Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Kamu Gözetimi Kurumu tarafından yayınlanan 19/12/2012 tarihli ve 2012/4213 sayılı Bağımsız Denetime Tabi Olacak Şirketlerin Belirlenmesine Dair Bakanlar Kurulu Kararı (Eski Karar) ile 26/03/2018 tarihli ve 2018/11597 sayılı Bağımsız Denetime Tabi Şirketlerin Belirlenmesine Dair Bakanlar Kurulu Kararı (Yeni Karar) karşılaştırma tablosu aşağıdaki gibidir,

11 Haziran 2018 tarihli ve 30448 sayılı Resmi Gazete’de 303 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği yayımlandı.

Söz konusu Tebliğde, 7103 sayılı Kanun ile Gelir Vergisi Kanununda değişiklik yapılan aşağıdaki hususlara ilişkin açıklamalara yer verilmiştir:

  • İhtiyaç fazlası elektrik enerjisinin satışında esnaf muaflığı,
  • Kadın hizmet erbabına sağlanan kreş ve gündüz bakımevi yardımında gelir vergisi istisnası,
  • Hizmet erbabına ödenen tazminatların vergilendirilmesi ile istisna uygulaması,
  • İlave asgari geçim indirimi düzenlemesi.

1) Kadın hizmet erbabına sağlanan kreş ve gündüz bakımevi yardımında gelir vergisi istisnası

7103 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesiyle, Gelir Vergisi Kanunu’nun “Ücretlerde” başlıklı 23 üncü maddesinin birinci fıkrasında yapılan değişiklik ile işverenlerce kadın hizmet erbabına kreş ve gündüz bakımevi hizmeti verilmek suretiyle sağlanan menfaatler ile işverenler tarafından söz konusu hizmetin işyerinde verilmemesi durumunda kadın hizmet erbabına aylık olarak, asgari ücretin aylık brüt tutarının %15’ini geçmemek üzere sağlanan kreş ve gündüz bakımevi yardımları ücret istisnası kapsamına alınmıştı.

Diğer taraftan, söz konusu %15 oranını, asgari ücretin aylık brüt tutarının %50’sine kadar artırmaya ve kanuni seviyesine getirmeye Bakanlar Kuruluna yetki verilmişti. 5/5/2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 2018/11674 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile %15 oranı, bu tarihten itibaren asgari ücretin brüt tutarının %50’si olarak belirlenmişti (2.029,50x%50= 1.014,75 TL).

Bu Tebliğ ile anılan istisnanın uygulamasına yönelik açıklamalar yapılmıştır. Yapılan açıklamalardan ve verilen örneklerden öne çıkan hususlar aşağıdaki gibidir.

  • İşverenlerce, kreş ve gündüz bakımevi hizmetinin işyerinde verilmediği durumlarda, ödemenin hizmet erbabına değil doğrudan bu hizmeti sağlayan mükelleflere yapılması gerekmektedir. Hizmet erbabına doğrudan yapılan ödemeler ve sağlanan menfaatler ise ücret olarak vergilendirilecektir.

  • İstisnadan faydalanılması için kadın hizmet erbabına sağlanan menfaatin, ilgili Kanunlar, toplu iş sözleşmeleri veya bireysel iş sözleşmelerine dayanarak ödenen asıl ücrete ilave olarak sağlanması şart olup, kadın hizmet erbabının asıl ücretinin bir kısmının kreş ve gündüz bakımevi hizmeti ödemesi gibi değerlendirilmek suretiyle anılan istisnaya konu edilmesi mümkün değildir. Tebliğde konuya ilişkin olarak aşağıdaki örneğe yer verilmiştir.

Örnek 6: İşveren (M)’ye bağlı olarak 4.000 TL ücretle çalışan hizmet erbabı Bayan (Ş), bir çocuğu için kreş işletmesine aylık 1.000 TL kreş ücreti ödemektedir. Bayan (Ş)’nin talebi üzerine, kreş işletmesine ödemiş olduğu 1.000 TL kreş ücreti, işvereni tarafından ücretinden kesilmek suretiyle ödenmeye başlanmıştır.

İşveren (M), Bayan (Ş)’nin asıl ücretinden keserek kreş işletmesine ödediği 1.000 TL ile sadece ödemeye aracılık ettiği, Bayan (Ş)’nin almış olduğu asıl ücretine ilave bir menfaat sağlamadığı için, bu ödeme dolayısıyla 193 sayılı Kanunun 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının (16) numaralı bendi kapsamında gelir vergisi istisnasından faydalanılması söz konusu olmayacaktır.”

2) Hizmet erbabına ödenen tazminatların vergilendirilmesi ile istisna uygulaması

7103 sayılı Kanun ile Gelir Vergisi Kanunu’nun;

  • Ücretin Tarifi” başlıklı 61 inci maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen bent ile hizmet erbabına hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra, karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya ikale sözleşmesi kapsamında ödenen tazminatlar ile iş kaybı, iş sonu ve iş güvencesi tazminatları gibi çeşitli adlar altında yapılan ödeme ve yardımların ücret kapsamında değerlendirildiğine yönelik düzenleme yapılmıştı.

  • Tazminat ve Yardımlarda” başlıklı 25 inci maddesinin birinci fıkrasında yapılan değişiklik ile de yapılan bu ödemeler ve yardımların ödenecek kıdem tazminatlarından istisna edilecek tutarın hesaplanmasında dikkate alınacağı ve istisnayı aşan tutarların ücret olarak değerlendirilerek gelir vergisine tabi tutulacağı düzenlenmişti.

Bu Tebliğ ile söz konusu düzenlemeye ilişkin olarak 1475, 854 ve 5953 sayılı Kanunlar uyarınca ödenmesi gereken kıdem tazminatları dikkate alınarak açıklamalar yapılmıştır.

Buna göre, 1475, 854 ve 5953 sayılı Kanunlar uyarınca ödenecek kıdem tazminatlarından gelir vergisinden istisna edilecek tutar hesap edilirken; işten ayrılma, emekli olma, dava açılmaması vb. nedenlerle karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya ikale sözleşmesi kapsamında ödenen tazminatlar, iş kaybı tazminatları, iş sonu tazminatları, iş güvencesi tazminatları gibi ödemeler de dahil edilerek ödemelerin toplamı üzerinden istisna uygulanacak, istisnayı aşan tutarlar ise ücret olarak gelir vergisine tabi tutulacaktır.

Tebliğde konuya ilişkin olarak verilen örneklerden biri aşağıdaki gibidir.

Örnek 10: (Ç) A.Ş.’de 10 yıl süreyle çalıştıktan sonra 12/1/2018 tarihinde işten ayrılan Bay (H)’ye, işvereni tarafından 1475 sayılı Kanun uyarınca, kıdem tazminatına esas ücreti olan 3.000 TL üzerinden 30.000 TL kıdem tazminatı ile karşılıklı sonlandırma sözleşmesine (ikale) istinaden 50.000 TL iş güvencesi tazminatı olmak üzere toplam 80.000 TL ödeme yapılmıştır.

2/1/2018 tarihi itibariyle 657 sayılı Kanuna tabi en yüksek Devlet memuruna bir hizmet yılı için ödenecek azami emekli ikramiyesi tutarı 5.001,76 TL dir.

Bay (H)’ye yapılan 80.000 TL lik ödemenin gelir vergisinden istisna edilecek tutarı aşağıdaki gibi olacaktır.

Kıdem tazminatı tutarı                                                30.000,00 TL

İş güvencesi tazminatı                                                50.000,00 TL

Ödenen toplam tutar                                                 80.000,00 TL

Vergiden istisna edilecek tutar (5.001,76x10=)           50.017,60 TL

Vergiye tabi tutar (80.000-50.017,60=)                     29.982,40 TL

3) İlave asgari geçim indirimi düzenlemesi

7103 sayılı Kanun ile Gelir Vergisi Kanunu’nun “Asgarî geçim indirimi” başlıklı 32 nci maddesine yeni eklenen fıkra ile bekar ve çocuksuz bir asgari ücretlinin durumu esas alınmak suretiyle, gerek bu durumdaki ücretlilerin gerekse net ücreti vergi tarifesi uygulanması nedeniyle içinde bulunulan yılın Ocak-Temmuz ayına ilişkin ödenen net ücretin altında kalanların; net asgari ücretin temmuz ayına kadar ocak ayında geçerli olan net ücretin, temmuz ayından sonra ise temmuz ayında geçerli olan net ücretin altına düşmesini telafi edecek şekilde asgari geçim indirimi ilave edilmesi sağlanmıştır.

Bu Tebliğ ile söz konusu düzenlemeye yönelik açıklamalar yapılmıştır. Yapılan açıklamalardan ve verilen örneklerden öne çıkan hususlar aşağıdaki gibidir.

  • Hizmet erbabına yapılan ve ücret olarak kabul edilen tazminat ve prim gibi mutat olmayan ödemeler, esas itibarıyla yıllık bazda ücretlinin gelirini artırdığından, bu ödemeler nedeniyle üst dilime girilmesi nedeniyle aylık net ücretin düştüğünden söz edilemeyecek ve ilave asgari geçim indirimi uygulanmayacaktır. Tebliğde konuya ilişkin olarak aşağıdaki örneğe yer verilmiştir.

Örnek 16: Evli, eşi çalışmayan ve 1 çocuk sahibi Bay (R) asgari ücretli olarak çalışmaktadır. Bay (R)’nin 2018 yılı Ocak ayında asgari geçim indirimi dâhil net ücreti 1.603,12 TL’dir.

İşvereni tarafından Bay (R)’ye Mart ayında 5.000 TL prim ödemesi yapılması nedeniyle gelir vergisine esas tarifede üst dilime girilmiş ve Bay (R)’nin ücreti, Temmuz ayından itibaren 1.603,12 TL nin altına düşmüştür.

Her ne kadar Bay (R)’nin Temmuz ayından itibaren net ücreti, 1.603,12 TL’nin altına düşmüş olsa bile, yıl içerisinde elde edilen kümülatif ücrete bakıldığında, prim ödemesi nedeniyle yıllık bazda asgari ücretin altına düşmediğinden ilave asgari geçim indirimi uygulanmayacaktır.

  • Halihazırda AGİ ile net ücreti, geçerli olan net ücretin (2018 yılı için 1.603,12 TL) altına düşmeyenler ilave asgari geçim indiriminden yararlanamayacaklardır.

Örnek 15: Bay (C) asgari ücretli olarak çalışmaktadır. Bay (C) evli ve 3 çocuklu olup eşi çalışmamaktadır.

Bay (C)’nin 2018 yılı Ocak ayında asgari geçim indirimi dâhil net ücreti 1.709,67 TL dir. Eylül ayı net ücreti 1.673,39 TL, Ekim, Kasım ve Aralık ayları net ücreti ise 193 sayılı Kanunun 103 üncü maddesinde yer alan vergi tarifesi nedeniyle 1.623,42 TL’ye düşmektedir.

Bay (C)’nin, Eylül, Ekim, Kasım ve Aralık ayları net ücreti 1.603,12 TL’nin altına düşmediğinden ilave asgari geçim indiriminden yararlanması söz konusu olmayacaktır.

4) İhtiyaç fazlası elektrik enerjisinin satışında esnaf muaflığı

7103 sayılı Kanun ile Gelir Vergisi Kanunu’nun “Vergiden Muaf Esnaf” başlıklı 9 uncu maddesinin birinci fıkrasına eklenen bent ile yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik enerjisi üretimini teşvik etmek amacıyla, sahibi oldukları veya kiraladıkları konutların çatı ve/veya cephelerinde kurdukları kurulu gücü azami 10 kW’a kadar (10 kW dâhil) olan (Kat maliklerince ana gayrimenkulün ortak elektrik enerjisi ihtiyacının karşılanması amacıyla kurulan dâhil) yalnızca bir üretim tesisinden üretilen elektrik enerjisinin ihtiyaç fazlasını son kaynak tedarik şirketine satanlar gelir vergisinden muaf tutulmuştu.

Bu Tebliğ ile söz konusu düzenlemeye yönelik açıklamalar yapılmıştır. Yapılan açıklamalardan ve verilen örneklerden öne çıkan hususlar aşağıdaki gibidir.

  • Esnaf muaflığından aşağıdaki şartlar dahilinde faydalanılacaktır.

a) Üretim tesisinin sahip olunan veya kiralanan konutların çatı ve/veya cephelerinde (Kat maliklerince ana gayrimenkulün ortak elektrik enerjisi ihtiyacının karşılanması amacıyla kurulanlar dâhil) kurulu olması,

b) Üretim tesisinin kurulu gücünün azami 10 kW (10 kW dâhil) olması,

c) Elektriğin yalnızca bir üretim tesisinde üretilmesi,

ç) Üretilen elektrik enerjisinden ihtiyaç fazlasının son kaynak tedarik şirketine satılması.

  • Apartman yönetimi tarafından apartmanın elektrik ihtiyacını karşılamak için kurulan elektrik üretim tesisinin mülkiyet hakkıhisseleri oranında kat maliklerine ait olduğundan, ihtiyaç fazlası elektriğin son tedarik şirketine satışından elde edilen gelirler de vergi kanunları açısından yönetimin değil kat maliklerinin geliri olarak kabul edilmektedir. Ana gayrimenkulün ortak elektrik enerjisi ihtiyacının karşılanması amacıyla apartman yönetimi tarafından kurulan üretim tesisinde üretilen ihtiyaç fazlası enerjinin son kaynak tedarik şirketine satışında her bir malik muafiyetten ayrı ayrı faydalanacaktır.

  • Apartmanların işyeri olarak kullanılan bağımsız bölümlerinin bulunması halinde de apartmanın ortak elektrik enerjisi ihtiyacının karşılanması amacıyla kurulan üretim tesisinde üretilen ihtiyaç fazlası enerjinin son kaynak tedarik şirketine satışı, muafiyetten yararlanmaya engel teşkil etmeyecektir.

  • Sahibi olunan veya kiralanan işyerlerinde kurulan tesislerde üretilen elektriğin ihtiyaç fazlasının satışından dolayı esnaf muaflığından yararlanılamayacaktır. Ancak konutunu hem işyeri hem de mesken olarak kullananların bu kapsamda elde ettiği kazançları ise muafiyet kapsamında kabul edilecektir.

  • Gerçek kişilerce kullanılan birden fazla konutta elektrik üretim tesisi kurulduğu durumlarda, sadece bir tesis için esnaf muaflığından faydalanılabileceğinden, hangi tesis için esnaf muaflığından faydalanılacağı, ilgili son kaynak tedarik şirketine bildirilmek suretiyle serbestçe belirlenebilecektir.

  • Esnaf muaflığından yararlananlardan elektrik enerjisi alan son kaynak tedarik şirketlerinin, ihtiyaç fazlası elektrik enerjisi alımları karşılığı yaptıkları ödemeler muhtasar beyanname ile beyan edilecek ve tevkifat oranı, 14/5/2018 tarihli ve 2018/11750 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı gereği %0 olarak uygulanacaktır. Ödemenin kat maliklerince oluşturulan yönetimlere yapılması, gelir vergisi tevkifat uygulamasını değiştirmeyecektir.

  • Ana gayrimenkulün ortak enerji ihtiyacının karşılanması amacıyla kurulan tesislerden yapılan satışlarda, gider pusulasının, kat maliklerince oluşturulan yönetim adına düzenlenmesi uygun bulunmuştur. Verginet.net

Söz konusu Tebliğe aşağıdaki bağlantı yoluyla ulaşabilirsiniz.

303 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği

vergide uzlaşmaya varılması durumunda uzlaşma tutanağı üzerinde mutabık kalınan vergi ve cezalar hakkında uzlaşma sağlandığı için mükellef ile vergi dairesi uzlaşmış sayılır. Bu durumda, idare tarafından üzerinde uzlaşılan vergi ve cezalar hakkında hiçbir mercie şikayette bulunulamaz.[1] Tarhiyatın kökü sahte fatura kullanımı ile ilgili olsa bile kesilen ceza eğer 1 kat vergi ziyası olarak kesilmiş ise bu konuda zaten tarhiyattan önce uzlaşma konusuna girmektedir.[2]

Gerek tarhiyat öncesi uzlaşma ve gerekse tarhiyat sonrası uzlaşma 213 sayılı VUK’nun ilgili hükümlerine göre ve tarhiyat öncesi uzlaşma yönetmeliğine göre düzenlenmektedir. Tarhiyat sonrası uzlaşma, 213 sayılı VUK md.6 hükümlerine göre; mükellef veya adına ceza kesilen kimse üzerinde uzlaşılan veya tutanak ile tespit edilen bu husus hakkında vergi hatası hariç dava açamaz. Ve Gelir İdaresi bu hususta hiçbir mercie şikayette bulunamaz. Durum böyle olunca, üzerinde uzlaşılan vergi ve cezaların konusu vergi suçu fiilini gerektirse dahi bu hususta idare tarafından kamu davası açılması olanaksızdır.[3] Yargıtay 11. Ceza Dairesi tarafından verilen 27.10.1999 gün ve 6032/7162 sayılı kararda bu konuda şöyle denilmektedir: “taraflar arasında tarhiyat öncesi uzlaşma sağlanmış olduğundan sanığın beraatı yerine ceza tertibine yer olmadığına karar verilmesi. Yasaya aykırı ise de; bu cihetin duruşma yapılmaksızın CMUK’nun 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan hükümden “sanık hakkında ceza tertibine yer olmadığına” ibaresinin çıkarılarak, “sanığın beraatına” denilmek suretiyle hükmün tebliğ namedeki düşünceye uygun olarak DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 27.10.1999 gününde oybirliğiyle karar verildi.”

Uzlaşma konusunda idare mükellef ile uzlaşıp uzlaşmama hakkında serbesttir. İdare, isterse mükellef ile uzlaşmamaya bilir. Başka bir ifade ile mükellef ne kadar istekli olursa olsun gelir idaresi istemediği takdirde uzlaşma mümkün olmayabilir. Uzlaşama komisyonlarında müzakereler sırasında mükelleflerin oy hakkı yoktur. İdare tarafından uzlaşma komisyonunda uzlaşma komisyonunu teşkil eden 3 uzman kişi idare adına komisyona katılır. Yine bu noktada mükellefin uzlaşmada “rey hakkı” bulunmamaktadır. Uzlaşmaya varıldıktan sonra olayın başka bir boyutu olan ceza davası konusunun ne olacağı düşünülebilir. Üzerinde uzlaşılan vergi ve cezalar hakkında artık bu aşamada uzlaşmaya varıldığı için ceza davası açılamaz. Varsa açılmış ceza davası düşer.[4] Yüksek mahkeme Yargıtay tarafından verilen ve yerleşik hale gelen birçok kararda üzerinde uzlaşılan vergi ve cezalar için artık “kaçakçılık suçu”iddiasıyla idarenin adli yargıya başvurması hakkının ortadan kalkması sistemin kendi doğası gereğidir.[5]

Kaçakçılığa teşebbüs suçlarında vergi ziyaı henüz doğmadığı için kaçakçılık suçu için vergi ziyaı koşulu istenilmektedir. Eğer, burada da vergi kaybının nedeni olan sanık tarhiyat öncesi uzlaşmaya varmakla hapis ve meslekten men cezası almaktan kurtulmakta ancak kanun karşısında daha hafif suç işleyen kimseler hapis ve meslekten men eczasına çarptırılabilmektedirler. Vergi hukuku uygulamasında kendisine naylon fatura kullanımı nedeniyle KDV ve vergi ziyaı cezası kesilen bir mükellef kasten bu naylon faturayı almadığı konusunda vergi inceleme elemanı rapor düzenlemesi halinde 1 kat vergi ziyaı cezası kesileceği için fiil kaçakçılık fiilini gerektirmeyecek ve tarhiyat öncesi uzlaşmaya konu olacağından dolayı ceza mahkemesinde kamu davası açılmayacaktır.

Sahte belge düzenleme fiilleri dolayısıyla yine kendi adlarına 3 kat vergi ziyaı cezası kesilmemiş olan mükellefler kendileri ile ilgili cezalı tarhiyatları uzlaşmaya taşıyabilirler. Burada da, düzenlenen inceleme raporunda 213 sayılı VUK’nun ilgili genel tebliği 306 Seri Nolu Genel Tebliği gereğince kastın olmadığı ve dolayısıyla 1 kat vergi ziyaı cezası kesilmesi dolayısıyla burada da uzlaşma sağlanması halinde konu ceza mahkemesine taşınamaz. Dolayısıyla da, herhangi bir vergi suçu olsa bile uzlaşmaya varılmış olması nedeniyle suç ortadan kalkar.[6]

Sahte fatura kullanma veya düzenleme fiilleri dolayısıyla KOD’a düşen mükellefler açısından ise durum farklılık arz etmektedir. Bu gibi şirketlerde KOD’a düşme nedeniyle mükellefin durumunu ispat etmesi halinde veya teminat göstermesi halinde KOD’dan çıkması her zaman mümkündür. Bu gibi mükelleflerin KOD’a giriş nedenleri vergi incelemesi sonucu düzenlenecek raporlara göre belirlenecektir. KOD 4 diye isimlendirilen listeye sahte fatura kullanımı dolayısıyla giren bir mükellef mal aldığı firmaya ödemelerini banka sistemi üzerinden yapmış olduğunu ispat etmesi durumunda KOD’dan çıkabilir. Aksi takdirde kendisine yapılan vergi ve vergi ziyaı cezalı tarhiyat 3 kat olarak yapılması halinde tarhiyat uzlaşmaya konu edilemez. 1 kat kesilen vergi ziyaı cezası dolayısıyla uzlaşma talebi mümkün olur. Bu durumda da yine, kamu davası açılamaz.

Vergi yasalarında yapılan düzenlemeler sonucunda sahte belge düzenleme veya kullanma fiilleri dolayısıyla getirilen cezai hükümler arttırılmıştır. Buna göre, 5904 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesinin (a) fıkrasında yer alan “bir yıldan”ibaresi, “on sekiz aydan”şeklinde değiştirildi.[7]

Yapılan düzenleme ile örneğin muhasebe hilesi yapanlara, çift defter kullananlara, defter ve belgelerini tahrif edenlere, verilen süreye rağmen defter ve belgelerini ibraz etmeyenlere, kapsamı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenlere ya da kullananlara “1 yıldan 3 yıla” kadar uygulanan hapis cezası, “18 aydan 3 yıla” olarak değiştirildi. Böylelikle, bir yıla kadar olan hapis cezalarının paraya çevrilmesi, asgari hapis cezası 18 aya yükseltilmek suretiyle önlendi.[8]

Buna göre örneğin, ücret bordrosunda ödediği ücreti düşük gösteren bir mükellef “muhtevası itibariyle yanıltıcı belge düzenlemiş” sayılacak ve bu fiil nedeniyle 18 aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunabilecek. Nazlı Gaye Alpaslan

http://www.hurses.com.tr/av-nazli-gaye-alpaslan/vergide-uzlasmada-mutabik-kalinmasi-ve-bir-yargitay-karari/haber-19455

---------

[1] 213 sayılı VUK ek madde:6

[2] (1) kat kesilen cezalar uzlaşmaya konu edilebilir. (3) kat kesilen cezalar uzlaşmaya konu edilemez. VUK ek md. 6. Ayrıntılı açıklamalar için bkz. BAYKARA Bekir, “Uzlaşma Talebinde Bulunmak veya Uzlaşmak Haksız Olunduğunu Kabul Anlamına Gelmez”, Vergi Dünyası Dergisi, Mart 2008, Sayı:319.

[3] 213 sayılı VUK ek md.11 ve Yargıtay 9. C.D., 7.4.1993 gün ve E.1993/818-K:1993/1736 sayılı kararları. Yine, Yargıtay 11. C.D.nin, 13.04.2000 gün ve 1337/1383 sayılı kararları.

[4] Aksi yönde ileri sürülen görüşler için bkz. YİĞİT Uğur, Vergi Kaçaklığı Suçları ve Diğer Hürriyeti Bağlayıcı Vergi Suç ve Cezaları, Beta Yayıncılık, Mart 2004, İstanbul, s.256-257.

[5] Yargıtay 9.C. D., 8.6.1989 gün ve E:1989/1074-K:1789/3045 sayılı kararı.

[6] Aksi yöndeki görüşler için bkz. TANRIKULU Lütfi, “Uzlaşma, Kamu Davası Açılmasını Gerektiren Kaçakçılık Suçlarını Ortadan Kaldırır Mı?”, Vergi Dünyası, Aralık 1993, Sayı: 148

[7] Bkz. 03.07.2009 tarih ve 27277 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

[8] KIZILOT Şükrü, “Vergi Kaçıran Herkes Hapse Girecek”, Hürriyet, 23.06.2009, s.11

12 Haziran 2018 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 30449

Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:

Bu Tebliğde, 6676 sayılı Kanunun 14 üncü maddesi ve 7033 sayılı Kanunun 64 üncü maddesiyle 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununda yapılan değişiklikler ile 6772 sayılı Kanununnci maddesiyle 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendine eklenen ibarelere ilişkin açıklamalara yer verilmiş olup, 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinde ilgili bölümler itibarıyla aşağıdaki değişiklikler yapılmıştır.

MADDE 1 – 3/4/2007 tarihli ve 26482 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Kurumlar Vergisi Genel Tebliği (Seri No: 1)nin “5.12.2.1. Yasal düzenleme” başlıklı bölümü aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

16/2/2016 tarihli ve 6676 sayılı Kanunun (1) 14 üncü maddesi ve 18/6/2017 tarihli ve 7033 sayılı Kanunun (2) 64 üncü maddesiyle yapılan değişiklikler sonrasında 4691 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesi aşağıdaki gibidir.

“Yönetici şirketlerin bu Kanun uygulaması kapsamında elde ettikleri kazançlar ile Bölgede faaliyet gösteren gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, münhasıran bu Bölgedeki yazılım, tasarım ve AR-GE faaliyetlerinden elde ettikleri kazançları 31/12/2023 tarihine kadar gelir ve kurumlar vergisinden müstesnadır.

Bölgede faaliyet gösteren gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin bu kazançlarının gayrimaddi hakların satılması, devri veya kiralanmasından elde edilmesi halinde, istisnadan yararlanılmasını, bu hakların ilgili mevzuat çerçevesinde tescil, kayıt veya bildirim şartına bağlamaya, mükellefin gayrimaddi hak geliri ve varsa bağlı olduğu grubun satış hasılatına göre tescil şartına bağlı olmaksızın belgelendirme usulüne tabi tutmaya, istisnadan yararlanacak kazancı; bu kazancın elde edilmesine yönelik faaliyetler kapsamında gerçekleştirilen nitelikli harcamaların toplam harcamalara oranına isabet eden kısmı ile sınırlandırmaya, bu oranı toplam harcama tutarını aşmamak üzere yüzde 30’una kadar artırımlı uygulatmaya, nitelikli ve toplam harcamaları tanımlamaya Bakanlar Kurulu, bu kapsamda uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı yetkilidir.

Bölgede çalışan; AR-GE, tasarım ve destek personelinin bu görevleri ile ilgili ücretleri 31/12/2023 tarihine kadar her türlü vergiden müstesnadır. Gelir vergisi stopajı ve sigorta primi işveren hissesine ilişkin teşviklerden yararlanacak olan destek personeli sayısı, AR-GE ve tasarım personeli sayısının yüzde onunu aşamaz. Hak kazanılmış hafta tatili ve yıllık ücretli izin süreleri ile 17/3/1981 tarihli ve 2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda belirtilen tatil günlerine isabet eden ücretler de bu istisna kapsamındadır. Haftalık kırk beş saatin üzerindeki ve ek çalışma sürelerine ilişkin ücretler bu istisnadan faydalanamaz. Yönetici şirket, ücreti gelir vergisi istisnasından yararlanan kişilerin Bölgede fiilen çalışıp çalışmadığını denetler. Ancak, Bölgede yer alan işletmelerde çalışan AR-GE ve tasarım personelinin bu Bölgelerde yürüttüğü projelerle doğrudan ilgili olmak şartıyla, proje kapsamındaki faaliyetlerin bir kısmının Bölge dışında yürütülmesinin zorunlu olduğu durumlarda Bölge dışındaki bu faaliyetlere ilişkin ücretlerinin yüzde yüzünü aşmamak şartıyla Bakanlar Kurulunca ayrı ayrı veya birlikte belirlenecek kısmı ile Bölgede yer alan işletmelerde en az bir yıl süreyle çalışan AR-GE ve tasarım personelinin yüksek lisans yapanlar için bir buçuk yılı, doktora yapanlar için iki yılı geçmemek üzere Bölge dışında geçirdiği sürelere ilişkin ücretlerin yüzde yüzünü aşmamak şartıyla Bakanlar Kurulunca ayrı ayrı veya birlikte belirlenecek kısmı, gelir vergisi stopajı teşviki kapsamında değerlendirilir. Bu kapsamda teşvikten yararlanılması için Bölge yönetici şirketinin onayının alınması ve Bakanlığın bilgilendirilmesi zorunludur. Yönetici şirketin onayı ile Bölge dışında geçirilen sürenin Bölgede yürütülen görevle ilgili olmadığının tespit edilmesi halinde, ziyaa uğratılan vergi ve buna ilişkin cezalardan ilgili işletme sorumludur. https://goo.gl/RkqgJX

Bu madde hükümleri TÜBİTAK-Marmara Araştırma Merkezi Teknoloji Serbest Bölgesi yönetici şirketi, bu bölgede faaliyet gösteren Gelir ve Kurumlar Vergisi mükellefleri ile bölgede çalışan araştırmacı, yazılımcı, tasarımcı ve AR-GE personelinin bu görevleri ile ilgili ücretleri bakımından da uygulanır.”

Ayrıca 21/3/2018 tarihli ve 7103 sayılı Kanunun (3) 51 inci maddesiyle 4691 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yapılan değişiklik sonrasında anılan fıkra hükmü aşağıdaki gibidir.

“Bölgede faaliyet gösteren gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin bu kazançlarının gayrimaddi hakların satılması, devri veya kiralanmasından elde edilmesi halinde, istisnadan yararlanılmasını, bu hakların, mahiyetlerine göre, AR-GE faaliyetleri neticesinde elde edilmesi ve ilgili mevzuat çerçevesinde tescil veya kayıt ettirilmesi ya da bildirilmesi şartına bağlamaya, istisnadan kazancın elde edildiği vergilendirme dönemine ilişkin beyannamelerin verilmesi gereken sürenin sonuna kadar tescil veya kayıt için yetkili kuruma başvurulmuş olması kaydıyla bu kazançları doğuran işlemlerin gerçekleştirildiği vergilendirme döneminden başlayarak faydalandırmaya, mükellefin gayrimaddi hak geliri ve varsa bağlı olduğu grubun satış hasılatına göre tescil şartına bağlı olmaksızın belgelendirme usulüne tabi tutmaya, istisnadan yararlanacak kazancı; bu kazancın elde edilmesine yönelik faaliyetler kapsamında gerçekleştirilen nitelikli harcamaların toplam harcamalara oranına isabet eden kısmı ile sınırlandırmaya, bu oranı toplam harcama tutarını aşmamak üzere yüzde 30’una kadar artırımlı uygulatmaya, nitelikli ve toplam harcamaları tanımlamaya Bakanlar Kurulu, bu kapsamda tescil, kayıt veya bildirim şartının yerine getirilmesine ve uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı yetkilidir. Belirlenen esaslar çerçevesinde tescil, kayıt veya bildirim şartının yerine getirilmemesi durumunda, zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergi, vergi ziyaı cezası uygulanmaksızın gecikme faiziyle birlikte tahsil olunur.””

MADDE 2 – Aynı Tebliğin “5.12.2.2. Yazılım ve Ar-Ge faaliyetlerinden elde edilen kazançlarda kurumlar vergisi istisnasının kapsamı” bölüm başlığındaki “Yazılım” ve söz konusu bölümün birinci ve ikinci paragraflarında geçen “yazılım” ibarelerinden sonra gelmek üzere “, tasarım” ibaresi eklenmiş ve aynı bölümün üçüncü paragrafı aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Öte yandan, teknoloji geliştirme bölgelerinde yazılım ve Ar-Ge faaliyetinde bulunan şirketlerin, bu faaliyetler sonucu buldukları ürünleri kendilerinin seri üretime tabi tutarak pazarlamaları halinde, bu ürünlerin pazarlanmasından elde edilen kazançların lisans, patent gibi gayrimaddi haklara isabet eden kısmı, transfer fiyatlandırması esaslarına göre ayrıştırılmak suretiyle istisnadan yararlanabilecektir. Ancak, lisans, patent gibi gayrimaddi haklara bağlanmamış olmakla birlikte uyarlama, yerleştirme, geliştirme, revizyon, ek yazılım gibi faaliyetlerden elde edilen kazançların istisna kapsamında değerlendirileceği tabiidir. Ayrıca, teknoloji geliştirme bölgelerinde tasarım faaliyetleri sonucu buldukları ürünleri kendileri seri üretime tabi tutarak pazarlayan mükellefler, bu ürünlerin pazarlanmasından elde edilen kazançlarının tasarıma isabet eden kısmını, transfer fiyatlandırması esaslarına göre ayrıştırmak suretiyle istisnadan yararlanabilecektir. Üretim ve pazarlama organizasyonu nedeniyle doğan kazancın diğer kısmı ise istisna kapsamında değerlendirilmeyecektir.”

MADDE 3 – Aynı Tebliğin “5.12.2.2.1. İstisna kapsamına giren faaliyetler” başlıklı bölümünün sonuna aşağıdaki paragraf eklenmiştir.

“6676 sayılı Kanunun 8 inci maddesiyle 1/3/2016 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, 4691 sayılı Kanuna “tasarım faaliyeti” tanımı eklenmiş olup bu Kanunun uygulanmasında tasarım faaliyeti, sanayi alanında ve Bakanlar Kurulunun uygun göreceği diğer alanlarda katma değer ve rekabet avantajı yaratma potansiyelini haiz, ürün veya ürünlerin işlevselliğini artırma, geliştirme, iyileştirme ve farklılaştırmaya yönelik yenilikçi faaliyetlerin tümüdür.”

MADDE 4 – Aynı Tebliğin “5.12.2.2.2. Bölgede faaliyete geçilmeden önce başlatılmış projelerden sağlanan kazançların istisna kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği” başlıklı bölümünün birinci ve ikinci paragraflarında geçen “yazılım” ibaresinden sonra gelmek üzere “, tasarım” ibaresi eklenmiştir.

MADDE 5 – Aynı Tebliğin “5.12.2.4. İstisna kazanç tutarının tespiti” başlıklı bölümünün son paragrafında geçen “Ar-Ge” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve tasarım” ibaresi eklenmiştir.

MADDE 6 – Aynı Tebliğin “5.12.2.9. Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Uygulama Yönetmeliği hükümlerine göre bildirim ve beyanın yapılması gereken yer” başlıklı bölümünün birinci ve ikinci paragrafı aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve bu bölümün devamına aşağıdaki bölüm eklenmiştir.

“Yönetici şirketlerin, 4691 sayılı Kanunun uygulanması ile ilgili faaliyetleri sonucunda elde ettikleri kazançlarına kurumlar vergisi istisnası uygulanabilmesi için kurumlar vergisi yönünden bağlı bulunulan vergi dairesine başvuruda bulunmaları gerekmektedir.

Bölgede faaliyet gösteren gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, münhasıran bu bölgedeki yazılım, tasarım veya Ar-Ge faaliyetlerinden elde ettikleri kazançları dolayısıyla istisnadan yararlanabilmeleri için gelir veya kurumlar vergisi yönünden bağlı bulundukları vergi dairesine başvuruda bulunmaları gerekmekte olup bu başvuruya, yönetici şirketten alınacak olan vergi mükellefinin bölgede yer aldığını ve mükellefin faaliyet alanlarını gösteren belgeler de eklenir. Bu belgelerin bir örneğinin de muhtasar beyanname yönünden bağlı olunan vergi dairesine bildirilmesi gerekmektedir. Vergi dairelerince mükelleflere istisna uygulamasına ilişkin olarak herhangi bir belge verilmesi söz konusu değildir.”

“5.12.2.10. İstisna uygulamasına ilişkin Bakanlar Kuruluna verilen yetki

4691 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesine 7033 sayılı Kanunun 64 üncü maddesiyle eklenen ikinci fıkra çerçevesinde Bakanlar Kuruluna verilen yetki, 19/10/2017 tarihli ve 30215 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 11/9/2017 tarihli ve 2017/10821 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kullanılmıştır.

5.12.2.10.1. Bakanlar Kurulu Kararı kapsamındaki kazançlar

Bakanlar Kurulu Kararının 3 üncü maddesi gereğince, anılan Kararın Resmî Gazete’de yayımlandığı 19/10/2017 tarihinden sonra bölgede başlatılacak projelerden elde edilen kazançlar ile bu tarihten önce başlatılmış projelerden 30/6/2021 tarihinden sonra elde edilen kazançlara ilişkin istisna uygulamasında söz konusu Bakanlar Kurulu Kararı dikkate alınacaktır.

Buna göre, bölgede faaliyette bulunan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerince, 19/10/2017 tarihinden önce (bu tarih dahil) başlatılmış projelerden 30/6/2021 tarihine kadar elde edilen kazançlara ilişkin istisna uygulamasında, istisna kazanç tutarının tespitinde Tebliğin “5.12.2.4.” ve “5.12.2.5.” bölümlerindeki açıklamalar dikkate alınacaktır.

Öte yandan, bölgede 19/10/2017 tarihinden önce (bu tarih dahil) başlatılmış projeler neticesinde elde edilen gayrimaddi hakların 30/6/2021 tarihinden sonra satışı, devri veya kiralanmasından doğan kazançlar ile 19/10/2017 tarihinden sonra başlatılmış projeler neticesinde elde edilen gayrimaddi hakların satışı, devri veya kiralanmasından doğan kazançlara ilişkin istisna uygulamasında aşağıdaki açıklamalar dikkate alınacaktır.

Sipariş üzerine yapılan ve doğabilecek tüm gayrimaddi hakların sözleşme hükümleri çerçevesinde siparişi verene ait olacağı işlerde olduğu gibi faaliyeti gerçekleştiren lehine gayrimaddi hak doğmayan durumlarda, mükelleflerin bölgedeki bu faaliyetlerinden doğan kazançları Bakanlar Kurulu Kararı hükümleri kapsamında değildir.

5.12.2.10.2. Patent veya eşdeğer belge alma şartı

Anılan Bakanlar Kurulu Kararının 1 inci maddesinin birinci fıkrasına göre, teknoloji geliştirme bölgelerinde faaliyet gösteren ve 4691 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinde yer alan istisna hükmü kapsamına giren kazanç elde eden gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin bu kazançlarının gayrimaddi hakların satışı, devri veya kiralanmasından elde edilmesi halinde, söz konusu gayrimaddi haklardan kaynaklanan kazançlar dolayısıyla istisnadan yararlanılabilmesi için bu hakların niteliğine göre ilgili mevzuat çerçevesinde tescile veya kayda yetkili kuruma başvurularak patent veya fonksiyonel olarak patente eşdeğer belgelere bağlanması gerekmektedir.

Dolayısıyla, 19/10/2017 tarihinden sonra bölgede başlatılacak projelerden elde edilen kazançlar ile bu tarihten önce başlatılmış projelerden 30/6/2021 tarihinden sonra elde edilen kazançlarla ilgili olarak istisnadan yararlanılabilmesi için gayrimaddi haklara yönelik olarak 551 sayılı KHK veya 12/12/2016 tarihli ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında patent alınması veya bu hakların, fonksiyonel olarak patente eşdeğer belge olduğu kabul edilen faydalı model belgesi, tasarım tescil belgesi, telif hakkı tescil belgesi, entegre devre topografyası tescil belgesi, yeni bitki çeşitlerine ait ıslahçı hakkı tescil belgesi ve benzeri belgelere bağlanması gerekmektedir.

Anılan Kararın 1 inci maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca, 5/12/1951 tarihli ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu çerçevesinde telif hakkı tescil belgesine bağlanan yazılım faaliyetlerinden elde edilen kazançlar için başkaca bir belge aranılmaksızın istisnadan yararlanılması mümkündür.

Son 5 hesap döneminin ortalaması dikkate alınmak suretiyle, gayrimaddi haklardan elde edilen yıllık brüt gelirleri 30 milyon Türk lirasını ve dahil olduğu şirketler grubunun (herhangi bir gruba dahil değilse kendisinin) yıllık net satış hasılatı toplamı 200 milyon Türk lirasını aşmayan mükelleflerin, Ar-Ge faaliyetlerine yönelik patentlenebilirlik kriterlerini (yenilik, buluş basamağı, sanayiye uygulanabilirlik gibi) taşıyan gayrimaddi haklardan ve ilgili mevzuat kapsamında aranan şartları haiz tasarım faaliyetlerinden doğan gayrimaddi haklardan elde ettikleri kazançları, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından alınan proje bitirme belgesine dayanılarak istisnadan yararlandırılır. Bu durumda patent veya fonksiyonel olarak patente eşdeğer bir başka belge aranmaz.

Bu hesaplamada, Karar kapsamında istisnaya konu olan kazancın elde edildiği hesap döneminden önceki 5 hesap döneminin ortalaması dikkate alınacaktır.

5 hesap döneminden daha kısa süredir faaliyette bulunan mükelleflerde, faaliyette bulunulan hesap dönemlerinin ortalaması dikkate alınacaktır.

Bakanlar Kurulu Kararının 1 inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan tutarlar, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca belirlenen Avro cinsi döviz alış kurunda yıl içinde gerçekleşen değişim oranı dikkate alınarak Maliye Bakanlığınca, en yakın milyon Türk lirasına yuvarlanarak her yıl güncellenecektir. Buna göre, 2018 hesap dönemi için dikkate alınacak tutarlar; gayrimaddi haklardan elde edilen yıllık brüt gelirler için 34 milyon Türk lirası, dahil olunan şirketler grubunun (herhangi bir gruba dahil değilse kendisinin) yıllık net satış hasılatı toplamı için 226 milyon Türk lirası olarak belirlenmiştir.

Bu uygulamadaki:

a) Gayrimaddi haklardan elde edilen yıllık brüt gelir; Ar-Ge ve tasarım faaliyetleri neticesinde ortaya çıkan yeni ürünlerden elde edilen hasılat tutarını (seri üretim ve üretim sürecinde kullanılma sonucu elde edilen hasılat hariç),

b) Yıllık net satış hasılatı; gelir tablosundaki “net satışlar” tutarını,

c) Şirketler grubu; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 195 inci maddesi çerçevesinde şirketler topluluğu olarak değerlendirilen şirketleri

ifade eder.

5.12.2.10.3. Kazancın istisnadan yararlanacak kısmının tespiti

Anılan Bakanlar Kurulu Kararının 2 nci maddesine göre, Karar kapsamında patent veya fonksiyonel olarak patente eşdeğer belgelere bağlanan gayrimaddi haklardan kaynaklanan kazançların istisnadan yararlanacak kısmı, kazancı doğuran faaliyet kapsamında gerçekleştirilen nitelikli harcamaların bu faaliyetle ilgili toplam harcamalara oranı kullanılarak hesaplanacaktır. Gayrimaddi hakların satışı, devri veya kiralanmasından kaynaklanan kazançların istisnadan yararlanacak kısmı, bölgede yürütülen her bir projeden elde edilen kazanca, ilgili projeye ilişkin nitelikli harcamaların toplam harcamaya oranı uygulanmak suretiyle hesaplanacaktır.

Her bir projeyle ilgili yapılacak bu hesaplamada dikkate alınacak nitelikli harcamalar, gayrimaddi hakkın elde edilebilmesi için mükellefin kendisi tarafından yapılan ve gayrimaddi hak ile doğrudan bağlantılı harcamalar ile ilişkisiz kişilerden sağlanan ve aynı mahiyeti taşıyan fayda ve hizmet bedellerinin toplamıdır. Bu harcamalardan aktifleştirilerek amortismana tabi tutulması gerekenler de gerçekleştirildikleri dönemde amortisman öncesi tutarlarıyla bu hesaplamada dikkate alınacaktır.

Mükellef tarafından yapılsa dahi faiz giderleri ve bina maliyetleri gibi yürütülen yazılım, tasarım ve Ar-Gefaaliyeti ile doğrudan ilişkili olmayan her türlü maliyet unsuru hem toplam harcamalar hem de nitelikli harcamalar dışında tutulur. Dolayısıyla, faiz gibi finansman giderleri ve binalara ilişkin amortismanlar, kiralar, ısıtma, aydınlatma, su, temizlik, güvenlik, bakım, onarım, vergi, resim ve harçlar ile genel yönetim giderlerinden verilen paylar gibi yürütülen yazılım, tasarım ve Ar-Ge faaliyetleriyle doğrudan ilişkili olmayan harcamalar hesaplamada dikkate alınmayacaktır.

İstisnanın uygulanacağı kazanç kısmının tespitinde, gayrimaddi hak satın alma bedelleri (lisans ve benzeri bedeller dahil) ve ilişkili kişilerden sağlanan fayda ve hizmet bedelleri toplam harcama tutarına dahil edilirken, nitelikli harcamalar tutarına dahil edilmez. Ancak, Avrupa Birliğine tam üyeliğin gerçekleştiği tarihi içeren vergilendirme döneminin sonuna kadar, yurt içinde yerleşik ilişkili kişilerden sağlanan fayda ve hizmet bedelleri nitelikli harcamalar tutarına dahil edilebilir.

Mükellefler nitelikli harcama tutarını yüzde 30’una kadar artırabilir. Şu kadar ki, bu şekilde artırılan nitelikli harcama tutarı toplam harcama tutarını aşamaz.

Örnek: (A) Ltd. Şti. 22/11/2017 tarihinde teknoloji geliştirme bölgesinde başlattığı Ar-Ge projesi çerçevesinde, kendisi tarafından yapılan ve gayrimaddi hak ile doğrudan bağlantılı 105.000. – TL harcama gerçekleştirmiştir. Ayrıca, projeyle doğrudan bağlantılı olmayan, bina kirası ve kredi faizine yönelik 30.000. – TL gidere katlanmış, projede kullanacağı bir gayrimaddi hakkı 35.000. – TL bedelle satın almış ve ayrıca yurt dışı ilişkili kişiden 10.000. – TL tutarında mühendislik hizmeti sağlamıştır.

Şirket bu projesini tamamlayarak ilgili mevzuat çerçevesinde patent aldıktan sonra projeye ilişkin gayrimaddihakkını satmış ve bu satıştan 1.000.000. – TL kazanç elde etmiştir.

Bu durumda, projeyle doğrudan bağlantılı olmayan 30.000. – TL harcama, gayrimaddi hakkın satışından doğan kazancın istisna uygulanacak kısmına ilişkin hesaplamada nitelikli harcamalar ile toplam harcamalara dahil edilmeyecektir. Ayrıca bu hesaplamada, şirketin satın aldığı gayrimaddi hakkın maliyet bedeli ile yurt dışı ilişkili kişiden sağlanan fayda ve hizmet tutarı toplam harcamaya dahil edilecek; nitelikli harcama tutarına ise dahil edilmeyecektir.

Buna göre;

– Nitelikli harcama     = 105.000. – TL

– Toplam harcama     = 105.000. – TL + 35.000. – TL + 10.000. – TL

                                       = 150.000. – TL

– İstisna oranı            = Nitelikli harcama / Toplam harcama

                                  = 105.000. – TL / 150.000. – TL

                                  = %70

Bu durumda, bu projeyle ilgili gayrimaddi hakkın satışından elde edilen kazancın %70’lik kısmı olan (1.000.000. – TL x %70=) 700.000. – TL için istisna uygulanacaktır.

Ayrıca, Bakanlar Kurulu Kararında belirtilen %30 artırım oranının uygulanması durumunda, istisna oranı aşağıdaki şekilde hesaplanacaktır.

– Nitelikli harcama            = 105.000. – TL

– %30 artırımlı tutar          = 105.000. – TL + (105.000. – TL x %30)

                                          = 136.500. – TL

– Toplam harcama             = 150.000. – TL

– İstisna oranı                   = Nitelikli harcama / Toplam harcama

                                          = 136.500. – TL / 150.000. – TL

                                          = %91

Bu durumda, Bakanlar Kurulu Kararı kapsamında nitelikli harcama tutarının %30 oranında artırılarak dikkate alınması sonucunda, mükellefin bu projesiyle ilgili gayrimaddi hakkının satışından elde ettiği kazancın %91’lik kısmı olan (1.000.000. – TL x %91=) 910.000. – TL için istisnadan yararlanılabilecektir.

Satın alınan gayrimaddi hakların mükellefin birden fazla projesinde kullanılması durumunda, her bir projeyle ilgili toplam harcama tutarının tespitinde, bu gayrimaddi hakka ilişkin hesaplanan amortismanların her bir projeye dağıtım oranı nispetinde gayrimaddi hakkın maliyet bedelinden pay verilecektir.

Dışarıdan sağlanan fayda ve hizmetlerin birden fazla projede kullanılması durumunda, her bir projeyle ilgili toplam harcama tutarının tespitinde, bu fayda ve hizmet tutarlarından her bir projeye verilen pay nispetinde bu fayda ve hizmetlerin bedelinden pay verilecektir.

Avrupa Birliğine tam üyeliğin gerçekleştiği tarihi içeren vergilendirme döneminin sonuna kadar, teknoloji geliştirme bölgelerinde faaliyette bulunan bir başka kurumla devir, birleşme veya bölünme işlemine girişilmesi halinde devralınan, birleşilen veya bölünen kurum tarafından daha önce bu bölgelerde yapılmış olan nitelikli harcamalar da, bu bölümdeki açıklamalar çerçevesinde muameleye tabi tutulabilir.”

MADDE 7 – Aynı Tebliğin “5.12.3.1. Yasal düzenleme” başlıklı bölümünün sonuna aşağıdaki paragraflar eklenmiştir.

“Öte yandan, 9/2/2017 tarihli ve 6772 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun (4) 7 nci maddesiyle Serbest Bölgeler Kanununun geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde yapılan değişiklikle serbest bölgelerde, bakım, onarım, montaj, demontajelleçleme, ayrıştırma, ambalajlama, etiketleme, test etme, depolama hizmeti alanlarında faaliyette bulunan ve hizmetin tamamını Türkiye’de yerleşmiş olmayan kişilerle, işyeri, kanuni ve iş merkezi yurt dışında bulunanlara veren hizmet işletmelerinin, söz konusu hizmetlere konu malların serbest bölgelerden Türkiye’ye herhangi bir şekilde girişi olmaksızın yabancı bir ülkeye gönderilmesi şartıyla bu hizmetlerden elde ettikleri kazançları da istisna kapsamına alınmıştır. Dolayısıyla, serbest bölgelerde, bakım, onarım, montaj, demontajelleçleme, ayrıştırma, ambalajlama, etiketleme, test etme, depolama hizmeti alanlarında faaliyette bulunan ve bu hizmetlerin tamamını Türkiye’de yerleşmiş olmayan kişilerle, işyeri, kanuni ve iş merkezi yurt dışında bulunanlara veren hizmet işletmelerinin, söz konusu değişikliğin yürürlüğe girdiği 24/2/2017 tarihinden itibaren bu hizmetlerden elde ettikleri kazançları, anılan hizmetlere konu malların serbest bölgelerden Türkiye’ye herhangi bir şekilde girişi olmaksızın yabancı bir ülkeye gönderilmesi şartıyla, kurumlar vergisinden istisnadır.

Yapılan bu düzenleme ile 24/2/2017 tarihinden önce yalnızca üretici kullanıcılara tanınan kurumlar vergisi istisnasının, hizmet ihracatının geliştirilmesi amacıyla bakım, onarım, montaj, demontajelleçleme, ayrıştırma, ambalajlama, etiketleme, test etme ve depolama hizmetlerine de sağlanması amaçlanmıştır. Bu hizmetler, fiziki olarak serbest bölgede verilmekle birlikte, yararlanıcısının yurt dışında yerleşik olması ve Türkiye’ye dönüşlerinin olmaması şartları aranacaktır. Söz konusu istisna, bu yöndeki faaliyetlerin bütünüyle yurt dışına yönelik olması halinde yararlanılabilecek bir vergi istisnası olduğundan, bu kapsamda ruhsat alacak firmaların yalnızca yurt dışına yönelik olarak faaliyette bulunması gerekmektedir.”

Tebliğ olunur.

(1)  26/2/2016 tarihli ve 29636 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.

(2)  1/7/2017 tarihli ve 30111 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.

(3)  27/3/2018 tarihli ve 30373 (2. Mükerrer) sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.

(4)  24/2/2017 tarihli ve 29989 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

7103 Sayılı Kanunun Geçici 1 inci Maddesi Gereği Hurdaya Çıkarılacak Araçlara İlişkin Duyuru

11/6/2018 tarihli ve 30448 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7103 sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Geçici 1 inci Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Genel Tebliğ’de, 16 ve daha büyük yaştaki bazı araçların ihraç edilmesi ya da hurdaya çıkartılmasına bağlı olarak yeni araç alımında özel tüketim vergisi uygulamasına ilişkin düzenlemeler yer almaktadır.

Düzenlemeden faydalanmak isteyen vatandaşlarımız öncelikle her hangi bir notere başvurarak aracın hurdaya çıkartılmasında sakınca bulunmadığına dair bir uygunluk yazısı alacaktır. Bu yazı ile birlikte büyükşehir belediyeleri, il özel idareleri, MKEK hurda işletmesi müdürlükleri ile ömrünü tamamlamış araç teslim yerleri (ÖTA) veya geçici depolama alanları işletmecilerine araç teslimleri gerçekleştirilecektir.

Aracı teslim alan kurumların (ÖTA hariç) Başkanlığımız internet vergi dairesi üzerinden “Taşıt Teslim Tutanağı”nı düzenlemesi gerekmekte olup, bu işlem için bulundukları ildeki motorlu taşıtlar vergisi ile görevli vergi dairesinden kullanıcı kodu, parola ve şifre talep etmeleri gerekmektedir.

Söz konusu teslim yerlerinden alınacak tutanak veya bertaraf formları ve aracın ruhsatı ile birlikte uygunluk yazısının alındığı notere başvuru yapılarak aracın hurdaya ayrılma işlemlerinin tamamlanması müteakip yeni alınacak aracın ÖTV indiriminden faydalanılması mümkün olacaktır.

11.06.2018 – 7103 SAYILI KANUNUN GEÇİCİ 1 İNCİ MADDESİ GEREĞİ HURDAYA ÇIKARILACAK ARAÇLAR HAKKINDA DUYURU;

11/6/2018 tarihli ve 30448 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7103 sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Geçici 1 inci Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Genel Tebliğ’de, 7103 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinde düzenlenen 16 ve daha büyük yaştaki bazı araçların ihraç edilmesi ya da hurdaya çıkartılmasına bağlı olarak yeni araç alımında özel tüketim vergisi uygulamasına ilişkin düzenlemeler yer almaktadır. Düzenleme kapsamında, adına kayıtlı aracını hurdaya çıkartmak isteyen kişi, il özel idarelerine, büyükşehir belediyelerine ve MKEK hurda müdürlüklerine aracını teslim edebilecektir. Aracı teslim alan kurumların Başkanlığımız internet vergi dairesi üzerinden “Taşıt Teslim Tutanağı”nı düzenlemesi gerekmekte olup, bu işlem için bulundukları ildeki motorlu taşıtlar vergisi ile görevli vergi dairesinden kullanıcı kodu, parola ve şifre talep etmeleri gerekmektedir. Söz konusu kurumlara kullanıcı kodu, parola ve şifre verilebilmesi gerekli ekranlar GİBİNTRA programında açılmıştır.

Ayrıca bu düzenlemeler doğrultusunda internet vergi dairesi ÖTV 2A beyanname girişinde gerekli düzenlemeler yapılmış olup 11.06.2018 tarihinden itibaren ÖTV 2A beyannamesinin son versiyonu kullanılabilir.

02.06.2018 Tarih VE 30439 Sayılı Resmi Gazetede, Adalet Bakanlığı tarafından “Konkordato Komiserinin Niteliklerine Ve Alacaklılar Kurulunun Zorunlu Olarak Oluşturulmasına Dair Yönetmelik” yayımlanmıştır.

Bu yönetmelik ile 2004 sayılı Kanun hükümlerine göre görevlendirilecek konkordato komiserinin nitelikleri ile alacaklılar kurulunun zorunlu olarak oluşturulacağı haller ve alacaklılar kuruluna dair diğer hususlar düzenlenmiştir.

Konkordato komiseri ve alacaklılar kurulu ile bunların görevleri başlıklı 290. Madde içinde alacaklılar kurulu ile ilgili bölüm aşağıya çıkartılmıştır.

Alacaklılar kurulu, komiserin faaliyetlerine nezaret eder; komisere tavsiyelerde bulunabilir ve kanunun öngördüğü hâllerde mahkemeye görüş bildirir. Alacaklılar kurulu komiserin faaliyetlerini yeterli bulmazsa, mahkemeden komiserin değiştirilmesini gerekçeli bir raporla isteyebilir. Mahkeme bu talep hakkında borçluyu ve komiseri dinledikten sonra kesin olarak karar verir

290. Maddede atıf yapılan ve kıyasen uygulanacağı belirtilen 8’inci, 10’uncu, 11’inci, 16’ncı, 21’inci ve 359’uncu maddeler aşağıya çıkartılmıştır.
Kanunun 290. Maddesinin gerekçesine göre, alacaklılar kurulu, yeni bir kurum olarak oluşturulmuştur.

Gene 290. Maddenin son fıkrasına göre; Alacaklılar kurulu, komiserin faaliyetlerine nezaret eder; komisere tavsiyelerde bulunabilir ve kanunun öngördüğü hâllerde mahkemeye görüş bildirir. Alacaklılar kurulu komiserin faaliyetlerini yeterli bulmazsa, mahkemeden komiserin değiştirilmesini gerekçeli bir raporla isteyebilir. Mahkeme bu talep hakkında borçluyu ve komiseri dinledikten sonra kesin olarak karar verir. 

Alacaklılar kurulunun oluşturulması (Yönetmelik Md: 10)

(1) Mahkeme tarafından kesin mühlet kararıyla birlikte veya en geç 2004 sayılı Kanunun 299 uncu maddesi uyarınca alacaklıların alacaklarını bildirmesi ve aynı Kanunun 300 üncü maddesi gereğince borçlunun alacaklılar hakkındaki beyanı alındıktan sonra, yedi alacaklıyı geçmemek, herhangi bir ücret takdir edilmemek ve tek sayıda olmak kaydıyla konkordato komiserinin de görüşü alınarak alacaklılar kurulu oluşturulabilir.
(2) Bu durumda alacakları, hukuki nitelik itibarıyla birbirinden farklı olan alacaklı sınıfları ve varsa rehinli alacaklılar, alacaklılar kurulunda hakkaniyete uygun şekilde temsil edilir.

Alacaklılar kurulunun zorunlu olarak oluşturulacağı haller (Yönetmelik Md: 11)

(1) Hukuki nitelikleri büyük ölçüde birbirine benzer alacaklar, aynı alacaklı sınıfında yer alır. Rehinli alacaklılar, rehnin kıymetini karşılayan miktardaki alacakları bakımından ayrı bir sınıf olarak kabul edilir.
(2) En az üç alacaklı sınıfı bulunması kaydıyla, alacaklı sayısının iki yüz elliyi veya alacak miktarının yüz milyon Türk Lirasını aşması halinde alacaklılar kurulunun oluşturulması zorunludur.

Alacaklılar kurulunun görevi (Yönetmelik Md: 12)

(1) Alacaklılar kurulu, komiserin faaliyetlerine nezaret eder; komisere tavsiyelerde bulunabilir ve kanunun öngördüğü hâllerde mahkemeye görüş bildirir.
(2) Alacaklılar kurulu komiserin faaliyetlerini yeterli bulmazsa, mahkemeden komiserin değiştirilmesini gerekçeli bir raporla isteyebilir. Mahkeme bu talep hakkında borçluyu ve komiseri dinledikten sonra kesin olarak karar verir.

Alacaklılar kurulunun çalışma usul ve esasları (Yönetmelik Md: 13)

(1) Alacaklılar kurulu her ay en az bir kere toplanır. Alacaklılar kurulunun aylık olağan toplantıları komiser tarafından belirlenerek bildirilen gün ve yerde yapılır.
(2) Alacaklılar kurulu ayrıca üyelerinin salt çoğunluğunun talebi üzerine her zaman toplanabilir. Bu halde, yapılacak toplantıların komisere bildirilmesi zorunludur.
(3) Alacaklılar kurulu toplantıda hazır bulunanların oy çokluğuyla karar alır. Komiser toplantılarda hazır bulunarak alınan kararları toplantıya katılanların imzasını almak suretiyle tutanağa bağlar. Rüknettin Kumkale

https://www.dunya.com/kose-yazisi/konkordato-duzeninde-alacaklilar-kurulu/419034

Salı, 12 Haziran 2018 10:11

Vergide Ceza Yığılması Yargı Freni

İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunması Dair Avrupa Sözleşmesi’ne (İHAS) ek 7 no’lu protokol, Türkiye tarafından her hangi bir çekince veya beyan konulmaksızın 1985’de imzalanmış, ancak uzunca bir süre her hangi bir işlem yapılmamıştır. Söz konusu protokolün nihayet 10.3.2016 tarih ve 6684 sayılı Kanun'la onaylanmasını (Resmi Gazete 25.3.2016; 29664) müteakip Bakanlar Kurulu tarafından da 28.3.2016 tarih ve 2016/8717 sayılı Karar'la (Resmi Gazete 8.4.2016; 29678) onaylanmış ve 1.8.2016 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Bu protokolün vergi hukuku açısından önemini 29 Mart'ta yayımlanan yazımda aktarmıştım. 
7 no’lu Protokol ile kişilerin aynı fiilden dolayı iki kez yargılanmaması ve cezalandırılmaması hakkı olarak da ifade edebileceğimiz ve doktrinde “non bis in idem” şeklinde yer alan kuralın, artık Türk hukuku bakımından resmen kabul edilmiştir. Bu kural, kişilerin aynı suçtan dolayı birden fazla kere soruşturulamayacağını, kovuşturulamayacağını ve cezalandırılamayacağını ifade etmektedir.

Burada bir fiilin, bizim Vergi Usul Kanunu'muzda (VUK) olduğu gibi, hem hürriyeti bağlayıcı ceza (md. 359) hem de idari para ceza cezası (kabahat) olarak (md. 344) yaptırıma bağlandığı hallerin özel olarak değerlendirilmesi gerektiğini, konunun ayrıca aynı fiil için birden fazla vergi dolayısıyla kesilen idari para cezaları dolayısıyla da ayrıca değerlendirilmesi gerektiğini, yazımda da belirtmiştim. Yazımın sonunda da Maliye Bakanlığı’nın bir an önce konuyu gündeme alması ve vergi suç ve ceza düzenini gözden geçirmesi gerektiğini vurgulamıştım.

O günden bu güne vergi suç ve cezalarına ilişkin düzenlemelerde hiçbir iyileştirme sağlanmadı.

Bu noktada konu yargının takdirine kaldığı gibi ileride aynı fiil dolayısıyla birden fazla yaptırım uygulanan hallerde bireysel başvuru ve İHAM nezdinde de sıkıntı yaşanacağı açıktır.

Bilindiği gibi uluslararası sözleşmeler de, Vergi Usul Kanunu gibi kanun hükmündedir. Özünde eşit statüdedir. Ancak normlar hiyerarşisinde uluslararası sözleşmeler, eşitler içinde önde gelen (primus inter pares) kabul edilerek (Anayasa Mahkemesi'ne götürülememesi dolayısıyla), kanunlara nazaran tercih edilmesi gereken hukuki metinler olarak kabul edilmektedir.

Nitekim söz konusu sözleşmeye göre Vergi Usul Kanunu'nda bir iyileştirme sağlanamayınca, yargı 7 no’lu Protokulün 4. maddesini, -zorunlu olarak- re’sen uygulamaya başlamıştır. İşte bir örnek;

“Anayasamızın “Milletlerarası Andlaşmalan Uygun Bulma" başlıklı 90. maddesinin son fıkrasında, usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalann kanun hükmünde olduğu kuralına yer verilmiş olup, bu kapsamda bulunan İHAS’a ek 7 Numaralı Protokol'ün 4. maddesinde ise hiç kimsenin aynı suçtan dolayı iki defa cezalandırılamayacağı düzenlenmiştir.
Nitekim, Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi 16.06.2009 tarihli Ruosalainen-Finlandiya davasında (Başvuru No: 13079/03) verdiği kararda; başvuranın aynı olaydan dolayı iki defa para cezası ödemek zorunda kaldığı, başvurana uygulanan her iki müeyyidenin de cezai yaptırım olduğu, her iki idari yaptırımın da aynı olgular üzerine bina edildiği, dolayısıyla mükerrer işlem söz konusu olduğu ve Sözleşmeye ek 7 no’lu protokolün 4. maddesinin ihlal edildiğine hükmetmiştir

Dava konusu olayda da davacı adına kesilen vergi ziyaı cezası ile özel usulsüzlük cezasının da cezai yaptırım olması ve her iki yaptırımın da avnı fiilden, sahte fatura kullanma fiilinden kaynaklanmış olması mükerrer cezalandırmaya sebep vermiş olup. İHAS’a ek 7 Numaralı Protokol'ün 4. maddesi ihlal edilmektedir.

Bu nedenle. usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmünde olup. İHAS’a ek 7 numaralı Protokol'ün 4. maddesi uyarınca hiç kimse aynı suçtan dolayı iki defa cezalandırılamayacağından sahte fatura düzenleme filinden dolayı mükerrer cezalandırmaya sebep veren özel usulsüzlük cezası, bu yönüyle de hukuka aykırıdır. 
Açıklanan nedenlerle; davanın (…) özel usulsüzlük cezası yönünden kabulüne ve özel usulsüzlük cezasının iptaline (…)” (İstanbul 7. Vergi Mahkemesi E.2017/381 K.2017/2301 T.30.11.2017)

Şimdi sıra sanırım, hem hürriyeti bağlayıcı ceza hem de idari para cezası olmaz diyen kararlarda. Bumin Doğrusöz

https://www.dunya.com/kose-yazisi/vergide-ceza-yigilmasi-yargi-freni/418985

“Net ücretleri, bu Kanunun 103 üncü maddesinde yazılı tarife nedeniyle bu maddedeki esaslara göre sadece kendisi için asgarî geçim indirimi hesaplanan asgarî ücretlilere, içinde bulunulan yılın Ocak ayına ilişkin ödenen net ücretin (ilgili yılda geçerli asgarî ücretin dönemsel olarak farklı tutarlarda belirlenmiş olması halinde, yeni asgarî ücretin geçerli olduğu aylar için artışın uygulandığı ilk aydaki ücret üzerinden Kanunun 103 üncü maddesinde yer alan tarifenin ilk dilimindeki oran baz alınarak hesaplanan net ücretin) altında kalanlara, bu tutar ile bu tutarın altında kalındığı aylara ilişkin olarak aylık hesaplanan net ücreti arasındaki fark tutar, ücretlinin asgarî geçim indirimine ayrıca ilave edilir. Bu fıkrada geçen net ücret, yasal kesintiler sonrası ücret tutarına asgarî geçim indiriminin ilavesi sonucu oluşan ücreti ifade eder.”

 4/12/2007 tarihli ve 26720 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 265 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde asgari geçim indirimi uygulamasına ilişkin usul ve esaslar açıklanmıştır.

Uygulama esasları

1) Net ücretleri, 193 sayılı Kanunun 103 üncü maddesinde yazılı tarife nedeniyle aynı Kanunun 32 nci maddedeki esaslara göre sadece kendisi için asgarî geçim indirimi hesaplanan asgarî ücretlilere, içinde bulunulan yılın Ocak ayına ilişkin ödenen net ücretin altında kalanlara, bu tutar ile bu tutarın altında kalındığı aylara ilişkin olarak aylık hesaplanan net ücreti arasındaki fark tutar, ücretlinin asgari geçim indirimine ayrıca ilave edilecektir.

2) Bu fark tutar, 265 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde belirtilen esaslara göre düzenlenen “Asgari Geçim İndirimi Bordrosu”nda hesaplanan asgari geçim indirimine ayrıca ilave edilecektir.

3) Asgari geçim indirimi bordrosunda yer alan ilave tutar dahil toplam asgari geçim indirimi tutarı, ücret ödemesinin yapıldığı döneme ilişkin ücret bordrosunun "Asgari Geçim İndirimi" satırına aktarılacaktır.

4) İkinci fıkrada belirtilen esaslara göre hesaplanan ilave tutar dahil toplam asgari geçim indirimi tutarı, hizmet erbabının ücreti üzerinden hesaplanan gelir vergisinden mahsup edilecektir. Mahsup işleminin yapılabilmesi için, söz konusu tutarın ücretlilere ödenmiş olması gerekmektedir.

5) Asgari geçim indiriminin toplamı, ücretlinin o aydaki ücretinden kesilen gelir vergisinden fazla olamayacaktır.

6) Bu Tebliğin uygulamasında net ücret, yasal kesintiler sonrası ücret tutarına asgari geçim indiriminin ilavesi sonucu oluşan ücreti ifade etmektedir.

7) Hizmet erbabına yapılan ve ücret olarak kabul edilen tazminat ve prim gibi mutat olmayan ödemeler, esas itibarıyla yıllık bazda ücretlinin gelirini artırdığından, bu ödemeler nedeniyle üst dilime girilmesi nedeniyle aylık net ücretin düştüğünden söz edilemeyecek ve ilave asgari geçim indirimi uygulanmayacaktır.

8) Hizmet erbabının, ücret aldığı dönemde işe başlaması veya işten ayrılması, ücretsiz izin ve benzeri nedenlerle net ücretinin Ocak ayında sadece kendisi için asgari geçim indirimi hesaplanan asgari ücretlilere ödenen net ücretin altına düşmesi durumunda ilave asgari geçim indirimi uygulanmayacaktır.

9) Asgari geçim indiriminin hesaplanması ve uygulanmasına ilişkin olarak bu Tebliğde yer almayan hususlar hakkında, 265 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde yer alan açıklamalar dikkate alınacaktır.

10) İlgili yılda geçerli asgari ücretin dönemsel olarak farklı tutarlarda belirlenmiş olması halinde, baz alınan Ocak ayına ilişkin ödenen net ücret yerine, yeni asgari ücretin geçerli olduğu aylar için artışın uygulandığı ilk aydaki ücret üzerinden Kanunun 103 üncü maddesinde yer alan tarifenin ilk dilimindeki oran baz alınarak hesaplanan net ücret esas alınacak ve buna göre ilave asgari geçim indirimi uygulanacaktır.

Örnek: Bekâr ve çocuksuz olan hizmet erbabı Bay (A)’nın, 2018 yılı Ocak ayında asgari geçim indirimi dâhil net ücreti 1.603,12 TL dir.

193 sayılı Kanunun 103 üncü maddesinde yer alan vergi tarifesi nedeniyle Bay (A)’nın, 2018 yılı Eylül ayı net ücreti 1.566,84 TL’ye Ekim, Kasım ve Aralık ayı net ücreti ise 1.516,87 TL’ye düşmektedir.

Bay (A)’nın, Eylül ayından itibaren eline geçen net ücretinin 1.603,12 TL’nin altında kalması nedeniyle, Eylül ayı için (1.603,12-1.566,84=) 36,28 TL Ekim, Kasım ve Aralık ayları için ise (1.603,12-1.516,87=) 86,25 TL asgari geçim indirimine ilave edilerek hizmet erbabına ödenecektir.

Örnek: Bay (B) asgari ücretli olarak çalışmaktadır. Bay (B), evli ve 1 çocuklu olup eşi çalışmamaktadır.

Bay (B)’nin 2018 yılı Ocak ayında asgari geçim indirimi dâhil net ücreti 1.656,40 TL olup Ekim, Kasım ve Aralık ayları net ücreti 193 sayılı Kanunun 103 üncü maddesinde yer alan vergi tarifesi nedeniyle 1.570,15 TL ye düşmektedir.

Buna göre, hizmet erbabının söz konusu dönemlerde eline geçen ücretinin 1.603,12 TL nin altında kalan kısmı olan (1.603,12-1.570,15=) 32,97 TL asgari geçim indirimine ilave edilerek hizmet erbabına ödenecektir.

Örnek: Bay (C) asgari ücretli olarak çalışmaktadır. Bay (C) evli ve 3 çocuklu olup eşi çalışmamaktadır.

Bay (C)’nin 2018 yılı Ocak ayında asgari geçim indirimi dâhil net ücreti 1.709,67 TL dir. Eylül ayı net ücreti 1.673,39 TL, Ekim, Kasım ve Aralık ayları net ücreti ise 193 sayılı Kanunun 103 üncü maddesinde yer alan vergi tarifesi nedeniyle 1.623,42 TL’ye düşmektedir.

Bay (C)’nin, Eylül, Ekim, Kasım ve Aralık ayları net ücreti 1.603,12 TL’nin altına düşmediğinden ilave asgari geçim indiriminden yararlanması söz konusu olmayacaktır.

Örnek: Evli, eşi çalışmayan ve 1 çocuk sahibi Bay (R) asgari ücretli olarak çalışmaktadır. Bay (R)’nin 2018 yılı Ocak ayında asgari geçim indirimi dâhil net ücreti 1.603,12 TL’dir.

İşvereni tarafından Bay (R)’ye Mart ayında 5.000 TL prim ödemesi yapılması nedeniyle gelir vergisine esas tarifede üst dilime girilmiş ve Bay (R)’nin ücreti, Temmuz ayından itibaren 1.603,12 TL nin altına düşmüştür.

Her ne kadar Bay (R)’nin Temmuz ayından itibaren net ücreti, 1.603,12 TL’nin altına düşmüş olsa bile, yıl içerisinde elde edilen kümülatif ücrete bakıldığında, prim ödemesi nedeniyle yıllık bazda asgari ücretin altına düşmediğinden ilave asgari geçim indirimi uygulanmayacaktır.

 Yukarıdaki örnekler tebliğden alınmıştır.

Fazla Mesai,Ek ödeme ve İkramiye alanlar için uygulamada Mali Kontrol de genelde vergi dilimi olan %20 erken girilmiş olması bu asgari geçim indiriminden Ocak başındaki net ücret hakkından yararlanamayacaktır.

Pratiklik adına Yıllık Kümülatif vergi ortalaması yada Yıllık Net Asgari Ücret Ortalaması dikkate alınmış olsa idi kafalar karışmazdı.

2018

 

ASGARİ

 

 

İNDİRİM

BİR AYLIK

 AYINDAKİ

 

 ÜCRETİN

İNDİRİM

İNDİRİMİN

 TUTARININ

ASGARİ

İNDİRİME  ESAS

ASGARİ ÜCRET

 

YILLIK TUTARI

ORANI

YILLIK TUTARI

YILLIK VERGİSİ

İNDİRİM

MEDENİ DURUMU

NET TUTAR

AGİ DAHİL NET

2.029,50  

12

24.354,00  

50,0%

12.177,00  

1.826,55  

152,21  

BEKAR

1.450,91  

1.603,12

2.029,50  

12

24.354,00  

60,0%

14.612,40  

2.191,86  

182,66  

EŞİ ÇALIŞMAYAN ÇOCUKSUZ

1.450,91  

1.633,56

2.029,50  

12

24.354,00  

67,5%

16.438,95  

2.465,84  

205,49  

EŞİ ÇALIŞMAYAN 1 ÇOCUKLU

1.450,91  

1.656,40

2.029,50  

12

24.354,00  

75,0%

18.265,50  

2.739,83  

228,32  

EŞİ ÇALIŞMAYAN 2 ÇOCUKLU

1.450,91  

1.679,23

2.029,50  

12

24.354,00  

85,0%

20.700,90  

3.105,14  

258,76  

EŞİ ÇALIŞMAYAN 3 ÇOCUKLU/FAZLASI

1.450,91  

1.709,67

2.029,50  

12

24.354,00  

50,0%

12.177,00  

1.826,55  

152,21  

EŞİ ÇALIŞAN ÇOCUKSUZ

1.450,91  

1.603,12

2.029,50  

12

24.354,00  

57,5%

14.003,55  

2.100,53  

175,04  

EŞİ ÇALIŞAN  1 ÇOCUKLU

1.450,91  

1.625,95

2.029,50  

12

24.354,00  

65,0%

15.830,10  

2.374,52  

197,88  

EŞİ ÇALIŞAN  2 ÇOCUKLU

1.450,91  

1.648,79

2.029,50  

12

24.354,00  

75,0%

18.265,50  

2.739,83  

228,32  

EŞİ ÇALIŞAN  3 ÇOCUKLU

1.450,91  

1.679,23

2.029,50  

12

24.354,00  

80,0%

19.483,20  

2.922,48  

243,54  

EŞİ ÇALIŞAN  4 ÇOCUKLU

1.450,91  

1.694,45

2.029,50  

12

24.354,00  

85,0%

20.700,90  

3.105,14  

258,76  

EŞİ ÇALIŞAN  5 ÇOCUKLU/FAZLASI

1.450,91  

1.709,67

Ø  Bekar %50,Evli %60,Evli Eşi Çalışmayan %67,5 ve %75 Eylül yada Ekim aylarında 1.603,12 TL  altında ücret alırsa AGİ tamamlanacaktır.

Ø  Evli Eşi Çalışan Çocuk Sayısı 1-2-3 olan için  Eylül yada Ekim aylarında 1.603,12 TL  altında ücret alırsa AGİ tamamlanacaktır.

Kısaca Eylül ayından önce Asgari Ücretli Çalışanlar %20’lik vergi dilimine girmesi halinde 1.603,12 TL. tamamlama olmayacaktır. Vedat İlki

https://alitezel.com.tr/index.php?sid=yazi&id=9136

Salı, 12 Haziran 2018 10:07

Bayram İçin İzin Tüyoları

Dini bayramlarda bir çoğumuz izinlerin çok olmasını isteriz. Özellikle  çalışanlar memleketlerine veya ailelerinin yanına gidip  yakınları ile bayramlaşmak hasret gidermek için bayram tatillerinin uzun olmasını isterler. Durum böyle olunca çalışanların aklına hep izinleri nasıl uzatabiliriz sorusu geliyor. İşte bu sorunun cevabını vererek çalışanların bayram ile birlikte yıllık izinlerini nasıl uzatabileceğini açıklayalım.  

İzne ayrı eklenir 
Çalışanlar için de belirli şartlar altında bayram tatilini daha fazla kullanabilme yolları var. İşçilerin yıllık ücretli izin günlerinin hesabında izin süresine rastlayan ulusal bayram, hafta tatili ve genel tatil günleri izin süresinden sayılmıyor. Bu süreleri izin süresine ayrıca ekleniyor. Yıllık izin süresini bayram gününe denk getiren işçibayram süresi sonunda işbaşı yapıyor. Ramazan bayramında da bu kurala uygun izin kullanan işçiler bayram tatili süresini uzatmış olacaklar. Konuyu örneklerle açıklayalım.  
5.5 gün izin kullanır 
Örnek: Mehmet Bey,  Ramazan bayramı süresince işyerinde çalışması gereken bir işçi. 13 Haziran Çarşamba  gününden itibaren iki gün yıllık izin alırsa  Mehmet  Beyin izin süresi ,3.5 gün uzayacak. Ramazan  bayramı süresince izinli sayılacak ve Ramazan bayramı bitimini takip eden 18 Haziran Pazartesi günü öğlen    işbaşı yapacak. Buna göre Mehmet  Bey, 2 gün izin alarak 5.5 gün izin kullanmış olacak. Buna göre Mehmet Bey  fazladan 3.5 gün izinli olacak.  
4.5 gün izinli olur  
Örnek:Fatma  Hanım,  14 Haziran Perşembe/arefe  günü bir gün yıllık izin alırsa, Fatma Hanım 18 Haziran Pazartesi günü öğleden sonra işbaşı yapacak. Fatma Hanım, bir günlük izin almasına rağmen 4.5 gün yıllık izin kullanacak.  
İşçinin faydasına 
Çalışanların bayramdan önce  izin talebinde bulunup bayramla birlikte yıllık izinlerini kullanmayarak fazla izin kullanmaları ve yıllık izinlerinden tasarruf etmeleri oldukça önemli. Özellikle bayram süresince açık olan işyerlerinde çalışanlar açısından bayram öncesi izin kullanmaları çok yararlarına olacak. Arif Temir

http://www.gunes.com/yazarlar/arif--temir/bayram-icin-izin-tuyolari-882570

Çarşamba ve arife günü işyerini kapatarak işçinin bayram tatilini uzatan işveren, 2 ay içinde yaptırabileceği telafi çalışmasıyla bu açığı kapatabilir. Böylece hem işçi uzun tatil yapar hem de işveren bir kayba uğramaz.

Perşembe günü Ramazan Bayramı’nın arefesi, cuma günü de bayram. İşçiler için 1.5 günlük tatil hafta sonuyla birleşince 3.5 güne çıkıyor. İşveren isterse bu süreyi uzatabilir, üstelik bu durumdan herhangi bir kaybı da olmaz. İş Kanunu’nda telafi çalışması olarak ifade edilmiş bir düzenleme var. Buna göre; işveren resmi tatillerden önce veya sonra işyerini tatil ederek bütün çalışanlara izin verebiliyor. Çarşamba gününün tamamını, perşembenin ise yarısını tatil eden işveren, iki ay içinde telafi çalışması yaptırma hakkına sahip.

GÜNDE 3 SAATİ AŞAMAZ

Örneğin haftanın 5 günü, günde 9 saat çalışılan bir işyerinde çarşamba gününün tamamını, perşembenin ise yarısını tatil eden işveren, işçilerine 1.5 gün için toplam 13.5 saatlik telafi çalışması yaptırabilir. Bu çalışma günde 3 saatten fazla olamaz. Ayrıca işyerinde günlük 11 saatlik çalışma süresi de telafi çalışması gerekçesiyle aşılamaz. Yani 13.5 saatlik telafi çalışmasını günde iki saati geçmeyecek şekilde en az 7 günde gerçekleştirebilir. Ayrıca işveren bunu işyerinde çalışılan günlere bölmek zorundadır.

HER BİR İŞÇİ İÇİN 337 TL CEZA

Bu kurallara uymayan işveren idari para cezasıyla karşılaşabilir. Telafi çalışmasını iki ay içerisinde yaptırmayan, telafi çalışmasını tatil günlerinde yaptıran, günde 3 saatten daha fazla telafi çalışması yaptıran işveren, her bir işçi için 337 TL idari para cezası ödemek zorundadır. Dolayısıyla 100 çalışanı olan bir işveren 33.700 TL idari para cezasını yalnızca bu kurallara uymadığı için ödemek zorunda kalabilir.

HAFTALIK İZİNDE 2.5 GÜNLÜK ÜCRET ÖDEMEK ZORUNDA

Örneğin hafta tatilini pazar günü kullanan bir işçi bayram süresince, çalışmadığı bayram günlerinde 1 günlük, bayramın birinci veya ikinci günlerinde çalışırsa ikişer günlük, pazara denk gelen üçüncü gününde çalışırsa o gün için 2.5 günlük ücrete hak kazanır. İşçi tüm bayram boyunca hiç çalışmaması halinde aylık ücretini tam olarak alır. Bayram tatili arife günü saat 13:00’ten itibaren başladığından işçinin 13:00’ten sonra çalıştırılmaması, çalıştırılması halinde ilave ücretin ödenmesi gerekir.

MEMURA İDARİ İZİN UYGULANIYOR

DEVLET memurları için genellikle arefe günlerinde idari izin uygulanıyor. Bu yıl şu ana kadar idari izin konusunda genel bir açıklama gelmedi. Dolayısıyla memurlar arife günü yarım gün çalışacaklar ve 13:00’den itibaren bayram tatili başlayacak. Ancak kurum bazında idari izin verilebileceği gibi engelli ve hamile memurlar için idari izin mutlaka uygulanır.

NASIL HESAPLANIR?

Diğer taraftan arife gününde çalışan işçiye fazla mesai ödenmesi gerektiği yönünde yanlış bir algı var. Fazla mesai yapılıp yapılmadığı işçinin hafta tatilinden sonraki günlerdeki çalışmalarının 45 saatin üzerine çıkıp çıkmadığına bakılır. Arife gününden önceki günlerde 45 saatin üzerinde çalışmış işçiye arife günündeki çalışması için fazla mesai ödenir. Okan Güray Bülbül

https://www.aksam.com.tr/yazarlar/okan-guray-bulbul/arife-gunu-isyerini-kapat-telafi-calismasiyla-tatili-uzat/haber-744381

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • Enflasyon Düzeltmesi Uygulayan Şirketlerde Kar Dağıtımı Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan “Enflasyon Düzeltmesi Uygulayan Şirketlerde Esas Alınacak…
  • 1 TL için 532.000 TL Fazla Vergi Ödeme Riski Sosyal içerik üreticilerinden ile Appstore, Google Play üzerinden gelir elde…
Top