Mehmet Özdoğru
Gayrimenkul Vergilemesinde Gerçek Kişiler Bakımından Yapılmak İstenen Değişiklikler
Her ne kadar bakan "Yeni vergi getirmeyeceğiz, vergi oranlarını artırmayacağız" dese ve kanundaki genel oranlar artırılmasa da yapılan düzenlemelerle bazı işlemlerde uygulanan vergi oranlarının artırıldığını görüyoruz. Bu bir kelime oyunu bence
Değerli okurlar, Orta Vadeli Programda, etkin olmayan istisna, muafiyet ve indirimlerin kaldırılacağı ilan edildikten sonra geçtiğimiz yıl gayrimenkul vergilemesi ile ilgili kurumlar bakımından önemli değişiklikler yapılmıştı.
Gayrimenkul vergilemesi ilgili geçen yıl yapılan değişiklikler
Orta Vadeli Programda ilan edilen hedefler doğrultusunda, kurumların iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan gayrimenkullerin satış kazançları için uygulanan yüzde 50 kurumlar vergisi istisnası geçen yıl kaldırılmış, değişikliğin yürürlüğe girmesinden önce iktisap edilen gayrimenkuller için müktesep haklar kısmen korunarak istisna oranı yüzde 25'e düşürülmek suretiyle devam ettirilmişti.
KDV bakımından uygulanan yüzde 100 istisna da kaldırılmış, ancak önceki iktisaplar yönünden korunmuştu.
Ayrıca gayrimenkullerin kısmi bölünmeye konu edilmesi imkânı 1 Ocak 2024 tarihinden itibaren kaldırılmıştı.
Bunlara ilaveten kurumların gayrimenkul yatırım fonlarından elde edilen gelirlere uygulanan istisnalar da ihdas edildikten kısa bir süre sonra kaldırılmıştı.
Maliye Bakanı tarafından yapılan açıklamalar
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek önceki bakanların aksine kamuoyuna çok sık açıklama yapıyor. Hatta teknik açıklamalara girdiği bile oluyor.
Bakan Şimşek'in gayrimenkul vergilemesi ile ilgili yaptığı açıklamaları şöyle özetleyebilirim:
- Enflasyonist etki yaratacak yeni vergi getirilmeyeceğiz; katma değer vergisi genel oranını, kurumlar vergisini ve gelir vergisini artırmayacağız, ancak istisnaları, muafiyetleri, indirim oranlarını gözden geçireceğiz.
- Gayrimenkul üzerinden sağlanan rantları vergilendireceğiz.
Bu açıklamalar nasıl algılanıyor?
Her ne kadar bakan "Yeni vergi getirmeyeceğiz, vergi oranlarını artırmayacağız" dese ve kanundaki genel oranlar artırılmasa da yapılan düzenlemelerle bazı işlemlerde uygulanan vergi oranlarının artırıldığını görüyoruz.
Bu bir kelime oyunu bence.
Örneğin mevduat vb. gelirlerde nihai vergi niteliğindeki kanuni stopaj oranları artırılmasa da Cumhurbaşkanının yetkisine istinaden daha önce sıfır veya kanuni orandan düşük belirlenmiş oranların yükseltilmesi veya kanuni seviyesine getirilmesi bu işlemler yönünden verginin artırılması anlamına gelir.
Bir başka örneği KDV için verebiliriz. KDV'de uygulanan üç oranı (yüzde 1, yüzde 10 veya yüzde 20) artırmasak da, bazı mal veya hizmetlerin tabi olacağı orana ilişkin liste değişikliği yaparak pekala bazı malların oranını yüzde 1'den yüzde 10 veya yüzde 20'ye; bazı malların oranını ise yüzde 10'dan yüzde 20'ye yükseltebiliriz. Nitekim yakın zamanda bunun iki örneğini yaşadık. Bazı ürünlerde (temizlik ürünleri vs.) Cumhurbaşkanı kararı ile oranı yüzde 20'ye çıkardık.
Çok kısa bir süre önce, tebliğ ile lokantalarda satılan gıda ürünleri için yüzde 10 olarak uygulanan KDV oranının yüzde 20 olarak uygulanacağını düzenledik.
Soruyorum sizlere, bu düzenlemeler vergi oranını artırmak değilse nedir?
"İstisna, muafiyet ve indirimleri gözden geçireceğiz" yönündeki açıklamalar, gayrimenkuller yönünden şu değişikliklerin yapılacağı şeklinde algılanıyor:
* Mevcut düzenlemeye göre gayrimenkuller iktisap edildiği tarihten itibaren beş yıl geçtikten sonra satıldığında elde edilen kazanç ne olursa olsun gelir vergisine tabi tutulmuyor. Yapılması düşünülen değişiklikle, elde tutma süresi ne olursa olsun (yani beş yıl geçse bile) elden çıkarma kazançlarının tamamı geliri vergisine tabi tutulacak.
* Eski iktisaplar yönünden yüzde 25 olarak devam eden gayrimenkul satış kazancı istisnası tamamen kaldırılacak.
* Şahsen elde edilen mesken kira gelirleri için uygulanan istisna kaldırılacak.
* Gayrimenkul yatırım ortaklığı (GYO) ve gayrimenkul yatırım fonlarından (GYF) elde edilen gelirlere uygulanan mevcut vergi avantajları kaldırılacak.
Bu açıklamalara ilişkin değerlendirmelerim…
Açıklamalarıma geçmeden önce yapılacak değişikliklerin müktesep hakları koruması gerektiğini belirtmek isterim. Aksi halde bu düzenlemeler Anayasaya aykırı olacaktır. Örneğin gayrimenkul satış kazançları, iktisap tarihine bakılmaksızın vergilendirilecekse, değişiklikten önce iktisap edilen gayrimenkuller için eski hükümler uygulanmalıdır. Yani bunlar iktisaptan itibaren beş yıl geçtikten sonra satılırsa, satış kazancının vergiye tabi tutulmayacağı açıkça belirtilmelidir.
Şimdi açıklamalara geçebiliriz.
* Şehir rantlarının vergilendirilmesi meselesi her dönemde konuşulur. Eğer amaçlanan değer artış kazançlarını vergilendirmekse, yapılması düşünülen değişiklik ileride doğacak değer artışlarını vergilemeyi sağlayacaktır. Şehir rantlarını gelir vergisi içinde mi, yoksa özel bir değer artış vergisi kapsamında mı vergilendireceğimiz hususunu tartışmamız gerekir. Bence hâlihazırda bu konu yeterince tartışılmamıştır. Üstelik bugüne kadar çok önemli projelerde elde edilen gelirler vergiye tabi tutulmamıştır. Bundan sonraki kazançları vergilendirmenin ne derece yeterli ve adil olacağını tartışmaya açıyorum.
* Süreye bağlı vergilendirme bence de haksız sonuçlar doğurmaktadır. Örneğin beş yıl dolmadan bir gün önce satılan gayrimenkullerde satış kazancı vergiye tabi tutulurken, beş yıl dolduktan sonra yapılan satışlardan hiç vergi alınmaması haksız bir uygulamadır. Bu nedenle süreye bağlı kademeli bir vergilendirme kurgusu daha adil bir uygulama olacaktır.
* Gayrimenkul satış kazancı istisnasının kurumlar vergisi yönünden kaldırılması çok büyük bir sorun yaratmaz. Çünkü enflasyon düzeltmesi ile maliyetler güncel değerlere belli ölçüde getirilmiştir. Ancak KDV istisnasının kaldırılmaması gerekir. Eğer kaldırılacaksa da binalarda KDV oranının genel oranın altında (arsalara ilişkin oranda yani yüzde 10 olarak) belirlenmesi isabetli olacaktır.
* Gerçek kişilerce 2024 yılında elde edilen mesken (konut) kira gelirlerinin 33 bin TL'si gelir vergisinden istisna edilmiştir. Konu kira gelirleri bu tutarın altında ise bu gelirler için yıllık gelir vergisi beyannamesi verilmez. 2024 yılında 33 bin TL'nin üzerinde konut kira geliri elde edenlerden, beyanı gerekip gerekmediğine bakılmaksızın ayrı ayrı veya birlikte elde ettiği ücret, menkul sermaye iradı, gayrimenkul sermaye iradı ile diğer kazanç ve iratlarının gayri safi tutarları toplamı 2024 yılı için belirlenen 870 bin TL'lik sınırı aşanlar, 33 bin TL'lik istisnadan yararlanamazlar. Bu nedenle istisnanın kaldırılması yüksek kira geliri elde edenleri etkilemez, çünkü bunlar zaten bu istisnadan yararlanamamaktadır. Özetle, istisnayı kaldırmak sadece 33 bin TL'nin altında yıllık konut kirası elde eden Ahmet amca ve Ayşe teyzeleri etkiler. Maliyenin bu konuyu yeniden değerlendirmesinde yarar vardır. Çünkü düzenleme fazla bir tahsilat sağlamayacağı halde kamuoyundan çok ciddi bir tepki alır.
* Kurumlar yönünden GYF'lerden sağlanan gelirlere uygulanan istisnaları kaldırmayı anlayabilirim, ancak gerçek kişiler için geçerli istisnaları kaldırmayı doğru bulmuyorum. Çünkü böyle bir gelişme bu müesseseyi tamamen ortadan kaldırır. Bu konuyu tartışmak bile bence sorunlu!
Emlak vergisi ve harçları güncel değerler üzerinden alma arzusu
Maliyenin öteden beri emlak vergisi ve alım satım harçlarını gayrimenkullerin rayiç (güncel) değerleri üzerinden alma isteğini biliyoruz. Bu istek bazen Orta Vadeli program hedefi olarak da ifade ediliyor. Hatta değerli konut vergisi için böyle bir girişimde bulunulmuştu. Ancak yasal düzenleme eksikliği bu girişime çok ciddi bir tepki doğurdu ve bu konuda fazlasıyla geri adım atılmak zorunda kalındı.
Halen emlak vergisi ve harçlar takdir komisyonları tarafından takdir edilen (ve izleyen yıllarda yeniden değerleme oranları ile artan) ve gerçek değerlerin oldukça altında olan değerler üzerinden tahsil ediliyor. Ancak vergi oranları bu değerler dikkat alınarak belirlenmiş olduğu için yüksek belirlenmiş bulunuyor.
Şimdi siz bu değerleri güncel değerlere bağlarsanız aynı vergi oranlarını sürdüremezsiniz. Eğer oranları düşürmezseniz harçlar açısından çok yüksek işlem vergileri ödenmesine neden olursunuz, ki bu durum "işlem vergilerinin" niteliğine aykırıdır.
Aynı şekilde emlak vergisine güncel değerlerin esas alınması da çok yüksek emlak vergisi (servet vergisi) ödenmesine neden olur, ki bu da yine başta Ahmet amca ve Ayşe teyzelerden çok tepki alır. Yani güncel değerleri emlak vergisine esas almak, vergi oranının kesinlikle düşürülmesini gerektirir.
Erdoğan Sağlam YMM
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
E-TEBLİGALARI KONTROL ETMEYENLER YANAR!
Elektronik yolla tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır. Örnek olarak 3 Mayıs 2024 tarihinde muhatabın elektronik adresine teslim edilen bir tebligatın tebliğ tarihi, teslim tarihinin 5 gün sonrası olan 8 Mayıs 2024 tarihidir.
Tebliğ tarihinin resmi tatil olan bir güne denk gelmesi tebliğ tarihini değiştirmemektedir. Ancak tebliğ tarihinden itibaren uygulanan hukuki sürelerin son gününün resmi tatil olan bir güne denk gelmesi durumunda; ilgili hukuki süre, tatili takip eden ilk iş günü çalışma saati sonunda biter. Elektronik işlemlerde ise süre, çalışma saati sonunda değil günün sonunda yani saat 23:59:59'da biter. Aynı durum resmi tatil olan diğer günler ve bayramlar için de geçerlidir.
SGK Denetmeni tarafından bir şirketin KEP adresi olan muhasebecisine E-Tebligat gönderilerek bazı kayıt ve belgelerin incelenmek üzere 15 gün içinde ibraz edilmesi istenmiştir. Fakat muhasebeci KEP adresini kontrol etmediğinden
SGK denetmenine istenilen kayıt ve belgeleri ibraz etmemekten dolayı 5510 Sayılı Yasanın 102.maddesine göre 12 asgari ücret yani 240.000.-TL idari para cezası şirkete tebliğ edilmiştir. Hukuki olarak yapılacak her hangi bir işlem yoktur. Şirket tarafından dava açılsa sonuç kesinlikle değişmeyecektir.
Yasalara tam uygun davranan, hiçbir kayıtdışı işlemi bulunmayan bir şirkete bu tür idari cezalar gelmesi moralleri aşırı şekilde bozmaktadır.. Bu tür sonuçla karşılaşmamak için KEP adresinin her 5 gün aralıklarla kontrol edilmesi gerekmektedir.
Linkedin paylaşımından Alıntı yapılmıştır
Her İhbar Edene Ödül Verilecek Mi?
Ödül verme haberlerinden sonra sanıyorum birçok kişi bu yolla bir gelir kapısı yaratma peşine düşecektir. Belki de sadece gelir elde etmek için değil ama farklı nedenlerle örneğin husumetli olduğu, sevmediği kişilerle alakalı ihbar mesajı Maliye’yi beyhude meşgul edecektir
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, vergi kayıp ve kaçağıyla mücadele etmek adına farklı yolları denemeye başladı. Bunlardan bir tanesi de ihbar müessesesini sosyal medya ve WhatsApp hatlarına taşımasıydı.
Buna göre yurttaşlar düşük KDV oranı uygulanmasını, IBAN’a para istenmesini, kira gelirinin beyan edilmemesini, fiş/fatura verilmemesi gibi durumları ya sosyal medya hesaplarından ya da WhatsApp telefon hattından ihbar ve şikâyet edebilecekler.
Ancak bu ihbar müessesesi, toplumda ve basında ihbar et ve ihbar sonucunda para ödülü al şeklinde önemli bir algı yarattı. Ve bana ihbar edersem ne kadar ödül alacağım şeklinde abartısız yüzlerce soru soruldu ve kuvvetle muhtemel de sorulmaya devam edilecek.
Hazine ve Maliye Bakanlığı bünyesinde ihbar müessesesi her zaman aktif şekilde işlemekteydi. Bu mevzu sadece şu aralar fark edildi. Örneğin Vergi İletişim Merkezi (VİMER), mükelleflerin vergi ile ilgili konularda güncel ve doğru bilgiye telefon aracılığıyla ulaşmalarını sağlamak amacıyla 25.12.2007 tarihinde faaliyetlerine başlamıştı. Hatta VİMER’ de son üç yıl içerisinde ihbar sayılarına baktığımızda 2023 yılında 50.452, 2022’de 47.705 ve 2021 yılında 43.439 adettir. Hatta Vergi Denetim Kurulu bünyesinde de Kurul Başkanlığı merkezinde 1, Daire Başkanlıkları bünyesinde 22 olmak üzere toplam 23 İhbar ve İnceleme Taleplerini Değerlendirme Komisyonu (İİTDK) oluşturulmuştur.
Görüldüğü gibi Maliye bünyesinde zaten işleyen ihbar uygulaması vardı ve bu sosyal medyaya taşınarak sadece görünür kılındı.
Ödül hangi koşullarda alınacak?
Bu ödül verme haberlerinden sonra sanıyorum birçok kişi bu yolla bir gelir kapısı yaratma peşine düşecektir. Belki de sadece gelir elde etmek için değil ama farklı nedenlerle örneğin husumetli olduğu, sevmediği kişilerle alakalı ihbar mesajı Maliye’yi beyhude meşgul edecektir.
Hele ki sosyal medya hesaplarında kolayca ulaşılabilir bir Doğrudan (Direkt) Mesaj (DM) sistemi var ki buradan amaç dışı binlerce mesaj gelecektir.
Şu ana kadar ödenen ödül tutarı ne kadardır?
Gelir İdaresi Başkanlığı’nın faaliyet raporlarından son 10 yılın ödenen ihbar ikramiyesi tutarlarını çıkardım. Aşağıdaki tabloda da görüldüğü üzere 1905 sayılı Kanun uyarınca 2023 yılında ihbarda bulunan 176 kişiye ödenmek üzere toplam 14 milyon 832 bin 566 lira ihbar ikramiyesi ödenmiştir. Son 10 yılda ise 3 bin 59 kişiye yaklaşık 98 milyon lira ihbar ikramiyesi ödenmiştir.
İhbar Mevzuatı
Mevzuatımızda ihbar ikramiyesi ödenmesiyle alakalı usul ve esaslar 26.12.1931 tarih ve 1905 Sayılı Menkul ve Gayrimenkul Emval İle Bunların İntifa Hakları ve Daimi Vergilerin Mektumatı Muhbirlerine Verilecek İkramiye Hakkında Kanun uyarınca uygulanmaktadır. Bu Kanun, oldukça eski ve dili de çok ağırdır. O nedenle de pek bilinen bir Kanun değildir. Bu Kanun ve diğer mevzuatlar uyarınca hangi koşullarda ihbar ikramiyesi ödenir? sorusuna gelin birlikte cevap arayalım.
Ödülün ödenebilmesi için gereken şartlar nelerdir?
Öncelikle şunu belirtmek gerekmektedir ki o da ihbarı yapana muhbir denilmekte ve tüm resmi kayıtlara ihbarı yapanın adının önüne muhbir yazılmaktadır.
1905 sayılı Kanun uyarınca ikramiyenin, yani ödülün verilebilmesi için bazı şartların oluşması gerekmektedir. Bunlar aşağıda sırasıyla izah edilmiştir.
1-Muhbir kimliğini gizlememelidir. Yani ihbar eden kişi, adını soyadını, adresini ve diğer tüm kimlik bilgilerini açıkça belirtmelidir. Mesela sosyal medya hesaplarında milyonlarca sahte ve rumuzlu hesap var. O şekilde bir isimle yapılan ihbarlar dikkate de alınmamalıdır. Çünkü en baştan kimliğini gizlemiş olacaktır.
2-İhbar, dilekçeyle yapılmalıdır. 3071 Sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun m.4 uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisi veya yetkili makamlara verilen ya da gönderilen dilekçelerde, dilekçe sahibinin adı soyadı ve imzası ile ikametgâh adresinin bulunması gerekmektedir. Yani, yukarıda sayılan ibareleri barındırmayan yazıların dilekçe niteliğini haiz olması ve dolayısıyla ihbar niteliğini taşımaması gerekir. Hatta aynı Kanun m.6 belli bir konuyu ihtiva etmeyen, yargı mercilerinin görevine giren konularla ilgili olan ve dilekçe sahibinin adı, soyadı, imza ve ikametgahına ilişkin şartlardan herhangi birini taşımayan dilekçelerin incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu nedenle sosyal medya hesaplarından ya da WhatsApp’tan gönderilen ihbarların ne ölçüde ihbar dilekçesine konu olacağı hususunda Maliye Bakanlığınca bir açıklama getirilmesi yerinde olacaktır.
3-Dilekçede ihbar ikramiyesi de talep edilmelidir. 1905 sayılı Kanun’da her ne kadar ikramiyenin talep edilip edilmemesi düzenlenmemiş olsa da uygulamada Maliye Bakanlığı ikramiyeyi talep etmeyene ödeme yapmamaktadır.
4-Muhbir, ihbarından vazgeçmemelidir. Muhbir, daha sonra ihbardan vazgeçerse ve/veya şaka yaptım gibi lakayt bir şekilde ihbarını sulandırırsa o kişiye ödeme yapılmaz.
5-Her vergi, ihbar ikramiyesine konu değildir. İhbar ikramiyesine konu vergiler devamlı vergilerdir. Örneğin gelir, kurumlar, katma değer, damga, gider ve veraset ve intikal vergisi gibi devamlılık arz eden vergiler ihbar ikramiyesinin konusuna girer. O yüzden özellikle bir defaya mahsus çıkarılan vergiler ihbar ikramiyesinin konusuna girmez. Buna göre geçici vergi, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu kapsamındaki gelirler, Gümrük vergisi, Gümrük İdareleri tarafından alınan vergi ve resimler gibi alacaklar üzerinden ikramiye ödenmez.
6-İhbar edilen hususla, tespit edilen vergi kaçağı arasında bir illiyet bağı olmalıdır. Muhbir, bir kişi hakkında vergi kaçakçılığı yaptığına ilişkin bir ihbarda bulunup onu delillerle desteklemediği sürece bu ihbar için kendisine herhangi bir ödeme yapılmaz ve yapılmamalı da. Örneğin muhbir, bir dilekçeyle vergi idaresine başvurup şu şirket vergi kaçırıyor dedikten sonra bunu nasıl, hangi yollarla ve belge gibi somut bir delil sunmadığı sürece olası bir inceleme sonucunda o ihbarı doğru çıksa dahi o kişiye ikramiye verilmez. O nedenle verilecek ikramiye ihbar edilen ve delillerle desteklenen ihbarla sınırlıdır. Örneğin sadece satış fişi vermedi diye bir ihbar sonucunda o şirketin esasında sahte belge de düzenlediği tespit edilir ve şirkete yüklü bir ceza kesilmesi durumunda muhbirin şikayetiyle bu yeni durumun bir ilgisi olmaması nedeniyle ikramiye ödenmeyecektir.
Özetle yapılan ihbar üzerine yapılan inceleme ve/veya vergi idaresinin tarhiyat işlemleri sonucunda bulunan vergi kayıp ve kaçağıyla ihbar dilekçesinde iddia edilen hususlar arasında bir illiyet bağı bulunmalı ve dolayısıyla da yapılan tarh ve kesilen cezalar muhbirin dilekçesiyle birlikte verdiği somut delillere dayalı olarak tespit edilmiş olmalıdır. Aksi durumda ikramiye verilemez.
7-Geriye yönelik 5 yıllık süre içindeki işlemler ihbar edilebilir. İkramiye alınabilmesi için geriye doğru 5 yıl içinde oluşmuş vergi kayıp kaçağına neden olmuş işlemler ihbar edilebilir. Örneğin bugün itibariyle 2017 yılındaki bir işlemin ihbar edilmesi sonucunda bulunacak kayıp ve kaçağın tahakkuk/tahsil zamanaşımına uğramış olma ihtimali nedeniyle ikramiyeye konu olması pek mümkün olmayacaktır.
8-İhbar edilenle alakalı daha önce bir vergi incelemesine başlanılmamış olmalıdır. İhbar edilen konuyla alakalı vergi idaresi daha önce bir vergi incelemesine başlamışsa o zaman ihbarınız boşa düşecek ve ikramiye alamayacaksınız.
Aynı konuyu birden fazla kişi ihbar etmişse hepsine mi ikramiye verilecek?
Aynı konuyu birden fazla kişi ihbar etmişse ilk ihbar edene ikramiye ödenir. Yani aynı konuda birden fazla ihbar yapılmışsa bu ihbarların tarihlerine bakılır ve ilk ihbarı yapana ikramiye ödenir. Diğer muhbir maalesef bu ikramiyeden mahrum kalacaktır. İlk muhbir olduğunuz nasıl tespit edilecek sorusuna ise cevap olarak resmi kayıtlara geçiş tarihi olacaktır. Hatta aynı gün aynı konuda birden fazla ihbar varsa saat önceliğine bakılacaktır.
İkramiye tutarı ne kadar olacak?
İkramiye tutarı, ihbar edilen konuyla alakalı yapılan inceleme vs’den sonra tespit edilen ve mükellefe bildirilme (tahakkuk) şartıyla öncesinde hesaplanan yüzde 10’un 1/3’ü, sonra bu tutar mükelleften tahsil edildikten sonra da kalan 2/3’ü ödenir. Örneğin yapılan ihbar sonucunda şirkete 100 bin TL vergi ve cezası tebliğ edilirse 10 bin liranın yüzde 10’u olan 10 bin lira ihbar ikramiyesi olarak ödenir. Ancak bu yüzde 10 mükellefe tebliğ edilip kesinleştikten sonra (kesinleşme idari ve yargı yollarının tüketilmesidir) 1/3’ü yani yaklaşık 3 bin 333 lirası kalan tutar ise mükelleften tahsil edildikten sonra ödenir.
Cezalar da ikramiyeye dahil mi?
Basında cezaların yüzde 10’u ihbar edene ödenecek gibi haberlere rastladım. Ancak bu haberler kısmen doğru kısmen yanlıştır. Şöyle ki, ihbar ikramiyesi sadece devamlılık arz eden vergiler ile bu vergilerin kaybı nedeniyle kesilen vergi ziyaı cezaları üzerinden ödenecek. Onun dışında usulsüzlük cezaları, özel usulsüzlük cezaları, gecikme faizi, gecikme zammı üzerinden ödeme olmayacaktır.
Örneğin bir ihbar sonucunda kişiye 10 lira KDV, 10 lira KDV’den dolayı vergi ziyaı cezası ve 5 lira özel usulsüzlük ile 3 lira gecikme faizi kesilmişse bu kişinin şu an 28 lira itibariyle borcu olacak ama ihbar ikramiyesi sadece verginin aslı (10 lira) ve vergi ziyaı cezası (10 lira) toplamı üzerinden (20 lira) yüzde 10 olarak yani 2 TL olarak ödenecektir. O nedenle örneğin fiş/fatura düzenlenmedi diye yapılan ihbarlar neticesinde özel usulsüzlük cezası kesilecek ve bu cezalar ihbar ikramiyesinin dışında olacaktır.
İkramiye için vergi incelemesi şart mı?
İhbar için vergi incelemesi yapılma şartı bulunmamaktadır. Konuyla alakalı Gelirler Genel Müdürlüğü’nün 01.12.1987 tarih 77486 sayılı genel yazısı ile Vergi Dairesi Müdürünün ihbar ikramiyesi hakkındaki görüşünü belirtir yazının varlığı, diğer şartların da varlığı halinde ikramiye ödemesi için yeterli görülmüştür[1].
İhbar sonucunda vergi çıkmazsa ne olacak?
İhbar sonucunda herhangi bir vergi çıkmazsa o zaman ihbar ikramiyesi ödenmeyecektir.
Sonuç itibariyle
Sosyal medya hesaplarında ve/veya WhatsApp’tan yapılacak ihbarların ikramiyelere konu olup olmayacağı hususunun Bakanlıkça açıklanması gerekmektedir. Ancak benim anladığım kadarıyla yukarıda da detaylı şekilde belirttiğim üzere kişilerin yazılı ve imzalı bir dilekçe vermemeleri sadece sosyal medya hesaplarından ve/veya WhatsApp’tan ihbar yapmaları sonucunda ve ihbarın içeriğiyle alakalı somut delil de sunmamaları nedeniyle ihbar ikramiyesi alamayacaklardır. Zaten yapılacak ihbarlar ağırlıklı olarak fiş vermedi şeklinde olacağından bu suç da özel usulsüzlük cezasını oluşturacağından ihbar ikramiyesinin konusuna girmeyecektir.
Ülkemizde ihbar uygulaması ekseriyetle VUK m.359’da düzenlenen vergi kaçakçılığı suçlarıyla alakalı yapılmaktadır. Zaten bu şekilde yapılacak ihbarlar da somut delillerle ve mevzuatın istediği usul ve esaslar dahilinde yapılmaktadır. Örneğin Instagram’dan şeker kız candy ya da süpermen rumuzuyla yapılacak gayriciddi ihbarlar olayın ciddiyetini de zedeleyecektir.
Bu nedenle Hazine ve Maliye Bakanlığı ile yazılı ve görsel basın bu yönde yanlış anlaşılmaya sebep olacak haber ve bilgi paylaşmamaları gerekmektedir. Hazine ve Maliye Bakanlığı bu uygulamayı, olası bir vergi kayıp ve kaçağının ihbar yoluyla bir caydırıcılık etkisi yaratacağını düşünerek ve iyi niyetle getirdiğini düşünmekteyim. Ancak Bakanlıkça atlanılan bir husus var ki o da bu şekilde bir yanlış anlaşılma konu hakkında bilgi sahibi olmayan yurttaşlarımızı yanlış yollara sürükleyebilecektir ki bu durum binlerce sahte ihbarı da beraberinde getirecektir.
Bakanlığın ihbar sonucunda 2023 yılında sadece 176 kişiye 14 milyon 832 bin TL ödül verdiği gerçeği ve yapılacak milyonlarca başvurunun da ödülsüz sonuçlanacağı hususu da göz ardı edilmeden yapılacak değerlendirme neticesinde halk nezdinde ciddi bir güven sorunu yaratacağı su götürmez bir gerçektir.
Prof. Dr. Murat Batı
https://t24.com.tr/yazarlar/murat-bati/her-ihbar-edene-odul-verilecek-mi,45000
[1] Birgül Dikmen; İhbar İkramiyesi Hakkında Bilinmesi Gereken Her Şey (II), Vergi Dünyası, Sayı 510, Şubat 2024, s.99.
İKALE SÖZLEŞMESİNİN GELİR VERGİSİ KARŞISINDA DURUMU
İkale genel olarak işçi ile işverenin anlaşmak suretiyle iş ilişkisine son vermesi olarak tanımlanabilir.
Gelir Vergisi Kanunu'nun
* 61. maddesine göre karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya ikale sözleşmesi kapsamında ödenen tazminatlar ücret geliri kapsamında Gelir Vergisine tabidir.
* Kanunun 25. maddesine göre hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra; karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya İkale sözleşmesi kapsamında ödenen ve ücret sayılan bu nevi ödemeler Gelir Vergisinden istisnadır. ( Kıdem tazminatı istisna tavanı tutarının hesabında dikkate alınmak şartıyla)
Kanunun 25/7-b. alt bendine göre ikale sözleşmesi kapsamında yapılan ödemeler kıdem tazminatına ilişkin istisna tutarının hesabında dikkate alınır. Buna göre, anılan Kanunlar uyarınca ödenecek kıdem tazminatlarından Gelir Vergisinden istisna edilecek tutar hesap edilirken, ikale sözleşmesi kapsamında tazminatlar toplamı üzerinden istisna hesaplanacak, istisnayı aşan tutarlar ise ücret olarak gelir vergisine tabi tutulacaktır. Gelir Vergisinden istisna edilecek tazminat tutarının hesabında en yüksek Devlet memuruna ödenen azami emekli ikramiyesi( 35.058,58 TL) tutarı dikkate alınır ve hizmet yılı ile çarpımı suretiyle istisna tutarı bulunur.
Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Akaryakıt ve LPG Piyasası Kapsamında Teminat ve İndirimli Teminat Mayıs Ayı Sonuna Kadar Verilmesi - Tamamlanması Gerekmektedir. Aksi Halde Piyasa Faaliyeti Durma Riski Söz Konusudur. ( Öteden Beri Faaliyette Bulunan Mükellefler için)
* 30/4/2021 tarih ve 31470 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7318 sayılı Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2 . maddesi ile 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 257 /1-8. numaralı bent ile 4/12/2003 tarihli ve 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu ve 2/3/2005 tarihli ve 5307 sayılı Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun kapsamında lisansa tabi faaliyetlerde bulunanlara teminat yükümlülüğü getirilmiş olup, söz konusu düzenlemenin usul ve esasları 2/9/2021 tarih ve 31586 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 531 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile belirlenmiştir.
* Tebliğe göre geçmiş yıl "60. Brüt Satışlar" hesap grubu toplamının %1’i oranında teminat verir.
* Her yıl, hesap döneminin kapandığı ayı izleyen 5. ayın sonuna yani Mayıs Ayı sonuna kadar, Gelir veya Kurumlar Vergisi (bu vergilerden mükellefiyeti bulunmayanların KDV) yönünden bağlı bulundukları Vergi Dairesine verilmesi zorunludur.
* Brüt satışları toplamı üzerinden hesaplanan teminat tutarının, bir önceki yıl brüt satışları toplamı üzerinden verilen teminat tutarından fazla olması halinde eksik kalan tutar teminat verme süresi içinde tamamlanmalıdır.
* Alınan teminatlar, daha sonraki dönemlerde alınması gereken teminattan fazla olması durumunda da 5 yıl süreyle, iade edilmez.
* Uyumlu Mükelleflere İndirimli Teminat: Verilmesi gereken teminat, teminatın verileceği tarihin içinde bulunduğu yılda verilmesi gereken ve bir önceki yıla ait olan gelir veya kurumlar vergisi beyannamesinde, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 121. maddesindeki şartları taşınmasına bağlı olarak, uyumlu mükelleflere vergi indirimi uygulamasından yararlanma hakkı bulunan mükellefler tarafından, 1/5 oranında verilir. ( UYUMLU MÜKELLEF HAKKI YETERLİ OLUP, % 5 VERGİ İNDİRİMİNDEN YARARLANMA ŞART DEĞİLDİR. )
* Hiç teminat vermeyen, eksik teminat veren ya da daha önce verdikleri teminatları tamamlamaları gereken süre içinde tamamlamayanlar adına, 213 sayılı Kanunun mükerrer 355. maddesi gereğince 118.000 TL-4.400.000 TL arasında bir önceki hesap dönemine ait brüt satışlar toplamının binde 3'ü tutarında Özel Usulsüzlük cezası kesilir.
* Teminat verme yükümlülüğünün yerine getirilmemesi durumunda Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından, 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanununun 20/2-h bendi ve/veya 5307 sayılı Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Kanununun 17/2-e. bendi gereğince piyasa faaliyeti teminat verilinceye kadar durdurulur.
> Uygulama İç Genelgesi 2022/2 – VUK 531 Teminat Uygulaması
Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Vergi Paketinde Gayrimenkullere Yönelik Düzenlemeler Ve Öneriler
Yerel seçim sonrasında beklenen tasarruf paketi peyder pey yürürlüğe alınıyor. Yine bu aylarda beklediğimiz vergi paketinde artık son düzlüğe girildi. Yakın zamanda kapsamlı bir vergi torbasıyla tanışacağız.
Bu torbanın önemli bileşenlerinden birisini gayrimenkullere yönelik vergi düzenlemeleri teşkil edecek gibi görünüyor. Yakın zamanda kurumlar ve Katma Değer Vergisi kanunlarında gayrimenkullerle ilgili istisnaları daraltan düzenlemeler yapıldı. Bu düzenlemelerin devamının geleceği anlaşılıyor.
Bu yazımızda gayrimenkullerle ilgili olası vergisel düzenlemeleri ve bunlara ilişkin değerlendirmelerimizi kaleme aldık.
Gayrimenkullerde yürürlükten kaldırılan istisnalar
Gayrimenkullerde yakın zamanda iki önemli istisna/avantaj yürürlükten kaldırıldı. Şirketlerin aktifinde 2 yıldan fazla süreyle yer alan taşınmazların satışında uygulanan %50 kazanç istisnası 7456 sayılı Kanun’la kaldırıldı. Benzer durumdaki taşınmazların teslimlerinde uygulanan KDV istisnası da aynı kanunla kaldırıldı. 15.07.2023 tarihinden önce aktifte bulunan taşınmazların tesliminde KDV istisnası uygulanabilecek, kurumlar vergisi kazanç istisnasında ise istisna oranı %50 yerine %25 uygulanacak.
Diğer taraftan aynı kanunla işletmelerin aktifinde kayıtlı bulunan taşınmazların kısmi bölünme yolu ile vergisiz bir şekilde başka kurumlara devri 01.01.2024 tarihinden itibaren kaldırıldı.
Vergi paketinde yer alacak olası gayrimenkul düzenlemeleri
- Değer artış kazancı istisnasının kaldırılması
Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 80/6 maddesine göre ivazsız iktisap edilenler hariç gayrimenkullerin beş yıl içinde elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer artış kazancı olarak gelir vergisine tabidir. Değer artış kazancı hesaplanırken gayrimenkulün iktisap bedeli Yİ-ÜFE oranında endekslenmekte, safi kazanca bu şekilde ulaşılmaktadır. Beş yıl elde tutulup satılan gayrimenkullerden vergi alınmamaktadır.
Örneğin 2017’de 1 milyon TL’ye alınan bir konut 2023 veya 2024 yılında 30 milyon TL’ye satılırsa aradaki kazanç vergi dışı.
Mevcut maddenin değişme ihtimali yüksek. Yeni düzenlemeye göre 5 yıldan fazla elde tutulsa dahi gayrimenkul satışları gelir vergisine tabi olacak. Burada birkaç farklı model tartışılıyor. Birinci model kademeli vergilendirme. Bu gayrimenkulün ikinci yılda satılması ile onuncu yılda satılmasının farklı oranda vergiye tabi olması demek. İkinci model eşit vergi alınması. Buna göre gayrimenkul hangi yıl satılırsa satılsın aynı kurallarda vergiye tabi olacak. Maddenin hali hazırda gayrimenkul sahibi olanlara uygulanıp uygulanmayacağı veya bu kişilere belli oranlarda istisna tanınabileceği tartışılıyor.
Bu düzenleme yapılırken “hukuki güvenlik ilkesi” doğrultusunda kanun yayımlandığı tarihten önce iktisap edilen gayrimenkullerin kapsam dışında bırakılması uygun olacaktır. Gelir etkisi nedeniyle bu uygulanamayacaksa en azından yürürlük tarihinden önce satın alınan gayrimenkuller için belirli oranlarda istisna uygulanabilir.
Öte yandan maddede yer alan endeksleme uygulamasına da dokunmak gerekebilir. Gayrimenkulün elden çıkarılmasında iktisap bedeli, iktisap edildiği tarihten itibaren Yİ-ÜFE oranında artırılmaktadır. Halbuki günümüzde projeden/arsa aşamasında satışlar yaygın. Gayrimenkuller genellikle ödemelerden sonraki bir tarihte hatta ödemeler bittikten sonra iktisap ediliyor. Bu nedenle endekslemeyi, gayrimenkul için yapılan her bir taksit tarihinden başlatarak yaptırmak safi kazancın tespitinde önemli bir dokunuş olacaktır.
Gayrimenkul satışlarında ekspertiz zorunluluğu
Gayrimenkul alım-satımında ödenen tapu harçları için ekspertiz raporu zorunluluğu getirilmesi gündemde. Bu konuda da uzun zamandır çalışma yürütüldüğünü biliyoruz. Daha önce bazı torba tasarılarda gündeme gelen bu konunun artık bu torbaya girmesi beklenebilir.
Bu düzenleme esasında birkaç vergi türünü birden ilgilendiriyor. Birincisi tapu harçları. Tapu harçlarında matrah belediye rayicine göre belirleniyor. Bu bedeller genellikle piyasa fiyatlarının altında olduğundan burada bir tapu harcı kaybı olduğu doğru. Ancak gayrimenkul devirlerinde tapu harcı oranının oldukça yüksek olduğunu unutmayalım. Bu oran alıcı ve satıcından ayrı ayrı yüzde iki olmak üzere toplamda yüzde dört.
Örneğin belediye rayiç bedeli 7 milyon TL olan gayrimenkulün toplam tapu harcı 280 bin TL. Eğer bu gayrimenkulün ekspertiz bedeli 20 milyon TL ise ve matrah ekspertiz değerinden düşük olmayacaksa yeni tapu harcı 800 bin TL olacak. Ekspertiz sonrası matrahlarda ciddi bir artış olacağından bu maliyeti düşürmek için harçların en azından ilk etapta yarı yarıya düşürülmesi düşünülebilir.
Bu düzenlemenin ikinci etkisi gelir ve kurumlar vergilerinde görülecek. Gayrimenkul satış bedellerinin yükselmesiyle gelir ve kurumlar vergisi matrahlarının yükselmesi beklenebilir. Alıcı ve satıcının her ikisinin de mükellef olduğu senaryoda kazanç peşin beyan edilecek ancak maliyet amortisman yoluyla yıllar içinde giderilecek.
Öte yandan özellikle küçük ve orta ölçekli inşaatlardaki kayıt dışılık nedeniyle bu alanda gerçekte elde edilenden fazla bir karın beyan edilmesi söz konusu olabilir. Bu nedenle tüm sektör bileşenlerinin kayıt içine alınması ve belge/kayıt düzeninin kolaylaştırılması faydalı olacaktır.
Düzenlemeden etkilenecek üçüncü vergi türü KDV’dir. Bu düzenleme beyan edilen KDV’leri de artıracaktır. Alıcının mükellef olmadığı durumda ciddi bir KDV geliri artışı beklenebilir. Bu gelişmeyle birlikte ev fiyatlarının yükselmesi de olasıdır. Bu nedenle konut satışlarında KDV oranında -en azından sosyal projelerde- indirim gündeme gelebilir.
Dördüncü vergi emlak vergisi. Bu vergide de güncelleme belediye rayiçleri üzerinden yapılmaktadır. Yeni düzenlemeyle birlikte emlak vergilerinin ve emlak vergisi hasılatının artması beklenebilir.
Gayrimenkul satışlarında ekspertiz uygulamasına geçilmesini önemli bulmaktayız. Ancak bu düzenleme çok sayıda vatandaşı ve vergi türünü ilgilendirdiğinden mümkünse geçiş süreci kademeli olmalıdır. Mesela ekspertiz değerinin belirli bir yüzdesi alınarak daha sonra bu oran artırılarak düzenleme yapılabilir.
Konut kirası istisnasının kaldırılması
GVK 21.maddeye göre konutların kiraya verilmesinden bir takvim yılı içinde elde edilen hasılatın 33 bin TL’si (2024) gelir vergisinden müstesnadır. Bu istisnanın kaldırılmasının gündemde olduğu anlaşılıyor. Bunun yerine gayrimenkul brüt kira hasılatından indirilen %15 götürü giderin kaldırılması da gündemde.
Düşük kira gelirlerinde istisna tutarı önem arz etmektedir. Asgari ücretten vergi alınmamaktadır. Burada da istisna tutarının altında gelirin vergi dışında bırakılması makuldür. Bu nedenle bu alanda götürü giderin kaldırılması ya da düşürülmesinin daha uygun olacağını değerlendiriyoruz.
Artırımlı tapu harcı ve/veya emlak vergisi
Birden veya ikiden fazla evi olanlarda tapu harçları ve/veya emlak vergilerinin artırımlı uygulanması gündemde.
Yukarıda bahsedilen ekspertiz uygulaması hayata geçerse örneğin 2’den fazla evi bulunan kişilerden evlerin değerine göre belirli tutarı aşanlarda vergi oranı artırımlı uygulanabilir.
Bu aşamada vergi gelirleri açısından kayda değer etki yaratmayan değerli konut vergisinin vergide sadeleşmeye de hizmet etmesi açısından kaldırılması düşünülebilir.
GYO’ların vergi istisnasının kaldırılması
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5/1-d maddesine göre Türkiye’de kurulu gayrimenkul yatırım fonları veya ortaklıklarının kazançları kurumlar vergisinden müstesnadır.
Bir süredir GYO’ların bu vergi avantajının kaldırılması gündemde. Düzenleme GYO’ların kurumlar vergisi istisnasının kaldırılması veya sınırlandırılması yönünde olabilir. Bu konunun birkaç aydır olgunlaştığını, nihai bir sonuca ulaşıldığını düşünüyoruz. Yansıyan bilgiler, belli oranda kâr dağıtımı yapan GYO’ların istisnasının devam edebileceği yönünde.
Bildiğiniz gibi SPK mevzuatı gereği GYO’ların belli oranda halka arz edilmesi mecburi. 2023 sonu itibarıyla 48 adet GYO BIST’te işlem görmekte. Borsa yatırımcısına da bakan yönü nedeniyle bu istisnaya dengeli ve kademeli müdahale etmek daha doğru görünmektedir.
Gayrimenkuller satışlarıyla ilgili vergi incelemeleri
Tapu, banka ve ekspertiz bilgilerinden hareketle süzülen mükelleflerin incelenebileceğini düşünüyoruz. Önerimiz uzun vergi incelemeleri yerine izaha davet müessesesinin işletilmesi ve hızlı bir uzlaşma sürecinin yürütülmesi. Böylelikle bir an önce eski yüklerden arınıp yeni regülasyonlara odaklanmak mümkün olabilir.
Özetle
Gayrimenkul sektörüyle ilgili vergi çalışmalarının belli bir aşamaya geldiğini ve alternatifli metinlerin hazır olduğunu tahmin ediyoruz. Bununla birlikte nihai karar mercii siyaset kurumu. Bu nedenle çalışmaların bazılarının değerlendirme sırasında torba kanuna girmeyebileceğini de göz ardı etmemek gerek.
Mustafa Ak
Asgari Kurumlar Vergisi Adı Altında Ek Vergi Sürekli Hale Mi Geliyor?
Yapılan açıklamaları alt alta koyalım:
- Çok uluslu şirketlere dönük asgari kurumlar vergisi düzenlemesi gelecek.
- İndirim ve istisnalar gözden geçirilip, verimlilik değerlendirmeleri yapılıp, kaldırılacak veya indirilecek.
- Türkiye’deki tüm şirketler için asgari kurumlar vergisi getirilebileceği yönünde açıklama yapıldı. Bu açıklamaları bir bütün halinde değerlendirdiğimizde kurumlar vergisi mükellefleri için ek vergi benzeri bir düzenleme hazırlığında olunduğu, hazırlıkların bununla da sınırlı olmadığı anlaşılıyor.
Çok uluslu şirketler için asgari kurumlar vergisi
Bu verginin çok uluslu şirketler açısından iki yönü var.
1 Ülkeler arası haksız vergi rekabeti denilen uygulama ve teşvik yarışının önü bu yolla alınmaya çalışılıyor. Şayet siz teşvikler, indirim ve istisnalarla bu vergiyi almazsanız, şirketin merkezinin bulunduğu ülke sizin almadığınız vergiyi alabilecek. O nedenle de ülkeler gönüllü olarak yapacakları düzenlemelerle, ”Başkası alacağına ben alayım.” düzenlemesi yapacak.
2 Çok uluslu şirketlerin matrahlarını az vergili ülkelere kaydırmalarının önü de bu vb. düzenlemelerle alınmaya çalışılıyor.
Bu düzenlemeyi bekliyorduk lakin şimdi bu düzenleme ile birlikte tüm kurumlar vergisi mükellefleri için benzer bir düzenlemenin hazırlıkları yapılıyor gibi duruyor.
Asgari kurumlar vergisini geçmişte denemiş ve vazgeçmiştik
Geçmişte (1992-1994 arası)asgari kurumlar vergisi, kurumların indirim ve istisnaya tabi tuttukları kazançları üzerinden, kurumlar vergisinin yarısı şeklinde uygulanmıştı. Bu sefer muhtemelen Ek Vergi gibi %10 (veya %15) oranında gelecek gibi duruyor.
Anayasa Mahkemesinin Ek Vergi Kararında, geçmişte verdiği kararların aksine, olağan dışı durum kavramını ekonomik zorlukları da içerecek şekilde çok geniş ifadelerle tanımlamasının bu tür düzenlemeler için bir rahatlama da yaratmış olabileceğini düşünüyorum. Ancak yine de indirim ve istisnaların vergilenmesi, bu vergileme sırasında mevcut teşviklerin dikkate alınmaması halinde, Anayasanın vergileme prensipleri açısından tartışmalar-davalar gündeme gelecektir. Bu kez emisyon primleri, kâr payları, zarar halinde uygulanan indirim ve istisnalar, yürürlüğün geçmişte başlamış iş ve işlemlere uygulanmaması vb. konulara dikkat edilmesi uyuşmazlıkların bir kısmının önünü alabilir.
Hayat standardı esası da gelecek mi?
Umuyoruz, geçmişte gelir vergisi mükelleflerinden, kazançlarına bakılmaksızın, bir kısım göstergelerden hareketle alınan gelir vergisi olan hayat standardı esası, tekrar getirilmez. Kurumlar için de kazançlarına bakılmaksızın hayat standardı esasına benzer bir vergi alınmasının geçmişte tartışıldığını hatırlıyorum ki düşüncesi bile kötü.
Enflasyon düzeltmesi ile fiktif gelirlere vergi geldi
Yeni vergi alanları, konuları arayışında olanlara, tekrar, enflasyon düzeltmesi ile, işletmelerini borçla finanse etmekte olan kurumların, aktiflerinde yatırım veya stok olarak duran varlıklarının değerlenmesi nedeniyle, fiktif gelirleri üzerinden vergi ödemek zorunda bırakılacakları, bu durumun bilançolarındaki bozulmayı artırabileceği, bu konunun yaratacağı muhtemel etkilerin iyi analiz edilmesi gerektiğini hatırlatmak isterim. Enflasyon düzeltmesi nedeniyle karşı karşıya kalınabilecek bu belirsiz olası yük durumu devam ederken, bir de bu şirketlerin daha önce hak kazandıkları indirim ve teşviklerden kısmen de olsa yararlandırılmamaları, mali güçlerini oldukça zorlayacak etkiler yaratabilir.
Zeki GÜNDÜZ
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
İHRACAT VE ÜRETİMDEN ELDE EDİLEN KAZANÇ İLE BİRLİKTE İNDİRİMLİ KURUMLAR VERGİSİ UYGULAMASI ÖRNEK ÇALIŞMA
Örnek: Waterpump Makine Sanayi Ticaret Anonim Şirketi pompa ve vana imalatı faaliyeti ile iştigal etmektedir.
09.01.2024 tarih ve 158159 sayılı yatırım teşvik belgesine istinaden Ankara ilinde tevsi yatırım
yapmak için yatırım için teşvik belgesi almıştır. T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü’nden alınan yatırım teşvik belgesinde; yatırıma katkı oranı: %20, vergi indirim oranı: %55, yatırıma katkı tutarının yatırım döneminde kullanılabilecek kısmı: %80 olarak yer almaktadır. Yatırımın organize sanayi bölgesinde gerçekleştirildiğinden Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararın 18’nci maddesi uyarınca bir alt bölge desteğinden faydalanmaktadır.
2012/3305 sayılı Karara göre düzenlenmiş yatırım teşvik belgesi kapsamındaki toplam 55.000.000,00 TL’lik yatırımına 15.01.2024 tarihinde başlanmış olup, bu yatırıma ilişkin olarak 2024 takvim birinci geçici vergi döneminde 15.000.000,00 TL’lik harcama yapılmıştır. Anılan harcama tutarından kaynaklı makine ve teçhizatlar üretimde henüz kullanılmaya başlanmamıştır.
Öte yandan, anılan mükellefin 2024 takvim yılı I. geçici vergi döneminde ihracat faaliyetinden 26.500.000,00 TL, üretim faaliyetinden ise 15.400.000,00 TL kazancı bulunmaktadır. Anılan dönemde mükellefin ticari bilanço karı 65.000.000,00 TL, kanunen kabul edilmeyen giderleri 2.500.000,00 TL, safi geçici vergi matrahı ise 67.500.000,00 TL’dir.
Mükellefin 2024 yılı ilk geçici vergi döneminde yaptığı harcamalar dolayısıyla aldığı makine ve teçhizat henüz üretimde kullanılmadığından, tevsi yatırımdan elde edilen kazanç dolayısıyla değil, diğer faaliyetlerden elde edilen kazanç dolasıyla indirimli kurumlar vergisinden yararlanacaktır.
Bilindiği üzere, mükellefler, 2012/3305 sayılı Karar kapsamında düzenlenmiş yatırım teşvik belgeleri kapsamındaki yatırımlarına fiilen başladıkları tarihten itibaren, hesaplanacak yatırıma katkı tutarına mahsuben;
- Toplam yatırıma katkı tutarının Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenen oranını geçmemek (8.800.000,00 TL)
- Gerçekleştirilen yatırım harcaması tutarını aşmamak (15.000.000,00 TL)
üzere, yatırım döneminde diğer faaliyetlerinden elde ettikleri kazançlarına indirimli kurumlar vergisi uygulanabilecektir.
İki kriterden düşük olan 8.800.000,00 TL kadar yatırıma katkı tutarından faydalanabilecektir. KVK’nın 32/A maddesi kapsamında indirimli kurumlar vergisinden yararlanacak olan mükelleflerin aynı dönemde üretim veya ihracat faaliyetlerinden kazanç elde etmiş olmaları halinde, hem 1 ve 5 puanlık indirimden hem de yatırım teşvik belgelerindeki vergi indirim oranına göre indirimli kurumlar vergisinden aynı anda yararlanmaları mümkündür. Bu durumda, öncelikle 1 ve 5 puanlık indirim uygulanarak tespit edilen orana KVK’nın 32/A maddesi kapsamındaki vergi indirim oranının uygulanması yoluyla, hesaplamada dikkate alınacak kurumlar vergisi oranına ulaşılacaktır.
% 24 Vergi Oranına Tabi Olacak Üretimden Elde Edilen Kazancın Tespiti:
Matrah |
67.500.000,00 |
Yurtiçi Üretimden Elde edilen Kazanç |
15.400.000,00 |
Ticari Bilanço Karı |
65.000.000,00 |
Üretimden Elde Edilen Kazanç/Ticari Bilanço Karı |
0,2369 |
(Üretimden Elde Edilen Kazanç/Ticari Bilanço Karı) * Matrah |
15.992.307,69 |
Yukarıda yer alan hesaplamaya göre 15.400.000,00 TL matrah kısmına % 24 kurumlar vergisi uygulanacaktır. Bu orana indirimli kurumlar vergisi uygulanacaktır. Vergi indirim oranı % 55 olduğu için bu matrah kısmına uygulanacak indirimli kurumlar vergisi oranı (24)- (24*0,55=)% 10,80.
% 20 Vergi Oranına Tabi Olacak İhracattan Elde Edilen Kazancın Tespiti:
Matrah |
67.500.000,00 |
İhracattan Elde edilen Kazanç |
26.500.000,00 |
Ticari Bilanço Karı |
65.000.000,00 |
İhracat Elde Edilen Kazanç/Ticari Bilanço Karı |
0,4077 |
(İhracattan Elde Edilen Kazanç/Ticari Bilanço Karı) * Matrah |
27.519.230,77 |
Yukarıda yer alan hesaplamaya göre 26.500.000,00 TL matrah kısmına % 20 kurumlar vergisi uygulanacaktır. Bu orana indirimli kurumlar vergisi uygulanacaktır. Vergi indirim oranı % 55 olduğu için bu matrah kısmına uygulanacak indirimli kurumlar vergisi oranı (20)- (20*0,55=)% 9.
Mükellef kurumun safi geçici vergi matrahının tamamı indirimli kurumlar vergisi matrahından oluşmaktadır. Üç farklı matraha tabi oran olduğu için her matrah kısmı için vergi indirim oranı ayrı ayrı hesaplanacaktır. Burada temel kriter 8.800.000,00 TL’lik yatırıma katkı tutarının aşılmamasıdır.
Bu dönemde yapılan harcama 15.000.000,00 TL, yatırım döneminde yararlanılabilecek yatırıma katkı tutarı 8.800.000,00 TL’dir. Mükellefin üç farklı vergi oranı uygulaması nedeniyle 15.000.000,00 TL’lik harcama tutarını indirilen vergi oranına bölmek suretiyle indirimli kurumlar vergisi matrahına ulaşmak mümkün değildir. Biz burada 8.800.000,00 TL’lik matrah kısmına ulaşıncaya kadar sırasıyla yüzde 20, yüzde 24 ve yüzde 25 vergi matrahına indirimli vergi oranlarını uygulamak suretiyle ödenecek geçici vergi tutarı ile yararlanılan yatırıma katkı tutarına ulaştık.
İndirimli Kurumlar Vergisi Matrahı |
İndirimli Vergi Oranı |
Hesaplanan Vergi |
|
Üretimden Elde Edilen Kazanç (%24) |
15.400.000,00 |
%10,8 |
1.663.200,00 |
İhracattan Elde Edilen Kazanç (%20) |
26.500.000,00 |
% 9 |
2.385.000,00 |
Yüzde 25 Vergi Oranına Tabi Matrah (%25) |
25.600.000,00 |
%11,25 |
2.880.000,00 |
TOPLAM |
67.500.000,00 |
6.928.200,00 |
Mükellef kurum indirimli kurumlar vergisinden yararlanmamış olsaydı 15.400.000,00 TL’lik matrah kısmı için (15.400.000,00*0,24=) 3.696.000,00 TL, 26.500.000,00 TL’lik matrah kısmı için (26.500.000,00*0,20=) 5.300.000,00 TL, 25.600.000,00 TL matrah kısmı için
(26.500.000,00*0,25=) 6.400.000,00 TL olmak üzere toplam 15.396.000,00 TL vergi ödenecekti. İndirimli kurumlar vergisi uygulanması nedeniyle üç farklı oran uygulanmış ve ödenecek geçici vergi tutarı 6.828.200,00 TL olarak hesaplanmıştır. Bu şekilde mükellef (15.396.000,00-6.828.200.00=) 8.467.800,00 TL daha az vergi ödeyerek anılan tutarı kadar yatırıma katkı tutarından faydalanmış olunmaktadır.
Vergi indirim oranı = Hesaplanan Vergi/İndirimli Kurumlar Vergisi Matrahı
Vergi indirim oranı =(6.928.200,00/67.500.000,00=)%10,264
Vergi indirim oranı =(6.928.200,00/67.500.000,00=)%10,264
2024 Takvim yılı
- Dönem Geçici Vergi Beyannamesi
2024 Yılı Ocak-Mart Dönemi Yapılan Harcama |
15.000.000,00 |
BEYANNAMEDE YARARLANILACAK TOPLAM YATIRIMA KATKI TUTARININ HESAPLANMASI |
|
Ticari Bilanço Karı |
65.000.000,00 |
Üretim Faaliyetinden Elde Edilen Kazanç |
15.400.000,00 |
İhracat Faaliyetinden Elde Edilen Kazanç |
26.500.000,00 |
Kanunen kabul edilmeyen gider |
2.500.000,00 |
Kar ve İlaveler Toplamı |
67.500.000,00 |
Safi Geçici Matrahı |
67.500.000,00 |
KVK’nın 32/A Mad. Kapsamında İndirimli Kurumlar Vergisine (Geçici Vergiye) Tabi Matrah |
67.500.000,00 |
KVK’nın 32/A Mad. Kapsamında İndirimli Kurumlar Vergisi (Geçici Vergi) Oranı |
10,264 |
Genel Orana Tabi Geçici Vergi Matrahı |
0,00 |
Geçici Vergi Matrahı |
67.500.000,00 |
Hesaplanan Geçici Vergi |
6.928.200,00 |
İNDİRİMLİ KURUMLAR VERGİSİ TABLOSU (2024 Yılı I. Geçici Vergi Beyannamesi)
Teşvik Belgesi Numarası |
B- 158159 |
Teşvik Belgesinin Hangi BKK ya Göre Düzenlendiği |
2012-3305 |
Yatırıma Başlama Tarihi |
15.01.2024 |
Yatırımın Türü 1 |
Tevsi Yatırım |
Yatırımın Türü 2 |
Bölgesel |
Toplam Yatırım Tutarı (İndirimli KV Kapsamında Olmayan Harcamalar Hariç |
55.000.000,00 |
Yatırıma Katkı Oranı |
20 |
Vergi İndirimi Oranı |
55 |
Yatırımın Yapıldığı Bölge |
1.Bölge |
İndirimli KV Oranı |
10,25 |
Toplam Yatırıma Katkı Tutarı |
11.000.000,00 |
Cari Yılda Fiilen Gerçekleştirilen Yatırım Harcaması tutarı |
15.000.000,00 |
Fiilen Gerçekleştirilen Yatırım Harcaması |
15.000.000,00 |
(Yatırımın Başlangıcından İtibaren) |
|
Fiili Yatırım Harcaması Nedeniyle Hak Kazanılan Yatırıma Katkı Tutarı |
3.000.000,00 |
Endekslenmiş Tutarlar Dahil Fiili Yatırım Harcaması Nedeniyle Hak Kazanılan YKT |
0,00 |
Önceki Dönemlerde Yararlanılan Yatırıma Katkı Tutarı |
0,00 |
Yatırımdan Elde Edilen Kazanç Dolayısıyla |
|
Önceki Dönemlerde Yararlanılan Yatırıma Katkı Tutarı |
0,00 |
Diğer Faaliyetlerden Elde Edilen Kazanç Dolayısıyla |
|
Önceki Dönemlerde Yararlanılan Toplam Yatırıma Katkı Tutarı |
0,00 |
Cari Dönemlerde Yararlanılan Yatırıma Katkı Tutarı |
0,00 |
Yatırımdan Elde Edilen Kazanç Dolayısıyla |
|
Cari Dönemlerde Yararlanılan Yatırıma Katkı Tutarı |
8.467.800,00 |
Diğer Faaliyetlerden Elde Edilen Kazanç Dolayısıyla |
|
Cari Dönemde Yararlanılan Toplam Yatırıma Katkı Tutarı |
8.467.800,00 |
Cari Dönem Dâhil Olmak Üzere Yararlanılan Toplam Yatırıma Katkı Tutarı |
8.467.800,00 |
Görüleceği üzere 2024 yılı I. Geçici vergi döneminde şirket tarafından 15.000.000,00 TL yatırım harcaması yapılmış ve anılan dönemde 8.467.800,00 TL’lik yatırıma katkı tutarından faydalanılmıştır. Diğer deyişle, anılan tutar kadar az vergi ödenmiştir. Bu suretle indirimli kurumlar vergisi uygulamasıyla yatırımcıya 8.467.800,00 TL vergi ödetmemek suretiyle, ödenmeyen vergi tutarı kadar yatırımcıya devletçe finansal destek sağlanmış olmaktadır. İndirimli Kurumlar vergisi olmasaydı ödenmesi gereken geçici vergi tutarı 15.396.000,00 TL olacakken, mükellefin ödemesi gereken geçici vergi tutarı 6.928.200,00 TL olmaktadır.
Kaynak,
BOBİ FRS UYGULAMA ALANI
Ülkemizde Bağımsız Denetime Tabi İşletmeler 2'ye ayrılır ve bu ayrıma göre standartlara tabidirler.
A) KAYİK'LER: SPK, BDDK Ve Hazine Ve Maliye Bakanlığı Düzenlemelerine Tabi İşletmeler: Halka Açık Şirketler - Bankalar - Faktoring Şirketleri - Finansman Şirketleri - Finansal Kiralama Şirketleri - Sigorta Şirketleri V.B. Toplam 2162 Civarında İşletme Kamu Yararını İlgilendiren Kuruluşlar (KAYİK’ler) Olarak Bağımız Denetime Tabidir Ve TFRS Kısaltmasıyla Türkiye Finansal Raporlama Standartlarına Tabidir.
B) BÜYÜK VE ORTA BOY İŞLETMELER: KAYİK'ler dışında kalan- bağımsız denetime tabi 150 Milyon TL Üstü Aktif Toplamı, 300 Milyon TL Üstü Net Satış Hâsılatı ve 150 Üstü Çalışan Sayısı şartlarından ikisini iki takvim yılı geçen işletmelerdir. BOBİ FRS Standartlarına Tabidirler. BOBİ FRS Standartları 27 bölümden oluşmaktadır. Nakit Akış Tablosu hariç, tüm finansal tablolar tahakkuk esasına göre düzenlenir. Aktif toplamı ve yıllık net satış hasılatının hesabında; işletmenin, bağlı ortaklıklarının ve iştiraklerinin BOBİ FRS’ye göre hazırlanmış finansal tabloları dikkate alınır. Bununla birlikte işletmenin BOBİ FRS’ye göre finansal tablo hazırlamayan bağlı ortaklıkları ve iştirakleri varsa bu bağlı ortaklıkların ve iştiraklerin vergi mevzuatı çerçevesinde hazırlanıp vergi dairelerine sunulan finansal tabloları esas alınır.
BOBİ FRS KAYİK'ler dışındaki Bağımsız Denetime tabi işletmelerin gerçeğe uygun, finansal bilgi ihtiyacını karşılayan ve karşılaştırılabilir finansal tablolar düzenlemesini sağlamak amacıyla 1/1/2018 tarihi itibarıyla yürürlüğe girmiştir.
TFRS- BOBİ TFRS- KÜMİ TFRS Ve İşletme Defteri Hadleri
Bağımsız Denetime Tabi İşletmeler ( 3 Şarttan İkisi) |
Bağımsız Denetime Tabi Olmayan işletmeler |
|||
Büyük İşletmeler |
Orta Boy İşletmeler |
Küçük İşletmeler |
Mikro İşletmeler |
|
Aktif Toplamı |
200 Milyon TL Üstü |
150 Milyon TL Üstü |
3,5 Milyon TL Üstü |
3,5 Milyon TL Altı |
Net Satış Hâsılatı |
400 Milyon TL Üstü |
300 Milyon TL Üstü |
7 Milyon TL Üstü |
7 Milyon TL Altı |
Çalışan Sayısı |
250 Üstü |
150 Üstü |
10 Üstü |
1-9 Çalışan |
Uygulanan Standart |
BOBİ FRS |
KÜMİ FRS |
- KÜMİ FRS Alt Sınırı: Vergi Usul Kanunu 177-178. Maddesine İstinaden Bilanço Esasına Göre Defter Tutma Hadlerini Geçenler- Kısaca İşletme Hesabı Esasına Göre Defter Tutma Sınırı Üstünde Olanlar KÜMİ FRS’ ye Tabidir. (Alış Tutarı: 1.400.000,00 TL - Satış Tutarı: 2.000.000,00 TL) İşletme Hesabı Esasına Göre Defter Tutma Sınırı Altında Olanlara İse Standart Uygulama Bulunmamaktadır.
Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
KÜMİ FRS UYGULAMA ALANI
Bağımsız Denetime Tabi Olmayan Gerçek ve Tüzel Kişi Tacirler tarafından aşağıdaki finansal tablolarda uygulanır. Burada dikkate alınan mükellefler bağımsız denetime tabi olmayan ancak İşletme Esası sınırını aşan yani Bilanço Esasına tabi ticaret erbaplarıdır. Aşağıda sayılanların dışındaki küçük ve mikro işletmeler Türk Ticaret Kanunu uyarınca hazırlayacakları finansal tablolarda KÜMİ FRS’yi İHTİYARİ olarak uygulamayı tercih edebilirler. Görüldüğü üzere genel olarak zorunluluk yoktur.
* Diğer mevzuat uyarınca bağımsız denetime tabi olarak hazırlanan finansal tablolarda KÜMİ FRS uygulamak zorundadır.
* Belirli alanların düzenlenmesi ve denetlenmesinden sorumlu kurum, kurul veya kuruluşlarca talep edilen denetimden geçmiş veya Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu tarafından yayımlanan standartlara atıf yapılarak hazırlanması istenen finansal tablolarda KÜMİ FRS uygulamak zorundadır.
Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.