Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

26 Aralık 2017 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 30282

Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:

Amaç ve kapsam

MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı, 28/11/2017 tarihli ve 7061 sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 29/7/1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununa eklenen geçici 23 üncü maddenin uygulamasına yönelik hususları açıklamaktır.

Yasal düzenleme

MADDE 2 – (1) 7061 sayılı Kanun ile 1319 sayılı Kanuna aşağıdaki madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 23- Takdir komisyonlarınca 2017 yılında 2018 yılı için takdir edilen asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri, 2017 yılı için uygulanan birim değerlerinin %50’sinden fazlasını aşması durumunda, 2018 yılına ilişkin bina ve arazi vergi değerlerinin hesabında, 2017 yılı için uygulanan asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerinin %50 fazlası esas alınır. Takip eden 2019, 2020 ve 2021 yıllarında 29 uncu madde kapsamında bina ve arazi vergisi matrahları ile asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri bu şekilde belirlenen değerler üzerinden hesaplanır.

Emlak vergi değeri veya asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri esas alınarak uygulanan vergi, harç ve diğer mali yükümlülükler için de birinci fıkra hükümlerine göre belirlenen değerler dikkate alınarak uygulanır.

Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.”

Asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerinin tespiti

MADDE 3 – (1) 1319 sayılı Kanunun 29 uncu maddesine göre vergi değeri, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun asgari ölçüde arsa ve arazi birim değer tespitine ilişkin hükümlerine göre takdir komisyonlarınca takdir olunan metrekare birim değerlere göre hesaplanan bedeldir.

(2) Asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değer takdirleri, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 49 uncu maddesinin (b) fıkrası hükmü uyarınca takdir komisyonlarınca dört yılda bir yapılmaktadır. Söz konusu takdir işlemleri, 213 sayılı Kanunun 72 nci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları hükmü uyarınca oluşturulan arsa ve arazi takdir komisyonları tarafından yapılmaktadır.

(3) Takdir komisyonlarınca asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri:

a) Arsalarda, her mahalle için cadde, sokak veya değer bakımından farklı bölgeler itibarıyla tespit edilmektedir.

b) Arazilerde ise her il veya ilçe için arazinin cinsi (kıraç, taban, sulak) itibarıyla tespit edilmektedir.

2017 yılı asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerinin hesabı

MADDE 4 – (1) 1319 sayılı Kanunun 29 uncu maddesine göre vergi değerinin hesaplanmasında; arsa ve arazi metrekare birim değerleri, takdir işleminin yapıldığı yılı takip eden ikinci yıldan başlamak suretiyle her yıl, bir önceki yıl birim değerinin, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümleri uyarınca aynı yıl için tespit edilen yeniden değerleme oranının yarısı nispetinde artırılması suretiyle dikkate alınmaktadır.

(2) Bakanlar Kurulu, 1319 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinde belirtilen artış oranını sıfıra kadar indirmeye veya yeniden değerleme oranına kadar artırmaya yetkilidir. Aynı madde hükmü uyarınca, vergi değerinin hesabında bin liraya kadar olan kesirler dikkate alınmaz.

(3) Buna göre, 2017 yılında uygulanan asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerine ait hesaplama aşağıda yer almaktadır.

Yıllar

Yeniden değerleme oranı {%)

Uygulanan oran (%)

Asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değeri

2014 100.00 TL

(2013 yılında takdir edilen birim değer)

2015 10.11 5.055 105.05 TL
2016 5.58 2.79 107.98 TL
2017 3.83 3.83

(2016 /9641 sayılı BKK ile tamamı)

112.11 TL *

* 2013 yılında takdir komisyonlarınca 2014 yılı için 100.00 TL. olarak takdir edilen asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değeri, ilgili dönemlere ilişkin yeniden değerleme oranı uygulanmak suretiyle %12,11 ‘lik kümülatif artışla 2017 yılında 112.11 TL olmuştur.

Belediyelerce 2018 yılı emlak vergi değerinin hesabında yapılacak işlemler

MADDE 5 – (1) 2017 yılında, takdir komisyonlarınca 2018 yılı için asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerine ilişkin takdirler yapılmıştır.

(2) 7061 sayılı Kanunla 1319 sayılı Kanuna eklenen geçici 23 üncü madde hükmü gereği;

a) Takdir komisyonlarınca 2017 yılında 2018 yılı için takdir edilen asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri, belediyeler tarafından 2017 yılında uygulanan birim değerlerle karşılaştırılacaktır.

b) 2018 yılı için takdir edilen birim değerler, 2017 yılında uygulanan birim değerlerin %50’sinden fazlasını aşıyorsa, 2018 yılına ilişkin bina ve arazi vergi değerlerinin hesabında, 2017 yılında uygulanan birim değerlerin %50 fazlası esas alınacaktır.

c) İlgili belediyelerce bu değerler esas alınarak Tebliğde yer verilen açıklamalar çerçevesinde emlak vergi değeri hesaplanacaktır.

(3) İkinci fıkrada belirtilen işlemler 2017 yılında takdir komisyonlarınca takdir edilen birim değerler üzerinden yapılacak olup ayrıca takdir komisyonlarınca yeni bir takdir işlemi yapılmayacaktır.

(4) Arsa takdir komisyonunca 2017 yılında 2018 yılı için takdir edilen asgari ölçüde arsa metrekare birim değeri 2017 yılında uygulanan birim değerin %50’sinden fazlasını aşıyorsa, 2018 yılına ilişkin arsa metrekare birim değeri geçici 23 üncü madde hükmü gereğince aşağıda yer alan örnekteki gibi hesaplanacaktır.

ÖRNEK (1): 2013 yılında, (A) Belediyesi sınırları içerisinde yer alan Cumhuriyet mahallesi, Menekşe sokağına ilişkin 2014 yılı için arsa takdir komisyonu tarafından takdir edilen asgari ölçüde arsa metrekare birim değeri 600,00 TL’dir. Bu birim değerin 2017 yılı itibarıyla ilgili yıllara ilişkin yeniden değerleme oranı uygulanmış hali 672,66 TL’dir. Aynı yere ilişkin 2018 yılı için takdir komisyonunca asgari ölçüde arsa metrekare birim değeri 1.600,00 TL olarak takdir edilmiş olup bu değer 2017 yılında uygulanan birim değer ile karşılaştırıldığında %137,86’lık bir artış söz konusu olmaktadır. Takdir komisyonlarınca arsaya ilişkin olarak 2018 yılı için takdir edilen bu değer geçici 23 üncü maddeye göre aşağıdaki şekilde hesaplanacaktır.

Arsa Metrekare Birim Değerinin Hesaplanması

1 2014 yılı için takdir edilen arsa metrekare birim değeri 600,00 TL
2 Kümülatif artış oranı (2014-2017 arası) %12.11
3 2017 yılı emlak vergi değerine esas arsa metrekare birim değeri [1+(1×2)] 672,66 TL
4 Geçici 23 iinctı madde uygulamasına göre 2017 yılı için uygulanan birim değerin %50’si 3x%50] 336.33 TL
5 2018 yılı için komisyonca takdir edilen arsa metrekare birim değeri 1.600,00 TL
6 2018 yılı için uygulanacak arsa metrekare birim değeri [3+4] 1.008,99 TL

Buna göre, takdir komisyonlarınca 2018 yılı için takdir edilen 1.600,00 TL, 2017 yılında uygulanan 672,66 TL’nin %50 fazlasını aştığından (1.008,99 TL), geçici 23 üncü maddenin öngörmüş olduğu artış çerçevesinde emlak vergi değerinin hesabında arsa metrekare birim değeri olarak 1.600,00 TL yerine 1.008,99 TL esas alınacaktır.

(5) Arazi takdir komisyonunca 2017 yılında 2018 yılı için takdir edilen asgari ölçüde arazi metrekare birim değeri 2017 yılında uygulanan birim değerin %50’sinden fazlasını aşıyorsa 2018 yılına ilişkin arazi metrekare birim değeri geçici 23 üncü madde hükmü gereğince aşağıda yer alan örnekteki gibi hesaplanacaktır.

ÖRNEK (2): 2013 yılında, (B) ilçesi sınırları içerisinde yer alan sulak arazinin 2014 yılı için arazi takdir komisyonu tarafından takdir edilen asgari ölçüde arazi metrekare birim değeri 8,00 TL’dir. Bu birim değerin 2017 yılı itibarıyla ilgili yıllara ilişkin yeniden değerleme oranı uygulanmış hali 8,96 TL’dir. Aynı yere ilişkin 2018 yılı için takdir komisyonunca asgari ölçüde arazi metrekare birim değeri 17,00 TL olarak takdir edilmiş olup, bu değer 2017 yılında uygulanan birim değer ile karşılaştırıldığında %89,73’lük bir artış söz konusu olmaktadır. Takdir komisyonlarınca araziye ilişkin olarak 2018 yılı için takdir edilen bu değer geçici 23 üncü maddeye göre aşağıdaki şekilde hesaplanacaktır.

Arazi Metrekare Birim Değerinin Hesaplanması
1 2014 yılı için takdir edilen arazi metrekare birim defteri 8.00 TL
2 Kümülatif artış oranı (2014-2017 arası) %12.11
3 2017 yılı emlak vergi değerine esas arazi metrekare birim değeri [1+(1×2)] 8,96 TL
4 Geçici 23 üncü madde uygulamasına göre 2017 yılı için uygulanan birim defterin %50’si [3x%50] 4,48 TL
5 2018 yılı için komisyonca takdir edilen arazi metrekare birim değeri 17,00 TL
6 2018 yılı için uygulanacak arazi metrekare birim defteri [3+4] 13,44 TL

Buna göre, takdir komisyonlarınca 2018 yılı için takdir edilen 17,00 TL, 2017 yılında uygulanan 8,96 TL’nin %50 fazlasını aştığından (13,44 TL), geçici 23 üncü maddenin öngörmüş olduğu artış çerçevesinde emlak vergi değerinin hesabında arazi metrekare birim değeri olarak 17,00 TL yerine 13,44 TL esas alınacaktır.

(6) Üzerinde bina bulunan bir arsanın takdir komisyonunca 2017 yılında 2018 yılı için takdir edilen asgari ölçüde arsa metrekare birim değeri 2017 yılında uygulanan birim değerin %50’sinden fazlasını aşıyorsa 2018 yılına ilişkin arsa metrekare birim değeri geçici 23 üncü madde hükmü gereğince aşağıda yer alan örnekteki gibi hesaplanacak ve bina vergi değerinin hesabında kullanılacaktır.

ÖRNEK (3): 2013 yılında, (C) Belediyesi sınırları içinde yer alan Akdeniz caddesine ilişkin 2014 yılı için arsa takdir komisyonu tarafından takdir edilen asgari ölçüde arsa metrekare birim değeri 95,00 TL’dir. Bu birim değerin 2017 yılı itibarıyla ilgili yıllara ilişkin yeniden değerleme oranı uygulanmış hali 106,50 TL’dir. Aynı yere ilişkin 2018 yılı için takdir komisyonunca asgari ölçüde arsa metrekare birim değeri 200,00 TL olarak takdir edilmiş olup bu değer 2017 yılında uygulanan birim değer ile karşılaştırıldığında %87,79’luk bir artış söz konusu olmaktadır.

Bu caddede yer alan 500 m2 arsa üzerinde inşa edilen betonarme karkas 1 inci sınıf mesken inşaatın dıştan dışa yüzölçümü 120 m2’dir.

Geçici 23 üncü maddeye göre, arsa metrekare birim değerinin hesaplanması aşağıdaki şekilde olacaktır.

Arsa Metrekare Birim Değerinin Hesaplanması

1 2014 yılı için takdir edilen arsa metrekare birim değeri 95,00 TL
2 Kümülatif artış oranı (2014-2017 arası) % 12,11
3 2017 yılı emlak vergi değerine esas arsa metrekare birim değeri
[1+(1×2)]
106,50 TL
4 Geçici 23 üncü madde uygulamasına göre 2017 yılı için uygulanan birim değerin %50‘si [3x%50) 53,25 TL
5 2018 yılı için komisyonca takdir edilen arsa metrekare birim değeri 200.00 TL
6 2018 yılı için uygulanacak arsa metrekare birim değeri [3+4]  159,75

Buna göre, takdir komisyonlarınca 2018 yılı için takdir edilen 200,00 TL, 2017 yılında uygulanan 106,50 TL’nin %50 fazlasını aştığından (159,75 TL), geçici 23 üncü maddenin öngörmüş olduğu artış çerçevesinde emlak vergi değerinin hesabında arsa metrekare birim değeri olarak 200,00 TL yerine 159,75 TL esas alınacaktır.

Geçici 23 üncü maddenin öngörmüş olduğu artış çerçevesinde yeniden hesaplanan arsa metrekare birim değerine göre bina vergi değeri aşağıdaki şekilde hesaplanacaktır. (Vergi değerinin hesabında asansör, klima veya kalorifer payı ilavesi ile aşınma payı indirimi ihmal edilmiştir.)

Binanın vergi Değerinin Hesaplanması

1 İnşaatın türü ve sınıfına göre 2018 yılına ait uygulanacak bina metrekare normal inşaat maliyet bedeli 946,96 TL*
2 Binanın dıştan dışa yüzölçümü 120 m2
3 Binanın maliyet bedeli (1X2) 113.635,00 TL
4 2018 yılı için esas alınacak arsa metrekare birim değeri 159.75 TL
5 Arsanın yüzölçümü 500 m2
6 Arsanın 2018 yılı vergi değeri (4X5) 79.875.00 TL
7 Binanın 2018 yılı vergi değeri (3+6) 193.510,00 TL
8 Bin liraya kadar olan kesirler dikkate alınmayacağından verginin tahakkukunda esas alınacak bina vergi değeri 193.000,00 TL

* 18/8/2017 tarihli ve 30158 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 71 seri no.lu Emlak Vergisi Kanunu Genel Tebliği ekinde yer alan 2018 yılında uygulanacak bina metrekare normal inşaat maliyet bedellerine ilişkin cetvelden alınmıştır.

(7) Takdir komisyonlarınca 2018 yılı için takdir edilen asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri, 2017 yılında uygulanan birim değerlerin %50’sinden fazlasını aşmıyorsa herhangi bir işlem yapılmayacak, 2018 yılı için takdir komisyonlarınca takdir edilen değerler esas alınarak ilgili belediyeler tarafından bina, arsa ve arazi vergi değerleri hesaplanacaktır.

ÖRNEK (4): 2013 yılında, (D) Belediyesi sınırları içerisinde yer alan Anadolu mahallesi, Okul caddesine 2014 yılı için arsa takdir komisyonu tarafından takdir edilen asgari ölçüde arsa metrekare birim değeri 120,00 TL’dir. Bu birim değerin 2017 yılı itibarıyla ilgili yıllara ilişkin yeniden değerleme oranı uygulanmış hali 134,53 TL’dir. Aynı yere ilişkin 2018 yılı için takdir komisyonunca asgari ölçüde arsa metrekare birim değeri 162,00 TL olarak takdir edilmiş olup bu değer 2017 yılında uygulanan birim değer ile karşılaştırıldığında %20,41’lik bir artış söz konusu olmaktadır.

Takdir komisyonunca 2018 yılı için takdir edilen arsa metrekare birim değeri 2017 yılında uygulanan değerin %50’sini aşmadığından vergi değerinin hesabında takdir komisyonunca belirlenen değer dikkate alınacaktır.

Arsa Metrekare Birim Değerinin Hesaplanması
1 2014 yılı için takdir edilen arsa metrekare birim değeri 120,00 TL
2 Kümülatif artış oram (2014-2017 arası) % 12,11
3 2017 yılı emlak vergi değerine esas arsa metrekare birim değeri  [1+(1×2)] 134,53 TL
4 2018 yılı için komisyonca takdir edilen ve uygulanacak arsa metrekare birim değeri 162,00 TL

Buna göre, takdir komisyonlarınca 2018 yılı için takdir edilen 162,00 TL, 2017 yılında uygulanan 134,53 TL’nin %50 fazlasını aşmadığından (201,79 TL), emlak vergi değerinin hesabında arsa metrekare birim değeri olarak 162,00 TL esas alınacaktır.

(8) 2018 yılını takip eden 2019, 2020 ve 2021 yıllarında ise 1319 sayılı Kanunun 29 uncu maddesi kapsamında bina, arsa ve arazi vergi matrahları ile asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri bu şekilde belirlenen değerler üzerinden hesaplanacaktır.

Diğer hususlar

MADDE 6 – (1) Takdir komisyonlarınca 2018 yılı için takdir edilen asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerine karşı açılan davalar neticesinde, mahkemelerce takdir komisyonu kararlarıyla belirlenen metrekare birim değerlerin;

a) İptal edilmesi sonucu takdir komisyonları tarafından yeni bir değer belirlenmesi,

b) Kısmen iptal ve kısmen tasdik edilmesi,

c) Tasdik edilmesi,

halleri sonucu oluşan bu değerler 2017 yılında uygulanan birim değerlerin %50’sinden fazlasını aşıyorsa, 2018 yılına ilişkin bina, arsa ve arazi vergi değerlerinin hesabında, 2017 yılında uygulanan asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerinin %50 fazlası esas alınarak emlak vergi değerleri ilgili belediyelerce bu Tebliğde açıklanan esaslar çerçevesinde hesaplanacaktır.

(2) Arsa veya arazinin herhangi bir sebeple takdir dışı kalması veya yeni cadde ve sokak oluşması gibi nedenlerle 2017 yılına ait birim değerin bulunmaması halinde bu arsa ve araziler için 2018 yılına ilişkin takdir komisyonlarınca belirlenen birim değerler esas alınacaktır.

(3) Emlak vergi değeri veya asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri esas alınarak uygulanan vergi, harç ve diğer mali yükümlülükler için de 1319 sayılı Kanunun geçici 23 üncü maddesine göre hesaplanan değerler esas alınacaktır.

Yürürlük

MADDE 7 – (1) Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 8 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Maliye Bakanı yürütür.

I-GENEL BİLGİLER

Defterlerin tutulmasında esas olan hesap dönemidir. Kayıtlar her hesap dönemi sonunda kapatılır, ertesi hesap dönemi başında tekrar açılır. VUK’un 174.maddesinde bu husus açık olarak ifade edilmiş olup, maddede hesap döneminin ilke olarak takvim yılı olduğu belirtilmiştir. Ancak istisnai durumlarda özel hesap dönemleri veya kıst hesap dönemleri söz konusu olabilir. Konuya ilişkin hususlar aşağıdaki gibidir. 

II-ÖZEL HESAP DÖNEMİ NEDİR?

VUK’un 174.maddesine göre, mükelleflerin isteğine bağlı olarak MB tarafından münhasıran bu mükellefler için geçerli olmak üzere 12’şer aylık özel hesap dönemleri belirlenebilir. Buna göre mükellefler öncelikle işe başlarken takvim yılı esasına göre hesap dönemine tabi olacaklar, ancak MB’den izin almaları halinde özel hesap dönemine geçebileceklerdir. Özel hesap dönemine tabi olanlar, bu şekilde belirlenen hesap dönemleri itibariyle defter tutacaklardır.

Örneğin özel okul işleten bir mükellefin faaliyeti esas itibariyle eylül ayında başlar, haziran sonunda tamamlanır. Bu mükellef yönünden 1 Eylül – 31 Ağustos devresi itibariyle belirlenecek özel hesap dönemi, işin mahiyetine daha uygun olur.

VUK’un 174.maddesine göre, özel hesap dönemini kullananların ticari ve zirai kazançları, hesap döneminin kapandığı yılın geliri sayılır. Kanunun bu ifadesinden serbest meslek faaliyeti için özel hesap dönemi belirlenemeyeceği anlaşılmaktadır.

MB özel hesap dönemi belirleme yetkisine dayalı olarak 1999 yılına kadar 105’i gelir vergisi mükellefi olmak üzere toplam 790 mükellefe özel hesap dönemi tayin etmiştir(1).           

III-KIST HESAP DÖNEMİ NEDİR?

Hesap dönemi, ister takvim yılı, ister özel dönem olsun bir yıllık devreyi kapsar. Yeniden işe başlama veya işi bırakma halinde ise, bir yıldan eksik olan faaliyet süresi hesap dönemi sayılır. Ayrıca takvim yılında özel hesap dönemine geçimlesin de veya tersi durumda da kıst dönemler müstakil hesap dönemi sayılır.

IV-ÖZEL HESAP DÖNEMİNE TABİ MÜKELLEFLERİN DEFTERLERİNİN MAHKEMELERDE KENDİ LEHİNE KANIT OLMASI

Ticari defterlerin kapanış onayı konusu ve zorunluluğu ticaret hukuku bakımından zorunlu olup, 213 sayılı VUK’un defterlerin kapanış onayı hakkında bir zorunluluk getirmemiştir. TTK’nın 70.maddesine göre sadece yevmiye defterini yeni yılın en geç 31 Ocak tarihine kadar notere sunularak son kaydının altına “noterce görülmüştür” şerhi yazılarak mühür ve imza ile tasdik ettirilmesinin zorunlu olduğunu; 72.maddesinde ise envanter defterine aktarılan envanter ve bilançonun kurumlarda şirkete yetkili olan kimseler tarafından mart ayı içerisinde imza ve notere ibraz olunacağı, noterlerin yapacağı işlem hakkında yevmiye defteri ile ilgili tasdik hakkındaki 70. Madde de yer alan hükme uyulacağı belirtilmiştir.

Envanter defterine yazılan envanter ve bilanço tacir ve tacir özelliğindeki tüzel kişilerin idareci veya temsilcileri tarafından imzalanarak en geç defterin tutulduğu yılı izleyen ilk üç ay içerisinde yani 2007 yılı için envanter defteri en son 31 mart 2008 tarihine kadar notere sunulması ve tasdik ettirilmesi gerekmektedir. Noterler ise en son kaydın altına görülmüştür şerhini düşerek mühür ve imza ile tasdik edeceklerdir(TTK md. 72). Diğer taraftan tasdike tabi defterler tasdiki yapan noterler tarafından ticaret siciline bildirilmektedir. Her tacir tutmaya mecbur olduğu bütün defterleri, bu defterlerin nevini, mahiyetini ve sayfa numaralarını gösterir, iki nüsha beyannameyi bu defterlerin kullanılmaya başlanmadan önce ticaret sicil memurluğuna vermeye mecburdur. Bu yükümlülüğe çok az sayıda tacirin müracaat ettiği görülmektedir (TTK md.69).

Yevmiye defterinin ocak ayı içerisinde kapanış tasdikinin yaptırılmaması halinde bu defter tüccar bakımından mahkemelerde delil özelliği taşımamaktadır. Uygulamada asliye ticaret mahkemesindeki bilirkişiler bu kapanış onayına dikkat etmektedirler. Kapanış onayının olmaması her ne kadar tacir açısından delil özelliği taşımasa bile, bu tacirin alacağının veya borcunun belirlenmesi ile ilgili diğer haklarını ortadan kaldıramayacaktır. Bilirkişiler, yevmiye defteri üzerinden(kapanış onayı olmasa bile) bir hakkın varlığını tespit edeceklerdir.

Uygulamada tartışmalara neden olan bir diğer konu da şudur:

Özel hesap dönemine tabi mükelleflerin yevmiye defterlerini kapanış tasdiki onayı, tarihi 31 Ocak mı, yoksa özel hesap dönemini kapanışını izleyen ilk ayın sonuncu gününe kadar bu kapanış onayının yapılmasının gerektiği midir? Kanaatimize göre defterler takvim yılı itibariyle tutulmakta ve kullanılmaktadır. Takvim yılı esasının geçerli olduğu durumlarda yevmiye defterinin kapanış onayı konusunda bir problem bulunmamaktadır. Tartışma konusu olay özel hesap dönemine tabi mükelleflerde yevmiye defterinin kapanış onayının hangi tarihte yapılmasının gerektiğidir. Kanımızca normal hesap dönemine tabi olan mükelleflerin yevmiye defterlerinin kapanış onayı için normal hesap döneminin kapandığı aralık ayını izleyen ilk ay olan 31 Ocak tarihi kapanış onayı için son gündür.(Bkz. TTK, md.70/son fıkra) (İlgili madde: TTK md. 66, 71, 72, 11, VUK md.183 ve noterlik yasası md. 68, 107) Diğer taraftan kendilerine Maliye Bakanlığı tarafından özel hesap dönemi tayin edilen mükellefler bakımından ise VUK’un 174.maddesine göre Maliye Bakanlığı tarafından özel hesap dönemi verilmektedir. Maliye Bakanlığı tarafından kendisine özel hesap dönemi tayin edilen bir mükellefin örneğin; 1 Eylül – 31 Ağustos dönemi özel hesap dönemi olarak kabul edelim. Bu durumda kanımızca özel hesap döneminin kapanışına müteakip ilk ay olan 30 Eylül tarihine kadar bu kapanış onayının yaptırılması gerekecektir.(Bkz. ÖZYER M.Ali, “2001 yılında Tutulması Gereken Defterler, Kayıt Nizamı Ve Tasdiki”, Vergi Dünyası, Sayı:232, Aralık 2000)

Yevmiye defterinin kapanış onayı ile ilgili olarak uygulamada en çok problem yaratan konu, kapanış onayının yapılmasından sonra defter üzerinde herhangi bir işlem veya kayıt yapılıp yapılamayacağıdır(2). Kapanış tasdiki, faaliyet konusu ticari işlemlerin ve buna ilişkin kayıtların sona erdiğini göstermektedir. Uygulamada kapanış tasdiki, tasdik tarihinden sonra gelen fatura veya belgelerin deftere kayıtlandırılması veya dönem sonu işlemleri yapılmasına ya da dönem sonu hesap karşılaştırılmasında hesaplarda düzeltme yapılmasına mani değildir. Bu tür düzeltmelerin kapanış tasdikinden sonra da yapılması mümkün bulunmaktadır.

Kanunen tutulması gereken ve tasdiki zorunlu olan defterleri süresinde tasdik ettirmemenin sonuçları ise tasdikin yapılış tarihine göre değişmektedir. Eğer tasdik süresinin bitimini izleyen bir ay içerisinde tasdik yaptırılırsa fiil ikinci derecede usulsüzlük cezasını, bir aydan sonra tasdik yaptırılırsa birinci derece usulsüzlük cezasını gerektirmektedir. Ayrıca, tasdikin bir aylık süre de geçtikten sonra yaptırılması halinde, tasdik hiç yaptırılmamış kabul edilmekte ve resen tarhiyat sebebi ortaya çıkmaktadır. Ancak, ocak ayı içerisinde, bir önceki yıl defterlerinde boş sayfa kalmışsa, aynı defteri ara tasdiki yaptırarak, sayfalar bitene kadar kullanılması halinde ise herhangi bir cezai yaptırım söz konusu olmamaktadır(3).

V-SONUÇ VE ÖZET

Uygulamada özel hesap dönemine tabi gerçek ve tüzel kişiler Maliye Bakanlığından izin almak suretiyle kazançlarını özel hesap dönemi üzerinden tespit edebilirler. VUK’un 174.maddesine göre bu uygulama serbest meslek kazancı için söz konusu değildir. Ticari, zirai kazançlar için ve kurumlar için bu uygulama söz konusu olabilecektir. Maliye Bakanlığı özel hesap dönemini saptama yetkisine dayanarak 1999 yılına kadar 105’i gelir vergisi mükellefi olmak ve toplam 794 adet mükellefe de özel hesap dönemi tayin etmiş bulunmaktadır.

Bir diğer konu ise, özel hesap dönemine tabi mükelleflerin ticari defterlerinin kapanış tasdikinin hangi tarihte yaptırılacağı konusudur. Kanımızca özel hesap dönemine tabi olmayan kurumlarda kapanış onayı konusunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Çünkü bu konuda TTK hükmü açık olup 31 Ocak tarihi esas olmaktadır. Ancak tartışma konusu kapanış onayı tarihinin özel hesap dönemine tabi mükellefler ile ilgili tarih olmaktadır. Bu konuda da kanaatimizce özel hesap döneminin kapanışını müteakip birinci ayın sonuna kadar bu kapanış onaylarının ilgili notere “görülmüştür” şerhi düşülerek yaptırılması gerekmektedir.

Ticari defterlerin ihtilaf vukuunda mahkemelerde delil ifade edilmesi için mutlak surette ocak ayı sonuna kadar kapanış tasdiki zorunludur. Bu zorunluluk sadece yevmiye defteri için getirilmiştir. Diğer taraftan envanter defteri bakımından ise bu tasdik işlemi 31 mart tarihine kadar yaptırılması söz konusudur. Aynı uygulama serbest bölgede faaliyette bulunan gerçek veya tüzel kişiler için de geçerlidir.

Defter ve belgeleri saklama, koruma ve incelemeye yetkililere gerektiğinde ibraz süresi 5 yıl olarak devam etmektedir. Bu zorunluluk tutulması ve tasdiki zorunlu olan defterler için geçerlidir. Elektronik ortamda tutulan kayıtlarda yukarıdaki ibraz ve tasdik zorunlulukları uygulamaları da söz konusudur. Nazlı Gaye Alpaslan

http://www.hurses.com.tr/Haber-Ozel_hesap_donemine_tabi_mukelleflerde_defterlerin_kanit_olma_ozelligi-15997.htm


(1) ÖZYER M.Ali, “2001 Yılında Tutulması Gereken Defterler, Kayıt Nizamı ve Tasdiki”, Vergi Dünyası, Sayı:232, Aralık 2000

(2) DOĞRUSÖZ Bumin, “Defterlerin Tasdiki ve Uygulamada Duraksamaya Neden Olan Bazı Konular”, Yaklaşım Dergisi, Ocak 2008, Yıl:16, Sayı:181, s. 39-42

(3) DOĞRUSÖZ, “Defter Tasdiklerinde Duraksamalar”, Referans Gazetesi, 13/12/2007.

696 sayılı KHK ile artık Kamu idareleri ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlar ödemeleri merkezi yönetim, sosyal güvenlik kurumu, fon, kefalet sandığı, yatırım izleme ve koordinasyon başkanlığı, gençlik hizmetleri ve spor il müdürlüğü bütçelerinden veya döner sermaye bütçelerinden, ya da kendi bütçelerinden karşılananlarca 4 Aralık 2017 tarihi itibarıyla taşeron aracılığıyla çalıştırılmakta olanlar işçi kadrolarına atanabilecekler.

Ancak bu atamalar doğrudan değil, bir işlemler silsilesi sonucunda gerçekleşecek.

Kapsam

Bakanlık ve bağlı taşra birimleri, devlet üniversiteleri, TAEK, TODAİE, Sivil Havacılık Sanayii gibi tüm özel bütçeli idareler, RTÜK, SPK, BDDK, EPDK gibi düzenleyici ve denetleyici kurumlar, SGK, İş-Kur, Milli Piyango, Kalkınma Ajansları gibi kurum ve kuruluşlar kapsam içinde bulunuyor. 

PTT, DHMİ, TÜDEMSAŞ, TÜLOMSAŞ, TCDD, TKİ, TEDAŞ, TMO, Çay-Kur, Et Balık Kurumu gibi KİT’ler ise kapsam dışında bulunuyor. Keza TRT, Anadolu Ajansı, Merkez Bankası gibi kurumlar da kapsam dışında bulunuyor.

Düzenleme TBMM’de tartışılarak, eksik yönleri irdelenerek değil, tepeden inme olarak KHK ile çıkarılmış bulunuyor. Tabii bu yolla OHAL döneminde çıkartılan KHK’ların Anayasaya aykırılığının denetlenememe ayrıcalığından faydalanılmak istendiği anlaşılıyor. 

Geçişi İsteme Koşulları

Bir kere atanacakların devlet memuru olarak atanma şartlarını taşımaları, bu konuda dava açtılarsa davalardan veya davaya konu haklardan feragat etmiş olmaları, emeklilği hak etmememiş olmaları öncelikle aranacak. Bunlar da içeriği henüz belli olmayan sınavlara tabi tutulup elemelerden geçtikten sonra alınacaklar.

Memurluğa Atanacak Asgari Koşulları Sağlamak

657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde belirtilen (18-65 yaş arası olmak, gerekli öğrenim şartını taşımak, kamu haklarından mahrum bulunmamak, devlet memuru olmaya engel bir suç için ceza almamış olmak, askerliğini yaptırmış veya usulünce tecil ettirmiş olmak, akıl hastası olmamak gibi) şartlar aranacak.

Emekliliği Hak Etmemiş Olmak

2005 yılından beri yürürlükte olan 5335 sayılı Kanundan kaynaklanan emekliye kamuda çalışma yasağı gereği herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik, yaşlılık veya malullük aylığı almaya hak kazanmamış olmak da aranacak. Yani emekli olup geçinemediği için ayrıca taşeron işçisi olarak çalışanlar bu geçiş hakkından faydalanamayacak.

Davalardan Feragat Etmek

Üçüncü önemli koşul ise taşeron işçisi olmaktan kaynaklanan hak kayıplarından dolayı açılan davalardan ve/veya icra takiplerinden feragat edeceğine dair yazılı beyanda bulunmak.

Haklardan Feragat Etmek

Yine en son çalıştığı idare ile daha önce kamu kurum ve kuruluşlarında alt işveren işçisi olarak çalıştığı iş sözleşmelerinden dolayı bu geçiş hakkı karşılığında herhangi bir hak ve alacak talebinde bulunmayacağını ve bu haklarından feragat ettiğine dair yazılı bir sulh sözleşmesi yapmayı kabul ettiğini yazılı olarak beyan etmek de aranıyor.

Bütün bu koşulları kabul ettikten sonra 24.12.2017 tarihinden itibaren 10 gün içinde idaresinin hizmet alım sözleşmesinin yapıldığı birimine, sürekli işçi kadrolarında istihdam edilmek üzere yazılı olarak başvurmak gerekiyor.

Ancak bu koşulları kabul etmek ve yazılı olarak geçişi talep etmek yetmiyor.

Karar Kurumlara Ait

Başvuranların şartları taşıyıp taşımadıklarının tespiti, bu tespite itirazların karara bağlanması, şartları taşıyanların idarelerince belirlenen usul ve esaslara göre yapılacak yazılı ve/veya sözlü ya da uygulamalı sınava alınması, sınav sonuçlarına itirazların karara bağlanması ve sınavda başarılı olanların kadroya geçirilmesine ilişkin süreç 24.12.2017 tarihinden itibaren doksan gün içinde idarelerince sonuçlandırılacak.

Sınavların hangi kriterlere göre ve hangi şeffaflıkta yapılacağı izaha muhtaç olduğundan işin en can alıcı noktasında kocaman bir soru işareti bulunuyor.

Davalardan Feragat Edilmesi Şart

Sınavlarda başarılı olanlar, varsa bu fıkranın (c) bendinde öngörülen davalardan feragat ettiklerini tevsik eden belgeyi ve/veya icra takibine konu alacaktan feragat ettiğine dair icra müdürlüğünden alınacak belgeyi ibraz etmek, bu fıkranın (ç) bendinde öngörülen sulh sözleşmesini ibraz etmek ve öngörülen şartları taşımaya devam etmek kaydıyla, sınav sonuçlarının kesinleşmesini müteakip, her bir sözleşme itibarıyla, yüklenicinin hakedişlerinin ödendiği bütçe, teşkilat ve birim/yerleşim yeri adına vize edilmiş sayılan sürekli işçi kadrolarına idarelerince topluca geçirilecek.

Bu kapsamda feragat edilen davalara veya takiplere ilişkin yargılama ve takip giderleri davacı veya takip eden üzerinde bırakılacak ve taraflar lehine vekâlet ücretine hükmolunmayacak, hükmedilenler tahsil edilmeyecek ve 24.12.2017 tarihine kadar tahsil edilenler ise iade edilmeyecek.

4 Aralık 2017 tarihi itibarıyla çalışıyor olmak şartının tespitinde, Sosyal Güvenlik Kurumuna verilmiş olan sigortalı işe giriş bildirgeleri, işten ayrılış bildirgesi ve aylık prim ve hizmet belgeleri esas alınacak, 4 Aralık 2017 tarihi itibarıyla çalıştırılmakta olduğu idarelerince tespit edilenlerden, hakkında bu tarihten sonra işten ayrılış bildirgesi verilenler de geçiş hakkından yararlanabilecek.

4 Aralık 2017 tarihinde doğum veya sağlık raporu nedeniyle işbaşı durumunda olmayanlar da geçiş hakkından yararlanabilecek. 4 Aralık 2017 tarihinde askerlik görevinde olanlar için ise süreç askerlik süresinin sona erdiği tarihten itibaren başlayacak veya kaldığı yerden devam edecek.

İhdas Edilecek Kadrolar Kişiye Bağlı Olacak

Sürekli işçi kadrolarına geçirileceklerin kadroları kişiye özel olacak. Geçiş işleminin yapıldığı tarih itibarıyla başka bir işleme gerek kalmaksızın sürekli işçi unvanı ile ihdas edilmiş sayılacak. Sözleşmeleri askıya alınanlar ile askerde bulunanların kadroları hariç olmak üzere bu şekilde ihdas edilen sürekli işçi kadroları, herhangi bir sebeple boşalması halinde hiçbir işleme gerek kalmaksızın iptal edilmiş sayılacak. Yani emekli olanın yerine  başka bir sürekli işçi alınmayacak.

Emeklilik Hakkı Kazanma Fesih Demek Olacak

Sürekli işçi kadrolarına geçirilenlerin istihdam süreleri hiçbir şekilde sosyal güvenlik kurumlarından emeklilik, yaşlılık veya malullük aylığı almaya hak kazandıkları tarihi geçemeyecek.

Sürekli işçi kadrolarına geçirilenlerden, geçiş işlemi yapılırken mevcut işyerinin girdiği işkolunda kurulu işyerinden bildirilenlerin ücreti ile diğer mali ve sosyal hakları, bu madde kapsamındaki idarelerde geçişten önce alt işveren işçilerini kapsayan, Yüksek Hakem Kurulu tarafından karara bağlanan ve süresi en son sona erecek toplu iş sözleşmesinin bitimine kadar bu toplu iş sözleşmesinin uygulanması suretiyle oluşan ücret ile diğer mali ve sosyal haklardan fazla olamayacak.

Sürekli işçi kadrolarına geçirilenlerden; geçişten önce toplu iş sözleşmesi bulunmadığından kadroya geçirildiği tarihte yürürlükte olan bireysel iş sözleşmesi hükümlerinin geçerli olduğu işçiler ile geçiş işleminden önce yapılan ve geçişten sonra yararlanmaya devam ettiği toplu iş sözleşmesi bulunmakla birlikte bu hak kapsamındaki idarelerde alt işveren işçilerini kapsayan, Yüksek Hakem Kurulu tarafından karara bağlanan ve süresi en son sona erecek toplu iş sözleşmesinin bitiminden önce toplu iş sözleşmesi sona eren işçilerin ücreti ile diğer mali ve sosyal hakları, bu hak kapsamındaki idarelerde geçişten önce alt işveren işçilerini kapsayan, Yüksek Hakem Kurulu tarafından karara bağlanan ve süresi en son sona erecek toplu iş sözleşmesine göre belirlenecek.  

Belediyelerdeki Taşeron İşçileri

İl özel idareleri ve belediyeler ile bağlı kuruluşlarında ve bunların üyesi olduğu mahalli idare birliklerinde, birlikte veya ayrı ayrı sermayesinin yarısından fazlası il özel idareleri, belediyeler ve bağlı kuruluşlarına ait şirketlerde taşeron işçiliği kapsamında çalıştırılanlar da sürekli işçi kadrolarında olmak dışında diğer kamu kurumlarında çalışmakta olan taşeron işçilerinin tabi olduğu tüm koşullarla belediye iştirakleri ve şirketlerinde çalıştırılabilecekler. Şevket Tezel

https://alitezel.com.tr/index.php?sid=yazi&id=8985

I-GİRİŞ

Uygulamada çok az da olsa aynı aile dahilinde sık veya eş zamanlı olarak ortaya çıkan ölümler nedeniyle henüz daha yeni vergisi hesaplanmış bulunan menkul ve gayri menkul mallar üzerinde yeniden mükerrer vergi alınması söz konusu olmaktadır.

Yine uygulamada aynı aile dahilinde ortaya çıkan ölümlerde veraset ve intikal vergisi nispetlerinde artan oranda bir indirim yapılması zaman zaman dile getirilmektedir. Bazı ülkelerde murisin sağ kalan eşine intikal eden mallar, eşininde daha sonra ölmesi halinde veraset intikal vergisinden istisna edilebeilmektedir.

II-ÖLEN KİŞİDEN SONRA MİRASÇISININ DA ÖLMESİ DURUMUNDA VİV

Veraset ve intikal vergisinin tahakkuk etmesinden sonra, murisin yasal mirasçılarının da ölümü nedeniyle, veraset ve intikal vergisinin yeniden ortaya çıkması sonucu, aynı tereke üzerinden mükerrer vergi hesaplanması gibi bir uygulamanın münakaşa edilmesi bir yana; böyle bir durumda VİV taksitlerinin nasıl ve hangi vadelerde ödeneceği hakkında; tereddütlere neden olabilmektedir.

Konu ile ilgili olarak gerek 7338 sayılı yasanın 19. maddesinde ve gerekse 213 sayılı vergi usul kanunun 112. maddesine yollama yapılarak çözüm bulunmaya çalışılmaktadır. Esasen bu konuda veraset ve intikal vergisi yasasında bir düzenleme yapılması gerekmektedir(1).

III-EŞZAMANLI ÖLÜM HALİNDE DURUM NEDİR?

Biri ötekisinin mirasçısı olan her iki kişi aynı anda öldüğü taktirde her ikisine ait terekenin varisleri kendilerine ik ayrı miras kalmışcasına VİV madde 9 daki süreler içerisinde iki ayrı beyanname ile beyanda bulunularak, tahakkuk eden varsa vergileri de normal taksit müddetleri içinde ödeyeceklerdir.

Örneğin; bir çocuklu ailede, anne ve baba bir kaza neticesinde  aynı anda vefat ettiklerini farz edersek; anneye ve babaya ait mallar ayrı ayrı terekeler olarak geride kalan tek çocuğa geçecektir. Burada, babaya ait malın 1/4‘ünün anneye, burada geride kalan çocuğa intikal ettiği kabul edilerek çocuğun anne adına bu, ¼’lük pay için VİV. beyannamesi vermesine lüzum bulunmamaktadır.

IV-BİRİ DİĞERİNİN ARDINDAN MEYDANA GELEN ÖLÜMLERDE DURUM NEDİR?

Biraz önceki yukarıda anlatılan örnekte baba kaza sırasında vefat ettiğini, annenin ise babadan bir, iki saat sonra öldüğünü kabul edersek bu durumda iki ölüm arasında kısada olsa zaman aralığı nedeniyle, babaya ait terekenin ¼’ünü anneye, babanın ölüm saati ve anı itibariyle intikal edecek, daha sonra anneninde ölümü nedeniyle geride kalan çocuğa, bu ¼ ile beraber, anneye ait terekenin tamamından oluşan ikinci bir ölüm nedeniyle transfer söz konusu olacaktır.

Bu durumu bir örnekle açıklamaya çalışalım:

2000   babanın mal varlığı

400     ananın mal varlığı

Özetle çocuğa intikal 1500, yine çocuğa ikinci intikal ise 900 olacaktır. Buradan

hareketle önce babadan anneye 500 geçmektedir. Daha sonra çocuğa ise 1500 geçmktedir. Çocuğa intikallerin toplamı neticede, 500+400=900 olacaktır. 

Özetle burada tek varis olarak kalan çocuğun üç ayrı VİV beyannamesi vermesi gerekecektir. Bunlardan birincisi, çocuğun babasından, anasına geçen 500 YTL’lik mal varlığı için, ana adına vereceği ve tahakkuk eden VİV’i, vergi usul yasasının 112. maddesi gereğince beyanname vermesi süresi içerisinde ödeyeceği beyanname ile ilgilidir. Çocuk aynı zamanda bu beyannameden gelen vergiyi ise, teminat göstermek suretiyle normal taksit sürelerinde ödeyebilecektir. Diğer taraftan çocuğa babasından kalan 1500 ve anasından gelen 900 YTL için iki ayrı beyanname vererek vergilerinide normal taksit müddetleri içersinde ödeyecektir. 

V-TAKSİTLER ÖDENMEYE DEVAM EDERKEN ORTAYA ÇIKAN ÖLÜMLER

Yine yukarıdaki örnekte olduğu gibi, ananın, babanın ölümünden altı ay sonra yani 500 için beyanname verdikten sonra ölmüş olduğunu kabul edersek. Bu halde VUK 112/2 madde hükmüne göre, ölen mükellefin vadeleri beyan müddetinden sonra gelen taksitlerinin de beyan müddeti içinde ödeneceği hükmü gereğince, anneye ilişkin VİV, beyan müddeti içinde, teminat ibraz edildiği taktirde ait olduğu vadelerinde ödenmesi mümkün bulunmaktadır.

VI-SONUÇ VE ÖZET

Yukarıda izah edildiği gibi ölüm olayı, geride kalanlara hem bir acı ve hem de menkul veya gayrimenkullerde bırakabilmektedir. Sıralı ölümlere diyeceğimiz bir söz olmasa gerek. Ancak yine yukarıdaki örnekte anlatıldığı gibi peş peşe gelen aynı aile içersindeki ölümlerde bunların vergisel neticeleride veraset vergisi bakımından kafaları karıştırabilmektedir.

Veraset vergisi yasasında gerekli düzenlemelerin yapılması sırasında, yukarıda anlatıldığı gibi örnekte yer alan çifte veraset ve intikal vergisi önlenmelidir. Uygulamada gerek vergi idaresi ve gerekse uygulayıcılar bu tür ölümlerde VİV bakımından duraksamaya düşmektedirler. Gelir idaresi başkanlığının bu tip olaylara açıklayıcı sirküler yayınlamaısında zaruret bulunmaktadır. Nazlı Gaye Alpaslan

http://www.hurses.com.tr/Haber-Eszamanli_aile_ici_olumler_ve_veraset_vergisi-15979.htm


(1) Maliye Bakanlığı özelgesi, 18/01/1995 gün ve B.07.0.GEL.0.60/6000-2032

İşveren, ayrılmak isteyen çalışanın daha sonra dava açmaması için ‘istifa alma’ yoluna gidebilir. İşçi istifasını bildirir, işveren de resmi olmayan kanallarla tazminatı öder. Ancak bu yola giden işveren başına iş açmış olur...

İşçinin kıdem ve ihbar tazminatı alıp alamayacağı, işsizlik maaşına başvurup başvuramayacağı iş sözleşmesinin nasıl sonlandığına göre belirlenir. İş ilişkisinin istifayla sonlanması halinde işçi kıdem tazminatı alamaz, işsizlik maaşına da başvuramaz. Bu nedenle işçiler istifayı ancak çok zorda kalırlarsa veya çok cazip bir teklif alırlarsa düşünür.

SGK’YA FESİH BİLDİRİMİ

Kıdem tazminatının bugünkü uygulamasında işçi istifa ederse bazı istisnalar dışında tazminatını yakmış olur. İşveren işten ayrılan işçi için SGK’ya fesih bildiriminde bulunur. Bu bildirim işçinin işsizlik maaşı alıp alamayacağını belirler, bu nedenle önemlidir. İşçi eğer istifa etmişse tüm şartları sağlasa bile işsizlik maaşına başvuramaz.

DAVA AÇMASI DA ZORLAŞIR

İstifa eden işçinin işe iade davası açması da zora girer. İstifa ederek işten ayrılan işçinin işe iade davası açması için öncelikle istifanın kendi iradesi olmadığını, işverenin kendisini istifaya zorladığını ispat etmesi gerekir. İşverenler işçinin işten ayrılmak istemesi halinde davayla uğraşmamak için işçiden istifa alma yoluna giderler.

İşveren işten ayrılan işçi için SGK’ya fesih bildiriminde bulunur. Bu bildirim işçinin işsizlik maaşı alıp alamayacağını belirler.

İşler bu kadar kolay değil...

Bu durumda işçi yazılı olarak işverene istifa ettiğini bildirir, işveren de resmi olmayan kanallardan tazminatını öder. Böyle olunca işçi, istifayla kıdem tazminatından olmamış olur, işveren de işçinin dava açmayacağını düşünerek iş ilişkisini sorunsuz sonlandırdığını düşünür. Hâlbuki durum böyle değildir.

Şarta bağlı kabul edilemez

İşçiler iş ilişkisini sonlandırmak istediklerinde işverene ‘kıdem ve ihbarımı ödeyin, istifa yazayım’ talebinde bulunabiliyor. Bu durumda işveren işçiden istifa alıyor ve kıdem ve ihbar tazminatını ödeyerek iş ilişkisini sonlandırıyor. Yargıtay verdiği kararlarında şarta bağlı istifanın söz konusu olamayacağını, işçiye kıdem ve ihbar tazminatının ödenerek iş sözleşmesinin sonlanmasının ikale imzalanmasına ilişkin çağrı olacağına hükmediyor. Yani istifa olarak değil, ikale sözleşmesi olarak değerlendiriyor.

Zorlamak ‘işten atmak’ demek

İşverenin işçiyi doğrudan istifaya zorlaması halinde bu istifanın gerçek bir istifa olmadığı kabul edilmektedir. İşverenin işçiyi istifaya zorlaması halinde sözleşmenin işverence feshedildiği kabul edildikten sonra feshin haklı olup olmadığı değerlendirilmeye başlanır. Bu durumda işverenin işçiyi haklı bir nedenle işten çıkarttığını ispatlaması gerekir. İşveren bu durumu ispatlarsa haklı nedenle fesih sonucu kıdem ve ihbar tazminatı ödemez. Ancak ispatlayamazsa ya da işten çıkartma sebepleri haklı neden olarak kabul edilmezse işçi kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanır. Diğer yandan işçi işe iade davası da açabilir. Ayrıca işsizlik maaşına da başvuru yapabilir. Yani işveren istifa alarak kendisini kurtardığını zannederken başına iş açmış olur. Okan Güray Bülbül

http://www.aksam.com.tr/yazarlar/okan-guray-bulbul/istifa-oyunu-isverenin-c2basini-belaya-sokabilir-c2/haber-691608

5 Aralık 2017 tarihinde “Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde” yapılan değişiklikler uyarınca;
- Kurumun merkezi bilgi işlem altyapısında arıza olmamasına rağmen lokal olarak yaşanacak bazı arıza hallerinde işverenlerin bildirim yapmasına engel bir durum oluşması halinde işveren yükümlülüklerinin beş işgünü ertelenebileceği kabul edilmiş,
- 4-a sigortalıları için, haklarında aylık prim ve hizmet belgesi verilmemesi veya verilen APHB’lerde bazı eksik gün nedenleriyle gün ve kazanç bildirilmemesi halinde, en son prim bildiriminin olduğu tarih itibariyle sigortalılıklarının durdurulacağı kabul edilmiş,
- Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği (5 Aralık 2017) tarihi takip eden 6ncı aydan itibaren işyeri bildirgesinin elektronik ortamda verilmesi ve bildirgenin ekinde verilmesi gereken belgelerin 7 işgünü içinde SGK’ya verilmesi zorunlu hale getirilmiş,
- İşyeri tescili sırasında istenen belgelere Kurum tarafından gerekli görülmesi halinde Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesi verilmesi amacıyla yapılmış olan aracılık sözleşmesinin eklenebileceği belirtilmiş,
- Aynı işverenin aynı işkolunda olmak üzere işin bitiminden itibaren bir ay içinde tekrar üstlenmiş olduğu güvenlik, temizlik, taşıma ve benzer nitelikteki hizmet alımı işlerinde tekrar işyeri bildirgesi vermeksizin aynı işyeri dosyası üzerinden bildirim yapmasına imkan verilmiş,
- İstihdam teşviklerinden yersiz yararlanmaya mahal vermemek ve işverenin yazılı başvuru yapması şartıyla, devamlı mahiyetteki işyerlerinin aynı işkolu kodunda olmaları şartıyla tüm işyerlerinin tek dosyada birleştirilmesine Kurum tarafından izin verilebileceği kabul edilmiş,
- Hastalık ve analık sigortasından geçici işgöremezlik ödeneği alınmasına esas istirahat raporu süresi içinde sigortalılık halinin sona ermesi halinde en fazla takipeden onuncu güne kadar ödeme yapılacağı belirtilmiş,
- Yaşlılık toptan ödemesi için Kuruma verilen dilekçeye ilgili döneme ait aylık prim hizmet belgesi ile işten ayrılış bildirgesinin eklenmesine ilişkin şart kaldırılmış,
- Yanlış ve yersiz yapılmış borçlanmalara ilişkin ödenen tutarların faizsiz olarak iade edileceği belirtilmiş ve Türkiye’de çalışması olmayan ancak sözleşmeli ülkelerde çalışması olup, askerlik, doktora, avukatlık stajıyla fahri asistanlık sürelerini borçlananların bu sürelerin 4-b kapsamında sayılacağına ilişkin hüküm kaldırılmış,
- Kurum tarafından istenilen bilgileri ve belgeleri bir ay içerisinde vermeyen özel ve kamu tüzel ve gerçek kişilere idari para cezası uygulanacağı Yönetmelik hükmüne girmiş,
- Ayın 15’i ile müteakip ayın 14’ü arasındaki çalışmaları karşılığı ücret alan sigortalılar için belgenin ilişkin olduğu dönemi izleyen ayın 7’sine kadar belge verme süresi varken bu süre en geç belgenin ilişkin olduğu dönemi izleyen takvim ayının 23’üne kadar olacak şekilde değiştirilmiş ve ayın 15inin bulunduğu ay belgenin ilişkin olduğu ay olarak  kabul edilmiş,
- Eksik günleri kanıtlayıcı belgelerle ilgili yeni düzenlemeler yapılmış,
- Defter tutmakla yükümlü olmayan işverenlerce yasal süresi dışında verilen aylık prim ve hizmet belgelerinin fiilen yapılan denetimler, inceleme ve soruşturma sonucunda uygun görülmesi halinde işleme alınacağı kabul edilmiş,
- Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesi verilmesine ilişkin olarak meslek mensuplarının sorumluluğuna ilişkin usul ve esaslarda düzenlemeler yapılmış,
- Haksız menfaat sağlamak adına kasten Kurumu yanıltıcı bilgi ve belge sağlanması halinde, sorumlular hakkında Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulacağı, ayrıca bu şekilde ödenmiş tutarların geri ödenmeyip irat kaydedileceği kabul edilmiş,
- Aylık bağlanmış olmakla birlikte daha sonradan kendi kusuru olmaksızın yeterli prim ödeme gün sayısına sahip olmadığı anlaşılanların, yurtdışı borçlanma süresi olanların borçlanması, borçlanma süresi olmayıp ancak aylık bağlandıktan sonra yeterli çalışması olanların bu çalışmalarından hizmet aktarılması kabul edilmiş,
- Ayrıca daha önce farklı mevzuatlarda yapılan değişikliklerle uyum sağlamak için gerekli bazı düzenlemeler de metne işlenmiştir.

Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmelik 5 Aralık 2017 tarihli ve 30261 sayılı Resmi Gazete ’de yayımlanmıştır.

Yapılan düzenlemelerden bazıları Yönetmeliğin kanunda yapılan değişikliklerle uyumlu hale getirilmesinden ibaret olmakla birlikte bazı düzenlemeler sosyal güvenlik uygulamalarına ilişkin yenilikler getirmektedir;

1. Merkezi bilgi işlem altyapısında arıza olmamasına rağmen yerel bazda teknik sorunlar tespit edilmesi halinde işveren yükümlülüklerinde bazı kolaylıklar getiriliyor

Yönetmeliğin 5 inci maddesine, Sosyal Güvenlik Kurumunun merkezi sisteminde bir arıza olmamasına rağmen, işverenin işyeri dosyasının veya sigortalının ikametgâhının bulunduğu bölge, il, ilçe veya mahallede;

- Kurumun hizmet satın aldığı internet sağlayıcılarında sorun olması,

- Elektrik ve iletişim altyapısında sorun olması,

- Yangın, yıldırım, infilak gibi durumlar sonucu bildirim yapmayı engelleyici bir durumun oluşması,

- Sel veya su baskını fırtına, yer kayması, deprem gibi afetlerle grev, lokavt sabotaj, terör saldırısı halleri nedeniyle

Sosyal Güvenlik Kurumuna verilmesi gereken her türlü bilgi, belge, bildirge ve beyannamelerin Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünce tespit edilmesi ve Başkanlık tarafından uygun bulunması halinde sorunların ortadan kalktığı tarihi takip eden beşinci iş gününün sonuna ertelenebileceği kabul edilmiştir.

2. Sigortalılığın durdurulmasına ilişkin hükümler getirilmiştir.

Yönetmeliğin 14 üncü maddesinde yapılan düzenleme ile 4-a sigortalıları için, haklarında aylık prim ve hizmet belgesi verilmemesi, tutukluluk, gözaltı, yol izni ve diğer ücretsiz izinler, devamsızlık, puantaj, kısmi istihdam, yarım çalışma, fesih tarihinde çalışmama ve diğer nedenlerle gün ve kazanç bildirilmemesi halinde, en son prim bildiriminin olduğu tarih itibariyle sigortalılıklarının durdurulacağı kabul edilmiştir.

3. İşyeri Tescili elektronik ortamda zorunlu hale gelmektedir.

Yönetmeliğin 27 ve 29 uncu maddelerinde yapılan değişiklikle işyeri tescillerinin elektronik ortamda yapılması zorunlu hale getirilmekte ve tescil aşamasında Kuruma ibraz edilmesi gereken belgelerin 7 işgünü içerisinde Kuruma teslim edilmesi istenmektedir.

Ayrıca işyeri tescili sırasında halen istenmekte olan belgelerin yanına Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesi verilmesi için aracılarla yapılmış olan sözleşmenin de ibrazının istenebileceği eklenmektedir.

Bu hüküm 1 Haziran 2018 tarihinden itibaren uygulamaya girecektir.

4. Aynı işveren hizmet alımına ilişkin aynı işi tekrar üstlendiğinde yeni işyeri dosyası tescil ettirmeyecek

Yine Yönetmeliğin 27nci maddesine yapılan ekleme ile aynı işverenin aynı işkolunda olmak üzere işin bitiminden itibaren bir ay içinde tekrar üstlenmiş olduğu güvenlik, temizlik, taşıma ve benzer nitelikteki hizmet alımı işlerinde tekrar işyeri bildirgesi vermeksizin aynı işyeri dosyası üzerinden bildirim yapmasına imkan sağlanmaktadır. Bu imkandan faydalanabilmek için işverenin talebi gerekmektedir.

5. Aynı işverene ait devamlı nitelikteki birden fazla işyeri aynı dosyada işlem görebilecek

Yönetmeliğin 27nci maddesine yapılan ekleme ile istihdam teşviklerinden yersiz yararlanmaya mahal vermemek ve işverenin yazılı başvuru yapması şartıyla, devamlı mahiyetteki işyerlerinin aynı işkolu kodunda olmaları şartıyla tüm işyerlerinin tek dosyada birleştirilmesine Kurum tarafından izin verilebileceği kabul edilmiştir.

6. İstirahat süresi içinde iş akdi sona erenler en fazla 10 gün daha geçici işgöremezlik ödeneği alabilecek

Yönetmeliğin 40ncı maddesine göre, sigortalının istirahat raporu süresi içinde sigortalılık halinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde istirahat süresi boyunca geçici işgöremezlik ödeneği ödeniyorken, bu hüküm değiştirilerek daraltılmış ve hastalık ve analık sigortasından geçici işgöremezlik ödeneği alınmasına esas istirahat raporu süresi içinde sigortalılık halinin sona ermesi halinde en fazla takipeden onuncu güne kadar ödenek alınabileceği kabul edilmiştir.

7. Yaşlılık toptan ödemesinde dilekçeye eklenecek bazı belgeler kaldırılmıştır.

Yönetmeliğin 59 uncu maddesinde yapılan değişiklikle, yaşlılık toptan ödemesi için Kuruma verilen dilekçeye ilgili döneme ait aylık prim ve hizmet belgesi ile işten ayrılış bildirgesinin eklenmesine ilişkin şart kaldırılmıştır.

8. Yanlış ve yersiz yapılan borçlanma tutarları faizsiz iade edilecek

66 ncı maddede yapılan değişiklikle, yanlış ve yersiz yapılmış borçlanmalara ilişkin tutarların faizsiz olarak iade edileceği belirtilmiş olup bu uygulama 1 Ekim 2008 tarihinden itibaren uygulanacaktır.

Ayrıca, sosyal güvenlik sözleşmesi imzalanmış ülkelerde çalışmış ve Türkiye’de herhangi bir çalışması olmayanların, askerlik, doktora ve tıpta uzmanlık, avukatlık stajı ile hekimlerin fahri asistanlık sürelerini borçlanmaları halinde bu sürelerin 4-b kapsamında değiştirileceğine ilişkin hüküm kaldırılmıştır.

9. Kurum tarafından istenen bilgi ve belgeleri bir ay içinde vermeyenlere idari para cezası uygulaması Yönetmeliğe girdi.

Yönetmeliğin 76 ncı maddesine yapılan ekleme ile Kurum tarafından istenilen bilgileri ve belgeleri yapılacak tebligata rağmen bir ay içerisinde vermeyen özel ve kamu tüzel ve gerçek kişilere idari para cezası uygulanacağı Yönetmelik hükmüne girmiştir.

5510 sayılı yasanın 102nci maddesine göre Kurum tarafından belirlenmiş süre içerisinde mücbir sebep olmaksızın bilgi ve belge vermeyen işverenlere beş asgari ücret tutarında, geç verilmesi halinde ise iki asgari ücret tutarında para cezası uygulanacağı belirtilmiştir.

10. Ayın 15-14 döneminde ücret ödemesi yapan işverenler için bildirge verme süresi ayın 23’ü olarak belirlenmiştir.

Yönetmeliğin 102 nci maddesinde yapılan değişiklikle ayın 15’i ile müteakip ayın 14’ü arasındaki çalışmaları karşılığı ücret alan sigortalılar için belgenin ilişkin olduğu dönemi izleyen ayın 7’sine kadar belge verme süresi varken bu süre en geç belgenin ilişkin olduğu dönemi izleyen takvim ayının 23’üne kadar verilecek şeklinde değiştirilmiş ve ayın 15inin içinde bulunduğu ay belgenin ilişkin olduğu ay olarak kabul edilmiştir.

Söz konusu düzenleme 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren yürürlüğe girecektir.

11. Eksik Günlere ilişkin yeni düzenlemeler yapılmıştır.

Yine Yönetmeliğin 102nci maddesinde yapılan değişiklikle eksik günleri kanıtlayıcı belgelerle ilgili yeni düzenleme yapılmış olup, eksik kanıtlayıcı belgeler;

a) Kurumca elektronik ortamda alınabilenler hariç Kurumca yetkilendirilmiş sağlık hizmeti sunucularından veya işyeri hekimlerinden alınmış istirahatli olduğunu gösteren rapor,

b) Sigortalı ve işverenin imzasını taşıyan ücretsiz veya aylıksız izinli olduğunu kanıtlayan izin belgesi,

c) Sigortalıya tebliğ edilen disiplin cezası uygulamasına ilişkin belge,

ç) Gözaltına alınma ile tutukluluk hâline ilişkin belgeler,

d) Kısmi süreli çalışmalara ait yazılı iş sözleşmesi,

e) Sigortalının imzasını taşıyan puantaj kayıtları,

f) Grev, lokavt, genel hayatı etkileyen olaylar, doğal afetler nedeniyle işyerinde faaliyetin durdurulduğunu veya işe ara verildiğini gösteren ilgili resmî makamlardan alınan yazı örneği,

g) İşe devamsızlığa ilişkin belgeler,

ğ) İş sözleşmesinin fesih edildiği tarihte çalışılmadığına dair belge,

h) Kısa çalışma ödeneği alındığına dair ilgili resmî makamlardan alınan belge,

ı) 5434 sayılı Kanunun ek 76 ve geçici 192 nci maddesine tabi olunduğunu gösterir belge,

i) Yarım çalışma ödeneği alındığına dair ilgili resmî makamlardan alınan belge,

j) İş Sağlığı ve Güvenliği Kayıt, Takip ve İzleme Programı İSG-KATİP üzerinden alınan sözleşmeler,

k) Sonradan düzenlenebilir niteliğinde olmayan benzer nitelikteki belgeler,

şeklinde düzenlenmiştir.

Ayrıca yapılan düzenleme ile istirahat raporlarının, disiplin cezasına ilişkin belgelerin, gözaltı ve tutukluluk hallerine ilişkin belgelerin, grev, lokavt, genel hayatı etkileyen olaylar, doğal afetlere ilişkin yetkili makamlardan alınmış belgelerin, kısa çalışma ve yarım çalışmaya ilişkin belgelerin, İSG-KATİP üzerinden alınan sözleşmelerin ve sonradan düzenlenebilir nitelikte olmayan benzer belgelerin Kuruma ibraz edilmesine gerek bulunmamakla birlikte bu belgelerin Kurum tarafından istendiğinde ibraz edilebilir şekilde tutulması gerekmektedir.

Diğer yandan, 10 ve altında sigortalı çalıştıran özel sektör işverenlerinin Ek-10 belgesi ekinde sigortalı ve işveren imzasını taşıyan ücretsiz izin belgesini, kısmi süreli çalışmaya ilişkin yazılı iş sözleşmesini, sigortalının imzasını taşıyan puantaj kayıtlarını, devamsızlık kanıtlayıcı belgeleri ve fesih tarihinde çalışmadığına ilişkin belgelerin Kuruma ibrazı gerekmektedir.

Söz konusu düzenleme 5 Aralık 2017 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir.

12. Defter tutmakla yükümlü olmayan işverenlerce geçmiş döneme ilişkin verilen belgeler inceleme sonucu işleme alınacak

Yönetmeliğin 103 üncü maddesinde mevcut düzenlemeye göre defter tutmakla yükümlü olmayan işverenler tarafından üç aydan daha önceki bir döneme ilişkin verilen aylık prim ve hizmet belgeleri işleme alınmamaktadır.

Yapılan değişiklikle bu gruptaki işverenlerce üç aydan daha önceki tarihlere ilişkin aylık prim hizmet belgesi verilmesi halinde fiili tespit yapılması, inceleme ve soruşturma yapılması sonucu işleme alınacağı kabul edilmiş ancak fiili tespite ve yalnızca ifadeye dayalı olarak hizmet verilmesi halinde en fazla bir yıllık döneme ilişkin olarak işlem yapılır.

13. Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesi verilmesine ilişkin olarak meslek mensuplarının müşterek ve müteselsil sorumluluğuna ilişkin usul ve esaslar açıklanmıştır.

Yönetmeliğe eklenen Ek-4 madde ile Kanun uyarınca düzenlenmesi gereken muhtasar ve prim hizmet beyannamesinin defter kayıtlarına veya bu defter ve kayıtların dayanağını teşkil eden belgelere uygun olmamasından işverenlerle birlikte 3568 sayılı Kanuna göre yazılı sözleşme ile yetki verilmiş meslek mensupları da müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmuştur.

Meslek mensuplarının, Kanuna göre düzenledikleri beyannamede yer alan bilgilerin, defter ve kayıtlara ve bu kayıtların dayanağını teşkil eden belgelere uygun olmamasına kendi kusurlu davranışları ile sebebiyet verdiklerinin, Kurumca veya yetkili adli mercilerce tespit edilmiş olması halinde meslek mensupları ortaya çıkan prim kaybından, gecikme cezasından, gecikme zammından, idari para cezalarından ve Kanunun 96 ncı maddesi kapsamında fazla veya yersiz yapılan ödemelerden işverenlerle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulacaktır.

Bu sorumluluğun gündeme gelebilmesi için, defter, kayıt ve belgelerin imza karşılığı veya yazılı tutanak yoluyla, bilgilerin ise mail, kısa mesaj veya yazılı tutanak gibi yollarla meslek mensuplarına intikali gerekmektedir.

14. Haksız menfaat sağlamak amacıyla Kuruma kasten yanıltıcı bilgi ve belge verenler hakkında suç duyurusunda bulunulacak ve ödemiş oldukları tutarlar iade edilmeyecek.

Yönetmeliğe eklenen Ek- 7 Madde ile Kuruma verilmesi gereken belge, bildirge ve beyannamelerin, daha az prim ödemek, yararlanamayacağı sigorta prim teşvik, destek veya indirimlerinden yararlanmak veya daha fazla yararlanmak, özel nitelikteki inşaat işleri ve ihale konusu işlerde asgari işçilik tutarını tamamlamak, iş kazası ve meslek hastalığı, hastalık, analık, genel sağlık, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarından haksız menfaat sağlamak gibi amaçlarla kasten gerçeğe aykırı olarak düzenlendiğinin tespit edilmesi halinde TCK 204, 206 ve 207 nci maddeleri kapsamında Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunulacağı ve bu bildirimler sonucunda prim ödenmişse bu primlerin Kuruma irat kaydedileceği, ödeme yoksa da tahsilat yapılmayacağı kabul edilmiştir.

15. Aylık bağlama işlemleri sırasında veya sonrasında borcu olanların aylıkları kesilmeyecek.

Yönetmeliğe eklenen Ek-9 Madde ile aylık bağlama işlemleri sırasında veya bağlandıktan sonra sigortalının asgari ücretin iki katından daha fazla olmamak şartıyla borcunun olduğu tespit edilmesi halinde, aylık başlangıç tarihleri değiştirilmeyip, borçlarının bağlanan aylıktan kesinti suretiyle tahsil edileceği kabul edilmiştir.

16. Aylık almakta iken çalıştığı tespit edilenler hakkında sadece çalışma sürelerine ilişkin aylıkları geri tahsil edilecek

Yönetmeliğe eklenen Ek-10 Madde ile malulluk, yaşlılık, ölüm aylığı veya ölüm geliri almakta iken Kanuna göre veya yabancı ülke mevzuatına göre çalıştığı sonradan tespit edilen ve aylığı kesilmesi gerekenler hakkında sadece çalıştıkları sürelere ilişkin ödenen aylıklar Kurum tarafından tahsil edilecek, çalışmanın bittiği tarihte yazılı bir talep aranmaksızın malullük ve yaşlılık aylığı tekrar hesaplanacak, hak sahiplerinin aylıkları ise tekrar başlatılacaktır.

17. Aylık bağlandıktan sonra günlerinin eksik olduğu tespit edilenlere bazı kolaylıklar getirildi.

Yönetmeliğe eklenen Geçici-35 inci madde ile aylık bağlanmış olduğu halde kendi kasıtlı veya kusurlu davranışları olmaksızın eksik prim günü olduğu sonradan tespit edilenler;

- Borçlanma imkanı varsa yeteri kadar süreyi borçlanmak suretiyle eksik günleri tamamlayabilir,

- Borçlanma süresi bulunmayanların tahsis talep tarihi ile yersiz ödemenin yapıldığının tespit edildiği tarih arasında çalışması varsa bu çalışmalardan hizmet aktarılmak suretiyle tamamlanabilir,

- Borçlanma süresi ve çalışması olmayanlar ise; isteğe bağlı, 2925 sayılı Kanuna tabi, Kanunun ek 5 inci maddesi ile ek 9 uncu maddesinin ikinci fıkrası kapsamındaki sigortalılıkları tahsis talep tarihi itibariyle aylığa hak kazanmaları nedeniyle sona erenlere, eksik hizmet süresinin tamamlanacağı tarihe kadar belirtilen kapsamdaki sigortalılıkları devam ettirilmek,

Suretiyle eksik günleri tamamlanmasına imkan sağlanmaktadır.

Bu kapsamda olanlardan, son ödenen aylıktan eksik gün kadar geriye gidilerek bu süre içerisinde ödenmiş olan tutarlar, aylıklarından kesinti yapılmak suretiyle tahsil edilmesi öngörülmektedir. Celal Özcan/PwC

Söz konusu yönetmeliğin metnine aşağıdaki bağlantı aracılığıyla ulaşabilirsiniz.

limited şirket, müdür veya müdürler tarafından yönetilir ve temsil olunur. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'na (TTK) göre, limited şirketin birden fazla müdürünün bulunması durumunda, bunların müdürler kurulunu oluşturduğu kabul edilir ve bu müdürlerden biri, şirketin ortağı olup olmadığına bakılmaksızın, genel kurul tarafından müdürler kurulu başkanı olarak atanır.

İşte, ister tek müdür isterse müdürler kurulu olsun, limited şirket müdürünün veya müdürler kurulunun, şirket yönetimi ile ilgili kararlarını bir deftere kaydetmesi yasal bir zorunluluktur. Türk Ticaret Kanunu’na dayanarak çıkarılan ve ticari defterlerin nasıl tutulacağını düzenleyen Ticari Defterlere İlişkin Tebliğ “müdürler kurulu karar defteri” olarak adlandırılan bu defterin tutulması konusunda limited şirketlere seçimlik bir hak tanınmıştır. Buna göre, limited şirketlerde müdür veya müdürler kurulunun şirket yönetimi ile ilgili olarak aldığı kararlar genel kurul toplantı ve müzakere defterine kaydedilebileceği gibi ayrı bir müdürler kurulu karar defteri de tutulabilir. Yani, limited şirketlerde genel kurul kararları ile müdürler kurulu kararları için tek bir ortak defter (genel kurul toplantı ve müzakere defteri) tutulabilir; ancak, dileyen limited şirketler müdürler kurulu kararları için genel kurul toplantı ve müzakere defterinden ayrı bir defter de (müdürler kurulu karar defteri) tutabilirler. Müdürler kurulu karar defterinin ayrı bir şekilde tutulması halinde, açılış ve kapanış onayları dahil olmak üzere anonim şirket yönetim kurulu karar defterine ilişkin hükümleri uygulanır ve müdürün veya müdürler kurulunun şirket yönetimi ile ilgili olarak aldığı kararlar müdürler kurulu karar defterine, şirket genel kurulunda alınan kararlar ise genel kurul toplantı ve müzakere defterine kaydedilir. Müdürler kurulu karar defteri, ciltli ve sayfa numaraları teselsül edecek şekilde tutulur ve bu deftere müdürün veya müdürler kurulunun şirket yönetimi ile ilgili olarak aldığı kararlar kaydedilir. Müdürler kurulu karar defterindeki kayıtların asgarî olarak karar tarihini, karar sayısını, toplantıda hazır bulunanları, kararın içeriğini ve üyelerin imzalarını içermesi gerekir. 

Peki, müdürler kurulu karar defteri tutulmazsa veya saklanmazsa ne olur? Müdürler kurulu karar defterinin mevcut olmaması veya hiçbir kayıt içermemesi yahut saklanmaması hallerinde, sorumlular 6 bin TL’den 73 bin TL’ye kadar üzere adlî para cezasıyla cezalandırılırlar. Tabi, akla hemen şu soru gelebilir: ayrı bir müdürler kurulu karar defteri yoksa ve genel kurul kararları ile müdürler kurulu kararları için tek bir ortak defter tutuluyorsa, yine de ceza verilir mi? Tabi ki, hayır. Ancak, bu durumda, genel kurul toplantı ve müzakere defterinin var olup olmadığı araştırılır, var ise kayıt içerip içermediği tetkik edilir. Diğer bir anlatımla, ayrı bir müdürler kurulu karar defteri tutulmadığının öne sürülmesi durumunda, müdürlerden, şirketin genel kurul toplantı ve müzakere defterini ibraz etmeleri istenir. Bu defterin ibraz edilmemesi halinde veya ibraz edilmekle birlikte içerisinde herhangi bir kayda yer verilmemesi halinde 562. maddenin altıncı fıkrasında öngörülen adlî para cezası tatbik edilir. 19.12.2012 tarih ve 28502 sayılı Resmi Gazete ile Yayımlanan Ticari Defterlere İlişkin Tebliğ 11. Maddenin 4. Fıkrası uyarınca)

Anılan adlî ve idarî para cezalarına muhatap olmamaları için, limited şirketlere tavsiyemiz ayrı bir müdürler kurulu karar defteri tutmak yerine, genel kurul kararları ile müdürler kurulu kararları için tek bir ortak defter, yani sadece genel kurul toplantı ve müzakere defteri tutmalarıdır. Böylece, defter onaylatma maliyetlerini azaltabilir ve müdürler kurulu karar defterinin açılış ve kapanış onayının yaptırılmaması halinde muhatap olacakları 4 bin TL idari para cezasından da kurtulmuş olurlar. Ancak, mutlak surette ayrı bir müdürler kurulu karar defteri tutulması arzulanıyorsa ya da gerekli görülüyorsa, bu durumda limited şirket müdürlerinin anılan defteri TTK’ya ve Ticarî Defterlere İlişkin Tebliğe uygun şekilde tutma, onaylatma ve saklama hususlarına özen göstermelerini önermekteyiz. Soner Altaş (Bu makale 2014' de yazılmıştır.)

https://www.dunya.com/gundem/mudurler-kurulu-karar-defteri-tutmamanin-yaptirimi-nedir-haberi-247378

Danıştay 4. Dairesi, E: 2015/2533, K: 2015/6979 Grup Şirketlerine Kredi Devri KDV Gerektirmemektedir.
• Davacı Şirket Tarafından Kendi Ticari İtibarını KullanarakÇeşitli Bankalardan Temin Edilen Kredilerin Holding Bünyesindeki Grup Şirketlerine Aktarılmış Ve Aktarılan Krediler İçin Faiz Tahakkuk Ettirilmiştir
• Davacı Şirketin Grup Şirketlere Kredi Vermek Suretiyle Finansman Hizmeti Sağladığı Ve Bu Finansman HizmetiNedeniyle Tahakkuk Ettirdiği Faiz Geliri İçin KDV Hesaplaması Gerektiği İleri Sürülerek Bu Raporun İptali İstemiyle Dava Açılmıştır.
• Davacı Şirketin Grup Şirketlere Aktardığı Kredi Nedeniyle Katlandığı Tüm Masrafların Aynen Grup Şirketlerine Aktarıldığı,
• Aktarılan Bu Masraflar Dışında Başka Herhangi Bir Ad Altında Gelir Elde Edilmediği,
• Davacının Asıl Faaliyetinin Kredi Vermek Ve Finansman Aracılık Hizmeti Yapmak Suretiyle Kazanç Elde Etmek Olmadığı İleri Sürülmüştür.
Bu Durumda,
 
• Grup Şirketlere Aktardığı Kredi Nedeniyle Katlandığı Tüm Masrafların Aynen Grup Şirketlerine Aktarıldığı,
• Aktarılan Bu Masraflar Dışında Başka Herhangi Bir Ad Altında Gelir Elde Edilmediği,
• Davacının Asıl Faaliyetinin Kredi Vermek Ve Finansman AracılıkHizmeti Yapmak Suretiyle Kazanç Elde Etmek Olmadığı,
• Yönünde İddialarının Aksi Yönde Bir Tespitin Olmadığı Dikkate Alındığında Grup Şirketlere Kredi Vermek Suretiyle KDV’yeTabi Bir Finansman Hizmeti Sağladığı Söylenemez
• Dolayısıyla,Holdingleşmenin Amacına Uygun Olarak, Davacı Şirket Tarafından Grup Şirketlere Aktarılan Krediler,Sunulan Bir Finansman Hizmeti Niteliğinde Değildir
• Bu Nedenle, Davacı Şirket Tarafından Hesaplanması Gereken KDV'De Bulunmadığından Aksi Gerekçeyle Davayı Reddeden Vergi Mahkemesi Kararında Hukuka Uyarlık Görülmemiştir. Ali Çakmakcı http://taxauditingymm.com

Limited şirketlerde müdürlerin değiştirilmesi bir başka ifade ile azli TTK’nun 623 ve izleyen maddelerinde açıklanmıştır. Ortaklardan birinin kuruluş sırasında müdür atanması halinde bu müdürün azli, ortak olmayan müdürün azline göre daha da karmaşıktır.

Ortak olmayan müdürün azli, ortaklar kurulunun bir araya gelerek müdürü değiştirip, mevcut müdürün imza yetkisinin iptali ve yeni müdürün atanması ile beraber problem çözülmüş olur. TTK’ya göre, limited şirket anasözleşmesi veya ortaklar genel kurul kararı ile ortak olmayan müdürlerin de müdür olarak atanması mümkündür. Ortak olmayan müdürlerin yetkileri ortaklardan seçilen müdürlerden herhangi bir farklılıkları yoktur.

Ortak   olmayan limited şirket müdürleri, ortaklar genel kurul kararı ile her zaman için değiştirilebilir. Bu durumda, değiştirilen veya azledilen müdürün, sözleşmeden doğan hakları saklıdır.[1]

Ortak olan müdürler konusun ise kanun, müdürün şirket sözleşmesi ile atanması ve ortaklar genel kurulunca seçilmesine bağlı olarak ikili bir ayrıma gitmiştir. Şirket sözleşmesi ile atanan ve aynı zanda ortak olan şirket müdürleri, ortaklar genel kurulu tarafından azledilmezler, bunların idare hak ve vazifelerinin diğer ortaklar tarafından sınırlandırılması da mümkün değildir.[2] Ancak, haklı sebeplerin varlığında, ortaklardan birinin talebi üzerine, mahkeme, şirket sözleşmesi ile atanan müdürlerin idare hak ve vazifesini sınırlandırılmasına veya geri alınmasına karar verebilir. Ortaklar genel kurulu kararı ile atanan ve aynı zamanda ortak olan limited şirket müdürleri ise, ortaklar genel kurulu tarafından   azledilebilirler. Azil kararının, ortakların çoğunluğu ile alınması zorunludur.[3]

Temsil yetkisinin sınırlandırılması, iyi niyetli üçüncü kişilere karşı hüküm ifade etmez. Bununla birlikte, temsil yetkisinin sadece şirket merkezinin veya bir şubesinin işlerine ait olduğuna veya müştereken kullanılmasına dair sınırlamalar üçüncü kişiler hakkında da geçerli olur. Bu çerçevede, limited şirket ortaklarının, basiretsizlik, ihmal ve kasıt ile şirketin ve ortakların zararına sebebiyet veren müdürlerin azli ve yetkilerinin kaldırılması konusunda kanunun aradığı koşullara uygun hareket etmeleri ve ancak haklı bir sebebin varlığında konuyu yargıya taşımaları uygun olacaktır.

Sonuç olarak, gerek eski TTK’da ve gerekse yürürlüğe giren 6102 sayılı yeni TTK’da; şirkette ortak olmayan müdürlerin azli ortakları kurulunun alacağı karar ile çözümlenebilir durumdadır.   Genel kurul, ortak olmayan müdür veya müdürleri görevden her zaman alabilir. Müdür veya müdürlerin şirkette ortak için olması durumunda ise, durum biraz daha karmaşık hal alacaktır.   Böyle bir durumda da her ortak   haklı nedenleri ileri sürüp mahkemeye müracaat ederek buna göre ortaklardan atanmış müdürün azlini veya yetkilerinin sınırlandırmasını sağlayabilir.[4] Nazlı Gaye Alpaslan

http://www.hurses.com.tr/Haber-Limited_sirketlerde_mudurlerin_degistirilmesi-15960.htm


[1] Bkz. ÖNCÜ Ekrem, “Limited Şirketlerde Müdür Atamaları”, 12.10.2012, www.muhasebeturk.com. 

[2] ATLAŞ Soner, “Limited Şirketlerde Müdürlerin Azli ve Yetkilerinin Sınırlandırılması”, Yaklaşım Dergisi, Kasım 2010, Sayı:215. 

[3] Yeni TTK md. 630

[4] Yeni TTK hükümlerine göre tek kişilik limited şirket kurulması durumunda şirkete atanacak müdürün ortaklardan birinin olması zorunludur. Başka bir ifade ile, tek kişilik bir limited şirkette ortak (A) (B)’ yi müdür atarsa ve (B)’de ortak değilse bu durumda tek kişilik bu limited şirkette (A)’nında (B) ile beraber aynı zamanda müdür olması zorunludur. Dolayısıyla, tek ortaklı limited şirkette dışarıdan müdür atansa bile bu tek ortağın da müdür seçilmesi zorunludur. (Bkz. 6102 sayılı yeni TTK md. 623).  

Cumartesi, 23 Aralık 2017 10:01

İşin Ağır Olması Tazminat Gerektirmez

Çalıştığım işin ağır olmasından dolayı kendi isteğimle işten ayrılmak zorunda kaldım. İşin ağır olduğunu belirtip mahkemeye versem kazanabilir miyim? Beni bu konuda aydınlatır mısınız? Çünkü kendi isteğimle ayrılınca 2.5 yıllık tazminatımı alamadım. 5...524440 Nolu SMS
İş Kanunu'na göre işin ağır olmasından dolayı kendi isteğiyle işten ayrılmak tazminat hakkı doğurmaz.
Bunu mahkemeye de verseniz bir sonuç alamazsınız. Ancak, tazminat hakkının doğması için işverenin sizi iş sözleşmesinde belirtilen işler dışında işler vererek çalıştırmış veya kasıtlı olarak yıldırma ve bezdirme uygulamak için fazla ve ağır iş vermiş olması durumunda mahkemeye dava açarak tazminat talep etme hakkınız olabilirdi.

Ölen babamdan maaş almaktayken evlendim ve tarafıma evlenme yardımı olarak toplu para verildi. Daha sonra boşandım ve babamın maaşını almaya devam ediyorum. Şimdi yeniden evleneceğim. Acaba tekrar evlenme yardımı alabilir miyim? B.A.
Sizin evlenme yardımı diye tabir ettiğiniz ödeme Kanunda çeyiz yardımı diye geçmektedir. Çeyiz yardımı, yetim maaşı almakta iken evlenen kız çocuklarına bir defaya mahsus olmak üzere verilen ödemedir. Siz ilk evlendiğinizde çeyiz yardımı aldığınızdan tarafınıza ikinci kez çeyiz yardımı yapılmaz.

NE ZAMAN EMEKLİ OLURUM?

01.09.1971 doğumluyum. SSK girişim 24.09.2005, başlangıç çocuklardan sonra, 2 çocuğum var. Ne zaman emekli olabilirim? 5...626114 Nolu SMS
2005 yılındaki başlangıcınıza göre en 4500 prim gün, 25 yıl, 58 yaştan kısmi, yine 58 yaş ve 7000 prim günden tam emeklilik şartlarına tabisiniz. Başlangıçtan önceki doğumları borçlanamazsınız.

SSK ilk başlangıcım 15.04.1989, 26.04.1971 doğumluyum, 4865 primim var. Ne zaman emekli olurum? 5...133912 Nolu SMS
SSK başlangıcınıza göre 25 yıl, 51 yaş, 5450 prim gün şartlarına tabisiniz. 585 gün daha ödemeniz durumunda prim gün sayınız tamamlanır ancak 51 yaşınız 2022 yılında dolacağından emekli olacağınız tarih 26 Nisan 2022 tarihi olacaktır. Ali Şerbetçi

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • 2025 HESAP DÖNEMİ ÖDENECEK KURUMLAR VERGİSİ A) Asgari Kurumlar Vergisi Hesabı* Asgari Kurumlar Vergisi Matrahı= Ticari…
  • Elektronik Belge Sistemlerinde Yapılacak Planlı Bakım Çalışması Hakkında GİB Duyurusu ELEKTRONİK BELGE SİSTEMLERİNDE YAPILACAK PLANLI BAKIM ÇALIŞMASI HAKKINDA DUYURU 19.09.2024…
  • GİB, Vergi Cezalarında İndirim Uygulaması Broşürü Yayımlandı Vergi cezalarında indirim; mükellefler veya vergi sorumluları adına kesilen cezalar…
Top