Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

5604 sayılı Malî Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanun gereğince; Her yıl temmuz ayının birinden yirmisine kadar (yirmisi dahil) malî tatil uygulanmakta ve son günü malî tatile rastlayan Kanun’da belirtilen süreler, tatilin son gününü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılmaktadır.

Ancak, mezkûr Kanun’da belirtildiği üzere, Haziran ayının son gününün tatil günü olması halinde, malî tatil, Temmuz ayının ilk iş gününü takip eden günden başlamaktadır.

Haziran ayının son günün Cumartesi gününe denk gelmesi nedeniyle bu yıla ilişkin Mali Tatil başlangıcı, Temmuz ayının ilk iş günü olan 2 Temmuz Pazartesi gününü takip eden 3 Temmuz Salı günü olmaktadır.

Bu itibarla, Mayıs ayına ilişkin sigorta primlerinin son ödeme tarihi 2 Temmuz olup, söz konusu döneme ilişkin mali tatil hükümleri uygulanmamaktadır.

Ancak, Mayıs ayına ilişkin aylık prim ve hizmet belgesinin onaylanması sonrasında işveren ekranında, sigorta primlerinin son ödeme tarihinin 27 Temmuz 2018 olduğu belirtilmektedir.

Konuya ilişkin Kurum tarafından düzeltme veya açıklama yapılması gerekmektedir. Kemal Ünlü

7143 sayılı Yasa’nın 5. Maddesine göre; Elektronik ortamda beyanname ve bildirim verme zorunluluğu bulunanlar elektronik ortamda; bulunmayanlar ise, gelir, kurumlar veya katma değer vergileri mükellefiyeti yönünden bağlı olunan ya da muhtasar beyannamelerini vermiş oldukları vergi dairelerine kağıt ortamında başvuru yapılabilecektir. Mükellefler, matrah artırımına ilişkin vergi tutarlarını 1 Ekim 2018 (30.9.2018 tarihi Pazar gününe rastladığından) tarihine (bu tarih dâhil) kadar katsayı uygulanmadan peşin ödeme avantajından yararlanarak ödeyebilecekleri gibi, talep etmeleri halinde 6 eşit taksitle (ikişer aylık dönemler halinde) kanunda belirtilen katsayı (1,045) uygulanarak da ödeyebileceklerdir.

MATRAH VE VERGİ ARTIRIMINDA ÖNEMLİ KONULAR NELERDİR?

Bilindiği gibi, 7143 sayılı Kanun 5. Maddesine göre vergi ve matrah artırımından dikkat edilecek noktalar aşağıda olduğu gibidir;

1. Matrah veya vergi artırımı dolayısıyla verilen bildirimler için damga vergisi alınmayacaktır.

2. Artırılan matrahlar nedeniyle geçici vergi hesaplanmayacak ve tahsil olunmayacaktır.

3. Matrah ve vergi artırımına ilişkin ödenecek tutarlar, süresinde ödenmediği takdirde vade tarihi 30 Eylül 2018 olarak kabul edilecek ve aylık % 1,40 oranında gecikme zammı ile birlikte takip ve tahsil edilecektir. Ancak bu durumda mükellefler matrah ve vergi artırımı yaptıkları dönemler için artırım hükümlerinden yararlanamayacaktır.

4. Matrah ve vergi artırımı dolayısıyla ödenen vergiler, gider veya maliyet kabul edilmeyecek, indirim, mahsup ve iade konusu yapılmayacaktır. https://versav.org.tr

Perşembe, 14 Haziran 2018 10:17

Vergi Dairesinden Haciz Nasıl Kaldırılır?

Vergi Dairesinden Haciz Nasıl Kaldırılır? , 7103 sayılı Kanunun 2.Maddesi ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna 74 üncü maddesinden sonra gelmek üzere 74/A maddesi eklenmiştir.

Buna göre;

Eklenen bu maddeye göre Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince haczedilen mal üzerindeki hacizler aşağıdaki şartların sağlanması halinde kaldırılır.

1. Haczedilen malın İlgililer veya ilgililer lehine üçüncü şahıslar tarafından gösterilen ve alacaklı vergi dairesince haciz varakasına istinaden haczedilen menkul ve gayrimenkul mallarından olması,

2. Haczedilen mala biçilen değer ile %10 fazlasının, ilk sırada haciz tatbik eden tahsil dairesine ödenmesi (Şu kadar ki, madde kapsamında ödenecek tutar, Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine olan ödeme zamanı gelmiş, tecil edilmiş veya muacceliyet kesbetmiş borçların toplamından fazla olamaz.).

3. Haczedilen mala ilişkin takip masraflarının ayrıca ödenmesi.

4. Hacze karşı dava açılmaması veya açılmış davalardan vazgeçilmesi.

Haczedilen malın değer tespiti bu Kanun hükümlerine göre yapılır. Ancak, menkul mallar için her halükarda tahsil dairesince bilirkişiye değer biçtirilir.

Bu madde kapsamında haczin kaldırılması halinde aynı mala, haczin kaldırıldığı tarihten itibaren 3 ay süreile Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince, bu Kanunun İhtiyati haciz hükümleri saklı kalmak kaydıyla, haciz tatbik edilemez. Bu hüküm, haczi kaldırılan malın üçüncü şahıslar tarafından amme borçlusu lehine teminat olarak gösterilen mal olması halinde, üçüncü şahsın bu Kanun kapsamına giren borçları için uygulanmaz.

Bu madde hükmünden yararlanmak üzere başvuruda bulunarak hacze karşı açtığı davalardan vazgeçen borçlunun, haczi kaldırılan mal ile ilgili açtığı davalar mahkemelerce incelenmez; herhangi bir sebeple incelenir ve karara bağlanırsa bu karar hükümsüz sayılır.

Tahsil edilen paralar, söz konusu malın aynından doğan motorlu taşıtlar vergisi ve bu vergiye bağlı fer’i alacaklar ile vergi cezalarına, mahcuz mala haciz tatbik etmiş dairelerin sırasıyla; takip konusu olan, muaccel hale gelmiş bulunan, ödeme zamanı gelmiş henüz vadesi geçmemiş olan ve tecil edilmiş bulunan alacaklarına, haciz sırasına göre mahsup edildikten sonra haciz tatbik etmemiş dairelerin bu fıkrada belirtilen alacaklarına garameten taksim edilir.

Sonuç olarak yapılan yeni düzenleme ile gayrimenkuller üzerine önceden konulmuş olan hacizler bu gayrimenkuller için biçilen değerin %10 fazlası ödenmesi yeterlidir. Uygulamada amme borçlusu mükelleflerin birden çok gayrimenkullerine konulan hacizlerin fek edilmesi basitleştirilmiştir. Mükelleflerin teminat problemleri çözümlenmiş olacaktır. Piyasada bulunan durgunluk bu madde hükmü ile bir ölçüde çözülecektir. Vergi dairelerinde bu konuda gerekli önlemler alınarak mükelleflere kolaylık gösterilmesi doğru bir yaklaşım olacaktır. Kaynak:Dr. Mustafa Alpaslan

Evli eşlerden birinin vergi borcu nedeniyle, aileye ait konut üzerine konulan vergi haczi nedeniyle konutun satılıp, satılmayacağı hakkında tereddütler oluşmaktadır. Bilindiği gibi, aile konutu şerhi Türk Medenî Kanunu ‘nun 194 maddesi gereğince taşınmaz üzerinde hak sahibi olan eşin tasarrufu, diğer eşin açık rızasına bağlı bulunmaktadır. Aile konutu şerhi bilindiği gibi evlilik cüzdanı veya nüfus kayıt örneğinin ibrazı halinde başkaca hiçbir belgeye ihtiyaç duyulmaksızın, tarafların talebi üzerine tapu idaresi tarafından “Aile Konutu” ‘dur şerhinin işlenmesi ile mümkün olabilmektedir. Aile konutu, eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği ve düzenli yerleşim amacıyla kullandıkları mekânları ifade ettiğinden, zaman zaman ya da hafta sonu kullanmak amacıyla edinilen yazlık konut, dağ evi gibi konutlar Türk Medeni Kanunu ‘nun md. 194 hükmü kapsamında girmemektedir. [1]

Öte yandan, 6183 sayılı A.A.T.H.U.K. ‘nun md. 70/11 hükmü gereğince; borçlunun haline münasip evi haciz edilemeyecek mallar arasında zikredilmektedir.[2] Ancak burada, alacaklı kamu idaresi evin değeri ile borcun miktarını mukayese etmektedir.[3] Bu mukayese sonucunda, evin değeri fazla ise, bedelinden haline münasip bir yer alınabilecek miktarı borçluya bırakılmak üzere haczedilerek satılabilir. [4]

Uygulamada alacaklı vergi daireleri konut satışlarında, konutun kime ait olduğu, üzerinde herhangi gibi takyidatın olup, olmadığı, aile konutu şerhinin bulunup, bulunmadığı gibi hususların satış komisyonları tarafından irdelenmesi zorunludur. Ortak bir konut üzerine, eşlerden herhangi birinin vergi borcu nedeniyle borçlunun hissesi kadar satış kararı alınması halinde durum ne olacaktır? Bize göre, eşlerden birinin vergi borcu diğersinin hissesinin satışını gerektirmez. Başka bir ifade ile, evli eşlerden birinin vergi borcunun olması diğer eşin mal varlığına zarar getirmez. Amme borçlusu eşin, satışa konu hisseli gayrimenkulü, tek konuta tekabul ediyorsa bu konut 6183 sayılı kanunu ‘nun md. 70/11 hükmüne göre değerlendirilecektir.

Danıştay 4. Dairesince verilen bir emsal kararda, “ binanın özellikleri, borçlunun aile yapısı, konutta ikamet eden birey sayısı, sosyal konumları ve ihtiyaçları gibi ölçüler birlikte değerlendirildiğinde, borçlunun haline münasip olduğu tespit edilen tek evinin vergi borcu nedeniyle haciz edilemeyeceğine” karar verilmiştir. [5]

Olayda, kanuni temsilcisi olduğu şirketin vergi borçları nedeniyle davacıya ait gayrimenkul üzerine konulan haciz işleminin iptali talebiyle şirket müdürü tarafından dava açılmıştır.Daha sonra ilgili şirketin kanuni temsilcisi şirket borcu nedeni ile sahibi olduğu kişisel meskeni için vergi dairesi tarafından konulan hacizin iptali için girişimde bulunarak iptal için dava açmıştır.

Daha sonra Danıştay 4. Dairesi vermiş olduğu kararı ile, borçlunun haline uygun bir tek evinin haciz edilemeyeceğine karar vermiştir.

Vergi incelemelerinde uyulacak ilkelerle ilgili yönetmelik hükümlerine göre tam vergi incelemesi, gerçek veya tüzel kişi olan mükellefin hakkında bir veya birden daha çok vergi nev’i itibariyle, bir veya daha fazla vergilendirme dönemine ait her çeşit iş ve işlemlerinin bütün matrah unsurlarını kapsayacak şekilde yapılacak olan vergi incelemesi olarak tarif edilmiştir.(1)

Öte yandan, sınırlı vergi incelemesi için ise söz konusu yönetmelikte ayrıntılı bir tarif yapılmamış olup, tam inceleme haricinde kalan (sınırlı inceleme, karşı inceleme vs.) vergi incelemeleri mahdut yani sınırlı vergi incelemesi olarak tanımlanmıştır. Başka bir ifadeyle, söz konusu yönetmelikte sınırlı incelemenin hudutları açık bırakılmıştır (Bkz. Yönetmelik md.6).

Vergi Denetim Kurulu tarafından mükelleflerle ilgili olarak düzenlenen incelemeye başlamaya tutanağının ön kısmında, mükellef kimlik ve iletişim bilgileri yer almaktadır. Bunun hemen alt kısmında “inceleme bilgileri”ne yer verilmiştir. İnceleme bilgileri olarak; incelemenin türü (tam-sınırlı), gerekçesi, dönemi, incelemeye başlama tarihi, incelemenin konusu (yıllık gelir vergisi, g.stopaj, KDV gerçek vs.) yer almaktadır.

Söz konusu yönetmeliğin 6.maddesinde, vergi inceleme görevinin yazı ile verileceği, inceleme görevi yazılarında; nezdinde inceleme yapılacak kişilere ve konulara ilişkin bilgilere, incelemenin türüne, gerekçesine, dönemine ve süresine ilişkin hususlara yer verileceği, vergi incelemesinin sadece inceleme görev yazısında belirtilen konu ve döneme ilişkin yapılacağı, inceleme konusu ve dönemi ile ilgili olmayan herhangi bir hususa ilişkin mükelleften bilgi ve belge talebinde bulunulamayacağı, ancak yürütülmekte olan incelemeler sırasında, görevlendirme yazısında belirtilenden farklı bir konu veya döneme ilişkin eleştiriyi gerektiren hususların tespiti durumunda söz konusu durumun inceleme görevini verenlere bildirileceği belirtilmiş. Yine yönetmeliğe göre, inceleme görevini verenler, tam veya sınırlı inceleme olarak yapmış oldukları görevlendirmenin mahiyetini değiştirmeye yetkilidir. İncelemenin mahiyetinin değiştirilme nedeni, vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlar tarafından, nezdinde inceleme yapılana bildirilir.

Sonuç olarak, sınırlı inceleme tam incelemeye dönüştürülmediği sürece tam kapsamlı inceleme yapılamaz (Bkz. Yönetmelik md.6).

----------

(1) Söz konusu yönetmelik için R.G.’de 31.10.2011 gün ve S:28101 yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Nazlı Gaye Alpaslan

http://www.hurses.com.tr/av-nazli-gaye-alpaslan/suren-sinirli-vergi-incelemesi-tam-incelemeye-donusturulebilir-mi/haber-19504

14 Haziran 2018 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 30451

Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:

MADDE 1 – 30/6/2007 tarihli ve 26568 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Tahsilat Genel Tebliği Seri: A Sıra No: 1’in Birinci Kısım, İkinci Bölümünde yer alan “IV. Amme Alacaklarında Rüçhan Hakkı” başlıklı bölümünün;

a) (1) numaralı alt bölümünün ikinci paragrafının ikinci cümlesi “Ayrıca, maddede amme alacaklarından önce tesis edilmiş olan rehnin amme alacaklarının önceliğine etkisi hakkında özel düzenlemeler yapılmıştır.” şeklinde değiştirilmiştir.

b) (2) numaralı alt bölümünden sonra gelmek üzere aşağıdaki (3) numaralı alt bölüm eklenmiş ve diğer bölüm numaraları buna göre teselsül ettirilmiştir.

3. 6183 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesi, 28/2/2018 tarihli ve 7101 sayılı İcra ve İflâs Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 47 nci maddesiyle “Gümrük resmi, bina ve arazi vergisi gibi eşya ve gayrimenkulün aynından doğan amme alacakları o eşya ve gayrimenkul bedelinden tahsilinde rehinli alacaklardan sonra gelir.” şeklini almıştır.

Yapılan bu değişiklik sonrasında malın aynından doğan amme alacaklarının genel bütçeye gelir kaydedilip kaydedilmediği, bu alacaklar nedeniyle haciz tatbik edilip edilmediği hususları da dikkate alınarak öncelik hakkının belirlenmesi gerekmektedir.

Buna göre,

a) Malın aynından doğan alacağın genel bütçe geliri olması ve amme alacağı için haciz tatbik edilmiş olması halinde söz konusu amme alacağı;

– mal üzerindeki rehin şerhi ilk sırada ise Kanunun 21 inci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesi gereğince rehinden sonra gelmek üzere öncelik hakkına sahip olacaktır.

– mal üzerindeki rehin şerhinin ilk sırada olmaması halinde, Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi gereğince, ilk sırada yer alan üçüncü şahsın haczine iştirak edecektir.

b) Malın aynından doğan alacağın genel bütçe geliri olmasına rağmen bu alacak için haciz tatbik edilmemiş olması durumunda söz konusu amme alacağı Kanunun 21 inci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesi gereğince rehinden sonra gelmek üzere öncelik hakkına sahip olacaktır.

c) Malın aynından doğan alacağın emlak vergisi gibi genel bütçe geliri olmaması halinde bu alacağın rehinden önceki hacze iştirak hakkı bulunmamaktadır. Bu alacak için rehinden önce haciz tatbik edilmemiş olması durumunda rehinden sonra öncelikli alacak olarak dikkate alınması gerekmektedir.

Diğer taraftan, 21 inci maddenin ikinci fıkrasının ikinci cümlesinde yapılan ve malın aynından doğan amme alacaklarının öncelik hakkını etkileyen bu değişiklik, rehnin varlığı halinde dikkate alınacak olup, rehnin bulunmadığı hallerde aynından doğan amme alacakları her halükarda öncelikli alacak olarak dikkate alınacaktır. Dolayısıyla, malın satış bedelinden ilk sırada yer alan üçüncü şahsın haczinden önce aynından doğan amme alacaklarına pay ayrılacaktır.”

MADDE 2 – Aynı Tebliğin Birinci Kısım, İkinci Bölüm “VIII. Limited Şirketlerin Amme Borçları” başlıklı bölümünün (3) numaralı alt bölümünün altıncı paragrafının son cümlesi “Bu durumda ortaklık payının devredildiği tarih olarak; devrin ortaklar genel kurulu tarafından onaylanmış veya onaylanmış sayılması halinde onay tarihinin, şirket sözleşmesinde ortaklık payının devri için ortaklar genel kurulu onayının aranmadığı durumlarda noter tasdikli devir sözleşmesi tarihinin esas alınması gerekmektedir.” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 3 – Aynı Tebliğin İkinci Kısım, Birinci Bölüm “VI- Haciz” başlıklı bölümünün “2. Mal varlığı araştırması” başlıklı alt bölümünde yer alan (b) bölümünün onuncu paragrafının sonuna “2918 sayılı Kanunun Ek 18 inci maddesine göre araç sicilinin Türkiye Noterler Birliğince tutulmaya başlanılması halinde, araçlara ilişkin yapılacak malvarlığı araştırması işlemleri buna göre sürdürülecektir.” cümlesi eklenmiştir.

MADDE 4 – Aynı Tebliğin İkinci Kısım, Birinci Bölüm “XI- Haczedilen Malların Paraya Çevrilmesi” başlıklı bölümden sonra gelmek üzere “XII- Bazı Hallerde Haczin Kaldırılması” başlıklı aşağıdaki bölüm eklenmiş ve sonraki bölüm başlığının numarası buna göre teselsül ettirilmiştir.

XII- Bazı Hallerde Haczin Kaldırılması

1. 21/3/2018 tarihli ve 7103 sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 2 nci maddesiyle 6183 sayılı Kanuna “Bazı hallerde haczin kaldırılması” başlıklı 74/A maddesi eklenmiş ve madde 1/4/2018 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir.

Madde ile Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince amme alacağına karşılık haczedilmiş olan mallar üzerindeki haczin, maddede sayılan şartların sağlanması halinde, kaldırılmasına imkan sağlanmaktadır.

2. Anılan maddeye göre, Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairesince mahcuz mal üzerindeki haczin kaldırılması için;

a) İlk sırada haciz tatbik eden tahsil dairesine borçlunun (malın üçüncü şahsa ait olması halinde borçlu veya üçüncü şahsın) yazılı olarak müracaatta bulunması,

b) Mahcuz malın 6183 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde sayılan menkul ve gayrimenkul mallardan olması,

c) Mahcuz mala biçilen değer ile %10 fazlasının, ilk sırada haciz tatbik eden tahsil dairesine ödenmesi,

ç) Mahcuz mala ilişkin takip masraflarının ayrıca ödenmesi,

d) Hacze karşı dava açılmaması veya açılmış davalardan vazgeçilmesi,

gerekmektedir.

Örnek 1- Borçlunun Ankara Vergi Dairesi Başkanlığına bağlı Ostim ve Yeğenbey ile İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığına bağlı Yeditepe Veraset ve Harçlar Vergi Dairelerine olan borçlarından dolayı sahip olduğu gayrimenkul üç vergi dairesince de haczedilmiştir. İlk haciz Ostim Vergi Dairesince tatbik edilmiştir. Buna göre, madde hükmünden yararlanmak isteyen borçlunun Ostim Vergi Dairesine başvuruda bulunması gerekmektedir.

3. 6183 sayılı Kanunun 74/A maddesinde haczedilen malın değer tespitinin 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılacağı düzenlenmiştir.

Buna göre, haczedilen mala karşılık ödenecek tutarın tahsil dairesince belirlenebilmesi için öncelikle 6183 sayılı Kanunun ilgili hükümlerine göre değer tespitinin yapılması gerekmektedir. Ancak, 74/A maddesine istinaden haczi kaldırılacak menkul mallar için yapılacak değer tespiti sırasında tahsil dairesince her halükarda bilirkişiye değer biçtirilecektir.

4. Madde kapsamında haczin kaldırılabilmesi için mahcuz mala biçilen değer ile %10 fazlasının ve hacizli mala ilişkin yapılan takip masraflarının ilk sırada haciz tatbik eden tahsil dairesine ödenmesi gerekmektedir.

Ayrıca, mahcuz mal üzerinde haczi bulunan diğer tahsil dairelerinin yapmış olduğu takip masraflarının da tahsil edilmesi gerektiğinden, ilk sırada haciz tatbik eden tahsil dairesince ilgili dairelerden gerekli bilgi temin edilecektir.

5. 6183 sayılı Kanunun 74/A maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde “2. Mahcuz mala biçilen değer ile %10 fazlasının, ilk sırada haciz tatbik eden tahsil dairesine ödenmesi (Şu kadar ki, madde kapsamında ödenecek tutar, Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine olan ödeme zamanı gelmiş, tecil edilmiş veya muacceliyet kesbetmiş borçların toplamından fazla olamaz.).” hükmü yer almaktadır.

Bu hüküm çerçevesinde, 74/A maddesi kapsamında yapılacak tahsilat, amme borçlusunun Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine olan;

– ödeme zamanı gelmiş henüz vadesi geçmemiş,

– tecil edilmiş (6183 sayılı Kanun veya özel kanunlar kapsamında tecil edilmiş),

– muaccel hale gelmiş,

borçlarının toplamından fazla olamaz.

Bu çerçevede, ilk haczi tatbik eden tahsil dairesinin borçlunun bağlı olduğu tüm tahsil dairelerinden madde kapsamındaki borçlara ve takip masraflarına ilişkin bilgileri temin etmesi ve borçludan tahsil edilmesi gereken tutarı buna göre belirlemesi gerekmektedir. Dolayısıyla, mahcuz mala biçilen değer ile %10 fazlası borçlu tarafından ödenmesi gereken azami tutarı (takip masrafları hariç) ifade ettiğinden, amme alacağı toplamının bu tutardan az olması halinde borçludan amme alacağı ile varsa takip masrafı kadar ödemede bulunması talep edilecektir.

6183 sayılı Kanunun 74/A maddesi kapsamında tahsil dairesine gerekli ödeme yapıldıktan sonra, mal üzerindeki hacizler kaldırılacaktır. Mahcuz mala birden fazla tahsil dairesince haciz tatbik edilmiş olması durumunda, ilk haczi tatbik eden tahsil dairesinin bildirimi üzerine diğer dairelerce de hacizler kaldırılacaktır.

Örnek 2- Örnek 1’deki borçlunun Ostim Vergi Dairesine 150.000,- lira, Yeğenbey Vergi Dairesine 30.000,- lira, Yeditepe Veraset ve Harçlar Vergi Dairesine 15.000,- lira vadesi geçmiş borcu bulunmaktadır. Hacizli gayrimenkule 6183 sayılı Kanunun 91 inci maddesine göre takdir edilen değer 160.000,- liradır. Mahcuz mala ilişkin yapılan takip masrafı 2.000,- liradır. Borçlunun madde kapsamında 160.000,- lira ve %10 fazlası olan 16.000,- lira ile 2.000,- lira takip masrafı toplamı 178.000,- lirayı Ostim Vergi Dairesine ödemesini müteakip Ostim Vergi Dairesi ve bu dairenin bildirimi üzerine diğer vergi daireleri hacizleri kaldıracaktır. Ancak, borçlunun diğer malları üzerindeki vergi dairesi hacizlerinin amme alacakları tamamen tahsil edilmedikçe kalkmayacağı tabiidir.

6. 6183 sayılı Kanunun 74/A maddesi ile yapılan düzenleme, rızaen ödeme esasına dayalı olarak mahcuz mal üzerindeki Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince tatbik edilen hacizlerin kaldırılmasına imkan verdiğinden, mahcuz mal üzerinde Maliye Bakanlığına bağlı tahsil daireleri tarafından tatbik edilen hacizler dışında başkaca takyidat bulunması, borçlunun madde hükmünden yararlanmasına engel teşkil etmemektedir.

Buna göre, Maliye Bakanlığına bağlı tahsil daireleri tarafından tatbik edilen hacizler madde kapsamında yapılacak tahsilatı müteakip kaldırılacak ancak, bulunması halinde diğer takyidatlar hakkında bu maddenin bir etkisi olmayacaktır. Dolayısıyla, madde kapsamında yapılan tahsilatların yine maddede düzenlenen alacaklar dışında herhangi bir kişi veya kurum alacağına mahsubu söz konusu değildir.

7. 6183 sayılı Kanunun 74/A maddesinin beşinci fıkrasında “Tahsil edilen paralar, söz konusu malın aynından doğan motorlu taşıtlar vergisi ve bu vergiye bağlı fer’i alacaklar ile vergi cezalarına, mahcuz mala haciz tatbik etmiş dairelerin sırasıyla; takip konusu olan, muaccel hale gelmiş bulunan, ödeme zamanı gelmiş henüz vadesi geçmemiş olan ve tecil edilmiş bulunan alacaklarına, haciz sırasına göre mahsup edildikten sonra haciz tatbik etmemiş dairelerin bu fıkrada belirtilen alacaklarına garameten taksim edilir.” hükmüne yer verilmiştir.

Fıkra hükmüne göre, hacizli menkul veya gayrimenkul mala karşılık tahsil edilen tutardan takip masrafları düşüldükten sonra kalan tutardan varsa haczi kaldırılan mala ilişkin motorlu taşıtlar vergisi ve bu vergiye bağlı fer’i alacaklar ile vergi cezalarına pay ayrılacaktır.

Kalan tutar haciz tatbik etmiş daireler arasında haciz sırasına göre dağıtılacaktır. İlk haczi tatbik eden dairenin sırasıyla; takip konusu olan, muaccel hale gelmiş bulunan, ödeme zamanı gelmiş henüz vadesi geçmemiş olan ve tecil edilmiş bulunan alacaklarına pay ayrıldıktan sonra kalan tutardan aynı usullere göre haciz tatbik etmiş diğer dairelerin alacaklarına pay ayrılacaktır.

Bu şekilde pay ayrıldıktan sonra kalan tutar, haciz tatbik etmemiş tahsil dairelerinin muaccel hale gelmiş bulunan, ödeme zamanı gelmiş henüz vadesi geçmemiş olan ve tecil edilmiş bulunan alacaklarına garamaten taksim edilecektir.

Söz konusu dağıtım işlemleri mal üzerine Maliye Bakanlığına bağlı tahsil daireleri arasında ilk sırada haciz tatbik eden tahsil dairesince yapılacaktır.

Örnek 3- Örnek 1’deki borçlu tarafından Ostim Vergi Dairesine ödenen 178.000,- liralık tutardan sırasıyla;

– Takip masraflarına karşılık 2.000,- lira,

– Maliye Bakanlığına bağlı tahsil daireleri arasında ilk sırada haciz tatbik eden Ostim Vergi Dairesinin alacağına karşılık 150.000,- lira,

– İkinci sırada motorlu taşıtlar vergisi için haciz tatbik eden Yeğenbey Vergi Dairesinin 30.000,- lira alacağına karşılık 26.000,- lira,

mahsup edilecektir.

Yeğenbey Vergi Dairesinin alacağının tamamına karşılık tahsilat yapılmamış, Yeditepe Veraset ve Harçlar Vergi Dairesine de herhangi bir pay ayrılmamış olmasına rağmen bu vergi dairelerince de hacizler kaldırılacaktır. Ancak, bu alacakların anılan vergi dairelerince takip ve tahsiline devam edileceği tabiidir.

Diğer taraftan, örnek olaydaki mahcuz malın taşıt olması durumunda, Yeğenbey Vergi Dairesince ilk sırada haciz tatbik edilmemesine rağmen, borçludan tahsil edilen tutardan takip masraflarına pay ayrıldıktan sonra malın aynından doğan motorlu taşıtlar vergisi ve bu vergiye bağlı fer’i alacaklar ile vergi cezalarına pay ayrılacaktır. Maddede yer alan öncelik hükmü malın aynından doğan alacağı olan vergi dairelerince haciz tatbik edilmemiş olması halinde de uygulanacaktır.

8. 6183 sayılı Kanunun 74/A maddesi kapsamında haczin kaldırılması halinde aynı mala, haczin kaldırıldığı tarihten itibaren üç ay müddetle Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince haciz tatbik edilmeyecektir. Ancak, 6183 sayılı Kanunun 13 üncü maddesi çerçevesinde ihtiyati haciz tatbiki gerektiren hallerde, bu mala ihtiyati haciz tatbik edilmesi mümkündür.

Amme borçlusu lehine üçüncü şahıslar tarafından teminat olarak gösterilen mal üzerindeki haczin 74/A maddesi kapsamında kaldırılması halinde, üçüncü şahsın amme borçlarından dolayı bu malına tahsil dairelerince üç aylık süre sınırlaması olmaksızın haciz tatbik edilebilecektir.

9. 6183 sayılı Kanunun 74/A maddesi hükmünden yararlanılabilmesi için hacze ilişkin olarak dava açılmaması, açılmış davalardan vazgeçilmesi ve kanun yollarına başvurulmaması, başvurulmuşsa vazgeçilmesi şart olduğundan, amme borçlusunun veya malı teminat olarak gösteren üçüncü şahsın, açmış oldukları davalardan ve/veya kanun yollarından feragat ettiklerine ilişkin dilekçeyi ilgili mahkemesine vermeleri ve feragatlerine ilişkin belgeyi ilk sırada haczi tatbik eden tahsil dairesine ibraz etmeleri gerekmektedir.

İlk sırada haciz tatbik etmiş olan tahsil dairesince; feragate konu olacak davaların tespiti için mahcuz mala haciz tatbik etmiş olan diğer tahsil dairelerinden haciz işlemlerine karşı dava açılıp açılmadığı araştırılacak, açılmış davalardan feragate ilişkin belgeler temin edildikten sonra belgelerin örneği ilgili tahsil dairelerine gönderilecektir. Hacze ilişkin açılmış davalardan vazgeçilmemesi halinde madde hükmünden yararlanılamayacaktır.

Ayrıca, 74/A maddesinde, maddeden yararlanmak üzere başvuruda bulunarak hacze karşı açtığı davalardan vazgeçen borçlunun, haczi kaldırılan mal ile ilgili açtığı davaların mahkemelerce incelenmeyeceği ve herhangi bir sebeple incelenerek karara bağlanması halinde bu kararın hükümsüz sayılacağı hükme bağlanmıştır. Tahsil dairelerince maddenin uygulanması sırasında bu hususun da dikkate alınması gerekmektedir.

10. 6183 sayılı Kanunun 13 üncü maddesi kapsamında tatbik edilmiş ihtiyati haciz, Kanunun 74/A maddesine dayanılarak kaldırılmayacaktır. Ancak, ihtiyati haczin Kanunun 16 ncı maddesi kapsamında teminat alınması halinde kaldırılabileceği tabiidir.

11. 6183 sayılı Kanunun 74/A maddesinden yararlanmak üzere başvuruda bulunulması takip işlemlerini durdurmayacaktır.”

MADDE 5 – Aynı Tebliğin İkinci Kısım, İkinci Bölüm “I. Menkul malların haczi” başlıklı bölümün (1) numaralı alt bölümünün yedinci paragrafından sonra gelmek üzere “2918 sayılı Kanunun Ek 18 inci maddesine göre araç sicilinin Türkiye Noterler Birliğince tutulmaya başlanılması halinde, araçlara ilişkin yapılacak haciz işlemleri buna göre sürdürülecektir.” paragrafı eklenmiştir.

MADDE 6 – Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 7 – Bu Tebliğ hükümlerini Maliye Bakanı yürütür.

7103 Sayılı Kanun İle Yapılan Değişikliklere İlişkin Gelir Vergisi Genel Tebliği

ÖZET : 303 seri No’lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde;

− İhtiyaç fazlası elektrik enerjisinin satışında esnaf muaflığı,
− Kadın hizmet erbabına sağlanan kreş ve gündüz bakımevi yardımında gelir vergisi istisnası,
− Hizmet erbabına ödenen tazminatların vergilendirilmesi ile istisna uygulaması,
− İlave asgari geçim indirimi düzenlemesi, konularında açıklamalarda bulunulmuştur.

1) İhtiyaç fazlası elektriğini sattığı için esnaf muaflığından yararlananlara yapılan ödemelerde gelir vergisi tevkifat oranı, 14/5/2018 tarihli ve 2018/11750 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla %0 olarak belirlenmiştir.

2) Kadın hizmet erbabına sağlanan menfaatin ücret istisnasına tabi tutulabilmesi için; bu hizmetin gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince işletilen kreş ve gündüz bakım evlerinden alınması, ödemenin hizmet erbabına değil doğrudan bu hizmeti sağlayan mükelleflere yapılması gerekmektedir. Hizmet erbabına doğrudan yapılan ödemeler ve sağlanan menfaatler ise ücret olarak vergilendirilecektir.

Erkek hizmet erbabına sağlanan aynı menfaat ücret olarak vergilendirilecektir.

Kadın hizmet erbabına, bu kapsamda sağlanan menfaat ve yapılan ödemelere ilişkin tutarların, asıl ücret ile birlikte ücret bordrosunda gösterilmesi gerekmektedir.

3) Çalışma hayatında hizmet erbabına işten ayrılma, emekli olma, dava açılmaması vb. nedenlerle karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya ikale sözleşmesi kapsamında ödenen tazminatlar, iş kaybı tazminatları, iş sonu tazminatları, iş güvencesi tazminatları gibi ödemeler, gelir vergisinden istisna kıdem tazminatları tutarına eklenerek, bu ödemelerin toplamı üzerinden istisna uygulanacak, istisnayı aşan tutarlar ise ücret olarak gelir vergisine tabi tutulacaktır.

4) Kıdem tazminatının yıllık miktarı 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi en yüksek Devlet memuruna 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre bir hizmet yılı için ödenecek azami emekli ikramiyesini geçemez. Bu tutar, 2/1/2018 tarihi itibariyle 5.001,76 TL’dir.

5) Net ücretleri, Gelir Vergisi Kanunu’nun 103’üncü maddesinde yazılı tarife nedeniyle aynı Kanunun 32’nci maddedeki esaslara göre sadece kendisi için asgarî geçim indirimi hesaplanan asgarî ücretlilere, içinde bulunulan yılın Ocak ayına ilişkin ödenen net ücretin altında kalanlara, bu tutar ile bu tutarın altında kalındığı aylara ilişkin olarak aylık hesaplanan net ücreti arasındaki fark tutar, ücretlinin asgari geçim indirimine ayrıca ilave edilecektir.

Bu fark tutar, 265 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde belirtilen esaslara göre düzenlenen “Asgari Geçim İndirimi Bordrosu”nda hesaplanan asgari geçim indirimine ayrıca ilave edilecektir.

11/6/2018 tarihli ve 30448 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan GELİR VERGİSİ GENEL TEBLİĞ (SERİ NO:303)’nde Gelir Vergisi Kanunu’nun 9, 23, 25, 32 ve 61’inci maddelerinde 7103 sayılı Kanunlayapılan değişikliklerin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar hakkında açıklamalarda bulunulmuştur.

Tebliğde yer alan açıklamalar özetle aşağıdaki gibidir:

1-İhtiyaç Fazlası Elektrik Enerjisinin Satışında Esnaf Muaflığı

Yasal düzenleme

(1) 7103 sayılı Kanunla, 193 sayılı Kanunun esnaf muaflığını düzenleyen 9’uncu maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki (9) numaralı bent eklenmiştir.

“9. 14/3/2013 tarihli ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu uyarınca lisanssız yürütülebilecek faaliyetler kapsamında yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik enerjisi üretimi amacıyla, sahibi oldukları veya kiraladıkları konutların çatı ve/veya cephelerinde kurdukları kurulu gücü azami 10 kW’a kadar (10 kW dâhil) olan (Kat maliklerince ana gayrimenkulün ortak elektrik enerjisi ihtiyacının karşılanması amacıyla kurulan dâhil) yalnızca bir üretim tesisinden üretilen elektrik enerjisinin ihtiyaç fazlasını son kaynak tedarik şirketine satanlar (Bu bendin uygulanmasında üçüncü fıkra hükmü dikkate alınmaz.);”

Muafiyetin kapsamı ve şartları

(1) 193 sayılı Kanunun 9’uncu maddesine eklenen bent uyarınca, 6446 sayılı Kanuna göre lisanssız yürütülebilecek faaliyetler kapsamında yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı olarak sahibi olunan veya kiralanan konutlarda kurulan tesislerde, elektrik üretimi yapan ve ihtiyaç fazlasını satan gerçek kişiler, esnaf muaflığından aşağıdaki şartlar dahilinde faydalanacaktır.

a) Üretim tesisinin sahip olunan veya kiralanan konutların çatı ve/veya cephelerinde (Kat maliklerince ana gayrimenkulün ortak elektrik enerjisi ihtiyacının karşılanması amacıyla kurulanlar dâhil) kurulu olması,

b) Üretim tesisinin kurulu gücünün azami 10 kW (10 kW dâhil) olması,

c) Elektriğin yalnızca bir üretim tesisinde üretilmesi,

ç) Üretilen elektrik enerjisinden ihtiyaç fazlasının son kaynak tedarik şirketine satılması.

(2) Elektrik enerjisi satışının devamlı olarak yapılması, muafiyetten yararlanmaya engel teşkil etmeyecektir.

(3) Ticari, zirai veya mesleki kazanç dolayısıyla gerçek usulde gelir vergisi mükellefi olmak, anılan muafiyetten yararlanmaya engel değildir.

(4) Elektrik enerjisi üretim tesisinin, apartmanların çatı ve/veya cephelerinde kurulması halinde de birinci fıkrada belirtilen şartlar dahilinde esnaf muaflığından yararlanılacaktır.

(5) Apartman yönetimi tarafından apartmanın elektrik ihtiyacını karşılamak için kurulan elektrik üretim tesisinin mülkiyet hakkı, hisseleri oranında kat maliklerine ait olduğundan, ihtiyaç fazlası elektriğin son tedarik şirketine satışından elde edilen gelirler de vergi kanunları açısından yönetimin değil kat maliklerinin geliri olarak kabul edilmektedir. Ana gayrimenkulün ortak elektrik enerjisi ihtiyacının karşılanması amacıyla apartman yönetimi tarafından kurulan üretim tesisinde üretilen ihtiyaç fazlası enerjinin son kaynak tedarik şirketine satışında her bir malik muafiyetten ayrı ayrı faydalanacaktır.

(6) Elde edilen gelirin apartman yönetimleri tarafından tahsil edilip ortak giderlerin karşılanmasında kullanılması ve/veya kat maliklerine dağıtılması bu muafiyetten faydalanılmasına engel teşkil etmeyecektir.

(7) Apartmanların işyeri olarak kullanılan bağımsız bölümlerinin bulunması halinde de apartmanın ortak elektrik enerjisi ihtiyacının karşılanması amacıyla kurulan üretim tesisinde üretilen ihtiyaç fazlası enerjinin son kaynak tedarik şirketine satışı, muafiyetten yararlanmaya engel teşkil etmeyecektir.

(8) Sahibi olunan veya kiralanan işyerlerinde kurulan tesislerde üretilen elektriğin ihtiyaç fazlasının satışından dolayı esnaf muaflığından yararlanılamayacaktır. Ancak konutunu hem işyeri hem de mesken olarak kullananların bu kapsamda elde ettiği kazançları ise muafiyet kapsamında kabul edilecektir.

(9) Gerçek kişilerce kullanılan birden fazla konutta elektrik üretim tesisi kurulduğu durumlarda, sadece bir tesis için esnaf muaflığından faydalanılabileceğinden, hangi tesis için esnaf muaflığından faydalanılacağı, ilgili son kaynak tedarik şirketine bildirilmek suretiyle serbestçe belirlenebilecektir.

Üretilen elektrik enerjisinin satışında vergi tevkifatı ve belgelendirme

(1) 193 sayılı Kanunun 9’uncu maddesinin son fıkrasında, “Bu muaflığın, 94’üncü madde uyarınca tevkif suretiyle kesilen vergiye şümulü yoktur.” hükmü yer almakta olup aynı Kanunun 94’üncü maddesinin birinci fıkrasında vergi tevkifatı yapmak zorunda olanlar ile tevkifata tabi tutulacak ödemeler belirtilmiş, aynı fıkranın 13 numaralı bendinde vergiden muaf esnafa yapılan ödemeler tevkifat kapsamına alınmış olup esnaf muaflığından yararlananlara ihtiyaç fazlası elektrik bedeli olarak yapılan ödemelerde tevkifat oranı 14/5/2018 tarihli ve 2018/11750 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla %0 olarak belirlenmiştir.

(2) Esnaf muaflığından yararlananlardan elektrik enerjisi alan son kaynak tedarik şirketlerinin, ihtiyaç fazlası elektrik enerjisi alımları karşılığı yaptıkları ödemeler muhtasar beyanname ile beyan edilecek ve tevkifat oranı, 14/5/2018 tarihli ve 2018/11750 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı gereği %0 olarak uygulanacaktır. Ödemenin kat maliklerince oluşturulan yönetimlere yapılması, gelir vergisi tevkifat uygulamasını değiştirmeyecektir.

(3) 6446 sayılı Kanun uyarınca lisanssız yürütülebilecek faaliyetler kapsamında yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik enerjisi üretimi amacıyla, sahibi oldukları veya kiraladıkları konutların çatı ve/veya cephelerinde kurdukları kurulu gücü azami 10 kW’a kadar (10 kW dâhil) olan (Kat maliklerince ana gayrimenkulün ortak elektrik enerjisi ihtiyacının karşılanması amacıyla kurulan dâhil) yalnızca bir üretim tesisinde üretilen ve son kaynak tedarik şirketlerince satın alınan elektrik enerjisinin tamamının gider pusulası ile belgelendirilmesi esas olmakla birlikte, münhasıran bu ödemelere ilişkin olmak üzere, gider pusulasında bulunması gereken bilgileri (imza hariç) ihtiva eden banka dekontları ile de belgelendirilmesi mümkündür.

(4) Ana gayrimenkulün ortak enerji ihtiyacının karşılanması amacıyla kurulan tesislerden yapılan satışlarda, gider pusulasının, 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 257’nci maddesinde yer alan yetkiye istinaden kat maliklerince oluşturulan yönetim adına düzenlenmesi uygun bulunmuştur.

Örnek 1: Bay (A), sahibi olduğu konutunun çatısında, kurulu gücü azami 10 kW olan üretim tesisinden elde ettiği elektrik enerjisinden ihtiyaç fazlasını, (B) son kaynak tedarik şirketine satmaktadır. Bay (A), bu faaliyetinden dolayı esnaf muaflığından yararlanacak olup (B) tedarik şirketi, Bay (A)’ya enerji bedeli karşılığı olarak yapacağı ödemeler nedeniyle gider pusulası düzenleyecek ve bu ödemelere, 193 sayılı Kanunun 942üncü maddesinin birinci fıkrasının (13) numaralı bendi uyarınca sıfır oranında tevkifat uygulayacaktır.

Örnek 2: (C) apartman yönetimi, apartmanın ortak elektrik ihtiyacının karşılanması amacıyla, apartmanın çatısında, kurulu gücü azami 10 kW olan üretim tesisinden elde ettiği elektrik enerjisinden ihtiyaç fazlasını, (D) son kaynak tedarik şirketine satmaktadır. Bu satıştan dolayı (C) apartmanındaki kat malikleri esnaf muaflığından yararlanacaktır. (D) tedarik şirketi, (C) apartman yönetimine enerji bedeli karşılığı olarak yapacağı ödemeler nedeniyle gider pusulası düzenleyecek ve bu ödemelere, 193 sayılı Kanunun 94’üncü maddesinin birinci fıkrasının (13) numaralı bendi uyarınca sıfır oranında tevkifat uygulayacaktır.

Muafiyetten faydalananların yükümlülükleri

(1) 193 sayılı Kanunun 9’uncu maddesinin birinci fıkrasının (9) numaralı bendi kapsamında esnaf muaflığından faydalananların mükellefiyet tesisi, belge düzenleme, defter tutma, beyanname verme gibi yükümlülükleri olmayacaktır. Bu muafiyetten yararlananların, kendilerine düzenlenen gider pusulalarını ve bu faaliyetleri ile ilgili olarak satın aldıkları mal ve giderlerine ilişkin belgelerini 213 sayılı Kanunda öngörülen süre boyunca saklamaları
zorunludur.

2-Kadın Hizmet Erbabına Sağlanan Kreş ve Gündüz Bakımevi Yardımında Gelir Vergisi İstisnası

Yasal düzenleme ve dayanak

(1) 7103 sayılı Kanunla, 193 sayılı Kanunun gelir vergisinden istisna edilen ücretleri düzenleyen 23’üncü maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki (16) numaralı bent eklenmiştir.

“16. İşverenlerce, kadın hizmet erbabına kreş ve gündüz bakımevi hizmeti verilmek suretiyle sağlanan menfaatler (İşverenlerce bu hizmetlerin verilmediği durumlarda, ödemenin doğrudan bu hizmetleri sağlayan gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerine yapılması şartıyla, her bir çocuk için aylık, asgarî ücretin aylık brüt tutarının %15’ini aşmamak üzere bu istisnadan yararlanılır. Kreş ve gündüz bakımevi hizmetini sağlayanlara yapılan ödemelerin belirlenen istisna tutarını aşan kısmı ile hizmet erbabına bu amaçla nakden yapılan ödemeler ve sağlanan menfaatler ücret olarak vergilendirilir. Bu bentte yer alan %15 oranını, asgarî ücretin aylık brüt tutarının %50’sine kadar artırmaya ve kanuni seviyesine getirmeye Bakanlar Kurulu, bu istisnanın uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.).”

İstisnanın kapsamı ve uygulaması

(1) Kreş ve gündüz bakımevi hizmetinin işverenlerce iş yerinde verilmesi halinde, bu hizmetten faydalanan kadın hizmet erbabına sağlanan menfaatin tamamı gelir vergisinden istisna olacaktır. Söz konusu hizmetin, işverenin kendisine ait veya kiralamış olduğu diğer yerlerde verilmesi istisna uygulamasına engel teşkil etmeyecektir.

(2) İşverenlerce, kreş ve gündüz bakımevi hizmetinin işyerinde verilmediği durumlarda, kadın hizmet erbabının hizmet aldığı gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince işletilen kreş ve gündüz bakım evlerine ödeme yapılmak suretiyle sağlanan menfaatler de istisna kapsamındadır. Kadın hizmet erbabına sağlanan menfaatin ücret istisnasına tabi tutulabilmesi için; bu hizmetin gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince işletilen kreş ve gündüz bakım evlerinden alınması, ödemenin hizmet erbabına değil doğrudan bu hizmeti sağlayan mükelleflere yapılması gerekmektedir. Hizmet erbabına doğrudan yapılan ödemeler ve sağlanan menfaatler ise ücret olarak vergilendirilecektir.

(3) İşverenlerce, gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince işletilen kreş ve gündüz bakım evlerine ödeme yapıldığı durumlarda, istisnadan yararlanılacak tutar her bir çocuk için asgarî ücretin aylık brüt tutarının %15’ini aşmayacaktır. Sağlanan menfaatin asgari ücretin aylık brüt tutarının %15’ini aşması halinde, aşan kısım ücret olarak vergilendirilecektir.

%15 oranını, asgarî ücretin aylık brüt tutarının %50’sine kadar artırmaya ve kanuni seviyesine getirmeye Bakanlar Kuruluna yetki verilmiştir. 5/5/2018 tarihli ve 30412 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 2018/11674 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile %15 oranı, bu tarihten itibaren asgari ücretin brüt tutarının %50’si olarak belirlenmiştir.

(4) İşverenlerce, kadın hizmet erbabı adına doğrudan kreş ve gündüz bakımevi işleten mükelleflere yapılan ödemelerin belli bir dönem için toplu olarak yapılması durumunda, her bir aya isabet eden tutar, ilgili ay ücret matrahı ile ilişkilendirilerek istisna uygulanacaktır.

(5) Gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince, işveren tarafından ödenen tutar da dahil olmak üzere, kreş ve gündüz bakımevi hizmeti karşılığı olarak faturanın hizmet erbabı adına düzenlenmesi gerekmekte olup, işverenlerin bu kapsamda yaptığı ödemelere ilişkin belgeleri 213 sayılı Kanunda öngörülen süre boyunca saklamaları zorunludur.

(6) Kadın hizmet erbabına, 193 sayılı Kanunun 23’üncü maddesinin birinci fıkrasının (16) numaralı bendi kapsamında sağlanan menfaat ve yapılan ödemelere ilişkin tutarların, asıl ücret ile birlikte ücret bordrosunda gösterilmesi gerekmektedir.

Örnek 3: (C) A.Ş., çalıştırdığı hizmet erbabına işyerinde kreş hizmeti vermektedir. İşyerinde 30 hizmet erbabı çalışmakta olup, hizmet erbabından 20’si kreş hizmetinden yararlanmaktadır. Kreş hizmetinden yararlanan hizmet erbabının 15’i kadın, 5’i erkektir. Bu durumda kreş hizmetinden yararlanan 15 kadın hizmet erbabı için sağlanan menfaatin tamamı istisna kapsamında olacak, erkek hizmet erbabı yönünden ise söz konusu menfaat ücret olarak
vergilendirilecektir.

Örnek 4: (D) Ltd. Şti. ile asgari ücretle çalışan hizmet erbabı Bayan (R) arasında düzenlenen bireysel iş sözleşmesinde, Bayan (R)’nin asıl ücretine ilave olarak 500 TL kreş yardımı ödeneceği öngörülmüş olup, (D) Ltd. Şti., Bayan (R)’nin bir çocuğu için hizmet aldığı kreş işletmesine, kreş yardımı olarak aylık 500 TL ödemeye başlamıştır.

Bireysel iş sözleşmesine istinaden asıl ücretine ilave olarak Bayan (R) için kreşe yapılan aylık 500 TL ödeme, asgari ücretin brüt tutarının %50’si olan (2.029,50x%50=) 1.014,75 TL’yi aşmadığından, gelir vergisinden istisna edilecektir.

Örnek 5: İşyerinde kreş hizmeti vermeyen (E) Ltd. Şti., 5.000 TL brüt ücretle çalışan hizmet erbabı Bayan (S)’nin bir çocuğu için hizmet aldığı kreş işletmesine kreş yardımı olarak bireysel iş sözleşmesine istinaden aylık 1.200 TL ödemektedir.

Asıl ücretine ilave olarak Bayan (S) için kreş yardımı kapsamında yapılan aylık 1.200 TL’lik ödemenin, asgari ücretin brüt tutarının %50’si olan (2.029,50x%50=) 1.014,75 TL’lik kısmı gelir vergisinden istisna edilecektir. İstisnayı aşan tutar olan (1.200-1.014,75=) 185,25 TL ise ücret olarak vergilendirilecektir.

(7) İşverenlerce, ilgili Kanunlar, toplu iş sözleşmeleri veya bireysel iş sözleşmelerine istinaden hizmet erbabına, asıl ücretine ilave olarak bazı ödemeler yapılabilmekte ve menfaatler sağlanabilmektedir. Yapılan bu tarz ödeme ve sağlanan menfaatler, 193 sayılı Kanun uygulamasında ücret kapsamında değerlendirilmektedir.

(8) 193 sayılı Kanunun 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının (16) numaralı bendinde yer alan istisna düzenlemesinin kapsamı; işverenlerce, ilgili Kanunlar, toplu iş sözleşmeleri veya bireysel iş sözleşmelerine istinaden, kadın hizmet erbabına işyerinde kreş ve gündüz bakımevi hizmeti verilmesi veya bu hizmetlerin verilmediği durumlarda, bu hizmetleri sağlayan gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerine doğrudan ödeme yapılması suretiyle, kadın hizmet erbabının asıl ücretine ek olarak sağlanan menfaatlerin gelir vergisinden istisna edilmesidir.

Bu kapsamda, istisnadan faydalanılması için kadın hizmet erbabına sağlanan menfaatin, ilgili Kanunlar, toplu iş sözleşmeleri veya bireysel iş sözleşmelerine dayanarak ödenen asıl ücrete ilave olarak sağlanması şart olup, kadın hizmet erbabının asıl ücretinin bir kısmının kreş ve gündüz bakımevi hizmeti ödemesi gibi değerlendirilmek suretiyle anılan istisnaya konu edilmesi mümkün değildir.

Örnek 6: İşveren (M)’ye bağlı olarak 4.000 TL ücretle çalışan hizmet erbabı Bayan (Ş), bir çocuğu için kreş işletmesine aylık 1.000 TL kreş ücreti ödemektedir. Bayan (Ş)’nin talebi üzerine, kreş işletmesine ödemiş olduğu 1.000 TL kreş ücreti, işvereni tarafından ücretinden kesilmek suretiyle ödenmeye başlanmıştır.

İşveren (M), Bayan (Ş)’nin asıl ücretinden keserek kreş işletmesine ödediği 1.000 TL ile sadece ödemeye aracılık ettiği, Bayan (Ş)’nin almış olduğu asıl ücretine ilave bir menfaat sağlamadığı için, bu ödeme dolayısıyla 193 sayılı Kanunun 23’üncü maddesinin birinci fıkrasının (16) numaralı bendi kapsamında gelir vergisi istisnasından faydalanılması söz konusu olmayacaktır.

3-Hizmet Erbabına Ödenen Tazminatların Vergilendirilmesi ile İstisna Uygulaması

Yasal düzenleme ve dayanak

(1) 7103 sayılı Kanunla 193 sayılı Kanunun tazminat ve yardımlarda gelir vergisi istisnasını düzenleyen 25’inci maddesinin birinci fıkrasının (7) numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“7. a) 25/8/1971 tarihli ve 1475 sayılı İş Kanunu ve 20/4/1967 tarihli ve 854 sayılı Deniz İş Kanununa göre ödenmesi gereken kıdem tazminatlarının tamamı ile 13/6/1952 tarihli ve 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanuna göre ödenen kıdem tazminatlarının hizmet erbabının 24 aylığını aşmayan miktarları (Hizmet ifa etmeksizin ödenen ücretler tazminat sayılmaz.);

b) Hizmet erbabının tabi olduğu mevzuata göre bu bendin (a) alt bendinde belirtilen istisna tutarının hesabında dikkate alınmak şartıyla, hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra; karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya ikale sözleşmesi kapsamında ödenen tazminatlar, iş kaybı tazminatları, iş sonu tazminatları, iş güvencesi tazminatları gibi çeşitli adlar altında yapılan ödemeler ve yardımlar (Bu bendin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.);”

(2) 7103 sayılı Kanunla 193 sayılı Kanunun 61’inci maddesinin üçüncü fıkrasına aşağıdaki (7) numaralı bent eklenmiştir.

“7. Hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra; karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya ikale sözleşmesi kapsamında ödenen tazminatlar, iş kaybı tazminatları, iş sonu tazminatları, iş güvencesi tazminatları gibi çeşitli adlar altında yapılan ödemeler ve yardımlar.”

Hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra yapılan ödemeler ve yardımların vergilendirilmesi

(1) 193 sayılı Kanunun 61’inci maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen bent hükmü ile hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra; karşılıklı sonlandırma sözleşmesi ve ikale sözleşmesi gibi sözleşmeler kapsamında ödenen tazminatlar, iş kaybı tazminatları, iş sonu tazminatları, iş güvencesi tazminatları gibi çeşitli adlar altında yapılan ödemeler ve yardımların ücret olarak kabul edildiği ve vergilendirildiği hususuna açıklık getirilmiştir.

(2) Bu tazminatlar, hizmet erbabına işten ayrılma, emekli olma, dava açmama vb. nedenlerle çalışmasından bağımsız olarak ödenmiş olup olmadığına bakılmaksızın, ücret hükümlerine göre vergilendirilecektir.

Kıdem tazminatlarında istisna uygulaması

(1) 7103 sayılı Kanunla 193 sayılı Kanunun 25’inci maddesinin birinci fıkrasının yeniden düzenlenen (7) numaralı bendinin (a) alt bendi ile 1475, 854 ve 5953 sayılı Kanunlara göre ödenen kıdem tazminatlarına uygulanacak istisnaya ilişkin düzenleme aynen korunmuştur.

(2) Bu çerçevede ücret kapsamında değerlendirilen;

a) 1475 ve 854 sayılı Kanunlar uyarınca ödenmesi gereken kıdem tazminatları,

b) 5953 sayılı Kanun uyarınca yapılan ve çalışanın son brüt ücreti üzerinden hesaplanan ve ödenen 24 aylık tutarı aşmayan kıdem tazminatları gelir vergisinden istisna edilecektir.

(3) 1475 ve 854 sayılı Kanunlar uyarınca, hizmet erbabının çalıştığı süre ve kıdem tazminatına esas ücreti dikkate alınarak hesaplanan ve ödenen kıdem tazminatları istisna kapsamına girmekte olup hesaplanan bu tutarları aşan ilave ödemeler ise ücret kapsamında değerlendirilmek suretiyle vergilendirilecektir. Dolayısıyla, hizmet erbabının kıdem tazminatına esas ücretine göre hesaplanan ve en yüksek Devlet memuruna bir hizmet yılı için ödenen azami emekli ikramiyesi tutarını aşan ödemelerde ise en yüksek Devlet memuruna ödenen azami emekli ikramiyesi kadarlık kısmı istisnaya konu edilecek, aşan kısmı ise ücret olarak vergilendirilecektir.

(4) Kıdem tazminatının yıllık miktarı 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi en yüksek Devlet memuruna 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre bir hizmet yılı için ödenecek azami emekli ikramiyesini geçemez. Bu tutar, 2/1/2018 tarihi itibariyle 5.001,76 TL’dir.

Örnek 7: (A) Anonim şirketinde 10 yıl süreyle çalıştıktan sonra 15/1/2018 tarihinde işten ayrılan Bay (B)’ye, 1475 sayılı Kanun uyarınca işvereni tarafından, kıdem tazminatına esas ücreti olan 4.000 TL üzerinden 40.000 TL kıdem tazminatı ödenmiştir.

Buna göre, Bay (B)’ye 1475 sayılı Kanun kapsamında hesaplanarak ödenen ve en yüksek Devlet memuruna ödenen azami emeklilik ikramiyesinin (5.001,76×10=) 50.017,60 TL’nin altında kalan 40.000 TL kıdem tazminatının tamamı, gelir vergisinden istisna edilecektir.

Örnek 8: (C) Anonim şirketinde 20 yıl süreyle çalıştıktan sonra 5/2/2018 tarihinde işten ayrılan Bay (D)’ye, işvereni tarafından 854 sayılı Kanun uyarınca, kıdem tazminatına esas ücreti olan 7.500 TL üzerinden hesaplanan 150.000 TL kıdem tazminatı ödenmiştir. Hesaplanan kıdem tazminatı tutarı 150.000 TL olsa da, istisna edilecek tutar, en yüksek Devlet memuruna bir hizmet yılı için ödenen azami emekli ikramiyesi tutarı ve çalışma süresi dikkate alınarak hesaplanan tutarı aşamayacaktır.

Buna göre, Bay (D)’nin 20 yıl çalışması karşılığı istisna edilecek azami tutar (5.001,76×20=) 100.035,20 TL dir. Bu nedenle Bay (D)’ye ödenen 150.000 TL kıdem tazminatının 100.035,20’TL lik kısmı gelir vergisinden istisna edilecek, aşan kısım olan (150.000- 100.035,20=) 49.964,80 TL ise ücret olarak vergiye tabi tutulacaktır.

Örnek 9: (E) Gazetesinde 30 yıl süreyle çalıştıktan sonra 15/3/2018 tarihinde emekli olan Bayan (S)’ye işvereni tarafından 5953 sayılı Kanun uyarınca, son aya ilişkin brüt ücreti olan 10.000 TL üzerinden hesaplanan 300.000 TL kıdem tazminatı ödenmiştir. Bayan (S)’ye ödenen kıdem tazminatının, 24 aylığına isabet eden tutar olan (24×10.000=) 240.000 TL gelir vergisinden istisna edilecek, kalan tutar (300.000-240.000=) 60.000 TL ise
gelir vergisine tabi olacaktır.

Hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra yapılan ödemeler ve yardımlarda istisna

(1) Çalışma hayatında hizmet erbabına işten ayrılma, emekli olma, dava açılmaması vb. nedenlerle karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya ikale sözleşmesi kapsamında ödenen tazminatlar, iş kaybı tazminatları, iş sonu tazminatları, iş güvencesi tazminatları gibi ödemeler yapılabilmektedir. 193 sayılı Kanunun 25’inci maddesinin birinci fıkrasının (7) numaralı bendinin (b) alt bendinde yapılan düzenleme ile bu ödemelerinde çalışanın tabi olduğu mevzuata göre kıdem tazminatına ilişkin istisna tutarının hesabında dikkate alınması gerektiği hususuna açıklık getirilmiştir. Buna göre, anılan Kanunlar uyarınca ödenecek kıdem tazminatlarından gelir vergisinden istisna edilecek tutar hesap edilirken, yukarıda sayılan ödemeler de dahil edilerek ödemelerin toplamı üzerinden istisna uygulanacak, istisnayı aşan tutarlar ise ücret olarak gelir vergisine tabi tutulacaktır.

(2) 1475 ve 854 sayılı Kanunlar uyarınca bu Tebliğin 10’uncu maddesinde belirtildiği şekilde hesaplanan kıdem tazminatı tutarı dışında, birinci fıkrada sayılan ilave bir tazminat ödemesi yapılması halinde, bu ödemenin; bu tutar ile kıdem tazminatı tutarı toplamının, en yüksek Devlet memuruna ödenen azami emekli ikramiyesi tutarını aşmayan kısmı istisnaya konu edilecektir.

(3) 5953 sayılı Kanun uyarınca kıdem tazminatı ödenen hizmet erbabına, bu tazminat dışında, birinci fıkrada sayılan ilave bir tazminat ödemesi yapılması halinde, bu tutar ile kıdem tazminatı tutarı toplamının, çalışanın son brüt ücreti üzerinden hesaplanan 24 aylık tutarını aşmayan kısmı istisnaya tabi tutulacaktır.

(4) 1475 ve 854 sayılı Kanunlara tabi olarak çalışanlara kıdem tazminatı ödenmediği, ancak birinci fıkrada sayılan bir tazminat ödendiği durumlarda, ödenen bu tazminat tutarının, en yüksek Devlet memuruna ödenen azami emekli ikramiyesi tutarını aşmayan kısmı, 5953 sayılı Kanuna tabi olarak çalışanlarda ise çalışanın son brüt ücreti üzerinden hesaplanan 24 aylık tutarını aşmayan kısmı istisnaya tabi tutulacak, aşan kısmı ise ücret olarak vergiye tabi tutulacaktır.

Örnek 10: (Ç) A.Ş.’de 10 yıl süreyle çalıştıktan sonra 12/1/2018 tarihinde işten ayrılan Bay (H)’ye, işvereni tarafından 1475 sayılı Kanun uyarınca, kıdem tazminatına esas ücreti olan 3.000 TL üzerinden 30.000 TL kıdem tazminatı ile karşılıklı sonlandırma sözleşmesine (ikale) istinaden 50.000 TL iş güvencesi tazminatı olmak üzere toplam 80.000 TL ödeme yapılmıştır.

2/1/2018 tarihi itibariyle 657 sayılı Kanuna tabi en yüksek Devlet memuruna bir hizmet yılı için ödenecek azami emekli ikramiyesi tutarı 5.001,76 TL dir.

Bay (H)’ye yapılan 80.000 TL lik ödemenin gelir vergisinden istisna edilecek tutarı aşağıdaki
gibi olacaktır.

Kıdem tazminatı tutarı 30.000,00 TL
İş güvencesi tazminatı 50.000,00 TL
Ödenen toplam tutar 80.000,00 TL
Vergiden istisna edilecek tutar (5.001,76×10=) 50.017,60 TL
Vergiye tabi tutar (80.000-50.017,60=) 29.982,40 TL

Örnek 11: (K) A.Ş.’de 854 sayılı Kanuna tabi olarak, 15 yıl süreyle çalıştıktan sonra ikale sözleşmesi ile 2/2/2018 tarihinde işten ayrılan Bayan (L)’ye, işvereni tarafından 55.000 TL iş kaybı tazminatı ödenmiş olup ayrıca kıdem tazminatı ödemesi yapılmamıştır.

Bayan (L)’ye yapılan 55.000 TL lik ödemenin gelir vergisinden istisna edilecek tutarı aşağıdaki gibi olacaktır.

İş kaybı tazminatı 55.000,00 TL
Vergiden istisna edilecek tutar (5.001,76×10=) 50.017,60 TL
Vergiye tabi tutar (55.000-50.017,60=) 4.982,40 TL

Örnek 12: (M) A.Ş.’de 5953 sayılı Kanun kapsamında 20 yıl süreyle çalıştıktan sonra, 15/3/2018 tarihinde emekliliğe ayrılan ve en son aya ilişkin ücreti 20.000 TL olan Bayan (N)’ye işvereni tarafından 400.000 TL kıdem tazminatı ve 500.000 TL emeklilik tazminatı (ikramiyesi) ödenmiştir.

Bayan (N)’ye yapılan 900.000’TL lik ödemenin gelir vergisinden istisna edilecek tutarı aşağıdaki gibi olacaktır.

Kıdem tazminatı tutarı 400.000 TL
Emeklilik tazminatı (ikramiyesi) 500.000 TL
Ödenen toplam tutar 900.000 TL
Vergiden istisna edilecek tutar (20.000 TL x 24=) 480.000 TL
Vergiye tabi tutar (900.000 TL-480.000 TL=) 420.000 TL

657 sayılı Kanunun 4/b ve mülga 4/c maddeleri kapsamında çalışan personele ödenen iş sonu tazminatlarının vergilendirilmesi

(1) 657 sayılı Kanunun 42üncü maddesinin (B) fıkrası kapsamındaki sözleşmeli personele ve mülga (C) fıkrası kapsamındaki geçici personele hizmet sözleşmelerinin sona ermesi nedeniyle ödenen iş sonu tazminatları da 193 sayılı Kanunun 25’inci maddesinin birinci fıkrasının (7) numaralı bendi uyarınca, bu Tebliğin 10 ve 11’inci maddelerinde yapılan açıklamalar çerçevesinde gelir vergisinden istisna edilecektir.

(2) 7103 sayılı Kanunun yayımı tarihinden önce 657 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinin (B) fıkrası kapsamındaki sözleşmeli personele ve mülga (C) fıkrası kapsamındaki geçici personele ödenen iş sonu tazminatları üzerinden gelir vergisi kesintisinin yapılmış olması durumunda, zamanaşımı süresi de dikkate alınarak;

a) Kesilen gelir vergisini dava konusu yapmayan mükelleflerin, ilgili muhasebe birimlerine dilekçeyle başvurmaları,

b) Mahkemelerde ihtilafı devam eden ve bu Tebliğin yayımı tarihi itibarıyla yargıda kesinleşmemiş işlemlere ilişkin olarak; mükelleflerin, davalarından feragat etmeleri ve buna ilişkin ilgili mahkemeden feragat ettiklerini gösterir şerhli dilekçe örneğini veya bu belge temin edilemediği takdirde feragat nedeniyle verilecek karar örneğini muhasebe birimlerine ibraz etmeleri kaydıyla, tahsil edilen gelir vergisinin red ve iadesi yapılacaktır.

4- İlave Asgari Geçim İndirimi Düzenlemesi

Yasal düzenleme ve dayanak

(1) 7103 sayılı Kanunla 193 sayılı Kanunun 32’nci maddesine dördüncü fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“Net ücretleri, bu Kanunun 103’üncü maddesinde yazılı tarife nedeniyle bu maddedeki esaslara göre sadece kendisi için asgarî geçim indirimi hesaplanan asgarî ücretlilere, içinde bulunulan yılın Ocak ayına ilişkin ödenen net ücretin (ilgili yılda geçerli asgarî ücretin dönemsel olarak farklı tutarlarda belirlenmiş olması halinde, yeni asgarî ücretin geçerli olduğu aylar için artışın uygulandığı ilk aydaki ücret üzerinden Kanunun 103 üncü maddesinde yer alan tarifenin ilk dilimindeki oran baz alınarak hesaplanan net ücretin) altında kalanlara, bu tutar ile bu tutarın altında kalındığı aylara ilişkin olarak aylık hesaplanan net ücreti arasındaki fark tutar, ücretlinin asgarî geçim indirimine ayrıca ilave edilir. Bu fıkrada geçen net ücret, yasal kesintiler sonrası ücret tutarına asgarî geçim indiriminin ilavesi sonucu oluşan ücreti ifade eder.”

(2) 4/12/2007 tarihli ve 26720 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 265 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde asgari geçim indirimi uygulamasına ilişkin usul ve esaslar açıklanmıştır.

Uygulama esasları

(1) Net ücretleri, 193 sayılı Kanunun 103’üncü maddesinde yazılı tarife nedeniyle aynı Kanunun 32’nci maddedeki esaslara göre sadece kendisi için asgarî geçim indirimi hesaplanan asgarî ücretlilere, içinde bulunulan yılın Ocak ayına ilişkin ödenen net ücretin altında kalanlara, bu tutar ile bu tutarın altında kalındığı aylara ilişkin olarak aylık hesaplanan net ücreti arasındaki fark tutar, ücretlinin asgari geçim indirimine ayrıca ilave edilecektir.

(2) Bu fark tutar, 265 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde belirtilen esaslara göre düzenlenen “Asgari Geçim İndirimi Bordrosu”nda hesaplanan asgari geçim indirimine ayrıca ilave edilecektir.

(3) Asgari geçim indirimi bordrosunda yer alan ilave tutar dahil toplam asgari geçim indirimi tutarı, ücret ödemesinin yapıldığı döneme ilişkin ücret bordrosunun “Asgari Geçim İndirimi” satırına aktarılacaktır.

(4) İkinci fıkrada belirtilen esaslara göre hesaplanan ilave tutar dahil toplam asgari geçim indirimi tutarı, hizmet erbabının ücreti üzerinden hesaplanan gelir vergisinden mahsup edilecektir. Mahsup işleminin yapılabilmesi için, söz konusu tutarın ücretlilere ödenmiş olması gerekmektedir.

(5) Asgari geçim indiriminin toplamı, ücretlinin o aydaki ücretinden kesilen gelir vergisinden fazla olamayacaktır.

(6) Bu Tebliğin uygulamasında net ücret, yasal kesintiler sonrası ücret tutarına asgari geçim indiriminin ilavesi sonucu oluşan ücreti ifade etmektedir.

(7) Hizmet erbabına yapılan ve ücret olarak kabul edilen tazminat ve prim gibi mutat olmayan ödemeler, esas itibarıyla yıllık bazda ücretlinin gelirini artırdığından, bu ödemeler nedeniyle üst dilime girilmesi nedeniyle aylık net ücretin düştüğünden söz edilemeyecek ve ilave asgari geçim indirimi uygulanmayacaktır.

(8) Hizmet erbabının, ücret aldığı dönemde işe başlaması veya işten ayrılması, ücretsiz izin ve benzeri nedenlerle net ücretinin Ocak ayında sadece kendisi için asgari geçim indirimi hesaplanan asgari ücretlilere ödenen net ücretin altına düşmesi durumunda ilave asgari geçim indirimi uygulanmayacaktır.

(9) Asgari geçim indiriminin hesaplanması ve uygulanmasına ilişkin olarak bu Tebliğde yer almayan hususlar hakkında, 265 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde yer alan açıklamalar dikkate alınacaktır.

(10) İlgili yılda geçerli asgari ücretin dönemsel olarak farklı tutarlarda belirlenmiş olması halinde, baz alınan Ocak ayına ilişkin ödenen net ücret yerine, yeni asgari ücretin geçerli olduğu aylar için artışın uygulandığı ilk aydaki ücret üzerinden Kanunun 103 üncü maddesinde yer alan tarifenin ilk dilimindeki oran baz alınarak hesaplanan net ücret esas alınacak ve buna göre ilave asgari geçim indirimi uygulanacaktır.

Örnek 13: Bekâr ve çocuksuz olan hizmet erbabı Bay (A)’nın, 2018 yılı Ocak ayında asgari geçim indirimi dâhil net ücreti 1.603,12 TL dir.

193 sayılı Kanunun 103’üncü maddesinde yer alan vergi tarifesi nedeniyle Bay (A)’nın, 2018 yılı Eylül ayı net ücreti 1.566,84 TL’ye Ekim, Kasım ve Aralık ayı net ücreti ise 1.516,87 TL’ye düşmektedir.

Bay (A)’nın, Eylül ayından itibaren eline geçen net ücretinin 1.603,12 TL’nin altında kalması nedeniyle, Eylül ayı için (1.603,12-1.566,84=) 36,28 TL Ekim, Kasım ve Aralık ayları için ise (1.603,12-1.516,87=) 86,25 TL asgari geçim indirimine ilave edilerek hizmet erbabına ödenecektir.

Örnek 14: Bay (B) asgari ücretli olarak çalışmaktadır. Bay (B), evli ve 1 çocuklu olup eşi çalışmamaktadır.

Bay (B)’nin 2018 yılı Ocak ayında asgari geçim indirimi dâhil net ücreti 1.656,40 TL olup Ekim, Kasım ve Aralık ayları net ücreti 193 sayılı Kanunun 103 üncü maddesinde yer alan vergi tarifesi nedeniyle 1.570,15 TL ye düşmektedir.

Buna göre, hizmet erbabının söz konusu dönemlerde eline geçen ücretinin 1.603,12 TL nin altında kalan kısmı olan (1.603,12-1.570,15=) 32,97 TL asgari geçim indirimine ilave edilerek hizmet erbabına ödenecektir.

Örnek 15: Bay (C) asgari ücretli olarak çalışmaktadır. Bay (C) evli ve 3 çocuklu olup eşi çalışmamaktadır.

Bay (C)’nin 2018 yılı Ocak ayında asgari geçim indirimi dâhil net ücreti 1.709,67 TL dir. Eylül ayı net ücreti 1.673,39 TL, Ekim, Kasım ve Aralık ayları net ücreti ise 193 sayılı Kanunun 103’üncü maddesinde yer alan vergi tarifesi nedeniyle 1.623,42 TL’ye düşmektedir.

Bay (C)’nin, Eylül, Ekim, Kasım ve Aralık ayları net ücreti 1.603,12 TL’nin altına düşmediğinden ilave asgari geçim indiriminden yararlanması söz konusu olmayacaktır.

Örnek 16: Evli, eşi çalışmayan ve 1 çocuk sahibi Bay (R) asgari ücretli olarak çalışmaktadır. Bay (R)’nin 2018 yılı Ocak ayında asgari geçim indirimi dâhil net ücreti 1.603,12 TL’dir.

İşvereni tarafından Bay (R)’ye Mart ayında 5.000 TL prim ödemesi yapılması nedeniyle gelir vergisine esas tarifede üst dilime girilmiş ve Bay (R)’nin ücreti, Temmuz ayından itibaren 1.603,12 TL nin altına düşmüştür.

Her ne kadar Bay (R)’nin Temmuz ayından itibaren net ücreti, 1.603,12 TL’nin altına düşmüş olsa bile, yıl içerisinde elde edilen kümülatif ücrete bakıldığında, prim ödemesi nedeniyle yıllık bazda asgari ücretin altına düşmediğinden ilave asgari geçim indirimi uygulanmayacaktır.

Söz konusu Tebliğ yayımı tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir.

Gelir Vergisi Genel Tebliği (Seri No: 303)

Kaynak: TÜRMOB

Ülkemizde 10-16 Mayıs tarihleri arası, Engelliler Haftası olarak kutlanmakta ve bu özel günlerde, engelli vatandaşlarımızın sorunları ile birlikte mevcut yasalarımızda sağlanan haklar konusunda kamuoyu bilgilendirilmeleri yapılarak farkındalık oluşturulmaktadır. Ayrıca engelli bireyler ekonomik ve sosyal bakımdan koruma altına alınması gereken gruplar olup sosyal ve ekonomik şartları daha iyi hale getirme amaçlı birçok düzenleme yapılmaktadır. Bu düzenlemelerden biri de 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 31'inci maddesi gereği, engelli bireylerin Vergi İndirim Belgesi ile birlikte ücretlerinde, gelir vergisi avantajı sağlanmasıdır.

Engelli indiriminden kimler yararlanabilir?

193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 31'inci maddesi ile birlikte çalışma gücünün asgarî %80'ini kaybetmiş bulunan hizmet erbabı birinci derece engelli, asgarî %60'ını kaybetmiş bulunan hizmet erbabı ikinci derece engelli, asgarî %40'ını kaybetmiş bulunan hizmet erbabı ise üçüncü derece engelli sayılmakta ve engelli dereceleri itibariyle belirlenen aylık tutarlar, hizmet erbabının ücretinden indirilmektedir. Ayrıca 89 uncu maddesinin birinci fıkrasının 3 numaralı bendinde de serbest meslek faaliyetinde bulunan veya basit usulde vergilendirilen engelliler ve bakmakla yükümlü olduğu engelli kişi bulunan serbest meslek erbabı ile hizmet erbabı kişilerin gelirlerin/ücretlerinden de 31 inci maddede yer alan esaslara göre indirim yapılmaktadır. Buna göre;

- Ücretle çalışan engelli bireyin kendisi,

- Bakmakla yükümlü olduğu eşi veya çocuğu engelli olan hizmet erbabı ve serbest meslek erbabı,

- Basit usule tabi mükellefler ile serbest meslek erbabı kişiler, vergi indiriminden yararlanabilmektedir.

Başvuru hangi kuruma yapılmalıdır?

İndirimden yararlanmak isteyen hizmet erbabı, nüfus cüzdanı fotokopisi ve çalıştığı işyerinden alacağı ve işveren tarafından düzenlenen hizmet erbabı olduğunu gösterir belge veya dilekçe ve varsa ilgili diğer belgeler (sağlık raporu vs) ile birlikte çalışılan işyerinin bağlı olduğu Vergi Dairesi Müdürlüğü'ne/Deftardarlıklara/Mal Müdürlüğü'ne başvurmalıdır.

Çalışan engellinin hastaneye sevk işlemleri ve Merkez Sağlık Kurulu Kararı
Yapılan başvuru üzerine Vergi Dairesi Müdürlüğü'ne/Deftardarlıklara/Mal Müdürlüğü hizmet erbabı, Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik'te belirtilen hastanelerden en yakın olana sevk edilerek yetkili sağlık kuruluşunca rapor düzenlenip sağlık kurulu kararı verilmektedir. Bu karar hizmet erbabının bağlı olduğu yerdeki İl Defterdarlığı'na ve buradan da Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü'ne gönderilmektedir. Yetkili sağlık kuruluşları tarafından düzenlenen sağlık kurulu raporları, Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı Merkez Sağlık Kurulu'nca incelenerek karara bağlanmakta ve çalışma gücünü hangi oranda kaybettiği bu Kurul’da belirlenmektedir. Ardından bu karar, Vergi Dairesi Müdürlüğü'ne/Deftardarlıklara/Mal Müdürlüğü'ne gönderilmektedir. İlgili müdürlükler, raporlarda belirlenen derecelerine göre hizmet erbabının Gelir Vergisi Kanunu'nun 31'inci maddesinde belirtilen özel indirim miktarlarında engelli indiriminden yararlandırılmaları gerektiği çalıştığı işyerine yazıyla bildirilmektedir.

İndirimden yararlanamayacak kişiler

Ücretlerinden gelir vergisi indirimi söz konusu olduğundan çalışmayan engelliler vergi indirimi için başvurumazlar. Ayrıca serbest meslek erbabı veya basit usul mükellefiyeti olmayanlar da bu indirimden faydalanamazlar.

Engelli derecesine karşı itiraz

Yetkili sağlık kuruluşları tarafından düzenlenen sağlık kurulu raporları, Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı Merkez Sağlık Kurulu'nca incelenerek karara bağlanmakta ve dolayısıyla engelli derecesiyle ilgili yapılacak itirazlar da yine aynı Kurul’a yapılması gerekmektedir.

2018 yılı asgari ücretle çalışan engellinin net ücret hesaplaması

Engellilik indirimi, 2018 yılında Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı'nca 29.12.2017 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 302 seri nolu Gelir Vergisi Genel Tebliği'nde, birinci derece engelliler için 1000 TL, ikinci derece engelliler için 530 TL, üçüncü derece engelliler için 240 olarak belirlenmiştir. Buna göre bekar ve çocuksuz çalışanın asgari geçim indirimi dahil (AGİ 152,21 TL) 1603,12 TL net asgari ücret aldığı dikkate alınıp %15 vergi dilimi üzerinden yapılan hesaplamada;

- Birinci derece engelli çalışan; 1000 X %15=150 TL ek ödeme alabilecek olup bekar ve çocuksuz engelli çalışana, AGİ tutarının hesaplanan gelir vergisi tutarını aşamayacağından 108,76 TL lik kısmı dikkate alındığında 1559,67 + 150 = 1709,67 TL net asgari ücret ödenmelidir.

- İkinci derece engelli çalışan; 530 X %15=79,5 TL ek ödeme alabilecek olup bekar ve çocuksuz engelli çalışana 1603,12 + 79,5 = 1682,62 TL net asgari ücret ödenmelidir.

- Üçüncü derece engelli çalışan; 240 X %15=36 TL ek ödeme alabilecek olup bekar ve çocuksuz engelli çalışana 1603,12 + 36 = 1639,12 TL net asgari ücret ödenmelidir.

Vergi indiriminden emekli olma durumu

En az %40 oranında çalışan engelli durumunda olan kişiler, yaş şartını beklemeden erken emekli olabilmektedirler. Bunun için sigorta başlangıç tarihine göre sigortalılık süresi ve prim gün sayısını sağlamaları gerekli olup buna ilişkin iş ve işlemler Sosyal Güvenlik Kurumu'nca yürütülmektedir. Muhammed Asa

https://www.dunya.com/kose-yazisi/calisan-engelliler-icin-vergi-indirim-ve-emeklilik-avantaji/419175

Perşembe, 14 Haziran 2018 09:40

İkmalen Tarhiyatın Önemi

Tarh işlemi kısaca, idareyi alacaklı statüsüne kavuşturan ve idarenin alacağını miktar itibariyle tespit eden bir icrai idari işlemdir. Çağdaş vergicilikte tarh işlemi beyana dayanır. Beyana dayalı sistem ise, doğal olarak denetimi de içerir. Bu durum ise, yine doğal olarak başkaca tarh yöntemlerinin varlığını gerekli kılar. İşte bu sebeple Vergi Usul Kanunu'muzda (VUK), beyana dayalı tarh dışında, ikmalen, re'sen ve idarece tarh olmak üzere üç farklı tarh yöntemine daha yer verilmiştir. Öte yandan VUK'un 121. maddesi uyarınca idarece mükellef aleyhine re'sen yapılan düzeltmeler de, beraberinde tarh işlemini getirir. Bunların dışında veraset vergisine özgü ikmal tarhiyatından da ayrı bir tarhiyat türü olarak söz edebiliriz. Biz bu yazımızda bu tarh türlerinden ikmalen tarh işlemini irdelemek istiyoruz.

VUK'un 29. maddesinde ikmalen vergi tarhı, "her ne şekilde olursa olsun bir vergi tarh edildikten sonra bu vergiye ilişkin olarak meydana çıkan ve defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak miktarı tespit olunan bir matrah veya matrah farkı üzerinden alınacak verginin tarh edilmesi" şeklinde tanımlanmıştır. Yani ikmalen vergi tarhiyatı, bir vergi tarh edildikten sonra bunu ikmal eden, yani tamamlayacak şekilde tespit olunan matrah farkları üzerinden bir ilave tarh işleminin yapılmasıdır.

İdarece, ikmalen tarhiyat yoluna gidilebilmesi için gerekli koşullardan birincisi, ikmalen tarh işlemi öncesinde bir verginin tarh edilmiş olmasıdır. Öncesinde tarh işlemi bulunmayan hallerde, örneğin yıllık gelir vergisi beyannamesi verilmemişse, ikmalen gelir vergisi tarhiyatı yapılamaz. Ancak ikmalen tarhiyat yapılabilmesi için, verilmiş beyannamede matrah bulunması gerekmez. Örneğin zarar içeren yıllık gelir vergisi beyannamesi veya devreden KDV içeren bir beyanname verildikten sonra, zararı veya devreden KDV tutarını azaltan şekilde ikmalen tarhiyat yapılabilir.

Özellikle bu noktada karşımıza çıkan bir sorun, önceki beyana dayalı tarha esas olan beyannamenin içeriğinin, ikmalen tarhiyat yapılabilmesi açısından önem taşıyıp taşımadığıdır. Örneğin, serbest meslek kazancı dolayısıyla beyanname veren bir mükellefin, sonradan beyanı gereken ücret gelirinin de saptanması halinde, bu geliri dolayısıyla hakkında ikmalen tarhiyat yapılabilir mi? Bu sorunun yanıtı doktrinde tartışmalıdır. Kanaatimizce bu gibi durumlarda, soruya olumsuz yanıt vermek gerekmektedir.

İdarece ikmalen tarhiyat yoluna gidilebilmesi için yasada aranan koşullardan ikincisi ise bulunan matrahın veya matrah farkı miktarının defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespit olunmuş olmasıdır. Yasa, bu tarhiyat yolunun kullanılabilmesinin ikinci koşulunu, çok somut ve tahdidi şekilde belirlemiştir. Kısaca, bulunan matrah farkının defter, kayıt ve belgelere, bir başka deyişle kanuni delile veya kanuni ölçülere dayanması gerektirmektedir. Başka bir anlatımla bu matrah farkının, yoruma açık olmayacak, yani tartışılamayacak derecede net bir matrah farkı olması gerekir. Örneğin defter sayfalarının toplamında hata yapılmış olunması, bir satış faturasının deftere aksettirilmemiş bulunması, amortismana tabi olmayı gerektiren tutardaki bir iktisadi kıymetin bedelinin doğrudan gider yazılmış olunması gibi haller, yoruma açık olmayacak derecede defter, kayıt ve belge gibi kanuni delile dayanan matrah farklarını oluşturur ve bu farka isabet eden verginin ikmalen tarh edilmesi gerekir.

Buradaki kanuni ölçü ise, matrahın tespitinde dikkate alınmak üzere kanunlarla belirlenmiş ölçüleri ifade etmektedir. Bu tür kanuni ölçülere temel örnek olarak, VUK'un amortisman oran ve süreleri ile gelir vergisinde emsal bedel esasının kanunla belirlenmiş oranları gösterilebilir. Vergi oran veya tarifeleri ise kanuni ölçü değildir. Zira oran veya tarife, matrahı veya matrah farkını belirleme ölçüsü değil, verginin ölçüsüdür.

Kanuni delillerin veya değerleme ölçülerinin olayda matrah farkının tesptinde nazara alınabilmesinin, olayın veya yasa hükümlerinin yorumuna veya nitelendirilmesine bağlı olduğu hallerde de, ikmalen tarhiyat söz konusu olamaz.

İkmalen tarhiyatı gerektiren hallerde tarhiyat, re'sen de yapılabilir. Ancak re'sen tarhiyatı gerektiren hallerde ikmalen tarhiyat yapılamaz. Yapılırsa ve yargı yoluna taşınırsa, bu tarhiyat iptale mahkûm olur.

Son zamanlarda yapılan bazı çalışmalarda ikmalen ve re’sen tarh yöntemlerinin birleştirilmesi yolunda öneriler yer almaktadır. Bu hassas bir konudur. İkmalen tarh yolunun kaldırılması, vergi dairesin tarhiyat yapma olanağının elinden alınması anlamını taşır. Re’sen matrah belirleme yetkisi ise vergi dairesine ait olamayacak bir yetkidir. Burada kilit kavram ve çözülmesi gereken sorun, yetki unsurundadır. Yoksa iki maddeyi birleştirmek veya birine (A) diğerine (B) fıkrası demek kolaydır. Bumin Doğrusöz

https://www.dunya.com/kose-yazisi/ikmalen-tarhiyatin-onemi/419180

7143 sayılı Kanun 18 Mayıs 2018 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Anılan Yasa ile ilgili 1 Nolu Tebliğ'de 26 Mayıs 2018 tarihli mükerrer Resmi Gazete'de yayımlandı.
Geçen haftaki yazımızda anılan kanunun 6. maddesinde “İşletme Kayıtlarının Düzeltilmesi” başlığı altında yer alan “Matrah ve Vergi Artırımı” konusu açıklanmıştı. Bu haftaki yazımızda, “Kasa ve Ortaktan Alacaklara İlişkin Af” düzenlemeleri ele alınacaktır.

Bu hüküm, 'Bilanço Esası'na göre defter tutan kurumlar vergisi mükelleflerini kapsamaktadır. Dolayısıyla, gelir vergisi mükellefleri bu aftan yararlanamayacaklardır.

Yasanın bu hükmünden faydalanacak mükellefler, 31/12/2017 tarihi itibarıyla bilançolarında görülmekle birlikte işletmelerinde bulunmayan kasa mevcutlarını ve işletmenin esas faaliyet konusu dışındaki işlemleri dolayısıyla (ödünç verme ve benzer nedenlerle ortaya çıkan) ortaklarından alacaklı bulunduğu tutarlar ile ortaklara borçlu bulunduğu tutarlar arasındaki net alacak tutarları ile bunlarla ilgili diğer hesaplarda yer alan işlemlerini (kayıtlarda kasa ya da ortaktan alacaklar hesabında yer almasa ve başka bir hesap içinde yer alsa bile kasa veya ortaktan alacaklara ilişkin diğer işlemlerini) 31 Ağustos 2018 tarihine ( bu tarih dahil) kadar vergi dairelerine tebliğin 23 nolu ekinde yer alan beyanname ile beyan etmek suretiyle kayıtlarını düzeltebileceklerdir.

Özel hesap dönemi kullanan mükellefler ise, 2017 yılı içerisinde sona eren hesap dönemlerine ilişkin olarak vermiş oldukları kurumlar vergisi beyannamesi ekinde yer alan bilançolarını esas alacaklardır. Mükelleflerin kanuni süresinden sonra verdikleri düzeltme beyannamelerinin ekinde yer alan bilançoları dikkate alınmayacaktır.

Mükellefler 31/12/2017 tarihi itibarıyla bilançolarında görülmekle birlikte işletmelerinde bulunmayan kasa mevcutlarını ve/veya ortaktan alacakları tutarlar ile bunlarla ilgili diğer hesaplarda yer alan işlemlerini düzeltmek için beyan etmeleri durumunda, beyan edilen tutarlar üzerinden %3 oranında vergi hesaplayacak ve bu tutarı 31 Ağustos 2018 tarihine (bu tarih dahil) kadar ödeyeceklerdir. Anılan vergi tutarı bu süre içerisinde ödenmezse, 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre gecikme zammıyla birlikte takip edilecektir.

Beyan edilen tutarlar, kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınamayacaktır. Anılan bu tutarlar, beyan edildiği dönemde kanunen kabul edilmeyen gider kaydedilerek işletme kayıtlarından çıkartılabilecektir. Dileyen mükellefler, bu tutarı cari dönemde gider kaydetmek yerine bilançonun aktifinde geçici bir hesapta da izleyebilirler. Söz konusu geçici hesapta izlenen tutarlar daha sonraki hesap dönemlerinde gider kaydedildiği takdirde, anılan dönemde kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınacaktır.

Bu kapsamda ödenen vergiler, gelir veya kurumlar vergisinden mahsup edilmeyecektir. Keza, bu kapsamda beyan edilen tutarlar üzerinden ödenen vergiler, kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak kabul edilmeyecektir.

Bu kapsamda beyanda bulunan kurumlar vergisi mükelleflerinin bu beyanları nedeniyle 2018 yılı geçici vergi beyannamelerinde düzeltme gerektiği takdirde, düzeltme işlemleri 31 Ağustos 2018 tarihine kadar yapılacak ve düzeltme işlemleri nedeniyle herhangi bir ceza veya faiz aranmayacaktır. 

https://www.dunya.com/kose-yazisi/yine-yeniden-kasa-ve-ortaktan-alacaklara-iliskin-af/419179

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • Enflasyon Düzeltmesi Uygulayan Şirketlerde Kar Dağıtımı Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan “Enflasyon Düzeltmesi Uygulayan Şirketlerde Esas Alınacak…
  • 1 TL için 532.000 TL Fazla Vergi Ödeme Riski Sosyal içerik üreticilerinden ile Appstore, Google Play üzerinden gelir elde…
Top