Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Bilindiği üzere vergi mevzuatı açısından 2024 yılından itibaren bankalar ve finansal şirketler hariç tüm mükelleflerde enflasyon muhasebesine geçilmiştir.

Enflasyon muhasebesine geçilirken 2023 yılında yeniden değerleme yapmış olanlarda, Ekim-Aralık/2023 döneminin amortisman giderlerinin değerlenmiş tutarlar üzerinden hesaplanıp hesaplanmayacağı konusunda bir kafa karışıklığı oluşmuş ve firmalar genellikle vergi beyanlarını ihtirazi kayıt ile yapmışlardı.

Bize göre ihtirazi kayıt konulan tutar üzerinden yapılan tarhiyat yasal dayanaktan yoksundur. 31.12.2023 bilançosundaki parasal olmayan kıymetler için enflasyon düzeltmesi yapılmış olması mükelleflerin yıllık yeniden değerleme hakkı için engel teşkil etmemektedir. Bu nedenle beyannamenin tahakkuk fişi tarihinden itibaren 30 günlük süre içerisinde dava açılabilecektir.

Aşağıda açıklayacağımız üzere 2023 yılının ilk üç geçici vergi döneminde yeniden değerleme yapmış olanlar, yılın son çeyreğinde de yeniden değerleme yaparak, amortismanlarını bu değerlenmiş tutarlar üzerinden ayırabilmelidirler. Şimdi de gerekçelerimizi sıralayalım:

1-Vergi mevzuatımıza göre sabit kıymetler üzerinden ayrılacak amortismanlar yıllık olarak ayrılır. (Vergi Usul Kanunu, Madde 320)

2-Hesap dönemi sonu, başka deyişle 31.12 tarihi itibariyle yapılan amortisman hesaplamalarında “yeniden değerleme” işleminin de yıllık bazda yapılması gerekir. (Vergi Usul Kanunu, Mükerrer Madde298/Ç)

3-2023 yılının ilk üç geçici vergi döneminde yeniden değerleme yapmış olmakla birlikte söz konusu yılın son üç ayında yeniden değerleme işlemi yapılmaması eksik amortisman ayrılması sonucunu doğurur.

4-Vergi Usul Kanunu ile diğer bazı kanunlarda değişiklikler yapan 7338 sayılı kanun[1] ile bilanço aktifindeki gayrimenkuller ile sabit kıymetlerde yeniden değerleme imkânı getirilmiştir. Esasen yeniden değerleme müessesesi vergi mevzuatımızda eskiden de mevcuttu ve uzun süre uygulama alanı bulmuştu. Madde hükmüne göre; 2022 yılından itibaren yeni değerler üzerinden amortisman ayrılarak gider kaydetmek imkan dahiline girmiştir. (Vergi Usul Kanunu Mükerrer Madde 298/Ç)

Düzenlemeye göre; aktifte yer alan varlıklar ile birikmiş amortisman tutarları Maliye GİB tarafından açıklanan yıllık yeniden değerleme oranı[2] ile değerlenir ve ortaya çıkan değer artışı bilanço pasifinde “değer artış fonu” hesabına alınır.

Yeniden değerleme neticesinde amortismana tabi iktisadi kıymetlerin yeniden değerlemeden önceki net bilanço aktif değerinin, yeniden değerleme oranı ile çarpımından sonra bulunacak net bilanço aktif değerinden indirilmesi suretiyle hesaplanan değer artışı, bilançonun pasifinde özel bir fon hesabına alınır.

Bu işlemlerden sonra mükellefler yeni değerler üzerinden amortisman ayırarak, safi kurum kazancının tespitinde bu tutarları gider olarak kaydederler. (Gelir Vergisi Kanunu, “İndirilecek Giderler”, Madde: 41/7).

5-Amortisman ayırma esaslarındaki yıllık olma prensibine paralel olarak yeniden değerleme işlemi de yıllık bazda yapılır. Dönem sonu itibariyle işletmenin aktifinde yer alan sabit kıymetler için yıllık olarak açıklanan yeniden değerleme oranı ile işlem yapılır ve bu değer üzerinden amortisman ayrılır. Hatta yıl içindeki geçici vergi dönemlerinde yeniden değerleme işlemi yapılmasa dahi mükelleflerin yılsonu itibariyle yeniden değerleme hakları vardır. (Maliye Bakanlığı: 537 Sıra Numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği)

6-Görüldüğü üzere vergi mevzuatımıza göre yeniden değerleme işlemi yapma hakkı bulunan mükelleflerin bu hakkını yıllık olarak kullanabilmeleri mevzuat gereğidir. Maliye Bakanlığı’nca açıklanan 2023 yılı yıllık yeniden değerleme oranı 25/11/2023 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 554) ile % 58,46 olarak açıklanmıştır. Buna göre mükellefler, %58,46 oranı ile yıllık yeniden değerleme hakkını haizdir.

7-Şimdi de enflasyon düzeltmesine geçiş döneminde yaşanan tereddütlere değinelim. Enflasyon düzeltmesi (=enflasyon muhasebesi) vergisel etki anlamında 2024 yılı başından itibaren yürürlüğe girmiştir[3]. Bu yeni sürecin başlangıç bilançosu olan 31.12.2023 bilançosundaki parasal olmayan kıymetler için mevzuat gereği enflasyon düzeltmesi yapılmış olması mükelleflerin yıllık yeniden değerleme hakkı için engel teşkil etmemektedir.

Enflasyon düzeltmesi döneminin 2024 yılından itibaren başladığına ilişkin Vergi Usul Kanunu Geçici 33. Madde hükmü şöyledir:

“31/12/2023 tarihli mali tablolar, enflasyon düzeltmesi şartlarının oluşup oluşmadığına bakılmaksızın enflasyon düzeltmesine tabi tutulur. Yapılan enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan kâr/zarar farkı geçmiş yıllar kâr/zararı hesabında gösterilir. Bu şekilde tespit edilen geçmiş yıl kârı vergiye tabi tutulmaz, geçmiş yıl zararı zarar olarak kabul edilmez.”

Geçici 33. maddeden görüleceği üzere 2024 yılında itibaren enflasyon düzeltmesi, fiilen yürürlüğe girmiş olup; mükellefler kanunda belirtilen şekilde bilançodaki parasal olmayan varlıklarını enflasyon düzeltmesine tabi tutacaklar ve bu işlemler 2024 yılından itibaren vergisel sonuç yaratacaktır. Kanun maddesine göre bu sürecin başlamasında 31.12.2023 tarihli bilançonun enflasyon düzeltme katsayılarıyla bulunan değerleri baz alınacaktır. 31.12.2023 tarihli bilançonun enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan tutarlar ise geçmiş yıl kârı olarak vergiye tabi tutulmayacak veya geçmiş yıl zararı zarar olarak kabul edilmeyecektir. Böylece bu tutarlar 2023 yılının kurumlar vergisi matrahını etkilemeyecektir.

Dolayısıyla enflasyon düzenlemesi uygulama döneminden önceki yıl ve yıllar için ise “yeniden değerleme” hükümleri yürürlüktedir. Enflasyon düzeltmesi yapıldığı dönemlerde (2024 ve izleyen yıllar) amortismanlar, V.U.K.’nun mükerrer madde 298/A-6 uyarınca enflasyona göre düzeltilmiş değerler üzerinden ayrılacaktır. Düzeltmenin yapılmadığı dönemlerde ise bu eksikliği giderebilmek için, mevzuat; “yeniden değerleme” uygulamasıyla amortismanların yeniden değerlenmiş değerler üzerinden ayrılmasına olanak sağlamaktadır. Yeniden değerleme, bir anlamda enflasyon muhasebesi uygulanmayan dönemler için mevzuatımızda “bir telafi uygulaması” olarak fonksiyon ifa etmektedir. Bu yıllar ise 2023 ve 2022 yıllarıdır.

Bu açıklamalar da göstermektedir ki; 2023 yılında, enflasyon düzeltmesine göre amortisman ayırma hakkı bulunmadığından, mükelleflerin V.U.K.’nun 298/Ç maddesi kapsamında yıllık bazda yeniden değerleme yapıp yeni değerler üzerinden amortisman hakkı vardır. Dolayısıyla yıllık yeniden değerleme uygulamasının 2023 yılı özelinde ilk 9 ay ile sınırlandırılması vergi hukukuna uygun değildir. Zira bu durumda mükelleflerin 2023 yılının son üç ayına ilişkin amortisman tutarların eksik gider yazılması, vergi matrahının yüksek belirlenmesine ve fazladan vergi ödenmesine neden olacaktır. Böylece kanun koyucunun amaçlamadığı bir sonuç doğacaktır. Bilindiği üzere “Vergi kanunlarının lafzı ve ruhu ile hüküm ifade edeceği” vergi hukukunun en temel ilkelerindendir.

8-Öte yandan belirtmek gerekir ki; Vergi İdaresi’nin gerek tebliğ, gerekse sirküler bazında 2023 yılı için yeniden değerleme işleminin yıllık bazda yapılamayacağına ilişkin açık ve net bir düzenlemesi de bulunmamaktadır.

9-Son olarak ileri süreceğimiz bir başka haklı gerekçe de; V.U.K.’nun Geç 32. Maddesi uygulaması olacaktır. 7338 sayılı kanunun 52 nci maddesiyle Vergi Usul Kanunu’na eklenen Geçici 32. Madde ile %2 vergi ödemek şartıyla isteyen mükelleflere şirket aktifinde bulunan taşınmazlar ile amortismana tabi iktisadi kıymetlerini iktisap edildikleri tarihten yeniden değerleme uygulamasının başladığı 1.1.2022 tarihindeki değerlerine getirilmesine imkân sağlanmıştır. (Vergi Usul Kanunu, Geçici 32. Madde; Yürürlük: 1.1.2022).

Yeniden değerleme uygulaması 7338 sayılı kanunun 31 inci maddesiyle Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. Maddesine eklenen ”Ç” fıkrası ile; 1.1.2022 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir. Bu yasal değişikliğin yanı sıra ve bu uygulamanın başlamasına paralel olarak mükelleflere geçmiş dönemler için isteğe bağlı olmak üzere başka bir hak daha tanınmıştır. Buna göre isteyen mükelleflere şirket aktifinde bulunan taşınmazlar ile amortismana tabi iktisadi kıymetlerini iktisap edildikleri tarihten yeniden değerleme uygulamasının başladığı 1.1.2022 tarihindeki değerlerine getirilmesine imkân sağlanmıştır.

Geçmişe yönelik değerleme işleminde her ne kadar böyle bir %2’lik vergi ödenmesi söz konusu olmakla beraber, zaman içinde “değer artışı kadar” fazla amortisman gideri yapılacağından, sonuçta vergisel avantaj sağlandığı görülecektir.

Dolayısıyla vergi avantajından yararlanmak isteyen mükellefler %2’lik vergiyi ödeyerek, yeniden değerleme uygulaması yapacağı gelecek yıllar için sabit kıymet değerlerini endeksleyerek arttırmıştır. Bu kararlarıyla 2022 ve 2023 yıllarında yıllık bazda yeniden değerleme yapılması amaçlanmıştır. İşte bu sebeple de bu mükelleflerin 2023 yılında yıllık olarak yeniden değerleme hakkı kullanımı vergi mevzuatına uygundur.

Aksi halde “hukuki öngörülebilirlik” ilkesi ihlal edilmiş olur ve geleceğe dönük programını ve yatırım planını belirli bir vergi yükünü hesaplayarak yapmış olan bir mükellefin vergi yükünde ortaya çıkacak bir artışla karşılaşması her şeyi alt üst eder. Zira vergileme açısından öngörülebilirlik; vergi mükelleflerinin vergilendirme konusundaki düzenlemeleri önceden bilmeleri ya da tahmin edebilmeleri halidir. Hukuken öngörülebilir olma, hukuk devletinin bireylere sağladığı önemli bir güvencedir.

Bu çerçevede V.U.K.’nun Geç 32. Maddesine uygun olarak %2 ödemek şartıyla yeni bir hak edinmiş olan mükelleflerin 2023 yılının son 3 ayı için yeniden değerleme hakkının ortadan kaldırılması hukuka ve hakkaniyete aykırılık teşkil edeceğini ifade edebiliriz.

Sonuç olarak; 2024 yılında enflasyon düzeltmesine geçiş sebebiyle, 2023 yılının son 3 ayındaki yeniden değerleme uygulamasının bozulması söz konusu olmamalıdır. Mevzuat hükümleri açık olmasına rağmen, geçiş döneminde yaşanan gereksiz bir kafa karışıklığı sonucu ortaya çıkan tereddüt sebebiyle ihtirazi kayıtla beyan ve dava açma seçenekleri gündeme gelmiştir. Yıllık bazda yapılan yeniden değerleme işlemi hukuka uygundur. Eksik ayrılan amortisman giderleri sebebiyle fazladan ödenen vergi tutarlarının açılan davalar sonucunda vergi mükelleflerine iadesinin mümkün olacağı düşünülmektedir.

Mehmet Bingöl

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://www.finansgundem.com/yazarlar/enflasyon-duzeltmesi-ve-2023-yili-yeniden-degerlemede-son-3-ay-amortismanlari-icin-itiraz-gerekcesi-yazisi/1799897

[1] 7338 sayılı kanun, 26 Ekim 2021 tarih ve 31640 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

[2] 25/11/2023 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 554) ile 2023 yılı için yeniden değerleme oranı %58,4 olarak açıklanmıştır.

[3] Mevzuatımıza göre “enflasyon düzeltmesi uygulaması” Vergi Usul Kanunu’nun (V.U.K.) mükerrer 298/A maddesi uyarınca kanunun aradığı şartların, başka deyişle “fiyat endeksindeki artışın, içinde bulunulan dönem dâhil son üç hesap döneminde %100'den ve içinde bulunulan hesap döneminde % 10'dan fazla olması hali” daha önceki yıl olan 2022 yılında gerçekleşmesine rağmen aynı kanuna 7352 sayılı kanun ile eklenen geçici 33. Madde ile fiilen 2024 yılına ertelenmiştir.

e-Arşiv Fatura, e-Serbest Meslek Makbuzu, e-Müstahsil Makbuzu ve e-Adisyon uygulamalarının e-Arşiv Raporlarında "İmza Zamanı" alanı zorunlu hale getirilmiştir. e-Arşiv Fatura, e-Serbest Meslek Makbuzu ve e-Müstahsil Makbuzu uygulamalarının e-Arşiv Raporlarında “Vergi Oranı” alanı zorunlu hale getirilmiştir. e-Arşiv Fatura uygulaması e-Arşiv Raporlarında “Gönderi Bilgileri” alanı zorunlu hale getirilmiştir. e-Sigorta Komisyon Gider Belgesi uygulamasının e-Arşiv Raporlarında "İmza Zamanı" alanı zorunlu hale getirilmiştir. Güncellemeler 01.07.2024 tarihi itibari ile devreye alınacaktır.

"e-Arşiv Teknik Kılavuzu" güncellenmiştir. Güncel Kılavuza ulaşmak için tıklayınız.
"e-Arşiv paketi" güncellenmiştir. Güncel Pakete ulaşmak için tıklayınız.
"e-Sigorta Komisyon Gider Belgesi paketi" güncellenmiştir. Güncel Pakete ulaşmak için tıklayınız.

✅ Bilindiği üzere, 6735 sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu Uygulama Yönetmeliği’nin 27/5 maddesinde, çalışma izni uzatma başvurusu yapılan yabancıların 90 günü geçmemek koşuluyla başvuru sonuçlanana kadar çalışma izninden doğan hak ve yükümlülüklerinin devam ettiği ifade edilmiştir.
✅ Ayrıca Yönetmelik’in 27/6 maddesinde, "Yabancıların Çalışma İzinleri Başvuru Sistemi (e-izin)" üzerinden yapılmış aktif bir başvurusu olanlara talep etmeleri halinde çalışma izni süre uzatma müracaat belgesi verileceği ifade edilmiştir.
✅ Bu kapsamda, mevcut çalışma izninin sona ermesinden itibaren e-izin sistemi üzerinden “Başvuru Takip İşlemleri” > “Değerlendirme Aşamasındaki Başvurular” sekmesinde bulunan “Çalışma İzni Süre Uzatma Müracaat Belgesi” butonu vasıtasıyla bahse konu belge kolayca temin edilebilmektedir.

Bu resim için metin sağlanmadı

T.C.

SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI

Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü

Sayı : E-70660756-206.16.01-95436294

Konu : 6183 Sayılı Kanunda Belirtilen Tecil Faizi ile Gecikme Zammı Oranlarında Değişiklik

Tarih: 21.05.2024

GENEL YAZI

Sosyal Güvenlik Kurumunca 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna Göre Kullanılacak Yetkilere İlişkin Yönetmelik’in 13 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında, tecil faizinin Hazine ve Maliye Bakanlığının belirlediği oranlarda uygulanacağı,

Aynı maddenin beşinci fıkrasında, tecil faizi oranında değişiklik yapılması hâlinde bu değişikliğin Resmî Gazete’de yayımlandığı tarihten önce tecil edilen alacaklara değişikliğin yapıldığı tarihe kadar eski oranlar, değişiklik tarihinden itibaren ise belirlenen yeni oran üzerinden tecil faizi uygulanacağı, ancak, tecil faizi oranının yükselmesi hâlinde değişikliğin yayımı tarihinden önce yapılan veya henüz sonuçlandırılmamış taleplere istinaden yapılacak tecillerde ise eski oranlar üzerinden tecil faizi alınacağı

hüküm altına alınmıştır.

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesi kapsamında yıllık %36 olarak uygulanmakta olan tecil faizi oranı, 21.05.2024 tarihli ve 32552 sayılı Resmi Gazete’de Hazine ve Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı) tarafından yayımlanan Tahsilat Genel Tebliği (Seri: C Sıra No:8) ile yıllık %48 olarak belirlenmiştir.

Aynı Resmi Gazete’de yayımlanan 8484 sayılı Cumhurbaşkanı Kararına göre ise 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan gecikme zammı oranı her ay için ayrı ayrı uygulanmak üzere %4,5 olarak belirlenmiştir.

Buna göre;

1- 21.05.2024 tarihinden itibaren tecil faizi oranı yıllık %48 olarak uygulanacaktır. Bununla birlikte, 21.05.2024 tarihinden önce yapılan veya henüz sonuçlandırılmamış taleplere istinaden yapılacak tecillerde eski oran (%36) üzerinden tecil faizi alınacaktır.

2- Damga vergisi, eğitime katkı payı ve özel işlem vergisi alacakları ile ilgili gecikme zammı oranı 21.05.2024 tarihinden itibaren aylık %4,5 olarak uygulanacaktır.

Bilgilerini ve gereğini rica ederim.

Savaş ALIÇ

Sigorta Primleri Genel Müdürü

Çarşamba, 22 Mayıs 2024 12:57

İŞSİZLİK ÖDENEĞİNDE 19 SORU 19 CEVAP

1. İşsizlik ödeneği için prim gün şartı var mı?

Evet Var, iş akdinizin feshinden önceki son 3 yıl içinde en az 600 gün işsizlik sigortası priminin ödenmesi gerekir.

2. İşsizlik ödeneğinden emeklilerde yararlanabilir mi?

Hayır yararlanamaz, emekli çalışandan işsizlik sigortası primi kesilmez ve işsizlik ödeneği de alamaz.

3. İstifa etmem halinde işsizlik ödeneğinden yararlanabilir miyim?

İşsizlik ödeneği alınabilmesi için şartlardan biri de kendi kusuru dışında işsiz kalmaktır. Bu nedenle işsizlik ödeneği alınamaz.

4. Deneme Süresinde İş Akdim İşverence Feshedilmesi Halinde İşsizlik Ödeneği Alınabilir mi?

İşsizlik ödeneğinde SGK işten ayrılış nedeni önemlidir. Deneme süresinde işveren de işten çıkarsa işsizlik ödeneğinden yararlanılamaz.

5. İstifa ettikten sonra başka bir işyerinde işe başlasam ve işveren iş akdimi haklı neden olmaksızın feshetse işsizlik alabilir miyim?

İşsizlik ödeneğinden yararlanmanın bir şartı da fesih tarihten itibaren son 120 gün içerisinde

hizmet akdine tabi olmaktır. Eğer istifa ettiğiniz tarih ve yeni işe başladığnız tarih arasında boşluk yoksa ve diğer şartlar sağlanıyorsa alabilirsiniz.

Örneğin: 21.05.2024 tarihinde istifa ettiniz ve 22.05.2024 tarihinde yeni işinize başladınız ve burada da 2 ay çalıştıktan sonra işsizlik ödeneği alabilecek şekilde çıkışınız verildi ise ve diğer şartlar sağlanırsa alabilirsiniz.

6. İşveren haklı nedenle iş akdimi feshetmeme rağmen SGK çıkış kodunu 03 İstifa olarak bildirmiş bu durumda işsizlik ödeneği alabilir miyim?

SGK çıkış kodu işsizlik ödeneğinde önem arz eder zira diğer şartlar sağlansa bile kod uyumsuzluğu nedeniyle işsizlik ödeneği ödenmez. İşçinin tek başına müracaatı dikkate alınmayacağı için işverene müracaat etmesi burada yanıt alamaz ise arabulucuya burada da yanıt alamaz ise dava yolu ile düzeltme talep etmesi gerekir.

7. İşe İade Davasını kazandım haklı olduğum ortaya çıktı işsizlik maaşı alabilir miyim?

İşe iade davasının işçi lehine sonuçlanması halinde yasada öngörülen geriye dönük yatırılan 4 aylık primlerin son günü fesih tarihi kabul edilerek, başvuru ve prim ödeme şartlarını sağlayanlara çalışılmayan dönemler için işsizlik ödeneği ödenmektedir. Davanın kesinleştiği tarihten itibaren 30 gün içinde yapılan başvuruların süresinde yapıldığı kabul edilmektedir.

İşe iade davasına konu olan ilk fesih ile işsizlik ödeneği ödenmiş olan işsizler için; fesih tarihinden itibaren işe iade davası kapsamında geriye dönük bildirilen primlerin son günü fesih tarihi olarak esas alınmak suretiyle işsizlik ödeneği hak sahipliği belirlenir ve işsiz geçen dönemler için işsizlik ödeneği ödenir. Prim bildirimi olan dönemlerde yapılmış olan ödemeler ödenecek işsizlik ödeneğinden yasal faiz uygulanmadan mahsup edilir.

8. İşsizlik ödeneği aldıktan sonra bir işte çalışırsam işsizlik maaşım kesilir mi?

İşsizlik ödeneği işçinin iş akdi feshedildikten sonra şartlar sağlanıyorsa ödenir. İşçinin emekli olması veya herhangi bir işte çalışmaya başlaması halinde bunu İŞKUR’a 15 gün içinde

bildirmesi gerekir. Çalışılması halinde işsizlik ödeneği kesilecektir.

9. İş akdim feshedilmeden önce 15 gün ücretsiz izin ve 5 gün rapor aldım son 120 şartı bozulur mu?

Hastalık, Ücretsiz izin/aylıksız izin, Disiplin cezası, Gözaltına alınma, Hükümlülükle sonuçlanmayan tutukluluk hali, Kısmi istihdam, Grev, Lokavt, Genel hayatı etkileyen olaylar, -

Ekonomik kriz, Doğal afet, Fesih tarihinde çalışmamış, Ev hizmetlerinde 30 günden az çalışma, - Kısa çalışma ödeneği, Yarım çalışma ödeneği

Gibi nedenlerle eksik gün olması durumunda 120 şartı bozulmayacaktır. Ancak işveren bu kodların dışındaki nedenlerle bildirim yapması halinde 120 şartı bozulduğu için yeniden 120 şartı sağladığı an diğer şartlar da sağlanıyorsa işsizlik ödeneği alabilecektir.

10. İşsizlik maaşına hak edip etmediğimi nasıl öğrenebilirim?

Alo 170 aranarak veya İŞKUR’a şahsen danışarak işsizlik ödeneğinden yararlanıp yararlanamayacağınızı öğrenebilirsiniz

11. İşsizlik ödeneği alırken yeniden işe başladım ve 1 ay çalıştıktan sonra istifa ettim işsizlik ödeneği alabilir miyim?

İşsizlik ödeğin alırken yeniden işe başlayanlar yeni işinden eğer işsizlik ödeneği alacak şekilde ayrılırlarsa bakiye kalan sürelerle işsizlik ödeneğinden yararlanmaya devam eder. Ancak işçi

istifa etmesi halinde yeniden şartları sağlaması gerekir.

10. İşsizlik ödeği alırken sağlık hizmetlerinden yararlanabilir miyim?

İşsizlik ödeneği alanlar ve bakmakla yükümlü olunan kişilerde genel sağlık sigortası kapsamına alınır.

11. İşsizlik ödeneği için hangi belgeleri teslim etmem gerekir?

İşsizlik ödeneği için elektronik ortamda İŞKUR’un web sitesinden veya bizzat başvurarak başvuru yapabilirler.

12. İş arama statüm pasif, işsizlik ödeneğine başvurabilir miyim?

İşkur hizmetlerinden yararlanabilmek için iş arama durumunun aktif olması gerekir. Özgeçmiş/Kişisel Bilgiler/İş Arama Statüsünden durum aktif seçilir ve kaydete basılır.

15. İşsizlik Ödeneğinin IBAN numarama yatmasını istiyorum ne yapmalıyım?

İŞKUR İş Arayan kısmından giriş yapın- Online İşlemler menüsünden – IBAN İşlemlerine tıklayın- Hesabınızı tanımlayın.

Burada hesabınızın vadesiz mevduat hesabı olması ve blokeli hesap olmaması gerekir. Tanımlamadan sonra işsizlik ödeneği belirttiğiniz IBAN numarasına yatırılacaktır.

16. Ne kadar süre işsizlik ödeneği alırım?

İşsizlik ödeneğinin süresi son 3 yıl içerisindeki işsizlik ödeneği prim gününe göre değişmektedir. Eğer hizmet akdinin feshinden önceki son üç yıl içinde;

  • 600 gün sigortalı olarak çalıęıp ięsizlik sigortası primi ödemię olan sigortalı ięsizlere 180 gün,
  • 900 gün sigortalı olarak çalıęıp ięsizlik sigortası primi ödemię olan sigortalı ięsizlere 240 gün,
  • 1080 gün sigortalı olarak çalıęıp ięsizlik sigortası primi ödemię olan sigortalı ięsizlere 300 gün,

İşsizlik ödeneği alabilirsiniz.

17. Yaş dışındaki diğer şartları sağlamam nedeniyle SGK’dan kıdem tazminatı alabilir yazısını işverene sundum ve 14 kodu ile çıkış yapıldı işsizlik maaşı alabilir miyim?

İşsizlik maaşına hak kazanabilmek için çıkış kodunun işsizlik maaşına almaya engel olmaması gerekir. 14 kodu ile çıkış yapılması durumunda işsizlik ödeneğinden diğer şartlar sağlansa bile ödeme yapılmaz

18. İşsizlik maaşım haciz nedeniyle kesilebilir mi?

İęsizlik ödeneğinden, nafaka borçları dıęında haczedilemez ve baękasına devredilemez.

19. İş akdimi ikale yolu ile feshetmek istiyorum işsizlik ödeneğinden yararlanabilir miyim?

İş sözleşmesinin ikale yolu ile bozulması halinde işsizlik ödeneğinden yararlanılamaz. Çıkış kodu 22- Diğer nedenler olması nedeniyle işsizlik bağlanmaz.

* Anonim şirketlerde ortakların vergi, SGK ve diğer borçlardan dolayı hiçbir sorumluluğu yoktur. Taahhüt edilen sermayeyi ödeme borcu vardır. Limited şirket ortakları şirketten tahsil edilemeyen amme alacağından sermaye hisseleri oranında sorumludur. Ayrıca Limited Şirketlerde sorumluluk açısından kanuni temsilci ile ortak arasında bir öncelik sıralaması bulunmamaktadır.

* Limited Şirket, pay devirleri 5 yıllık süre sınırlaması olmaksızın Gelir Vergisi Kanunu mükerrer 80/4. maddesi uyarınca vergiye tabi olan bir şirket türüdür. Anonim Şirketlerde ise hisse senedi çıkarılması halinde 2 sene geçmesi halinde pay devri Gelir Vergisinden istisnadır. Hisse senedi çıkarılmaması halinde Limited Şirket pay devrindeki benzer hükümlere göre vergilendirilir.

* Limited Şirkette Noter huzurunda Hisse Devir Sözleşmesi ile yapılan pay devirleri tescile tabidir. Anonim Şirket pay devirleri tescil edilmez, Noterde yapılma zorunluluğu bulunmamaktadır. Birden fazla ortaklı Anonim Şirkette Hamiline Yazılı Pay Senet devirleri Merkezi Kayıt Kuruluşuna bildirilirken, nama yazılı paylarda bildirim mükellefiyeti bulunmamaktadır. Bu durumda ortakların takibi zorlaşmaktadır.

* Anonim Şirketlerde ortak - Yönetim Kurulu farklı kişilerden oluşabilir. Ortaklar yönetime girmeyebilir. Limited şirketlerde ortaklardan en az bir tanesi kanuni temsilci olarak seçilmelidir. Ancak tamamının yönetici olma zorunluluğu bulunmamaktadır.

* Anonim Şirket hisse senedi veya tahvil ihraç edebilir.

* Anonim Şirketin halka açılma hakkı mevcuttur.

* Limited şirketlerde avukat bulundurma zorunluluğu yoktur.

* Anonim Şirketlerde taahhüt edilen sermaye miktarının ¼’ünün şirketin tescili ile ödenmesi, kalan tutarın en geç 24 ay içinde ödenmesi gerekmektedir. Limited şirketlerde ise sermaye borcunun 24 ay içinde ödenmesi gerekir.

* Anonim şirketlerde Yönetim Kurulu üyeleri en fazla 3 yıl süre ile görev yapabilir. Limited şirketlerde ise, şirket müdürleri aksi karar alınıncaya kadar seçilebilir.

Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

İstihdama katkısı ve birçok sektörü harekete geçirmesi ile ülke ekonomisi içinde yarattığı katma değer nedeniyle inşaat işlerine mevzuatta bazı ayrıcalıklı imkanlar tanınmıştır.

Müteahhitlerin büyük çoğunluğu, bedelini ödemekte zorlanacağı arsaya nakit ayırmak yerine arsa sahibi ile kat karşılığı ya da hasılat paylaşımlı inşaat işlerini tercih etmektedir.

Kat (arsa) karşılığı inşaat işi

Kat karşılığı inşaat işinde, arsa sahibi arsasının belli bir bölümünü müteahhide (yükleniciye) vermeyi, müteahhit ise bu arsa payı karşılığında arsa sahibinin uhdesinde kalacak arsa payı üzerine sözleşmedeki proje şartları çerçevesinde bağımsız bölümler inşa edip, arsa sahibine süresi içinde teslim etmeyi vaat etmektedir.

Yani, tarafların anlaştığı oran dikkate alınarak arsanın bir bölümü hiçbir zaman müteahhide geçmeyerek arsa sahibinde kalmakta, sadece belli bir bölümü müteahhide teslim edilmektedir. Arsa karşılığı inşaat işinde, arsa sahibi tarafından konut veya işyerine karşılık müteahhide arsa payı teslimi, öte yandan, müteahhit tarafından arsa payına karşılık arsa sahibine de konut veya işyeri teslimi yapılmış sayılır.

Hasılat paylaşımı inşaat işi

 Hasılat paylaşımı, son yıllarda kat karşılığı inşaat modeline alternatif olarak ortaya çıkan ve giderek yaygınlaşan bir bina inşaat yapım modelidir.

Bu modelde; arsa sahibi arsasının tamamını sözleşme şartlarına göre yüklenici tarafından gerçekleştirilecek inşaat projesi sonucunda elde edilecek hasılatın belli bir payı karşılığında müteahhide (yükleniciye) teslim etmeyi vaat etmektedir. Kat irtifak tapusu, yine arsa sahibi adına kurulmakta olup, müteahhit satış vaadi sözleşmeleriyle topladığı hasılatın belli payını arsa sahibine vererek arsanın bedelini ödemektedir.

Bu modelde, bağımsız bölüm satış faturalarının tümü müteahhit tarafından düzenlenmektedir. Zira, arsa sahibinde arsa payı hiç kalmamakta, arsanın tümü müteahhide devredilmektedir. Müteahhit de arsa üzerine arsa payı hariç diğer inşaat maliyetine katlanıp bağımsız bölümleri inşa etmekte ve üçüncü kişilere arsa paylı bağımsız bölüm tapularını fatura düzenleyerek teslim edebilmektedir.

Vergisel yönden değerlendirme

Arsa karşılığı inşaat işlerinde, tercih edilen modele göre düzenlenecek belgelerde KDV oranı ve faturanın tutarı da değişmektedir. Hasılat paylaşımlı model aslında arsa sahibinin arsasını müteahhide vadeli satışı işlemidir. Satış bedeli ise, hasılata endekslenmiş olup, bu arsa üzerinde inşa edilecek projenin müteahhit tarafından satılmasıyla oluşacak hasılattan anlaşılan oranda arsa sahibince alınan paydır.

Arsa sahibi fatura düzenlemesi gereken bir mükellef ise hasılattan aldığı pay bedeli kadar müteahhide arsanın KDV oranı ile “arsa payı” faturası düzenleyecektir. Müteahhit ise bu arsa üzerine gerçekleştireceği inşaat projesi sonucu nihai alıcılara bağımsız bölüm faturası düzenleyecek ve KDV hariç hasılattan arsa payı bedelini arsa sahibine ödeyecektir. Faturanın mahiyeti “arsa payı” olup KDV oranı arsaya ait KDV oranıdır.

Kat karşılığı mı, hasılat paylaşımı mı?

Arsa sahibinin; müteahhitle kat karşılığı ya da hasılat paylaşımlı modeli tercih etmesinde, “nakde ihtiyaç” ile “yatırım amaçlı” gayrimenkul edinimi önemli olacaktır. Özellikle; arsa sahibi gerçek kişiler açısından ağır bir vergi yükü ile karşılaşmamak ve olası bir vergi incelemesinde yasal açıdan korunabilmek için arsa (kat) karşılığı inşaat işleri uygun bir model olacaktır.

Netice itibarıyla; tamamen yatırım amaçlı bağımsız bölüm maliki olmak isteniyorsa “kat karşılığı”, nakit ihtiyacı giderilmek isteniyorsa “hasılat paylaşımlı” model tercih edilmelidir. Özetlemeye çalıştığımız konunun detayına, Yeminli Mali Müşavir İlhan KIRIKTAŞ tarafından hazırlanan ve İstanbul Yeminli Mali Müşavirler Odasının internet sitesinde (https:// istanbulymmo.org.tr) yayınlanan çalışmasına ulaşmak mümkün.

Sözün özü: vergi planlamasının (vergiden kaçınmamın) yasal sınırlar içinde gerçekleştirildiği sürece suç olmadığı bilinmelidir. Talha APAK

https://www.dunya.com/kose-yazisi/insaat-isinde-kat-karsiligi-mi-hasilat-paylasimi-mi/728191

Ticari faaliyetle uğraşan kişi ve kurumlar, ihtiyaçları olan kaynağı zaman zaman ortaklarından veya grup şirketlerinden, belirli bir faiz karşılığı veya faizsiz olarak karşılayabiliyor.

Borçlanmanın belli bir faiz karşılığı olması halinde, borcun emsaline uygun olup olmadığı önemli. Uygunsa, vergilemede çok da sorun olacak bir durum olmayabilir. Elbette borç örtülü sermaye niteliğinde değilse.

Bugün yazacağım konu, gerçek kişi ortaklardan sağlanan faizsiz borçlanmada, ortak tarafından beyan edilmesi gereken bir gelirin olup olmayacağına ilişkin. Bir sonraki makalede de, ticari faaliyetle uğraşan ortaklardan/grup şirketlerinden/ilişkili kişi veya kurumlardan sağlanan faizsiz kredilerde karşılaşabileceğimiz vergi konularına ilişkin olacak.

Mali İdare’nin görüşü

Konuyla doğrudan ilgili bir genel tebliğ, sirküler veya özelgeye rastlamadım. Belki vardır, bilmiyorum.

Borç para verenlerin elde ettikleri gelirlerin vergilemesiyle ilgili olarak 1972 yılında yayımlanan 104 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği’nde, borç para verenlerin hangi hallerde ticari kazanç, hangi hallerde menkul sermaye iradı elde etmiş sayılacakları açıklanmış, “ev kirasız, para faizsiz olarak menfaat sağlanması” başlığı altında da, “ev kirasız para faizsiz” uygulamasında karşılıklı olarak menfaat sağlandığı, faiz ve kira tutarının çevrenin hayat şartlarına, ekonomik bünyesine, kredi ve para piyasasına göre karşılıklı olarak takdir edilmesi gerektiği açıklanmış.

Tebliğde, faizsiz borç verilmesi durumunda herhangi bir vergileme olup olmayacağına ilişkin bir açıklama yok.

Mali İdare’nin, faizsiz verilen borç karşılığında, borç verenin bir gelir elde etmiş sayılıp sayılmayacağına ilişkin tespit edebildiğim bir açıklaması yok ama yapılmış tarhiyatlar ve tarhiyatların dava konusu yapılması sonucu verilmiş yargı kararları var.

Kararlarda yer alan açıklamalardan anladığım kadarıyla yapılan tarhiyatlar, yüksek tutarlara ulaşan borcun, aralarında akrabalık veya iş ilişkisi bulunan kişiler arasında da olsa, karşılıksız olarak verilmeyeceği, faiz karşılığı olmaksızın borç verilmesinin “ev kirasız para faizsiz” kuralına, ticari teamüllere ve hayatın olağan akışına aykırı olduğu gerekçesine dayanıyor. Borç karşılığında faiz alınmadığının ispatı da borç verenden bekleniyor.

Yargı kararları

Konuyla ilgili olarak 23.03.2022 tarihli, tespit edebildiğim 10 adet Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurul Kararı var. Kararlardan, bir şirketin birden fazla ortağından faizsiz borç aldığı, her bir ortağa birden fazla yıl için tarhiyat yapıldığı anlaşılıyor.

Tespit ettiğim bu kararlardan başka konuyla ilgili karar var mı bilmiyorum. Ancak Kararda Danıştayın yerleşik içtihadından bahsedildiğine bakılırsa, aynı yönde daha önce verilmiş başka çok sayıda karar olduğu anlaşılıyor.

İlgilenenler için yargılama sürecini ve kararı da özetleyeyim. 

Yargı kararlarına konu olayın özeti şöyle: Ortağı olduğu şirkete faizsiz borç veren gerçek kişilere, elde ettiği faiz gelirini beyan etmediği gerekçesiyle gelir vergisi tarhiyatı yapılmış. Tarhiyat, faiz karşılığı olmaksızın borç verilmesinin "ev kirasız para faizsiz" kuralına, ticari teamüllere ve hayatın olağan akışına aykırı olduğu ve aksinin ispatının davacıya ait olduğu değerlendirmesine bağlı olarak yapılmış. Beyan edilmesi gereken faiz tutarı ise TC Merkez Bankasınca uygulanan avans faiz oranıyla hesaplanmış.

- Vergi mahkemesi kararları

Vergi mahkemeleri; yüksek meblağlara ulaşan borcun menfaatsiz olarak verilmeyeceğinin kabulü gerektiği, günümüzün ekonomik koşullarına göre önemli bir meblağın karşılıksız olarak alınıp verilmesinin iktisadi, ticari ve teknik icaplara aykırı düştüğü, aksinin ispatının bunu iddia eden davacılara ait olduğu, ancak davacıların şirkete verdiği borçlar nedeniyle faiz geliri elde edilmediğine ilişkin bilgi ve belge sunamadığı gerekçeleriyle, davacıların ortağı olduğu şirkete verdiği borç nedeniyle faiz geliri elde ettikleri sonucuna ulaşmış ve davaları reddetmiş.

- Danıştay kararı

Davacıların temyiz istemini inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesi; davacı hakkında düzenlenen vergi inceleme raporlarında, davacıların, ortağı olduğu şirkete vermiş olduğu borç karşılığında faiz geliri elde ettiği yönünde bir tespit bulunmadığı, ortakların şirkete verdiği borç karşılığında elde edeceği menfaatin münhasıran bir faiz geliri şeklinde ortaya çıkmasının zorunlu olmadığı, ortakların şirkete borç vermesini engelleyen veya verilen borç karşılığı faiz geliri elde etmesini zorunlu kılan bir yasa hükmünün de bulunmadığı hususları dikkate alındığında, şirket ortağı tarafından verilen borç para karşılığında faiz geliri elde edilmemesinde ticari hayatın olağan akışına aykırı bir yön bulunmadığı sonucuna varmış ve Vergi Mahkemesi kararlarını bozmuş. (Danıştay Dokuzuncu Dairesi’nin kararlarının özetini, aşağıda özetleyeceğim Danıştay Vergi dava Daireleri Kurul Kararları’nda bulabilirsiniz.) 

- Vergi Mahkemesi ısrar kararı

Vergi Mahkemeleri, aynı gerekçelerle ilk kararlarında ısrar etmiş. 

- Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu kararları

Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu, uyuşmazlığın çözümünün, ortak tarafından şirkete verilen borç paranın mutlak suretle karşılıklı (faiz) olmasının gerekip gerekmediğinin belirlenmesine bağlı olduğu belirlemesini yaptıktan sonra;

- Danıştay’ın yerleşik içtihatları ile yakın akrabalık bağı veya iş ilişkisi bulunmayan kişiler arasında önemli miktarlardaki paraların günün ekonomik koşullarında karşılıksız olarak alınıp verilemeyeceğinin kabul edildiği, aralarında iş ilişkisi bulunan kişiler arasında herhangi bir karşılık olmaksızın ödünç para verilebileceğinin açık olduğu,

- Şirket sözleşmesi ve yasal düzenlemelerle şirket ile ortak arasında öngörülen hak ve yükümlülüklerin mahiyeti dolayısıyla iş ilişkisinin varlığı dikkate alındığında ortakların şirkete verdiği borç paranın faizsiz olabileceği,

- Vergi Usul Kanunu’nun 3. maddesinin (B) işaretli fıkrası uyarınca normal ve mutad olan durumun, davacının ortaklık ilişkisi içinde bulunduğu şirkete faizsiz olarak borç vermesi olduğu, Vergi İdaresinin, şirkete verilen borç karşılığında faiz alındığını somut olarak ortaya koyması halinde, söz konusu gelirin vergiye tabi olacağı ancak İdarece yapılan herhangi bir tespit de bulunmadığı,

gerekçeleriyle, davacıların şirketten olan alacağından elde ettiği faiz gelirini beyan dışı bıraktığından hareketle davacıların adına tarh edilen gelir vergisinde hukuki isabet görmemiş ve davaların reddi yönündeki Vergi Mahkemesi ısrar kararlarını bozmuş. (Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun 23.03.2022 tarih ve K:2022/361-370 sayılı 10 adet kararı. İlgilenenler bu kararları Danıştayın internet sitesinde bulabilir.) 

Kişisel değerlendirmem

Konuyu birkaç noktadan kısaca değerlendirmek isterim.

- İnceleme raporlarında ve Vergi Mahkemesi kararlarında, teknik olarak karşılanamayacak bir durum var. Olmayanın (faiz ödenmediğinin) ispatı isteniyor. Kaldı ki, faiz ödenmesi/tahsilatı hukuken zorunlu değil, faiz ödenmese de gelirin elde edilmiş sayılmasını gerektiren bir düzenleme de yok. Zaten bu durum, Danıştay kararında ve Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu kararında karşılık buluyor.

- Bir kişinin ortağı olduğu şirkete faizsiz borç vermesinin iktisadi ve ticari icaplara uygun olup olmadığı konusunda tereddüt yaşanmaması gerekir. Ülkemiz koşullarında, küçük ve orta boy işletmelerde sıklıkla karşılaşılan, hayatın olağan akışında sıradan ve yaygın olarak yapılan bir işlem. Birçok küçük ve orta boy şirkette, şirket nakdinin sıklıkla ortak tarafından faizsiz kullanıldığı (emsal faiz oranıyla faiz hesaplanmasına ve gelir yazılmasına ilişkin açık düzenleme var), buna karşılık şirket ihtiyaç duydukça ortak tarafından faizsiz finanse edildiği (gerçek kişi ortak için emsal faiz oranıyla faiz hesabına ve beyanına ilişkin yasal bir hüküm yok) bir gerçek.

- Son olarak, 104 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği’nde yer alan “ev kirasız para faizsiz" kuralının, tarhiyat konusu işlemle aynı olmadığını değerlendiriyorum. Tebliğde açıklanan durumda, aralarında akrabalık veya iş ilişkisi olmayan kişiler arasında iki işlem (borç verme ve kiralama) var ve gerçekte birbiriyle mahsup edilen iki bedel var. Yukarıda özetlediğim olayda ise aralarında ortaklık ilişkisi olan kişiler arasında sadece borç verme işlemi var ve faiz söz konusu değil. İşleme ve Tebliğ’de yer alan açıklamaya böyle bakınca, Tebliğ’de de aslında faizsiz borç verilmesi durumunda, borç verenin beyanı gereken bir gelir olmadığının söylenmiş olduğu düşünülebilir.Recep BIYIK

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/iliskili-kisilere-faizsiz-borc-verilmesinde-olasi-vergi-konulari/744313

22 Mayıs 2024 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 32553

Hazine ve Maliye Bakanlığından:

BİRİNCİ BÖLÜM

Başlangıç Hükümleri

Amaç

MADDE 1- (1) Bu Tebliğin amacı, nakden veya mahsuben tahsil edilen tutarlardan mevzuatı gereğince yapılan ret ve iade işlemlerinin elektronik ortamda yürütülmesini sağlamaktır.

Kapsam

MADDE 2- (1) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri ile merkezi yönetim kapsamında olmamakla birlikte Hazine ve Maliye Bakanlığınca (Muhasebat Genel Müdürlüğü) geliştirilen bilişim uygulamaları üzerinden ret ve iade işlemlerini gerçekleştiren kamu idareleri bu Tebliğ hükümlerine tabidir.

(2) Vergi dairelerince yürütülen ret ve iade işlemleri ile vergi gelirlerinden yapılacak ret ve iade işlemleri bu Tebliğ kapsamında değildir.

Dayanak

MADDE 3- (1) Bu Tebliğ, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun ek 4 üncü maddesi, 27/12/2014 tarihli ve 29218 mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Merkezi Yönetim Muhasebe Yönetmeliğinin 557 nci maddesi ile 26/6/2018 tarihli ve 30460 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Bütünleşik Kamu Mali Yönetim Bilişim Sistemi Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 24 üncü maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.

Tanımlar

MADDE 4- (1) Bu Tebliğde geçen;

a) Bakanlık: Hazine ve Maliye Bakanlığını,

b) Harcama birimi: Kamu idaresi bütçesinde ödenek tahsis edilen ve harcama yetkisi bulunan birimi,

c) Harcama yönetim sistemi: Bakanlık tarafından geliştirilen ve muhasebe yönetim sistemi ile entegre çalışan, ödeme emri belgesi ile eki kanıtlayıcı belgelerin elektronik ortamda oluşturulduğu bilişim sistemini,

ç) Kamu idaresi: 2 nci maddenin birinci fıkrasında belirtilen her bir kamu idaresini,

d) Kanıtlayıcı belge: İlgili mevzuatına göre, ret ve iadesi yapılacak işlemlerin belirlenmiş usul ve esaslara uygun olarak yapılmasına ilişkin olan ve ödeme emri belgesine eklenen belgeyi,

e) Muhasebe işlem fişi: Mali işlemlerin muhasebeleştirilmesine esas bilgileri içeren ve muhasebe yetkilisince imzalanan muhasebe belgesini,

f) Muhasebe yönetim sistemi: Bakanlık tarafından geliştirilen ve harcama yönetim sistemi ile entegreçalışan, ödeme emri belgesi ile eki kanıtlayıcı belgelerin elektronik ortamda iletildiği, muhasebe işlem fişlerinin elektronik ortamda oluşturulduğu bilişim sistemini,

g) Ödeme emri belgesi: Kamu idarelerinin bütçelerinden yapılacak ödemeler ve diğer ödemelere ilişkin bilgiler ile bu süreçte görevli ve sorumlu olanların onay veya imzalarının bulunduğu ve ekinde gerçekleştirme belgelerinin yer aldığı, muhasebe işlem fişine eklenmesi zorunlu belgeyi,

ğ) Ret ve iade belgesi: Ret ve iade işlemlerine ait gerekli bilgileri gösteren ve ödeme emri belgesine eklenen belgeyi,

ifade eder.

İKİNCİ BÖLÜM

Genel Hükümler

Tahsilat kayıtlarının harcama birimleriyle paylaşılması

MADDE 5- (1) Bakanlıkça, muhasebe yönetim sisteminde kamu idaresi defterine harcama birimi adına yapılan tahsilatların, harcama yönetim sistemi üzerinden, ilgili kamu idaresinin/harcama biriminin erişim ve kontrolüne açılması sağlanır.

Ret ve iade işlem süreci

MADDE 6- (1) Tahsilatlardan yapılacak ret ve iadeler, harcama birimlerince ilgili mevzuatı gereği düzenlenmesi gereken belgelerin ödeme emri belgesine eklenerek elektronik ortamda muhasebe birimlerine iletilmesi suretiyle gerçekleştirilir.

(2) Ret ve iade süreci başlatıldığında harcama yönetim sisteminde otomatik olarak ret ve iade belgesi oluşturulur.

(3) Birinci fıkra kapsamında yapılacak işlemler; 18/10/2022 tarihli ve 31987 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Muhasebat Genel Müdürlüğü Genel Tebliği (Sıra No: 78) (Harcamaların Elektronik Ortamda Gerçekleştirilmesi)’nde belirtilen usul ve esaslara göre yürütülür.

(4) Harcama birimince düzenlenen ret ve iadelere ilişkin ödeme emri belgesi ve eklerinin elektronik ortamda muhasebe birimine iletilmesi üzerine, muhasebe birimince gerekli kontroller yapılarak muhasebeleştirme işlemleri gerçekleştirilir.

(5) Bakanlık, kamu idaresi ve/veya tahsilatın kaydedildiği yardımcı hesap bazında sürecin harcama yönetim sistemi üzerinden yapılmasını zorunlu hale getirebilir.

(6) Beşinci fıkraya göre zorunluluk getirilen işlemler Bakanlıkça, harcama birimlerine ve muhasebe birimlerine duyurulur.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Çeşitli ve Son Hükümler

Sorumluluk

MADDE 7- (1) Harcama birimlerinin ve muhasebe birimlerinin ilgili mevzuattan kaynaklı sorumlulukları devam eder.

(2) Ret ve iade işlemlerine ilişkin harcama birimince muhasebe birimine yapılması gerekli bildirimler, harcama yönetim sistemi üzerinden ödeme emri belgesi düzenlenmesi ve muhasebe yönetim sistemine gönderilmesi suretiyle yapılmış sayılır.

Yetki

MADDE 8- (1) Bakanlık, bu Tebliğ kapsamındaki iş ve işlemleri kılavuzlar ile açıklamaya ve ortaya çıkacak tereddütleri gidermeye yetkilidir.

Geçiş hükmü

GEÇİCİ MADDE 1- (1) Bu Tebliğ, ilgili kamu idaresi açısından, Bakanlıkça uygulama zorunluluğu getirildiği ve gerekli bildirimin kamu idaresine yapıldığı tarihe kadar uygulanmaz.

Yürürlük

MADDE 9- (1) Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 10- (1) Bu Tebliğ hükümlerini Hazine ve Maliye Bakanı yürütür.

Komple yatırım yapan firmaların yatırımın devam ettiği süre zarfında başka kaynaklardan elde ettiği gelir ve buna bağlı olarak safi geçici vergi matrahları varsa şu iki kriteri; yapılan harcama ve yatırım döneminde yararlanılabilecek yatırıma katkı tutarını aşmamak şartıyla indirimli kurumlar vergisinden faydalanabilirler. Burada elde edilen gelirin niteliğinin bir önemi bulunmamaktadır. Öte yandan, komple yatırım tamamlandıktan sonra bu yatırımdan elde edilen kazancın ayrı olarak tespiti ve bu kazanç kısmının ticari bilanço karı içerisindeki payı dikkate alınmak suretiyle kalan yatırıma katkı tutarı için indirimli kurumlar vergisinden faydalanılabilecektir. Tamamlanan komple yatırım ile ilgili hak kazanılan yatırımı katkı tutarlarının tamamından faydalandıktan sonra, bu komple yatırımdan elde edilen kazanç yeni alınan veya alınacak bir yatırım teşvik belgesi için diğer faaliyetlerden elde edilen kazanç olarak değerlendirilecektir. Komple yatırımdan elde edilen kazanca indirimli kurumlar vergisi uygulanırken eş zamanlı komple yatırım kazanç dışındaki kazançların yine başka teşvik belgesi için diğer faaliyet geliri olarak indirimli kurumlar vergisine tabi tutulabileceği unutulmamalıdır.

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • TAM İSTİSNA KAPSAMINDA YÜKLENİM KDV İADESİ ANALİZİ * Yüklenilen KDV’nin Yüklenildiği Dönem İle İadenin Talep Edildiği Dönem…
  • İTUS, HİS , ATU KAPSAMINDA KDV İADE HADLERİ İndirimli Teminat Uygulama Sistemi ( İTUS) Hızlandırılmış İade Sistemi (…
  • Araç Alım Satımlarında Yeni Dönem Başlıyor, Trafik Sigortasında 15 Gün Kuralı Kalkıyor Böylece araç alım satımlarında trafik sigortası kaynaklı sorunlar ortadan kalkacak…
Top