Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

6183 sayılı AATUHK’nun 47. maddesine göre amme borcunun ödenmesi sırasında mahsup sırası açıklanmış bulunmaktadır. Uygulamada bazı vergi daireleri amme alacağının mahsubunda yasada yer alan sıraya uymaksızın keyfi işlemler yapmaktadırlar.

Amme alacağına mukabil mükellef tarafından gönüllü olarak yapılan ödemelerde; ödeme süresi başlamış, daha vadesi geçmemiş, içinde bulunulan takvim yılı sonunda zamanaşımına uğrayacak, aynı tarihte zamanaşımına maruz olacak alacaklarda her birine orantılı olarak, vadesi önce gelen ve teminatsız veya az teminatlı olana mahsup yapılır.

Ödemenin, alacak aslı ile fer’ilerinin tamamını karşılamaması durumunda mahsup alacağın asıl ve fer’ilerine orantılı olarak taksim edilerek yapılır.(1)

Kamu alacağına mukabil zorla tahsil olunan paralar; önce parayı tahsil eden vergi dairesinin, artarsa aynı amme idaresinin takibe iştirak etmiş olan diğer alacaklı tahsil dairelerinin takibat konusu alacak aslı ve fer’ilerine orantılı olarak mahsup edilir.

Uygulamada vergi daireleri 6183 sayılı kanunun 48. maddesini dikkate almadan ve konuyla ilgili genel tebliğ olan Seri:A Sıra No:1 Tahsilat Genel Tebliğinde gerekli açıklamalar yapılmıştır.(2)

Ödeme süresi başlamış henüz vadesi dolmamış aynı vadeli birden çok türden alacaklarına mukabil yapılabilecek kısmi ödemelerde; aynı vadeli alacakların, örneğin gelir vergisi ve damga vergisi gibi sadece alacak asıllarından oluşması halinde ödeme ile tamamı karşılanan alacaktan başlanmak üzere mahsup yapılır.

Aynı vadeli alacakların asli ve fer’i alacaklardan, örneğin gelir vergisi, gecikme faizi, gelir vergisine bağlı vergi ziyaı cezası, damga vergisi, gecikme faizi ve damga vergisine bağlı vergi ziyaı cezasından oluşması halinde; gelir vergisi ve buna ait ayrı bir grup, gelir vergisi ve damga vergisine ait cezaların her biri de ayrı ayrı birer grup olarak dikkate alınır. Söz konusu gruplardan borçlunun talebi bulunması halinde bu talep doğrultusunda, talep bulunmaması halinde tamamı karşılanabilen alacak grubundan başlamak üzere, mahsup yapılır. Mahsup yapılırken orantılı dağıtım hükmü de dikkate alınmalıdır.

Özetle, mükellef tarafından veya yetkili adamları tarafından vergi dairesine nakit olarak yollanan paraların mahsup sırasında öncelikle cari yıldaki zamanaşımı dikkate alınır. Daha sonra en eski vadeden başlanmak üzere teminatsız amme borçları ödenmelidir. Bu arada ödemeler yapılırken asıl amme alacağı ile buna isabet eden gecikme zamları veya diğer fer’i alacaklar orantılı bir şekilde tahsil edilmelidir. Mükellef tarafından yatırılan paranın tümü ana asıl vergi borcuna tamamıyla mahsup yapılmaz.

Aynı uygulamalar elektronik hacizlerde de banklardan gelen paraların daha sonra vergi dairesi cephesinde borca mahsubu sırasında dikkate alınması gerekecektir. Nazlı Gaye Alpaslan

https://www.hurses.com.tr/av-nazli-gaye-alpaslan/6183-sayili-yasa-acisindan-amme-borcunun-mahsup-sirasi/haber-22076

(1) Alacak aslı ve gecikme zammına yapılacak mahsup tutarı şu formüle göre yapılacaktır. Her bir alacak için yapılacak mahsup tutarı=her bir alacak tutarı x yapılan ödeme / toplam alacak tutarı.

(2) Bkz. Gökhan Kürşat YERLİKAYA, 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun Şerhi, XII Levha Yayınları, İstanbul, Ocak 2012, s.311-312.

12.9.2018 tarihli ve 85 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı (Karar), 32 Sayılı Karar’da yaptığı bir değişiklikle bazı hallerde alım-satım, kira, eser, iş ve hizmet sözleşmelerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli yapılamayacağını, ancak bu sınırlamanın istisnalarının Hazine ve Maliye Bakanlığı’nca belirleneceğini düzenlemişti. Bakanlık, 6.10.2018 tarihinde bu yetkisini bir tebliğ çıkartmak suretiyle kullandı. Ancak gerek karar gerekse tebliğ uygulayıcıları uzun yıllar meşgul edecek tartışma konuları içeriyor. Bunlardan bir tanesi de “danışmanlık sözleşmeleri”.

Tebliğ’de, hizmet sözleşmelerine ilişkin olarak, özel olarak sayılan bazı istisnai durumlar hariç olmak üzere, “Türkiye’de yerleşik kişilerin… danışmanlık, aracılık ve taşımacılık dâhil hizmet sözleşmelerinde, sözleşme bedelini … döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştıramayacağı” belirtilince altını çizdiğim bu örnekleyici “danışmanlık”’ ifadesi ile ilgili ciddi bir tereddüt oluştu. Çünkü gerek 85 sayılı Karar gerekse anılan tebliğde “hizmet sözleşmeleri” ve “danışmanlık sözleşmeleri” ile ilgili özel bir tanım yer almıyor. Ayrıca, 85 Sayılı Karar’da satış, kira, eser, iş ve hizmet sözleşmeleri dışındaki sözleşmeler için döviz cinsinden veya dövize endeksli sözleşme yapılması yasaklanmıyor. Üstelik 85 Sayılı Karar bakanlığa bu sınırlama kapsamına giren sözleşmeleri genişletme yetkisi değil, bilakis bunların istisnalarını belirleme yetkisini veriyor. Ama anılan tebliğde “danışmanlık… dâhil hizmet sözleşmeleri” denildiğinden, çalışma konusuna, alanına ve hizmetin içeriğine bağlı olarak hukuken “hizmet sözleşmesi” niteliğinde kabul edilemeyecek pek çok danışmanlık işine yönelik sözleşme ile ilgili tereddütler ortaya çıkıyor. Bu da “Acaba tebliğ yoluyla 85 sayılı Karar ile getirilen yasaklamanın kapsamı mı genişletildi?” sorusunu gündeme getiriyor.

Şöyle ki, karar veyahut tebliğde ayrıca bir tanım olmadığından “hizmet sözleşmesi” kavramını, bu kavramın tanımlandığı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na (TBK) uygun olarak anlamak gereği ortaya çıkıyor. Öte yandan, TBK’nın altıncı bölümünde “Hizmet Sözleşmeleri”, 393-447. maddeler arasında “Genel Hizmet Sözleşmesi”, 448-460. maddeler arasında “Pazarlamacılık Sözleşmesi”, 461-469. maddeler arasında ”Evde Hizmet Sözleşmesi” düzenlenmiş. Vekalet sözleşmesi ise, dokuzuncu bölümde 502-514. maddeler arasında düzenlenmiş durumda. 
Ancak TBK’da 393. maddede Genel Hizmet Sözleşmeleri işçinin işverene bağımlı olarak belirli veya belirli olmayan süreyle işgörmeyi ve işverenin de ona zamana veya yapılan işe göre ücret ödemeyi üstlendiği sözleşme” şeklinde tanımlanmış. Bu anlamda, TBK açısından (genel) hizmet sözleşmesi işçi ve işveren arasında bağlılık ilişkisine dayanan, işçinin bir ücret karşılığında belirli veya belirsiz bir süre için işgücünü işverenin emrine tahsis edip, onun direktifi altında işi ifa etmeyi taahhüt ettiği “iş sözleşmesi” mahiyetinde.

TBK’da özel olarak tanımlanmamış ve pek çok çeşidi bulunan danışmanlık sözleşmelerinin hukuki niteliği konusunda ise, taraflar arasındaki yükümlülükler dikkate alınarak farklı hukuki nitelendirmeler yapmak mümkün. Örneğin, bazı durumlarda danışmanlık sözleşmeleri “eser sözleşmesi”, bazı durumlarda (örneğin, avukatlarca verilen danışmanlıklarda olduğu gibi) “vekalet sözleşmesi”, bazı durumlarda ise “kendine özgü” (sui generis/atipik) sözleşmeler olarak değerlendirilebilmektedir. Ancak özellikli durumları bir kenara bırakacak olursak, daha yaygın olarak karşımıza çıkan danışmanlık sözleşmesi tiplerinde, danışman bir sonucun mutlak olarak elde edilmesi taahhüdü olmaksızın o sonucun elde edilmesi yönünde özenle ve sadakatle çalışmayı taahhüt ettiğinden ve hizmet sözleşmelerinin asli unsuru olan bağlılık ilişkisi bulunmadığından; danışmanlık sözleşmesinin esas itibariyle “hizmet sözleşmesi” değil “vekâlet sözleşmesi” özelliği taşıdığı konusunda genel bir kabulün olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim TBK’nın mehaz kKanunu olan İsviçre Borçlar Kanunu çerçevesinde İsviçre Federal Mahkemesi’nin, yönetim danışmanlığı sözleşmelerini “vekalet sözleşmesi” olarak kabul ettiği kararlar var.

Tebliğ, TBK’dan ayrılarak, danışmanlık sözleşmesini bir hizmet sözleşmesi örneği olarak belirtmek suretiyle, başkaca hangi sözleşmelerin hizmet sözleşmesi olarak değerlendirileceği konusunda ciddi bir boşluğa sebebiyet vermiş durumda. Bu noktada, eğer tebliğdeki kavramların yorumunda tebliğde ayrıca tanımlama veya referans bulunmayan hallerde, genel hukuk kuralları ve ilgili diğer kanun hükümleri (TBK gibi) uygulanmayacaksa, hangi hukuki dayanağa göre yorum yapılacağı belirsiz hale geliyor. Söz gelimi bu yaklaşımla, karar kapsamındaki “iş sözleşmeleri”ni de İş Kanunu’nda tanımlanmış olan sözleşmeler şeklinde değil de, daha geniş şekilde mi yorumlayacağız? Kime göre ve neye göre? Ayrıca Kanunda tanımlanmış olan sözleşmenin kapsamının alt bir idari düzenleme ile farklılaştırılması kurallar hiyerarşisi içinde ne derece geçerli olacaktır?

Kaldı ki, 85 sayılı kararda “her türlü iş görme sözleşmeleri” veya 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 4. maddesinde olduğu gibi “mal teslimi haricindeki tüm işlemler” gibi daha genel bir ifade kullanılmamışken, bakanlığın tebliğinde, -sanki tüm danışmanlık sözleşmeleri hukuken hizmet sözleşmesiymiş gibi- danışmanlık sözleşmelerinin hizmet sözleşmelerine bir örnek olarak sayılmış olması, tebliğin karara aykırılık nedeniyle iptal edilebilirliği tartışmasını gündeme getiriyor.

Anılan tebliğ hükmündeki “hizmet sözleşmesi” ifadesinin adeta Katma Değer Vergisi Kanunu’ndaki “hizmet” tanımından hareketle yorumlanmasının gerekeceği yaklaşımının ise, 32 sayılı Karar’daki kavramların hangilerinde vergi kanunlarının salt vergisel amaçlarla getirmiş olduğu özel tanımların, hangilerinde ise genel hukuk kurallarının (TBK gibi) uygulanacağı konusunda belirsizlik yarattığı aşikâr. Hatta 32 sayılı Karar ile ilgili bu Tebliğ’i vergi mevzuatından ithal tanımlarla yorumlama eğiliminde olanlar, örneğin vekalet sözleşmesi niteliği çok daha açık olan avukatların sundukları danışmanlık hizmetlerini de sınırlama kapsamında yorumlayabilirler.

Kararda işgörme sözleşmelerinden sadece iş, hizmet ve eser sözleşmesi sınırlama kapsamına alınmışken, benzer bir yaklaşımla, örneğin ödeme hizmetleri, sigortacılık gibi finansal hizmetlere ilişkin sözleşmelerin veya içinde hizmet unsuru da bulunduran ama atipik veyahut karma sözleşme niteliğinde sözleşmelerin de, sınırlama kapsamında olduğu yorumunu yapabilirler.

Dolayısıyla ilk bakışta danışmanlık sözleşmeleri ile sınırlıymış gibi görünen bu tartışmalı durumun, esasen danışmanlık sözleşmeleri ile sınırlı kalmayıp uygulamada çok daha geniş tereddütleri tetiklediğini söyleyebiliriz.

Öte yandan, uygulamada bazen şirketlerin esasen kendileri ile bir bağımlılık ilişkisi olan kişiler ile çeşitli sebeplerle İş Kanunu’na göre “iş sözleşmesi” veya TBK anlamında “hizmet sözleşmesi” yapmak yerine, bu kişileri “danışman” sıfatıyla ama yine kendilerine bağlı olarak çalıştırdıkları durumlar ile de karşılaşılmakta. Kimilerine göre, tebliğde hizmet sözleşmesi kapsamında örnek olarak verilen danışmanlık sözleşmeleri, söz konusu “bağlı danışman”ların sözleşmeleri şeklinde anlaşılmalı.

Bakanlık bu konuda bir düzeltme veya mesela yukarıdaki şekilde “bağlı danışman”ların kast edildiği şeklinde bir ek açıklama yapmadığı sürece karara aykırılık nedeniyle yukarıda belirttiğim gibi idare hukuku kuralları çerçevesinde tebliğin ilgili bölümünün iptal edilebilirliği gündemde kalacak bir tartışma gibi görünüyor. Umurcan Gago

https://www.dunya.com/kose-yazisi/dovizli-sozlesme-yapilamayacak-danismanlik-hangi-danismanlik/429579

Çalışma hayatı çok sayıda risk barındırıyor. Risklerin önlememesi durumunda iş kazaları meydana gelebiliyor.

İş kazası sonucu Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) sigortalılara ve geride kalanlara sağladığı yardımlar söz konusu. Ancak bunun için önce SGK’nın olayı iş kazası olarak tanımlaması gerekiyor. Bugünkü yazımda SGK’nın hangi olayları iş kazası olarak tanımladığını ve iş kazası sonucu sağlanan yardımları ele almaya çalışacağım.

 - SGK’ya göre hangi haller iş kazasıdır?

Sigortalının;

- İşyerinde bulunduğu sırada,

- İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,

- Emziren kadın sigortalının çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,

- İşverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş geliş sırasında meydana gelen ve sigortalıyı bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olay.

Bu bağlamda, örneğin iş yerinde düşüp kafasını vuran işçinin, hemen o anda değilse bile, sonradan geçirdiği beyin kanaması nedeniyle hayatını kaybetmesi iş kazası sonucu ölüm olarak değerlendirilir.

- Trafik kazaları iş kazası sayılır mı?

Örneğin, işveren sigortalıya araç tahsis etmişse, sigortalının bu araçla işe gidiş geliş sırasında yaptığı trafik kazası iş kazası sayılıyor. Ancak sigortalı kendi arabasıyla işe gelip gidiyorsa bu gidiş geliş esnasında yaşanan kaza iş kazası olarak değerlendirilmez.

- İşverenin emriyle gidilen yerde kaza geçilirse ne olacak?

İşveren eğer işçisini işi dışında bir görevle bir yere göndermişse, bu sürede yaşanan kaza da iş kazasıdır. Örneğin, işveren sigortalıyı “Elektrik faturasını bankaya yatır da gel” diyerek bankaya göndermişse ve sigortalıya karşıdan karşıya geçerken yolda araba çarpmışsa, bu durum da iş kazası olarak değerlendirilir.

- Peki ya, iş yerinde geçirilen kalp krizi?

SGK tarafından 2016’da yayımlanan bir genelgeye kadar, iş yerinde kalp krizi geçiren bir çalışanın geçirdiği kalp krizinin niteliğine göre geride kalanlara gelir bağlanıp bağlanmayacağına karar veriliyordu.

Kalp krizi iş yerindeki bir olayla ilgili olmadan geçirilmişse ve dışarıdan bir etki söz konusu değilse, durum iş kazası olarak değerlendirmiyordu.

SGK bu uygulamadan 2016’daki genelge sonrası vazgeçti. Kalp krizi geçiren çalışana iş kazası sigorta kolundan sağlanan yardımlar yapılmaya başlandı. Kalp krizi ile birlikte süreğen hastalıklar nedeniyle iş yerindeki ölümler de aynı çerçevede değerlendiriliyor.

- İş kazası olmayan olay iş kazası diye bildirilirse ne olur?

SGK’ya bildirilen bir olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağının belirlenmesi için gerektiğinde SGK’nın denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya iş müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapılabilir.

Bu soruşturma sonunda yazılı bildirilen hususların gerçeğe uymadığı ve olayın iş kazası olmadığı tespit edilirse, SGK tarafından bu olay için yersiz olarak yapılmış ödemeler, ödemenin yapıldığı tarihten itibaren gerçeğe aykırı bildirimde bulunanlardan, yasal faiziyle birlikte geri istenir ve bu kişilere idari yaptırım uygulanır.

- İş kazası sonrasında sağlanan yardımlar neler?

İlk olarak, iş kazası sonrası hastaneye gidip rapor alan sigortalıya geçici iş göremezlik ödeneği ödeniyor.

Örneğin, iş yerinde işini yaptığı sırada kayıp düşen ve ayağı kırılan sigortalı hastaneye gidip 10 günlük rapor alırsa, SGK 10 gün için sigortalıya geçici iş göremezlik ödeneği ödüyor. Bununla birlikte, sigortalının geçirdiği iş kazası sonrası meslekte kazanma gücünü en az yüzde 10 oranında kaybettiğini sağlık kurulu raporuyle belgelemesi halinde, sigortalı SGK’dan sürekli iş göremezlik geliri alabiliyor.

Geçirdiği iş kazası nedeniyle sigortalı eğer hayatını kaybederse, geride kalan hak sahiplerine ölüm geliri bağlanıyor.

- SGK her gün için ödeme yapar...

SGK hastalık sigortası çerçevesinde istirahat raporu alan sigortalılara üçüncü günden itibaren geçici iş göremezlik ödeneği öder. Ancak iş kazası halinde durum farklıdır. İş kazası sonucu istirahat raporu alan sigortalıya raporun ilk gününden itibaren geçici iş göremezlik ödeneği ödeniyor.

- İş kazası sonucu hayatını kaybeden sigortalının geride kalanlarının ölüm aylığı alabilmesi nasıl oluyor?

SGK, ölüm sigortası kapsamında geride kalan hak sahiplerine aylık bağlamak için ölen sigortalının belirli süre prim ödemesi koşulunu arıyor.

Ancak iş kazası sonrası ölümlerde, geride kalan hak sahiplerine aylık bağlanabilmesi için ölen sigortalının bir gün bile sigortasının olması yeterli. Dahası, sigortalının işe girişi yapılmamış olsa bile geçirilen kaza sonrasında SGK durumu sorgulayarak sigortalının o iş yerinde çalıştığını tespit ederse, geride kalanlara yine ölüm geliri bağlanır. Ayrıca, iş kazası sonrası ölen kişinin ölüm sigortasından da aylığa hak kazanmış olması durumunda, iş kazası sigorta kolundan ölüm geliri, ölüm sigortasından ise ölüm aylığı birlikte bağlanacaktır.

- Babasını veya annesini iş kazası sonucunda kaybeden kız çocuklarına çeyiz parası

Babasını veya annesini iş kazası nedeniyle kaybeden ve ölüm geliri almakta olan kız çocuğunun evlenmesi halinde ölüm geliri kesiliyor. Bununla birlikte,
SGK resmi nikâhla evlenen kız çocuğuna ölüm gelirinin iki yıllık tutarını peşinen evlenme ödeneği olarak ödüyor.

- 2018 yılı cenaze ödeneği

Cenaze ödeneği sigortalının sırasıyla eşine, yoksa çocuklarına, o da yoksa anne ve babasına, o da yoksa kardeşlerine veriliyor. Cenazenin bu kişiler dışında gerçek veya tüzel kişiler tarafından kaldırıldığının belgelenmesi durumunda ise masraflar gerçek veya tüzel kişilere ödeniyor. 2018 yılı için SGK tarafından belirlenen cenaze ödeneği tutarı 595 TL’dir. 1 Ocak ve 31 Aralık 2018 tarihleri arasında vefat eden kişiler için bu tutar ödenecek. Cem Kılıç

http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/cem-kilic/is-kazasi-geciren-iscinin-haklari-2757370/

Türkiye dışında milyonlarca vatandaşımız yaşıyor. Bunların birçoğunun Türkiye'de de sigortabaşlangıçları bulunuyor. Yani yurtdışına gitmeden önce Türkiye'de çalışıp prim ödeyenler var. Bazıları da yurtdışında çalıştıktan sonra Türkiye'ye dönüp sigortalı oluyor ve prim ödüyor. Bir kısmı ise sadece yurtdışında sigortalı olarak çalışıyor ve Türkiye'de hiçbir sosyal güvenlik kurumuna kayıt yaptırmıyor. Bu üç durumdaki vatandaşımızın da yurtdışı hizmetlerini saydırarak Türkiye'de emekli olma şansı var. Bunlar ya borçlanarak yapılıyor ya da o günler yapılan anlaşmalar gereği Türkiye'de de sigortalı olarak geçerli sayılıyor.

BÜYÜK AVANTAJ SAĞLIYOR

Erkeklerin bu haklardan yararlanabilmesi için 18 yaşından sonraki belgeli çalışmaları isteniyor. Bu konuda detayları bir başka yazımıza bırakarak bu gün gurbetçi kadınlara sağlanan bir avantaj hakkında bilgi vermek işitiyorum. Gurbetçi kadınların Türkiye'de emekli olmak istediklerinde çalışmış olma şartları yok. Yurtdışında ev kadını olarak bulundukları süreler emeklilik hesabına katılabiliyor. Bu süreleri Türkiye'ye gelerek geriye doğru borçlanarak kazanabiliyorlar. Bunun için medeni durumlara bakılmıyor. Fakat mutlaka başvurmanız gerekiyor.

KAZANÇ ÇOK FAZLA

Örneğin Fatma Hanım 20 yaşında Almanya'ya gitti ve orada hiç çalışmadan 7 yıl ikâmet etti. Fatma Hanım Türkiye'ye gelerek 7 yıllık borçlanma yapabiliyor ve borçlanma yaptığı tarihten geriye doğru 7 yıllık prim kazanıyor. Yaş ve prim sayısına göre emekli olabiliyor. Borçlanma kapsamındaki süreler mevzuatta şu şekilde belirleniyor: "Türk vatandaşı olanlar, 18 yaşını doldurduktan sonra Türk vatandaşı olarak yurtdışında geçen ve belgelendirilen sigortalılık süreleri ve bunlar sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleriyle ev kadını olarak geçen sürelerdir.

HANGİ BELGELER GEREKİYOR?

Ev kadınlarının yurtdışında oturduklarına dair alacakları ikâmet belgesi şunlardan biriyle teyit ediliyor:

1) İkâmet belgesinin Türkiye'de yeminli tercüme bürolarınca onaylanmış tercümesi.
2) Çalışma ve Sosyal Güvenlik müşavirlik veya Ataşeliği'nin bulunduğu Türk temsilciliklerince ikâmet belgesine istinaden düzenlenecek belge.
3) Yurtdışına çıkış ve yurda giriş tarihlerinin bulunduğu pasaport sayfalarının fotokopisi.

BORÇLANMA MİKTARI NASIL HESAPLANIYOR

Borçlanmaya esas kazanç miktarının seçimi gurbetçi vatandaşın tercihine bağlı olarak belirleniyor. Yani isterseniz asgari ücretten isterseniz bunun 7.5 katı olan tavan miktardan ödeme yapabiliyorsunuz. Seçtiğiniz miktarın yüzde 32'sini ödemeniz gerekiyor. Örneğin asgari ücretten 5 yıl borçlanmak isteyen bir gurbetçi için aylık ödeme miktarı 2.029,50 X % 32 = 649,44 TL olmaktadır. 5 yıl için ise hesap, 60 X 649,44 = 38.967 TL çıkmaktadır. Yeni Asır

SON ÜÇ YIL KAZA OLMAMALI

Teşvikten yararlanabilmek için, son üç yılda iş kazası olmaması gerekiyor. İlk teşvik uygulaması 1 Ocak 2019 tarihinde başlayacak. Gelecek yıl teşvikten yararlanabilmek için, işverenin iş yerlerinde 2016 Ocak ayından bu yılın sonuna kadar iş kazasının olmaması gerekiyor. 2016 yılında ölümle veya sürekli iş göremezlikle sonuçlanan iş kazası yaşanan iş yerleri ise 2020’den itibaren teşvikten yararlanabilecek.

PRİM TEŞVİKİ ÜÇ YIL UYGULANACAK

Üç yıl iş kazası meydana gelmeyen işyeri için üç yıl prim teşviki uygulanacak. 2019 yılında teşvikten yararlanmaya başlayacak işveren, 2021 yılı sonuna kadar işsizlik primi ödemeyecek. Teşvikten yararlanmak için işyerinin "çok tehlikeli" sınıfta yer alması gerekiyor. Bir işverenin teşvikten yararlanabilmesi için Türkiye genelindeki işyerlerinde en az 10 kişi çalışması ve bu işyerlerinde ölümle ya da sürekli iş göremezlikle sonuçlanan iş kazası olmaması şartı aranacak. İş sağlığı ve güvenliği uzmanlarıyla sözleşme yapmamış olan işverenler teşvikten yararlanamayacak.

BAŞVURU YAPMAYA GEREK OLMAYACAK

Teşvikten yararlanacak işverenlerin başvuruda bulunması gerekmeyecek. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), her yılın sonunda veri tabanındaki işyerlerini tarayarak, son üç yıl ölümlü ya da sürekli iş göremezlikle sonuçlanan iş kazası meydana gelmeyenleri saptayacak. Koşulları sağlayan işverene ocak ayından itibaren üç yıl süreyle teşvik verilecek.

Teşvikten yararlanmakta iken, şartlardan herhangi birinin kaybedilmesi durumunda, tekrar teşvikten yararlanılabilmesi için işverenin başvuruda bulunması gerekecek.

ÇALIŞAN SAYISINA DİKKAT

Teşvikten yararlanmakta olan işyerinde çalışan sayısının 10 ve altına düşmesi durumunda, izleyen aydan itibaren teşvik uygulamasına son verilecek. Bir iş yeri için her ay sağlanacak teşvik tutarı, SGK'ya bildirilen prim gün sayısı üzerinden hesaplanacak. Prime esas kazancın yüzde 1'i tutarında işsizlik sigortası primi teşviki uygulanacak.

TEHLİKE SINIFI DÜŞERSE TEŞVİK SONA ERECEK

İş yerinin çok tehlikeli sınıftan tehlikeli ya da az tehlikeli sınıfa dönüşmesi, iş yerinde ölümle veya sürekli iş göremezlikle sonuçlanan iş kazası meydana gelmesi, iş yerinin iş sağlığı ve güvenliği hizmeti satın alma sözleşmesinin bulunmadığının sonradan tespit edilmesi durumlarında da teşvik sona erecek.
Taşeron firmada ölümle veya sürekli iş göremezlikle sonuçlanan bir kaza yaşanması halinde hem alt, hem asıl işverenin aldığı teşvik kesilecek.

KAZAYI BİLDİRMEYENE 5 YIL TEŞVİK YOK

Teşvikten yararlanırken meydana gelen iş kazasını bildirmeyenlerin veya geç bildirenlerin yararlandıkları teşvikler, gecikme faiziyle geri istenecek. Bunlar 5 yıl süreyle teşvikten yararlanamayacak.

https://www.haberturk.com/yil-basina-kadar-is-kazasi-yapmayan-isverene-prim-tesviki-2173750-ekonomi

10 Ekim 2018 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 30561

Hazine ve Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:

MADDE 1 – 26/4/2014 tarihli ve 28983 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinin (I/C-2.1.3.4.3.1.) bölümünün yedinci ve sekizinci paragrafları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Sorumlu sıfatıyla beyan edilmeyen veya eksik beyan edilen KDV tutarının satıcı tarafından beyan edilmiş ve Hazineye ödenmiş olması halinde sorumlu adına yapılacak tarhiyatta vergi aslı aranmaz. Sorumlu tarafından beyan edilip ödenmesi gerekirken satıcı tarafından beyan edilen ve Hazineye ödenen bu verginin normal vade tarihinden ödendiği tarihe kadar hesaplanan gecikme faizi alıcıdan aranır.

Söz konusu vergi satıcı tarafından beyan edilmiş olmakla birlikte, tahakkuk eden verginin ödenmemesi veya ödenecek KDV çıkmaması nedenleriyle Hazineye ödenmeyen vergi ile buna bağlı ceza, faiz ve zamlar alıcıdan aranır.”

MADDE 2 – Aynı Tebliğin (II/B-15.2.1.) bölümünün ikinci paragrafının sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir.

“Üniversitelere yapılacak bağışlarda, uygulama imar planı, parselasyon planı veya vaziyet planı olmaması gibi nedenlerle inşaat ruhsatı alınamaması halinde, istisna kapsamında alınacak mal ve hizmet listesinin onayında ruhsat yerine üniversitenin inşaatla ilgili sorumlu biriminin uygun görüşü aranır.”

MADDE 3 – Aynı Tebliğin (III/B-3.1.1.) bölümünün sekizinci paragrafı ile (III/B-3.1.2.) bölümünün beşinci paragrafında yer alan “ay içi hesaplamalarda” ibaresi “ay içi hesaplamalarda doğrudan yüklenimler nedeniyle” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 4 – Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 5 – Bu Tebliğ hükümlerini Hazine ve Maliye Bakanı yürütür.

2017’de isşizlik maaşları ay sonuna doğru hesaplara yatırılırken 2018’de bu tarihler değişti. İşte işsizlik maaşının yatırıldığı o tarihler…

İŞSİZLİK MAAŞI TARİHLERİ

Devlet tarafından verilen işsizlik maaşı 2017 yılında her ayın sonunda yatırılmaktaydı. Ancak 2018 yılında bu tarihler değiştirildi. 2018 yılında isşizlik maaşları her ayın 5’inde verilmeye başlandı. İşsizlik maaşları PTT şubelerinden alınabilmektedir.

İşsizlik maaşının yatırıldığı ayın 5’i hafta sonuna denk geliyorsa, o haftadan sonraki ilk iş günü ya da ileri bir tarihte nüfus cüzdanıyla PTT şubesine giden hak sahipleri maaşını kolaylıkla çekebilmektedir.

İşsizlik maaşının hesaplara ayın 5’inde yatacağı işsizlere sms ve İŞKUR’un açıklamasıyla bildirildi. Mesajda; “4447 sayılı yasada yapılan düzenleme ile işsizlik maaşı ödeneği her ayın 5. günü ödenecektir. 2017 aralık ayı ödemesi ise 01.01.2018 tarihinde ptt şubelerinden yapılacaktır.” denmektedir.

İŞSİZLİK MAAŞI NEDİR?

İşsizlik maaşı, işsiz kalan bir sigortalı çalışanın uğradığı gelir kaybını önlemek ya da en aza indirmek adına, kendisinin ve aile bireylerinin ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için devlet tarafından ödenen maaştır. Belirli şartları yerine getiren işsizler bu maaşı almaya hak kazanır.

4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’na göre;

– İşsizlik sigortası kapsamında bir işyerinde çalışırken çalışma istek, yetenek, sağlık ve yeterliliğinde olmasına rağmen, kendi istek ve kusuru dışında işini kaybedenler,

– Hizmet akdinin feshinden önceki son 120 gün içinde prim ödeyerek sürekli çalışmış olmak kaydıyla son üç yıl içinde en az 600 gün süre ile işsizlik sigortası primi ödemiş olmalıdır,

– Hizmet akdinin feshinden sonraki 30 gün içinde başvuruda bulunulmalıdır. Başvuruda gecikilmesi halinde geçen her gün için işsizlik ödeneğinden faydalanılamayacaktır.

Bu şartların sağlanması halinde işsizlik maaşından yararlanılmaktadır.

İŞSİZLİK MAAŞI KAÇ AY ÖDENİR?

Hizmet akdinin sona ermesinden önceki son 120 gün içinde prim ödeyerek sürekli çalışmış olanlardan, son üç yıl içinde;

600 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan sigortalı işsizlere 180 gün,

900 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan sigortalı işsizlere 240 gün,

1080 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan sigortalı işsizlere 300 gün süre ile işsizlik maaşı ödenir.

İŞSİZLİK MAAŞINI NE KADAR SÜREYLE ALABİLİRSİNİZ?

600 gün işsizlik sigortası primi ödeyenler 180 gün(6 ay), 900 gün işsizlik sigortası primi ödeyenler 240 gün(8 ay) ve 1080 gün işsizlik sigortası primi ödeyenler 300 gün(10 ay) süresince işsizlik maaşı alabiliyor.

İŞSİZLİK MAAŞINI ÇEKMEYİ UNUTURSANIZ NE OLUR?

İşsizlik maaşını almayı unutan olur mu? Bilemeyiz ama eğer ki herhangi bir sebepten dolayı işsizlik maaşınızı 3 ay süreyle PTT şubelerinden çekmezseniz 3 ay sonunda tekrar İŞKUR hesabına maaşınız iade edilip ödenmeyecektir. Bu yüzden mutlaka düzenli olarak işsizlik maaşınızı çekmeniz sizin yararınıza olacaktır. 

https://www.sozcu.com.tr/2018/ekonomi/issizlik-maasi-ne-zaman-yatar-oub1-2669614/

KIDEM TAZMİNATI NASIL HESAPLANIR?

Yasalara göre, işçinin çalıştığı her sene için 30 günlük brüt ücret karşılığında kıdem tazminatı hesaplanıyor. Çalıştığınız süre bir sene ise kıdem tazminatınız bir maaşınız üzerinden veriliyor. Tazminat hesabı yapılırken brüt maaşa düzenli ve nakit olarak yapılan tüm ödemeler de ekleniyor. Yalnız kıdem tazminatında bir de tavan maaş vardır. Bu tavan maaş yıldan yıla değişiklik gösterir. İşçinin geliri bu tavanın altındaysa tazminat verilirken aldığı maaş geçerli olur ancak işçinin tazminatı tavan maaşın üzerinde ise maaş ne olursa olsun kıdem tazminatı o tavandan hesaplanır.

KIDEM TAZMİNATI HESAPLAMASINDA HANGİ ÜCRETLER EKLENİR?

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na göre, brüt maaş, yemek yardımı, kasa tazminatı, gıda yardımı, yakacak yardımı, eğitim yardımı, konut yardımı, giyecek yardımı, erzak yardımı, sosyal yardım niteliğindeki ayakkabı ya da bedeli, unvan tazminatı, aile yardımı, çocuk yardımı, temettü, havlu ve sabun yardımı ( işyerinde kullanılacaksa tazminat hesabında dikkate alınmaz), taşıt yardımı, yıpranma tazminatı, kalifiye, nitelik zammı, sağlık yardımı, mali sorumluluk tazminatı, devamlı ödenen primler kıdem tazminatı hesaplamasına eklenir.

KIDEM TAZMİNATI HESAPLAMASINDA HANGİ ÜCRETLER EKLENMEZ?

Yıllık izin ücreti, evlenme yardımı, haftalık tatil ücreti, bayram harçlığı, hastalık yardımı, genel tatil ücreti, doğum yardımı, ölüm yardımı, izin harçlığı, jestiyon ödemeleri, teşvik ikramiyesi ve primleri, jübile ikramiyesi, seyahat primleri, devamlılık göstermeyen primler, fazla çalışma ücreti, iş arama yardımı, harcırah, bir kerelik verilen ikramiyeler, iş elbisesi ve koruyucu malzeme bedellerini ise kıdem tazminatı hesaplamasına dâhil edilmeyecek ödemeler olarak sıralayabiliriz. 

https://www.sozcu.com.tr/2018/ekonomi/kidem-tazminati-hesaplamasina-hangi-ucretler-eklenmez-oub1-2661413/?utm_source=szc&utm_medium=free&utm_campaign=ilgilihaber

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • Engellilerin Emeklilik Şartları Değişiyor! 2008 yılından önce sigortalı çalışmaya başlayan SSK'lıların yaşa bakılmaksızın engelli…
  • Gayrimenkule Yeni Vergi Sistemi Geliyor! Gayrimenkul sektörüne yönelik yeni vergi sistemi üzerinde çalışıldığı belirtiliyor. Yeni…
  • KGK, 23 Kasım 2024 Tarihli Sürdürülebilirlik Denetçiliği Sınav Soruları ve Cevap Anahtarı A Grubu Sınav Soru ve Cevaplarına Ulaşmak İçin Tıklayınız B Grubu…
Top