Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

SOSYAL GÜVENLİK KURUMUNA VERİLMESİ GEREKEN EKSİK GÜN BELGELERİ

A- ÜCRETSİZ VEYA AYLIKSIZ İZİN BELGESİ

Ücretsiz veya aylıksız izin ile ilgili 4857 sayılı İş Kanunu’nda(3) herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Fakat bazı maddelerinde ücretsiz izin olduğu anlaşılan izinlerden bahsedilmektedir. Bu sebeple Kurum ücretsiz izin belgesinde istenilen şekil şartını kendisi belirlemektedir. İşveren eksik gün nedeni olan, sigortalı ve işverenin imzasını taşıyan ücretsiz veya aylıksız izinli olduğunu kanıtlayan izin belgesini aylık prim ve hizmet belgesi ile birlikte ve süresinde Kuruma vermek zorundadır. Yönetmelik değişikliği öncesi izin belgesinde işçi ve işverenin imzasını taşıma şartı aranmamaktaydı.

B- KISMİ SÜRELİ ÇALIŞMA SÖZLEŞMESİ         

İş Kanunu’nun 13. maddesine göre, işçinin normal haftalık çalışma süresinin, tam süreli iş sözleşmesiyle çalışan emsal işçiye göre önemli ölçüde daha az belirlenmesi durumunda sözleşme kısmi süreli iş sözleşmesidir. Tam süreli işçinin çalışma süresi haftalık en fazla 45 saattir ve bu sürenin altında geçen çalışmalar kısmi süreli çalışma sayılır. 5510 sayılı Kanun’un 80. maddesi birinci fıkrası (h) bendine göre kısmi süreli iş sözleşmesinin işçi ve işveren arasında yazılı olarak yapılmış olması şartı ile prime esas kazançta kısmi çalışma olarak kabul edileceği belirtilmektedir. Yönetmelikte aylık verilecek bildirge ile eksik çalışma bulunduğuna dair kısmi süreli iş sözleşmesinin aynı süre içerisinde verilmesi gerektiği hükmü yer almaktadır.

C- PUANTAJ KAYITLARI

Puantaj, bir işletmede çalışanların saat ya da gün bazında çalışma sürelerinin kayıt altında tutulması ve raporlanmasıdır. Farklı sektörlerde farklı şekillerde kullanılan puantaj, temel olarak mesainin saat üzerinden hesaplanmasıdır. Buna dair Kuruma eksik gün bildirilmesi halinde, bu kayıtlarda sigortalının imzasının bulunması zorunludur.

D- İŞE DEVAMSIZLIK BELGESİ

Mazeretsiz olarak işe gelmeyen işçiye işverenin ücret ödeme yükümlülüğü bulunmamakta, ücret ödenmediği içim prime esas kazanca bu süreler dâhil edilmemektedir. İşveren tarafından usulüne uygun düzenlenmiş devamsızlık belgeleri, aylık prim ve hizmet belgesi ile birlikte Kuruma verilmek zorundadır.

E-SÖZLEŞME FESİH TARİHİNİ BELİRTEN BELGE

İş sözleşmesi, işçi ve işveren tarafından Kanun’dan doğan haklarını kullanarak ya da tazminat ödemeye mahkum edilerek feshedilebilir. Eksik gün bildirimi açısından iş sözleşmesinin hangi sebeple fesih edildiğinden ziyade fesih tarihinde işçinin fiilen çalışmasının söz konusu olamadığının kanıtlanması gerekmektedir. İşveren fesih tarihinde işçinin çalışmasının bulunmadığına dair belgeyi Kuruma ilgili ay bildirgesi ile süresinde ibraz etmek zorundadır.

III- KURUMA VERİLMESİ ZORUNLU OLMAYAN EKSİK GÜN BELGELERİ

A- İSTİRAHATLİ OLDUĞUNU BELİRTEN RAPOR

5510 sayılı Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrası kapsamında bulunan sigortalılar iş kazası ve meslek hastalığı, maddenin (a) bendi ve 5. madde kapsamında olanlar hastalık; 4. maddenin birinci fıkrasının (a) bendine ve (b) bendinin ilgili bentlerine tabi sigortalıların doğum yapmaları halinde, sağlık hizmeti sunucularından istirahat raporu alınabilmektedir. Bu raporlara istinaden Kurum istirahatlı olduğu sürelerin bazen tamamını bazen Kanun’da geçen süreler için sigortalıya geçici iş göremezlik ödeneği ödemektedir.

Eksik gün bildirimine dair değinmiş olduğumuz raporların yetkilendirilmiş sağlık hizmeti sunucularından veya işyeri hekimlerinden alınmış olması halinde raporların istenilmesi halinde ibrazı için saklanması gerekmektedir.

B- DİSİPLİN CEZASINA VE GÖZALTINA ALINDIĞINA DAİR BELGE

İşveren tarafından işçinin ilgili olduğu ayda gözaltına alındığını veya tutuklu olduğunu bu sebeple o ay içerisinde yapılan eksik gün bildirimine sadece bu bilginin eklenmesi yeterli olacaktır. Ayrıca işçiye disiplin cezası verilmesi halinde de yönetmelik değişikliği ile işçiye tebliğ şartı getirilmiştir. Buna istinaden Tebliğ edilen disiplin cezası uygulamasına ilişkin belgenin ve gözaltı veya tutuklu olduğuna dair belgenin istenilmesi halinde ibrazı için saklanması gerekmektedir.

C- İŞYERİ FAALİYETİNİN DURDUĞUNA DAİR BELGE 

Grev, lokavt, genel hayatı etkileyen olaylar, doğal afetler nedeniyle işyerinde faaliyetin durdurulduğunu veya işe ara verildiğini gösteren ilgili resmi makamlardan alınan yazı örneği eksik çalışmaya ilişkin belgelerdir. Bu belgenin aylık prim ve hizmet belgesi ile Kuruma verilmesinde bir zorunluluk bulunmamakla birlikte, istenilmesi halinde ibraz edilmek kaydıyla saklanılmalıdır.

D- KISA ÇALIŞMA VE YARIM ÇALIŞMA ÖDENEĞİ

Kısa çalışma ve yarım çalışma ödeneği alındığına dair ilgili resmi makamlardan alınan belgelerde eksik çalışmanın kanıtı belgeler arasında geçmektedir. Buna dair bildirim Kuruma ilgili kodun aylık prim ve hizmet belgesinden seçilerek yapılması yeterlidir. Bu belgeler sadece Kurum tarafından istenildiğinde ibraz edilmek zorundadır.

E- İSG-KATİP PROGRAMINDAN ALINAN BELGELER

İş sağlığı ve güvenliği kayıt, takip ve izleme programı üzerinden alınan sözleşmelerin de sigortalıların eksik çalıştığını belirten belgeler niteliğinde olması sebebiyle işverenler tarafından Kurumca istenildiğinde ibrazı açısından saklanılması gerekmektedir.

EKSİK GÜN BELGESİNİ VERME YÜKÜMLÜLÜĞÜ ve YAPTIRIMI

Eksik gün bildirimi Kurum tarafından belirlenen matbu bir formla yani Ek-10 formu doldurularak yapılır. Eksik gün nedenlerine ilişkin belgeler ise Ek-10 formunun ekinde sunulur. Eksik gün bildirimi yapma yükümlülüğü sadece 10'dan az çalışanı olan işyerleri için geçerlidir. İşyerinde çalışan sigortalı sayısı 10 ve üzerinde ise 13. fıkrada geçen belgelerin Kurum tarafından istenilmesi halinde ibrazı için saklanılması gerekmektedir.

İşverenler tarafından eksik gün bildirimine dair belgelerin saklanması gerektiği halde Kurum tarafından istenilmesi halinde ibraz edilememesi durumunda, 5510 sayılı Kanun’un 86. maddesi beşinci fıkrasına göre işlem yapılacaktır. Buna göre, ilgili ayda 30 günden az olan yani eksik bildirilen gün ve kazançlara istinaden aylık prim ve hizmet belgeleri re’sen düzenlenerek, aylık asgari ücretin iki katını geçmemek kaydıyla her bir ek belgede kayıtlı sigortalı sayısı başına, aylık asgari ücretin yarısı tutarında idari para cezası uygulanması gerekecektir. Ahmet ÖZCAN Yaklaşım / Nisan 2018 / Sayı: 304

Perşembe, 12 Nisan 2018 01:14

SGK Prim Borçlarında Zamanaşımı

Bilindiği üzere Sosyal Güvenlik Kurumu prim alacaklarını doğuran olay genel olarak işverenlerin çalıştırdıkları sigortalılarını aylık prim hizmet belgesi/aylık sigorta primleri bildirgesi vererek kuruma beyanı ile gerçekleşmektedir. Zamanaşımı süresi, işverenlerce kendiliğinden düzenlenen ve yasal süresi içinde kuruma verilen veya yasal süresi dışında verilmekle birlikte denetim elemanına incelemeye sevk edilmeksizin işleme konulan aylık prim hizmet belgesi/aylık sigorta primleri bildirgesinden dolayı tahakkuk eden primler için farklı, mahkeme kararları, denetim ve kontrolle görevli memurlarca yapılan tespitlere veya kamu kurum ve kuruluşlarından alınan yazılara istinaden Sosyal Güvenlik Kurumunca re’sen düzenlenen aylık prim hizmet belgesi/aylık sigorta primleri bildirgesinden dolayı tahakkuk eden prim borçları için ayrı hesaplanmaktadır.

a- Ödeme vadesi 30.9.2008 tarihi ya da öncesinde sona eren sigorta prim borçlarının zamanaşımı süresi,

Ödeme vadesi;

- 07.12.1993 tarihi ve öncesinde sona eren borçlar için, Borçlar Kanunu hükümlerine istinaden, ödeme süresinin sona erdiği tarihi takip eden günden itibaren on yıl,

- 08.12.1993 ila 05.07.2004 tarihleri arasında sona eren borçlar için, 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine istinaden, borcun ödeme süresinin sona erdiği tarihi takip eden takvim yılı başından itibaren beş yıl,

- 06.07.2004 ila 30.09.2008 tarihleri arasında sona eren borçlar için yine Borçlar Kanunu hükümlerine istinaden, ödeme süresinin sona erdiği tarihi takip eden günden itibaren on yıl, olarak dikkate alınacaktır.

Örnek-1: ABC unvanlı özel işyeri 2003 yılı Mart ayına ilişkin yasal süresi içinde düzenlenen aylık sigorta primleri bildirgelerinden dolayı tahakkuk eden prim borcunun ödeme süresi 30.04.2003 tarihinde sona ermektedir. Ödeme süresi 30.04.2003 tarihi itibariyle sona eren borçlar, 6183 sayılı Kanuna göre ödeme süresinin sona erdiği tarihi takip eden takvim yılı başından itibaren beş yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğundan, beş yıllık zamanaşımı süresi 01.01.2004 tarihinde başlayıp, zamanaşımını kesen veya durduran hallerinde bulunmaması halinde 31.12.2008 tarihinde sona ermiş olacaktır.

Örnek-2: VYZ unvanlı özel nitelikteki işyerince 2005 yılı eylül ayına ilişkin yasal süresi içinde düzenlenen aylık prim ve hizmet belgesinden dolayı tahakkuk eden primlerin ödeme süresi 31.10.2005 tarihinde sona ermekte olup bu borcun, Borçlar Kanunu’na göre ödeme süresinin sona erdiği tarihi takip eden günden itibaren on yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğundan, on yıllık zamanaşımı süresi, 01.11.2005 tarihinde başlayıp zamanaşımını kesen veya durduran hallerin bulunmaması halinde 31.10.2015 tarihinde sona ermektedir.

b- Ödeme vadesi 01.10.2008 veya sonrasında sona eren prim borçlarının zamanaşımı süresi için 5510 sayılı Kanun’un 93. maddesinde “Kurumun prim ve diğer alacakları ödeme süresinin dolduğu tarihi takip eden takvim yılı başından başlayarak on yıllık zamanaşımına tâbidir” ibaresi geçmekte olup bu hüküm gereği işverenlerin kendiliğinden düzenlediği ve yasal süresi dahilinde Sosyal Güvenlik Kurumu’na verdiği ya da yasal süresi dışında verilmekle birlikte incelemeye gerek görülmeksizin kurumca işleme alınan aylık prim ve hizmet belgelerinden dolayı tahakkuk eden ve ödeme vadesi 01.10.2008 tarihi veya sonraki herhangi bir tarihte sona eren prim borçları yasal ödeme süresinin sona erdiği tarihi takip eden takvim yılı başından itibaren on yıllık zamanaşımı süresine tabi tutulmaktadır.

Örnek-3: KML unvanlı özel işyerince 2010 yılı şubat ayına ilişkin olarak düzenlenen ve yasal süresi içinde Sosyal Güvenlik Kurumu’na verilmiş olan aylık prim ve hizmet belgesinden dolayı tahakkuk eden prim borçlarının ödeme vadesi 31.03.2010 tarihinde sona ermekte olup bu itibarla borç, ödeme süresinin dolduğu tarihi takip eden takvim yılı başından başlayarak on yıllık zamanaşımına tâbi olduğundan, söz konusu alacağın tahsilinde dikkate alınacak zamanaşımı süresi zamanaşımını kesen ve durduran haller hariç olmak üzere 01.01.2011 tarihinde başlayıp, 31.12.2020 tarihinde sona erecektir.

c- Mahkeme kararları, denetim sonucu yapılan tespitler, bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kamu idareleri, Kanun ile kurulmuş kurum ve kuruluşlardan edinilen belgelere istinaden talep edilen veya re’sen düzenlenen prim belgelerinden dolayı tahakkuk ettirilen prim borçlarının zaman aşımı süreleri hususunda, 5510 sayılı Kanun’un 93. maddesinin ikinci fıkrasında, “…Kurumun prim ve diğer alacakları; mahkeme kararı sonucunda doğmuş ise mahkeme kararının kesinleşme tarihinden, Kurumun denetim ve kontrolle görevli memurlarınca yapılan tespitlerden doğmuş ise rapor tarihinden, kamu idarelerinin denetim elemanlarınca kendi mevzuatı gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemelerden doğmuş ise bu soruşturma, denetim ve inceleme sonuçlarının Kuruma intikal ettiği tarihten veya bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kamu idareleri ile kanunla kurulmuş kurum ve kuruluşlardan alınan bilgi ve belgelerden doğmuş ise bilgi ve belgenin Kuruma intikal ettiği tarihten itibaren, zamanaşımı on yıl olarak uygulanır.” hükmü mevcut olup bu durumda prim borcu;

-    Mahkeme kararı sonucunda doğmuş ise zamanaşımı süresi, mahkeme kararının kesinleşme tarihinden,

-    Sosyal Güvenlik Kurumu’nun denetim ve kontrolle görevli memurlarınca yapılan tespitlerden doğmuş ise zamanaşımı süresi, rapor tarihinden,

-    Kamu idarelerinin denetim elemanlarınca kendi mevzuatları gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemelerden doğmuş ise zamanaşımı süresi, bu soruşturma, denetim ve inceleme sonuçlarının Kuruma intikal ettiği tarihten,

-    Bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kamu idareleri ile Kanunla kurulmuş kurum ve kuruluşlardan alınan bilgi ve belgelerden doğmuş ise zamanaşımı süresi, bilgi ve belgenin

-    Kuruma intikal ettiği tarihten, itibaren başlatılmaktadır.

-    Bu itibarla bahsi geçen hallerden birinden kaynaklı doğan prim borçlarının zamanaşımı süresi, borcun ödeme vadesinin sona erdiği tarihe göre değil, yukarıda belirtilen tarihler dikkate alınarak belirlenmektedir.

-    Ayrıca mahkeme kararına, denetim elemanlarınca yapılan tespitlere veya bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kamu idareleri ile kanunla kurulmuş kurum ve kuruluşlardan alınan bilgi ve belgelere istinaden düzenlenen aylık sigorta primleri bildirgelerinden/aylık prim ve hizmet belgelerinden dolayı tahakkuk eden primlerin tahsilinde dikkate alınacak zamanaşımı süresi, borcun ödeme vadesinin 01.10.2008 tarihinden önce veya sonra sona erdiği üzerinde durulmaksızın, mahkeme kararının kesinleştiği tarihte/rapor tarihinde/kamu idarelerinin denetim elemanlarınca düzenlenen rapor sonuçlarının Sosyal Güvenlik Kurumu’na intikal ettiği tarihte veya bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kamu idareleri ile Kanunla kurulmuş kurum ve kuruluşlardan alınan bilgi ve belgelerin Sosyal Güvenlik Kurumu’na intikal ettiği tarihte geçerli olan Kanun hükümleri dikkate alınarak, ilgili kanunlarda öngörülen zamanaşımı süreleri esas alınarak belirlenecektir.

Örnek-4: Sosyal Güvenlik Kurumu denetim ve kontrolle görevli memurlarınca düzenlenen 19.09.2009 tarihli rapor ile C.D. isimli sigortalının 2008 yılı Mart ayındaki hizmetlerinin ve kazançlarının Kuruma bildirilmediğinin tespit edildiği varsayıldığında, sigorta primi ve işsizlik sigortası prim borcunun denetim raporuna istinaden tahakkuk etmesinden dolayı, sözkonusu prim borçları yönünden denetim raporunun düzenlendiği 19.09.2009 tarihinde 5510 sayılı Kanun hükümlerine ilişkin zamanaşımı süresi geçerli olduğundan, söz konusu borçlara ilişkin zamanaşımı süresi on yıl olarak uygulanacak olup, bu on yıllık zamanaşımı süresi 19.09.2009 tarihinde başlayıp, zamanaşımını kesen veya durduran hallerin bulunmaması durumunda 18.09.2019 tarihinde sona erecektir.

Diğer taraftan işverenlerce yasal süresi dışında Sosyal Güvenlik Kurumu’na verilen ve işleme alınıp alınmayacağının tespiti amacıyla Sosyal Güvenlik Denetmenine sevk edilen aylık prim ve hizmet belgelerine ilişkin yapılan denetim sonucunda belgelerin işleme alınmasına karar verilmesi halinde, bu nitelikteki aylık prim ve hizmet belgelerinden dolayı tahakkuk eden prim borçları için de zamanaşımı süresi rapor tarihinden itibaren başlar.

Zamanaşımını Kesen Haller

Zamanaşımını kesen haller, 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü hakkında Kanun’da 11 başlık halinde açıklanmış olup bunlar; 

1- Ödeme,

2- Haciz tatbiki,

3- Cebren tahsil ve takip muameleleri sonucunda yapılan her çeşit tahsilât,

4- Ödeme emri Tebliği,

5- Mal bildirimi, mal edinme ve mal artmalarının bildirilmesi,

6- Yukarıdaki 5. sırada gösterilen muamelelerden her hangi birinin kefile veya yabancı şahıs ve kurumlar mümessillerine tatbiki veya bunlar tarafından yapılması,

7- İhtilaflı amme alacaklarında kaza mercilerince bozma kararı verilmesi,

8- Amme alacağının teminata bağlanması,

9- Kaza mercilerince icranın tehirine karar verilmesi,

10- İki amme idaresi arasında mevcut bir borç için alacaklı amme idaresi tarafından borçlu amme idaresine borcun ödenmesi için yazı ile müracaat edilmesi.

11. Amme alacağının özel Kanunlara göre ödenmek üzere müracaatta bulunulması ve/veya ödeme planına bağlanması,

Şeklinde sıralanmıştır. Kesilmenin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren zamanaşımı yeniden işlemeye başlamaktadır. Zamanaşımının bir bozma kararıyla kesilmesi halinde zamanaşımı başlangıcı yeni vade gününün rastladığı; amme alacağının teminata bağlanması veya icranın kaza mercilerince durdurulması hallerinde zamanaşımı başlangıcı teminatın kalktığı ve durma süresinin sona erdiği tarihin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılının ilk günü olur. Fahrettin YÜKSEK* Yaklaşım / Nisan 2018 / Sayı: 304 

Sorunuzu şu şekilde cevaplandırabiliriz.

1- A.Ş.’den kendi isteğinizle ayrıldığınızda, kıdem tazminatı alabilmeniz için emekli olmak için aranan şartlardan yaş dışındaki şartları sağlamış olmanız gerekir. Aksi halde kıdem tazminatı alamazsınız. Tabi işveren kendi isteği ile kıdem tazminatı ödemek isterse işinize haksız yere son verip, kıdem tazminatını öder. Bu işverenin keyfiyetine kalmış bir konudur.

2- Bir şirkette ortak olan başka bir işyerinde sigortalı çalışarak SSK’ya prim ödemesi mümkün.  Ancak sigortalı çalışmadığı sürelerde şirket ortaklığından dolayı Bağ-Kur’a prim ödemek zorunda.

3- Fiilen çalışılan işyerinden sigortalı gösterilmesi Yasa emridir. Fiili olarak çalışma olmadığının tespiti halinde, sigortalılık süresi iptal edilir.

4- Limited şirket ortaklarının ve müdürünün ödenmeyen kamu borçlarından (vergi, prim vb.) belli usul ve esaslarda şahsi mal varlığı ile sorumlu olduğu unutulmamalı.

5- Sonuç olarak, gerçekte bir şirketin ortağı olmadan ortak gibi gösterilmek sahte bir işlemdir. Bu tür sahte işleme bulaşanların zaman içinde büyük sıkıntılar yaşadığına defalarca şahit olduk. Yalkaşım Dergisi

4857 sayılı İş Kanunu’nun 24. maddesinin I-a bendine göre, iş sözleşmesinin konusu olan işin yapılması işin niteliğinden doğan bir sebeple işçinin sağlığı veya yaşayışı için tehlikeli olursa, işçi iş sözleşmesini haklı nedenle feshedebilir. İşçi bu durumda bildirim süresine uymak zorunda değil. İşyerinde en az bir yıl çalışma süresi varsa kıdem tazminatına hak kazanır. Sağlık sebebine bağlı olarak haklı nedenle işten ayrılabilmek için söz konusu rahatsızlık nedeniyle, konusunda uzman doktor veya sağlık kurulu raporu alınması gerekir.

Buna göre, yaptığınız işin sağlığınız için tehlikeli olduğuna dair rapor alırsanız bildirim (ihbar) süresi vermeden işten ayrılabilirsiniz. Ancak çalışma süreniz bir yıldan az olduğundan kıdem tazminatına hak kazanamazsınız. Yani ücretiniz dışında hiçbir şey almanız mümkün olmaz.

Bir yıl dolduktan sonra işten ayrılmanız halinde ise hem kıdem tazminatına hak kazanırsınız, hem de hak kazanacağınız yıllık ücretli izninizi kullanmadan ayrılmanız durumunda kullanmadığınız izin süresinin ücretini alırsınız. Yaklaşım Dergisi

Salı, 10 Nisan 2018 09:54

Transfer Fiyatlandırması Formu

Kurumlar Vergisi Kanunu'nun en önemli düzenlemelerinden birisi de transfer fiyatlandırmasına yönelik düzenlemedir. Zira bu müessese mükelleflerin, ilişkili kişilerle oluşturdukları ve ilişkiden etkilenmiş edim içeren sözleşmeler yoluyla birbirlerine kazanç aktararak matrahlarını aşındırmalarına karşı oluşturulmuş bir supap vazifesi görmektedir.

Transfer fiyatlandırmasında önem taşıyan ve hatta idareye hareket noktası oluşturan konu, “belgelendirme yükümlülüğü”dür. Hatta bu yükümlülüğe, 6728 sayılı Kanun ile Kurumlar Vergisi Kanunu'nun konuya ilişkin 13. maddesine eklenen 8 numaralı bent ile hukuksal sonuç dahi bağlanmıştır. Söz konusu bent düzenlemesine göre; “Transfer fiyatlandırmasına ilişkin belgelendirme yükümlülüklerinin tam ve zamanında yerine getirilmiş olması kaydıyla, örtülü olarak dağıtılan kazanç nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmemiş veya eksik tahakkuk ettirilmiş vergiler için vergi ziyaı cezası (Vergi Usul Kanunu'nun 359'uncu maddesinde yazılı fiillerle vergi ziyaına sebebiyet verilmesi hali hariç) %50 indirimli olarak” uygulanacaktır.

Belgelendirme yükümlülüğünün kapsamına, iki yükümlülük girmektedir. Bunlardan birincisi “Transfer Fiyatlandırması Raporu”nun hazırlanması ve ibrazı yükümlülüğüdür (Bu yükümlülüğün ayrıntılarını geçen salı günkü yazımda aktarmıştım). İkincisi ise beyanname ekinde verilmesi gereken, “Transfer Fiyatlandırması, Kontrol Edilen Kurum Kazancı Ve Örtülü Sermayeye İlişkin Form”un –konumuza ilişkin olarak transfer fiyatlandırmasına yönelik kısmının- tam ve gerçeğe uygun şekilde doldurularak verilmesidir. Bu Formun doldurulmasında dikkat edilecek hususları, bu yıl tekrar hatırlatmak istedim.

Söz konusu Form’u, transfer fiyatlandırması konusunda Rapor hazırlamakla yükümlü olsun olmasın bütün kurumlar vergisi mükelleflerinin vermesi gerekmektedir. Ancak ilişkili kişi ile 2017 yılında hiçbir ilişkisi olmamış mükelleflerin, bu formu doldurmalarına kanaatimce gerek yoktur. Zaten bildiğim kadarı ile İdarenin de aksi yönde bir açıklaması yoktur.

Bu formda yer alan ve “Transfer Fiyatlandırması Kapsamındaki İlişkili Kişilere İlişkin Bilgiler” başlığını (I) sayılı tablo, 2017 yılında işlemde bulunulan ilişkili kişilerin beyanına ilişkindir. Yoksa burada, bütün ilişkili kişilerin dökümünün yapılması söz konusu değildir. Buraya yazılacak ilişkili kişilerin belirlenmesinde, ilişki sonucunda hazine zararının doğup doğmadığının bir önemi yoktur.

Öte yandan Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 13. maddesine 6728 sayılı Kanun'la “ilişkinin doğrudan veya dolaylı olarak ortaklık kanalıyla oluştuğu durumların örtülü kazanç dağıtımı kapsamında sayılması için en az %10 oranında ortaklık, oy veya kâr payı hakkının olması şatı aranır” cümlesi eklenmiştir. Bu düzenleme 9.8.2016’da yürürlüğe girdiğinden, %10’luk koşulu gerçekleştirmeyen ilişkili kişilerle 1.1.2017’den itibaren bir işlem gerçekleştirilmemiş ise forma yazılmaması gerekmektedir.

İlişkili kişilerle yapılan işlemlerin ise (II) sayılı Tabloda gösterilmesi gerekmektedir. Bu tabloda alım ve satım tutarlarının KDV hariç olarak yer alması gerekmektedir (KDV’nin maliyet unsuru olarak değerlendirildiği haller hariç). Yapılan ödemenin stopaja tabi bir ödeme olması halinde ise tutarın brüt olarak yer alması gerekmektedir.

Ortaklara ödenen kâr paylarının ve onlardan alınan sermaye avanslarının ise, işlem olarak gösterilmesi söz konusu değildir.

(III) sayılı tabloda ise transfer fiyatlandırmasına konu işlemlerde kullanılan yöntemler gösterilecektir. Bu tabloda gösterilecek yöntemlerin, Transfer Fiyatlandırması Raporu hazırlamakla yükümlü mükelleflerde, raporla uyumlu olmasına dikkat edilmesinde yarar verdir. Bumin Doğrusöz

https://www.dunya.com/kose-yazisi/bir-onemli-form-transfer-fiyatlandirmasi-formu/410855

Çalışanlar dikkat: İstifa ederken çoğu işverenin boş kağıda imzalattığı ‘tüm alacaklarımı aldım’ ibranamelerin çoğu geçerli değil. Geçerliliği için en az 1 ay sonra imzalanması ve ödeme tutarının net olarak yazılması şart.

İşverenler işçileri çıkarırken ya da işçi kendi rızasıyla istifa ederken boş kağıda ‘bütün alacaklarımı aldım’ ifadesini yazarak imza atmasını talep ediyor. Işçiler de boş kağıda imza atmak istemiyor ve bu nedenle tedirgin oluyor. Ancak işvereniyle kötü duruma düşmemek ve hak ettiği alacaklarını zora sokmamak için çoğu kez işçiler istemeseler de bu tip ifadelerin altına imza atmak durumunda kalıyor...

EN AZ 1 AY GEÇMELİ

Fakat aslında bu şekilde imzalatılan ibranamelerin pek çoğu hukuken geçerli değil. İşverenler çoğu kez bunu işçilerin yalnızca gözünü korkutmak için imzalatıyor. İbraname, İş Kanunu’nda değil Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş bir sözleşme biçimidir. Bu sözleşmenin de geçerli olabilmesi için bazı şartların varlığı söz konusudur. İlk olarak yazılı olmayan ibranameler geçerli değildir. Yani işçinin sözel olarak ‘bütün alacaklarımı aldım’ demesi işverenin işçisine hak ettiği bütün tazminatları ödediği anlamına gelmez. İbranamenin kesinlikle yazılı olması gerekir ve işçi tarafından imzalanması şarttır. Diğer yandan söz konusu ibranamenin geçerli olarak kabul edilmesi için iş sözleşmesinin feshedildiği tarihten en az bir ay sonra imzalanması gerekmektedir. Bu nedenle işverenlerin istifa ederken işçilere imzalattırdıkları ibranameler ve boş kağıtlar geçerli değildir. İbranamenin imzalandığı tarihle istifa tarihi veya iş sözleşmesinin fesih tarihi arasında en az bir ay bulunması gerekmektedir.

MİKTAR BELİRTİLMELİ

Ayrıca ibranamede ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça ifade edilmesi gerekmektedir. Örnek vermek gerekirse, kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde iş sözleşmesi sonlanmış bir işçiye ibraname imzalatılırken kıdem tazminatı karşılığı olarak ne kadar ödendiği, kullandırılmamış yıllık izinlerin karşılığı olarak ne kadar ödendiği açıkça yazılmalıdır.

'ALACAKLARIMI ALDIM'

Bu nedenle çalışanın imzaladığı ‘bütün alacaklarımı aldım’ şeklindeki ibranameler geçerli değildir. İşçiye kıdem tazminatı olarak ne kadar, ihbar tazminatı olarak ne kadar ödendiği ibranameye açıkça yazılmalıdır. Aksi takdirde ibraname geçerli olmayacaktır.

Asla elden ödeme almayın

İbranamelerin geçerli olabilmesi için bir diğer şart ise ibraya konu alacağa ilişkin ödemenin banka aracılığıyla yapılmasıdır. İşçiye elden para verilmesi halinde işveren sıkıntıya düşebilecektir. Diğer yandan işçi de elden para alırsa işverenle uzlaşamayabilir. Bu nedenle işçinin IBAN numarasına para aktarılması ve açıklama bölümüne de ibraname konusu alacağa ilişkin ifade eklenmesi gerekmektedir.

Fark için dava açılabilir

Hukuken geçerli bir ibranameyi imzalamış bir işçi de, ibranamedeki miktar konusunda bir farklılık olduğu iddiasıyla mahkemeye başvurabilir. Örneğin kıdem tazminatı olarak 6 bin 798 TL ödenmiş bir işçi, 8 bin TL olması gerektiğini düşünüyorsa aradaki farka ilişkin dava açabilir. Bu kez işveren ibranameyle kıdem tazminatı alacağı olarak aradaki farka ilişkin bir dava söz konusu olacaktır.

İbraname mahkemeden döner

Çalışanlar bahsettiğimiz özellikleri taşımayan ibranamelere imza attıklarında bu ibraname geçersiz olduğu için işverene yönelik dava açabilir. Örneğin ‘bütün alacaklarımı aldım’ şeklinde hukuken geçersiz bir ibranameye imza atmış bir işçi işverene hak ettiği kıdem tazminatının ödenmediği yönünde dava açabilir. Bu durumda işveren işçisine bu ödemeyi yaptığını ispat etmek durumundadır. Bu nedenle imzalanacak ibranameye ilişkin hukuki geçerlilik koşullarının hem işverenler, hem de işçiler tarafından iyi bilinmesi gerekmektedir. Okan Güray Bülbül

http://www.aksam.com.tr/yazarlar/okan-guray-bulbul/dikkat-bos-kagida-atilan-alacak-imzalari-gecersiz-c2/haber-724770

Salı, 10 Nisan 2018 09:42

Erken Emekli Olma İmkanı

■ Eşim 07.08.1953 doğumlu, 1997 yılında SSK'dan 360 günü var. Şu anda 01.11.2013 gününden bu zamana kadar esnaf Bağ-Kur'luluğu devam ediyor. Kaç gün ile Bağ-Kur'dan ne zaman emekli olur? SSK'dan evvel 2 çocuğu var. Erol E

Eşinizin Bağ-Kur'dan emekli olabilmesi için en az 5400 günü tamamlaması gerekir. Bu durumda Bağ-Kur'dan 14 yıl daha prim ödemesi gerekir. Ancak son 3.5 yılı SSK kapsamında çalışmak ya da şartlar tutuyorsa Ek-5 Tarım SSK ödemek koşulu ile toplamda 9 yıl prim ödeyerek 4/A (SSK) kapsamından hem daha az prim ödeyerek hem de daha erken emekli olma imkanı olur.
Çünkü eşinizin işe girişi 09.09.1999 tarihinden daha önce olduğundan toplamda 3600 günle (10 yıl eder) emekli olabilme imkanı bulunmakta.

■ Malulen emekli oldum. Şu an herhangi bir işte çalışmıyorum. Bir yakınım yeni açmış olduğu işyerinde danışman olarak çalışmamı, gelenleri oturduğum yerden yönlendirip bilgi vermemi ve sigortam da dahil ücretli olarak çalışmamı istiyor. Çalışmaya başlarsam aldığım malullük aylığım kesilir mi? İşten ayrılmam halinde tekrar malul aylığı alabilir miyim? 5...790316 Nolu SMS 
Malullük aylığı çalışma gücünü en az yüzde 60 oranında kaybedenlere bağlanan bir aylıktır. Malulen emekli olanlar tekrar çalışmaya başlarlarsa aldıkları malüliyet aylığı kesilmektedir.
Bu nedenle siz sigortalı olarak çalışmaya başlar başlamaz maluliyet aylığınız kesilir. İşten ayrılınca da tekrar sağlık kurulu kontrolü için sevke tabi tutulursunuz ve malullüğünüzün devam ettiği anlaşıldığında tekrardan aylığa bağlanabilirsiniz.

NE ZAMAN EMEKLİ OLURUM?
■ 04.06.1980 doğumluyum. Sigorta girişim 01.07.1997, 6000 günüm var. Ne zaman emekli olurum? Bilal BİLGİÇ 
İşe başlangıcınıza göre 25 yıl, 57 yaş ve 5900 prim gün şartlarına tabisiniz.
Prim gün sayınız tamamlanmış. Ancak 25 yıl şartınız 2023 yılında, 57 yaş şartınız 2037 yılında dolacak. Bu durumda 04.06.2037 tarihinde emekli olabilirsiniz.

■ 03.05.1974 doğum tarihim, SSK girişim 01.05.1996, 5092 gün primim var. Askerliğimi 1994 yılında 18 ay olarak yaptım. Askerlik borçlanması yaparsam ne zaman emekli olurum? 5...554876 Nolu SMS 
SSK girişinize göre, 25 yıl, 56 yaş ve 5825 prim gün şartlarına tabisiniz.
6 aylık askerlik borçlanması yaparak 25 yıl, 55 yaş, 5750 prim gün şartlarına tabi olabilirsiniz. Buna göre de 478 gün daha prim ödeyerek 55 yaşınızın dolacağı 04.05.2029 tarihinde emekli olabilirsiniz. Ali Şerbetçi

https://www.takvim.com.tr/yazarlar/aliserbetci/2018/04/10/erken-emekli-olma-imkani

Salı, 10 Nisan 2018 09:38

Gençlere Çift Maaş Hakkı

Gençler herhangi bir işte çalıştıkları zaman part-time çalışma durumları hariç yetim aylıkları kesiliyordu. Gençlerin yetim aylıklarının kesilmesini önlemek amacıyla27 Mart 2018 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan 7103 sayılı Vergi Kanunları İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında ki Kanun ile  düzenleme yapıldı . Söz konusu düzenlemeye göre  hak sahibi çocuklardan 18 yaşını, lise ve dengi öğrenim görmesi halinde 20 yaşını, yükseköğrenim yapması halinde 25 yaşını doldurmayanların,  4/a’lı (eski SSK) kapsamında  sigortalı sayılmaları, bunlara aylık bağlanmasına engel oluşturmayacak. 

Öğrencilere gün doğdu 

Lise ve dengi öğrenim görmesi halinde 20 yaşını, yükseköğrenim yapması halinde ise 25 yaşını doldurmayan öğrenciler anne veya babasından almış oldukları yetim maaşları kesilmeden herhangi bir işte çalışabilecekler.  Bir çok öğrenci yetim maaşının kesilmemesi için sigortasız çalışmak zorunda kalıyordu.  Bu düzenleme ile öğrencilerin kayıt dışı çalışmaları önlenmiş oldu. Söz konusu düzenleme ile Devlet yönünden prim kazancı, öğrenci yönünden ise ek kazanç sağlama yolu açılmış oldu. Böylece öğrenciler yetim maaşı ile birlikte çalıştıkları işyerlerinden de maaş alacaklar. Bir başka deyimle çift maaş alabilecekler. 

Çalıştıkları için maaşları kesilenler 

Hak sahibi çocuklardan 18 yaşını, lise ve dengi öğrenim görmesi halinde 20 yaşını, yükseköğrenim yapması halinde 25 yaşını doldurmamış olup çalışanlardan maaşları kesilenler 1 Nisan 2018 tarihinden geçerli olmak üzere  Sosyal Güvenlik Kurumuna başvurarak bundan böyle yetim maaşlarının kesilmemesi için  Sosyal Güvenlik Kurumuna bir dilekçe ile başvurmaları gerekiyor. 

Yaşı dolduranların yetim maaşı ne olacak? 

Lise ve dengi öğrenim görmesi halinde 20 yaşını, yükseköğrenim yapması halinde 25 yaşını doldurmuş olanların öğrenimleri devam etse  bile4/a(eski SSK) sigortalısı olarak çalışmaya devam etmeleri halinde kız veya erkek çocuk olup olmadıklarına bakılmaksızın yetim maaşları kesilecek. 

Gençlere yönelik teşvik 

7103 sayılı Vergi Kanunları İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun ile gençlerin işyerlerinde çalıştırmalarına yönelik teşvikler getirildi. Bu teşviklerle birlikte gençlerin kolayca iş bulması sağlanmış olacak. Bununla birlikte gençlerin çift maaş alma  konusunda yolları açılmış şansları artmış oldu. Arif Temir

http://www.gunes.com/yazarlar/arif--temir/genclere-cift-maas-hakki-864613

Esas olarak Katma Değer Vergisi Kanunu’nda değişiklik yapan 7104 sayılı Kanun 6 Nisan 2018 tarihinde yayımlanarak bazı maddeler bakımından yürürlüğe girmiştir. Hangi maddelerin ne zaman yürürlüğe gireceği kanunun 29’uncu maddesinde düzenlenmiştir. Bugün ele alacağım konu ikinci el araç alıp satanlar (ister binek olsun, ister ticari olsun) ile bunlardan araç alanları ilgilendirmektedir. Bu istisna ikinci el araç ya da gayrimenkul alıp satanlara yönelik olmakla birlikte bunlardan alım yapanlar da daha az vergi ödeyeceklerdir.

7104 sayılı Kanunun 6’ncı maddesine göre, KDV Kanunu’nun 23’üncü maddesinin birinci fıkrasına (e) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bent eklenmiş ve mevcut (f) bendi (g) bendi şeklinde teselsül ettirilmiştir.

“f) İkinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmaz ticaretiyle iştigal eden mükelleflerce, katma değer vergisi mükellefi olmayanlardan (mükellef olanlardan istisna kapsamında yapılan alımlar dahil) alınarak vasfında esaslı değişiklik yapılmaksızın satılan ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmazların tesliminde matrah, alış bedeli düşüldükten sonra kalan tutardır.”

İkinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmaz ticaretiyle iştigal eden mükellefler aşağıdaki şartlarla alım satım arasındaki fark için KDV ödeyeceklerdir.

- Araç katma değer vergisi mükellefi olmayanlardan (mükellef olanlardan istisna kapsamında yapılan alımlar dahil) alınacaktır,

- Aracın vasfında esaslı değişiklik yapılmaksızın satış yapılacaktır.

Bu düzenleme yalnızca araç alıp satanları kapsamamaktadır, yine taşınmaz/gayrimenkul alım satımı ile iştigal edenler de KDV mükellefi olmayanlardan aldıkları taşınmazları sattıklarında da alım ile satım arasındaki fark üzerinden KDV ödeyeceklerdir.

Böylelikle ikinci el araç alıp satanlar satış bedeli üzerinden değil, alış bedeli düşüldükten sonra kalan tutar üzerinden KDV ödeyeceklerdir.

Örneğin, bir binek otomobilin değeri 100.000.-TL’dir. Otomobili galerici KDV mükellefi olmayandan 100.000.-TL’ye satın almıştır ve bu aracı 110.000.-TL’ye satmıştır. Binek araç alım satımında KDV oranı %1’dir. Önceki sistemde 110.000 x %01= 1.100.-TL KDV ödeniyor iken bu sistemde 10.000 x %01= 100.-TL KDV ödenecektir. Ödenecek KDV 1.100.-TL’den 100.-TL’ye düşmüştür.

Yine ikinci el ticari araçların alım satımında KDV oranı %18 olacaktır. Buna göre yukarıdaki örnekte ödenecek KDV tutarı 110.000 x %18= 19.800.-TL iken, yeni sistemde 10.000 x %18= 1.800.-TL olacaktır.

Yukarıda verdiğim örnek araç alıp satanlara yönelik olsa da gayrimenkul alıp satanlar için de aynı durum geçerli olacaktır.

Vergi mükellefi olmayanlardan yapılan alımlarda, araç ya da gayrimenkul alıp satanlar alış yaptığında fatura alamamaktadır. Böyle olunca da, alım tutarının tamamı maliyet olmakta ve indirilecek KDV doğmamaktadır. Dolayısı ile alım satım yapanlar bu işten zarar görmekte idiler.

Yeni sistemle aslında olması gereken yapılmıştır ve isabetli olmuştur. Kanunun bu düzenlemesinin yer aldığı 6’ncı maddenin yürürlük tarihi kanunun yayımını (06.04.2018) izleyen ikinci ay başı olan 1 Haziran 2018 tarihi olacaktır. Ekrem Öncü

http://www.dkrdenetim.com/yazi/464/ikinci-el-arac-ve-gayrimenkul-alip-satanlar-ve-bunlardan-alim-yapanlar-artik-daha-az-vergi-odeyecektir#.Wstzcphr4oI.linkedin

SORU: Şirkette sermaye artırımı hangi yollarla yapılır? Sermaye artırımı hangi maddelerle düzenlenmiştir?

CEVAP: Şirkette sermaye artırımı, “sermaye taahhüdü” yoluyla ve “iç kaynaklar” yoluyla yapılmaktadır. 6102 sayılı TTK’nın 473, 474, 475.maddelerinde düzenlenmiştir. 592.maddede ise, anonim şirketlerin esas sermayenin azaltılmasına ilişkin hükümlerinin limited şirketlere kıyas yoluyla uygulanacağı belirtilmiştir.

SORU: Sermaye artırımı beyanı nedir, nasıl düzenlenir?

CEVAP: Şirket kurucuları, kuruluşu nakdi ya da ayni nitelikte olsun kurucular beyanı vermek zorundadır. Sermaye artırımında da kuruluş hükümleri geçerli olduğundan bu işlemlerde de beyanın verilmesi gerekmektedir.

TTK md.349/1 hükmüne göre; kurucular, kuruluşa ilişkin bir beyan imzalanır. Bu beyan, dürüst bir şekilde bilgi verme ilkesine göre, doğru ve eksiksiz olarak hazırlanır. Bu beyanda,

  1. Şirkete ayni sermaye konuluyor, bir ayın ya da işletme devralınıyorsa, bunlara verilecek karşılığın uygunluğuna,
  2. Bu tür sermayenin ve devralmanın gerekliliğine yer vermek gerekmektedir.
  3. Bunların şirkete olan yararlarına ilişkin belgeli, gerekçeli ve kesin ifadeler olmalıdır.
  4. Şirket tarafından iktisap edilen menkul kıymetlerle, bunların iktisap fiyatları,
  5. Söz konusu menkul kıymetleri çıkaranların son 3 yıllık, gereğinde konsolide finansal tablolarının değerlemelerine ve çözümlemelerine ilişkin bilgiler,
  6. Şirketin yüklendiği önemli taahhütler, makine ve benzeri malların ve herhangi bir aktif değerin alımına ilişkin bağlantılar, fiyatlar, komisyonlar ile her türlü borçlar, emsalleriyle karşılaştırılarak açıklanır.
  7. Kuruculara tanınan menfaatler, gerekçeleriyle beyanda yer alır.
  8. Kimlerin halka arz amacıyla ne miktarda pay taahhüt ettiği, pay taahhüdünde bulunanların birbirleriyle ilişkileri,
  9. Bunlar bir şirketler topluluğuna dahil bulunuyorlarsa, topluluk ile ilişkileri, kuruluşu inceleyen işlem denetçisine ve diğer hizmet verenlere ödenen ücretler, emsalleriyle karşılaştırma yapılarak beyanda açıklanır.

SORU: Sermaye artırımını öncelikle iç kaynaklardan mı karşılamak gerekecektir?

CEVAP: Sermaye artırımının öncelikle iç kaynaklardan karşılanması zorunludur. İç kaynaklar, yani, geçmiş yıl karları, ihtiyatlar, fonlar, sermaye düzeltme farkları vs. pasifte 5’li grupta yer alan bu gibi kalemlerin sermaye artırımında kullanılması öncelikle gereklidir. Bu yapıldıktan sonra, artan kısmın nakit olarak karşılanması gerekir. Konuyla ilgili ayrıca SMMM-YMM tasdik raporu gerekebilir.

http://www.hurses.com.tr/av-nazli-gaye-alpaslan/anonim-ve-limited-sirketlerde-sermaye-artiriminda-merak-edilen-konular/haber-18117

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • Serbest bölgelerde Sosyal Güvenlik ve İş Hukuku uygulamaları Serbest bölgeler, bir ülkenin ticaret düzenlemelerinin ve gümrük vergilerinin tam…
  • KANUNEN KABUL EDİLMEYEN GİDERLER NE ZAMAN İNDİRİMLİ KURUMLAR VERGİSİ MATRAHINA DAHİLDİR? İşletme döneminde gerek komple yatırımdan gerekse tevsi yatırımdan elde edilen…
  • 2025 HESAP DÖNEMİ ÖDENECEK KURUMLAR VERGİSİ A) Asgari Kurumlar Vergisi Hesabı* Asgari Kurumlar Vergisi Matrahı= Ticari…
Top