Mehmet Özdoğru
Serbest Meslek Erbabı Tarafından Bazı Giderler Ve Üye Olunan Mesleki Kuruluşlara Yapılan Ödemeler
Serbest meslek kazancının tespitinde indirilecek giderler GVK’un 68. maddesinde sayılmıştır. Bu madde, 5035 sayılı yasa ile tamamıyla değiştirilmiş ve yapılan düzenlemeler 01.01.2004 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlüğe konulmuştur.
Gelir Vergisi Kanunu’nun 68. maddesi 5035 sayılı kanunla bütünüyle yeniden yazılmış olmakla birlikte, içerik olarak çok önemli bir değişiklik yapılmış değildir. Yapılan değişiklik esas olarak iki konuyu içermektedir. Bunlardan birincisi, 40. maddedeki sistematiğe paralel olarak, mesleki faaliyetin icrası için yapılan genel giderlerin, kazancın tespitinde dikkate alınacağını öngören hükmün getirilmiş olması, ikincisi ise maddenin eskiyen dilinin ve sistematiğinin düzeltilmesidir.(1)
Aşağıda maddenin yeni hali dikkate alınarak ayrıntılı açıklamalar yapılacaktır. Maddenin değişmeden önceki hali çerçevesinde verilen özelge ve yargı kararlarının büyük bölümü geçerliliğini koruduğundan, bunlardan da yararlanılacaktır.(2)
Çalışmamızda serbest meslek erbabı tarafından yapılan genel giderlerin, indirilip/indirilemeyeceği konusunda ayrıntılı açıklamalara yer verilecektir.(3)
Genel olarak yapılan genel gider harcamaları
GVK’nın 68. maddesinde yapılan düzenleme ile yine GVK madde 40/1 bendinde yer lan düzenlemeye benzer bir hükmün, serbest meslek kazancıyla ilgili olarak bu maddede düzenlenmiştir. Madde hükmüne göre, mesleki kazancın elde edilmesi ile ilgili doğrudan doğruya ilgili olduğuna şüphe olmayan, örneğin; büro ile ilgili boya badana için yapılan giderlerle temsil ve ağırlama giderleri gibi birçok giderin kazancın saptanması sırasında eski yasadaki belirsizlikler ortadan kaldırılmıştır.
Genel olarak, serbest meslek erbabınca yapılabilecek ve aşağıdaki bölümlerde ayrıntılı olarak açıklanacak olan bazı genel giderler şunlardan oluşmaktadır:
- Aydınlatma, ısıtma ve su giderleri
- İletişim giderleri
- Kırtasiye giderleri
- Ücret giderleri
- Personelle ilgili diğer giderler(eğitim ve benzeri)
- Sigorta giderleri
- Kira giderleri
- Finansman giderleri
- Temsil ve ağırlama giderlerij, Demirbaş giderleri(4)
- Meslek örgütlerine ödenen aidatlar
- Gayrimenkul ve gayrimenkul gibi değerlenen sabit kıymetlerin normal bakım ve onarım giderleri
- Kanunların zorunlu kıldığı ödemeler
- Amortisman giderleri
- Mesleki faaliyetle ilgili seyahat ve ikamet giderleri(5)
- Kiralanan ya da envantere dahil edilen taşıtların giderleri
- Mesleki yayınlar için ödenen bedeller
- Mesleki faaliyetin ifası için ödenen mal ve hizmet alım bedelleri
- Emekli sandıklarına ödenen giriş ve emeklilik aidatları ile mesleki teşekküllere ödenen aidatlar
- Ödenen meslek, ilan ve reklam vergileri ile işyerleriyle ilgili ayni vergi, resim ve harçlaru
- Kanun, ilam ve mukavelenameye göre ödenen tazminatlar(6)
Gelir vergisi kanunun 68. maddesinin (2) ve devamı bentlerinde yer alan giderlerin bir kısmı da genel gider niteliğindedir. Bu giderler (1) numaralı bent kapsamına da girmelerine rağmen çeşitli gerekçelerle kanunda ayrıca sayılmıştır.
Serbest meslek erbabı mesleki kurumlara, dernek, vakıf, birlik vb. kuruluşlara yapmış olduğu işi gereği üye olmaktadır. Bu gibi kurumlara yapmış olduğu ödemeleri işi ile ilgili olmak koşulu ile, ve yasadan kaynaklanması nedeniyle yapmış olduğu ödemeler gider yazılır.
Diğer yandan, serbest meslek erbabının yasal bir mecburiyet olmaksızın, iradi olarak üyesi olduğu dernek, vakıf veya birliklere masrafa katılma payı veya başka isimler altında yapılan ödemeler serbest meslek kazancının tespitinde dikkate alınamaz. Yapılan bu ödemelerin karşılığında üye olunan dernek, vakıf veya birlikten bir mal veya hizmet satın alınması, ödeme ile gelirin elde edilmesi veya devam ettirilmesi arasında açık ve doğrudan bir ilişki ve orantı kurulmalıdır. Bir serbest meslek erbabı memleketi ile ilgili kurmuş olduğu derneğe yardım ve dayanışma amaçlı yaptığı bağış ile ilgili makbuzu gider yazamaz.
Bir Limited Şirkette ortak olan kişinin, ortağı olduğu şirketler ilgili ödediği bağ-kur primi şirketin kazancı ile ilişkilendirilerek, şirket kayıtlarına gider yazılamaz.
Serbest meslek erbabının, GVK md. 68/10 hükmü gereğince, mesleki faaliyetle ilgili olarak yasa, karar ve sözleşmeye göre ödediği tazminatlar serbest meslek kazancının hesaplanmasında gider olarak kaydedilir. Böyle bir tazminat gider kaydedilebilmesi için;
1- Ödenen tazminat serbest meslek faaliyeti ile ilgili olmalıdır.
2- Hem ticari ve hem de serbest meslek işinin birlikte yapılması halinde serbest meslek ile ilgili ödenen zarar, ziyan ve tazminatların ve ilama dayalı olması halinde gider yazılabilir.(7)
3- Tazminat serbest meslek erbabının suçlarından kaynaklanmış olamamalıdır.
4- Serbest meslek erbabı tarafından yapılan her türlü para ve vergi cezaları gider yazılamaz.
5- Serbest meslek erbabı tarafından yapılan ancak örf ve adetlere göre, mutat olmayan temsil ve ağırlama giderlerinin hasılattan indirilmesi mümkün değildir.(8)
6- Serbest meslek erbabının herhangi bir surette zayi ettiği paraları veya çaldırdıkları mal ve malzeme ile demirbaş eşyaları gider yazamazlar.
7- Serbest meslek erbabı ile aynı işyerini paylaşan diğer odaşık mükellefin yapmış olduğu harcamalar
8- Serbest meslek erbabı tarafından TÜRMOB, barolar, diş hekimleri odası vs. yerlere yapılan ödemeler gider kabul edilir. Bunların haricindeki yasal bir zorunluluk olmaksızın mesleki teşekkül niteliğinde olmayan derneklere, vakıflara veya birliklere yapılan masrafa katılma payı veya aidatlar gider yazılamaz.(9) Nazlı Gaye Alpaslan
------------------
(1) Topluca Türk Vergi Kanunları” Yaklaşım Yayınları, Ankara 2011, s.73-101
(2) “Denetim İlke ve Esasları” 1. cilt 4. baskı Maliye Hesap Uzmanları Derneği Yayını, Nisan 2011, s.108
(3) ALPASLAN Mustafa, SAKAL Mustafa, “ Vergi Hukuku 1” İzmir, Ocak 2008.
(4) Bir serbest meslek erbabı tarafından alınan yürüyüş bandı mesleki gider olarak kabul edilmeyip ancak, serbest meslek matrahının tespitinde matrahtan indirilebileceği yönünde görüş verilmiştir. Bkz. İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı Özelgesi: 20/11/2008 gün ve B.07.1.GİB.4.35.16.01/176200-ÖZ-994-9670 sayı.
(5) Ayrıntılı açıklamalar için bkz. ATEŞ Koray, 550 Konuda Vergi ve Muhasebe Uygulamalar Rehberi, “Serbest meslek kazançlarında giderler ve tarife” Hipotez Yayınları Nisan, 2011 s.426-427
(6) ATEŞ Koray, a.g.e 160.
(7) Dnş. 4.D’nin 22.09.1987 gün ve E:1985/1622-K:1987/2581 sayılı kararları
(8) Bkz. Serbest meslek erbabı tarafından yapılan bu tür giderler tahammüllere ve örf ve adetlere uygun olması gerekir. Beyanname Düzenleme Kılavuzu 2011 Hesap Uzmanları Derneği yayını sayfa 158-162.
(9) Dnş. 4. D’nin 07.11.1968 gün ve E:1967/3124-K:1968/4830 sayılı kararları. Maliye bakanlığı tarafından verilen bir özelge 13.04.2000 gün ve 42/4215-4-1079/16814 sayılı özelge: bu özelge gereğince serbest meslek erbabı tarafından gerekli önlemler alınmış olsa bile işyerinde vuku bulan olay nedeniyle çalınan demirbaşlar gider yazılamaz.
Haksız Rekabet Ve Yasaklı İş Sözleşmesi
Rekabet, iktisadi açıdan, piyasa ekonomilerinde kar, satış miktarı ve pazar payı gibi belirli iktisadi hedeflere ulaşmak amacıyla ekonomik birimler arasında ortaya çıkan bir yarış ve karşıtlık şeklindeki ilişkiler süreci olarak tanımlanabilir.
Bu yarışma ve çekişmenin iyi niyet kurallarına aykırı davranış veya başka bir şekilde kötüye kullanılması ise haksız rekabettir.
Firmaya ait iş ve üretim sırları ile müşteri çevresi, işletme açısından büyük önem taşımaktadır. İşletmenin iş ve üretim sırlarıyla müşteri bilgilerinin dışarıya sızması ve rakip firmalar tarafından öğrenilmesi, o işletme için büyük mali kayıplara yol açar. Bu neden ile iş sözleşmesinin tarafları olan işçi ve işverenin rekabet etmeme yükümlülüğünü iş sözleşmesi sona erdikten sonra da devam ettirmek istemeleri halinde; iş sözleşmesine bu konuda ayrı bir şart koymaları yahut ayrı bir rekabet yasağı sözleşmesi yapmaları gerekmektedir. Rekabet yasağı sözleşmesi hizmet sözleşmesinin yanında akdedilen bir yan anlaşma olup bağımsız bir sözleşme değildir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 54. maddesine göre; rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.
Haksız rekabeti teşkil eden haller TTK: 55 maddesinde sayılmıştır. Buna göre:
- a) Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar:
- 1. Başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek,
- Kendisi, ticari işletmesi, işletme işaretleri, malları, iş ürünleri, faaliyetleri, fiyatları, stokları, satış kampanyalarının biçimi ve iş ilişkileri hakkında gerçek dışı veya yanıltıcı açıklamalarda bulunmak veya aynı yollarla üçüncü kişiyi rekabette öne geçirmek,
- Paye, diploma veya ödül almadığı hâlde bunlara sahipmişçesine hareket ederek müstesna yeteneğe malik bulunduğu zannını uyandırmaya çalışmak veya buna elverişli doğru olmayan meslek adları ve sembolleri kullanmak,
- Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,
- Kendisini, mallarını, iş ürünlerini, faaliyetlerini, fiyatlarını, gerçeğe aykırı, yanıltıcı, rakibini gereksiz yere kötüleyici veya gereksiz yere onun tanınmışlığından yararlanacak şekilde; başkaları, malları, iş ürünleri veya fiyatlarıyla karşılaştırmak ya da üçüncü kişiyi benzer yollardan öne geçirmek,
- Seçilmiş bazı malları, iş ürünlerini veya faaliyetleri birden çok kere tedarik fiyatının altında satışa sunmak , bu sunumları reklamlarında özellikle vurgulamak ve bu şekilde müşterilerini, kendisinin veya rakiplerinin yeteneği hakkında yanıltmak, şu kadar ki, satış fiyatının, aynı çeşit malların, iş ürünlerinin veya faaliyetlerinin benzer hacimde alımında uygulanan tedarik fiyatının altında olması hâlinde yanıltmanın varlığı karine olarak kabul olunur; davalı, gerçek tedarik fiyatını ispatladığı takdirde bu fiyat değerlendirmeye esas olur,
- Müşteriyi ek edimlerle sunumun gerçek değeri hakkında yanıltmak,
- Müşterinin karar verme özgürlüğünü özellikle saldırgan satış yöntemleri ile sınırlamak,
- Malların, iş ürünlerinin veya faaliyetlerin özelliklerini, miktarını, kullanım amaçlarını, yararlarını veya tehlikelerini gizlemek ve bu şekilde müşteriyi yanıltmak,
- Taksitle satım sözleşmelerine veya buna benzer hukuki işlemlere ilişkin kamuya yapılan ilanlarda unvanını açıkça belirtmemek, peşin veya toplam satış fiyatını veya taksitle satımdan kaynaklanan ek maliyeti Türk Lirası ve yıllık oranlar üzerinden belirtmemek,
- Tüketici kredilerine ilişkin kamuya yapılan ilanlarda unvanını açıkça belirtmemek veya kredilerin net tutarlarına, toplam giderlerine, efektif yıllık faizlerine ilişkin açık beyanlarda bulunmamak,
- İşletmesine ilişkin faaliyetleri çerçevesinde, taksitle satım veya tüketici kredisi sözleşmeleri sunan veya akdeden ve bu bağlamda sözleşmenin konusu, fiyatı, ödeme şartları, sözleşme süresi, müşterinin cayma veya fesih hakkına veya kalan borcu vadeden önce ödeme hakkına İlişkin eksik veya yanlış bilgiler içeren sözleşme formülleri kullanmak.
- b) Sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek:
- Müşterilerle kendisinin bizzat sözleşme yapabilmesi için, onları başkalarıyla yapmış oldukları sözleşmelere aykırı davranmaya yöneltmek,
- Üçüncü kişilerin işçilerine, vekillerine ve diğer yardımcı kişilerine, hak etmedikleri ve onları işlerinin ifasında yükümlülüklerine aykırı davranmaya yöneltebilecek yararlar sağlayarak veya önererek, kendisine veya başkalarına çıkar sağlamaya çalışmak,
- İşçileri, vekilleri veya diğer yardımcı kişileri, işverenlerinin veya müvekkillerinin üretim ve iş sırlarını ifşa etmeye veya ele geçirmeye yöneltmek,
- Onunla kendisinin bu tür bir sözleşme yapabilmesi için, taksitle satış, peşin satış veya tüketici kredisi sözleşmesi yapmış olan alıcının veya kredi alan kişinin, bu sözleşmeden caymasına veya peşin satış sözleşmesi yapmış olan alıcının bu sözleşmeyi feshetmesine yöneltmek.
- c) Başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanma:
- Kendisine emanet edilmiş teklif, hesap veya plan gibi bir iş ürününden yetkisiz yararlanmak,
- Üçüncü kişilere ait teklif, hesap veya plan gibi bir iş ürününden, bunların kendisine yetkisiz olarak tevdi edilmiş veya sağlanmış olduğunun bilinmesi gerektiği hâlde, yararlanmak,
- Kendisinin uygun bir katkısı olmaksızın başkasına ait pazarlanmaya hazır çalışma ürünlerini teknik çoğaltma yöntemleriyle devralıp onlardan yararlanmak.
- d) Üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmek:
Gizlice ve izinsiz olarak ele geçirdiği veya başkaca hukuka aykırı bir şekilde öğrendiği bilgileri ve üretenin iş sırlarını değerlendiren veya başkalarına bildiren dürüstlüğe aykırı davranmış olur.
- e) İş şartlarına uymamak:
Kanun veya sözleşmeyle, rakiplere de yüklenmiş olan veya bir meslek dalında veya çevrede olağan olan iş şartlarına uymayanlar dürüstlüğe aykırı davranmış olur.
- f) Dürüstlük kuralına aykırı işlem şartları kullanmak:
Yanıltıcı bir şekilde diğer taraf aleyhine;
- Doğrudan veya yorum yoluyla uygulanacak kanuni düzenlemeden önemli ölçüde ayrılan, veya
- Sözleşmenin niteliğine önemli ölçüde aykırı haklar ve borçlar dağılımını öngören, önceden yazılmış genel işlem şartlarını kullananlar dürüstlüğe aykırı davranmış olur.
ANONİM ŞİRKETTE REKABET YASAĞI
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunun 396 numaralı maddesinde bu husus düzenlenmiştir.
MADDE 396- (1) Yönetim kurulu üyelerinden biri, genel kurulun iznini almaksızın, şirketin işletme konusuna giren ticari iş türünden bir işlemi kendi veya başkası hesabına yapamayacağı gibi, aynı tür ticari işlerle uğraşan bir şirkete sorumluluğu sınırsız ortak sıfatıyla da giremez. Bu hükme aykırı harekette bulunan yönetim kurulu üyelerinden şirket tazminat istemekte veya tazminat yerine yapılan işlemi şirket adına yapılmış saymakta ve üçüncü kişiler hesabına yapılan sözleşmelerden doğan menfaatlerin şirkete ait olduğunu dava etmekte serbesttir.
(2) Bu haklardan birinin seçilmesi birinci fıkra hükmüne aykırı harekette bulunan üyenin dışındaki üyelere aittir.
(3) Bu haklar, söz konusu ticari işlemlerin yapıldığını veya yönetim kurulu üyesinin diğer bir şirkete girdiğini, diğer üyelerin öğrendikleri tarihten itibaren üç ay ve her hâlde bunların gerçekleşmesinden itibaren bir yıl geçince zaman aşımına uğrar.
(4) Yönetim Kurulu üyelerinin sorumluluklarıyla ilgili hükümler saklıdır
Anonim şirketin pay sahibi, şirketin yönetim kurulunda bulunmuyorsa rekabet yasağı ile de muhatap tutulmayacaktır. Yönetim kurulunda bulunan üye, genel kurulun iznini alarak rekabet yasağı kapsamı dışına çıkabilir. Eğer izin almadan bu fiil ve hareket içine girerse, Yönetim Kurulu Üyesine Rekabet yasağı uygulanır.
LİMİTED ŞİRKETTE REKABET YASAĞI
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunun 613 numaralı maddesinde bu husus düzenlenmiştir.
Bağlılık yükümlülüğü ve rekabet yasağı
MADDE 613- (1) Ortaklar, şirket sırlarını korumakla yükümlüdür.
Bu yükümlülük şirket sözleşmesi veya genel kurul kararıyla kaldırılamaz.
(2) Ortaklar, şirketin çıkarlarını zedeleyebilecek davranışlarda bulunamazlar. Özellikle, kendilerine özel bir menfaat sağlayan ve şirketin amacına zarar veren işlemler yapamazlar. Şirket sözleşmesiyle, ortakların, şirketle rekabet eden işlem ve davranışlardan kaçınmak zorunda oldukları öngörülebilir.
(3) Müdürler hakkında rekabet yasağı öngören 626 ncı madde hükümleri saklıdır.
(4) Geri kalan ortakların tümü yazılı olarak onay verdikleri takdirde, ortaklar, bağlılık yükümüne veya rekabet yasağına aykırı düşen faaliyetlerde bulunabilirler. Esas sözleşme birinci cümledeki onay yerine ortaklar genel kurulunun onay kararını öngörebilir.
Burada 6102 sayılı yasa şirketin sırlarının saklanmasını, emredici bir biçimde düzenlemiştir. Bağlılık yükümünün sınırı rekabet yasağıdır. Sınırlı sorumluluk ilkesiyle, ortaklık haklarının sermayeye bağlanmış olması limited şirkette ortağın kanunen rekabet yasağı altına konulmasını, kural olarak haklı gösteremez. Bu sebeple şirket sözleşmesinde öngörülmemişse ortağa yönelik rekabet yasağı yoktur. Sözleşmede açık hüküm bulunmuyorsa bağlılık yükümünden hareketle yasağa varılamaz. Burada “özel menfaat sağlanması” ile “şirketin amacına zarar verilmesi” birbirini tamamlayan şartlardır.
REKABET YASAKLI İŞ SÖZLEŞMELERİ
Doktrinde rekabet yasağı sözleşmesi; işçinin iş ilişkisi içinde işverenin müşterilerine nüfuz etmesi yahut iş sırlarına vakıf olması nedeni ile iş sözleşmesi sona erdikten sonra, belirli bir faaliyet alanında, belirli bir coğrafi bölgede ve belirli bir zaman dilimi dâhilinde işverenle rekabet ilişkisi içerisine girmesini yasaklayan sözleşme olarak tanımlanmaktadır.
Tanımdan da anlaşılacağı üzere, rekabet yasağı sözleşmesi rekabeti faaliyet alanı, coğrafi bölge ve zaman dilimi kıstasları dâhilinde sınırlayan bir sözleşmedir.
Rekabet yasağı sözleşmesi, çalışanların kendi işvereninin karşısına rakip olarak çıkma ihtimalini önlemek amacıyla yapılan bir sözleşmedir. Bazı işverenler, çalışanlarının işten ayrıldıktan sonra kendileriyle rekabet etme ya da zarara uğratma ihtimalini ortadan kaldırmak adına çalışanına rekabet yasağı sözleşmesi imzalatmak istiyor. Rekabet yasağı sözleşmesi bir yönüyle işverenin yaptığı işin geleceğini korurken, diğer yönüyle çalışanın iş bulmasını zorlaştırabiliyor.
İşçinin işverenine karsı sadakat ile çalışması aralarındaki iş ilişkisinin doğasından kaynaklanmakta olup bu borcun temelini Medeni Kanun’un 2. Maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralı oluşturmaktadır.
İşçinin iş sözleşmesi süresince gerçekleştirdiği rekabet teşkil eden davranışları “doğruluk ve bağlılığa uymayan davranış” olarak iş Kanunu md 25/II’ e bendi gereğince işveren için haklı fesih nedeni olur.
Haksız Rekabet, hem 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu çerçevesinde hem de 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında düzenlenmiştir.
Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerliliği için gerekli olan şartları şu şekilde sıralamak mümkündür.
- · Yazılı sekil zorunluluğu,
- · İşçinin ergin olması,
- · İşçinin müşteri çevresine veya is sırlarına nüfuz etme olanağının bulunması.
- · İşverenin önemli bir zarara uğrama ihtimalinin bulunması.
- · İşçinin ekonomik geleceği doğruluk ve adalete aykırı olarak tehlikeye maruz bırakılmaması.
- a) - Yazılı Şekil Zorunluluğu
İsçi ve işveren arasında kararlaştırılan rekabet yasağı saratının ya da bu husustaki hususi sözleşmenin yazılı olması gerekir. Yazılı sekil şartına uyulmamış olması, butlan sebebi dir.
- b) – İşçinin ergin olması
Burada amaç; rekabet yasağı şartının getirebileceği sakıncaları kavrayacak olgunluğa ulaşmamış olan küçükleri korumaktır. Bu husus TBK nün 348 maddesinde düzenlenmiştir.
- c) - İşçinin müşteri çevresine veya iş sırlarına nüfuz etme olanağının bulunması
Burada amaç; isçinin işverene bağlı olarak çalıştığı sırada edindiği özel bilgileri, iş ilişkisi sona erdikten sonra işverenle rekabet oluşturacak şekilde kullanmasına engel olmaktır. Bu husus TBK nün 348 maddesinde düzenlenmiştir.
- d) - İşverenin önemli bir zarara uğrama ihtimalinin bulunması
Rekabet yasağı sözleşmesi ile hedeflenen, isçinin müşteri çevresine veya is sırlarına nüfuz etmek suretiyle elde ettiği bilgileri kullanması sonucunda işverenin piyasadaki durumunun tehlikeye düşmesinin engellenmesidir.
Burada rekabet etmeme taahhüdü, ancak isçinin işverenin müşteri çevresi ile is ve üretim sırlarına ait bilgileri kullanarak işverene “önemli” bir zarar verebilme ihtimalinin bulunduğu hallerde geçerli olur. Eğer işçinin işverenin müşteri çevresi veya iş ve üretim sırlarına sahip olduğu hallerde dahi, söz konusu bilgilerin kullanılması işverene önemli bir zarar verecek nitelikte değilse taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesi geçerli olamayacaktır. Bu husus TBK nün 348 maddesinde düzenlenmiştir.
- e) - İşçinin Ekonomik Geleceği Hakkaniyete Aykırı Olarak Tehlikeye Maruz Bırakılmaması.
TBK m. 349 hükmü uyarınca, rekabet yasağı sözleşmesinin, rekabet etmeme borcunun, isçinin ekonomik geleceğinin hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşmesini engelleyecek biçimde belirli bir iş, yer ve süre ile uygun bir şekilde sınırlandırılmış olması gerekir. Yer ve iş bakımından herhangi bir sınırlama getirilmeksizin, işveren şirket ile aynı işkolunda faaliyet gösteren bütün işletmelerin rekabet yasağı sözleşmesi kapsamına alınması, bu durumu isçinin ekonomik geleceğinin hakkaniyete aykırı Şekilde tehlikeye sokulması sonucunu doğuracağı sebebiyle, geçersiz sayılmaktadır.
Rekabet yasağı sözleşmesi iş sözleşmesinin bitiminden sonra hüküm ve sonuçlarını doğuracağından; belirtilen bu şartların rekabet yasağı sözleşmesinin imzalandığı anda değil; iş sözleşmesinin sona erdiği tarihte mevcut olmaları gerekmektedir, söz konusu şartların gerçekleştiğini ispat yükü de işverene aittir.
REKABET YASAKLI İŞ SÖZLEŞMESİ ( ÖRNEK )
İŞ YERİ
Unvanı:
İşveren:
İşveren vekili:
Adresi:
Telefon numarası:
ÇSGB bölge numarası:
SGK sicil numarası:
PERSONEL
Adı ve soyadı:
Baba adı:
Doğum tarihi:
Doğum yeri:
Mesleği:
Öğrenimi:
SGK sicil numarası:
Adresi:
İşe başlama tarihi:
Bitiş tarihi:
Giriş ücreti : (net/aylık/günlük/saat ücretli)
Ücret sistemi: Performans yönetimi/ esnek ücret sistemi geçerlidir.
Ödeme şekli: Ücret aylık olarak ödenecektir. Aylık ücretin içinde çalışılmayan hafta ve genel tatil ücretleri ile yasal sınırlar içindeki fazla mesai ücretleri de vardır.
Ücret artışları: Zamanı ve miktarı işverenliğin takdirine bağlıdır.
Sosyal haklar: Personel yönetmenliğinde gösterilmiştir.
Yapılacak iş:
Eşdeğer işler:
GENEL ŞARTLAR
1- Deneme süresi ……. Aydır. Deneme süresi içinde personel sosyal yardımlardan faydalanamaz.
2- Personel, iş sözleşmesinin devamı süresince başka bir iş tutmayacak, ticaretle uğraşmayacaktır.
3- Personel, eşdeğer işlerde ve işverenliğe ait diğer işlerde ve işyerlerinde çalıştırılabilecektir.
4- Haftalık ortalama çalışma süresi 45 saattir. 4857 sayılı kanunun 63ncü
Maddesine göre iş sürelerinde yapılacak değişikliklerin, işyerinde önceden duyuru yapılmak suretiyle yürürlüğe konulması taraflarca kabul edilmiştir.
5- Personel ikamet adresinde değişiklik olursa bunu yazılı olarak işverene
bildirmek zorundadır. Yasal tebligat adresi işyerindeki adresidir.
6- Personel verilen işi özenle yapmak, ahlak ve iyi niyet kurallarına uymak, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine riayet etmekle yükümlüdür.
7- İşveren işçilik haklarını ödemek, ahlak ve iyi niyet kurallarına uymak, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini almak zorundadır.
8- Personel istendiğinde fazla çalışma yapmayı, bayram ve genel tatil günlerinde çalışmayı peşinen kabul eder.
9- Personel her türlü izinde işverenin onayını almak zorundadır.
10- Personel, işyeri disiplinine verilen talimat ve emirlere uymayı, yürürlükteki veya çıkacak personel yönetmenliğinde belirtilen hususlar doğrultusunda çalışmayı kabul eder.
11- Hafta içinde kendisine hafta tatili verilen personel için Pazar günü iş günü niteliğindedir.
ÖZEL ŞARTLAR
1- Personel, işyeri personel yönetmenliğine tabidir. İşyeri iç yönetmenliği iş sözleşmesinin devamı niteliğindedir.
2- Personel istendiğinde hizmet içi veya görevinin gerektirdiği diğer eğitimlere katılmak zorundadır. Bu çeşit personelden zorunlu hizmet talep edilebilir.
3- Personel, işyerinde çalışma esnasında edindiği bilgileri ve görevi nedeniyle vakıf olduğu konuları/sırları saklamak zorundadır.
4- Personel ahlak ve iyi niyet kurallarına uymamaktan dolayı işten çıkarılır veya işyerinden kendisi ayrılırsa ayrıldıktan sonra; ( Ankara” da)
a- Bir yıl süre ile kendi namına işverenle rekabet edecek herhangi bir iş
yaparsa,
b- İşverenin meslek sırlarından yararlanarak danışmanlık yaparsa,
c- Aynı işle iştigal eden bir işyerinde çalışmaya başlarsa,
İşverene son aylık ücretinin …….. katı tutarında cezayı şart ödemeyi
peşinen kabul eder. Nedensiz fesihlerde cezai şart işvereni de bağlar.
5- İş bu sözleşme bitiş tarihinde bir ihbara gerek kalmaksızın kendiliğinden sona erer. Bu durumda ihbar tazminatı söz konusu değildir. Sözleşmenin süresi bir yıldan fazla dahi olsa sadece kıdem tazminatı gündeme gelir. Ancak, işverenin sözleşmeyi devam ettirme arzusuna rağmen, personel tarafından işinnbırakılması halinde tazminattan söz edilemez.
Sözleşmenin sona ermesi özel şartlardaki hükümleri geçersiz kılmaz.
SON HÜKÜMLER
1- Sözleşmede düzenlenmemiş konularda yürürlükteki mevzuat ve kanun hükümleri geçerlidir.
2- Uyuşmazlıkların çözüm mercii ………. mahkemeleri ve icra daireleri yetkilidir.
3- İş bu İş sözleşmesi …………….. tarihinde okundu ve kabul edilerek imzalandı.
İŞVEREN/İŞVEREN VEKİLİ PERSONEL
Adı ve Soyadı Adı ve Soyadı
- Kimlik Numarası TC. Kimlik Numarası
İMZA İMZA
İşçinin rekabet yasağı sözleşmesine uygun hareket etmemesi durumunda rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali söz konusu olmakta ve bu durum,
İşverenin tazminat talebinde bulunması, isçinin cezai şart ödemesi ya da işverenin sözleşmeye aykırılığın sona erdirilmesini istemesi gibi çeşitli sonuçlar doğurabilmektedir.
Rekabet yasağı sözleşmesi; sözleşme süresinin dolması, isçinin ölümü, tarafların karşılıklı anlaşmaları veya taraflarca kararlaştırılmışsa işverenin ölümü gibi genel sebeplerle sona erebileceği gibi, işverenin önemli ölçüde menfaatinin kalmamış olması ya da is sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak veya isçi tarafından haklı bir nedenle feshedilmesi gibi özel sebeplerle de sona erebilmektedir.
Rekabet Yasağı Sözleşmesi (ÖRNEK )
İşçi, borçlar Kanununa göre işverenine karşı, iş sözleşmesinin herhangi bir sebepten dolayı sona ermesinden sonra herhangi bir şekilde eski işvereni ile rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenmesidir.
Rekabet yasağı sözleşmesine zararın boyutu değişkenlik göstereceği ve kanaatin mahkeme tarafından verileceği düşünüldüğünde maddi yaptırım şartı konulması zorunlu değildir fakat maddi yaptırım şartı var ise damga vergisi ödenmelidir.
REKABET YASAĞI SÖZLEŞMESİ
TARAFLAR
İşbu sözleşme …. tarihinde, … adresinde bulunan (Bundan sonra ŞiRKET olarak anılacaktır.) ile … (Bundan sonra İŞÇİ olarak anılacaktır.) arasında aşağıdaki şartlarla akdedilmiştir
İşçinin Şirket tarafından istihdam edilmesi karşılığında taraflar aşağıdaki şekilde anlaşmışlardır:
ŞARTLAR VE REKABETE İLİŞKİN HÜKÜMLER
İŞÇİ çalıştığı süre boyunca, haksız rekabetin konusunu oluşturacak eylemlerden kaçınacağını, işin sona ermesi veya işten çıkarma sebeplerine bakılmaksızın şirket ile ilişiği kesildiği andan itibaren …. (ay, yıl, vs.) boyunca Şirket ve onun külli ve cüz’i haleflerinin işiyle (firmasıyla) doğrudan veya dolaylı olarak rekabet etmeyeceğini kabul ve taahhüt eder.
Buradaki kullanımıyla “rekabet etmeme” terimi, İŞÇİ’nin ŞiRKET’in şimdiki işi veya Şirket’in çalışma (istihdam) süresi boyunca gerçek anlamda (esaslı olarak) iştigal edeceği diğer iş aktiviteleriyle önemli ölçüde benzer veya bunlarla rekabet halinde olan bir işe sahip olmayacağı, böyle bir işi idare etmeyeceği, işletmeyeceği, böyle bir işte danışman olarak hareket etmeyeceği veya böyle bir işte çalışmayacağı manasına gelecektir.
İŞÇİ, Şirket’in işbu sözleşmeye itimat ederek kendisinin ticari sırlara, müşterilere ve diğer gizli verilere erişmesine izin vereceğini ve bu sözleşme hükümlerinin Şirket’in ve onun itibarını korumak için oldukça gerekli olduğunu kabul ve beyan eder. İŞÇİ bu bilgileri gizli tutacağını ve bu bilgileri kendi yararına kullanmayacağını veya herhangi bir üçüncü kişiye ifşa etmeyeceğini kabul eder.
3.CEZAİ ŞART
Personel ahlak ve iyi niyet kurallarına uymamaktan dolayı işten çıkarılır veya işyerinden kendisi ayrılırsa ayrıldıktan sonra; ( İstanbul” da)
a- … yıl süre ile kendi namına işverenle rekabet edecek herhangi bir iş yaparsa,
b- İşverenin meslek sırlarından yararlanarak danışmanlık yaparsa,
c- Aynı işle iştigal eden bir işyerinde çalışmaya başlarsa,
İşverene son aylık ücretinin …….. katı tutarında cezayı şart ödemeyi
Peşinen kabul eder.
4.YETKİ
İş bu sözleşmeden kaynaklanan ihtilafların hallinde İSTANBUL icra daireleri ve mahkemeleri yetkilidir.
5.DİĞER HÜKÜMLER
İş bu sözleşmede hüküm bulunmayan konularda TTK m 56 ‘ da düzenlenen HAKSIZ REKABETE ilişkin hükümler ile TTK m 172 vd hükümler konu ile alakalı diğer TTK hükümleri uygulanır.
İş bu 5 (beş) maddeden ibaret sözleşme …. tarihinde 2 nüsha olarak tanzim edilmiş ve taraflarca imzalanmıştır.
ÇALIŞAN İŞVEREN
Adı ve Soyadı Adı ve Soyadı
- Kimlik Numarası TC. Kimlik Numarası
İMZA İMZA
YMM/BD HASAN SANCAK
KAYNAKÇA
1 – 6102 sayılı Türk Ticaret Yasası
2 – 6098 sayılı Türk Borçlar Yasası
3 – 4857 sayılı Türk İş Yasası
4 - Ergmer
https://www.linkedin.com/pulse/haksiz-rekabet-ve-yasakli-i%C5%9F-s%C3%B6zle%C5%9Fmesi-hasan-sancak/
Mazeretsiz İşe Gelinmemesi ve Hafta Tatili Ücreti
I- GİRİŞ
Hafta tatili Türkiye’de 1924 yılında çıkarılan Hafta Tatili Kanunu ile düzenlenmiştir. Bu kanuna göre, “On bin veya on binden fazla nüfusu bulunan şehirlerdeki fabrika, imalathane, tezgah, dükkan, mağaza, yazıhane, ticarethane, sınai ve ticari bilumum müesseselerin ..... haftada bir gün tatil edilmeleri mecburidir.” (394 sayılı Hafta Tatili Kanunu 1. Md.). Resmi daireler ile genel, özel, ticari ve sınai müesseselerde işçilerin haftada altı günden çok süreyle çalıştırılması yasaklanmıştır (394/2. Md.). Kanun sadece sanayi dışında kalan işçilerden tarım, avcılık, balıkçılık, ormancılık ve benzeri işlerdeki çalışmaları kapsam dışında bırakmıştır(394/3. Md.).
Hafta Tatili Kanununa göre, işyerlerinin Pazar günü açık olabileceği düzenlenmiştir. Pazar günü açık olan bir işyerinde, haftanın başka bir gününde işçiye izin verilmesi kanunda düzenlenmiştir. Postalar halinde çalışma yapılması halinde Pazar günü çalışan işçiye hafta içinde ve 24 saatten az olmamak üzere hafta tatili verilmelidir. Bunlar dışında, dinsel ve toplumsal gerekler göz önüne alınarak, Ramazan ve Kurban bayramı arifesine rastlayan Pazar günlerinde işyerinin kapalı tutulmasına istisna getirileceği de kanunda düzenlenmiştir(394/5. Md.).
II- HAFTA TATİLİ ÜCRETİNE HAK KAZANMA;
4857 sayılı İş Yasası’nın 46. Maddesine göre, “ Bu kanun kapsamına giren işyerlerinde, işçilere tatil gününden önce yasanın 63. Maddesine göre belirlenen iş günlerinde çalışmış olmaları koşulu ile yedi günlük bir zaman dilimi içinde kesintisiz en az 24 saat dinlenme verilir “ hükmü bulunmaktadır. Buna göre, hafta tatili ücretinden yararlanabilmek için, İş Yasası’nın uygulama alanı içinde olmak ve haftanın tatilden önceki iş günlerinde çalışmış olmak şartları bulunmaktadır.
A- İŞ YASASI KAPSAMI İÇİNDE OLMAK
Hafta tatili ücretinden yararlanabilmenin ilk şartı, İş Yasası kapsamı içinde olmaktır. Borçlar Yasası uygulama alanı içinde olanlar ve İş Yasası’nın 4. Maddesinde belirtilen istisnalar içinde yer alan işler ve yerlerde çalışanlar hafta tatili hakkından yararlanamayacaklardır.
B- HAFTANIN TATİLDEN ÖNCEKİ İŞ GÜNLERİNDE ÇALIŞMIŞ OLMAK
Hafta tatili hakkından yararlanmanın ikinci şartı, haftanın tatilden önceki iş günlerinde İş Yasası’nın 63. Maddesinde belirlenen iş günlerinde çalışmış olmaktır. Kanun, koruyucu yapısı içinde fiilen çalışılmayan bazı halleri çalışılmış gibi kabul etmektedir.
İş Yasası’nın 46. Maddesine göre, hafta tatiline hak kazanmak için aşağıdaki süreler çalışmış gibi kabul edilmektedir;
1- Çalışmadığı halde kanunen çalışma süresinden sayılan zamanlarla günlük ücret ödenen veya ödenmeyen kanundan ve sözleşmeden doğan tatil günleri,
2- İşçiye; evlenmesi veya evlat edinmesi ya da ana veya babasının, eşinin, kardeşinin, çocuğunun ölümü halinde üç gün, eşinin doğum yapması halinde ise beş gün olarak verilen ücretli izin süreleri, (6645 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik)
3- Bir haftalık süre içinde kalmak üzere işveren tarafından verilen diğer izinlerle hekim raporuyla verilen hastalık ve dinlenme izinleri.
İşyerinde çalışmanın, zorlayıcı ve ekonomik bir sebep olmaksızın haftanın bir veya birkaç gününde tatil edilmesi halinde haftanın çalışılmayan günleri hafta tatiline hak kazanmak için çalışılmış gibi sayılacaktır.
4857 sayılı İş Yasası’nın 46. madde hükümleri dikkate alındığında, çalışmış gibi sayılan günler ve işverenden izin alınarak çalışılmayan günler dışında işçinin hafta içinde herhangi bir işgününde işine devam etmemesi durumunda hafta tatiline hak kazanamadığı gibi, hafta tatili ücreti de söz konusu olmayacaktır. Bu durumdaki işçinin aylık toplam çalışılan gün sayısı, bir gün işe devam etmediği düşünüldüğünde 2 gün eksik olacaktır. Çalışılan gün sayısı 30 değil, 28 gün olarak gösterilecek, 28 gün ücret tahakkuk ve tediyesi yapılacaktır. İşçilerin bu durum ile karşılaşmamaları için haklı bir mazeretleri dışında işlerine devam etmeleri yerinde olacaktır.
III- HAFTA TATİLİ ÜCRETİ
Kanunda düzenlenmiş şartları yerine getiren işçiye, işveren tarafından çalışılmayan hafta tatili günü için bir iş karşılığı olmaksızın o günün ücreti tam olarak ücret ödenecektir(4857/46-II. Md.). İşçinin tatil günü ücreti, çalıştığı günlere göre bir güne düşen ücretidir(4857/49-I. Md.). İşçiye ödenecek olan hafta tatili ücretinde, sadece çalışmanın karşılığı olan çıplak ücret esas alınacak fazla çalışma ücreti, primler, hazırlama, tamamlama ve temizleme işlerinde çalışan işçilere bu işler için verilen ücret ve sosyal yardımlar dikkate alınmayacaktır(4857/50. Md.) İşyerinde; işin bir haftadan fazla süre ile tatil edilmesini gerektiren zorlayıcı sebepler ortaya çıktığında, 4857/24 ve25. Maddelerinin III. Bentlerinde gösterilen zorlayıcı sebeplerden dolayı çalışılmayan günler için işçilere bir hafta süreyle ödenen yarım ücret, hafta tatili günü için de ödenecektir(4857/46-V. Md.).
Yüzde usulünün uygulandığı işyerlerinde, hafta tatili ücreti işçiye işveren tarafından ödenecektir(4857/46-VI. Md.). Parça başı, akort, götürü veya yüzde usulü ücret sistemleriyle çalışan işçiler için tatil günü ücreti, ödeme döneminde kazandığı ücretin aynı süre içinde çalıştığı günlere bölünmesi suretiyle hesaplanır(4857/49-II. Md.). Saat ücreti ile çalışan işçilerin tatil günü ücreti saat ücretinin yedi buçuk katıdır(4857/49-III. Md.). Aylık ücretle çalışanların aldıkları ücret, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerini de içerdiği için ayrıca bir ödeme yapılmayacaktır(4857/49-IV. Md.).
Geçici iş göremezlik ödeneği alan işçilere hafta tatili ücreti, kurum veya sandıklar tarafından geçici iş göremezlik ölçüsü üzerinden ödenecektir(4857/48-I. Md.). Hastalık nedeni ile çalışılmayan günlerde Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından ödenen geçici iş göremezlik ödeneği aylık ücretli işçilerin ücretlerinden mahsup edilir(4857/48-II. Md.).
İş Yasasına göre haftalık 45 saati aşan çalışmalar fazla çalışma olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle, işçi hafta tatili gününde çalışmaksızın dinlenmesi esas olmakla birlikte Kanunda düzenlenmiş fazla çalışma sebeplerinden birinin ortaya çıkması halinde hafta tatili gününde dinlenmeksizin çalışacak olursa bu İş yasası anlamında fazla çalışma olarak kabul edilecektir. Hafta tatilindeki çalışmanın fazla çalışmayı meydana getirmesi halinde hesaplanacak fazla çalışma ücreti ile normal çalışma saatleri içinde meydana gelen fazla çalışma için ödenecek fazla çalışma ücreti arasında hesaplanma yöntemi bakımından bir farklılık bulunmamaktadır. Örneklemek gerekirse işçi hafta içinde 7,5 saat fazla çalışma yapmış ise, %50 artırımlı olarak fazla çalışma ücreti tahakkuk ve tediye edilecek, hafta tatilinde çalışarak 7,5 saat fazla çalışma yapmış ise yine %50 artırımlı olarak fazla çalışma ücreti tahakkuk ve tediye edilecektir. Bu hesaplanma yöntemi işverenlerce ve yetkililerce yanlış olarak algılanmakta, farklı tahakkuk ve tediyelerin olduğu denetimlerimiz sırasında görülebilmektedir.
IV- HAFTA TATİLİ KULLANDIRMAMANIN VE ÜCRETİNİ ÖDEMEMENİN CEZASI
Hafta tatili izni kullandırmamanın ve ücretinin ödenmemesi ile ilgili olarak 4857 sayılı İş Yasasında açıkça bir idari para cezası öngörülmemiştir. Ancak, hafta tatili ücreti işçinin normal ücreti içinde yer almaktadır. Hafta tatili ücretinin ödenmemesi halinde 4857 sayılı İş Yasasının 32. Maddesinde belirtilen ve işçinin ücretini ve ödeme usullerini gösteren hükümlere muhalefetten, 4857/102-a. Bendine göre, bu durumda olan her işçi ve her ay için idari para cezası uygulanması mümkündür. Hafta tatilinde izin verilmeyip çalışma yaptırılması durumunda ise, işçinin çalışması fazla çalışmayı meydana getireceğinden, fazla çalışma ücreti olarak hafta tatili çalışma ücretinin tahakkuk ve tediye edilmemesi durumunda, 4857/102-c. Bendine göre, İdari para cezası uygulanacaktır.
İşçiye hafta tatili izninin verilmemesi 394 sayılı Hafta Tatili Kanununa muhalefeti meydana getirmekte olup, bu durumda olan işyerleri ve işverenler hakkında ilgili Belediyelere ihbarda bulunulmaktadır. Hafta tatillerinde çalışma yapabilme konusunda Belediyeler tarafından işyerlerine izin verilmekte olup, işyerlerinin bu izni alması gerekmektedir. Aksi takdirde kapatılması ve idari para cezası verilmesi söz konusu olacaktır.
V- SONUÇ
Anayasamızın çalışma şartları ve dinlenme hakkı başlıklı 50. Maddesine göre, dinlenmek çalışanların hakkıdır. Ücretli hafta ve bayram tatili ile ücretli izin hakları ve şartları kanunla düzenlenir. Bu madde bağlamında 4857 sayılı İş Yasası’nın 46-50. Maddelerinde hafta tatili izni ile ücreti konusunda düzenlemeler yapılmıştır. Ayrıca 394 sayılı Hafta Tatili Kanunu ile de hafta tatilinin usul ve esasları belirlenmiştir. Bu yasal mevzuat doğrultusunda işçilere haftada 24 saatten az olmamak üzere, ücret kesintisi yapmaksızın( bir iş karşılığı olmaksızın) hafta tatili izni verilmesi ve hafta tatili ücretinin tahakkuk ve tediye usulleri de 49 ve 50. Madde hükümlerine göre yapılması gerekmektedir. Hafta tatili izninin kullandırılmaması ve çalıştığı hafta tatili ücretinin tahakkuk ve tediye edilmemesi halinde yukarıda bahsedildiği üzere idari para cezaları ve idari düzenlemeler söz konusu olabilecektir. Hafta tatili çalışması karşılığı ödenecek ücret artık fazla çalışma ücreti niteliğinde olup, fazla çalışma ücreti ile ilgili 4857/41. Maddesinde belirtilen usul ve esaslara göre tahakkuk ve tediyelerin yapılması zorunludur. İşçinin çalışmadan alması gereken bir günlük ücrete ilaveten, çalıştığı ve hepsinin de fazla çalışmayı meydana getirmesinden dolayı, hafta tatili çalışma saatinin tamamı için %50 artırımlı olarak fazla çalışma ücreti tahakkuk ve tediye ettirilecektir. İşçinin çalışmadan aldığı ücretin 30 günlük çalışma ücreti içinde yer aldığı da unutulmamalı, bazı işveren ve yetkililerinin yaptığı gibi, ek 2,5 günlük ücret tahakkuk ve tediyesi yapılmamalıdır.
İşçilerin hafta tatili ücretine hak kazanabilmek için haftanın tatilden önceki günlerde çalışmış olmaları veya çalışmış gibi sayılan günlerin söz konusu olması gerektiğinden, haklı bir mazereti olmaksızın işe devam etmeyen işçilerin hafta tatiline ve hafta tatili ücretine hak kazanamadıklarının bilinmesi, ücret tahakkuk ve tediyelerin bu durum göz önünde bulundurularak yapılması yerinde olacaktır.
Hafta tatilinin işçinin Anayasal ve Yasal bir hakkı olduğu, hafta tatili yapmayan işçiden yeterli verim alınamayacağı, işyeri disiplinine zararının olacağı, işçi için hafta tatili izninin kullandırılmamasının, haklı bir nedenle hizmet akdini bildirimsiz ve tazminatsız feshetme yoluna açarak yasal kıdem tazminatını talep edebileceği de işverenlerimizce unutulmamalıdır. Yazar: Erol GÜNER* İş Başmüfettişi E-Yaklaşım / Mart 2018 / Sayı: 303
Karara muhalefet şerhi vermeyen ortağın açtığı iptal davasında mahkeme kararının niteliği
Kanun koyucu limited ortaklık genel kurul kararlarının butlanı ve iptali bakımından özel düzenlemeler getirmemiştir. Ancak Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 622. maddesinde, TTK’nın anonim ortaklık genel kurul kararlarının butlanına ve iptaline ilişkin hükümlerinin kıyas yoluyla limited ortaklıklarda da uygulanacağını belirtmiştir. Bunun sonucu olarak özellikle genel kurul kararlarının iptali sebepleri ve kimlerin, hangi şartlarla iptal davası açabileceği hususlarında anonim ortaklıkta getirilen düzenlemeler (TTK 445 ve devamı kuralları) limited ortaklıklarda da kıyasen uygulama alanı bulacaktır.
Limited ortaklık haklar sisteminde genel kurul kararlarına karşı iptal davasının özel bir yeri vardır. Limited ortaklıkta da TTK 622 gereğince uygulanacak TTK 445’e göre, TTK 446’da belirtilen kişiler, kanun veya ortaklık ana sözleşmesi hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içerisinde ortaklık merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler.
TTK 622’nin göndermesi nedeniyle limited ortaklıklarda da uygulanacak TTK 446’da ise, kimlerin hangi şartlarla iptal davası açabileceğine ilişkin bir kural getirilmiştir. Buna göre, limited ortaklık ortakları, müdürler kurulu ve kararların yerine getirilmesi, kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa müdürler kurulu üyelerinden her biri iptal davası açabilir.
Ayrıca TTK 446’da ortakların açabileceği iptal davası bakımından da çeşitli ayrımlar yapılmıştır. Ancak konumuz bakımından bizi ilgilendiren, genel kurul toplantısına katılan ortakların nasıl iptal davası açabileceği hususudur. TTK 446’nın I. fıkrasının a bendine göre, toplantıda hazır bulunan ortaklar, (kural olarak) karara olumsuz oy vermeli ve bu muhalefetlerini genel kurul toplantı tutanağına geçirtmelidirler.
Bu şekilde genel kurul toplantısına katılan ortağın iptal davası açabilmesi için, karara olumsuz oy vermesi ve muhalefetini toplantı tutanağına geçirtmesinin zorunlu olması, ortak tarafından açılan iptal davasında özel kanuni dava şartı niteliğindedir (Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 114/II). Yani dava açan ortak genel kurul toplantısına katılmış, ancak olumsuz oy kullanmamış ve/veya muhalefet şerhini genel kurul toplantı tutanağına geçirtmemişse, bu durum açtığı iptal davasının esasının incelenmesine engel olur ve hakim bu şartın gerçekleşip gerçekleşmediğini, davanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alıp inceler(HMK 115/I). Şayet bu şart gerçekleşmemişse, mahkeme açılan davayı esasa girmeden usulden reddeder (Bu hususta bk. HMK 115/II).
Nitekim Yargıtay da son dönemde verdiği bir kararında bu noktaya işaret etmiştir. Bu kararın (11.HD, 20.11.2017, E. 2016/7360, K. 2017/6347) ilgili bölümü şöyledir:
“…Genel kurul kararlarının iptaline ilişkin dava açılabilmesi için dava açan ortağın iptalini istediği kararın alındığı genel kurula katılıp kararlarda aleyhte oy kullanması ve oylamadan sonra muhalefet şerhini tutanağa geçirmesi gerekir. Bu gereklilik dava şartlarından olup, somut olayda iptali istenen kararlar alındıktan sonra davacıların muhalefet şerhlerini tutanağa geçirmedikleri anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece iptal istemine ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken…” (Bu karar için bk.https://emsal.yargitay.gov.tr).
Bu karar sonuç olarak doğrudur. Ancak eleştirilebilecek önemli bir husus vardır. Çünkü kararda, “Genel kurul kararlarının iptaline ilişkin dava açılabilmesi için dava açan ortağın iptalini istediği kararın alındığı genel kurula katılıp kararlarda aleyhte oy kullanması ve oylamadan sonra muhalefet şerhini tutanağa geçirmesi gerekir.” denmiştir. Bu açıklamalar yanlış anlaşılmaya müsaittir. Çünkü söz konusu ifadeler ortakların iptal davası açabileceği her durumda, olumsuz oy verilmesi ve muhalefet şerhinin toplantı tutanağına geçirilmesi gerektiği izlenimi yaratmaktadır.
Oysa TTK 446’ya baktığımızda, ortaklar başka özel kanuni dava şartlarıyla da iptal davası açabilirler.
Bu kısa çalışmada vardığım sonuçları şöyle özetleyebilirim:
- Limited ortaklık genel kurul kararlarının iptali davası bakımından da anonim ortaklık kuralları kıyasen uygulanır.
- Genel kurul toplantısına katılan ortağın alınan genel kurul kararlarına karşı iptal davası açabilmesi için, (kural olarak) olumsuz oy kullanması ve muhalefetini toplantı tutanağına geçirtmesi gerekir. Bunlar özel kanuni dava şartı niteliğindedir.
- Genel kurul toplantısına katılan bir limited ortaklık ortağı tarafından açılan bir iptal davasında mahkeme bu şartların gerçekleşip gerçekleşmediğini kendiliğinden (resen) dikkate almalıdır.
Şayet bu şartlar gerçekleşmemişse, açılan iptal davasını esasa girmeden usulden reddetmelidir. Prof. Dr. Oruç Hami ŞENER
BAĞ-KUR %5 İndirim Dertlere Derman Oldu Mu?
Bağ-Kur statüsünde 4/b sigortalıları %5 puanlık indirim konusunda yapılan önemli düzenleme,prim ödeme alışkanlıklarının oturturulması için reel anlamda olumlu olmuştur.
Bu düzenleme hayata geçmiş,Bağ-Kur sigortalılarının yapılandırmalarına,borç silmelerine baktığımız da çokta etkin olmadığını görüyoruz.
Bağ-Kur sigortalılar açısından TESK gelen öneriyle önemli bir indirim yapılmış,ödemelerde aksamaların ana nedeni ekonomik sıkıntılar gerekçe gösterilmiştir.
Bu gerekçelerinde haklılık payı olup olmadığı sigortalılara göre değişmektedir.
5510 sayılı Kanunun 81. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (j) bendi 1.10.2016 tarihi itibarıyla yürürlüğe girmiş olup;
“İsteğe bağlı sigortalılar hariç bu Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamındaki sigortalıların malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinden, beş puanlık kısmına isabet eden tutar Hazinece karşılanır. Sigortalıların bu prim indiriminden yararlanabilmeleri için primlerin Hazinece karşılanmayan kısmının yasal süresi içinde ödenmesi, Kuruma kendi sigortalılıklarından kaynaklanan prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borcunun bulunmaması şarttır. Ancak Kuruma olan prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borçlarını taksitlendiren veya yapılandıran sigortalılar bu taksitlendirme veya yapılandırma işlemleri devam ettiği sürece bu bent hükmünden yararlandırılır. Borçlanma ve ihya kapsamındaki primlerden dolayı bu indirimden yararlanılmaz. Hazinece karşılanan prim tutarları gelir ve kurumlar vergisi uygulamalarında gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınmaz.” hükmü yer almaktadır.
Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları prim oranından beş puanlık indirimin kapsamına giren sigortalılar
5510 sayılı Kanunun 81. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendine göre; malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları prim oranından yapılması öngörülen beş puanlık indirimden, isteğe bağlı sigortalılar hariç anılan Kanunun 4-1(b) bendi kapsamındaki aktif sigortalılar yararlanabileceklerdir.
Sigortalının, Kuruma prim, idari para cezası ile bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borcunun bulunmaması
**4/b en çok sıkıntıya sokan nokta burada tavsiyemiz bu indirimlerin cari aylarda uygulanması yönündedir,cari aylarda 4/b karşılarına malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin beş puanlık kısmının sigortalıların SGK’una kendi sigortalılıklarından kaynaklanan prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borcunun bulunmaması gerekmektedir.
Gerçekte bilinen 4/b prim ödeme alışkanlığı oturmadığı içinde %5’lik indirim efektif olarak uygulama alanı dar.
Borç olmama dayatmasıyla Bağ-Kur %5 alamaz.
Primlerin teşvikli tahakkuk ettirilmesi sırasında, SGK’unun veri tabanından her sigortalı için kendi sigortalılığından kaynaklanan muaccel sigorta primi, idari para cezası ile bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borçlarının bulunup bulunmadığı program tarafından sorgulanır. Yapılan sorgulama sonucunda sigortalının muaccel sigorta primi, idari para cezası ile bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borçlarının olmaması halinde ilgili ayın primi teşvikli tahakkuk ettirilir.
Sorgulama sonucunda muaccel sigorta primi, idari para cezası ile bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borçları bulunan sigortalılar, bahse konu borçlarının tamamını ödemeleri halinde, ödeme tarihi ve sonrasında tahakkuk edecek sigorta primleri için söz konusu teşvik indiriminden yararlanabilir.
**4/b basit bir sistem olmalıdır,cari ay mantığı ile çalışmalıdır.SGK mantık ise %5 verme adına prim borcu olmama mantığı ile hareket ediliyor.
Kuruma olan prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borçlarının ilgili kanunlar gereğince yapılandırılmış veya 6183 sayılı Kanunun 48. maddesine istinaden tecil ve taksitlendirilmiş olması
5510 sayılı Kanunun 81. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendi uyarınca, muaccel sigorta primi, idari para cezası ile bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borçları bulunmakla birlikte, söz konusu borçların ilgili kanunlar gereğince yeniden yapılandırılmış veya 6183 sayılı Kanunun 48. maddesine istinaden tecil ve taksitlendirilmiş olması ve yapılandırma veya tecil ve taksitlendirme işlemlerinin devam ediyor olmakla birlikte yapılandırma kapsamına girmeyen veya tecil ve taksitlendirme borçlarının dışında muaccel sigorta primi, idari para cezası ile bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borçlarının da bulunmaması kaydıyla teşvik uygulamasından yararlanmak suretiyle sigorta primlerini indirimli ödeyebileceklerdir.
5510 sayılı Kanunun 81. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendinde öngörülen beş puanlık prim indiriminden yararlanmak amacıyla, primlerini ödemek isteyen sigortalıların, yeniden yapılandırılmış ya da 6183 sayılı Kanunun 48. maddesine istinaden tecil ve taksitlendirilmiş borçlan varsa, sorgulama sırasında bu borçlar dikkate alınmayacak olup, bu sigortalıların yalnızca yapılandırma veya tecil ve taksitlendirme kapsamına dahil edilmeyen aylara ilişkin muaccel borçlarının olup olmadığına bakılacaktır.
**Günümüz ekonomik koşullarında 6183 kapsamında karşı ne kadar 4/b bundan yararlanmıştır.
6183 yararlanmak için kolay olmayan prosedürler olduğundan 4/b %5 yararlanması hayal gibi oluyor.
Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin beş puanlık kısmının hesaplanması
5510 sayılı Kanunun “Prim Oranları ve Devlet Katkısı” başlıklı 81. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları prim oranının, sigortalının prime esas kazancının % 20’si olduğu, bunun % 9’unun sigortalı hissesi, % 11’inin işveren hissesi olduğu belirtilmiştir.
Buna göre, 5510 sayılı Kanunun 4-1(b) bendi kapsamındaki sigortalılar için esas alınacak malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları prim oranı beyan edilecek prime esas kazancın % 20’sidir. Teşvik uygulaması ile bu oran % 15 olarak uygulanacaktır.
Örnek
Muaccel sigorta primi, idari para cezası ile bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borcu bulunmayan bir sigortalının 2018/Eylül ayında beyan ettiği günlük prime esas kazanç tutarının 67,65 TL olduğu varsayıldığında; tahakkuk eden sigorta primleri,
Sigorta kolları |
S.P.E.K |
Prim Oranı % |
Prim tutarı/TL |
KVSK Primi |
2029,50 |
2,00 |
40,59 |
MUÖ Primi |
2029,50 |
20,00 |
405,90 |
GSS Primi |
2029,5 |
12,50 |
253,69 |
yukarıdaki tabloya göre gerçekleşecek olup, prim indirimine ilişkin şartların yerine getirilmiş olması kaydıyla 700,18 TL sigorta priminin 2029,5 x 5% = 101,48 TL’si Bakanlığın bütçesine konulan ödenekten karşılanacak, 2029,5 x 29,5% = 598,70 TL’si ise sigortalı tarafından ödenecektir.
Kısmi ödeme yapılması durumunda teşvikten yararlanma söz konusu olmayacaktır.
Sonuç:
4/b sigortalılar için verilmiş olan %5’lik indirim hakkı efektif değil ,cari aylarla ilgili değil,bütüne bakılıyor prim alışkanlığı için borçsuz 4/b bu hak veriliyor.
Konuyla ilgili SGK 4/b %5 indirim ödeme tutarı ve % istatislik veriler yayınlanmasıyla ortaya çıkacaktır.
Kısaca işin özü 2 yıl içinde Bağ-Kur'lu kaç sigortalı %5 indirimden faydalanmış,Bağ-Kur'lu olup %olarak silinme yada ihya olmuştur. Vedat İLKİ This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it. 05415161962 whatsapp
Çalışana Süt İzni Vermeyen İşveren Fazla Mesai Öder
Yargıtay geçen yıl aldığı kararına göre işveren İş Kanunu’nda belirtilen süt iznini vermek zorundadır ve süt izni kullandırılmazsa, kullandırılmayan süreler için işçiye yüzde 50 zamlı şekilde ücret ödenmesi gerekiyor.
5 SORU 5 CEVAP
1- Soru: Doğumdan sonra işime geri döndüm ve süt izni talep ettim. Ancak işveren iş yoğunluğu nedeniyle süt izni kullandırmıyor. Bu günlere ait paraları işten çıkartılırsam talep edebilir miyim?
Cevap: Kadın işçilere doğumdan sonra çocuk bir yaşına gelinceye kadar günde toplam bir buçuk saat süt izni verilmek zorundadır.
DAVA AÇABİLİRSİNİZ
Yargıtay geçen yıl verdiği kararında süt izni kullandırmayan işverenin, kullandırılmayan süt izni süreleri için kadın işçiye fazla mesai olarak hesaplayarak ödeme yapması gerektiğine karar verdi. Kararın gerekçesi işverenin süt izni vermemek gibi bir hakkı olmadığıydı. Dolayısıyla işveren İş Kanunu'nda belirtilen süt iznini vermek zorundadır ve süt izni kullandırılmazsa, kullandırılmayan süreler için işçiye %50 zamlı ücret ödenmesi gerekmektedir. Dava açarak hakkınızı talep edebilirsiniz.
Rapor yüzünden ücret kesilemez
2- Soru: Trafik kazası nedeniyle toplam 17 gün rapor aldım. Maaşım tam yani çalışmadığım günler kesilmeden yatmış. Ama muhasebe rapor parasını istiyor ve alıyor. PTT’den bugün yarın parayı alırım bunu vermezsem resmi olarak akdime ikaz, ihtar, ceza gibi bir durum olur mu?
Cevap: Raporlu işçinin ücreti maktu olarak ödeniyorsa işveren raporlu günler için işçiden kesinti yapamaz. Ancak işçinin ücreti kesilmediği için işveren işçinin SGK’dan aldığı iş göremezlik parasını yani rapor parasını işverene iade etmek durumundadır.
Cenaze ödeneği 5 yılda alınmalı
3- Soru: Babam geçen yıl vefat etti. Anneme ölüm aylığı bağlandı. Fakat bir de cenaze ödeneği ödeniyormuş ancak bize ödenmedi. Cenaze ödeneği almak için ne yapmamız gerekir?
Cevap: Cenaze ödeneği için, hak sahiplerince ölüm tarihini belirten bir dilekçe ile SGK il müdürlüğüne veya sosyal güvenlik merkezine başvurulması gerekir. Cenaze ödeneğinin ölüm tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde alınması gerekir. Bu süre henüz aşılmadığı için dilekçeyle başvurarak cenaze ödeneğini SGK’dan alabilirsiniz.
ATM makbuzu kanıt sayılır
4- Soru: Özel bir şirkette çalışıyorum, ancak işveren bizi gece geç saatlere kadar çalıştırmasına rağmen fazla mesai ödemiyor. Fazla mesai yaptığımı ispat ederek dava açsam fazla mesailerim için para alabilir miyim?
Cevap: Fazla mesai yaptığını iddia eden işçinin bu iddiasını ispat etmesi gerekir. İşyerindeki ATM’den para çekildiğine dair makbuz, işverenin farklı bir yere çalışmaya götürdüğüne dair görevlendirme formu, işverenin faturasının ödendiğini gösterir dekont gibi evraklar fazla mesainin delili olabilecek belgelerdir.
Mahkemenin kararını bekleyin
5- Soru: Babam bir holdingde bilgi işlem çalışanı olarak 20 sene çalıştı ve %60 engeli nedeniyle emekli oldu. Emeklilik öncesi şirketten 3 aylık maaşını alamadı. Tazminatını ise maaşıyla birlikte 3 senedir alamıyor. Dava sonuçlanacak gibi de gözükmüyor. Birçok aile mağdur oldu ve olmaya devam ediyor. Bu durumda nasıl bir yol izlenmeli?
Cevap: Dava açılmış olduğu için sürecin takip edilmesi gerekmektedir. Eğer mahkeme karar vermişse temyiz sürecinde yapılabilecek değerlendirmeler söz konusu olabilir. Okan Güray Bülbül
Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2008-32/34)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (No: 2018-32/51)
06 Ekim 2018 Tarihli Resmi Gazete
Sayı: 30557
Hazine ve Maliye Bakanlığından:
MADDE 1 – 28/2/2008 tarihli ve 26801 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2008-32/34)’in mülga 8 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
“Döviz Cinsinden ve Dövize Endeksli Sözleşmeler
MADDE 8 – (1) Türkiye’de yerleşik kişiler; kendi aralarında akdedecekleri, konusu serbest bölgeler dahil yurt içinde yer alan gayrimenkuller olan, konut ve çatılı iş yeri dâhil gayrimenkul satış sözleşmelerinde sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştıramazlar.
(2) Türkiye’de yerleşik kişiler; kendi aralarında akdedecekleri, konusu serbest bölgeler dahil yurt içinde yer alan gayrimenkuller olan, konut ve çatılı iş yeri dâhil gayrimenkul kiralama sözleşmelerinde sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştıramazlar.
(3) Türkiye’de yerleşik kişiler; yurt dışında ifa edilecekler dışında kalan, kendi aralarında akdedecekleri, iş sözleşmelerinde sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştıramazlar.
(4) Türkiye’de yerleşik kişiler; kendi aralarında akdedecekleri, aşağıda belirtilenler dışında kalan danışmanlık, aracılık ve taşımacılık dâhil hizmet sözleşmelerinde, sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştıramazlar.
a) Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan kişilerin taraf oldukları hizmet sözleşmeleri,
b) İhracat, transit ticaret, ihracat sayılan satış ve teslimler ile döviz kazandırıcı hizmet ve faaliyetler kapsamında yapılan hizmet sözleşmeleri,
c) Türkiye’de yerleşik kişilerin yurt dışında gerçekleştirecekleri faaliyetler kapsamında yapılan hizmet sözleşmeleri,
ç) Türkiye’de yerleşik kişilerin, kendi aralarında akdedecekleri, Türkiye’de başlayıp yurt dışında sonlanan ve yurt dışında başlayıp Türkiye’de sonlanan elektronik haberleşme ile ilgili hizmet sözleşmeleri.
(5) Türkiye’de yerleşik kişiler; kendi aralarında akdedecekleri, 16/12/1999 tarihli ve 4490 sayılı Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu ile 491 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda tanımlanan gemilerin inşası, tamiri ve bakımı dışında kalan eser sözleşmelerinde sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştıramazlar.
(6) Türkiye’de yerleşik kişilerin; kendi aralarında akdedecekleri, iş makineleri dâhil taşıt satış sözleşmeleri dışında kalan menkul satış sözleşmelerinde sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırmaları mümkündür.
(7) Türkiye’de yerleşik kişilerin; kendi aralarında akdedecekleri, iş makineleri dâhil taşıt kiralama sözleşmeleri dışında kalan, menkul kiralama sözleşmelerinde sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırmaları mümkündür.
(8) Türkiye’de yerleşik kişilerin; kendi aralarında akdedecekleri, bilişim teknolojileri kapsamında yurt dışında üretilen yazılımlara ilişkin satış sözleşmeleri ile donanım ve yazılımlara ilişkin lisans ve hizmet sözleşmelerinde sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırmaları mümkündür.
(9) 4490 sayılı Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu ile 491 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda tanımlanan gemilere ilişkin finansal kiralama (leasing) sözleşmelerinde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür.
(10) Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararın 17 ve 17/A maddeleri kapsamında yapılacak finansal kiralama (leasing) sözleşmelerine ilişkin bedellerin döviz cinsinden kararlaştırılması mümkündür.
(11) Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan Türkiye’de yerleşik kişilerin taraf olduğu iş sözleşmelerinde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür.
(12) Kamu kurum ve kuruluşları ile Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı şirketlerinin taraf olduğu gayrimenkul satış ve gayrimenkul kiralama dışında kalan sözleşmelerde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür.
(13) Kamu kurum ve kuruluşlarının taraf olduğu döviz cinsinden veya dövize endeksli ihaleler, sözleşmeler ve milletlerarası andlaşmaların ifası kapsamında olmak kaydıyla; yüklenicilerin üçüncü taraflarla akdedeceği gayrimenkul satış, gayrimenkul kiralama ve iş sözleşmeleri dışında kalan sözleşmelerde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür.
(14) Hazine ve Maliye Bakanlığının 28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun kapsamında gerçekleştirdiği işlemlerle ilgili olarak bankaların taraf olduğu sözleşmelerde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür.
(15) Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar hükümleri saklı kalmak kaydıyla, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu ile bu Kanuna dayalı olarak yapılan düzenlemeler çerçevesinde sermaye piyasası araçlarının (yabancı sermaye piyasası araçları ve depo sertifikaları ile yabancı yatırım fonu payları da dahil olmak üzere) döviz cinsinden oluşturulması, ihracı, alım satımı ve yapılan işlemlere ilişkin yükümlülüklerin döviz cinsinden kararlaştırılması mümkündür.
(16) Dışarıda yerleşik kişilerin Türkiye’de bulunan; şube, temsilcilik, ofis, irtibat bürosu, doğrudan veya dolaylı olarak yüzde elli ve üzerinde pay sahipliklerinin bulunduğu şirketler ile serbest bölgedeki faaliyetleri kapsamında serbest bölgelerdeki şirketlerin taraf olduğu iş ve hizmet sözleşmelerinde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür.
(17) Türkiye’de yerleşik yolcu, yük veya posta taşıma faaliyetinde bulunan ticari havayolu işletmeleri; hava taşıma araçlarına, motorlarına ve bunların aksam ve parçalarına yönelik teknik bakım hizmeti veren şirketler; sivil havacılık mevzuatı kapsamında havalimanlarında yer hizmetleri yapmak üzere çalışma ruhsatı alan veya yetkilendirilen kamu ya da özel hukuk tüzel kişiliği statüsündeki kuruluşlar ile söz konusu kuruluşların kurdukları işletme ve şirketler ile doğrudan veya dolaylı olarak sermayelerinde en az %50 hisse oranına sahip olduğu ortaklıkların Türkiye’de yerleşik kişilerle döviz cinsinden veya dövize endeksli bedeller içeren gayrimenkul satış, gayrimenkul kiralama ve iş sözleşmeleri haricindeki sözleşmeleri akdetmeleri mümkündür.
(18) Bu madde uyarınca sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülükleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılamayan sözleşmeler kapsamında düzenlenecek kıymetli evraklarda yer alan bedellerin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak belirlenmesi mümkün değildir.
(19) Uluslararası piyasalarda fiyatı döviz cinsinden belirlenen kıymetli madenlere ve/veya emtiaya endekslenen ve/veya dolaylı olarak dövize endekslenen sözleşmeler, Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararın 4 üncü maddesinin (g) bendi uygulaması kapsamında dövize endeksli sözleşme olarak değerlendirilir.
(20) Türkiye’de yerleşik kişilerin yurt dışındaki; şube, temsilcilik, ofis, irtibat bürosu, işlettiği veya yönettiği fonlar, yüzde elli ve üzerinde pay sahipliklerinin bulunduğu şirketler ile doğrudan ya da dolaylı olarak sahipliklerinde bulunan şirketler Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararın 4 üncü maddesinin (g) bendi uygulaması kapsamında Türkiye’de yerleşik olarak değerlendirilir.
(21) Bu madde uyarınca akdedilecek sözleşmelerde istisna kapsamına alınan, ancak Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararın Geçici 8 inci maddesinin yürürlüğe girdiği tarihten önce akdedilmiş bulunan sözleşmeler de anılan geçici madde hükmünden istisnadır.
(22) Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararın Geçici 8 inci maddesinin yürürlüğe girdiği tarihten önce akdedilmiş bulunan iş makineleri dâhil taşıt kiralama sözleşmeleri anılan geçici madde hükmünden istisnadır.
(23) Bu madde uyarınca sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülükleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkün olmayan sözleşmelerde yer alan bedellerin Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararın Geçici 8 inci maddesi kapsamında Türk parası olarak taraflarca yeniden belirlenmesi zorunludur.
(24) Bu madde uyarınca sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülükleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkün olmayan sözleşmelerde yer alan bedeller Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararın Geçici 8 inci maddesi kapsamında Türk parası olarak taraflarca yeniden belirlenirken mutabakata varılamazsa; akdedilen sözleşmelerde döviz veya dövize endeksli olarak belirlenen bedeller, söz konusu bedellerin 2/1/2018 tarihinde belirlenen gösterge niteliğindeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası efektif satış kuru kullanılarak hesaplanan Türk parası cinsinden karşılığının 2/1/2018 tarihinden bedellerin yeniden belirlendiği tarihe kadar Türkiye İstatistik Kurumunun her ay için belirlediği tüketici fiyat endeksi (TÜFE) aylık değişim oranları esas alınarak artırılması suretiyle belirlenir.
Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararın Geçici 8 inci maddesinin yürürlüğe girdiği tarihten önce akdedilen konut ve çatılı iş yeri kira sözleşmelerinde döviz veya dövize endeksli olarak belirlenen bedeller bu fıkranın ilk paragrafına göre iki yıllık süre için Türk parası olarak belirlenir. Ancak, Türk parası olarak belirlemenin yapıldığı kira yılının sonundan itibaren bir yıl geçerli olmak üzere; anılan paragraf uyarınca Türk parası olarak belirlenen kira bedeli, taraflarca belirlenirken mutabakata varılamazsa, belirleme tarihinden belirlemenin yapıldığı kira yılının sonuna kadar Türkiye İstatistik Kurumunun her ay için belirlediği tüketici fiyat endeksi (TÜFE) aylık değişim oranları esas alınarak artırılması yoluyla belirlenir. Bir sonraki kira yılı Türk parası cinsinden kira bedeli ise, taraflarca belirlenirken mutabakata varılamazsa, önceki kira yılında geçerli olan kira bedelinin Türkiye İstatistik Kurumunun belirlediği tüketici fiyat endeksi (TÜFE) aylık değişim oranları esas alınarak artırılması yoluyla belirlenir ve belirlenen Türk parası cinsinden kira bedeli bu fıkrada belirtilen iki yıllık sürenin sonuna kadar geçerli olur.
Bu fıkra hükmü, bu madde uyarınca sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülükleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkün olmayan sözleşmelerde tahsili yapılmış veya gecikmiş alacaklar için uygulanmaz.
(25) Bu maddede, istisna tanınan tarafların mutabakatıyla yeni yapılacak sözleşmelerin Türk parası cinsinden yapılmasını veya mevcut döviz cinsinden veya dövize endeksli sözleşmelerde yer alan bedellerin Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararın Geçici 8 inci maddesi uyarınca Türk parası olarak yeniden kararlaştırılmasını talep etmesi durumunda sözleşmelerde yer alan bedeller Türk parası cinsinden kararlaştırılır.”
MADDE 2 – Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – Bu Tebliğ hükümlerini Hazine ve Maliye Bakanı yürütür.
Yanıltıcı Fatura Şüphesi Ve İhtirazi Kayıtla Düzeltici Beyanname
Son zamanlarda vergi dairelerinden mükelleflere yazılar tebliğ edilerek bu yazılar içersinde mükelleflerin kullandığı faturaların sahte fatura olduğu ve bu faturaların kayıtlardan çıkartılarak ilgili KDV, geçici vergi, kurum, gelir ve diğer ilgili beyannamelerin düzeltilmesi gerektiği tebliğ edilmektedir.
Uygulamada vergi daireleri mükelleflere yazı tebliğ etmeyip, pratiklik açısından telefonla mükellefleri arayıp, bu durumu izah edip, problemli faturaları geri çekerek düzeltme beyannamesi verilmesi gerektiğini şifai olarak söylemektedir.
Bilindiği gibi, Türkiye çapında sorunlu faturalar çığ gibi büyüyerek bütün iş alemini sarmış durumdadır. Yazılan bir “vergi tekniği raporuna” istinaden Türkiye çapında o mükelleften mal alan bütün mükellefler özel esaslara alınmaktadır. Ayrıca, özel esaslara alınan mükelleflerden mal alanlar da ikinci aşamada KOD’a alınarak bunlar da aynı şekilde özel esaslara geçirilmektedir. Böylece, ikinci ve üçüncü seviyede özel esaslara alınan firmalardan mal alanların KDV beyannamelerinin düzeltilmesi talep edilmektedir. (Müfettişler tarafından düzenlenen raporların ekinde özel esaslara alma tablosu eklenerek, buralarda rapora ilişkin bilgiler, hakkında rapor düzenlenen mükelleflere ilişkin bilgiler ve ayrıca rapora istinaden özel esaslar kapsamında alınacak mükellefler ayrıntılı olarak belirtilmektedir)
Yukarıda yer verilen problemlerin çözümlenebilmesi için KDV beyannamesinin VEDOP sistemine girilerek, “ihtirazi kayıtla düzeltilip” bu düzeltme neticesinde alınan tahakkuk fişlerinin 30 gün içerisinde yargıya taşınmasında yarar olacaktır. Ayrıca bu konuda vergi dairesine düzeltme yapılmadan önce ayrıntılı bir dilekçe verilmesi gerekecektir.
Düzeltme sonucunda çıkan tahakkuk fişleri ve üzerinde yer alan ilgili vergiler yargıya taşınarak sorun bir ölçüde çözümlenmiş olabilecektir. Bu aşamada ödeme belgeleri, banka dökümleri ve diğer evrakların da dilekçe ekinde vergi dairesine verilmesi gerekecektir. Nazlı Gaye Alpaslan
2018/3 Geçici Vergi Yeniden Değerleme Oranı
T.C.
HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI
Gelir İdaresi Başkanlığı
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu Sirküleri / 50
Konusu: Geçici Vergi Dönemlerinde Yeniden Değerleme Oranı
Tarihi: 03/10/2018
Sayısı: KVK-50 / 2018-4 / Yatırım İndirimi – 36
İlgili Olduğu Maddeler: Vergi Usul Kanunu Mükerrer Madde 298/Kurumlar Vergisi Kanunu Madde 32/A/Gelir Vergisi Kanunu Geçici Madde 69
İlgili Olduğu Kazanç Türleri: Ticari Kazanç, Zirai Kazanç
213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesinin (B) fıkrasına istinaden yıllık olarak hesaplanan ve Bakanlığımızca ilan edilen yeniden değerleme oranına, vergi kanunlarından kaynaklanan nedenlerden dolayı geçici vergi dönemlerinde de ihtiyaç duyulmaktadır.
2018 yılı üçüncü geçici vergi döneminde uygulanacak yeniden değerleme oranı % 14,03 (yüzde ondört virgül sıfır üç) olarak tespit edilmiştir.
Duyurulur.
Necmi KESKİNSOY
Gelir İdaresi Başkan V.
Gelir Vergisi Tarife Dilimi Değerleme Hatası 'Ücretlileri' Yaktı
Maliye’nin 2010’dan bu yana gelir vergisi tarife belirlemelerinde, yeniden değerleme oranını ücretli çalışanlar için eksik uyguladığı anlaşıldı. "Yüzde 5’ini aşmayan kesirlerin” dikkate alınmayacağı hükmünün, ücret ve maaş gelirleriyle geçinenlerin aleyhinde yorumlanmasıyla düşük ücretlilerin vergi yükü %30'a varan oranlarda fazla çıktı.
Maliye’nin 2010 yılından bu yana gelir vergisi tarife belirlemelerinde yeniden değerleme oranını eksik uyguladığı anlaşıldı.
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın ücretlerin vergilendirilmesinde bir önceki yılın yeniden değerleme oranını baz alarak yaptığı hesaplamada ciddi hata yaptığı ortaya çıktı. Maliye’nin 2010 yılından bu yana gelir vergisi tarife belirlemelerinde yeniden değerleme oranını eksik uyguladığı anlaşıldı. Ayrıca, kanunen yeniden değerlemedeki küsuratlı tutarların yuvarlanması amacıyla konulmuş olan “yüzde 5’ini aşmayan kesirlerin” dikkate alınmayacağı hükmünü, ücret ve maaş gelirleriyle geçinenler aleyhine yorumladı. Bu da vergi yükünün düşük ücretlilerde yüzde 30’a varan oranda daha fazla artmasına yol açtı.
VERGİ TARİFE DİLİMİ 4 KALEMLİ
Gelir Vergisi Kanunu’nda ücret ve maaşların vergilendirilmesinde yüzde 15, yüzde 20, yüzde 27 ve yüzde 35 oranlarında tarife dilimi uygulanıyor. Ayrıca, Vergi Usul Kanunu ile de gelir dilimi tutarları, her yıl bir önceki yıla ilişkin belirlenen yeniden değerleme oranında artırılıyor. Yeniden değerleme oranı ise her yıl ekimde bir önceki yılın aynı dönemine göre TÜİK’in Toptan Eşya Fiyatları Endeksinde meydana gelen ortalama fiyat artışı oranı olarak belirleniyor ve Maliye Bakanlığı tarafından ilan ediliyor. Yeniden değerleme oranında hesaplanan maktu tutarlarda da yüzde 5’i aşmayan kesirler dikkate alınmıyor. Yeniden değerleme oranları bir sonraki yıl ücret gelirlerinin artırılmasında kullanılıyor.
DEĞERLENDİRİLME BAŞLANGIÇ YILI 2010
Bu kapsamda ücret ve maaş alan kesimlerden alınacak vergi ile ilgili ilk hata 2011 yılında başladı. 2011’in gelirlerinin vergilendirilmesinde 2010 için belirlenen yüzde 7,7’lik yeniden değerleme oranı yüzde 4,55 ila yüzde 6,82 şeklinde eksik uygulandı. Sadece ücret veya maaş geliriyle geçinmek zorunda olan vergi mükellefleri için vergi yükünü daha da artıran bu tablonun olumsuz etkileri her geçen yıl biraz daha ağırlaştı.
Ücret gelirlerindeki üst sınıra eksik uygulama 2013’de de 2012 yılı için belirlenen yüzde 7,8 yerine yüzde 3,45 ila yüzde 7 aralığında yapıldı. Aynı durum 2017 yılı gelirlerinin vergilendirilmesinde de yüzde 3,83 yerine yüzde 0 (sıfır) ila yüzde 3,17 arasındaki uygulanarak sürdürüldü. 2018 yılı için ise yüzde 14,47’lik oran yerine yüzde 9,09 ila yüzde 14,29 arası artırıldı.
Asgari ücretliye fazladan vergi çıktı
Yeniden değerleme oranlarının eksik uygulanması sonucu, 2018 yılında yüzde 15’lik ilk vergi dilimindeki ücretlerin yüzde 14,47 artışla 14 bin 881 lira olması gerekiyordu. Eksik uygulama ile 14 bin 800 oldu. Böylece ücretlinin 81 liralık kazancının bir üst vergi dilimi yüzde 20’ye çıkarıldı. Bu durum aynı zamanda üst dilimin tutarını da düşürdüğü için üst dilimdeki ücretlilerde de daha erken vergi yükü oluşmasına yol açtı. Yine 2018 yılında yüzde 20 dilimine giren ücret yüzde 14,47 ile 34 bin 341 lira üst sınırına çıkması gerekiyordu. Ancak oran eksik uygulanarak 34 bin lirada tutuldu. Böylece ücretlinin 341 lirası bir üst dilim olan yüzde 27’ye girdi. Yüzde 35’lik dilime giren ücretlilere de yüzde 14,47 uygulansaydı 125 bin 917 liralık üst sınır oluşacaktı. Ancak yüzde 9,09 oran uygulanarak, üst sınır 120 bin lirada tutuldu. Böylece ücretlinin 5 bin lirası bir alt vergi dilimden vergilendirilmedi, üst dilimden vergi yükünü üstlenmesine yol açıldı.
https://www.yenisafak.com/ekonomi/degerleme-hatasiucretlileri-yakti-3400048