de kurulu bankalarda ihtiyaca göre bu maddede belirtildiği şekilde bir ya da birden fazla hesap açılır.
(2) Vergi dairelerince bu Yönetmeliğin 7 nci maddesine göre bu hesaplara aktarılan gelir vergisi tutarları ile bu hesapta yer alan tutarların nemalandırılmasından elde edilen gelirler, özel hesapların kaynaklarını teşkil eder.
İadeye ilişkin uygulama esasları
MADDE 9 – (1) Spor kulüpleri ve sportif alanda faaliyette bulunan sermaye şirketlerince sporculara yapılan ücret ödemeleri üzerinden tevkif edilen vergilerin, söz konusu kulüp ve şirketlere iade edilebilmesi için, bu vergilerin ilgili aya ilişkin muhtasar beyanname ile kanuni süresinde beyan edilmesi ve yine tahakkuk eden gelir (stopaj) vergisi tutarlarının vadesinde ödenmesi zorunludur.
(2) Sporcu ücretleri üzerinden tevkif edilen ve edilmesi gereken vergilere ilişkin kanuni süresinde verilen düzeltme beyannameleri hariç, pişmanlıkla verilen beyannameler de dahil olmak üzere kanuni süresinden sonra verilen beyannameler üzerinden tarh edilen gelir vergisi ise red ve iade edilmez.
(3) Spor kulüpleri ve sportif alanda faaliyette bulunan sermaye şirketleri tarafından, sporculara ödenen ücretlerden tevkif edilen vergilere ilişkin bu Yönetmelik ekinde yer alan bildirimin, elektronik ortamda doldurulması ve ilgili aylarda verilecek muhtasar beyannamenin eki olarak gönderilmesi zorunludur.
(4) İlgili işveren tarafından sporculara ilişkin ücretler üzerinden tevkif edilen ve muhtasar beyanname ile beyan edilmek suretiyle ödenen tevkifat tutarları, vergi dairelerince, tahsil edilen tarihi takip eden beş iş günü içerisinde düzeltme fişi ile red ve iadesi yapılmak suretiyle ilgili işveren adına açılan özel hesaba aktarılır.
(5) Vergi dairelerince yapılacak red ve iadelerde, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 23 üncü maddesinde yer alan, tahsil edilen amme alacaklarının öncelikle, istihkak sahiplerinin reddiyatı yapacak olan amme idaresine olan muaccel borçlarına mahsup edilmek suretiyle red ve iade edilmesine ilişkin hüküm uygulanmayacaktır.
(6) Özel hesapta yer alan tutarlar, bu Yönetmeliğin 11 inci maddesinde belirtilen amaç dışı kullanıma yönelik yapılan tarhiyatlar kapsamındaki alacaklar hariç, rehnedilemez ve haczedilemez.
Özel hesabın kullanılması
MADDE 10 – (1) Özel hesaba aktarılan tutarlar;
a) Amatör spor dallarında sportif faaliyet gösteren sporculara, bunların çalıştırıcılarına ve diğer spor elemanlarına yapılan ücret ve ücret sayılan brüt ödemeler,
b) Bu maddenin (a) bendi kapsamındaki sporcu, çalıştırıcı ve diğer spor elemanlarının, sportif faaliyetlerine ilişkin iaşe, ibate, seyahat, sağlık, eğitim-öğretim harcamaları ile amatör spor dallarına ilişkin hazırlık kampları, müsabaka, malzeme ve ekipman, vize, lisans, tescil ve katılım harcamaları,
için kullanılır.
(2) Amatör spor dallarında sportif faaliyet gösteren sporculara, bunların çalıştırıcılarına ve diğer spor elemanlarına yapılan ücret ve ücret sayılan ödemeler, her bir sporcu, çalıştırıcı ve diğer spor elemanları için, yıllık olarak 193 sayılı Kanunun 103 üncü maddesinde yazılı tarifenin üçüncü gelir diliminde yer alan ve ilgili yılda ücretler için geçerli olan tutarın üç katını aşamaz.
(3) Özel hesaba aktarılan iade tutarları ile bu hesaptan yapılan harcamalar, gelir ve kurumlar vergisi uygulamalarında gelir, gider, indirim veya maliyet olarak dikkate alınmaz.
(4) Özel hesaba aktarılan tutarların, nemalandırılması, harcanması ve bunlara ilişkin her türlü kayıt ve muhasebe işlemleri, ilgili spor kulübü derneği veya sermaye şirketinin kayıt ve muhasebe işlemleri içerisinde ayrıca izlenmesine imkan sağlanacak şekilde tutulur.
Özel hesabın amaç dışı kullanılması
MADDE 11 – (1) Özel hesaptan amaç dışı kullanılan vergi iadeleri, amaç dışı kullanıldığı vergilendirme dönemine ilişkin gelir (stopaj) vergisi olarak özel hesap açılan mükellef adına 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunundaki esaslara göre vergi ziyaı cezası kesilerek tarh edilir ve gecikme faizi hesaplanır.
Örnek : 2019 yılı Mayıs ayında tamamlanan denetim sonucunda (A) Futbol A.Ş’nin özel hesapta bulunan tutardan 50.000 TL’yi 2018 yılı Ekim ayında amaç dışı kullandığı tespit edilmiştir. Amaç dışı kullanılan 50.000 TL’lik tutar, (A) Futbol A.Ş adına Ekim/2018 dönemine ilişkin vergi ziyaı cezası kesilmek suretiyle tarh edilecek ve gecikme faizi hesaplanmak suretiyle tahsil edilecektir.
Denetim
MADDE 12 – (1) Özel hesaba ilişkin bir yıl içerisinde yapılan tüm işlemler, Maliye Bakanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından belirlenecek komisyon tarafından yılda en az bir kez denetlenir. Söz konusu denetimlerin izleyen yılın sonuna kadar bitirilmesi esastır. Denetim raporu, Maliye Bakanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığına sunulur.
(2) Denetimlerde, özel hesapta toplanan kaynağın; belirlenen esaslar çerçevesinde ve Kanunun amacına uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı ayrıntılı olarak değerlendirilir.
Yürürlük
MADDE 13 – (1) Bu Yönetmelik hükümleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 14 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Maliye Bakanı ile Gençlik ve Spor Bakanı birlikte yürütür.
126 No’ lu Tebliğ ile Revize Edilen TMS 8 Resmi Gazetede Yayınlandı
13 Haziran 2018 Tarihli Resmi Gazete
Sayı: 30450
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumundan:
KURUL KARARI
Karar No: 75935942-050.01.04-[01/88]
Karar Tarihi: 07/06/2018
Konu: TMS 8 Muhasebe Politikaları, Muhasebe Tahminlerinde Değişiklikler ve Hatalar’ın Yayımlanması
Ülkemizdeki finansal raporlama uygulamalarını geliştirmek ve finansal raporların kalitesini artırmak amacıyla yürürlükte bulunan Türkiye Finansal Raporlama Standartlarının gözden geçirilerek revize edilmesi, kolay anlaşılan ve uygulanabilen Standartlara sahip olunması ve Standartlar arasında terim ve ifade birlikteliğinin sağlanması amacıyla başlatılan Revizyon Projesi kapsamında yeniden kaleme alman TMS 8 Muhasebe Politikaları, Muhasebe Tahminlerinde Değişiklikler ve Hataların yayımlanmasına karar verilmiştir.
Elektronik Yoklama Sistemi E-Yoklama Fişi İle Yapılan Tespitlerin Hukuksal Sonuçları
Gelir idaresi elektronik yoklama sistemi yani e-yoklama fişi ile yoklama işlemlerini yürütmektedir. Yoklama memurları kendilerine gelen iş emri kapsamında 213 sayılı VUK madde 131 hükmüne göre mahallinde yoklama fişi düzenlemektedirler. Yine 213 sayılı VUK madde 127 hükmüne göre mükellefler ve mükellefiyetle ilgili maddi ve somut olayları yerinde araştırarak tespit etmek işlemi yoklama işleminin amacı sayılmaktadır.(VUK md. 132)
Gelir İdaresi son 3 yıldır e-yoklama fişi ile aşağıdaki işlemleri yerine getirmektedir:
1- İhbar komisyonları tarafından kayıt dışı faaliyetlerin tespiti ile ilgili yoklama hizmetleri,
2- Vergi dairesine kayıt yaptırmadan ticari işlem yapan mükellefler ile ilgili tespitler,
3- Resmi makamlar tarafından Vergi Dairelerine, Alo Maliye veya Maliye Bakanlığına doğrudan veya telefon ile ALO 189 telefon hattına yapılan ihbarlar,
4- diğer kayıt dışı bildirim işlemleri.
Buradan hareketle e-yoklama fişleri üzerinde nezdinde denetim yapılan kişi tablosunda(Modül 15) denetim yapmaya yetkili iki yetkili memur vasıtasıyla nezdinde denetim yapılan kişinin huzurunda elektronik ortamda tablet bilgisayar üzerinden (IPAD..vs) işlem yapılmaktadır. Kağıt ortamı üzerinden yoklama fişlerinde nezdinde denetim yapılan kişinin VUK madde 131 hükmüne göre imzası alınmaktadır. Elektronik yoklama fişlerinde mükellefin veya yetkili adamının imzası bulunmamaktadır. Bu nedenle e-yoklama fişleri üzerinde muhtemel hatalar nedeniyle konunun yargıya taşınması durumunda ispat açısından problemler ortaya çıkabilecektir. Örneğin düzenlenen klasik yoklama fişleri kağıt ortamında VUK madde 131 hükmüne göre mükellefin hazır olmaması halinde yetkili adamı varsa buna imza ettirilebilmektedir. Aynı şekilde e-yoklama fişlerinin Modül 15 bölümünde yer alan “tespit edilen hususlar bölümünde” eleştiriyi gerektiren hususlara yer verilmektedir. Örneğin belge düzeni ihlali olup olmadığı, varsa cinsi, ihlal sebebi ve tarihi, tutarı, alıcı ünvanı ve vergi numarası ile ayrıntılı açıklamalar bu bölümde gösterilmektedir. Bu bölümde yapılan tespitlerinde ileriki aşamalarda vergi yargısına taşınmasın durumunda yargının ne şekilde karar vereceği düşündürücüdür. Nazlı Gaye Alpaslan