Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Çarşamba, 25 Nisan 2018 17:59

9 Adet Tebliğ Taslağı Hazırlandı

Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından hazırlanan Vergi Usul Kanunu Tebliğ taslaklarıyla, 7103 sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un uygulama esasları düzenlendi.

İlk tebliğ taslağında, kanunun yayım tarihinden sonra ticaret siciline tescil edilen sermaye şirketlerinden yatırım teşvik belgesi kapsamında yatırım yapacak olanlara, işe başladıkları hesap dönemini takip eden dönem sonuna kadar yurt dışından getirilerek sermaye olarak konulan yabancı paraların değerlemesine ilişkin açıklamalara yer verildi.

Düzenlemeyle, yeni kurulan sermaye şirketlerine, yurt dışından getirilen ve yabancı para olarak konulan sermayenin döviz değerlemesine tabi tutulmasında özel bir uygulamaya gidiliyor. Tam mükellef sermaye şirketleri, işe başladıkları hesap dönemi ile müteakip hesap dönemi boyunca bu yabancı paraları kullanmaması halinde, söz konusu yabancı paralar yabancı para değerlemesine tabi tutulmayacak, böylece bu dövizin kullanılmaması nedeniyle herhangi bir kar zarar ortaya çıkmayacak. Ayrıca bu döviz, yatırım teşvik belgesi kapsamında kullanılırsa ortaya çıkan kur farkları da özel bir hesaba alınarak, kazanç olarak dikkate alınmayacak.

Bir diğer tebliğ taslağıyla da gıda ve ilaç gibi bozulduğu zaman imha edilmesi gereken mallara ilişkin düzenleme yapıldı. Bu malların imhasının, takdir komisyonları nezaretinde yapılması gerekirken, yapılan düzenlemeyle, takdir komisyonuna gerek olmadan imha yapılmasının önü açıldı. İade alınarak imha edilmesi gereken mallar, belirlenen oran dahilinde imha edildiği sürece, takdir komisyonuna gerek olmaksızın gider olarak dikkate alınabilecek.

Hazırlanan diğer taslakla da makine ve teçhizat alımlarına yönelik amortisman teşviki düzenlendi. 31 Aralık 2019 tarihine kadar alınacak yeni makine ve teçhizat için özel bir amortisman uygulamasına gidilecek. Uygulama kapsamında, imalat sanayiinde, Ar-Ge, yenilik ve tasarım faaliyetlerinde kullanılmak üzere ve yatırım teşvik belgesi kapsamında alınan makine ve teçhizatlar olacak. Firmalara, daha kısa sürede ve daha yüksek oranda amortisman tutarı yazma imkanı getirildi. Buna göre, faydalı ömür sürelerinin yarısı oranında yeni faydalı ömür süresi belirlenecek ve buna göre amortisman oranı ve giderleri hesaplanacak. Örneğin, 5 yıl  olan faydalı ömür süresi, 3 yıl olarak dikkate alınarak, kıymetler bu süre zarfında amortismana tabi tutulabilecek. A.A.

Taslak Tebliğleri Tek tek Özetlersek;

1) Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair 18 Seri No.lu Tebliğ Taslağı.

Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair 18 Seri No.lu Tebliğ Taslağında; 7103 sayılı Kanun ve 7104 sayılı Kanun ile KDV Kanununda değişiklik yapılan aşağıdaki husulara ilişkin açıklamalara yer verilmiştir:

  • Arsa karşılığı inşaat işlerinde “teslim” konusu,
  • Organize Sanayi Bölgeleri ile küçük sanayi sitelerinin altyapı yatırımlarına KDV istisnası,
  • Ar-Ge, yenilik ve tasarım faaliyetlerinde kullanılmak üzere yapılan yeni makina ve teçhizat teslimlerinde istisna uygulaması,
  • İmalat sanayiinde kullanılmak üzere yapılan yeni makina ve teçhizat teslimlerinde istisna uygulaması,
  • İndirimli orana tabi işlemin gerçekleşmesinden sonra yapılan alımlar ve iskontolarda KDV hesaplanması,
  • ATİK’lere ilişkin yüklenilen KDV’nin kullanılan süreye isabet eden kısmının indirim konusu yapılması,
  • Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazançlara ilişkin yurtdışından temin edilen hizmetler dolayısıyla sorumlu sıfatıyla ödenmiş KDV’ler,
  • Vergisel uyum seviyeleri ve bu uyum seviyelerine göre farklı iade yöntemlerinin tespit edilmesi,
  • Yapılan izahın izaha davet komisyonlarınca yeterli bulunmaması ve mükellef tarafından öngörülen işlemlerin gerçekleştirilmemesi durumunda incelemeye veya takdire sevk işlemleri yapılan mükelleflerin de aynı şekilde özel esaslara alınması.

2) Kurumlar Vergisi Genel Tebliği (Seri No:1)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Taslağı (Seri No:15).

Kurumlar Vergisi Genel Tebliği Taslağında; 7103 sayılı Kanunla, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nda yapılan;

  • Bölgesel yönetim merkezlerine tanınan kurumlar vergisi muafiyetinin kaldırılmasına,
  • Tasfiye öncesi ve tasfiye döneminde vergi tarhiyatı ve ceza kesme işleminin yapılacağı kişiler hakkında hükümlerin taşınması

konularında açıklamalara yer verilmektedir.

3) 497 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğ Taslağı.

Vergi Usul Kanunu Tebliğ Taslağında; 7103 sayılı Kanun'un 16 ncı maddesi ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'na eklenen Geçici 30 uncu maddesiyle, madde kapsamına giren mükelleflerce maddede belirtilen şartlar kapsamında iktisap edilen yeni makina ve teçhizat için uygulanacak amortisman oran ve sürelerinin, Maliye Bakanlığınca 213 sayılı Kanunun 315 inci maddesine göre tespit ve ilan edilen faydalı ömür sürelerinin yarısı dikkate alınmak suretiyle hesaplanabilmesine olanağı getirilmiş ve madde uygulamasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesine ilişkin açıklamalara yer verilmektedir.

4) 496 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğ Taslağı.

Vergi Usul Kanunu Tebliğ Taslağında; 213 sayılı Kanun’un 267 ve 278 inci maddeleri uyarınca, yangın, deprem ve su basması gibi doğal afetler nedeniyle veya bozulmak, çürümek, kırılmak, çatlamak, paslanmak gibi nedenlerle imha edilmesi gereken malların değerlenmesinde bu kıymetlerdeki değer düşüklüğünün takdir komisyonu marifetiyle tespit edilmesine ilişkin genel uygulamaya ilişkin açıklamalar ile imha edilmesi gereken emtianın emsal bedelinin, takdir komisyonu kararı olmaksızın mükelleflerce değerlemesinin yapılabilmesine yönelik düzenleme uygulamasına ilişkin açıklamalara yer verilmektedir.

5) 495 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğ Taslağı.

Vergi Usul Kanunu Tebliğ Taslağında; 7103 sayılı Kanunun yayımı tarihinden sonra ticaret siciline tescil edilen mükelleflerden yatırım teşvik belgesi kapsamında yatırım yapacak tam mükellef sermaye şirketlerine, işe başladıkları hesap dönemini takip eden hesap dönemi sonuna kadar yurt dışından getirilerek sermaye olarak konulan yabancı paraların değerlemesine ilişkin açıklamalara yer verilmektedir.

6) 494 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğ Taslağı.

494 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Tebliğ Taslağında; 21/3/2018 tarihli ve 7103 sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 12 nci maddesi ile 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 353 üncü maddesinde yapılan değişikliğe istinaden, elektronik belge olarak düzenlenmesi gereken belgelerin kağıt olarak düzenlenebileceği zorunlu hallerin belirlenmesiyle ilgili açıklamalar yer almaktadır.

7) 304 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğ Taslağı.

304 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğ Taslağında; 4447 sayılı Kanun’un Geçici 21 inci maddesiyle, aynı Kanunun Geçici 19 ve Geçici 20 nci maddeleri kapsamında işe alınan ve bu maddelerde yazılı şartları taşıyan ücretliler için asgari ücretin prim ödeme gün sayısına isabet eden tutarı üzerinden hesaplanan gelir vergisinin, asgari geçim indirimi uygulandıktan sonra kalan kısmının verilecek muhtasar beyanname üzerinden tahakkuk eden vergiden terkin edilmesi suretiyle sağlanan gelir vergisi stopaj teşvikinin uygulamasına yönelik açıklamalar yapılmıştır.

8) 303 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğ Taslağı.

303 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğ Taslağında, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 9, 23, 25, 32 ve 61 inci maddelerinde, 7103 sayılı Kanunla yapılan;

  • İhtiyaç fazlası elektrik enerjisinin satışında esnaf muaflığı,
  • Kadın hizmet erbabına sağlanan kreş ve gündüz bakımevi yardımında gelir vergisi istisnası,
  • Hizmet erbabına ödenen tazminatların vergilendirilmesi ile istisna uygulaması,
  • İlave asgari geçim indirimi uygulaması

konularında açıklamalar yapılmıştır.

9) Özel Tüketim Vergisi (II) Sayılı Liste Uygulama Genel Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri No:4) Taslağı.

Özel Tüketim Vergisi (II) sayılı Liste Uygulama Genel Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Taslak Tebliğde (Seri No:4); ihraç kayıtlı teslimlerde ihracatçılara ek süre verilmesi ile bazı taşıtların imalinde kullanılan (IV) sayılı listedeki mallar için ödenen ÖTV’nin iadesine ilişkin usul ve esaslar belirlenmektedir.

 

Amme borçlusunun  ölümü halinde mirasçıları  6183 sayılı kanunun 3. maddesinde amme borçlusu yerine ikincil borçlu olarak kabul edilmektedir. Yine 6183 sayılı kanunun 7. maddesi hükmünde ise ölen vergi mükellefinin  vergi borçlarının bulunması durumunda  ise mirası reddetmemiş kanuni veya mansup mirasçılar  murisin borçlarından  hisseleri nispetinde sorumludurlar. Mirası reddeden kanuni ve mansup mirasçıları hakkında murisin vergi borcu nedeniyle takip yapılamaz. [1]

Medeni yasanın 546 ila 550. maddeleri uyarınca mirasçılar 3 ay içerisinde mirası red veya kabul şeklinde bir tercihte bulunmaları zorunludur.  3 ay içerisinde mirasın reddedilmemesi durumunda miras kabul edilmiş hükmündedir.[2] Yüksek mahkeme Danıştay tarafından verilen bir kararda: “Kamu borçlusunun ölümü halinde mirası reddetme süresi olan 3 aylık süre geçmeden mirasçıların mallarına haciz konulamaz.” şeklinde karar verilmiştir.[3]   Bu nedenle, ölen vergi yükümlüsünün vergi borçları ( vergi cezaları hariç) mirası reddetmemiş olan  kanuni veya mansup mirasçılar tarafından hisseleri nispetinde  ölen kişinin  borçlarından  sorumlu olacaklardır.  Borçların  içerdiği ödeme emirleri mirasçılara ayrı ayrı ve hisseleri oranında  vergi dairesi  tarafından  tebliğ edilecektir.[4]

Bilindiği gibi, ölüm halinde vergisel yönden yapılması gerekli işlemler murisin yani ölen kişinin durumuna göre farklılık arz etmektedir. 

Ölüm halinde mükellefin ölüm tarihi itibariyle işini terk ettiği kabul edilmektedir.[5] Bu gibi durumlarda mükellefin mirasını reddetmemiş, yasal mirasçılarına bir takım görevler düşmektedir.

Mirası kabul etmek istemeyen mirasçılara göre, mirası üç ay içerisinde reddetmelidir.  Aksi halde, miras kabul edilmiş sayılmaktadır. Böylece, üç aylık süre içerisinde varisler tarafından bu tercih kullanılmalıdır. Varislerden biri bu süre içerisinde mirası reddetmiş olduğunu beyan ederse ve bu hususla ilgili mahkemeden bir karar aldığı takdirde murisin borçlarından kurtulur. Ancak, bu mirasla ilgili alt mirasçıların murisin mirasını kabul etmeleri durumunda alt mirasçılar murisin borçlarından sorumlu olacaktır. Başka bir ifade ile alt mirasçılarda tıpkı birinci derecedeki yasal mirasçılar gibi belli durumlarda mirastan pay alabilmektedirler.

Üç aylık süre yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendiklerini kanıtlamadıkları sürece miras bırakanın ölümünü; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için miras bırakanın tasarrufunun kendilerine resmen tebliğ edilerek bildirildiği tarihten itibaren çalışmaya başlayacaktır.  Kanun hükmü gereği olarak, mirasın reddi, mirasçılar tarafından sulh mahkemesine şifahi veya yazılı olarak beyan ile yapılmalıdır. Mirasın reddi kayıtsız ve koşulsuz olması gerekmektedir. Sulh hakimi,  sözlü veya yazılı red beyanı bir tutanak ile tespit etmek zorundadır. Süresi içerisinde yapılmış olan red beyanları, mirasın açıldığı yerin sulh mahkemesince özel bir deftere yazılır ve reddeden mirasçı isterse kendisine bu red beyanını gösteren yazılı belge verilmektedir. 

Buna göre, yasal süresi içerisinde mirası reddetmeyen varis,  mirası kayıtsız şartsız kabul etmiş olmaktadır.[6]

Vergi yasaları uyarınca ölüm durumunda vergi cezası kendiliğinden düşmektedir.[7] Ölen kişinin kendi fiilinden kaynaklanan suçlarla ilgili olan ve vergi yasalarına aykırı eylemlerin gerektirdiği cezalar ölüm halinde ceza kesilmemekte,  şayet ceza kesilip kesinleşse dahi bu cezalar da düşmektedir.[8]

Ölüm durumunda ölen kişinin kendi fiili ile ilgili olarak;

a- Adına tarh edilmiş veya tebliğ edilmiş veya tahakkuk etmiş vergilerle ilgili olarak kesilmiş vergi (vergi ziyaı, usulsüzlük ve özel usulsüzlük) cezaları,

b- Ölümünden sonra ikmalen, re’sen veya idarece yapılacak tarhiyatlara ilişkin olarak kesilecek vergi ziyaına  bağlı cezalar ile usulsüzlük cezaları,

düşer.
 

Gerçek kişi mükellef ve sorumlularda açık olan bu hüküm şahıs ortaklıklarında ortaklık adına kesilecek cezalardan murisin payına düşen kısım için tereddüt doğurmaktadır. Kollektif ve adi komandit şirketlerde ortaklık kazancının düşük beyan edilmesi halinde vergi ortaklar adına tarh edilirken ceza ortaklık adına kesilmektedir.[9] Keza adi ortaklıklarda KDV açısından verginin ödenmesinden müteselsilden sorumlu olmak üzere ortakların herhangi birisi tarhiyatın muhatabı kabul edilmektedir.

Ortaklıklar adına kesilecek cezalarda ortaklardan birinin ölümü halinde ortağın payına isabet eden ceza da düşecektir. Ancak bu durum kolektif ve adi komandit ortaklıklarda gelir vergisi açısından geçerli olup KDV ve gelir vergisi tevkifatı açısından önemi yoktur. Adi ortaklıklarda ise ortaklık adına kesilmesi gereken cezaların tamamında ölen ortağın payına isabet eden ceza düşmektedir.

Sermaye şirketleri ve diğer kurumlar vergisi mükelleflerinde ceza tüzel kişilik adına kesildiği için ortaklardan birinin veya bir kaçının ölümü cezayı kaldırmaz.

Cezanın ölüm tarihinden önce kesilmiş olmasının veya ölümden sonra yapılan incelemeler üzerine kesilecek olmasının önemi yoktur.  Hatta vergi idaresi ölüm tarihinden sonra mirasçılar tarafından uzlaşılıp ödenen cezanın bile red ve iade edilmesi gerektiği görüşündedir.[10]

Ölüm halinde VUK’nunda yazılı cezalardan sadece vergi cezaları düşer. Uygulanacak safhaya gelmiş işyeri kapatma cezasının para cezasına çevrilmesini talep eden mükellefin ödeme süresi içinde vefat etmesi halinde bu ceza da düşer.[11] Ölen mükellefin işyeri kapatılmamışsa, işyeri kapatma cezası mükellefe değil işyerine uygulanan bir ceza olmasına rağmen, uygulanacak safhaya gelen bu ceza da uygulanmaz.

Kaçakçılık fiilleri nedeniyle hükmolunacak hürriyeti bağlayıcı cezalar ise 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun “Sanığın veya hükümlünün ölümü” başlıklı 64. maddesine istinaden kalkmaktadır.

Söz konusu madde “Sanığın ölümü halinde kamu davasının düşürülmesine karar verilir. Ancak, niteliği itibariyle müsadereye tabi eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak bunların müsaderesine hükmolunabilir. Hükümlünün ölümü, hapis ve henüz infaz edilmemiş adli para cezalarını ortadan kaldırır. Ancak, müsadere ve yargılama giderlerine ilişkin olup ölümden önce kesinleşmiş bulunan hüküm, infaz olunur.” hükmünü ihtiva etmektedir. Bu durumda kaçakçılık fiili işleyen kişi adına hükmolunan cezanın adli para cezasına çevrilmesi halinde ölümü ile bu para cezası da kalkmaktadır.

VUK md. 16 hükmüne göre, vergi yasalarında hüküm olmayan durumlarda ölüm dolayısıyla mirası reddetmemiş kanuni mirasçılara geçen ödevlerin yerine getirilmesinde bildirim ve beyanname verme sürelerine  “üç ay”  ilave edilmektedir. Aynı şekilde,  6183 sayılı AATUHK’nun  7. maddesi hükmü  uyarınca  borçlunun ölümü durumunda   mirası reddetmeyen varisler  hakkında da  yukarıda yer alan hükümler aynen uygulanacaktır. Dolayısıyla, Türk Medeni Kanununa göre murisin mirası üç ay içinde reddedilebilir. Yasal süre içinde mirası reddetmek için sulh mahkemelerine başvurmayan mirasçılar ise mirası kayıtsız şartsız üstlenmek ve kabul etmek zorunda kalacaktır.  Reddedilmeyen miras için ise,  alacaklı kurum ve kuruluşlar yasal takibata geçebilir.

Diğer taraftan,  mirası reddeden kanuni ve mansup mirasçılar hakkında, murisin vergi borcu dolayısıyla takip yapılamayacağına ilişkin yüksek mahkeme tarafından verilmiş bir kararda bulunmaktadır.[12]  Alt mirasçılar mirası kabul ettikleri takdirde doğal olarak murisin de vergi borçlarından sorumlu olmaları gerekecektir. Nazlı Gaye Alpaslan

http://www.hurses.com.tr/av-nazli-gaye-alpaslan/alt-mirascilarin-murisin-vergi-borclarindan-sorumlulugu/haber-18473

--------------------

[1] Dnş. 4. D., 21.10.2004 gün ve E:2004/1522-K:2004/2048 sayılı karar.

[2] ALPASLAN Mustafa – KAYA Eda, “Varislerin, Murisin Borçlarından Sorumluluğu ve Vergi Alacağının Tahsili”, E-Yaklaşım Dergisi, Temmuz 2010, Yıl:18, Sayı:211.

[3] Dnş. 3. D., 3.3.1993 gün ve E:1991/965-K:1992/874 sayılı karar.

[4] Bkz. YILMAZ Kazım, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Yasa, Ce-Ka Yayınları, Aralık 2006, s.76-85.

[5] VUK md. 

[6] Medeni Kanun md. 606

[7] Medeni Kanun md. 610

[8] VUK md. 372

[9] VUK md. 333

[10] TC Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğünün Aydın Valiliğine gönderdiği 2.11.1999 tarih ve 30/3045-372-69 sayılı yazı.

[11] TC Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğünün Ankara Valiliğine yolladığı 11.1.1996 tarih ve 1851 sayılı yazı.

[12] Dnş. 4. D. nin,  21.10.2004 gün ve E:2004/1522-K:2004/2048 sayılı kararları.

Gelir İdaresi'nin mükellef hizmetleri kapsamında yaptığı faaliyetlerden birisi geçtiğimiz şubat ayı sonunda uygulamaya girdi. Özetle, birçok vergisel işlemin elektronik ortamda yapılabilmesine, beyanname, bildirim, dilekçe ve benzeri belgelerin elektronik ortamda verilebilmesine olanak sağlayan bu uygulamaya İnteraktif Vergi Dairesi uygulaması denmiş.

Hizmetten kimler yararlanabilir?

İnteraktif Vergi Dairesi hizmetlerinden;
- Kullanıcı kodu ve şifresi bulunan,
- e–Devlet şifresi bulunan,
- Tebliğ kapsamında şifre edinen,
bütün kişilerin yararlanması mümkün.

İnteraktif Vergi Dairesi'nde hangi işlemler yapılabilir?

İsteyen kişilerin, İnteraktif Vergi Dairesi üzerinden aşağıdaki işlemleri gerçekleştirmesi mümkün:
- Borç ödeme
- e-Tebligat sistemine dahil olmak için talepte bulunulması
- Uzlaşma ve cezalarda indirim talebinde bulunulması
- Mükellefiyet durum yazısı alınması
- Borç durum yazısı talebinde bulunulması
- Özelge talep edilmesi
- İşe başlama, adres değişikliği ve işi bırakma bildiriminde bulunulması
- İş yerlerinin (şubelerin) sayısında meydana gelen artış veya azalışlara ilişkin bildirimde bulunulması
- İzaha davet müessesi kapsamında izahta bulunulması
- 6183 sayılı Kanun kapsamında tecil talebinde bulunulması
- Vergi türü dönem değişikliğine ilişkin talepte bulunulması
- Muhtasar beyanname verilmeyeceğine dair dilekçe verilmesi
- Yukarıda sayılmayan iş ve işlemler için “genel dilekçe” verilmesi

İnteraktif Vergi Dairesi'nde hangi bilgiler görüntülenebilir?

İnteraktif Vergi Dairesi üzerinden kişiler aşağıdaki bilgileri elektronik ortamda görüntüleyebilirler:
- Vergi dairesi sistemlerinde kayıtlı olan kimlik bilgileri, iletişim bilgileri, mükellefiyet bilgileri ve motorlu taşıtlara ilişkin bilgiler
- Vergi dairelerince tahsil ve takip edilen tüm borçlar
- Elektronik ortamda verilen bildirimler, beyannameler ve bu beyannamelere ilişkin tahakkuklar
- Emanetler hesabına kaydedilen tutarlar
- Haklarında yapılan elektronik yoklamalara ilişkin tutanaklar
- Vergi dairesi tarafından banka hesapları ve/veya taşıtları üzerine uygulanan elektronik hacizler
- Elektronik tebligat sistemi kapsamında tebliğ edilen elektronik imzalı tebliğ evrakları
- Adlarına düzenlenen vergi ve ceza ihbarnameleri
- Sistem üzerinden yapılan başvuru, talep ve bildirimlerin sonuçları.

İnteraktif Vergi Dairesi'ne giriş ve şifre edinme nasıl yapılabilir?

İnteraktif Vergi Dairesi'ne kullanıcı kodu ve şifre bilgileri kullanılarak https://ivd.gib.gov.tr adresi üzerinden veya Başkanlık tarafından oluşturulan mobil uygulama üzerinden giriş yapılabiliyor.

Kullanıcı kodu, gerçek kişiler için Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, tüzel kişiler için vergi kimlik numarası.

İnteraktif Vergi Dairesi hizmetlerinden yararlanmak isteyen ve daha önce şifre almamış;

- Gerçek kişilerin Sistem üzerinden istenen bilgileri girerek,
- Tüzel kişilerin ise kanuni temsilcileri/idarecileri aracılığıyla, Sistem üzerinden istenilen bilgileri girerek şifre edinmeleri mümkün.

Kurumlar vergisi beyanı sürecinde uygulama kullanılabilir mi?

Yukarıda yer alan listeden anlaşılacağı gibi, İnteraktif Vergi dairesi uygulamasının kullanımının son derece yaygın olacağı açık. Bu çerçevede örnek olarak, kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi sürecinde, uyumlu mükelleflere sağlanan vergi indiriminden yararlanılıp yararlanılamayacağının test edilmesinde bu uygulamadan yararlanılabilir. Recep Bıyık

https://www.dunya.com/kose-yazisi/interaktif-vergi-dairesinde-neler-yapilabilir/412950

Çarşamba, 25 Nisan 2018 09:27

Mevsimlik İşler 'Kayıtlı' Olmalı

Yaz ayları yaklaşıyor. Yaz döneminde özellikle turizm ve tarım gibi bazı sektörlerde istihdamın yoğunlaştığı işlerin büyük çoğunluğunu mevsimlik işler oluşturuyor. Mevsimlik işler, bütün yıl boyunca işin sürdüğü ancak yılın belirli bir döneminde çok yoğunlaşan işler olabileceği gibi yılın sadece o döneminde çalışılan işler de olabiliyor. Örneğin, yaz kış açık olan bir otelde yaz döneminde işler yoğunlaşacağı için sadece bu dönemde mevsimlik işgücü ihtiyacı doğabiliyor.

Mevsimlik sözleşme

Mevsimlik iş sözleşmeleri, iş kanunlarında tüm yönleriyle ayrı bir düzenlemeye sahip değil. Ancak işin niteliğini göz önüne alan kanun koyucu, bazı çalışma hakları bakımından mevsimlik işçilere ilişkin ayrı düzenlemeler getirmiş durumda. Mevsimlik işlerin temel özelliği yılın belirli dönemlerinde düzenli olarak tekrarlanan işler olması.

Mevsimlik işlerde ‘süreli’ sözleşme yapılabilir

Mevsimlik işlerin yılın belirli dönemlerinde çalışılan işler olması, bu işlerde çalışanlarla belirli süreli iş sözleşmesi yapılmasına imkân sağlıyor. Belirli süreli işlerde veya belli bir işin tamamlanması ya da belirli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif koşullara bağlı olarak belirli süreli sözleşme yapılabiliyor. Bu anlamda, işin mevsimlik olması da belirli süreli yapılabilmesi açısından bir objektif koşul olarak kabul ediliyor. Diğer taraftan, sözleşme konusu işin bahsedilen objektif koşulları taşımaması halinde, sözleşmeye belirli süreli denilse de sözleşme baştan itibaren belirsiz süreli kabul ediliyor. 

Mevsimlik işlerde belirsiz süreli iş sözleşmesi olur mu?

Mevsimlik bir işte belirli süreli sözleşme yapılabiliyor olması o işte çalışan herkesin belirli süreli sözleşmeyle çalıştığı anlamına gelmiyor. Bazı hallerde işveren her mevsim çalıştırmak istediği çalışanlarla iş ilişkisinin başından itibaren belirsiz süreli sözleşme yapmayı tercih edebiliyor veya kimi zaman da sözleşme sonradan belirsiz süreliye dönebiliyor. Eğer işveren baştan belirsiz süreli sözleşme yapmayı tercih ettiyse mevsim sonunda iş sözleşmesi askıya alınmış oluyor. Bu durumda, çalışan bir sonraki dönem tekrar işe başladığında sözleşme kaldığı yerden devam ediyor. Sözleşme süreli yapıldıysa ve çalışan takip eden yılda tekrar işe başlatıldıysa, sözleşmenin baştan belirsiz süreli yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın, belirsiz süreli kabul edilmesi söz konusu. 

Sözleşme için ayrı düzenleme gerekli

Mevsimlik iş sözleşmesiyle çalışanların hem sözleşme itibarıyla iş mevzuatı bakımından hem de sosyal güvenlik açısından ayrıca düzenlenmesi gerekiyor. Niteliği gereği farklı uygulamaları haklı kılan bir sözleşme olsa da birçok hak açısından ortaya çıkan belirsizlik hem çalışanların hem de uygulayıcıların karışıklık yaşamasına neden oluyor. Dolayısıyla, mevsimlik sözleşmenin niteliklerine uygun düzenlemelerin mevzuatımıza girmesi son derece önemli. 

Mevsimlik işin süresi 11 aydan uzun olamaz

Mevsimlik işler yazın çalışılan işlerle sınırlı olmasa da bu işlerin çoğu yaz mevsiminde yapılıyor. Bunun nedeni, daha önce de belirttiğim gibi, mevsimlik işlerin tarım sektöründe ve turizm sektöründe ağırlık kazanıyor olması. Turizm sektörü açısından otellerde, plajlarda, restoranlarda, eğlence yerlerinde mevsimlik çalışma oldukça yaygın durumda. Tarım sektörü açısından ise hasat zamanı yoğun işgücü talebini doğuruyor. Hatta bu dönemlerde geçici göçler de yoğun şekilde yaşanıyor. Mevsimlik işler kısa dönemli olabileceği gibi uzun süreli de olabiliyor. Yargıtay 11 ayı aşan çalışmaların mevsimlik iş olamayacağına hükmediyor. Dolayısıyla, işin niteliği elverdiği ölçüde 11 aya kadar mevsimlik işler uzayabiliyor.

Peki yıllık izin hakkı var mı?

İş Kanunu’nda mevsimlik işlerde çalışanların yıllık izne hak kazanamayacakları açık şekilde düzenlenmiş durumda. Bu yüzden, mevsimlik bir işte çalışan kişi bu işte çalıştığı sürece ücretli yıllık izin hakkına sahip olamıyor. Fakat mevsimlik çalışan kişi daha sonra sürekli kadroya geçerse, mevsimlik çalıştığı dönemler de yıllık izin hakkının doğumunda dikkate alınıyor. Yani, hak edilen yıllık izin süresi mevsimlik çalışmaları da dikkate alınarak hesaplanıyor. Konuya ilişkin Yargıtay’ın verdiği bir kararda, Yargıtay’ın önceki yıllardaki görüşünü değiştirmiş olduğu ve bu hususu açıkça vurguladığı görülüyor.

Mevsimlik sözleşme kıdem ve ihbar hakkı doğurabilir

Mevsimlik sözleşme süre sonunda biter. Bu durumda, çalışana kıdem veya ihbar tazminatı hakkı doğmuyor. Buna karşılık, mevsimlik sözleşmeler belirsiz süreli yapıldıysa veya sonradan belirsiz süreliye döndüyse, aynı diğer belirsiz süreli sözleşmeler gibi önceden bildirimle sona erdirilmek zorunda. Aksi takdirde, işverenin çalışana ihbar tazminatı ödeme zorunluluğu doğar. 

Çalışan kıdem tazminatının şartlarını sağlıyorsa sözleşmeyle çalışanlara da kıdem tazminatı ödemek gerekir. Hem kıdem tazminatına hak kazanmak için gerekli olan bir yılın hesabında, hem kıdeme esas sürenin hesabında işçinin mevsimlik iş sözleşmesine dayanarak çalıştığı dönem esas alınır. Örneğin, beş ay çalışan mevsimlik işçi diğer mevsim başında işe başlatılmazsa ihbar süresi bir yıla göre değil beş aya göre hesaplanacak, ihbar tazminatı da iki haftalık ücreti kadar olacaktır. Cem Kılıç

http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/cem-kilic/mevsimlik-isler-kayitli-olmali-2655063/

Ülkemizdeki yasal düzenlemelerin uygulanmasında yaşanan sorunlar yıllardır devam etmektedir. Bunun da en önemli nedeni yasa koyucularla, yasa uygulayıcıların düzenlemeleri birlikte yapmadıklarından kaynaklanmaktadır. 20 yıllık bir süreden beri uygulanmakta olan sigorta primi teşviklerine ilişkin yapılan yasal düzenlemelerin hemen hemen hepsinin uygulanmasında sorunlar yaşanmıştır. Yasanın boşluklarından yararlanan bir takım kimseler bundan istifade ederek haksız teşvik desteklerinden yararlanırken gerçekte yararlanması gereken işverenler ise mağdur duruma düşürülmüşlerdir.

Bu husus özellikle 2011 yılında yürürlüğe giren ve 6111 sayılı kanunla uygulamaya konulan,  uygulanmaya başladığı tarihten günümüze kadar yararlanma süresi sürekli uzatılan (son olarak 2020 yılına kadar uzatıldı) sigorta prim desteğinin uygulanmasında had safhaya çıkmıştır. Uygulamanın ilk yıllarında birçok işveren şartlar sağlamadığı gerekçesiyle iptal edilen teşvikler nedeniyle cezalı duruma düşerek yararlandığı sigorta prim desteklerini geriye ödemek zorunda kalmıştır.

Yasanın uygulanmasından kaynaklanan geriye yönelik düzeltme yoluyla sigorta prim teşvik/desteklerinden yararlanma imkânının olduğu bir takım kişi/kurumlarca gündeme getirilip işverenlere kendilerine yapılacak ödeme karşılığında çok yüksek tutarda, geriye yönelik sigorta prim teşviklerinden yararlanma imkânı sağlanacağı teklifleri yapılmıştır. Yapılan bu teklif karşısında birçok işyeri bu konuda Sosyal Güvenlik Kurumunun (SGK) 18 Mart 2015 tarih ve 2015/10 sayılı genelgesi bulunmasına rağmen işlem başlatmış ve SGK ile davalı konuma gelmiştir. Özellikle son üç yıllık dönemde yaşanan bu süreç sonrasında işverenler ile SGK karşı karşıya kalmış ve dava konusu yapılan bu husus sonrasında birçok işveren cari dönem teşviklerinden yararlanmama gibi bir sorun yaşamıştır

Geçtiğimiz mart ayında TBMM kabul edilen 27 Mart 2018 Tarih ve 30373 sayılı (2.Mükerrer) Resmi Gazete Yayınlanan 7103 Sayılı Vergi Kanunları İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 70. maddesinde, “5510 sayılı kanun veya diğer kanunlarla sağlanan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabileceği halde yararlanılmadığı ay/dönemlerde gerekli tüm koşulların sağlanmış olması ve yararlanılmayan ayı/dönemi takip eden altı ay içerisinde Kuruma müracaat edilmesi şartlarıyla, başvuru tarihinden geriye yönelik en fazla altı aya ilişkin olmak üzere, yararlanılmamış olan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabilir veya yararlanılmış olan prim teşviki, destek ve indirimleri başka bir prim teşviki, destek ve indirimi ile değiştirilebilir.” Şeklinde bir düzenleme yapılarak geriye yönelik sigorta prim teşviklerinden yararlanılması konusunda uygulamadan kaynaklanan bu soruna son verilmiştir. Yapılan bu düzenleme sonrasında isteyen işverenler yararlanmadıkları veya eksik yararlandıkları sigorta prim teşviklerinden verecekleri düzeltme bildirgeleriyle 7 yıl geriye dönük olarak sigorta prim teşviklerinden yararlanabilecekler.

Yapılan düzenlemeyi yaşanan sorunların ve bilgi karmaşasının önüne geçilmesi açısında olumlu bulmakla birlikte bu düzenleme sonrasında yaşanacak bir başka olumsuzluğu da unutmamamız gerekmektedir. Kanunlarda yer alan bir hak varsa bu yasanın uygulanmasına taraf olan tüm kesimlerce bu hakkın kullanılması onların en doğal haklarıdır. Ancak bu hakkın kullanımında elde edilen hak ve menfaatler içinde yürürlükte bulunan mevzuat gereğince de diğer yasal yükümlülüklerin eksiksiz yerine getirilmesi gerekmektedir.

Bilindiği üzere devlet tarafından sağlanan sigorta prim destekleri vergi mevzuatı tarafından gelir olarak tanımlanmakta ve tek düzen muhasebe sistemi genel tebliği tek düzen hesap planında 602-Diğer gelirler hesabında muhasebeleştirilmektedir. İşverenler tarafından 7103 sayılı kanunun 70.maddesi kapsamında sigorta prim teşviklerinden yararlanmak üzere geriye yönelik yapılacak olan AHPB düzeltmeleri sonrasında sağlanacak prim desteği farklarının da bize göre ilgili yıllarda gelir olarak beyan edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle geriye yönelik 7 yıllık bir süre için talepte bulunacak olan işverenlerin 213 sayılı Vergi Usul Kanununda yer alan zaman aşımı sürelerini de dikkate alarak ilgili yıllara ilişkin mükellefiyet durumlarına göre Geçici Vergi ve Gelir/Kurumlar vergileri için düzeltme beyannamesi vererek faydalanmış oldukları sigorta prim tutarlarını beyan ederek adlarına tahakkuk eden vergileri gecikme zammı ile birlikte ödemeleri gerekmektedir.

Örnek vermek gerekirse 2013 yılında 10.000 TL sigorta prim farkı alan bir kurumlar vergisi işyeri için 2.000 TL Kurumlar vergisi ile 1.680 TL gecikme zammı olmak üzere (Beyannamede Damga Vergileri hariç) toplamda 3.680 TL vergi ödemesi çıkmaktadır.

Aksi takdirde yapılan çapraz kontrollerde sağlanılan sigorta prim desteğinin beyan dışı bırakılması nedeniyle ödenmesi gereken vergi ve gecikme zammı dışında ayrıca vergi ziyaı cezası ve özel usulsüzlük cezası ile karşı karşıya kalabilirler. Bir başka ifadeyle aldığı sigorta prim desteğinden çok vergi ve ceza ödemek durumunda kalabilirler

7103 sayılı kanun kapsamında geriye yönelik sigorta prim teşviklerinden yararlanılması kapsamında işverenler tarafından yapılacak düzeltmelerde özellikle 6111 yasada öngörülen AHPB işçi sayısına ilave olması erkek işçiler için 18-29 yaş kısıtlaması, mesleki yeterlilik belgesi ve iş kura kayıtlı işsiz olması gibi kriterlerin sağlanıp sağlanmadığı önemli etken olacaktır. İşverenlerin kendilerine ifade edilen prim tutarının cazibesine kapılmadan işyerlerinin yapısını ve çalışan işçilerin durumlarını dikkate alarak ilerde cezalı duruma düşmemeleri için bu hususlara çok dikkat etmeleri gerekmektedir.

Ayrıca işverenlerin SGK’dan almış oldukları E-bildirge şifrelerini 3.şahıslara kullandırılması 6698 sayılı Kişiler Verilerinin Korunması Kanunu kapsamında ilerde önemli sonuçlar doğurabilir bu hususun göz ardı edilmemesi gerekmektedir.

Bu konuda bizim önerimiz işverenlerimizin 7103 sayılı kanunla yapılan düzenlemeye ilişkin ilgili kurumlarca yayınlanacak olan tebliğ ve genelgeler yayımlandıktan sonra karar vermeleridir. Mustafa Bahadır Altaş

http://www.alomaliye.com/2018/04/13/geriye-yonelik-prim-tesvigi-vergi/

27/03/2018 Tarihli Resmi gazetenin mükerrer sayısında 5510/Ek Madde 17 gereğince geçmiş dönemlerde yararlanılmayan dönemlere ait teşviklerden yararlanacaklardır.

5510 sayılı Kanun ve bu Kanun dışında(4447 sayılı Kanun ve diğer Kanunlarda) sağlanan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabileceği halde yararlanılmadığı ay/dönemlerde gerekli tüm koşulların sağlanmış olması ve yararlanılmayan ayı/dönemi takip eden altı ay içerisinde Kuruma müracaat edilmesi şartlarıyla, başvuru tarihinden geriye yönelik en fazla altı aya ilişkin olmak üzere, yararlanılmamış olan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabilir veya yararlanılmış olan prim teşviki, destek ve indirimleri başka bir prim teşviki, destek ve indirimi ile değiştirilebilir.

Bu düzenleme ile birlikte gözlerimiz SGK çıkaracağı Genelgeyi arar oldu.

Bu genelge ile acaba e-sgk e-bildirge sisteminde bir düzenleme olacak mı yada kağıt ortamında değil,kurumda yığılmamaları önleyecek e-bildirge sisteminden bilgiler kuruma aktarılacak mı soru işaretleri merakla cevap bekliyor.

Kanun yayınlanmasına rağmen umuduz 15/04/2018 tarihinde Genelge yayınlanır en azından iş ve işlem yapacaklar için genelgeyi anlama imkanı doğar diye ümit ediyorduk.

Araya seçim çalışmaları girince daralan süreye acaba uzatma gelir mi diye beklemede gündeme geldi.

NİSAN 2018 SONRASI YARARLANMAYANLAR İÇİN KANUN YÜRÜRLÜKTEN SONRA GERİYE DÖNÜK EN FAZLA 6 AYLIK DÖNEMİ GERİ ALACAK YADA DİĞER TEŞVİKLE DEĞİŞECEK

A.)Prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabileceği halde yararlanılmadığı ay/dönemlerde gerekli tüm koşulların sağlanmış olması ve yararlanılmayan ayı/dönemi,

B.) Takip eden 6 ay içerisinde SGK’una müracaat edilmesi şartlarıyla,

C.) Başvuru tarihinden geriye yönelik en fazla 6  aya ilişkin olmak üzere,

D.) Yararlanılmamış olan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabilir.

E.) Yararlanılmış olan prim teşviki, destek ve indirimleri başka bir prim teşviki, destek ve indirimi ile değiştirilebilir.

NİSAN 2018 TARİHİNDEN ÖNCE YARARLANILMAYAN TEŞVİKLER İÇİN 1 AYLIK SÜRE NEDİR?

5510/Ek Madde 17 yürürlüğe girdiği 01/04/2018 tarihinden  önceki dönemlere ilişkin olmak üzere tüm şartları sağladığı halde 5510 sayılı SS ve GSSK veya diğer kanunlarla sağlanan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanmamış işverenler ile 5510/Ek Maddenin yürürlüğe girdiği 01/04/2018 tarihinden öncesi yararlanılan prim teşviki, destek ve indirimlerin değiştirilmesine yönelik talepte bulunan işverenler tarafından en son 5510/Ek Madde 17 ‘inin 01/04/2018 yürürlük tarihini takip eden 01/05/2018 itibaren bir ay içinde SGK’una başvurulması halinde, yararlanılmamış olan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabilir veya yararlanılmış olan prim teşviki, destek ve indirimleri başka bir prim teşvik, destek ve indirimi ile değiştirilebilir.

YARARLANILMAYAN TEŞVİK 3 YIL İÇİNDE ÖDENECEKTİR

5510/Ek Madde 17’e göre Mayıs 2018 itibaren talepte bulunan işverenlere iade edilecek tutar, Ek Madde 17’inin 01/04/2018 tarihinden önce talepte bulunanlar için maddenin yürürlük tarihini takip eden aybaşından 01/05/2018, 01/04/2018 yürürlük tarihinden sonra talepte bulunanlar için ise, talep tarihini takip eden aybaşından itibaren(01/05/2018) kanuni faiz esas alınmak suretiyle hesaplanarak Ek Madde17’inin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden 2019 takvim yılı başından başlayarak 2022 (üç yıl )içinde ödenir.

**Açıklama şayet işveren genelge beklemeden 29.30.31.03 .2018 Tarihinde SGK Resmi Posta ile başvuru evraklarını yollarsa 01/05/2018 itibaren kanuni faiz esas alınmak suretiyle hesaplanarak Ek Madde17’inin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden 2019 takvim yılı başından başlayarak 2022 (üç yıl )içinde ödenir.

**İşveren 01/04/2018 ila 31/05/2018 arasında evraklarını hazırlar SGK verir ise,01/05/2018 ila 01/06/2018 göre kanuni faiz esas alınmak suretiyle hesaplanarak Ek Madde17’inin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden 2019 takvim yılı başından başlayarak 2022 (üç yıl )içinde ödenir.

Sigorta Primleri Genel Müdürlüğüne bağlı İstihdam Teşvikleri Daire Başkanlığının hazırlayacağı genelge ile sorun çözülmüş olacaktır. Vedat İlki

https://alitezel.com.tr/index.php?sid=yazi&id=9091

Tarih: 24/04/2018
Sayı: VUK-104 / 2018-8

T.C.

MALİYE BAKANLIĞI

Gelir İdaresi Başkanlığı

VERGİ USUL KANUNU SİRKÜLERİ/104

Konusu: Mart 2018 Dönemine Ait Muhtasar Beyannameler, Damga Vergisi Beyannameleri, ile Katma Değer Vergisi Beyannamelerinin Verilme Süresinin Uzatılması.

Tarihi : 24/04/2018

Sayısı  : VUK-104 / 2018-8

 

1. Giriş:

Bakanlığımıza iletilen talepler doğrultusunda, 213 Vergi Usul Kanununun mükerrer 28 inci maddesindeki yetkiye dayanılarak;  Mart 2018 dönemine ait Muhtasar Beyannameler, Damga Vergisi Beyannameleri ile Katma Değer Vergisi Beyannamelerinin verilme sürelerinin uzatılması bu sirkülerin konusunu oluşturmaktadır.

2. Muhtasar, Damga Vergisi ve Katma Değer Vergisi Beyannamelerinin Verilme Süresinin Uzatılması:

24 Nisan 2018 günü sonuna kadar verilmesi gereken Muhtasar Beyannameler, Damga Vergisi Beyannameleri ve Katma Değer Vergisi Beyannamelerinin verilme süreleri 26 Nisan 2018 Perşembe günü sonuna kadar uzatılmıştır.

Beyanname verme sürelerinin uzatılması ödeme süresini etkilemeyeceğinden, mükelleflerin beyan ettikleri vergileri kanuni süresinde (26 Nisan 2018) ödeyecekleri tabiidir.

Duyurulur.

Adnan ERTÜRK     

Gelir İdaresi Başkanı

7103 Sayılı Kanunla, 6183 sayılı Kanuna 74/A maddesi eklenmiştir.

Düzenleme ile bazı özel hallerde hacizin kaldırılması yoluyla tahsilatın sağlanması amaçlanmaktadır. Mükelleflerimiz hacizli malların değeri ve bunun %10 fazlasıyla ödeme yapmak suretiyle hacizi kaldırabileceklerdir.

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre amme borçlusunun borcuna yetecek miktardaki mallarının haczedilerek paraya çevrilmesi, cebren tahsil şekilleri arasında yer almaktadır. Anılan Kanun, kural olarak hacizli menkul ve gayrimenkul malların açık artırma usulü ile satılarak paraya çevrilmesi, menkul malların ise Kanunda öngörülmüş sınırlı hallerde pazarlık usulü ile satılabilmesi esasını getirmektedir.

Madde ile, icra yoluyla yapılan satışlardan elde edilen sonuçlar dikkate alınarak, amme borçlusunun hacizli malı üzerinde tasarrufuna imkân verilmek suretiyle kamu alacaklarının tahsilatında etkinliğin artırılması amaçlanmakta, haczedilen malların 6183 sayılı Kanuna göre tespit edilen değeri esas alınmak suretiyle tahsilat yapılması ve buna bağlı olarak haczin kaldırılabilmesine imkân verilmektedir.

Düzenleme, Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince 6183 sayılı Kanuna göre haczedilen malların, aynı Kanuna göre tespit edilen değerinin %10 fazlasıyla birlikte ödenmesi ve maddede belirtilen diğer şartların da sağlanması kaydıyla, mahcuz mal üzerine tatbik edilen hacizlerin kaldırılması ve üç ay süreyle aynı mal üzerine tahsil dairelerince haciz konulmamasını sağlamaktadır.

Madde ile ayrıca bu hükmün, haczi kaldırılan malın üçüncü şahıslar tarafından amme borçlusu lehine teminat olarak gösterilen mal olması halinde, üçüncü şahsın 6183 sayılı Kanun kapsamına giren borçları için uygulanmayacağı yönünde düzenleme yapılmaktadır.

MADDE 2- 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna 74 üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 74/A maddesi eklenmiştir.

“Bazı hallerde haczin kaldırılması

MADDE 74/A- Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince haczedilen mal üzerindeki hacizler aşağıdaki şartların sağlanması halinde kaldırılır.

  1. Mahcuz malın bu Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde sayılan mallardan olması.
  2. Mahcuz mala biçilen değer ile %10 fazlasının, ilk sırada haciz tatbik eden tahsil dairesine ödenmesi (Şu kadar ki, madde kapsamında ödenecek tutar, Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine olan ödeme zamanı gelmiş, tecil edilmiş veya muacceliyet kesbetmiş borçların toplamından fazla olamaz.).
  3. Mahcuz mala ilişkin takip masraflarının ayrıca ödenmesi.
  4. Hacze karşı dava açılmaması veya açılmış davalardan vazgeçilmesi.

Haczedilen malın değer tespiti bu Kanun hükümlerine göre yapılır. Ancak, menkul mallar için her halükarda tahsil dairesince bilirkişiye değer biçtirilir.

Bu madde kapsamında haczin kaldırılması halinde aynı mala, haczin kaldırıldığı tarihten itibaren üç ay müddetle Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince, bu Kanunun 13 üncü maddesi hükümleri saklı kalmak kaydıyla, haciz tatbik edilemez. Bu hüküm, haczi kaldırılan malın üçüncü şahıslar tarafından amme borçlusu lehine teminat olarak gösterilen mal olması halinde, üçüncü şahsın bu Kanun kapsamına giren borçları için uygulanmaz.

Bu madde hükmünden yararlanmak üzere başvuruda bulunarak hacze karşı açtığı davalardan vazgeçen borçlunun, haczi kaldırılan mal ile ilgili açtığı davalar mahkemelerce incelenmez; herhangi bir sebeple incelenir ve karara bağlanırsa bu karar hükümsüz sayılır.

Tahsil edilen paralar, söz konusu malın aynından doğan motorlu taşıtlar vergisi ve bu vergiye bağlı fer’i alacaklar ile vergi cezalarına, mahcuz mala haciz tatbik etmiş dairelerin sırasıyla; takip konusu olan, muaccel hale gelmiş bulunan, ödeme zamanı gelmiş henüz vadesi geçmemiş olan ve tecil edilmiş bulunan alacaklarına, haciz sırasına göre mahsup edildikten sonra haciz tatbik etmemiş dairelerin bu fıkrada belirtilen alacaklarına garameten taksim edilir.

Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir.” Ali Çakmakçı

https://www.linkedin.com/pulse/hacizin-kaldirilmasi-imkani-getirilmi%C5%9Ftir-ba%C4%9F%C4%B1ms%C4%B1z-denetim?lipi=urn%3Ali%3Apage%3Ad_flagship3_feed%3Bv7fH8MGQQgC8EtdAusAGLg%3D%3D

 

Bağımsız denetime tabi olan firmalar için bağımsız denetim raporlarının verildiği günlerden geçiyoruz. Daha önce bağımsız denetim için ödenen ücretin KOSGEB’den iade alınabileceğini bu köşede ele almıştım. KOSGEB’in 2018 yılı Genel Destek Programı 03.04.2018 tarihinde revize edildi ve bağımsız denetim için destek verilmeye devam edilecektir.

Genel Destek Programının 7’nci maddesinin j) bendine göre, işletmelerin; Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu (KGK) tarafından yetkilendirilmiş bağımsız denetim kuruluşlarından alacakları bağımsız denetim hizmetlerine destek verilecektir.

Bağımsız denetim desteği için belirlenen üst limit 15.000.-TL’dir. Bilindiği gibi bugünlerde 2017 dönemi için Bağımsız Denetim Raporları düzenlenmektedir ve bağımsız denetim için ücret ödeyen firmalar paranın iadesi için KOSGEB’e başvuru yapabilirler.

KOSGEB 2016 yılı Faaliyet Raporuna baktığımızda birçok firma bunun farkında değil. Nitekim,  2016 yılı içerisinde Gelişen İşletmeler Piyasası KOBİ Destek Programı ve Genel Destek Programı/Bağımsız Denetim Desteği kapsamında 25 işletmeye 215.489,72 TL destek ödemesi yapılmıştır. Halbu ki, bağımsız denetim desteği için 2016 döneminde planlanan bütçe 5.250.000,00.-TL’dir, gerçekleşen ödeme ise 215.489,72.-TL! 

2017 yılı Faaliyet Raporuna baktığımızda da, bağımsız denetim desteği ile 41 işletmeye 295.101 TL destek sağlanmıştır. 2017 yılı için öngörülen bağımsız denetim desteği 250.000.-TL olmasına rağmen verilen destek 295.101.-TL olmuştur. 2016 yılında öngörülen destek 5.250.000.-TL iken (gerçekleşen ödeme 215.489,72.-TL) bu tutar 2017 yılında çok aşağı çekilmiştir. Muhtemeldir ki, bunun en önemli nedeni firmaların bu desteğin farkında olmamaları nedeni ile yeterince ilgi göstermemeleridir. 2017 yılında 250.000.-TL ödenek öngörülmüş olmasına rağmen gerçekleşme 295.101.-TL olmuştur. 2017 yılı Faaliyet Raporunda belirtildiği üzere bağımsız denetim desteği verilmeye devam edilecektir

2017 dönemi için bağımsız denetim yaptıran firmalar 15.000.-TL’ye kadar iade talep edebileceklerdir. Talebin fazla olması halinde öngörülen ödeneğin üzerinde ödenek ayrılabilmektedir.

Son olarak bağımsız denetim için verilen desteğin “kurumlar vergisi tam tasdik” hizmeti için de verilmesi özellikle KOBİ’ler için çok isabetli olacaktır. Nitekim vergi riski oldukça önemli bir risktir ve KOBİ niteliğindeki birçok işletme maliyetlerini düşünerek “kurumlar vergisi tam tasdik hizmeti” almaktan imtina edebiliyor. Sağlıklı bir bilanço ve vergi riskinin azaltılması için KOBİ’lere “kurumlar vergisi tam tasdik hizmeti” için de destek sağlanması yerinde bir adım olacaktır. Ekrem Öncü

http://m.borsagundem.com/yazarlar/kosgeb-bagimsiz-denetim-icin-odediginiz-ucreti-iade-ediyor-yazisi/1299717

Kurumlar Vergisi Beyannamesinin gündemimizde olduğu şu günlerde beyannamenin ekleri arasında yer alan kar dağıtım tablosunun doldurulmasıyla ilgili önemli bir hususu paylaşmak istiyoruz. Son günlerde bazı vergi dairelerinin mükelleflerin önceki yıllara ait Kurumlar Vergisi Beyannamelerini incelediğini ve belirlenen kriterleri sağlamasına rağmen kar dağıtım tablosunu doldurmayanlara VUK'nun 353/6. maddesine istinaden "belirlenen muhasebe standartlarına, tek düzen hesap planına ve mali tablolara ilişkin usul ve esaslar"a uyulmadığı gerekçesiyle özel usulsüzlük cezası düzenlediğini gözlemliyoruz.

5 yıllık zamanaşımı süresinde konuyla ilgili düzenlenebilecek özel usulsüzlük cezası toplamının 23.500 TL olduğu dikkate alındığında mükellefler hatırı sayılır bir ceza tutarıyla karşı karşıya kalabiliyorlar.

Öncelikle mevcut düzenlemelere göre hangi şartlarda kar dağıtım tablosunun düzenlenmesi gerektiğine bir göz atalım.

10 Seri no.lu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği'ne göre aktif toplamı veya net satışları toplamı belirli bir tutarı aşan mükellefler ek mali tabloları düzenlemek zorundadırlar. Ancak bu mükelleflerin kurumlar vergisi beyannamesine söz konusu tablolardan sadece kar dağıtım tablosunu eklemeleri yeterlidir.

2017 yılı Kurumlar Vergisi Beyannamesinde, 2017 yılı aktif toplamı 16.727.800 TL'yi veya net satışları toplamı 37.172.600 TL'yi aşan mükelleflerin kar dağıtım tablolarını beyanname ekinde doldurmaları gerekiyor.

Yükümlülüğünü yerine getirmeyen mükelleflere ise vergi daireleri tarafından özel usulsüzlük cezası düzenlenebiliyor.

Sorumlu Vergicilik Bakışıyla…

1 No.lu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği'nde kar dağıtım tablosu "İşletmenin dönem karının dağıtım biçimini gösteren tablodur" şeklinde tanımlanmıştır.

Peki, işletme ilgili yılda kar dağıtmadıysa kar dağıtım tablosu düzenlenmesine gerek var mıdır?

Dağıtılmayan karın tablosu da olamayacağından söz konusu tablonun doldurulmasına gerek olmaması gerektiği kanaatindeyiz. Ancak mevcut düzenlemede karın dağıtılması kriterine yer verilmediğinden, kriter olarak sadece belirlenen hadler esas alındığından konuyla ilgili bir düzenleme yapılması yerinde olacaktır.

Diğer taraftan konuyu Vergi Usul Kanunu'nun (VUK) ceza hükümleri açısından değerlendirdiğimizde, söz konusu cezanın VUK'nun 353/6. maddesine göre özel usulsüzlük cezası (2017 yılı için 5.000 TL) olarak değil; aynı Kanun'un 352/7. maddesine istinaden II. derece usulsüzlük cezası (2017 yılı için 70 TL) olarak düzenlenmesi gerektiği kanaatindeyiz.

Zira VUK'nun 352/7. maddesine göre; "Vergi beyannameleri, bildirimler, evrak ve vesikaların kanunen belli şekil ve muhteviyatı ve ekleri ile bunlarla ilgili olarak yapılan diğer düzenlemelere ilişkin hükümlere uyulmamış olması" II. derece usulsüzlük cezası gerektirmektedir. Dağıtılmayan kar için muhasebe standartlarına, tek düzen hesap planına ve mali tablolara ilişkin usul ve esaslara uyulmama durumu olamaz. Bu fiil ancak kurumlar vergisi beyannamesinin usulüne uygun doldurulmamasıyla ilgili olabilir.

Bildiğimiz kadarıyla konu mükellefler tarafından henüz yargıya taşınmamış olsa da bazı mükelleflerin bu cezayı dava konusu yapılabileceği değerlendirilmektedir. Ayrıca geçmiş yıllar için özel usulsüzlük cezası kesilemeyeceğine dair mahkeme kararları olmasının mükellefleri bu konuda cesaretlendirdiği söylenebilir. Altan Çalışaneller https://www.kpmgvergi.com

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • 1 TL için 532.000 TL Fazla Vergi Ödeme Riski Sosyal içerik üreticilerinden ile Appstore, Google Play üzerinden gelir elde…
  • BORSAYA AÇILAN ŞİRKETLER AÇISINDAN EMİSYON PRİMLİ PAYLARA YÖNELİK ÖRNEK UYGULAMA EMİSYON PRİMİ TİCARİ KARA DÂHİL DEĞİLDİR. ÖZKAYNAKLAR ARASINDA 520 PAY…
Top