Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

T.C.

SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI

Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü

Sayı : 66454725-206.05-E.5284537

Tarih: 01/06/2018

Konu : Otomatik Tescil Edilen İnşaat İşyerlerinde Araştırma İşlemi

GENELGE

2018/18

1) GENEL AÇIKLAMALAR

Bilindiği üzere, 10/3/2018 tarihli ve 30356 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7099 sayılı Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 18 inci ve 19 uncu maddesi ile 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun;

11 inci maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesi “Şirket kuruluşunun ticaret sicil müdürlüklerine bildirilmesi halinde yapılan bu bildirim Kuruma yapılmış sayılır ve ilgililerce ayrıca işyeri bildirgesi düzenlenmez.” şeklinde değiştirilmiş; aynı maddenin altıncı fıkrasına “Bu bildirimlerden hangisinin işyerinin bildirilmesi yerine geçeceği Kurumca belirlenir, belirlenenlerle ilgili aynca işyeri bildirgesi düzenlenmez.” hükmü eklenmiş,

100 üncü maddesinin üçüncü fıkrası “Kurum, bu Kanun gereği verilecek her türlü belge veya bilginin internet, elektronik ve benzeri ortamda gönderilmesi hususunda, gerçek veya tüzel kişiler ile yazılı sözleşme ile yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişilere izin vermeye, bu kişileri aracı kılmaya veya zorunlu tutmaya, Kuruma verilmesi gereken her türlü belge, bildirge ve taahhütnamenin gerçek ve tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara verilmesini mecbur kılmaya, söz konusu belgeleri diğer kamu idarelerine ait formlarla birleştirmeye ve bu belgeleri kamu idarelerinin elektronik bilgi işlem ortamından almaya, bu kişilere yapılacak bildirimleri Kuruma verilmiş saymaya, bu Kanunun uygulaması ile ilgili işveren, sigortalı ve diğer kurum, kuruluş ve kişilerin talepleri üzerine veya re’sen düzenleyeceği her türlü bilgi ve belgeyi bilgi işlem ortamında oluşturmaya, bu şekilde hazırlanacak olan bilgi ve belgelerin sadece internet ve benzeri iletişim ortamından ilgili kişilere verilmesini kararlaştırmaya yetkilidir.”,

şeklinde değiştirilmiştir.

Bu düzenlemeler doğrultusunda, 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı çalıştırılmasa dahi ticaret sicil müdürlüklerince tescil edilen şirket kuruluşları ile Kuruma verilen yetki doğrultusunda yalnızca yapı ruhsatına istinaden Kurumca otomatik işyeri tescili yapılacağı 16/3/2018 tarihli ve 2018/11 sayılı “Otomatik İşyeri Tescili” konulu Genelge ile açıklanmıştır.

Yine, 24/1/2018 tarihli ve 2018/3 sayılı Genelgede Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu (YOİKK) kararlarından “İskân izni alınması için gerekli olan SGK-vergi borcu yoktur denetimlerinin oluşturulacak bir ara yüz ile elektronik ortamda denetiminin sağlanması” eylemi kapsamında “İlişiksizlik Belgesinin” elektronik ortamda üretildiği açıklanmıştır. Eylem kapsamında ilişiksizlik belgesi elektronik ortamda üretilmekle birlikte, yapı ruhsatına istinaden otomatik işyeri tescil edilenlerin, özel nitelikteki inşaat işlerinden dolayı Kurumumuza ilişiksizlik belgesi müracaatları olmadan ve bu belgeyi temin etmeden yapı kullanma izin belgesi alabilmeleri ile ilgili yapılacak işlemler aşağıda açıklanmıştır.

2) YAPI RUHSATINA İSTİNADEN OTOMATİK TESCİL EDİLEN ÖZEL NİTELİKTEKİ İNŞAAT İŞYERLERİNDE ARAŞTIRMA İŞLEMİ

Araştırma işlemi 2011/13 sayılı Genelgede açıklandığı şekilde yapılacak olmakla birlikte, yapı ruhsatına istinaden otomatik tescil edilmiş özel nitelikteki inşaat işyerlerinde süreç aşağıdadır.

2.1 İlişiksizlik Belgesi Düzenlenme Süreci

2.1.1 Yapı kullanma izin belgesi için işverence, ruhsat vermeye yetkili merciye müracaat edilecektir. (İlişiksizlik belgesi için Kurumumuza müracaat edilmeyecektir.)

2.1.2 Müracaat edilen merci, Kuruma yapı (inşaat) ile ilgili araştırma işleminde gerekli olan bilgileri elektronik ortamda online olarak iletecektir.

2.1.3 İlgili merciden gelen bilgiler doğrultusunda araştırma işlemi tamamlanacaktır.

2.1.4 Araştırma işlemi tamamlanan özel nitelikteki inşaat işyerine ait ilişiksizlik belgesi elektronik ortamda oluşturulup, ilgili merciye online olarak gönderilecektir.

3) DİĞER HUSUSLAR

3.1 Bu Genelge ile 16/3/2018 tarihli ve 2018/11 sayılı Genelgenin, “3- VALİLİKLER, BELEDİYELER VE RUHSAT VERMEYE YETKİLİ DİĞER KAMU VE ÖZEL HUKUK TÜZEL KİŞİLERİNCE VERİLEN YAPI RUHSATLARINA İSTİNADEN OTOMATİK İŞYERİ TESCİLİ” bölümünün “3-2- Yapı Ruhsatına İstinaden İşyeri Tescili” alt bölümünün birinci fıkrasının 4 üncü paragrafının sonuna “Yapı ruhsatına ilişkin işyeri tescili otomatik olarak oluşturulduğundan, inşaat ruhsatıyla birlikte Üniteye bizzat gelerek başvuran ruhsat sahibi adına ayrıca işyeri tescili yapılmayacaktır.” ibaresi eklenmiştir.

3.2 Bu Genelge hükümleri, 16/3/2018 tarihli ve 2018/11 sayılı Genelge gereğince yapı ruhsatına istinaden tescili otomatik yapılan işyerleri için uygulanacak olup, manuel tescil edilmiş özel nitelikteki inşaat işyerlerini kapsamamaktadır.

3.3 Otomatik tescil edilmiş özel nitelikteki inşaat işyerleri için yapılacak asgari işçilik araştırma işleminde, bu Genelge ile getirilen hükümler hariç, yapılması gereken diğer işlemler 2011/13 sayılı Genelgede açıklanan şekilde yürütülecektir.

Bilgi edinilmesini ve gereğini rica ederim.

TASLAK

Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:

Amaç ve kapsam

MADDE 1 – (1) 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununa, 16/5/2018 tarihli ve 7144 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 5 inci maddesi ile eklenen Geçici 31 inci madde uyarınca, bilanço esasına göre defter tutan tam mükellef gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin aktiflerinde yer alan taşınmazlarının değerlerinin Yİ-ÜFE değerindeki artış oranı dikkate alınmak suretiyle yeniden hesaplanması uygulamasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi bu Tebliğin amaç ve kapsamını teşkil etmektedir.

Yasal mevzuat ve dayanak

MADDE 2 – (1) 213 sayılı Vergi Usul Kanununun;

– 262 nci maddesinde, “Maliyet bedeli, iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin artırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara müteferri bilumum giderlerin toplamını ifade eder.”,

– 269 uncu maddesinde, “İktisadi işletmelere dahil bilumum gayrimenkuller maliyet bedelleri ile değerlenir…”,

– Geçici 31 inci maddesinde, “Tam mükellefiyete tabi ve bilanço esasına göre defter tutan gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri finans ve bankacılık sektöründe faaliyet gösterenler, sigorta ve reasürans şirketleri, emeklilik şirketleri ve emeklilik yatırım fonları, münhasıran sürekli olarak işlenmiş altın, gümüş alım-satımı ve imali ile iştigal eden mükellefler ile bu Kanunun 215 inci maddesi uyarınca kendilerine kayıtlarını Türk para birimi dışında başka bir para birimiyle tutmalarına izin verilenler hariç) bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla aktiflerine kayıtlı bulunan taşınmazlarını (sat-kirala-geri al işlemine veya kira sertifikası ihracına konu edilen taşınmazlar hariç) 30/9/2018 tarihine kadar aşağıdaki şartlarla yeniden değerleyebilirler.

a) Yeniden değerlemede, taşınmazların ve bunlara ait amortismanların, bu Kanunda yer alan değerleme hükümlerine göre tespit edilen ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla yasal defter kayıtlarında yer alan değerleri dikkate alınır. Amortismana tabi taşınmazlar için amortismanın herhangi bir yılda yapılmamış olması durumunda yeniden değerlemeye esas alınacak tutar bu amortismanlar tam olarak ayrılmış varsayılarak belirlenir.

b) Taşınmazların (a) bendine göre tespit edilen değerleri ve bunlara ilişkin amortismanların yeniden değerleme oranı ile çarpılması suretiyle yeniden değerleme sonrası değerleri bulunur. Yapılacak değerlemede esas alınacak yeniden değerleme oranı olarak bu Kanunun mükerrer 298 inci maddesine göre enflasyon düzeltmesine tabi tutulan;

i) En son bilançoda yer alan taşınmazlar ve bunların amortismanları için, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten bir önceki aya ilişkin Yİ-ÜFE değerinin, söz konusu bilançonun ait olduğu tarihi takip eden aya ilişkin Yİ-ÜFE değerine bölünmesi ile bulunan oran,

ii) En son bilanço tarihinden sonra iktisap edilen taşınmazlar ve bunların amortismanları için, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten bir önceki aya ilişkin Yİ-ÜFE değerinin, taşınmazın iktisap edildiği ayı izleyen aya ilişkin Yİ-ÜFE değerine bölünmesi ile bulunan oran,

dikkate alınır. Bu bent uyarınca dikkate alınacak Yİ-ÜFE ibaresi; Türkiye İstatistik Kurumunun her ay için belirlediği 1/1/2005 tarihinden itibaren üretici fiyatları endeksi (ÜFE) değerlerini, 1/1/2014 tarihinden itibaren yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) değerlerini ifade eder.

c) Yeniden değerleme neticesinde taşınmazların değerinde meydana gelecek değer artışı, yeniden değerlemeye tabi tutulan taşınmazların her birine isabet eden değer artışları ayrıntılı olarak gösterilecek şekilde, bilançonun pasifinde özel bir fon hesabında gösterilir. Değer artışı, taşınmazların yeniden değerleme sonrası ve yeniden değerleme öncesi net bilanço aktif değerleri arasındaki farktır. Net bilanço aktif değeri, taşınmazların bilançonun aktifinde yazılı değerlerinden, pasifte yazılı amortismanların tenzili suretiyle bulunan değeri ifade eder.

Taşınmazlarını bu madde kapsamında yeniden değerlemeye tabi tutan mükellefler bu kıymetlerini, yapılan yeniden değerleme sonrasında bulunan değerleri üzerinden amortismana tabi tutmaya devam ederler.

Pasifte özel bir fon hesabında gösterilen değer artışı tutarı üzerinden %5 oranında hesaplanan vergi, yeniden değerleme işleminin yapıldığı tarihi izleyen ayın 25 inci günü akşamına kadar bir beyanname ile gelir veya kurumlar vergisi yönünden bağlı olunan vergi dairesine beyan edilir ve aynı süre içerisinde ödenir. Bu fıkra kapsamında ödenen vergi; gelir ve kurumlar vergisinden mahsup edilmez, gelir ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak kabul edilmez. Beyanın zamanında yapılmaması ya da tahakkuk eden verginin süresinde ödenmemesi halinde bu madde hükümlerinden faydalanılamaz.

Pasifte özel bir fon hesabında gösterilen değer artışı tutarının, sermayeye ilave edilme dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilen veya işletmeden çekilen kısmı, bu işlemin yapıldığı dönem kazancı ile ilişkilendirilmeksizin bu dönemde gelir veya kurumlar vergisine tabi tutulur.

Yeniden değerlemeye tabi tutulan taşınmazların elden çıkarılması halinde, pasifte özel bir fon hesabında gösterilen değer artışları, kazancın tespitinde dikkate alınmaz.

Yeniden değerlemeye tabi tutulan taşınmazların elden çıkarılmasından önce bu Kanunun mükerrer 298 inci maddesi uyarınca enflasyon düzeltmesi yapılmasına ilişkin şartların oluşması halinde, bu madde gereğince oluşan değer artışı fonu özsermayeden düşülmek suretiyle mezkûr madde uyarınca enflasyon düzeltmesi yapılır.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.”,

hükümleri yer almaktadır.

Tanımlar ve kısaltmalar

MADDE 3 – Bu Tebliğ uygulamasında;

a) 193 sayılı Kanun: 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununu,

b) 213 sayılı Kanun: 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununu,

c) 5520 sayılı Kanun: 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununu,

ç) Bilanço esasına göre defter tutan mükellef: 213 sayılı Kanunun 177 nci maddesinde sayılan mükellefleri,

d) Değer artışı: Taşınmazların yeniden değerleme sonrası ve yeniden değerleme öncesi net bilanço aktif değerleri arasındaki farkı,

e) Net bilanço aktif değeri: Taşınmazların bilançonun aktifinde yazılı değerlerinden, pasifte yazılı amortismanların tenzili suretiyle bulunan değeri,

f) Taşınmaz: 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 704 üncü maddesi uyarınca arazi, tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar ile kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümleri,

g) Tam mükellefiyet: 193 sayılı Kanunun 3, 4 ve 5 inci maddeleri ile 5520 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin (1) numaralı fıkrası uygulamasında, gerek Türkiye içinde gerekse Türkiye dışında elde edilen kazanç ve iratların tamamı üzerinden vergilendirilmeyi,

ğ) Yİ-ÜFE: Türkiye İstatistik Kurumunun her ay için belirlediği 1/1/2005 tarihinden itibaren üretici fiyatları endeksi (ÜFE) değerlerini, 1/1/2014 tarihinden itibaren yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) değerlerini,

ifade eder.

Yeniden değerleme yapabilecek mükellefler

MADDE 4 – (1) Tam mükellefiyete tabi ve bilanço esasına göre defter tutan kollektif, adi komandit ve adi şirketler de dâhil olmak üzere ferdi işletme sahibi gelir vergisi mükellefleri ile kurumlar vergisi mükellefleri bilançolarına kayıtlı taşınmazları, kanunda yazılı istisnalar dışında yeniden değerleme hakkına sahip bulunmaktadırlar.

(2) Aşağıda sıralanan mükellefler 213 sayılı Kanunun Geçici 31 inci maddesi uygulamasından yararlanamaz;

• Dar mükellefiyet esasında vergilendirilen mükellefler,

• İşletme hesabı (zirai işletme hesabı dâhil) esasına göre defter tutan mükellefler,

• Serbest meslek kazanç defteri tutan serbest meslek erbabı mükellefler,

• Finans ve bankacılık sektöründe faaliyet gösteren mükellefler,

• Sigorta ve reasürans şirketleri,

• Emeklilik şirketleri ve emeklilik yatırım fonları,

• Münhasıran sürekli olarak işlenmiş altın, gümüş alım-satımı ve imali ile iştigal eden mükellefler,

• 213 sayılı Kanunun 215 inci maddesi uyarınca kendilerine, kayıtlarını Türk para birimi dışında başka bir para birimiyle tutmalarına izin verilen mükellefler.

Yeniden değerlemeye tabi iktisadi kıymetler

MADDE 5 – (1) 213 sayılı Kanunun Geçici 31 inci maddesinin yürürlüğe girdiği tarih (25/5/2018) itibarıyla aktife kayıtlı bulunan taşınmazlar bakımından söz konusu madde uygulamasından yararlanılabilir.

(2) Sat-kirala-geri al işlemine veya kira sertifikası ihracına konu edilen taşınmazlar ile taşınmazların alım, satım ve inşa işleri ile devamlı olarak uğraşanların bu amaçla aktiflerinde kayıtlı bulunan emtia niteliğindeki kıymetler, bu kapsamda yeniden değerlemeye tabi tutulamaz.

(3) Yeniden değerlemeye tabi tutulacak taşınmazların, 213 sayılı Kanun uygulamasında amortismana tabi iktisadi kıymet mahiyetinde olması zorunluluğu bulunmadığından, boş arazi ve arsalar da yeniden değerlemeye tabi tutulabilir.

Yeniden değerlemeye esas değer

MADDE 6 – (1) Yeniden değerleme, taşınmazların ve varsa bu taşınmazlara ait amortismanların, 213 sayılı Kanunda yer alan değerleme hükümlerine göre tespit edilen ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih (25/5/2018) itibarıyla yasal defter kayıtlarında yer alan değerleri üzerinden yapılır.

(2) Amortismana tabi taşınmazlar için amortismanın herhangi bir yılda eksik ayrılması veya hiç ayrılmamış olması durumunda, yeniden değerlemeye esas alınacak değer bu amortismanlar tam olarak ayrılmış varsayılarak belirlenir.

(3) 213 sayılı Kanunun 272 nci maddesi uyarınca maliyet bedeline intikal ettirilen giderler ile 163 ve 334 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri uyarınca maliyet bedeline dâhil edilen kredi faizleri ve kur farkları da yeniden değerleme kapsamına girmektedir.

Yeniden değerleme yapılmasında ihtiyarilik

MADDE 7- (1) Tam mükellefiyete tabi ve bilanço esasına göre defter tutan gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri için yeniden değerleme yapılması zorunlu olmayıp kapsama giren mükelleflerin tercihine bırakılmıştır. Dileyen mükellefler bilançolarında kayıtlı taşınmazları yeniden değerlemeye tabi tutmayarak mevcut durumlarını muhafaza edebilirler.

(2) Müessese hükümlerinden faydalanmak isteyen mükelleflerce, Geçici 31 inci maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle yasal defter kayıtlarında yer alan taşınmazların tamamı için uygulamadan yararlanılması gerekmekte olup, söz konusu taşınmazların sadece bir kısmı için müessese hükümlerinden faydalanılabilmesi mümkün bulunmamaktadır.

Yeniden değerleme yapılabilecek süre

MADDE 8- (1) Yeniden değerleme, uygulamadan yararlanma hakkını haiz mükelleflerin 25/5/2018 tarihi itibarıyla yasal defter kayıtlarında yer alan taşınmazlar ile bunlara ait amortismanlar esas alınmak suretiyle 30/9/2018 tarihine kadar yapılabilecektir.

(2) Geçici 31 inci madde uygulamasından yararlanılması için, söz konusu tarihe kadar yeniden değerleme işleminin yapılması ve değer artışına ilişkin verginin de yeniden değerleme işleminin yapıldığı tarihi izleyen ayın 25 inci günü akşamına kadar beyan edilip ödenmesi zorunludur.

Yeniden değerleme oranı

MADDE 9- (1) Bu madde kapsamında yapılacak değerleme işleminde, yeniden değerleme oranı olarak, 213 sayılı Kanunun mükerrer 298 inci maddesine göre enflasyon düzeltmesine tabi tutulan;

a) En son bilançoda yer alan taşınmazlar ve bunların amortismanları için, Geçici 31 inci maddenin yürürlüğe girdiği tarihten (25/5/2018) bir önceki aya ilişkin Yİ-ÜFE değerinin, söz konusu bilançonun ait olduğu tarihi takip eden aya ilişkin Yİ-ÜFE değerine bölünmesi ile bulunan oranın,

b) En son bilanço tarihinden sonra iktisap edilen taşınmazlar ve bunların amortismanları için, Geçici 31 inci maddenin yürürlüğe girdiği tarihten (25/5/2018) bir önceki aya ilişkin Yİ-ÜFE değerinin, taşınmazın iktisap edildiği ayı izleyen aya ilişkin Yİ-ÜFE değerine bölünmesi ile bulunan oranın kullanılması gerekmektedir.

(2) 213 sayılı Kanunun mükerrer 298 inci maddesi uyarınca hesap dönemi takvim yılı olan mükellefler için son olarak 2004 takvim yılı itibarıyla enflasyon düzeltmesi yapılmıştır. Bu durumda, hesap dönemi takvim yılı olan mükellefler için 31/12/2004 tarihli bilançolarında yer alan taşınmazlar ve bunların amortismanlarının düzeltilmesinde dikkate alınacak yeniden değerleme oranı, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten bir önceki ay olan 2018 yılı Nisan ayına ilişkin Yİ-ÜFE değerinin (341,88), 31/12/2004 tarihli bilançoyu takip eden ay olan 2005 yılı Ocak ayına ilişkin Yİ-ÜFE değerine (114,83) bölünmesi ile bulunan katsayı olacaktır (341,88/114,83=2,97727). Bakanlığımızca özel hesap dönemi tayin edilen mükellefler açısından ilgili tarihlerin esas alınması suretiyle yeniden değerleme oranının hesaplanacağı tabiidir.

(3) Enflasyon düzeltmesi yapılmış son bilanço tarihinden sonra iktisap edilen taşınmazlar ve bunların amortismanlarının düzeltilmesinde dikkate alınacak yeniden değerleme oranı ise, Geçici 31 inci maddenin yürürlüğe girdiği tarihten (25/5/2018) bir önceki ay olan Nisan ayına ilişkin Yİ-ÜFE değerinin (341,88), taşınmazın iktisap edildiği ayı izleyen aya ilişkin Yİ-ÜFE değerine bölünmesi ile bulunan katsayı olacaktır. Bu madde kapsamında yapılacak değerleme işleminde kullanılacak yeniden değerleme oranlarının hesabında dikkate alınacak Yİ-ÜFE endeks değerleri bu Tebliğe ekli listede (Ek -1) yer almaktadır.

Örneğin 20/6/2010 tarihinde satın alınan bir fabrika binasının bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten bir önceki ay olan 2018 yılı Nisan ayına ilişkin Yİ-ÜFE değerinin (341,88) 2010 yılı Temmuz ayına ilişkin Yİ-ÜFE değerine (171,81) bölünmesi ile bulunan (341,88/171,81=)1,98987 katsayısı ile değerlemeye tabi tutulması gerekmektedir.

(4) Yİ-ÜFE endeks değerlerine göre bulunacak ve yeniden değerlemeye esas olacak katsayının hesabında, kesirli kısım 5 (beş) hane olarak dikkate alınacaktır.

(5) Yeniden değerlemeye tabi tutulan taşınmazlara ait birikmiş amortismanlar da taşınmaza uygulanan katsayı ile yeniden değerlemeye tabi tutulacaktır.

(6) 193 sayılı Kanunun 81 inci maddesinde sayılan devir ve tür değiştirme halleri ile 5520 sayılı Kanuna göre yapılan devir ve bölünme hallerinde, devrolunan veya bölünen işletmeler/şirketler tarafından iktisap edilen taşınmazların devralanlar tarafından yeniden değerlenmesinde kullanılacak yeniden değerleme oranının hesabında söz konusu taşınmazların devir eden, tür değiştiren veya bölünen işletme/şirket tarafından iktisap edildiği tarihin esas alınması gerekmektedir.

(7) Finansal kiralama yoluyla iktisap edilen ve mülkiyeti devredilmiş olan taşınmazlara ait yeniden değerleme oranının belirlenmesinde iktisap tarihi olarak, kiracının kullanma hakkını aktifleştirdiği tarih esas alınır. Mülkiyet hakkı devredilmemiş olan taşınmazları kullanma hakları nedeniyle Geçici 31 inci madde uygulamasından faydalanılabilmesi mümkün bulunmamaktadır.

Yeniden değerleme uygulaması

MADDE 10- (1) Kapsama giren taşınmazların ve varsa bunlara ait amortismanların, 213 sayılı Kanunda yer alan değerleme hükümlerine göre tespit edilen ve 25/5/2018 tarihi itibarıyla yasal defter kayıtlarında yer alan değerlerinin, yeniden değerleme oranı ile çarpılması suretiyle yapılan yeniden değerleme sonucunda, bilançonun aktifi, pasifinden daha yüksek bir değere ulaşmaktadır. Yeniden değerleme sonucunda ortaya çıkan değer artışını hesaplamada Kanun net değer artışı usulünü benimsemiştir. Net değer artışının hesaplanabilmesi için yeniden değerlemeden önceki ve sonraki net bilanço aktif değerlerinin tespiti gerekmektedir.

Net bilanço aktif değeri, taşınmazların bilançonun aktifine kaydedildikleri değerden, bunlar için ayrılmış olup bilançonun pasifinde gösterilen birikmiş amortismanlarının indirilmesi suretiyle bulunan tutarı ifade etmektedir.

Ayrıca, amortismanların yeniden değerlenmiş tutarlarının belirlenmesinde, amortismanın herhangi bir yılda yapılmamış olması durumunda amortismanlar tam olarak ayrılmış varsayılacaktır. Bu durumda değer artışı, taşınmazın yeniden değerlemeden önceki net bilanço aktif değerinin, yeniden değerleme oranı ile çarpımından sonra bulunacak net bilanço aktif değerinden indirilmesi suretiyle hesaplanacaktır.

Bu şekilde hesaplanarak bulunan değer artışı, bilançonun pasifinde özel bir fon hesabına alınacaktır.

(2) Yeniden değerleme neticesinde hesaplanan değer artışı, yeniden değerlemeye tabi tutulan taşınmazların her birine isabet eden değer artışları ayrıntılı olarak gösterilecek şekilde, bilançonun pasifinde özel bir fon hesabına aktarılır.

(3) Amortismana tabi olan taşınmazların yeniden değerleme sonrasında bulunan değerleri üzerinden amortisman ayrılmaya devam edilir.

Değer artışının vergilendirilmesi

MADDE 11- (1) Yeniden değerleme neticesinde pasifte özel bir fon hesabında gösterilen değer artışı tutarı üzerinden % 5 oranında hesaplanan vergi, yeniden değerleme işleminin yapıldığı tarihi izleyen ayın 25 inci günü akşamına kadar gelir veya kurumlar vergisi yönünden bağlı olunan vergi dairesine beyan edilir ve aynı süre içerisinde ödenir.

(2) Söz konusu beyanname gelir ve kurumlar vergisi beyannamelerini elektronik ortamda vermek zorunda olan mükellefler tarafından 30/9/2004 tarihli ve 25599 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 340 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile 3/3/2005 tarihli ve 25744 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 346 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde belirtilen usul ve esaslar doğrultusunda elektronik ortamda, bu zorunluluğa tabi olmayan mükellefler bakımından ise örneği bu Tebliğ ekinde (Ek 2) yer alan beyanname kullanılmak suretiyle kağıt ortamında ilgili vergi dairesine verilecektir.

(3) Bu vergi; gelir ve kurumlar vergisinden mahsup edilmeyeceği gibi, gelir ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak da dikkate alınamaz.

(4) Değer artışı üzerinden % 5 oranında hesaplanan verginin zamanında beyan edilmemesi veya tahakkuk eden verginin süresinde ödenmemesi halinde bu madde hükümlerinden faydalanılamaz.

Örnek 1: Tam mükellefiyet esasında vergilendirilen, hesap dönemi takvim yılı olan (A) A.Ş. nin 25/5/2018 tarihi itibarıyla yasal defter kayıtlarında maliyet bedeli 25.540.000 TL ve birikmiş amortismanı 3.192.500 TL olan ve 31/12/2004 tarihinden beri aktifinde yer alan taşınmazının 2018 yılı Haziran ayında yeniden değerlemeye tabi tutulması halinde;

Yeniden Değerleme Oranı

Yeniden Değerlemeye Esas Tutar

Yeniden

Değerlenmiş

Tutar

Taşınmaz (341,88/114,83=) 2,97727 25.540.000 76.039.475,80
Birikmiş Amortisman (341,88/114,83=) 2,97727 3.192.500 9.504.934,48

Bu durumda, değer artışı taşınmazın yeniden değerleme sonrası net bilanço aktif değerinden (76.039.475,8 – 9.504.934,48 = 66.534.541,32), yeniden değerleme öncesi net bilanço aktif değerinin (25.540.000 – 3.192.500 = 22.347.500) indirilmesi suretiyle hesaplanacak olup, örneğimizde (66.534.541,32 – 22.347.500 =) 44.187.041,32 TL olarak gerçekleşecektir. Yapılan yeniden değerleme sonrasında 44.187.041,32 TL değer artışı üzerinden %5 oranında hesaplanan 2.209.352,07 TL verginin kurumlar vergisi yönünden bağlı olunan vergi dairesine yeniden değerleme işleminin yapıldığı tarihi izleyen ayın 25 inci günü akşamına kadar beyan edilip ödenmesi gerekecektir.

Örnek 2: Tam mükellefiyet esasında vergilendirilen (B) A.Ş. nin 2008 yılının Eylül ayında 18.000.000 TL bedelle satın aldığı taşınmazın birikmiş amortisman tutarı 25/5/2018 tarihi itibarıyla 3.690.000 TL olup, söz konusu taşınmaz Haziran/2018 döneminde yeniden değerlemeye tabi tutulacak olursa;

Yeniden Değerleme Oranı

Yeniden Değerlemeye Esas Tutar

Yeniden

Değerlenmiş

Tutar

Taşınmaz (341,88/160,54=) 2,12956 18.000.000 38.332.080
Birikmiş Amortisman (341,88/160,54=) 2,12956 3.690.000 7.858.076,40

Bu durumda değer artışı, taşınmazın yeniden değerleme sonrası net bilanço aktif değerinden (38.332.080 – 7.858.076,40 = 30.474.003,60) yeniden değerleme öncesi net bilanço aktif değerinin (18.000.000 – 3.690.000 = 14.310.000) indirilmesi suretiyle hesaplanacak olup, örneğimizde (30.474.003,60 – 14.310.000 =) 16.164.003,60 TL olarak gerçekleşecektir. Yapılan yeniden değerleme sonrasında 16.164.003,60 TL değer artışı üzerinden %5 oranında hesaplanan 808.200,18 TL verginin 25/7/2018 tarihine kadar kurumlar vergisi yönünden bağlı olunan vergi dairesine beyan edilip ödenmesi gerekecektir.

Örnek 3: Tam mükellefiyet esasında vergilendirilen (C) Ltd. Şti. nin 2005 yılı Temmuz ayında 1.000.000 TL bedelle satın alarak idari faaliyetlerde kullandığı binanın 25/5/2018 tarihi itibariyle birikmiş amortisman tutarı 417.680,65 TL’dir. Mükellefçe, 50 yıl olan faydalı ömür ve %2 amortisman oranı dikkate alınarak azalan bakiyeler usulüne göre amortisman ayırılmış olup, yeniden değerlemenin yapıldığı 2018 yılı Ağustos ayı itibarıyla birikmiş amortisman tutarı 423.562,66 TL’dir. Söz konusu taşınmaz, 2022 yılı Ocak ayı içerisinde 4.000.000 TL bedelle satılmıştır.
Buna göre, mezkûr binanın yeniden değerlenmesine ilişkin hesaplamalar şu şekilde olacaktır;

Yeniden Değerleme Oranı

Yeniden Değerlemeye Esas Tutar

Yeniden

Değerlenmiş

Tutar

Bina (341,88/121,4=) 2,81614 1.000.000,00 2.816.140,00
Birikmiş Amortisman (341,88/121,4=) 2,81614 417.680,65 1.176.247,19

Yeniden Değerleme Sonrası Net Bilanço Aktif Değeri (2.816.140,00-1.176.247,19)= 1.639.892,81 TL

Yeniden Değerleme Öncesi Net Bilanço Aktif Değeri (1.000.000-423.562,66)= 576.437,34 TL

Değer Artışı (1.639.892,81 – 576.437,34)= 1.063.455,47 TL Ödenmesi Gereken Vergi (1.063.455,47 x 0,05)= 53.172,77 TL şeklinde olacaktır.

Mükellef kurum, yeniden değerlemeye tabi tuttuğu taşınmazını yeni değeri üzerinden amortismana tabi tutabilecektir.

2022 yılı Ocak ayında elden çıkarılan kıymete ilişkin ortaya çıkan kazanç ise şu şekilde hesaplanacaktır;

Satış Bedeli: 4.000.000,00

Maliyet Bedeli (-): (2.816.140,00)

Birikmiş Amortisman (+): 611.388,57

Kar: 1.795.248,57

Yukarıda gösterilen işlemlere ait muhasebe kayıtları ise aşağıdaki şekilde olacaktır;

../8/2018

Borç

Alacak

252 Binalar 1.816.140,00

257 Birikmiş Amortismanlar

752.684,53

522 MDV Yeniden Değerleme Artışları

1.063.455,47

Ağustos 2018 döneminde yapılan yeniden değerleme işlemi

…/9/2018

Borç

Alacak

770 Genel Yönetim Giderleri (KKEG) 53.172,77

360 Ödenecek Vergi ve Fonlar Vergi tahakkuku

53.172,77

../1/2022

Borç Alacak
102 Bankalar 4.000.000,00
257 Birikmiş Amortismanlar 611.388,57

252 Binalar

2.816.140,00

679 Diğer Olağandışı Gelir ve Karlar Taşınmaz satışı

1.795.248,57

Özel fon hesabındaki tutarlar

MADDE 12- (1) Pasifte özel bir fon hesabında gösterilen değer artışı tutarının, mükellefler tarafından istenildiğinde sermayeye ilave edilmesi mümkün bulunmaktadır. Ancak, söz konusu fonun sermayeye ilave edilme dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilen veya işletmeden çekilen kısmı, bu işlemin yapıldığı dönem kazancı ile ilişkilendirilmeksizin bu dönemde gelir veya kurumlar vergisine tabi tutulur.

(2) Şirketin tasfiyesi halinde de bu kapsamda işlem tesis edilir. Ancak, 193 sayılı Kanunun 81 inci maddesinde sayılan devir ve tür değiştirme halleri ile 5520 sayılı Kanuna göre yapılan devir ve bölünme hallerinde, fon hesabında yer alan tutarlar işletmeden çekilmiş veya başka bir hesaba nakledilmiş sayılmaz. Söz konusu fon hesabının tamamen veya kısmen devrolunduğu kurumlar için de birinci fıkra hükümleri geçerlidir.

Yeniden değerlemeye tabi tutulan taşınmazların elden çıkarılması

MADDE 13- (1) Yeniden değerlemeye tabi tutulan taşınmazların satılması veya herhangi bir şekilde elden çıkarılması halinde, pasifte özel fon hesabında gösterilen değer artışı tutarları, satış kazancına dâhil edilmez. Bu durumda fon hesabı kayıtlarda kalmaya devam eder.

(2) Yeniden değerlemeye tabi tutulan taşınmazların elden çıkarılmasından önce 213 sayılı Kanunun mükerrer 298 inci maddesi uyarınca enflasyon düzeltmesi yapılmasına ilişkin şartların oluşması halinde, pasifte özel bir fon hesabında tutulan değer artışı tutarları özsermayeden düşülmek suretiyle enflasyon düzeltmesi yapılır. Fon hesabının sermayeye eklenmesi halinde de, bu tutar sermaye hesabından düşülerek anılan madde uyarınca enflasyon düzeltmesi yapılır.

Yeniden değerleme işlemlerinin kayıtlarda gösterilmesi

MADDE 14- (1) Yeniden değerlemeye tabi tutulan taşınmazların her birine isabet eden değer artışları ile bunların hesap şekilleri, envanter defterlerinin ayrı bir sahifesinde müfredatlı olarak gösterilir.

Buna göre;

a) Yeniden değerleme sırasında bilançonun aktifinde kayıtlı taşınmazların her birinin aktife girdiği hesap dönemi ile bu kıymetler üzerinden değerlemenin yapıldığı tarihe kadar ayrılan ve ayrılmış sayılan amortismanlar ayrı ayrı tesbit edilir.

b) Geçici 31 inci madde uyarınca bulunan katsayıların uygulanmasından sonra her taşınmazın ve amortismanın yeni değerleri gösterilir.

c) Yeniden değerlendirilen taşınmazlar ve amortismanları ayrı ayrı ele alınarak değerlemeden önceki ve değerlemeden sonraki net bilanço aktif değerleri hesaplanır.

d) Bu işlemlerin tamamlanmasından sonra her taşınmaza ait değer artışları ile toplam değer artışı bulunur.

(2) Yeniden değerlendirilen taşınmazların envanter defterine yapılacak kayıtlarında aşağıda belirtilen şekilde gösterilmesi gerekmektedir.

1. İktisadi kıymetin cinsi,

2. Aktife giriş tarihi,

3. 25/5/2018 tarihi itibarıyla aktife kayıtlı değeri

4. Amortisman oranı,

5. 25/5/2018 tarihi itibarıyla birikmiş amortisman tutarı (ayrılmış sayılanlar dâhil edilir),

6. Yeniden değerlemeden önceki net bilanço aktif değeri,

7. Yeniden değerleme oranı,

8. İktisadi kıymetlerin yeniden değerlemeden sonra bulunacak değeri,

9. Birikmiş amortismanların yeniden değerlemeden sonraki değeri,

10. Yeniden değerlemeden sonraki net bilanço aktif değeri,

11. Değer artışı.

Cezai müeyyide

MADDE 14 – (1) 213 sayılı Kanunun Geçici 31 inci maddesinde yer alan değerleme hükümlerine uyulmaması durumunda mükellefler hakkında Vergi Usul Kanununun ilgili ceza hükümleri çerçevesinde işlem tesis edilir.

Yürürlük

MADDE 15 – (1) Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 16 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Maliye Bakanı yürütür.

Ekleri İçin Tıklayınız

TASLAK

Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ ndan:

MADDE 1- 26/4/2014 tarihli ve 28983 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinin (I/C) kısmının;

a) (2.1.3.3.3.1.), (2.1.3.3.4.2.), (2.1.5.2.1.), (2.I.5.2.2.) bölümlerinde yer alan “atıklarının” ibareleri “atıkları ile konfeksiyon kırpıntılarının” şeklinde; (2.1.5.2.1.), (2.1.5.2.2.) bölümlerindeki “atıklarından” ibareleri “atıkları ile konfeksiyon kırpıntılarından” şeklinde; (2.1.3.3.4.) bölüm başlığındaki “Atıklarından” ibaresi “Atıkları ile Konfeksiyon Kırpıntılarından” şeklinde değiştirilmiştir.

b) (2.1.3.3.3.2.) bölümünün üçüncü paragrafındaki “cam kırıkları” ibaresinden sonra gelmek üzere “, konfeksiyon kırpıntıları” ibaresi eklenmiştir.

MADDE 2- Aynı Tebliğin (II/A-1.1.1.) bölümünün;

a)Birinci paragrafının (a) bendinin birinci cümlesinde yer alan “serbest bölgedeki alıcıya” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya 4458 sayılı Gümrük Kanununun 95 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre faaliyette bulunan gümrüksüz satış mağazalarında satılmak üzere bu mağazalara veya bunların depolarına” ibaresi eklenmiştir.

b) Birinci paragrafının (b) bendinin birinci cümlesinde yer alan “vasıl olmalı ya da” ibaresinden sonra gelmek üzere “gümrüksüz satış mağazalarında satılmak üzere bu mağazalara veya bunların depolarına veya” ibaresi eklenmiştir.

c) Dördüncü paragrafı aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“3065 sayılı Kanunun 12 nci maddesi uyarınca, bir serbest bölgedeki alıcıya yapılan ve serbest bölgeye vasıl olan teslimler ile gümrüksüz satış mağazalarında satılmak üzere bu mağazalara veya bunların depolarına yapılan teslimler ihracat istisnası kapsamındadır. Gümrüksüz satış mağazaları ve depoları, 4458 sayılı Gümrük Kanununun 95 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki yetkiye istinaden 8/8/2017 tarih ve 30148 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Gümrüksüz Satış Mağazaları Yönetmeliğinde tanımlanmıştır. İstisna kapsamında gümrüksüz satış mağazalarına veya depolarına sadece ilgili gümrük mevzuatına göre buralarda satılması uygun bulunan malların teslim edilebileceği tabiidir.”

d) Yedinci paragrafından sonra gelmek üzere aşağıdaki paragraf eklenmiştir.

“Gümrüksüz satış mağazalarında satılmak üzere bu mağazalara veya bunların

depolarına yapılan teslimlerde, antrepo beyannamesi düzenlenecek olup, malın gümrüksüz satış mağazasına veya deposuna konulduğunu (fiilen işleticiye teslim edildiğini/işletici tarafından fiilen teslim alındığını) gösteren antrepo giriş sayım tutanağını da ihtiva eden antrepo beyannamesinin ilgili gümrük idaresi tarafından onaylandığı tarih itibariyle istisna kapsamındaki işlemin gerçekleştiği kabul edilir. İstisna kapsamında gümrüksüz satış mağazalarına veya bunların depolarına yapılan teslimler ile ilgili faturaya, “3065 sayılı Kanunun 11 ve 12 nci maddelerine göre gümrüksüz satış mağazalarına veya bunların depolarına teslim” ibaresi şerh olarak düşülür.”

MADDE 3– Aynı Tebliğin (II/A-1.1.2.) bölümünün sonuna aşağıdaki paragraflar eklenmiştir.

“Gümrüksüz satış mağazalarında satılmak üzere bu mağazalara veya bunların

depolarına yapılan teslimlerde istisna, gümrük idaresi tarafından onaylanmış antrepo beyannamesiyle tevsik edilir.

Gümrüksüz satış mağazasına veya bunların depolarına konulan malın ilgili mevzuat hükümlerine aykırı olarak usulsüz satışının yapıldığının tespiti halinde, malın gümrüksüz satış mağazasına konulması sırasında alınmayan vergi ile buna bağlı ceza, faiz ve zamlar alıcı gümrüksüz satış mağazası işleticisinden aranır. Usulsüz satış yapıldığı hususu, ilgili gümrük idaresi tarafından mağaza işleticisinin bağlı olduğu vergi dairesine bildirilir.

Gümrüksüz satış mağazalarına veya depolarına ilgili mevzuata uygun olarak teslimde bulunan satıcının istisna ve iadeye ilişkin işlemleri belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde yerine getirilir.

Gümrüksüz satış mağazaları veya bunların depolarına, belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde istisna olarak işlem tesis edilmemesi gerektiği halde, istisna kapsamında mal teslim edilmesi halinde, mağaza işleticisinin doğrudan sorumlu tutulduğu haller dışında, zamanında alınmayan vergi ile buna bağlı ceza, faiz ve zamlar satıcı mükelleften aranır.”

MADDE 4– Aynı Tebliğin (II/A-1.1.3.) bölümünün sonuna aşağıdaki paragraflar eklenmiştir.

“Gümrüksüz satış mağazalarında satılmak üzere bu mağazalara veya bunların depolarına konulan malların satıcılara geri gönderilmesi halinde mağaza işleticisi tarafından KDV hesaplanmaz.

Gümrüksüz satış mağazalarında satılmak üzere bu mağazalara veya bunların depolarına yapılan teslim dolayısıyla iade talep edilmemiş olması halinde, yalnızca matrahta meydana gelen değişiklik doğrultusunda defter kayıtları ile beyanların düzeltilmesi yeterlidir. Ancak, gümrüksüz satış mağazalarına veya bunların depolarına istisna kapsamında yapılan teslime ait iade talebi sonuçlandırıldıktan sonra KDV iadesini ortaya çıkaran malların geri gelmesi du rumunda aşağıdaki şekilde hareket edilir:

– Malların geri geldiği vergilendirme döneminde, yukarıda belirtildiği şekilde defter kaydı ve beyanname üzerinde gerekli düzeltmeyi yapan mükellefin vergi dairesine yazılı olarak müracaat edip, daha önce iadesini aldığı tutarı iade etmesi halinde bu tutar, gecikme faizi ve vergi ziyaı cezası uygulanmaksızın mükelleften geri alınır.

– Mükellefin, malların geri geldiği dönemde düzeltme işlemini yapmaması halinde; istisna kapsamındaki işlem nedeniyle iade edilen KDV, malların geri geldiği dönemden düzeltmenin yapıldığı döneme kadar gecikme faizi uygulanarak vergi ziyaı cezası ile birlikte mükelleften aranır.”

MADDE 5– Aynı Tebliğin (II/A-1.1.4.) bölümündeki parantez içi ifadenin sonuna “, gümrüksüz satış mağazalarında satılmak üzere bu mağazalara veya bunların depolarına yapılan teslimlerde, malın gümrüksüz satış mağazasına veya deposuna konulduğuna dair ilgili gümrük idaresinin onayını da içeren antrepo beyannamesi” ibaresi eklenmiştir.

MADDE 6– Aynı Tebliğin (II/A-6.1.) bölümünün üçüncü paragrafının ilk cümlesinde yer alan “bakım ve tamir giderlerini” ibaresi “bakım ve tamir giderleri ile otoyol geçiş ücretlerini” olarak değiştirilmiştir.

MADDE 7– Aynı Tebliğin (II/B) kısmının 14 üncü bölümünden sonra gelmek üzere sırasıyla aşağıdaki bölümler eklenmiş ve bu bölümlerden sonra gelen bölümün numarası buna göre teselsül ettirilmiştir.

“15. Genel ve Özel Bütçeli Kamu İdarelerine, İl Özel İdarelerine, Belediyelere ve Köylere Bağışlanan Tesislerin İnşasına İlişkin İstisna 7104 sayılı Kanunla 3065 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasına eklenen (k) bendine göre, genel ve özel bütçeli kamu idarelerine, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere bağışlanmak üzere yapılan okul, sağlık tesisi ve yüz yatak (kalkınmada öncelikli yörelerde elli yatak) kapasitesinden az olmamak üzere öğrenci yurdu ile çocuk yuvası, yetiştirme yurdu, huzurevi, bakım ve rehabilitasyon merkezi, mülki idare amirlerinin izni ve denetimine tabi ibadethaneler, Diyanet İşleri Başkanlığı denetimine tabi yaygın din eğitimi verilen tesisler, Gençlik ve Spor Bakanlığına ait gençlik merkezleri ile gençlik ve izcilik kamplarının inşası dolayısıyla bağışta bulunacaklara yapılan teslim ve hizmetler 1/6/2018 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere KDV’den istisnadır.

15.1. İstisnanın Kapsamı

15.1.1. İstisna Kapsamında Yer Alan Tesisler

İstisnanın kapsamına, genel ve özel bütçeli kamu idarelerine, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere bağışlanmak üzere aşağıdaki tesislerin inşasına ilişkin mal teslimleri ve hizmet ifaları girmektedir:

– Okul,

– Sağlık tesisi,

– Yüz yatak (kalkınmada öncelikli yörelerde elli yatak) kapasitesinden az olmamak üzere öğrenci yurdu,

– Çocuk yuvası,

– Yetiştirme yurdu,

– Huzurevi,

– Bakım ve rehabilitasyon merkezi,

– Mülki idare amirlerinin izni ve denetimine tabi ibadethaneler,

– Diyanet İşleri Başkanlığı denetimine tabi yaygın din eğitimi verilen tesisler,

– Gençlik ve Spor Bakanlığına ait gençlik merkezleri,

– Gençlik ve izcilik kampları.

Genel ve özel bütçeli kamu idareleri, il özel idareleri, belediyeler ve köyler dışındakilere bağışlanan tesisler ile genel ve özel bütçeli kamu idarelerine, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere bağışlanmakla birlikte yukarıda sayılanlar arasında yer almayan tesislerin inşasına ilişkin yapılan teslim ve hizmetler için bu istisnadan yararlanılamaz.

Düzenlemedeki “okul” ifadesinden, doğrudan eğitim-öğretim hizmetlerinin verildiği temel birimlerin anlaşılması gerekmekte olup rehberlik ve araştırma merkezi, mesleki eğitim merkezi, iş eğitim merkezi, mesleki ve teknik eğitim merkezi ve akşam sanat okulları da bu kapsamda değerlendirilir.

Düzenlemedeki “sağlık tesisi” ifadesinden ise Sağlık Bakanlığınca sağlık tesisi kapsamında değerlendirilen kurum ve kuruluşların anlaşılması gerekmektedir.

Düzenlemedeki “ibadethane” ve “yaygın din eğitimi verilen tesis” ifadelerinden Diyanet İşleri Başkanlığınca ibadethane sayılan yerler ile Diyanet İşleri Başkanlığı denetimine tabi olan ve din eğitimi verilen tesislerin anlaşılması gerekmektedir.

Düzenlemedeki “çocuk yuvası” ve “yetiştirme yurdu” ifadeleri, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının hizmet dönüşümü kapsamında bulunan çocuk evleri sitesi, çocuk destek merkezi ve çocuk evlerini de kapsar.

15.1.2. İstisnadan Yararlanacak Alıcılar

Söz konusu istisnadan; genel ve özel bütçeli kamu idarelerine, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere bağışlanmak üzere bu idare ve kuruluşlarla protokol imzalamak suretiyle Tebliğin (II/B-15.1.1.) bölümünde sayılan tesisleri inşa eden/ettiren gerçek ve tüzel kişiler (kooperatif, dernek, vakıf ve benzerleri dahil), KDV mükellefi olup olmadığına bakılmaksızın faydalanır.

15.1.3. İstisna Kapsamına Giren İşlemler

İstisna kapsamına; genel ve özel bütçeli kamu idareleri, il özel idareleri, belediyeler ve köylere bağışlanmak üzere Tebliğin (II/B-15.1.1.) bölümünde sayılan tesislerin inşası dolayısıyla bağışta bulunacaklara yapılan teslim ve hizmetler girmektedir. Söz konusu tesislerin tadil, bakım ve onarım işlemlerine yönelik teslim ve hizmetler istisna kapsamına girmez.

İstisnadan faydalanılabilmesi için ilgili idare ve kuruluşlarla bağış protokolü imzalanması şarttır.

Söz konusu tesislerin belirli bir oranının inşa edilmesine yönelik bağışta bulunulmasına dair protokol düzenlenmesi halinde, bağışta bulunan tarafından inşa edilmesi öngörülen kısımla ilgili yapılan teslim ve hizmetler de istisna kapsamında değerlendirilir.

Örnek: Bay (A), Milli Eğitim Bakanlığı ile Trabzon/Çaykara’da 20 derslikli ortaokul binasının %50’sinin bağışlanmak üzere inşa edilmesine ilişkin bağış protokolü yapmıştır. Bay (A), söz konusu okul binasının %50’lik kısmının inşasına ilişkin (B) Taahhüt Ltd. Şti. ile sözleşme imzalamıştır. Buna göre (B) Taahhüt Ltd. Şti.nin okul binasının inşasına ilişkin Bay (A)’ya vereceği inşaat taahhüt işi KDV’den istisna olacaktır.

Bu tesislerin tamamının veya belirli bir oranının inşasına yönelik ilgili idare ve kuruluşlara nakdi olarak yapılan bağışlar, ilgili idare ve kuruluş tarafından istisna kapsamındaki tesislerin inşasına ilişkin yapılacak mal ve hizmet alımlarında kullanılsa bile bu alımlar istisna kapsamında değerlendirilmez.

15.2. İstisnanın Uygulanması

Genel ve özel bütçeli kamu idarelerine, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere bağışlanmak üzere inşa edilecek tesislere ilişkin ilgili idare ile bağışta bulunacaklar arasında bağış protokolü düzenlenir. Söz konusu protokolde, bağışlanmak üzere inşa edilecek tesisin maliyeti, teknik özellikleri (açık ve kapalı alan, derslik sayısı, yatak sayısı vb.), inşa edileceği alan gibi bilgilere yer verilir.

Genel ve özel bütçeli kamu idareleri, il özel idareleri, belediyeler ve köylere bağışta bulunacaklar, bağışlayacakları tesise ilişkin uygulama projesini hazırlar ve inşaat ruhsatını alırlar. Uygulama projesi ve inşaat ruhsatına uygun olarak hazırlayacakları istisna kapsamında alınacak mal ve hizmet listesini ilgili idare ve kuruluşun onayına sunarlar.

Bağışta bulunacaklar, ilgili idare ve kuruluş tarafından onaylanmış olan mal ve hizmetlere ilişkin listeyi elektronik ortamda sisteme girdikten sonra ilgili idare veya kuruluşla imzalanmış bağış protokolü ve inşaat ruhsatının bir örneğiyle birlikte, KDV mükellefiyeti bulunuyorsa bağlı bulundukları yer vergi dairesi, KDV mükellefiyeti bulunmuyorsa bağış yapılan tesisin bulunduğu yer Vergi Dairesi Başkanlığına/Defterdarlığa istisna belgesi almak için başvuruda bulunurlar. Vergi dairesi/Vergi Dairesi Başkanlığı/Defterdarlık, talebin öngörülen şartları sağlayıp sağlamadığını değerlendirir ve (EK:29)’da yer alan belgeyi düzenleyerek bağış yapacaklara verir. Alınan istisna belgesinin bir örneği mal ve hizmetin alımı sırasında satıcılara verilir ve istisna kapsamında işlem yapılması talep edilir. Bu belge satıcılar tarafından 213 sayılı Kanunun muhafaza ve ibraz hükümlerine uygun olarak saklanır.

İstisna belgesinin ekinde, istisnalı olarak alınacak mal ve hizmet miktarı ve tutarı yer alır. Söz konusu istisna belgesi kapsamında teslim veya hizmette bulunan satıcı, istisna belgesinin ilgili mal veya hizmete ilişkin bölümünü fatura tarihi, numarası, mal veya hizmet miktarı ve tutarını belirtmek suretiyle onaylar ve bir örneğini alır. Mal teslimi ve hizmet ifası gerçekleştikçe alıcı ve satıcı alım/satım bilgilerini projeye uygun olarak sisteme girerler.

Satıcı mükellefin iade talebi, bu istisna belgesi esas alınmak suretiyle, iade için gerekli diğer belgeler de aranarak sonuçlandırılır.

Projenin sonradan revize edilmesi, güncellenmesi veya ek proje düzenlenmesi halinde proje kapsamındaki mal ve hizmetlere ilişkin liste de elektronik ortamda revize edilir. Revize sonrası istisna kapsamına giren alışların istisna kapsamında alınabilmesi için istisna belgesinin revize ettirilmesi gerekir.

İstisna belgesi projede öngörülen süreyle sınırlı olarak verilir. Projedeki sürenin revize edilmesi durumunda, istisna belgesindeki süre de revize edilir.

Tek satıcıdan alınan proje maliyetinin binde 5’ine kadar olan birden fazla mal ve hizmete ilişkin harcamalar listeye tek satır olarak girilebilir. Birden fazla binde 5’lik toplu satır yazılabilir. Bu şekilde toplu yazılacak satırlarda yer alan tutarların toplamının proje maliyetinin yüzde 10’unu aşmaması gerekir. Bu durumda da mal ve hizmetin cinsi, miktarı, tutarı gibi hususlar, bu kapsamdaki alışları anlaşılır bir şekilde açıklayacak detayda yazılır. Bu alımlara ilişkin fatura tarih ve numarasının listede yer alması gerektiği tabiidir.

İstisna kapsamındaki malların ithalat yoluyla temin edilmesi halinde söz konusu belge, ilgili gümrük idaresine ibraz edilir. İstisna belgesindeki istisna kapsamında ithal edilen mala ilişkin bölüm doldurulduktan sonra ilgili gümrük idaresi tarafından bu bölüm de onaylanır.

İlgili idare ve kuruluşlar, proje kapsamındaki tesislerin projeye uygun olarak yapıldığını, inşaat ruhsatının alındığı tarihten itibaren altışar aylık dönemler itibariyle istisna belgesini düzenleyen vergi dairesine/Vergi Dairesi Başkanlığına/Defterdarlığa bildirirler. Bu bildirimin yapılmaması durumunda istisna belgesini düzenleyen vergi dairesi/Vergi Dairesi Başkanlığı/Defterdarlık ilgili idare ve kuruluştan bildirimi talep eder, bildirim gelene kadar istisna belgesi kapsamında işlem yapılmaması için gerekli önlemleri alır.

Ayrıca, projenin tamamlanarak tesisin idareye teslim edildiği ya da protokole göre inşa edilmesi öngörülen tesisin tamamlanmadığı, protokole uygun olarak yapılmadığı, ilgili idare ve kuruluşlar tarafından bağışta bulunmak üzere protokolü imzalayan ve istisnadan yararlananların vergi dairesine veya istisna belgesini düzenleyen Vergi Dairesi Başkanlığı/Defterdarlığa bildirilir.

Tamamlanamayan tesislere ilişkin olarak ilgili idare ve kuruluş tarafından kabul görülen kısımlar itibariyle istisnadan yararlanılabilmesi için bağışta bulunanlar tarafından belli bir kısmı inşa edilen ancak protokolde öngörülen şekilde tamamlanamayan tesislere ilişkin ilgili idare ve kuruluşlar tarafından kabulü uygun görülen kısmının da ayrıca istisna belgesini düzenleyen vergi dairesine/Vergi Dairesi Başkanlığına/Defterdarlığa bildirilmesi gerekmektedir.

İstisna kapsamında mal ve hizmet alanlar, istisna belgesinin bittiği tarih itibariyle istisna belgesini vergi dairesine ibraz ederek kapattırmak zorundadır. Belgeyi veren vergi dairesi/Vergi Dairesi Başkanlığı/Defterdarlık istisna belgesinde yer alan mal ve hizmet bölümlerinin satıcılar tarafından doldurulup doldurulmadığını ve faturalarla uyumunu kontrol eder ve bağış yapılan ilgili idare ve kuruluşun yapacağı bildirime göre istisna belgesini kapatır.

Satıcılar, yaptıkları mal teslimi ve hizmet ifalarına ilişkin faturada, Tebliğin bu bölümündeki açıklamaları da göz önünde bulundurmak suretiyle KDV hesaplamazlar.

Ayrıca, istisna kapsamında teslimde bulunan veya hizmet ifa eden mükelleflerin mal ve hizmet alımları genel hükümlere göre KDV’ye tabidir.

İstisna hükmünün yürürlüğe girdiği 1/6/2018 tarihinden önce başlayan istisna kapsamındaki projelere ilişkin, 1/6/2018 tarihinden sonra yapılan mal ve hizmet alımları istisna kapsamında olup, bu kapsamda istisnadan faydalanılabilmesi için istisna belgesi alınması ve yukarıda yer verilen usul ve esaslar çerçevesinde hareket edilmesi gerekir.

15.3. İstisnanın Beyanı

Bu istisna kapsamında yapılan teslim ve hizmetler, teslim ve hizmetin yapıldığı vergilendirme dönemine ait KDV beyannamesinin “İstisnalar-Diğer İade Hakkı Doğuran İşlemler” kulakçığının, “Tam İstisna Kapsamına Giren İşlemler” tablosunda, 333 kod numaralı “Genel ve Özel Bütçeli Kamu İdarelerine, İl Özel İdarelerine, Belediyelere ve Köylere Bağışlanan Tesislerin İnşasına İlişkin İstisna” satırı aracılığıyla beyan edilir. Bu satırın “Teslim ve Hizmet Tutarı” sütununa istisnaya konu teslim ve hizmetlerin KDV hariç tutarı, “Yüklenilen KDV” sütununa bu teslim ve hizmetlere ilişkin alış ve giderlere ait belgelerde gösterilen toplam KDV tutarı yazılır. İade talep etmek istemeyen mükellefler, “Yüklenilen KDV” sütununa “0” yazmalıdır.

15.4. İade

Bu istisnadan kaynaklanan iade taleplerinde aşağıdaki belgeler aranır:

– Standart iade talep dilekçesi

– İstisnanın beyan edildiği döneme ilişkin indirilecek KDV listesi

– İade hakkı doğuran işleme ait yüklenilen KDV listesi

– İadesi talep edilen KDV hesaplama tablosu

– Satış faturaları listesi

– Vergi dairesinden alınan istisna belgesinin örneği ile proje kapsamında istisna uygulanarak alınacak mal ve hizmet listesinin örneği

15.4.1. Mahsuben İade

Mükelleflerin bu işlemlerden kaynaklanan mahsuben iade talepleri yukarıdaki belgelerin ibraz edilmiş olması halinde miktarına bakılmaksızın vergi inceleme raporu, YMM raporu ve teminat aranmadan yerine getirilir.

15.4.2. Nakden İade

Mükelleflerin bu işlemlerden kaynaklanan ve 5.000 TL’yi aşmayan nakden iade talepleri vergi inceleme raporu, YMM raporu ve teminat aranmadan yerine getirilir. İade talebinin 5.000 TL’yi aşması halinde aşan kısmın iadesi, vergi inceleme raporu veya YMM raporuna göre yerine getirilir. Teminat verilmesi halinde mükellefin iade talebi yerine getirilir ve teminat, vergi inceleme raporu veya YMM raporu sonucuna göre çözülür.

15.5. Müteselsil Sorumluluk

İstisnadan yararlanmak isteyen alıcıların istisna belgesinin imza ve kaşe tatbik edilmiş bir suretini, mükellef olmayan gerçek kişilerin ise sadece imzaladıkları istisna belgesinin bir suretini, mal teslimi ve hizmet ifasında bulunan satıcıya vermeleri gerekmektedir. Bu yazı olmadan istisna uygulanması halinde, ziyaa uğratılan vergi, ceza, zam ve faizlerden teslim veya hizmeti yapan mükellefler ile birlikte teslim veya hizmet yapılan alıcı da müteselsilen sorumludur.

Kendisine teslim veya hizmetin istisna kapsamına girdiğini gösteren belge verilen satıcı mükelleflerce, başka bir şart aramaksızın istisna kapsamında işlem yapılır.

– İstisna için ilgili düzenlemelerde belirtilen şartları baştan taşımadığı ya da şartların daha sonra ihlal edildiğinin tespiti,

– Bağış protokolüne göre idareye teslim edilmesi gereken tesisin tamamlanmadığı ya da protokole uygun olarak yapılmadığı ilgili idare ve kuruluş tarafından bildirilmesi (Protokolde öngörülen şekilde tamamlanamayan ancak belli bir kısmı inşa edilen tesislere ilişkin ilgili idare ve kuruluş tarafından kabulü uygun görülen kısımlar hariç)

durumunda, ziyaa uğratılan vergi ile buna bağlı ceza, faiz ve zamlar, kendisine istisna kapsamında teslim veya hizmet yapılan alıcıdan aranır.

16. Yabancılara Verilen Sağlık Hizmetlerinde İstisna

7104 sayılı Kanunla 3065 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasına eklenen (l) bendine göre, Sağlık Bakanlığınca izin verilen gerçek veya tüzel kişiler tarafından, Türkiye’de yerleşmiş olmayan yabancı uyruklu gerçek kişilere, münhasıran sağlık kurum ve kuruluşlarının bünyesinde verilen koruyucu hekimlik, teşhis, tedavi ve rehabilitasyon hizmetleri (Türkiye’de yerleşmiş olmayan yabancı uyruklu gerçek kişilere söz konusu hizmetlerle birlikte sağlanan diğer teslim ve hizmetler istisnanın kapsamına dahil değildir.) 1/6/2018 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere KDV’den istisnadır.

Bu istisna uygulamasına ilişkin usul ve esaslar aşağıda belirlenmiştir.

16.1. Kapsam

3065 sayılı Kanunun (13/l) maddesinde düzenlenen istisnanın kapsamına Türkiye’de yerleşmiş olmayan yabancı uyruklu gerçek kişilere, Sağlık Bakanlığınca izin verilen gerçek veya tüzel kişiler tarafından, münhasıran sağlık kurum ve kuruluşlarının bünyesinde verilen koruyucu hekimlik, teşhis, tedavi ve rehabilitasyon hizmetleri girmektedir.

Koruyucu hekimlik, teşhis, tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinde istisna uygulanabilmesi için bu hizmetleri veren gerçek veya tüzel kişilerin ilgili mevzuat çerçevesinde Sağlık Bakanlığınca izin verilen sağlık kurum ve kuruluşu olmaları zorunludur.

Buna göre, hastaneler (kamu, özel, üniversite), tıp merkezleri, polikliniklerin yanında Sağlık Bakanlığından izin almak suretiyle faaliyette bulunan; aile ve toplum sağlığı merkezleri, muayenehaneler, laboratuvarlar, müesseseler, ağız ve diş sağlığı hizmeti sunan özel sağlık kuruluşları, ambulans hizmetleri sunan kuruluşlar, diyaliz merkezleri, fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezleri, genetik hastalıklar tanı merkezleri, hiperbarik oksijen tedavisi uygulanan özel sağlık kuruluşları, hemoglobinopati tanı merkezleri, madde bağımlılığı tedavi merkezleri, üremeye yardımcı tedavi merkezleri, terapötik aferez merkezleri, geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulama merkezleri, kordon kanı bankaları ile kaplıcaların Türkiye’de yerleşmiş olmayan yabancı uyruklu gerçek kişilere verdikleri koruyucu hekimlik, teşhis, tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinde istisna uygulanır.

16.1.1. İstisna Kapsamına Giren Hizmetler

İstisna kapsamına Sağlık Bakanlığınca izin verilen gerçek veya tüzel kişiler tarafından verilen koruyucu hekimlik, teşhis, tedavi ve rehabilitasyon hizmetleri girmektedir. Söz konusu hizmetlerin münhasıran bu sağlık kurum ve kuruluşlarının bünyesinde verilmesi gerekmektedir.

Koruyucu hekimlik, teşhis, tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinin kapsamı Sağlık Bakanlığının ilgili mevzuat hükümlerine göre belirlenir.

Saç ekimi, cilt bakımı, kırışıklık tedavisi, dolgu maddeleri uygulamaları gibi estetik amacıyla yapılan hizmetler bu istisna kapsamında değerlendirilmez.

Koruyucu hekimlik, teşhis, tedavi ve rehabilitasyon hizmetleri ile birlikte verilebilen konaklama, ulaşım, yemek gibi teslim ve hizmetler istisna kapsamına girmez.

16.1.2. İstisnadan Yararlanacak Alıcılar

İstisnadan, Türkiye’de yerleşmiş olmayan yabancı uyruklu gerçek kişiler yararlanabilir.

5901 sayılı Kanunun (3/1-d) maddesinde, yabancının Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan kişiyi ifade ettiği hüküm altına alınmıştır.

193 sayılı Kanunun “Türkiye’de yerleşme” başlıklı 4 üncü maddesine göre, ikametgahı Türkiye’de bulunanlar ile bir takvim yılı içinde Türkiye’de devamlı olarak altı aydan fazla oturanlar (Geçici ayrılmalar Türkiye’de oturma süresini kesmez.) Türkiye’de yerleşmiş sayılır.

193 sayılı Kanunun 5 inci maddesi uyarınca, belli ve geçici görev veya iş için Türkiye’ye gelen iş, ilim ve fen adamları, uzmanlar, memurlar, basın ve yayın muhabirleri ve durumları bunlara benzeyen diğer kimselerle tahsil veya tedavi veya istirahat veya seyahat maksadıyla gelenler ile tutukluluk, hükümlülük veya hastalık gibi elde olmayan sebeplerle Türkiye’de alıkonulmuş veya kalmış olan yabancılar memlekette altı aydan fazla kalsalar dahi, Türkiye’de yerleşmiş sayılmazlar.

Buna göre, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan ve 193 sayılı Kanuna göre Türkiye’de yerleşmiş olmayan yabancı uyruklu gerçek kişiler bu istisnadan faydalanabilir.

Öte yandan, 5901 sayılı Kanunun 28 inci maddesi uyarınca kendilerine mavi kart verilen ve Türkiye’de yerleşmiş olmayan gerçek kişiler de bu istisnadan faydalanabilir.

İstisna kapsamında hizmet sunan sağlık kurum ve kuruluşları, alıcının istisna kapsamında olduğunun tevsikine ilişkin olarak uyruğunda bulunduğu ülke tarafından verilmiş pasaport üzerinden Türkiye’ye son giriş tarihinin altı aydan fazla olmadığını kontrol etmek ve pasaportun fotokopisini (çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybeden kişilerde mavi kartın fotokopisini) hizmet sunulmadan önce alıcıdan almak zorundadırlar.

16.2. İstisnanın Uygulanması

İstisna uygulanabilmesi için, Türkiye’de yerleşmiş olmayan yabancı uyruklu gerçek kişilerin uyruğunda bulunduğu ülke tarafından verilmiş pasaportu (çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybeden kişilerde mavi kartı) ibraz ederek, yabancı uyruklu olduklarını ve pasaport üzerinden altı aydan daha az süreli Türkiye’de bulunduklarını tevsik etmeleri gerekmektedir.

Sağlık Bakanlığınca izin verilen gerçek veya tüzel kişiler, Türkiye’de yerleşmiş olmayan yabancı uyruklu gerçek kişilere, münhasıran sağlık kurum ve kuruluşlarının bünyesinde verdikleri koruyucu hekimlik, teşhis, tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerine ilişkin faturada hizmet verilen yabancının adı, soyadı, hangi ülkenin uyruğunda olduğu, pasaport veya mavi kart numarası, verilen hizmetin niteliği, hizmetin sunulduğu yer ve hizmet bedeli bilgilerine yer vererek KDV hesaplamazlar.

Yabancı ülke pasaportunun veya mavi kartın fotokopisi, hizmeti sunanlar tarafından 213 sayılı Kanunun muhafaza ve ibraz hükümlerine uygun olarak saklanır.

Yabancılara sunulan koruyucu hekimlik, teşhis, tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerine ilişkin faturanın, hizmet sunulan yabancı hasta yerine, sigorta kuruluşları, yabancı sosyal güvenlik kurumlan, yetkili acenteler veya Sosyal Güvenlik Kurumuna (ikili sosyal güvenlik anlaşması bulunan ülkelerde yerleşik olanlara verilen hizmet bedelinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ilgili ülke kurumlarından tahsil edilmesi durumunda) düzenlenmesi mümkün olabilmektedir. Bu durumda istisnanın uygulanabilmesi için düzenlenen faturada hizmet verilen yabancının adı, soyadı, hangi ülkenin uyruğunda olduğu, pasaport veya mavi kart numarası, Türkiye’ye en son giriş tarihi, verilen hizmetin niteliği ve hizmet bedeli bilgilerine yer verilmesi zorunludur.

16.3. İstisnanın Beyanı

Bu istisna kapsamında yapılan hizmetler, hizmetin yapıldığı vergilendirme dönemine ait KDV beyannamesinin “İstisnalar-Diğer İade Hakkı Doğuran İşlemler” kulakçığının, “Tam İstisna Kapsamına Giren İşlemler” tablosunda, 334 kod numaralı “Yabancılara Verilen Sağlık Hizmetlerinde İstisna” satırı aracılığıyla beyan edilir. Bu satırın “Teslim ve Hizmet Tutarı” sütununa istisnaya konu hizmetlerin KDV hariç tutarı, “Yüklenilen KDV” sütununa bu hizmetlere ilişkin alış ve giderlere ait belgelerde gösterilen toplam KDV tutarı yazılır. İade talep etmek istemeyen mükellefler, “Yüklenilen KDV” sütununa “0” yazmalıdır.

16.4. İade

Bu istisnadan kaynaklanan iade taleplerinde aşağıdaki belgeler aranır:

– Standart iade talep dilekçesi

– İstisnanın beyan edildiği döneme ilişkin indirilecek KDV listesi

– İade hakkı doğuran işleme ait yüklenilen KDV listesi

– İadesi talep edilen KDV hesaplama tablosu

– Satış faturaları listesi

– Türkiye’de yerleşmiş olmayan yabancı uyruklu gerçek kişilerin uyruğunda bulunduğu ülke tarafından verilmiş pasaportun veya çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybeden kişilerde mavi kartın fotokopisi

16.4.1. Mahsuben İade

Mükelleflerin bu işlemlerden kaynaklanan mahsuben iade talepleri yukarıdaki belgelerin ibraz edilmiş olması halinde miktarına bakılmaksızın vergi inceleme raporu, YMM raporu ve teminat aranmadan yerine getirilir.

16.4.2. Nakden İade

Mükelleflerin bu işlemlerden kaynaklanan ve 5.000 TL’yi aşmayan nakden iade talepleri vergi inceleme raporu, YMM raporu ve teminat aranmadan yerine getirilir. İade talebinin 5.000 TL’yi aşması halinde aşan kısmın iadesi, vergi inceleme raporu veya YMM raporuna göre yerine getirilir. Teminat verilmesi halinde mükellefin iade talebi yerine getirilir ve teminat, vergi inceleme raporu veya YMM raporu sonucuna göre çözülür.”

MADDE 8- Aynı Tebliğin (II/F-4.3.) bölümünün başlığı “4.3. Gelir Vergisi Kanununun 81 inci Maddesi Kapsamındaki İşlemler, Adi Ortaklıkların Sermaye Şirketine Dönüşmesi ile Kurumlar Vergisi Kanununa Göre Yapılan Devir ve Bölünme İşlemleri” şeklinde, aynı bölümün ilk cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“3065 sayılı Kanunun (17/4-c) maddesi ile Gelir Vergisi Kanununun 81 inci maddesinde belirtilen işlemler ile aynı maddenin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde yazılı şartlar dahilinde adi ortaklıkların sermaye şirketine dönüşmesi işlemleri ve Kurumlar Vergisi Kanunu kapsamında yapılan devir ve bölünme işlemleri vergiden istisna edilmiştir.”

MADDE 9– Aynı Tebliğin (II/F-4.7.2.) bölümünün başlığında yer alan “Atıkları” ibaresi “Atıkları ile Konfeksiyon Kırpıntılarının” şeklinde, aynı bölümün ilk cümlesindeki “cam teslimlerinde” ibaresi “cam ile konfeksiyon kırpıntılarının teslimlerinde” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 10- Aynı Tebliğin (II/F-4.14.) bölümünün ilk paragrafı aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Gümrük antrepoları ve geçici depolama yerleri ile gümrük hizmetlerinin verildiği gümrüklü sahalarda; 3065 sayılı Kanunun (17/4-o) maddesine göre, vergisiz satış yapılan işyerlerinin ve bu işyerlerine ait depo ve ardiye gibi bağımsız birimlerin kiralanması, (17/4-ö) maddesine göre ithalat ve ihracat işlemlerine konu mallar ile transit rejim kapsamında işlem gören mallar için verilen ardiye, depolama ve terminal hizmetleri KDV’den müstesnadır.”

MADDE 11- Aynı Tebliğin (III/A-4.) bölümünün sonuna aşağıdaki bölüm eklenmiştir.

“4.9. ikinci El Araç ve Taşınmaz Ticareti

3065 sayılı Kanunun 7104 sayılı Kanunla değişik (23/f) maddesine göre, ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmaz ticaretiyle iştigal eden mükelleflerce, KDV mükellefi olmayanlardan (mükellef olanlardan istisna kapsamında yapılan alımlar dâhil) alınarak vasfında esaslı değişiklik yapılmaksızın satılan ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmazların tesliminde matrah, alış bedeli düşüldükten sonra kalan tutardır.

KDV mükellefi olmayanlardan veya istisna kapsamında KDV ödenmeksizin alınan ikinci el motorlu kara taşıtları ile taşınmazların satışında düzenlenecek faturalarda alış bedeli ile satış bedeli arasındaki fark üzerinden KDV hesaplanır. KDV hesaplanarak alınan ikinci el motorlu kara taşıtları ile taşınmazların teslimlerinde ise özel matrah uygulanmayacağı tabiidir.

Buna göre, ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmaz teslimlerinde özel matrah uygulaması yalnızca ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmaz ticaretiyle iştigal eden mükellefler tarafından uygulanacaktır.

İkinci el motorlu kara taşıtı ticareti ile iştigal edenler, 13/2/2018 tarihli ve 30331 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İkinci El Motorlu Kara Taşıtlarının Ticareti Hakkında Yönetmelik kapsamında işletmesi adına yetki belgesi alan tacirler ile esnaf ve sanatkârlardır. İkinci el motorlu kara taşıtı ticareti ile iştigal etmekle birlikte henüz yetki belgesi almamış olanlar, İkinci El Motorlu Kara Taşıtlarının Ticareti Hakkında Yönetmeliğe göre yetki belgesi alınması için verilen süre ile sınırlı olmak üzere yetki belgesi olmaksızın, özel matrah uygulayabilirler.

Taşınmaz ticareti ile iştigal edenler, 5/6/2018 tarihli ve 30442 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Taşınmaz Ticareti Hakkında Yönetmelik kapsamında yetki belgesi alan ticari işletmeler ile esnaf ve sanatkârlardır. Taşınmaz ticareti ile iştigal etmekle birlikte henüz yetki belgesi almamış olanlar, Taşınmaz Ticareti Hakkında Yönetmeliğe göre yetki belgesi alınması için verilen süre ile sınırlı olmak üzere yetki belgesi olmaksızın, özel matrah uygulayabilirler.

Verilen süre içinde yetki belgesini almamış olanlar ile yetki belgesi almaksızın ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmaz ticareti ile iştigal edenlerin ikinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmaz teslimlerinde özel matrah uygulanmaz.

İkinci el motorlu kara taşıtı veya taşınmaz teslimlerinde özel matrah uygulanabilmesi için, araç veya taşınmazın basit tadil, bakım ve onarım işlemleri dışında vasfında esaslı değişiklik yapılmaması gerekmektedir.

Örnek 1: İkinci el araç alım satım faaliyeti ile iştigal eden (A) Otomotiv Ltd. Şti., KDV mükellefi olmayan Bay (B)’den 32.000 TL’ye ticari araç satın almıştır. (C) Servis A.Ş. ’den hizmet almak suretiyle, satın alınan aracın yıllık bakımı yaptırılmış ve otomobile çelik jant taktırılmıştır. Bu hizmetin karşılığı olarak (C) Servis A.Ş. ’ye 5.000 TL+900 TL KDV ödenmiştir. Daha sonra söz konusu otomobil KDV hariç 40.000 TL ’ye satılmıştır. KDV mükellefi olmayan Bay (B)’den satın alınan araca yıllık bakım yaptırılması ve çelik jant taktırılması, otomobilin vasfında esaslı bir değişiklik oluşturmadığından, söz konusu aracın satışında özel matrah uygulanacak ve alış bedeli olan 32.000 TL düşülmek suretiyle 8.000 TL özel matrah üzerinden (8.000 x 0,18 =) 1.440 TL KDV hesaplanacaktır. Ayrıca taşıtın yıllık bakımı ile çelik jant takılmasına ilişkin (C) Servis A.Ş’ye ödenen 900 TL KDV, (A) Otomotiv Ltd. Şti. tarafından indirim konusu yapılabilecektir.

Örnek 2: İkinci el araç alım satım faaliyeti ile iştigal eden Bay (A), KDV mükellefi olmayan Bay (B)’den 1978 model kullanılamaz halde bulunan bir aracı 10.000 TL bedelle satın almıştır. (C) Servis A.Ş. ’den hizmet almak suretiyle, söz konusu aracın motoru dahil birçok parçası değiştirilmek suretiyle yenilenmiş ve (C) Servis A.Ş. ’ye 20.000 TL+3.600 TL KDV ödenmiştir. Yenilenen araç Bay (A) tarafından KDV hariç 40.000 TL ’ye satılmıştır. Söz konusu aracın motor dahil birçok parçasının değiştirilmek suretiyle yenilenmesi, taşıtın vasfında esaslı bir değişiklik oluşturduğundan söz konusu aracın tesliminde özel matrah uygulanmayacak, toplam satış bedeli olan 40.000 TL matrah üzerinden KDV hesaplanacaktır. Diğer taraftan, aracın yenilenmesine ilişkin (C) Servis A.Ş. ’ye ödenen 3.600 TL KDV, Bay (A) tarafından indirim konusu yapılabilecektir.

Örnek 3: Taşınmaz alım satımı ile iştigal eden (A) Emlak Danışmanlık A.Ş. KDV mükellefi olmayan gerçek kişiden almış olduğu işyerinin boyasını ve su tesisatını yenileyerek satmıştır. İşyerinin boyası ve su tesisatının yenilenmesi, işyerinin vasfında esaslı bir değişiklik oluşturmadığından (A) Emlak Danışmanlık A.Ş. tarafından yapılan işyeri tesliminde özel matrah uygulanacaktır.

Örnek 4: (A) Mobilya İmalat, Turizm A.Ş. 3 yıl önce yatırım amaçlı almış olduğu arsayı (B) Konut Yapı Kooperatifine satmıştır. (A) Mobilya İmalat, Turizm A.Ş. ’nin faaliyet konusu taşınmaz ticareti olmadığından arsa tesliminde özel matrah uygulanmayacaktır.

MADDE 12– Aynı Tebliğin (III/A) kısmının (4.), (4.2.2.), (4.5.), (4.6.), (4.7.), (4.8.) bölümlerindeki “(23/f)” ibareleri “(23/g)” olarak değiştirilmiştir.

MADDE 13- Aynı Tebliğin (IV/A) kısmının (1.5.) bölümünden sonra aşağıdaki bölüm eklenmiştir.

“1.6. İstisna Kapsamındaki İşlemin Gerçekleşmesinden Sonra İşlemle İlgili Yüklenilen Kur Farkları

Tam istisna kapsamındaki bir işlemin gerçekleşmesinden sonra, söz konusu işleme ilişkin mal ve hizmet alımlarına ait kur farkları ortaya çıkabilmekte olup, söz konusu kur farkı üzerinden ödenen KDV’lerin tam istisna kapsamındaki işlemin gerçekleştiği vergilendirme dönemine ilişkin yüklenilen KDV hesabına dahil edilerek iadesinin talep edilmesi mümkündür. Ancak, kur farkına ilişkin faturanın geç gelmesi durumunda, kur farkı faturasının ilgili olduğu tam istisna kapsamındaki işlemle ilgili olarak iade işlemleri sonuçlandırılmışsa, kur farkı faturasının ilgili olduğu vergilendirme dönemi ile faturanın kayıtlara alındığı vergilendirme dönemi arasındaki dönemlerin tamamında tam istisna kapsamındaki işlemlerden dolayı KDV iadesi talep eden mükellefler, işlemle ilgili mal ve hizmet alımlarına ait kur farkı üzerinden ödenen ve yüklenilen KDV hesabına dahil edilmesi gereken KDV’yi, indirim hesaplarına dahil edildiği vergilendirme dönemine ilişkin iade hesabında dikkate alabilirler.”

MADDE 14– Aynı Tebliğin (IV/A-2.1.) bölümünün üçüncü paragrafındaki “gümrükte onaylatılan özel fatura nüshası” ibaresinden sonra gelmek üzere “, onaylanmış antrepo beyannamesi” ibaresi eklenmiştir.

MADDE 15– Aynı Tebliğe ekte yer alan (EK: 29) eklenmiştir.

MADDE 16- Bu Tebliğin 6 ncı ve 13 üncü maddeleri yayımı tarihinde, diğer maddeleri 1/6/2018 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 17– Bu Tebliğ hükümlerini Maliye Bakanı yürütür.

EK 29: 3065 SAYILI KANUNUN (13/k) BENDİ UYGULAMASINA İLİŞKİN İSTİSNA BELGESİ ÖRNEĞİ

T.C.

VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI/DEFTERDARLIĞI

………………….Vergi Dairesi Müdürlüğü

Sayı:

Konu:
İLGİ: / / tarihli dilekçeniz.

İlgide kayıtlı dilekçenizde, 3065 sayılı KDV Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) bendindeki istisna kapsamında bulunan ve ekli listede yer alan mal ve hizmetlerin temininin KDV’den istisna olduğunu belirten bir belge verilmesi talep edilmektedir.

3065 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasına eklenen (k) bendine göre, genel ve özel bütçeli kamu idarelerine, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere bağışlanmak üzere yapılan okul, sağlık tesisi ve yüz yatak (kalkınmada öncelikli yörelerde elli yatak) kapasitesinden az olmamak üzere öğrenci yurdu ile çocuk yuvası, yetiştirme yurdu, huzurevi, bakım ve rehabilitasyon merkezi, mülki idare amirlerinin izni ve denetimine tabi ibadethaneler, Diyanet İşleri Başkanlığı denetimine tabi yaygın din eğitimi verilen tesisler, Gençlik ve Spor Bakanlığına ait gençlik merkezleri ile gençlik ve izcilik kamplarının inşası dolayısıyla bağışta bulunacaklara yapılan teslim ve hizmetler KDV’den istisnadır.

Bu belge KDV Genel Uygulama Tebliğinin (II/B) kısmının 15 inci bölümü uyarınca proje süresinin bitiş tarihi olan ../../20.. tarihine kadar tarafınıza yapılacak teslim ve hizmetlere ilişkin satıcı firmalara/ilgili gümrük idaresine ibraz edilmek üzere verilmiştir.

İstisnanın uygulanmasında, Tebliğdeki usul ve esaslara uyulmaması halinde gerekli müeyyidelerin uygulanacağı tabiidir.

Bu belgeye istinaden söz konusu proje kapsamında yapılacak mal teslimleri ve hizmet ifaları aşağıdaki tabloda belirtilmiştir.

Vergi Dairesi Müdürü/Vergi Dairesi Başkanı/Defterdar

EK:

Bağışlanmak Üzere Yapılan Tesislerin İnşasına İlişkin Proje Kapsamında Yapılacak Mal Teslimleri ve Hizmet İfalarına İlişkin Liste

Projenin Adı:

İşin Niteliği:

Projenin Başlangıç ve Bitiş Süresi: Bağışı Yapanın Adı /Unvanı:

Vergi Dairesi :

Yergi Kimlik Numarası:

Faaliyetin Niteliği:

Toplam Proje Maliyeti :

Toplam Proje Maliyetinin %o 5’i: %10’u:

Sıra No

Malın/Hizmetin

Satıcı Firma

Onay

Cinsi Ölçü

Birimi

Miktarı Adı

/Unvanı

Vergi Kimlik No Fatura Satıcı

Firma

Adı/Unvanı

Gümrük

İdaresi

Tarihi No Tutarı Miktarı
1
2
3
4
5
6
7

Vergi Dairesi Müdürü/Vergi Dairesi Başkanı/Defterdar

Tarih İmza

KDV Uygulama Genel Tebliğinde aşağıdaki düzenlemeler yapılmıştır.

ÖZET: 1. Arsa karşılığı inşaat işlerine ilişkin bedelin tespitinde, müteahhit tarafından arsa sahibine bırakılan konut veya işyerinin, Vergi Usul Kanununun 267’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan ikinci sıradaki maliyet bedeli esasına göre belirlenen tutarı esas alınacaktır.

Emsal bedeli belli edilecek malın, maliyet bedeli bilinir veya çıkarılması mümkün olursa, mükellefler bu maliyet bedeline, toptan satışlar için %5, perakende satışlar için %10 ilave etmek suretiyle emsal bedelini tespit ederek KDV hesaplayacaklardır.

Arsa sahibine kalacak konut veya işyerlerine ilişkin arsa payının müteahhide devri söz konusu olmadığından, arsa sahibine bırakılacak konut veya işyerlerinin maliyet bedelinin tespitinde arsa payı dikkate alınmayacaktır.

2. Fazla veya yersiz hesaplanan verginin iadesi için Hazineye ödenmiş olması gerekmektedir.

3. Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek yeni makina ve teçhizatın, Sanayi Sicili Kanununa göre sanayi sicil belgesini haiz KDV mükelleflerine münhasıran imalat sanayiinde kullanılmak üzere teslimi 31/12/2019 tarihine kadar KDV’den müstesnadır.

4. Milli Eğitim Bakanlığı Okul-Aile Birliği Yönetmeliğine göre kantin olarak belirlenen alanların okul aile birlikleri tarafından kiraya verilmesi işlemleri KDV’den istisnadır.

5. İndirimli orana tabi işlemin gerçekleşmesinden sonra, işlemle ilgili olarak yapılan garanti, reklam, royalty, know-how, isim hakkı, ciro primi gibi harcamalar ve iskontolar nedeniyle satıcılar tarafından yüklenilen KDV’nin, indirim hesaplarına dahil edildiği vergilendirme dönemine ilişkin iade hesabında dikkate alınması uygun
görülmüştür.

6. ATİK’in zayi olduğu veya istisna kapsamında teslim edildiği tarih itibarıyla faydalı ömrünün kalan kısmına (faydalı ömrünün işletmede kullanılmayan süresine) isabet eden yüklenilen KDV’nin indirim konusu yapılması mümkün değildir.

7. Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazançlara ilişkin;

– Yurt dışından temin edilen hizmetler dolayısıyla sorumlu sıfatıyla ödenmiş KDV’ler,
– İthalat işlemlerine ilişkin ödenmiş olan KDV’ler,
– Yurt içindeki işlemlerde mal teslimi veya hizmet ifasında bulunan mükellefler tarafından ilgili vergilendirme döneminde beyan edilerek ödenen KDV’lerin, indirim hesaplarından çıkarılmasına gerek bulunmamaktadır.

8. İzaha davet kapsamında olan ve izahı kabul edilen mükellefler hakkında özel esaslar uygulanmayacaktır.

5/6/2018 tarihli ve 30442 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan KATMA DEĞER VERGİSİ GENEL UYGULAMA TEBLİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ (SERİ NO: 18) ile yapılan söz konusu değişiklikler ile ilgili olarak KATMA DEĞER VERGİSİ GENEL UYGULAMA TEBLİĞİNDE bazı değişikliklerde ve açıklamalarda bulunulmuştur.

Yapılan düzenlemeler özetle aşağıdaki gibidir:

− Arsa karşılığı inşaat işinde iki ayrı teslim söz konusudur. Bunlardan birincisi, arsa sahibi tarafından konut veya işyerine karşılık müteahhide arsa payı teslimi, ikincisi ise müteahhit tarafından arsa payına karşılık arsa sahibine yapılan konut veya işyeri teslimidir.

− Arsa karşılığı inşaat işlerine ilişkin matrahın tespitinde, 3065 sayılı Kanunun 27’nci maddesinin 6’ncı fıkrası dikkate alınacaktır.

− Müzayede mahallerinde yapılan her türlü satışlar KDV’ye tabi olup; verginin mükellefi 3065 sayılı Kanunun (8/ç) maddesine göre, satışları düzenleyen özel veya resmi kişi ve/veya kuruluşlardır.

− Arsa karşılığı inşaat işlerinde vergiyi doğuran olay, müteahhidin arsa payı karşılığı konut,işyeri gibi bağımsız birimleri arsa sahibine teslimiyle gerçekleşir. Arsanın bir iktisadi işletmeye dâhil olması veya arsa sahibinin arsa alım satımını mutat ve sürekli bir faaliyet olarak sürdürmesi durumunda, vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu tarihte, müteahhide yapılan bu arsa payı teslimi nedeniyle düzenlenecek faturada, arsa payı karşılığı alınan bağımsız birimlerin 213 sayılı Kanunun 267’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan ikinci sıradaki maliyet bedeli esasına göre belirlenen tutarı üzerinden KDV hesaplanır.

− Fazla veya yersiz hesaplanan ve Hazineye ödenen vergi, Maliye Bakanlığının belirleyeceği usul ve esaslara göre işlemi yapan mükellefe iade edilir. Şu kadar ki söz konusu iadenin yapılabilmesi için işlemle ilgili beyanların düzeltilmesi ve fazla veya yersiz hesaplanan verginin satıcı tarafından alıcıya geri verilmesi şarttır.

− Organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerinin su, kanalizasyon, arıtma, doğalgaz, elektrik, haberleşme tesisleri ile yol yapımına ve küçük sanayi sitelerindeki işyerlerinin inşasına ilişkin, bunlara veya bunlar tarafından oluşturulan iktisadi işletmelere yapılan mal teslimleri ile hizmet ifaları 1/4/2018 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere KDV’den istisna olup; Tebliğde istisnanın uygulama şekli ile ilgili açıklamada bulunulmuştur. Mükelleflerin bu işlemlerden kaynaklanan mahsuben iade talepleri Tebliğde belirtilen belgelerin ibraz edilmiş olması halinde miktarına bakılmaksızın vergi inceleme raporu, YMM raporu ve teminat aranmadan yerine getirilir. Mükelleflerin bu
işlemlerden kaynaklanan ve 5.000 TL’yi aşmayan nakden iade talepleri vergi inceleme raporu, YMM raporu ve teminat aranmadan yerine getirilir. İade talebinin 5.000 TL’yi aşması halinde aşan kısmın iadesi, vergi inceleme raporu veya YMM raporuna göre yerine getirilir. Teminat verilmesi halinde mükellefin iade talebi yerine getirilir ve
teminat, vergi inceleme raporu veya YMM raporu sonucuna göre çözülür.

− 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu kapsamındaki teknoloji geliştirme bölgesi ile ihtisas teknoloji geliştirme bölgesinde, 28/2/2008 tarihli ve 5746 sayılı Araştırma, Geliştirme ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun kapsamındaki Ar-Ge ve tasarım merkezlerinde, 3/7/2014 tarihli ve 6550 sayılı Araştırma Altyapılarının Desteklenmesine Dair Kanun kapsamındaki araştırma laboratuvarlarında Ar-Ge, yenilik ve tasarım faaliyetlerinde bulunanlara, münhasıran bu faaliyetlerinde kullanılmak üzere yapılan yeni makina ve teçhizat teslimleri 1/5/2018 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere KDV’den istisna olup; Tebliğde istisnanın uygulama şekli ile ilgili açıklamada bulunulmuştur. Mükelleflerin bu işlemlerden kaynaklanan mahsuben iade talepleri Tebliğde belirtilen belgelerin ibraz edilmiş olması halinde miktarına bakılmaksızın vergi inceleme raporu, YMM raporu ve teminat aranmadan yerine getirilir. Mükelleflerin bu işlemlerden kaynaklanan ve 5.000 TL’yi aşmayan nakden iade talepleri vergi inceleme raporu, YMM raporu ve teminat aranmadan yerine getirilir. İade talebinin 5.000 TL’yi aşması halinde aşan kısmın iadesi, vergi inceleme raporu veya YMM raporuna göre yerine getirilir. Teminat verilmesi halinde mükellefin iade talebi yerine getirilir ve teminat, vergi inceleme raporu veya
YMM raporu sonucuna göre çözülür.

− Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek yeni makina ve teçhizatın, 17/4/1957 tarihli ve 6948 sayılı Sanayi Sicili Kanununa göre sanayi sicil belgesini haiz KDV mükelleflerine münhasıran imalat sanayiinde kullanılmak üzere teslimi 31/12/2019 tarihine kadar KDV’den müstesnadır. Mükelleflerin bu işlemlerden kaynaklanan mahsuben iade talepleri Tebliğde belirtilen belgelerin ibraz edilmiş olması halinde miktarına bakılmaksızın vergi inceleme raporu, YMM raporu ve teminat aranmadan yerine getirilir.

Mükelleflerin bu işlemlerden kaynaklanan ve 5.000 TL’yi aşmayan nakden iade talepleri vergi inceleme raporu, YMM raporu ve teminat aranmadan yerine getirilir. İade talebinin 5.000 TL’yi aşması halinde aşan kısmın iadesi, vergi inceleme raporu veya YMM raporuna göre yerine getirilir. Teminat verilmesi halinde mükellefin iade talebi yerine getirilir ve teminat, vergi inceleme raporu veya YMM raporu sonucuna göre çözülür.

Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda kantin olarak belirlenen alanların okul aile birlikleri tarafından kiraya verilmesi işlemleri KDV’den istisna edilmiştir. Bu kapsamda, Milli Eğitim Bakanlığı Okul-Aile Birliği Yönetmeliğine göre kantin olarak belirlenen alanların okul aile birlikleri tarafından kiraya verilmesi işlemleri KDV’den istisnadır.

− İndirimli orana tabi işlemin gerçekleşmesinden sonra, işlemle ilgili olarak yapılan garanti, reklam, royalty, know-how, isim hakkı, ciro primi gibi harcamalar ve iskontolar nedeniyle satıcılar tarafından yüklenilen KDV’nin, indirim hesaplarına dahil edildiği vergilendirme dönemine ilişkin iade hesabında dikkate alınması mümkündür.

− ATİK’in Maliye Bakanlığınca belirlenen faydalı ömrünü tamamladıktan sonra zayi olması veya istisna kapsamında teslim edilmesi halinde bu kıymetin alımında yüklenilen ve indirim konusu yapılan KDV’nin indirim hesaplarından çıkarılmasına ilişkin herhangi bir düzeltme işlemi yapılmasına gerek bulunmamaktadır. Ancak ATİK’in faydalı ömrünü tamamlamadan zayi olması veya istisna kapsamında teslim edilmesi durumunda, ATİK’in zayi olduğu veya istisna kapsamında teslim edildiği tarih itibarıyla faydalı ömrünün kalan kısmına (faydalı ömrünün işletmede kullanılmayan süresine) isabet eden yüklenilen KDV’nin ise indirim konusu yapılması mümkün değildir.

− Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazançlara ilişkin;

✓ Yurt dışından temin edilen hizmetler dolayısıyla sorumlu sıfatıyla ödenmiş KDV’ler,
✓ İthalat işlemlerine ilişkin ödenmiş olan KDV’ler,
✓ Yurt içindeki işlemlerde mal teslimi veya hizmet ifasında bulunan mükellefler tarafından ilgili vergilendirme döneminde beyan edilerek ödenen KDV’lerin, indirim hesaplarından çıkarılmasına gerek bulunmamaktadır.

− İzaha davet kapsamında olan ve izahı kabul edilen mükellefler hakkında özel esaslar uygulanmayacaktır. İdari araştırma aşamasında, mükellef tarafından söz konusu işlemin gerçekliğine yönelik sunulan karşı delillerin değerlendirilmesi, idari araştırmayı yürüten birimdeki (mükellefin ilgili dönemde bağlı olduğu vergi dairesindeki) müdür ve bir müdür yardımcısının da katılacağı üç kişilik bir komisyon tarafından yapılır. Karşı deliller incelemeye başlanmış olması halinde inceleme elemanına, incelemeye başlanmamışsa ilgili komisyona sunulur.

Tamamı İçin Tıklayınız

Kaynak: TÜRMOB

Cumartesi, 09 Haziran 2018 11:21

İcra Yoluyla Satılan Taşınmazlarda KDV

KDVK’nun 1. maddesinde Türkiye sınırları içerisinde yapılan işlemlerin KDV’ye tabi olacağı hükme bağlanmıştır. Aynı şekilde yasanın 1. maddesinin d bendinde “müzayede mahallerinde ve gümrük depolarında yapılan satışların KDV’ye tabi olduğu”hükme bağlanmıştır.

Konuyla ilgili olarak, Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanan 15 ve 48 nolu KDV Genel Tebliğlerinde ayrıntılı açıklamalara yer verilmiştir. Söz konusu tebliğde müzayede mahallinde yapılan satışları düzenleyen bölümünde cebri icra, izaleyi şuyu, ipoteğin paraya çevrilmesi ve tasfiye nedenlerle müzayede mahallerinde yapılan açık artırma, pazarlık ve diğer şekillerdeki satışların KDV’ye tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Yasa maddesi ve uygulamaya ilişkin tebliğler birlikte değerlendirildiğinde müzayede mahallerinde yapılan aleni ve özel satışlar ile cebri satışların ticari olup olmadığına bakılmaksızın KDV’ye tabi olması gerekmektedir. Yüksek mahkeme olan Danıştay’ın kararları da bu yöndedir. Uygulamada cebri icra satışlarında KDV alınmakta olup KDVK’nunda cebri icra ile ilgili özel bir düzenleme mevcut değildir. Cebri icradaki KDV alımı KDVK’nun 1/3-d bendi uyarınca yapılmaktadır. Yasa koyucu KDVK’nun 11. ve sonraki maddelerinde kanunun 1. maddesine göre KDV’den sorumlu olanlarla ilgili olarak bazı hallerde muafiyete ilişkin düzenlemeler getirmiştir. KDVK’nun 17. maddesinin değişik (r) bendinde “bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık taşınmaz ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallinde yapılan satışlar dahil) bankalara devir ve teslimleri”nin KDV’den muaf olduğu açıkça belirtilmiştir. Bu durumda Danıştay kararları Yargıtay ve diğer daire görüşlerine ve uygulamaya uygun olarak yeniden oluşturulan içtihatlarımız doğrultusunda, alacaklı bankanın alacağına karşılık borçlu ve kefilinin borçları ile ilgili olarak onlara ait taşınmazları cebri icra yolu ile aldığı takdirde KDV’den muaftır.[1]

Öte yandan, kanuna göre müzayede mahallerinde açık artırma suretiyle yapılan satışlar ile gümrük depolarında tasfiye amacıyla yapılan satışlar da vergiye tabi tutulacaktır. Bu arada müzayede yapılan yerin münhasıran müzayede yapımına tahsis edilmiş olup olmaması durumu değiştirmeyecektir. Bu tür satışlarda vergi kesin satış bedeli üzerinden hesaplanacaktır. Verginin mükellefi bu satışları düzenleyen özel veya resmi kişi ve kuruluşlardır.

KDVK’nun 1/3-d maddesine göre, cebri icra, izale-i şuyu, ipoteğin para çevrilmesi, tasfiye gibi nedenlerle müzayede mahallerinde yapılan açık arttırma, pazarlık ve diğer şekillerdeki satışlar katma değer vergisine tabi bulunmaktadır. Ancak sözü edilen kanunun istisna ve temel gıda maddelerine ilişkin hükümlerinin bu satışlar için de geçerli olacağı tabiidir.

Bu satışlarda vergiyi doğuran olay, satışın yapıldığı tarihte vuku bulunmaktadır. Verginin mükellefi satışları düzenleyen özel ve resmi kişi ve kuruluşlar olup, KDVK’nun 23/d maddesi hükmüne göre satılan malın kesin satış bedeli KDV’nin matrahı olacaktır. Ancak, izale-i şuyu çerçevesinde yapılan satışlarda alıcının hissedarlardan biri olması halinde hissesi, bu hisse için mülkiyet devri söz konusu olmadığından matrahtan indirilecektir.

Müzayede mahallinde yapılan satışlarda giderler dolayısıyla ödenen vergiler, malın kesin satış bedeli üzerinden hesaplanan vergiden indirilmeyecek, ancak müzayedeyi düzenleyenin komisyonu üzerinden hesaplanan KDV’den indirilecektir. Bir komisyon söz konusu değilse, yüklenilen vergiler masraf unsuru olarak dikkate alınacaktır.[2]

Diğer taraftan, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi tarafından verilen 19.02.2009 günlü bir kararda özetle şöyle denilmektedir: “…. Somut olayda alacaklı banka kredi borcuna karşılık almış olduğu ipoteğe dayalı olarak takip başlatmış kesinleşen takip üzerine taşınmazı ihalede alacaklı banka alacağına mahsuben almıştır. Bu durumda yukarıda açıklandığı üzere alacaklı banka KDV uygulamasından muaf olacağı için kendisinden bu konuda ödeme yapılması istenemez.

Mahkemece şikayetin kabulü ile KDV alınmasına ilişkin İcra Memuru işleminin iptaline karar verilmesi gerekir iken aksi düşünce ile şikayetin reddi isabetsizdir.

Sonuçta; alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle, İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, temyiz başvuru harcının mahallinde temyiz edenden tahsiline 19.02.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi” şeklinde karar verilmiştir.[3] Nazlı Gaye Alpaslan

http://www.hurses.com.tr/av-nazli-gaye-alpaslan/icra-yoluyla-satilan-tasinmazlarda-kdv/haber-19390

----------,

[1] Bkz. DEĞER Nuri, “Açıklamalı ve Uygulamalı Katma Değer Vergisi Kanunu”,Yaklaşım Yayıncılık, Temmuz 2007, Ankara, s. 577.

[2] Bkz. GÜRBOĞA Erkan – ATABEY Tuncel, “Vergi Kılavuzu”, İzmir SMMM Odası Yayını, Kasım 2008, s.376

[3] Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 19.02.2009 gün ve E:2008/22373-K2009/3193 sayılı kararları.

Kamu alacaklarının yapılandırılmasına ilişkin 7143 sayılı Kanun’un vergi barışına ilişkin tebliği bir süre önce yayımlandı ve uygulaması başladı. Kanunun varlık barışına ilişkin düzenlemeleriyle ilgili genel tebliğ ise henüz yayımlanmadı. Geçtiğimiz çarşamba günü taslak tebliğ Gelir İdaresi'nin internet sitesine kondu ve görüş ve önerilerin gönderilebileceği duyuruldu.

İlgilenenler için görüş ve önerilerin iletilmesinin tam zamanı. Ben bu hakkımı bir bakıma bu makaleyle kullanıyorum.

Tebliğ taslağında cevabı beklenen soruların büyük bir bölümünün cevabı açıkça var. Benim ilk bakışta hala cevap aradığım veya kendimce cevapladığım ama genel olarak tereddüt edilebileceğini düşündüğüm konular da var. Aşağıda, yurt dışı varlıklarla sınırlı olarak, hem netleşen konuları, hem de hala tereddüt yaratabileceğini düşündüğüm birkaç konuyu özetledim.

Yurt dışındaki varlığa sahip olma zamanı önemli değil

Varlık barışı kapsamına giren varlıklara yurt dışında hangi tarih itibarıyla sahip olunduğunun düzenlemeden yararlanılması açısından herhangi bir önemi yok.

Yurt dışındaki varlık için vergi dairesine beyan yok

Gerçek ve tüzel kişilerce, yurt dışında bulunan varlıklar 30 Kasım 2018 tarihine kadar, tebliğ ekinde yayımlanacak form ile bankalara veya (menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarıyla sınırlı olarak) aracı kurumlara bildirilebilecek. Gerçek ve tüzel kişilerce, söz konusu varlıklara ilişkin olarak vergi dairelerine herhangi bir beyanda bulunulmayacak

Kapsam dışı varlıkların dönüştürülerek getirilmesi mümkün

Yurt dışında bulunan ancak kapsama girmeyen varlıkların (örneğin taşınmazların) 30 Kasım 2018 tarihine kadar kapsamdaki varlıklara dönüştürülmesi ve düzenleme hükümleri çerçevesinde Türkiye’ye getirilmesi mümkün.

Uygulamadan yararlanabilmek için varlığın getirilmesi şart

Varlık barışından yararlanabilmek için, diğer koşullar yanında, bildirime konu edilen varlıkların, bildirimin yapıldığı tarihten itibaren üç ay içinde Türkiye’ye getirilmesi veya Türkiye’deki banka ya da aracı kurumlarda açılacak bir hesaba transfer edilmesi şart.

Fiziki olarak getirilmesi mümkün olmayan varlıkların bildirimi yeterli

Tebliğ taslağında Türkiye’ye getirmeden ne anlaşılması gerektiği açıklanmış. Taslağa göre, para, döviz, altın, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının fiziki olarak Türkiye’ye getirilmesi veya bu varlıkların Türkiye’deki banka veya aracı kurumlarda açılacak bir hesaba transfer edilmesi gerekiyor. Ancak fiziki olarak Türkiye’ye getirilmesi mümkün olmayan menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının aracı kurumlara bildirilmesi yeterli görülüyor. Tebliğin en önemli açıklamalarından birisi bu denebilir.

Getirilen varlıkların değerinin nasıl belirleneceği açık

Tebliğ taslağında, varlık barışı kapsamında banka veya aracı kurumlara bildirilen varlıkların değerinin nasıl belirleneceği açıklanmış. Bu çerçevede örneğin; döviz Merkez Bankası döviz alış kuruyla, altın rayiç bedeliyle, hisse senetleri ve tahviller varsa borsa rayici, borsa rayici yoksa rayiç bedeli, bu da tespit edilemiyorsa alış bedeliyle, yatırım fonu katılma belgeleri ilgili piyasasında belirlenmiş kapanış fiyatıyla değerlenecek ve beyan değeri bulunacak.

Bildirim değerinin maliyet bedeli olduğu açık değil

Defter tutan mükellefler tarafından bildirilen ve yasal defterlere kaydedilen varlıkların, tebliğ taslağında açıklanan değeriyle deftere kaydedileceği ve bundan sonraki vergi uygulamalarında bu değerin esas alınacağı bence açık. Ancak gerçek kişiler tarafından beyan edilen, yasal defterlere kaydedilmeyen varlıkların daha sonra elden çıkartılmasında, elden çıkartmadan doğan kazanç vergiye tabi ise kazancın tespitinde esas alınacak maliyet bedelinin ne olduğu açık değil. Bildirilen değerin maliyet bedeli olması gerektiğini düşünüyorum ama tebliğde, bildirilen ve daha sonra elden çıkartılan varlık nedeniyle doğan örneğin değer artış kazancının nasıl hesaplanacağına, bu hesaplamada varlığın beyan değerinin maliyet bedeli olarak kabul edileceğine ilişkin bir açıklama mutlaka olmalı diye düşünüyorum.

Banka ve aracı kurumların beyan yükümlülüğü var ancak varlığa ilişkin belge vermeleri gerekmiyor

Banka ve aracı kurumlar, kendilerine bildirilen varlıklara ilişkin olarak %2 oranında hesapladıkları vergiyi, 31 Aralık 2018 tarihine kadar vergi sorumlusu sıfatıyla beyan edecek ve tarh edilen vergiyi bu süre içinde ödeyecekler. Bildirime konu edilen varlıklara ilişkin olarak banka veya aracı kurumlar tarafından, bildirimde bulunanlardan herhangi bir belge istenilmeyecek. Banka veya aracı kurumlardan, bildirime konu edilen varlıklara ilişkin olarak vergi dairelerince de herhangi bir belge istenilmeyecek.

Bildirilen varlıklar nedeniyle vergi incelemesi ve tarhiyat yapılmayacak

Tebliğ taslağında, kanunda yer alan hüküm tekrarlanıyor. Kapsama giren varlıkların Türkiye’ye getirilmesi nedeniyle, hiçbir suretle vergi incelemesi ve tarhiyatı yapılmayacağı belirtiliyor.

Korumanın sınırları net değil

Bildirilen veya beyan edilen varlıklar nedeniyle, hiçbir suretle vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmayacağına ilişkin açıklama bana iki nedenle yeterli gelmiyor.

Birincisi, bildirilen varlıklar nedeniyle değil ama başka nedenlerle inceleme yapılıp yapılmayacağı açık değil. Başka devletlerden bilgi değişimi çerçevesinde gelen bilgilerden veya bir ihbarla gelen bilgiden hareketle inceleme yapılıp yapılmayacağı netleştirilmeli.

İkincisi, bildirilen varlıklardan kaynaklanan ve ilgili dönemlerde beyan edilmeyen gelirler için koruma olup olmadığı açık değil. Bir önceki varlık barışı kanunu olan 6736 sayılı Kanun’la ilgili olarak yayımlanan 4 seri no.lu Tebliğ'de bu konuda daha ayrıntılı açıklama yapılmış ve oldukça kapsamlı dört ayrı örnekle konu ayrıntılandırılmıştı. Örneklerden birinde; bir gerçek kişinin sahip olduğu nakit para ile 2011 yılında İngiltere’de hisse senedi aldığı, söz konusu hisse senetlerinden 2012 yılında temettü geliri elde ettiği ve aynı yıl içinde bu hisse senetlerini satarak değer artışı kazancı elde ettiği, daha sonra, bu işlemlerden elde ettiği gelirler de dahil olmak üzere, yurt dışındaki toplam varlığını eurobond alımında kullandığı, sonraki tarihlerde eurobondların elde tutulma sürecinde faiz geliri, ayrıca bu eurobondların bir kısmının satışından dolayı da değer artışı kazancı elde ettiği, bu şekilde oluşturduğu varlığı nakit veya eurobond olarak 6736 sayılı Kanun kapsamında Türkiye’ye getirdiği belirtilerek, bu kişinin Türkiye’ye getirdiği söz konusu varlıklar nedeniyle, 2011 yılından 2016 yılı sonuna kadar olan dönem için yurt dışında elde ettiği kazanç ve iratlara ilişkin olarak veya bu varlıkların Türkiye’ye getirilmesi nedeniyle, herhangi bir vergi türü yönünden hiçbir suretle vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılamayacağı ve vergi cezası kesilemeyeceği açıklaması vardır.

6736 sayılı Kanun uygulamasıyla ilgili olarak yayımlanan söz konusu tebliğde yer alan açıklama ve örneklerin benzeri açıklama ve örneklerin bu tebliğde de yer almasında yarar olduğunu düşünüyorum.

Son olarak şunu söylemek isterim: Varlık barışı benzeri uygulamalarda en kötü durum belirsizlik. Recep Bıyık

https://www.dunya.com/kose-yazisi/varlik-barisinda-cevaplanancevaplanmayan-sorular/418594

Bugün okulların tatil olması ile birlikte çalışanlar tatil hazırlıklarına  başladılar. Tatil hazırlığı yaparken  çalışanınizne çıkmadan önce başta yıllık izin hakkı olmak üzere izinle ilgili bazı konuları bilmesi önemli. Yıllık izinlerin kullanılma şekli çalışanların statülerine göre değişiklik gösteriyor.  Bu yazımızda işçi, memur ve gazetecilerin yıllık izinlerini açıklayalım.     

 İşçilerin yıllık  izinleri 

Yıllık ücretli izine hak kazanmak için işçilerin en az bir yıl bir işyerinde çalışmaları gerekiyor. Bu sürenin hesabında işçilerin, aynı işverenin bir veya çeşitli işyerlerinde çalıştıkları süreler birleştirilerek göz önüne alınıyor.  

İzin süreleri

İşyerinde işe başladığı günden itibaren, deneme süresi de içinde olmak üzere, en az bir yıl çalışmış olan işçilere yıllık ücretli izin verilir. İşçilere verilecek yıllık ücretli izin süresi, hizmet süresi; bir yıldan beş yıla kadar (beş yıl dahil) olanlara ondört gün, beş yıldan fazla onbeş yıldan az olanlara yirmi gün, onbeş yıl (dahil) ve daha fazla olanlara yirmialtı gün, yıllık ücretli izin verilir. 

İzin süreleri artırılabilir Bu izin süreleri  iş sözleşmeleri veya toplu iş sözleşmeleri ile artırılabilir.  Hafta tatili izin süresinden sayılmaz. Hafta tatili günleri izin sürelerine ayrıca eklenir. Yıllık izinlerin bir bölümü 10 günden aşağı kullanılamıyor. (Geniş bilgi için bakınız. Arif Temir, İş HHHhh.ğlukukunda İzinler ve Uygulaması, 3.Baskı, Yaklaşım Yayınları, Ankara 2018, www.ariftemir.com)   

Kimler daha avantajlı 

On sekiz ve daha küçük yaştaki işçilerle elli ve daha yukarı yaştaki işçilere verilecek yıllık ücretli izin süresi yirmi günden az olamıyor.  Yıllık ücretli izinleri işyerinin kurulu bulunduğu yerden başka bir yerde geçirecek olanlara istemeleri halinde 4 gün ücretsiz yol izni veriliyor. 

Memurların yıllık izinleri 

Memurların yıllık izne hak kazanabilmesi için en az bir yıl Devlet memuru olarak çalışmaları gerekiyor. Devlet memurlarının yıllık izin süresi, hizmeti 1 yıldan on yıla kadar (on yıl dahil) olanlar için 20 gün, hizmeti on yıldan fazla olanlar için 30 gündür. Zorunlu hallerde bu sürelere gidiş ve dönüş için en çok ikişer gün ekleniyor.Hafta tatili izin süresinden sayılıyor. Hafta tatili günleri izin sürelerine işçilerde olduğu gibi ayrıca  eklenir.   

Öğretmenlerin yıllık izinleri 

Öğretmenler yaz tatili ile dinlenme tatillerinde izinli sayılıyorlar. Bu nedenle öğretmenlere  hastalık ve diğer mazeret izinleri dışında, ayrıca yıllık izin verilmiyor.  Hizmetleri sırasında radyoaktif ışınlarla çalışan personele, her yıl yıllık izinlerine ilaveten bir aylık sağlık izni veriliyor. Örneğin 5 yıl hizmeti olan bir devlet memurunun hak ettiği yıllık izin süresi 20 gün. Bu devlet memuru röntgen vb film çekiminde görev yapıyorsa 20 günlük yıllık izin süresine ilaveten 30 gün daha yıllık izin verilmesi gerekiyor.   

Gazetecilerin yıllık izinleri  

Günlük bir süreli yayında çalışan bir gazeteciye, en az bir yıl çalışmış olmak koşuluyla, yılda dört hafta  ücretli izin verilir. Gazetecilik mesleğindeki hizmeti on yıldan fazla olan gazeteciye, altı hafta ücretli izin verilir. Arif Temir

http://www.gunes.com/yazarlar/arif--temir/calisanlar-ne-kadar-izin-kullanacak-881563

ÖZET: Sosyal Güvenlik Kurumuna olan yükümlülüklerini süresinde yerine getirmiş ancak 1/1/2018 tarihinden başlamak üzere son bir yıl içinde borçlarını ödeyememiş olan uyumlu prim borçlularının borçlarını gecikme zammı ve gecikme faizi yerine Yİ-ÜFE oranlarıyla basit usulde güncelleştirilerek zor durum derecesine göre taksitlendirerek ödeyebilmelerine imkan getirilmiştir.

1.UYGULAMANIN USUL VE ESASLARI:

Belirtilen uygulamadan yararlanmak için;

1. Ticari, zirai veya mesleki faaliyeti nedeniyle yıllık gelir veya kurumlar vergisi mükellefi olanlardan başvuru tarihi itibarıyla en az 3 yıldır prim ödeme yükümlüsü olmak,

2. Özel nitelikteki inşaat işyerleri ile ihale konusu işyerleri hariç olmak üzere, kapanma, terk veya tasfiye olmadığı hâlde, işyerinde en az iki yıl süre ile sigortalı çalıştırılmadığı işverenler tarafından bildirilen veya Kurumca tespit edilen işyerleri de dahil olmak üzere başvuru tarihinden geriye doğru 3 yıla ait aylık prim ve hizmet belgeleri veya muhtasar ve prim hizmet beyannamelerinin süresinde verilmiş olması,

3. 01.01.2018 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 1 yıl içerisinde borçlarını ödeyememiş olmak,

gerekmektedir.

1. Borçlunun aynı ünitece takip edilen birden fazla işyerinin olması durumunda başvuruda bulunulan ünitece takip edilen en az bir işyerinin başvuru tarihinden geriye doğru en az 3 yıl önce Kurumda tescil edilmiş olması gerekmektedir.

ÖRNEK 1: 31.05.2018 tarihinde başvuru yapıldığını varsayalım,

SGK Kadıköy Sosyal Güvenlik Merkezinde aynı işverenin;

01.01.2014 tarihinde tescilli A işyeri,
01.07.2016 tarihinde tescilli B işyeri,
01.02.2018 tarihinde tescilli C işyeri, olsun.

Bu işverenin 01.01.2014 tarihinde tescilli A işyeri başvuru tarihinden itibaren geriye yönelik 3 yıl önce tescil edilmiş şartını yerine getirdiği için, işveren diğer B ve C işyerleri için de 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48/A Maddesine Göre Tecil Ve Taksitlendirilme hükümlerinden yararlanabilecektir.

ÖRNEK 2: 31.05.2018 tarihinde başvuru yapıldığını varsayalım,

SGK Bağcılar Sosyal Güvenlik Merkezinde aynı işverenin;

01.01.2012 tarihinde tescilli A işyeri,
01.07.2012 tarihinde tescilli B işyeri,
01.02.2016 tarihinde tescilli C işyeri, olsun.

SGK Beyoğlu Sosyal Güvenlik Merkezinde aynı işverenin;

01.01.2017 tarihinde tescilli D işyeri,
01.07.2017 tarihinde tescilli E işyeri,
01.01.2018 tarihinde tescilli F işyeri, olsun.

Söz konusu hüküm gereği, işyerleri ünite bazında değerlendirildiğinden, işveren SGK Bağcılar SGM’ deki işyerleri için 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48/A Maddesine Göre Tecil Ve Taksitlendirilme hükümlerinden yararlanabilecekken, SGK Beyoğlu SGM de, başvuru tarihinden geriye doğru 3 yıl içinde tescilli işyeri olmadığından, bu ünitedeki işyerleri bakımından, 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48/A Maddesine Göre Tecil Ve Taksitlendirilme hükümlerinden yararlanamayacaktır.

2. Başvuru tarihinden geriye doğru prime ilişkin belgelerin süresinde verilip verilmediğinin incelenmesinde ve borç ödemede hüsnüniyet sahibi olup olmadığının değerlendirilmesinde borçlunun başvuruda bulunduğu ünitedeki borçlu bulunsun bulunmasın tüm işyerleri dikkate alınır.

ÖRNEK 3: 31.05.2018 tarihinde başvuru yapıldığını varsayalım,

SGK Ulucanlar Sosyal Güvenlik Merkezinde aynı işverenin;

01.01.2013 tarihinde tescilli A işyeri, belge ve beyannamelerini süresinde vermiş
01.07.2014 tarihinde tescilli B işyeri, belge ve beyannamelerini süresinde vermemiş
01.02.2015 tarihinde tescilli C işyeri, belge ve beyannamelerini süresinde vermiş

Bu örnekte, işverenin aynı ünitede başvuru tarihinden geriye yönelik olarak 3 yıl önce tescil edilmiş işyeri olmasına karşılık, B işyeri için SGK’ ya verilmesi gereken belge ve beyannamelerin süresinde verilmemesi nedeniyle 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48/A Maddesine Göre Tecil Ve Taksitlendirilme hükümlerinden yararlanamayacaktır.

3. 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesi ile 48/A maddesine göre tecil edilen veya özel kanunlara göre ödeme planına bağlanan borcun bulunması 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48/A Maddesine Göre Tecil Ve Taksitlendirilme hükümlerinden yararlanılmasına engel teşkil etmez.

1.1. Hangi Borçlar Kapsama Girmektedir?

1/1/2018 tarihinden itibaren vadesi gelen sosyal sigorta primleri, işsizlik sigortası primleri ve idari para cezası ile bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı 6183 sayılı Kanunun 48/A maddesi kapsamında tecil ve taksitlendirilebilecektir. Borç türleri için ayrı ayrı değil tamamı için tecil talebinde bulunulması gerekir.

ÖRNEK 4: 31.05.2018 tarihinde başvuru yapan işverenin,

Samsun SGK İl Müdürlüğünde;

A işyeri için 01.01.2017-31.12.2017 dönemin de 5.000.000.TL
B işyeri için 01.06.2016-31.12.2017 döneminde 3.000.000.TL
C işyeri için 01.01.2018-30.04.2018 dönemi için 20.000.TL, borcun olsun

İşveren, sadece C işyeri için nedeniyle 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48/A Maddesine Göre Tecil Ve Taksitlendirilme hükümlerinden yararlanabilecek, A ve B işyerleri için yararlanamayacaktır.

1.2. Başvuru nereye yapılmalıdır?

6183 sayılı Kanunun 48/A maddesinden yararlanmak isteyen borçluların,

1. Bağlı bulundukları sosyal güvenlik il müdürlüğüne/sosyal güvenlik merkezine yazılı olarak, -Borçlunun bu kapsamda birden fazla sosyal güvenlik il müdürlüğü/sosyal güvenlik merkezi tarafından takip edilen borcunun bulunması halinde yazılı olarak işyerlerinin işlem gördüğü ünitelere ayrı ayrı,

Başvuru yapmaları gerekmektedir.

2. 6183 sayılı Kanunun 48/A maddesinden yararlanmak isteyen borçluların bağlı bulundukları sosyal güvenlik il müdürlüğüne/sosyal güvenlik merkezine yazılı olarak başvurmaları gerektiğinden vekâlet verilmek suretiyle taksitlendirme yapılmayacaktır.

1.3. İşveren dışındakiler belirtilen hükümden yararlanabilirler mi?

Asıl Kurum borçlusu (gerçek veya tüzel kişi) dışında kalan kefiller, şirket ortakları, üst düzey yöneticiler ve kanuni temsilciler gibi Kurum borçlusu sayılan kişiler sorumlu oldukları tutarlar için 6183 sayılı Kanunun 48/A maddesi hükmünden yararlanamayacaktır.

1.4. Borçlunun çok zor durum hali, tecil ve taksitlendirme süreleri ile tecil faiz oranları nasıl tespit edilir?

1.4.1. Bilanço esasına göre defter tutan yıllık gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin çok zor durum halinin tespitinde aşağıdaki mali göstergeler kullanılır.

Nakit Oranı :

Hazır Değerler + Menkul Kıymetler

—————————————-

Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar

Likidite Oranı :

Dönen Varlıklar – Stoklar

—————————————-

Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar

Kaldıraç Oranı:

Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar + Uzun Vadeli Yabancı Kaynaklar

—————————————-

Toplam Varlıklar

1.4.2. İşletme hesabı veya zirai işletme hesabı esasına göre defter tutan, ticari kazancı basit usulde tespit edilen ve serbest meslek kazanç defteri tutan mükelleflerin çok zor durum halinin tespitinde aşağıdaki mali göstergeler kullanılır.

Nakit Oranı :

Kasa + Banka

—————————————-

Kısa Vadeli Borçlar

Likidite Oranı ;

Kasa + Banka + Kısa Vadeli Alacaklar

—————————————-

Kısa Vadeli Borçlar

Kaldıraç Oranı:

Kısa Vadeli Borçlar + Uzun Vadeli Borçlar

—————————————-

Toplam Varlıklar

6183 sayılı Kanunun 48/A maddesi uyarınca yapılacak tecil ve taksitlendirme işlemlerinde, borçluların “çok zor durum” halinde kabul edilebilmesi için;

1. Nakit oranının 0,1 veya 0,1’den küçük olması,
2. Likidite oranının 0,7 veya 0,7’den küçük olması,
3. Kaldıraç oranının 0,7 veya 0,7’den büyük olması

şartlarının bir arada bulunması gerekmektedir. Söz konusu 3 şartın birlikte sağlanamaması halinde ise tecil ve taksitlendirme talepleri reddedilir.

1.5. Çok Zor Durum Derecesi ve çok Zor Durum Derecesine göre yararlanılacak tecil süresi ve tecil faiz oranı sayısı kaçtır?

Çok zor durumda olan borçlular aşağıda belirtilen likidite ve kaldıraç analizi tablolarına göre ayrı ayrı tespit edilen dereceler toplanarak “Çok Zor Durum Derecesi” bulunur. Çok zor durum derecesi hesaplamalarında virgülden sonraki iki rakam dikkate alınır ve herhangi bir yuvarlama işlemi yapılmaz.

Likidite Analizi Tablosu

Derece Oran
(L) (X)
1 0,6 ≤ X ≤ 0,7
2 0,5 ≤ X < 0,6
3 0,4 ≤ X < 0,5
4 0,3 ≤ X < 0,4
5 X < 0,3
Kaldıraç Analizi Tablosu
Derece Oran
(K) (Y)
ı 0,7 ≤ Y ≤ 0,8
2 0,8 < Y ≤ 0,9
3 0,9 < Y ≤ 1
4 1<Y≤1,1
5 1,1 < Y

Likidite ve kaldıraç analiz tablolarına göre belirlenen çok zor durum derecesine göre aşağıdaki tabloda belirtilen vade ve tecil faiz oranlarında, tecil ve taksitlendirme yapılarak söz konusu borçlar SGK tarafından ödeme planına bağlanır.

Tecil Süresi ve Faiz Oranı Belirleme Tablosu
Çok Zor Durum Derecesi (L+K) Azami Tecil Süresi Tecil Faizi Oranı
2-3 18 aya kadar TFO x 0,75
12 aya kadar TFO x 0,7
6 aya kadar TFO x 0,65
4-5 24 aya kadar TFO x 0,7
18 aya kadar TFO x 0,6
12 aya kadar TFO x 0,5
6 aya kadar TFO x 0,4
6-7 36 aya kadar TFO x 0,7
24 aya kadar TFO x 0,6
18 aya kadar TFO x 0,5
12 aya kadar TFO x 0,4
6 aya kadar TFO x 0,3
8-9 48 aya kadar TFO x 0,6
36 aya kadar TFO x 0,5
24 aya kadar TFO x 0,4
18 aya kadar TFO x 0,3
12 aya kadar TFO x 0,2
6 aya kadar TFO x 0,1
10 60 aya kadar TFO x 0,5
48 aya kadar TFO x 0,4
36 aya kadar TFO x 0,3
24 aya kadar TFO x 0,2
18 aya kadar TFO x 0,15
12 aya kadar TFO x 0,1
6 aya kadar TFO x 0,05

Yukarıdaki tabloda belirtilen süreler azami tecil ve taksitlendirme süreleri olup tecil ve taksitlendirmeye yetkili makamlarca daha az süreli tecil ve taksitlendirme yapılabilir.

1.6. Mali Tablo Analizlerini Kimler Yapacak?

1. Mali Tablo Analizlerinde, SGK’nın denetim yetkisi saklı kalmak şartıyla meslek mensuplarımız tarafından işyeri kayıtlarının incelenmesi sonucu düzenlenen raporlar esas alınacaktır.

2. Düzenlenen rapor neticesinde tecil ve taksitlendirmeden yararlanmaması gerektiği halde yararlanılmış olması durumunda borç ödenerek tecil ve taksitlendirme işlemi bitmiş olsa bile tecil ve taksitlendirme işlemi iptal edilir. Kasten gerçeğe aykırı rapor düzenleyenler, oluşan SGK zararından borçlu ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulur. Bu düzenleme hataen yapılan işlemleri kapsamamaktadır.

3. Çok zor durum derecesinin olması gerekenden yüksek gösterildiği durumlarda ise ödeme planı revize edilerek ödeme planı güncelleştirilir ve yeni plana göre aradaki fark tutar tebliğ tarihinden itibaren bir ay içerisinde ödenir. Tecil ve taksitlendirmeye konu borcun ödenmesinden sonra bu durumun ortaya çıkması halinde ise aradaki farkın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içerisinde ödenmesi istenir, aksi halde tecil ve taksitlendirme işlemi geriye doğru iptal edilir.

4. Düzenledikleri rapor ile SGK’nın zararına sebebiyet verdikleri veya henüz zarar doğmamış olsa bile SGK’yı yanılttıkları tespit edilen meslek mensuplarınca 5 yıl boyunca düzenlenen raporlar işleme konulmaz.

5. Meslek mensuplarının şirket hâlinde çalışması durumunda, düzenlenecek raporlardan doğacak cezai ve mali sorumluluk, raporu düzenleyen meslek mensubuna aittir.

6. Meslek mensupları, defter ve belgelerini tuttukları mükellefleri veya kendilerinin, boşanmış dahi olsa eşinin usul ve füruundan birinin veya üçüncü dereceye kadar (bu derece dâhil) kan ve ikinci dereceye kadar (bu derece dâhil) kayın hısımlarının ya da bunların yönetici oldukları veya yönetiminde görev alarak ortak oldukları işyerleri hakkında düzenledikleri raporlar işleme alınmaz.

1.7. Kapsama girecek işyerlerine göre tecil ve taksitlendirme yetkisi kimlerdedir?

a) Borç tutarlarına göre;

1. Sosyal güvenlik merkezlerince takip edilen ve 1.500.000 TL’ye kadar olan SGK alacaklarının tecil ve taksitlendirilmesinde sosyal güvenlik merkezlerinin müdürü,

2. 1.500.001-3.000.000 TL arası SGK alacaklarının tecil ve taksitlendirilmesinde sosyal güvenlik il müdürü,

3. Büyükşehir belediyesi bulunan illerdeki sosyal güvenlik il müdürleri 1.500.001-4.000.000 TL arası Kurum alacaklarının tecil ve taksitlendirilmesinde,

yetkilidir.

b) Bünyesinde icra takip, haciz ve satış işlemlerinin yürütüldüğü sosyal güvenlik merkezi kurulmayan sosyal güvenlik il müdürlüklerinde; büyükşehir belediyesi olan iller için 4.000.000 TL’ye kadar, diğer illerde ise 3.000.000 TL’ye kadar olan borçların tecil ve taksitlendirme yetkisi il müdürlerindedir.

c) Büyükşehir belediyesi olan iller için 4.000.000 TL’yi, diğer iller için ise 3.000.000 TL’yi aşan tutarların tecil ve taksitlendirme talepleri İcra Daire Başkanlığına gönderilmekle beraber söz konusu borç tutarları;

– 3.000.001-4.500.000 TL arasında ise İcra Daire Başkanı,
– 4.500.001-6.000.000 TL arasında ise Genel Müdür,
– 6.000.001-7.500.000 TL arasında ise Kurum Başkanı,
– 7.500.001 TL ve üzerinde ise Kurum Yönetim Kurulu,

tarafından değerlendirilir.

1.8. Tecil ve Taksitlendirmede hangi faiz oranları dikkate alınır?

6183 sayılı Kanunun 48/A maddesi uyarınca yapılacak tecil ve taksitlendirme işlemlerinde, aynı yapılandırmalarda olduğu üzere, tecil edilecek borç tutarına uygulanan gecikme cezası ve gecikme zammı yerine Yİ-ÜFE aylık değişim oranları basit usulde uygulanacaktır. Yİ-ÜFE aylık değişim oranlarının eksi değer çıkması durumunda bu oranlar da hesaplamada eksi değer olarak dikkate alınacaktır. Hesaplamaya konu döneme ilişkin olarak Yİ-ÜFE aylık değişim oranlarının toplamı eksi değer olduğu takdirde gecikme cezası ve zammı yerine alınması gereken Yİ-ÜFE tutarı sıfır kabul edilecektir.

1.9. Teminat aranmayacak durumlar nelerdir?

1. Borçlunun 6183 sayılı Kanunun 48/A maddesine göre tecil ve taksitlendirmeye konu borç toplamının işyeri ve borç türüne bakılmaksızın 500.000 (beşyüzbin) TL’yi aşmaması şartıyla tecil edilecek borçlar için teminat aranmaz.

2. Tecil ve taksitlendirilecek Kurum alacaklarının toplam tutarının 500.000 TL’yi aşması durumunda, gösterilmesi zorunlu olan teminat tutarı 500.000 TL’yi aşan kısmın %25’i kadardır.

3. Tecil ve taksitlendirilen borç toplamının 500.000 TL’den fazla olması ve tecil şartlarına uygun taksit ödemeleri devam ettiği sürece borçlu tarafından başkaca borçları için yeni tecil ve taksitlendirme talebinde bulunulduğunda, daha önce tecil edilmiş borçların 500.000 TL’ye kadar olan kısmı için teminat aranmamış olması nedeniyle, tecil ve taksitlendirilmesi talep edilen borcun %25’i oranında teminat gösterilmesi istenilir.

1.10. Teminat olarak gösterilen taşınır ve taşınmazların değer tespitlerinde esas alınacak raporlar

Tecil ve taksitlendirme işlemlerinde teminat olarak taşınmaz gösterilmiş ise değer tespitlerinde;

1. SGK teknik elemanlarınca düzenlenen raporlar,

2. Sermaye piyasası mevzuatı çerçevesinde yetkilendirilmiş değerleme uzmanları veya değerleme şirketleri tarafından düzenlenen raporlar,

3. Ticaret, Sanayi ve Deniz Ticaret Odaları ile Türk Mühendis ve Mimar Odaları veya bunların bağlı olduğu birlik yönetimlerince bilirkişilik, eksperlik ve hakemlik yapma yetkisi verilenler tarafından düzenlenen raporlar,

4. Bankalar ve sigorta şirketleri tarafından yaptırılan değer tespitine ilişkin raporlar,

5. Hukuk mahkemelerince tayin edilmiş bilirkişilerce düzenlenen raporlar,

esas alınır.

1. Gösterilen teminat taşınır ise, SGK icra memurunca değer tespiti yapılır. Taşınırın niteliğine göre gerek görülmesi halinde bilirkişilere değer tespiti yaptırılır veya ilgili meslek ve esnaf odalarından görüş alınır ya da emsal malların piyasa araştırması yaptırılır.

1.11. Tecil ve taksitlendirmelerde şahsi kefalet kabul edilir mi?

1. Tecil ve taksitlendirme talebinde bulunan borçluların hacze kabil bir malının bulunmaması,

2. Yapılan takipler sonucunda haczolunmuş mallarının Kurum alacağının tamamını karşılar nitelikte olmadığının tespit edilmesi,

3. Borçluların 6183 sayılı Kanunun 10’uncu maddesindeki teminatları da sağlayamamaları durumunda,

Kurum alacağını karşılayacak tutarda mal varlığının olduğu anlaşılan muteber bir üçüncü şahıstan noterden tasdikli şahsi kefalet senedi alınmak suretiyle tecil ve taksitlendirme işlemi yapılabilir.

1.12. Taksit süreleri, tecil ve taksitlendirmenin başlaması nasıl olacak?

Taksitler aynı yapılandırmalarda olduğu gibi, aylık dönemler hâlinde eşit olarak ödenir. Ancak borçlularca kademeli ödeme planında ısrar edilmesi ve ünitece borçlunun taksitlerini eşit olarak ödeyemeyecek durumda olduğuna kanaat getirilmesi halinde, en fazla ilk altı taksit, eşit taksitlere bölünmüş ödeme planındaki taksit tutarının %50’sinden az olmamak kaydıyla kademeli olarak tecil ve taksitlendirilebilir. Tecil ve taksitlendirme, tespit edilen taksit sayısına göre hesaplanan ilk taksit tutarının tamamının ödendiği tarihte başlar.

1.13. Tecil ve taksitlendirme şartları nasıl bozulur?

1. İkiden fazla aylık taksitin süresinde ve tam olarak ödenmemesi halinde tecil ve taksitlendirme işlemi bozulur. Ancak ödenmeyen en fazla iki taksitin en geç son taksit süresine kadar (bu tarih dâhil) tam olarak ödenmesi halinde tecil ve taksitlendirme işlemi bozulmaz. Aylık taksit miktarının %10’unu geçmemek kaydıyla 10 TL’ye kadar eksik ödemeler taksit ihlali sayılmaz.

2. Bir takvim yılında ikiden fazla cari ay priminin süresinde ve tam olarak ödenmemesi halinde tecil ve taksitlendirme işlemi bozulur. Ödenmeyen en fazla iki cari ay priminin son taksit süresini geçmemek kaydıyla izleyen takvim yılı sonuna kadar ödenmesi halinde tecil ve taksitlendirme işlemi bozulmaz.

3. Tecil şartlarına uyulmaması nedeniyle muaccel olan SGK alacağı, bozulma şartının oluştuğu (alacağın muaccel olduğu) tarihten itibaren 30 gün içinde yazılı olarak talep edilmesi ve ödenmeyen taksitlerin tecil faiziyle birlikte ve/veya cari ay primlerinin tamamının bu sürede ödenmesi halinde tecil ve taksitlendirme işlemi geçerli sayılır. Aylık taksitin ve/veya cari ay priminin ödenmemesi nedeniyle bozulan tecil ve taksitlendirme işleminin geçerli sayılması hakkından en fazla iki kez yararlanılabilir.

4. Tecil şartlarına uyulmaması nedeniyle tecil ve taksitlendirme işlemi bozulması halinde tecil talep tarihinden itibaren 5 yıl geçmedikçe 6183 sayılı Kanunun 48/A maddesinden yararlanılamaz.

5. Tecil şartlarına riayet edilmemesi halinde, tecil edilen gecikme zammının Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanmış olması halinde gecikme zammı hesabı 5510 sayılı Kanunun 89 uncu maddesine göre yeniden hesaplanır. Tahsil edilmiş bulunan tecil faizlerinin, tecile konu toplam borç içindeki gecikme cezası ve gecikme zammına isabet eden bölümü SGK tarafından irat kaydedildikten sonra, kalan tutar gecikme zammına mahsup edilir.

Görüldüğü üzere, tecil ve taksitlendirmede, bozma koşulları, uygulanan yapılandırma kurallarına benzemektedir.

1.14. Haczedilen malın satışına nasıl izin verilir?

1. Tecil edilen Kurum alacağının 2.000.000 TL’yi aşmaması, hacizli malın 6183 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde sayılan mallardan(İlgililer veya ilgililer lehine üçüncü şahıslar tarafından gösterilen ve alacaklı amme idaresince haciz varakasına müsteniden haczedilen menkul ve gayrimenkul mallar.) olması ve 6183 sayılı Kanuna göre belirlenmiş değerinin %50’sinden aşağı olmamak üzere satış bedelinin %50’sinin SGK’ ya ödenmesi şartıyla hacizli malın satışına izin verilir. Bu takdirde, tecilli borç tutarı için hesaplanan zorunlu teminat tutarını karşılayacak hacizli mal ve/veya teminat bulunması şartıyla satılan mal üzerindeki haciz kaldırılır.

2. Tecil edilen Kurum alacağının 2.000.000 TL’yi aşması halinde ise yukarıdaki hüküm, değeri 2.000.000 TL’ ye kadar olan hacizli mallar için uygulanır. Bu takdirde, satışına izin verilecek hacizli malların her birinin değerinin 2 milyon lirayı aşmaması gerekmektedir.

3. 6183 sayılı Kanunun 48/A maddesi kapsamında borçları tecil edilen borçlunun hacizli menkul veya gayrimenkul malları için satış izni alması halinde, alacaklı ünitece borçluya “söz konusu malın satışına hacizler baki kalmak şartıyla muvafakat edildiğine” yönelik bir yazı verilecek, bu malların resmi sicile kayıtlı olması halinde ise, söz konusu şerhi içerecek bir yazı ilgili sicile gönderilerek satışa muvafakat verildiği bildirilecektir.

4. Borçlu tarafından, söz konusu malın maddede belirtilen şartlara uygun olarak satılması sonucunda satış bedelinden üniteye gerekli ödemelerin yapılması ve tecil talebi üzerine hesaplanan zorunlu teminat tutarını karşılayacak hacizli mal ve/veya teminat bulunması halinde satışa konu mal üzerindeki hacizler kaldırılacaktır.

5. 6183 sayılı Kanunun 48/A maddesi kapsamında alacaklı tüm ünitelere olan borçların tamamının tecil edildiği hallerde haciz tatbik eden ünitelerin her birinin ayrı ayrı satış izni vermesi gerekmektedir. Ancak, satış bedelinden ödenecek tutar bu ünitelerin alacaklarına yetmediği takdirde satış bedelinden ödenen tutar ilk haczi koyan ünite tarafından tahsil edilerek haczi bulunan tüm üniteler arasında ödenmesi gereken tecilli alacak tutarı dikkate alınarak garameten (oranlama yapılarak) taksim edilecektir.

6. 6183 sayılı Kanunun 48/A maddesi kapsamında borçlunun tüm borçlarının tecil edilmediği hallerde ise tecil edilmeyen alacak tutarlarına karşılık tatbik edilmiş hacizler, borcu karşılayacak değerde mal bulunmadığı sürece kaldırılmayacak dolayısıyla satış izni verilemeyecektir.

1.15. Teminat dışındaki hacizlerin kaldırılması nasıl yapılacak?

1. Tecil ve taksitlendirme işlemi kesinleştikten sonra, teminat olarak gösterilen mallar üzerine haciz konulmak kaydıyla, tecile yetkili makamlar kendilerine tanınan yetkilerle sınırlı kalmak suretiyle borçlunun talebi halinde fazlaya ilişkin hacizler kaldırılır.

2. Tecil ve taksitlendirme talebinde bulunan borçlunun, üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları ile banka mevduatlarının üzerine SGK lehine tatbik edilmiş hacizlere istinaden borçlunun üçüncü kişiler nezdinde tahakkuk etmiş alacakları ile bloke edilmiş bir paranın ilk taksitin ödendiği tarihten önce SGK hesaplarına aktarılması halinde, cari usullere göre, ilk taksitin ödendiği tarihten sonra SGK hesaplarına aktarılması halinde ise taksitlere mahsup edilir.

Yapılandırma kanunlarına alternatif olarak getirilen bir nevi kişisel yapılandırma olarak ta tanımlayabileceğimiz bu düzenleme, özellikle yükümlülüklerini süresinde yerine getirmiş olmasına rağmen borçlarını ödeyemeyen işverenler için kolaylıklar getirmektedir.

Kaynak: TÜRMOB

Sosyal Güvenlik Kurumu Alacaklarının 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48/A Maddesine Göre Tecil ve Taksitlendirilmesine İlişkin Yönetmelik

Doğan Alantar

T.C.

SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI

Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü

Sayı : 70467665-202.99-E.5537636

Tarih: 06/06/2018

Konu : 7143 sayılı Kanun Uyarınca Kurum Alacaklarının Yapılandırması

GENELGE

2018-19

1) GENEL AÇIKLAMALAR

Bilindiği üzere, 11/5/2018 tarihli ve 7143 sayılı “Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun” 18/5/2018 tarihli ve 30425 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.

Söz konusu Kanun ile Kurumumuz tarafından 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip edilen, 2018/Mart ve önceki aylara ait olup Kanunun yayım tarihi olan 18/5/2018 tarihi veya Kanunun ilgili hükümlerinde belirtilen sürelerin sonuna kadar tahakkuk ettiği halde ödenmemiş olan Kurumumuz alacakları ile takip ve tahsili Kurumumuza verilen alacaklar, yeniden yapılandırılmaktadır.

2) YASAL DAYANAKLAR

7143 sayılı Kanununda yer alan Kurumumuz alacaklarına ilişkin hükümlere, ihtiyaç duyulduğunda kolay ulaşılmasını sağlamak amacıyla aşağıda yer verilmiştir.

Kapsam ve tanımlar

MADDE 1- (1) Bu Kanun hükümleri;

e) Sosyal Güvenlik Kurumuna bağlı tahsil daireleri tarafından 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip edilen ve Kanunun yayım tarihine veya bu Kanunun ilgili hükümlerinde belirtilen sürelerin sonuna kadar tahakkuk ettiği halde ödenmemiş olan;

1) 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentleri kapsamındaki sigortalılık statülerinden kaynaklanan, 2018 yılı Mart ayı ve önceki aylara ilişkin sigorta primi, emeklilik keseneği ve kurum karşılığı, işsizlik sigortası primi, sosyal güvenlik destek primi ile bunlara bağlı gecikme cezası ve gecikme zammı alacakları,

2) 2018 yılı Mart ayı ve önceki aylara ilişkin isteğe bağlı sigorta primleri ve topluluk sigortası primi ile bunlara bağlı gecikme cezası ve gecikme zammı alacakları,

3) 31/3/2018 tarihine kadar (bu tarih dâhil) bitirilmiş olan özel nitelikteki inşaatlar ile ihale konusu işlere ilişkin yapılan ön değerlendirme araştırma veya tespit sonucunda bulunan eksik işçilik tutarı üzerinden hesaplanan sigorta primi ile bunlara bağlı gecikme cezası ve gecikme zammı alacakları,

4) 31/3/2018 tarihine kadar (bu tarih dâhil) yapılan tespitlere ilişkin olup ilgili kanunları uyarınca uygulanan idari para cezaları ile bunlara bağlı gecikme cezası ve gecikme zammı alacakları,

5) İlgili kanunları gereğince takip edilen 2018 yılı Mart ayı ve önceki aylara ilişkin damga vergisi, özel işlem vergisi ve eğitime katkı payı ile bunlara bağlı gecikme zammı alacakları,

hakkında uygulanır.

(2) Bu Kanunun uygulanmasında;

ç) Yİ-ÜFE aylık değişim oranları: Türkiye İstatistik Kurumunun her ay için belirlediği 31/12/2004 tarihine kadar toptan eşya fiyatları endeksi (TEFE) aylık değişim oranlarını, 1/1/2005 tarihinden itibaren üretici fiyatları endeksi (ÜFE) aylık değişim oranlarını, 1/1/2014 tarihinden itibaren yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) aylık değişim oranlarını, 1/11/2016 tarihinden itibaren aylık %0,35 oranını (bu Kanunun yayımlandığı ay dâhil),

ifade eder.

Kesinleşmiş Sosyal Güvenlik Kurumu alacakları

MADDE 7- (1) 2018 yılı Mart ayı ve önceki aylara ilişkin olup bu Kanunun yayımı tarihinden önce tahakkuk ettiği halde bu Kanunun yayımı tarihi itibarıyla ödenmemiş olan;

a) 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (e) bentleri kapsamındaki sigortalılık statülerinden kaynaklanan; sigorta primi, emeklilik keseneği ve kurum karşılığı, işsizlik sigortası primi, sosyal güvenlik destek primi,

b) Bu Kanuna göre yapılan başvuru tarihi itibarıyla ilgili mevzuatına göre ödenmesi imkânı ortadan kalkmamış isteğe bağlı sigorta primi ve topluluk sigortası primi,

c) Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ilgili kanunları gereğince takip edilen damga vergisi, özel işlem vergisi ve eğitime katkı payı,

asılları ile bu alacaklara ödeme sürelerinin bittiği tarihlerden bu Kanunun yayımı tarihine kadar geçen süre için Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın, bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde ödenmesi hâlinde, bu alacaklara uygulanan gecikme cezası ve gecikme zammı gibi fer’i alacakların tamamının tahsilinden vazgeçilir.

(2) 31/3/2018 tarihine kadar (bu tarih dâhil) bitirilmiş özel nitelikteki inşaatlar ile ihale konusu işlere ilişkin olup bu Kanunun yayımı tarihinden önce Kurumca re’sen tahakkuk ettirilerek işverene tebliğ edildiği halde bu Kanunun yayımı tarihi itibarıyla ödenmemiş olan; özel nitelikteki inşaatlar ile ihale konusu işlere ilişkin yapılan ön değerlendirme, araştırma veya tespitler sonucunda bulunan eksik işçilik tutarı üzerinden hesaplanan sigorta primi asılları ile bu alacaklara gecikme cezası ve gecikme zammı hesaplanan sürenin başlangıç tarihinden bu Kanunun yayımı tarihine kadar geçen süre için Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın, bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde ödenmesi hâlinde bu alacaklara uygulanan gecikme cezası ve gecikme zammı gibi fer’i alacakların tamamının tahsilinden vazgeçilir.

(3) 31/3/2018 tarihinden önce (bu tarih dâhil) yapılan tespitlere ilişkin olup bu Kanunun yayımı tarihinden önce kesinleştiği halde bu Kanunun yayımı tarihi itibarıyla ödenmemiş olan idari para cezası asıllarının %50’si ile bu tutara ödeme sürelerinin bittiği tarihlerden bu Kanunun yayımı tarihine kadar geçen süre için Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın tahsilinden vazgeçilir.

(4) Bu madde kapsama giren alacakların; asıllarının bu Kanunun yayımı tarihinden önce ödenmiş olmasına rağmen, fer’ilerinin bu Kanunun yayımı tarihi itibarıyla ödenmemiş olduğu durumlarda, aslı ödenmiş fer’i alacağın %40’ınm bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde ödenmesi hâlinde kalan %60’ının tahsilinden vazgeçilir.

(5) 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamındaki sigortalıların, ek 5 inci ve ek 6 ncı maddeleri kapsamında sigortalı olanların, bu madde kapsamındaki borçlarını yapılandırmaları hâlinde, yapılandırılan borç haricinde altmış günden fazla prim ve prime ilişkin borçlarının bulunmaması veya altmış günden fazla prim ve prime ilişkin borçları bulunmakla birlikte bu borçlarını ilgili kanunlara göre taksitlendirmiş veya yapılandırmış olup ödeme yükümlülüklerini de yerine getiriyor olmaları ve bu maddeye göre yapılandırılan borçlarının ilk taksitini ödemeleri kaydıyla genel sağlık sigortasından yararlanmaya başlatılır.

(6) 5510 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamında genel sağlık sigortası tescili yapılmış olup da gelir testine hiç başvurmayanlardan bu maddenin yayımı tarihinden 30/11/2018 tarihine kadar gelir testine başvuran kişilerin genel sağlık sigortası primleri, gelir testi sonucuna göre ilk tescil başlangıç tarihinden itibaren tahakkuk ettirilir.

(7) 2018 yılı Nisan ayı ve önceki aylara ilişkin olup bu Kanunun yayımı tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamında tahakkuk ettiği hâlde ödenmemiş olan prim borçlarının 31/12/2018 tarihine kadar ödenmesi halinde gecikme cezası ve gecikme zammı gibi fer’i alacakların tamamının tahsilinden vazgeçilir. Bu Kanunun yayımı tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 60 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamındaki sigortalılık statüsünden kaynaklanan prim borcu bulunanlar anılan Kanunun 67 nci maddesinde belirtilen şartları taşımaları halinde, bu Kanunun yayımı tarihinden önceki döneme ait prim borçları dikkate alınmaksızın Kanunun yayımı tarihinden itibaren 31/12/2018 tarihine kadar sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan yararlandırılır. Bu Kanunun yayımı tarihine kadar ödenmiş olan 5510 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamındaki genel sağlık sigortası primleri ile gecikme cezası ve gecikme zammı tutarları iade ve mahsup edilmez.

(8) Köy ve mahalle muhtarları, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar ile tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, 5510 sayılı Kanuna, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu mülga hükümlerine ve mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa göre tescilleri yapıldığı hâlde prim borçları nedeniyle daha önceki ilgili kanunları uyarınca sigortalılık süreleri durdurulmuş olanlardan bu Kanunun yayımı tarihi itibarıyla ihya edilmemiş olanların kendileri veya hak sahipleri, bu Kanunun yayımı tarihini takip eden aybaşından itibaren iki ay içinde Kuruma müracaat ederek, durdurulan sigortalılık süreleri için ödeyecekleri prim tutarının, sigortalılık süreleri durdurulmamış gibi değerlendirilerek bu maddenin birinci fıkrası hükümlerine göre hesaplanmasını talep edebilirler. Hesaplanan borcun tamamının ilk taksit ödeme süresi içinde ödenmesi hâlinde durdurulan süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir. Hesaplanan borcun tamamının ilk taksit ödeme süresi içinde ödenmemesi hâlinde ihya işlemi geçerli sayılmaz ve bu fıkra kapsamında ödenmiş olan tutarlar ilgilinin başkaca prim borcunun bulunmaması kaydıyla faizsiz olarak iade edilir. Bu fıkra hükümlerinin uygulanmasında bu Kanunun 9 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (a) ve (b) bentleri hükümleri uygulanmaz.

ile kesinleşmemiş idari para cezaları

MADDE 8- (1) 31/3/2018 tarihine kadar (bu tarih dâhil) bitirilmiş özel nitelikteki inşaatlar ile ihale konusu işlere ilişkin olup, bu Kanun hükümlerinden yararlanmak için bu Kanunun yayımı tarihini izleyen ikinci ayın sonuna kadar başvurulduğu hâlde bu sürenin sonuna kadar Kurumca resen tahakkuk ettirilerek işverene tebliğ edilememiş olan ön değerlendirme, araştırma veya tespit sonucunda bulunan eksik işçilik tutarı üzerinden hesaplanan sigorta primi asılları ile bu alacaklara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı hesaplanan sürenin başlangıç tarihinden bu Kanunun yayımı tarihine kadar geçen süre için Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın, ilk taksit bu Kanuna göre hesaplanan tutarın işverene tebliğ edildiği tarihi izleyen ikinci aydan başlamak üzere, bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde ödenmesi hâlinde, bu alacaklara uygulanan gecikme cezası ve gecikme zammı gibi fer’i alacakların tamamının tahsilinden vazgeçilir. Şu kadar ki bu Kanunun yayımı tarihini izleyen ikinci ayın sonuna kadar resen tahakkuk ettirilerek işverene tebliğ edilen eksik işçilik tutarları üzerinden hesaplanan sigorta prim tutarları, bu Kanunun 7 nci maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen alacaklar için öngörülen süre ve şekilde ödenir.

(2) 31/3/2018 tarihinden önce (bu tarih dâhil) yapılan tespitlere ilişkin olup bu Kanunun yayımı tarihinden önce tebliğ edilen ve bu tarih itibarıyla (bu tarih dâhil) kesinleşmemiş bulunan ve Kanunun yayımı tarihi itibarıyla ödenmemiş olan idari para cezası asıllarının %50’si ile bu tutara ödeme sürelerinin bittiği tarihlerden bu Kanunun yayımı tarihine kadar geçen süre için Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın, bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde ödenmesi hâlinde, idari para cezası asıllarının kalan %50’si ile idari para cezasına uygulanan gecikme cezası ve gecikme zammı gibi fer’i alacaklarının tamamının tahsilinden vazgeçilir.

(3) 31/3/2018 tarihinden önce (bu tarih dâhil) yapılmış tespitlere ilişkin idari para cezalarından bu Kanunun yayımı tarihinden sonra tebliğ edilenler için ilgililerce tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içerisinde yazılı başvuruda bulunularak idari para cezasının %50’sinin, ilk taksiti tebligatı izleyen aydan başlamak üzere ikişer aylık dönemler hâlinde altı eşit taksitte ödenmesi şartıyla idari para cezasının kalan %50’sinin tahsilinden vazgeçilir. Şu kadar ki bu Kanunun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen süre içinde tebliğ edilen cezalar için bu madde hükmünden yararlanmak isteyenlerin anılan bentte belirtilen süre içerisinde, başvuru süresi otuz günden az kalmış ise otuz gün içinde başvuruda bulunmaları ve madde kapsamında ödenecek tutarların ilk taksitini 9 uncu maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen sürede, izleyen taksitleri ikişer aylık dönemler halinde altı eşit taksitte ödemeleri şartıyla maddeden yararlanılır.

(4) Bu Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi kapsamındaki alacaklardan bu Kanunun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen ilk taksit ödeme süresinin sonuna kadar tahakkuk edenler de bu Kanunun 7 nci maddesine göre yapılandırılır.

(5) Bu madde ile 7 nci madde hükümlerinden yararlanmak isteyen borçluların, bu maddelerde belirtilen şartların yanı sıra dava açmamaları, açılmış davalardan vazgeçmeleri ve kanun yollarına başvurmamaları şarttır.

(6) Bu madde ile 7 nci madde hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda bulunan borçlular, taksit ödeme süresince tahakkuk eden sigorta primlerini çok zor durum olmaksızın bir takvim yılında ikiden fazla vadesinde ödememeleri ya da eksik ödemeleri hâlinde, belirtilen madde hükümlerine göre yapılandırılan borçlarına ilişkin kalan taksitlerini ödeme haklarını kaybederler.

Ortak hükümler

MADDE 9- (1) Bu Kanunun ilgili maddelerindeki başvuru ve ödeme süresine ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla bu Kanun hükümlerinden yararlanmak isteyen borçluların;

a) Bu Kanunun yayımı tarihini izleyen ikinci ayın sonuna kadar ilgili idareye başvuruda bulunmaları,

b) Maliye Bakanlığına, Gümrük ve Ticaret Bakanlığına, il özel idarelerine, belediyelere ve

YİKOB’lara bağlı tahsil dairelerine ödenecek tutarların ilk taksitini bu Kanunun yayımı tarihini izleyen dördüncü aydan, Sosyal Güvenlik Kurumuna bağlı tahsil dairelerine ödenecek tutarların ise

Tamamı İçin Tıklayınız

(Dosya Boyutu 80 Mb. Zor İnebilir)

Ekleri İçin Tıklayınız

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • Enflasyon Düzeltmesi Uygulayan Şirketlerde Kar Dağıtımı Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan “Enflasyon Düzeltmesi Uygulayan Şirketlerde Esas Alınacak…
  • 1 TL için 532.000 TL Fazla Vergi Ödeme Riski Sosyal içerik üreticilerinden ile Appstore, Google Play üzerinden gelir elde…
Top