Mehmet Özdoğru
TAM İSTİSNA / KISMİ İSTİSNA KDV İNDİRİMİ VE İADESİ
A) TAM İSTİSNA: KDV Kanununun 32. Maddesine Göre Kanunun 11, 13, 14 Ve 15. Maddeleri İle 17/4-S. Bendi Uyarınca Vergiden İstisna Edilmiş Bulunan İşlemlerle İlgili Fatura Ve Benzeri Vesikalarda Gösterilen Katma Değer Vergisi:
> Mükellefin Vergiye Tabi İşlemleri Üzerinden Hesaplanacak Katma Değer Vergisinden İndirilebilir.
> Vergiye Tabi İşlemlerin Mevcut Olmaması / Hesaplanan Verginin İndirilecek Vergiden Az Olması Hallerinde İndirilemeyen Katma Değer Vergisi, İşlemin Gerçekleştiği Dönemi İzleyen 2. Takvim Yılının Sonuna Kadar Talep Edilmesi Şartıyla İade Edilebilir.
Buna Göre Aşağıda Gösterilen İndirim Ve İadesine İzin Verilen İşlemler Tam İstisna Olarak Adlandırılır.
> 11. Madde: Mal Ve Hizmet İhracatı
> 13. Madde: Araçlar, Kıymetli Maden Ve Petrol Aramaları İle Ulusal Güvenlik Harcamaları Ve Yatırımlarda İstisna
> 14. Madde: Transit Taşımacılık
> 15. Madde: Diplomatik İstisna
> 17/4-S. Bendi: Engellilerin Eğitimleri, Meslekleri, Günlük Yaşamları İçin Özel Olarak Üretilmiş Her Türlü Araç-Gereç Ve Özel Bilgisayar Programlar
> Geçici 26:
> Geçici 29:
> Geçici 37:
> Geçici 39: İmalat Sanayiinde Kullanılmak Üzere Yapılan Yeni Makina ve Teçhizat Teslimlerinde İstisna
> Geçici 42: Elektrik Motorlu Taşıt Araçlarının Geliştirilmesine Yönelik Verilen Mühendislik Hizmetlerinde İstisna
B) KISMİ İSTİSNA: İşlemlere İlişkin Alış Ve Giderlere Ait KDV’nin Prensip Olarak İndirim Ve/Veya İadeye Konu Edilemediği İstisna Düzenlemeleridir. Bu Kapsamındaki İşlemler Nedeniyle Yüklenilen KDV Gider Veya Maliyet Unsuru Olarak Dikkate Alınabilir.
C) İNDİRİM VAR - İADE YOK: Kısmi İstisna Olmakla Birlikte KDV İndirimine İzin Verilen İstisna Düzenlemeleri Aşağıdaki Gibidir. Bu Kapsamdaki İşlemler Nedeniyle Yüklenilen Ve İndirim Yoluyla Giderilemeyen KDV Mükelleflere İade Edilmez.
* 17/2-B: Özel Okullarca Bedelsiz Verilen Eğitim
* 17/2-C: Diplomatik Temsilcilik Ve Konsolosluklarına Yapılan Teslim Ve Hizmetler
* 17/2-D: Kültür Ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu Kapsamında
* 17/4-C: Birleşme- Devir- Bölünme
* 17/4-I: Serbest Bölgelerde Verilen Hizmetler
* 17/4-Ö: Gümrük Antrepoları Ve Geçici Depolama Yerleri İle Gümrük Hizmetlerinin Verildiği Gümrüklü Sahalar
* 17/4-R (Kısmi Olarak): Kurumların Aktifinde En Az İki Tam Yıl Süreyle Bulunan / Gayrimenkul / İştirak Hisse Satışı
* 17/4-T: Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Kapsamında
* Geçici 10 (Kısmi Olarak): Eski Uygulama
* Geçici 12: Özelleştirme Kapsamına
* Geçici 23: Millî Eğitim Bakanlığına Bilgisayar Ve Donanımlarının Bedelsiz Teslimler
* Geçici 24: Eski Uygulama
* Geçici 32. Maddeleri: Şehir İçi Raylı Ulaşım Sistemleri Devir Ve Teslimleri
Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
% 5 VERGİ İNDİRİMİNE İLİŞKİN UYUMLU MÜKELLEF ŞARTLARI
* İndirimin Hesaplanacağı Beyannamenin Ait Olduğu Yıl Dahil Son 3 Yıla Ait
> Yıllık Gelir Vergisi Beyannamesi
> Kurumlar Vergisi Beyannamesi
> Geçici Vergi Beyannamesi
> Katma Değer Vergisi Beyannamesi
> Özel Tüketim Vergisi Beyannamesi
> Muhtasar,
> Muhtasar Ve Prim Hizmet Beyannamelerinin Kanuni Süresinde Verilmiş Olması Ve Beyannameye İlişkin Damga Vergisi Dâhil Vadesinde Ödenmesi Gerekir.
( Uyumlu Mükelleflere Sağlanan % 5 Vergi İndiriminden Yararlanmak İçin Vergileri Vadesinde Ödemek Yeterli Olup, Ödemenin Beyanname Verme Sonrasında Olması Faydalanmaya Engel Değildir. ( 11.06.2024 - E-30094508-120-18318 Özelge))
* Kanuni Süresinde Verilen Bir Beyannameye İlişkin Olarak Kanuni Süresinden Sonra
> Düzeltme Amacıyla Veya
> Pişmanlıkla Verilen Beyannameler Bu Şartın İhlali Sayılmaz.
* Son 3 Yıl İçinde Kesinleşmiş Olması Koşuluyla Vergi Beyannamelerindeki Vergi Türleri İtibarıyla İkmalen, Re'sen Veya İdarece Yapılmış Bir Tarhiyat Bulunmaması
* Vergi Aslı (Vergi Cezaları İle Fer'i Alacaklar Dâhil) 1.000 TL Üzerinde Vadesi Geçmiş Borcunun Bulunmaması Gerekir.
UYUMLU MÜKELLEFLERE SAĞLANAN % 5 VERGİ İNDİRİMİNDEN YARARLANMAK İÇİN GELİR/ KURUMLAR/ DAMGA VERGİLERİNİ VADESİNDE ÖDEMEK YETERLİ OLUP, ÖDEMENİN BEYANNAME VERME SONRASINDA OLMASI FAYDALANMAYA ENGEL DEĞİLDİR. ( 11.06.2024 - E-30094508-120-18318 ÖZELGE)
· 12.3.2024 Tarihinde Verilen Yıllık Gelir Vergisi Beyannamesi Üzerine Tahakkuk Eden Verginin İlk Taksitinin 05.04.2024 Tarihine Kadar Ödenebilmesi, 12.04.2024 Tarihinde Verilen Yıllık Kurumlar Vergisi Beyannamesi Üzerine Tahakkuk Eden Verginin De 06.05.2024 Tarihine Kadar Ödenebilmesi Mümkündür.
· Gelir Veya Kurumlar Vergisi Beyannamesini Beyanname Verme Süresinin Son Gününden Daha Önceki Tarihlerde Veren Mükelleflerin, Bu Beyannameleri Üzerine Tahakkuk Eden Vergilerini Vadelerinde Ödemeleri Durumunda, Gelir Vergisi Kanununun Mükerrer 121. Maddesinde Öngörülen Diğer Şartları Da Sağlamaları Kaydıyla, Vergiye Uyumlu Mükelleflerde Vergi İndiriminden Yararlanabilmeleri Mümkün Bulunmaktadır.
Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Kısa Çalışma Ödeneğinde Neler Değişti?
Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelikle kısa çalışma ödeneğinin şartları yeniden belirlendi. Düzenleme ile ödeneğin hak edilmesine yönelik şartlara açıklık getirildi. 2011’de çıkarılan yönetmelik yürürlükten kaldırılırken, yerine 14 maddelik yeni bir yönetmelik getirilmiş oldu. Peki yeni düzenlemede neler değişti? İşte madde madde kısa çalışma ödeneğindeki değişiklikler...
Konkordato Ve Değersiz Alacak Hususlarının Vergisel Durumu
Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da meşhur 2 alışveriş merkezinin konkordatoya başvurduğu haberleri basına yansıdı. Yüksek enflasyonist dönemlerde sık rastlanılan bu tür olaylarda firmalar alacaklarını tahsil edememekten dolayı likidite sıkıntısı yaşamakta ve bu husus da firmaların faaliyetlerini yürütmelerini ciddi ölçüde çıkmaza sokabilmektedir. Bu tür durumlarda firmalar vergisel açıdan nasıl bir değerlendirme yapmalıdır sorusuna cevap aranacaktır.
Şüpheli Ticari Alacak Açısından
213 sayılı VUK’nun 323.maddesinde; “Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla; 1. Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar; 2. Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan (556 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2024'den itibaren 14.000 -TL) Türk lirasını aşmayan alacaklar; Şüpheli alacak sayılır.” hükmü belirtilerek karşılık ayrılabileceği belirtilmiştir. 334 nolu VUK Genel Tebliğinde kanun hükmü hakkında KDV dahil tutar üzerinden şüpheli alacak karşılığı ayrılabileceği belirtilmiştir. Ayrıca, yurtdışı mahkemelerde açılan davaların da karşılık ayırabilmek hususunda geçerli olduğu, alıcı ile satıcı arasındaki ticari ilişkide, alıcı satıcının tahsilatını farklı 3.kişi aracılığıyla yapmışsa şüpheli ticari alacak karşılığı ayrılamayacağı, şüpheli alacak karşılığı ayrılabilecek tutarın eğer içeriyorsa ÖTV hariç tutar olacağı, avanslardan şüpheli ticari alacak karşılığı ayrılabileceğine yönelik özelge bulunduğu bilinmektedir. Vergi mevzuatı sistematiği göz önünde bulundurulduğunda, 5520 sayılı KVK 5/3 kapsamında istisna kazanca isabet eden alacağın tahsil edilememesi durumunda şüpheli ticari alacak karşılığı ayırarak gider yazmak mümkün olamaz.
Konkordato Açısından
Son zamanlarda firmaların alacağının şüpheli hale düşmesindeki en çok rastlanılan nedenin konkordato başvuruları olduğu görülmektedir. Örneğin borçlu bir firmanın konkordatoya başvurduğunu düşünelim. Alacaklı firma şüpheli alacak karşılığı ayırdığında artık alacaklı firmanın düşünmesi gerekenler bulunmaktadır; eğer mahkeme geçici mühleti kaldırıp konkordato talebini reddederse, karşılık giderinin düzeltilerek iptal edilmesi gerekir, ama alacaklı firma alacağına yönelik dava açtığı ya da icra takibi başlattığı takdirde herhangi bir düzeltme yapılması gerekmemektedir. Eğer mahkeme geçici mühleti kesin mühlete çevirirse, daha önce ayrılmış olan karşılıkta değişiklik düzeltme yapılmaz (daha önce geçici mühlet sürecinde karşılık ayırmadığı alacağı var ve vadesi kesin mühlete denk geliyorsa bunun için karşılık ayrılabilmesi için yeni hak doğar). Mahkeme kesin mühlet kararını kaldırırsa yine ayrılan karşılık gideri düzeltilmelidir. Mahkeme kesin mühleti kaldırıp borçlunun iflasının açılmasına karar verirse borçlunun acziyeti kabul edilmiş olacağından herhangi bir düzeltme yapılmaz ve süreç devam eder. Mahkeme kokordatoyu tasdik etmiş ve alacaklıların alacaklarının örneğin yüzde 20’sinden feragati kararını verirse feragat kararı verilen kısım olan yüzde 20’lik kısım değersiz alacak olur ve ona göre kaydı yapılır.
Bu hususla ilgili 112 nolu VUK Sirkülerinde özetle;
- Konkordatoya başvuru sonrasında şüpheli alacak ayrılabilir.
- Geçici mühletin tanındığı hesap döneminde ertesi yıla sarkmaması ve alacağın vadesi gelmiş olması şartıyla şüpheli alacak karşılığı ayrılabilir.
- Geçici mühlet mahkeme tarafından kaldırılırsa karşılık ayıran taraf düzeltme yapmak zorundadır.
- Geçici mühlet sürecinde karşılık ayrılmazsa ve dönem kayması olmuşsa kesin mühlet süresinde karşılık ayrılamaz (alacağın vadesi kesin mühlete denk geliyorsa ayrılır).
- Borçlunun iflası söz konusu olmuşsa alacağı olan taraf zaten karşılık ayırdığı için düzeltme yapılmasına gerek olmayacaktır. Hükümleri belirtilmiştir.
Değersiz Alacak Açısından
Az önceki örneğimizde mahkemenin konkordatoyu tasdiki sonucunda alacaklıların alacağının yüzde 20’sinden feragat etmesi kararı alınması olasılığından bahsedilmiştir. Bu durumda alacaklı firmanın alacağı değersiz alacak konumuna erişecektir. Peki böyle bir durumda ne yapılması gerekir? 213 sayılı VUK’nun 322. Maddesinde “Değersiz Alacak” ile ilgili hükümlere yer verilmiştir. Söz konusu hükme göre bir alacağın değersiz alacak olabilmesi için alacağın tahsili imkansız olmalıdır. Kanun hükmünde kazai hükme veya kanaat verici vesikaya dayanması gerektiği belirtilmiştir. Bu nedenle mahkeme kararı olmadan borçlu kendi talebiyle konkordato ilan etmesi durumunda değersiz alacaktan bahsedilemez. Bu arada bilinmelidir ki, değersiz alacak kaydı tutma imkanı bilanço ve işletme esasında defter tutan ticari ve zirai kazanç sahibi mükelleflere tanınmıştır ve alacağın değersiz alacağa dönüşebilmesi için ticari ve zirai kazancın elde edilmesi veya idame edilmesi ile ilgili olmalıdır. Burada ayrıca belirtilmesi gereken bir durum mevcuttur. Mahkeme ilamı ile zorunlu olarak arabulucu tutulması ve bunun sonucunda tarafların avukatla birlikte aralarında anlaşması yada uzlaşması neticesinde oluşan kayıp alacaklı tarafından değersiz alacak sayılabilir, ama alacaklı kendi isteğiyle avukat tutup arabuluculukla oluşan kaybı (sulhname) değersiz alacak yapamaz. Çünkü bu durum zaruri olma durumu değildir, zaruri olma durumu kritik bir önem arz etmektedir. Muhasebe dilinde konuşmak gerekirse, değersiz alacak kaydı 659 nolu hesap ile yapılarak gider yazılabilme opsiyonudur. Bu sırada alacağın ilk kaydı sırasında içerdiği Hesaplanan KDV ne olacaktır? 3065 sayılı KDV Kanununun 29/4 hükmü gereği değersiz alacak statüsü kazanan kısma isabet eden KDV indirim konusu yapılabilir. Bu husus, vergi dairesine dilekçe ile bildirim yapıldıktan sonra muhasebe kayıtlarına alınabilir.
Sonuç
Görüldüğü üzere, konkordato süreci borçlu veya mahkemenin talepte bulunması, bu talebin ise mahkemece onaylanması ya da onaylanmaması ile sonuç doğurmaktadır. Onaylanan konkordato sürecine neticesinde borçlu mevcut borçlarının vadesini uzatabilmekte ya da bir kısmını ödemeden borçtan kurtulma imkanına sahip olmaktadır. Alacaklı açısından ise, zor durumda bulunan borçlunun tamamen borçlarını ödeyemeyecek duruma gelmesi önlenmeye çalışılmakta ve alacakların tahsil kabiliyetinin artırılması amaçlanmaktadır. Ayrıca alacaklı açısından, tahsil edilmeyen ve vazgeçilen tutar üzerinden vergi ödenmesini engellemek için “Değersiz Alacak” niteliği kazanmakta ve gider olarak dikkate alınabilmekle beraber değersiz alacağa isabet eden daha önce hesaplanan KDV’nin indirim imkanı da tanınmaktadır. Onaylanmayan konkordato süreci neticesinde ise alacaklı tarafından ayrılan karşılığın düzeltilmesi ve dönem karının aşındırılmasının önlenmesi amaçlanmaktadır.
Fahri Mustafa
ONAN H.M. Uzmanı (MASAK) (E. Vergi Müfettişi) (SMMM)
Gayrimenkulde Vergi Tedirginliği
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek tarafından “Bizim KDV ya da diğer vergileri artırma gibi bir planımız yok ama bir takım muafiyet ve istisnaları gözden geçirmeye devam edeceğiz, yakında kamuoyu ile paylaşmayı planlıyoruz.” şeklinde yapılan açıklama neticesinde gözler bu konuda bir torba yasa çıkarılması planlanan Meclis’e çevrilmiş durumdadır.
Hangi istisna ve muafiyetlerin gözden geçirileceği ve kaldırılacağı iş dünyasında merakla ve tedirginlikle beklenirken, bu yazımızda gayrimenkul sektöründe uygulanan bazı istisnalar ele alınacaktır.
GYO’ların kurumların vergisi istisnası
Gayrimenkul yatırım ortaklıkları, gayrimenkullere, gayrimenkule dayalı sermaye piyasası araçlarına, gayrimenkul projelerine, gayrimenkule dayalı haklara ve sermaye piyasası araçlarına yatırım yapabilen, sermaye piyasası kurumlarıdır. Amacı, getiri potansiyeli yüksek gayrimenkullere ve gayrimenkul projelerine yatırım yapmak, portföyündeki gayrimenkullerden kira geliri ve gayrimenkul alım satım kazancı elde etmek olan gayrimenkul yatırım ortaklıkları sermaye piyasalarının önemli enstrümanlarındandır. Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarının elde etmiş oldukları kazançlar, kurumlar vergisi kanununun 5/1-d maddesi uyarınca kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.
Gayrimenkul satışlarında değer artış kazancı istisnası
Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 80 inci maddesinin 1-(6) nolu bendi uyarınca, gerçek kişilerin bedel karşılığı edindikleri gayrimenkullerin iktisap tarihinden başlayarak 5 yıl içinde elden çıkarılması halinde, elde edilen kazançlar değer artış kazancı olarak gelir vergisine tabidir. 5 yıllık sürenin hesabında takvim günü esas alınmaktadır.
Konut kira gelirleri istisnası
Vergi hukukunda Gelir Vergisi Kanunu’nun 70. maddesinde belirtilen mal ve hakların gerçek kişiler tarafından kiraya verilmesinden elde edilen iratlar gayrimenkul sermaye iradıdır. Gelir Vergisi Kanunu’nun 21. maddesine göre; binaların mesken olarak kiraya verilmesinden bir takvim yılı içinde elde edilen hasılatın 2024 yılı için 33.000 TL‘si gelir vergisinden istisna edilmiştir.
Vergi düzenlemeleri geriye yürüyecek mi?
Anayasa’nın 2. maddesiyle güvence altına alınmış olan “hukuk devleti” ilkesinin olmazsa olmazı hukuki güvenlik kavramıdır. Hukuki güvenlik; hukuk kurallarının önceden bilinmesi ve bireylerin eylem ve davranışlarını bu düzenlemeler çerçevesinde yerine getirmeleridir. “Kanunların geriye yürümezliği ilkesi” kanunların yürürlüğe girdikleri tarihten sonraki hukuki durumlara uygulanabilmesi, sonradan çıkan bir kanunun, yürürlüğe girdiği tarihten önceki olaylara uygulanmaması gereğidir. Bu nedenle vergilemede istisna ve muafiyetler düzenlenirken bu hususa dikkat edilmesi hukuk güvenliği açısından çok önemlidir.
İstisna ve muafiyetlerin kaldırılmasının sektöre etkileri
Satışların durma noktasına gelen gayrimenkul sektörüne yönelik olarak mevcut istisnaların yürürlükten kaldırılması, birden fazla gayrimenkul sahibi olanlarda ilave vergiler alınması, gayrimenkul satışlarının ekspertiz raporuna dayanılarak yapılması gibi düzenlemeler yapılacağı farklı tepkilere ve tedirginliklere yol açmış bulunmaktadır. Söz konusu düzenlemelerin gayrimenkul arzını azaltacağı, konut yatırımcılarının yurtdışına yöneleceği, gayrimenkul fiyatlarını daha da artıracağı ve satışların daha da aşağılara çekileceği endişeleri dile getirilmekle birlikte, orta ve uzun vadede kayıt dışılığı önleyeceği ve fiyatların dengeye geleceği de değerlendirilmektedir.
Mahmut Bülent YILDIRIM
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
https://www.dunya.com/kose-yazisi/gayrimenkulde-vergi-tedirginligi/731997
İhracatçıları İlgilendiren Önemli Değişiklikler
Ülke ekonomimizde yaşanan dolarizasyonun azaltılması amacıyla alınan tedbirlerden bir tanesi olan “Firmaların Yurt Dışı Kaynaklı Dövizlerinin Türk Lirasına Dönüşümünün Desteklenmesi Hakkında Tebliğ” 26 Ocak 2023 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştı. Bu tebliğ ile firmaların yurtdışı kaynaklı dövizlerinin Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'na (TCMB) satışı sırasında firmaların verecekleri taahhüt karşılığında Türk Lirası’na çevrilen tutarın yüzde 2’si kadar döviz dönüşüm desteği alabileceği ve firmalar yurda getirdikleri yurt dışı kaynaklı dövizlerinin en az yüzde 40’ını TCMB’ye sattıktan sonra getirilen dövizin kalan kısmını kur korumalı dönüşüm hesabında değerlendirebileceği ve verdikleri taahhüt karşılığında Türk Lirası’na çevrilen tutarın yüzde 2’si kadar döviz dönüşüm desteği alabileceği belirtilmişti.
8 Haziran 2024 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Firmaların Yurt Dışı Kaynaklı Dövizlerinin Türk Lirası’na Dönüşümünün Desteklenmesi Hakkında Tebliğ’de (Sayı: 2023/5) Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sayı: 2024/14)” ile bir takım değişikliklere gidilmiştir.
Söz konusu değişikliklerden ilki Tebliğin 1/1 ve 3/d maddelerinde yapılan değişiklik ile yurtdışı kaynaklı dövizlerin kapsamı TCMB tarafından belirleneceği belirtilmiştir.
İkinci değişiklik ise firmaların yurda getirdikleri yurt dışı kaynaklı dövizlerinin en az yüzde 40’ını TCMB’ye sattıktan sonra, kalan dövizi kur korumalı dönüşüm hesabında değerlendirme ve verdikleri taahhüt karşılığında Türk Lirası’na çevrilen tutarın yüzde 2’si kadar döviz dönüşüm desteği alma imkânı kaldırılmıştır. Bu adım ile kur korumalı politikasından çıkış iradesini görüyoruz.
Üçüncü değişiklik ise döviz almama taahhüttün ihlali durumunda uygulanacak yeni müeyyideleri içermektedir. Bu müeyyidelerden ilki, firmalarca verilen döviz alımı yapılmaması taahhüdünün yerine getirilmemesi, döviz dönüşüm desteğinden usulsüz olarak yararlanıldığının veya Merkez Bankası’na ya da bankalara gerçeğe aykırı beyanda bulunulduğunun tespiti halinde döviz dönüşümü desteği tutarları ilgili dönem boyunca oluşan pozitif kur farkı eklenerek ve döviz dönüşümü desteğinin ödenme tarihinden taahhüdün yerine getirilmediğinin, usulsüz işlem yapıldığının veya Merkez Bankası’na ya da bankalara gerçeğe aykırı beyanda bulunulduğunun tespiti tarihine kadar geçen süre için tespit tarihinde geçerli olan Merkez Bankasının ilan ettiği en yüksek gecelik borç verme faiz oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte bankalarca tahsil edilerek Merkez Bankası’na aktarılacaktır. İkinci müeyyide ise, döviz alımı yapılmaması taahhüdünü yerine getirmeyen firmaların Merkez Bankası kaynaklı kredi kullanım talepleri ile bu tebliğ kapsamındaki destek ödemesi talepleri bu maddenin birinci fıkrasında belirtilen yaptırım tutarının ödendiği tarihe kadar kabul edilmeyecek. Döviz dönüşüm desteğinden usulsüz olarak yararlanan veya Merkez Bankasına ya da bankalara gerçeğe aykırı beyanda bulunan firmalar döviz dönüşüm desteğinden yararlandırılmaz ve bu firmaların Merkez Bankası kaynaklı kredi kullanım talepleri 3 yıl süre ile kabul edilmeyecektir. Üçüncü müeyyide ise döviz dönüşüm desteği ödemesine aracılık eden ancak Merkez Bankası’nca belirlenecek kontrol yükümlülüklerini yerine getirmeyen bankalar yaptırım tutarının Merkez Bankası’na ödenmesinden sorumlu tutulmuşlardır.
Bu hususlara ilaveten ihracat genelgesinde de değişiklik yapılmıştır. İBKB veya DAB'a bağlama zorunluluğu olan 15 bin ABD Doları ve dengi ihracat bedellerinin %40'ı, İBKB'yi veya DAB'ı düzenleyen bankaya satılmak zorundaydı. Ancak, Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın 07.06.2024 tarihli talimatı ile 10.06.2024 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere ihracat bedellerinin bankaya satış zorunluluğu oranı %40'tan %30'a düşürülmüştür.
Dolayısı ile 10.06.2024 tarihinden itibaren yapılacak ihracatların İBKB’ye veya DAB’a bağlanan bedellerinin asgari %30’u İBKB’yi veya DAB’ı düzenleyen bankaya satılacaktır. Bu bedeller bankaca Merkez Bankası tarafından ilan edilen ve işlem günü için geçerli döviz alış kuru üzerinden aynı gün Merkez Bankası’na satılacak ve Merkez Bankası’nın banka nezdindeki hesabına aktarılacaktır Hakan Şirin
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/ihracatcilari-ilgilendiren-onemli-degisiklikler/748808
Vergi Uygulamalarında Yasaklar
İş ortamının güven içinde olması müteşebbislerin, vergi mükelleflerinin normal faaliyetlerini engelsiz sürdürebilmeleri amacıyla Vergi Usul Kanunu'nun 5’inci maddesiyle vergi mahremiyeti hükmü getirilmiştir. İş ortamının güveni, mükelleflerin işleri ile ilgili bilgilerin, rakiplerine karşı sır niteliğinde bilgilerin korunması çok önemlidir.
Vergi kanunlarının uygulanması ile ilgili olarak çalışan ve vergi mükelleflerinin çeşitli sırlarına vakıf olan memurların öğrendikleri sırları açıklayamayacakları(açıklama yasağı), kendilerinin veya üçüncü kişilerin yararına kullanamayacaklarına ilişkin hükümler Vergi Usul Kanunu’nun 5.nci maddesinde düzenlenmiştir. Kanunun 6’ncı maddesi ile de 5’inci maddede sayılan kişilerin yapamayacağı işler-yasaklar düzenlenmiştir.
Vergi mahremiyeti ve uyacak kişiler
Mükelleflerin vergileme ile ilgili bilgilerinin açıklanmaması, mahremiyet esaslarına uymak durumunda olan kişiler anılan 5'nci maddede belirlenmiştir. Buna göre; maddede belirtilen kimseler görevleri dolayısıyla, mükellefin ve mükellefle ilgili kimselerin şahıslarına, muamele ve hesap durumlarına, işlerine, işletmelerine, servetlerine veya mesleklerine ilişkin olmak üzere öğrendikleri sırları veya gizli kalması gereken diğer hususları ifşa edemezler ve kendilerinin veya üçüncü şahısların menfaatine kullanamazlar.
Vergi mahremiyeti(açıklama yasağı) getirilen kişiler aşağıda olduğu gibidir.
1. Vergi muameleleri ve incelemeleri ile uğraşan memurlar
2. Vergi mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri ve Danıştay da görevli olanlar
3. Vergi kanunlarına göre kurulan komisyonlara iştirak edenler
4. Vergi işlerinde kullanılan bilirkişiler.
Bu yasak, yukarıda yazılı kimseler, bu görevlerinden ayrılsalar dahi devam eder.
Açıklanması vergi mahremiyeti hükümlerinin ihlali sayılmayacak bilgiler de anılan 5.nci maddede sayılmıştır. Vergi güvenliğini sağlamak amacıyla maddede sayılan bilgilerin açıklanması vergi mahremiyetinin ihlali sayılmayacaktır. Maddede belirtilen açıklamalar sadece Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın yetkili birimleri tarafından yapılmaktadır.
Yasaklar
Mükelleflere ait bilgilerin açıklanmasının yasaklandığı, yukarıda 4 grup olarak 5.nci maddede sayılan kişilerin ayrıca kanunun 6.ncı maddesinde sayılan ve aşağıdaki açıklanan işleri yapamazlar VUK 6.ncı maddesine göre;
1- Kendilerine, nişanlılarına, eşlerine (boşanmış olsalar bile),
2- Kan ve sıhri hısımlarına-usul ve füruuna evlatlığına veya kendisini evlat edinene yahut kan hısımlığında üçüncü dereceye(bu derece dahil),sıhri hısımlıkta, bu hısımlığı meydana getiren evlenme ortadan kalkmış olsa bile, üçüncü(bu derece dahil) dereceye kadar olan civar hısımlarına,
3- Kanuni temsilcisi veya vekili bulundukları kimselere,
ait vergi inceleme veya takdir işleriyle uğraşamazlar.
4- Vergi muameleleri ve incelemeleri ile vergi mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri ve Danıştay’da görevli olanlar, mükelleflerin vergi kanunlarının uygulanması ile ilgili hesap, yazı ve sair özel işlerini ücretsiz dahi olsa yapamazlar.
Gerçekten de vergi dairesinde çalışan bir memurun akrabası olan bir mükellefin defterini tutması, belge düzenlemesi ahlaki açıdan bakıldığında hoş değildir. Akrabasının işe başlama dilekçesini yazması aynı nitelikte sayılmayabilir. Yasak hükümlerine görünüşte de uyar olmak bakımından uygun sayılmamalıdır.
Vergi mahremiyeti ve yasaklara uymamanın cezası
Mahremiyet ve yasaklara ilişkin hükümlerin ihlali halinde uygulanacak müeyyideler Vergi Usul Kanunu’nun 362 ve 363’üncü maddelerde düzenlenmiştir.362’nci madde uyarınca mahremiyet esaslarına uyulmaması halinde Türk Ceza Kanunu’nun 239’ncu maddesinde yazılı cezalar uygulanacaktır. Maddede ön görülen ceza bir yıldan üç yıla kadar hapis ve 5000 güne kadar adli para cezasıdır. Ayrıca, suçları tekerrür edenler bir daha devlet hizmetinde kullanılmazlar.
Mükellefin özel işlerini yapan görevliler hakkında, Vergi Usul Kanunu’nun 363’üncü maddesinde yazılı hapis cezası ve vergi cezaları uygulanır. Yukarıda yer verilen ve VUK 6.ncı maddenin son fıkrasında yer alan mükelleflerin vergi kanunlarının uygulanması ile ilgili hesap, yazı ve sair özel işlerini yapmaları yasaklanan memurlardan bu yasağa aykırı harekette bulunanlar Türk Ceza Kanunu’nun 257’nci maddesinin birinci fıkrası hükmüne göre cezalandırılır. Ayrıca işlenen fiil ile vergi ziyaına sebep olunması halinde vergi ziyaı cezası kesilir.
Mahremiyet ve yasak hükümlerinin uygulanması ile ilgili özel durumlar
- Vergi memurunun bir yapı kooperatifinde yönetici olması
Kurumlar vergisi Kanunu’nun 4/k maddesi ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’na göre muafiyet şartlarını haiz bir yapı kooperatifinde (veya diğer kooperatiflerde) vergi memurları yöneticilik, murakıplık yapabilirler. Muafiyet kaybedilip kooperatif kurumlar vergisine tabi olduğunda ( hangi vergi dairesine bağlı olursa olsun ), vergi memurlarının aktif görev almaları mümkün değildir. Ortak olarak kalabilirler.
- Görevli memurların yakınları mükelleflerin özel işlerini yapabilirler mi?
Vergi Usul Kanunu’nun 6’ncı maddesindeki yasaklar görevli memurların kendileri ile ilgilidir. Yakınlarını kapsama almaz. Örneğin, bir ilçe merkezinde, mal müdürünün, mesleği serbest mali müşavir olan eşi veya çocuğunun mükelleflerinin hesabını tutmasına kanunen engel bulunmamaktadır.
- Mahkemelerce istenen bilgiler:
Geçmiş dönemlerde mahkemelerin aleni olduğu, verilen bilgilerin herkesçe öğrenileceği düşünülerek istenen bilgileri verme bakımından bazı sorunlarla karşılaşılmıştır.
Ancak, yapılan değişiklikler sonrasında, VUK’un 5’inci maddesinde, kamu görevlilerince yapılacak adlı ve idare soruşturmalarla ilgili bilgi ve belgelerin verilmesi mahremiyet ihlali sayılmayacağı belirtilmiştir.
Ancak yeni düzenlemede de, bilgi verilen kişi ve kuruluşların mahremiyet esaslarına uymaları gerektiği belirtilmiştir. Dolayısı ile mahkemelere bilgi verilirken bu hususun ve müeyyidelerinin belirtilmesinde yarar vardır.
Akif AKARCA / Dr.Mehmet ŞAFAK
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/vergi-uygulamalarinda-yasaklar/748804
FİNANSAL KİRALAMA YOLUYLA OTOMOBİL ALIMINDA FAİZ GİDERLERİNE DİKKAT!
Finansal kiralama yoluyla otomobil alınması durumunda, finansal kiralama sözleşmesine istinaden yapılacak anapara borç ödemeleri ile faiz giderlerinin dönemselliğe uygun şekilde muhasebeleştirilmesi önem arz eder.
Öte yandan, faiz giderlerinin ilk yıl iktisadi kıymetin maliyetine eklenmesinin zorunlu olduğunu, sonraki yıllarda ise gider veya maliyet olarak dikkate alınması konusunda mükelleflerin tercih hakkının bulunduğunu gözden kaçırmayalım.
Aktife alındığı dönemi izleyen dönemlerde faiz giderlerinin, tercihen doğrudan gider olarak dikkate alınması durumunda ise bu giderlerin en fazla %70'i kadarlık kısmının gider olarak dikkate alınabileceğini de unutmayın. Ayrıca, gider yazılması yerine faiz giderlerinin binek otomobilin maliyetine eklenmesi durumunda, otomobile ilişkin ayrılacak amortismanın aktife alınan yıl için belirlenen amortismana sınırını aşmamasına özen gösterilmesi gerekiyor.
Son olarak binek otomobilin mülkiyetinin sözleşme süresi bitiminde kiracıya geçmesinin kararlaştırıldığı durumlarda, KDV'nin kiracı tarafından indirim konusu yapılmasının mümkün olamayacağını bilmeniz gerekiyor.
Linkedin paylaşımından alıntı yapılmıştır.
TEVKİF EDİLEN KDV’NİN İNDİRİM VE İADE ŞARTLARI
* 2024 Yılı İçin KDV Dâhil 6.900,00 TL'yi Aşmayan Kısmi Tevkifat Kapsamında İşlemler İçin Tevkifat Yapılmayacak, Bu Tutarın Aşılması Halinde İse Tutarın Tamamı Üzerinden Kısmi KDV Tevkifatı Yapılacaktır.
* Yapım İşi Kapsamında KDV Mükelleflerine Karşı İfa Edilen KDV Dâhil Bedeli 5 Milyon TL Ve Üzerinde Olan Yapım İşleri İle Bu Yapım İşleriyle Birlikte İfa Edilen Mühendislik-Mimarlık Ve Etüt-Proje Hizmetlerinde, Alıcılar Tarafından (4/10) Oranında KDV Tevkifatı Uygulanır.
* 2 Nolu KDV Beyannamesi Vergilendirme Dönemini Takip Eden Ayın 25. Günü Akşamına Kadar Verilir Ve Aynı Sürede Ödenir. 1 Nolu KDV Beyannamesi İse Vergilendirme Dönemini Takip Eden Ayın 28. Günü Akşamına Kadar Verilir Ve Aynı Sürede Ödenir.
* 2 Nolu KDV Beyannamesiyle Beyan Edilen KDV Ödendiği Döneme İlişkin 1 Nolu KDV Beyannamesinde İndirim Konusu Yapılır. Kısmen Ödenen KDV Ödendiği Kısım İtibarıyla İndirim Konusu Yapılır.
* Bu Durumda Tevkifatın Yapıldığı Döneme Ait 2 Nolu KDV Beyannamesiyle Takip Eden Ayın 25. Günü Akşamına Kadar Süresinde Beyan Edilerek Ödenen KDV Aynı Döneme Ait 1 Nolu KDV Beyannamesinde İndirim Konusu Yapılır.
* Takip Eden Ayın 25. Günü Akşamından Sonra 1 Gün Dahi Geçse Bile Ödenen KDV Ödendiği Döneme İlişkin 1 Nolu KDV Beyannamesinde İndirim Konusu Yapılır.
* 2 Nolu KDV Beyannamesiyle Beyan Edilen KDV Mahsuben İade Suretiyle Ödenmesi Mümkündür. Bunun İçin İade Talebine İlişkin Standart İade Talep Dilekçesi Ve İade İçin Aranan Belgelerin Eksiksiz Ve Tam Olarak Verilmiş Olması Gerekir.
Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
GEBE VE EMZİREN KADINLARIN ÇALIŞMA KOŞULLARINA İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI
1. **Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, E. 2017/32818 K. 2019/8372 T. 16.04.2019**: Bu kararda Yargıtay, gebe ve emziren kadınların çalışma koşullarının, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 74. maddesi ile Gebe ve Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik hükümlerine uygun olması gerektiğini vurgulamıştır. İşverenin, bu çalışanların sağlık durumlarına uygun çalışma koşulları sağlaması gerektiği belirtilmiştir.
2. **Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, E. 2014/10913 K. 2014/22776 T. 23.09.2014**: Yargıtay, gebe ve emziren kadınların gece çalıştırılamayacağını, bu kurala aykırı davranan işverenin işçinin iş akdini feshetmesine sebep olduğunu belirtmiştir. Bu durumda işçinin kıdem tazminatına hak kazanacağına hükmedilmiştir.
3. **Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, E. 2009/37290 K. 2011/14476 T. 09.05.2011**: Bu kararda, gebe ve emziren kadınların çalışma saatlerinin düzenlenmesi gerektiği ve ağır işlerde çalıştırılamayacağı vurgulanmıştır. İşverenin, gebe ve emziren kadınların sağlık durumlarına uygun işlerde çalışmasını sağlama yükümlülüğü olduğu belirtilmiştir.
4. **Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, E. 2018/4044 K. 2019/6464 T. 19.06.2019**: Yargıtay, gebe ve emziren kadınların iş yerinde uygun dinlenme alanları ve emzirme odaları sağlanmasının zorunlu olduğunu, bu koşulların sağlanmaması durumunda işçinin iş akdini haklı nedenle feshedebileceğini ve kıdem tazminatı talep edebileceğini hükme bağlamıştır.
5. **Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, E. 2016/32352 K. 2018/9328 T. 25.04.2018**: Bu kararda, işverenin gebe ve emziren kadın işçiye yönelik ayrımcılık yapmaması gerektiği belirtilmiştir. Gebelik veya emzirme döneminde olan kadın işçinin çalışma koşullarında değişiklik yapılması durumunda işçinin rızasının alınması gerektiği, aksi takdirde işçinin iş akdini feshetme ve tazminat talep etme hakkının doğacağı vurgulanmıştır.
Yargıtay kararları, gebe ve emziren kadınların çalışma koşullarının korunması ve bu süreçte işverenlerin yükümlülüklerinin netleştirilmesi açısından büyük önem taşır. İşverenlerin, gebe ve emziren kadınların sağlık ve güvenliklerini koruyacak şekilde çalışma koşulları sağlamaları gerektiği, bu koşullara uyulmaması durumunda işçilerin iş akitlerini feshetme ve tazminat talep etme haklarının bulunduğu bu kararlarla ortaya konulmuştur.
Lilnkedin paylaşımından alıntı yapılmıştır.